Lenfadenopatili hastaya hematolojik yaklaşım Prof. Dr. Tanju Atamer İstanbul Tıp Fakültesi, İç Hastalıkları ABD, Hematoloji Bilim Dalı L enfadenopati hastanın doktora başvurmasına neden olan bir belirti ve bulgu olabileceği gibi, rastlantısal olarak da muayene sırasında saptanabilir. Doktora düşen görev, bu adenopatinin hastadaki diğer belirti ve bulgular ile açıklanabilirliği, ya da bu adenopatinin ayrıca değerlendirilmesine gerek olup olmadığıdır. Lenf düğümleri normalde yüzeysel ya da mediastinum ve karın içi, retroperitoneum gibi derinde yerleşim gösterirler, yassı ve oval biçimde ve birkaç milimetreden 1 sm’ye kadar boyutlarda olabilirler. Yine normalde lenf düğümleri palpasyonla ağrılı değildir. Lenfadenopati nedenleri çok çeşitlidir. Özellikle çocuk ve genç erişkin yaşlardaki lenfadenopatilerin çoğunluğu viral infeksiyonlar ya da lokal bakteri infeksiyonları başta olmak üzere selim nedenlere bağlıdır. Buna karşılık 40 ya da 50 yaşın üzerinde yaş ilerledikçe habis hastalık veya karsinom metastazı gibi nedenler giderek daha artma gösterir (1). Hastaların ilk başvuruda bulunduğu bir klinikte yapılan bir araştırmada genel olarak lenfadenopatilerin 2/3’ünün selim nedenlere, ancak %1’inin habis bir hastalığa bağlı olduğu sonucuna varılmıştır (2). Diğer bir çalışmada ise hastaların %84’ünde selim nedenlere bağlı hastalıklar, geri kalan %16’sında lenfoma veya metastatik tümör saptanmıştır (3). Çalışmalarda bildirilen oranların farklı olması hastaların yaşları ile ilgili olabilir. Lenfadenopatili hastalara yaklaşım öncelikle klinik ve gerekirse laboratuvar olarak yapılır. Klinik yaklaşım: ayrıntılı bir anamnez ile başlamalıdır. Hastada sistemik bir hastalığın (infeksiyon, multisistemik hastalık) olup olmadığı dikkat edilmesi gereken önemli bir noktadır. Örneğin yüksek ateş, boğaz ağrısı ve boynunda adenopatiler gelişen genç bir hastada viral bir infeksiyon düşünmek ve lenfadenopatilerine yönelik bir incelemede bulunmamak doğru olur. Bu karar hastayı gereksiz incelemelerden kurtarır ve toplum ekonomisine gereksiz yükten de kaçınılmış olur. Dahası viral infeksiyona bağlı bir adenopatiye biyopsi yapılması halinde bunun yorumunun çok zor olabileceği ve yanlışlıkla habis lenfoma tanısı alabileceği de unutulmamalıdır. Lenfadenopatinin farkedildiği tarih hastalar tarafından her zaman tam olarak bilinemeyebilir. Genellikle akut gelişen adenopatiler ağrılı olduğu için hastalar bir zaman verebilirler. Buna karşılık bazı hastalar adenopatinin 1 yıl ya da daha uzun yıllardanberi olduğunu söyleyebilirler. Bu durum bazı düşük dereceli lenfomalarda (indolent Hodgkin dışı lenfomalar) rahatlıkla gözlenebileceğinden, uzun süredir var olan adenopatilerin daima selim nedenlere bağlı olması da beklenmemelidir (4,6). Ateş sadece infeksiyon hastalığına bağlı olmayabilir. Özellikle erişkin yaştaki hastaların bir kısmında ateşin nedeni romatolojik, immunolojik ve habis hastalıklara bağlı olabilir (1). Ne var ki hastalar çoğu kez ateşin farkında olmayabilir ve genellikle ölçerek ateş takibi yapmazlar. Ateşten Tablo 1. Lenfadenopati nedenleri 1. İnfeksiyon hastalıkları a) Reaktif: viral, bakteriyel, riketsiyal, klamidyal, fungal infeksiyonlar b) Süpüratif lenfadenit: stafilokok, tüberküloz, atipik mikobakteri Romatoid artrit, JRA, SLE, mikst bağ dokusu hast, serum hastalığı, ilaç hipersensitivitesi, primer biliyer siroz, graft versus