ÇUKUROVA ÜNĐVERSĐTESĐ FEN BĐLĐMLERĐ ENSTĐTÜSÜ DOKTORA TEZĐ Mine TEKBAŞ CANDAR Batı Ve Orta Anadoludan Bazı Potansiyel Gemolojik Örnekler Ve Jeolojik Konumları JEOLOJĐ MÜHENDĐSLĐĞĐ ANABĐLĐM DALI ADANA, 2007 ÖZ DOKTORA TEZĐ BATI VE ORTA ANADOLUDAN BAZI POTANSĐYEL GEMOLOJĐK ÖRNEKLER VE JEOLOJĐK KONUMLARI Mine TEKBAŞ CANDAR ÇUKUROVA ÜNĐVERSĐTESĐ FEN BĐLĐMLERĐ ENSTĐTÜSÜ JEOLOJĐ MÜHENDĐSLĐĞĐ ANA BĐLĐM DALI Danışman: Prof. Dr. Fikret ĐŞLER Yıl : 2007, Sayfa: 195 Jüri : Prof. Dr. Fikret ĐŞLER Prof. Dr. Yılmaz SAVAŞÇIN Prof. Dr. Selim KAPUR Prof. Dr. Osman PARLAK Doç. Dr. Musa ALPASLAN Orta ve Batı Anadoludaki bazı süs taşlarını incelemeye yönelik hazırlanan doktora tez çalışmasında Eskişehir-Dereyalak Dendritik opali, Kütahya Simav Ateş opal oluşumlarına ait gemolojik ve jeolojik özelikler çalışılmıştır. Dendritik opal, Eskişehir ili Đnönü ilçesine bağlı Dereyalak köyü mevkiinde bulunmaktadır. Bölge opalleri sarı, bal sarısı, gri, mavi, yeşil renklerde, küresel, yarı küresel yapıda görülmektedir. Opal oluşumları tüf ve ince kırıntılılardan oluşan volkanosedimanter birim içerisinde bulunmaktadır. Opal yüzeylerinin beyaz renkte ince bir manyezit zar ile çevrelendiği gözlenmiştir. Opal oluşumlarının boyutları 1 kaç cm den 20 cm ye kadar değişkenlik sunmaktadır. Opale dendritik özelliğini veren, ağaç dallarına benzer yapıların SEM çalışmaları ile mangan elementi olduğu belirlenmiştir. Bölgede dendritik opal tek mineral olmayıp kalsedon, kuvars gibi diğer silisifiye mineraller ile birlikte bulunmaktadır. Opal örneklerinde mikroyapının belirlenmesi amacı ile SEM çalışmaları yapılmıştır. Dendritik opal örneklerinde kılcal ve yuvarlak şekilli gözeneklerin varlığı belirlenmiştir. 900 0C ısıda opal mikroyapısında kırılmalar ve çatlamalar gözlenmiştir. SEM fotografları ile 1100 0C ısıtılan örneklerde silis kürelerinin varlığı gözlenmiş buna bağlı olarak opallerin jel yapı ile beraber taneli yapıdan oluştuğu belirlenmiştir. 1300 0C ısıda opal gözenekliliğinde küçülme olduğu belirlenmiştir. Ateş opalleri Kütahya-Simav-Karamanca bölgesinde bulunmaktadır. Bölge opalleri kırmızı, turuncu, sarı ve beyaz renklerde gözlenmektedir. Opaller riyolitik tüf karakterinde kayalar içerisinde yer almaktadır. Opal oluşumlarının boyutları birkaç mm den birkaç cm ye kadar değişkenlik sunmaktadır. Opaller şekilsel olarak yuvarlak yada oval şekillerde görülmektedir. Simav Ateş opal oluşumları genel olarak çatlaksız, som bir yapıda bulunmaktadır. Bünyesinde bulunan Fe elementinden dolayı ateş opali renginin kırmızı ve turuncu olduğu jeokimya çalışmaları ile belirlenmiştir. Turuncu ve yeşil renkli dendritli opallerin kimyasal analizi sonuçlarına göre; turuncu rengin Fe, Mn ve Ti, yeşil rengin ise Ni ve Cr elementlerinden dolayı oluştuğu sonucu ortaya çıkmıştır. Ateş opallerinde mikroyapının belirlenmesi amacı ile SEM çalışmaları yapılmıştır. SEM fotograflarında Ateş opalinin, kuvars ve opal ct ile beraber bulunduğu belirlenmiştir. 900 0C ısıtılan örneklerde mikroyapıda gözeneklilik yönlenmesi bariz olarak ana yapıya hakimdir. 1100 0C ısıtılan örneklerde gözeneklerde biçimsel farklılaşma olduğu belirlenmiştir. 1300 0C ısıtılan örneklerde Fe içeren kısımlara ait noktalar belirlenmiştir. Anahtar kelimeler: Eskişehir-Dereyalak-Dendritik Opal, Kütahya-Simav-Ateş Opal, Gemoloji, Jeoloji, SEM I ABSTRACT PhD THESIS SOME POTENTIAL GEMOLOGICAL PATTERNS FROM WEST AND CENTRAL ANATOLIA AND THEIR GEOLOGICAL SETTING Mine TEKBAŞ CANDAR DEPARTMENT OF GEOLOGY INSTITUTE OF NATURAL AND APPLIED SCIENCES UNIVERSITY OF CUKUROVA Supervisor: Prof. Fikret ĐŞLER Year : 2007, Page: 195 Jury : Prof. Dr. Fikret ĐŞLER Prof. Dr. Yılmaz SAVAŞÇIN Prof. Dr. Selim KAPUR Prof. Dr. Osman PARLAK Assoc. Prof. Dr. Musa ALPASLAN Prepared to Examine some gem Stones of Middle And West Anatolia this study focused on the gemologic and geologic formations of Eskişehir-Dereyalak Dendritic opal, Kütahya Simav Fire opal. Dendritic opal is located at the village of Đnönü named Dereyalak which is a province of Eskişehir city. Region opals are seen at the colour of yellow, honey yellow, grey, blue and green and their shapes are usually sphere and semi-sphere. Opal formations are located in the volcano-sedimentary part in the shape of tufa and tiny pieces. Surfaces of opals are observed being surrounded by a thin white coloured film. Sizes of opal formations change from few centimeters. to 20 centimeters. Đt is determined by SEM studies that Mn element gives dentritic character to opal and seems like tree branches. At region dentritic opal is not the only element it is found with other silisified elements like chalcedon and quartz. At opal samples SEM studies are made to determine micro formation. At the samples of dentritic opal the existence of capillary and round shaped pores are determined. At the temperature of 900 0C degrees some breakages and fractures at the micro structure of opal are observed. At the samples heated up to temperature of 1100 0C degrees silis spheres are observed by SEM photos and connected to this it is determined that opals are formated from gel forms with granular forms. At the temperature of 1300 0C degrees it is observed that opal pores shrink. Ateş opals exist at the region named Kütahya-Simav-Karamanca. Region opals are observed in the colours of red, orange, yellow and white. Opals are found in the riyolitik tufa charactered rocks. Opal formations sizes change from few milimeters up to few centimeters. Opals are seen in the shape of round and elliptical. Simav Fire Opal formations are generaly non-cracked and pure By the geo-chemical studies it is determined that the red and orange colour of ateş opals come from the Fe element inside them. Đt is understood from the chemical analyses results of orange and gren coloured dentritli opals that orange colour comes from Fe, Mn and Ti elements and green colour comes from Ni and Cr elements. For the purpose of determining micro-structure of fire opals SEM studies are made. At the SEM photos fire opal is found with kuvars and opal-ct . At the samples heated up to 900 0C degrees, at the micro-structure destined pores are dominant to main structure. Đt is determined that at the samples heated up to 1100 0C degrees that pores become different by shapes. Đt is determined that at the samples heated up to 1300 0C degrees that there are parts including Fe element spots Key words: Eskişehir-Dereyalak-Dendritic Opal, Kütahya-Simav- Fire Opal, Gemology, Geology, SEM II TEŞEKKÜR ‘’Batı Ve Orta Anadoludan Bazı Potansiyel Gemolojik Örnekler Ve Jeolojik Konumları’’ konulu doktora tezim ve ayrıca asistanlığını yaptığım süre boyunca yapıcı tutumlarını ve desteklerini her daim gördüğüm, danışman hocam Prof.Dr. Fikret ĐŞLER’ e teşekkür ederim, Doktora çalışmalarım süresince yardımlarını aldığım, tezimin tamamlanmasında büyük katkıları olan çok saygıdeğer hocam Dokuz Eylül Üniversitesi Jeoloji Mühendisliği Öğretim Üyesi Prof. Dr. Yılmaz SAVAŞÇIN’ a teşekkür ederim. Doktora tezimin Laboratuvar çalışmaları bölümünde yardımlarını gördüğüm, SEM fotograflarımın yorumlanmasında katkı sağlayan, çalışmalarıma ışık tutan, beni her daim destekleyen, Toprak Bölümü öğretim üyeleri Prof.Dr. Selim KAPUR ve Yrd.Doç.Dr. Erhan AKÇA‘ ya teşekkür ederim. Tez Jurisinde bulunan hocalarım Prof.Dr. Osman PARLAK ve Doç.Dr. Musa ALPASLAN’ a teşekkür ederim. Termolüminesans analizlerimi titizlikle gerçekleştiren ve yorumlarıyla tezime katkı sağlayan, Gaziantep Üniversitesi Fizik Mühendisliği öğretim üyesi Yrd.Doç.Dr. Metin BEDĐR’ e, tezimin jeokimya analizlerini yurt dışında gerçekleşmesini sağlayan Yrd.Doç.Dr. Sema YURTMEN’ e teşekkür ederim. Lisans dönemlerimden günümüze kadar yapıcı tutumları ile Enstitü Müdürümüz, değerli hocam Prof.Dr. Aziz ERTUNÇ’ a teşekkür ederim. Ayrıca her zaman verdiği desteklerinden ötürü bölümümüz öğretim üyesi Yrd.Doç.Dr. Hakan GÜNEYLĐ‘ ye teşekkür ederim. Çalışmalarımın gemolojik laboratuvar kısmında bana gemoloji laboratuvarını açan, Agat Madencilik sahibi Jeoloji Yük.Müh. Đlhan AKDAĞ ve Mineral madencilik sahibi Jeoloji Mühendisi Mete ARIKAN’ a, Jeokimya analizlerimin hazırlanmasında yardımlarından dolayı jeokimya laboratuvar teknisyeni Ertugrul ÇANAKÇI’ ya, kayaç ince kesitlerimi hazırlayan Veysel DÖNMEZ’ e, teşekkür ederim. III Tezimin her aşamasında bana destek olan, imkanlarını, desteklerini esirgemeyen değerli eşim Hakan CANDAR’ a, tez aşamasında sabrından ötürü minik oğlum Arda’ ya teşekkür ederim. Ve çok değerli olan aileme, Canım annem Nimet TEKBAŞ, kardeşlerim Dilek GENÇARSLAN ve Yusuf TEKBAŞ’ a bana her zaman verdikleri desteklerinden ötürü teşekkür ederim. IV SAYFA ĐÇĐNDEKĐLER ÖZ……………………………………………………………………………………I ABSTRACT……………………………………………………………………… ...II TEŞEKKÜR…………………………………………………………………………III ĐÇĐNDEKĐLER………………………………………………………………………V RESĐMLER DĐZĐNĐ…………………………………………………………………VIII ŞEKĐLLER DĐZĐNĐ…………………………………………………………………XIV 1. GĐRĐŞ…………………………………………………………………………..…..1 1.1 Türkiyede bulunan süstaşlarına ait lokasyonlar…………………………………....5 1.2 Süstaşları oluşum ortamları………………………………..……………………….6 1.2.1. Formasyon içinde yer alan süstaşları………………………………..…………..6 1.2.1.1 Yüzeye yakın veya yüzeydeki formasyonlarda oluşan süstaşları…………………………………………………………..……..……...6 1.2.1.2 Hidrotermal depozitler………………………………..………………...6 1.2.1.3 Pegmatitler içinde yer alan süstaşları…………………………………...6 1.2.1.4 Mağmatik kayaçlarda bulunan süstaşları…………………………….…6 1.2.1.5 Metamorfik kayaçlarda bulunan süstaşları……………………………..6 1.2.1.6 Manto içinde yer alan süstaşları………………………………………...7 1.3. Süstaşlarının kullanım alanları………………………………………………….….8 1.4 Süstaşlarının biçimlendirilmesinde kullanılan makineler…………………………12 1.4.1. Kesme yontma makinesi…………………………………… ……... …...12 1.4.2. Düzeltme parlatma makinesi………………………………………..……13 1.4.3.Tambur makinesi……………………………………. …………….. ……14 1.4.4. Delme makinesi…………………………………………………………..15 2. ÖNCEKĐ ÇALIŞMALAR………………………………….……………………….19 2.1.Yurtiçindeki gemoloji çalışmaları………………………………………………19 2.2. Yurtdışı gemoloji çalışmaları…………………………………………………..24 2.3. Bölgesel jeoloji konusunda yapılan önceki çalışmalar…………………………25 3. MATERYAL VE METOD…………………………………………………………29 3.1. Arazi Çalışmaları………………………………………………………………29 V 3.2. Laboratuar Çalışmaları…………………………………………………………29 3.3. Örneklerin Temizlenmesi………………………………………………………30 3.4. Kırma-Öğütme………………………………………………………………….32 3.5.Gemolojik örneklerin fırınlanma yöntemleri…………………………………...33 3.5.1. I. Grup örnekler 900 oC de fırınlanan dendritik opal, ateş opali………….33 3.5.2. II. Grup örnekler 1100 oC de fırınlanan dendritik opal, ateş opali….……34 3.5.3. III. Grup örnekler 1300 oC de fırınlanan dendritik opal, ateş opali………34 3.6. Taramalı elektron mikroskobu incelemeleri …………………………………...35 4. ARAŞTIRMA BULGULARI …………………………………………………...36 4.1. Eskişehir Dereyalak Bölgesi Dendritik Opal Oluşumları……………………...36 4.1.1.Bölgesel Jeoloji …………………………………………………………..38 4.1.2. Çalışma Alanının Stratigrafisi ……………………………………….…..38 4.1.2.1. Tavşanlı Zonu………………………………………………..…40 4.1.2.2. Ofiyolitler……………………………………………………….40 4.1.2.3. Porsuk Formasyonu………………………………………...…..41 4.1.2.4. Karaköy Volkanitleri………………………………………...…41 4.1.2.5. Kuvaterner…………………………………………………...…42 4.1.2.6. Pleyistosen…………………………………………………...…48 4.1.3. Dereyalak Bölgesi Opallerinin Özellikleri……………………………….49 4.1.4 Dendritli Opal Ve Kapanımların Oluşumu………………………………..50 4.1.5. Opallerin Sınıflandırılması……………………………………………….51 4.1.6. Opallerde Dendrit Oluşumu………………………………………………65 4.1.7 Dereyalak Opal Örneklerinin Isıl Bağımlı Renk Değişim Analizleri……..72 4.1.7.1. Yeşil opal oluşumlarında ısıl bağımlı renk değişim analizleri…………72 4.1.7.2. Turuncu opal oluşumlarında ısıl bağımlı renk değişim analizleri……...74 4.1.7.3. Mavi opal oluşumlarında ısıl bağımlı renk değişim analizleri…………75 4.1.8 Opalleşme Türleri ………………………………………………………………...76 4.1.9. Termolüminesans Analizler……………………………………………………... 77 4.2. Simav Ateş opali …………………………………………………………...80 4.2.1. Bölgesel Jeoloji…………………………………………………...………81 VI 4.2.2. Ateş Opali Özellikleri……………………………………………………84 4.2.3. Opal………………………………………………………………………88 4.2.4. Opaldeki Renk Çeşitliliği………………………………………………...90 4.2.5. Opal Oluşumunun Mekanizması………………………………………..90 4.3. Dendritik Opallere ait SEM Fotoğrafları Đncelemeleri……………………………..92 4.4. Dendritik Opallere ait SEM Analizleri……………………………………………116 4.5. Ateş Opallerine ait SEM Fotoğrafları Đncelemeleri……………………………….126 4.6. Ateş Opallerine ait SEM Analizleri……………………………………………….149 4.7.Jeokimya…………………………………………………………………………...159 4.8. Petrografi………………………………………………………………………….164 4.8.1. Eskişehir-Dereyalak Opallerindeki Dendritlerin Petrografik Đncelenmesi……………………………………………………………164 4.8.2. Kütahya-Simav-Karamanca Ateş Opallerinin Petrografik Đncelenmesi………………………………………………………….…168 4.9 Ekonomik Jeoloji……………………………………………………………….…179 5. SONUÇLAR VE ÖNERĐLER …………………………………………………186 KAYNAKLAR…………………………………………………………………… …..191 ÖZGEÇMĐŞ……………………………………………………………………………195 EKLER………………………………………………………………………………...196 VII RESĐMLER DĐZĐNĐ SAYFA Resim 1.1: Kesme yontma makinesi………………………………………………..…12 Resim 1.2: Taşların şekillendirilmesinde kullanılan faset makinesi ………………..…14 Resim 1.3:Tambur makinesi …………….…………….…………….……………..…15 Resim 1.4: Süstaşlarının kesilmesinde kullanılan alet…………….…………………...15 Resim 1.5: Süstaşlarının kesilmesinde kullanılan aletler…………….………….…..…15 Resim 1.6 : Süstaşlarının şekillendirilmesinde kullanılan alet…………….…………..16 Resim 1.7 : Süstaşlarının şekillendirilmesinde kullanılan alet…………….…………..16 Resim 1.8: Kesilmiş dendritik opal örnekleri…………….…………….……………....16 Resim 1.9: Biçimlendirilmiş opal örnekleri …………….…………….………...…….16 Resim 1.10: Biçimlendirilmiş Dendritik opal örnekleri…………….………………….17 Resim 1.11:Biçimlendirilmiş, dendritik opal örnekleri………………..….…………….17 Resim 1.12: Biçimlendirimiş, gümüş ile kaplanmış dendritik opal örnekleri………..…18 Resim 1.13: Biçimlendirilmiş, gümüş ile kaplanmış dendirtik opal örnekleri………….18 Resim 1.14: Biçimlendirilmiş, gümüş ile kaplanmış dendritik opal örnekleri………….18 Resim 4.1.1: Dendritik opal oluşumlarını içeren sedimentler………………….……….37 Resim 4.1.2: Dereyalak köyü kuzeybatısı dendritli opalleri içeren volkanosedimanter seviyeler…………….…………….…………….…………….…………….… 37 Resim 4.1.3: Tabanda bulunan konglomeratik seviyelere ait görüntü………………….44 Resim 4.1.4: Opal içeren konglomeratik seviyeler …………….……………….…….44 Resim 4.1.5: Opal oluşumlarını içeren kırıntılı seviyeler…………….………………...45 Resim 4.1.6: Konglomeratik seviye üzerinde yeralan kırıntılı seviyeler……………….45 Resim 4.1.7: Kırıntılı seviyeyi oluşturan tüf ve ince taneliler…………….…………….46 Resim 4.1.8: Đkinci seviyeye ait olan tüf…………….…………….……………………46 Resim 4.1.9: Đnce tanelilerden oluşan seviye…………….……………….…………….47 Resim 4.1.10: Opal oluşumlarını içeren kireçtaşları …………….…………….……….47 Resim 4.1.11: En üst seviyede yer alan kireçtaşları…………….…………….……...…48 Resim 4.1.12: Kırıntılılar-Kireçtaşı seviyelerinde dendritik opal oluşumları……….…48 Resim 4.1.13: Tüf içinde yer alan dendritik opaller…………….…………….……..…49 Resim 4.1.14: Yoğun dendrit içeren yatsı-yuvarlağımsı opal…………….…………….50 VIII Resim 4.1.15: Yoğun dendrit içeren çatlaklı opal…………….…………….………….50 Resim 4.1.16: Opal içeren tüf e ait görüntü………………….………….…..………….51 Resim 4.1.17: Opaller gri-mavi renkli olarak gözlenmektedir…………….……..…….52 Resim 4.1.18: Açık gri, koyu gri renkte dendritik opaller…………….…………..……53 Resim 4.1.19: Yeşil renkte opal oluşumları…………….…………….……………..…53 Resim 4.1.20: Mavi renkte opal oluşumları…………….…………….…………….…..53 Resim 4.1.21: Beyaz renkte süt opal oluşumları…………….…………….……………54 Resim 4.1.22: Bal sarısı, turuncu renkte opaller…………….…………….……………54 Resim 4.1.23: Bal sarısı, turuncu renkte opal…………….…………….………………55 Resim 4.1.24: Yeşil opal oluşumlarını içeren seviyeler…………….…………….……56 Resim 4.1.25: Bal sarısı renkte dendrit içeren opal…………….…………….………...56 Resim 4.1.26: Mavi renkli opal oluşumlarını içeren birim…………….…………….…57 Resim 4.1.27: Mavi opal oluşumları…………….…………….…………….………….57 Resim 4.1.28: Mavi opal oluşumları…………….…………….…………….………….58 Resim 4.1.29:Karbonat zarf ile çevrelenmiş gri renkli, dendritli opal…………….……58 Resim 4.1.30: Karbonat zarf ile çevrelenmiş opal…………….…………….………….59 Resim 4.1.31: Karbonat zarf ile çevrelenmiş, yoğun dendritli opal…………….………59 Resim 4.1.32: Karbonat zarf ile çevrelenmiş, yuvarlak şekilli opal…………….………59 Resim 4.1.33: Karbonat zarf ile çevrelenmiş opal…………….…………….………….60 Resim 4.1.34: Dendritli opal içeren kireçtaşları seviyeleri…………….…………….…60 Resim 4.1.35: Dereyalak köyü batısı dendritli opalleri içeren tüflere ait görüntü……..61 Resim 4.1.36: Sedimanter birim içinde yer alan küçük opal oluşumları……………….61 Resim 4.1.37: Tüf içinde yer alan orta büyüklükteki opaller…………….…………….62 Resim 4.1.38: Yuvarlak şekilli dendritli opal…………….…………….………………62 Resim 4.1.39: Karbonat zarf ile çevrelenmiş, yuvarlak şekilli opal…………….………63 Resim 4.1.40: Yuvarlak şekilli opal…………….…………….…………….…………..63 Resim 4.1.41: Yuvarlak şekilli opal…………….…………….…………….…………..63 Resim 4.1.42: Yuvarlak şekilli opal…………….…………….…………….…………..64 Resim 4.1.43: Dendritli, yatsı opal…………….…………….…………….……………64 Resim 4.1.44: Gri renkli, dendritli, uzunlamasına büyümüş opal……………..………..64 IX Resim 4.1.45: Üzerinde yumrular bulunan dendritli uzunlamasına büyümüş opal…….65 Resim 4.1.46: Opalde ağaç benzeri şekilde görülen dendritler siyah renkli gözlenmektedir………………………………..…………………………66 Resim 4.1.47: Yoğun dendritli gri opal…………….…………….…………….………66 Resim 4.1.48: Yoğun dendrit içeren opal…………….…………….…………….….…67 Resim 4.1.49: Bal sarısı opalde yoğun dendritik oluşumlar…………….……………...67 Resim 4.1.50: Bünyesinde dendrit içermeyen koyu gri opal…………….……….…….68 Resim 4.1.51: Bünyesinde dendrit içermeyen bal sarısı, turuncu opal…………….…...68 Resim 4.1.52: Bünyesinde dendrit içermeyen bal sarısı, turuncu opal…………….…...68 Resim 4.1.53: Boşluk dolgusu olarak yerleşen kuvars…………….…………….……..69 Resim 4.1.54: Gri opalde bantlaşma…………….…………….…………….….………69 Resim 4.1.55: Beyaz opalde bantlaşma…………….…………….…………….………70 Resim 4.1.56: Dendritli sarı opalde bantlaşma…………….…………….…………….70 Resim 4.1.57: Turuncu opalde bantlaşma…………….…………….……….…….……70 Resim 4.1.58 : Turuncu opalde bantlaşma ve çatlaklı yapı…………….…………….…71 Resim 4.1.59: Dendritli gri opalde bantlaşma…………….…………….……..………..71 Resim 4.1.60: Beyaz, süt opalde bantlaşma…………….…………….………..…….…71 Resim 4.1.61: Dendritli koyu gri opalde bantlaşma…………….…………….….……..72 Resim 4.1.62: Yeşil opal oluşumlarına ait renk değişimi……………...…………….…73 Resim 4.1.63: Turuncu opal oluşumlarına ait renk değişimi…………….……….….….74 Resim 4.1.64: Mavi opal oluşumlarına ait renk değişimi…………….…………...….…75 Resim 4.2.1: Ateş opallerini içeren volkanik kayalar arazide krem, bej renkte gözlenmektedir…………….…………….…………….…………….………….84 Resim 4.2.2. : Turuncu renkte ateş opali…………….……...……….…………….……87 Resim 4.2.3 :Kırmızı renkte ateş opali…………..….…………….…………….………87 Resim 4.2.4 : Kırmızı ve beyaz renkte ateş opali……...……….…………….…………87 Resim 4.2.5. : Turuncu ve sarı renkte ateş opalleri…………….…………….…………88 Resim 4.2.6. : Kırmızı renkte ateş opalleri…………….…………….…………….……88 Resim 4.2.7. :Kırmızı renkte ateş opalleri…………….…………….…………….……89 X Resim 4.3.1.: Doğal dendritik opal örneği…………….…………….…………….……90 Resim 4.3.2: Doğal dendritik opal örneğinde dendrit görüntüsü…………….…………93 Resim 4.3.3: Doğal dendritik opal örneğinde Mn ve Ba elemeni…………….………..94 Resim 4.3.4: Doğal dendritik opal örneğinde Ba elementi…………….…………….…95 Resim 4.3.5: Doğal dendritik opal örneğinde Ba elementi…………….…………….…96 Resim 4.3.6: Doğal dendritik opal örneğine ait yüzey…………….…………….…...…97 Resim 4.3.7: Doğal dendritik opal örneğine ait yüzey…………………………………98 Resim 4.3.8: 900 0C Isıtılan dendritik opal örneği…………………………………...…9 Resim 4.3.9: 900 0C Isıtılan dendritik opal örneği……………………………………100 Resim 4.3.10: 900 0C Isıtılan dendritik opal örneği…………………………………...101 Resim 4.3.11: 900 0C Isıtılan dendritik opal örneği…………………………………..102 Resim 4.3.12: 1100 0C Isıtılan dendritik opal örneği…………………………………103 Resim 4.3.13 : 1100 0C Isıtılan dendritik opal örneği…………………………………104 Resim 4.3.14 : 1100 0C Isıtılan dendritik opal örneği…………………………………105 Resim 4.3.15 : 1100 0C Isıtılan dendritik opal örneği…………………………………106 Resim 4.3.16 : 1100 0C Isıtılan dendritik opal örneği………………………………...107 Resim 4.3.17 : 1300 0C ısıtılan dendritik opal örneği…………………………………108 Resim 4.3.18: 1300 0C Isıtılan dendritik opal örneği…………………………………109 Resim 4.3.19: 1300 0C Isıtılan dendritik opal örneği…………………………………110 Resim 4.3.20: 1300 0C ısıtılan dendritik opal örneği…………………………………111 Resim 4.3.21: 1300 0C Isıtılan dendritik opal örneği…………………………………112 Resim 4.3.22: 1300 0C Isıtılan dendritik opal örneği…………………………………113 Resim 4.3.23: 1300 0C Isıtılan dendritik opal örneği…………………………………114 Resim 4.3.24: 1300 0C Isıtılan dendritik opal örneği…………………………………115 Resim 4.4.1: (11-1) Doğal dendritik opal örneğine ait analizi alınan yüzey…………116 Resim 4.4.2: (11-2) Doğal dendritik opal örneğine ait analizi alınan yüzey…………118 Resim 4.4.3: (11-3) Doğal dendritik opal örneğine ait analizi alınan yüzey…………119 Resim 4.4.4: (11-3) Doğal dendritik opal örneğine ait analizi alınan yüzey…….…...121 Resim 4.4.5: (11-4) Doğal dendritik opal örneğine ait analizi alınan yüzey………...124 Resim 4.5.1: (12-4) Doğal ateş opal örneği………………………………………….126 XI Resim 4.5.2: (12-1) Doğal ateş opal örneği……………………………………………127 Resim 4.5.3: (12-2) Doğal ateş opal örneği……………………………………………128 Resim 4.5.4: (12-3) Doğal ateş opal örneği……………………………………………129 Resim 4.5.5: (12-5) Doğal ateş opal örneği………………………………………...…130 Resim 4.5.6: (12-6) Doğal ateş opal örneği………………………………………..….131 Resim 4.5.7: (12-7) Doğal ateş opal örneği………………………………………..….132 Resim 4.5.8: (12-8) Doğal ateş opal örneği……………………………………………133 Resim 4.5.9: (12-9) Doğal ateş opal örneği…………………………………………....134 Resim 4.5.10: (12-10) Doğal ateş opal örneği…………………………………………135 Resim 4.5.11 : 900 0C Isıtılan ateş opal örneği………………………………………..136 Resim 4.5.12 : 900 0C Isıtılan ateş opal örneği…………………………………….….137 Resim 4.5.13 : 900 0C Isıtılan ateş opal örneği………………………………………..138 Resim 4.5.14 : 1100 0C Isıtılan ateş opal örneği………………………………………139 Resim 4.5.15 : 1100 0C Isıtılan ateş opal örneği………………………………………140 Resim 4.5.16 : 1100 0C Isıtılan ateş opal örneği………………………………………141 Resim 4.5.17 : 1100 0C Isıtılan ateş opal örneği………………………………………142 Resim 4.5.18 : 1300 0C Isıtılan ateş opal örneği………………………………………143 Resim 4.5.19 : 1300 0C Isıtılan ateş opal örneği………………………………………144 Resim 4.5.20: 1300 0C Isıtılan ateş opal örneği……………………………………….145 Resim 4.5.21: 1300 0C Isıtılan ateş opal örneği……………………………………….146 Resim 4.5.22: 1300 0C Isıtılan ateş opal örneği………………………………..….…..147 Resim 4.5.23: 1300 0C Isıtılan ateş opal örneği…………………………..…………...148 Resim 4.6.1: (12-1) Doğal ateş opal örneğine ait analizi alınan yüzey………………..149 Resim 4.6.2: (12-2) Doğal ateş opal örneğine ait analizi alınan yüzey………………..151 Resim 4.6.3: (12-3) Doğal ateş opal örneğine ait analizi alınan………………………152 Resim 4.6.4: 900 0C Isıtılan ateş opal örneğine ait analizi alınan yüzey………………155 Resim 4.6.5: 900 0C Isıtılan ateş opal örneğine ait analizi alınan yüzey………………157 Resim 4.8.1.1 : Ç.N. de opal bünyesinde bulunan dendritler siyah renkli olarak gözlenmektedir ……………………………………………………….164 Resim 4.8.1.2: Dendritler ağaç dallarına benzer şekilde büyümeler göstermektedir. ...165 XII Resim 4.8.1.3: Makroskobik boyut olarak çok küçük olan dendritler, T.N. de noktacıklar halinde izlenmektedir ………………………………………………….………165 Resim 4.8.1.4:Boyutları 1-2 mm olan dendritler nokta şeklinde görülmektedir.T.N. ……………………………………………………166 Resim 4.8.1.5: Seyrek dendrit görünümü ……………………………………………..166 Resim 4.8.1.6: T. N. de dendritlerin görünümü siyah renklidir. ……………….…..…167 Resim 4.8.2.1: Kayaç bünyesindeki Fe elementinden dolayı oluşan kırmızı lekeler…………………………………...……………………….………169 Resim 4.8.2.2: Riyolitik kayaçta kümeler halinde gözlenen riyolitler…………..……170 Resim 4.8.2.3: Yelpaze şeklinde gözlenen sferolitik yapı……………………………171 Resim 4.8.2.4: Zeoliti içine almış sferolit görüntüsü…………………………………171 Resim 4.8.2.5: Riyolitler içerisinde görülen açık sferolit görüntüsü…………………172 Resim 4.8.2.6: Sferolit çeperlerinde ötektik kristalizasyon ile gelişen alkali feldspat ve kuvars lifleri ……………………………………………...………173 Resim 4.8.2.7: Sferolitlerde alkali feldspatlar ve kuvarslar…………………………...173 Resim 4.8.2.8: Ç.N de sferolitik yapıda gözlenen haç işareti…………………………174 Resim 4.8.2.9: Ana mineral K feldspat ve diğer mineraller…………..………………175 Resim 4.8.2.10: Kuvars etrafında gelişme gösteren Kfeldspat ve sferolitik yapı……176 Resim 4.8.2.11: Etrafı Fe ile çevrelenmiş sferolit kümeleri ……………………….…177 Resim 4.8.2.12: Merkezde kuvars ve onu çevreleyen K feldspat…………………..…177 Resim 4.8.2.13: Sferolit, kuvars ve zeolitlere ait görüntü…………………………..…178 Resim 4.9.1: Boncuk biçimli mercan kolye……………………………………….…..181 Resim 4.9.2: Doğal şekilde mercan kolye………………………………………….…182 Resim 4.9.3: Çubuk şeklinde mercan kolye…………………………………………..182 Resim 4.9.4: Ametist kristaller…………………………………………………….….183 Resim 4.9.5: Kalsedon saat örneği………………………………………………….…183 XIII ŞEKĐLLER DĐZĐNĐ Şekil 1.1: Yerkabuğundaki elementlerin dağılımları…………………………….….…..3 Şekil 1.2: Türkiyedeki süstaşlarının yoğun olarak bulunduğu Bölgeler…………… .…4 Şekil 1.3: Türkiyede bulunan süstaşlarına ait lokasyon haritası…………………….…5 Şekil 1.4: Mağmatik kayaçlarda bulunan süstaşları…………………………………….7 Şekil 1.5: Metamorfik kayaçlarda bulunan süstaşları…………………………………..8 Şekil 1.6: Süstaşlarının farklı kesilmiş örnek modelleri………………………………..11 Şekil 3.1: 900 0 C de fırınlanan I. grup örneklere ait sıcaklık süre diyagramı………….33 Şekil 3.2:1100 0 C de fırınlanan II. grup örneklere ait sıcaklık süre diyagramı………..34 Şekil 3.3: 1300 0 C de fırınlanan III. grup örneklere ait sıcaklık-süre diyagramı………35 Şekil 4.1.1: Eskişehir-Đnönü Çalışma Alanı Yer Bulduru haritası……………………..36 Şekil 4.1.2: Eskişehir-Đnönü Bölgesinin Jeoloji Haritası………………………………39 Şekil 4.1.3: Eskişehir Bölgesi Stratigrafik Kesiti………………………………………43 Şekil 4.1.4: Dendritik opalde termolüminesans-sıcaklık analiz eğrisi…………………77 Şekil 4.1.5: Mavi opalde termolüminesans-sıcaklık analiz eğrisi……………………...78 Şekil 4.1.6: Sarı renkli opalde termolüminesans-sıcaklık analiz eğrisi……………..…78 Şekil 4.1.7: Doğal opalde termolüminesans-sıcaklık analiz eğrisi…………………....79 Şekil 4.1.8 : Dendritik opalde termolüminesans-sıcaklık analiz eğrisi………………...79 Şekil 4.2.1: Çalışma Alanı Kütahya-Simav Yer Bulduru Haritası…………………..…80 Şekil 4.2.2: Çalışma Alanı Kütahya-Simav Jeoloji Haritası ………………………..