1 ~İNSAN HAKLARI~ İnsan Haklarının Önemi Demokratik hukuk devleti ve insan haklarına saygılı devletin gelişmesi bakımından insan haklarının korunması önemlidir. Küreselleşme ve medya, internet ve ulaşımdaki gelişmeler insan haklarına evrensel bir anlam kazandırmıştır. “İnsan haklarına saygı”, uluslararası ilişkilerde önemli bir ölçüt haline gelmiştir. İnsan haklarına verilen bu önem, gerek devleti gerekse bireyleri bu konuda duyarlı olmaya ve kurallara uymada daha bilinçli olmaya yöneltmiştir. İnsan haklarının korunması, yalnızca devletin değil, birey olarak da herkesin sorunudur. Uluslararası alanda bireyler arası ilişkiler de insan hakları konusundaki duyarlılığın artırılması bir zorunluluk olarak görülmektedir. Bu konunun eğitimle aşılacağı göz önünde bulundurularak, aile içi ilişkiler ve ilköğretim müfredatının bu yönde geliştirilmiştir. Bir ülkedeki aynı hukuki koşullara sahip olan insanlar, insan haklarının kendilerine sağladığı eşitlik sayesinde, kendilerini ifade edebilir, maddi ve manevi varlıklarını geliştirebilirler. İnsan hakları, toplumun sosyal sınıflar içerisinde zayıf, güçsüz ve korumasız olanın korunmasını sağlayan bir araçtır. Filistin’de Çin’de Bosna-Hersek’de görüyoruz ki İnsan haklarının sadece bilinmesi yetmez bir şeylerinde yapılması gerektiği bilincine varmalıyız. Çünkü yapılan zulüm sadece oradaki kişilere değil bütün insanlığa zarar vermektedir. Bu nedenle halkın bilinçlendirilerek hep beraber bir şeylerin yapılması önemlidir. Burada görülüyor ki esas amaç, insan haklarının sonradan ve geçmişe yönelik değil, Önceden ve geleceğe yönelik olarak koruma altına alınmasıdır. Burada İnsan haklarında ki asıl sorunun toplumsal ilişkilerden kaynaklandığı görülüyor. Demek ki, İnsan haklarını korumanın yolu insanların beyninden geçer. Ülkemizde son yıllarda yapılan değişiklikleri “Avrupa’nın İsteği” değil; aslında, Türk halkına hak ettiğini vermek olarak görmeliyiz. İnsan Hak ve Özgürlüklerinin Temelleri 1.Doğal hukuk anlayışı Her insanın akıl, mantık ve vicdan yoluyla ulaşabileceği, varlığının kabulü için bir makamca onaylanmasına gerek olmayan, her devir ve toplum için geçerli, değişmez bazı haklar mevcuttur.Pozitif hukukun aksine doğal hukuk başka bir iradenin eseri değil, İnsanın kendi aklı aracılığıyla bulduğu hukuktur. Devlet hukuk düzenini doğal hukuk ilkelerine uydurmak durumundadır. Doğal hukukla pozitif hukukun çeliştiği durumlarda pozitif hukuk uygulanmaktadır. Ancak bu durumda bile pozitif hukuk tarafından ihlal edilen doğal hukuk prensibi varlığını korumaya devam eder. Doğal hukuk olması gereken üzerinde durur. Doğal hukukun temel kavramları adalet ve özgürlüktür. Adalet; onurlu yaşama, başkasına zarar vermeme, herkese kendine ait olanı vermektir. Özgürlük ise iç (kendi içinde olan) ve dış (Çevresiyle ilgili olan) özgürlük olmak üzere 2’ye ayrılır. 2. Pozitif hukuk anlayışı mevzuata göre hareket eden, olması gerekeni değil olanı araştıran, belli bir yer ve zamanda geçerli olan ve yazılı oluşturulan hukuk kurallarıdır. İnsan hakları bu kurallar çerçevesinde oluşturulmaktadır. İnsan Haklarının Yakın Kavramlarla İlişkisi İnsancıl Hukuk Savaş döneminde savaşa karışmayan veya savaşı bırakan insanları korumaya dönük kurallar bütünüdür İnsancıl hukukun devreye girmesi için silahlı çatışmanın olması gerekir. Amacı; savaş döneminde kullanılabilecek savaş araçlarını sınırlamak ve savaşın etkilerini sivil nüfus açısından azaltmaktır. İnsan hakları hukuku ise savaş hali ve olağanüstü hal dışındaki konularda geçerli olan normları düzenler. İnsan hakları hukuku kural olarak devletle birey arasındaki ilişkiyi ilgilendirir. Devletin yükümlülüklerini belirler. Bireyin, insancıl hukuku ihlali durumunda cezai sorumluluk bireydeyken insan haklarının ihlali durumunda devletler cezai sorumluluk taşır. YUNUS EMRE ERDOĞAN 2 İnsan Haklarının Nitelikleri 1. Evrensellik: İnsan haklarının kaynağı insanın doğasına dayandırılmasının bir sonucu olarak evrenselliği kabul edilmiştir. İnsan haklarını diğer haklardan ayıran onların evrenselliğidir. Evrenseldir çünkü ihtiyaçlar ve kapasite olarak tüm insanlar için geçerli olan kabullere dayanmaktadır ve hayatta olan tüm insanlara uygulanabilmektedir. 