HH, hipertiroidi, silikona bağlı 2. İmmunolojik 3. Habis hastalıklar 4. Lipid depo hast Gaucher hast, Niemann-Pick, Fabry hast 5. Endokrin hastalık Hipertiroidi 6. Diğer Castleman hast., sarkoidoz, dermatopatik lenfadenopati, Kikuchi hast, Kawasaki hast, histiyositoz X a) Hematolojik : Hodgkin hast, Hodgkin dışı lenfoma, akut lösemi (lenfoid veya miyeloid), kronik lenfositik lösemi, habis histiyositoz b) Metastatik : birçok primer tümörler başka varsa kilo kaybının miktarını da belirlemeye gayret edilmelidir. Burada kilo kaybının son altı ay içinde vücut ağırlığının %10’unu aşıp aşmadığına dikkat edilmelidir. Bazı habis hastalıklarda görülebilen gece terlemeleri varsa önemle not alınmalıdır. Lenfadenopati derinde olduğu zaman etrafına bası yaparak belirti ve bulgulara yol açabilir. Buna tipik örnekler olarak bronş ya da trakeaya komşu bir adenopatide kuru öksürük; mediastinumda büyük bir adenopatinin vena kava superiora bası yapmasıyla yüz ve üst ekstremitelerde ödem (vena kava superior sendromu, VKSS); ilyak venaya komşu adenopatiye bağlı tek taraflı bacak ödemi ya da ven trombozu sayılabilir (5,6). VKSS akciğer kanseri ve agressif Hodgkin dışı lenfomalarda görülebilir (1,4). Hastanın anamnezinde kullandığı ilaçlar da sorgulanmalıdır. Tablo 1’de lenfadenopatiye neden olan hastalık ve durumların kısmi bir listesi verilmiştir. Lenfadenopatili bir hastanın fizik muayenesi tam olarak yapılmalıdır. Fizik muayene sırasında lenfadenopatiye ait bazı fiziksel özellikler tanı için yol gösterici olabilir. Bu özellikler Tablo 2’de belirtilmiştir. Palpasyonla belirlenen lenfadenopatinin kısa ve uzun çapları daha sonraki kontrol sırasında kıyaslayabilmek için çift boyutlu olarak kaydedilmelidir. Normal insanlarda yüzeysel lenf düğümlerinin boyutları erişkinlerde 1x1 sm, çocuk ve adolesanlarda 1x2 sm olabilir. Normal erişkinlerde inguinal lenf düğümleri 2 sm çapında da olabilirler (5,7). Bu normal değerler mediastinum ve retroperitoneumda yerleşen lenf düğümlerinde kısa eksen çapı için üst sınır 5-12 mm, pelvis içi lenf düğümleri için ise üst sınır 15 mm olarak bildirilmektedir (8,9). Lenf düğümü boyutlarının çift boyutlu olarak belirlenip kaydedilmesi, farklı hekimlerin gözlemlerinin daha objektif olmasını sağlar. Boyunda yerleşen adenopatilerde boğaz muayenesi unutulmamalıdır. Tonsillanın iltihap ya da tümörlerinde çift ya da tek taraflı adenopatiler gelişebilir. Bazan lenfoma tonsilladan başlayabileceği gibi, lenfomalarda (özellikle Hodgkin dışı lenfomalar) tonsilla ve Waldeyer halkasında tutulum olabilir (4,6). Solukluk, ateş, diş eti hipertrofisi, sternumda aşırı duyarlık, eklem ve kemik ağrıları, splenomegali ve değişik sayıda lenfadenopati gibi bulguların bir kısmı veya hepsi saptanan hastalarda akut lösemiler akla gelmelidir. Bu lösemi lenfoblastik ya da miyeloid (monositik komponentli) tipte olabilir. Jeneralize veya az sayıda lenfadenopatileri, splenomegalisi olan, asemptomatik bir hasta ise erken evrede bir kronik lenfositik lösemi olgusu olabilir (1,4, 10). Tablo 3. Lenfadenopatilerin lokalizasyonları ve sık görüldüğü hastalıklar 1. Jeneralize adenomegaliler Sık : infeksiyöz mononükleoz, sitomegalovirus inf, viral hepatit, AIDS, herpes zoster, kızamıkcık, kızamık, sifiliz, bruselloz, toksoplazmoz, SLE, mikst bağ dokusu hast, serum hastalığı, ilaç hipersensitivitesi Seyrek : akut lösemiler, kronik lenfoid lösemi, Hodgkin