…86 Şekil 4.2.3:Türkiyede opal bulunan illere ait lokasyonlar…………………………..…90 Şekil 4.4.1: (11-1) Doğal dendritik opal örneğine ait analiz ……………………….…117 Şekil 4.4.2: (11-1) Doğal dendritik opal örneğine ait EDX analizi…………………...117 Şekil 4.4.3: (11-2) Doğal dendritik opal örneğine ait analiz……………………….….118 Şekil 4.4.4: (11-2) Doğal dendritik opal örneğine ait EDX analizi…………………...119 Şekil 4.4.5: (11-3) Doğal dendritik opal örneğine ait analiz ………………………….120 Şekil 4.4.6: (11-3) Doğal dendritik opal örneğine ait EDX analizi……………………120 Şekil 4.4.7: (11-3 g) Doğal dendritik opal örneğine ait element-% ağırlık grafiği……121 Şekil 4.4.8: (11-4) Doğal dendritik opal örneğine ait analiz ………………………….122 XIV Şekil 4.4.9: (11-4) Doğal dendritik opal örneğine ait EDX analizi……………………122 Şekil 4.4.10: (11-4 g) Doğal dendritik opal örneğine ait element-% ağırlık grafiği…..123 Şekil 4.4.11: (11-5) Doğal dendritik opal örneğine ait analiz…………………………124 Şekil 4.4.12: (11-5) Doğal dendritik opal örneğine ait EDX analizi…………………..125 Şekil 4.4.13: (11-5 g) Doğal dendritik opal örneğine ait element-% ağırlık grafiği…..125 Şekil 4.6.1: (12-1) Doğal ateş opal örneğine ait analiz ……………………………….150 Şekil 4.6.2: (12-1) Doğal ateş opal örneğine ait EDX analizi…………………………150 Şekil 4.6.3: (12-2) Doğal ateş opal örneğine ait analiz………………………………..151 Şekil 4.6.4: (12-2) Doğal ateş opal örneğine ait EDX analizi…………………………152 Şekil 4.6.5: (12-3) Doğal ateş opal örneğine ait analiz………………………………..153 Şekil 4.6.6: (12-3) Doğal ateş opal örneğine ait EDX analizi…………………………153 Şekil 4.6.7: (12-3 g) Doğal ateş opal örneğine ait element-% ağırlık grafiği…………154 Şekil 4.6.8: 900 0 C de fırınlanan ateş opal örneğine ait analiz……………………….155 Şekil 4.6.9: 900 0 C de fırınlanan ateş opal örneğine ait EDX analizi………………...156 Şekil 4.6.10: 900 0 C de fırınlanan ateş opal örneğine ait analiz………………………158 Şekil 4.6.11: 900 0 C de fırınlanan ateş opal örneğine ait EDX analizi………………..158 Şekil 4.7.1: Eskişehir-Dereyalak opalleri jeokimyasal analiz sonuçları………………159 Şekil 4.7.2: Eskişehir-Dereyalak opalleri jeokimyasal analiz sonuçları………………160 Şekil 4.7.3: Dereyalak opallerine ait SiO2-Ba grafiği…………………………………161 Şekil 4.7.4: Dereyalak opallerine ait SiO2-Cu grafiği………………………………...161 Şekil 4.7.5: Dereyalak opallerine ait SiO2-Cr grafiği…………………………………162 Şekil 4.7.6: Dereyalak opallerine ait SiO2-Ni grafiği…………………………………162 Şekil 4.7.7: Dereyalak opallerine ait SiO2-Zn grafiği…………………………………163 Şekil 4.8.2.1: Sferolit oluşum modeli………………………………………………….170 Şekil 4.9.1.1: Bazı önemli mücevher taşlarının fiyatları ……………………………...212 Şekil 4.9.1.2: Gram üzerinden bazı süstaşlarının değerlendirilmesi …………………..212 Şekil 4.9.1.3: Dünya elmas üretimi…………………………………..………………..213 Şekil 4.9.1.4: Dünya kıymetli-yarı kıymetli taş üretimi……………………………….214 Şekil 4.9.1.5: Yurt dışında üretilen süstaşı miktarı (toplam olarak fiyatı) ……………215 Şekil 4.9.1.6: Sentetik süstaşlarının ithal edilen miktarlarının değeri…………………216 XV Şekil 4.9.1.7: Đthal edilen imitasyon süstaşlarının değeri……………………………...217 Şekil 4.9.1.8: Kesilmiş renkli süstaşlarının karat üzerinden değeri (Yurt dışında) …...217 XVI 1.GĐRĐŞ Mine TEKBAŞ CANDAR 1. GĐRĐŞ Tüm güzelliklerine rağmen, bilinen 3000 kadar mineral türü olmasına karşılık bunların yaklaşık 50 kadarı süstaşı olarak tanınmaktadır. Đnsanoğlu, geçmişten günümüze kadar doğal taşları takı amaçlı olarak kullanmıştır. Bu süreçte takı, kemik, boynuz, diş, yumuşakça kabukları ile başlayıp renkli doğal taşlarla devam etmiştir. Madenlerin bulunması, işlenmesi ve şekillendirilmesinin öğrenilmesiyle birlikte doğal taşlarla madenlerin karışımından oluşan takılar kullanılmaya başlanmıştır. Süstaşı, insanlık tarihinde değerli objelerden biri olarak görülmektedir. Dünyadaki tüm sosyal topluluklarda bunun izlerini görmekteyiz. Süstaşları prehistorik çağlarda bile bir anlam yüklenmiş taşıdığı kişiye ait güzellik, güç ve statünün göstergesi niteliğini taşımıştır. (Schumann, 1998) Anadoludaki buluntuların, teknik incelikleri, detaylarla bezenmiş takılardaki derinlik ve kültür sentezini ortaya koyan tasarımcılığı Anadolu takı sanatı tarih içinde çok farklı bir yerde durmaktadır. Doğu Anadoluda Karaz, Batı Anadoluda Beycesultan ve Semayük, Konya civarında Karahöyük, Güneydoğu Anadoluda Pulur buluntuları Anadolu insanının gerek tasarımda gerekse döküm işlemlerinde o dönemlerde ulaşmış olduğu seviyeyi göstermektedir. Modern bir bilim olarak tanımlanabilen gemoloji, kimyasal analizler ve farklı metodlar ile bundan 100 (yüz) yıl kadar öncesinde de vardı. 1910’ larda kristal iç yapısı ortaya konulurken, 1914’ lerde ise x-ray desteği ile kristallerin atomik geometrisi ortaya konulmuştur. Mineraloji, kimya ve gemoloji anabilim dalları birbirlerini tamamlamaktadır. Dünyada bazı ülkelerde kurulan müzelerde süstaşları koleksiyonları mevcuttur. Bu müzelerden bazıları özellikle ve tamamen nadir süstaşlarını bulundurmaktadır. Bunlardan bazıları şunlardır. BM: British Museum (Natural History)-London-England SI: Smithsonian Institution (Washıngton D.C.) DG: Devonian Group (Calgory, Alberta, Canada) AMNH: American Museum of Natural History (New York) ROM: Royal Ontario Museum (Toronto, Ontario, Canada) 1 1.GĐRĐŞ Mine TEKBAŞ CANDAR Doğal süstaşlarının yerkabuğundaki rezervi sınırlı olduğundan ucuz tüketimi karşılayabilmek ve kullanımı yaygınlaştırmak için mineral türü süstaşların oluşumu ve gelişimi laboratuarlarda gerçekleştirilmektedir. Bu şekilde üretilen süstaşlarına sektörde sentetik süstaşları ismi verilmiştir. Ülkemiz potansiyelinde farklı gem kalitesinde süstaşlarını bulmak mümkündür. Bunların kimi tam gem kalitesinde, bazıları düşük kalitede bazıları ise gem kalitesinde değildir. Eskişehir-Sarıcakaya Kalsedonları, Balıkesir-Dursunbey yöresi Ametistleri, Bursa-Harmancık Mor Jade gibi bazı örnekler ise gem kalitesinde olan bazı süstaşlarımızdır. Potansiyelimizin bir kısmı ise yapılan kazı çalışmaları yada aşırı talep yada kaçaklar nedeni ile tükenmiş durumdadır. Yozgat taki pembe turmalinler bu yok olan gruba dahil edilebilir. Ülkemizde iki grup tarafından süstaşları bilinmektedir bunlar; profesyonel süstaşı kolleksiyoncuları-eğitimciler ve grupları ve bunların yanısıra ikinci grup hobi bazında amatör kolleksiyoncular ile süstaşçılığı sürdürülmektedir. Özellikle Orta ve Batı Anadoluda bulunan süstaşlarını incelemeye yönelik olan bu çalışmada Eskişehir-Dereyalak yöresindeki dendritik opali ile Kütahya Simav Ateş opallerinin gem kaliteleri araştırılmış, gemolojik irdelemeleri yapılmıştır. Bu bağlamda dendritik opal ve ateş opal örneklerine ait makroskopik ve mikroskobik (polarizan, taramalı), mineralojik ve gemolojik özellikler, iz element analizleri ile renk verici elementlerin tespiti, ısıl bağımlı renk değişim özelliklerinin tespiti, termolüminesans özellik, SEM çalışmaları, arazide gözlenen yerleşim ve şekillenmeleri ile oluşum mekanizmaları, jeolojik konumları belirlenmeye çalışılmıştır. Değerli opal eski çağlardan beri bilinmektedir. Mücevherat alanında kullanılması nedeni ile zaman içerisinde artan bir değeri olmuştur. Dünyada bir çok lokasyonda bulunabilen opal, değerli ve yarı değerli süstaşları grubunda tanımlanmaktadır. Opal Avustralya’ nın ulusal süstaşı konumundadır. Dünya değerli opal ihtiyacının %95 ini Avustralya sağlamaktadır. 2 1.GĐRĐŞ Mine TEKBAŞ CANDAR diğer 5% oksijen 47% silisyum %27 titanyum 0,5% magnezyum 2% kalsiyum 3% demir 5% aliminyum 8% potasyum 2% hidrojen 0,167% Şekil 1.1: Yerkabuğundaki elementlerin dağılımları Aluminyum Demir Kalsiyum Potasyum Magnezyum Titanyum Oksijen Hidrojen Silisyum Diğer :8 :5 :3 :2 :2 : 0,5 : 47 : 0,167 : 27 :5 Yerkabuğundaki dem ir elementlerin dağılımlarının grafikte olduğu gibi düşünüldüğünde Türkiyede bulunan minerallerin ve süstaşlarının daha çok silikat grubundan olması dikkat çekmektedir. Ankara Çubuk Agatları, lüle taşı, kemererit kristalleri, kalsedon oluşumları, opal oluşumları örnekler olarak verilebilir. 3 1.GĐRĐŞ Mine TEKBAŞ CANDAR Yüzlerce, binlerce yıldır Anadolu toprakları ard ardına sayısız uygarlıklara jeolojik yapısıyla, barındırdığı muhteşem gemolojik potansiyelini hammadde olarak sunmuştur. Kuzey-Batı Anadolu Kuzey Anadolu Orta Anadolu Batı Anadolu Şekil 1. 2: Türkiyede süstaşlarının yoğun olarak bulunduğu bölgeler Anadolu süs taşları kültür mirası tamamen kendine has özellikleri ile dünyada eşi bulunmaz bir sentezdir. Gerek özgün olması ve gerekse farklı uygarlıkların bir araya gelmesiyle oluşmuş bir topluluğun sanat izlerini yansıtması bu eşsiz güzelliği yaratmıştır. Çağlar boyunca farklı kavimlerin göçüne analık yapmış Anadolu, dünyada sadece kendine ait olan değerli süs taşları ile adını ayrı bir yere taşımayı başarmıştır. Bu süreç içerisinde her dönem kendinden önceki ustanın el izlerini yansıtmış, çekicilikleri ile oldukça yüksek değerdeki eserler ortaya konulurken tüm sanatsal yaratıcılıkları ile kendini göstermeyi başarmıştır. 4 1.GĐRĐŞ Mine TEKBAŞ CANDAR 1.1. Türkiye de bulunan süstaşlarına ait lokasyonlar 16 13 5 2,3,15,17,1 1,2,14 1,9, 11 8,11,15 17 2,12 1,4,8 3, 15 3, 8 15 1,2,11,18 2,3,14 1,2,3,8 , 15,17 1,2 6, 18 3,9,11 2, 17 5 13 7, 17 3 Mine TEKBAŞ CANDAR-2007 Şekil 1.3. : Türkiye’ de bulunan süstaşlarına ait lokasyon haritası 1- Opal ; Eskişehir, Kütahya, Afyon, Ayvalık, Çanakkale, Bilecik 2- Agat; Ankara, Manisa, Afyon, Eskişehir, Konya, Çanakkale, Bursa, Bilecik 3- Kalsedon; Eskişehir, Bandırma, Adana, Çanakkale, Đzmir, Manisa,Çankırı, Bursa, Yozgat 4- Ateş opal; Kütahya 5- Obsidiyen; Nevşehir, Kars 6- Oltutaşı; Erzurum 7- Diaspor; Muğla 8- Krizopras; Eskişehir, Çanakkale, Kütahya, Tokat, Çankırı 9- Ametist; Balıkesir, Yozgat 10- Beril; Yozgat 11- Turmalin; Yozgat, Balıkesir, Tokat, Çanakkale 12- Silisleşmiş ağaç; Ankara, 13- Mercan; Ege, Marmara 14- Akuamarin; Manisa, Bilecik 15- Zebercet; Đzmir, Bolu, Tokat, Eskişehir, Bursa 16- Kehribar; Artvin 17- Kuvars; Muğla, Gümüşhane, Eskişehir, Konya, Bursa 18- Turkuaz ; Erzurum 19- Jade; Bursa Kaynakların bir kısmı Tülin Đçözü’ ne (2002) ait doktora tezinden ve MTA raporlarından alınmıştır. 5 1.GĐRĐŞ Mine TEKBAŞ CANDAR 1.2. Süs taşları oluşum ortamları Süs taşları yer yüzünde farklı jeolojik çevrelerde formlanabilir. Süs taşlarının nerede oluştukları ve bulundukları yer konusu kökenlerinin belirlenmesi açısından önemlidir. Hemen hemen tüm süs taşları yer yüzeyine yakın oluşum sunarlar. Bazıları yüzeye dogru içinde yer aldıkları formasyonla çıkmışlardır. Bazıları ise tektonik hareketler sonucu yüzeye ulaşmıştır. (Faylanma gibi, volkanizma gibi.) Bu tektonik hareketler sonucu kayalar derinden yüzeye dogru 400 km kadar çıkabilirler. 1.2.1 Formasyon içerisinde yer alan süs taşları 1.2.1.1.Yüzeye yakın veya yüzeydeki formasyonlarda oluşan süs taşları 1.2.1.2. Hidrotermal depozitler 1.2.1.3. Pegmatitler içinde yer alan süs taşları 1.2.1.4. Magmatik kayalarda bulunan süs taşları 1.2.1.5. Metamorfik kayalarda bulunan süs taşları 1.2.1.6. Manto içerisinde yer alan süs taşları 1.2.1.1. Yüzeyde veya yüzeye yakın yerde oluşan süs taşları Bu grupta bulunan süs taşları 2 grup altında incelenirler. Bunlardan birincisi silika yönünden zengin olan gruptur; Ametist, Agat, Opal Diğer ikinci grup ise bakırca zengindir; Malakit, Azurit, Turkuaz, 1.2.1.2. Hidrotermal depozitler: Beril, Turmalin ve Boron bu yolla oluşan süs taşlarıdır. 1.2.1.3. Pegmatitik magmada oluşan süs taşları Beril, Turmalin bu grupta Berylliumca zengin süs taşları görülür. 1.2.1.4. Magmatik kayaçlar içinde oluşan süs taşları Zirkon, topaz, yakut bu grupta oluşan süs taşlarıdır. 1.2.1.5. Metamorfik kayaçlarda oluşan süs taşları 6 1.GĐRĐŞ Mine TEKBAŞ CANDAR Yüksek ısı- yüksek basınç etkisi altında jade Kontak metamorfizma sonucunda granat Rejyonal metamorfizma ile granat ve kordiyerit oluşumu gözlenebilir. 1.2.1.6 Manto kökenli süs taşları: Olivin (peridot), Daha derinde olarak oluşan; Kimberlitler, Elmaslar Tüm bunlarla beraber süstaşı oluşumları doğada birincil yada ikincil depositler halinde bulunabilir. Birincil depozitler, süstaşı oluşumu hala ilk oluştuğu orijinal lokasyonunda yada formasyonun içinde bulunması anlamına gelmektedir. Đkincil depozitlerde ise süstaşı oluşumları oluştukları ortamdan başka bir lokasyn veya formasyona taşınmışlardır. Bu süreç boyuncada en sert süstaşı oluşumları bile yuvarlaklaşabilir, daha yumuşak olanlarında ise kırılmalar, parçalanmalar gözlenebilir. (Schumann, 1997, s 53) Süstaşlarının göç etme olaylarında nehirler (flüvyal), denizler (marine), kıyı boyu (litoral), rüzgarlar (aeolian) yoluyla oluşabilirler. Su ve rüzgar süstaşları üzerinde yıkıcı, tahrip edici etkileri olabilir. Mağmatik kayaçlarda bulunan süstaşları Ultrabazik kayaçlarda bulunan süstaşları Sfen Zirkon Granat Kuvars Feldspat Topaz Diyopsit Enstatit Hipersten Olivin Pirop Gök yakut Pegmatitlerde bulunan süstaşları Anatas Spodümen Apatit Topaz Aksinit Turmalin Zümrüt Zirkon Fluorit Lazulit Granat Beril Disten Krizoberil Kordiyerit Şekil 1.4 :Magmatik kayaçlarda bulunan süstaşları 7 1.GĐRĐŞ Mine TEKBAŞ CANDAR Metamorfik kayaçlarda bulunan süstaşları Lapis Lazuli Yakut, Mavi Yakut Zümrüt Apatit Aksinit Kordiyerit Diyopsit Fluorit Skapolit Sfalerit Sfen Steatit Turmalin Zensit Grossüler Andradit Jadeit Nefrit Jasp Epidot Şekil 1.5 : Metamorfik kayaçlarda bulunan süstaşları 1.3. Süs Taşlarının Kullanım Alanları Mücevher olarak kullanılabilecek taşlar çok farklı alanlarda kullanılabilir. Mücevher taşları her şeyden önce süs malzemesi olarak, küçük heykelciklerin yapımında ve diger sanatsal yapıtlarda ve sergilemek amacıyla kolleksiyonculukta kullanılır. Düşük kaliteli elmaslar : endüstriyel uygulamalarda kullanılabilir. Son derece kıymetli olusunun yanında endüstriyel amaçla kullanımı çok önemli miktarlara ulaşmaktadır. Sertlik derecesinin 10 olusu, yani dünyanın en sert malzemesi olusu ona ayrıca bu avantajı saglamıştır. Toz halinde dahi olsa çeşitli şekillerde endüstriyel maksatlarla kullanılmaktadır. Kristal elmas: her türlü malzemeyi kesme, delme ve düzlemede, yani asındırıcı olarak kullanılır. Kristal kuvars: renklileri kıymetli tas ve bazı çesitleri telsizlerde tüketilirler. Beril: hassas terazilerde, Yesil turmalin: turmalin kaması ile diger polarizasyon aletlerinde kullanılır. Agat: Çok sert olusu ve asitlerin etki etmemesi nedeniyle muhtelif tür agâhlar laboratuvarlar için havan imalatında, ayrıca terazi, bıçak agızlarında, çesitli süs ve ev esyası yapımında, tekstil silindirlerinde ve spatül olarak kullanılabilir. (MTA Raporu) Süs taşlarının taşıması gereken başlıca özellikler: 1. Güzellik ve çekicilik 2. Durabilite 8 1.GĐRĐŞ Mine TEKBAŞ CANDAR 3. Nadirlik 4. Taşınabilirlik 5. Kesilebilme ve parlatılabilme özelliği 1. Güzellik ve çekicilik Bir taş güzelliği ve çekiciliği oranında değerlidir. Her ne kadar güzellik göreceli bir kavram olsada genelde sanatsal yaratıcılık ve taş güzeliği bir araya geldiğinde eşsiz değerler ortaya çıkmaktadır. Güzellik taşın rengine, ışık kırmasına, optik özelliklerine, parlaklığına bağlı olarak değişebilen bir özelliktir. Ayrıca taşta bulunan kedi gözü yansıması, yıldız etkisi gibi özel fenomenlerde ona ayrı çekicilik vermektedir. 2. Durabilite Bir taşın durabilitesi taşın dış etkilere karşı koyma direnci değeridir. Avustralyalı bir mineralog olan F. Mohs tarafından oluşturulan sertlik skalası ile 1’ den 10’ a kadar sertlik sıralamaları yapılmıştır. Bir taş kesildikten ve parlatıldıktan sonra parçalanmamalıdır. 3. Nadirlik Bir süs taşı ne kadar az miktarda bulunursa o oranda değerlidir. Elmaslar içinde renksiz olanı en az bulunduğu için en değerli olandır. Süs taşları ender bulunmaları ve oluşumları milyonlarca yıl almasından dolayı değerlendirilmeleri kg bazında yapılmamaktadır. Süs taşları carat adı verilen (0.2 gr =1 carat) bir ölçümle yapılmaktadır. 4. Taşınabilirlik Süs taşı marketçiliğinde zaten ederleri oldukça yüksek olan süs taşlarının rahatlıkla elden çıkarılabilmesi onların küçük parçalara bölünmesini gerekmektedir. Çok fazla ağır olan taşlar alıcıları ekonomik açıdan zorlayacağı için bunların carat bazında daha düşük miktarlar haline getirilip sunulması kolaylık sağlamaktadır. Elmaslar çok küçük parçalara ayrılsalar bile ederlerinin yinede yüksek olduğu unutulmamalıdır. 5. Kesilebilme ve parlatılabilme özelliği Süs taşlarının güzellikleri, bir bakıma onların doğru bir şekilde kesilmelerinede bağlıdır. En uygun şekilde kesilmedikleri takdirde bir taş gerçek 9 1.GĐRĐŞ Mine TEKBAŞ CANDAR değerini bulamamış sayılır. Özellikle elmaslarda doğru kesim yapmak çok önemlidir. Çünkü ışığın kırınımı taşa parlaklığını etkileyen önemli bir faktördür. Çok basit olarak süs taşlarını kesme, şekil verme 2 grupta toplanabilir. Bunlar a-Kaboşon kesim b-Faset kesim a- Kaboşon kesim: Bu yöntemde taşın bir yüzeyi belli bir şekilde (kare, oval, elips, daire vb.) kesilir. Karşıt yüzeyleri ise yontularak kubbemsi yada yarı kürsel bir şekil kazandırılır. Kaboşon kesimde işlem sırası şöyledir. Kaboşon olarak kesilmesi düşünülen taş ve doğal haline uygun kaboşon kalıbı yada şablonu seçilir. Seçim işleminden sonra taşın doğal halindeki en geniş kısmından kesme makinesinde kesilir. Kesilen bu yüzey üzerine şablon veya kalıp yardımıyla istenilen şekil aktarılır. Aktarma herhangi bir metal kalem veya çivi ile gerçekleştirilir. Burada dikkat edilecek nokta, taş üzerindeki çatlak, kırık yada istenmeyen oksitli yerlerin biçimlendirmeyi etkilememesi ve elimizdeki ham taştan asgari yararlanılabilecek şekilde çizilmesidir. Çizimi yapılan taşın diğer yüzeyini küreselleştirme işlemi için yontma makinesi kullanılır. Yontmayla çizgiye sadık kalınarak taşın alt yüzeyinin sınırları belirlenir. Daha sonra yine yontucuda alabildiğince küresel bir şekil verilir. Kaba olarak biçimlenmiş olan bu taşı düzeltmeye hazırlamak için bir ispirto ocağında hafif ısıtılır. Daha önceden hazırlanmış ve drop adı verilen tahta çubuğa mühür mumuyla düz olan yüzeyi yapıştırılır. Düzeltme işleminden sonra parlatma işlemine geçilir. Parlatma için düzeltme makinesine, parlatma diski olan keçe yapıştırılmış demir disk takılır. Keçe üzerine suyla beraber tatbik edilen parlatma tozuyla taşın parlaması sağlanır. Küresel yüzeyin parlatılmasından sonra taş yine ispirto ocağında hafif ısıtılır ve droptan ayrılır. Bu kez düzeltme işlemi düz olan yüzey için yapılır. Düzeltme diski üzerinde küçük nolu zımpara tozundan büyük nolu toza gidilerek düzeltme tamamlanır. Daha sonra pürüzlerden arınmış olan bu yüzey keçe üzerinde parlatılır. b- Faset: Gemolojide en önemli ve en zor taş işleme yöntemidir. Bu şekilde işleme ancak çok temiz ve berrak taşlarda uygulanır. Faset kesim için tabanları 10 1.GĐRĐŞ Mine TEKBAŞ CANDAR bitişik iki piramitten oluşmuş bir parçadan hareket edilir. Bir piramitin uç kısmı kesilir. Buraya taç denir. Sivri kalan alt kısma ise dip adı verilir. Dip ile taçın birleştiği yere kuşak denir. Daha sonraki işlem dip ve taç kısımlarının fasetlendirilmesidir. Bu kesime pırlanta kesim denir. Faset kesimde işlem sırası şöyledir. Đşlem için önce taş ve taşın ilksel konuma en uygun faset planı saptanır. Faset planı isteğe bağlı olarak hazırlanabileceği gibi denenmiş faset planlarındanda yararlanılabilir. Kesim işlemine taşın zayıf yüzeyleri ve çatlak alanların atılmasıyla başlanır. Kaboşon işlemede olduğu gibi düzgün olan yüzeye drop mühür mumuyla hafif ısıtılarak yapıştırılır. Dropa yapıştırılan taşın dip kısmı kesme makinesinde yaklaşık piramit oluşturacak şekilde kesilir. Drop faset aparatına yerleştirilerek düzeltme işlemine başlanır. Kaba aşındırması 220 nolu tozla yapılan taşı ince düzeltmeleri 400-600-800 nolu tozlarla yapılır. Böylece parlatma aşamasına getirilir. Parlatma diğer yöntemlerde olduğu gibi kalay veya seryum oksit ile keçe üzerinde yapılır. Şekil 1.6 : Süstaşlarının farklı kesilmiş örnek modelleri 11 1.GĐRĐŞ Mine TEKBAŞ CANDAR Artan süs taşlarının şekillendirilmesi 1. Tamburlama Gemolojide işçilik ve hammadde açısından en ekonomik yöntemdir. Hammadde olarak diğer yöntemlerde çatlak ve kırıklardan dolayı işlenemeyen kesim işlemi sırasında artık olarak kalan parçalar kullanılabilir. Ancak esas olarak tamburlanmak istenen taşlar çekiçle istenen boylarda 1-4 cm2 kırılarak hazırlanır. Ayrıca tamburlama yöntemi ile kaba düzeltmesi yapılan kaboşon ve plaka biçimli taşlarında ince düzeltme ve parlatmaları sağlanabilir. Bu şekilde yapılması halinde süre ve işçilikten tasarruf yapılmış olur. Tamburlama yönteminde dikkat edilmesi gereken en önemli nokta farklı sertlikteki taşların ayrı ayrı tamburlanmasıdır. Tamburlama yöntemi krisocolla, turkuaz, jadeit ve kaplangözü gibi kaliteli taşlarda kullanılır. 1.4. Süs taşlarının biçimlendirilmesinde kullanılan makineler 1.4.1. Kesme –Yontma Makinesi Resim 1.1: Kesme-yontma makinesi 12 1.GĐRĐŞ Mine TEKBAŞ CANDAR Kesme makineleri iki şekildedir. Kesilecek taş birinde elle tutulurken diğerinde mengeneye bağlanır. Taşın elle tutulduğu durumda taş yavaş yavaş kesme yönünde ilerletilir. Diğer yandanda taşın fırlamasına, bıçağın ve taşın kırılmasına neden olabilecek sarsıntılara engel olunur. Taşın bağlı olduğu durumda sarsıntı ve fırlamalar en aza indirilmiştir. Taş mengeneye bağlandıktan sonra kesme yönünde ilerletilir. Böylece istenilen kalınlıkta ve oldukça güvenli bir kesim yapılmış olur. Kesme ve yontma makinesi kullanılırken çok önemli bir konu ise bıçak ve yontucularla kesme işlemi sırasında bor yağı verilmesidir. Bor yağı denilen bu sıvı sürtünmeyi en aza indirildiğinden bıçağın ve taşın oluşacak ısıdan zarar görmesini önler. Ancak ekonomik olması nedeni ile suda kullanılabilir. Kesme ve yontma makineleri çeşitli özelliklerde olmasına karşın çalışma prensipleri aynıdır. Fiyatlarıda bu özellikleri doğrultusunda çeşitlilik gösterir. 1.4.2 Düzeltme - Parlatma Makinesi Düzeltme parlatma makinesinde kaboşon, plaka, takoz, faset, düzeltme ve parlatma işlemleri yapılır. Ana prensip düzeltme ve parlatma işlemleri sırasında disklerin ıslak olmasıdır. Islak disk üzerine sürülen zımpara tozlarının disk üzerine yapışarak daha uzun süre aşındırma yapılması için gereklidir. Aşındırma ve parlatma sırasında taş disk yüzeyine mümkün olduğu kadar dik olarak tutulur. Bu arada disk yüzeyine su ve zımpara tozu sürülerek aşındırma sağlanır. Bu tür makinelerin bazılarında zımpara tozu kullanılmaz. Bunun yerine elmas konsantrasyonları ve boyutları farklı (100-260-360-600-1200) grid elmas diskler kullanılır. Bu disklerde düzeltme süresi kısaldığı gibi daha da ekonomiktir. 13 1.GĐRĐŞ Mine TEKBAŞ CANDAR Resim 1.2: Taşların şekillendirilmesinde kullanılan faset makinesi 1.4.3 Tambur Makinesi Tambur makinesindeki işlem, deniz kıyısındaki taşların dalgalarla birbirine çarparak ve sürtünerek sivri köşe ve keskin kenarlardan arınması prensibine dayanır. Bu sebeple tambur içine konulan taş parçaları ve silisyum karbür tozları ile dönme hareketi sonucunda taşların sivri köşe ve keskin k enarları düzelir. Daha sonra tambur içindeki taşlar yıkanılarak silisyum karbür tozları temizlenir. Bu kez taşlarla beraber topraklar ve parlatma tozları tambura konur. Aynı hareketle parlatma işlemi de tamamlanır. Bu makineler çalışma şekillerine göre ikiye ayrılırlar Dönme hareketi yapanlar ve titreşim hareketi yapanların çalışma prensibi aynı olmakla beraber, mamül malzemenin ele geçmesi; dönme hareketi olanlarda birkaç hafta titreşim hareketi olan makinelerde ise 5-12 gündür. 14 1.GĐRĐŞ Mine TEKBAŞ CANDAR Resim 1.3: Tambur makinesi 1.4.4 Delme Makinesi Delme makinelerinin en önemli özelliği çok yüksek devirli elektrik motoruna sahip olmasıdır. Bu özellikte, delme işlemi sırasında taşın çatlamasını veya kırılmasını önler. Delme işlemi sırasında dikkat edilecek bir nokta ise delme kolunun delinecek taş üzerine olabildiğince dik olarak tutulmasıdır. Ayrıca delme işlemi sırasında taş üzerine sürtünmeden doğan ısıyı önlemek için su verilir. Delme makineleriyle delme işleminin yanı sıra oyma, kabartma gibi işlemler yapılabilir. Bunun için geliştirilmiş çok çeşitli aparatlar vardır. 1.4. Süstaşlarının kesilmesinde kullanılan alet 1.5. Süstaşlarının kesilmesinde kullanılan alet 15 1.GĐRĐŞ Mine TEKBAŞ CANDAR 1.6. Süstaşlarının şekillendirilmesinde kullanılan alet 1.7. Süstaşlarının şekillendirilmesinde kullanılan alet Resim 1.8: Kesilmiş, dendritik opal örnekleri Resim 1.9: Biçimlendirilmiş dendritik opal örnekleri 16 1.GĐRĐŞ Mine TEKBAŞ CANDAR Resim 1.10: Biçimlendirilmiş Dendritik opal örnekleri Resim 1.11: Biçimlendirilmiş dendritik opal örnekleri Bu doktora tez çalışması için hazırlanan takılar Ankara Agat madencilik laboratuvarında yapılmıştır. Takılar için çalışma bölgelerimizden alınan örneklerden dendritik opal kullanılmıştır. Ateş opalinin çok küçük parçaçıklar halinde olmasından ötürü şekillendirmeye uygun olmadığından dolayı takı amaçlı kullanımları uygun değildir. Laboratuvarda gümüş bölümünde istenen modele uygun kalıplar hazırlandıktan sonra gümüş ile dökümleri yapılmıştır. Bu işlemler sonrasında dendritik opaller şekillendirilerek kalıplara yerleştirilmiştir. Bu çalışmada bu amaçla kolye uçları hazırlanmıştır. 17 1.GĐRĐŞ Mine TEKBAŞ CANDAR Resim 1.12: Biçimlendirilmiş, gümüş ile kaplanmış dendritik opal örnekleri Resim 1.13: Biçimlendirilmiş, gümüş ile kaplanmış dendritik opal örnekleri Resim 1.14: Biçimlendirilmiş, gümüş ile kaplanmış dendritik opal örnekleri 18 2.ÖNCEKĐ ÇALIŞMALAR Mine TEKBAŞ CANDAR 2. ÖNCEKĐ ÇALIŞMALAR Süs taşları dünyası ve onlara olan ilgi Avrupa ve Amerikada ülkemizde olduğundan çok daha yaygın olduğunu görmekteyiz. Gemoloji konusu global ölçekte hak ettiği önemi bulmuş olmasına rağmen ülkemizde tam olarak yaygınlaşmamış bir konu olarak kalmıştır. Yurt dışında bu konuda hazırlanmış ansiklopediler, yazılmış yüzlerce kitap, dergiler, magazinler, fuarlar, aktüel faaliyetler ile gemoloji desteklenmektedir. Tüm bunlara ilave olarak dünya çapında adını duyurmayı başarmış gemoloji enstitüleri dahi kurulmuştur. (GIA: Gemmologıcal Instıtue of America, GAGTL.U.K. gibi) Ayrıca konu ile ilgili olarak her yıl düzenlenen ve geleneksel hale getirilmiş toplantılar yapılmaktadır. Tüm bunlarla ile birlikte değerli yarı değerli taşları sunuma hazır hale getiren market piyasası oluşturulmuştur. Ülkemizde de bazı önemli gelişmeler mevcuttur. Bu iş ile ilgilenenlerin sayısı gün geçtikçe artmaktadır. Zamanla yapılacak çalışmalar ile Osmanlı tarihindeki görkemli süs taşı işlemeciliği ve değerlendirilmesi yeniden eski canlılığına kavuşacaktır. Batı ve Orta Anadoludan bazı süs taşı potansiyeli isimli hazırlanan bu araştırmada önceki çalışmalar bölümünün iki alt başlık altında incelenmesi uygun görülmüştür. Bunlardan birincisi yurt içinde ve yurt dışında gemoloji çalışmaları, ikincisi ise çalışma alanlarını kapsayan jeolojik önceki çalışmalar. 