TMMOB İNŞAAT MÜHENDİSLERİ ODASI İZMİR ŞUBESİ haber bülteni :Mt4BZt#BTN5BSJIJ)B[JSBO ƞLJBZEBCJSZBZOMBONBLUBES BAŞYAZI Başyazı 2 YAYIN KURULUNDAN Merhaba 4 ŞUBE'DEN Nisan 2010 Etkinliklerimiz 6 Şubemizin 42. Dönem Genel Kurulu 42. Dönem Çalışma Komisyonlarımız 7 9 Mimarlar Odası İzmir Şubesi'nin Bazı Üyelerimize Gönderdiği Yazı Hakkında 15 İMO'dan TMMOB'den 17 22 İNCELEMELER Yapısal Olmayan Elemanların Hasar Görebilirliğinin Azaltılması ve Sarsma Tablası Testleri 24 BETON Hazır Beton Sipariş Edilirken Dikkat Edilecek Hususlar 27 PREFABRİK Tünel Segmentlerinde Prefabrikasyon 28 İŞ SAĞLIĞI ve GÜVENLİĞİ Yorumsuz 30 VERGİ İnşaat İşlerinde KDV İade Uygulaması 31 SAĞLIK "Tam Gün" ve Gerçekler 34 HUKUK İletişimin Hukuka Aykırı Olarak Dinlenmesi 36 ÜYELERİMİZDEN Doğaya Doy, Özgürlüğünü Yaşa! 39 genç -İMO genç -İMO etkinliklerimiz Karanlığa Işık Olabilmek Türkiye'nin Su Politikaları Nevruz Ne Ola ki? 40 41 42 43 KÜLTÜR VE SANAT Kitaplar Arasında Tarihte Bugün: 27 Mayıs 1960 Mizah Köşesi 45 46 47 OYUN Bulmaca 48 Başyazı Tahsin VERGİN İMO İzmir Şube Başkanı Değerli Meslektaşlarım, 42. Dönem seçimlerin ardından, Şube örgütlenmemizin önemli iki ayağını oluşturan İşyeri Temsilcilik seçimlerini ve İlçe Temsilcilikleri eğilim yoklamalarını yaparak, 26 İşyerinde ve 11 ilçemizde görev yapacak temsilcilerimizi ve temsilci yardımcılarını belirledik. Yine çalışma programımızda da belirttiğimiz 12 adet komisyonumuzu üyelerimizin katılımına açarak komisyon çalışmalarını başlattık. Komisyon çalışmalarında katılımcılığı ve üretkenliği artırmak amacıyla bu dönem farklı bir yol izleyerek, komisyonların ilk toplantısını, komisyonlarda çalışmak üzere müracaat eden tüm üyelerimizin ortak katıldığı bir toplantıyla gerçekleştirdik. Bu ortak toplantıda, komisyonlardan beklenen çalışmalar ve her komisyonun amaçlarını, hedeflerini ve kendi özgün çalışma programının taslağını, önceki dönemlerden çıkardığımız sonuçlar çerçevesinde ön bir hazırlıkla komisyon üyelerine sunduk. Komisyonlarda çalışmak üzere müracaat eden 125 üyemizden, 86’sının toplantıya katılmasını bu dönem komisyon çalışmalarının daha üretken geçeceğinin önemli bir göstergesi olarak görmekteyiz. Değerli meslektaşlarım, Bu dönem hayata geçirmeyi düşündüğümüz önemli birkaç projeyi sizlerle paylaşmak istiyorum. Öncelikle, yaklaşık 6400 civarında olan üyemiz taranarak, bilgilerinin güncellenmesi sağlanacaktır. Bu tarama ile üyelerimizin bilgilerinin güncellenmesinin yanında, halihazır mesleki durumları da güncellenecektir. Bu sayede üyelerimizin mesleki potansiyellerinin şube çalışmalarına aktarılması ve özellikle genç üyelerimizin mesleki eğitimlerinde ve deneyim sahibi olmalarında bu birikimlerin nasıl kullanılabileceğinin programlanmasını hedeflenmekteyiz. Güncelleme formu, dergimiz ekinde sizlere ulaştırılacaktır. Formları bize geri göndermeniz bu çalışmamızın hayata geçirilmesi için önemlidir. Ayrıca e-posta adresi olan üyelerimize de elektronik ortamda form iletilerek, geri göndermeniz sizlerden istenecektir. Her iki durumda da geri bildirim alamadığımız üyelerimize ise telefonla ulaşılacaktır. İkinci projemiz, engelli üyelerimiz için ayrı bir çalışma grubu oluşturarak, kendi aralarındaki dayanışmayı artırmak, onların oda çalışmalarına katılımlarını ve katkılarını sağlamaktır. Bu durumdaki üyelerimizin oda çalışmalarına katılımlarını sağlayarak, mesleki biri2 Mayıs 2010 - 152 kimlerini bizlere aktarmadaki yalıtılmışlıklarını mümkün olduğunca ortadan kaldırmayı hedeflemekteyiz. Üçüncü projemiz ise, yeni mezun genç üyelerimize yönelik olacaktır. Bildiğiniz gibi mezun olup, şubemize kaydını yaptıran genç meslektaşlarımız için her yaz dönemi “Mesleğe Hazırlık Kursları” adı altında 6 hafta süren bir dizi eğitim çalışması yapmaktayız. 8-10 kişilik dar gruplar halinde yaptığımız bu eğitimlerde genç meslektaşlarımıza “proje okuma”, “metraj ve hakediş hazırlama”, “iş programı”, “ihale dosyası hazırlama” vb. temel eğitimler ile kendilerine olan mesleki güveni artırıcı davranış eğitimlerini vermekteyiz. Bu dönem, bu teorik eğitimin yanında genç meslektaşlarımızın pratik bilgilerini artırıcı bir programı daha uygulamak istiyoruz. Çınarlı Endüstri Meslek Lisesi ile yaptığımız ön görüşmelerde onların atölyelerini kullanarak, genç meslektaşlarımıza okul sürecinde göremedikleri ancak, yapım sürecinde karşılaşacakları pratik çalışmaları, “duvar örmek”, “demir bağlamak”, “beton karmak”, “sıva yapmak”, “kalıp hazırlamak”, vb. temel inşaat işlerini bizzat kendileri yaparak mesleğimizi yaşanan yüzüyle görmelerini, bilgi ve yeteneklerini geliştirmelerini programlamaktayız. Bu programlardaki amacımız bir yanıyla genç meslektaşlarımızı hızla mesleğe hazırlamak, diğer yanıyla tüm üyelerimizin bilgi ve yetenekleri çerçevesinde şube çalışmalarına katkı koymalarını sağlamaktır. Değerli meslektaşlarım, 27-29 Mayıs 2010 tarihlerinde TMMOB’nin 41. Dönem Genel Kurulu yapılacak. Bu Genel Kurulda da TMMOB örgütlenmesi ve mesleki sorunlarımız Odalarımız bazında gündeme gelecek. Özellikle 1970’lerden günümüze mesleki sorunlarımızı ülke sorunlarının ayrılmaz bütünselliği içinde değerlendiren TMMOB günümüzde siyasal iktidarın geniş çapta saldırısıyla karşı karşıyadır. Meslek odalarımızı demokratik seçimlerle ele geçiremeyen İktidar bir taraftan yasalarda yapmaya çalıştığı yeni düzenlemelerle, bir taraftan da “Devlet Denetleme Kurulu”nun raporu doğrultusunda örgütsel yapılarımızda etkin olmaya çalışmaktadır. Ama 40 yıllık mücadele sürecimizde siyasi iktidarların, 12 Mart ve 12 Eylül darbelerinin ve askeri iktidarların her türlü sınırsız saldırılarına karşı koyma becerisi gösteren TMMOB örgütleri olarak İktidarın bu yasa tanımaz saldırılarını üyelerimizin verdiği destekle ve aynı kararlılıkla püskürteceğiz. TMMOB Başkanı Mehmet Başyazı SOĞANCI’nın TMMOB Delegelerine yaptığı çağrıda dile getirdiği gibi; “TMMOB ve Bağlı Odaları, önümüzdeki dönemde de, Meslek ve meslektaş sorunlarının halkın sorunlarından ayrı tutulmayacağını bilerek çalışmalarını yürütecektir. Eşit, özgür ve demokratik bir Türkiye özlemiyle emekten ve halktan yana mücadelesini sürdürecektir. Barıştan, dostluktan, dayanışmadan ve bir arada yaşamdan yana etkinliklerin içerisinde aktif olarak yer alacaktır. Toplumsal muhalefetin odağında yer alarak onurlu yürüyüşüne ve dik duruşuna devam edecektir.” Değerli meslektaşlarım, Türkiye Cumhuriyeti kurulduğu günden günümüze en zorlu günlerini yaşamaktadır. ABD ve AB Emperyalizminin dünyayı yeniden şekillendirme projesinin en önemli ayağı olan ülkemiz için, 1970’lerden başlayan bu yeniden yapılandırma sürecinde sanki sona yaklaşılmış gibidir. 500 milyar doları aşan iç ve dış toplam borçla, % 25 lere varan gerçek işsizlikle, etnik ayrımcılık kıskacında yok olan binlerce insanımızın geride bıraktığı acı ve gözyaşıyla yoğurulmuş bir ülke olarak yeni yapılanmalarla yok edilmek istenmekteyiz. 12 Eylül darbesinin üzerinden geçen 30 yıllık süreçte, darbecilerin hukuksuzluk anayasasıyla yarattıkları örgütsüz toplumda halkımıza giydirilmeye çalışılan, ancak şimdi de yeterli görülmeyen “Deli Gömleği”, İktidarın referanduma sunduğu anayasadaki değişiklik maddeleriyle oluşturmaya çalıştığı “sivil darbe” ile daha da sıkılmak istenmektedir. 12 Eylül şartlarında, darbenin yarattığı dağınıklık ve yılgınlık ortamında “12 Eylül Anayasası”na “Hayır” diyenler, doğal olarak azınlıkta kaldılarsa da, bugün ülkemizin bağımsızlıktan ve demokrasiden yana tüm güçleri daha güçlü bir “Hayır!” demeyi gündemlerine almışlardır. Şimdi görev, birçok değişiklikler yapılmasına rağmen, toplumun siyasal ve sosyal yapısını özümsemekten uzak “12 Eylül Anayasası”nı, yine bir 12 Eylül günü “Sivil Darbe Anayasası” ile perçinlemek isteyenlere karşı “Bağımsızlık ve Demokrasi” mücadelemizin kararlılığı ile “Hayır !” demeyi her alanda örgütlemeyi başarabilmektir. Değerli meslektaşlarım, Bildiğiniz gibi, mayıs ayı içinde gerekli önlemler alınmadığı için sonuçları toplumsal acılara dönüşen iki felaketi üst üste yaşadık. Felaketlerin birincisinde, sağanak yağışların etkisiyle Ağrı’da meydana gelen sel felaketinde 3 bin kadar ev, İMO İzmir Şubesi Bülteni - www.imoizmir.org.tr ahır ve işyeri sular altında kalmış, karayollarına ait bir köprünün çökmesiyle kentte ulaşım sekteye uğramış, kent merkezinde elektrik, telefon, içmesuyu ve kanalizasyon alt yapısı çökmüş, bir vatandaşımız hayatını kaybetmiştir. Dere yataklarının ıslah edilmemesi ve sel alanlarının yerleşime açılması Türkiye’nin dörtbir yanında olduğu gibi Ağrı’da da felakete davetiye çıkartmıştır. İkinci felaket 17 Mayıs 2010 günü Türkiye Taşkömürü Kurumu “Karadon Yeni Kuyu”da meydana gelmiş ve aralarında iki maden mühendisinin de bulunduğu otuz maden emekçisinin hayatını kaybetmesine neden olmuştur. Özellikle 24 Ocak 1980 kararlarıyla vahşice uygulanan özelleştirme ve taşeronlaşma uygulamaları sonucu, tüm kamu yatırımları bilinçlice azaltılmış, kamu kurum ve kuruluşlarında uzun yıllar sonucu elde edilmiş olan yoğun mühendislik bilgi birikimi ve deneyimi bu süreç içersinde kaybolmaya bırakılmıştır. Hemen hemen her alanda üretim, “Kamusal Denetim”in dışına da itilerek, taşeron dediğimiz teknik ve altyapı olarak yetersiz, deneyim ve uzmanlaşmanın olmadığı kişi ve şirketlerin insafına bırakılmıştır. Madencilik sektöründe de aynı süreçlerin yaşanması sonucu, Ülkemiz iş kazaları sıralamasında Avrupa’da birinci, dünyada üçüncü sıraya yerleşmiştir. Maden Mühendisleri Odası kayıtlarına göre 2008 yılında 43, 2009 yılında 92, 2010 yılının ilk beş ayında son kaza ile birlikte 66 maden çalışanımız iş kazası sonucu hayatını kaybetmiştir. Siyasal iktidar bu felaketleri “kader” olarak nitelendirmekle, “Bölge halkı bunlara alışıktır.” diyerek değerlendirmekle, bilim ve tekniği dışlamış ve gerçek yüzünü halkın değil, sermayenin çıkarlarına dönmüş olduğunu göstermiştir. Çalışanların yaşam koşullarını her geçen gün ağırlaştıran, kazanılmış haklarımızı elimizden almaya çalışan, eğitimi ve sağlığı metalaştıran bu iktidar için çalışanların yaşamlarının bir değeri olmadığı açıktır. Sel felaketinde yaşamını kaybeden vatandaşımızı, maden kazasında yaşamını yitiren tüm maden emekçilerini bir kez daha saygıyla anıyor, yakınlarına ve ulusumuza başsağlığı diliyoruz. Siyasi varlığını dış güçlerin ellerine teslim ederek, ülkenin ekonomisine ve siyasi yaşamına yön vermeye çalışan iktidarların, halkımıza hiç hak etmedikleri halde yaşattıkları acıları kader olarak görmeyip, acılar yaşanmadan uyarıcı olmak, onlara insanca yaşamın hakları olduğunu anlatmak bugüne kadar olduğu gibi, bundan sonra da bu ülkenin aydınları olarak asli görevimiz ve sorumluluğumuz olacaktır. Mayıs 2010 - 152 3 Yayın Kurulundan Merhaba, Bülten’in bu sayısında da yine ülke gündeminin yoğun olduğu günlerde merhaba diyoruz. İMO ve Şubeleri yoğun geçen seçim çalışmalarının ardından üyelerin belirlediği Yönetim Kurulları ile yeni dönem çalışmalarına başladılar. Şube ve İMO yönetimlerini çok önemli ülke, meslek ve mesleki örgütlenmeye yönelik sorunlar bekliyor. Dileriz ki bu sorunları; genel olarak mesleğimiz ve meslek odamıza yapılan saldırılara, neoliberal politikalara, gericiliğe, her türlü darbe özlemlerine karşı verilecek mücadeleyle, devrimci geleneklerimizi yaşama geçirerek aşacaklardır. 8 Mart 2010 da meydana gelen Elazığ-Kovancılar depremi, ülkemizin %98 inin deprem bölgesi olduğu gerçeğini ve bu konudaki tüm uyarılarımızı gözardı eden siyasilerin gerekli tedbirleri alarak uygulamak yerine “takdiri ilahi” tespitleriyle halkı uyutmaya devam ettiklerini, doğal birer tabiat olayı iken afete dönüşen doğa olaylarının yönetememe sorunundan kaynaklandığını bizlere bir kez daha hatırlatmıştır. 8 Mart 2010 aynı zamanda Dünya Kadınlar Gününün kadın haklarının kazanılmasında verilen mücadelenin başlangıcının 100. yılıydı. Bu mücadeleyle geçirilen 100 yıl -bir asır ediyor- sonunda dünyada ve ülkemizde kadınların aile yaşamında, çalışma düzeninde ve koşullarında ve toplumda hak ettikleri eşit koşullar hala sağlanabilmiş değildir. 1 Mayıs 1977 ve 1978’li yıllardan sonra kitlesel katılımlarla yeniden Taksim’ de kutlandı. 1977’ de olduğu gibi emperyalizme başkaldırı, hak arayışı, birlik, mücadele ve dayanışma günü olarak kutlanabildi mi, bu husus sosyologlar ve toplum bilimciler tarafından değerlendirilecektir muhakkak. Ancak, 53 dernek 99 işçi sendikası ve 500 bin katılımcısı ile gerçekleşen 1977 1 Mayıs’ında katledilen -bugün bile failleri açıklanamayan- 31 can katledildikleri yerde anıldılar yüreklerimiz kanayarak. Demokrasiyi bir amaç değil araç olarak gördüklerini açıkça beyan eden siyasi iktidar lideri 2002 den bu yana en büyük demokrat olarak söylemlerde bulunmaktadır. Kendisine sorunlarını anlatmaya çalışan çiftçiye ”al ananı git”, yapılan özelleştirme sonucunda işyerlerinin satılması nedeniyle 4-C statüsünde çalışmaya zorlanan tekel işçilerine “ yan gelip yatıyorlar” diyebilen ve aynı tekel işçilerinin hak arama eylemlerini bastırmak için baskı ve şiddet politikaları uygulamaktan çekinmeyen bir Başbakanın eylemlerinin yoksul ezilen halk kesimlerine yönelik olmadığı bu ve benzeri uygulamalarda açıkça görülmektedir. 4 Mayıs 2010 - 152 Gündem belirlemede ve/veya gündem değiştirmede de uzmanlaşan siyasi iktidar anayasa değişikliğini de tartıştırmadan, halkın, sivil toplum örgütlerinin, mesleki demokratik kitle örgütlerinin görüşlerini kaale almadan, adeta yangından mal kaçırırcasına demokrasi havarisi tavırlarıyla sayısal üstünlüğüne dayanarak parlamentodan geçirmiştir. Ve Cumhurbaşkanınca alelacele onaylanan bu değişiklikler yine bir 12 Eylülde referanduma sunulacaktır. İşine geldiğinde sayısal çoğunluğu demokrasi olarak gören siyasi iktidara, anti demokratik buldukları için değiştirdiklerini söyledikleri 12 Eylül anayasasının yapılan oylamada halkın büyük çoğunluğu tarafından kabul görmesinin anti demokratik niteliğini değiştiremediğini hatırlatmak gerekmektedir. Daha önceki sayılarımızda dünyada uygulana gelen ekonomik siyasi politikaların sonucunda bizim gibi ülkelerde meslek alanları, mühendislik alanları mühendisliğin; uluslararası sermayenin değişen aç gözlü talepleri üzerinden yapılandırılmaya çalışıldığından bahsetmiştik. Yine bu talepler doğrultusunda ve kapsamında TMMOB ve benzeri meslek odalarının da yeniden düzenlenmesi için altyapı oluşturulmaya çalışıldığını da bildirmiştik. Bu uygulamalar hız kesmeden devam etmektedir. TMMOB Danışma Kurulunda görüşüldüğü gibi Devlet Denetleme Kurulu’ndan sonra şimdi de Bayındırlık Bakanlığı Müfettişleri TMMOB ve Odaları denetlemeye almışlardır. Elbette toplumsal denetimin gerekliliğini savunanlar olarak, şeffaf, dürüst hep birlikte yönetme anlayışını yaşama geçirenler olarak, bu konuda saklanacak kaygı duyulacak bir durum olduğu düşünülmemektedir. Zaten TMMOB ve Odalarda bugüne kadar gelen anlayışların dışında hal ve tavırda bulunanları kabul etmek ya da savunmak mümkün değildir ve böyle bir durum varsa sorumlularını bulup çıkarmak ve gereğini yapmak TMMOB yönetiminin görevidir her şeyden önce. Şubemiz bu konuda tecrübelidir. Geçen dönemlerde Şubemiz; bir arkadaşımızın Şube Küçük Kurul Çalışmalarını şikayet konusu yapması sonucunda böyle bir teftiş geçirmiş ve bu teftişin sonucunda devrimci demokrat geleneklerin Üye kazanımları için olduğunu ispatlayarak ve kabul ettirerek sonuç alınmıştır. Bütün bunlar bize örgütsel bütünlüğümüz içinde üyelerimizin gücünü alarak mücadelemizi sürdürmemizin önemini göstermektedir. GATS temelinde, hizmet alanlarının ikili anlaşma yoluyla serbestleştirmenin önündeki engelleri kaldıracak bir anlaşma metninin tartışması daha tamamlanmadan, mesleğimizi ve bizleri doğrudan etkileyen bir yasa “yabancı mühendislerin ülkemizde denklik şartı aranma- Yayın Kurulundan dan çalışmalarını düzenleyen yasa” alelacele hiç de alakası olmayan bir yasa tasarısının kuyruğuna takılarak parlamentodan geçirildi ve yasalaştırıldı siyasi iktidar tarafından. Görüldüğü gibi mesleki örgüt kuruluşu olarak yapılan muhalefet bile siyasi iktidar tarafından tehlike olarak algınarak sesinin kesilmesi için her alanda saldırılara devam edilmektedir. TMMOB ne badireler atlatmıştır, Bir şey olmaz anlayışlarından biran önce kurtulmak gerekmektedir. İktidar saldırıyor derinden, dolayısı ile TMMOB’ye ancak üyeleri sahip çıkarak savunmalı ki bu saldırılar hedefine ulaşamasın. Bugüne kadar geliştirilemeyen tavır en kısa sürede en geniş katılımlarla alınacak kararlarla belirlenmeli ve örgütlü mücadele yolları hızla yaşama geçirilmelidir. Aksi takdirde çok geç olacaktır. Öte yandan doğru zamanda, doğru şeyleri söyleyerek doğru bir mücadele mesleki örgütümüzün meşruiyetini ve haklılığını kitlelere gösterecektir. Nesnel gerçeklerden kaçış yoktur. Önemli olan kendi mesleki ve örgütsel nesnelliğimizi algılamaya ve duyumsamaya açık olmaktır. O halde her türlü gelişimi üretim ilişkileri açısından inceleyip yorumlayarak, yaşamın her alanını olduğu gibi mesleğimizin uygulanabilirliğini de mesleki çalışma anlayışlarının dışında ve üstünde siyasetle ilişkilendirilerek duruş, davranış ve tercihlerimizi belirlemeliyiz her şeyden önce. Çünkü ülkeyi ve toplumu ilgilendiren bu sorunlar ve siyasasal iktidarın çözüm/çözümsüzlük için uygulayacağı politikalar ve alacağı kararlar mesleğimizi doğrudan etkileyeceği için savunma ancak bu yolla yapılabilecektir. Çünkü İMO’nın ülke, halk, üye ve mesleğimizin çıkarlarını savunup koruyabilmesi için siyasetle iç içe olması gerekmektedir. Çünkü gittikçe işçileşen, yaşam şartları zorlaşarak standartları düşen, işten atılan üyelerin hakları ancak bu yolla savunulabilecektir. Çünkü yukarıda sadece bir kısmını sıraladığımız sorunların çözümleri için verilecek mücadelede alacağımız yer, Odamızın ve üst Birliğimizin başarısını belirleyecektir. TMMOB İNŞAAT MÜHENDİSLERİ ODASI İZMİR ŞUBESİ TÜRK HALK MÜZİĞİ KOROSU Türk Halk Müziği Konseri İnşaat Mühendisleri Odası İzmir Şubesi HALK OYUNLARI TOPLULUĞU GÖSTERİSİ Çünkü çok geç olmadan ses çıkarmak ancak bu yolla yapılabilecektir. Mesleğini bilen, onu halkın hizmetinde kullanan inşaat mühendislerinden, ülkesinin her işini yapabilecek nicel ve nitel gücü olan teknik elemana; kalkınmamızın ve gelişmemizin denetiminden meslek düzeyimizin geliştirilmesine, ülke, meslek ve meslektaş sorunlarının çözümüne kadar, amaç, iş ve eylemleri gerçekleştirmek için ses çıkarmaya devam etmeliyiz. Sevgilerimizle... İMO İzmir Şubesi Bülteni - www.imoizmir.org.tr 29 Haziran 2010 - Salı Saat: 20.00 İsmet İnönü Sanat Merkezi (Konsere tüm üyelerimiz ve tüm İzmirliler davetlidir.) dDDK7ŶƔĂĂƚDƺŚĞŶĚŝƐůĞƌŝKĚĂƐŦ7njŵŝƌbƵďĞƐŝ ŶĂĚŽůƵĂĚ͘EŽ͗ϰϬdĞƉĞŬƵůĞ7ƔDĞƌŬĞnjŝĂLJƌĂŬůŦͬ7D7Z dĞů͗ϬϮϯϮϰϲϮϱϲϱϱͲǁĞď͗ǁǁǁ͘ŝŵŽŝnjŵŝƌ͘ŽƌŐ͘ƚƌͲĞͲƉŽƐƚĂ͗ŝŵŽŝnjŵŝƌΛŝŵŽŝnjŵŝƌ͘ŽƌŐ͘ƚƌ Mayıs 2010 - 152 5 Şubeden 2 Nisan 2010 Atersan firmasının sunduğu “Alüminyum Kompozit Panel Ürün Tanıtımı” konulu seminer Şubemiz Konferans Salonunda gerçekleştirildi. Seminer sonrası kokteyl verildi. 3 Nisan 2010 İMO Aydın Şubesi ile ortak düzenlenen teknik gezide Söke Yüksel Seramik Fabrikası, Akbük Rüzgar Santrali, Didim Marina Tesisleri gezilerek bilgi alındı. Tekniz geziye destekleri nedeniyle İMO Aydın Şubesine teşekkür ederiz. 18 Nisan 2010 Şubemizin geleneksel olarak her yıl gerçekleştirdiği İMO Anı Ormanı Ağaç Dikimi Seferihisar-Doğanbey’de gerçekleştirildi. Sonrasında, ağaç dikimine katılan üyelerimiz piknik yaptı. 