İ.Ü. Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Sürekli Tıp Eğitimi Etkinlikleri Sağlıkta ve Hastalıkta Beslenme Sempozyum Dizisi No: 41 • Kasım 2004; s. 45-57 Kanser ve Beslenme Yard. Doç. Dr. Özcan Yıldız, Doç. Dr. Gökhan Demir Kanser ile ilgili tanımlar antik çağlara dek uzanmaktadır kanser insanoğlunun ilk dönemlerinden beri tanıdığı ve mücadele ettiği bir hastalıktır. Ancak 18yy-20yy ilk yarısını içeren tıbbi kayıtlarda şehirleşme “urbanization” ile birlikte kanser sıklığınının arttığı görülmektedir. Tıbbi kayıtların düzenli tutulmaya başladığı 20yy ikinci yarısından itibaren kanser bütün dünyada en sık ölüm nedenlerinden biri haline gelmiştir. Bu sıklık artışında değiştirilemez genetik faktörlerin yanında değiştirilebilir çevresel faktörler önemli rol oynamaktadır. Çevresel faktörler arasında sayılan meslek, yaşam biçimi yanında beslenme kuşkusuz bu faktörlerin en önemlisidir. World Cancer Research Fund (WCRF) & American Institute for Cancer Research (AICR) verilerine göre yılda yeni 12 Milyon kanser hastası teşhis edimekte ve 8 milyon kişi kanser nedeniyle ölmektedir. 2020 yılında yıllık yeni kanser hastası sayısının 15 milyondan fazla olacağı hesaplanmaktadır. BESLENME VE KANSER Tüm kanser vakalarının yaklaşık 1/3’ne yediğimiz içtiğimiz şeyler yol açmaktadır. Bu kabaca yılda 3-4 milyon yeni kanser hastası demektir. • Tüm kanser ölümlerinin 1/3’ü beslenme ile ilişkilidir • Doğru beslenme, fiziksel aktivite ve uygun kilo ile kanser sıklığı %30-40 azaltılabilir. • Sebze meyve ağırlıklı beslenmek kanser sıklığını %20 azaltabilir • Alkol alımını sınırlamak kanser sıklığını %20 azaltabilir • Mide kanserinden uygun beslenme ile korunmak önemli ölçüde mümkündür 45 • Özcan Yıldız, Gökhan Demir • Kolorektal kanserden uygun beslenme ve fiziksel eksersizle korunmak önemli ölçüde mümkündür World Cancer Research Fund (WCRF) & American Institute for Cancer Research (AICR) Food, Nutrition and Prevention of Cancer:a global perspective Kanser ölümlerinin yaklaşık yarısını akciğer, kolorektal, meme ve prostat kanserleri oluşturur. Bu kanserler bazı gelişmekte olan ülkelerde neredeyse hiç görülmezken gelişmiş ülkelerde en sık rastlanılan kanserleri oluştururlar. Gelişmekte olan ülkeden gelişmiş ülkeye göç eden ailelerda bu kanserlerin sıklığı ikinci kuşaktan itibaren belirgin şekilde artar bu veri çevresel faktörlerin karsinogenezdeki etkisini açıkça göstermektedir.1 Ancak beslenme ve kanser ilişkisinin araştırılması yöntem açısından zorluklar taşır. Kanser hastalarında geriye dönük beslenme anketleri genellikle sağlıklı sonuçlar vermemektedir. Beslenmedeki multifaktöriyel etyoloji içinden faktörlerin tek tek araştırılması ise son derece zor ve karmaşık bir süreçtir. Beslenmeya bağlı faktörlerin kalın barsak, meme ve prostat kanserlerinin önemli bir bölümünden sorumlu olduğu tahmin edilmektedir.2-3 Yine, beslenme faktörlerinin akciğer, özofagus, mide, pankreas ve kolorektal kanserlerinin etiyolojisinde rol oynadığı bilinmektedir. Genel olarak, meyve, sebze ve yüksek miktarda lif içeren yiyeceklerin koruyucu olduğu; buna karşılık, kırmızı ve işlenmiş etin, tuzlanmış ve tütsülenmiş besinlerin kanser riskini arttırdığı bilinmektedir. Riski arttıran diğer faktörler arasında tütün, alkol tüketimi ve şişmanlık yer almaktadır. Birçok epidemiyolojik veri beslenme faktörlerinin kanser gelişiminde rol oynadığını düşündürmektedir. Hangi beslenme unsurlarının kanser riskini azaltmada rol oynadığına ilişkin çalışmalar tablo 1’de gösterilmiştir. Tüm raporlar sebze, meyve ve tahıl tüketiminin arttırılmasıyla; yağlı et, doymuş yağ, rafine şeker ve aşırı tuz tüketiminin azaltılmasıyla kanser riskinin azaldığını ileri sürmektedir. Tüm yeni çalışmalar, ideal bir kiloya sahip olmayı, fizik aktiviteyi ve alkol alımını erkekte günde 2, kadında ise 1 kadeh içki