2. Doğuştan Kazanılma: insanın doğuştan sahip olduğu kişiliğinden ayrılmaz haklardır. İnsan haklarının bu özelliği bütün insan hakları metinlerinin başında vurgulanmıştır. 3. Mutlaklık: varlığı herhangi bir şarta bağlanmaz. Hiçbir düşünceyle varlığı inkar edilemez. 4. Vazgeçilmezlik: Bu haklar doğuştan kazanıldığı gibi başkasına devredilemez vazgeçilemezlerdir. 5. Bireye Ait Olma: Öznesi bireydir. Temeli birey haklarıdır.Çünkü toplumun en küçük parçası bireydir. 6. Çoğunlukla Hürriyet Hakkı Olma: İnsan hür bir doğaya sahiptir. Hürriyet, insan iradesi üzerinde dış müdahalelerin, baskıların ve kısıtlamaların olmamasını ifade eder. İnsanların özgürlüğü başka bireylerin özgürlüğüyle sınırlıdır. 7. Temel Hak Olma: Temel haklardır. Çünkü varlıkları egemenin iradesine bağlı değildir. Temel olmasından kastedilen anayasal düzenin temelini oluşturmaları gerektiğidir. 8. Devlete Karşı İleri Sürülen İddialar Niteliğinde Olma: İnsan hakları özünden siyasi nitelikler taşır. İnsan hakları doktrininin temel işlevi, siyasi iktidarın keyfi müdahalelerini önlemektir. İnsan hakları iddialarının muhatabı devlettir. İnsan haklarının esas hedefi bireyi devlete karşı korumaktır. Bu çerçevede devletin insan haklarıyla ilgili olarak tanıma, dokunmama, koruma ve temin/tedarik olmak üzere 4 görevi vardır. 9. İnsan Haklarının Bütünlüğü: İnsan hakları, içerikleri, işlevleri ve sınırlamaları bakımından birbirlerinden farklıdırlar. Ama hepsi bir bütünün bileşenleridirler. 10. Yasalarca Korunma Zorunluluğu: önceki 9 Özelliğin en önemli sonucu, insan haklarının yasalar tarafından korunmasının zorunlu olmasıdır(hukukun üstünlüğü). Hatta bu haklarla ilgili anlaşmazlıklar, tüm taraflara adil ve eşit davranmayı mümkün kılacak usul ve esasları uygulayan yetkili, tarafsız ve bağımsız bir mahkeme yoluyla yargısal olarak ele alınmalıdır. Ayrıca anlaşmazlık konusu kamuoyu tarafından açık bir şekilde bilinen net, özel ve önceden belli yasalara uygun bir şekilde karara bağlanmalıdır.(*) İnsan Haklarının Yatay ve Dikey Etkisi İnsanın gelişimi için önemli bir şart olan insan haklarının özel yapısı, hem birey ile devlet hem de bireylerin kendi aralarındaki ilişkilerde ortaya çıkabilmektedir. Bireyle devlet arasındaki ilişkiye “İnsan Haklarının Dikey Etkisi” denilmektedir. İnsan haklarının esas amacı bireyle devlet arasındaki ilişkiler için kuralları oluşturmaktır. Ancak hakların bazıları bireylerin kendi aralarındaki ilişkiyi de etkilemektedir. “Yatay Etkisi” ise diğer konular yanında hükümetlerin yalnızca insan hakları ihlallerinden kaçma yükümlülüğü içinde olmalarından değil; fakat aynı zamanda bireyleri diğer bireylerin ihlallerinden koruma görevine sahip olduğunu gösterir. Burada kişilerin diğer kişiler tarafından özgürlüklerinden yoksun bırakılmaları ya da öldürülmeleri ihtimaline karşı devletin koruması gerektiğinden bahsedilmiştir. YUNUS EMRE ERDOĞAN 3 İnsan Haklarının Sınıflandırılması a-) Kolektif- Bireysel Haklar Ayrımı: Bu ayrım, insan haklarının bireysel olabileceği gibi kolektif olabileceği fikrinden doğmuştur. Bireysel haklar, her bireyin başkasının katılımına gerek duymaksızın kullanabileceği haklardır. Kolektif haklar ise ancak bir topluluk halinde kullanılabilecek haklardır. Dernek, toplantı ve gösteri yürüyüşü, grev hakkı gibi.Kolektif haklar siyasi demokrasiden sosyal demokrasiye geçişin bir ifadesidir. Kolektif haklarda da hakkın sahibi bireyin kendisidir. Ancak birey bunu bir gurup içinde kullanabilir. Örneğin Din hürriyeti, vicdan hürriyeti olarak bakıldığında bireysel hak iken, dinin topluca yapılması gereken ibadetleri, ibadet hürriyeti açısından bakıldığında kolektif nitelik taşır. b-)Temel Haklar-Temel Olmayan Haklar Ayrımı : Uluslararası hukuk alanında, dile getirdikleri anlaşmalara göre, taraf oldukları devletler tarafından aykırı davranılmayan haklara temek haklar, diğerleri ise temel olmayan haklardır. Buna göre; Yaşama hakkı, kişinin maddi ve manevi kişiliğini koruma hakkı, kişi özgürlüğü ve güvenliği, özel hayatın