8 Nisan 2010 Doç. Dr. Recep YILMAZ’ın sunduğu “Kireç Stabilizasyonu” konulu seminer Şubemiz Konferans Salonunda gerçekleştirildi. 15 Nisan 2010 Yard. Doç. Dr. Selçuk SAATÇI’nın sunduğu “Darbe ve Patlamalara Karşı Yapı Tasarımı” konulu seminer Şubemiz Konferans Salonunda gerçekleştirildi. 6 Mayıs 2010 - 152 19 Nisan 2010 İnşaat Mühendisi Ressam Mehmet Durur’un resim sergisi 19 Nisan 2010 tarihinde Şubemizde açıldı. Sergi 19-22 Nisan 2010 tarihleri arasında açık kaldı. 21 Nisan 2010 - Dokuz Eylül Üniversitesi öğrencileri tarafından düzenlenen “Toplumcu Mühendislik Günleri” kapsamında yapılan “Toplumcu Mühendislik ve Meslek Örgüt- Şubeden lerinin Yeniden Yapılandırılması” konulu panele İMO Yönetim Kurulu üyesi Galip KILINÇ, İMO İzmir Şube Başkanı Tahsin VERGİN, İnş. Müh. Vedat YORULMAZEL; “Suyun Özelleştirilmesi” konulu seminere İnş. Müh. Gökhan Marım katıldılar. - 29 Mart 2009 tarihinde yapılan yerel seçimlerle Belediye meclis üyeliklerine seçilen İnşaat Mühendisi meslektaşlarımızla 2. ortak toplantımızı gündem çerçevesinde Şubemizde gerçekleştirdik. 42. Dönem Yönetim Kurulu üyelerimiz ile Merkez yönetim organlarında yer alan üyelerimizin de katıldığı bu toplantıya 11 meclis üyemiz katıldı. Yirmiikisi CHP, dokuzu AKP ve biri MHP’den olmak üzere toplam 32 inşaat mühendisi üyemizin bulunduğu meclislerde Şubemiz ve yerel yönetimler arası bağı oluşturmakta katkı koyacağını düşündüğümüz bu toplantıların belli aralıklarla devam ettirilmesi kararlaştırıldı. Ayrıca, başta İzmir Büyükşehir Belediye Başkanlığı olmak üzere diğer Belediyelerin yaptıkları çalışmalardan daha detaylı bilgi sahibi olunabilmesi için meclis üyelerimizin Şubemiz çalışmalarına destekleri istendi. Şubemizce yapılan veya Şubemizin de içinde yer aldığı çeşitli kongre, panel ve sempozyumların kitapları, CD’leri ve sonuç bildirgeleri meclis üyelerimize verildi. Özellikle; altyapı, imar planları, ulaşım sorunu ve TOKİ yatırımları hakkında bilgi alışverişinde bulunulması kararlaştırıldı. Şubemizin çeşitlikli yönetmelikler üzerine yaptığı çalışmaların dosya haline getirilip, meclis üyelerine iletilmesi istendi. İMO İzmir Şubesi Bülteni - www.imoizmir.org.tr 22 Nisan 2010 - İzmir Üniversitesi Kariyer Günleri kapsamında üniversiteye İzmir’deki liselerden gelen lise son sınıf öğrencilerine mesleğimizi tanıtma etkinliğine Sinem EKEN ve Hüseyin KUZU katıldılar. - İnş. Yük. Müh. Günkut BARKA’nın sunduğu “Stadyumlarda Prefabrik Elemanların Kullanımı” konulu seminer Şubemiz Konferans Salonunda gerçekleştirildi. 27 Nisan 2010 AK-İZO Yalıtım Sistemleri Ürün Tanıtım Semineri Şubemiz Konferans Salonunda gerçekleştirildi. Tanıtım semineri sonrası kokteyl verildi. Mayıs 2010 - 152 7 Şubeden 28 Nisan 2010 Devlet Korosu Sanatçısı Bülent Dağdeviren Yönetimindeki Şubemiz Türk Sanat Müziği Korosu İsmet İnönü Sanat Merkezi’nde bir konser verdi. İnş. Müh. Gürkan ERDOĞAN, İnş. Müh. Tanju MALLI ve İnş. Müh. Ufuk ÇETİNKAYA sunum yaptılar. Daha sonra Eğitimci Tolga ÜNLER tarafından KPSS Hakkında Bilgilendirme yapıldı. NİSAN AYINDA AÇILAN KURSLAR 1- Eğitmenler İnş. Yük. Müh. Arslan Keskin, İnş. Müh. M. Ali Akçakoca ve İnş. Müh. Özden Murat Pehlivanoğlu tarafından verilen “Betonarme Yapıların Bilgisayar Ortamında Projelendirilmesi ve Çizimi I-II-III” kurslarına 22’si öğrenci üyemiz olmak üzere toplam 65 üyemiz katıldı. 2- Eğitmen Birol Bora tarafından verilen “İnşaat Ustaları İçin Proje Okuma, Kalıp Hazırlama, Demir Bağlama ve Beton” Kursuna 42 usta katılarak yapılan sınavla sertifikalarını aldılar. 29 Nisan 2010 Yard. Doç. Dr. Nurhan ECEMİŞ’in sunduğu “Zemin Sıvılaşması” konulu seminer Şubemiz Konferans Salonunda gerçekleştirildi. 30 Nisan 2010 - “İnşaat Mühendislerinin Çalışma Alanları” başlıklı “Genç Mühendisler Forumu 2010/1” etkinliğimizde “İnşaat Mühendislerinin Çalışma Alanları: - Kamuda İstihdam ve Çalışma Koşulları” konusunda üyelerimiz 8 Mayıs 2010 - 152 Şubeden GENEL HEDEF İnşaat Mühendisliği alanındaki gelişmeleri ülke çıkarlarına uygun bir biçimde yaygınlaştırmaya çalışmak, üyelerimizin meslekiçi eğitimine önem vermek, teorik ve pratik olarak bilgi birikimlerini artırma çabasına girmek. İnşaat Mühendisliği ile ilgili projelerin, şartname yönetmelik ve standartlar açısından uygunluğunu denetlemek ve proje yapım sürecinde meslektaşlar açısından haksız rekabeti önlemek, mesleki çalışmalara yönelik gereken emeğin verilmesi ve korunması amacıyla ilgili yönetmelik hükümlerini uygulamak. Yapı üretiminin projelere uygunluğunu, yapının işçi sağlığı ve iş güvenliği tüzüğüne uygun olarak gerçekleşmesini sağlamak amacıyla gerekli girişimlerde bulunmak. İnşaat Mühendisliği ile ilgili teknik kitap, şartname, yönetmelik ve standartların üyelere duyurulmasını sağlamak. Oda çalışmalarını periyodik yayınlar ve web sayfası aracılığı ile üyelere ve kamuya duyurmak. İnşaat Mühendislerinin mesleki çalışmaları ve yetkilerini kullanma sürecinde karşılaşacakları her türlü yasa ve yönetmelik dışı haksızlık ve onur kırıcı davranışlara karşı bütün girişimleri yapmak, üyeler arasındaki mesleki dayanışmayı güçlendirmek. Üyelerimizin emeğinin korunması ve yaşam standartlarının yükseltilmesi amacıyla çalışma yapmak v.b.konularda Şube Yönetim Kurulu çalışmalarına katkıda bulunmaktır. Meslek meslektaş ve ülke sorunlarının çözümüne ilişkin etkin katkılar koymak isteyen tüm üyelerimiz komisyon çalışmalarına katılmalıdır. KOMİSYONLARIN ÇALIŞMA PRENSİPLERİ 1. Komisyon çalışmaları tüm üyelerin katılımına açıktır. Müracaatların yapılacağı son tarihten sonra komisyona katılmak isteyen üyelerin müracaatını yönetim kurulu değerlendirerek, ilgili komisyona iletir. 2. Komisyonlar en az 6 üye ile oluşur. Komisyonların toplantı yapabilmesi için en az 4 üyenin toplantıya katılımı şarttır. 3. Komisyon üyeleri ilk toplantısında kendi arasında yapacağı oylama ile bir başkan, bir başkan yardımcısı ve bir raportör seçer. Raportörün genç üye olması tercih edilir. Yönetim Kurulu asil veya yedek üyelerinden en az bir gözlemci toplantılarda yer alır. 4. Komisyonlar ilk iki toplantısında hedef ve öncelik İMO İzmir Şubesi Bülteni - www.imoizmir.org.tr sırasını göz önünde tutarak iki yıllık çalışma programını hazırlayacaklardır. 5. Komisyon ayda bir kez toplanır. 4 kez üst üste toplanmayan komisyon yönetim kurulunca iptal edilir. 6. Olağanüstü toplantı için, komisyon üyelerinin 1/3 ünün yazılı isteği üzerine komisyon başkanı komisyonu toplantıya çağırabilir. Yönetim Kurulu sorumlu üyesi komisyon çalışmalarından tam yetkili ve sorumludur. 7. Komisyonlar gönüllülük esasına göre oluşur. Mazeret belirtmeksizin ard arda 3 kez veya bir yıl içinde yine mazeret belirtmeksizin 5 defa komisyon toplantısına katılmayan üyenin komisyon üyeliği düşer. 8. Komisyon çalışma raporları tüm komisyon üyelerin katkı koyması ve eğilimleri ile sonuçlandırılır. 9. Her toplantı sonunda bir sonraki toplantının gündemi belirlenir. İki toplantı arasında gündeme girmesi düşünülen konu yazılı olarak komisyon başkanına iletilir. 10. Komisyon başkanı, her toplantı sonunda belirlenen ortak görüşleri komisyon üyelerine imzalatıp rapor olarak yönetim kuruluna sunar. Yönetim kurulunun onayladığı komisyon raporları üyelere, dergi ve web sayfasında duyurulur. KOMİSYON ÜYELERİNİN SORUMLULUKLARI: Komisyonlara katılan üyeler, odanın temel ilke ve yönetmeliklerine ters düşen çalışmalar yapamazlar. Komisyonun belirleyeceği bir sözcü komisyon çalışmaları ile ilgili bilgileri küçük kurulda 6 ayda bir sunar. Komisyon çalışmaları her toplantı sonucu yazılı hale getirilerek dosyasına konur. Ayrıca komisyon başkanı yapılan çalışmaların web sitesinde yayınlanması için, o toplantıya ait özet bir raporu hazırlar ve şube sekreterine verir. Komisyon toplantıları örgütlenme sekretaryası tarafından SMS ile komisyon üyelerine toplantıdan bir gün önce bildirilir. Toplantı saatine kadar katılamayacaklar veya mazeret bildirimleri olanlar e-mail veya fax yoluyla durumlarını şubeye iletirler. Komisyon üyeleri ekte verilen özgeçmiş formunu doldurarak, bir hafta içinde şube sekreterine iletir. Mayıs 2010 - 152 9 Şubeden ÇALIŞMALARDA GÖZETİLMESİ GEREKEN HUSUSLAR: önerileri ve komisyon üyelerinin belirlediği konular olmalıdır. Konular komisyonda hemen belirleneceği gibi belli aralıklarda da öncelik ve hedef gözeterek saptanıp yönetim kurulunun oluruna sunulacaktır. Komisyonların ana kurulma nedenleri Kentimizle ilgili İnşaat Mühendisliği konuları dahilinde veya Kentin sorunu olarak gündemde olan konuların çözümüne yönelik verimli –etkili –akademik açıdan desteklenmiş çalışma yapmak ve raporlamaktır. Yönetimin çalışılmasını onayladığı konularda kamu yararı ve TMMOB değerleri gözetilerek çalışma yapılacaktır. Bir üyenin en fazla iki komisyonda görev alması çalışma verimliliği açısından üyelere önerilir. Komisyon kararları öneri niteliğinde olup uygulanması yönetim kurulunun tasarrufundadır. Her komisyonun konuların derinlemesine incelenmesi ve sonuca ulaştırılması açısından, 2 yıl boyunca en fazla 3 konuda çalışma yapmasının olumlu olacağı önerilir. 42.ci dönem komisyonları dönem boyu çalıştıkları konuları 2011 Kasım ayı içinde saptanacak bir günde ve yönetimin belirleyeceği tarz ve büyüklükteki bir etkinlikle çalışmalarını üyelerin bilgi ve tartışmasına sunacaktır. Komisyon çalışma alanları; Yönetim Kurulunun AFET VE DEPREM BİLİNCİNİ YAYGINLAŞTIRMA VE YAPI STOĞUNU İYİLEŞTİRME KOMİSYONU Koordinatör Necati ATICI Başkan Abdullah İNCİR Amaç ve çalışma biçimi Afet riskinin yüksek olduğu ülkemizde afetlere hazırlık ve müdahalede İMO’nun aktif bir görev üstlenebilmesinde gerekli altyapıyı hazırlamak, afet durumunda yaşanacak sıkıntılara ve sonuçlara müdahil olabilmeyi sağlamaktır. Planlanan Çalışma konuları Afet ve deprem bilincini yaygınlaştırmak. Deprem, sel, heyelan, yangın, doğalgaz dere taşkınlar vb afetlerle ilgili bilgi üretmek. Temel afet bilinci eğitimi. (Konu ile ilgili sempozyum, seminer ve bilgilendirme toplantıları) Afette müdahale yapacak ekipler oluşturmak ve eğitmek Kentsel/Bölgesel yapı stoğunu belirleme Radius projesinin güncellenmesi Kentsel dönüşüm Afet arşivi oluşturulması 10 Mayıs 2010 - 152 Başkan Yardımcısı Eray DAĞ Yazman Nurgül ATABAY KOMİSYON ÜYELERİ ABDULLAH İNCİR AHMET ERMİN MEHMET KURUOĞLU MUSTAFA DİKERLER AHMET GARİPLER ALİ ACAR ALİ İSKENDER SEKAR MUSTAFA ERKAN YILMAZ MUSTAFA ÖZTÜRK NURGÜL ATABAY ALPARSLAN OYMAK AYNUR GÜNDOĞDU BARIŞ MUSAL BİRİNCİ GÜRCAN TURNA BİROL BORA CİHAN EMRE ERAY DAĞ ERTAN PARLAR EYÜP KAVUNCUBAŞI FEYZİ AĞABABAOĞLU GÜRKAN ÖZDEN GÜRYAL YÜKSEL HABİP TUTSAK HALİL İBRAHİM ERTEM HİKMET HÜSEYİN ÇATAL İBRAHİM ÖZMEN JALE ALEL M.ÖZCAN GÖKOĞLU ÖZGÜR BOZDAĞ SADIK SEYHAN SALİM BÜLENT ÖZAR SERAP KAHRAMAN SERKAN MISIR SEZAR ARSLAN TUĞRUL BAŞTAN TÜRKAY BARAN VEDAT YORULMAZEL VURAL TURAN ZEYNEL ABİDİN MAZLUM Şubeden BASIN VE HALKLA İLİŞKİLER KOMİSYONU Koordinatör Ayhan EMEKLİ Başkan Ilgaz CANDEMİR Başkan Yardımcısı Levent ÇELİK Amaç ve çalışma biçimi Oda çalışmalarının tüm üyelere ulaştırılması için çalışmak, farklı konularda üretilen tüm bilgilerin kamuoyunda doğru etkin bir şekilde anlaşılmasını sağlamak, bu nedenle basından nasıl yararlanılacağını araştırmak. Planlanan Çalışma konuları Basın ve medya ile sıcak ilişkiler kurmak İnşaat Mühendisliğini tanıtmak Oda etkinliklerini basın/medya yoluyla duyurmak Halkın İnş. Müh.liğini doğru tanıması için basınla ilişki kurmak Afet bilinci ve güvenli yapı konusunda basın yoluyla kamuoyu oluşturma Fuar, kongre, sempozyum vb. etkinliklerimizin, katılımlarımızın basında yer almasının sağlanması Yazman Dilek BÜYÜKDAĞ KOMİSYON ÜYELERİ DENİZ DOĞAN DİLEK BÜYÜKDAĞ ERDAL TÜNER HÜSEYİN MUMCUOĞLU ILGAZ CANDEMİR LEVENT ÇELİK NURGÜL ATABAY ŞULE GÖZÜKARA İŞÇİ SAGLIĞI İŞ GÜVENLİĞİ KOMİSYONU Koordinatör Necati ATICI Başkan Levent ÇELİK Başkan Yardımcısı Alper Murat ÖZDAĞ Amaç ve çalışma biçimi İşyerlerinde sağlık ve güvenlik şartlarının iyileştirilmesi için alınacak önlemleri belirler, Mesleki risklerin önlenmesi, sağlık ve güvenliğin korunması, risk ve kaza faktörlerinin ortadan kaldırılması için çalışmalar yapar. Planlanan Çalışma konuları Konuyla ilgili diğer meslek odaları TTB, TBB, ile ortak çalışma. İş sağlığı ve güvenliği hizmetlerinin bütün iş yerlerini ve bütün çalışanları kapsaması Güvencesiz çalıştırma (sigortasız ve sendikasız) yasaklanması vs. konularında çalışmak Yazman Özlem KOÇ KOMİSYON ÜYELERİ AHMET ÇELİK ALPER MURAT ÖZDAĞ KAAN SAKA LEVENT ÇELİK ÖZLEM KOÇ PINAR GÜNGÖR SADIK SEYHAN SALİM BÜLENT ÖZAR KAMU ÇALIŞANLARI KOMİSYONU Koordinatör Sadık Can GİRGİN Başkan Mustafa KARAOVA Başkan Yardımcısı Turgut KAYA Amaç ve çalışma biçimi Kamuda çalışan mühendislerin sorunlarının tespiti; ekonomik, demokratik ve özlük haklarının geliştirilmesi, kamuda israf niteliğinde yapılan yatırımların ve yolsuzlukların izlenmesi, kamu çalışanlarının talepleri doğrultusunda etkinlikler düzenlemesi ve kamu işyerlerinde toplantılar programlanması vb. konularda yönetim kuruluna önerilerde bulunmaktır. Planlanan Çalışma konuları Özlük hakları Sendikalaşma ve demokratik haklar İMO İzmir Şubesi Bülteni - www.imoizmir.org.tr Çalışma Kapsamı Memurlar (657 sayılı yasa), İşçiler, Şirket işçileri, Sözleşmeliler (4/B) (4/C), Hizmet alımı yoluyla çalışan işçiler Yazman Seçil Başak UTKU KOMİSYON ÜYELERİ ALİ İSKENDER SEKAR AYDIN NOĞAY CAN TEKİN GÜRSESLİ FATMA ARSLANGEDİKLİ HALİL KUŞU MUSTAFA KARAOVA SEÇİL BAŞAK UTKU TANJU MALLI TURGUT KAYA Mayıs 2010 - 152 11 Şubeden KENT SORUNLARINI İZLEME VE YATIRIMLARI DEĞERLENDİRME KOMİSYONU Koordinatör Hülya ALTUN Başkan Ertan PARLAR Başkan Yardımcısı Deniz DOĞAN Amaç ve çalışma biçimi Kentimizde yapılmakta olan, yapılması planlanan ya da planlanması gereken altyapı ve üstyapı yatırımlarına ait projelerin takipçisi olmak, kamu yararını zedeleyen, haksızlığa uğratan veya uğratacak işleyişleri saptamak, kentimizi ilgilendiren her konuda, yaşanan gelişmeleri, uygulamaları izlemek ve paylaşmak, 5216, 5393 sayılı yasalar kapsamında yürütülen imar hizmetlerinin değerlendirilmesine ve geliştirilmesine ilişkin çalışmalar yapmak, bu konuda görüş ve öneri oluşturmaktır. Büyükşehir Belediyesi, İlçe Belediyeler, İl Genel Meclisi ve İzmir’de bulunan kamu ve özel sektör yatırımlarını izlemek, mesleki, kamusal değerlendirmeler yaparak üyelere ve kamuya çeşitli platformlarda anlatmak, toplumsal muhalefet olmaktır. Planlanan Çalışma konuları Kent sorunlarını tespit etme, çözümler önerme Yatırımları izleme, değerlendirme Kentsel Yenileme/Kentsel Dönüşüm konusunda incelemeler yapılması, bu konuda kentimizdeki uygulamaların izlenmesi ve alternatif projeler üzerinde çalışılması, ilimizdeki TOKİ yatırımlarının araştırılması, TMMOB’ye bağlı diğer odaların şubeleri ile ortak çalışma grubu oluşturulması Yerel yönetimlerin imar hizmetleri konusundaki faaliyetlerinin izlenmesi, Kentleşme ve imar hizmetlerinin geliştirilmesine yönelik görüş ve öneriler oluşturulması Günlük hayatta vatandaşın en sık karşılaştığı imar problemlerinin tespit edilmesi, bu konuda yazılı ve görsel basın aracılığı ile pratik teknik bilgilerin belli dönemlerde halka iletilmesi, binaların proje üretim, yapım ve kullanım süreçleri hakkında vatandaşın hak ve sorumlulukları kapsamında bilinçlendirilmesine katkıda bulunulması Önerilen Çalışma konuları İçme suyu, Pissu, Yağmursuyu şebekesi sorunları ve altyapı yatırımları Metro ve raylı sistem Karayolu ulaşımı Bisiklet yolları (Bisiklet konseyi oluşturulması) Otopark sorunu ve çözüm önerileri Kapalı pazaryeri konusunda yapılmış ve yapılacak faaliyetleri izlemek Yazman Ilgaz CANDEMİR KOMİSYON ÜYELERİ ARSLAN KESKİN ATA ERGUVAN CENK IŞILAY DENİZ DOĞAN E. FATİH TAYLAN ERAY DAĞ ERDAL TÜNER ERDOĞAN VERDİOĞLU ERTAN PARLAR EYÜP KAVUNCUBAŞI FATMA ARSLANGEDİKLİ FERHAD ELELE FEYZİ AĞABABAOĞLU HABİP TUTSAK HAMDİ SÜHA BARLAK HASAN ŞAHİNLER HÜSEYİN MUMCUOĞLU ILGAZ CANDEMİR İBRAHİM DOĞAN İBRAHİM ÖZMEN İNAN TAT JALE ALEL MEHMET ÖCAL BENGİSU MEHMET ÜLKER MERAL UYAR MUHARREM ŞEN SADIK SEYHAN SALİM BÜLENT ÖZAR ŞAHİN TÜZEN ŞULE GÖZÜKARA YUSUF ERKAN ZEKİ ŞEN MÜTEAHHİT (YÜKLENİCİ) İNŞAAT MÜHENDİSLERİ KOMİSYONU Koordinatör A. Fuat GÜNAK Başkan Turgut KAYA Amaç ve çalışma biçimi Müteahhit üyelerin işyeri ve meslekle ilgili sorunlarını tespit etmek, çözümlerini bulmak için öneriler geliştirmek, oda etkinliklerine müteahhit üyelerin katılımlarını sağlamak, Müteahhit üyelerin beklentilerini odaya iletmek, Oda ile Müteahhit üyeler arasında daha iyi bir bağlantı kurmak. 12 Mayıs 2010 - 152 Başkan Yardımcısı Barış SABANCI Planlanan Çalışma konuları Müteahhit İnşaat Mühendislerinin sorunları 4734 sayılı Kamu İhale Kanunu hakkında çalışma yapılması 5940 sayılı yasaya göre müteahhitlik belgelendirilmesi Müteahhit İnş. Müh.lerinin taranması Yazman Fehim CANSABUNCU KOMİSYON ÜYELERİ ABDULLAH YILDIZHAN AHMET KALE ALPARSLAN OYMAK ATA TOPÇUOĞLU ERAY DAĞ FEHİM CANSABUNCU HAKAN ÇELİKER HASAN ŞAHİNLER HÜSEYİN DANKİ MUSTAFA DİLŞEN S.ÜNSAL AKIN TURGUT KAYA Şubeden SERBEST İNŞAAT MÜHENDİSLERİ (SİM) (PROJECİLER) KOMİSYONU Koordinatör Ayhan EMEKLİ Başkan Abdullah UZUN Amaç ve çalışma biçimi Serbest inşaat mühendisliği yönetmeliği çerçevesinde karşılaşılan veya karşılaşılabilecek sorunlar ile sim yönetmeliğine tabi üyelerin sorunlarını ve önerilerini değerlendirip yönetim kuruluna taşıyarak meslek içi eğitim programına önerilerde bulunmak, sim yönetmeliği çerçevesinde yapılacak denetimlerde yönetim kuruluna yardımcı olmaktır Planlanan Çalışma konuları SİM yönetmeliği, SİM ve İTB belgeleri uygulaması konularında iyileştirme yapmak için araştırma yapmak. Mali konularda (Fatura denetimi ve Vergi denetimi) bilgilendirme ve araştırma yapmak Belediye, özel idare, bayındırlık gibi ilgili kurumlarla sorunları tespit ve çözüm için yöntemler araştırmak Projeci üyelerin sorunlarını tespit etmek giderilmesi için yöntemler araştırmak Düzenli aralıklarla tüm SİM’lerle ya da geniş katılımlı ve gündemli toplantılar yapmak Başkan Yardımcısı Erhan ARSLAN Yazman Onur KUTLUKAYA KOMİSYON ÜYELERİ ABDULLAH UZUN FEYZİ AĞABABAOĞLU ADEM ŞAHİN AHMET BAHAR İSMAİL SAKA M.ÖZCAN GÖKOĞLU AHMET KALE MEHMET HALUK ERSİVRİ ALİ ACAR ARSLAN KESKİN MUSTAFA DİKERLER NECATİ KIRMAZ ATİLLA SELVİ NURGÜL ATABAY AYŞE KURU AZİZ BABÜRHAN ONUR KUTLUKAYA ORHAN ARAR BARBAROS KİRİŞ ÖZLEM KOÇ BARIŞ MUSAL CEMAL COŞAK CENK IŞILAY PINAR GÜNGÖR S.ÜNSAL AKIN ŞEVKET VURAL SAYGIN DİLEK BÜYÜKDAĞ ENGİN SÖNMEZ ERAY DAĞ VURAL TURAN YUSUF İFFET GÖKTAŞ ZEYNEL ABİDİN MAZLUM ERHAN ARSLAN YAPI DENETİM KOMİSYONU Koordinatör Şefika SEYHAN HAS Başkan Mehmet KOCAGÖZOĞLU Başkan Yardımcısı H. Attila ZAĞPUS Amaç ve çalışma biçimi Yapı denetim firmalarında çalışan üyelerimizin mesleki sorunlarını gündeme taşıyarak çözümlenmesi konusunda görüş ve öneriler geliştirmek, bu kesim çalışanlarına uygulanacak eğitim programlarını hazırlamak ve yönetim kuruluna iletmek. Yapı denetim yasası ve ilgili diğer yasal mevzuat ile yapı denetim sisteminin, yapı denetim firmalarının sorunları üzerine çalışmalar yapar. Planlanan Çalışma konuları Firmalar ve laboratuarlarla belli aralıklarla bir araya gelip sorunları tespit etmek ve çözümleri konusunda görüş ve öneriler geliştirmek. Oda Yerel yönetim Yapı denetim kuruluşu üçgeninin koordinasyonunun sağlamak. Yapı denetim kuruluşlarında işyeri temsilciliğinin yaygınlaşmasını sağlamak. 