olarak sınırlamayı önermektedir. Diyette yer alan maddelerin kesin olarak rolü anlaşılamasa da birçok kanserojen ve antikanserojen maddenin varlığı bilinmekte ve pekçoğu keşfedilmeyi beklemektedir. “The National Research Council of the National Academy of Sciences” raporunda dengeli bir beslenmenin nasıl olması gerektiğini bildir- 46 Kanser ve Beslenme • miştir. Tavsiye niteliğindeki bu raporda yer alan önerilerin prospektif olarak kanseri önlemede etkili olup olmadığı henüz gösterilememiştir.4,5 A ve C vitamini gibi bazı mikronütrisyonel maddelerin kanser insidansını azalttığına dair veriler olmasına rağmen bu vitaminlerin fazla kullanılmasının bir yararı gösterilememiştir. “Lyon Diet Health Study” çalışmasında Akdeniz diyetinin “First Step American Health Study” diyetine göre kanser ölüm riskini azaltmıştır ancak rakamlar küçüktür ve koruyucu etkisi kanıtlanmamıştır.6 Buna benzer çalışmalar planlanmış ve yakın gelecekte sonuçları alınacaktır. KARSİNOGENEZ VE BESLENME Birçok kişi maruz kaldığı kanser riski nedeniyle basında çıkan bazen çelişkili ve tek bir çalışmaya dayanan haberlerin etkisiyle spesifik gıdalara veya besin öğelerine yönelmektedir. Aşağıda bu spesifik besin öğeleri ile yapılan çalışmaları özetleyeceğiz 1. A Vitamini A vitamini epitel dokuların normal büyüme ve gelişiminde birincil rol oynayan bir vitamindir. Gelişmiş ülkelerde eksikliği çok nadir olmasına rağmen bazı gelişmekte olan bölgelerde yetersiz alım görülebilir. Diyette özellikle süt ve organ etlerinde bulunan retinol ve esterleri, sarı ve yeşil yapraklı sebzelerde ise provitamin A karotenoidleri olarak bulunur. A vitamini ve türevlerinin kanser önlenmesinde, etiyolojisinde ve tedavisindeki rolü gittikçe ilgi çekmektedir. A vitamininden zengin gıdaların tüketilmesinin bazı kanserlerin önlenmesinde rolü olabileceği hipotezi öne sürülmesine rağmen henüz bu konuda kanıt elde edilememiştir.(5) Yine A vitamini eksikliğinde dokuların kimyasal karsinojenlere duyarlılığında artış olmasına rağmen, fazla A vitamininin bu hassasiyeti azalttığına dair bir veri elde edilememiştir. Akciğer ve baş boyun tümörlerinde sigara ile A vitamini alımının riski arttırdığına dair çalışmalar vardır. 2. D Vitamini D vitamininin kanserdeki rolünü araştıran az sayıda çalışma olmasına rağmen bazı çalışmalar eksik D vitamini alımının kolon kanseri riskini arttırdığını göstermiştir. In vitro olarak, birçok insan kanser dokusundan elde edilen hücreler 1,25-dihidroksi vitamin D3 reseptörü eksprese eder ve D vitaminine yanıt verir ancak bunun insan kanserlerindeki patofizyolojik rolü belli değildir.7 Serum kalsiyumunu arttırıcı etkisi olmayan fakat kanser hücrelerinde 47 • Özcan Yıldız, Gökhan Demir reseptörlere bağlanabilen D vitamini türevleri vardır ve bu maddeler gelecekte kemoprevansiyonda veya tedavide rol oynayabilir. 3. E vitamini E vitamini, tokoferoller olarak isimlendirilen 8 maddeden biridir. Bitkisel yağlar, yumurta ve tahıllar E vitamininden zengindir. E vitamininin antioksidan ve serbest radikal toplama özelliği antineoplastik vitamin olarak kullanabileceği fikrini doğurmuştur.7 Ancak birkaç fare deneyi ve epidemiyolojik çalışma dışında bu vitaminin kanseri önleyebileceğine dair güçlü kanıt yoktur. Ayrıca randomize çalışmalar, E vitamini alımıyla vasküler frajilite ve hemorajik inme riskini arttırdığını gösterdiğinden8 özellikle kontrolsüz hipertansiyonlu ve trombositopenili kanser hastalarında kullanımı önlenmelidir. 