gizliliği, borç nedeniyle hapis yasağı, ceza kanunlarının geriye yürümemesi, kanun ve hukuk önünde eşitlik hakkı, din ve vicdan hürriyeti vb. temel nitelikli haklardır. c-) Negatif Haklar-Pozitif Haklar Ayrımı: Negatif haklar, bütünüyle bireyin hakları kullanmasına veya onlardan yararlanmasına devletin müdahale etmemesini gerektiren haklardır. Ör: bir kimse yaşamak istediğinde devletin buna müdahale etmemesidir. Bunlar güvenli alan sağladıkları için koruyucu haklar da denir. Pozitif haklar ise devletin olumlu müdahalesinin söz konusu olması gereken haklardır. Bu haklar daha çok sosyal ekonomik ve kültürel haklara tekabül eder. d-) Yasal Haklar-Moral Haklar Ayrımı : Yasal haklar, yasama organının çıkardığı yasalarla ortaya konulan ve geçerlilik kazanılan haklardır. Moral haklar ise yasal haklardan bağımsız ve onlara öngelen, yasal hakların üstünde her zaman geçerli olan haklardır. Moral haklar özellikle doğal hukuk görüşünü benimseyenler arasında taraf bulmaktadır. Bir hak için hiç bir düzenleme yapılmamışsa, bu durumda, moral hakkın, söz konusu hukuk sistemi içinde tanınarak kurumsallaşması söz konusu olacaktır. e-)Koruyucu Haklar İsteme Hakkı- Katılma Hakkı: Koruyucu Haklar: Kişileri devlete ve topluma karşı koruyan hak ve hürriyetlerdir. Bunlar anayasanın “kişinin hakları ve ödevleri” bölümünde düzenlenmiştir. Kişi dokunulmazlığı, Haberleşme hürriyeti, özel hayatın gizliliği gibi haklar koruyucu haklarda yer alır. Bunlar ayrıca anayasada da korunmuştur. İsteme Hakkı: Kişilerin toplumdan veya devletten isteyebilecekleri haklardır. Bu haklar kişilere devletten olumlu bir davranış, hizmet ve yardım isteme hakkı vermekle devleti insanlara müdahale eden aktif bir konuma getirmektedir. Bunlar anayasanın “sosyal ve ekonomik haklar ve ödevler” bölümünde düzenlenmiştir. Ör: Ailenin korunması, Sendika kurma hakkı gibi. Katılma Hakkı: Kişilerin siyasi iktidarın kullanılmasına katılmasını sağlayan haklardır. Yurttaşlık hakkı olarak da ifade edilir. Bunlar anayasanın “siyasi hak ve ödevler” bölümünde düzenlenmiştir. Ör:Seçme ve seçilme hakkı gibi f-) Klasik Haklar-Sosyal Haklar Ayrımı: Klasik haklar, medeni ve siyasal hakları kapsamaktadır ve asıl amacı birey karşısında devletin gücünü sınırlandırmayı sağlamaktadır. Sosyal haklar ise ekonomik sosyal ve kültürel hakları içermektedir. Bu haklar istihdam, eğitim, sağlık gibi insan gelişimi için gerekli olan koşulları yaratmak amacıyla hükümetlerin aktif bir şekilde müdahalede bulunmasını gerektirmektedir. Klasik haklar ve sosyal haklar ayrımı çok katı değildir. Devleti belirli hareketlerden kaçınmaya yükümlü kılan klasik haklar vardır. Ancak bir güvence yükümlülüğü getiren klasik haklarda vardır. Birçok medeni ve siyasi hak, büyüt yatırım gerektirir. Ör: Seçimler Hükümetleri belirli eylemleri yapma konusunda yasaklayan sosyal haklar da vardır. Ör. Devletin müdahale etmeme zorunda olduğu sendika kurma hakkı. Son olarak, klasik haklar derhal uygulanabilirken sosyal haklar uzun bir zamanda gerçekleşebilir. YUNUS EMRE ERDOĞAN 4 g-) Kişisel, Siyasi, Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklar Ayrımı 1. Kişisel haklar: Bu gurupta yer alan haklar arasında, yaşama hakkı, kişinin özgürlüğü ve güvenliği ile insanlara fiziksel şiddet uygulanması gibi konuları kapsayan “fiziksel bütünlük hakları” olarak tanımlanan hakları kapsar. Eşit muamele görme ve yasaların korunmasından yararlanma hakkı da kişisel haklar arasında yer alır. 2.Siyasi Haklar: İfade özgürlüğü, dernek kurma ve toplantı özgürlüğü, ülke yönetiminde rol alma hakkı, oy verme ve seçimlere katılma hakkı Siyasi haklar arasında yer almaktadır. 3.Ekonomik ve Sosyal Haklar: Bu haklar refah ve kalkınma için gerekli koşulları sağlamaktadır. Bu hakların arasında kişilerin istediği işte çalışma , sendika hakkı, sağlık yardımından yararlanma gibi haklar içerir. 4.Kültürel Haklar: Toplumun kültürel yaşama serbestçe katılması bilimsel gelişmelerden yararlanma hakkı gibi hakları içerir. h-) Tarihi Gelişimine Göre İnsan Haklarının Sınıflandırılması 1. kuşak kişi hakları, 2. kuşak Ekonomik sosyal ve kültürel haklar ve 3. Kuşak dayanışma haklarıdır. 