4708 sayılı yapı denetim yasası ve uygulama yönetmeliğinin eksik ya da aksayan yönlerinin tespit edilerek düzeltilmesi için çalışmalarda bulunmak. Yapı denetim çalışanlarının özlük haklarının geliştirilmesi ve bilgi birikimlerinin artırılması İMO İzmir Şubesi Bülteni - www.imoizmir.org.tr Yazman Sinem EKEN KOMİSYON ÜYELERİ ATA ERGUVAN BİROL KAÇAR CİHAN EMRE HALİL İBRAHİM ERTEM HALİL KUŞU HÜSEYİN ATİLLA ZAĞPUS HÜSEYİN YILDIZ LEVENT ÇELİK MEHMET KOCAGÖZOĞLU MEHMET YEĞEN MUSTAFA ÖZTÜRK ÖMÜR GEYHAN S.ÜNSAL AKIN SİNEM EKEN SUCA YILDIRIM ŞAHİN TÜZEN TAYFUN GÜCENMEZ YUSUF ASLAN Mayıs 2010 - 152 13 Şubeden ŞANTİYECİLER KOMİSYONU Koordinatör A. Fuat GÜNAK Başkan Pınar ERBENLİOĞLU Amaç ve çalışma biçimi Şantiyede çalışan üyenin işyeri ve meslekle ilgili sorunlarını tespit etmek, çözümlerini bulmak için öneriler geliştirmek, oda etkinliklerine ve meslek içi eğitimlere işyerlerinden katılımları sağlamak, işyerinin odadan beklentilerini odaya iletmek, Oda ile şantiye çalışanı meslektaşlar arasında daha iyi bir bağlantı kurmak. Planlanan Çalışma konuları Özlük hakları Mesleki/ekonomik sorunlar Başkan Yardımcısı Ahmet KALE Yazman Rahmi Doğan CANIVAR KOMİSYON ÜYELERİ AHMET ERMİN PINAR ERBENLİOĞLU AHMET GARİPLER RAHMİ DOĞAN AHMET KALE CANIVAR ERAY DAĞ SAHİT ÇAĞLAR ERKİN ÖZER SUCA YILDIRIM FEHİM CANSABUNCU VOLKAN LALELİ SOSYAL VE KÜLTÜREL ETKİNLİKLER KOMİSYONU Koordinatör Şefika SEYHAN HAS Başkan Altay İNAL Başkan Yardımcısı Şahin TÜZEN Amaç ve çalışma biçimi Şube üyesi meslektaşlarımız arasında mesleki konular yanında sosyal ve kültürel alanlarda etkinlikler düzenleyerek, diyalog ve dayanışmayı artırmaktır. Planlanan Çalışma konuları Teknik, sosyal, kültürel amaçlı geziler (Şantiyeler, müzeler, ören yerleri) Ağaç dikme vapur gezisi, İMO gecesi vb. konularda etkinlikler Müzik ve folklor çalışmaları (TSM, THM, Halk Oyunları) Sportif etkinlikler Ülkemizde ve dünyadaki antidemokratik gelişmelere karşı demokratik refleksin ortaya konduğu etkinlikler düzenleme ve/veya etkinliklere katılım. Tiyatro/sinemaya toplu gidişlerin örgütlenmesi Yazman Niyal EROĞLU Pınar ERBENLİOĞLU KOMİSYON ÜYELERİ ABDULLAH İNCİR AHMET GÜREL ALTAY İNAL BİRİNCİ GÜRCAN TURNA NİYAL EROĞLU ÖMER YANIKYÜREK PERİNUR TUZCUOĞLU PINAR ERBENLİOĞLU ŞAHİN TÜZEN ŞERİF ALİ TUNUSOĞLU ŞUAYYİP ŞENÖZHÜR YASA VE YÖNETMELİKLER KOMİSYONU Koordinatör Hülya ALTUN Başkan İbrahim Ersin SENAN Başkan Yardımcısı Yusuf TURABİ Amaç ve çalışma biçimi Yapılaşmaya ilişkin çok sayıda kanun ve yönetmeliklerde son yıllarda sıkça yapılan değişikliklerin izlenmesi, yasa taslaklarının ele alınarak Şubemiz adına genel görüş ve/ veya yasa maddesi bazında görüş oluşturulması, bu görüşlerin ilgili Kurumlara iletilmesi vb. konularda çalışmalar yapılmasıdır. Planlanan Çalışma konuları Kanun, yönetmelik, genelge vb. yapılan değişikliklerin izlenmesi, üyelerimize kısa sürede yayın organları ile duyurulması, (Örnek: İmar Kanunu, yapı denetim kanun ve yönetmeliği, Kat mülkiyeti kanunu, Planlı Alanlar yönetmeliği, Enerji performans Yönetmeliği, yangın yönetmeliği vb.) Yasa taslaklarının ele alınması, bu konuda görüş oluşturulması İhtiyaç duyulan konuların belirlenerek, yasa – yönetmelik konusunda uzman kurum yetkilisi desteği ile eğitim, konferans, vb. etkinliklerin planlanması (Kamu ihale kanunu, imar kanunu, 5216 Büyükşehir kanunu, 5393 Belediye kanunu, TMMOB kanunu, Büyükşehir belediyesi imar yönetmeliği, Yüksek yapılar yönetmeliği, İMO yönetmelikleri, vs.) 14 Mayıs 2010 - 152 Yazman Raşit DUR Aynur GÜNDOĞDU KOMİSYON ÜYELERİ AYNUR GÜNDOĞDU ERAY DAĞ FETHİ HIRA FEVZİ GEZGİNER GÜRYAL YÜKSEL İBRAHİM DOĞAN İBRAHİM ERSİN SENAN İNAN TAT MERAL UYAR MUHARREM ŞEN ORHAN ARAR RAŞİT DUR YAŞAR SAĞSÖZ YUSUF TURABİ Şubeden MİMARLAR ODASI İZMİR ŞUBESİ’NİN BAZI ÜYELERİMİZE GÖNDERDİĞİ YAZI HAKKINDA TMMOB Mimarlar Odası İzmir Şubesi’nin üyelerimize gönderdiği 16.03.2010 tarih ve 04-10-186 sayılı yazısı ile Ticaret ünvanlarında “MİMARLIK” ünvanı bulunan üyelerimizin bu ünvanı kullanamayacaklarını belirterek en geç 1 ay içersinde unvan düzeltmesi yaparak ticari ünvanlarından “Mimarlık” adının kaldırılması ve durumun Mimarlar Odasına bildirilmesi, aksi durumda cezai işlemler uygulanacağı belirtilmektedir. Yürürlükteki 3458 sayılı yasanın hükümleri içersinde böyle bir anlam çıkartılacak bir ifade bulunmadığı ve bu konuda herhangi bir yasal girişim gerçekleştirilmemesi Şubemizce Mimarlar Odasına iletilmiştir. Ayrıca ATSO (Ankara Ticaret ve Sanayi Odası) Hukuk Müşavirliği’nin Eylül-Ekim 2009 sayılı “Vizyon” Dergisinde çıkan ve aşağıda sunulan yazıdan da anlaşılacağı gibi, bu uygulamanın Türk Ticaret Kanunu ve Ticaret Sicil Tüzüğüne göre de yasal bir yeri bulunmamaktadır. Kendilerine yazı gelen üyelerimizin Mimarlar Odası İzmir Şubesi’ne yazılı olarak bu çerçevede durumlarını iletmeleri uygun olacaktır. Eki: Şubemizce Mimarlar Odası İzmir Şubesine yazılan yazı İştigal Konusu “Mühendislik” ve “Mimarlık” Olan İşletmelerin Ünvanları ATSO Hukuk Müşavirliği’nin konu hakkında çıkan yazısı İştigal konusu “mühendislik” ve “mimarlık” olan işletmelerin ünvanları Ticaret ünvanı Türk Ticaret Kanunu’nda ve Ticaret Sicil Tüzüğü’nde düzenlenmiştir. Türk Ticaret Kanunu temel Kanun niteliğinde olduğundan gerçek ve tüzel kişilerin ünvanlarında “mühendis veya mimar” ifadesini hangi şartlar altında kullanıp kullanamayacaklarına ilişkin bir düzenlemeyi İçermez. Mühendislik ve mimarlık ünvanları ile ilgili düzenlemeler ise özel Kanun olan ve 28.06.1938 tarih ve 3945 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 3458 sayılı Mühendislik ve Mimarlık Hakkında Kanun’unda mevcuttur. Bu Kanunda ticaret ünvanında mühendislik ve mimar ünvanlarının kullanımına ilişkin özel bir düzenleme bulunmamakta sadece büro tescil yönetmelikleri ile firmalarda mühendislerin sağlaması gereken ortak ve hisse çoğunluğu düzenlenmektedir. Türk Ticaret Kanunu ve Ticaret Sicili Tüzüğü’ne göre her tacir, ticari işletmesi İle ilgili muameleleri ticaret ünvanı ile yapmaya ve işletmesiyle ilgili senet ve sair evrakı bu ünvan altında İmzalanmaya mecburdur. Tescil olunan ticaret ünvanının, ticari İşletmenin giriş cephesinin herkes tarafından kolayca görülebilecek bir yerine okunaklı bir şekilde yazılması mecburidir. Her tacir, ticari işletmenin açıldığı günden itibaren on beş gün içinde ticari işletmesini ve seçtiği ticaret ünvanını, İşletme merkezinin bulunduğu yer ticaret siciline tescil ve ilân ettirmeye mecburdur. Her tacir kullanacağı ticaret ünvanını ve bunun altına atacağı imzayı notere tasdik ettirdikten sonra sicil memuruna tevdi etmeye mecburdur. Tacir hükmi şahıs ise ünvanla birlikte onun namına imzaya yetkili kimİMO İzmir Şubesi Bülteni - www.imoizmir.org.tr selerin imzaları da notere tasdik ettirilerek sicil memuruna verilir. Merkezi Türkiye’de bulunan ticari işletmelerin şubeleri de bulundukları yerin ticaret siciline tescil ve ilân olunur. Ticaret ünvanına ve İmza örneklerine yine aynı hükümler uygulanır. Türk Ticaret Kanunu’nda aksine hüküm olmadıkça merkezin bağlı olduğu sicile geçirilmiş olan kayıtlar şubenin bağlı bulunduğu sicile de tescil olunur. Ancak bu hususta şube sicil memurunun ayrı bir inceleme mecburiyeti yoktur. Merkezleri Türkiye dışında bulunan ticari işletmelerin Türkiye’deki şubeleri, kendi ülke kanunlarının ticaret ünvanı hakkındaki hükümleri mahfuz kalmak şartı ile, yerli ticari işletmeler gibi tescil olunur. Bu gibi şubeler için ikametgâhı Türkiye’de bulunan tam yetkili bir ticari mümessil tâyini mecburidir. Birden fazla şubesi varsa, ilk şubenin tescilinden sonra açılacak şubeler yerli ticari işletmelerin şubeleri gibi tescil olunur. MÜHENDİS VE MİMAR ÜNVANLARI Mühendislik ve mimarlık ünvanının kimler tarafından kullanılabileceği Mühendislik ve Mimarlık Hakkında Kanun’un 1. maddesinde düzenlenmiştir. Bu düzenlemeye göre Türkiye Cumhuriyeti sınırları dahilinde mühendislik ve mimarlık ünvan ve yetkisi ile sanat icra etmek isteyenlerin aşağıda yazılı belgelerden birine haiz olmaları şarttır. Bu belgeler: a. Mühendislik veya mimarlık tahsilini gösteren Türk yüksek mekteplerinden verilen diplomalar; b. Programlarının yüksek mühendis veya mimar mekMayıs 2010 - 152 15 Şubeden tepleri programlarına muadil olduğu kabul edilen bir ecnebi yüksek mühendis veya yüksek mimar mektebinden diploma almış olanlara usulüne tevfikan verilecek ruhsatnameler; d. Programlarının Türk Teknik Okulu Mühendis kısmı programlarına muadil olduğu kabul olunan bir ecnebi mühendis veya mimar mektebinden diploma almış olanlara usulüne tevfikan verilecek ruhsatnamelerdir. c. Türk Teknik Okulu mühendis kısmı ile programlarının buna muadil olduğu kabul edilen memleket dahilindeki diğer mühendis veya mimar mekteplerinden verilen diplomalar; Mühendisler ve mimarlar tarafından kurulacak sermaye şirketleri için ise her birinin tescil hakkında yönetmeliğinde mühendisin ve mimarın sermayede sahip olması gereken oran düzenlenmiştir. Konuyla İlgili Olarak Şubemiz Tarafından Mimarlar Odası İzmir Şubesi’ne Gönderilen Yazı: 16 Mayıs 2010 - 152 İMO’dan İNŞAAT MÜHENDİSLERİ ODASI 42. DÖNEM 1. DANIŞMA KURULU TOPLANTISI İMO 42. Dönem 1. Danışma Kurulu 9 Mayıs 2010 tarihinde Ankara’da gerçekleşti. İnşaat Mühendisleri Odası (İMO) 42. Dönem 1. Danışma Kurulu Toplantısında, çalışma programı taslağı görüşüldü. İMO Yönetim Kurulu Başkanı Serdar Harp yaptığı konuşmada, “Örgütümüze sahip çıkma, meslektaşlarımızın ve mesleğimizin yaşadığı sorunlara müdahale etme, eşitlikten, özgürlükten, emek ve demokrasiden yana tavır alma konusunda sınır tanınmaması gerektiği Çalışma Programımızın felsefi yönünü ifade etmektedir” dedi. İMO, Mart ayında gerçekleşen Genel Kurulun ardından ilk Danışma Kurulu Toplantısını 9 Mayıs 2010 tarihinde gerçekleştirdi. İMO Kültür ve Kongre Merkezi Teoman Öztürk Salonunda yapılan toplantıya Oda Yönetim Kurulu üyeleri, seçilmiş Danışma Kurulu üyeleri, Şube Yönetim Kurulu üyeleri, Genel Sekreter Yardımcıları, Şube Sekreterleri katıldı. Danışma Kurulu Toplantısında, 42. Dönem Çalışma Programı Taslağında yer alan; İMO’nun örgütsel yapı ve çalışmaları, örgüt içi toplantılar, bilimsel ve teknik etkinlikler ile İMO’nun toplumsal yaşamdaki yerine ilişkin amaç ve hedefler tartışıldı. Toplantının açılış konuşmasını, İMO Yönetim Kurulu Başkanı H. Serdar Harp yaptı. Serdar Harp konuşmasında, “Örgütümüze sahip çıkma, meslektaşlarımızın ve mesleğimizin yaşadığı sorunlara müdahale etme, eşitlikten, özgürlükten, emek ve demokrasiden yana tavır alma konusunda sınır tanınmaması gerektiği Çalışma Programımızın felsefi yönünü ifade etmektedir” dedi. Harp, Çalışma Programı taslağının özünü, İMO’yu önümüzdeki zorlu sürece ve meslektaşlara hazır hale getirme fikrinin oluşturduğunu belirtti. Harp şöyle konuştu: “Şu konu net bir şekilde anlaşılmalıdır: Gelenekleri- mizden taviz vermeden bu güne taşıyan değerleri korumak yasalarla, yönetmeliklerle, hatta çalışma programlarıyla mümkün olmaz. Gerektiğinde duygularımızı, duyarlılıklarımızı, reflekslerimizi devreye alacağız, geleneklerimize halel getirmeyeceğiz. Çalışma Programı taslağımızın felsefesinin arka planında yatan budur. Bu anlaşıldığı takdirde, gerçekten de başka bir tetikleyici unsura ihtiyaç duymadan hedeflerimize ulaşabilir, örgütümüzü yeni dönemde daha güçlü hale getirebiliriz. Geleneğimiz, teamüllerimiz, demokratik işleyiş anlayışımız ve her zaman canlı tuttuğumuz vefa duygumuz belirleyici olduğu sürece, bu, uzak ve ulaşılmaz bir hedef olmayacaktır.” Harp’in konuşmasının ardından Danışma Kurulu üyeleri, Çalışma Programı Taslağına ilişkin görüşlerini dile getirmek üzere söz aldı. Taslağın, Odamızı önümüzdeki döneme hazırlama ve çalışma programının özünü vurgulama konusunda başarılı ve yeterli olduğu görüşünün hakim olduğu konuşmalarda, Türkiye’nin içinden geçtiği dönemde, TMMOB ve İMO’ya çok daha büyük sorumluluklar düştüğü belirtildi. Konuşmaların ardından görüş, öneri ve eleştirileri yanıtlamak üzere söz alan Yönetim Kurulu Başkanı Serdar Harp, İMO Danışma Kurulu üyelerine, gösterdikleri hassasiyet ve destekleri için teşekkür etti. İMO’ya düşen büyük sorumlulukların farkında olduklarını belirten Harp, “Gerekeni hep birlikte yapacağız, sorumluluklarımızdan kaçmak bir yana elimizden gelenin fazlasını yapma yollarını arayacağız. TMMOB’de ve İMO’da bu güç vardır ve Odamız gücünü kullanmaktan asla geri durmamıştır, durmayacaktır” dedi. İMO 42. Dönem 1. Danışma Kurulu Toplantısının ardından Çalışma Programına son halinin verilmesi için çalışmalara başlandı. İMO İzmir Şubesi Bülteni - www.imoizmir.org.tr Mayıs 2010 - 152 17 İMO’dan ŞUBE BAŞKANIMIZ TAHSİN VERGİN’İN İMO 42. DÖNEM 1. DANIŞMA KURULU’NDA YAPTIĞI KONUŞMA 9 Mayıs 2010, Ankara Sayın Divan ve Danışma Kurulunun Değerli Üyeleri, Ben öncelikle yeni dönemde görev alan Genel Merkez ve Şube Yönetim Kurulu üyelerimize, Danışma kuruluna seçilen ve kurulda görevli olan tüm üyelerimize İzmir Şubesi adına başarılar dilerim. Danışma kurulumuzun bu ilk toplantısında, çalışma raporu üzerindeki görüşlerimizi kısaca şöyle dile getirebilirim. Öncelikle bu dönem incelememize sunulan çalışma programı taslağı, Genel Kurul sürecinde üyeler ve şube yetkilileri tarafından dile getirilen konuları ele alacağını hedeflemesi açısından olumlu bir taslak olarak görülmelidir. Ayrıca çalışmalarda ve alınacak kararlarda şube görüşlerinin de ön planda tutulacağı, birim ve üye toplantılarına ve toplantı sonuçlarına önem verileceğinin çalışma programında yer alması, sorunlarımızın değerlendirilmesi ve çözülmesi sürecinde gerçekçi kararları alabileceğimizi göstermesi açısından da sevindiricidir. 42. Dönem çalışma programında yer alan örgütsel çalışmalar başlığında; bu dönem çalışma ağırlığımızı iki alana vermemizin daha doğru olacağını düşünmekteyiz. Birinci alan, her dönem dile getirdiğimiz gibi gençlik örgütlenmesi olmalıdır. Burada şimdiye kadar yaptığımız çalışmaları bir adım ileri götürerek, odaya ve çalışmalara ilgi duyan genç meslektaşlarımızı, bizlerin görevlerini yüklenebilecek düzeye getirecek kadro çalışmasını ve eğitimlerini bir program içersinde gündemimize almalıyız. İkinci alan ise, yine örgütlenmemizin temel taşlarından olan işyeri temsilcilik örgütlenmesini özellikle yapı denetimlerine götürebilecek bir ağ ve çalışma biçimini şubeler ve merkez düzeyinde gerçekleştirme çalışması olmalıdır. Ayrıca ilçe temsilciliklerimizin genelde tek iş olarak yaptıkları proje onay işlevini şubelerimizin üzerine alarak, temsilciliklerin yerelde olması gereken işlevsel gücünü, üye örgütlenmesine ve yerel sorunların şubelere ve merkeze aktarılmasında kullanabilmeliyiz. Temsilcilik örgütlenmesinde buna uygun neler yapabileceğimizi tartışıp, geliştirmemizin faydalı olacağını düşünüyoruz. Yine örgütlenmemizin önemli ayaklarından biri olan TMMOB-İKK Birimleri bizim için ayrı bir önem taşımaktadır. Bu anlamda İKK’lara katılımcılığın yanında, oralarda şubelerimizin üretken çalışmalarda doğrudan görev almaları da hedeflenmelidir. Yasa ve yönetmelikler konusunda ise, yine iki önemli konu gündeme alınmalı ve nasıl mücadele edilmesi gerektiği konusunda da sağlıklı bir yol haritası oluşturulmalıdır. Öncelikle TOKİ kuruluş yasası ile ilgili olarak ve bu yasa 18 Mayıs 2010 - 152 sayesinde TOKİ’nin mesleki alanımızda sınır tanımaz olumsuz uygulamalarına karşı ortak mücadele geliştirebilmek için, bu konuda yerel ve ulusal düzeyde neler yapılabileceği gündeme gelmelidir. TOKİ ile sorun yaşayan tüm alanları bir araya getirebilecek çalışmaları örgütlemeyle bu işe başlayabiliriz. TOKİ yatırımlarını gerçek yüzüyle ve sonuçlarıyla bir bütün olarak, halka anlatabilecek çalışmaları hedeflemeliyiz. Özellikle yasalarca üyelerimizin görevi olan TUS ve Şantiye şefliği uygulanmasını ve TOKİ inşaatlarının yapı denetimlerce denetlenmesi gereğini yasal çerçevede gündeme getirip zorlayabiliriz. Bir diğer önemli konu ise, artık bir moda olarak belediyelerce uygulanan kentsel dönüşüm projelerinin kaynağı, Kentsel Dönüşüm Yasası ciddi olarak ele alınmalı ve yasanın sadece ranta yönelik uygulama olması engellenebilmelidir. Bu amaçla kentsel dönüşüm çalışmalarının hız kazandığı bölgelerdeki şubelerimizin ortak bir çalışma programı çerçevesinde hareket ederek, etkin olması sağlanmalıdır. Yine örgüt içi eğitime yönelik, çeşitli birimler arası toplantıların gündeme alınması ortak dilin yakalanması açısından da olumlu görülmelidir. Meslek alanımızda yapılacak çalışmalarda en genel hatlarıyla söyleyebileceklerimiz, kongre ve sempozyumların oluşturulmasına yönelik olacaktır. Kongre düzenleme yönetmeliğimiz çerçevesinde bundan böyle yapılacak sempozyumların disipline edilmesi gerçekleşecekse de, özellikle son 5 dönem yapılanlar sonuçlarıyla her açıdan değerlendirilmelidir. Bu sayede önümüzdeki süreçte yapılacak sempozyum ve benzeri etkinliklerde karşılacağımız sorunları yönetmelik çerçevesinde daha iyi çözebiliriz. Bilirkişilik eğitimleri özel bir programa bağlanabilmelidir. Kamulaştırma dışında da merkezi düzeyde hazırlanan programlarla eğitimler yapılmalıdır. Şubelerin bilirkişilik profili ortak kriterlere göre çıkartılmalı ve sonuçları şubelerden istenmelidir. Özellikle bilirkişiliklerin konusu ne olursa olsun, o konuda eğitim görmüş üyelere verilmesi sağlanmalıdır. Mahkemelerde bizim dışımızda bilirkişilik üstlenenlerin yıllık çalışmalarının sonuçlarının odaya iletilmesinin yasal yolu bulunabilmeli, bu konuda da özel bir çalışma yürütülmelidir. Zaten buna benzer konularda yapılacak çalışmalar program taslağında da yer almaktadır. Bir önemli konu da yine SİM uygulamalarında üyelerle yaşadığımız sorunların bu dönem artık sonuçlandırılması olmalıdır. Mesleği ve meslek alanlarının düzenlenmesi konusunda atacağımız her adımın o konuda yetkili çalışma yapan kurulların ötesinde, mutlaka ve mutlaka şubelerin görüşleri alınarak uygulamaya sokulmasına dikkat edilmelidir. Aksi durumda yaşadığımız sorunlar bir anda İMO’dan tüm kazanımlarımızı tehlikeye atabilecek boyutlara ve sonuçlara varabilmektedir. Alınan kararların uygulamaya sokulma süreçlerinin tesbiti de dahil olmak üzere, üye ile ilgili sorunları bire bir yaşayan şubelerin görüşleri her zaman ön planda değerlendirilmelidir. Ayrıca, bundan sonra danışma kurulu toplantılarının Ankara’da yapılması bizce gerekli ve olumlu bir karar olmaktadır. Hem toplantıların amacından sapması engellenmiş hem de kaynak harcamasının aza indirgenmesi sağlanmış olacaktır. Değerli üyeler, Başta da belirttiğim gibi mesleki olarak yaşadığımız sorunları daha detaylı olarak gündeme getirmesi ve çalışmaların bu yönde yapılacağını belirtmesi açısından olumlu olan taslak program buradaki görüşlerin de katkısıyla bizlerin 2 yıllık yol haritası olacaktır. Bildiğiniz gibi, geçen dönem ilk danışma kurulunda alınan karar doğrultusunda bu dönem İstanbul Şube ile ortak “Beton Kongresi”ni yapacağız. Ayrıca “Yapı Denetim Çalıştayı” nı ve “Yapı Denetim Sempozyumu”nu da şube olarak yapmayı düşündüğümüzü belirtmek istiyo- İMO İzmir Şubesi Bülteni - www.imoizmir.org.tr rum. Yine yerel bazda İKK ile geçen dönem içinde aldığımız kararlar doğrultusunda yapacağımız çalışmalarda da şube olarak yer alacağız. Son olarak değinmek istediğim bir konuyu da sizlerle paylaşmak istiyorum. Bizler, TMMOB’nin Bağımsızlık ve Demokrasi mücadelesinde 40 yıllık geleneğinin getirdiği birikimlerle, mesleki, ekonomik ve demokratik sorunları olan 70 bin kişilik kitleyi, yasa ve tüzükler