2.1. Yurt içindeki gemoloji çalışmaları Kun ve ark. (1986), Çalışmacılar Menderes masifinde kuvars kristallerini incelemiş ve menderes masifindeki kuvars kristallerinin çoğunun kaya kuvars kristalleri olduğunu belirtmişlerdir. Dumanlı kuvars kristallerinin ise yüksek radyoaktivite nedeniyle oluştuğunu belirtmişlerdir. Lüle, (1988) tez çalışmasında araştırmacı Küçükçamlıktepe civarında yüzeyleyen boksit yataklarının diaspor olduklarını belirtmiş, çalışmada Al, Si, ve Fe kaolinit+diaspor+hematit parajenezi olarak görüldüğü belirtilmiştir. 19 2.ÖNCEKĐ ÇALIŞMALAR Yağcı, (1988) Mine TEKBAŞ CANDAR Gördes peğmatitlerinin mineralojik ve jeokimyasal incelenmesi; Doğu- Batı uzanımlı Peğmatitlerin Beril minerallerini içerdiklerini belirtilmiş, ayrıca burada güzel açık mavi renklerde aquamarine kristalleri olabilecekleri belirtilmiştir. Atak (1990), Bu tez çalışmasında gemoloji ile ilgili olanaklar, tartışmalar ve toplantılar hakkında bilgiler sunulmuştur. Yaman (1996), Bu bitirme tezinde, birinci bölümde gem mineralleri hakkında bilgiler verilmiştir. Bunlar agat, ametist, obsidiyen gibi minerallerdir. Bu bölümde bu minerallerin özellikleri anlatılmaya çalışılmıştır. Đkinci bölümde ise süs taşlarının şekillendirme ve biçimlendirmeleri anlatılmaya çalışılmıştır. Ayrıca bu işlemlerden geçirilirken kullanılan aletler tanıtılmıştır. Son bölümde ise ülkemizde gemolojinin yeri ve gelişmeler den bahsedilmiştir. Hatipoğlu (1998), Ankara Çubuk Agatları ve Kapanımların Mineralojisi ve Oluşumlarının Đncelenmesi adlı Çalışmasında Çubuk agatlarının Miyosen yaşlı riyolit ve andezit türü volkanik birimlerin dokanağındaki gözenek ve çatlaklarda bulunduğunu, agatların yataklanma şekilleri, iç yapıları, dış görünüşleri, kapanım türleri bakımından ayrıcalık sunduklarını belirtmiştir. Andezit çatlaklarındaki agat özgün çubuk yapılı kristalin kapanımlara sahip olduğundan ilk kez Hatipoğlu tarafından çubuklu agat olarak adlandırılmıştır. Riyolite bağlı borumsu yapıdaki kapanımlar ise özgün çalımsı yada yosun benzeri dendritik silikat büyümeleridir. Araştırmacı agatların andezitlerde damar şeklinde yerleştiğini, bu damarların genişliğinin 1 mm den 10 cm ye değişen aralıkta, uzunluğunun ise 1 km ye eriştiğini belirtmiştir. Taramalı elektron mikroskobu (SEM) ile saptanan kimyasal bileşenler skolezit e (zeolit) uygun olduğu belirtilmiştir. Hatipoğlu ve Dora (1996), Ankara Agatı’ nın mineralojisi ve bantlı yapının kökeni adlı çalışmalarında Andezitlerdeki agatların yanal devamlı yarık ve çatlak boşlukları içerisinde açık boşluk dolguları olarak yataklandıkları ve şekil olarakta katmansı olarak yataklandıklarını, ancak paralel yatay tabakalı Uruguay türü bantlara rastlanmadığını belirtmiştir. Riyolit içindeki agatlar ise düzenli çeperli yada düzensiz 20 2.ÖNCEKĐ ÇALIŞMALAR Mine TEKBAŞ CANDAR gözeneklerde boşluk dolguları olarak yataklanmışlardır. Yerleşme şekilleri ise yumrusaldır. Araştırmacılar Ankara agatının düşük basınç sıcaklık koşulları altında hidrotermal sirkülasyonun varlığında yüksek kolloidal silis konsantrasyonunda ve 79 pH da meydana geldiğini vurgulamışlardır. Agatlarda yapılan bu çalışmada agatlar içerisindeki bantların makroskopik ve mikroskopik (polarizan, elektron) görüntüleri birbirine benzemez. Konsantrik tabakalı bantlar küresel lif demetleri kapsamakta, lifler tek kristal olmayıp bir jel evresinden geçerek oluşabilmektedir. Yatay paralel bantlar ise göreceli olarak daha iri silis taneciklerinin yer çekiminin etkisi ile çökeliminin bir sonucu olarak oluştuğu belirtilmiştir. Savaşçın ve Hatipoğlu (1985), "Sarıcakaya yöresinin jeolojisi ve kalsedon yataklarının tarihçesi" adlı araştırmalarında çalışma bölgesinde oluşan tektonizmaya bağlı gelişen hidrotermal cevherleşmelerden bahsetmişlerdir. Cevherleşmenin son aşamalarında yüzlekleyen SiO2 doygun faz özellikle düşey fay breşlerini pekleştirirken bunların boşluklarında iri kalsedon yumrularının büyümesini sağladığını göstermiştir. Gökçen ve Hatipoğlu (1999), Batı Anadolunun yarı kıymetli süs taşlarının başlıca mineralojik, jeolojik ve ekonomik nitelikleri,başlıklı çalışmalarında Batı Anadoluda; Aydın, Balıkesir, Bursa, Çanakkale, Đzmir, Kütahya, Manisa ve Muğla daki çoğunluğu silikat grubundan olmak üzere 26 adet yarı kıymetli süs taşı olarak değerlendirilebilecek mineral yatağı olduğunu belirtmişlerdir. Bu yarı değerli süs taşlarının cografik konumları, karakteristik özellikleri, boyutları doğada bulunuşları ve oluşum mekanizmaları verilen bu süs taşlarının dünya piyasalarındaki ekonomik değerleri ile bölgenin bir hammadde potansiyeli olarak ortaya çıkmasına neden olduğunu vurgulamışlardır.. M.T.A. (2000), Türkiyenin Kıymetli Yarı kıymetli Süstaşlarının Araştırılması, Türkiyede eksikliği duyulan kıymetli yarı kıymetli taşların envanterine, etüdüne ve aranmasına yönelik olarak başlatılan bu projede, ilk olarak tarihi belgeleride içeren Osmanlı arşivide dahil geniş kapsamlı bir literatür taraması 21 2.ÖNCEKĐ ÇALIŞMALAR Mine TEKBAŞ CANDAR yapılmış ayrıca çeşitli kişi, kurum ve kuruluşlar ile işbirliğine gidilerek taşların dökümü çıkarılmıştır. Belirlenen lokasyonlarda gözlemler yapılmış, numuneler toplanmıştır. Toplanan numuneler XRD mikroskop ve mikroprop yöntemlerinin yanısıra gemolojik olarakta incelenmiştir. Lüle ve ark (2000), Araştırmacılar çalışmalarında; tarih öncesi çağlarda bile taşların kullanıldığını ve bunların arkeolojik bulgularıda desteklediğini belirtmişlerdir. Tarih öncesi çağlarda bile alet ya da silah olarak kullanılan taşlar, insanoğlunun ilgisini daima çekmiş, çoğu zaman araç, bazen gücüne inanılan efsanevi objeler haline gelmiştir. "Arkeolojik bulgularla da desteklenen ilginç özelliklerden biri, ilkçağlardan beri minerallerin renkli ve çekici görünümleri ile süs malzemesi olarak kullanılmış olmasıdır. Zamanla taşları işlemeyi öğrenen insanoğlunun parlak renkli kristalleri hep en iyiye layık bulmuş, tanrılarına, liderlerine sunmuş; tapınaklarını süslemiş, bir soyluluk ya da özel bir toplumsal sınıfın işareti olarak kabul ettiğini belirtmiştir. Bu konuda, tarih öncesinde çakmaktaşından yapılan ok uçlarından, Azteklerin turkuaz tören masklarına, Uzakdoğu'da kutsal sayılan jadeitlerden, tapınakları süsleyen değerli taşlara hatta bugünkü tek taşlı elmas alyanslara kadar pek çok örnek verilebilir. " Sayılı ve ark (2000), Pembe turmalinlerde yapılan XRD çalışmaları sonucunda bunların Rubellit türünde oldukları belirlenmiştir. Bu rubellitlerin kırıklı kristaller içermeleri, düşük transparan özellikleri nedeni ile gemolojik kalitelerinin düşük olduğu belirtilmiştir. Ayrıca çalışmada Rubellitlerin ışığı kırma indisleri ve özgül ağırlığı gibi bazı mineralojik ve gemolojik özellikleri saptanmıştır. Đçözü (2002), Araştırmacı yapmış olduğu gemoloji tezinde belli bazı lokasyonlarda yer alan süstaşlarının gemolojik ve jeolojik anlamda incelemesini yapmış yaptığı jeokimya çalışmaları ile bunların yorumlarını tezinde sunmuştur. Çalışmada mor jadeit, ametist, diaspor, mavi kalsedon gibi süstaşları arazi ölçeğinde çalışılmıştır. Yapılmış olan bu çalışma 11 ayrı bölümden oluşmaktadır. Teze ait ilk bölümde tanımlamalar yapılmış, yarı değerli değerli taş kavramları açıklanmaya 22 2.ÖNCEKĐ ÇALIŞMALAR Mine TEKBAŞ CANDAR çalışılmıştır. Đkinci bölümde değerli taşların kullanım alanları, sınıflamaları, oluşum mekanizmalarına ilişkin konulara değinilmiştir. Üçüncü bölümde gemolojik tarihçeye yer verilmiş Türkiyedeki bazı önemli süstaşları lokasyonları ile birlikte özellikleri anlatılmıştır. Tezin dördüncü bölümünde minerallere ait fiziksel özellikler anlatılmıştır. Mikroskopik özellikler, kırılma indisleri, fluoresans özellikler, özgül ağırlık gibi özellikler açıklanmaya çalışılmıştır. Beşinci bölümde mor jade üzerinde yapılan jeokimyasal çalışmalar, jeolojik konumları, mikroprop analizleri, gemolojik özellikleri, spektroskopik özellikler, iz element dağılımları teze aktarılmıştır. Altıncı bölümde ise ametist minerali için jeolojik konum ve diğer yapılan jeokimyasal çalışmalar anlatılmaya çalışılmıştır. Yedinci bölümde ise diasporlar, sekizinci bölümde mavi kalsedonlar için aynı çalışmalar yapılmış ve bunların sonuçları yazılmıştır. Dokuzuncu bölümde dünyada ve Türkiyede süs taşlarının yeri ve önemi konusunda yapılan araştırmalar teze eklenmiştir. Onuncu bölümde gemolojik tasarımlar ile bazı modeller ve son bölümde sonuçlar aktarılmıştır. Atakay (2000), Araştırmacı çalışmasında krizoberil, spodümen, florit, rodokrozit, rodonit gibi bazı süstaşlarının fiziksel ve kimyasal özellikleri ile birlikte gemolojik olarak tanımlamalarını yapmıştır. Her bir mineral için renk, özgül ağırlık, sertlik, kırılma indisi gibi özelliklerini belirtmiştir. Kadirioğlu (2000), Bu çalışmada Beril grubu süs taşlarından zümrüt ile aquamarineleri tanımlamaya çalışmıştır. Ayrıca pembe beril (morganit), sarı beril (heliodor), renksiz beril (göşenit), kırmızı beril (red beril) gibi diğer beril grupu minerallerinde fiziksel özellikleri ile birlikte gemolojik özelliklerini belirtmiştir. Özcan (2000), Korund minerali bir aluminyum oksit kristalidir. Araştırmacı çalışmasında kirlenme, kapanım ve iz elementlerin saf mineralin şeffaflığını bozduğunu belirtmiştir. Korundlar yakut, soluk gül pembesi renginden bütün kırmızı tonları boyunca devam ederek koyu kırmızıya kadar olan renklerde oluşur. Renkli korundlar, renk ismi ön takısı alırlar ve ardından safir denerek isimlendirilirler. Renklenmede eser miktardaki krom oksitin rol oynadığı kabul edilir. Tekbaş (2002), Beril grubu süs taşı, Aquamarine, 55. Türkiye Jeoloji Kurultayı MTA Ankara 11-15 Mart 2002 Araştırmacı çalışmasında mavi yeşil renkli 23 2.ÖNCEKĐ ÇALIŞMALAR Mine TEKBAŞ CANDAR beril grupu bir mineral olan aquamarinleri anlatmıştır. Aquamarine duraylı bir süs taşı olup, sertliği 7-8 civarındadır. Kristalleri uzun ince prizmatiktir. Aquamarinler granit çatlaklarında, pegmatitlerde ve bunların plaserlerinde bulunduklarını belirtmiştir. Çiftçi ve ark (2002), Araştırmacılar çalışmalarında Erzurum yakınında gözlenen Oltu taşının ileri derecede metamorfik bir kömür olduğunu belirtmişlerdir. Taşın oldukça kırılgan hafif olduğunu özgül ağırlık yaklaşık olarak 1,2 g/cm3. Đşlenmemiş olduğunda mat siyah ile kahverengimsi siyah renklerde bulunmaktadır. Oltu taşı organik minerallerce’ de zengindir. Bunlar başlıcaları barbital, fenathren, metil naftalendir. Çalışmalarında son olarak bol miktarda mikron boyutlu pirit framboid içerdiğini belirtmişlerdir. 2.2.Yurtdışı gemoloji çalışmaları Coenraads ve Pogson (1998), Araştırmacılar çalışmasında Nipple Mountain bölgesine ait renksiz ve sarımsı kahverengimsi opal örnekleri üzrinde çalışmışlardır. Bölgeye ait bazı opallerin botroidal yapıda olduğunu, örneklerin play of color özelliğini sunmadıklarını belirtmişlerdir. Grahame (2002), "Louısıana Opal" adlı çalışmasında opallerin Louısıana bölgesinde kumtaşları içinde yerleştiğini belirtmiştir. Bölge opallerinin play of color özelliği gösterdiğini vurgulamıştır.Opallerin lokasyon olarak Louısıana batısındaki Monks Hammock bölgesinde yüzleklediğini belirtmiştir. Beattie (2002), Araştırmacı çalışmasında Springsure opallerinin Avustralyada 1872 de bulunan en eski depositlerden biri olduğunu belirtmiştir. Springsure opalleri riyolitler, bazaltlar içinde yer almaktadır. Buradaki opaller atmosferik şartlara maruz kaldıklarından ötürü genelde kırıklı, çatlaklıdır. Bu sebepten ötürü çok az ekonomik değere sahiptir. Kinnaird (2002), Bölge opallerinin Miyosen yaşlı asit volkanik kayalarda oluştuğunu, en iyi kalitede opallerin çukulata – kahverengisi tonda görüldüğünü belirtmiştir. 24 2.ÖNCEKĐ ÇALIŞMALAR Mine TEKBAŞ CANDAR Schellnegger (2002), Araştırmacı çalışmasında, değerli opallerin kalite, değer, tanımlamaları, değerlendirmelerini pratik olarak açıklamaktadır. Tanımlama, değerlendirme sistemi pozitif faktörler olarak tanımlanan renk tonu, parlaklık, renk derinliği gibi bazı özelliklere dayanmaktadır. Çalışmada, kaliteyi düşüren faktörlerin kırıklar, çatlaklar, süstaşı yüzeyinde bulunan kum yada jips parçacıklarının bulunması, zayıf-kötü kesim, şekilsel bozukluklar ve parlatmadaki hatalar şeklinde belirtilmiştir. Frıtısh ve ark (2002), Araştırmacılar Meksikada volkanik kayaçlardaki opalleri incelemişlerdir. Bu örnekleri kendi içlerinde dört gruba ayırmışlardır. Bunlar fibres, blades, lepisphere, largerspher olarak tanımlanmaktadır. Ayrıca opaldeki renk tonunun içerdiği inklüzyonlardan ileri geldiğini, özellikle ateş opalinin bileşimindeki nanometre boyutundaki Fe içeriğinin etkin olduğunu belirtmişlerdir. Chase ve Pawlik (2000), Healing Gemstones (Değerli taşlarla tedavi rehberi) Kitapta çalışmacılar taşların mistizmini konu almıştır. Kitap 3 bölüm olarak hazırlanmıştır. Birinci bölümünde minerallerin fiziksel özellikleri anlatılmıştır. Đkinci bölümde ise taşların ve insanın enerji sistemine ait görüşler belirtilmiş. Üçüncü ve son bölümde ise taşların ses, renk ve çakra ile olan ilgileri açıklanmaya çalışılmıştır. 2.3. Bölgesel Jeoloji Konusunda Yapılan Önceki Çalışmalar Ercan ve ark (1983), Simav ve çevresindeki senozoyik yaşlı volkanizmanın bölgesel yorumlanması, isimli çalışmalarında Batı Anadoluda Miyosen- Kuvaterner süreçli karasal volkanizmada kalkalkali, geçişli, alkali kayaların bir arada olduklarını belirtmişlerdir. Simav ve çevresinde aynı volkanitlerin çok düzenli bir gidişle zamana bağlı olarak kalkalkali karakterden geçişli ve daha sonra alkali bazaltik jeokimyaya dönüşüm gösterdiğini yaptıkları çalışmada sunmuşlardır. Gözler ve ark (1985), çalışmalarında Eskişehir ilini kapsayan bir alanda jeolojik çalışmalarını yapmışlardır. Bölgede derinlik kayacı olarak porfirik dokulu granitleri, volkanik kayaçlar olarakta andezit, tüf ve bazaltların bulunduğunu belirtmişlerdir. Eskişehirin kuzeyinden ve güneyinden geçen ve bugünkü morfolojiyi oluşturan 25 2.ÖNCEKĐ ÇALIŞMALAR Mine TEKBAŞ CANDAR düşey fay sistemlerinin genelde D-B doğrultuda olup kuzeydekilerin güneye, güneydekilerin kuzeye eğimli olduklarını ifade etmişlerdir. Seyitoğlu (1997), çalışmasında Simav grabeninde Demirci, Selendi ve Akdere basenlerinden sözetmiş, Simav Grabeninin Ege bölgesinin şekillenmesinde OligosenErken Miyosen aralığında etkilediğini belirtmiştir. Oygür ve Erler (1999), Araştırmacılar bölgede yer alan kireçtaşlarının cevherleşme öncesinde faylar boyunca dekalsifikasyona uğradıklarını ve ardından kalsitin silika tarafından ornatılması sonucunda jasperoide dönüştüğünü belirtmişlerdir. Yan kayada ise montmorillonit, smektit, kuvars, opal-CT, kristobalit, ve dikitten oluşan ortaç ve ileri arjilik alterasyonlar görüldüğünü araştırmalarında sunmuşlardır. Özen ve ark (2004), Đnönü güneyindeki Geç Kretase ofiyolit napı, tavşanlı zonuna ait Đnönü mermerleri ve Đnönü mavişistleri üzerinde tektonik konumludur. Ofiyolitin altında yer yer ince ofiyolitik melanj zonu izlenir. Ofiyolitik ekay diliminde; tektonik peridotitler (harzburJit, dunit), kümülatif ultramafik- mafik kayaçlar (dunit, werlit, piroksenit, gabro), levha dayk karmaşığına ait diyabazlar gözlenirken, yastık debili bazalt blokları , diğer radyolaryalı çamurtaşı, neritik-pelitik kireçtaşı, metapelitik kaya ve serpantinit blokları ile beraber ofiyolitik melanj içerisinde bulunur. Bazen peridotitleri kesen izole diyabaz daykları ve pegmatitik gabro daykları gözlenmiş olup, pegmatitik gabro daykları, kümülatif serideki gabroları oluşturan kanallar olarak yorumlanmaktadır. Bu özelliği ile incelenen ofiyolit diliminin hemen hemen tam bir ofiyolit dizisi sunduğu söylenebilir." Hasözbek ve ark (2004), Menderes masifinin kuzey kanadı boyunca Menderes masifi ve Đzmir–Ankara zonuna ait farklı birimleri kesen Simav Mağmatik Kompleksi, Simav (Kütahya) çevresinde yaklaşık KB-GD uzanan bir hat boyunca dizilmiş, KD-GB uzanımlı harita görüntüsü sunan Eğrigöz, Karakoca, Çamlık Plütonları ve bunların yarı volkanik ve volkanik eşdeğerlerinden oluşur. Simav Mağmatik Kompleksi jenetik olarak; plütonik faz, volkanik faz, ve subvolkanik faz kayalarından yapılıdır. Plutonik fazıoluşturan granitik kütleler, Eğrigöz graniti, Karakoca Graniti ve Çamlık Granitidir. Volkanik fazı oluştutan lavlar, Çatak 26 2.ÖNCEKĐ ÇALIŞMALAR Mine TEKBAŞ CANDAR volkanitleri olarak adlandırılmıştır. Plutonik ve volkanik faz kayalarını kesen aplitik ve pegmatitik dayklar ise Simav Mağmatik Kompleksinin subvolkanik fazını temsil ettiğini belirtmişlerdir. Akay ve ark (2004), Simav-Kütahya nın Bölgesinin Menderes Masifinin kuzeykuzeydoğu sınırını oluşturduğunu ve 1-Menderes metamorfitleri 2- Đzmir-Ankara zonu kayaları 3- Simav mağmatik komleksi 4-Neojen volkano sedimanter kayaları olmak üzere dört farklı kaya grubundan oluştuğunu belirtmişlerdir. Sığ yerleşimli Simav mağmatik kompleksi Menderes masifine ait gnaysları ve onları üzerleyen Đzmir –Ankara Zonu kayalarını kesmesi ve aynı mağmatizmanın volkanik eşdeğerlerinin Menderes Masifine ait kayaları ve Đzmir –Ankara Zonu kayalarını üzerlemesi masifin Simav mağmatik kompleksinin yerleşimi sırasında yükselmiş olduğunu ve üzerinde çok ince bir örtünün vurgulamışlardır. 27 kaldığına işaret ettiklerini 3. MATERYAL VE METOD Mine TEKBAŞ CANDAR 3. MATERYAL VE METOD Eskişehir-Dereyalak Dendritik opal oluşumları ile Kütahya-Simav Ateş opal oluşumlarına ait gemolojik örneklerin gemolojik ve jeolojik incelemesinin yapılmasının amaçlandığı bu doktora tez çalışması kapsamında incelemeler arazi çalışmaları ve laboratuvar çalışmaları olarak iki aşamalı olarak sürdürülmüştür. 3.1. Arazi Çalışmaları Eskişehir-Dereyalak Dendritik opal oluşumları ile Kütahya-Simav Ateş opal oluşumlarını içerisinde bulunduran litolojileriden sistematik olarak el örnekleri alınmıştır. Bu bölgelerde yer alan litolojilerin adlandırılmasında önceki çalışmalarda kullanılan adlandırmalar Doktora Tez çalışmasında da kullanılmıştır. 3.2. Laboratuar Çalışmaları Mineralojik analiz yöntemleri Çalışmada kullanılacak olan ana konuyu teşkil eden dendritik opal, ateş opali gibi ana kaya içerisinde bulunan örneklerin mineralojik-petrografik-gemolojik yorumlarının yapılabilmesi amacı ile içinde bulundukları birimlere ait kayaç el örnekleri alınarak Çukurova Üniversitesi Jeoloji Mühendisliği Bölümünde ince kesitler hazırlanmıştır. Dereyalak bölgesinden alınan opallerde dendritlerin mikroskopik incelemelerinin yapılabilmesi amacı ile dendritik opallerden, Simav-Karamanca bölgesinden petrografik çalışmaların yapılabilmesi amacı ile yan kayaç örneklerinden ince kesitler hazırlanmıştır. Ayrıca dendritik opal örneklerinden parlak kesitler hazırlanarak mikroskopta incelenmiştir. Hazırlanan ince kesitler ve parlak kesitler petrografi ve maden mikroskoplarında incelenmiş, çalışmamız için önem arz eden özelliklerin fotografları çekilerek teze aktarılmıştır. 29 3. MATERYAL VE METOD Mine TEKBAŞ CANDAR 3.3. Örneklerin Temizlenmesi Örneklerin temizlenmesi kristallerin bozunmasını önlemek açısından dikkat edilmesi gereken önemli hususlardan biridir. Doğal ortamından alınmış örnekler tozludur, ana kayaya ait parçalar üzerlerinde kalmış olması oldukça doğaldır. Ancak bunlar alındıktan sonra temizlenebilir. Bazı mineralleri su gibi sıvı içerisinde bir süre tutmak onun temizlenmesi, kirlerinden arınması için yeterli olabilir iken, bazıları için çözücü asitler gerekmektedir. Örneğin ametistler için seryum oksit ile hazırlanmış seyreltik çözelti yeterlidir. Bazıları ise hidroklorik asit ile çözünebilirler. Ancak ultrasonik temizleyici ise biraz su, deterjan ve temizleme jelleride aynı işlemleri görebilir. Bazı mineraller suda çözünmeyebilir. Bazı nitratlar, boratlar ve sülfatlar bu gruba girerler. Bu mineraller için alkol en iyi çözücü, temizleyicidir. Hidroflorik asitte yine bu amaçla kullanılabilir. Kullanırken deri ile teması engellenmelidir. Bu nedenle hidroflorik asit polietilen bir muhafaza içerisinde tutulmalıdır. Tehlikeli olmasına karşın Hidroflorik asit silikatların temizlenmesinde kullanılabilir. Örneğin turmalin ve beril grubu minerallerin temizlenmesinde kullanılmaktadır. Ayrıca silikatların temizlenmesinde kullanılan bir diğer asitte amonyum biflorittir. Bunların kullanımı hidrofloriklere göre daha az tehlike arz etmektedir. Ilık su ile karıştırıldığında oldukça dikkat edilmesi gereken bir karışım olur ki yinede hidroflorik çözeltiden daha az tehlikelidir. Bir diğer tehlikeli çözücülerden bir taneside sodyum siyanidtir. Yine bu asitte kesinlikle deri ile temas ettirilmemelidir. Sodyum siyanid özellikle altın, gümüş ve bakırların temizlenmesinde kullanılan çözücülerdendendir. Kullanım olarak genellikle suya belli oranlarda katılması ile olabilmektedir. Hidroklorik asit özellikle karbonatların çözülmesinde kullanılır. Bunlar plastik bir kapta muhafaza edilebilir niteliktedir. Temizleme işlemi yaparken çok yumuşak olan fırçalar kullanılabilir. Bu işlemlerde kesinlikle metaller kullanılmamalıdır. Bazı minerallerin çözündükleri likitler aşağıdaki tabloda verilmiştir. 30 3. MATERYAL VE METOD Mine TEKBAŞ CANDAR Suda çözünebilen grup; Nitratlar, Hidroksitler Kloritler (kurşun, gümüş, ve mercuric kloritler hariç) Karbonatlar sadece amonyum, potasyum, ve sodyum karbonatlar Boratlar, Sülfatlar ( baryum, kalsiyum ve kurşun sülfat hariç) Fosfatlar ( amonyum, potasyum ve sodyum fosfatlar), Arsenatlar Asitler içinde çözünebilen grup Metaller (altın, platinyum), Sülfidler, Oksitler, Hidroksitler, Fluoritler, Karbonatlar, Boratlar Silikatlar genellikle kaynamış hidroflorik içinde zorlukla çözünür Zeolitler genellikle hidroklorik asitlerde çözünürler Sülfatlar, Arsenatlar, Vanadatlar, Molibdatlar, Nitratlar Aşağıda ise bazı mineraller ve uygun olarak çözünebilecekleri asitler verilmiştir. Albit: oxalik ve hidroklorik asit. bunun yanısıra sülfürik asit ler ise mineral üzerindeki organik kökenli siyah lekeleri yok edebilir. Fluorit: hidroklorik asit ile üzerlerindeki kalıntılar çözünebilirler Granat grup: oxalik asit granatlar üzerindeki demir kalıntılarını temizler Altın: demir lekeleri çoğu asitle giderilebilir. Kuvars kabuklarıda yine hidroflorik asit yardımıyla çözülebilir. Altın oldukça hassas olduğu için kazımamak gereklidir. Jips: killi su ile yıkandığında tüm kalıntılar çıkarılabilir. Halit: su kullanılmaz, sadece alkol ile temizlenmelidir. Malakit: bir miktar amonyak içeren su ile yıkanmalıdır, ardından su ile temizlenmeli arındırılmalıdır Markasit: biraz su ile temizlenmeli ardından aseton ile kurulanmalıdır Mika grup: genellikle asitler temizlik için etkendir Mikroklin: oxalic asid demir ürünlerini yok edebilir ılık olarak bulunan hidroklorik asit hematit örtüyü kaldıracaktır. Orpiment: asetik asit kalsit kabuklarını kaldıracaktır. 31 3. MATERYAL VE METOD Mine TEKBAŞ CANDAR Prehnit: hidroklorik asit kullanımı yüzeyde istenmeyen tozları temizler. Ancak demir kalıntılar kalacaktır. Pirit: oxalik asit ile demir kalıntıları ortamı terk eder, hidroflorik asit ile kuvars kabukları temizlenir. Kuvars: oxalik asit kullanımı ile kuvars üzerindeki demir kalıntıları yok olur. Hidroklorik asit ise kalsit kabuklarını kaldırır. Rutil: hidroflorik asit yardımı ile tüm silikatları hareket ettirir Gümüş: potasyum ve sodyum siyanid ile kara lekeler silinebilir. Daha sonra su ile arındırılır. Sülfür materyalleri ile yanyana bulundurulmamalıdır. Sfalerit: hidroklorik asit yardımı ile kalsit kabukları temizlenir. Spodümen: hidroflorik asit ile demir içeren kil mineralleri uzaklaştırılır. Topaz: oxalik asit yardımı ile demir kalıntılar uzaklaştırılır. Turmalin:hidroflorik asit yardımı ile killer çok çabuk olarak temizlenir. Vanadinit: organik asitler ile kalsitler uzaklaştırılır. Vivianit: nemli ve karanlık atmosferde muhafaza edilmelidir. Bu onların renk leri ve mekanik duraylılıkları için gereklidir. Willemit: kalsitleri uzaklaştırmak için bile asit kullanılmaz. 3.4. Kırma –Öğütme Jeokimyasal yöntemlerle incelenecek olan kayaç örnekleri öncelikle Jeoloji Mühendisliği kırma-öğütme laboratuvarında çeneli kırıcı ile küçük tane boyutlarına getirilmiştir. Daha sonra agat havan yardımı ile 200 mesh elek boyutundan geçebilecek toz haline gelene kadar öğütülerek analiz uygulamalarına hazır hale getirilmiştir. 10 adet örneğin ana ve iz element analizi Đngiltere Keele Üniversitesinde yapılmıştır. 32 3. MATERYAL VE METOD Mine TEKBAŞ CANDAR 3.5. Gemolojik Örneklerin Fırınlanma Yöntemleri Opal oluşumlarına ait mikroyapının belirlenmesi amacı ile örnekler farklı ısılarda fırınlanmıştır. Araziden alınan gemolojik örnekler Çukurova Üniversitesi Jeoloji Mühendisliği Bölümü Jeokimya Laboratuvarında bulunan yüksek kül fırını içerisinde 900- 1100 0C derecelerde 2 farklı sıcaklıkta fırınlanmıştır. Çukurova Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Seramik Bölümünde yer alan fırında ise 1300 0 C derece sıcaklıkta fırınlanmıştır. Her bir örneğin, fırına eşit ısı alacak şekilde yerleştirilmesi yapılmıştır. Daha sonra fırınlama programı aşağıda şekillerde gösterildiği gibi örneklere uygulanmıştır. 3.5.1. I. Grup örnekler: 900 0C ‘ de fırınlanan Dendritik opal, ateş opali Bu grup; dendritik opal ve ateş opali gibi 2 ayrı örnekten oluşmaktadır. Grubun tamamı taş kesme atölyesinde 2x2 cm boyutuna getirilmiştir. Fırınlanmadan önce bileşiminde su bulunduran opal bünyesindeki su etüv yardımı ile alınmıştır. Her bir örnek karışma, kirlenme ve erime etkilerinden dolayı farklı porselen kruzeye yerleştirilerek 900 0C derecede fırınlama yapılmıştır. Fırınlama süresi her bir grup için aynı olup 1 er saat bekletilmişlerdir. Jeoloji mühendisliği laboratuvarında bulunan yüksek ısı fırını 900 0C dereceye 3 saat kadar bir sürede ulaşmış ve I. Grup örnekler bu ısı değerinde 1 saat bekletilerek fırınlama işlemi gerçekleştirilmiştir. 1. Grup Örneklerin Fırınlama Programı Sıcaklık (C) 1200 900 600 300 0 0 1 2 3 4 5 6 Süre (saat) Şekil 3.1: 900 oC de Fırınlanan I. grup örneklere ait sıcaklık-süre diyagramı 33 3. MATERYAL VE METOD Mine TEKBAŞ CANDAR 3.5.2. II. Grup örnekler: 1100 0C de fırınlanan Dendritik opal, ateş opali Bu grupta bulunan örnekler üç saat sürede 900 0C dereceye ulaşılmasından sonra 2 saat süre içerisinde yüksek ısı fırını 1100 0C dereceye ulaşmıştır. II. Grup örnekler bu sıcaklık değerinde 1 saat süre ile bekletilerek fırınlama işlemi gerçekleştirilmiştir. Sıcaklık (C) 2. Grup Örneklerin Fırınlama Programı 1200 900 600 300 0 0 2 4 6 8 Süre (Saat) Şekil 3.2 : 1100 oC de Fırınlanan II. grup örneklere ait sıcaklık-süre diyagramı 3.5.3. III. Grup örnekler: 1300 0C de fırınlanan Dendritik opal, ateş opali, Grup örnekler Çukurova Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Seramik bölümünde bulunan pişirme –kurutma fırınında fırınlanmıştır. Buradaki fırının gücü sebebi ile fırın 1300 0C dereceye 2 saat süre içerisinde ulaşmış ve III. Grup örnekler 1 saat süre ile bekletilerek fırınlama gerçekleştirilmiştir. 