dışı lenfomalar 2. Lokal adenomegaliler Oksipital : baş derisi ile ilgili infeksiyonlar Preauriküler : konjonktivit, herpes zoster inf, kedi tırmığı hast Boyun : üst solunum yolu infeksiyonları ağız içi ve diş eti infeksiyonları infeksiyöz mononükleoz, diğer virus inf baş ve boyun kanserleri metastazları meme, akciğer ve tiroid kanseri metastazları Supraklaviküler Metastatik karsinomaya bağlı lenfadenopatiler genellikle sert ve etrafındaki dokulara yapışıktır. : akciğerler, retroperitoneal bölgeden kaynaklanan lenfoma, tümörler, infeksiyonlar, tüberküloz, sarkoidoz Aksilla Habis lenfomalarda lenf düğümü katı kıvamlı, veya lastik kıvamlıdır ve genellikle etraf dokulara yapışıklık göstermez, paketler oluşturabilir. : üst ekstremite infeksiyonları, lenfoma, melanoma, meme kanseri İnguinal : alt ekstremite infeksiyonları, primer sifilis, genital herpes, lenfoma, kanser metastazı (rektum, dış genital, melanoma) İntraabdominal veya Retroperitoneal : kanserler (lenfoma, germ hücreli tümörler), tüberküloz Tablo 2. Lenfadenopatili bir hastada lenf düğümünün fiziksel özellikleri İnfekte lenf düğümleri hassas ve flüktüasyon verir, üstteki deri iltihaplı görünümdedir. Reaktif lenf düğümleri hassas olabilir, fakat iltihabın diğer bulgularını genellikle göstermez. Lenf düğümlerinin jeneralize ya da lokal oluşu, yerleşim yeri ya da yerleri ve bu bölgeye lenf drenajı veren anatomik bölgeler (deri, mukoza, ekstremite, vd) dikkatle muayene edilmelidir. Çünki esas tedavi edilmesi gereken hastalık bu drenaj yerlerindeki bir infeksiyon ya da travma olabilir. Bu yöntem hastaya klinik yaklaşım sırasında mutlaka akılda tutulmalıdır (Bkz Tablo 3). İnfeksiyon hastalıklarında lenfadenopati çoğu kez immünolojik yanıta bağlı olup reaktif tiptedir. Seyrek de olsa bazı hastalarda doğrudan lenf düğümünün infeksiyonu söz konusudur. Süpürasyonla seyreden bu lenf düğümü iltihaplarında palpasyonla genellikle hassasiyet vardır ve lenf düğümü üzerinde flüktüasyon alınır (1,5,10). Bazı hastalarda lenf düğümünün deriye açıldığı ve irinin dışarıya aktığı görülebilir (sinus oluşumu). Daha önceki sinus oluşumlarının izi olan sikatrisler adenopatiye yakın alt bölgelerde göze çarpar. Bu tip iltihaplarda en sık etkenler stafilokok, tüberküloz ya da atipik mikobakterilerdir (1,10). Bacaklarda sık travmalar veya infeksiyonlar inguinal lenf düğümlerinde büyümeye yol açabilir. İnguinal bölge bacaklardan başka gluteal bölge ve karın alt kısım derisi, dış genital ve perineal bölge, anus ve rektum distaline ait lenf akımı drenajını alır. Testislerin lenf drenajı ise inguinal bölgeye değil paraaortik lenf düğümlerine olur (5). Hipertiroidisi olan bazı hastalar habis lenfomayı düşündüren jeneralize lenfadenopati, kilo kaybı, aşırı terleme ve splenomegali birlikte olabilir (6). Hastalar, el veya bacaklarına tekrarlayıcı travmalar konusunda sorgulanmalıdır. Bu şekilde ciltten giren ve tekrarlayıcı bakteri infeksiyonları olabilir ve bunlar aksilla veya inguinal adenopatiyi açıklayabilir. Ayrıntılı bir ilaç öyküsü de unutulmamalıdır. Metildopa, meprobamat, hidralazin ve hidantoin türevleri gibi ilaçları kullanan hastalarda reaktif ve hiperplastik adenopatiler bildirilmiştir (4,6). Dilantin grubu ilaçlar kullanmaya başladıktan haftalar ya da aylar sonra ateş, eozinofili ve lenfadenopati gelişmesiyle Hodgkin hastalığına benzeyen bir klinik tablo yapabilir. Genel