4. C Vitamini C vitamini askorbik asit ve dihidroaskorbik asit olarak bulunan, antioksidan özelliği olan ve birçok enzimetik reaksiyonlarda rol oynayan, suda çözünen bir vitamindir. Ekşi meyveler, yapraklı sebzeler, domates ve patates zengin C vitamini kaynağıdır. Geçen 10 yılda yapılan sayısız çalışmaya rağmen C vitamininin kanser etiyolojisinde rol oynadığına dair çok az kanıt vardır.7 En önemli iddia, C vitamininin nitrosamin oluşumunu engellediği ve dolayısıyla nitrosaminlerin rolü olduğu düşünülen kanser tiplerinde koruyucu rol oynadığı iddiasıdır. Ancak bugün için dengeli bir sebze ve meyve içeren diyetten alınan miktardan fazla C vitamini alımının kanser oluşumunu veya kanseri tedavi ettiğine dair bir kanıt yoktur.5 5. Folat Folat nukleotidlerin, metil gurupların ve aminoasitlerin normal metabolizmasında rol oynayan esansiyel bir B vitaminidir. Birçok sebze, meyve, baklagiller ve tahılda bulunur ve ABD’de 1998’den beri tahıl ürünlerine katılmaktadır. Folat, normal gen ekspresyonu ve doku diferansiyasyonunda kritik rolü olabilen DNA metilasyonunda görev yapar. Epidemiyolojik ve laboratuar çalışmaları göstermiştir ki yetersiz folat alımı başta kolon kanseri olmak üzere bazı kanserlerde insidans artışına yol açmıştır.5 Özellikle yüksek miktarda işlenmiş gıda alan, sebze ve meyveyi az tüketen toplumlarda folat eksikliği görülebilir. 6. Kalsiyum Kalsiyumun kolon kanseri riskini azalttığı ve prostat kanseri riskini arttır- 48 Kanser ve Beslenme • dığı iddia edilmektedir. Örneğin bir çalışmada, kolon kanseri olan hastaların kalsiyum ve D vitaminini az miktarda aldığı, 1,2 g/gün kalsiyum tedavisinin kolon kanseri riski taşıyan hastaların kolon epitel hücrelerinin proliferasyon hızını azalttığı gözlemlenmiştir.9 Bazı laboratuar çalışmaları, kalsiyumun yüzeyel epitel hücre kaybını ve bazal kript hücrelerinin proliferasyonunu azalttığını göstermiştir. Birçok klinik çalışma kalsiyum suplemantasyonunun kolonik polip oluşumunda protektif rolü olabileceğini düşündürmüştür. Buna karşılık diyetle veya dışarıdan alınan kalsiyumun en az iki prospektif çalışmada prostat kanseri riskini arttırdığına dair veri vardır. Bu nedenle şimdilik kalsiyum alımını, önerilen miktarlarla sınırlamada fayda vardır. 7. Selenyum Selenyum diyette çok az miktarda (55 mikrogram/gün) bulunması gereken bir mineraldir. Tahıl, hububat, deniz ürünleri ve et selenyumdan zengindir. Selenyum hidrojen peroksidin yıkımından sorumlu glutation peroksidazın zorunlu bir bileşenidir. Bu nedenle, oksidatif hasara karşı doku korunmasında rol oynar. Doku selenyum miktarı ile kanser mortalitesi arasında ters bir ilişki olduğu iddia edilmiştir. Bir çalışmada selenyum suplemantasyonunun akciğer, kolon ve prostat kanseri riskini azalttığı rapor edilmiştir.10 Ancak bugün için geniş çaplı randomize çalışmalar olmadığı ve fazla miktarda alınan selenyumun toksik etkisi olduğundan 55 ile 400 mikrogram/gün alınması önerilebilir. 8. Soya Ürünleri Japonya ve Çin gibi soya ürünlerinin sık tüketildiği ülkelerde yaşayan insanlarda, ABD gibi az tüketilen ülkelerde yaşayan insanlara göre meme, kolon ve prostat kanserleri daha az görülür.11 Ancak soyanın yanı sıra birçok etken bu coğrafi farklılığa katkıda bulunduğu bir gerçektir. Soya ürünleri yüksek kaliteli protein açısından mükemmel bir yiyecek olup etin yerine alternatif olarak tüketilebilir. Soya ürünleri kanserden korunmada etkili olduğu iddia edilen bir çok madde içerir. Bunlar arasında laboratuar modellerinde çalışılan soya proteini, izoflavonlar, ligninler ve saponinlerdir. Fitoöstrojen olarak da bilinen genistein soyada bulunan temel izoflavondur. Genisteinin karsinogenezde östrojen ve androjene bağlı sinyal ileti yollarını hedeflediği, ayrıca güçlü bir anjiyogenez ve metastaz inhibitörü olduğu gösterilmiştir. Birçok çalışma planlanmış olmasına karşın halihazırda soya alımını arttırmanın kanser riskini azalttığına dair ikna edici bir çalışma yoktur. Fitoöstrojenlerin in vitro ortamda kanser hücresi gelişmesine düşük dozlarda proliferatif, yüksek dozlarda 49 • Özcan Yıldız, Gökhan Demir ise inhibitör etkisi bulunduğu gösterilmiştir. Buna karşın yüksek miktarda soya ürünlerinin in vivo ortamda proliferatif