34 3. MATERYAL VE METOD Mine TEKBAŞ CANDAR Sıcaklık (C) 3. Grup Örneklerin Fırınlama Programı 1500 1000 500 0 0 1 2 3 4 Süre (saat) Şekil 3.3 : 1300 oC de Fırınlanan III. grup örneklere ait sıcaklık-süre diyagramı 3.6. Taramalı Elektron Mikroskobu Đncelemeleri Bu doktora tez çalışmasında doğal gemolojik örnekler ile bunların 900-11001300 0C’ de fırınlanan örnekler taramalı elektron mikroskobunda incelenmiştir. Bu çalışmalar Tübitak Marmara Araştırma Merkezi SEM Laboratuvarında bulunan Taramalı Elektron Mikroskobunda yapılmıştır. Farklı sıcaklık değerlerinde fırınlanan gemolojik örnek gruplarının mikromorfolojik yapılarının belirlenmesi, sıcaklık değişimlerine karşı davranış değişimlerinin ortaya konması amacı ile Taramalı Elektron Mikroskobu çalışmaları yapılmıştır. Kristal iç yapılarında bulunan ve sıcaklık değişimleri ile oluşabilen gözenek biçimleri, gözenek boyutları, camlaşma ve oluşum derecelerinin gözlenmesi gemolojk örneklerde tanımlama açısından önemlidir. 35 ìò ßÎß Ì×ÎÓß ÞËÔÙËÔßÎ× Ó·²» ÌÛÕÞß ÝßÒÜßÎ ìòïò Û-µ· »¸·® Ü»®»§¿´¿µ Þ*´¹»-· Ü»²¼®·¬·µ Ñ°¿´ Ñ´« Ü»²¼®·¬´· ±°¿´ ±´« »¸·® ·´· ²*²$ ·´9»-·²» ¾¿ Û-µ· »¸·®ó Õ$¬¿¸§¿ µ¿®¿§±´« $¦»®·²¼» Û-µ· ³¿ ¾*´¹»-·²·² ·³ ¾·®·³´»®· ³»ªµ··²¼» ÜÍ »µ·´ ìòïòï æ Û-µ· »¸·®ó íê ìò ßÎß Ì×ÎÓß ÞËÔÙËÔßÎ× Ó·²» ÌÛÕÞß ÝßÒÜßÎ Ñ°¿´´»® ±´« ¾« ¾»´·®´»²³· ¬·®òò λ-·³ ìòïòïæ Ü»²¼®·¬·µ ±°¿´ ±´« »² ª±´µ¿²±-»¼·³¿²¬»® -»ª·§»´»® íé ìò ßÎß Ì×ÎÓß ÞËÔÙËÔßÎ× Ó·²» ÌÛÕÞß ÝßÒÜßÎ ìòïòïò Þ*´¹»-»´ ¶»±´±¶· ß²¿¼±´«¼¿ ¹»²· ¼¿ · ·µ §*®»´»®¼» ¾»´·®´»²³· ¬·®ò Þ« ª±´µ¿²·¬´»® -¬®¿¬·¹®¿º·ô ³±®º±´±¶·ô °»¬®±¹®¿º· ª» ¼·¹ò ïçèëå Û®½¿² ª» Ù$²¿§ô ïçèìå Û®½¿² ª» ¼·¹ô ïçèéå Û®½¿² ª» ¼·¹òô ïççë÷ ³¿ ¾*´¹»³·¦» ¿·¬ ¬±°±¹®¿º§¿ ¹»²»´¼» µ$9$µ ¬»°»½·µ´»®·² ¾«´«²¼« « ¹»²· ¼$¦´$µ´»®¼»² ±´« ¹»²· « §»®¼» ¹»ª ª»®»¾·´»½»µ øÛ®½¿² øïçéè÷ô ª» Þ¿ øïçèí÷ D-¬ Ó·§±-»² §¿ ¬·®ò »¸·® Š ª»®·´»½»µ¬·®ò ²*²$ ³»®³»®´»®· øÍ»®ª¿·-ôïçèî÷ ª» ²*²$ ³¿ª· ·-¬´»®· øÙ*¦´»® ª» ¼· »®´»®·ôïççé÷ ±´« ¬«®«® ø »®´»®·ô ïçèé÷ ª» °»®·¼±¼·¬´»® øѵ¿§ô ïçèìå Ù*¦´»® ª» ¼· ·¬´· ³»¬¿³±®º·µ µ¿§¿9´¿® ´«µ´¿ *®¬»² Ñ®¬¿óÙ»9 Ó·§±-»² §¿ ®« ¿²¼»¦·¬·µô ¾¿¦¿´¬·µ ´>ª ª» °·®±µ´¿-¬·µ´»®¼»² ±´« ¿² Õ¿®¿µ*§ ª±´µ¿²·¬´»®· øÞ¿ ª» ¼· »®´»®·ô ïçèí÷ ·´» ¹·®·µ µ±²¹´±³»®¿ô µ«³¬¿ º±®³¿-§±²«²¼¿² øÙ*¦´»® ª» ¼· »®´»®·ô ïççé÷ ±´« «®ò Õ«ª¿¬»®²»® §¿ ¿´$ª§±²´¿® ¼¿¸¿ §¿ íè ìò ßÎß Ì×ÎÓß ÞËÔÙËÔßÎ× Ó·²» ÌÛÕÞß ÝßÒÜßÎ »µ·´ ìòïòî æÛ-µ· »¸·®ó íç ìò ßÎß Ì×ÎÓß ÞËÔÙËÔßÎ× Ó·²» ÌÛÕÞß ÝßÒÜßÎ ìòïòîòï Ì¿ª ß²¿¬±´·¼ó̱®·¼ °´>¬º±®³«²«² »² µ«¦»§ «½«²« ±´« ¬«®¿² ª» ¦³·®óÛ®¦·²½¿² ²*²$ ³»®³»®· ·´» ¬»³-·´ µ»²»¬ ¦±²«²«² »² ¹$²»§·²¼» §»® ¿´¿² Ì¿ª »¼·´·®ò D-¬» ¼± ¿² ³»¬¿ª±´µ¿²±ó-»¼·³¿²¬»® ·-¬·º ±´¿² ³»¬¿9*®¬ ª» ³»¬¿ ²*²$ ³¿ª· ·-¬´»®·²» ¹»9»® øѵ¿§ô ïçèì÷ò Ì¿ª §¿ ¬· · ¼$ $²$´³»µ¬»¼·® øѵ¿§ô ïçèì÷ò ª» ܱ¼«®¹¿ 9»ª®»-·²¼» ¹»²· ³±-¬®¿ ª»®»² ßÔÌËÒÛÔ øîððë÷ ±´¿®¿µ ²*²$ ³»®³»®´»®·²·² $¦»®·²¼» µ»-µ·²½» ¾·® ¼±µ¿²¿µ´¿ «§«³´« ²*²$ ³¿ª· ²*²$ ¹$²»§·²¼»ô Û-²»³»¦ ·´» ¬»µ¬±²·µ ±´¿®¿µ $¦»®´»²»² ²*²$ ³¿ª· · ¬· §¿ ´¿® »´¼» »¼·´³· ¬·® øY± «´« ª» Õ®«³³»²¿½¸»®ô ïçêé÷ò ìòïòîòî Ѻ·§±´·¬´»® °»®·¼±¼·¬´»®¼»² ±´« ³« ¬«® øÙ*¦´»® ª» ¼· »®´»®·ô ïççé÷ò Ù»²»´¼» µ±§« §» ·´ô ²*²$ ³¿ª· ·-¬´»®·²» ¿·¬ ³« ¬«®ò ²½»´»³» »² ±´« »®´»®·ô ïççé÷ò ·´ô §» ·´ ¹·¾· §» ·´·² ¼» · ·µ ·²´» ³»´»®» ª» ±º·µ¿´-·¬ ±´« ®´· ±´¿² ìð ìò ßÎß Ì×ÎÓß ÞËÔÙËÔßÎ× Þ« ¾·®·³·² §¿ Ó·²» ÌÛÕÞß ÝßÒÜßÎ »®´»®· øïçèé÷ ²» ¹*®» Ó»¿-¬®·¸¬·§»² -±²«óÛ±-»² ¾¿ ìòïòîòí б®-«µ º±®³¿-§±²« Õ±²¹´±³»®¿ô µ«³¬¿ ¼· Y¿§¼»®»ô Õ¿°¿²¿´¿²ô Þ±¦¿´¿² µ*§´»®· ¼± ø ·´·³-· ¹®· ®»²µ´»®¼» ¹*®$´³»µ¬»¼·®ò ¼$ »§ ¹»9· ´»® -«²¿®ò Ù»²»´¼» µ±²¹´±³»®¿ ª» µ«³¬¿ ¿´¬ µ»-·³´»®·²¼» ²·-°»¬»² ·²½» ¾·® ¿®¿ ¼$¦»§ »µ´·²¼»ô §» ¹*-¬»®»² ³¿®²óµ·´¬¿ ¾¿²¬´¿® ¸¿´·²¼» µ·®»9¬¿ µ«³¬¿ »§ ª» §¿²¿´ ¹»9· ±´¿² ¹*´-»´ µ·®»9¬¿ «²´«µ´¿ ¹*¦»²»µ´· ª» §»® §»® -·´·-·º·§»¼·®ò б®-«µ º±®³¿-§±²«²«² §¿µ´¿ · ³»µ¬»¼·®ò б®-«µ º±®³¿-§±²«²«² ·9»®·-·²¼» §¿ ¿²½¿µ ¾*´¹»-»´ µ±®»´¿-§±²´¿ §¿ ª» ¼· »®´»®·ô ïççé÷ò ìòïòîòì Õ¿®¿µ*§ ª±´µ¿²·¬´»®· ²*²$ ´9»-· ¹$²»§· ª» ¹$²»§¼± «-«²¼¿ ¬·°·µ ±´¿®¿µ §$¦»§´»²»² ¾·®·³ ¿²¼»¦·¬·µ *¦»´´·µ´· ´>ª ª» °·®±µ´¿-¬·µ´»®´» ¬»³-·´ »¼·´·®ò Ù» · µ«³¬¿ · ·®ò з®±µ´¿-¬·µ´»® ¬$º ¿³«® ³¿´¦»³»-·§» ìï ìò ßÎß Ì×ÎÓß ÞËÔÙËÔßÎ× Ó·²» ÌÛÕÞß ÝßÒÜßÎ ³« ¬«®ò ß²¼»¦·¬·µó ¾¿¦¿´¬·µ ¾·´» ·³´· ´¿ª´¿® ·-» ¹®·óµ±§« »®ª¿·- øïçèî÷ ¾·®·³¼»² »´¼» »¬³· ¬·®ò ìòïòîòë Õ«ª¿¬»®²»® ´´»®´» ¬»³-·´ »¼·´·®ò ª» ¼»®»½»´»²³» ¹*-¬»®³»¦ò Û-µ· ¿´$ª§±²ô Õ«ª¿¬»®²»® *²½»-· ¬$³ ´·¬±´±¶·´»®·² ¼» · ·µ ¬$®¼»µ· ¾´±µô ·´¬´»®¼»² ±´« ¼» · ·®ò Ç»® §»® 9¿°®¿¦ ¬¿¾¿µ¿´¿²³¿ ¹*-¬»®»² ¾·®·³ô ¹»ª »µ ¬«¬¬«®«´³« ² 9*µ»´´»®· $¦»®·²¼» «§«³-«¦ ±´¿®¿µ ¾«´«²¿² º±®³¿-§±² §»²· ¿´$ª§±²´¿ *®¬$´³»µ¬»¼·®ò Þ·®·³·² µ·´´· øÉ·´´¿º®¿²µ·§»²÷ù ¼·® øÙ*¦´»® ª» ¼· ¼· ³¿¬»®§¿´´»®¼»² ³»§¼¿²¿ ¹»´³»µ¬»¼·®ò ìî ìò ßÎß Ì×ÎÓß ÞËÔÙËÔßÎ× Ó·²» ÌÛÕÞß ÝßÒÜßÎ »µ·´ ìòïòí æ Û-µ· »¸·® Þ*´¹»-· -¬®¿¬·¹®¿º·µ µ»-·¬· Ù*¦´»® ª» Õ$9$µ¿§³¿² øïçèî÷ ¼»² ¼» · ¬·®·´»®»µ ìí ìò ßÎß Ì×ÎÓß ÞËÔÙËÔßÎ× Ó·²» ÌÛÕÞß ÝßÒÜßΠλ-·³ ìòïòí æ Ì¿¾¿²¼¿ ¾«´«²¿² µ±²¹´±³»®¿¬·µ -»ª·§»´»®» ¿·¬ ¹*®$²¬$ ¬ô ª» ¬$º ¬« « ¹*¦´»²³· ¬«®ò λ-·³ ìòïòìæ Ñ°¿´ ·9»®»² µ±²¹´±³»®¿¬·µ -»ª·§»´»® ²½»´»²»² ¾·®·³ ª»®³»µ¬»¼·®ò Þ·®·³·² §$¦´»µ´»® ª»®¼· ¿¬¿² µ¿®¾±²¿¬ô ¾·®·³ ìì ìò ßÎß Ì×ÎÓß ÞËÔÙËÔßÎ× Ó·²» ÌÛÕÞß ÝßÒÜßΠλ-·³ ìòïòëæ Ñ°¿´ ±´« Í»ª·§» îæ Õ·´¬¿ »²»¾·´³»µ¬»¼·®ò Ù»²»´ · ìë ìò ßÎß Ì×ÎÓß ÞËÔÙËÔßÎ× Ó·²» ÌÛÕÞß ÝßÒÜßÎ ¬«®¿² ¬$º ª» ·²½» ¬¿²»´·´»® λ-·³ ìòïòèæ µ·²½· -»ª·§»§» ¿·¬ ±´¿² Ì$º ìê ìò ßÎß Ì×ÎÓß ÞËÔÙËÔßÎ× Ó·²» ÌÛÕÞß ÝßÒÜßΠλ-·³ ìòïòçæ ²½» ¬¿²»´·´»®¼»² ±´« ¿² -»ª·§» ª» Þ¿ λ-·³ ìòïòïðæ Ñ°¿´ ±´« Í»ª·§» íæ Û² $-¬¬» ·-» µ·®»9¬¿ ³· ¾»´·®´»²³· ¬·®ò ìé ìò ßÎß Ì×ÎÓß ÞËÔÙËÔßÎ× Ó·²» ÌÛÕÞß ÝßÒÜßΠλ-·³ ìòïòïïæ Û² $-¬ -»ª·§»¼» §»® ¿´¿² µ·®»9¬¿ ìòïòîòê 仧·-¬±-»² ¿² µ±²¹´±³»®¿ó µ«³¬¿ »µ ±´¿®¿µ ¬«¬¬«®«´³« ¬«®ò ìè ìò ßÎß Ì×ÎÓß ÞËÔÙËÔßÎ× Ó·²» ÌÛÕÞß ÝßÒÜßÎ ìòïòíò Ü»®»§¿´¿µ Þ*´¹»-· Ñ°¿´´»®·²·² J¦»´´·µ´»®· Û-µ· »¸·®óÜ»®»§¿´¿µ ¾*´¹»-·²¼»µ· ¬$º µ¿®¿µ¬»®·²¼» ª±´µ¿²±ó-»¼·³¿²¬»® ¼±² ª» µ«ª¿®- λ-·³ ìòïòïíòæ Ì$º ·9·²¼» §»® ¿´¿² ¼»²¼®·¬·µ ±°¿´´»® *§´» *¦»¬´»²»¾·´·®ò ª» §± «²´« « ¼$ ³$ ¬$®ò Þ¿¦»² ±®¬¿´¿³¿ í ½³ ¾$§$µ´$ $²¼»µ· ³·²»®¿´¼» í ³³ ¾±§«¬«²¼¿ ¬»µ ¾·® ¼»²¼®·¬ ¹*®$´»¾·´³»µ¬»¼·®ò ìç ìò ßÎß Ì×ÎÓß ÞËÔÙËÔßÎ× Ó·²» ÌÛÕÞß ÝßÒÜßΠλ-·³ ìòïòïì æDZ λ-·³ ìòïòïëæ DZ «³« Û-µ· »¸·®óÜ»®»§¿´¿µ Ü»²¼®·¬·µ Ñ°¿´·ô ¸·¼®±¬»®³¿´ ¿´¬»®¿-§±²« ·¦´»§»² »ª®»¼»ô ¸·¼®±¬»®³¿´ -·®µ$´¿-§±²«² ¾·®´·µ¬»´· ·²¼»ô µ±´´±·¼¿´ -·´·- -·-¬»³·²¼»² ±´« ³« ¬«®ò Ñ°¿´· ±´« ¬«®¿² -·´·-ô 9»ª®» µ¿§¿´¿®¼¿µ· ø¬$ºô µ¿´µ»®÷ô -·´·µ¿¬ ³·²»®¿´´»®·²·² 9*¦»´¬· ·9»®·-·²¼» -·´·-·µ ¿-·¬ øØìÍ·Ñì Þ*´¹»¼» -·´·-´· 9*¦»´¬·´»® µ¿§¿9´¿®¼¿µ· ¾± ´«µ´¿®¿ ¹·®»®´»®ò Ü»®»§¿´¿µ ±°¿´´»®·²¼» ¾¿ ³· ¬·®ò Þ«²´¿®¼¿² ¾·® ¬¿²»-· ¬$º´»® ¼· »®· ·-» ®·§±´·¬·µ ¬$º´»®¼·®ò Ø»® ·µ· µ¿§¿ ¬$®$²¼»¼» ¸·¼®±¬»®³¿´ ëð ìò ßÎß Ì×ÎÓß ÞËÔÙËÔßÎ× ¿´¬»®¿-§±²«² -·´·-´» ³»²·² Ó·²» ÌÛÕÞß ÝßÒÜßÎ ¾¿ «ô ¿®¿¦· «³« ·9·² ¹»®»µ´· º·¦·µ±óµ·³§¿-¿´ µ± «´´¿® øÐô Ìô µ±²-¿²¬®¿-§±²÷ ¸·¼®±¬»®³¿´ ¿´¬»®¿-§±²« λ-·³ ìòïòïêæ Ñ°¿´ ·9»®»² ¬$º» ¿·¬ ¹*®$²¬$ µ´»®· ß²½¿µ ¾·® 9±µ ¸¿´¼» ¾¿ ¾± ¸»³¿¬·¬ô ¾¿®·¬ô ¶·°-ô ¦»±´·¬ ª¾ò ³·²»®¿´´»®´» ¼±´¼«®«´³« · ¾»´·®¬·´³»µ¬»¼·®ò ø͸¿«¾ô ïçèí÷ò Þ« »¸·®ó Ü»®»§¿´¿µ ¾*´¹»-· ±°¿´´»®·²·² ¼¿¸¿ ª» ¾« µ¿§¿ ·9»®-·²¼» ±°¿´´»®·² §»®´» ·³ »µ·´´»®·²» ¾¿ »¸·®÷ ±°¿´· ¿ ëï ìò ßÎß Ì×ÎÓß ÞËÔÙËÔßÎ× Ó·²» ÌÛÕÞß ÝßÒÜßÎ ïó ·9»®·-·²¼»µ· §»®´» îó »µ·´´»®· íó »µ·´´»®·÷ ª» ÷ ìó λ-·³ ìòïòïéæ Ñ°¿´´»® ¹®·ó³¿ª· ®»²µ´· ±´¿®¿µ ¹*¦´»²³»µ¬»¼·® *§´» ¹®«°´¿²¿¾·´·®å i Õ±²-¿²¬®·µ ø» ³»®µ»¦´· ¼¿·®»-»´ §¿¼¿ ¼$¦»²-·¦ »µ·´´·÷ ¾¿²¬´¿²³¿ ³· ¾¿ µ¿ i ³·²»®¿´´»® §¿¼¿ °-*¼±³±®º´¿®ô *¦¹$² -·´·µ¿¬ ¾$§$³»´»®· ¼$¦»²´· §¿¼¿ ¼$¦»²-·¦ »µ·´´»®¼» ¹»´· ³· ¬«®¼« i ¬·®ò Þ«²´¿®å ïó îó Ç» ·´ ®»²µ¬» ±°¿´ ±´« íó Ó¿ª· ®»²µ¬» ±°¿´ ±´« ìó Þ»§¿¦ ®»²µ¬» -$¬ ±°¿´ ±´« ëó ëî ìò ßÎß Ì×ÎÓß ÞËÔÙËÔßÎ× Ó·²» ÌÛÕÞß ÝßÒÜßΠλ-·³ ìòïòïçæ Ç» ·´ ®»²µ¬» ±°¿´ ±´« λ-·³ ìòïòîðæ Ó¿ª· ®»²µ¬» ±°¿´ ±´« ëí ìò ßÎß Ì×ÎÓß ÞËÔÙËÔßÎ× Ó·²» ÌÛÕÞß ÝßÒÜßΠλ-·³ ìòïòîïæ Þ»§¿¦ ®»²µ¬» -$¬ ±°¿´ ±´« ³·²¼» §±´ 9·²¼» ² ¿ ¿9 »µ·´´»®¼» ¾«´«²¿² ¼»²¼®·¬´»® ·9»®³»µ¬»¼·®ò Ñ°¿´ ±´« ¼»²¼®·¬´»® · ¿µ ëì ìò ßÎß Ì×ÎÓß ÞËÔÙËÔßÎ× Ó·²» ÌÛÕÞß ÝßÒÜßÎ Þ« ¬$® *¦¹$² ±´« »¸·®óÜ»®»§¿´¿µ ¾*´¹»-·²¼» ª±´µ¿²±-»¼·³¿²¬»® µ¿§¿9´¿® ·9»®·-·²¼» §»® ·´ô µ±§« §» ·´ ®»²µ´»®¼»¼·®ò Þ¿¦»² ³¿ª· ±°¿´ ¬$®´»®·²¼» ±´¼« « ¹·¾· ¹*¦»²»µ´· ¾± µ¿§¿9´¿®¼¿ §$¦»§ -»ª·§»´»®¼» ¼» ·´¼» ¼»®·²´»®¼» ¹*¦´»²³»µ¬»¼·®ò Ç»® §»® $¦»®´»®· ² 9»µ·9 ·´» îð ½³ ·´ ®»²µ´· ¾« ¬$®´»®·² $-¬ §$¦»§´»®· ·´ ±°¿´´»® ¼· »®´»®·²» ±®¿²´¿ ¼¿¸¿ «³´¿® ¹*¦´»²³»³· ¬·® ëë ìò ßÎß Ì×ÎÓß ÞËÔÙËÔßÎ× Ó·²» ÌÛÕÞß ÝßÒÜßΠλ-·³ ìòïòîìæ Ç» ·´ ±°¿´ ±´« ®ò Þ« µ¬»®·-¬·µ¬·®ò Ó»®µ»¦ ¾¿²¼ ·-» µ¿¸ª»®»²¹· ±´¿®¿µ ¹*®$´³»µ¬»¼·®ò D9$²½$ -»®·§» ¿·¬ ±´¿² ³¿ª· ®»²µ´· ±°¿´ ±´« ´«µ´«ô ¹*¦»²»µ´· µ¿§¿´¿® ·9´»®·²¼» ³¿ª· · ³»µ¬»¼·®ò 9´»®·²¼»µ· ±°¿´ îð ½³ ¾±§«¬«²¿ «´¿ ¿¾·´³»µ¬»¼·®ò Þ«²«² ¬·®ò ëê ìò ßÎß Ì×ÎÓß ÞËÔÙËÔßÎ× Ó·²» ÌÛÕÞß ÝßÒÜßΠλ-·³ ìòïòîêæ Ó¿ª· ®»²µ´· ±°¿´ ±´« Ó¿ª· ®»²µ´· ±´¿² ±°¿´ §»® §»® µ±²-¿²¬®·µ ¾¿²¬´¿ ³¿´¿® ¹*®$´³$ ¬$®ò Þ«²´¿®¼¿ ³»®µ»¦· ¾·® ¾± ´«µ ª» ¾« ¾± ´« « ¬¿³¿³»² ¼±´¼«®¿² µ®·-¬¿´·² µ«ª¿®- ±´« ¹*¦´»²³· λ-·³ ìòïòîéæ Ó¿ª· ±°¿´ ±´« ëé ìò ßÎß Ì×ÎÓß ÞËÔÙËÔßÎ× Ó·²» ÌÛÕÞß ÝßÒÜßΠλ-·³ ìòïòîèæ Ó¿ª· ±°¿´ ±´« ÜòÍò ô ¿¬»- ¾»§¿¦ ®»²µ¬» ±´¿² ³¿²§»¦·¬ ¾·® µ¿¾«µ ·´» ¦¿®º ¸¿´·²¼» µ« λ-·³ ìòïòîçæ Õ¿®¾±²¿¬ ¦¿®º ·´» 9»ª®»´»²³· ¹®· ®»²µ´· ¼»²¼®·¬´· ±°¿´ ëè ìò ßÎß Ì×ÎÓß ÞËÔÙËÔßÎ× Ó·²» ÌÛÕÞß ÝßÒÜßΠλ-·³ ìòïòíðæ Õ¿®¾±²¿¬ ¦¿®º ·´» 9»ª®»´»²³· ±°¿´ λ-·³ ìòïòíïæ Õ¿®¾±²¿¬ ¦¿®º ·´» 9»ª®»´»²³· §± «² ¼»²¼®·¬´· ±°¿´ λ-·³ ìòïòíîæ Õ¿®¾±²¿¬ ¦¿®º ·´» 9»ª®»´»²³· §«ª¿®´¿µ »µ·´´· ±°¿´ ëç ìò ßÎß Ì×ÎÓß ÞËÔÙËÔßÎ× Ó·²» ÌÛÕÞß ÝßÒÜßΠλ-·³ ìòïòííæ Õ¿®¾±²¿¬ ¦¿®º ·´» 9»ª®»´»²³· ±°¿´ λ-·³ ìòïòíìæ Ü»²¼®·¬´· ±°¿´ ·9»®»² µ·®»9¬¿ êð ìò ßÎß Ì×ÎÓß ÞËÔÙËÔßÎ× Ó·²» ÌÛÕÞß ÝßÒÜßÎ »² ¬$º´»®» ¿·¬ ¹*®$²¬$ Ñ°¿´´»®·² Ñ°¿´´»® -»¼·³¿²¬»® ¾·®·³ ª» ª±´µ¿²·µ µ¿§¿9´¿® ·9»®·-·²¼» §«³«®¬¿ô °¿¬¿¬»¾»²¦»®· »µ·´´»®¼» µ$9$µô ±®¬¿ ª» ·®· ¾±§«¬´¿®¼¿ §»®´» ³· ´»®¼·®ò λ-·³ ìòïòíêæ Í»¼·³¿²¬»® ¾·®·³ ·9·²¼» §»® ¿´¿² µ$9$µ ±°¿´ ±´« êï ìò ßÎß Ì×ÎÓß ÞËÔÙËÔßÎ× Ó·²» ÌÛÕÞß ÝßÒÜßΠλ-·³ ìòïòíéæ Ì$º ·9·²¼» §»® ¿´¿² ±®¬¿ ¾$§$µ´$µ¬»µ· ±°¿´´»® ´·®ò ïó ±ª¿´ »µ·´¼» ¾$§$³$ ±°¿´´»® îó D¦»®·²¼» µ$9$µ §«³®«´¿® ¾«´«²¼«®¿² §«ª¿®´¿ λ-·³ ìòïòíèæ Ç«ª¿®´¿µ »µ·´´· ¼»²¼®·¬´· ±°¿´ êî ìò ßÎß Ì×ÎÓß ÞËÔÙËÔßÎ× Ó·²» ÌÛÕÞß ÝßÒÜßΠλ-·³ ìòïòíçæ Õ¿®¾±²¿¬ ¦¿®º ·´» 9»ª®»´»²³· §«ª¿®´¿µ »µ·´´· ±°¿´ λ-·³ ìòïòìðæ Ç«ª¿®´¿µ »µ·´´· ±°¿´ λ-·³ ìòïòìïæ Ç«ª¿®´¿µ »µ·´´· ±°¿´ êí ìò ßÎß Ì×ÎÓß ÞËÔÙËÔßÎ× Ó·²» ÌÛÕÞß ÝßÒÜßΠλ-·³ ìòïòìîæ Ç«ª¿®´¿µ »µ·´´· ±°¿´ ±°¿´ êì ìò ßÎß Ì×ÎÓß ÞËÔÙËÔßÎ× Ó·²» ÌÛÕÞß ÝßÒÜßÎ ±°¿´ Ñ°¿´´»® ¼»²¼®·¬´» ³»³· ª» ¾¿²¬´¿ ´·º´»®·²¼»² ³»§¼¿²¿ ¹»´³· ¬·®ò Ü»®»§¿´¿µ ¾*´¹»-·²¼» ¾± i Õ»-µ·² µ* »´·ô ¼$¦»²-·¦ ¾·® »µ´» -¿¸·° ±°¿´´»® i »µ´· ±ª¿´ó§«³®«-¿´ ±´¿² ±°¿´´»® i »µ´· ±ª¿´ó§«³®«-¿´ ±´¿²ô µ¿®¾±²¿¬ ¦¿®º ·´» 9»ª®»´»²³· ±°¿´´»® ¿² ±°¿´´»® i Ü»®»§¿´¿µ ¾*´¹»-·²¼» µ¿§¿9 ¾± ³· ±´¿®¿µ ¾«´«²¿² ±°¿´´»®·² ·¼» µ«ª¿®- µ®·-¬¿´´»®· ·´» ¼±´¼«®«´³« §¿¼¿ ³»®µ»¦· ¾·® ¾± ´«µ ·9»®³»´»®·¼·®ò Þ± ¼«¹« ¹*®$´$®ò ìòïòêò Ñ°¿´´»®¼» Ü»²¼®·¬ Ñ´« «³« Ñ°¿´´»®¼»µ· ¿¹¿9´¿®¿ ¾»²¦»® ¾$§$³»´»®ô ¹»²»´¼»ô ¿´µ¿´·ó-·´·µ¿¬ ·9»®»² Í·Ñî 9*¦»´¬·-·²·² $®$²$¼$®ò Û¹»® ¿´µ¿´·ó-·´·µ¿¬ 9*¦»´¬·´»®·²» ³»¬¿´ ¬«¦« 9*¦»´¬·´»®· »µ´»²·®-»ô ¾« ¬$® ¼»²¼®·¬ ¾$§$³» ª» êë ìò ßÎß Ì×ÎÓß ÞËÔÙËÔßÎ× Ó·²» ÌÛÕÞß ÝßÒÜßΠλ-·³ ìòïòìêæ Ñ°¿´¼» ¿ ¿9 ¾»²¦»®· »µ·´¼» ¹*®$´»² ¼»²¼®·¬´»® -·§¿¸ ®»²µ´·¼·® ² ³·²»®¿´ô ±°¿´ ±´« «³«²¼¿² *²½» ±´« ³« ¬«®ò Ü»²¼®·¬´»® *²½» ±´« ®ò λ-·³ ìòïòìéæ DZ «² ¼»²¼®·¬´· ¹®· ±°¿´ -$®»9 $-¬ $-¬» ¹»9·®³· ¬·®ò ïóDZ ¬«®¼« «ô ¼»²¼®·¬´»®·² ¾»´·®¹·² ±´¿®¿µ ¹*®$´¼$ $ *®²»µ´»®¼·®ò êê ìò ßÎß Ì×ÎÓß ÞËÔÙËÔßÎ× Ó·²» ÌÛÕÞß ÝßÒÜßΠλ-·³ ìòïòìèæ DZ «² ¼»²¼®·¬ ·9»®»² ±°¿´ ®»²µ¬»µ· ±°¿´ ±´« «² ¼»²¼®·¬·µ ±´« «³´¿® ¹*®$´³»µ¬»¼·®ò ³¿ ¾*´¹»-·²·² ¹*¦´»²³· ¬·®ò êé ìò ßÎß Ì×ÎÓß ÞËÔÙËÔßÎ× Ó·²» ÌÛÕÞß ÝßÒÜßΠλ-·³ ìòïòëðæ Þ$²§»-·²¼» ¼»²¼®·¬ ·9»®³»§»² µ±§« ¹®· ±°¿´ « ±°¿´ « ±°¿´ êè ìò ßÎß Ì×ÎÓß ÞËÔÙËÔßÎ× Ó·²» ÌÛÕÞß ÝßÒÜßÎ ¾± ´«µ´¿® ³¿-·º ±°¿´ ³¿´¦»³»-· ±´¿² µ¿´-»¼±² ª» µ®·-¬¿´·² µ«ª¿®- ·´» ¼±´¼«®«´³« ¬«®ò λ-·³ ìòïòëíæ Þ± ´«µ ¼±´¹«-« ±´¿®¿µ §»®´» »² µ«ª¿®³¿´¿® ¹*®$´³»µ¬»¼·®ò Ü»²¼®·¬´»®·² ±´« «³«²¼¿² -±²®¿ Í·Ñî 9*¦»´¬·-· §»²·¼»² ¶»´ ¸¿´·²» ¼*²$ $® ¼»²¼®·¬´»® $¦»®·²¼» ª» ¾± ´«µ´¿®¼¿ ¾« µ»¦ §»²·¼»² µ±²-¿²¬®·µ ø» ±´¿®¿µ 9*µ»´·®´»®ò λ-·³ ìòïòëìæ Ù®· ±°¿´¼» ¾¿²¬´¿ ³¿ êç ìò ßÎß Ì×ÎÓß ÞËÔÙËÔßÎ× Ó·²» ÌÛÕÞß ÝßÒÜßΠλ-·³ ìòïòëëæ Þ»§¿¦ ±°¿´¼» ¾¿²¬´¿ ³¿ ³¿ λ-·³ ìòïòëéæÌ«®«²½« ±°¿´¼» ¾¿²¬´¿ ³¿ éð ìò ßÎß Ì×ÎÓß ÞËÔÙËÔßÎ× Ó·²» ÌÛÕÞß ÝßÒÜßΠλ-·³ ìòïòëèæ Ì«®«²½« ±°¿´¼» ¾¿²¬´¿ λ-·³ ìòïòëçæ Ü»²¼®·¬´· ¹®· ±°¿´¼» ¾¿²¬´¿ ³¿ λ-·³ ìòïòêðæ Þ»§¿¦ô -$¬ ±°¿´¼» ¾¿²¬´¿ ³¿ éï ìò ßÎß Ì×ÎÓß ÞËÔÙËÔßÎ× Ó·²» ÌÛÕÞß ÝßÒÜßΠλ-·³ ìòïòêïæ Ü»²¼®·¬´·ô µ±§« ¹®· ±°¿´¼» ¾¿²¬´¿ ³¿ · ·³ ß²¿´·¦´»®· ìòïòéòïò Ç» ·´ Ñ°¿´ Ñ´« · ·³ ß²¿´·¦´»®· Û-µ· ·´ ±°¿´ ±´« ®»²µ ¼» · ¿ -«²«´³« ¬«®ò λ²µ ¼» · J $¬$´³$ 󸿳 ¸¿´¼» §» ·´ ±°¿´ *®²»µ´»®· ±´« éî ó°· ³»³· §» ·´ ±°¿´ · ·³· ìò ßÎß Ì×ÎÓß ÞËÔÙËÔßÎ× Ó·²» ÌÛÕÞß ÝßÒÜßÎ ïïðð ð ±°¿´ ±´« ®»²µ ¼» · ·³· λ-·³ ìòïòêîæ Ç» ·´ ±°¿´ ±´« · ·³· λ-·³´»®¼»¼» ¹*®$´¼$ ·´ ±°¿´ *®²»µ´»®·²¼» ®»²µ $³´»® ¹*¦´»²³· ¬·®ò Ç» ·´ ®»²µ´· ±°¿´ ±´« 𠳿ª·ô ³±® ¾·® ®»²¹» ¼*²$ $³ ¹*-¬»®³· ¬·®ò éí ìò ßÎß Ì×ÎÓß ÞËÔÙËÔßÎ× Ó·²» ÌÛÕÞß ÝßÒÜßÎ ìòïòéòîò Ì«®«²½« Ñ°¿´ Ñ´« · ·³ ß²¿´·¦´»®· J $¬$´³$ ¬«®«²½« ±°¿´ *®²»µ´»®· óз ³»³· ¬«®«²½« ±°¿´ ±´« ¼» · ·³· ïïðð 𠬫®«²½« ±°¿´ ±´« ®»²µ ¼» · ·³· λ-·³´»®¼»¼» ¹*®$´¼$ ¬«®«²½« ±°¿´ *®²»µ´»®·²¼» ®»²µ ô ¾»§¿¦ ®»²µ ¬±²«²¿ ¼*²$ $³´»® ¹*¦´»²³· ¬·®ò Ì«®«²½« ®»²µ´· λ-·³ ìòïòêíæ Ì«®«²½« ±°¿´ ±´« · ·³· éì ìò ßÎß Ì×ÎÓß ÞËÔÙËÔßÎ× Ó·²» ÌÛÕÞß ÝßÒÜßÎ ìòïòéòíò Ó¿ª· Ñ°¿´ Ñ´« · ·³ ß²¿´·¦´»®· J $¬$´³$ 󸿳 ¸¿´¼» ³¿ª· ±°¿´ *®²»µ´»®· óз ³»³· ³¿ª· ±°¿´ ±´« ¼» · ·³· ïïðð 𠳿ª· ±°¿´ ±´« ¼» · ·³· λ-·³ ìòïòêì æ Ó¿ª· ±°¿´ ±´« · ·³· λ-·³´»®¼»¼» ¹*®$´¼$ $³´»® ¹*¦´»²³· ¬·®ò Ó¿ª· éë ìò ßÎß Ì×ÎÓß ÞËÔÙËÔßÎ× Ó·²» ÌÛÕÞß ÝßÒÜßÎ ð ®»²µ´· ±°¿´ ±´« Ý ·-» »ºº¿º ¾»§¿¦ ®»²µ¬»² ³¿¬ ¾»§¿¦ ¾·® ®»²¹» ¼*²$ $³ ¹*-¬»®³· ¬·®ò Í·´·-§«³¼·±µ-·¬ øÍ·Ñî÷ »² ¾¿ º±®³¼¿ ¾«´«²¿¾·´·®ò Þ«²«²´¿ ¾»®¿¾»® ¼± ¿´ ³·²»®¿´ ¸¿¬¬¿ ´¿¾±®¿¬«ª¿® $®$²$¼» Ñ°¿´ ±´« ð -»¼·³¿²¬»® ¾·® 9»ª®»¼» ¾«´«²¿¾·´·®ò Ñ°¿´ ±´« Ý ¼»² ¼¿¸¿ ¼$ $µ »® ±°¿´ ±´« ·-» ¾« ¼«®«³¼¿ ±°¿´ô µ®·-¬±¾¿´·¬ §¿¼¿ ¬®·¼·³·¬ ±´¿®¿µ ¹»´· »¾·´·®ò ïðð ð »µ·´´»®¼» º±®³´¿²¿¾·´·®´»®ò Þ« ¼«®«³¼¿ ±°¿´´»®·²ô ¿³±®º ±°¿´ ±´« »µ·´¼» ·²½»´»²³»´»®· ³$³µ$²¼$®ò ìòïòè Ñ°¿´´» ³» Ì$®´»®· Þ±§«¬´« ±°¿´ ±´« ïó Ó¿ ³¿¬·µ øÞ·®·²½·´÷ ±°¿´´» ³» îó Í»¼·³¿²¬»® ø µ·²½·´÷ ±°¿´´» ³» ïóÓ¿ ³¿¬·µ øÞ·®·²½·´÷ Ñ°¿´´» ³» Ó¿ ³¿¬·µ º¿§ §$¦»§´»®·²¼» ª»ñª»§¿ ¹¿¦ ¾± · ¿¹¿¬´¿®ô µ¿´-»¼±²´¿® øß²µ¿®¿óY«¾«µ ª»§¿ DZ¦¹¿¬ »º¿¿¬´·÷ô ¸¿¦²» µ¿§¿ ·9·²» ·³°®»¹²¿-§±² ª» -·´·-´» ³»´»®ô øÍ·³¿ªô Ü»®»§¿´¿µ÷ ¾« ¬$® ±°¿´ ±´« «³«²«² ¾»´·®¹·² *®²»µ´»®·¼·®ò îó Í»¼·³¿²¬»® ø µ·²½·´÷ ±°¿´´» ³» º»®·µ ±®¬¿³¼¿ 9*¦$´$° µ¿±´»² ±´« ¬«®«®´¿®ô ¹»®·§» Í·Ñî Ú»´¼-°¿¬ Õ¿±´»² õ Í·Ñî éê ìò ßÎß Ì×ÎÓß ÞËÔÙËÔßÎ× Ó·²» ÌÛÕÞß ÝßÒÜßÎ Þ« -·´·-ô µ·´´» 9*µ»´·³´»® ±´¿®¿µ ¹»³±´±¶·µ ¼» »®¼»¼·®´»®ò ·²¼» µ·´´» ³» ª» -±-±²·¬·µ ¹»²9 ª±´µ¿²·¦³¿ -*¦µ±²«-«¼«®ò Þ« ¾¿ ´¿³¼¿ ·²½»´»²³· ±´¿² ±°¿´´»® ³¿ ³¿¬·µ µ*µ»²´·¼·® ¼·§»¾·´·®·¦ò ìòïòç Ì»®³±´$³·²»-¿²- ß²¿´·¦´»® ß¿ ®·´»®· ª»®·´³· ¬·®ò Ó¿´¦»³»´»® *²½» ¸»®¸¿²¹· ¾·® ®¿¼§¿-§±²¿ ¬¿¾·· ¬«¬«´³¿¼¿² ¼± ª» ÌÔ ®·´»®· ¬»µ®¿® ±µ«²³« ¬«®ò ß ¿ »µ·´´»®¼»² ¼» ¹*®$´¼$ $ $¦»®» ·²½»´»²»² ¬$³ ³¿´¦»³»´»®·² ®¿¼§¿-§±²¿ ³¿®«¦ µ¿´³¿¼¿² *²½» µ· ÌÔ » ®·´»®· ·´» ¹*¦´»²³»³· ¬·®ò Þ« ²»¼»²´» ²«³«²»´»®¼» ¾·´·³-»´ ±´¿®¿µ ¿®¿ ¼» ¬$®ò íðððð »-µ·êó¼±¹¿´ »-µ·êóïð ³·²ò®¿¼ò îëððð îðððð ïëððð ïðððð ëððð ð ëð ïðð ïëð îðð îëð íðð íëð ìðð Ì»³°»®¿¬«®» » ®·-· éé ìò ßÎß Ì×ÎÓß ÞËÔÙËÔßÎ× Ó·²» ÌÛÕÞß ÝßÒÜßÎ ïîððð𠳿ª·íó¼±¹¿´ ³¿ª·íóïð ³·²ò®¿¼ò ïððððð èðððð êðððð ìðððð îðððð ð ëð ïðð ïëð îðð îëð íðð íëð ìðð Ì»³°»®¿¬«®» ·¦ » ®·-· íðððð -¿®·ìó¼±¹¿´ -¿®·ìóïð ³·²ò®¿¼ îëððð îðððð ïëððð ïðððð ëððð ð ëð ïðð ïëð îðð îëð íðð íëð ìðð Ì»³°»®¿¬«®» ·¦ » ®·-· éè ìò ßÎß Ì×ÎÓß ÞËÔÙËÔßÎ× Ó·²» ÌÛÕÞß ÝßÒÜßÎ îððððð Ìï¿ó¼±¹¿´ Ìï¿óïð ³·²ò®¿¼ò ïëðððð ïððððð ëðððð ð ëð ïðð ïëð îðð îëð íðð íëð ìðð Ì»³°»®¿¬«®» »µ·´ ìòïòéæ ܱ ®·-· Ìï¾ó¼±¹¿´ Ìï¾óïð ³·²ò®¿¼ íððððð îëðððð îððððð ïëðððð ïððððð ëðððð ð ëð ïðð ïëð îðð îëð íðð íëð ìðð Ì»³°»®¿¬«®» » ®·-· éç 4. ARAŞTIRMA BULGULARI Mine TEKBAŞ CANDAR 4.2 SĐMAV ATEŞ OPALĐ Simav ateş opalleri, Simav bölgesinde riyolitik tüf türü kayaçların gözeneklerinde, gaz boşluklarında bulunmaktadır. Tüf içerisinde bulunan opaller renkleri ve nadir bulunmaları açısından ayrıcalıklar sunmaktadırlar. Bu tür opaller dünyada çok ender, Anadoluda sadece Simav bölgesinde bulunmaktadır. Ateş opalleri olarak tanımlanan oluşumlar, Kütahyanın Simav ilçesine bağlı Şaphane köyü, Karamanca mevkiinde yüzlekler veren kayaçlar içerisinde bulunmaktadır. Çalışma alanı j22-d2 paftası içinde yer almaktadır. Şaphane köyü, Uşak-Kütahya karayolu üzerindedir. Şekil 4.2.1 : Kütahya-Simav çalışma alanı yer bulduru haritası 80 4. ARAŞTIRMA BULGULARI Mine TEKBAŞ CANDAR 4.2.1. Bölgesel Jeoloji Ateş opalleri, bölgede riyolitik tüf karakterli kayaçların gaz boşluklarında bulunmaktadır. Bölgede daha önceden yapılmış çalışmalarda opal oluşumlarını içeren birim, riyolitik, andezitik ve dasitik karakterli tüfler ve üst seviyelerde aglomeralardan oluşan birim Civanadağ Tüfleri olarak belirtilmiştir. (Oygür, 1997) Civanadağ tüfleri Kızılbük formasyonu ile yanal ve düşey geçişlidir. Birim tüf seviyeleri ve aglomeradan oluşmaktadır. Riyolitler açık krem, bej renkte olup seviye kalınlıkları 5 metre ile 10 metre arasında değişmektedir. Birim özellikle Şaphane mevkiinde gözlenmektedir. Civanadağ tüfleri üzerindeki Akdağ volkanitleriyle yanal ve düşey geçişlidir. Yer yer marn, kum ve kil mercekleride gözlenmektedir. Önceki çalışmalarda aglomeraların çeşitli boyutlardaki volkanik parçalar ile metamorfitlere ve melanja ait çakıllardan oluştuğunu belirtilmiştir Civanadağ tüfleri Kızılbük formasyonu ile yanal geçişli olduğu ve fosil bulundurmadığı için daha önce yapılmış çalışmalarda verilmiş olan orta-üst miyosen yaşı bu çalışmadada kabul edilmiştir. Aglomera; Renk olarak bej, gri, açık gri renklerde gözlenmiştir. Yapılışı yer yer gevşek bazı kesimlerde sıkı tutturulmuştur. Farklı boyutlarda riyolit, andezit, ofiyolit parçacıkları içermektedirler. Tüfler ile geçişli olarak bulunan aglomeralar masif olarak gözlenmişlerdir. Aşınmış olmalarından dolayı topografik düzensizlik sunmaktadırlar. Çalışma sahasında ve yakın çevresinde, Menderes masifi metamorfitlerine ait gnayslar ve bunların üzerine tektonik dokanakla gelen şistler egemendir (Konak, 1982; Oygür, 1997a). Stratigrafik istifte en altta gösterilen (Akdeniz ve Konak, 1979a) gnayslar, alttan üste doğru migmatitlerden oluşan Dolaylar formasyonu ve bunlarla geçişli olan biyotitli gnayslardan oluşan Kalkan formasyonundan ibarettir. Arazi verilerine göre, bu birimlerin yaşı Paleozoyik öncesi olarak kabul edilmiştir (Konak,1982). Akdeniz ve Konak (1979b) gnaysların pelitik sedimanlar ve şeyllerden türediğini ileri sürmüşlerdir. Yeşil şist fasiyesinde metamorfizma geçirmiş kaya birimleriyle temsil edilen şistler, aşağıdan yukarı doğru, orta kesimlerinde Kulat üyesi olarak adlandırılan metamafik-metaultramafik 81 4. ARAŞTIRMA BULGULARI Mine TEKBAŞ CANDAR seviyeler bulunan kuvars-muskovit şistlerden oluşan Simav metamorfitleri (Akdeniz ve Konak, 19790), bantlı bir yapı arz eden albit, klorit, muskovit ve serisit şistlerden ibaret Sarıcasu formasyonu ve bunlarla hem yanal hem de düşey geçişli mermerlerden oluşan Arıkayası formasyonundan ibarettir. Bu metamorfik birimler Triyas yaşlı kırıntılılar tarafından örtüldüğünden, şistlerin yaşı Paleozoyik olarak kabul edilmektedir (Akdeniz ve Konak, 1979b). Akkök (1983) şistlerin gnaysları tektonik olarak örttüğünü ileri sürdüğü halde, Akdeniz ve Konak (1979b), Şengör ve diğerleri (1984) bu iki birim arasında bir uyumsuzluk ilişkisi olduğunu ileri sürmüşlerdir. Konak'a göre (1996), şistler, gnayslar üzerine bindirmiş bir napı temsil ederler. Şistler ile gnayslar arasındaki bindirme fayı, çalışma sahasının hemen doğusunda yer almaktadır. Bu şekildeki bölgesel yapıların, sedimanlarda yerleşmiş ornatma yataklarının oluşmasında önemli bir yeri olduğu yaygın olarak kabul görmektedir (Berger ve Henley, 1989; Bonham, 1989). Bununla birlikte, Radtke (1985) ve Bagby ve Berger (1985), bu yapısal kontrolün rastlantısal olduğunu ve cevherleşmelerin yüksek açılı faylar üzerinde bulunduğunu öne sürmektedirler. Bir konglomera seviyesiyle başlayan ve alt seviyelerinde dolomitik özellik taşıyan Budağan kireçtaşı metamorfitleri uyumsuz olarak örter. Akdeniz ve Konak (1979a), Konak (1982), fosil kaydına göre birime Resiyen-Noriyen ile Senomaniyen yaş aralığınıverirler. Bununla birlikte, Kaya'ya göre (1972), birimin yaşı Mestrihtiyendir. Tersiyer başında sokulum yapan Simav Granitoidleri, kendisinden yaşlı tüm birimleri keser. Mineralojik bileşimleri ve jeokronolojik yaşları önceki çalışmacılar tarafından ayrıntılı olarak incelenmiştir (Bürküt, 1966; Dora, 1969; Öztunalı, 1973; Ataman ve Bingöl, 1978; Uz, 1973; Bingöl ve diğerleri,1982). Oygür'e göre (1997a) plüton, ana gövdesi itibariyle granodiyorit ve monzogranitten oluşur ve kalkalkalen bileşimlidir ve alkalen bileşimli kuvars monzodiyorit ve kuvars diyoritten ibaret mafik dayklar tarafından kesilmektedir. Simav yöresindeki granitoidlere ait kimyasal analizler, alkalin ve kalk-alkalin bileşimli iki plüton dizisi halinde bütün petrojenetik ayırtlama diyagramlarında birbirlerinden tümüyle farklı toplanım gösterirler. Jeokimyasal verilere göre (Oygür, 1997a), kabuk ve manto kaynaklarının karşılıklı etkileşimini temsil eden kalkalkalen bileşimli çarpışma sonrası Eğrigöz ve Akdag granitoidleri, kendilerini etkilemiş herhangi bir deformasyon fazı tespit edilemediğinden ana 82 4. ARAŞTIRMA BULGULARI Mine TEKBAŞ CANDAR deformasyon fazlarından sonra sokulmuştur. Öte yandan, alkalin bileşimli mafik dayklar muhtemelen manto kökenlidir ve bir riftleşme ortamında oluşmuşlardır. Akdeniz ve Konak (1979a), Simav granitlerinin, Alaçam dağlarında, Mesozoyik yaşlı Budağan kireçtaşlarına ve Dağardı melanjına sokulum yaptıklarını ve Alaçam ile Eğrigöz stoklan arasındaki alanda, Alt Miyosen yaşlı Taşbaşı formasyonu tarafından örtüldüklerini belirtmişlerdir. Öztunalı (1973), Rb/Sr ve K/Ar yöntemiyle hesapladığı tüm kaya, biyotit ve ortoklaz izokron yaşlarına göre Eğrigöz plütonunun Erken Alpin evrede oluşmaya başladığı ve Ana Alpin evrede yerleşmiş olduğu sonucuna varmıştır. Fakat, Bingöl ve diğerleri (1982), OligosenErken Miyosen zamanını veren K/Ar mineral izokron yaşını belirtirler. Arazi verileri dikkate alındığında, kalk-alkalin granitoidlerin yerleşme yaşı muhtemelen PaleosenMiyosen olmalıdır (Oygür, 1997a). Bununla birlikte, alkalin bileşimli mafik dayklar daha gençtir ve olasılıkla, Simav grabeninin gelişimi sırasında yerleşmişlerdir. Hafifçe çimentolanmış konglomeradan oluşan ve üste doğru tane boyu incelerek kumtaşına geçen Taşbaşı formasyonu granitoidleri uyumsuzlukla örter. Akdeniz ve Konak (1979a), formasyon için Alt Miyosen yaşını önermişlerdir. Civanadağ tüfleri ve Akdag volkanitleri, bölgedeki Miyosen yaşlı volkanik birimleri oluşturur. Tüfler riyolitik, andezitik ve dasitik bileşimlidir ve üst seviyeleri aglomera özelliğindedir. Tüfler, andezit, riyolit, riyodasit ve dasit bileşimli lavlardan oluşan Akdag volkanitleriyle yatay ve düşey olarak geçişlidir. Akdag volkanitleri subalkalindir ve toleyitik serilere çok yakın bir kalk-alkalin gidişe sahiptir (Ercan ve diğerleri, 1982). Pliyosen çökelleriyle örtülmüş olan volkanitlerin Orta ile Üst Miyosen yaşlı oldukları kabul edilmektedir (Akdeniz ve Konak, 1979a; Ercan ve diğerleri, 1982). Pekişmemiş kaba kırıntılılardan oluşan Toklargölü formasyonu, kendisinden yaşlı tüm birimleri uyumsuzlukla örter. Birimin tane boyu kumdan bloğa kadar değişir. Fosil içermemesine rağmen, Gün ve diğerleri (1979) birimin yaşının PliyoKuvaterner olduğunu kabul ederler. Naşa bazaltları, siyah ve amigdoloidal bazaltik lav akıntılarından oluşur. Ercan ve diğerleri (1982), belirgin alkalin karakterli bazaltları fonolitik tefrit ve şoşonit olarak adlandırmıştır. Açıkça manto kökenli olan bazaltlar, kabuk malzemesiyle karışmamış birincil alkalin magmayı temsil etmektedir (Ercan ve diğerleri, 1982; Savaşçın ve Güleç, 1990). Zeschke 83 4. ARAŞTIRMA BULGULARI Mine TEKBAŞ CANDAR (1954), Naşa bazaltlarının, Simav grabeninin omzunda yüzeylediğini belirtir. Ercan ve diğerleri (1981/1982), Kula volkanizmasının erken fazını temsil eden ve K/Ar yaşı 1.1 m.y. olan Burgaz volkanitleriyle karşılaştırarak rift volkanizması ürünü olan bazaltlara Alt Kuvaterner yaşını verir. (Oygür ve Erler 1999) Resim 4.2.1: Ateş opali içeren volkanik kayalar arazide krem, bej renkte gözlenmektedir. 4.2.2. Ateş opali özellikleri Opaller oldukça saydam, sarı, kırmızı, beyaz, renksiz, koyu kırmızıkahverengi, pembe renklerdedir. Açık renkte opaller opalesans (opal ışıldamaları) özelliği sunmaktadırlar. 84 4. ARAŞTIRMA BULGULARI Mine TEKBAŞ CANDAR Arazi çalışmaları sırasında 5 ayrı renkte opal tespit edilmiştir. Bunlar; 1- Turuncu renkte ateş opalleri 2- Sarı, pembe renkte ateş opalleri 3- Kırmızı, koyu kırmızımsı-kahverengi renkte ateş opalleri 4- Mavi-yeşil-sarı,karışık renklerde ateş opalleri 5- Beyaz, renksiz ateş opalleri Riyolitlerin boşluk ve jeodlarında düzenli yada düzensiz olabilen dış/iç şekilli gözenekleri içerisindeki opal oluşumları yer yer küçük mercekler halinde, yuvarlak yada yuvarlağa yakın, oval şekillerde görülmektedir. Yan kaya içerisinde opaller boyut olarak merceksi yapıda olanlar genelde mm boyutundan en fazla 3 yada 4 cm ye kadar uzunlukta, 5 mm kalınlıkta olabilmektedir. Bölgede opal tek mineral olmayıp yanında kuvars kristalleri birlikte bulunmaktadır. Simav ateş opallerinin içinde bulundukları riyolit türü kayaların merkezlerinde boşluklar bazen kuvars tarafından, bazende zeolitler tarafından doldurulmuştur. Bunlar iri kristaller halinde değildir. Burada oluşan opaller ilksel olarak açık renkli riyolit tüfleri içerisindeki silikatların hidrotermal olarak ayrışmaları sonucunda taşın jeodlarında oluşmuşlardır. Tüf, pnömatolitik hidrotermal evrede eriyikler ile tamamen bozuşarak silisleşmiş ve sertleşmiştir. Tüfün hamur malzemesinde bir değişim gözlenmez iken kuvars kalıntıları ve opal ile kristobalit varlığı gözlenmektedir. 85 4. ARAŞTIRMA BULGULARI Mine TEKBAŞ CANDAR Şekil 4.2.2: Çalışma alanı Kütahya-Simav jeoloji haritası Akdeniz ve Konak tan 1979 a değiştirilmiştir. 86 4. ARAŞTIRMA BULGULARI Mine TEKBAŞ CANDAR Resim 4.2.2: Turuncu renkte ateş opali Resim 4.2.3: Kırmızı renkte ateş opali Resim 4.2.4: Kırmızı ve beyaz renkte ateş opali 87 4. ARAŞTIRMA BULGULARI Mine TEKBAŞ CANDAR Resim 4.2.5 :Turuncu ve sarı renklerde ateş opalleri Resim 4.2.6: Turuncu renkte ateş opalleri 4.2.3 Opal: Kelime olarak opal latince "opalus", yunancada "opallious" tan türediği bilinmektedir. Yunan literatüründe "opallious" renklerin değişiminin görülmesi anlamına gelmektedir. Sanskritçede "upala" olan opal değerli taş anlamına gelmektedir. Opal, kuvarsın kristalin olmayan bir türüdür. Bileşim bakımından SiO2 bileşiminde bir kıymetli taş olup %3-9 kadar su içerebilir. Opaller sıcak su kaynaklarının yakınında düşük ısıda meydana gelen yataklar ve damarlarda bulunabilirler. (Shaffer ) 88 4. ARAŞTIRMA BULGULARI Mine TEKBAŞ CANDAR Resim 4.2.7: Kırmızı renkte ateş opalleri SiO2+nH2O bileşiminde olan opal suyunu kaybederse iridescense kaybı olur. Bu nedenle opaller su içerisinde saklanmalı, deterjan gibi kimyasallardan uzak tutulmalıdır. Opaller, diatomelerle silisli süngerlerin iskeletinide teşkil edebilirler. Bu türlerin parıltısı camsı, inci, yada sakız gibi olabilir. Opallerin çoğu uzun zaman içinde çökel kayaçlar içinde oluşmaktadır. Bununla beraber, Meksika ve Çekoslovakyada opal, volkanik kayaçlardaki gaz boşluklarında da oluşur. Opale genellikle kaboşon kesim (yuvarlak kesim) uygulanır, fakat çökel kayaçlardaki damarlar genellikle incedir ve bunların dilimleri oniks veya cam üzerine yapıştırılarak ikili kompozitler oluşturulur. Bu çeşit kompozitlerinde üstü şeffaf kuvars ile kaplanarak üçlü kompozitler elde edilir. Dünya üzerinde çok farklı lokasyonlarda opal madenciliği yapılmaktadır. Bu ülkeler Almanya, Fransa, Đspanya, Yeni Zelanda, Avustralya, Đngiltere, Mexico. Tüm burada çıkarılan opallerin hepsi birbirinden farklıdır. Her bir ülke birbirinden farklı tiplerde opal üretimini gerçekleştirirler. 