07 10 2011 TALEBE-I ULUM`UN FAZILETI Türkçe

advertisement
Hutbe: Talebe-i Ulûmun fazîleti,
10 Zilkâde 1432 (07 Ekim 2011)
‫ ﻗﻞ ﻫﻞ ﻳﺴﺘﻮي اﻟﺬﻳﻦ ﻳﻌﻠﻤﻮن واﻟﺬﻳﻦ‬: ‫اﺳﺘﻌﻴﺬ ﺑﺎﷲ‬
(۹ ‫ اﻳﺖ‬، ‫ﻻ ﻳﻌﻠﻤﻮن ) زﻣﺮ ﺳﻮرﻩ ﺳﻲ‬
‫ اﻟﺪﻧﻴﺎ ﻣﻠﻌﻮﻧﺔ و ﻣﻠﻌﻮن ﻣﺎ ﻓﻴﻬﺎ اﻻ ذﻛﺮ‬: ‫اﻟﺤﺪﻳﺚ‬
‫اﷲ ﺗﻌﺎﻟﻰ و ﻣﺎ واﻻﻩ و ﻋﺎﻟﻤﺎ او ﻣﺘﻌﻠﻤﺎ‬
Muhterem Mü’minler,
Hutbemiz DİNİ İLİMLERİ ÖĞRENEN
TALEBE-İ
ULUM’UN
FAZİLETİ
hakkındadır.
Maide Suresi’nin 3. ayet-i kerimesi’nde
mealen şöyle buyuruluyor: “Bu gün sizin
dininizi kemale erdirdim, üzerinizdeki
nimetimi tamamladım ve sizin için din
olarak İslam’a razı oldum.” Bu ayet-i Celile
şöyle tefsir ediliyor: “Yani size bütün iman,
akaid ve ahlak kaidelerini ifade ettim, en
mükemmel teşri’ usullerini ve ictihad
kanunlarını öğrettim. Bundan sonra bu
hükümlerin nesh olunması ihtimali kalmadı.
Ve sizi tevfik ve hidayetle saadet-i tamme’ye
ulaştırdım. Size din olmak üzere İslam’a razı
oldum ki Allah indinde razı olunan din, ancak
İslam’dır.”1 Evet Din-i Celil-i İslam, tüm
insanlığın hem dünyada hem de ahirette
selamete kavuşmaları için gönderilmiş
bulunan en son ve en mükemmel dindir. İşte
İslamî Hükümlerin yaşanması, gerek ferdî
gerek ictimâî noktadan, tüm insanlığın
kurtuluşuna vesile olduğundan dolayı dinimiz,
bu hükümlerin öğrenilmesi ve öğretilmesi
hususunda mü’minleri hep teşvik etmiş ve bu
işle meşgul olanlara çok büyük kıymet
atfetmiştir. Tevbe Suresi’nin 122. ayet-i
kerimesi’nde şöyle buyruluyor: “Müminlerin
tamamı birden sefere çıkmasınlar. Fakat
her fırkadan bir topluluk dinde tefekkuh
etsin ve döndükleri zaman kavimlerini ikaz
etsinler, umulur ki sakınırlar.”
Peygamber Efendimiz (s.a.v.) de bir
hadîs-i şerîflerinde şöyle buyurmuşlardır:
"Cenab-ı Hak, hakkında hayır dilediği
kimseyi dinde fakih kılar"2 Başka bir hadîs-
i şerîfte ise şöyle buyuruluyor: "Dünya ve
onun içindeki şeyler değersizdir. Sadece
Allah'ı zikretmek ve O'na yaklaştıran
şeylerle, ilim öğreten alim ve öğrenen talebe
bundan müstesnadır"3
İmam-ı Rabbânî Müceddid-i Elf-i Sânî
(k.s.) Hazretleri İslamî İlimlerin öğrenilmesi
ve öğretilmesi ile alakalı olarak Mektûbât-ı
Şerife’de şöyle buyuruyorlar:
“Mükellefler üzerine ilk vacip olanlar
İ’tikâdi Hükümler’dir. Yani evvela akaidin
tashih edilmesi icab etmektedir. Bu tashih de
Ehl-i Sünnet ve’l-Cemaat Alimlerinin
görüşlerine
muvafık
olarak
yapılmalıdır….Akaidin tashihinden sonra ise
İlm-i Fıkh’ın ihtiva ettiği helal-haram, farzvacib-sünnet, mendub-mekruh gibi ameli
hükümleri öğrenmek ve bu hükümlerin
muhtevası ile amel etmek lazımdır. Yine
talebelere fıkıh ilmine dair bazı kitapların
mütalaa ettirilmesi icab eder.” 4
Seyyid Ferid Buharî’ye gönderdiği bir
mektuplarında ise5, bu zatın bil-hassa talebe-i
ulumun ihtiyaçları için bir miktar hediye
göndermesinden
dolayı
çok
memnun
olduklarını ifade etmişler; talebe-i uluma
zahiren ehemmiyet verildiği ve onların öne
geçirildiği gibi batınen de böyle yapılması
icab ettiğini beyan buyurmuşlardır.
Muhterem Mü’minler
Bu hususla alakalı daha çok izah
yapmak mümkün ancak hulasa olarak ifade
edecek olursak bu dünyada en büyük nimet
İslamî ilimleri öğrenip-öğretmek ve bunlara
yardımcı olmaktır. Yaklaşan Herbstferien,
yani sonbahar tatillerini de gözönünde
bulundurarak bu mevzu ile alakalı elden ne
geliyorsa yapmak icab etmektedir. İslamî
ilimleri öğrenme imkânına sahip olanlar, elde
ettikleri bu nimetin kıymetini bilerek tüm
güçleriyle Allah rızası için gayret göstermeli;
bu imkanı bulamayanlar da öğrenenlere
maddeten, manen, kalben, zihnen destek
olarak bu şereften hisselerine düşeni
almalılardır.
3
1
Elmalılı, Hak Dini Kur’an Dili
2
Sahîh-i Buhârî, İlim 10
Sünen-i Tirmizî, Zühd 14
Mektûbât-ı Şerife, 1. Cild, 193. Mektup
5
Mektûbât-ı Şerife, 1. Cild, 48. Mektup
4
Download