1. Kuşak Haklar: Devlete karşı bireyin temel hak ve hürriyetlerini belirleyen, bireye siyasal gücün dokunamayacağı temel bir hürriyet alanı sağlayan haklardır. Kişilik hakları ve siyasi haklar kişilerin siyasi otoriteye karşı koruma alanlarıdır (koruyucu haklar). 2. Kuşak Haklar: Bu haklar kişiye devlet yada 3. kişilerin olumlu bir davranışta bulunulmasını isteme yetkisi verir (İsteme hakkı). İsteme hakkı ile sosyal haklar arasında yakın bir ilişki vardır. Fakat isteme hakkı ile sosyal haklar eşit kategoride değillerdir. Çünkü sosyal haklar her zaman olumlu davranış içermez. Örneğin; grev ve lokavt hakkı devlete ve kişiye doğrudan doğruya olumlu bir davranışta bulunma edinimi yüklemez. 3. Kuşak Haklar: Son yıllarda ortaya çıkan insan haklarıdır. Barış hakkı, silahsızlandırılmış bir dünyada yaşama hakkı gibi hakları barındırır. 2. Dünya savaşından sonra 3. dünya ülkelerinin baskısıyla gündeme gelmiştir. Burada bilim ve teknolojik ilerlemenin çıkardığı sorunlar bulunmaktadır. EŞİTLİK VE AYRIMCILIK YASAĞI 1.EŞİTLİK Eşitlik tüm demokratik devletlerin temel taşlarından biridir. Eşitliğin tarihi gelişimi Eşitlik ilkesi ilk defa Kuzey Amerikan kolonilerinin oluşturduğu kolonilerde normlar haline gelmiştir. Pufendorf ve Wolff tüm insanların “doğal özgürlüğünün” yanında “doğal eşitliğini” de vurgulamıştır. Bu eşitliği insan onuru ile gerekçelendirmiş ve tüm insanların eşit özgürlüğüyle birleştirmişlerdir. Eşitlik isteğinin sınıf farklılıklarını ortadan kaldırmaya yönelik olarak 1789 da Fransız ihtilalinde ortaya çıkan insan ve vatandaşlık bildirgesinde “Tüm insanlar doğuştan ve yasa önünde eşittir.” denilmiştir. Eşitlik 2 şekildedir. a-) Mutlak Eşitlik: Kişilerin kişisel veya özel durumuna bakılmaksızın, kanunların herkese eşit olarak uygulanmasıdır. b-) Nispi Eşitlik: Aynı durumda olanların aynı işleme tabi tutulmasıdır. Eşitlik Hakkının İçeriği Uluslar arası, bölgesel ve ulusal insan hakları metinlerinde 2 şekilde bulunur. a-) Kanun Önünde Eşitlik: Herkesin içeriği ne olursa olsun ortak bir hukuk sistemine bağlı olmasıdır. Herkesin mahkemelere ve diğer uyuşmazlık çözen yerlere eşit olarak başvurabilmesidir. Ayrıca devlet ve bireyin kanun önünde eşit olmasıdır. b-) Eşit Kanuni Koruma: Aynı durumda aynı şartlarda olan herkese aynı şekilde davranılmasıdır. YUNUS EMRE ERDOĞAN 5 2. AYRIMCILIK Ayrımcılık yapılmaması yükümlülüğü, İnsan haklarının korunması bakımından temel ve genel ilkeyi teşkil etmektedir. İnsan hakları belgelerinde ayrımcılık yasağı yer almaktadır. Ayrımcılık bireyin korunması ile ilgili sistemin temelidir. Bireyin korunmasının 2 yolu vardır. 1- Malları ilgilendiren hak ve güvencelerin kesin bir biçimde ortaya konması 2- En azından herkese eşit davranılmasının sağlanmasıdır. Ayrımcılık yasağı hukuki ve siyasi düşüncelere bağlı olarak ortaya çıkabilir. Ayrımcılık bugün bireyler arasındaki adaletsiz, akla uygun ve doğru olmayan , sebepsiz ve keyfi farklılık anlamında kullanılmaktadır. Ayrımcılığın Nedenleri: 1. Cinsiyet Ayrımcılığı: Kadın-Erkek eşitliği BM’nin ilgilendiği en önemli konular arasındadır. Burada kadın-erkek eşitliğinden bahsedilmektedir. Ayrımcılığın her türlüsünün özellikle cinsiyet ayrımcılığının önünde kültürel engeller bulunmaktadır. 1967 yılında kadınlara karşı ayrımcılığın kaldırılması bildirgesi yayımlanmıştır. Bildirgede kişisel ve siyasal haklar ile birlikte ekonomik sosyal ve kültürel haklar da belirtilmektedir. 2. Irk Ayrımcılığı: Özellikle bireylerin cilt renkleri ve etnik kökenleri yüzünden ayrımcılığa tabi tutulma anlamına gelir.Buna yönelik çeşitli uluslararası sözleşmeler kabul edilmiştir.Sözleşmeye taraf ülkelerin bu ayrımcılığı yok etme yükümlülükleri bulunmaktadır. 3. Din Ayrımcılığı: En eski uluslar arası anlaşmazlık nedenlerinden biridir. İsrail-Filistin olayında da görüldüğü gibi bu uyuşmazlık hala devam etmektedir. Bu anlaşmazlıklar uluslar arası barışı tehdit etmektedir. Din ayrımcılığı yasağı ile hukuk kuraları açısından oldukça sorunlu bir alandır. Din ayrımcılığı yasaklayan hükümlerin bulunması, bir devlette din hürriyetinin gerçekleşmesini kolaylaştırır. Dini guruplara saygı gösterilmesi, devletin din ayrımcılığını yasaklaması gerekir. 