etkisi de olabileceğinden meme kanseri yüksek olan kadınların bu ürünleri aşırı miktarda tüketilmemesi önerilmelidir. Ancak bugün için doğal yollarla alınan makul miktardaki soya ürünlerinin kanser riskini arttırması olasılığı düşüktür.12 9. b Karoten Epidemiyolojik çalışmalar b karoten içeren meyve ve sebzelerin kanser riskini azalttığını göstermiştir. Ancak yeni çalışmalar b karotenin dışarıdan diyetle eklemenin kanser riskini azaltmadığı hatta bir çalışmada sigara içen kişilerde akciğer kanseri riskini arttırdığı görülmüştür.13 b karoten güçlü bir antioksidan ve A vitamini kaynağı olmasına rağmen bugün için yiyeceklerle alındığı miktarlarla yetinmelidir. 10. Likopen ve Diğer Karotenoidler Domatesin parlak kırmızı rengini likopen adı verilen bir karotenoid vermektedir. Son yıllarda likopene olan ilgi birçok çalışmada domates ve ürünlerini fazla tüketen kişilerde prostat kanseri başta olmak üzere birçok kanserin görülme sıklığının azaldığının gözlemlenmesinden dolayı olmuştur.14 Bugün için tavsiye edilebilir likopen kaynağı doğal yollardan sağlanan biçimidir. 11. Kolesterol Gıdalardaki kolesterol et, yumurta ve süt ürünleri başta olmak üzere hayvansal kaynaklıdır. Kardiyovasküler hastalıkta kolesterolün diyet veya ilaçlarla kontrol edilmesiyle risk bariz bir şekilde azalırken, kanserde bu ilişkiye ait veri zayıftır. Son olarak yayınlanan geniş çaplı bir çalışmada statin kullanan hasta gurubunda plaseboya göre kanser sıklığı ve mortalitesi açısından bir fark gözlemlenmemiştir.23 12. Omega 3 Yağ Asitleri, Balık Yağı ve Zeytin Yağı Toplam yağ oranı yüksek beslenme biçimi fazla kalori alımı ve obeziteye yol açar. Birçok sağlıklı diyetin yağ oranı düşüktür. Lipid tipleri kanser oluşumunda farklı rol oynar. Örneğin balıkta bulunan omega 3 yağ asitleri hücre biyolojisini, prostaglandin ve lökotrienler gibi biyoaktif lipidlerin fonksiyonlarını düzenleyerek etkiler. Bazı hayvan modellerinde prostat ve meme kanserinde olumlu etkisi görülmüştür. Zeytin yağı ile kanser arasında olumsuz bir 50 Kanser ve Beslenme • ilişki belirtilmemiştir. Bugün için belli bir tip yağ ile kanser arasında güçlü bir ilişki tespit edilemediğinden yönlendirici tavsiyelerde bulunmak güçtür. 13. Sarımsak ve Allium İçeren Sebzeler Sarımsak, soğan ve aynı aileye mensup sebzelerle kanser ilişkisini araştıran çalışmalar sürmektedir. Sarımsağın kolesterolü düşürdüğünü gösteren birkaç çalışma sonunda çok geniş çaplı pazarlama çalışmalarına girişilmiştir. Günümüzde kanserle olan ilişkisi aydınlanmayı beklemektedir.5 14. Katkı Maddeleri Katkı maddeleri yiyeceklere koruyucu, tadlandırıcı veya renklendirici olarak eklenen maddeleri içerir. Bu maddelerin kanserojen olup olmadığı konusunda yapılan pek çok çalışma olumsuz bir veriye sahip değildir. Günümüzde modern teknikler tuz miktarını ve kontaminasyonu azalttığından mide kanseri riskini azaltmıştır.5 15. Organik ve Doğal Gıdalar Genel olarak organik ve doğal gıda terimi pestisit veya herbisit kullanılmaksızın ve genetik özelliği değiştirilmeden yetiştirilen tarım ürünleri için kullanılmaktadır. Günümüzde, bu ürünlerin standart tarım yöntemleriyle yetiştirilmiş ürünlere tercih edilmesinin kanser sıklığını azalttığı yönünde bir bilgi mevcut değildir.5 16. Şeker Rafine şeker kalori kaynağı olup besinsel değeri yoktur. Bu nedenle obezite ve hormonal dengesizliğe yol açarak kanser riskini arttırabilir. Bununla beraber, tek başına şeker kanserojen değildir ve ortalama şeker içeren bir diyetteki miktarı endişeye yol açmamalıdır.5 17. Çay Yeşil ve siyah çayın kanser sıklığını azalttığına dair bir çalışma henüz olmamasına rağmen bu konuda önemli çalışmalar sürmektedir.5 SIK GÖRÜLEN KANSERLERİN GELİŞİMİNDE BESLENME İLE İLGİLİ FAKTÖRLER Kolorektal Kanser ABD’de kolorektal kanser, kanser ölümlerinin en sık ikinci nedenidir ve 51 • Özcan Yıldız, Gökhan Demir nüfusun % 5’i 75 yaşına kadar bu hastalığa yakalanma şansına sahiptir.