olarak bakıldığında lenfadenopatili hastaların çok az bir kısmında biyopsi gereği doğar. Klinik olarak çocuklarda lenfadenopatinin daha kolay, sık ve selim nedenlerle gelişebilmesine karşın, erişkin hastalarda lenfadenopati nedenleri arasında selim nedenlerin yaş ilerledikçe azaldığı gözlenir. Lenfadenopatinin jeneralize olması klinik yaklaşımda kısmen kolaylıklar sağlarsa da, tek bir yerde 1,5x1,5 sm’den daha büyük lenfadenopatisi olan hastalarda lenf drenajı bölgesinde veya sistemik bir infeksiyon gibi açıklanabilir bir neden yoksa; anlamlı kilo kaybı, ateş ya da gece terlemesi gibi sistemik belirtiler bulunmuyorsa, hasta 2-6 haftalık izlemeye alınabilir (6,10, 11). Buna göre 2 hafta sonraki muayenede lenf düğümü büyümeye devam ediyorsa, veya, 4-6 hafta geçtiği halde lenfadenopati değişmeden kalıyorsa şüpheli kabul edilmelidir. Böyle bir hastanın akciğer grafisinde mediastinum genişlemesi ya da parenkima infiltrasyonu gibi değişiklikler varsa eksizyonal biyopsi düşünülmelidir. Yine aynı şekilde supraklaviküler yerleşimli adenopatiler genellikle toraks veya retroperitoneumda bir hastalık olduğunu düşündürür ve daima şüpheli kabul edilmelidir. Laboratuvar yaklaşım: Lenfadenopatili bir hastaya laboratuvar incelemesi yapma kararı yukarıda değinilen klinik değerlendirmelerin ışığında yapılmalıdır. Sistemik bir hastalığın varlığında adenopatiyi ayrıca değerlendirmeye almak nadiren gerekir. Bunun dışında laboratuvar incelemesi yapılacaksa lökosit sayımı ile birlikte formül incelemesi, kan sayımları ve akciğer röntgeni ile başlanmalıdır. Kırk yaşın üstünde bir hastada belirgin lökositoz ile birlikte lenfositozun görülmesi kronik lenfoid lösemi tanısına kolaylıkla ulaştırır. Buna karşılık lökopeni veya lökositoz ile birlikte diğer kan sayımlarında düşüklük görülmesi her yaş için akut lösemiyi akla getirmelidir. Laboratuvarda hafif derecede lökositoz veya bazen lökopeni ile birlikte atipik (reaktif) lenfositlerden oluşan bir lenfositozun saptanması, adolesan bir hastada akla mononükleoz sendromunu getirmelidir. Bu hastalarda ateş, boyunda veya jeneralize lenfadenopati, boğaz ağrısı veya farinjit gibi klinik bulgulardan birçoğu bulunmalıdır. Gerekliyse heterofil antikor testi (monotest) bakılabilir. Reaktif lenfositlerin bulunduğu mononükleoz bulgusu, infeksiyöz mononükleoz dışında, sitomegalovirus infeksiyonu, akut HİV infeksiyonu, infeksiyöz hepatit ve akut toksoplazma infeksiyonunda da bulunabilir (4,6,10). Akciğer röntgeninde ön mediastinde yerleşen adenopati Hodgkin hastalığını akla getirmelidir. Gerekli olan hastalarda toraksın bilgisayarlı tomografi (BT) ile incelenmesi yararlı olur. Karın BT incelemesi sol supraklaviküler adenopatisi olan ve diğer gerekli görülen hastalarda yapılır. Genç yaşta 249 hastanın incelendiği bir aile hekimliği çalışmasında, her hastaya ortalama 1,7 kez ziyaret yapıldığı, hastaların %51’ine hiçbir laboratuvar incelemesi yapılmadığı, tüm hastaların sadece %3’üne biyopsi gerektiği bildirilmiş, sonuç olarak önemli bir belirti ve bulgusu olmayan hastaların sadece bir dönem izlenmesinin çözüm için yeterli ve güvenli olduğu ve bunun gereksiz biyopsi masrafından kurtarabileceği belirtilmiştir (11). Diğer bir çalışmada yaşları 9-25 arasında olan lenfadenopatili hastalar ele alınmış, ve şu üç değişkenin önemi üzerinde durulmuştur: yakın zamanlarda kulak burun boğaz semptomları olan hastalarda biyopsi