4. Dil Ayrımcılığı: Diğer ayrımcılıklara göre uluslar arası kuruluşların daha az dikkatini çekmiştir. Halbuki diğer ayrımcılıklardan hiçbir farkı yoktur. Örneğin bir devlette çoğunluktan farklı bir dili konuşan biri farklı bir ırktan olabileceği gibi farklı bir inancada sahip olabilir. Pek çok devlette, ırk ve cinsiyet ayrımı için, dil ayrımı için getirdiğinden daha farklı yasaklamalar getirmektedir. Bu sebepler,n başında bir devletin resmi bir dilinin olması ve diğer dillere karşı ayrımcılığın yaşanması gelmektedir. Ancak tok toplumlu devletlerde farklı dille kullanılmaktadır. Dil eğitimin temelidir. 1992 yılında azınlıkların dilleri ve dilleri hakkında Avrupa bildirisi ile AGİT’in yardımıyla düzenlenen tavsiye serileriyle önemli gelişmeler sağlamak amaçlanmıştır. YUNUS EMRE ERDOĞAN 6 İNSAN HAKLARI FİNALİ A- İşkence, Zalimane, İnsanlık Dışı ve Aşağılayıcı Muamele/Ceza Bu muamele arasında bir nitelik farkından çok bir yoğunluk farkı bulunmaktadır. 1-) İşkence: Aşırı eziyet etme, maddi ve manevi mahiyette eza verici bir hareket, herhangi bir amaçla birisine maddi veya manevi büyük acı verici harekette bulunmak anlamına gelir. Bir kimseye bir şeyi söyletme, yada yaptırma amacıyla, maddi ya da psikolojik yöntemlerle acı çektirerek uygulanan baskı yada eziyettir. Ör: kişiye elektrik verilmesi 2-) Zalimane, İnsanlık Dışı ve Aşağılayıcı Muamele/Ceza: a-) Zalimane Muamele: Fiziksel veya ruhsal olarak ızdırap verici; *İnsanlık dışı muamele, insanlık kişiliği ve duygusunu önemli derecede incitici ör: orta şiddette tokat; *Aşağılayıcı muamele ise, bir kimsenin namus, şöhret ve haysiyetine saldırı niteliği taşıyan her türlü davranışlardır. Ör: Hakaret İnsan hakları komitesi, gardiyanın ölüm cezasına çarptırılmış bir kişinin testislerine metal bir detektörle vurmasını ve kişinin dağa kaldırılmasını zalimane muamele olarak nitelendirmiştir. b-) Zalimane Ceza: İnsan onuruna uygun olmayan cezayı ifade etmektedir. Suç teşkil eden bir fiile öngörülenden daha ağır bir ceza verilmesi zalimane ya da insanlık dışı ceza yasağı ihlalidir. Güney Afrika Anayasa Mahkemesine göre ölüm cezası zalimane cezadır. c-) Aşağılayıcı ceza: Küçük düşürücü bir suçtan birinin mahkum olması veya cezanın infazı “aşağılayıcı ceza” sayılabilir. Aşağılayıcı cezanın ölçüsü, “aşırı orantısızlıktır. Dayak, kişinin rızası olmaksızın bilimsel veya tıbbi deneylere tabi tutulması zalimane yada aşağılayıcı tür cezalardandır. Kanada da uyuşturucu ithal veya ihraç eden kişiye asgari 7 yıl cezayı zalimane ceza olduğuna karar vermiştir. Kafaya torba geçirilmesi, sürekli gürültüye maruz bırakılması, uyumanın önlenmesi AİH komisyonu tarafından işkence olarak nitelendirilse de AİH Divanı tarafından insanlık dışı muamele olarak algılanmıştır. B-) Kişi Hürriyeti ve Güvenliği Hakkı a-) Kavram: Kişi özgürlüğü tüm özgürlüklerin temelini teşkil eder. Bu nedenle kişi hürriyetinin sağlanıp korunmasına ilişkin hükümlere, önce tüm insan hakları bildirge ve sözleşmelerinde, daha sonra da anayasalarda yer verilmiştir. Kişi hürriyeti hakkı, fizik mekan içinde hareket ve yer değiştirebilme serbestliğini ifade ederken, Kişi güvenliği hakkı, bu özgürlüğe keyfi olarak karışmasına karşı korumayı ifade eder. b-) Hakkın Kapsamı 1-) Herkes Kişi Hürriyeti ve Güvenliği Hakkına Sahiptir. 2-Hiç Kimse keyfi olarak yakalanamaz tutuklanamaz 3-) Hiç kimse kanunun öngördüğü sebepler ve usuller dışında hürriyetinden yoksun bırakılamaz. Bu haller; *hapis cezası alması, *kanun önünde bir yükümlülüğün terine getirilmesi, *tutuklama ve alıkonulmaz haklı nedenlerle gözaltına alınması *Suçluların iadesi ve sınır dışı etme halleri *Bulaşıcı hastalık taşıyanların vb durumlarda kanuna uygun olarak tutuklanması. Yunus Emre ERDOĞAN 7 C-) Kişi Hak ve Hürriyetleri 1-) Özel Hayatın ve Aile hayatının Korunması a-) Özel Hayata Saygı Hakkı: Özel hayat bireye içinde kendi kişiliğini oluşturabileceği ve geliştirebileceği bir alanın garanti edilmesi anlamına gelir. Devletin özel