(5) Kolorektal kanser sıklık açısından ülkeler arası büyük farklılıklar gösterir. Japon ve Çinli göçmenlerin ABD’ye yerleşmesiyle kolorektal kanser sıklığının dramatik olarak artması genetik etmenlerden çok çevresel etmenlerin rol oynadığının göstergesidir. Birçok çalışma erkekte vücut kitle endeksi ile kolorektal kanser arasında bir ilişki olduğunu gösterir. Bu ilişki kadınlarda daha zayıftır. Obezite ayrıca kolonik adenom riskini de arttırmaktadır. Diyette doymuş yağ miktarının artmasıyla kolorektal kanser sıklığı doğru orantılıdır. Ayrıca doymuş yağın kırmızı etten alınmasının daha da riskli olduğunu ileri süren çalışmalar vardır. Sebze, meyve ve lif miktarının artmasıyla kolorektal kanser sıklığında azalma meydana gelir. Son çalışmalar lif alımının arttırılmasının dolaylı olarak yağ miktarını azaltacağından kanseri önlemede esas etkenin yağ miktarının azalması yönünde olduğunu düşündürür. Ne yazık ki insan çalışmalarında lif alımının kalitatif ve kantitatif ölçümü güçtür. Yıllar içinde lifin tanımı değişmiştir ve bugün için bitkisel lif, selüloz, hemiselüloz, pektin, lignin ve bazı polisakkaritleri de içeren kompleks maddeleri içerir. Alkol alımı ile rektum ve distal kolon kanseri arasında pozitif bir ilişki saptanmıştır. Yeni çalışmalar alkolün bu etkisinin folat ile azaldığını dolayısı ile alkolün kolorektal kanser riskini metil grubu metabolizması üzerinden arttırdığını düşündürebilir. Heterosiklik aminler özellikle etin pişirilmesi esnasında ortaya çıkan güçlü karsinojen maddelerdir ve yüksek ısıda uzun süre pişirildiğinde oluşmaktadır. İyi pişmiş ızgara etin kolorektal adenom oluşumunu tetiklediği bildirilmiştir.15 Özet olaraak kolorektal kanser riski özellikle sedanter yaşam biçimi, doymuş yağ miktarı yüksek, meyve, sebze ve tahıl miktarı düşük beslenme tipi ile artmaktadır. Alkol, enerji alımı, folat, metionine, et ve lifli yiyeceklerin kolorektal kanser ile olan riskini aydınlatmak için daha fazla çalışmaya gereksinim vardır. Meme Kanseri Meme kanseri en sık Kuzey Amerika ve Batı Avrupa gibi refah seviyesi yüksek ülkelerde görülmektedir. Kolorektal kanserde olduğu gibi bu ülkelere göç eden kadınlarda meme kanseri sıklığı artmaktadır. Kalori alımının meme karsinogenezindeki rolü rodentlerde ispatlanmıştır. İnsanlarda vücut kitle indeksi ve artmış kilo alımı ile postmenopozal meme kanseri riski arasında doğru orantı bulunmuştur.16 52 Kanser ve Beslenme • Genel olarak artmış fizik aktivitenin meme kanseri riskini azaltmada rolü vardır ve bu rol kadınların ergenlik, doğurganlık ve postmenopozal dönemlerinde değişebilmektedir. Alkol alımı ile kadınlarda meme kanseri riski arasında pozitif bir ilişki bulunmuştur. 93. Buna göre her 10 gramlık alkol alımındaki artış meme kanseri riskini lineer olarak arttırmaktadır. Yine, sebze ve meyve tüketimindeki artış meme kanseri riskini azaltmaktadır. Prostat Kanseri Prostat kanserinin uluslararası dağılımı kolerektal ve meme kanseri gibidir. Rodentlerde kilo alımı, enerji dengesi ve aktiviteyle açık bir pozitif ilişki saptanmasına rağmen insan çalışmalarında bu ilişki daha zayıftır. Ancak uluslararası çalışmalar kişi başına tüketilen yağ oranı ile prostat kanseri mortalitesi arasında bir ilişki bulunmuştur. Birçok çalışma prostat kanseri ile E vitamini ve selenyum suplemantasyonu arasında olumlu bir ilişki saptanmıştır.10 Bu ilişkiyi kesin olarak aydınlatmak için 2001 yılında başlayan ve 33000 erkeği randomize eden prostat kanserinde selenyum ve E vitamini kemoprevansiyonu çalışması (SELECT) başlatılmıştır. Sebze ve meyve alımında artış ile prostat kanseri riskinde azalma gözlemlenmemesine karşın, domates ve ürünlerinin bol miktarda tüketilmesiyle azalmış risk bildirilmiştir. 