gereksiz, buna karşın 2 sm’den büyük adenopati ve anormal akciğer röntgen bulgusu olanlarda ise gerekli bulunmuştur (12). Lenf düğümü biyopsisi kararı verilen hastalarda eksizyonel biyopsi tercih edilmelidir. Biyopsi mümkünse en büyük lenf düğümünden ve total ya da büyük bir parça halinde yapılmalıdır. Özellikle lenfomaların tanısı, prognoz ve tedavi seçeneklerini de birlikte etkilediğinden biyopsi eksizyonel olmalı ve alkole konmamalı, ya serum fizyolojik içinde (immunofenotipleme, sitogenetik çalışmalar için) laboratuvara gönderilmeli, ya da özel tesbit çözeltisine konmalıdır (1,4,6). Yüzeysel lenfadenopatilerde ince iğne aspirasyon biyopsisi (İİAB), özellikle lenfoma kuşkusu olan hastalarda yapılmamalıdır (1,4,6,10). İİAB genellikle yeterli tanı ve sınıflama yapılmasını sağlamaz ve tekrar biyopsi gerekir. Ayrıca genellikle hiçbir merkez İİAB tanısı ile lenfoma tedavisi uygulamamaktadır. Retroperitoneum ya abdominal kütlesi olan hastalarda özel iğnelerle alınan doku biyopsisi hastayı laparotomiden kurtarabilir ve tanı için yeterli materyal sağlayabilir. Son olarak biyopsi sonrasına değinmek istiyorum: biyopsi sonucunda Burkitt lenfoması veya lenfoblastik lenfoma gibi çok hızlı proliferasyon gösteren lenfoma tanılı hastalar süratle tedavi merkezine gönderilmelidir. Bu hastalıklarda çok çabuk merkezi sinir sistemi veya kemik iliği tutulumu, hastalığın hızla ilerlemesi ve hacimli (bulky) hastalık haline gelmesi olasılıkları yüksektir (4,6). Bu durumda başarılı tedavi ve şifa olasılıkları ortadan kalkacağından, tanı konan hastalarda evreleme, ileri tetkik vb gibi nedenlerle zaman yitirilmemesi konusu çok önemlidir. KAYNAKLAR 1. 2. 3. 4. 5. 6. 7. 8. 9. 10. 11. 12. Henry PH, Longo DL: Enlargement of lymph nodes and spleen. In: Fauci AS, Braunwald E, Isselbacher KJ, et al (eds), Harrison’s principles of internal medicine, 14 th ed, New York, McGraw-Hill Companies, 1998, 345-7. Kubota T: The evaluation of peripheral adenopathy. Prim Care 7:46171, 1980. Pangalis GA, Vassilakopoulos TP, Boussiotis VA, Fessas P: Clinical approach to lymphadenopathy. Semin Oncol 20:570-82, 1993. Portlock CS and Glick J: Hodgkin’s disease: clinical manifestations, staging, and therapy. In: Hoffman R, et al (eds), Hematology basic principles and practice. 3rd ed, Churchill Livingstone, New York, 2000, 1241. DeGowin EL and DeGowin RL: Bedside diagnostic examination, 3rd ed, Macmillan Publishing Co, New York, 1976, 454-460. Miller KB: Reactive lymphocyte disorders and lympadenopathy. In: Handin RI, Lux SE, Stossel TP (eds), Blood: Principles and practice of hematology. JP Lippincott Co, Philadelphia 1995, 661-674. Tunalı A: Hematopoetik sistem. Kitap: Molvalılar S (ed), İç hastalıkları (semiyoloji). ALFA Basın Yayım Dağıtım, İstanbul, 1997, 615. Kiyono K, Sone S, Sakai F et al: The number and size of normal mediastinal lymph nodes: a postmortem study. Am J Rad 150: 771-776, 1988 Dorfman RE, Alpern MB, Gross BH & Sandler MA: Upper abdominal lymph nodes: criteria for normal size determined with CT. Radiology 180: 319-22, 1991. Kern WF: PDQ Hematology, BC Decker Inc, London, 2002, 348-54. Williamson HA Jr: Lymphadenopathy in a family practice: a descriptive study of 249 cases. J Fam Pract20:449-52, 1985 Slap GB, Connor JL, Wigton RS, Schwartz JS: Validation of a model to identify young patients for lymph node biopsy. JAMA 255: 2768-73, 1985