çerçevesinde, gönüllü birlikteliklerle bir araya gelerek, mesleki bilgisini ülke sorunlarının çözümüyle birleştirme sanatını gösteren, insiyatif sahibi insanların olüşturduğu ve bu niteliğimizi sadece korumakla değil, bizden sonra gelecek genç ve yeni kadrolara da aktarmak gibi bir sorumluluğu da taşıyan örgütsel birimleriz. Tüm çalışmalarımızı, bu anlayışla yürütme sorumluluğumuzu unutmadan gerçekleştirmeliyiz. Değerli üyeler, Sözlerime burada son verirken yönetim kurulumuza ve sizlere yeni dönemde çalışmalarınızda başarılar dileriz. Mayıs 2010 - 152 19 İMO’dan SADECE TARLALAR DEĞİL RANT MANTIĞI DA SULAR ALTINDA KALDI! Artvin Merkeze bağlı İrsa (Erenler) köyünde kurulan hidroelektrik santralinde yaşanan problemle ilgili İnşaat Mühendisleri Odası tarafından 18 Mayıs 2010 tarihinde yapılan basın açıklaması Artvin Merkeze bağlı İrsa (Erenler) köyünde kurulan hidroelektrik santralinde yaşanan problemle ilgili İMO’nun yaptığı ilk incelemeler bir kez daha haklı olduğumuzu gösterdi. Barajın yükleme havuzuna su taşıyan 96 metre boyunda, 2 metre yüksekliğinde ve 3 metre genişliğindeki açık kanalın 50 metrelik bölümü, yüklenen suyun yoğunluğuna dayanamayarak yan yatmıştır. Kanaldan akan su, bölgede yaşayan köylülerin ekinlerinin tümüyle zarar görmesine neden olmuştur. Daha da önemlisi çok değerli olan tarım toprağı oluşan sel nedeniyle sürüklenmiş ve gelecek yılların verimini de etkilemiştir. İMO Trabzon Şubemiz tarafından yapılan ilk incelemelerde, İrsa (Erenler) HES yapımının birçok aşamasında aksaklıklar belirlenmiştir. Görülen ilk sorun daha proje aşamasında karşımıza çıkmaktadır. Söz konusu baraj inşaatının projesi hatalıdır. Bu yanlış projenin uygulaması bile doğru yapılmış değildir. Projede hatalı bulunan yerler dışında inşaatın başka bölümlerinde de uygulama hatası vardır. Bunun dışında proje denetimsizdir. Uygulama yerinde denetleme yapılmadığı gibi DSİ de projeyi denetlememiştir. Proje ne DSİ’de ne de başka bir kurumda vardır. Enerji Piyasası Denetleme Kurumu (EPDK) onaylı bu proje, baştan aşağı bir sorunlar yumağıdır. Ayrıca projenin akarsudaki ve civardaki doğal yaşamı olumsuz etkilediği de görülmektedir. Bu konularda yapılması gereken önleme çalışmalarının da yapılmadığı ortadadır. Unutulmamalıdır ki HES’ler tek başına bir “düşü” bulma yarışı değildir. HES’ler ileride kamuya devredilecek yapılardır ve kamunun zararının boyutlarını tahmin etmek bile çok zordur. Yöre halkının ve sivil toplum örgütlerinin HES’lerin yapım sürecinde açtığı davalarda alınan yürütmeyi durdurma kararlarına rağmen devam eden inşaatlar bir yandan çevre katliamına diğer yandan yaşam alanlarının deformasyonuna neden olmaktadır. Siyasi iktidar ve sermaye grupları, doğal yaşama ve insan varlığına büyük zararlar verme pahasına kamunun 20 Mayıs 2010 - 152 ortak değeri olan akarsulara ve çevreye zarar vermekte ısrar etmektedirler. İMO uzun yıllardır suyumuzun özelleştirilmesi ve HES’lerle ilgili çalışmalar yürütmektedir. Aşağıdaki satırlar, tam bir yıl önce İMO tarafından oluşturulan ve kamuoyuyla paylaşılan HES’lerle ilgili Oda görüşü metninden alınmıştır. “HES yapım süreci, kamunun ve toplumsal çıkarların devre dışı bırakıldığı, özel sektörün ihtiyaç ve taleplerinin belirleyici olduğu özellikler taşımaktadır. Karadeniz Bölgesi insanı haklı olarak bu uygulamalar nedeniyle tedirgindir. Bu tedirginliğin ortadan kaldırılmasının yolu ise, insanların hayatlarına ve doğal çevrelerine zarar vermeyecek, bölge insanının onayını alacak projelerin hayata geçirilmesinden geçmektedir.” Bugün bir kez daha görülmüştür ki siyasi iktidarın sürekli olarak görmezden geldiği bilimsel ve teknik uzmanlığımız ile üzerimizdeki baskılarla vazgeçirmeye çalıştığı kamu yararına dönük ilkelerimiz, bizi haklı çıkarmıştır. Bu basit bir “biz söylemiştik” kolaycılığı değildir. Bu, siyasi iktidara kamu yararı ilkesinin, sermayeye değil halka hizmet etmesi gerektiğinin ve TMMOB ve bağlı odaların sözlerinin kıymetinin hatırlatılmasıdır. Son dönemde kamu, tüm alanlardan tasfiye edildiği gibi su kaynaklarının yönetiminden de tasfiye edilmektedir. Siyasi iktidar genel ekonomik ve politik yaklaşımına uygun olarak, suyun özelleştirilmesinin de önünü HES’ler ile açmıştır. “Sularımızı boşa akıtmıyoruz” diyerek başlatılan HES projelerinin akıbeti belirsizdir ve gerek proje aşamasında olan, gerekse yapımı tamamlanan tüm HES projeleri denetim mekanizmasına tabi tutulmalıdır. Kamu acilen plansız ve denetimsiz ilerleyen proje inşaatlarını denetime almalıdır. Aksi halde bu sürecin faturasının; zarar gören doğa, akılcılıktan uzak kullanılan kaynaklar ve yoksulluk olarak tüm halkımıza çıkarılacağı aşikardır. İMO, Trabzon Şubesi ve ona bağlı Artvin Temsilciliği aracılığı ile İrsa (Erenler) HES’te incelemelerini sürdürmektedir ve olası gelişmeleri ilerleyen günlerde kamuoyuyla paylaşacaktır. İMO’dan GÜVENCESİZ ÇALIŞMA VE TAŞERON SİSTEMİ PATLADI: 30 İŞÇİ GÖÇÜK ALTINDA Kilimli kömür ocaklarında meydana gelen patlamaya ilişkin İnşaat Mühendisleri Odası tarafından 18 Mayıs 2010 tarihinde yapılan açıklama Zonguldak’ın Kilimli Beldesi’ndeki, Türkiye Taşkömürü Kurumu (TTK) Karadon Müessese Müdürlüğü’ne ait kömür ocağında meydana gelen grizu patlamasında 30 işçi hâlâ göçük altında. Her geçen dakika hayatlarına ilişkin kaygının arttığı işçileri bu tehlikeyle karşı karşıya bırakan asıl olarak güvencesiz çalışma ve taşeron sistemidir. Madencilik, dünyanın en riskli iş kollarının başında gelmektedir. Maden işçileri her an, tehlikeli gaz birikmesi sonucu patlama, göçük, havasızlık, zehirli gaz soluma gibi ölümcül tehditlerle karşı karşıyadır. Bu koşullara rağmen maden işçileri, iş güvenliği ve işçi sağlığı önlemlerinin alınmadığı ocaklarda asgari ücretlerin biraz üstünde ve çoğu sigortasız olarak çalıştırılmaktadır. Bu durum, çalışanların yaşamlarını devam ettirebilmek için nelere katlanmak zorunda kaldığını gösterirken kimilerinin de kâr için nelere sebep olduklarını göstermektedir. Taşeronlaştırmayla birlikte bütün işkollarında artan güvencesizlik, emeklerinden başka satacak bir şeyi olmayan milyonların hayatlarını doğrudan tehdit etmektedir. İşsizliğin gün gün artığı ülkemizde iş bulabilme sevinciyle her türlü kötü koşula razı olan çalışanların başka seçenekleri kalmamıştır. Bunu bilen siyasi iktidar ve serma- ye sahipleri ise kendi kurdukları çarkın dişlileri arasında çalışanları öğütmektedir. Zonguldak Kilimli Beldesi’nde yaşanan da budur. Aslında Zonguldak’ta çöken sadece maden değildir. Zonguldak’ta çöken taşeron sistemi ve güvencesizliktir. 30 işçi madende, siyasi iktidar ve sermaye mantığı ise sistemin derinliklerinde göçük altındadır. İşçiler kurtarıldıktan sonra yapılacak ilk iş, güvencesiz çalışmanın nedenlerinden biri olan taşeron sisteminin ortadan kaldırılması ve iş güvenliği ve işçi sağlığı koşullarının çağın gereklerine uygun olarak değiştirilerek denetlenmesini sağlayacak mevzuatın oluşturulmasıdır. Ancak görünen odur ki siyasi iktidarın bunu yapmaya ne gücü ne de niyeti vardır. İnşaat Mühendisleri Odası olarak konunun ısrarlı takipçisi olacağımızı bir kez daha ifade ediyoruz Göçük altındaki işçilere bir an önce ulaşılabilmesi için sorumluları gereken her şeyi yapmaya çağırıyor, adalet sisteminin derhal devreye girmesini ve sorumluların ortaya çıkarılmasını bekliyoruz. İMO olarak göçük altında kalan ve hala ulaşılamayan 30 işçiye sağlıklı bir şekilde bir an önce kavuşmayı umuyor ve kurtarılan 11 işçiye geçmiş olsun dileklerimizi gönderiyoruz. BAŞBAKAN’IN İFADESİ TAM BİR SORUMSUZLUK ÖRNEĞİDİR İnşaat Mühendisleri Odası tarafından Zonguldak’taki maden faciasına ilişkin 20 Mayıs 2010 tarihinde yapılan açıklama. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın, Zonguldak’taki grizu patlamasında 30 maden işçisinin ölümüne “kader” demesi, AKP iktidarının emekçilerin yaşamlarına nasıl baktığının en açık göstergesidir. Bütün kamu işletmelerini sermayenin eline bırakan, çalışma yaşamının esasını taşeron sistemi ve güvencesiz çalışma olarak belirleyen siyasi iktidar, işçilerin yaşamlarını kaybetmesini “bölge halkı bunlara alışık” diyerek değerlendirebilmektedir. Bu sözler göstermiştir ki Başbakan Erdoğan ve siyasi iktidar, bütün yüzünü sermayeye dönmüştür. Görülmüştür ki işçilerin çalışma koşullarını günden güne ağırlaştıran, kazanılmış haklarını gasp eden, eğitimi ve sağlığı metalaştırıp üst gelir grubunun erişebildiği bir lüks haline getiren bir iktidar için emekçilerin yaşamları bile değersizdir. Başbakan bilmelidir ki özelleştirmeler, taşeron sistemi, güvencesiz çalışma kader değildir. Başbakan bilmelidir ki yoksulluk, işsizlik kader değildir. İMO İzmir Şubesi Bülteni - www.imoizmir.org.tr Başbakan bilmelidir ki işçi sağlığı ve iş güvenliği tedbirlerinin olmaması, işçilerin izin gününde çalıştırılması ve benzerleri kader değildir. Ve başbakan bilmelidir ki kendisi de bu ülkenin kaderi değildir. Çiftçilere “ananı da al git” diyen, oğlunun işsiz olduğunu söyleyen bir kadına “Senin oğlun da işsiz kalsın, ne olacak” diye yanıt veren, kazanılmış hakları gasp edilmiş işçilere “Yan gelip yatma devri bitti” şeklinde seslenen ve her fırsatta halkı aşağılayan Erdoğan’ın maden faciasına ilişkin bu sözlerinin kendisinden beklenmediğini söylemek zor. Ne var ki Başbakan’ın sergilediği bu sorumsuzluk örneklerine derhal son vermesi gerekmektedir. Başbakan’ın görevi ölümleri küçümsemek değil, ortadan kaldıracak önlemleri almaktır. İnşaat Mühendisleri Odası olarak faciada yaşamını yitiren işçilerin ailelerine sabır diliyor, sorumluların derhal adalet önünde hesap verilmesinin sağlanmasını talep ediyoruz. Mayıs 2010 - 152 21 TMMOB’den BAYINDIRLIK BAKANLIĞI TARAFINDAN BİRLİĞİMİZ HAKKINDA BAŞLATILAN İNCELEME ÜZERİNE TMMOB ÖRGÜTLÜLÜĞÜNE! TMMOB Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Soğancı’nın, Bayındırlık ve İskan Bakanlığı’nca bir dilekçe üzerine TMMOB hakkında başlatılan incelemeye ilişkin 11 Mayıs 2010 tarihinde TMMOB Örgütlülüğüne yönelik mesajı Sevgili Arkadaşlar, 8 Mayıs 2010 tarihinde gerçekleşen TMMOB 40. Dönem 4. Danışma Kurulu toplantısında da görüştüğümüz üzere; Siyasi İktidarın, Birliğimiz ve diğer meslek örgütleri üzerinde bir süredir “inceleme ve araştırma” adı altında yürüttüğü, ancak amaçlarının ve nedenlerinin hepimizce çok iyi bilindiği baskıcı politikalarının sonu gelmemektedir. Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreterliği makamına gönderilen Birliğimiz hakkında “asılsız ve mesnetsiz” iddialarla dolu bir dilekçe, Genel Sekreterlikçe Cumhurbaşkanlığı Devlet Denetleme Kurulu‘na iletilmiştir. Kurul tarafından “ciddiye” alınan dilekçe, 12.01.2010 tarihinde gereği için Başbakanlığa gönderilmiştir. Başbakanlık Teftiş Kurulu Başkanlığı dilekçeyi 29.01.2010 tarihinde Bayındırlık ve İskan Bakanlığı‘na iletmiş, Bakanlık da, gereği için 03.02.2010 tarihinde konu ile ilgili olarak Bakanlık Teftiş Kurulu‘nu görevlendirmiştir. Konu Birliğimize “belge ve bilgi istemli” 06.05.2010 tarihli yazı ile aktarılarak “inceleme” başlatılmıştır. Asılsız ve mesnetsiz iddiaları içeren şikâyet dilekçesinin Cumhurbaşkanlığı Makamı ve Başbakanlıkça, Birliğimizi denetim için gerekçe oluşturması ve şikâyet dilekçesinin Cumhurbaşkanlığı Devlet Denetleme Kurulu tarafından hazırlanan rapora atıf yapılarak gerekçelendirilmesi oldukça anlamlıdır. Bir husus çok önemlidir: Cumhurbaşkanlığı Devlet Denetleme Kurulu tarafından hazırlanan rapor, yazıyla istememize rağmen “gizli” olduğu gerekçesiyle konunun muhatabı olan, raporun “konusu” olan Birliğimize verilmezken, nasıl olduysa “birilerinin” eline geçmiş, birileri söz konusu raporu bizden önce inceleyebilmiş, “eksiklerini” tespit ederek, “asılsız ve mesnetsiz” iddialarla Cumhurbaşkanlığına başvurabilmiştir. Kamuoyu, devletin yönetiminde ve kurumların çalışmasında “gizli” olduğu ileri sürülen bilgi ve belgeler hakkında -bu ülkede genel uygulama haline geldiği üzere- kimi çevrelere yapılan servis sonucu bilgi edinebilmektedir. Demokratik hukuk devletinde bu yaşananların yeri olmayacağı açıktır. Sevgili Arkadaşlar, Hepimiz biliyoruz: Siyasi iktidarın, kendi yanlış icraatlarının önünde engel olarak gördüğü kamu kurumu niteliğindeki meslek örgütlerini yeniden şekillendirmeye yönelik niyeti aşikârdır. Bugüne kadar hiçbir Cumhurbaşkanı, meslek örgütlerinin “etkin ve verimli şekilde hizmet yürütmelerinin ve geliştirilmesinin sağlanması” gerekçesiyle “araştırma-inceleme” adı altında Devlet olanakları ile rapor hazırlattırarak, iktidardaki siyasal partiye “muhaliflik” yapamayacak şekilde tasarlanmasını önermemiştir. Cumhurbaşkanlığı Devlet Denetleme Kurulu‘nun raporunda, meslek örgütlerinin bazılarının siyasetle uğraşarak hükümete muhalif güç olduğu, kimi meslek örgütlerinin de mali olarak çok büyüdükleri (bu bizim örgütümüz değil) 22 Mayıs 2010 - 152 tespitleri yapılarak; bu iki gücün yasal değişiklik ve denetim yoluyla nasıl bertaraf edilebileceğinin yol ve yöntemleri gösterilmiştir. Bu nedenle bugün yaşananlar tesadüf değildir. Cumhurbaşkanlığı makamı tarafından altlık oluşturulmuş ve güncel deyimle “düğmeye basılmıştır”. Bakanlıklarda yapılan yasa tartışmaları, Bakanların meslek örgütlerini kastederek “İki ya da bilemediniz üç maddelik bir yasa ile bitiririz işi” demeleri ve meslek örgütlerine yönelik başlatılan denetimler, demokrasinin olağan bir süreci olarak asla algılanamaz. “Araştırma ve İnceleme Raporu”, meslek kuruluşlarının muhalefetini susturmanın ince önermeleri ile bezenmiştir. Bu önermeler, ne DDK üyelerinin ne de Cumhurbaşkanı‘nın görevidir. Çünkü bu makam, Anayasa kuralı gereği ne aktif güncel siyaset yapabilir ne de üniversite kürsüsündeymiş gibi doktriner tartışma yapabilir. Bu rapor ile Cumhurbaşkanlığı makamı, siyasal iktidarın bir komisyonu gibi veri hazırlamış ve önermelerde bulunmuştur. İktidarın yardımcı organı gibi çalışmış ve siyasette taraf olmuştur. Meslek örgütlerine siyaset yasağı darbeci rejimin hazırladığı 82 Anayasası ile yürürlüğe girmiş ve bu yasak daha sonra 1995 yılında kaldırılmıştır. Her fırsatta 82 Anayasası‘na karşı olduklarını söyleyip bu Anayasanın demokratik bir yönde dönüşümünü, hatta yeniden yazımını savunanların, 82 Anayasası‘nı aşan bir tarzda, anti-demokratik bir tutumla yetki kullanmaya yönelmeleri, demokrasiden ne anladıklarını yeteri bir açıklıkla ortaya koymaktadır. Kamuoyu denetimi olmayan, baskı altına alınmış bir toplumda demokrasinin yeşermeyeceği ve gelişmeyeceği tarihin bir gerçeğidir. Siyasal iktidarı kamuoyu denetiminden korumak tehlikeli bir yoldur. Bu yolun gideceği yerin demokratik rejim olmadığı ise herkesin malumudur. Sevgili Arkadaşlar, TMMOB açık, şeffaf ve demokratik bir meslek örgütüdür. Bu örgüt 50 yılı aşkın tarihi ve 70‘lerde belirlenen yol haritasının doğrultusunda ve kendi iç dinamikleri ile oluşturduğu ilkeler ışığında çalışmalarını yürütür. Tamamı tarafımıza iletilmeyen, iletildiği kadarı ile “asılsız ve mesnetsiz” iddialarla dolu sözlerin yanıtını da şüphesiz vereceğiz. Bugüne kadar, emekten ve demokrasiden yana doğru bildiklerini söylemekten hiçbir koşulda vazgeçmeyen Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği‘ni ve bağlı odalarını bu tür baskı politikaları, bu tür “asılsız ve mesnetsiz” iddialara dayanan soruşturmalar asla yıldıramaz. Sevgili Arkadaşlar, Şimdi hepimize daha fazla görev düşüyor. Şimdi hepimizin örgütlülüğümüze daha fazla sahip çıkma zamanıdır. Bunun gereklerini yerine getireceğinize olan inancımız tamdır. Mehmet Soğancı TMMOB Yönetim Kurulu Başkanı TMMOB’den KAMU KURUM VE KURULUŞLARINDA GÖREVDE YÜKSELME VE ÜNVAN DEĞİŞİKLİĞİ ESASLARINA DAİR GENEL YÖNETMELİĞİN BAZI MADDELERİNİN İPTALİ İÇİN DAVA AÇILDI TMMOB, 12 Mart 2010 tarih 27519 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanan “Kamu Kurum ve Kuruluşlarında Görevde Yükselme ve Ünvan Değişikliği Esaslarına Dair Genel Yönetmelikte Değişiklik Yapılmasına İlişkin Yönetmelik” ile değiştirilen Kamu Kurum ve Kuruluşlarında Görevde Yükselme ve Unvan Değişikliği Esaslarına Dair Genel Yönetmeliğin 5.maddesinin son fıkrası ile Geçici 3. maddesinin iptali ve yürütmesinin durdurulması istemiyle Danıştay’a başvurdu. Dava dilekçesinde iptal gerekçesi ve hukuksal dayanaklar şöyle sıralandı: İPTAL NEDENLERİ ve HUKUKSAL DAYANAKLAR Görevde yükselmeye ilişkin kurallar 657 sayılı Yasa‘da belirtilen temel ilkeler ışığında, “Kamu Kurum ve Kuruluşlarında Görevde Yükselme ve Ünvan Değişikliği Esaslarına Dair Genel Yönetmeliği”nde düzenlenmiştir. Görevde yükselme ve atamalarda subjektif nedenlerin rol oynamaması için çıkarılan bu Yönetmeliğin bazı maddelerinde yapılan değişiklikler, 12 Mart 2010 tarihli Resmi Gazete‘de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. 1) Yönetmeliğin 5.maddesi görevde yükselmeye ilişkin esasları düzenlemiştir. İptalini talep ettiğimiz son fıkrası şöyledir: Ancak, kurumların kendi yönetmeliklerinde düzenlemeleri kaydıyla, sadece hizmet alanına ilişkin olarak iki yıllık yüksek öğrenim görünlerin müdür ve daha alt görevlere, orta öğrenim üzerine kurumlarınca açılan en az iki yıl süreli mesleki kursları bitirenlerin ise müdür yardımcısı ve daha alt görevlere atanabilmeleri için bu maddede öngörülen öğrenim şartı aranmaz. Kanuna ve Yönetmeliğin amacına tamamen aykırı olan bu düzenleme ile Kurumlara diledikleri gibi düzenleme yapma yetkisi verilmektedir. Böylece Kanun ve Yönetmelikte getirilen kuralların önemi kalmamaktadır. Yönetmeliğin Amaç maddesi, “Bu Yönetmeliğin amacı, liyakat ve kariyer ilkeleri çerçevesinde hizmet gerekleri ve personel planlaması esas alınarak, .... görevde yükselme ve unvan değişikliklerine ilişkin usul ve esasları belirlemektir.” biçiminde düzenlenmiş olup, görevde yükselmelerin ve atamaların liyakat ve kariyer ilkelerine göre olacağı belirlenmiştir. Buradaki amaç, idarenin objektif, nesnel ilkelere göre düzenleme yapması iken, dava konusu düzenleme ile kurumlara istedikleri gibi düzenleme yapma ve uygulama yetkisi verilmektedir. İdarenin takdir hakkını da aşan bu düzenlemenin iptali gerekeceği açıktır. Bu düzenlemenin uygulanması durumunda, iki yıllık yüksek öğrenim görünler müdür, ortaöğrenim üzerine İMO İzmir Şubesi Bülteni - www.imoizmir.org.tr kurumlarınca açılan iki yıl süreli mesleki kursları bitirenler müdür yardımcısı olabilmektedirler ve müvekkil Birlik bünyesindeki ODA‘lara üye olan mimar ve mühendislerin amiri konumuna gelebilmektedirler. Düzenleme, 657, 2547, 3458 ve 6235 sayılı TMMOB Yasa‘ya da aykırıdır. 2547 sayılı YÖK Yasası‘nın tanımlar maddesinde lisans , “Ortaöğretime dayalı, en az sekiz yarı yıllık bir programı kapsayan bir yükseköğretimdir.”, yüksek lisans, “(Bilim uzmanlığı, yüksek mühendislik, yüksek mimarlık, master): Bir lisans öğretimine dayalı, eğitim - öğretim ve araştırmanın sonuçlarını ortaya koymayı amaçlayan bir yükseköğretimdir.”, ön lisansı, “Ortaöğretime dayalı, en az dört yarı yıllık bir programı kapsayan ara insangücü yetiştirmeyi amaçlayan veya lisans öğretiminin ilk kademesini teşkil eden bir yükseköğretimdir.” biçiminde tanımlanmıştır. Bu tanımdan da anlaşılacağı üzere öğrenim şartının önemli bir kriter olduğu tartışmasızdır. Değişiklik ile üniversite mezunları ile mesleki kursiyerler eşitlenmiştir. Bu düzenleme ile eşitlik ilkesi arasında bir rabıta kurmak olanaklı değildir. 2) Yönetmeliğin Geçici 3. maddesinde de; “Bu Yönetmelik kapsamına giren ünvanları, ilgili mevzuatı uyarınca kazananların hakları saklıdır. 