İnfeksiyon hastalıkları ve lenfadenopati Dr. Semra Çalangu İstanbul Tıp Fakültesi, İnfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Anabilim Dalı L enfatik sistemin infeksiyon hastalıklarına karşı yüklendiği görev, interstisyel aralıktan lenfatik sıvının kan dolaşımına taşınması sırasında dokularda bulunan infeksiyon etkenlerinin kana geçmesini önlemektir. Lenf düğümleri, bu sistem içinde “süzgeç” görevini üstlenir. İnfeksiyon etkenleri lenf düğümlerindeki sinüsleri döşeyen retikulum hücreleri tarafından fagosite edilirken sinüsler genişler, hücrelerde hiperplazi olur ve lenf düğümü büyür. Lenfadenopati etyolojisinde infeksiyonu düşündürmesi gereken en önemli ek bulgu, ateştir. Ateş ile birlikte lenfadenopati, infeksiyon dışı nedenlerle de ortaya çıkabilir: Habis tümörler ve otoimmun hastalıklar gibi. Ayırıcı tanı için, her hastada olduğu gibi, işe iyi bir anamnez almakla başlamak gerekir (yakın infeksiyon odağı, seyahat öyküsü, hayvan teması, ailede ve yakın çevrede gözlenen infeksiyonlar gibi). Fizik muayenede lenfadenopatinin lokal veya yaygın oluşu, ağrı ve diğer inflamasyon belirtilerinin olup olmaması, hepatosplenomegali ve döküntü gibi ek bulgular büyük önem taşır. Genellikle, infeksiyona bağlı lenfadenopatilerde lenf düğümleri, yumuşak, hareketlidir ve çevre dokulara yapışık değildir; bu özellikleriyle habis tümörlerin lenfadenopatisinden ayırt edilebilir. Laboratuvar testlerine mutlaka tam kan sayımı ve periferik lökosit formülü ile başlanmalı, uygun kültür örnekleri alınarak serolojik incelemeler istenmeli ve bunlarla tanı koyulamıyorsa biyopsi yapılmalıdır. Ülkemizde tüberküloz yaygın bir hastalık olduğundan, her hastadan akciğer grafisi istenmelidir. Servikal lenfadenopati: İnfeksiyöz sebeplere bağlı servikal lenfadenopati genellikle bilateral olup en sık sebepler A grubu beta-hemolitik streptokokların yol açtığı bakteriyel farenjit ve infeksiyöz mononukleozdur. Çocuklarda streptokok ve stafilokokların yol açtığı bakteriyel servikal lenfadenit tek taraflı olabilir. Diğer bakteriyel infeksiyonlar arasında difteri, oral ve odontojenik infeksiyonlar (Ludwig anjini, Vincent anjini), skrofula, kedi tırmığı hastalığı, veba, tularemi sayılabilir. Epstein-Barr virusu (EBV) ve sitomegalovirus (CMV) dışında herpes simpleks virusu (HSV), adenovirus, rinovirus, koronavirus, kızamık virusu ve HİV de servikal adenopati yapan diğer viruslar arasında sayılabilir. Aksiller lenfadenopati: Tek başına aksiller adenopati varlığında önce meme kanseri metastazı ekarte edilmelidir. Üst ekstremitelerin pyojenik infeksiyonları aksiller adenopatiye yol açacağından eller,parmaklar ve kollar dikkatle muayene edilerek bir infeksiyon odağı olup olmadığı araştırılmalıdır. İnfeksiyöz sebepler arasında kedi tırmığı hastalığı ilk sırayı alır. Endemik bölgelerde veba ve tularemi de akla gelmelidir. İnguinal lenfadenopati: Alt ekstremiteler, pelvis ve perine bölgesi lenfatikleri inguinal lenf düğümlerine drene olur. Genellikle ateş, ağrı ve diğer inflamasyon bulguları yoksa, lenfadenopati yeni oluşmuş değilse, inguinal adenopatilerin varlığı çok önemli sayılmaz. Yeni bir adenopati varsa, alt ekstremite infeksiyonları ve cinsel temasla bulaşan infeksiyonlar öncelikle akla gelmelidir. Genital herpes, sifilis, yumuşak şankr ve lenfogranuloma venereum unilateral veya bilateral inguinal lenfadenopati yapabilirler. İyi bir anamnez alınmalı ve cinsel organlar ile perine bölgesi dikkatle muayene edilmelidir. Yaygın (generalize) lenfadenopati: Yaygın lenfadenopati, ateş ile birlikte olsa bile, infeksiyon dışı nedenlerin de, en az infeksiyöz nedenler kadar etyolojide rol oynayabileceğini akılda tutmak gerekir. Lenfoma ve diğer lenfoproliferatifmyeloproliferatif hastalıklar, metastatik tümörler, sarkoidoz, erişkin Still hastalığı ve SLE gibi kollajen vasküler hastalıklar en önemli sebeplerdir. Bu nedenle yaygın lenfadenopati, multidispliner bir yaklaşımı gerektirir. Fenitoin, hidralazin, isoniazid, allopurinol başta olmak üzere, bazı ilaçlar da lenfadenopatiye yol açabilir. Yaygın lenfadenopati yapan başlıca bakteri hastalıkları arasında ise tüberküloz ve atipik mikobakteri infeksiyonları, bruselloz, leptospiroz, 2. dönem sifilis sayılabilir. Bazı protozoon hastalıkları (toksoplazmoz, kala-azar) ve pek çok viral infeksiyon (kızamık, kızamıkçık, EBV, CMV,HİV infeksiyonları, influenza) yaygın lenfadenopatiye yol açabilir. Ateş ve lenfadenopati ile başvuran bir hastada ayırıcı tanı için çeşitli algoritmik yaklaşımlar önerilmiştir. Basit bir kan sayımı ve periferik lökosit formülü pek çok hastada tanıya yönlendirebilir. Nötrofilik lökositoz ile birlikte lokal adenopati genellikle süpüratif bir bakteriyel infeksiyonu düşündürürken, lenfosit ve monosit ağırlıklı lökositoz ve atipik lenfositlerin varlığı genellikle viral infeksiyonu veya toksoplazmozu düşündürür. Ancak HİV (ve bazen CMV) infeksiyonunda lenfopeni; tüberküloz ve brusellozda lenfositoz gibi farklı durumlarla da karşılaşılabilir. Bu nedenle algoritmik yaklaşımlar her zaman doğru tanıya götürmeyebilir ve genellikle her hasta kendi özellikleri içinde değerlendirilmelidir. Öte yandan, “invaziv olmayan işlemlerin invaziv girişimlerden daha önce yapılması” kuralına mutlaka uyulmalıdır. İşe hemen lenf biyopsisi ile başlamayıp karaciğer enzimlerinin ölçülmesi, CRP, eritrosit sedimentasyon hızı, kan kültürü, ANA, Brucella tüp aglutinasyonu (Wright testi), Monotest,VDRL, EBV-CMV-HIV-Toxoplasma için serolojik testler ile tanıya varılamazsa biyopsi yapılması doğru olur. Tüberküloz (kazeifikasyon nekrozlu granulomatöz lenfadenit), kedi tırmığı hastalığı ( nekrotizan granulomatöz lenfadenit), Kikuchi-Fujimoto hastalığı (histiositik nekrotizan lenfadenit) gibi bazı hastalıklarda biyopsi bulguları tanıya çok yardımcı olduğu halde, bazılarında, örneğin HİV infeksiyonunda lenf biyopsisinin hiç tanı değeri yoktur.