89 4. ARAŞTIRMA BULGULARI Mine TEKBAŞ CANDAR 4.2.4. Opaldeki renk çeşitliliği Opaldeki güzel mavi, yeşil, sarı ve kırmızı renkli ışık oyunları, mineral içindeki küçük silika küreciklerinden ışığın yansıması ve dağılması nedeni ile oluşur. Bu ışık su opalde berrak, beyaz opalde süt gibi, en değerli siyah opalde de siyah ya da gri olan zemin veya ‘’gövde’’ renginden farklı bir şeydir. Şekil 4.2.3 : Türkiyede opal bulunan illere ait lokasyonlar Opal lokasyonlarına ait bilgiler Arıkan, 1982 M.T.A raporundan alınmıştır 4.2.5. Opal Oluşumunun Mekanizması Opal oluşumunun modellemesinde; silisin çözülmesi, taşınması ve çökelmesi olayları devreye girmektedir. Opalleri meydana getiren silis, esas olarak çevre ve yan kayaçlardaki silikat minerallerinin ayrışmasından açığa çıkar. 90 4. ARAŞTIRMA BULGULARI Mine TEKBAŞ CANDAR Bölgede bulunan opaller özellikle volkanik kayaların boşluklarında bulunduğu için, silisin bu kayaları oluşturan silikat minerallerinin ayrışmasından açığa çıkabileceği düşünülmektedir. Dünyadaki tüm opaller 100-200 derece gibi bir sıcaklık aralığında oluşmaktadır. (Landmesser, 1984, 1992, 1995) 100 derecenin altındaki değerlerde amorf yapılı opal, 200 derecenin üzerinde ise opallerin merkezi boşluğunda bulunan kuvars kristalleşmektedir. Kriptokristalin silis çökelimi için gerekli silisik asit konsantrasyonunun 200 derecenin üzerinde kaybolduğu ve bunun yerine hızlı bir şekilde kristalin kuvars oluştuğu belirtilmektedir. (Landmesser, 1992) Ayrıca opal oluşumu için sıcaklıkla orantılı olarak yüzey koşullarına yakın bir basınç değeri düşünülmektedir. Opal oluşumunda genelde 9 un altındaki pH değerleri geçerlidir. Çünkü pH ın 9 ve daha yüksek değerlerinde bu kez silisik asit duraylıdır. Buna göre Dereyalak Dendritik opalinin aşırı doygun silis çözeltisinde, 7-9 arasındaki pH değerlerinde oluştukları söylenebilir. 91 4. ARAŞTIRMA BULGULARI Mine TEKBAŞ CANDAR 4.3 Dendritik Opallere ait SEM fotoğrafları incelemeleri Resim 4.3.1 : Doğal Dendritik Opal örneği Dendritik opal oluşumları bünyesinde bir miktar su içeren bir mineraldir. SEM fotografları ile opallerin bu özelliklerine bağlı olarak su tutabilme özelliğine sahip gözeneklerin uzun, ince kılcal borucuklar halinde mikroyapıda yerleşim gösterdikleri belirlenmiştir. Bu borucuklar birbirine sıralanmışlardır. Aralarında jel halde opal yüzeyi bulunmaktadır. 92 paralel konumda 4. ARAŞTIRMA BULGULARI Mine TEKBAŞ CANDAR Resim 4.3.2 : Doğal Dendritik Opal örneğinde dendrit görüntüsü Opal oluşumlarında ona dendritik olma özelliği veren, makro halde ağaç, yosun, çalımsı benzeri şekillerde gözlenen yapılar dendritler olarak tanımlanmaktadır. SEM çalışmaları ile bu lekelerin Mn elementi, pirolusit olduğu belirlenmiştir. SEM fotograflarında dendritik yapılar siyah lekeler halinde gözlenmektedir. 93 4. ARAŞTIRMA BULGULARI Mine TEKBAŞ CANDAR Mn Ba Resim 4.3.3 : Doğal Dendritik Opal örneğinde Mn ve Ba elementi Dendritik opal oluşumlarında siyah lekeler halinde görülen kısımlar Mn elementi, pirolusitler olarak belirlenmiştir. Çizgiler arasında kalan bölge Mn elementinin olduğu kısımları işaret etmektedir. Arada kalan beyaz kısımlar ise Ba elementine ait bölgeleri göstermektedir Ba elementi oluşuma makro yapıda kısmen de olsa matlık vermektedir. 94 4. ARAŞTIRMA BULGULARI Mine TEKBAŞ CANDAR Ba Resim 4.3.4 : Doğal Dendritik Opal örneğinde Ba elementi Doğal denritik opalde yapılan SEM fotografları incelemelerinde beyaz olarak görülen bölgelerin, SEM çalışmalarında uygulanan nokta analizleri sonucunda Ba elementi oldukları belirlenmiştir. 95 4. ARAŞTIRMA BULGULARI Mine TEKBAŞ CANDAR Resim 4.3.5: Doğal Dendritik Opal örneğinde Ba elementi SEM fotografları ile doğal dendritik opal oluşumlarının bünyede Ba elementi içerdikleri belirlenmiştir. Çizgiler arasında kalan bölge Ba elementinin olduğu kısımları göstermektedir. Ayrıca gözenekler borucuk şeklinden ziyade şekilsiz olarak 1-5 µ boyutlarında görülmektedir. 96 4. ARAŞTIRMA BULGULARI Mine TEKBAŞ CANDAR Resim 4.3.6 : Doğal Dendritik Opal örneğine ait yüzey Doğal opal içerisinde küçük kuvars parçacıkları ile beraber gözlenmektedir. Kuvars kristalleri 5-10 µm büyüklüğündedir. 97 4. ARAŞTIRMA BULGULARI Mine TEKBAŞ CANDAR Resim 4.3.7 : Doğal Dendritik Opal örneğine ait yüzey Opal yüzeyine ait görüntü 98 4. ARAŞTIRMA BULGULARI Mine TEKBAŞ CANDAR Resim 4.3.8 : 900 0C ısıtılan Dendritik opal örneği Örneğin 900 0 C ye ısıtılması ile ortamdan su kaçışına bağlı olarak mikroyapıda kırılmalar, mikroçatlaklar gözlenmektedir. Uzun, ince borucuklar halinde olan gözenekler yerini şeklini genelde haybetmiş yuvarlak benzeri şekle dönüşmüştür. Gözenek boyutları 1-5 µm arasında degişkenlik göstermektedir. 99 4. ARAŞTIRMA BULGULARI Mine TEKBAŞ CANDAR Yumuşamış kısımlar Resim 4.3.9 : 900 0C ısıtılan Dendritik opal örneği 900 0C ısıya maruz kalan opalde yeni mineralleşmeler başlamaktadır. Bazı kısımlarda yumuşamalar olduğu gözlenmektedir. 100 4. ARAŞTIRMA BULGULARI Mine TEKBAŞ CANDAR Resim 4.3.10 : 900 0C ısıtılan dendritik opal örneği Miroçatlaklar ve kırıklarla dolu yüzey oldukça net olarak gözlenmektedir. Eski çökel izi organik kökene ait izler organik kökene bağlı mikroyapısal kökenler 101 4. ARAŞTIRMA BULGULARI Mine TEKBAŞ CANDAR Resim 4.3.11 : 900 0C ısıtılan dendritik opal örneği 900 0C Isı değerinde mikroçatlaklar ve kırıklarla dolu opal yüzeyine ait görüntü. 102 4. ARAŞTIRMA BULGULARI Mine TEKBAŞ CANDAR Resim 4.3.12: 1100 0C ısıtılan Dendritik Opal örneği Bu ısı değerinde silikon sfer oluşumları gözlenmiştir.bunlar net bir şekilde küresel şekilli olarak gözlenmektedir. Küre boyutları 50-100 µ arasında değişmektedir. İçlerinde kuvars minerali bulunduran kürelerin varlığı belirlenmiştir. 103 4. ARAŞTIRMA BULGULARI Mine TEKBAŞ CANDAR Resim 4.3.13 : 1100 0C ısıtılan Dendritik opal örneği Bu ısı değerine maruz kalan opal örneğinde silis kürelerinin oluştukdukları gözlenmiştir. Küre dizilimi şekilsiz olmayıp kristalin yapılı mineralleşmelere benzer şekildeki SiO2 atomlarının düzenli kristal yığınları şeklinde yerleşmişlerdir. 104 4. ARAŞTIRMA BULGULARI Mine TEKBAŞ CANDAR Resim 4.3.14 : 1100 0C ısıtılan Dendritik Opal örneği SiO2 Küreleri içerisinde kuvars minerali görülmektedir. Küre gözenekliliği birkaç µm boyutundadır. Sferolitik taneli yapıdaki silis varlığı, opal jel dokusu yanında taneli dokular olduğunu belirlenmiştir. 105 4. ARAŞTIRMA BULGULARI Mine TEKBAŞ CANDAR Resim 4.3.15: 1100 0C ısıtılan Dendritik Opal örneği Kuvars yüzeyine ait görüntü. Bu ısı değerinde gözenekler biraz daha yuvarlaklaşmış ve boyutlarıda küçülmüştür. Isı miktarının artması ile beraber gözeneklerden küçük boyutlu olanlar tamamen kaybolurken daha büyük olan gözeneklerin boyutlarında küçülmeler gözlenmektedir. Gözeneklerin yerleşimleri doğal haldeki düzenli sıralanımlarını kaybetmiş, gelişigüzel olarak yerleştikleri gözlenmiştir. 106 4. ARAŞTIRMA BULGULARI Mine TEKBAŞ CANDAR Resim 4.3.16 : 1100 0C ısıtılan Dendritik Opal örneği Kuvars yüzeyine ait görüntü. 1100 0C de dendritik opalde en küçüğü 0, 1 µm boyutunda bulunan gözenek boyutları bir kaç µm u geçmemektedir 107 4. ARAŞTIRMA BULGULARI Mine TEKBAŞ CANDAR Resim 4.3.17: 1300 0C ısıtılan Dendritik Opal örneği Yapıdaki gözenek dağılımı gelişigüzel olarak izlenmekte. Gözenekler şekilsiz olup boyutları 1-5µ arasında değişmektedir. 108 4. ARAŞTIRMA BULGULARI Mine TEKBAŞ CANDAR Resim 4.3.18: 1300 0C ısıtılan Dendritik Opal örneği 1300 0C ısıya maruz bırakılan opal yüzeyinde kırıklar gözlenmiştir. 109 4. ARAŞTIRMA BULGULARI Mine TEKBAŞ CANDAR Resim 4.3.19: 1300 0C ısıtılan Dendritik Opal örneği 1300 0C ısı değerinde opal yüzeyinde boşluklar gözlenmekte 110 4. ARAŞTIRMA BULGULARI Mine TEKBAŞ CANDAR Resim 4.3.20: 1300 0C ısıtılan Dendritik Opal örneği Yüksek ısı değerlerinde opalde yumuşamalar olduğu belirlenmiştir. Bu evrede 1100 0Cde görülen SiO2 kürecikleri daha az sayıda gözlenmektedir. Bu kürelerde öz şeklini kısmen kaybetmiştir. 111 4. ARAŞTIRMA BULGULARI Mine TEKBAŞ CANDAR Resim 4.3.21 : 1300 0C ısıılan Dendritik Opal örneği Yüksek ısı değerinde küçük çaplı gözeneklerin gözlenmiştir. Geriye sadece mikroçatlaklar kalmıştır. 112 kapanmış olduğu 4. ARAŞTIRMA BULGULARI Mine TEKBAŞ CANDAR Resim 4.3.22 : 1300 0C ısıtılan Dendritik Opal örneği Öz şeklini kısmen kaybetmiş SiO2 küreleri sayıca az olarak görülmektedir. Mikroyapıda belirli bir yöne dogru yönlenme barizdir. 1300 0C ısı değerinde V şeklinde yapılar ana dokuda sıklıkla gözlenmektedir. 113 4. ARAŞTIRMA BULGULARI Mine TEKBAŞ CANDAR Resim 4.3.23: 1300 0C ısıtılan Dendritik Opal örneği Büyük çaplı gözenekler bu ısı değerinde büzüşerek ufalma göstermektedir. Gözenek boyutu birkaç µm‘u bulmaktadır. Küçük gözenekler ise tamamen kapanmıştır. 114 4. ARAŞTIRMA BULGULARI Mine TEKBAŞ CANDAR Resim 4.3.24: 1300 0C ısıtılan Dendritik Opal örneği Yapıda yer alan gözenekler homojen dağılım sunmaktadır. Gözenek boyutları 1-5 µ arasında değişim göstermektedir. 115 4. ARAŞTIRMA BULGULARI Mine TEKBAŞ CANDAR 4.4 Dendritik opallere ait SEM analizleri Resim 4.4.1: Doğal dendritik opal örneğine ait analizi alınan yüzey 116 4. ARAŞTIRMA BULGULARI Mine TEKBAŞ CANDAR Doğal dendritik opal Standard : O SiO2 1-Jun-1999 12:00 AM Si SiO2 1-Jun-1999 12:00 AM Element Weight% Atomic% OK Si K 49.12 50.88 62.89 37.11 Totals 100.00 Şekil 4.4.1: Doğal dendritik opal örneğine ait analiz Şekil 4.4.2 :Doğal dendritik opal örneğine ait EDX analizi 117 4. ARAŞTIRMA BULGULARI Mine TEKBAŞ CANDAR Resim 4.4.2: Doğal dendritik opal örneğine ait analizi alınan yüzey Standard : O SiO2 1-Jun-1999 12:00 AM Si SiO2 1-Jun-1999 12:00 AM Element Weight% Atomic% OK Si K 50.68 49.32 64.33 35.67 Totals 100.00 Şekil 4.4.3: Doğal dendritik opal örneğine ait analiz 118 4. ARAŞTIRMA BULGULARI Mine TEKBAŞ CANDAR Şekil 4.4.4: Doğal dendritik opal örneğine ait EDX analizi 119 4. ARAŞTIRMA BULGULARI Mine TEKBAŞ CANDAR Resim 4.4.3: Doğal dendritik opal örneğine ait analizi alınan yüzey Standard : O SiO2 1-Jun-1999 12:00 AM Si SiO2 1-Jun-1999 12:00 AM Mn Mn 1-Jun-1999 12:00 AM Element Weight% Atomic% OK Si K Mn K 46.53 52.82 0.64 60.58 39.17 0.24 Totals 100.00 Şekil 4.4.5: Doğal dendritik opal örneğine ait analiz Şekil 4.4.6 : Doğal dendritik opal örneğine ait EDX analizi 120 4. ARAŞTIRMA BULGULARI Mine TEKBAŞ CANDAR Quantitative results 60 Weight% 50 40 30 20 10 0 O Si Mn Şekil 4.4.7: Doğal dendritik opal örneğine ait element-% agırlık grafigi 121 4. ARAŞTIRMA BULGULARI Mine TEKBAŞ CANDAR Resim 4.4.4: Doğal dendritik opal örneğine ait analizi alınan yüzey Element Weight% Atomic% OK 43.18 59.35 Si K 46.78 36.63 Mn K 10.04 4.02 Totals 100.00 Şekil 4.4.8 : Doğal dendritik opal örneğine ait analiz Şekil 4.4.9: Doğal dendritik opal örneğine ait EDX analizi 122 4. ARAŞTIRMA BULGULARI Mine TEKBAŞ CANDAR Quantitative results 50 Weight% 40 30 20 10 0 O Si Mn Şekil 4.4.10: Doğal dendritik opal örneğine ait element-%agırlık grafigi 123 4. ARAŞTIRMA BULGULARI Mine TEKBAŞ CANDAR Resim 4.4.5: Doğal dendritik opal örneğine ait analizi alınan yüzey Element Weight% Atomic% OK Si K Mn K Ba L 40.14 35.19 20.08 4.58 60.30 30.12 8.78 0.80 Totals 100.00 11-5g 124 4. ARAŞTIRMA BULGULARI Mine TEKBAŞ CANDAR Şekil 4.4.11: Doğal dendritik opal örneğine ait analiz Şekil 4.4.12: Doğal dendritik opal örneğine ait EDX analizi Quantitative results 50 Weight% 40 30 20 10 0 O Si Mn 125 Ba 4. ARAŞTIRMA BULGULARI Mine TEKBAŞ CANDAR 4.5 Ateş opallerine ait SEM fotoğrafları incelemeleri Resim 4.5.1: Doğal Ateş Opal örneği Doğal Ateş Opal örneğinin merkezinde Fe izlerinin olduğu kısımlar köşeli latalar olarak görülmektedir. Diğer kısımlar jel ve taneli yapıdaki opal yüzeyine aittir. Gözenek görüntüsü bulunmamaktadır. 126 4. ARAŞTIRMA BULGULARI Mine TEKBAŞ CANDAR Resim 4.5.2: Doğal Ateş Opal örneği Alkali feldspatlara ait yüzey görüntüsü. Alkali feldspatlar sferolitik yapıda olduğu için SEM fotograflarında yığışımlar halinde gözlenmektedir. 127 4. ARAŞTIRMA BULGULARI Mine TEKBAŞ CANDAR Resim 4.5.3: Doğal Ateş Opal örneği Doğal Ateş Opal örneğine ait yüzey görüntüsü. SEM fotoğrafında yüzeye ait küçük boşluklar yer almaktadır. Kayaç parçacıklarına ait izler gözlenmektedir. 128 4. ARAŞTIRMA BULGULARI Mine TEKBAŞ CANDAR Resim 4.5.4: Doğal Ateş Opal örneği Merkezde opal oluşumlarını içeren küçük boşluk yer almaktadır. Ana doku Fe izleri ve opal oluşumları ve K‘Feldspatlardan oluşmaktadır. Kenar kısımlar silika ve sferolitik yapıda K’ Feldspatlara ait kısımlardır. K’ Feldspatlar yığışımlar halinde gözlenmektedir. 129 4. ARAŞTIRMA BULGULARI Mine TEKBAŞ CANDAR Resim 4.5.5: Doğal Ateş Opal örneği Sferolitik yapıdaki alkali feldspatlara ve silikaya ait yüzey görüntüsü. Alkali feldspatlar ince kesitlerde net olarak gözlenmektedir. SEM fotoğraflarnda ise küçük, küresel yığışımlar halinde izlenmektedir. 130 4. ARAŞTIRMA BULGULARI Mine TEKBAŞ CANDAR Resim 4.5.6: Doğal Ateş Opal örneği Opaller makro halde arazide kuvarslar ile beraber bulunabilmektedir. SEM fotograflarında da büyüklükleri 5-10 µmikron olabilen kuvarslar opaller ile beraber görülmektedir. Kuvarsların etrafı opaller ile çevrelenmiştir. 131 4. ARAŞTIRMA BULGULARI Mine TEKBAŞ CANDAR Resim 4.5.7: Doğal Ateş Opal örneği Doğal ateş opal örneği içerisinde merkezde yeralan yenmiş kuvarsa ait görüntü. Kuvarsın etrafı ve kenar kısımlarda ise sferolitik yapıda gözlenen K’ Feldspatlara aittir. 132 4. ARAŞTIRMA BULGULARI Mine TEKBAŞ CANDAR Resim 4.5.8: Doğal Ateş Opal örneği SEM fotoğraflarında doğal ateş opal örneğinde kenar kısımlarda kuvarslara ait olduğu belirlenmiştir. Bunlar ana doku içerisine düzensiz olarak yerleşmiş kısımlardır. Bu kısımlar belli bir şekil ve form taşımamaktadır. 133 4. ARAŞTIRMA BULGULARI Mine TEKBAŞ CANDAR Resim 4.5.9: Doğal Ateş Opal örneği SEM fotoğrafları ile kenarda kuvars minerali, ortada opal ct olduğu belirlenmiştir. Kuvars, ateş opali ana dokusunda yaygın olarak gözlenmektedir. Kuvarslara ait SEM görüntüleri boyunlar, uzun birbirine bağlı borucuk formları halinde gözlenmektedir. Opal ct ise merkezi kısımda iğnemsi yapıda olarak belirlenmiştir. 134 4. ARAŞTIRMA BULGULARI Mine TEKBAŞ CANDAR Resim 4.5.10: Doğal Ateş Opal örneği Doğal ateş opaline ait yüzey görüntüsü sferolitik yapıda K Feldspatlara ait görüntü içermektedir. Arada ise farklı mineral oluşumları içerebildiği belirlenmiştir. 135 4. ARAŞTIRMA BULGULARI Mine TEKBAŞ CANDAR Resim 4.5.11: 900 0C ısıtılan Ateş Opal örneği 900 0C ısı Değerinde homojen gözenek dağılımı yapıya hakim durumdadır. Bu eş boyutlu gözeneklerin büyüklüğü 1-5 µ arasında değişmektedir. Çok nadir olarak çapı 50 µ’ a ulaşabilen iri gözeneklerde yapı içerisinde birbirinden bağımsız olarak yerleşmiş bulunmaktadır. Gözeneklerde belli bir yöne doğru yönlenme olduğu gözlenmektedir. 136 4. ARAŞTIRMA BULGULARI Mine TEKBAŞ CANDAR Resim 4.5.12: 900 0C ısıtılan Ateş Opal örneği Ateş opali bünyesinde su bulunduran bir gem mineralidir. Bu ısı değerinde ortamdan su kaçışı olmuş, gözenek şekil ve boyutlarında değişme gözlenmiştir. Mikroyapıdaki gözeneklerde yaygın yönlenme görülmektedir. boyutları 5-10 µ arasında değişen gözenekler uzayıp incelmiştir ve paralellik sunmaktadır. Gözenekler ayrı formlar halinde gözlenmektedir. Yeryer erime bölgelerinde akmalar gözlenmektedir. Taneciklerin değme yüzeylerinde boyun şeklinde yapılar oluşmuştur. 137 4. ARAŞTIRMA BULGULARI Mine TEKBAŞ CANDAR Resim 4.5.13: 900 0C ısıtılan Ateş Opal örneği SEM Fotografı belli bir yöne doğru yönlenmiş gözenekte içyapısını göstermektedir. En iç kısımdaki boşluğun giderek büyüyen, açılan bir forma sahip olduğu belirlenmiştir. 138 4. ARAŞTIRMA BULGULARI Mine TEKBAŞ CANDAR Resim 4.5.14: 1100 0 C Isıtılan Ateş Opal örneği Isıya maruz kalan ateş opalinde paralel bantlanma gözlenmektedir gözenekler ısıdan dolayı hemen hemen tamamen yok olma derecesine kadar gelmiştir. Göezeneklilik oranı düşmüş, boyutları büzülerek küçülmüştür. Gözenek boyutları 1 kaç mikron civarındadır. Gözenekler çok nadir olarak görülmektedir, yuvarlak şekillerini kaybetmişlerdir. ve gelişigüzel dağılım sunmaktadır. 139 4. ARAŞTIRMA BULGULARI Mine TEKBAŞ CANDAR Resim 4.5.15: 1100 0 C Isıtılan Ateş Opal örneği Opal yüzeyi jel şeklinde pürüzsüz haldedir. Çok yavaş çökelimin olduğunu gösteren ince renk bantları şeklinde yerleşim. Sayıca çok az olan gözenekler şekilsiz, oldukça ince halde görülmektedir. Gözeneklerde büzüşme gözlenmiştir. 140 4. ARAŞTIRMA BULGULARI Mine TEKBAŞ CANDAR Resim 4.5.16: 1100 0 C Isıtılan Ateş Opal örneği 1100 0 C Isı değerind gözenek genişliği 0,2 -1 µarasındadır.Bu fazda, doğal haldeki ve 900 0 C ye ısıtılan opallerdeki gözenekliliğe oranla gözenek genişliği oldukça daralmış ve incelme göstermektedir. 141 4. ARAŞTIRMA BULGULARI Mine TEKBAŞ CANDAR Resim 4.5.17: 1100 0 C Isıtılan Ateş Opal örneği 1100 0C Isı değerinde gözeneklik oranı düşmüş. Daralmış, uzayıp incelmiş gözenek formu oldukça barizdir. Gözeneklerde büzüşme meydana geldiği belirlenmiştir. 142 4. ARAŞTIRMA BULGULARI Mine TEKBAŞ CANDAR Resim 4.5.18: 1300 0C ısıtılan Ateş Opal örneği Bu ısı değerinde artık gözenekler ve mikroçatlaklar tamamen kaybolmuştur. Onun yerine yeniden kristallenmeler görülmektedir. Mikroyapıdaki küreselleşmiş yapılar yumuşamanın tam olarak gerçekleştiğini göstermektedir. 143 4. ARAŞTIRMA BULGULARI Mine TEKBAŞ CANDAR Resim 4.5.19: 1300 0C ısıtılan Ateş Opal örneği 1300 0C Isı değerinde piroksen iğnecikleri, kayaç parçacıkları çubuksu yapılar olarak görülmektedir. Mikroyapıda yuvarlak form görüntüsü artmıştır. 144 4. ARAŞTIRMA BULGULARI Mine TEKBAŞ CANDAR Resim 4.5.20: 1300 0C ısıtılan Ateş Opal örneği 1300 0C Isı değerinde kayaç parçaçıkları net olarak gözlenirken, bu ısı değerinde mikroyapıda erimelerden olduğu düşünülen yuvarlak yapıların olduğu belirlenmiştir. 145 4. ARAŞTIRMA BULGULARI Mine TEKBAŞ CANDAR Resim 4.5.21: 1300 0C ısıtılan Ateş Opal örneği Piroksen parçacıklarına ait görüntü 146 4. ARAŞTIRMA BULGULARI Mine TEKBAŞ CANDAR Resim 4.5.22: 1300 0C ısıtılan Ateş Opal örneği 147 4. ARAŞTIRMA BULGULARI Mine TEKBAŞ CANDAR Resim 4.5.23: 1300 0C ısıtılan Ateş Opal örneği Sferolitler küreselleşmiş yapılar olarak sağ alt köşede gözlenmektedir. Genel yelpaze yapıları bozulmamıştır. Merkezi kısımda ise yine F eli latalar yer almaktadır. Arada ise kayaç parçalarına ait formlar bulunmaktadır. 148 4. ARAŞTIRMA BULGULARI Mine TEKBAŞ CANDAR 4.6 Ateş opallerine ait SEM analizleri Resim 4.6.1: Doğal ateş opal örneğine ait analizi alınan yüzey 149 4. ARAŞTIRMA BULGULARI Mine TEKBAŞ CANDAR Peaks possibly omitted : 4.635, 4.850, 5.260, 6.070 keV Standard : O SiO2 1-Jun-1999 12:00 AM Al Al2O3 1-Jun-1999 12:00 AM Si SiO2 1-Jun-1999 12:00 AM P GaP 1-Jun-1999 12:00 AM S FeS2 1-Jun-1999 12:00 AM K MAD-10 Feldspar 1-Jun-1999 12:00 AM Ca Wollastonite 1-Jun-1999 12:00 AM Sr SrF2 1-Jun-1999 12:00 AM Pb PbF2 1-Jun-1999 12:00 AM Element Weight% Atomic% OK Al K Si K PK SK KK Ca K Sr L Pb M 52.98 16.27 6.72 8.54 5.63 1.91 0.62 3.03 4.31 70.09 12.77 5.07 5.83 3.71 1.03 0.33 0.73 0.44 Totals 100.00 Şekil 4.6.1 : Doğal ateş opaline ait analiz Şekil 4.6.2 : Doğal ateş opaline ait EDX analizi 150 4. ARAŞTIRMA BULGULARI Mine TEKBAŞ CANDAR Resim 4.6.2: Doğal ateş opal örneğine ait analizi alınan yüzey Standard : O SiO2 1-Jun-1999 12:00 AM Al Al2O3 1-Jun-1999 12:00 AM Si SiO2 1-Jun-1999 12:00 AM Fe Fe 1-Jun-1999 12:00 AM Element Weight% Atomic% OK Al K Si K Fe K 46.74 0.71 51.75 0.79 60.81 0.55 38.35 0.29 Totals 100.00 Şekil 4.6.3 : Doğal ateş opaline ait analiz 151 4. ARAŞTIRMA BULGULARI Mine TEKBAŞ CANDAR Şekil 4.6.4: Doğal ateş opaline ait EDX analizi Resim 4.6.3 : Doğal ateş opal örneğine ait analizi alınan yüzey 152 4. ARAŞTIRMA BULGULARI Mine TEKBAŞ CANDAR Standard : O SiO2 1-Jun-1999 12:00 AM Al Al2O3 1-Jun-1999 12:00 AM Si SiO2 1-Jun-1999 12:00 AM K MAD-10 Feldspar 1-Jun-1999 12:00 AM Element Weight% Atomic% OK Al K Si K KK 52.95 7.06 35.41 4.58 66.87 5.29 25.47 2.37 Totals 100.00 Şekil 4.6.5: Doğal ateş opaline ait analiz Şekil 4.6.6: Doğal ateş opaline ait EDX analizi 153 4. ARAŞTIRMA BULGULARI Mine TEKBAŞ CANDAR Quantitative results 60 Weight% 50 40 30 20 10 0 O Al Si K Şekil 4.6.7 : Doğal ateş opal örneğine ait element-% ağırlık grafiği 154 4. ARAŞTIRMA BULGULARI Mine TEKBAŞ CANDAR Resim 4.6.4: 900 0 C ısıtılan Ateş opal örneğine ait analizi alınan yüzey Bu ısı değerinde fırınlanan opal örneklerinde mikroprop analiz sonucunda Si ve O den sonra en yüksek değerde % 5.44 oranında Al ve % 3.64 oranında K görülmektedir. Bu elementlerin oranlarının yüksek olması ateş opalinin alkali feldspat içeren riyolitler içinde bulunmasından kaynaklanmaktadır. Standard : O SiO2 Na Albite Al Al2O3 Si SiO2 K MAD-10 Feldspar Element Weight% Atomic% OK Na K Al K Si K KK 52.64 1.04 5.44 37.24 3.64 66.38 0.91 4.07 26.76 1.88 Totals 100.00 Şekil 4.6.8 : 900 0 C de fırınlanan Ateş opal örneğine ait analiz 155 4. ARAŞTIRMA BULGULARI Mine TEKBAŞ CANDAR Şekil 4.6.9 : 900 0 C de fırınlanan Ateş opal örneğine ait EDX analizi 156 4. ARAŞTIRMA BULGULARI Mine TEKBAŞ CANDAR Resim 4.6.5: 900 oC ısıtılan ateş opal örneğine ait analizi alınan yüzey 900 oC de fırınlanmış ateş opal örneğinde yapılan mikroprop analiz sonucunda % 0.73 oranında Fe belirlenmiştir. Bu değer ile doğal haldeki ateş opalinde yapılan mikroprop analiz sonucunda elde dilen % Fe oranlarının aynı olması ana doku içerisinde tek bir bölgeye ait olduklarını desteklemektedir 157 4. ARAŞTIRMA BULGULARI Mine TEKBAŞ CANDAR Standard : O SiO2 Na Albite Al Al2O3 Si SiO2 K MAD-10 Feldspar Fe Fe Element Weight% Atomic% OK Na K Al K Si K KK Fe K Totals 50.26 1.28 16.02 28.82 2.89 0.73 100.00 64.06 1.14 12.11 20.92 1.51 0.27 Şekil 4.6.10: 900 oC de fırınlanmış ateş opaline ait analiz Şekil 4.6.11: 900 oC de fırınlanan ateş opal örneğine ait EDX analizi 158 4. ARAŞTIRMA BULGULARI Mine TEKBAŞ CANDAR 4.7. Jeokimya MT 2 MT4 MT5 MT6 SiO2 95,71 97,05 63,67 78,96 TiO2 0,07 0,08 0,2 0,04 Al2O3 0,53 0,39 3,51 0,73 Fe2O3T MnO MgO CaO 0,2 0,03 0,52 0,23 0,06 0 0 0,03 7,3 0,05 12,8 1,93 1,63 0,06 5,11 4,86 Na2O 0 0 0 0 K2O 0,04 0,01 0,36 0,05 0,01 2,44 100,08 0,01 10,33 100,16 0,01 8,98 100,42 0,01 P2O5 2,61 LOI TOTAL 99,96 Şekil 4.7.1 : Eskişehir- Dereyalak opalleri jeokimyasal analiz sonuçları MT 2 Nolu örnek dendritik opale aittir MT 4 Nolu örnek turuncu-sarı renkli opallere aittir MT 5 Nolu örnek dendritik opale aittir MT 6 Nolu örnek yeşil opallere aittir 159 4. ARAŞTIRMA BULGULARI MT 2 Cu Cr Ga Nb Ni Pb Rb Sr Th V Y Zn Zr Ba Ce La Nd Cl S 0 50 1 0 127 14 5 5 2 3 1 17 8 14 0 2 0 84 66 Mine TEKBAŞ CANDAR MT4 0 4 1 0 27 33 2 1 0 0 1 14 9 106 0 0 6 102 64 MT5 14 1632 4 3 1960 2 38 36 4 44 6 45 45 61 0 11 0 73 116 MT6 4 239 2 0 536 2 6 101 1 11 3 22 12 82 2 3 18 98 73 Şekil 4.7.2 : Eskişehir- Dereyalak opalleri jeokimyasal analiz sonuçları 160 4. ARAŞTIRMA BULGULARI Mine TEKBAŞ CANDAR 120 100 80 SiO2 60 Ba 40 20 0 1 2 3 4 5 6 7 8 Şekil 4.7.3 : Dereyalak opallerine ait SiO2- Ba grafiği 120 100 80 SiO2 60 Cu 40 20 0 1 2 3 4 5 6 7 Şekil 4.7.4: Dereyalak opallerine ait SiO2-Cu grafiği 161 8 4. ARAŞTIRMA BULGULARI Mine TEKBAŞ CANDAR 1800 1600 1400 1200 1000 SiO2 Cr 800 600 400 200 0 1 2 3 4 5 6 7 8 Şekil 4.7.5: Dereyalak opallerine ait SiO2- Cr grafiği 2500 2000 1500 SiO2 Ni 1000 500 0 1 2 3 4 5 6 Şekil 4.7.6: Dereyalak opallerine ait SiO2- Ni grafiği 162 7 8 4. ARAŞTIRMA BULGULARI Mine TEKBAŞ CANDAR 120 100 80 SiO2 60 Zn 40 20 0 1 2 3 4 5 6 7 8 Şekil 4.7.7: Dereyalak opallerine ait SiO2- Zn grafiği Turuncu ve yeşil renkteki opal oluşumlarındaki renklenmenin kökeni incelendiğinde, kimyasal iz element analizleri sonuçlarına göre opal oluşumlarının küresel kristobalit taneciklerinden yapılı olması, bununla beraber bu kristobalit küreciklerinin dizilimin, düzensiz olmayıp kristalin yapılara benzer özellikler sunması, yani SiO2 atomlarının düzenli küresel yığışımlar halinde gözlenmeleri Fe, Mn ve Ti elementlerinin turuncu renkli opallere, Ni ve Cr elementlerininde opallerin yeşil renkli oluşunda etkin piğment oldukları belirlenmiştir. Dendritik opal örneklerinde Ba elementinin varlığında elementin makro yapıdaki oluşuma kısmen matlık verdiği belirlenmiştir. 163 4. ARAŞTIRMA BULGULARI Mine TEKBAŞ CANDAR 4.8. Petrografi 4.8.1. Eskişehir-Dereyalak opallerindeki dendritlerin petrografik incelenmesi Opallerdeki ağaçlara benzer büyümeler genelde alkali-silikat içeren SiO2 çözeltisinin ürünüdür. Eger alkali-silikat çözeltilerine metal tuzu çözeltileri eklenirse, bu tür dendrit büyüme ve şekilleri ve borumsu (çubuksu) yapıda ışınsal büyümüş silikat çubukları ortaya çıkar. (Landmesser,1984) Dereyalak opal oluşumlarındaki dendritler makroskobik dış şekil olarak ağaç dallarına benzer büyümeler sunmaktadır. Boyutları birkaç mm (1-5 mm) civarındadır. Dendritlerin Mn oldukları analiz ile belirlenmiştir. Dendritik büyümeler arazi çalışmalarında özellikle gri renkli opallerde yaygın olarak gözlenmiştir. Mikroskopik ölçekte dendritlerin hem Ç.N. de hemde T.N de siyah renkte polarize oldukları belirlenmiştir. Mikroskop çalışmalarında, büyüklükleri 1-2 mm olanlar noktacık şeklinde, daha büyük olanlar ise ağaç dalı şeklinde oldukları belirlenmiştir. Yapılan mikroskop çalışmaları ile opal bünyesinde bulunan dendritik oluşumların fotografları aşağıdaki şekildedir. Resim 4.8.1.1 : Ç.N. de opal bünyesinde bulunan dendritler siyah renkli olarak gözlenmektedir 164 4. ARAŞTIRMA BULGULARI Mine TEKBAŞ CANDAR Resim 4.8.1.2: Dendritler ağaç dallarına benzer şekilde büyümeler göstermektedir. Resim 4.8.1.3 : Makroskobik boyut olarak çok küçük olan dendritler, T.N. de noktacıklar halinde izlenmektedir 165 4. ARAŞTIRMA BULGULARI Mine TEKBAŞ CANDAR Resim 4.8.1.4: Boyutları 1-2 mm olan dendritler nokta şeklinde görülmektedir.T.N. Resim 4.8.1.5: Seyrek dendrit görünümü 166 4. ARAŞTIRMA BULGULARI Mine TEKBAŞ CANDAR Resim 4.8.1.6: T. N’ de Dendritlerin görünümü siyah renklidir. 167 4. ARAŞTIRMA BULGULARI Mine TEKBAŞ CANDAR 4.8.2 Kütahya- Simav- Karamanca Ateş opallerinin petrografik incelenmesi Kütahya-Simav ateş opallerini içeren kayalar sarı, krem renkli olarak gözlenmiştir. Araziden alınan örneklerde yapılan petrografik çalışmalar sonucunda riyolit oldukları belirlenmiştir. Riyolitlerde çapı 0,5 mm-1cm –3 cm arasında değişen boşluklar bulunmaktadır. Bu boşluklara ateş opalleri olarak tanımladığımız oluşumlar ve kuvarslar yerleşmişlerdir. Alkali Feldspat: Kayaçta hakim mineral olarak gözlenmektedir. Kuvarslara oranla daha fazla bulunmaktadır. Alkali feldspatlar merkezden çepere dogru külah şeklinde kristallenmişlerdir. Alkali Feldspatlar üç farklı şekilde formlanmışlardır. Bunlar 1-) Çift nikolde sarımsı kahverengi, tek nikolde açık kahverengi renkte gözlenirler. Genellikle sferolitler halinde bulunmaktadır. K’ lu feldspatlar sferolitik dokuyu meydana getiren yelpaze biçimli kristaller halinde görülmektedir. 