18/4/1999 tarihinde görevde bulunan ve aynı tarih itibarıyla iki yıllık yükseköğrenim mezunu olanlar, diğer koşullara sahip oldukları takdirde, 5 inci maddenin uygulanması bakımından dört yıllık yükseköğrenim mezunu kabul edilirler. Kurumlar, özel yönetmelikleriyle bu Yönetmeliğin yürürlüğe girdiği tarihte görevde bulunan personeli bakımından, 5 inci madde ile öngörülen öğrenim düzeyinin altında bir öğrenim düzeyi belirleyebilirler.” hükmü yer almaktadır. Kazanılmış hak tanımını aşan bir şekilde ek haklar verilen bu düzenleme de yukarıda belirttiğimiz. 2547 sayılı YÖK Yasası ile 3795 sayılı Yasaya aykırıdır. 1999 yılından bu yana, Geçici 3. madde “geçici” hüküm altında varlığını sürdürmektedir. Değişiklik esnasında bu geçici maddenin hala yönetmelik hükmü olarak varlığını sürdürmesi “geçici” olmanın mantığına aykırıdır. Geçiş dönemine ait bir düzenleme iken, kalıcı bir madde haline dönüşmesi ve yukarıda belirttiğimiz sakıncaların da ikinci fıkra olarak eklenmesi hem hukuka, 657 sayılı Yasaya ve Yönetmeliğin amacına aykırıdır. Sonuç olarak, dava konusu Yönetmelik açıkça hukuka olup, uygulaması telafisi güç ve imkansız zararlar doğuracak niteliktedir. Bu nedenle dava sonuna kadar yürütmenin durdurulması isteminde bulunulması zorunluluğu doğmuştur. Mayıs 2010 - 152 23 İncelemeler YAPISAL OLMAYAN ELEMANLARIN HASAR GÖREBİLİRLİĞİNİN AZALTILMASI VE SARSMA TABLASI TESTLERİ İnş. Yük. Müh. İ. Serkan Mısır, Yrd. Doç. Dr. Özgür Özçelik, İnş. Yük. Müh. Sadık C. Girgin Prof. Dr. Serap Kahraman, Prof. Dr. Türkay Baran Dokuz Eylül Üniversitesi, İnşaat Mühendisliği Bölümü Yapı Mekaniği ve Deprem Mühendisliği Laboratuvarı (YADEM) 1. Giriş İnşaat Mühendisliğinde tasarım aşamasından başlayarak kullanılan bina önem derecesi, ilgili yapının beklenen deprem performansını da doğrudan etkilemesi gereken bir faktördür. Deprem yönetmeliklerinde, okullar, spor salonları, hastaneler gibi yapıların deprem performanslarının normal binalardan daha yüksek olması için önlemler alınmıştır. Ancak Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelerde yapılan incelemeler, sağlık kuruluşlarının deprem performanslarının diğer binalardan yönetmelikte öngörüldüğü kadar farklı olmadığını göstermektedir. Bu durum, ülkemizde yapısal olmayan hasarın önlenmesi konusundaki çalışmalara ket vurmaktadır çünkü mevcut yapıların yapısal güvenliği arzu edilen mertebelerde değilken, yapısal olmayan elemanların güçlendirilmesi konusu gündem dahi olamamaktadır. Oysa sağlık kuruluşlarının deprem sonrasında hizmet verebilirliği sadece yapısal hasara bağlı değildir. Bu yapılar gerekli önlemlerin alınmaması durumunda depremde yapısal hiçbir hasarın bulunmaması durumunda dahi yapısal olmayan hasarlar nedeniyle hizmet veremez hale gelmekte, deprem sonrası en çok ihtiyaç duyulan insan kaynaklarından biri olan sağlık çalışanları için bir tehdit oluşturmaktadır. Yapısal olmayan elemanlar (ikincil sistemler), yapı taşıyıcı sistemi haricindeki diğer tüm donanımdan (taşıyıcı sisteme bağlı olan ve olmayan) oluşmaktadır. Bunlar çatı kaplaması, asma tavanlar, bölme duvarlar, pencereler vb. gibi mimari elemanlar olabildiği gibi, asansör, ısıtma sistemleri, havalandırma donanımları, ışıklandırmalar, sıvı-gaz dolaşım hatları, tanklar, dondurucular vb. mekanik sistemler ve sağlık donanımları, iletişim cihazları, bilgisayarlar vb. gibi çok çeşitli türde olabilmektedir. Özellikle yüksek teçhizatlı yapılarda yapısal olmayan elemanların maliyeti, yapı toplam maliyetinin büyük bir yüzdesini oluşturmaktadır. San Fernando (1971) depreminde 550 milyon USD olarak hesaplanan hasarın yarıdan fazlası yapı içindeki teçhizat ve eşyanın zarar görmesinden kaynaklanmıştır [1]. Hyogo-ken Nanbu (1995) depreminin neden olduğu kaybın % 40’ı yapısal olmayan hasardan kaynaklanmıştır [2,3]. 2007 yılında yürürlüğe giren Türk Deprem Yönetmeliği (Deprem Bölgelerinde Yapılacak Binalar Hakkında Yönetmelik 2007, DBYBHY-2007) önceki yönetmeliklerden farklı olarak sadece yeni yapıların tasarımı hakkında değil, mevcut yapıların deprem güvenliklerinin saptanmasına dair de bölümler içermektedir. Bu yönetmeliğe göre yapılar, önem derecesine göre hemen kullanım, can güvenliği ve göçme öncesi olarak adlandırılan performans düzeylerine ayrılmaktadır. Hastane yapıları böyle bir sınıflandırma24 Mayıs 2010 - 152 da 50 yılda aşılma olasılığı %10 olan depremlerde hemen kullanımın, 50 yılda aşılma olasılığı %2 olan depremlerde can güvenliği performans düzeyini sağlamalıdır. Sınıflandırma yapılırken sadece yapısal elemanların değil, yapısal olmayan donanımın da deprem sonrası sağlık durumu göz önüne alınmalıdır. Ancak mevcut deprem yönetmeliğinde yapısal olmayan donanımın sağlık durumunu denetleyen bir yönetmelik maddesi bulunmamaktadır. Bu nedenle, denetim ve alınabilecek önlemler, yabancı ülke yönetmelikleri [4 ila 9] kullanılarak gerçekleştirilebilir. 2. Yapısal Olmayan Hasarlara Yönelik DEÜ-YADEM Araştırması Dokuz Eylül Üniversitesi (DEÜ) Yapı Mekaniği ve Deprem Mühendisliği Laboratuvarında (YADEM) halen sürdürülmekte olan bir proje kapsamında yapısal olmayan elemanların depremde hasar görebilirliklerinin azaltılması amacıyla araştırmalar sürdürülmektedir [10]. YADEM araştırma grubu bu çalışmada, 7/24 hizmet vermekte olan bir alanda, yapısal olmayan hasarı engellemek amacıyla kullanılacak bağlantı elemanlarının malzeme seçimi, tasarımı ve uygulama esasları konularında çalışmaktadır. Bu alanda, yurtdışında tamamlanmış araştırma sonuçlarına dayanılarak geliştirilmiş hazır çözümler bulunmaktadır [1, 11] Ancak, önerilen çözümlerin maliyetleri oldukça yüksektir. Maliyetin önemli kısmını mühendislik çözümü (know-how) oluşturmaktadır. YADEM araştırma grubu daha uygun maliyetlerin oluşturulmasının özkaynak kullanımı olduğu gerçeğinden hareketle çözüm arayışına girmiştir. Proje sürerken ABD- California Üniversitesi, San Diego (UCSD) Yapı Mühendisliği Bölümü’nde sarsma tablaları üzerine doktorasını tamamlayan Dr. Özçelik araştırma gurubuna katılmıştır. Böylece YADEM, benzerleri ülkemizde de üretilebilecek bağlantı elemanları vs. donanımın dinamik etkiler (deprem etkisi) altındaki davranışlarının da gözlenebilmesi amacıyla kullanılabilecek bir sarsma tablasını gerçekleştirme hedefine odaklanmıştır. Sonuçta, %100 yerli bilgi birikimi - %98 yerli malzeme kullanımıyla mekanik bir sarsma tablası imalatı gerçekleştirilmiştir. 3. Yapısal Olmayan Elemanlar Üzerinde Yapılan Dinamik Testler Performans temelli deprem mühendisliğinin yaygın kullanılmasıyla birlikte, yapısal ve yapısal olmayan elemanların deprem performans düzeylerinin uyumlu hale getirilmesi önem kazanmıştır. Çünkü bir deprem sonrasında yapısal elemanlar hemen kullanım performans düzeyinde davranmış olsalar bile yapının mimari, mekanik, elektrik bileşenlerinin hasar görmesi, bütün olarak yapı- İncelemeler Resim 1: Çeşitli bağlantı elemanları, sismik sınırlayıcılar ve askılar nın daha düşük bir performans düzeyinde davranması anlamına gelmektedir. Yapısal olan elemanların deprem yükleri için tasarımı ile ilgili birçok çalışma mevcutken, yapısal olmayan elemanların deprem yükleri için tasarımı ile ilgili çalışmalar ve yönetmeliklerin son derece az olduğu bilinmektedir. Mevcut yönetmelikler ise çok büyük oranda geçmişte yaşanmış depremlerden edinilen deneyim ve gözlemlere dayanmaktadır [5, 12, 13]. Yapısal olmayan elemanların deprem davranışlarının belirlenmesi ve performanslarının arttırılmasına yönelik deneysel çalışmalar ancak deprem anında oluşan çok eksenli yapı kat hareketinin gerçek zamanlı olarak gerçekleştirilmesi ile mümkün olmaktadır. Bunun içinde dünyada tek/çok eksenli sarsma tablaları (deprem simülatörleri) kullanılmaktadır. Sarsma tablaları, deprem anında oluşan yer ivme hareketini dolayısıyla yapı üzerine etkiyen atalet kuvvetlerini platformları üzerinde oluşturabildikleri gibi, katlarda oluşan mutlak kat hareketlerini (kat ivmeleri ve kat ötelenmeleri) de gerçekleştirebilmektedirler. Böylece, deplasman ve/veya ivme hareketlerine hassas yapısal olmayan elemanlar test edilebilmekte, performansları araştırılabilmekte ve güçlendirme stratejileri geliştirilebilmektedir. Bu testlerde, zamana bağlı olarak titreşim frekansları değişen harmonik platform hareketleri kullanılmaktadır [14]. 4. DEÜ-YADEM Sarsma Tablası Özellikleri DEÜ-YADEM 2. Bölümde özetlenen proje kapsamında, harmonik hareket üretebilen, krank-biyel mekanizmasının kullanıldığı tamamen mekanik tek yönlü bir sarsma tablası imal edilmiştir. Proje gereksinimleri göz önünde İMO İzmir Şubesi Bülteni - www.imoizmir.org.tr Resim 2: Krank-Biyel mekanizması ile tasarlanan sistemin planda gösterimi ve limit ivme değerlerinde yaptırılan harmonik hareket bulundurularak sistem üzerine yerleştirilecek tabla, çelik profillerden oluşturulmuş bir platform olarak seçilmiştir. Gerektiğinde bu platform üzerine plaka yerleştirilerek geometrik şekli düzgün numunelerin testleri de gerçekleştirilebilecektir. Bu tasarım, platform üzerinde 400 kg’lık rijit bir kütleyi öngörülen ivme değerleri içinde hareket ettirebilmektedir. Frekans bant-aralığı 0.3 Hz - 3 Hz arasındadır. Tabla maksimum +/-125 mm deplasman, 768 mm/sn hız ve 9.806 m/s2 (1.0g) ivme limitlerinde hareket edebilmektedir. Resim 3: Platform testleri Bu tasarım, platform üzerinde 400 kg’lık rijit bir kütleyi öngörülen ivme değerleri içinde hareket ettirebilmektedir. Frekans bant-aralığı 0.3 Hz - 3 Hz arasındadır. Tabla Mayıs 2010 - 152 25 İncelemeler maksimum +/-125 mm deplasman, 768 mm/sn hız ve 9.806 m/s2 (1.0g) ivme limitlerinde hareket edebilmektedir. Resim 5: DEÜ-YADEM sarsma tablası kütle – kontrol testleri Kaynakça Resim 4: DEÜ-YADEM binası, sarsma tablası montaj aşaması DEÜ-YADEM (Yapı Mekaniği ve Deprem Mühendisliği Laboratuarı) binasına yerleştirilmiş olan sarsma tablasında tek yönlü dinamik deneyler tam ölçekli olarak yapılabilecek, DEÜ – BAP (Bilimsel Araştırma Projesi) özelinde, özellikle hastanelerde yapısal olmayan hasarlara karşı kullanılabilecek malzemelerin sınanması, yeni malzemelerin tasarımı ve denemeleri gerçekleştirilecektir. 5. Değerlendirme Kullanılacak malzemelerin, yapılacak uygulamaların ulaşılması kolay ve ucuz ürünlerle gerçekleştirilmesi, üstelik de ülke kaynaklarının kullanımıyla elde edilebilmesi düşüncesi proje için oldukça cazip bir amaç olarak görülmüştür. Böylece, yurtiçinden temin edilebilecek potansiyel malzemeler araştırılmış, üretici firmalara ulaşılarak sağlanan numunelerin laboratuarımızda (statik şartlarda) bazı dayanım testleri gerçekleştirilmiştir. Bu çalışmalar halen devam etmekle birlikte, alınan ilk sonuçlar yurtdışı kaynaklı olan ürünlerin muadillerinin oluşturulabileceği konusunda umut vermektedir. Projenin geliştirilmesiyle, deprem sonrasında hizmet verebilmesi büyük önem taşıyan hastaneler için afet planları çerçevesinde yapısal olmayan hasarların önlenmesi amacıyla alınabilecek önlemler belirlenebilecektir. Bu amaçla kullanılacak malzemelerin ülke kaynakları kullanılarak imal ve test edilebilmesi için önemli bilgi birikimi sağlanacaktır. Ayrıca kurulan sarsma tablası üzerinde farklı alanlar için araştırmalar yapmak (örnek: doğal gaz valflerinin deprem anında kapanma testleri, deprem izolatörleri geliştirilmesi, titreşime hassas elektronik aksam testleri vb.), eğitim amaçlı düzenekler oluşturmak mümkün olacaktır. Teşekkür Bu çalışma, Dokuz Eylül Üniversitesi Bilimsel Araştırma Projeleri Koordinasyon Birimi’nin 2008.KB.FEN.023 numaralı proje desteği ile gerçekleştirilmektedir. 26 Mayıs 2010 - 152 [1] EMI-FEMA (1989). “Student Manual for Nonstructural Earthquake Hazard Mitigation for Hospitals and Other Health Care Facilities”. Maryland, Emergency Management Institute. [2] Hirakawa N. ve Kanda J. (1997). “Estimation of Failure Costs at Various Damage States,” Summaries of Technical Papers of Annual Meeting of Architectural Institute of Japan, B-1, Kanto 75-76. [3] Takahashi N. ve Shiohara H. (2004). “Life Cycle Economic Loss Due To Seismic Damage of Nonstructural Elements”, 13th World Conference on Earthquake Engineering Vancouver, B.C., Canada August 1-6, Paper No. 203. [4] Federal Emergency Management Agency. (1990). “Seismic Considerations- Health Care Facilities”, FEMA 150, FEMA, Washington D.C. [5] Federal Emergency Management Agency. (1994). “Reducing the Risks of Nonstructural Earthquake Damage: A Practical Guide. Third Edition”, FEMA 74. FEMA, Washington D.C. [6] Federal Emergency Management Agency. (2000). “Handbook for the Seismic Evaluation of Buildings: A Prestandard”, FEMA 310 (replacement of FEMA 178). FEMA, Washington D.C. [7] Federal Emergency Management Agency. (2002). “Installing Seismic Restraints For Mechanical Equipment”, FEMA 412, FEMA, Washington D.C. [8] Federal Emergency Management Agency. (2004). “Installing Seismic Restraints For Electrical Equipment”, FEMA 413, FEMA, Washington D.C. [9] Federal Emergency Management Agency. (2004). “Installing Seismic Restraints For Duct and Pipe Equipment”, FEMA 414, FEMA, Washington D.C. [10] Baran T. (Yönetici), Kahraman S. (Yürütücü) (2008). “Laboratuarlarda Yapısal Olmayan Deprem Hasarlarının Azaltılması Pilot Proje: Dokuz Eylül Üniversitesi Hastanesi Acil Biyokimya Laboratuarı, DEÜ-Bilimsel Araştırma Projeleri Koordinatörlüğü. [11] Comerio, M.C. ve Holmes, W.T. (2004). “Seismic Risk Reduction Of Laboratory Contents”, 13th World Conference on Earthquake Engineering, Vancouver, B.C., Canada, August 1-6, Paper No. 3389 [12] FEMA (2000), “Prestandard and commentary for the seismic rehabilitation of buildings”, Federal Emergency Management Agency (FEMA), Report No. FEMA 356, Washington, DC. [13] Canadian Standard Association (2002). “Guideline for seismic risk reduction of operational and functional components (OFCs) of buildings”, Standard CSA S832-01, Mississauga, Ontario. [14] Retamales, R, Mosqueda, G., Filiatrault, A., and Reinhorn, A.M. (2006). “Experimental Study on the Seismic Behavior of Nonstructural Components Subjected to Full-Scale Floor Motions”, 8th National Conference on Earthquake Engineering, San Francisco, U.S.A., April 18-22. Beton HAZIR BETON SİPARİŞ EDERKEN DİKKAT EDİLECEK HUSUSLAR Türkiye Hazır Beton Birliği’nin internet sitesinden alıntıdır (www.thbb.org). Hazır Betonun Siparişi Hazır betonu sipariş vermeden önce, yapınızda ne tür beton kullanılacağını doğru tespit etmeniz gerekir. Çünkü, birçok durumda sipariş edilen beton sınıf dayanımı talebini karşılamasına rağmen, istenen işlevi yerine getirmeyebilir. Örneğin, sülfatlı bir zemine dökülecek temel betonunda dayanıklılık özelliği, basınç dayanımından daha önemlidir. Beton sınıfı, mevcut statik yapı projesinin üzerinde görülebilir. Ancak çevre şartları iyi tetkik edilmelidir. Gerektiğinde, hazır beton tesislerindeki uzmanlar da bu konuda yardımcı olabilirler. Hazır beton kullanıcılarının, TS 11222 Beton - Hazır Beton Standardı’nı iyi inceleyerek, tüketici olarak hangi haklara ve yükümlülüklere sahip olduklarını bilmeleri gerekir. ni koruması için transmikserde karıştırılır. Bu karıştırma, beton sınıfına bağlı olarak farklı devirlerde yapılır. Taşıma işlemi, tesisin işletme bölümünün sevkiyat programına göre gerçekleştirilir; transmikser operatörü ve gerektiğinde beton pompası operatörü taşıma ve teslim işleminin diğer sorumlularıdırlar. Transmikser operatörü betonu müşterinin şantiyesine taşır, pompa operatörü de betonu istenilen noktaya, kalıba aktarır. (Pompa mobil veya sabit olabilir.) Hazır Betonun Teslim Alınması Beton Dökümü Başladığında : t Her transmikser irsaliyesini betonu basmaya başlamadan önce muhakkak kontrol edin, siparişinize uygun olduğundan, taşıma süresinin geçmediğinden emin olun. t Kıvamını gözleyin ve gerekirse çökme deneyiyle kontrol edin; siparişinizden daha yüksek kıvamlı betonu geri çevirin. Daha kuru kıvamlı gelen beton için hazır beton firmasıyla irtibat kurun. t Soğuk veya sıcak havalarda taze betonun sıcaklığını ölçün. t Teslim edilen betondan, her biri ayrı transmikserden olmak üzere, TS 500’de belirtilen adetlerde küp veya silindir numune alın. Numuneler sayesinde hem birim ağırlıktan (beton miktarından) hem de sınıf dayanımından emin olacağınızı unutmayın. t Numunelerinizi alırken, saklarken, kırdırırken ilgili standartlara uyun. t t Basınç deneyi sonuçlarını TS 500’e göre yorumlayın. Hazır Beton Siparişinde Aşağıdaki Noktalara Dikkat Edilmesi Gerekir: t Sipariş edeceğiniz betonunun miktarını, basınç dayanım sınıfını, kıvam sınıfını, agrega en büyük tane büyüklüğünü, miktarını, ne tür bir yapı elemanı için istendiğini, çevre şartlarını ve varsa diğer özelliklerini ayrıntılarıyla tesbit edip, siparişinizi ona göre verin. t Beton döküm programınızı iki üç gün önceden firmaya bildirin: t t t t t t - Teslim günü - saati - Boşaltma şekli (Beton pompası, vinç kovaları vb) - Boşaltma hızı - Sipariş bilgileri: İsim - Firma - Vergi Dairesi - Şantiyenin adresi - telefon Şantiyede beton döküm ve yerleştirme süresini iyi ayarlayın, aksaklıklar çıkabilir t Zemin veya atmosferde, betonarme elemanlar üzerinde olumsuz etkilerde bulunabilecek çevresel koşullar (sülfat, deniz suyu, asitler, donma-çözülme vb) hakimse, beton üreticinizi bilgilendirin. t Sipariş verdiğiniz betona ilişkin olarak deney sonuçlarını isteyin. Deney sonuçlarını raporlandırın ve saklayın. Hazır Betonun Taşınması Hazır beton, çabuk kullanılması gereken bir üründür; üretiminden itibaren yaklaşık 2 saat içerisinde, müşteri tarafından teslim alınması ve kalıba yerleştirme işlemine başlanması gerekir. Bu süre, bulunulan ortamın koşullarına, çimento ve betonun cinsine ve kimyasal katkıların türlerine bağlı olarak değişebilir. Hazır beton, bu özelliği nedeniyle “transmikser” adı verilen özel araçlarla taşınır ve teslimata kadar homojenliğiİMO İzmir Şubesi Bülteni - www.imoizmir.org.tr Mayıs 2010 - 152 27 Prefabrik TÜNEL SEGMENTLERİNDE PREFABİKASYON Soner BİLGE İnşaat Yüksek Mühendisi Bilindiği üzere prefabrikasyon, sanayi yapılarından konutlara, stadyumlardan kapalı tribünlere, köprü kirişlerinden su kulelerine kadar birçok alanda kullanılmaktadır. Önceki sayılarda bu alanlara ait bazı örnekler vermiştik. Bu sayımızda ise fotoğraflarla Prefabrike Betonarme Tünel Segmentlerini tanımaya çalışacağız. Tünel Segment Elemanı İmalattan Fotoğraflar Kalıptan Alma Nakliyeden Fotoğraflar 28 Mayıs 2010 - 152 Prefabrik Farklı Stok Sahalarından Fotoğraflar İzmir Metrosu – Ümmühan Ana Tüneli KAYNAKLAR 1- http://www.traylor.com/content/view/60/112/ 2- http://www.afaprefabrik.com.tr/urn7.html 3- http://www.trelleborg.com/en/Ridderkerk/Solutions/Tunnel-Seals/Heinke-Tunnel-Seal-Gasket/ 4- http://www.pdt-profiles.com/pages/tunnelbau/tuebbingdichtungsrahmen/tuebbingdichtungsrahmen_en.html 5- http://www.ivysteel.com/publications/Ivy_tunnel_brochure_webVersion.pdf 6- http://www.bosfa.com/docs/DramixSegmentalTunnelLinings.pdf 7- http://www.tunnels.mottmac.com/tunnellingtechniques/immersedtubetunnels/ 8- http://spcind.com/show-item.asp?item_id=136 9- Mustafa ERDOĞAN, Çağlar DİNÇ, Serpil ULU - Bursa Beton San. ve Tic. A.Ş “Uluabat Kuvvet Tüneli Projesindeki Segment Üretimi” isimli makale-. 