109 Burada domatesteki likopenin antioksidan özelliğinin antikarsinojen rol oynadığı düşünülmektedir. Akciğer Kanseri Epidemiyolojik çalışmalar sigara içimi dışında sebze ve meyve tüketimi ile akciğer kanseri riski arasında net bir ilişki tespit edememiştir.17 Dahası, randomize çalışmalar Finlandiya’da sigara içenlerde sebze ve meyvelerde aktif olduğu düşünülen ‚ karoten ile akciğer kanseri arasında olumsuz bir ilişki bulunmuştur. Bu nedenle sebze ve meyveler koruyucu özelliğinden faydanmak için öncelikle sigara içimi terkedilmelidir. Mide Kanseri Epidemiyolojik çalışmalar polisiklik aromatik hidrokarbonların oluşumuna yol açan tütsüleme, kızartma ve kömürde ızgara gibi pişirme yöntemlerinin mide kanseri riskini arttırdığını göstermiştir. Buna karşılık muhtemelen provitamin A karotenoidleri, tokoferoller, C vitamini ve diğer biyoaktif fitokimyasal maddeler içeren sebze ve meyvelerin koruyucu özelliği olduğu bildirilmiştir. Birçok nitrozamin bileşiği deney hayvanlarında mide karsinojenidir. 53 • Özcan Yıldız, Gökhan Demir Birçok insan çalışmasında da diyette ve içme suyunda artmış nitrat varlığı ile mide kanseri arasında ilişki gözlemlenmiştir.18 Mesane Kanseri Mesane kanseri daha çok kentte yaşayan, sosyoekonomik düzeyi düşük ve sigara içen kişilerde sık görülmektedir.19 Epidemiyolojik ve vaka kontrollü çalışmalar göstermiştir ki sebze ve meyve tüketimi mesane kanseri sıklığını azaltmaktadır.184 Sonuçları yeni bildirilen başka bir çalışmada da özellikle turpgillerin sigara içen ve içmeyen erkeklerde mesane kanseri riskini önemli ölçüde azaltmıştır. Yine bir çalışmada kaynağı ne olursa olsun sıvı alımının bu kanserin riskini azalttığı gösterilmiştir.20 Kahve ile mesane kanseri oluşumu arasında muhtemel bir ilişki ileri sürülmesine rağmen çalışmalar böyle bir ilişkiyi desteklememektedir. Kanser Kaşeksisi Anoreksi sık olarak kanser kaşeksisi ile beraber görülür ve muhtemel mediyatörler arasında hipotalamik serotonin, leptin, proinflamatuar sitokinler, prostoglandinler ve tümöre spesifik ürünler vardır. Bununla beraber bu maddelerin hiçbiri anoreksi sebebi olarak gösterilememiştir. Açlık, besleyici gıdaların aşırı kaybı olarak tanımlanırken, kaşeksi altta yatan enflamatuar veya malign sürece bağlı olarak akut faz yanıtı ile ilişkilidir. Bu nedenle beslenme ile makronütrüsyon eksikliği giderilememektedir. Vücut bölümü analizlerinde açlıktan farklı olarak kaşekside istirahat enerji tüketimi, protein yıkımı, serum insülin ve kortizol seviyesinde artış gözlenir.21 Bu değişkenler idrarda azot kaybı, iskelet kası yıkımı, lipoliz ve glukoz entoleransına yol açar. Agresif kalorik replasmana rağmen, vücut kitlesi kanser hastasında azalmaya devam eder21 Anoreksi ve kaşeksiyi tedavi edebilmek için steroidler, antiserotoninerjikler (siproheptadin) ve hidrazin sülfat gibi ilaçlar denenmesine rağmen etkili olmamıştır. Megestrol asetat ve dihidroksiprogesteron asetat iştahı açması ve kilo alımına yol açmasına rağmen sadece yağ miktarını arttırır. Her iki ajanın da venöz tromboembolizm ve periferik ödem gibi yan etkileri vardır. Büyüme hormonu kaşeksi için denenmiş fakat sonuç alınamamıştır. Günde 6 gram eikozopentanoik asit veya 2 gram balık yağı pankreas kanserinde kiloyu koruduğu birkaç çalışmada bildirilmiştir.22 Kanıta dayalı veriler ışığında aşağıdaki beslenme önerilerinin kanserle savaşta önemli bir paya sahip olduğu düşüncesindeyiz. 54 Kanser ve Beslenme • 1. Günde en az beş porsiyon sebze ve meyve ile çeşitli tahıl ürünleri tüketilmelidir. Rafine şeker içeren (pasta, bisküvi vb.) karbonhidrat alımı kısıtlanmalıdır. 2. Yağ oranı düşük bir diyet benimsenmelidir. Toplam yağ oranı %30’un, doymuş yağ oranın da %10’un altında olmalıdır. Kırmızı et tercih edilecekse taze olarak tüketilmeli işlenmiş, yüksek ısılarda pişmiş, kızarmış ve kömürde ızgara biçiminde tercih edilmemelidir. 