2-) Fenokristaller halde bulunan K’ lu feldspatlar bazen bir zeolit yada kuvarsı içine almış, çevrelemiştir. 3-) Alkali Feldspat bazen bir jeodun etrafını saracak şekilde oval yada ovale yakın şekillidir. Jeod etrafını çevreleyen formdaki alkali feldspatlar yine yelpaze yada ışınsal şekillidir. Bileşiminde bulunan Fe elementinden dolayı kırmızı lekeler gözlenmektedir. 168 4. ARAŞTIRMA BULGULARI Mine TEKBAŞ CANDAR Resim 4.8.2.1: Kayaç bünyesindeki Fe elementinden dolayı oluşan kırmızı lekeler Sferolit: Sferolit genel olarak bir kayaçta gözlenen küresel şekilde makro veya mikro boyuttaki oluşuktur. İçinde ışınsal düzendeki kristaller bir merkezden yayılır. Sferoliti oluşturan küçük kristaller gelişigüzel değilde simetrik olarak sferik /yuvarlak olarak yerleşmişlerdir. Sferolitler çoğun ikincil kökenli devitrifikasyon oluşumlarıdır, bunlar fenokristaller değildir. Kayaçtaki sferolit kümelerinin arasında volkanik cam bulunabilir. 169 4. ARAŞTIRMA BULGULARI Mine TEKBAŞ CANDAR Şekil 4.8.2.1: Sferolit oluşum modeli Dereyalak bölgesinden alınan riyolitlerde gözlenen sferolitler birkaç mm boyutuna ulaşmaktadır. İç yapıları kolaylıkla incelenebilmektedir. İnce kesitlerde kürecikler şeklinde kümeler halinde gözlenmiştir. Bunların diğer minerallerden ayrı analizleri sonucunda alkali feldspat ve kuvars bileşiminde oldukları, ötektik kristalizasyon ürünleri oldukları belirlenmiştir. Resim 4.8.2.2: Riyolitik kayaçta kümeler halinde gözlenen sferolitler 170 4. ARAŞTIRMA BULGULARI Mine TEKBAŞ CANDAR Resim 4.8.2.3: Yelpaze şeklinde gözlenen sferolitik yapı Resim 4.8.2.4: Zeoliti içerisine almış sferolit görüntüsü 171 4. ARAŞTIRMA BULGULARI Mine TEKBAŞ CANDAR Sferolitler genelde üste binen lavların ağırlıkları nedeni ile kenarları basılmış şekilde görüntüler sunmaktadır. Bazen ortalarında bir mineral tanesi bulunabilir. Sferolitler her zaman kürecikler şeklinde olmayabilir. Lavın akma yüzeyine uygun uzamış, dallanmış, geyik boynuzu şeklinde ilerleyen sferolitlere aksiyolit denir. Çalışma bölgesine ait riyolitlerde gözlenen sfreolitler tanımlamaya uygun olup aksiyolit olarak tanımlanabilir. Resim 4.8.2.5: Riyolitler içerisinde görülen ‘açık’ sferolit görüntüsü İnce kesitlerde mikroskop çalışmalarında sferolit çeperlerinde sık olarak alkali feldspat+ plajioklas ve kuvars fazları iç içe kristallenmiştir. Bu durum Ötektik kristalizasyona örnek olarak tanımlanmaktadır. Opak mineral ve amfibol iğneciklerinden oluşan veya piroksen-plajioklasların ışınsal düzendeki dokuları ‘’açık sferolit’’ olarak tanımlanmaktadır. (Mc Kenzie ve diğ., 1982) 172 4. ARAŞTIRMA BULGULARI Mine TEKBAŞ CANDAR Resim 4.8.2.6: Sferolit çeperlerinde ötektik kristalizasyon ile gelişen alkali feldspat ve kuvars lifleri Resim 4.8.2.7 : Sferolitlerde alkali feldspat ve kuvarslar 173 4. ARAŞTIRMA BULGULARI Mine TEKBAŞ CANDAR Sferolitlerde Çift nikolde mikroskop tablası çevrildiğinde her birinin içinde siyah haç şeklinin belirmesi en tipik özellikleridir. Resim: Resim 4.8.2.8: Ç.N. de sferolitik yapıda gözlenen haç işareti 174 4. ARAŞTIRMA BULGULARI Mine TEKBAŞ CANDAR Sferolit oluşum modelleri: Granitik –Riyolitik sistemde sferolitlerin oluşumunda nüveleşme, kristal büyümesi, difüzyon, eriyiğin su içeriği, viskozite ve soğuma hızı değerleri önemli etkenlerdir. Sferolitlerde ana mineral alkali feldspat ve SiO2 mineralidir. İğneler bir nüve etrafında ilerleyebileceği gibi bir kristalin kenar ve köşelerinde de büyümüş olabilir. Resim 4.8.2.9: Ana mineral K feldspat ve diğer mineraller Nüveleşme, kristal büyümesi, ve mağmatik kayaç dokusu arasında sıkı bir ilişki bulunduğu bilinmektedir. (Lofgren, 1974). Nüve düzenli kafes yapısı olan katı malzemenin atom veya iyonlarının yan yana gelmesidir. 175 4. ARAŞTIRMA BULGULARI Mine TEKBAŞ CANDAR Riyolit, kayaçlar arazide bej, pembemsi bej renkli olup serttir. Birim içerisinde riyolitler ile birlikte ateş opaller içinde yer aldığı bölümlere geçişler sunmaktadır. Resim 4.8.2.10 : Kuvars etrafında gelişme gösteren K Feldspat ve sferolitik yapı Değişim tablosu; 2KAlSi5O8 + 2 HO2 + CO2→ H4Al2Si2O + 4SiO2 + K2CO3 Bu yolla meydana gelen serbest silis ya sularla gider yahut silis jeli haline geçerek sonradan opal veya kuvars meydana getirir. Ortoklazların ayrışma ürünleri arasında kuvars, Plajioklasların ise zeolit , epidot , serisit, kuvars ve kalsit vardır. 176 muskovit, serisit 4. ARAŞTIRMA BULGULARI Mine TEKBAŞ CANDAR Resim 4.8.2.11: Etrafı Fe ile çevrelenmiş sferolit kümeleri Resim 4.8.2.12: Merkezde kuvars ve onu çevreleyen K’ Feldspat 177 4. ARAŞTIRMA BULGULARI Mine TEKBAŞ CANDAR Resim 4.8.2.13: Sferolit, kuvars ve zeolitlere ait görüntü Zeolit: Kayaçta ikinci olarak en çok bulunan mineral formu zeolittir. Küçük jeodların iç kısmı tamamen ışınsal yapıda zeolitlerce hiç boşluk kalmayacak şekilde doldurulmuştur. Zeolitlerin gri renk tonlarında polarize oldukları gözlenmektedir. Kütahya- Simav bölgesinden alınan örneklerde gözlenen zeolitlerin boyutları, Eskişehir- Dereyalak bölgesinden alınan örneklerdeki zeolitlerden daha küçüktür ve iç kısımları doludur. Hatta zeolitler o kadar küçüktür ki ancak tek nikolde ayırt edilebilmektedir. İri, tek kristale ve damar dolgularına çok nadir olarak rastlanmaktadır. Sferolitlerde de zeolitlerdeki bu durum gözlenmektedir. 178 4.ARAŞTIRMA BULGULARI Mine TEKBAŞ CANDAR 4.9 Ekonomik Jeoloji Anadolu da Neolotik dönem öncesinden buyana sürekli gemolojik çalışmalar (obsidiyen ticareti, kuvars vazolar, akik işlemeciliği vb..) sözkonusudur. Anadolu medeniyetleri Müzesinde bunun en belirgin özellikleri görülebilir. (Obsidiyen, kuvars vazolar; Asur Ticaret Kolonileri Dönemi) Osmanlı döneminde Đstanbul dünyanın önemli kuyumculuk merkezlerinden biridir ve saraya özellikle Asya dan (Đran, Hindistan..), Orta Doğu’ dan (Kızıldeniz Zebercet Adası olivinleri) ve Afrika’ dan değerli taşlar gelmekte, bunlar genelde ermeni ustaları tarafından işlenmektedir. Birinci Dünya Savaşı sonrası ermeni ustaların büyük bir bölümü Amerika’ ya göç etse de Đstanbul Osmanlı kuyumculuğu geleneğini (pırlanta, zümrüt, yakut) hala sürdürmektedir. 70 li yıllardan sonra amatör ruhlu bazı emekli askeri ataşelerin ve konuya ilgi duyan jeologların çabası ile gemolojik objelere ilgi artar Henüz bu çalışmalar emekleme aşamasında iken ; Turgut Özal 2ın başbakanlığı döneminde yurtdışından işlenmiş taş ithalini serbest bırakılması ile yeni bir döneme girilir ve değerli taş ekonomisinde boyutsal, hızlı gelişmeler gözlenir. Bu gelişmelerin olumlu ve olumsuz etkilerini şöyle sıralayabiliriz. Uzak Doğu ülkelerinden ithal edilmeye başlayan, işlenmiş kuyumculukta kullanılmaya hazır ve çok ucuza malolan bu taşlar ülkenin yerli üretimini engelleyici olmuştur. Ancak ülkemizde daha önce böyle bir seri üretim mekanizması başlamış olsa idi bile gerek üretimin boyutları gerekse maliyetinin düşüklüğü nedeni ile Uzak Doğu malları ile rekabet edebilme şansı hiç olmayacaktı Nitekim Đstanbul Kapalı çarşı esnafının ve diğer girişimcilerin (örneğin Ünal Kardeşler Firması) bu konudaki çabaları hüsranla sonuçlanmıştır. Öte yandan bu yeni dönemin (ithal yarı mamul taşlar) olumlu sonuçları da unutulmamalıdır. Şöyle ki: Özellikle gelişen turizminde çok önemli katkıları ile ,gerek kuyumcular gerekse tüketicilerin yarı değerli süstaşlarını yeniden keşfetmiş, bilgileri artmıştır. 179 4.ARAŞTIRMA BULGULARI Mine TEKBAŞ CANDAR Böylece yeni bir takı kavramı gelişmiş ve taşlı gümüşlü modasal takı diyebileceğimiz çabuk tüketilip kendini yenileyen bir ekonomisi doksanlı yıllara damgasını vurmuştur. Bu gelişmelere paralel olarak özellikle güzel sanatlar fakültelerinde takı tasarımı yeniden ele alınmış, hatta Dünya Altın Konseyi Türkiye temsilciliği tasarım yarışmaları düzenlemiştir. Başka bir anlatımla altın ile çalışan kuyumcularda artık sarraf kuyumculuğundan, yarı değerli taşların da altın ile birlikte kullanılabildiği, güncel ve modasal kuyumculuğa geçmişlerdir. Bu arada Altan TÜRE ve Yılmaz SAVAŞÇIN’ ın önce antika dergisinde yayınlanan ‘’Anadolu Takıları’’ konulu tarihsel gelişimi anlatan makaleleri, daha sonra aynı yazarların Goldaş firması için çıkardıkları kitaplar (Kuyumculuğun Doğuşu, Anadolu ‘da Takının Tarihi) da konunun bilimsel akademik boyutunu oluşturmuştur. Günümüzde ülkemizin yarı değerli süs taşları çok değişik boyutlarda pazarlanmaktadır. Bodrum gibi yazlık bölgelerde, konuyu ayağa düşüren, kaldırımlara serdikleri gazete kağıdı üzerinde kuvars, ametist pazarlayanlardan üst düzey, ünik tasarımlar ile marka yaratmış sanatçılara (Gülbun SUERDEM, Mine EMEK, Şenol AKDENĐZ, Ester BENMAYOR) kadar uzanan bir yelpaze söz konusudur. Bu yelpaze içinde taş işleme ustaları (el işçiliği), gümüş ustaları ve pazarlayıcılar kadar artık tasarımcılarda önemlidirler. Aşağıda birkaç önemli üretim ve pazarlama atölyesine örnek vererek farklılıkları ortaya çıkartmaya çalışacağız. Đlhan AKDAĞ; Yeri , Üretimi ve Pazarlaması Mete ARIKAN Birsen GERÇĐN Eskişehir-Sarıcakayadaki dünyanın bilinen en eski ve en büyük kalsedon ocağının (Eskişehirde çıkan bu taş Roma Döneminde ihraç edildiği limanın ‘’ Đstanbul-bugünkü Kadıköy ve o dönemki adı ile CHALCEDONY liman kenti’’ adını almıştır) Ruhsat sahibi olan Birsen GERÇĐN Hanım bu taşları bir yandan ham ihraç ederken, bir yandan da Hindistan, Çin gibi ülkelerde çok ucuz işçilikler karşılığı işlettirmekte ve yarı mamul takı parçalarının yanı sıra, küçük plastik objeler ve 180 4.ARAŞTIRMA BULGULARI Mine TEKBAŞ CANDAR biblolar ürettirmektedir. Bu üretimler Đstanbul da pazarlanmakta veya mamul takı olarak ihraç edilmektedir. Yukarıda verilen üç örnekte de görüldüğü gibi, birbirinden çok farklı yaklaşımlar söz konusudur. Ve her şekildede ekonomik açıdan oldukça tatmin edici sonuçlar söz konusudur. Bu örnekler çoğaltılabileceği gibi artık ülkemizde Avrupa Gemoloji Birliği Test Laboratuarının temsilciği bile (Đstanbul Sn. Celal YAHYABEYOĞLU) açılmıştır.Tüm bu görüntünün ortasına odaklanacak olunduğunda, ülkemizdeki gemolojik gelişmeler ve yerli taşlarımızın optimal değerlendirilmesi için tek bir öneri söz konusudur. Bu öneri ne markalaşmak ne ünik tasarımlar ile butik tarzda, estetik kaygının ön plana çıkartıldığı üretimler ile piyasaya egemen olmaktır. Zira ucuz ve zevksiz Uzak Doğu seri üretimleri ile rekabetimiz hem olanaksızdır, hem de dünyada eşi olmayan, renk zengini Ankara Çubuk Agatlarına, Eskişehir Kalsedonlarına veya Dursunbey’ deki ince tabaka ametistlere yazık olacaktır. Agat madencilik ve Mineral madencilik Türkiyedeki takı sektöründe başarılı örneklerden sadece bir kaçı. Her iki vitrindede Turkuaz, zümrüt, ametist, opal, akik, aytaşı, yeşim, yakut, krizoberil,kuvars türleri gibi değerli, yarı değerli süstaşlarını görmek mümkün. Organik süstaşlarından inci, mercan talep gören takılar arasında yer almakta. 4.9.1: Boncuk biçimli mercan kolye 181 4.ARAŞTIRMA BULGULARI Mine TEKBAŞ CANDAR 4.9.2: Doğal şekilde mercan kolye Kolye, kolye uçları, yüzük, küpe, broş, bileklik, gibi takılar kesilmiş, biçimlendirilmiş ve sunuma hazır durumda bulunmakta. Ülkemizde takıların bir kısmı hazırlanırken bir kısmıda yurt dışından işlenmiş olarak geliyor. Özellikle Çin, Hong Kong , Tayland takı sektöründe oldukça ilerlemiş ülkeler. Bu ülkelerde fabrika gibi işlemeler yapılmaktadır. Yurdumuzda ise işletilebilecek pek çok saha varken sadece Eskişehir Sarıcakaya kalsedonu işletilmekte. 4.9.3: Çubuk şeklinde mercan kolye 182 4.ARAŞTIRMA BULGULARI Mine TEKBAŞ CANDAR 4.9.4: Ametist kristalleri Mineral madencilikte Ege üniversitesi takı tasarımı örgencilerinin harika tasarımlarını uygun değerlerde satışa sunulmaktadır. Burada sektörde eğitimin önemi ön plana çıkmaktadır. Takı ve aksesuar yapımında gümüş, altın gibi metaller kullanılıyor. Özellikle fiyatının uygun olması talep edildiği için gümüş daha çok kullanılmakta. Satış mağazalaında maliyeti düşük gümüşlü tasarımlar çoğunlukta bulunmakta. Ancak nadir olarakta altına işlenmiş taşlı takılar talep ediliyor. 4.9.5: Kalsedon saat örneği 183 4.ARAŞTIRMA BULGULARI Mine TEKBAŞ CANDAR Müşteri talebi daha çok renk uygunluğu yönünde. Gerek kişinin kıyafetine gerekse sevdiği renge yönelmesi genel çizgiyi belirliyor. Süstaşının adı, özellikleri ise REĐKĐ grubu tarafından biliniyor ve talep görüyor. Yabancı uyruklu müşterilerin konuya daha bilinçli yaklaştıkları belirtilirken yurt içinde üniversite eğitimi almış kesiminde takılara ilgi gösterdiği söylenebilir. Sektörde önemli bir hususta yapay taşların varlığı. Ülkemizdeki bir çok kuyumcuda altın ile yapay taşları işlemekte. Lakin kendisi bile süstaşının adını bilmemektedir. Ayrıca müşteriye gerçek taş adı altında yapay taşı sunmakta ve gerçek taş üzerinden değerlendirmektedir. Takı sektörü aynı zamanda ülkemizin en köklü sorunlarından biri olan işsizlik ile yaratmış olduğu istihdam alanı ile çözüm getirmektedir. Takı sektörü henüz gelişimini tamamlayamamış olmasına karşın ilerleyişe oldukça açık bir konumdadır bu noktada kültürel zenginliklerimizden kaynaklanan avantajlar çok iyi değelendirilmeli ve özgün tasarımlarla öne çıkılmalıdır. Oluşan bu sektörle beraber eğitimin önemi bir kez daha ön plana çıkmıştır. Her alanda olduğu gibi buradada başarı, ürün, tasarım, pazarlama ve satışta kaliteye bağlıdır. Takı sektörünün, eğitime adaptasyonun sağlanması ile sağlanan başarı sayesinde ilgili bölümden (uygulamalı takı teknolojisi) mezun olan öğrencilere yeni istihdamlar yaratılarak ekonomik açıdanda pek çok mezuna iş olanağı sunmaktadır. Tüm dünyada en büyük taş, metal firmalarının ürün sergiledikleri, yeni koleksiyon tanıtımları ile gerçekleşen bu katılımlarda altın, platin, pırlantalı takılar ile değerli süstaşları, inci, mercan gibi organik taşlarda tanıtılmaktadır. Özellikle son yıllarda bunlara ek olarak ürünün gösterişini, ihtişamını ortaya koyabildiği vitrin ve paketleme unsurlarıda tanıtılmaktadır. Uluslararası başarılarda alışveriş ve tanıtımın en verimli olduğu Uluslararası Fuarlara katılım söz konusudur. Etkin tanıtımını sağlamak amacı ile düzenlenen ses getiren ve dünya devlerini buluşturan fuarlar hem ülkemizi hemde ürünlerin tanıtımı açısından üreticiye, sektör üyelerine fırsatlar sunmaktadır. Bunların bazıları Japonyada IJT-Tokyo UluslararasıMücevherat Fuarı, Amerikada JSK Show, Dubai 184 4.ARAŞTIRMA BULGULARI Mine TEKBAŞ CANDAR de IFTA Uluslar arası Moda Mücevherat ve Aksesuarları Fuarı, Hong-Kong ta International Jewellery Show ve Almanya’ da gerçekleştirilen Uluslararası Fuarlar Tüketici gözü ile değerlendirildiğinde mücevhere olan anlayış değişmiş, takı aksesuar olma niteliğinin yanı sıra taşıyan kişiye ait karakteri yansıtan bir obje haline dönüşmüştür. 185 5. SONUÇLAR Mine TEKBAŞ CANDAR 5. SONUÇLAR VE ÖNERİLER 1- Tüflerin içerisinde bulunan Uranyum minerali Otunit’ in hidrotermal sirkülasyon sırasında çözülerek opal bünyesindeki mangan ve demirden oluşan dendritler içerisine yerleştiği belirlenmiştir. Bu nedenle analizlerde uranyum anomalileri gözlenmiştir. 2- Turuncu ve yeşil renkli dendritli opallerin kimyasal analizi sonuçlarına göre; turuncu rengin Fe, Mn ve Ti, yeşil rengin ise Ni ve Cr elementlerinden dolayı oluştuğu sonucu ortaya çıkmıştır. 3- Yapılan Termolüminesans TLD çalışmaları sonucunda Dereyalak bölgesinden alınan mavi, yeşil, turuncu renkteki opal oluşumlarının termolüminesans özelliği göstermediği belirlenmiştir. 5- Bu çalışma için kullanılan dendritik opaller gemolojik açıdan yarı değerli süstaşı grubuna girmektedir. Opaller, dilinimsiz bir yapıya sahip olmaları ve dendrit içermeleri nedeni ile estetik bir görünümleri vardır. Transparan özellik taşımamaktadır. Bol miktarda bulunmalarından ötürü işleme maliyetinin düşük olması yönünden seri üretim kolayca yapılabilir niteliktedir. Tüm bu özelliklerden dolayı kaboşon türü modellerde kesimleri yapılmıştır. 6- Eskişehir Dereyalak bölgesinde opal oluşumları için gerekli olan silis kaynağı volkanik tüflerin alterasyonu ve /veya çevre litolojilerden iyonik halde Si+4 taşınması ile beraber mağmatik gazların sağladığı silis getirimi olduğu belirlenmiştir. 7- Arazide yapılan jeoloji incelenmeleri sonucunda Dereyalak opalleri tüfler, killi kireçtaşları ve marn gibi volkano-sedimanter birimler arasında yataklanma sunmaktadırlar. 8- Turuncu, yeşil ve mavi renkteki opallerin 900 0 C, 1100 0 C derecelerde fırınlanmaları sonucunda renklerinde değişimler gözlenmiştir. Bunun sonucunda mavi renkteki opaller 900 0C de şeffaf, beyaz, krem renkte iken 1100 0C de mat beyaz renge dönüşüm göstermekte iken koyu yeşil renkteki opaller 900 0C de açık yeşile 1100 0C de koyu mavi, mor renge dönüşüm göstermişlerdir, turuncu renkteki opaller ise 900 0C de sarı beyaz renk sunarlarken 1100 0C de kırmızı beyaz renge dönüştükleri belirlenmiştir. 186 5. SONUÇLAR Mine TEKBAŞ CANDAR 9- Dereyalak bölgesinde kayaç boşluklarına yerleşmiş olarak bulunan opallerin dendritik yapıları dışında genel bir özelliğide kuvars kristalleri ile doldurulmuş yada astarlanmış merkezi bir boşluk içermeleridir. Boşluklu kısımların polarizan mikroskopu altındaki incelemeler sonucunda silis taneleri ile dolduruldugu belirlenmiştir. 10-Makro örneklerde Dereyalak opallerinin manyezit bir kabuk ile zarf şeklinde kuşatıldığı belirlenmiştir. SEM İncelemeleri Sonuçları 1- SEM fotoğrafları incelemelerinde, Dereyalak opal oluşumlarının bünyesinde yer alan ve ona dendritik olma özelliğini veren ağaç dalı görünümünde yapıların bir ağ dokusu gibi yayıldığı gözlenmiştir. Yapılan analizler sonucunda bu dendritik yapıların mangan ve demir bileşimli pirolusit oldukları belirlenmiştir. 2-Jel dokulu esas opal maddesi içerisinde sferolitik taneli yapıya sahip silis varlığı tespit edilmiştir. Bu sebeple opallerde jel doku yanında taneli dokununda birlikte bulunduğu belirlenmiştir. 3-Elementel değişiklikler renk değişikliklerine neden olduğu belirlenmiştir. Mn elementinin varlığında siyah dendritik yapıların, Ba elementininin beyaz renk oluşumlarının gözlenmesine neden olduğu belirlenmiştir. Fe li ksımlar ise kırmızımsı kahvemsi renklerde olduğu belirlenmiştir. Analiz sonuçlarında ortaya çıkan Ba elementi SEM fotograflarında beyaz lekeler halinde gözlenmiştir. Ba elementi makro yapıdamiktarına göre matlık ya da, parlaklık verdiği belirlenmiştir. 4-SEM fotografları incelemelerinde opal bünyesinde yuvarlağa yakın şekilde 1-5 µm boyutunda, ya da kılcal borucuklar şeklinde gözeneklerin olduğu belirlenmiştir. Yuvarlak yada yuvarlağa yakın şekillerin yüzey gözenekliği, kılcal gözeneklerin ise su tutma özelliği nedeni ile bünyede bulunan mikroyapılar oldukları belirlenmiştir. 5- SEM fotografları ile belirlenen, Dendritik opal bünyesindeki kılcal gözeneklerin uzun, ince kılcal borucuklar halinde ve birbirlerine paralel yerleşim sundukları belirlenmiştir. Diğer yüzey gözenekliliği ise gelişigüzel bir yerleşim sunduğu belirlenmiştir. 6- SEM çalışmalarında 900 0C ısıtılması ile ortamda su kaçışına bağlı olarak mikroyapıda kırılmalar ve mikroçatlakların varlığı belirlenmiştir. 187 5. SONUÇLAR Mine TEKBAŞ CANDAR 7- SEM fotoğrafları incelemelerinde 1100 0C ısı değerinde silis küreciklerinin varlığı belirlenmiştir. Bu küresel yapıların 50-100 µm boyutlarında oldukları belirlenmiştir. 8- Silis kürelerinin aralarında boşluk kalmayacak şekilde yerleştikleri SEM fotoğrafları üzerinde gözlenmiştir. Kürelerin diziliminin şekilsiz olmadığı, kristalin yapıda mineralleşmelere benzer yapıda SiO2 atomlarının düzenli kristal yığınları şeklinde yerleşim sundukları tespit edilmiştir. 9- Silis küreleri üzerinde gözeneklilik mevcudu gözlenmiştir. Küre gözenekliliği birkaç µm boyutlarında ve gelişigüzel olarak dağılım sundukları belirlenmiştir. 10- 1300 0C Isı değerinde SiO2 kürecikleri kısmen şekillerini kaybetmişlerdir. Düzensiz dağılım göstermektedir ve sayıca 1100 0C de gözlenen miktara göre daha az bulunmaktadır. 11- Büyük çaplı gözeneklilik bu 1300 0C ısı değerinde değerinde gözlenmemektedir. Mevcut gözenekler v harfi formunda izlenmektedir. 12- Turuncu ve yeşil renkteki opallerdeki renklenmenin kökeni incelendiğinde, kimyasal iz element analizleri sonuçlarına göre opal oluşumlarının küresel kristobalit taneciklerinden yapılı olması, bununla beraber bu kristobalit küreciklerinin dizilimin, düzensiz olmayıp kristalin yapılara benzer özellikler sunması, yani SiO2 atomlarının düzenli küresel yığışımlar halinde gözlenmeleri Fe, Mn ve Ti elementlerinin turuncu renkli opallere, Ni ve Cr elementlerininde opallerin yeşil renkli oluşunda etkin piğment oldukları belirlenmiştir. Ateş opali sonuçları 1- Opaller hidrotermal silisli çözeltilerde kolloidal formdaki silisin 100 0C nin altındaki sıcaklıkta, yüzey koşullarına yakın basınçta ve çökelimle oluşmuşlardır. Opalin dokanak yüzeylerine yakın olan örnekleri daha fazla çatlaklı iken merkeze doğru olan örnekler daha som bir sunmaktadır. 2-Demiroksit izleri taşıyan opalde nokta analizinde konsantrasyon sırasına göre Si, Al, Fe ve U saptanmıştır. 3- Opal, silis bileşimi gösteren bünyesinde bir mineraldir. Silisin katılaşmasındaki sıra göz önüne alındığında ; SilisR- opal CT- kalsedon R- kuvars Opalin yeri amorf ve kristalin arası (kriptokristalin) evreyi temsil etmektedir. 188 5. SONUÇLAR Mine TEKBAŞ CANDAR 4- Mikroskop incelemelerinde ateş opallerini içeren riyolitik kayalarda sferolitik yapı hakimdir. Sferolitler, alkali feldspatlardan oluşmaktadır. 5- İnce kesitlerde ve SEM çalışmalarında piroksen iğnecikleri, çubukları şeklinde yapıların olduğu belirlenmiştir. Piroksenlerden oluşan bu yapının 1300 0C ısıda ana formunu koruğu belirlenmiştir. 6- Ateş opallerinde Fe lekelerinin yoğunluğu dikkat çekicidir. Bunun ateş opallerinde turuncu renkte etken olduğu analizler ile desteklenmiştir. Ateş opalinde kırmızı, turuncu, sarıya kadar değişen renklenmenin nedeni ateş opali bünyesinde yer alan demir içerikli nanoinklüzyonlardan kaynaklandığı belirlenmiştir. 7- Doğal ateş opalinde homojenlik yok süngerimsi, heterojen bir yapı hakimdir. Tüm bunlar çökelme esnasında farklı elementlerin oluşturduğu heterojen yapıya neden olmakla beraber, doğal çökel ortamının bir göstergesidir. 8- Mikrostrüktür, taramalı elektron mikroskobu SEM yöntemiyle incelenmiştir. SEM incelemeleri ile ortamda iğnemsi yapıda Opal- CT Kristobalit çökelimine ve kuvars varlığına işaret etmektedir. 9- 900 0C de ısı değerine maruz kalan ateş opali örneklerinden elde edilen taramalı elektron mikroskobu sonucunda gözenek büyüklükleri 1-5 mikron arasındadır. Bazı gözenek boyutları nadir olarak 50 mikrona ulaşmaktadır. 10- 1300 0 C de ateş opalinde bünyeden su kaçışına bağlı olarak homojen gözeneklilik (eş boyutlu) görülmektedir. Gözenekler biçimsel olarak kılcal şekilde görülebilmektedir. 11- Turuncu renkteki ateş opalinde partiküllerin düzensiz olarak yerleştikleri belirlenmiştir. Buda play of color özelliği göstermeyen opallerin karakteristik bir niteliği sonucu görülen bir özelliktir. SEM sonuçları bunu desteklemektedir. Play of color özelliği sunan opallerde ise silika düzenli bir sıralanma sunmaktadır. 12- Petrografi çalışmaları ile ateş opallerinin riyolitik tüfler içerisinde bulundukları belirlenmiştir. 13- İnceleme alanımız olan Dereyalak ve Simav –Karamanca bölgelerinde killeşme sözkonusu olmadığı gibi yaygın silisleşme ve sosonitik genç volkanizma söz konusudur. Bu bağlamda incelenmiş olan opaller mağmatik kökenlidir diyebiliriz. 189 5. SONUÇLAR Mine TEKBAŞ CANDAR Tartışma 1- Takı ve aksesuar yapımında gümüş, altın gibi metaller kullanılmaktadır. Özellikle fiyatının uygun olması talep edildiği için gümüş daha çok kullanılmakta. Satış mağazalarında maliyeti düşük gümüşlü tasarımlar çoğunlukta bulunmakta. Seri üretim ile taşların değeri düşürülmemelidir. Özellikle konunun ciddiyeti açısından büyük tasarım firmaları ile yapılabilecek anlaşmalar büyük ölçüde önemlidir. Bu firmalar ile hem sektörde istihdam alanı oluşturulabilir, hemde süstaşlarının önemi bir kez daha vurgulanabilir. 2- Sektörde önemli bir hususta yapay taşların varlığı. Ülkemizdeki bir çok kuyumcuda altın ile yapay taşları işlemekte. Lakin kendisi bile süstaşının adını bilmemektedir. Ayrıca müşteriye gerçek taş adı altında yapay taşı sunmakta ve bunlar gerçek taş üzerinden değerlendirmektedir. Bu hususta sertifika konusu büyük önem arz etmektedir. Ancak sertifika sahibi kuyumcuların taşlı tasarımlarını müşteriye sunmasına izin verilmelidir. 190 KAYNAKLAR ABBAK, N., 2002. Ülkemiz süstaşlarının Selçuklu Motifleri ile Bezenerek Üretimlerine Örnekler, Bornova,İzmir, Dokuz Eylül Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Jeoloji Mühendisliği Bölümü, Yöneten; Prof. Dr. Rezan BİRSOY AKAY, E., HASÖZBEK, A., VE ERDOĞAN, B., (2004), Simav (Kütahya,Batı Anadolu) Çevresinde Menderes Masifinin Kuzey Kenarının Ecrimi, 57. Türkiye Jeoloji Kurultayı, 2004, s.133. ARCASOY, A., 1988. Seramik Teknolojisi, Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi, İstanbul AREM, J., 1987, Color encyclopedia of gemstones AYTER, A., 1996. Kuyumculukta Meslek Sanatı, İstanbul BAŞ H., 1983. Domaniç Tavşanlı, Gediz, Kütahya yörelerinin Tersiyer jeolojisi ve volkanitlerinin petrolojisi: MTA Rap, 7293 (yayımlanmamış), Ankara BROWN, G., 2002. Louısıana Opal, Allgem Services, Albany Creek, Queensland, Volume 21, Number 6, April-June, Australian Gemmologists BEATTİE, R, 2002. deposit of precious opal,Brisbone Queensland, Volume 21, Number 6, April-June, Australian Gemmologists BİRSOY, R.,1983. Kuvarsın Dumanlı renklenmesi, DoğaA1,8,1,pp.511-512 COENRAADS R. R., AND POGSON, E. R., 1998. An occurence of mıcrocrystallıne opal Nıpple Mountain, Kelowna, Brıtısh Columbia, Canada, The Australian Gemmologıst Journal Volume 20, Number 2, April-June DAĞ, F., 1978. Balıkesir- Dursunbey-Gügü Köyü Ametist ön etüt raporu rapor no; 0434 MTA yayınlanmamış DORA, O.Ö., KUN, N., SAVAŞÇIN, M.Y.,1986. Menderes masifinde bir soy mineral: Diaspor. E.Ü. Journal of sciences Faculty Series B, Suppl. 