10- Prof.Dr.Ergin ARIOĞLU – Yıldız Teknik Üniversitesi İnşaat Mühendisliği Bölümü Tünel Dersi Notları (7.Bölüm) 11- http://www.ym.com.tr/ İMO İzmir Şubesi Bülteni - www.imoizmir.org.tr Mayıs 2010 - 152 29 İş Sağlığı ve Güvenliği YORUMSUZ Alpaslan ERTÜRK Öğr. Gör. Maden Yük Müh. İş Güvenliği Uzmanı(A) (DEÜ Mühendislik Fak. Maden Müh. Böl.) İŞYERİ SAĞLIK VE GÜVENLİK BİRİMLERİ İLE ORTAK SAĞLIK VE GÜVENLİK BİRİMLERİ HAKKINDA YÖNETMELİĞİN BAZI MADDELERİNİN YÜRÜTMESİ DANIŞTAY TARFINDAN DURDURULDU. Çalışma Bakanlığı tarafından hazırlanarak 15.8.2009 tarihinde yürürlüğe konulan İşyeri Sağlık ve Güvenlik Birimleri ile Ortak Sağlık ve Güvenlik Birimleri Hakkında Yönetmelik’in bir kısım hükümlerinin hukuka aykırı olması sebebiyle iptali için Türk Tabipleri Birliği tarafından Danıştay’da açılan davada; Sağlık Bakanlığı’ndan ve Çalışma Bakanlığı’ndan bir takım hususların sorulması ile davalı Çalışma Bakanlığı’nın davaya yanıtlarını sunmasına; ara kararı yanıtlarının alınması ve davalının davaya yanıtlarını vermesine kadar dava konusu Yönetmelik hükümlerinin yürütmesinin durdurulmasına karar verildi. Bu kararla, - İşçi sağlığı hizmetlerinin en iyi verileceği yerin işyerleri olmasına karşın, sağlık birimi oluşturması zorunlu işyerleri oldukça daraltılarak, işçi sağlığının korunması yerine işverenlerin yükümlülüklerinin azaltılması amacıyla koruyucu işçi sağlığı hizmetlerinin verileceği ana birimler olarak kurgulanan ortak sağlık ve güvenlik birimlerinin, işverenler dışındaki ticari kuruluşlar tarafından da açılmasına olanak tanıyan, ortak sağlık biriminde hizmet verecek işyeri hekimi ile işveren arasında bir sözleşme yapılmasını sağlamayan, bu birimlerin hizmet ve personel standartlarını belirlemeyen düzenlemelerinin, - İşyeri hekimliğinin nitelikli olarak sunulmasını engelleyecek düzenlemeleri ile işyeri hekimi görevlendirmelerinde tabip odasına yetki vermeyen düzenlemelerinin, - İşyeri hekimine gerçek bir yetki tanımayan, mesleki bağımsızlığını sözde tanıyan ve iş güvencesine ilişkin herhangi bir hükme yer vermeyen düzenlemelerinin, - İşyeri hekimliği eğitimlerini içeriği belirsiz biçimde çerçevelendirip bu konuda ‘özel dersaneleri’ bile eğitim verebilir hale getiren düzenlemelerinin, - 15.8.2009 tarihine kadar Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı tarafından verilmiş bütün işyeri hekimliği sertifikalarının geçerli, 16.12.2003 tarihinden sonra Türk Tabipleri Birliği ve yükseköğretim kurumlarının işbirliği ile verilen işyeri hekimliği sertifikalarının ise geçersiz kabul edilmesine ilişkin düzenlemelerinin yürütmesi durdurulmuştur. Danıştayın bu kararı sonrasında; T.C. Danıştay Onuncu Dairesinin 29.03.2010 tarihli ve 2010/696 Esas Nolu ara kararıyla “İşyeri Sağlık ve Güvenlik Birimleri ile Ortak Sağ30 Mayıs 2010 - 152 lık ve Güvenlik Birimleri Hakkında Yönetmelik” metindeki aşağıdaki ibareler ile Ek-4 “İşyeri Hekimliği Sözleşmesi” başlıklı ek ve Ek-6“ Ortak Sağlık ve Güvenlik Birimi ile İşyeri arasındaki Sözleşme” başlıklı ek”in yürütmesi durdurulmuştur. Bu gelişmeler üzerine Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı İş Sağlığı ve Güvenliği Genel Müdürlüğü tarafından web sayfasında aşağıdaki duyuru yapılmıştır. http://www.ttb.org.tr/images/stories/file/iscisagligi_ dava.doc İŞYERİ SAĞLIK VE GÜVENLİK BİRİMLERİ İLE ORTAK SAĞLIK VE GÜVENLİK BİRİMLERİ HAKKINDA YÖNETMELİK İLE İLGİLİ DUYURU Bakanlığımıza 30/04/2010 tarihinde tebliğ edilen Danıştay 10. Dairesinin 29/03/2010 tarih ve 2010/696 Esas sayılı kararı ile 15/08/2009 tarihli ve 27320 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan İşyeri Sağlık ve Güvenlik Birimleri ile Ortak Sağlık ve Güvenlik Birimleri Hakkında Yönetmeliğin işyeri hekimliği ve iş güvenliği uzmanlarının eğitim, sınav, belgelendirme ve görevlendirmeleri, ortak sağlık ve güvenlik birimleri ve eğitim kurumlarının yetkilendirilmesi ile ilgili bazı maddelerinin idaremiz savunması ve ara kararı cevapları alındıktan sonra yeniden bir karar verilmek üzere yürütülmesi durdurulmuştur. 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 28/1 maddesi gereğince Danıştay ilgili Dairesince yeni bir karar verilinceye kadar işyeri hekimi ve iş güvenliği uzmanlarının eğitim, sınav, belgelendirme ve görevlendirmeleri ile ortak sağlık ve güvenlik birimleri ve eğitim kurumlarının yetkilendirilmesi ile ilgili iş ve işlemler durdurulmuştur. Kaynak: http://www.ttb.org.tr/index.php/hukuk/1958-hukuk http://www.bilgit.com/ http://www.isggm.gov.tr/article.php?article_id=333 Vergi İNŞAAT İŞLERİNDE KDV İADE UYGULAMASI Doğan ÖZTÜRK Serbest Muhasebeci Mali Müşavir (İMO İzmir Şubesi Mali Danışmanı) I-Giriş Bilindiği üzere Katma Değer Vergisinin 29. maddesine göre, bakanlar kurulunca vergi nispeti indirilen teslim ve hizmetlerle ilgili olup, yıl içerisinde indirilemeyen ve tutarı bakanlar kurulunca tespit edilecek sınırı aşan vergi iade olunmaktadır. 1.1.1998 tarihinden itibaren 150 m2 ‘ye kadar konut teslimleri düşük oranda, %1 KDV’ye tabi tutulmaktadır. Düşük oranda KDV’ye tabi tutulan bu teslimlere ilişkin yüklenilen vergilerden yıl içerisinde indirimlerle giderilemeyen ve bakanlar kurulunca tespit edilen sınırı aşan vergiler iade edilebilmektedir. İade usulü 74 - 76 - 82 – 85 – 86 -89- 91-99-101 -106-107 sıra no’lu KDV Genel tebliğlerinde açıklanmıştır. II- KDV İadesine Konu Teslimler ve İade Hesaplaması: a-İadeye Konu Teslimler: Yukarıda da belirtildiği gibi İnşaat işlerinde İadeye konu edilecek teslim, 150 m2 ‘den düşük konut teslimleridir. 150 m2 ‘yi geçen konutlar ile işyeri teslimlerinin tamamı %18 oranında KDV’ye tabi olduğundan bu teslimler için iade söz konusu değildir. Teslim edilen konut, bir bedel mukabilinde satılmak suretiyle teslim edilmişse bu teslimin iadeye konu olacağı hususunda bir tereddüt bulunmamaktadır. Ancak müteahhidin kat karşılığı aldığı inşaatta, arsa sahibine, arsa karşılığı devrettiği 150 m2 den düşük konut teslimleri, Yine müteahhidin yaptığı dairelerden kendisinin kullanımına tahsis ettiği 150 m2 den düşük konut teslimlerinde bir bedel alınmamaktadır. Bedel alınmayan bu teslimlerin de iadeye konu edilmesi gerekecek mi? Yukarıdaki düzenlemelerden anlaşılacağı üzere; müteahhidin arsa sahibine teslim ettiği daireler ile kendi kullanımına tahsis ettiği daireler teslim sayılıp, vergiye tabi olduğunu ortaya koymaktadır. Bu teslimlerden dolayı bir bedel alınmadığı ileri sürülebilir. Bedel alınmayan veya bedeli bilinmeyen durumlarda ise yine yukarıda belirtilen KDV Kanunu 27. maddesine göre KDV matrahı, emsal bedel olacaktır. Emsal Bedel’de V.U.K.’nun 267. Maddesinin 2. sırasında belirtilen düzenlemeye göre tespit edilecektir. Bu düzenlemelere göre, müteahhidin arsa sahibine teslim ettiği daireler ile kendi kullanımına tahsis ettiği daireler için V.U.K.’nun 267/2. sırasındaki düzenlemeye göre maliyet bedelinin toptan satışlarda %10, perakende satışlarda %5 fazlasıyla fatura düzenlemesi gerekmektedir. (Emsal bedelde KDV matrahı tespit edilirken, daire maliyetlerinin içerisine genel yönetim giderleri de dahil edilmesi gerekmektedir. KDV Kanunu Madde 27/4) Düzenlenen fatura üzerindeki emsal bedeller, yevmiye defterindeki kayıtlara gelir olarak yazılması söz konusu olmayacak, sadece KDV’leri kayıtlara işlenmesi yeterli İMO İzmir Şubesi Bülteni - www.imoizmir.org.tr olacaktır. KDV beyannamesinde de matrahlara herhangi bir tutar yazılmadan ilave edilecek KDV satırına yazılarak beyan edilecektir Yukarıdaki şekilde beyan edilen bu teslimlerin de iadeye konu edilmesi görüşümüze göre mümkün görünmektedir. Müteahhidin inşaat devam ederken daire satması konusuna gelince, böyle bir durumda henüz daire yapılmamış, fiili bir teslimde bulunmamaktadır. Bu şekildeki satışa halk arasında topraktan satış diye adlandırılmaktadır. Bu satışta fatura kesilmiş ise vergiyi doğuran olay gerçekleşmiş olduğundan fatura üzerindeki vergi, fatura düzenlenme döneminde beyan edilmesi gerekmektedir. KDV iadesinin talep edilebilmesi için teslimin yapılmış olması şart olduğundan teslimin yapılması beklenmelidir. 74 seri no’lu KDV Genel tebliğinde, iade hakkının doğması için, indirimli orana tabi işlemin gerçekleşmiş olmasını şart koşulmuştur. Bilindiği üzere, gayrimenkul satışlarında katma değer vergisini doğuran olay tapuya tescil ile gerçekleşmektedir. Şayet gayrimenkul, tapuya tescilinden önce kişinin kullanımına tahsis edilmişse bu durumda da teslim gerçekleşmiş olmaktadır. İstanbul Defterdarlığının 2005 yılında verdiği iki ayrı özelgesinde, inşaattan önce ya da inşaat devam ederken dairenin satışında alınan paranın avans olarak değerlendirileceği, fatura kesilmiş olması halinde vergiyi doğuran olay gerçekleşmiş olacağından bunun beyan edilmesi gerekeceği, bu satışla ilgili iadenin teslimin yapıldığı dönemde isteneceği yönünde görüş bildirilmiştir. Buna göre topraktan satışlarda alınan paraların avans olarak değerlendirilmesi, şayet fatura kesilmiş ise faturadaki KDV’nin fatura tarihinde beyan edilmesi, iadenin talebi ise, dairenin tapuya tescilden sonra ya da kullanılmaya başlamasından sonra yapılması gerekir. b- İadeye Konu Edilecek Yüklenilen KDV’nin Hesabı: KDV iadesi, hesaplanırken inşaat işinin başlangıcından bitimine kadar inşaatın maliyetine giren inşaat malzeme alımları, genel üretim ve yönetim giderleri ile ATİK dolayısıyla yüklenilen vergilerin tamamını kapsamaktadır. İade edilecek KDV’nin hesaplaması aşağıdaki örnek olay üzerinde yapılmaya çalışılmıştır. Örnek olay: Müteahhit Ahmet Demir 2003 yılında kat karşılığı aldığı arsa üzerinde inşaata başlamış, inşaat 2005 yılında bitmiştir. Müteahhidin KDV İade tutarı, etap etap aşağıdaki gibi hesaplanmıştır. 1.Etap: Yüklenilen Toplam KDV’nin Tespiti: Müteahhidin 2003, 2004 ve 2005 yıllarında inşaatın maliyetine giren inşaat malzeme alımları ve genel üretim Mayıs 2010 - 152 31 Vergi giderleri dolaysıyla yüklendiği KDV’ler aşağıdaki gibidir 2003 yılı İnşaat maliyetine giren alımlara ilişkin yüklenilen KDV 50.000 TL 2004 yılı İnşaat maliyetine giren alımlara ilişkin yüklenilen KDV 65.000 TL 2005 yılı İnşaat maliyetine giren alımlara ilişkin yüklenilen KDV 35.000 TL Toplam Yüklenilen KDV 150.000 TL 2. Etap: Yapılan Daire ve İşyerlerinin m2 alanlarının Tespiti: Müteahhit İnşaata 2003 yılında başlamış 2005 yılında bitirmiştir. İnşaat bittiğinde 10 adet daire ve 2 adet işyeri yapılmıştır. 10 adet daire ve 2 adet işyerinin toplam alanı 1500 m2’dir. 3. Etap: m2 ‘ye İsabet Eden Yüklenilen KDV’nin Tespiti: 1. ve 2. etaptaki verilere göre müteahhit, 1500 m2 inşaat alanını oluşturan daire ve işyerlerinin yapımı sırasında yüklendiği KDV 150.000 TL dir. Bir m2 ‘ye isabet eden Yüklenilen KDV ise ( 150.000 / 1500 =) 100 TL olarak hesaplanmıştır. 4. Etap: Düşük Oranlı Konut Teslimlerin Tespiti: TL KDV’den oluşan fatura düzenlenmiştir. 5. Etap: İadeye Konu Edilmeyecek Teslimlerin Tespiti: Yukarıda 7. ve 8. sıradakiler hariç diğer teslimler 2005 yılında KDV iadesine konu edilebilecektir. 4. sıradaki satış, inşaat sürerken 2004/haziran döneminde topraktan satış yapılmış olup, henüz bir teslim söz konusu olmadığından bu satışın 2004/haziran döneminde iadeye konu edilmesi mümkün görünmemektedir. Dairenin teslimi 2005/haziran döneminde yapıldığından iadeye de bu dönemde konu edilecektir. 7. ve 8. sıradaki teslimler 2006 yılında yapılmış olduğundan dolayı bu daire teslimlerinin iadesi,bu dönemde iadeye konu edilecektir. Buna göre 2005 yılında iadeye konu edilecek dairelerin yüklenilen KDV hesabı aşağıdaki gibi olmaktadır. 6. Etap: İadeye Konu Edilecek Teslimlerin Yüklenilen KDV Hesabı: Yukarıda 3. etapta yapılan hesaplamada birim m2 ‘ye düşen yüklenilen KDV’nin 100 TL olduğu hesaplanmıştı. Bu tutar iadeye konu edilecek konutların m2 alanlarıyla çarpılarak yüklenilen KDV bulunmuştur. KDV iadesine 150 m2 ‘nin altındaki konut teslimleri %1 KDV’ye tabidir. Müteahhidin, 150 m2 ‘den aşağı konut satışları/teslimleri aşağıdaki gibidir. 2005 yılında İadeye Konu olan Daireler ve yüklenilen KDV’leri aşağıdaki gibi olmaktadır. 1. 4. Etaptaki Sırası Daire No m2.si Yüklenilen KDV.si 1. 3 no’lu daire 135 m2 olup, nisan 2005 döneminde kat karşılığı alınan arsaya karşılık, arsa sahibine fatura edilmiştir. Dairenin emsal bedeli 150.000 TL, KDV’si 1.500 TL dir. 2. 4 no’lu daire 145 m2 olup, nisan 2005 döneminde kat karşılığı alınan arsaya karşılık, arsa sahibine fatura edilmiştir. Dairenin emsal bedeli 175.000 TL, KDV’si 1.750 TL dir. 3. 5 no’lu daire 125 m2 olup, haziran 2005 döneminde müteahhit daireyi kendi kullanımına tahsis etmiştir. Kendi kullanımına tahsis ettiği bu daireyi emsal bedeliyle kendisine fatura etmiştir. Dairenin emsal bedeli 125.000 TL olup, KDV’si 1.250 TL dir. 4. 6 no’lu daire 140 m2 olup, bu daireyi müteahhit 2004/haziran döneminde topraktan satmış, 2004/ haziran dönemi için 100.000TL + 1.000 TL KDV’den oluşan fatura düzenlemiştir. Daire 2005/haziran döneminde tapuya tescil edilmek suretiyle teslim edilmiştir. 5. 7 no’lu daire 120 m2 olup, 2005/eylül döneminde satılmış, bu satışla ilgili olarak 130.000 TL + 1.300 TL KDV’ den oluşan fatura düzenlenmiştir. 6. 6. 8 no’lu daire 130 m2 olup, 2005/eylül döneminde satılmış, bu satışla ilgili olarak 140.000 TL + 1.400 TL KDV’den oluşan fatura düzenlenmiştir. 7. 7. 9 no’lu daire 110 m2 olup, 2006/ocak döneminde satılmış, bu satışla ilgili olarak 110.000 TL + 1.100 TL KDV’den oluşan fatura düzenlenmiştir. 8. 8. 10 no’lu daire 100 m2 olup, 2006/nisan döneminde satılmış, bu satışla ilgili olarak 100.000 TL + 1.000 32 Mayıs 2010 - 152 1 3 135 135 x 100=13.500 2 4 145 145 x 100=14.500 3 5 125 125 x 100=12.500 4 6 140 140 x 100=14.000 5 7 120 120 x 100=10.000 6 8 130 130 x 100=13.000 7. Etap: Dönemler itibariyle İade Edilebilir KDV Hesabı: Bu etapta iadeye konu dairenin teslim edildiği dönemler tespit edilecektir. İade hesaplanacak ilk dönemin tespitinden sonra o dönemde teslim edilen dairelerin inşası sırasında yüklendiği(5.etapta hesaplanan) KDV’den, teslim sırasında %1 olarak hesaplanarak beyan edilen KDV çıkartılacak, kalan KDV, teslimin yapıldığı dönemden bir sonraki teslimin yapıldığı döneme kadar arada geçen dönemlerdeki KDV beyannamesinde devreden KDV’lerle karşılaştırılacak, küçük olan KDV tutarı, iade edilecek KDV olarak esas alınacaktır. Bu iade tutarı bir sonraki döneme, önceki dönemden iade edilecek KDV olarak aktarılacaktır. 2. dönem KDV iadesi de aynı şekilde tespit edilerek önceki dönemden gelen iade edilecek KDV ile toplanarak bulunan iade tutarı, daha sonraki iade dönemine kadar ara dönemlerin devreden KDV beyannamesiyle karşılaştırılıp yine küçük olan KDV iade edilecek KDV olarak bir sonraki döneme aktarılacaktır. Bu şekilde yapılan hesaplamalarla yıl sonuna kadar gelinecektir. Bilindiği üzere inşaat işlerindeki iade, yıllık olup takip eden yılın Ocak- Kasım dönemlerinden herhangi birisinde talep edilebiliyor. Yıl sonunda toplanarak gelen iade tutarı yine iadenin isteneceği döneme kadar aradaki dönem beyannamelerindeki devreden KDV’ ler le karşılaştı- Vergi rılacak, küçük olan tutar, iadeye konu edilecektir. Yukarıdaki açıklamalara göre örnek olayımızdaki müteahhidin dönem dönem iade edilecek KDV’nin hesabı aşağıdaki gibi olmaktadır. İlk dönem Nisan 2005 Yüklenilen KDV (5. Etaptan) ( 1 ) %1 Hesaplanarak beyan Edilen KDV (4. Etaptan ) ( 2 ) İade edilebilir KDV ( 1 -2 =) 3 no’lu daire 13.500 - 1.500 = 12.000 4 no’lu daire 14.500 - 1.750 = 12.750 Toplam iade Edilebilir KDV 24.750 İade talep edilecek bundan sonraki dönem haziran ayı olduğundan karşılaştırma yapmak için, 2005/nisan-mayıs dönemleri KDV beyannamesindeki devreden KDV bilgileri gerekli olacaktır. Bu beyannamedeki bilgilerin aşağıdaki gibi olduğu varsayılmıştır. 2005/nisan dönemi devreden KDV 28.000 2005/mayıs dönemi devreden KDV 20.000 Yukarıdaki tabloda toplam iade edilebilir KDV 24.750 TL, 2005/mayıs dönemindeki devreden KDV 20.000 TL olup, bu tutar daha düşük olduğundan 2005/haziran dönemine aktarılacak iade tutarı olarak esas alınacaktır. Haziran 2005 dönemi Yüklenilen KDV (5. Etaptan) ( 1 ) %1 Hesaplanarak beyan Edilen KDV (4. Etaptan ) ( 2 ) İade edilebilir KDV ( 1 -2 =) Önceki dönemden gelen iade edilecek KDV(2005/ Nisan ) 20.000 5 no’lu daire 12.500 -1.250 = 11.250 6 no’lu daire 14.000 -1.000 = 13.000 Toplam iade Edilebilir KDV 44.250 İade talep edilecek bir sonraki dönem eylül dönemi olduğundan, karşılaştırma yapmak için 2005/haziranağustos dönemleri KDV beyannamesindeki devreden KDV bilgileri gerekli olacaktır. Bu beyannamelerdeki bilgilerin aşağıdaki gibi olduğu varsayılmıştır. 2005/Haziran dönemi devreden KDV 58.000 2005/Temmuz dönemi devreden KDV 60.000 2005/Ağustos dönemi devreden KDV 45.000 Yukarıdaki tabloda toplam iade edilebilir KDV 44.250 TL olup, 2005/haziran-ağustos dönemlerindeki KDV beyannamelerinde gözüken devreden KDV’lerden düşük olduğundan bu tutar, bir sonraki döneme iade edilecek KDV olarak devredecektir. Eylül 2005 dönemi Yüklenilen KDV (5. Etaptan) ( 1 ) %1 Hesaplanarak beyan Edilen KDV (4. Etaptan ) ( 2 ) İade edilebilir KDV ( 1 -2 =) Önceki dönemden gelen iade edilecek KDV(2005/ Haziran ) 44.250 7 no’lu daire 10.000 - 1.300 = 8.700 8 no’lu daire 13.000 - 1.400 = 11.600 Toplam iade Edilebilir KDV 64.550 En son iadeye konu edilecek teslim 2005/eylül ayında yapılmıştır. İMO İzmir Şubesi Bülteni - www.imoizmir.org.tr 2005 yılında yapılan teslimlere ilişkin iade talebi 2006/ mart döneminde yapılacağı varsayılmıştır. Buna göre 2005/eylül döneminden iadenin talep edildiği dönemden bir önceki 2006/şubat dönemine kadar verilen KDV beyannamelerindeki devreden KDV bilgilerine ihtiyaç vardır. Bu bilgilerinde aşağıdaki gibi olduğu varsayılmıştır. 2005/Eylül dönemi devreden KDV 73.000 2005/Ekim dönemi devreden KDV 58.000 2005/Kasım dönemi devreden KDV 60.000 2005/Aralık dönemi devreden KDV 85.000 2006/Ocak dönemi devreden KDV 75.000 2006/Şubat dönemi devreden KDV 69.000 Yukarıdaki tabloda toplam iade edilebilir KDV 64.550 TL dir. Ancak iadenin talep edileceği dönemden önceki 2006/ Şubat ayına kadar gözüken devreden KDV’lerle karşılaştırılıp, en düşük olanı iadeye konu edilmesi gerekmektedir. Bu karşılaştırma yapıldığında, 2005/ekim ayının devreden KDV ‘si en düşük olup, 58.000 TL dir. Bu nedenle bu tutar iadeye esas alınacaktır. 8. Etap: Talep Edilecek İade Tutarı: İndirimli oranların teslimlerine ait iade yıllık olup, iade, takip eden yılın ocak-kasım dönemlerinden herhangi birinde istenebilmektedir. Bu dönemlerde iadenin talep edilmemesi durumunda düzeltme beyannamesi vermek suretiyle de olsa daha sonraki dönemlerde iade talep edilememektedir. Bir önceki etapta müteahhidin 2005 yılındaki 150 m2 den düşük konut teslimleri için hesapladığımız iadeye esas alınması gereken tutar 58.000 TL dir. Her yıl bakanlar kurulunca tespit edilen sınırı aşan vergiler iade edilebilmektedir.Bu tutar 2005 yılı için 10.000 TL olarak tespit edilmiştir. Buna göre 2006/mart döneminde talep edilecek iade tutar (58.000 - 10.000 =) 48.000 TL olacaktır. NOT : 2010 yılı iade sınır kdv tutarı 13.300,00 TL (113 SERİ NOLU KDV TEBLİĞİ) Görüldüğü gibi inşaat işlemlerinde KDV iadesi önemli ve ayrıntılı bilgi gerektiren bir unsurdur. KDV kanunun 29 maddesinde bahsi geçen indirim oranlı işlemlerde iade uygulaması inşaat sektöründe 2000 yıllardan sonra hayata geçirilmiş ve halen uygulanmaktadır.Hesaplama örneği verilmiş olan KDV iadesi tüm vergi borçlarından, SSK primlerinden tutunda doğalgaz elektrik faturalarımızın ödenmesine kadar mahsup hakkı tanınmış bir işlem olarak uygulamada yerini almıştır.