hayata yönelik müdahaleleri ancak belirli durumlarda mümkündür. Öte yandan birey, özel yaşamını bizzat kamuya açmış ise bu durumda özel hayata müdahaleden bahsedilmez. Kişiler hakkında veri toplanması ve depolanması özel hayata müdahale oluşturur ve bu nedenle yasal dayanağı gerekli kılar. İşitse ve görsel araçlarla kişilerin gizlice gözetlenmesi, telefon konuşmalarının gizlice dinlenmesi, zorla vücudun muayene edilmesi özel hayata müdahaleye girmektedir. Ayrıca Ad seçmek de özel hayat ve aile hayatı alanına girmektedir. Özel hayata yönelik bu tür müdahaleler ancak belirli koşullar çerçevesinde mümkündür. b-) Aile Hayatına Saygı Hakkı: Her şeyden önce, aile, anne-baba ve ister meşru ister gayri meşru olsun, bunların çocukları ile olan ilişkileri yanı sıra dede ile torun gibi bir ailede önemli rol oynayan “ yakın akrabalar” arasındaki ilişkiyi de kapsamaktadır. Bu hak ile Evlenme hakkı bazen iç içe olabilir. AİHM transseksüellerin evlenme hakkını ortadan kaldırma sonucu doğuran ulusal düzenlemelerin evlenme hakkına aykırı olduğunu tespit etmiştir. Bir kimsenin geri vermeye veya sınır dışı etme nedeniyle aile hayatına saygı hakkına yönelik müdahalenin oranlılığı açısından, suçun ağırlığı yanında, sınır dışı edilen kişinin o ülkede kaldığı sürenin yanında bazı faktörlerde göz önünde bulundurulur. Tutuklu ve hükümlüleri için aile yaşamı, infazın gerekleri doğrultusunda doğal olarak bazı sınırlamalara bağlıdır. Birlikte aynı infaz kurumunda olsalar bile eşlerin evlilik ilişkisini cezaevinde de sürdürmeleri konusunda bir hak sahibi olmadıkları kabul edilmektedir. Gazetecinin, bilmesinde kamu yararı bulunan ve kamunun ilgisini çeken güncel olayları, gerçekleri araştırdıktan sonra kamuya aktarma hakkı vardır. Bu koşulların gerçekleşmiş sayılması içinde a-) bu olayın gerçek olması b-) güncel bulunması c-) açıklanmasında kamu yararının bulunması d-) bilinmesinin kamunun ilgisini çekmesi e-) küçültücü ifadelerin yazıya eklenmemiş olması gerekir. c-) Konut Dokunulmazlığı Hakkı: Konut barınılmak için oturulan yerdir. İster kiralık olsun ister mülkiyeti ilgilinin olsun her türlü konut, bu korumadan yararlanır. Ceza evleri konut değilse de buradaki aramaların özel hayata müdahale oluşturduğunda şüphe etmemek gerekir. Konuta yönelik müdahaleler enelikle göçe zorlama, arama, konutun yakılması ve yıkılması ve konuta girişin engellenmesi şeklinde karşımıza çıkar. Konuta müdahalenin tipik örneği aramadır. Arama için kural olarak hakim kararı, gecikmesinde sakınca bulunan durumlarda ise yasayla yetkili kılınan merciinin yazılı emri gerekir. Gerçekten yasaya göre şüphelinin üstü, eşyası, ona ait yerler ve yakalanabileceği veya suç delillerinin elde edileceği hususunda makul şüpheler varsa arama yapılabilir. Ayrıca konuta iş yerlerine veya kapalı yerlere gece arama yapılamayacağı kabul edilerek, sadece suçüstü gecikmesinde sakınca bulunan haller ile yakalanmış veya göz altına alınmış kişilerin kaçmaları halinde tekrar yakalanmalar için yapılan aramalar istisna sayılmıştır. Yunus Emre ERDOĞAN d-) Vicdan ve Din/İnanç Özgürlüğü: Anayasa ve AİHS düşünce, din ve vicdan özgürlüğünü birlikte güvence altına alınmakta, bunlara müdahale edilmesi konusunda kurallar getirmektedir. Din ve vicdan özgürlüğü demokratik toplumun temel amacını gerçekleştirme aracıdır. Herkes düşünce, vicdan ve din özgürlüğüne sahiptir. Bu hak mutlak olup sınırlandırılamaz ve bunlara saygılı olma yükümlülüğü çerçevesinde birey bunları açıklamaya zorlanamaz. Öncelikle din ve vicdan özgürlüğü üzerinde durmak gerekirse; bu özgürlük, bireylerin istedikleri din ve inanca sahip olma ve dinlere karşı ilgisiz olmayı da içerir. Din özgürlüğü dinin gereklerini yerine 8 getirip getirmeme özgürlüğünü de içerir. Kamuya ilişkin ve dini inançlarla doğrudan ilgisi olmayan konularda kişiler, dini inançlarını ileri sürerek görevlerini yerine getirmekten kaçınamaz. AİH Komisyonu’nun tutuklu ve hükümlülere ilişkin bir kararında, kamu güvenliği ve kimlik teşhisi açısından bir hükümlüye sakal bırakma, diğer bir hükümlüye ise hücre cezası çektiği süre içinde ibadet yasağı