3. Sağlıklı bir kiloya sahip olunmalıdır. Bitkisel kökenli ve makul miktarda beslenme kalori alımını sınırlayacaktır. Vücut kitle endeksinin kadında 25’in, erkekte ise 27’in üzerinde olması kilo vermeyi gerektirir. Sadece %5 ila %10’luk bir kilo kaybı dahi birçok hastalık riskini ve şiddetini azaltacaktır. 4. Günlük egzersiz programları ve haftalık birkaç gün orta ve hızlı tempoda fizik aktivite yapılmalıdır. Bu şekilde bir yaşam biçimi benimsemenin birçok çalışmada kilo ve diyetten bağımsız olarak özellikle kolonda kanser riskini azalttığı gösterilmiştir.24 5. Alkol alınıyorsa miktarı sınırlanmalıdır. Alkolün düzenli olarak alınması orofarinks, larinks ve özofagus kanseri riskini arttırmaktadır. Sigara alkolün bu etkisini kolaylaştırmaktadır. Alkol alımı ile karaciğer, mide, pankreas ve kolon kanseri gelişimi arasında da muhtemel bir ilişki söz konusudur.5 Kadınlarda ortalama bir alkol alımı ile dahi meme kanseri arasında bir ilişki bulunmuştur.25 Alkolün kalp hastalığına olumlu etkisini de gösteren çalışmalar bulunduğundan kişinin risk faktörlerine göre tercihi kendisine bırakılmalı ancak kadında günde bir, erkekte ise 2 kadeh olarak sınırlanmalıdır (1 kadeh içki bira için 250 ml, şarap için 100 ml., viski, likör,kanyak için 25 ml. olarak belirlenmiştir). 6. Diyet suplemanları muhtemelen sağlıklı bir beslenme için gerekli değildir. Özellikle batı toplumlarında diyet suplemanı kullanma davranışı artmıştır. Yukarıda belirttiğimiz beslenme önerileri uygulandığında birçok vitamin ve mineral ihtiyacı karşılanmasına rağmen günlük gereksinimi karşılayan bir multivitamin preperatının da bir riski olmadığı düşünülebilir. Bu arada çok fazla reklamı yapılan bitkisel kökenli maddelerin, ekstrelerin ve konsantrele- 55 • Özcan Yıldız, Gökhan Demir Tablo 1. Beslenme Önerileri Sebze meyve ağırlıklı beslenme Tüm yıl boyunca günde 400-800gr veya 5 porsiyon ve üzeri sebze meyve tüketmek Total enerji ihtiyacının > %7’si Şekeri az tüketmek Total enerjinin < %10’u rafine şekerden Düzenli Egzersiz Günde 1 saat tempolu yürüyüş, Haftada bir saat daha ağır egzersiz “ Physical ActivityLevel” PAL > 1.75 İdeal Ağırlığın Korunması Aşırı zayıflık ve şişmanlıktan kaçınılması Erişkin yaşamda kilo değişimlerinin < 5 kg BMI 21-23arasında korunması Alkollü İçecekler Total enerjinin erkekte < %5, kadında < %2.5 Erkekte günde 2 kadeh, kadında 1 kadeh Kadeh: 250ml bira, 100ml şarap, 25 ml viski Et Total enerjinin < %10’u Günde < 80g’dan az Kırmızı et yerine balık, tavuk, av eti Yağ Total enerjinin %15-%30’olmalı bu sınırı aşmamalı Hayvansal yağlar yerine bitkisel yağlar seçilmeli Tuz Erişkinde günlük alımı 6 gramdan az olmalı Saklama Uygun koşullarda saklanmayan gıdalar “mycotoxin” lerle kontamine olur karsinojen etkileri gösterilmiştir Bozulabilir gıdaları soğutarak veya dondurarak saklamalı Taze veya Derin dondurulmuş gıda tüketmeli Katkı Maddeleri Uluslararası kurallara uyulduğunda zararlı etkileri gösterilmemiş Gelişmekte olan ülkelerde bunların kullanımınde yeterli denetim yok SAĞLIKLI YAŞAMAK İSTİYORSANIZ 1. Sebze yemeklerini seçin. 2. Bol meyve yiyin 3. İdeal Kilonuzu koruyun 4. Alkol alıyorsunuz günlük sınırları aşmayın 5. Az yağlı ve az tuzlu besinleri seçin 6. Tütünü hiçbir formda kullanmayın American Institute for Cancer Research Diet and Health Guidelines for Cancer Prevention 56 Kanser ve Beslenme • rin güvenilirlik derecesi tam bilinmediğinden bu tür maddelere ihtiyatla yaklaşmak gerektiği kanısındayız. KAYNAKLAR 1. Parkin DM, Muir CS, Whelan SL, Gao YT, Ferlay J, Powell J. Cancer incidence in five continents. Oxford: Oxford University Press, 1992 (IARC scientific publications No 120.) 