Özellikle inşaat müteahhitliği yapan mühendislerimizin bu konuya hassasiyet göstermeleri ve mali müşavirlerinden bu yönde talepte bulunmalarını önemle tavsiye ediyorum. Bir sonraki yazımda mükellef olma bilinci ve mükellefin vergi SSK ve diğer ilgili kanunlar karşısındaki sorumluluklarını dile getireceğim. Mayıs 2010 - 152 33 Sağlık KAMU HASTANELERİ İŞLETMELERİ BİRLİĞİ YASASI Dr. Fatih SÜRENKÖK Sağlığı tamamen piyasalaştırmak isteyen AKP hükümeti, yeni bir yasa ile bu konuda bir adım daha atıyor.Tam günü çıkardıktan sonra son hamleyi yaparak devlet hastanelerini önce “işletme” haline getirip, daha sonra “karlılık” durumuna göre kapatmanın ya da satarak devretmenin yolunu açacak yasa TBMM alt komisyonlarından geçerek ülkenin ve Meclisin gündemindeki sırasını bekliyor. Aslında bu işletme mantığını keşfedip ülkeye vereceği faydayı(!) ilk aklına getirenler AKP’liler değil. 1.Çiller hükümeti,-DYP-SHP koalisyonu-1995 yılının başında KAMU KURUM VE KURULUŞLARINA AİT SAĞLIK İŞLETMELERİNİN YÖNETİMİ İLE ÇALIŞMA USUL VE ESASLARI HAKKINDA YÖNETMELİĞİ (Resmi Gazete Tarih: 11.1.1995; Sayı: 22168 ) çıkardı. 2001 yılının sonlarında da halen CHP milletvekili sayın Kemal Kılıçdaroğlu’nun genel müdürlüğünü yaptığı SSK, kendi hastaneleri için SOSYAL SİGORTALAR KURUMU BAŞKANLIĞI SAĞLIK İŞLERİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ SAĞLIK İŞLETMELERİ YÖNETMELİĞİ (Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı Resmi Gazete Tarihi: 09/11/2001 Resmi Gazete Sayısı: 24578) çıkarttı. Görüldüğü gibi mantık işletme ve para olunca siyaset fark etmiyor galiba. Ancak iki yönetmelikte TTB yaptığı hukuki mücadele sonunda iptal edildi ve yürürlüğe konulamadı. Ancak bugün getirilmek istenen çok daha acımasız bir versiyon. Nedir bu yasa ve neler getiriyor, neler götürüyor? Önce amaca bakalım.Olduğu gibi taslaktan alınan cümle; “Bu Kanunun amacı; Bakanlar Kurulunun pilot olarak belirleyeceği illerde, ikinci ve üçüncü basamak sağlık hizmetlerinin hakkaniyete, halkın ihtiyaç ve beklentilerine uygun, kolay erişilebilir, verimli, kaliteli ve etkin şekilde sunulmasını sağlamak amacıyla kamu hastane birlikleri kurulması ve çalıştırılması ile ilgili esasları belirlemektir.” Pekiyi, bu amaç için ne yapmalı? “Bakanlığa bağlı ikinci ve üçüncü basamak sağlık kurumları, …… Bakanlığın ilgili kuruluşu statüsünde birliğe dönüştürülür. … aynı ilde birden fazla birlik kurulabileceği gibi, birden fazla ili kapsayacak şekilde de birlik kurulabilir. Oluşan birlik nasıl yönetilir? “Birliğin organları yönetim kurulu, genel sekreterlik ve hastane yöneticiliklerinden oluşur. 34 Mayıs 2010 - 152 Yönetim kurulu birliğin en üst karar organıdır ve 7 kişiden oluşur. a) İl Genel Meclisi tarafından belirlenen hukuk öğrenimi görmüş bir üye. b) İl Genel Meclisi tarafından belirlenen yeminli mali müşavir veya serbest muhasebeci mali müşavir bir üye. c) Vali tarafından belirlenen işletme, iktisat veya maliye alanında en az dört yıllık yüksek öğrenim görmüş bir üye. ç) Bakanlıkça belirlenen tıp öğrenimi görmüş bir üye. d) Bakanlıkça belirlenen sağlık sektöründe tecrübe sahibi ve alanında en az dört yıllık yüksek öğrenim görmüş bir üye. e) Ticaret ve sanayi odası veya bunların ayrı kurulmuş olması halinde ticaret odası tarafından belirlenen, en az dört yıllık yüksek öğrenim görmüş bir üye. f ) İl sağlık müdürü veya aynı ilde birden fazla birlik bulunması halinde Bakanlıkça belirlenecek il sağlık müdür yardımcılarından birisi.” Görüldüğü gibi artık hastane değil işletme yönetildiği için hekime ihtiyaç yok.7 kişinin ikisinin hekim olması yeterli görülmüş. Bu yönetim kurulunun görevleri içinde neler var: “Mevcut kapasitelerin değerlendirilerek hastane ve ünitelerinin kurulması, kapatılması, birleştirilmesi veya niteliğinin değiştirilmesi konusunda Bakanlığa öneride bulunmak, Maliyeti yüksek ve ileri teknoloji ürünü olan tıbbi cihazları temin etmek, kiralamak ve bunları verimli şekilde dağıtmak, İhtiyaç duyulması halinde tıbbi uzmanlık hizmeti satın alınmasına karar vermek, Hizmetlerin mevzuata, stratejik plan ve performans programına uygun yürütülmesini sağlamak, halk ve çalışan memnuniyetini, verimlilik ve kalite standartlarını geliştiren tedbirler almak,” Gelirini tedavi hizmeti vererek sağlayan işletmenin giderleri arasında neler var? “Yönetim kurulu üyeleri huzur ücretleri ile birliklere devredilen ve istihdam edilecek personelin aylık, ücret ve mevzuatı uyarınca yapılacak her türlü ödemeleri, Tıbbi uzmanlık hizmeti ile avukatlık ve danışmanlık hizmeti satın alınması, Laboratuvar ve görüntüleme hizmet alımına ilişkin giderler, Mevzuatı uyarınca yapılacak hizmet alımına ilişkin gi- Sağlık derler,” Bu işletmelerde çalışacak personelin özlük haklarına başlangıçta yumuşak geçiş yapılmış; “Kamu kurum ve kuruluşlarının memur kadrolarında çalışanlardan uygun niteliklere sahip olanlar, kendilerinin isteği ve kurumlarının muvafakati ile …cetvelde belirtilen pozisyonlarda sözleşmeli statüde istihdam edilebilir.” İşletme haline getirilen hastaneler sınıflandırılmaktadır; “Hastaneler; hizmet altyapısı, organizasyonu, kalite, verimlilik ve hasta memnuniyeti gibi konularda Bakanlıkça belirlenecek usul ve esaslara göre değerlendirmeye tabi tutulur. Değerlendirme sonuçlarına göre hastanelere yüz üzerinden puan verilir ve her yıl değerlendirme yenilenir. Hastanelerin sınıflandırılmasında puanlar esas alınır ve beş sınıfa ayrılır. Bu şekilde sınıflara ayrılan hastanelerin, kapasite ve kaynaklarını birleştirerek aralarında görev paylaşımı yapılmasına, bu suretle daha rasyonel çalışmasına imkan vermek üzere hastane grupları oluşturulur ve bu grubun ağırlıklı ortalaması (C) ve üzeri olanlar birliğe dönüştürülebilir.” Görüldüğü gibi işletmeye dönüştürülerek sınıflandırılan hastaneler performanslarına yani karlılıklarına göre gerekirse yerel yönetimlere devredilecek ya da satılacaktır. Yine bakanlığın direk yapamadığı “Tıbbi uzmanlık hizmetinin satın alınması” da bu yasa ile kolaylıkla yapılabilecektir.Personelin sözleşmeli olmasının önü açılmıştır. Özelleştirmenin yolunu işletmeden geçirmeye çalışan AKP, her yeri TEKEL, herkesi 4-C li yapmaya çalışmaktadır. Kabullenilmesi mümkün olmayan bu yasaya da kim dur diyecek? Yine yeniden G(ö)reve! BULMACA ÇÖZÜMLERİ Kare Bulmaca 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 1 M E Y M E N E T 2 3 4 5 A N F L A N O S A S G P E Y E S E P R T E E L N S L A V E F A 6 A K K A N S A H 7 8 9 10 K T Ü R R A M O K E K R R A Z A H A A A L Ü P N M O N L E T 6 1 5 9 2 8 4 7 3 8 9 4 6 3 7 1 5 2 3 2 7 5 1 4 6 8 9 Sudoku (Kolay) 3 9 2 7 1 4 6 8 5 6 1 7 5 8 3 4 2 9 8 4 5 2 9 6 3 7 1 9 2 1 4 6 8 7 5 3 4 7 6 3 2 5 1 9 8 5 3 8 9 7 1 2 6 4 1 6 4 8 5 2 9 3 7 2 5 9 1 3 7 8 4 6 7 8 3 6 4 9 5 1 2 Sudoku (Çok zor) 1 6 9 2 7 5 8 3 4 4 5 3 1 8 6 2 9 7 2 7 8 3 4 9 5 6 1 9 8 1 4 6 3 7 2 5 5 4 6 7 9 2 3 1 8 7 3 2 8 5 1 9 4 6 Sudoku (Zor) 9 2 3 4 6 1 8 5 7 8 7 1 3 9 5 2 6 4 4 5 6 2 8 7 1 9 3 6 8 2 1 5 3 7 4 9 5 9 7 8 4 6 3 1 2 1 3 4 7 2 9 5 8 6 3 4 8 6 1 2 9 7 5 7 6 9 5 3 8 4 2 1 2 1 5 9 7 4 6 3 8 İMO İzmir Şubesi Bülteni - www.imoizmir.org.tr Mayıs 2010 - 152 35 Hukuk İLETİŞİMİN HUKUKA AYKIRI OLARAK DİNLENMESİ Avukat Baki OKAN Konuya olan ilginin ülkemizde son dönemde sıkça yaşanan ve kamuoyuna değişik isimler altında servis edilen ceza davaları nedeniyle yoğunlaştığını herkes gibi ben de gözlemliyorum. Kuşkusuz yazılı ve özellikle görsel medyanın magazinleştirerek sunduğu iletişimin dinlenmesi olgusunun hukukçu olarak beni ilgilendiren yönü yapılan dinlemelerin hukuka uygun olup olmadığı noktasındadır. Konunun başta T.C. Anayasası’nın 22. maddesindeki haberleşme hürriyeti kapsamında olmak üzere İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi’nin 8. maddesi olmak üzere birçok yönden incelenmesi ve değerlendirilmesi olasıdır. Ancak bu yazımda, iletişimin dinlenmesi konusunun özellikle ceza ve ceza usulü yasası açısından teknik ayrıntılara girmeden bir değerlendirmesini yapmaya çalışacağım. Haberleşme özgürlüğü ve bu özgürlüğe saygı gösterilmesi hakkı, kısaca; kesintiye uğramadan ve başkaları tarafından sansürlenmeden, gizliliğinin çiğnenmeden iletişim kurma hakkıdır. Aksi davranışlarda bulunmak Türk Ceza Kanunun 132. maddesi vd. uyarınca yaptırıma bağlanmıştır. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nde haberleşme özgürlüğünün sınırlandırılması konusunda bazı ölçütler getirilerek, bu özgürlüğün sınırlandırılmasına ilişkin hükümlerin dar yorumlanması gerektiği sıkça vurgulanmaktadır.[1] Anayasanın 22 maddesinde; “Herkes, haberleşme hürriyetine sahiptir. Haberleşmenin gizliliği esastır. Milli güvenlik, kamu düzeni, suçun işlenmesinin önlenmesi, genel sağlık ve ahlakın korunması veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması sebeplerinden biri veya bir kaçına bağlı olarak usulüne göre verilmiş hakim kararı olmadıkça; yine bu sebeplere bağlı olarak gecikmesinde sakınca bulunan hallerde de kanunla yetkili kılınmış merci yazılı emri bulunmadıkça; haberleşme engellenemez ve gizliliğine dokunulamaz. Yetkili merciin kararı yirmi dört saat içinde görevli hâkimin onayına sunulur. Hâkim kararını kırk sekiz saat içinde açıklar, aksi halde, karar kendiliğinden kalkar. İstisnaların uygulanacağı kamu kurum ve kuruluşları kanunda belirtilir.” hükmü yer almaktadır. Günümüzde hemen tüm devletlerde ceza yargılamasında kovuşturma organlarına telekomünikasyon yoluyla yapılan iletişimin denetlenmesine olanak sağlayan yasalara yer verilmektedir. Hukukumuzda söz konusu önlem, 1999 yılında yürürlüğe giren Çıkar Amaçlı Suç Örgütleriyle Mücadele Kanunu ile yasal bir 36 Mayıs 2010 - 152 düzenlemeye kavuşturulmuştur. Anılan önlem, “telekomünikasyon yoluyla yapılan iletişimin denetlenmesi” başlığı altında 135 ve devamı maddelerinden itibaren yeniden düzenlemeye kavuşturulmuş bulunmaktadır. Telekomünikasyon yoluyla yapılan iletişimin denetlenmesine, ceza yargılaması dışında önleyici amaçla ve istihbarat amacıyla da başvurulabilmektedir. Konumuzla ilgili olmamakla birlikte, gerek önleme ve gerekse istihbarat amacıyla bu önleme başvurulmasına ilişkin koşulları açıkça düzenleyen bir yasa mevcut olmadığını da vurgulamak gerekir. Oysa AİHM kararlarına göre, bu önleme ancak önlemin kötüye kullanılmasına karşı etkili ve uygun garantiler öngörülmesi ve koşullarının kanunda açıkça düzenlenmesi koşuluyla başvurulabilir. Bu yüzden önleme ve istihbarat amacıyla bu önleme başvurulabilmesi için gerekli koşulları gösteren yasal düzenlemelere gereksinim vardır. CMK’da sözedilen önlemin uygulanması, “bir suç dolayısıyla” ceza soruşturması yapılması koşuluna bağlı tutulmuştur. Ceza yargılama hukuku açısından bu yetkinin, delil elde etmek amacıyla halen işlenmiş olan bir suçun kovuşturmasıyla sınırlı olduğu söylenebilir. Böylece söz konusu önleme bunun dışındaki bir amaçla başvurma olanağı ortadan kaldırılmıştır. Bu önlemin uygulanması yoluyla elde edilen bilgiler, hangi amaçla elde edilmiş ise, ancak o amaç için kullanılabilir ve öngörülen amaç dışında başkaca bir amaçla bu bilgilerden yararlanılamaz. UYGULANMA KOŞULLARI Maddi koşullar Telekomünikasyon araçlarıyla yapılan iletişimin denetlenmesi önlemine “ancak demokratik kurumları korumak bakımından mutlak zorunluluk bulunması” koşuluyla başvurulabilmektedir. Bu koşul AİHM kararlarında yer almaktadır. Bunun sonucu olarak da önlemin uygulama alanına girecek suçların sınırlı tutulması zorunludur. Bu önlemin amacının organize suçlulukla daha etkin mücadele olduğu belirtilmekte ise de organize suçluluk üzerinde herkesin uzlaştığı bir tanımı bulunmamaktadır. CMK m. 135/6, yalnızca tek tek sayılmak suretiyle gösterilen suçlar bakımından bu önlemin uygulanmasına olanak sağlamıştır. Bu bağlamda söz gelimi suç işlemek amacıyla örgüt kurma suçu (TCK m. 220) veya silahlı örgüt suçu (TCK m. 314) için bu önleme başvurulabildiği halde, bu örgütler bünyesinde işlenen suçların aydınlatılması için, bunlar CMK m. 135/6’da Hukuk sayılan diğer suçlar arasında açıkça gösterilmiş olmadıkça, bu önleme başvurulamayacaktır. Söz konusu önlemin uygulanması için, CMK m. 135/1’de “suç işlendiğine ilişkin kuvvetli şüphe sebeplerinin varlığı” gereklidir. Şayet buradaki kuvvetli şüphe deyimi, sanığın mahkum edilmesi konusunda yüksek bir olasılık bulunduğu biçiminde anlaşılacak olursa, artık bu önleme başvurma gereği de kalmaz. Haberleşme özgürlüğüne ağır müdahale oluşturan bu önlemin tam olarak ortaya konulamayan şüpheye dayanarak kötüye kullanılmasını önlemek kaygısıyla böyle bir düzenlemeye yer verilmiştir. Ancak bu tür kaygılar söz konusu önlemi uygulanmaz duruma da getirmemelidir. Önleme başvurulabilmesi için “kuvvetli şüphe/güçlü kuşku” zorunluluğu aranması, aynı zamanda, önleme, “başka yolla kanıt elde edilmesi olanağının bulunmaması” biçimindeki gereklilikle de bağdaşmamaktadır. Esasen suçun işlendiği yolunda güçlü kuşkunun varlığı, çoğunlukla “başka yolla elde edilmiş” kanıtların da zaten mevcut olduğu anlamına gelmektedir. Belirtilen önlemin uygulanabilmesi koşullarından biri de, bu önleme başvurmak için “başka suretle delil elde edilmesi olanağının bulunmaması” koşuludur. Başka bir deyişle, bu önlem diğerlerine göre ikincil niteliktedir. Başka bir önleme başvurmanın sonuca ulaşmayı güçleştirecek olması, telekomünikasyon yoluyla yapılan iletişimin dinlenmesi önlemine başvurmak için yeterli sayılmamalıdır. Görüldüğü gibi bu önlemin kötüye kullanılma tehlikesi bulunduğu çok açıktır. Önlemin gizliliği de dikkate alındığında arama, elkoyma, tutuklama gibi aynı ölçüde olayı aydınlatma olasılığı bulunan diğer koruma önlemleri, iletişimin dinlenmesine göre öncelikli olmalıdır. Uygulamada somut olayda bu önlemlerden hangisi aynı sonuca ulaşmak bakımından, temel hak ve özgürlüklere daha az müdahale oluşturuyorsa, o önleme öncelik tanınmalıdır. İletişimin dinlenmesi önlemi kural olarak, sanık ve şüpheliye yöneliktir. Hazırlık soruşturması sonucunda “kovuşturmaya yer olmadığı kararı” verilmiş ise, artık “şüpheli”den söz edilemeyeceği için aynı kişiyle ilgili olarak bu önleme başvurulamaz. CMK m. 137/3’de “şüpheli hakkında kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilmesi” durumunda önleme son verileceği belirtilmektedir. Yine, sanık hakkında verilen beraat veya mahkumiyet kararından sonra da, şüphe ortadan kalktığı için bu önlemin uygulanması olanaksızdır. Uygulanmadan önce çok ciddi bir duyarlılık gerektiren bu önlem, kovuşturulan suçla ilgili olmayan üçüncü kişiler üzerinde de etkisini gösterir. Bu durum hiç kuşkusuz önleme başvurulmasını engellemez. Ancak, bunun için somut olgulara dayanan bir şüphe bulunmalı ve bir veya birden fazla kişi hakkında hazırlık soİMO İzmir Şubesi Bülteni - www.imoizmir.org.tr ruşturması başlatılmış olmalıdır. CMK m. 135/2’de “şüphelinin tanıklıktan çekinebilecek kişilerle arasındaki iletişimi kayda alınamaz” denilmek suretiyle görüşmenin/konuşmanın karşı tarafının tanıklıktan çekinme yetkisine sahip olması durumunda, bu önlem uygulanamaz. Bu önlemin uygulanmasına başlanmadan önce üçüncü kişi ile şüpheli/sanık arasındaki ilişkinin bu nitelikte olup olmadığı belli olmadığından bu durum, önleme başvurulmasını engellemez. Dinlemenin başlamasından sonra ilişkinin bu nitelikte olduğu ortaya çıkarsa, önlemin uygulanmasına devam edilmesine olanak yoktur. Bu durumda ise, o ana kadar elde edilmiş olan bilgiler kanıt olarak kullanılamayacaktır. Nitekim CMK m. 135/2’de “kayda alma gerçekleştikten sonra bu durumun anlaşılması hâlinde, alınan kayıtlar derhâl yok edilir” denilmektedir. Biçimsel Koşullar CMK m. 135/1’de de, açıkça vurgulandığı gibi, telekomünikasyon yoluyla yapılan iletişimin dinlenmesi/ denetlenmesi önlemi haberleşme özgürlüğüne ağır müdahaledir. İşte bu nedenle, önlemin uygulanması için hakim kararı veya onayı aranması zorunludur. Hakim kararı veya onayı, önleyici bir hukuksal koruma sağlamaktadır. Ancak gecikmede tehlike söz konusu ise, savcılık da karar verme yetkisine sahip bulunmaktadır. Önleme, savcı tarafından karar verilmesi durumunda belli bir süre içinde kararın hakimin onayına sunulması; aksi takdirde kararın hükümsüz kalacağı öngörülmektedir. Kararın Biçimi ve İçeriği CMK m. 135/3 c.1’de “kararda, yüklenen suçun türü, hakkında önlem uygulanacak kişinin kimliği, iletişim aracının türü, telefon numarası veya iletişim bağlantısını tespite olanak veren kodu, önlemin türü, kapsamı ve süresi belirtilir” denilmektedir. Kararın Yerine Getirilmesi Telekomünikasyon yoluyla yapılan haberleşmenin denetlenmesi önlemi de, savcılık ve onun yardımcı organı olan kolluk tarafından yerine getirilmektedir. (CMK m. 137/1). Bununla birlikte bu önlemin yerine getirilmesi için aynı zamanda haberleşme hizmeti sunan kurumlar için de bazı yükümlülükler getirilebilmektedir. Nitekim CMK m. 137/1 uyarınca “C. Savcısı veya görevlendireceği adlî kolluk görevlisi, telekomünikasyon hizmeti veren kurum ve kuruluşların yetkililerinden iletişimin tespiti, dinlenmesi veya kayda alınması işlemlerinin yapılmasını ve bu amaçla cihazların yerleştirilmesini yazılı olarak istediğinde, bu istem derhâl yerine getirilir” denilmektedir. Uygulamada genellikle konuşmanın dinlemeye alınması ile yetinilmemekte; önce konuşma otomatik olarak kaydedilmekte ve daha sonra da (gerektiğinde parMayıs 2010 - 152 37 Hukuk ça parça) yazılı olarak tutanağa geçirilmektedir. CMK m. 137/2’de “tutulan kayıtlar, C. Savcılığınca görevlendirilen kişiler tarafından çözülerek metin haline getirilir. Yabancı dildeki kayıtlar, tercüman aracılığı ile Türkçe’ye çevrilir” hükmüne yer verilmiştir. Önlemin Süresi, Sona Ermesi ve Dokümanların Yok Edilmesi Süre CMK m. 135/3 c.2 de kararın en çok üç ay için verilebileceğini ve bu sürenin ancak bir defa uzatılabileceğini öngörmüştür. Buna göre CMK uyarınca uzatma ile birlikte kararın süresi 6 ayı geçemeyecektir. Öte yandan uzatma kararı verilebilmesi için, önleme başvurulabilmesi için gerekli koşulların halen mevcut olması ve mevcut olduğunun da uzatma kararında açıkça gösterilmesi gerekir. Aksi durumda süre açısından getirilen sınırlamanın gereksiz ve keyfi biçimde göz ardı edilmesine yol açılmış olur. Sona Erme İletişimin denetlenmesi önlemine ancak belirli bir süre için karar verilebileceğine göre, öncelikle bu sürenin bitmesi durumunda önleme ilişkin karar kendiliğinden hükümsüz kalır. Bu durumda önlemin uygulanmasına derhal son verilmelidir; aksi takdirde sürenin dolmasından sonra elde edilecek bilgilerin delil olarak değerlendirilmesine olanak yoktur. CMK m. 135/1 c.3’te sürenin dolması veya C. Savcısı tarafından verilen kararın hakim tarafından sonradan onaylanmaması, önleme son verilmesini gerektiren bir neden olarak düzenlenmiştir. Elde Edilen Bilgilerin Yok Edilmesi Yükümlülüğü İletişimin denetlenmesi sonucu elde edilen bilgilerin amaç dışı kullanılmasını önlemek için, önlemin uygulanmasından sonra, artık gerek duyulmayan ve bu önlemlerin hukuka aykırı olarak uygulanması sonucu elde edilmiş olan bilgilerin yok edilmesi gerekir. CMK m. 137/3 c. 2’de önlem uygulanması sonucu elde edilen bilgilerin savcının denetimi altında yok edileceği öngörülmüş ve bu yükümlülüğün yerine getirilmesi, “önleme son verilmesi” koşuluna bağlanmıştır. İlgiliye Bildirme Hukuksal korunma güvencesinin (Any. m. 36) etkili olarak gerçekleşmesi, önlemin uygulanmasından sonra ilgiliye, hakkında önlem uygulandığı konusunda bilgi verilmesini gerekli kılmaktadır. Gerçekten bu önleme ilişkin karar ve işlemler gizli yürütüldüğü için, ilgili, önlemin uygulanmasından önce veya uygulandığı sırada hakkında böyle bir önleme başvurulduğunu bilememekte; bu durum, onun hukuksal korunma güvencesinden de fiilen yararlanamaması sonucuna yol açmaktadır. Yalnızca şüpheli veya sanığa değil, önlemle ilgili olan üçüncü kişilere de, bu kişiler biliniyor 38 Mayıs 2010 - 152 ve soruşturmanın amacı tehlikeye düşmeyecekse, bilgi verilmesi gerekmektedir. Yasaya göre “tespit ve dinlemeye ilişkin kayıtların yok edilmesi halinde, en geç onbeş gün içinde, Cumhuriyet Başsavcılığı, önlemin nedeni, kapsamı, süresi ve sonucu hakkında ilgilisine yazılı olarak bilgi verir”. Bildirme yükümlülüğünün kapsamına yalnızca şüpheli veya sanık değil, önlemle ilgili olan herkesin alınması yerinde olmuştur. Rastlantıyla/Tesadüfen Elde Edilen Kanıtlar Rastlantıyla ele geçen delillerden ne anlaşılmalıdır? Bununla ifade dilmek istenen; yapılan soruşturma ile ilgisi bulunmayan ve soruşturma yapılırken bir başka suçun işlendiğini gösteren ve soruşturma yapılırken ele geçirilen delillerdir. Önleme başvurulması sonucu başka bir suçla ilgili olarak tesadüfen elde edilen bu bilgilerin ayırım yapılmaksızın delil olarak değerlendirilmesine olanak sağlanacak olursa, hakkında önlem uygulanmasına olanak bulunmayan suçların aydınlatılması amacıyla önlemin kötüye kullanılmasına açık kapı bırakılmış olur. Sonuç CMK’da telekomünikasyon yoluyla yapılan iletişimin denetlenmesi önlemine ilişkin olarak getirilen yasal düzenlemelere yönelik eleştiriler saklı kalmak kaydıyla uygulama açısından ortaya çıkan somut olaylara bakarak daha vahim durumlarla karşı karşıya olunduğu ileri sürülebilir. Özellikle, rastlantıyla elde edilen bilgilerin ancak sınırlı bir çerçevede değerlendirilmesi yasa gereği olduğu halde uygulamada bu kurala uyulmadığı görülmektedir. Keza, tanıklıktan çekinme hakkı olan kişiler arasındaki konuşmaların kayda alınmaması, dokümanların yok edilmesi kurallarına ve ilgiliye bilgi verilmesi yükümlülüğüne uyulmaması gibi sorunlar güncelliğini korumaktadır. Temel hak ve özgürlükler açısından son derece ciddi sorunlar yaratan bu vb. hukuka aykırılıkların giderilmesi ise, tüm yurttaşların haklı beklentisi olmaya devam edecektir. KAYBETTİKLERİMİZ Üyemiz Kadir Haksun Dursun’un babası Ahmet DURSUN 17 Mayıs 2010 tarihinde vefat etmiştir. Üyemizin acısını paylaşır, kendisine ve yakınlarına başsağlığı dileriz. Üyelerimizden DOĞAYA DOY, ÖZGÜRLÜĞÜNÜ YAŞA! Abdullah İNCİR İnşaat Mühendisi 22-23 Mayıs 2010 tarihinde Isparta Eğirdir melikler yaylasında yapılan ETUDOSD 14. GELENEKSEL DAĞCILIK ŞENLİĞİ’ne katıldım. 