8, pp. 69-80 ERCAN, T., DİNÇEL, A., METİN,S., TÜRKECAN, A., VE ERDOĞDU, G., 1978. Uşak yöresindeki Neojen havzalarının jeolojisi: Türkiye Jeoloji Kur. Bül.., 21, 2, 97-106 ERCAN, T., GÜNAY, E., SAVAŞÇIN, M.Y.,(1983) Simav ve çevresindeki senozoyik yaşlı volkanizmanın bölgesel yorumlanması MTA Dergisi, s. 86-101 191 FRITISH,G., OSTROOUMOV, M., RONDEAU, B., BARREAU, A., ALBERTİNİ, D., MARİE, A.M., LASNİER, B., WERY, J., 2002. Mexican Gem Opals Nano-and Micro-Structure Origin of Color Comparison With Other Common Opals of Gemmologıcal Significance, The Australian Gemmologıst Journal Volume 21, Number 6, April-June GORDON, A., Gemstones/minerals.er.usgs.gov/minerals/pubs/commodity/gemstones/290498.pdf. GÖZLER, Z.M., CEVHER, F., KÜÇÜKAYMAN, A., 1985. Eskişehir Civarının Jeolojisi Ve Sıcak Su Kaynakları, MTA Dergisi, GÖK, S., 1974. Bayramiç- Dikili-Ayvalık, İvrindi ilçeleri civarındaki bazı opal zuhurlarının incelenmesi raporları. Rapor no: 5277 MTA yayınlanmamış HATİPOĞLU, M.,1996. Mineralogical and Gemological Investigation of Barred and Banded Agates of Çubuk ( Ankara) Area . Dokuz Eylül Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü Doktora Tezi HAN, G., 2002. Ülkemiz Süstaşlarının Optimal Ekonomik Değerlendirmesine Örnekler, İzmir, Dokuz Eylül Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Jeoloji Mühendisliği Bölümü, Yöneten; Prof. Dr. Yılmaz SAVAŞCIN HASÖZBEK, A., AKAY, E., VE ERDOĞAN, B., 2004. Simav Mağmatik Kompleksinin Jeolojisi, Petrolojisi ve Evrimi, 57. Türkiye Jeoloji Kurultayı Bildiri Özleri Kitabı HAMİLTON , WR., AR WOLLEY, AC BISHOP, 1990. mınerals rocks and fossıls JENSEN, D.E. , Gettıng acquainted with minerals, KİBİCİ, Y., 1984. Sarıcakaya masifinin jeolojisi petrografisi ve petrografik etüdüT.C. Anadolu Üniversitesi yayınları yayın no:19 Eskişehir KİNNAİRD, A. J., 2002. A note chocholate-brown opal associated with volcanic rock in Somaliland, The Journal of Gemmology, Volume 28, Number 1,p 81-84 KRAUSKOPH,K.B., 1982, Introduction to Geochemistry, 2 nd edition. Mc.GrawHill book company. P. 405 KUMBASAR,L., 1977. Silikat mineralleri KETİN, L., 1982. Mühendislik Jeolojisi 192 LÜLE, Ç, 1998. Muğla-Milas- Küçükçamlıktepe Diaspor oluşumlarının Mineralojisi, Oluşum koşulları, ve Gemolojik Özellikleri Ankara Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü Master Tezi LİDDİCOAT, R. T., 1989. Handbook of Gem Identification,ISBN 087311-021-8, Copy right 1989 by the G.I.A. LOFGREN, G., 1974. An experimental study of plagioclase morphology: isothermal crystallization. Am. J. Sci., 274, 243-273 MATLİNS A.G., AND BONANNO, A.C., 1997. Gem Identification made easy, Wood Stock, VT: Gemstone Press Mc Kenzie, W.S., DONALDLSON, C.H. and GUILFORD, C., 1982. Atlas of ıgneous rocks and their textures. John Wiley, 148 p NASSAU, K., Gemstone enhancement, 1994 OYGÜR, V., 1997. Bir Epitermal Cevherleşmenin Anatomisi: Mumcu ( BalıkesirSındırgı), İç.-Batı Anadolu, MTA Dergisi 119, 63-72 OBERSTEIN, I., GAN, R., 2000. Supplıes and equıpment for the jewellerydıamond trade, gemologıcal ınstruments, Rubın&Son 50 th anniversary edition New York, London, Hong Kong OYGÜR, V., ERLER, A., (1999), Jasperoid tipi epitermal cevherleşmeye batı anadoludan bir örnek: degirmenciler antimuan cevherleşmesi (Simav Kütahya),MTA Dergisi 121, 97-113, ÖZEN, H., SARIFAKIOĞLU, E., GÜLTAŞLI, Ö. F., SAYAK, H., ÇOLAKOĞLU, A., 2004. İnönü (Eskişehir) Güneyinde Yeni Bir Ofiyolit Bulgusu Ve Petrojenezi, 57. Türkiye jeoloji kurultayı bildiri özleri kitabı OYGÜR, V., ERLER, A., 1999, MTA Dergisi 121,97-113, Jasperoid Tipi Epitermal Cevherleşmeye Batı Anadoludan Bir Örnek: Değirmenciler Antimuan Cevherleşmesi Simav- Kütahya ÖZGEN, H., Elmas, 1993. İstanbul JENSEN,D., George Letchworth Englısh, gettıng acquinted with minerals PEARSON,C., 1998. Diamonds-The demand equation : Mining Journal, v.331, no. 8505, November 6, p.7. SAVAŞÇIN,Y., TÜRE, A., 1985-1988. Anatolia Jewellery, Antika Dergisi 193 SAYAR, M., 1995. Mineraloji ve Jeoloji SCHUMANN, W., 1997. Gemstones of the world .NY Sterling Publishing Co. SCHELLNEGGER J., 2002. Classification of Natural Opal Type 1, The Australian Gemmologıst Journal Volume 21, Number 7, July-September SEYİTOĞLU, G., (1997), The Simav Graben: An example of young EW Trending Structures in the Late Cenozoic Extensional system of Western Turkey,Turkısh J. Earth Sci., 6, (1997),135-141 SHAFFER ,P., HERBERT, S.,ZIM, Goldenpress Inc.New York SMİTH, I. S., 2004. ganoksin.com. TEKBAŞ, M., 2002. Beril Grubu Süstaşı: Aquamarine, 55. Türkiye Jeoloji Kurultayı MTA Ankara 11-15 Mart TEKBAŞ, M., 2003. Anadoluda kullanılmış bir süs taşı Turkuaz, Mühendisliğin 10 yılı Isparta sempozyumu, Mayıs WEBSTER, R., 1994. Gems ‘’Their Sources, Descriptions and Identification’’ , Reed Educational and Professional Publishing Ltd, Oxford, pp. WEBSTER, R., 1961. Webster s New İnternational Dictionary of the English Language, G&C. Merriam Company, Springfield,M. A, Second Edition,3, 194 p. YAMAN, T., 1996. Süstaşlarında Yeni Ürün Tasarımı ve Pazarlamanın Önemi İzmir, Dokuz Eylül Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Jeoloji Mühendisliği Bölümü, Yöneten; Prof. Dr. Yılmaz SAVAŞÇIN YAMAN, F., 1996 Süstaşlarının Özellikleri Şekillendirilmesi ve Ekonomisi, İzmir, Dokuz Eylül Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Jeoloji Mühendisliği Bölümü, Yöneten; Prof. Dr. Yılmaz SAVAŞCIN, Bornova, İzmir,Temmuz, 194 ÖZGEÇMİŞ 1976 Yılında Adana’ da doğdum. 1992 Yılında Çukurova Üniversitesi Mühendislik Mimarlık Fakültesi Jeoloji Mühendisliği Bölümünü kazandım. 19961997 yılı arasında 1 yıl süre ile YADEM’ de yabancı dil eğitimine katıldım. 1997 Yılı itibarı ile Araştırma Görevlisi olarak Çukurova Üninersitesi Jeoloji Mühendisliği bölümünde göreve başladım. Master tezimi mineraloji-petrografi anabilim dalında Mersin ofiyolitleri ve mağmatik kompleksi konusunda 2000 yılında tamamladım. Aynı yıl doktora eğitimime başladım. İngilizce bilmekteyim. Evliyim, Arda adında bir oğlum var. 195 EKLER Ek 1.1 Gemolojik Terminoloji Ek 4.1.8 Isıl Işıldama Fenomeni (Termal Işıldama) 4.1.8.1 Giriş 4.1.8.2 TI D Nedir? 4.1.8.3 TLD Olmayan Doz Ölçerler 4.1.8.4 Termal Işıldama Zamanı 4.1.8.5 Termal Işıldamada Genel Sıra Kinetikleri Modeli 4.1.8.6 Diferansiyel Denkleminin Ardındaki Fizik 4.1.8.7 Termolüminesans Teorisi 4.1.8.8 Termolüminesans Kinetikleri Ek 4.9.1 Kıymetli Taş Ve Maden Kaçakçılığı 4.9.1.1. Giriş 4.9.1.2. Düşük ayarlı altın olaylarında yapılması gereken hususlar 4.9.1.3. Kıymetli taş ve maden kaçakçığı olaylarında yapılması gereken hususlar Şekil 4.9.1.1: Bazi önemli mücevher taslarının fiyatları Şekil 4.9.1.2: Gram üzerinden bazı süs taşlarının değerlendirilmesi (2004 yılı itibarı ile) Şekil 4.9.1.3: Dünya elmas üretimi (süs taşı ve toplam endüstriyel) (bin karat) Şekil 4.9.1.4: Dünya kıymetli ve yarı kıymetli taş üretimi Şekil 4.9.1.5 : Yurt Dışında üretilen süstaşı miktarı toplam olarak fiyatı Şekil 4.9.1.6: sentetik süstaşlarının ithal edilen miktarlarının parasal değeri Şekil 4.9.1.7: ithal edilen imitasyon süstaşlarının değeri Şekil 4.9.1.8 : Kesilmiş renkli süstaşlarının karat üzerinden fiyatı (yurt dışında) 196 Ek 1.1 Gemolojik Terminoloji Mineral, kayaç, süs taşı yada benzer herhangi bir isim. Tüm bunlar kuyumculukta, mücevhercilikte, müzelerde süs taşları yada mineraller olarakta tanımlanabilir. Ancak marketçilik sektöründe yani piyasa tanımlamaları ile gemoloji biliminde kullanılan tanımlamalar bazen birbirinden farklı olabilir. Bu nedenle aşağıda süs taşları ile ilgili olarak bazı tanımlamalara yer verilmiştir. Gemoloji: Gemoloji süstaşı bilimidir. Mineralojinin yeni bir alt disiplin olarak kabul edilmektedir. Gemolog: Süstaşlarını, biyolojik materyalleri tanımlayan, sentetik-imitasyon materyallerin ayırdımını yapan, onları değerlendiren, işlem uygulayabilen kişiler gemolog olarak tanımlanmaktadır. Gemologların çalışmaları şu şekilde sıralanabilir. 1- Doğal, gerçek süstaşlarını sentetik ve imitasyonlardan ayırmak. 2- Zenginleştirme-iyileştirme işlemlerine tabii tutulmuş doğal-sentetik ve imitasyon süstaşlarını tanımlamak 3- Tüm süstaşlarına ve diğer materyallerin değerini belirlemek 4- Süstaşlarının ve diğer materyallerin kalitesini belirlemek Süs taşı: Doğal olarak oluşmuş, nadir bulunan, güzel ve çekici özellikte, dayanıklı, sağlam ekonomik değer taşıyan minerallere süs taşı denir. Bu taşlar genelde kuyumculukta kullanılmaktadır. Bazıları hariç inorganiktir. Mercan, inci, amber gibi süs taşları organik kökenlidir. (bitki-hayvan kalıntıları) Süs taşların da farklı terimlerde kullanılmaktadır. Kıymetli taş, mücevher taşı, süs taşı, değerli taş, renkli taş, yarı değerli taş, yüzük taşı. Süs taşları ya da kıymetli taşlar olarak tanımlanan malzemeler yarı kıymetli ve kıymetli süs taşları olmak üzere iki grup altında incelenirler. Süs taşları doğada yaygın olarak bulunan karbon, aluminyum, silisyum, kalsiyum ve magnezyum gibi elementler tarafından oluşturulur. Değerli taş: Bu terim süs taşları için kullanılır. Örneğin elmas, zümrüt, yakut, safir gibi. Diğer yandan değerli taş dendiğinde nadirlik, güzellik, parlaklık, renk yansımaları gibi özellikler taşıyan materyaller olarakta tanımlanabilmektedir. Diğer materyaller:Diğer materyaller grubuna giren unsurlar 1- Kayalar: Bunlar birkaç mineralin bir araya gelmesinden oluşurlar. Örnek: Lapis Lazuli = kalsit+pirit+sodalit 1- Non-Kristalin materyaller Bunlar kristalin olmayan amorf materyallerdir. Örnek: opal 2- Ornamental materyaller Bunlar transparan özellikte olmamakla birlikte tüm güzelliklerini taşıdıkları güzel, çekici yüzey renklerine borçludurlar. Örnek: Malakit yeşil 3- Organik gem materyalleri Canlı organizmalardan oluşan süstaşları grubudur. Ivory, Amber, Mercan, İnci, Kehribar örnek olarak verilebilir. İnsan yapımı-El yapımı ürünler: Süstaşı olarak farklı bir gruptur. Bunlar sentetikler ve imitasyonlar olarak iki gruba ayrılır. Sentetik yada artificial: El yapımı; gerçek eşdeğerleri ile aynı fiziksel özelliklere, kimyasal kompozisyona, kristal yapısına ve optik özellikler taşırlar. Doğal süs taşları gibi görünürler. Oluşumları laboratuvar ortamıdır. Sentetikler her zaman için imitasyonlara göre biraz daha pahalı olmuşlardır. Sentetik safir, sentetik elmas İmitasyon- Simulated- Simulant: El yapımı süstaşı gerçek doğal süs taşına çok benzerlik sunarlar. Ancak kimyasal olarak doğal süs taşlarından oldukça farklıdır. Sadece dış görünüş olarak doğal eşdeğerleriyle benzerlik sunan el yapımı materyaller imitayon olarak tanımlanırlar. Pek çok imitasyonun yapımında cam, plastik ve kompozit taşlar kullanılır. Değerli süs taşı kavramı: Süstaşı içerisinde önceden var olan yada sonradan oluşmuş bir takim birikimler, inklüzyonlar, v.b. tasin saydamlik, şeffalık, temizlik gibi özelligini bozduğu söylenebilir (dogal yakut, safir ve bazi mücevher taslarinda oldugu gibi). Ancak tüm bunlarla beraber bu birikimler bazı süs taşlarının güzelligini hatta degerinide arttırmaktadir. Hatta bazi taslarda bu birikimler taşın geldigi ülkenin belirlenmesinde kullanılan birer iz, birer ipucu olarak tanımlanabilmektedir. Carat: Gemolojide kullanılan ağırlık birimi ölçüsüdür. 1 carat = 0,2 gram dır. Carat mineral için bir boyut ölçüm birimi değildir. Kaba: Tamburlama, kesme, parlatma gibi tüm işlemlerden önce doğal haldeki kristal formuna denir. Kesim: Bileyleme, öğütme, daha sonrada gemtaşını parlatma olarak tanımlanır. Kaboşon yada faset kesim olarak yapılabildiği gibi fancy şekillerde de kesim yapılabilir. Baget kesim: Fransızca Baguette (çubuk-sopa) sözcüğünden ileri gelir. İnce ve uzun şekilde traşlanmış bir elmas formudur. Basit kesim: Genellikle taçta ve külahta sekizer faset bulunan kesim. Fransızcada ‘’sekiz sekiz’’ anlamına gelen ‘’Huıt Huıt’’ dilimize ‘ vit vit’ olarak geçmiştir ve genel olarak basit kesimleri tanımlamak için kullanılır. Karışık Kesim: Taşın tabla ve külah kısımlarının ayrı esaslara göre kesilmeleri. Örneğin üstü pırlanta kesimi, altı basit kesimle kesilmiş bir elmas. Sekize sekiz kesim: Çok küçük, yuvarlak, doğal inci. Bunlar genellikle 2 mm boyutunda altında bulunurlar. Özellikle antik mücevheratta kullanılmaktadır. Kuyumculukta vit vit adı verilmiştir. Faset: Küçük kare, geometrik parlatılmış yüzler olarak tanımlanabilir. Gemtaşı yüzeyi belli bir açı ile kesilir ki bu kesimde taşa ekstradan bir parlaklık kazandırılır. Amaç taşın doğal parlaklığının yanısıra yapılacak doğru kesim ile parlaklık kazandırmaktır. Kaboşon: Gem taşlarını kesme yöntemlerinden birisidir. Yüzeyde bir yada iki eğri yüzey ile şekillenir. Bu eğriler konkav yada konveks olabilir. Pırlanta kesim : Özellikle faset kesilebilecek nitelikteki taşlar için oldukça uygundur. Örneğin elmaslar. Bu yöntemde 3 köşeli kesim yapılır. Markiz: Özel bir forma göre yapılmış elmas kesimi. (Birbirini çok az kesen iki dairenin ortak kesişme alanına benzer) Zümrüt kesim: İki yan kenarı uzun bir sekizgen şeklinde yapılmış olan kesim. Tabla: Bu terim faset kesilmiş bir süstaşının tepedeki en geniş faset yüzeyini ifade eder. Bufftop: Tepede bulunan kısımda kaboşon kesim, tabanda ise faset kesim uygulaması için kullanılan bir terimdir. Tumbling: Gem taşının bir tambur içinde yuvarlatılması, çevrilmesi, aşındırıcılar yardımıyla yuvarlatılması, parlatılması ve onların düzensiz olan köşeler ve yüzeylerinin bu yolla şeklillendirilmesi işlemleridir. Melee: Terim genel olarak kesilmiş küçük süstaşları için kullanılmaktadır. Bunlar ağırlık olarak 0,2 carat yada daha da az olan süstaşlarıdır. Pek çok melee yuvarlak şekillidir. Kübik zirkon : CZ olarak simge edilmektedir. Doğal olmayan insan yapımı olan elmaslar için kullanılan bir terimdir. Kedi gözü: Yarı transparandan opaka kadar değişen özellikteki, sarımsı kahverengimsi, kahverengi, kırmızımsı kahverengi olan kuvarslarda ve en yaygın olarak krizoberillerde gözlenen bir özelliktir. Dalgalı kedi gözü özelliğinin farklı bir türüdür. Birbirine paralel gibi görünen ve taşı çevirdikçe hareketli izlenimi veren ışık hüzmeleri şeklinde tanımlanır. Kedi gözü yansıması mineralin iç yapısı ile ilgili bir özelliktir. Sertlik: Yüzey aşındırmalarına, etkilerine karşı taşın karşı koyma direncidir. Kırılmaya karşı gemtaşının direncidir. İnklüzyon: Yabancı maddeler, taşın bünyesinde gömülü cisimcikler için kullanılan terimdir Opak: Süstaşının ışığın içinden geçmesine izin vermediğinde kullanılan terimdir. Montür: Taşların monte edildiği mücevherin üst kısmı Sentetik süs taşları Sentetik, laboratuvar ürünü, el yapımı eş anlamlı olarak kullanılmaktadır. Sentetik taşlar doğada bulunan taşların laboratuvarlarda ileri teknoloji ile üretilmiş yapay türleridir. Sentetikler doğal süs taşları ile aynı optik, fizik ve kimyasal özelliklere sahiptir. Dolayısıyla birbirlerinden ayırt edilmeleri son derece zor olup ancak özel donanımlı laboratuvarlarda mümkün olabilir.(Yahyabeyoğlu, M. C. 2002) Süs taşlarının tüketicileri arasında zamanla kendilerine iyi bir yer edinmesi ile birlikte gerek ekonomik oluşları, ve gerekse güzelliklerinin gerçek olanlardan farksız oluşu insanların sentetik üretime yönelmesine neden olmuştur. İlk olarak 1900 lü yıllarda gerçek süs taşlarına benzeyen sentetik üretim yapılmaya başlandığı bilinmektedir. Sentetik olarak üretilen ilk süs taşı yakut olarak bilinmektedir. Daha sonra farklı tekniklerde kullanılarak, eritme tekniği gibi, safir ve diğer bazı süs taşlarının ( rutil, stronsiyum titanat) üretimi gerçekleştirilmiştir. İlk sentetik süstaşı 1838 de denendiğini ve bunun sadece bir bilimsel deneme olduğu belirtilmiştir.( Schumann 1997, p 243) Fransız kimyacı Verneuil gem kalitesindeki sentetik yakutu 1888 de üretmeyi başarmıştır. Sentetik mavi safirler 1910 da üretildi, daha sonra renksiz, sarı, yeşil renklileri eklendi. Alexandrit ve renkli safirlerinde üretimi gerçekleştirilmiştir. ( Schumann 1997, p 243) Star yakutların, safirlerin ve rutilin üretimi 1947 de gerçekleştirilmiştir. 1910 yılında sentetik spinel, 1940 ta sentetik zümrüt üretimi başarı ile sonuçlanmıştır. Daha sonraları 1948 de diamonit yada titania olarak bilinen sentetik rutil yani elmasın sentetiği üretilmiştir. YAG ise 1969 da başarı ile gerçekleşmiştir. (Schumann 1997, p 246) Sentetik süstaşlarının yapım metodları; Flux metodu, Flame fusion Float zoning Hidrotermal metodu Scrull melting Bars and belt metodu Sentetik süstaşlarının başlıcaları Ametist, beyaz topaz, mavi topaz ıolite, rodolit, zümrüt, peridot siyah onix, yeşil agat, yakut mavi safir, inci, aytaşı dumanlı kuvars, amber, lapis opal, sitrin, granat (Smith, S.,) İmitasyon Süstaşları İmitasyon süs taşları doğal olanlarla sadece renk olarak benzeşirler. Onun haricinde doğal süs taşlarıyla aynı olan hiçbir kimyasal, strüktürel yada fiziksel özellikleri taşımazlar. Sentetik olsun veya olmasın herhangi bir taşın bir başka isim altında sunumuna imitasyon ( taklit) denir. İnci adında satılan boncuklar, kehribar adında satılan plastikler, taş adında satılan camların hepsi birer taklit örneğidir. (Yahyabeyoğlu M.C.) İmitasyon süs taşlarına en güzel örnek kübik zirkon verilebilir. Kübik zirkonlar elmasların yerini alan imitasyon süs taşlarıdır. Bunun yanı sıra kırmızı cam da doğal yakut unu yerine yapılan imitasyon üründür. Fakat kırmızı cam hiçbir fiziksel veya kimyasal özelliği ile yakut ile benzerlik sunmaz. Cam, plastik ve seramikler imitasyon süs taşları için kullanılan temel malzemelerdir. Bu konuda önemli hususta plastiklerin imitasyonların oluşturulmasında kullanılmalarıdır. Özellikle amber, ıvory ve diğer bazı opak materyallerin imitasyonlarının yapımında plastikler kullanılmaktadır. Ayrıca yine zümrüt, turkuaz gibi bazı süs taşlarının yüzey kaplamaları yapılması amacı ile yine plastikler kullanılır. Ancak plastikler bilindiği gibi gem kalitesinde değillerdir. Plastik Amber için Amberdan, plastik opaller için ise Opalite terimi kullanılır. (Liddicoat, 1989) 1998 Yılında Charles&Coulvard diğer adıyla C3 Inc. Pırlantayı aratmayacak güzellikte olduğunu iddia ettikleri bir taklidi '‘Moissanite'’ adı altında ilk kez piyasaya sürdüler. New York’ ta on ünlü kuyumcuya sorulan bu taş tam sekiz kuyumcu tarafından pırlanta diye kabul gördü. Elmas test cihazlarını yanılgıya uğratan ve nerdeyse pırlanta kadar sert olan bu maden aslında kullandığımız zımpara taşından başka bir şey değildi. Biraz şekil değiştirip pırlanta olarak karşımıza çıkmıştı. (Yahyabeyoğlu M.C.) (Schumann 1997, p 342) Eski Mısırlıların camdan ilk imitasyonları yaptıklarını çünkü gerçek olanların çok pahalı yada çok nadir olduklarını belirtmiştir. Mısırlılar tarafından ilk imitasyonlar 7000 yıl önce yapılmıştır. Turkuazın imitasyon olarak yapımı bu dönemde gerçekleştirilmiştir. Turkuaz renkli seramik materyal, ısıtılmış fayans, boncuklar, yüzükler, bilezikler şeklinde bulunmaktadır. (Matlins and Bonanno 1997, p 227) Mineraloid: Süs taşlarının çoğu oldukça sert ve stable minerallerdir. Sadece birkaç süs taşı ve oksitlerin bazıları ise tek bir elementten oluşmaktadır. Tıpkı elmasın saf karbon olduğu gibi olabilir. Bazı süs taşlarına tam olarak mineral denemez. Bunlara mineraloid denir. Mineraloidlere örnek olarak amber, opal ve moldavite verilebilir. Bunların oluşumları diğer süs taşlarından biraz farklıdır. Ek 4.1.8 Isıl Işıldama Fenomeni (Termal Işıldama) TI olayı hem radyasyonun dozunu hem de yarılanma ömrünü ölçen bir metottur.Ancak başarısına rağmen bazı zorlukları da özellikle de uygulamada vardır.Örnek olarak ; okunma fazında örneğin ısıtılmasıyla örnekte meydana gelen değişiklikler radyasyon ve ısınmanın etkisiyle oluşan hassasiyet ve bazı dozu ölçülen materyallerde doğrusal olmayan doz bağımlılığı gözlenmesi bir diğer nokta örneğin değerlerinin okunduğu durumda ısıtıldığında TI sinyali silinir.Bu da örneğin yeniden okunmasına yardımcı olur.Fakat ölçülen miktarın tekrar okunmasını önler.Optik olarak uyarılmış ışın kullanımı çok popüler bir hale gelmiştir.Burada örneğin birden fazla kez okutulması olasılığı oluşabilir.Bu da şu şekilde oluşur; uyarılmış ışın küçük vuruşları enerjinin tükenmesine sebep olabilir.Bu da doz ve doz oranında süper doğrusal bir durum ortaya çıkarabilir. 4.1.8.1 Giriş TI katı cisimlerin belli bir sıcaklıkta ve ışık saçarken enerjiyi emdiği ve bu enerjinin de ışık olarak serbest kaldığı fiziksel bir olaydır. Örnek ısıtıldığında enerjiyi açığa çıkarır.TI dan salınan ışık, yoğunluk ve sıcaklık olarak.tepe noktaları verecek şekilde kaydedilir.Uygun koşullar altında yayılmış TI ışık yoğunluğu emilen dozla doğru orantılıdır.Kalibrasyon doğruysa verilen radyasyon aralığında değerlendirilebilir.Düzenli dosimetrik uygulamalarda tekrar edilen ölçümlerde tekrar üretilebilir ve sonuçlar elde edilebilir ;bu ikisinin arasında ki doğrusal ilişki radyasyonun cinsine ve uzun süreli kararlığa bağlıdır. Bir Metaryali İyi Bir Termal Işıldar Ölçer Yapmak İçin Gerekli Temel Nitelikler 1) Yeniden Üretilebilirlik: Bu kesinlikle bir gerekliliktir.Ancak kuvars gibi bazı materyallerde hassaslaşma ortaya çıkabilir.Bu da 500 oC de akkorlaşan ışık saçma olayının sonucunda oluşan hassasiyetin artmasıdır. 2) Kararlılık: Eldeki örnekten ışıma elde edildiğinde, potansiyel TI sinyali ısıtılmanın başından itibaren kararlı olmalıdır.Beklenen bir sinyalin kaybolması durumu bazı durumlarda gözlemlenebilir.Örneğin ‘ normal ’ sinyal kaybolması parametrelerle durumunda beklenen orantılıdır.Normal olmayan termal sinyal yok olma kaybolması tutulan bazı materyallerde gözlemlenebilir.Bu durumda beklenen sinyalin sönmesi zirve parametrelerinden çok daha hızlı olur. 3) Doğrusallık: Emilen bir dozun basit bir şekilde yeniden oluşturulması için TI sinyalinin doğrusal olması son derece istenen bir durumdur.Çok iyi bilinen LİF gibi dosimetrik materyallerde ve pek çok materyalde süper doğrusallık bulunur.Bu durum radyasyon geçişlerinin uyarma ve ısıtma yoluyla radyasyonsuz merkezlere geçişi modeline dayanılarak açıklanabilir. 4) Doz Oranı Bağımsızlığı: Eldeki örneğe uygulanan toplam doz göz önünde bulundurulduğunda, bazı durumlarda ölçülen TI doz oranının fonksiyonudur. Böylece uzun dönemde uygulanan küçük oranlı bir doz, kısa dönemde uygulanan aynı dozla ve yüksek oranlı bir dozla kıyaslandığında farklı miktarlarda yayılan TI şeklinde ortaya çıkar. 4.1.8.2 TI D Nedir? Termalışıldama ölçer (TD) kristal yapıdaki radyasyonu iyonlaştırarak, serbest elektronların tutulmasına neden olan termalışıldar fosfor maddeleridir. Termal ışıldama tutulmuş elektronların serbest kaldıkları ve kararlı bir duruma geçtikleri zaman oluşan ışığın emisyonudur. Elektronların kaçma olasılığı fosforun sıcaklığının artmasıyla daha da artar. TLD’nin sıcaklığı doğrusal bir şekilde arttığı zaman TI’nın emisyonu zamanın bir fonksiyonu olarak belirlenirse akkorlaşma eğrisi grafiği olarak adlandırılan ve birkaç tepe noktasından oluşan bir eğri elde edilmiş olur. Her bir tepe noktasının genliği tutulan elektron populasyonuyla orantılıdır. Karışık radyasyon akanlarında emilen doz belirlenemez. TLD ölçerler termal ışıldama dedektörlerinin en ileri uygulamalarından biridir. Modern TLD ölçerler deri, göz ve derin dozları ölçebilirler. Modern TLD ölçerler en az dört ayrı TI dedektöründen oluşurlar. Işımanın bir sonucu olarak bazı katı maddeler fiziksel özelliklerinde bazı değişikliklere uğrarlar. Bu değişikliğin miktarı ışınımdan depolanan enerji kadardır. Enerji depolandığı için bu maddeler doz ölçerler için kullanılabilir. Bazı maddelerin termal ışıldamasının özelliği personel doz ölçerlerin kullanılmasında esas metoddur. Termal ışıldama bazı maddelerin, farklı dalga boylarındaki radyasyondan diğer radyasyona enerjiyi dönüştürmeleridir. Işıldamanın iki kategorisi vardır. Flüoresans, fosforun ışıması sırasında veya sonrasındaki ışığın emisyonudur. Bu TLD kullanımı için kullanışlı bir reaksiyon değildir. TLD fosfor ışıllığı radyasyonu belirlemede araç olarak kullanılır. Fosfor ışıllık ışımadan sonraki ışığın emisyonudur. Gecikme zamanı birkaç saniyeden haftalara kadar uzanabilir. Bazı katı maddelerdeki elektronlar iki enerji durumu şeklinde var olabilir. Düşük enerji durumu, ki bu birleşme bandı olarak adlandırılır, diğerice daha yüksek enerji durumundaki buda iletken bant olarak adlandırılır. İki bant arasındaki fark, bant aralığı olarak adlandırılır. İletken banttaki veya bant aralığındaki elektronlar valans bandındaki (birleşme badı) enerjiden daha fazla enerjiye sahiptirler. Normal olarak bir katı madde bant, bant aralığında ve enerji durumunda elektronsuzdur. Buda yasak bölge olarak adlandırılır. Bazı maddelerdeki kusurlar yada kirler elektronları bant aralığında tutup sıkıştırabilirler. Bu tutulan elektronlar, elektronların tutulduğu andaki depolanan enerjiyi temsil ederler. Bu tutulan enerjide elektronlar valans bandına dönerken bırakılırlar. Pek çok maddede bu enerji ısıtılırken bırakılır. Bazı materyallerde de bir bölümü ışık fotonları olarak yayılır. Bu özellik ışıldama olarak adlandırılır. TI materyalinin ısıtılması tutulan elektronların valans banda dönmesine neden olur. Bu olduğu zamanda enerji, verilebilir ışık şeklinde yayılır. Yayılan ışık ışıl çoğaltıcı tüp tarafından ölçülür ve doz eşdeğeri hesaplanır. Isıtıcı, fosforun sıcaklığını arttırır, ışıl çoğaltıcı tüp ışık yayılımını ölçer, kaydedici data kaydeder ve gösterir. Akkorlaşma eğrisi ısıtma sürecinde elde edilir. TI maddesinin ısıtılmasıyla çoklu tepe grafikleri oluşur. Isıtılma devam ettikçe daha diplerde tutulmuş olan elektronlar serbest kalır. Bu da ek zirveler meydana getirir. Genellikle en yüksek tepe doz eşdeğerini hesaplamada kullanılır. Eğrinin altında kalan alan TLD’de depolanan radyasyon enerjisini temsil eder. Değerlerin okunması tamamlandıktan sonra TLD yüksek sıcaklıkta akkorlaşır. Bu süreç tutulmuş bütün elektronların serbest kalmasıyla TI materyalini sıfırlar. Avantajları : Daha geniş alanlı dozları ölçebilir. Doz miktarları kolaylıkla elde edilebilir. Dezavantajları : Her doz bir kereden fazla okunamaz data okuma süreci TLD’yi sıfırlar. TLD’ nin yapımı firmadan firmaya farklılık gösterir. Bu nedenle çip düzeni ve bileşimi değişebilir. Bileşimlerin pek çoğu Lityum Florid ve Kalsiyum Florid’dir (CaF). Lityumun iki kararlı izotopu vardır; 6Li ve 7Li. 6Li nötronlara karşı hassas fakat 7Li ise hassas değildir. Nötronlar reaksiyon yoluyla tritrium ve alfalar vermek için 6Li’de birbirleriyle etkileşirler. Aslında 6Li özel nükleer bir materyaldir, aynı reaksiyon nükleer silahlarda kullanılan tritrium üretimi için kullanılır. Diğer çip 600mg/cm2 inceliğinde plastik bir katmanın altında yer alır. Bu çip bütün dozu veya derin dozu ölçmek için dizayn edilmiştir. Bunlardan biri genellikle 7Lif diğeri de CaF dir. Bunlardan her ikiside gama dozunu ölçer. Nötron doz ölçeri genellikle TLD 700 çipinden üretilir, bu da 7Lif ‘ den elde edilir. TLD 600 çipi 6Lif’den meydana gelir ve o da beta, gama ve nötronlara karşı hassasdır. Nötron dozu TLD 600 ve TLD 700 çiplerinin farklarından hesaplanır. Bazı kartlar nötron dozunu ölçmek için ikili çift olarak dört TLD çipi kullanılır. En yaygın TLD’ler nükleer güç sanayiinde kullanılan Panasonic UD 802 dir. Bu model derindeki alınan dozu ölçmede kullanılır. Bunun dört bağımsız element bulabilen modeli beta, gama, x ışınları ve nötron radyasyonunu ölçebilir. Bu model aynı zamanda medikal olarak personeli izlemede endüstri ve diğer nükleer uygulamalarda kullanılabilir. GAMA/X IŞINLARI TLD Cs-137 gama ışınları kullanılarak kalibre edilir ve 30 keV’den 1.25 MeV’ye kadar olan enerji aralığında gama ve x ışınlarının rutin ışımasını izlemede kullanılır. Beta Panasonic UD 802 doz ölçer TI-204 ve Sr-90/Y-90 enerjisi aralığında, beta enerjisi aralığında kalibre edilir. Nötron Panasonic UD 802 doz ölçer albedo etkisiyle (ışığı yansıtan renk)hızlı nötronları belirler.Kesin doz değerlendirilmesi kaynağı belli bir kalibrasyon faktörünün kullanımını gerektirir.Standart kalibrasyon FAKTÖRÜ Am-Be nötron kaynağına dayanır.Diğer nötron kaynakları örneğin Cf-252 müşteri ihtiyaçlarına göre kullanılabilir. Minimum Rapor Edilebilir Doz Gama ve x ışınları için minimum raporlanabilir doz 10 milliremdir.bu miktar güvenilir ve doğru ölçülebilir en küçük dozdur. UD-802 Doz Ölçerin Bileşenleri UD-802 Element 1 Element 2 Element 3 Element 4 Fosfor Li2B4O7 Li2B4O7 CaSO4 CaSO4 Koruyucu Plastik Plastik Plastik Plastik ve Kurşun İncelik 18mg/cm2 360mg/cm2 360mg/cm2 1040 mg/cm2 Element 1 ‘in ince plastik koruyucusu beta radyasyonunun Li2B4O7 fosforuna yayılmasına olanak sağlar.Element 2 ve 3 üzerindeki plastik koruyucu yüksek enerjili beta radyasyonunun fosfor üzerinde yayıldığı derinlikte bulunur. Element 3 üzerindeki plastik, düşük enerji fotonlarının CaSO4 fosforu üzerinde yayılmasına olanak sağlar. Kurşun filtresi Element 4 üzerindeki düşük enerji fotonlarını zayıflatır. Bu nedenle foton radyasyonunun yoğunluğu azalarak fosfora ulaşır. 