2. Doll R, Peto R. The causes of cancer. J Natl Cancer Inst 1981; 66: 1191-1308 3. Willett WC. Diet, nutrition and avoidable cancer. Environ Health Perspect 1995; 103(suppl 8): 165-170 4. Chief Medical Officers’ Committee on Medical Aspects of Food. Nutritional aspects of the development of cancer. London: Stationery Office, 1998 (Department of Health report on health on social subjects No. 48). 5. World Cancer Research Fund. Food, nutrition and prevention of cancer: a global perspective. Washington DC: World Cancer Research Fund, American Institute for Cancer Research, 1997. 6. de Logeril M, Salen P, Martin J-L, et al. Mediterranean dietary pattern in a randomized trial. Arch Intern Med 1998; 158: 1181. 7. Merrill AH. Foltz AT, McCormick DB. Vitamins and cancer. In: Alfin-Slater RB, Kritchevski D, editors. Human nutrition: a comprehensive treatise. Vol. 7. New York: Plenum; 1992. p.262-88. 8. Hartman T, Albanes D, Pietinen P, et al. The associatian between baseline vitamin E selenium, and prostate cancer in the alpha-tocopherol, beta-carotene cancer prevention study. Cancer Epidemiolog Biomarkers Prev 1998; 7: 335-40. 9. Lipkin M. Calcium modulation of intermediate biomarkers in the gastrointestinal tract. In: Lipkin M, Kelloff G, Newmark H, editors. Calcium, vitamin D and cancer. Boca Raton (FL): CRC; 1991. 10. Clark LC, Combs GF Jr. Turnbull BW, et al. Effects of selenium supplementation for cancer prevention in patients with carcinoma of the skin. A randomized controlled trial. Nutritional Prevention of Cancer Study Group. JAMA 1996;276:1957-63. 11. Sarkar FH, Li Y. Soy isoflavones and cancer prevention. Cancer Invest 2003; 21(5): 817-8. 12. Messina M, Loprinzi C. Soy for breast cancer survivors: a critical review of the literature. J Nutr 2001;131:3095S108S. 13. Omenn G. S., Goodman G. E., Thornquist M. D., et al. Effects of a combination of beta carotene and vitamin A on lung cancer and cardovascular disease. N Engl J Med 1996; 334:1150-1155 14. Hadley C, Miller E, Schwartz S, et al. Tomatoes, lycopene and prostate cancer: progress and promise. Exp Biol Med 2002; 227: 869-80. 15. Sinha R, Chow WH, Kulldorff M, et al. Well-done, grilled red meat increases the risk of colorectal adenomas. Cancer Res 1999; 59: 4320-4. 16. Ziegler RG, Hoover RN, Nomura AM, et al. Relative weight, weight change,height, and breast cancer risk in Asian-American women. J Natl Cancer Inst 1996; 88: 650-60. 17. Liu Y, Sobue T, Otani T, Tsugane S. Vegetables, fruit consumption and risk of lung cancer among middle-aged Japanese men and women: JPHC study. Cancer Causes Control. 2004 May;15(4): 349-57. 18. Correa P, Cuello C, Fajardo LF, Haenszel W, Bolanos O, de Ramirez B.Diet and gastric cancer: nutrition survey in a high-risk area. J Natl Cancer Inst. 1983 Apr; 70(4): 673-8. 19. Michaud DS, Clinton SK, Rimm EB, Willett WC, Giovannucci E. Risk of bladder cancer by geographic region in a U.S. cohort of male health professionals. Epidemiology. 2001 Nov; 12(6): 719-26. 20. Michaud DS, Spiegelman D, Clinton SK, Rimm EB, Curhan GC, Willett WC, Giovannucci EL. Fluid intake and the risk of bladder cancer in men. N Engl J Med. 1999 May 6; 340(18): 1390-7. 21. Kotler DP. Cachexia. Ann Intern Med. 2000 Oct 17; 133(8): 622-34. 22. Barber MD, Ross JA, Fearon KC. Disordered metabolic response with cancer and its management. World J Surg. 2000 Jun;24(6):681-9. 23. Strandberg TE, Pyorala K, Cook TJ, Wilhelmsen L, Faergeman O, Thorgeirsson G, Pedersen TR, Kjekshus J; 4S Group.Mortality and incidence of cancer during 10-year follow-up of the Scandinavian Simvastatin Survival Study (4S). Lancet. 2004 Aug 28; 364(9436): 771-7. 24. Am J Epidemiol. 1997 Feb 1;145(3):199-210. Slattery ML, Caan BJ, Potter JD, Berry TD, Coates A, Duncan D, Edwards SL. Dietary energy sources and colon cancer risk. 25. Smith-Warner SA, Spiegelman D, Yaun SS, et al. Alcohol and breast cancer in women: a pooled analysis of cohort studies. JAMA 1998; 279: 535-40. 57