konulmasını sözleşmeye aykırı bulmamıştır. Komisyon, inandığı dinin gereklerini yerine getirmek için zorunlu bazı araçları talep eden hükümlülerin bu isteklerinin reddedilmesinin haklı görülebileceği sonucuna varmıştır. Ayrıca hükümlü, düzeni bozmayacak şekilde dini ibadetlerini serbestçe yerine getirebilir ve ibadette kullanılan eşyayı, temin edebilir ve bulunduğu yerde muhafaza edebilir. Bir kimsenin dini inanç sebebiyle cezalandırılması sözleşmeye aykırıdır. Örnek Bulgaristan’da dini bağlantıları olan kar amacı gütmeyen örgütler Bakanlar Kuruluna kaydolmalıdır. Bu kanuna uygun olmayan kuruluşa üye bir öğretmenin görevine son verilmesini AİHM haksız bulmuştur. Bu konudaki sınırlamalar, yalnızca dini veya inancı açıklama özgürlüğü açısından geçerlidir. Kamu görevlilerinin Cuma günü iş saatlerinde namaza gitmeleri veya inancı nedeniyle askerlik yapmamaları bu sınırlamalar içerisindedir. e-) İfade Özgürlüğü: Düşünme, insan beyninin bir etkinliği olup, bu işlevin sonucunda ortaya çıkar ürünler düşünceleri oluşturur. İfade özgürlüğü ise, insanın serbestçe bilgiye ulaşabilmesi, edindiği fikir ve kanaatlerinden dolayı kınanmaması, kınanmaması ve bunları tek başına ya da başkalarıyla birlikte, çeşitli yollardan serbestçe dışa vurabilmesi imkanıdır. İfade özgürlüğü aynı şeyi ifade etmesi gereken “düşünce özgürlüğü” ve “düşünceyi açıklama özgürlüğü”nü bit araya toplayan bir üst kavramdır. İfade Özgürlüğünün, insan onuru ve insanın maddi manevi varlığını geliştirme hakkına dayandığı söylenebilir. İfade özgürlüğü şeklinde bir hakka ihtiyaç duymanın gerekçeleri ; *Gerçeği aramak, *Bireysel özerkliği sağlamak, *Hoşgörülü bir toplum yaratmak *kendini yönetmeyi sağlamak f-) Haberleşme Özgürlüğü: Haberleşme deyişine her türlü yazılı ve sözlü gönderi girmekte olup, telefon konuşmaları da bu kavram altında ele alınmaktadır. Haberleşme dokunulmazlığının yasayla korunması gerekir. Haberleşme özgürlüğüne yapılan tipik müdahaleyi telefon ve diğer haberleşme araçlarının gizlice dinlenmeye alınması oluşturur. Mektupla haberleşme, özellikle hükümlü ve tutuklular tarafından veya kendilerine gönderilen mektupların denetimi bakımından önem kazanmış; sözleşme organları, öteden beri tutuklu ve hükümlülerle yapılan yazışmalara sınırlama getirmesi sorunuyla meşgul olmuştur. AİHM, bir çok kararında infaz kurumunun düzenini sağlama zorunluluğu ile bağlantılı sınırlamalara yer verebileceğini ve bu bağlamda hükümlülerin yazışmalarının denetime tabi tutulabileceğini açıkça vurgulamıştır. Yunus Emre ERDOĞAN g-) Yerleşme ve Seyahat Özgürlüğü: Anayasaya göre herkes bu hakka sahiptir. Bununla birlikte, vatandaşın yurt dışına çıkma özgürlüğü, vatandaşlık ödevi ya da ceza soruşturması nedeniyle sınırlanabilir. Vergi borcu olduğu pasaport verme yetkili makamlara bildirilen kişilere pasaport veya seyahat vesikası verilmez, verilmişse de geri alınır.Fona devredilen bankaların yönetim ve denetimini elinde bulunduran banka ortağı/ortaklarına yurt dışına çıkma yasağı getirilebilir. AİHS’e göre serbest dolaşım özgürlüğü bazı sınırlamalara bağlı olarak güvence altına alınmıştır. Buna göre, ulusal güvenlik, kamu emniyeti, kamu düzeninin korunması, suç işlemenin önlenmesi, sağlık ve ahlakın veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması için, demokratik bir toplumda zorunlu tedbirler olarak ve yasayla öngörülmüş ve sınırlamaya tabi tutulabilirler. AİHM, devletlerin, aile üyelerini birleştirme konusunda mutlak bir yükümlülük altında olmadığını belirtmiştir. Anayasaya göre vatandaşlar sınır dışı edilemez ve ülkeye girme hakkından yoksun bırakılamazlar. Cezası 2 yıldan fazla olan yabancı suçlular için infaz gerçekleştikten sonra gerektiğinde sınır dışı edilmesini sağlamak için İçişleri Bakanlığına bildirilir. 