4.1.8.3 TLD Olmayan Doz Ölçerler Luxel doz ölçer Landauer şirketinin yeni tescilli bir markasıdır. Luxel, Optik Olarak Uyarılmış Işıldama teknolojisini kullanır. Bu teknoloji kullanıcılara yüksek hassasiyet, uzun dönemli kararlılık, geniş enerji alanı, maruz kalınan durumlar üzerine bilgi ve yeniden analiz yapabilme olanağını sunar. Luxel’in Optik Uyarılmış Işıldama Doz ölçeri; X, Beta, Gama ışınlarından dolayı oluşan radyasyona karşı maruz kalınan karbonla alüminyum oksit katkılı ince bir tabaka aracılığıyla ölçer. AI203:C endüstriyel standarttaki TLD materyalinden 50 kez daha fazla bir hassasiyete sahiptir. Ancak bu (TLD-100) ışığa ve termal söndürmeye karşı aşırı hassasiyete sahiptir. Yine bu alüminyum oksit lazer ışığı kullanılarak uyarılır. Bu da alüminyum oksitin radyasyon miktarı oranında ışıldamasına sebep olur. Doz ölçer x ve gama ışınları için 1mRem’den 1000 Rem’e ve beta radyasyonu için 10mRem’den 1000 Rem’e kadar olan radyasyona maruz kalınmayı ölçer. Doz, tüm yapı dozu olarak kaydedilir. Daha dayanıklı, su geçirmez ve daha hassas dozlar 1mRem’e kadar iner. Optik olarak Uyarılmış Işıldama (OPS) doz ölçeri radyasyon dozunun doğruluğunun kesinleşmesi için yeniden okunabilir. 4.1.8.4 Termal Işıldama Zamanı Isılışıldama zamanı birikmiş radyasyon dozunun geçen zamanda ölçme araçlarıyla belirlenmesidir ki o da kristalli mineraller içeren materyallerin ya ısıtılması (lav, seramik) ya da güneş ışığına maruz bırakılmasından itibaren oluşur. Ölçüm sırasında materyal ısıtılırken, zayıf bir ışık sinyali ve ısılışıldama radyasyon dozuna orantılı bir şekilde üretilir. Doğal kristalli materyaller kristal örgüdeki atomları tutan elektrik alanının düzenini bozan bir takım eksiklik ve bozukluklar barındırır. Bu da onun elektrik potansiyelinde artış ve azalışlara yol açar. Azalmanın olduğu yerde serbest bir elektron çekilebilir ve sıkıştırılabilir. İyonlaştırıcı radyasyonun akışı hem kozmik radyasyondan hem de doğal radyoaktivitedeki elektronları uyarır. En çok uyarılan elektronlar örgüdeki iyonlarla birleşeceklerdir. Fakat bazıları tutulmuş elektrik şarjı şeklinde ve depolanan radyasyon enerjisi olarak tutulurlar. Isılışıldama zamanında uzun süreli tutulan elektronlar materyalin yaşını belirlemede kullanılır. Işık saçan kristalli materyal ısıtıldığında veya kuvvetli bir ışığa maruz bırakıldığında tutulan elektronlar kaçmak için yeterli enerjiye sahip olurlar. Örgüdeki iyonla yeniden birleşme sürecinde tutulan elektronlar enerji kaybederler ve fotonlar yayarlar. Radyasyon dozuyla sinyali (materyal ısıtıldığında üretilen ısılışıldar ışık) ilişkilendirmek için tutulan elektronların yoğunluğu değişebilir olduğundan bilinen bir radyasyon dozuyla kalibre etmek gerekir. Isılışıldama zamanı da materyalin geçmişindeki sıfırlama olayı ya ısıtılarak ya da güneş ışığına maruz bırakılarak önceden tutulmuş elektronların ayrıldığını farz eder. Bu nedenle bu noktada sinyal sıfırdır. Zaman geçtikçe materyalin çevresindeki iyonlaştırıcı radyasyon alanı tutulmuş elektronların birikmesine neden olabilir.Laboratuar ortamında birikmiş radyasyon dozu ölçülebilir.Fakat bu , sıfırlama olayından itibaren olan zamanı belirlemede yetersizdir.İlk olarak yıllık radyasyon ve birikmiş radyasyon doz oranı belirlenmelidir.Bu genellikle alfa radyoaktivitesi (uranyum ve toryum içerikli ) ve potasyum içeriği (beta ve gama yayan K-40) ölçülmesiyle yapılır.Sıklıkla örnek materyal durumundaki gama radyasyon alanı ölçülür veya alfa aktivitesinden hesaplanır , örnek ortamın potasyum içeriği ve kozmik ışın içine eklenir.Önceden radyasyon alanının bütün birleşenleri belirlenir , termal ışıldar ölçümlerdeki birikmiş doz , yıllık birikmiş doza bölünür ve bu da sıfırlama olayından sonraki yılları tespit etmek için kullanılır.Termal ışıldama zamanı radyokarbon zamanının mümkün olmadığı durumlarda kullanılır. Benzer bir ölçüm metodu , ısıya maruz kalma yerine kuvvetli ışığı kullanır.Örnek materyal , çok parlak kızılötesi bir kaynakla yeşil veya mavi ışıkla aydınlatılır.Örnekten yayılan ultraviyole ışınlarını ölçülmek için belirlenir.buna Optik Olarak Uyarılmış Işıldama (Optically Stimulated Luminescence) denir. 4.1.8.5 Termal Işıldamada Genel Sıra Kinetikleri Modeli Isıl ışıldama’daki en basit model iki enerji düzeyinden oluşur.Elektron tutulmaları ve merkezin yeniden birleşimi.Bu aynı zamanda bir tutulma bir birleşim merkezi modeli olarak da bilinir.(OTOR) OTOR Modelinde Kullanılan Değişkenler: N: kristaldeki elektron kapanlarının toplam konsantrasyonu . n:Kristaldeki doldurulmuş elektron kapanlarının toplam konsantrasyonu. nc:İletken banttaki serbest taşıyıcıların konsantrasyonu. E:Elektron kapanının aktivasyon enerjisi. S:elektron kapanının frekans faktörü An:Kapanların yakalama katsayısı Ah:Yeniden birleşme merkezinin yakalama katsayısı OTOR Modelindeki İki Enerji Düzeyi İçin Diferansiyel Denklemler: Yukarıdaki denklemler 1. ve 2. sıra kinetikleri arasında ‘ara’ olarak genelleştirilebilir.Buda genel sıra kinetikleri olarak bilinir.Burada b katsayısı kinetiklerin genel sırasını gösterir ve 1 ve 2 arasında değerler alır.b=1 için genel sıra denklemi 1. sıra kinetiklerine indirgenir ve b=2 için 2.sıra kinetiklerine indirgenir. 4.1.8.6 Diferansiyel Denkleminin Ardındaki Fizik Burada dn/dt örnek ısıtılırken termal ışıldama esnasındaki elektronların konsantrasyonlarının değişim oranlarını temsil eder.Elektronlar termal uyarılma yoluyla tutuldukları yerden ayrılırlar.Ancak elektron kapanlarında yeniden yakalanırlar ve yeniden birleştirilirler.Gözlenen TI yoğunluğu elektronların konsantrasyonunun negatif değişme oranına eşittir.TI = -dn / dt Burada 3 farklı genel sıra katsayısı b ’yi kullanarak hesaplanan 3 genel sıralı TI eğrisi örnek olarak verilmiştir.Genel sıra denklemi 1. ve 2. sıra kinetikleri denkleminin genelleştirilmesine dayanılarak oluşturulan (b=1,2 ) TI akkorlaşma eğrisi için yarı deneysel bir denklemdir. 4.1.8.7 TERMOLÜMİNESANS TEORİSİ Lüminesans Olayı Lüminesans, fosfor olarak adlandırılan bazı katılardan gelen ışığın yayınımıdır. Kara cisim ışımasını içermeyen bu yayınım, katı içerisinde depolanmış enerjinin serbest kalmasıdır. Bu yayınım elektromagnetik spektrumun genellikle UV(mor ötesi), görünür ve IR(kızıl ötesi) bölgesini kapsar. Bir materyal, radyasyona maruz kaldığı zaman üzerine gelen enerjinin bir kısmını soğurur ve daha uzun dalga boyuna sahip foton olarak tekrar yayar (Stoke’s kanunu). Yayılan ışığın dalga boyu, gelen radyasyonun karakteristiği değil, lüminesans materyalinin bir karakteristiğidir. Radyasyon enerjisinin depolanmasını sağlayabilmek lüminesans dozimetreleri açısından önemlidir ve bu da genellikle katalizör olarak adlandırılan safsızlık atomları ve kristal yapı kusurları ile ilişkilidir. Lüminesans olayının bazı tipleri ve uyarılma yöntemleri Tablo 2.1’de gösterilmiştir. LÜMİNESANS OLAYI UYARILMA METODLARI Biolüminesans Biokimyasal etkileşimlerden gelen enerji Katodalüminesans Katot ışınları Kimyasal lüminesans Kimyasal etkileşimlerden gelen enerji Elektrolüminesans Elektrik alan Fotolüminesans U.V., görünür ve kızıl ötesi ışık Piezolüminesans Basınç (10 ton m-2) Tribolüminesans Sürtünme Radyolüminesans İyonlaştırıcı radyasyon Sonolüminesans Ses dalgaları Flöresans Fosforesans Termolüminesans İyonlaştırıcı radyasyon, U.V. ve görünür ışık Şekil 4.1.8.1 Lüminesans olayının bazı tipleri ve uyarılma yöntemleri Son üç lüminesans olayı, ışık yayınımının meydana geldiği zaman skalası bakımından birbirinden ayrılır. Flöresans, maddenin radyasyon soğurmasından sonra 10-8 saniyeden daha az bir sürede ışığın yayıldığı yerdeki lüminesans olayı olarak tanımlanabilir. Flöresans olayı yalnızca madde üzerindeki uyarılma işlemi devam ettirildiği sürece gerçekleşir. Aksi takdirde flöresans olayı durur. Flöresans olayının bitme zamanı sıcaklıktan bağımsızdır. Flörasansın bitiş zamanı, uyarılmış bir Ee enerji seviyesinden E0 taban enerji durumuna geçiş olasılığı ile belirlenir. Bu olayın işleyişi Şekil 4.1.8.9.2’de gösterilmiştir. Şekil 4.1.8.2. Flöresans olayı Fosforesans olayı 10-8’den daha uzun bir sürede meydana gelir. Fosforesans, uyarıcı kaynak uzaklaştırıldıktan sonra da gözlemlenebilir. Fosforesansın bitiş zamanı sıcaklığa bağlıdır. Fosforesans olayı bir elektron, E0 taban enerji durumundan Em elektron tuzağına (yarı kararlı durum) uyarıldığında gözlenebilir (Şekil 2.2). Şekilde görüldüğü gibi Em ’den E0 ’a direkt bir geçiş yoktur. Bir elektron uyarıldığında Em ’den Ee seviyesine geçerek buradan E0 taban enerji seviyesine dönerken bir foton yayar. Böylece fosforesans olayı gerçekleşmiş olur. Şekil 4.1.8.3. Fosforesans olayı Bu yayınım tuzak durumda hiçbir yük kalmayana kadar azalan bir yoğunlukla devam edecektir. Kısa bir gecikme zamanı için (10-4 saniyeden daha az bir sürede) flöresans ve fosforesans arasındaki farkı ayırtetmek zordur. Bunu kontrol etmenin tek yolu olayın sıcaklığa bağlı olup olmadığıdır. Eğer sistem daha yüksek bir sıcaklığa yükseltilirse Em ’den Ee ’ye geçiş artan bir oranda meydana gelecektir. Sonuç olarak fosforesans daha parlak olacaktır ve tuzak durumunun daha hızlı azalmasından dolayı fosforesansın bitiş zamanı daha hızlı olacaktır. Dolayısıyla, artık fosforesansı termolüminesans olarak adlandırabiliriz. 4.1.8.8 Termolüminesans Kinetikleri Termolüminesans (TL) metodu, bir ışıma merkezi ve bir tuzak içerdiği için kısmen karmaşık bir işleyiştir. Bir yalıtkan veya yarı iletken, oda sıcaklığında ya da düşük sıcaklıkta iyonlaşma radyasyonuna maruz kaldığında, elektronlar valans bandından iletim bandına doğru serbest kalırlar. Bu olay, valans bandında bir deşik bırakır. Her iki tip taşıyıcı (elektron ve deşik), kristal katılarda örgü bozukluklarında tuzaklanana ya da yeniden birleşene kadar kendi bandlarında hareketli olurlar. Örgü bozuklukları, TL işleyişinde önemli bir rol oynarlar. Kristaller, oda sıcaklığında muhafaza edildiklerinde, tuzaklanmış elektronlar tuzaklarda uzun süre kalırlar. Kristal ısıtıldığında, elektrona verilen yeterli enerji sayesinde tuzaklanmış elektronlar serbest kalırlar. Serbest kalan elektronlar, TL ışını yayınımlı deşik içeren uygun yeniden birleşme merkezleri ile yeniden birleşene kadar kristal katı içerisinde hareket ederler. Isıtılmadan sonra, bir kristal katıdan yayılan fotonlar “ısısal uyarılma ile ışıma” ya da basitçe “termolüminesans” olarak adlandırılır. Kristal kusurlarının doğası 60 yılı aşkın bir süredir araştırılmaktadır. Prensipte, TL ölçümleri, yalıtkanlarda ve bazı yarı iletkenlerde karmaşık kusurların çok duyarlı gösterimini sağlar. Fakat, yalnız bu metodu kullanarak katılardaki kusur yapısının incelenmesi zordur. Gerçekte, bu teknik, çalışılan katının kusur yapısının doğru bir özelliğine varmada sınırlı bir değere sahiptir. Böylece, bu tip ölçüm, diğer bir çok deneysel teknikler ile tamamlanmıştır. TL ışıma eğrilerinin analizi, çok çeşitli kristallerin farklı türdeki temel bilgilerini de verir. Örneğin, yüklü tuzak yoğunluğu, tuzak derinlikleri, sıklık faktörü, taşıyıcı mobilitesi, tuzakların tesir kesiti ve ışık yayınımı kinetiklerinin diğer detayları gibi. Birinci Derece Kinetik 1945’te Randall ve Wilkins ışıma eğrisindeki her bir ışımanın tepe noktası için bir matematiksel ifade kullanmışlardır. Bunda, aşağıdaki varsayımları göz önüne almışlardır: • Elektronlar serbest kalmasın diye, yeteri kadar düşük bir sıcaklıkta fosforun radyasyona tutulması, • Sabit bir sıcaklık oranında yükselen ısıtma. Randall-Wilkins teorisi, birinci dereceden kinetiği ve tek bir tuzak derinliğini göz önüne alır. Böylece, TL şiddeti I, herhangi bir sıcaklıkta, doğrudan tuzaktan kurtulan elektronların sayısı ile orantılı olup aşağıdaki denklem ile ifade edilir. ⎡ s T ⎛ E ⎞ ⎛ E ⎞ ⎤ I (T ) = n0 s exp⎜ − ⎟ exp ⎢− ∫ exp⎜ − ⎟dT ′⎥ ⎝ kT ⎠ ⎝ kT ′ ⎠ ⎥⎦ ⎢⎣ β T0 (2.6) Bu ifade sayısal integral kullanarak hesaplanabilir. Ayrıca bu ifade, karakteristik bir TM sıcaklığında maksimum bir yoğunluk ile çan şeklinde bir eğri verir (Şekil 2.9). Şekil 4.1.8.4 Eşitlik 2.6’nın çözümü. TM, tuzaklanmış elektronların başlangıçtaki yoğunluğu (n0)’dan bağımsızdır. T=TM’de dI = 0 alınırsa, aşağıdaki önemli ilişki elde edilir. dT ⎛ E = s exp⎜⎜ − kT ⎝ kTM βE 2 M ⎞ ⎟⎟ ⎠ (2.7) Eşitlik 2.7’den bazı ilginç sonuçlar elde edebiliriz: • Sabit bir ısıtma hızı oranı için, E yükselirken veya s azalırken, TM yüksek sıcaklıklara doğru kayar. • Verilen bir tuzak için (E ve s sabit değerlerdir) ısıtma hızı artarken, TM, daha yüksek sıcaklıklara kayar. • TM, n0’dan bağımsızdır. • Toplam ışık miktarına S dersek, S ifadesini aşağıdaki gibi yazabiliriz; ∞ ∞ 0 dn dt = −c ∫ dn = cn0 dt 0 n0 S = ∫ Idt = −c ∫ 0 (2.8) Böylece, S, tuzaklanmış yüklerin başlangıçtaki sayısı ile orantılıdır ve ısıtma dizisinden bağımsızdır. Tuzaklanmış yüklerin sayısı, radyasyon dozu ile orantılı ise, S’de radyasyon dozu ile orantılıdır. Bu özellik radyasyon dozimetresinde çok önemlidir. İkinci Derece Kinetik 1948’de Garlick ve Gibson, bir serbest yük taşıyıcısının bir TL merkezi ile yeniden birleşmesi ya da tuzaklanması olasılığına sahip olduğu andaki durumunu ele aldılar. İkinci dereceden kinetik ifadesi, yeniden tuzaklanmanın baskın olduğu bir durumu tanımlamak için kullanılır. Bu durumda, aşağıdaki matematiksel ifade geçerlidir: I (T ) = − = dn ⎛ E ⎞ = n 2 s′ exp⎜ − ⎟ dt ⎝ kT ⎠ ⎛ E ⎞ n02 s′ exp⎜ − ⎟ ⎝ kT ⎠ ⎡ s′n T ⎛ E ⎞ ⎤ ⎢1 + 0 ∫ exp⎜ − ⎟dT ′⎥ β T0 ⎝ kT ′ ⎠ ⎥⎦ ⎢⎣ 2 (2.13) Bu ifade, yeniden birleşme olasılığının 1’e eşit olduğu birinci derece kinetikğin durumunda elde edilen sonuçtan farklıdır çünkü yeniden tuzaklanma mümkün değildir. Bu farkı gösteren nicelik, s′ = s / N ile gösterilir ve ön-eksponansiyel faktör olarak adlandırılır. s′ , cm3s-1 boyutunda sabit bir değere sahiptir. N(cm-3) ise tuzak yoğunluğudur. Işıma tepe noktası üzerinde, kinetiklerin mertebesinin etkisi Şekil 2.10’da gösterilmiştir. Ayrıca şekilde, tek tip tuzaktan gelen iki ışıma eğrisi de karşılaştırılmıştır. Şekil 2.10 I, birinci derece için ışıma tepe noktası şekli, II, ikinci dereceden ışıma tepe noktası şekli. İki eğri arasındaki büyük fark, eğrinin alçalan kısmında görülmektedir. İkinci derece kinetiğin olduğu durumlarda, TM, %1’lik bir dereceyle artış gösterir. Tuzaklanmış elektronların serbest kalması TM sıcaklığının altındaki sıcaklık değerlerinde gerçekleştiğinden ışık yayınımı, TM’nin altındaki sıcaklıklarda meydana gelir. Sabit bir E değeri için β arttıkça veya s′ azaldıkça TM artar. Sabit bir β değeri için TM, E ile doğru orantılı bir sonuç verir. Genel Mertebeden Kinetik Birinci ya da ikinci dereceden kinetiğin yetersiz olduğu durumlarda, genel mertebeden kinetik ele alınır. Genel mertebeden kinetik, deneysel yöntem ile çalışılır. Birinci ve ikinci dereceden kinetikte bahsedildiği gibi, genel mertebeden kinetik, tuzakların enerji seviyelerinin tek olduğu düşüncesiyle ele alınır. Tek bir enerji seviyesinde bulunan yük taşıyıcılarının n sayısının, nb ile orantılı olduğunu farz edelim. Tuzaklardan kurtulma olasılığını, V. Ausin ve arkadaşları (1972); R. W. Ward ve arkadaşları (1972) aşağıdaki eşitlik ile göstermişlerdir. dn ⎛ E ⎞ = − s′′nb exp⎜ − ⎟ dt ⎝ kT ⎠ (2.34) Burada, s′′ , pre-eksponansiyel faktördür. Eşitlik 2.34, genel mertebeden kinetik olarak adlandırılır. Genelde b, 1 ve 2 arasında herhangi bir değer alır. s′′ preeksponansiyel faktörü, cm3(b-1)s-1 boyutunda ifade edilir. s′′ ’nün boyutları b mertebesi ile değişir. Dahası, b=2 olduğunda, s′′ , s′ ’ne indirgenir. Eşitlik 2.34’den termolüminesans (TL) yayınımını açıklayan ifadeyi çıkartırsak I(T) ışınım şiddetini T ⎛ E ⎞ ⎡ s (b − 1) ⎛ E ⎞ ⎤ I (T ) = sn0 exp⎜ − exp ⎟ ⎢1 + ⎜− ⎟dT ′⎥ β T∫0 ⎝ kT ′ ⎠ ⎦⎥ ⎝ kT ⎠ ⎣⎢ − b b −1 (2.40) eklinde yazarız. Burada, s, aşağıdaki gibidir. s = s′′n0b −1 (2.37) s’nin birimi saniye-1 dir. s sıklık faktörü, verilen bir doz için sabittir fakat doz değişken olduğunda s de değişir. Çalışmalarda, aşağıda verilen iki faktörün, I(T)’ye katkısı göz önüne alınmalıdır. • T ile sabit bir oranda yükselen eksponansiyel faktörü; • T artarken, Eşitlik 2.40’da köşeli parantez içerisindeki azalan faktörü. Böylece, birinci ve ikinci dereceden kinetikte gösterilen ve deneysel olarak gözlenen ışıma eğrisinin çan şeklinin açıklamasını tekrar yapabiliriz. b–mertebesinde kinetik için maksimum yayınım şartı, Eşitlik 2.40’dan çıkartılabilir. Sonuç olarak, Eşitlik 2.40, Eşitlik 2.13’de verilen ikinci mertebeden (b=2) kinetikteki sonucu içerir. b=1 durumu için geçerli olmayan 2.40 denklemi b → 1 giderken, Eşitlik 2.6’ya indirgenir. Eşitlik 2.34, tamamen deneysel bir sonuçtur. Gerçekte genel mertebeden kinetiğe önderlik eden fiziksel bir model mevcut değildir.Eşitlik 2.7, n0 başlangıç yoğunluğunu içermez. Böylece, birinci dereceden tepe noktasının, ışıma dozlarının bir fonksiyonu olarak değişmesi beklenemez. b ≠ 1 durumunda, s, n0’a bağlı olduğu için, Eşitlik 2.14 ve 2.41’den TM’nin, uyarılma dozuna bağlı olduğunun beklenmesi gerekir. Ek 4.9.1 Kıymetli Taş Ve Maden Kaçakçılığı Kıymetli Taş Kanunu İthalat ve ihracat mevzuatında yapılan değişikliklerle bazı esaslar dahilinde kıymetli madenler, taşlar ve eşyaların yurtiçinde İthalat ve ihracat mevzuatında yapılan değişikliklerle bazı esaslar dahilinde kıymetli madenler, taşlar ve eşyaların yurtiçinde alım ve satımı serbesttir. Yolcular, beraberlerindeki kendilerine ait değeri 15.000 doları aşmayan ve ticari amaç taşımayan ziynet eşyası niteliğinde kıymetli madenlerden ve taşlardan yapılmış eşyaları yurda getirebilirler ve yurtdışına çıkarabilirler. Daha fazla değerdeki ziynet eşyalarının yurtdışına çıkarılması, girişte beyan edilmiş olmasına veya Türkiye’de satın alındığını belgeleme şartına bağlıdır. Belirtilen limitlerin üzerinde yakalanan kıymetli taşlar ve madenler zapt edilerek adli emanetlere teslim edilir. Sanıklar hakkında 1918 Sayılı Kanunun 1. Maddesinin (a) fıkrasına göre işlem yapılır. İşlenmemiş altının ithal ve ihracından gümrük idarelerine beyan verilmesi esas olup, İthalat ve İhracat Rejim Karar ve Yönetmelikleri uygulanmaz. İşlenmemiş altının ithali, Merkez Bankası ile Kıymetli Madenler Borsa üyesi kıymetli maden aracı kuruluşları tarafından yapılmaktadır. 4.9.1.1. Giriş İthalat ve ihracat mevzuatında yapılan değişikliklerle bazı esaslar dahilinde kıymetli madenler, taşlar ve eşyaların yurtiçinde alım ve satımı serbesttir. Yolcular, beraberlerindeki kendilerine ait değeri 15.000 ABD$’ını aşmayan ve ticari amaç taşımayan ziynet eşyası niteliğinde kıymetli madenlerden ve taşlardan yapılmış eşyaları yurda getirebilirler ve yurtdışına çıkarabilirler. Daha fazla değerdeki ziynet eşyalarının yurtdışına çıkarılması, girişte beyan edilmiş olmasına veya Türkiye’de satın alındığını belgeleme şartına bağlıdır. İşlenmemiş altının ithal ve ihracından gümrük idarelerine beyan verilmesi esas olup, İthalat ve İhracat Rejim Karar ve Yönetmelikleri uygulanmaz. İşlenmemiş altının ithali, Merkez Bankası ile Kıymetli Madenler Borsa üyesi kıymetli maden aracı kuruluşları, tarafından yapılmaktadır. 1567 Sayılı Türk Parasının Kıymetini Koruma Hakkında Kanuna bağlı olarak çıkarılan 32 Sayılı Kararda kıymetli maden, taş ve eşyalara ilişkin işlemlere ait düzenleyici, sınırlayıcı esasların bu karala tayin ve tespit edileceği belirtilmiştir. 32 Sayılı Karar, kıymetli madenleri her tür ve şekilde altın ve platin, kıymetli taşları ise elmas, pırlanta, yakut, zümrüt, topaz, safir, zebercet ve inci olarak tanımlamıştır. 32 Sayılı Kararla kıymetli madenler, taşlar ve eşyaların yurtiçinde alım ve satımı serbest hale getirilmiştir. 4.9.1.2. Düşük ayarlı altın olaylarında yapılması gereken hususlar Düşük ayarlı olduğu iddiasıyla yakalanan altının Darphaneler Damga Matbaaları Genel Müdürlüğü veya İl Kuyumcular ve Saatçiler Derneği’nden analiz raporu alındıktan sonra sanıklar hakkında Türk Ceza Kanunun 363’ncü maddesine göre işlem yapılır. 4.9.1.3. Kıymetli taş ve maden kaçakçığı olaylarında yapılması gereken hususlar a. Yolcular beraberlerindeki kendilerine ait değeri 15.000 ABD dolarını aşmayan ve ticari amaç taşımayan ziynet eşyası niteliğinde kıymetli madenlerden ve taşlardan yapılmış eşyaları yurda getirebilir ve yurtdışına çıkabilir. Daha fazla değerdeki ziynet eşyalarının yurtdışına çıkarılması, girişte beyan edilmiş olmasına ve Türkiye’den satın aldığının belgelenmesi şartına bağlıdır. b. Belirtilen limitlerin üzerinde yakalanan kıymetli taşlar ve madenler zapt edilerek adli emanetlere teslim edilir. Sanıklar hakkında 1918 Sayılı Kanunun 1. Maddesinin (a) fıkrasına göre işlem yapılır. SÜS TASI KARAT 1991 YILI 1 KARATIN FIYAT SINIRI ($) Ametist 1 $ 6- $18 Akuamarin 1 100-250 Zümrüt 1 1900-3500 Garnet 1 500-800 Yakut 1 3000-4000 Safir 1 800-2000 Tanzanit (Zoisit) 1 250-350 Topaz 1 6-12 Turmalin, (kirmizi) 1 60-125 Şekil 4.9.1.1: Bazi önemli mücevher taslarının fiyatları Kaynak: Minerals Yearbook, 1991 Turkuaz 1-8 $ Granat 3-8 $ Kalsedon 0, 30- 1 $ Mercan 7$ Agat 0, 30- 1 $ Krizopraz 0, 50 $ Aventurin 0, 20 $ Iolit 2$ Şekil 4.9.1.2: Gram üzerinden bazı süs taşlarının değerlendirilmesi (2004 yılı itibarı ile) Kaynak: Özel süstaşı laboratuvar araştırması Yıllar Ülkeler 1987 1988 1989 1990 1991 Angola 190 1.000 1.245 1.300 1.300 Avustralya 30.333 34.826 35.080 34.662 35.956 Brezilya 500 533 500 17.352 18.000 Çin 1.000 1.000 1.000 1.500 1.500 Guyana 7 4 8 1.000 1.000 Hindistan 19 4 15 8 8 Endonezya 29 29 32 15 15 Namibia 1.021 938 927 30 32 G.Afrika Cum. 9.053 8.504 9.116 8.708 8.412 U.S.S.R. 14.800 15.000 15.000 15.000 15.000 Venezuela 106 128 255 333 340 Zaire 19.425 18.163 17.755 19.427 20.000 Dünya Toplam 91.488 96.471 97.462 101.566 104.386 Şekil 4.9.1.3: Dünya elmas üretimi (süs taşı ve toplam endüstriyel) (bin karat) Kaynak: Minerals Year Book, 1989-1991 Tablodanda görüleceği üzere dünya çapında elmas üretiminde bir artış gözlenmektedir. Dünya süs elması rezervlerinin 250 milyon karat (1 karat=200 mg'lık bir agırlıga gelmektedir) olduğu tahmin edilmektedir. Bununda tamamı Afrika, Rusya (Sibirya) Avustralya ve Brezilya' dadır. ( M.T.A. Raporu) En değerli süs taşlarının özellikle Israil, Rusya, Avustralya, Afganistan, G. Afrika Cumhuriyeti, Brezilya, Hindistan, Avustralya, Botswana, Burma, Gine, Namibia, Pakistan, Zaire ve Zambiya'da bulundugu bilinmektedir. Amerika, Brezilya, Meksika, Afganistan v.s. gibi ülkelerdede önemli oranlarda süs taşı yatakları ortaya çıkarılmış ve işletmeye açılmıştır. Ancak rezervleri hakkında bir bilgi bulunmamaktadır (İnternet sitesi verileri) Mineral Adı 1989 1990 Ülke Adı Elmas 139 071 kg 118.9 kg G. Afrika, Bostwana, Angola, Namibia, Zaire Yakut 286 ton 451 ton Sibirya, Avusturya, Venezuella, Brezilya, Burma, Sri-Lanka Beril 1780 kg 3000 kg Afganistan, Brezilya, Burma, SriLanka, Kenya, Madagaskar Safir 287 ton 270 ton Avusturya, Brezilya, Burma, Sri-Lanka Agat 3980 ton 3836 ton Brezilya, Meksika Zümrüt 96874 kg 104249 kg Zambia, Kolombia Turmalin 85230 kg 94150 kg Afganistan, Brezilya, Madagaskar Lapis Lazuli 8000 kg 8000 kg Afganistan Garnet 5806 ton 4540 Afganistan, Kenya Opal 500 ton 500 ton Avusturya, Meksika Ametist 1175275 kg 1 248 180 kg Brezilya, Zambia Topaz 50 ton 50 ton Brezilya, Burma, Meksika Pembe kuvars 7390 ton 6 663 ton Madagaskar Jasper 5 565 137 kg 4 673 560 kg Muhtelif ülkeler Şekil 4.9.1.4: Dünya kıymetli ve yarı kıymetli taş üretimi Sri-Lanka, Süs taşı adı Agat Beril Mercan Elmas Granat Obsidiyen Opal Peridot Silisleşmiş ağaç Kuvars Safir/ Yakut Kabuk Turmalin Turkuaz Topaz Nodüler Feldspat Toplam YIL 1993 1,41 470 166 233 10 639 1,52 234 1,04 313 9,53 3,04 8 207 701 19500 YIL 1994 234 492 88 284 780 40 1,12 635 208 1,06 2,81 33 14 1,71 13 127 2,62 45200 Şekil 4.9.1.5 : Yurt Dışında üretilen süstaşı miktarı toplam olarak fiyatı kaynak: minerals.er.usgs.gov/mineral7pubs/commodity/gemstones/290494 (Not: Bin dolar üzerinden hesaplanmıştır) Süstaşı adı Miktar Yıl Fiyatı/Dolar Ametist Aquamarine Zümrüt Granat Yakut Safir Tanzanit Topaz Turmalin 1 karat 1 karat 1 karat 1 karat 1 karat 1 karat 1 karat 1 karat 1 karat 1994 1994 1994 1994 1994 1994 1994 1994 1994 13 82.5 2,750.00 750.00 3,900.00 1,400.00 150.00 7.00 92.50 Süstaşı adı Miktar Yıl Fiyatı/Dolar Ametist Aquamarine Zümrüt Granat Yakut Safir Tanzanit Topaz Turmalin Süstaşı adı 1 karat 1 karat 1 karat 1 karat 1 karat 1 karat 1 karat 1 karat 1 karat Miktar 1995 1995 1995 1995 1995 1995 1995 1995 1995 Yıl 13 82.50 2,475.00 750.00 3,175.00 1,300.00 157.50 4.00 92.50 Fiyatı/Dolar Ametist Aquamarine Zümrüt Yakut Safir Tanzanit Gordon AUSTİN, Gemstones Makalesinde n alınmıştır 1 karat 1 karat 1 karat 1 karat 1 karat 1 karat 1998 1998 1998 1998 1998 1998 7_16 75-190 900-2,000 1,800-2,800 800-1,800 180-300 no 1, january 1999, p 42 Yazar: ronald balazik Şekil 4.9.1.6: sentetik süstaşlarının ithal edilen miktarlarının parasal değeri Milyon dolar Milyon dolar Ülke adı Avustralya Avusturya Çin Fransa Almanya Hong Kong İtalya Japonya Kore Sri Lanka İsviçre Tayland Diğer Toplam Yıl/milyondola r Yıl 1993 3,4 3,7 0,7 1 10.07. 2.0 0.4 1.6. 2.1. 0.7. 3.8. 12.5. 1.4. 44.1 1994 2,7 5 0.9 1 10.9. 1.9. 0.7. 1.1. 1.5. 0.7 3.5. 10.0 1.2. 41.1 Şekil 4.9.1.7: ithal edilen imitasyon süstaşlarının değeri ülke adı YIL YIL 1993 1994 Avusturya 45.9 48.1 Çin 0.6 0.4 Almanya 2.0 2.2. Japonya 0.7 0.6 Tayvan 0.8 0.7 Çek Cumhuriyeti 9.0 10.0 Diğer 0.7 0.7 Toplam 60.0 62.7 Kaynak: 1-Customs value 2- bureau of the census Şekil 4.9.1.8 : Kesilmiş renkli süstaşlarının karat üzerinden fiyatı (yurt dışında) Kaynak;1- fine quality 2- Jewelers circular keystone v. 66, no 3, mar. 1995, p 175, Gordon AUSTİN, Gemstones Makalesinden alınmıştır