9 h-) Bilim ve Sanat Özgürlüğü: Bu özgürlükten söz edebilmek için, öncelikle araştırma özgürlüğünün olması ve bunun sınırlandırılmaması gerekir. i-) Örgütlenme Özgürlüğü: 1-)Dernek Kurma Özgürlüğü: Birden fazla kişinin belirli bir amaç için bir araya gelmesini ifade etmektedir. Devlet birden fazla kişinin bir araya gelmesine olanak sağlayıcı düzenlemelere yer verme yükümlülüğü altındadır. Dernek kurma özgürlüğü aynı zamanda derneğin amaçları doğrultusunda faaliyette bulunmayı da içerir. Örgütlenme özgürlüğü açısından Türkiye’yi en çok ilgilendiren sorun siyasi partilerin kapatılmasına ilişkin olarak AİHM’e yapılan başvurular olmuştur. Ülkemiz AİHM kararları ışığında Anayasada ve Siyasi Partiler Kanununda bazı değişikliklere gitmek suretiyle, siyasi partilerin kapatılmasını, gerçekleşmesi ağır bazı koşullara bağlamıştır. Tabip odaları, Barolar gibi kamu hukuku tüzel kişileri bu özgürlüğün kapsamı dışındadır. 2-) Sendika Özgürlüğü: AİHS’de ve Anayasada örgütlenme özgürlüğünün ayrılmaz bir parçası olarak, ortak menfaatlerin korunması amacıyla sendika kurmayı ve buna girmeyi güvence altına almaktadır. Çalışanlar ve işverenler, üyelerinin çalışma ilişkilerinde, ekonomik ve sosyal hak ve menfaatlerini korumak ve geliştirmek için önceden izin alınmaksızın, sendikalar ve üst kuruluşlar kurma, bunlara serbestçe üye olma ve üyelikten çekilme hakkına sahiptir. Hiç kimse sendikaya üye olmaya yada üyelikten ayrılmaya zorlanamaz. Sendika özgürlüğü, sendika kanunu ile işçiler açısından güvence altına alınmıştır. Buna karşılık işçi sıfatı taşımayan diğer kamu görevlileri bakımından bu hakka sınırlamalar getirebilmesine gerek AİHS gerekse Anayasada olanak tanınmaktadır. Sınırlamalar demokratik toplum gereklerine aykırı düşmektedir. Yunus Emre ERDOĞAN k-) Toplantı ve Gösteri Yürüyüşü Düzenleme Hakkı: Özgürlükçü demokratik düzenin temeli sayılmaktadır. Düşünceyi açıklama özgürlüğü, toplantı ve gösteri yürüyüşü özgürlüğünün amaçlarından birisidir. Devletin bu konuya müdahale etmeme yönünden yükümlülüğünün yanı sıra bu hakkın uygulamada kullanılabilmesi için uygun tedbirlerde almak zorundadır. Kanuna göre toplantı ve gösteri yürüyüşü, belirli konularda halkı aydınlatmak ve kamu oyu yaratmak suretiyle o konuyu benimsetmek için gerçek veya tüzel kişiler tarafından bu kanun çerçevesinde düzenlenen açık ve kapalı yer toplantıları ve yürüyüşlerini kapsamaktadır. AİHM Oya ATAMAN kararında, izinsiz bir toplantı ve gösteri yürüyüşünü bastırmak için göstericilere biber gazı sıkılmasını ihlal niteliğinde görmemiştir. m-) Etkili Başvuru Hakkı/ Hak Arama Özgürlüğü: Devlet iç hukukta etkili başvuru yolları öngörme yükümlülüğü altındadır. Bu anlamda etkili başvuru hakkı mahkemeye başvuru hakkı ve kişi özgürlüğü güvencesiyle yakın ilişki içerisindedir. n-) Dilekçe Hakkı: Vatandaşlar ve karşılıklılık ilkesi gözetmek koşuluyla Türkiye’de oturan yabancılar kendileriyle ve kamu ile ilgili dilek ve şikayetleri hakkında, yetkili makamlara ve TBMM’ye yazı ile başvurma hakkına sahiptirler. Eğer başvuru, başvuranın kendisiyle ilgili bir konuda yapılmışsa, bunun sonucu gecikmeksizin dilekçe sahibine yazılı olarak bildirilir. Yapılan aşamalar hakkında en geç 30 gün içinde gerekçeli olarak bildirilir. 10 Dilekçenin hukuksal bir neden olmaksızın kabul edilmemesi suçtur. Dilekçeyi alan kurumun, aldığı tarih, kayıt numarası ve konusunu gösteren alındı belgesini, bir ücret talep etmeksizin başvuru sahibine vermesi gerekir. Ad, Soyadı, ve adres bulunmayan, İmza taşımayan dilekçeler cevaplandırılmaz. o-) Azınlık Hakları: Azınlık, bir toplulukta veya bir devlette yada bir kurulda çoğunluğu oluşturmayan az sayıda bulunun gruplardır. Azınlık gurubu diğer guruplara karşı bir üstünlük tanınması söz konusu değildir. Bu hakların başlıca amacı; azınlıkların kendine has özelliklerini koruyup sürdürebilmelerini ve geliştirebilmelerini mümkün kılmaktır. Bu bağlamda; * Zor kullanarak azınlıkların asimle edilmesinin engellenmesi *Azınlıkların siyasi yasamaya katılmasına olanak sağlanması *Grup kimliklerinin saklı tutulmalarının sağlanması *Ayrımcılık yasağın güvence altına alınması hedeflenmektedir. p-) Kültürel Haklar: Bilim ve sanat özgürlüğünü kapsar. Diğer taraftan konu ile ilgili olarak yapılan yasal değişiklikler sonucu Türkçe dışında radyo yayıncılığı ve eğitim konuları gündeme gelmiş olup Türkçe dışındaki dil ve lehçelerde eğitim ve yayın başlamıştır. Yunus Emre ERDOĞAN 11 Ders notudur.