22 Mayıs 2010 tarihinde 00:30 da Karşıyaka’dan hareketle etkinliğimiz başladı. Kordelya dağcılık grubundan 16 arkadaşla sabah 09:00 da Eğirdir’e vardık. ETUDOSD kulübünde yapılan kahvaltı ve şehir turundan sonra Aksu Zindan MAĞARASI gezisi ile yapıldı. Broşüründen elde ettiğim bilgiye göre; Aksu ilçesinin 2 km. kuzeydoğusunda bulunan Zindan Mağarası, Aksu Çayı boğazının güneye bakan yamacında deniz seviyesinden 1300 m. yüksekliktedir. 765 metre uzunluğunda olan mağara yatay yönde gelişme göstermiştir. Mağara içinde değişik damlataş, Yanartaş ve yer altı deresinin oluşturduğu aşınım ve birikimlere sahiptir. Bazı kesimlerde ise minyatür kanyonlar oluşmuştur. 1700 metre rakımdaki melikler yaylasına geldiğimizde Türkiye’nin her yerinden gelen dağcı ve doğayı seven arkadaşlar bizi karşıladı. Tam bir bayram ve piknik havasında herkes doğanın güzelliğinin tadını çıkarıyordu. Çadırlarımızı kurduktan sonra aniden bastıran dolu bile bu güzelliği bozmadı. Bilahare yağan yağmur altında PINARÖZÜ MAĞARASI ve mesire alanına bir saatlik yürüyüş yapıldı. Daha sonra kampa dönüldü. Islak elbiseler değiştirildikten sonra inanılmaz bir şekilde güneş açtı. Bir anda 4 mevsimi birden yaşadık. Bol bol fotoğraf çektikten sonra sıra akşam yemeği hazırlıklarına geldi. Saat 19:00 da tantuni, pilav, salata, irmik helvasından oluşan akşam yemeğinin ardından federasyon başkanı ve diğer yetkililer konuşmalar yapıp, katılımcılara sertifikalar ve kulüplere de plaketlerini takdim etti. Sabah erken kalkacağımızdan saat 22:00 de çadırlarımıza çekildik. İlk ekip 23 Mayıs Pazar sabah saat 04:00 de yola koyuldu. Biz Kordelya grubu olarak saat 05:00 te Hoşaf yokuşuna doğru 12 kişi ile yola koyulduk. Sabah karanlığında yokuşu geçtikten sonra, yavaş yavaş yükselmeye başladık, kah güneş, kah sis ve yağmur bulutları arasından yavaş yavaş zirveye yaklaştık. Kamp yerinden yaklaşık 4 saat sonra 2998 m. yükseklikteki Dedegül zirvesine vardık. Zirvede birbirimizi kutladıktan sonra resimlerimizi çektik, üstümüzü değiştirip kahvemizi yudumlarken zirve keyfini de yudumladık. Bu benim ilk yüksek dağcılık deneyimin oldu. İzmir’de dört yıldır çevredeki tüm dağlara çıkmıştım. Ancak ilk kez bu yükseklikteki bir dağa tırmandım ve yazımın başlığındaki ifadeyi daha iyi anladım: “Doğaya doy, özgürlüğünü yaşa”. Ağır ağır olsa da bir arada takım ruhu ile bir şeyler başarabilmenin hazzını duyduk. landık. İniş, dizlerimize yaptığı baskıdan dolayı zahmetli ama bir o kadar da zevkli. Bulutların üzerinde (uçaktaymış gibi) çok nefis manzaralar görebiliyorsunuz. Zirvenin eteklerinde bir gün önce yağan yumuşacık ipek gibi karda kartopu oynamak harikaydı. Yolun yarısında dizlerimizi dinlendirmek için mola verdiğimizde aniden çıkan sis yüzünden önde gidenleri kaybettik. Bu yüzden rotamızdan saparak; değişik bir parkurdan kampa ulaşmayı başardık. Gözleme, ayran ve un helvası ikramını afiyetle yedikten sonra saat 14:30 da İzmir’e dönmek üzere aracımıza bindik. Eğirdir’de çay, Denizli yakınında yemek molası verdikten sonra saat 12:00 de İzmir’e ulaştık. Bu etkinliği hazırlayan başta Isparta Valiliği’ne, ETUDOSD Kulübü’ne, Kordelya Dağcılık Kulübü’ne teşekkür ederim. Doğayı seven İMO üyelerimizle birlikte zirvelerde buluşmak üzere… Zirve defterini imzaladıktan sonra yaklaşık yarım saat kaldığımız Dedegül ile vedalaştıktan sonra geri dönüşe başladık. Zirveden sonra ilk kademe patika karla kaplı olduğu ve ezilmekten buzlandığı için, yürümekte zorİMO İzmir Şubesi Bülteni - www.imoizmir.org.tr Mayıs 2010 - 152 39 genç-İMO NİSAN 2010 genç-İMO İZMİR ETKİNLİKLERİMİZ 3.4.2010 genç-İMO İZMİR TEMSİLCİLER TOPLANTISI KARARLARI - genç-İMO kayıtlarının güncellenmesi ve eksik evrakların tamamlanması için çalışmak üzere Abdurrahman GÜLDEN, Gamze SÜDCÜ, Halil KÜPÇÜ, Latife DOĞAN ve Ender KILINÇ görevlendirildi. - 19–20–21 Nisan tarihlerinde Dokuz Eylül Üniversitesi Mühendislik Fakültesi’nde düzenlenecek olan Toplumcu Mühendislik Günlerinde konu başlıklarından “Su”, “Yetkin Mühendislik” ve “Meslek Örgütlerinin Yeniden Yapılandırılması” konularında etkinlik bazında katılım kararlaştırıldı. - Can Yücel Şiir Dinletisi çalışmalarına 18 Mayıs Pazar günü başlanması ve dinletinin VII. Kısır-Mısır Günleri dahilinde yapılması kararlaştırıldı. - Bir sonraki toplantı tarihi olarak 17 Nisan Cumartesi kararlaştırıldı. 17.04.2010 genç-İMO İZMİR TEMSİLCİLER TOPLANTISI KARARLARI - 22–23 Mayıs tarihlerinde düzenlenmesi planlanan “VII. Kısır-Mısır Günleri” etkinlikleri planlandı ve taslak programı oluşturuldu; - Staj başvurularına dair son tarih olarak 14 Mayıs 2010 belirlendi, staj başvurularına dair afiş hazırlanması kararlaştırıldı. - 19–20–21 Nisan 2010 tarihlerinde Dokuz Eylül Üniversitesi Mühendislik Fakültesinde düzenlenecek olan Toplumcu Mühendislik Günleri’ne katılım için duyuruların yapılması kararlaştırıldı. - Bir sonraki toplantı tarihi olarak 29.04.2010 Perşembe günü kararlaştırıldı. 29.04.2010 genç-İMO İZMİR TEMSİLCİLER TOPLANTISI KARARLARI - 22–23 Mayıs tarihlerinde yapılması planlanan “VII. Kısır-Mısır Günleri” çalışmalarının değerlendirilmesi yapıldı. - 30 Nisan Cuma günü Genç Mühendisler Komisyonu tarafından düzenlenecek olan “İnşaat Mühendislerinin Çalışma Alanları” forumuna katılım kararı alındı. - Erzurum’un Hınıs ilçesindeki Bahçe Mahallesi İlköğretim Okulu’na yapılan okul yardımı çalışmaların değerlendirildi. 40 Mayıs 2010 - 152 2009–2010 YAZ STAJLARI 100 öğrenci arkadaşımıza 2009–2010 yaz dönemi stajı ayarlanmıştır. İşyerlerinde stajyer kabul eden kişi ve kurumlara Şubemiz olarak çok teşekkür ederiz. (Listeler internet sitemizde mevcuttur.) MESLEĞE HAZIRLIK KURSLARI (2010) genç-İMO KARANLIĞA IŞIK OLABİLMEK Rahmi ALPER İnşaat Mühendisi Bir umut arayışıydı onlarınki. Okumanın, eğitimin coşkusunu içlerinde yaşıyorlar fakat olanak bulamıyorlardı. Ne boyalı ayakkabıları ne de taşıyacak bir çantaları vardı. Hatta okula gitmek birçoğu, özellikle kız öğrenciler için lükstü. Ama ellerinden tutup yardım edildiğinde geleceğin aydınlık Türkiye’sinde, ülkesinin önemli bir bireyi olmamaları için bir sebep yoktu. Bunu en iyi bakışlarından anlıyoruz. Bu sebeple genç-İMO’nun okul yardımı kampanyası yaklaşık üç ay önce Şanlıurfa-Harran’daki Aydınlar İlköğretim Okulu’na yardım eli uzatmasıyla başladı. Bir sonraki okul ise Erzurum-Hınıs Bahçe Mahallesi İlköğretim Okulu oldu. Bu okula öncelikle öğrencilerin teneffüse çıkmaları için gerekli olan bir zil sisteminin okulda bulunmaması sebebiyle bir ses sistemi alınarak okulun bu anlamda gereksinimi karşılanmış oldu. Bunun dışında, üzerine tebeşirin işlemediği kırık, dökük eski kara tahtanın yerine beyaz tahtadan alınarak öğrencilerin bir anlamda soludukları tebeşir tozundan kurtulmaları sağlandı. Öğrencilerin bunların yanı sıra neredeyse tutabilecekleri kalemleri, yazabilecekleri defterleri, çizebilecekleri boyama kitapları, boyaları, cetvelleri vs. yoktu. Bu anlamda kırtasiye yardımı yapıldı. Öğrencilerin, yapılan bu yardımda artan kırtasiye malzemelerini komşu köydeki arkadaşları ile paylaşmaları da ayrıca sevindirici bir olay. Öğrencilerin yüzündeki tebessüm ve gözlerindeki umut ışığının devam etmesi için bu şekilde yardımlara devam etmeyi ve bu yardıma destek veren tüm üyelerimize teşekkürü bir borç biliriz. Yardım yapılan okullardan öğrencilerin gönderdiği birkaç mektup ve oradan çekilen fotoğrafların bir kısmı aşağıdadır. Fotoğrafların diğer bölümü de bültenimizin arka sayfasında yer almaktadır.. “Tüm İMO’daki abi ve ablalarımız, öncelikle bizlere gönderdiğiniz yardımlar için çok teşekkür ederiz. Bu yardımların okulumuz ve bizler için ne kadar önemli olduğunu inanın tahmin edemezsiniz. Bizler zor şartlarda yaşayan insanlarız. Bir yerlerde birilerinin bizi düşünüyo olduğunu bilmek bizlere azim ve cesaret veriyor. Olur da yollarınız bu taraflara düşecek olursa sizleri misafir etmek isteriz. Hepinize tekrar teşekkür ederiz.” (Bahçe Mahallesi İ.Ö.O. Öğrencileri-Erzurum) “Sevgili abi ve ablalar, bize hediye gönderdiğiniz için size çok teşekkür ederiz. Benim adım Şemse soyadım Akbalık. Sevgili abi ve ablalar, siz bize pastel boya, kurşun kalem, kırmızı kitaplar getirdiğiniz için size çok teşekkür ederiz sizi çok seviyoruz. Keşke biz de İzmir’de yaşasaydık. Öğretmenimiz bize ajanda dağıttı ve sizin gönderdiğiniz kalemleri de dağıttı. Siz bize bunları gönderdiğiniz için çok teşekkür ederiz. Keşke biz sizi görseydik.” (Şemse AKBALIK-Aydınlar İ.Ö.O.-Şanlıurfa) İMO İzmir Şubesi Bülteni - www.imoizmir.org.tr Mayıs 2010 - 152 41 genç-İMO TÜRKİYE’NİN SU POLİTİKALARI Taylan ATASOY Dokuz Eylül Üniversitesi, İnşaat Mühendisliği, 2. Sınıf Öğrencisi Yaşamımızın devamlılığını sağlayabilmek için gereksinimlerimiz vardır. Bunların başında su gelir. Yaşamın temel kaynağı olan suya ihtiyaç hiçbir zaman bitmeyecektir. Kapitalizm temel gereksinimimiz ve hakkımız olan suyu, insanlık için yaşamsal öneme sahip olan suya erişimi bir hak olmaktan çıkarmak istemektedir. Küresel su siyaseti ile su bir piyasa malı olarak değerlendirilmeye/görülmeye başlamıştır. Bu politikanın bir sonucu olarak, küresel su siyasetinde suya erişim, insanlık için küresel bir hak olmaktan çıkıp, küresel bir haksızlığa dönüşmektedir. alanda ne kadar büyük bir kâr potansiyeli olduğu anlaşılabilir. Bu şirketler suyu yaşam için gerekli sosyal bir varlık olarak değil, pazar mekanizmalarıyla yönetilecek ekonomik bir kaynak olarak görmektedirler. Su Hayattır: Su işlerinin, özelleştirmeler ile amacı sadece kâr elde etmek olan şirketlerin eline bırakılması, hem su fiyatlarının asgari ücretle geçinen yurttaşlarımızın aylık gelirinin büyük bir kesimi gasp edilmesine hem de parasını ödeyemeyecek ya da ödemesi mümkün olarak görülmeyen yoksul kesimlere su sağlanma işlerinin aksatılması ya da topyekûn sağlanmamasına kadar gidebilecektir. Dünyadaki pek çok örnekte görüldüğü gibi su hizmetlerinin özelleştirilmesinin toplumsal faydalarından dem vurulmaktadır. Ancak şirketlerin kontrolündeki su yönetiminde kâr maksimizasyonu, toplumsal ve çevreye ilişkin kaygılardan önce gelmektedir. Çok-uluslu şirketlerin pratikleri incelendiğinde ortaya çıkan durum, suyun yerel kullanıcılara maliyetinin artmasına paralel olarak şirket kârlarının artması, yolsuzluk ve rüşvet, su kalitesinde düşüş, kâr güdüsüyle kaynakların sömürülmesi ve yurttaş katılımının sınırlanmasıdır. Kişi başına yılda 10.000 m³’ten fazla su düşen ülkeler su zengini sayılmaktadır. Ülkemizde kişi başına düşen su miktarı yıllık 1 500 – 1 735 m³ civarındadır. Bu bakımdan bakıldığında ülkemiz su zengini değil, ancak kendi kendisine yeten bir ülke konumundadır. Suyun bölgesel dağılımdaki farkları, kişi başına düşen su miktarlarını da değiştirmektedir. Plansız kentleşme ve göçler belli bölgelerdeki su streslerini daha da artırmaktadır. Bu nedenle, su streslerinin oluşmaması ya da şiddetinin artırılmaması için bütünsel bir politikadan söz etmek gerekir. Bu politika, kentleşme, sanayi, tarım, ormancılık, ulaşım, eğitim gibi bütün alanları ilgilendirmektedir. Dünya genelinde sağlıklı suya erişen nüfusun toplam nüfusa oranı %82’dir. Sanayileşmiş ülkelerde bu oran %99, gelişmekte olan ülkelerde %66, Afrika’da %38, Asya ve Pasifik’te %63, Latin Amerika - Karayipler ile Kuzey Afrika ve Orta Doğu’da %77, Türkiye’de ise %93’tür. Türkiye’de bu oran her geçen gün azalmakta, sağlıklı suya erişim bedeli ise gün geçtikçe artmaktadır. Tüm dünya ülkelerinde sular neredeyse tümüyle kamu mülkiyetindedir; su kaynakları kamu kurumları tarafından yönetilmektedir. Günümüzde su hizmetinin Asya ülkelerinde %99’u, Afrika’da %97’si, Orta ve Doğu Avrupa ile Güney Amerika’da %96’sı, Kuzey Amerika’da %95’i, Batı Avrupa ülkelerinde %80’i kamu kurumları tarafından yürütülmektedir. Dünya genelinde özel su piyasası son derece dardır. Bir başka deyişle insanların çok küçük bir bölümü su hizmetini özel şirketlerden almaktadır. Dünya nüfusunun henüz %5’inin suyunu uluslararası şirketlerden aldığı ve su satışlarından elde edilen gelirin şimdiden petrol gelirlerinin yarısına ulaştığı görüldüğünde, bu 42 Mayıs 2010 - 152 KENTSEL SU HİZMETLERİNDEN ÖZELLEŞTİRME ÖRNEKLERİ Birçok şehrimizin su işletmeciliği ise ihale sürecindedir. Su işletmeciliği çoğu yerde kısmi olarak özelleştirilmiştir. Bu özelleştirme sayaç okuma, istasyon bakımı gibi çeşitli parça işlerin ihale edilmesi şeklinde yapılmaktadır. Dünyada Bolivya’da olan ve tarihe Cochobamba Su Savaşı olarak geçen olay çok önemli bir göstergedir. Bolivya’nın Cochabamba Belediye Başkanı, Amerikan şirketi Bechtel’in yan kuruluşu Aguas del Tunari şirketler birliği ile 40 yıllık su imtiyaz sözleşmesi imzalayarak birliğe şebeke işletme hakkı verilmiştir. Şirket su fiyatlarını %200 oranında artırmış, su faturalarını ödeyemeyen halk bunun üzerine bahçelerine kuyu açarak ya da yağmur suyu toplayarak, suyunu kendisi sağlamaya çalışmıştır. Fakat şirket, imtiyaz sözleşmesine dayanarak halkın kendi çabalarıyla elde ettiği suyun dahi ücretini almak için tahsilât memurları göndermiştir. %400’lere varan fiyat artışları ve şirketin kâr hırsıyla yağmur suyunu bile fatura etme talebi karşısında halk ayaklanmış, mücadeleler sırasında polisin açtığı ateş sonucu yaşanan ölüm toplumsal başkaldırıyı tetiklemiş, yapılan su savaşı ile Suez Bolivya’yı terk etmek zorunda kalmıştır. genç-İMO TÜRKİYE SU KAYNAKLARI ve KULLANIMI Türkiye Suları Yılda ortalama 501 milyar m³ olarak düşen yağışın %37’lik kısmı akışa geçmektedir. Akışa geçen 186 milyar m³’ün 95 milyar m³’ü ekonomik olarak kullanılabilir durumdadır. Yer yüzeyine düşen ortalama 630–643 mm yağışın yenilenebilir su potansiyeli 234 milyar m³ olup, bunun 41 milyar m³’ü yüzey sularından oluşmaktadır. Teknik ve ekonomik anlamda kullanılabilir yerüstü ve yeraltı suyu miktarı, yurt içindeki akarsulardan 95 milyar m³, komşu ülkelerden yurdumuza gelen akarsulardan 3 milyar m³ olmak üzere yılda ortalama toplam 98 milyar m³ yerüstü ve 12 milyar m³ yeraltı suyu olmak üzere toplam 110 milyar m³ ‘tür. DSİ’nin 2005 yılı verilerine göre, ülkemizin tüketilebilir yüzey ve yeraltı suyu potansiyeli miktarı, 98 milyar m³ yerüstü ve 14 milyar m³ yeraltı suyu olmak üzere toplam 112 milyar m³/yıl olarak belirtilmektedir. Bu miktarın bölgesel ve mevsimsel dağılımındaki dengesizlik önemli bir sorundur. Bu suyun % 35’i çeşitli amaçlara yönelik olarak kullanıma sunulmuş, kalan % 65’i ise halen kullanılmamaktadır. Su zengini olmayan ülkemizde kişi başına düşen yenilenebilir su potansiyeli, 2000 yılında belirlenen nüfusumuz göz önüne alındığında yaklaşık 3500 m³’dür. Dünya ortalaması olan 7600 m³’ün yaklaşık yarısına karşılık gelen bu değer nedeniyle ülkemiz, su fakiri olmamakla birlikte, su kısıtları bulunan ülkeler arasında sayılmaktadır. Kişi başına düşen teknik ve ekonomik olarak kullanılabilir yıllık su miktarı 1500 – 1735 m³ civarındadır ve ülkemiz su azlığı yaşayan bir ülke konumundadır. TÜİK’in tahminlerine göre 2030 yılına kadar ülkemiz nüfusunun 100 milyona ulaşması durumunda, kişi başına kullanılabilir su miktarı 1000 m³’e düşecektir. Yüzeysel suların kaynağı olan havzaların korunması geliştirilmesi her geçen gün daha da önem kazanmışken ülkemizde bu uygulamaların tam tersi işlemlerin yapıldığını görebilmek mümkündür. Yüzey sularının havza bazında planlanması konusunda yetkili olan kurum DSİ’dir. Ancak uygulanan politikalar nedeniyle DSİ bu konudaki görevini yerine getiremez hale gelmiş ya da yasal görevini yerine getirmesi engellenmiştir. Bu durum da çok uluslu şirketlerin işine yaramaktadır. Yeraltı suları stratejik açıdan da çok büyük bir önem taşımaktadır. Çünkü yeraltı su kaynakları çevresel bozulmalardan en az etkilenen su kaynağı olması nedeniyle, bir ülkede öncelikle tercih edilen kaynak olmamaları gerekir. Yeraltı suları kurak mevsimlerde ve doğal afet zamanlarında kullanılabilecek kaynaklardır. Bu bakımdan yeraltı su kaynaklarının korunma ve işletilmesinde teknik kurallara uyum çok önemlidir. Genel anlamıyla, rezervlerini eksiltmemek ulusal politika haline getirilmelidir. Su yaşamın vazgeçilmezi olmasının yanı sıra sektörler içerisinde petrol piyasasından sonra en büyük paya sahiptir. Aynı zamanda bu sektörde her şey daha yenidir ve sürekli de büyümektedir. Kapitalizm açısından gelişmeye açıktır. Özel sektörün kamu sektörünün yerini alması, kamu iktisadi teşekküllerinin özel sektöre devredilmesi gibi uygulamalar uluslararası politikaların bir sonucudur. Uluslararası şirketler kendi istemlerini hayata geçirmek için uluslararası kuruluşları kullanmaktadırlar. Unutulmamalıdır ki evlerimizde musluktan akan suyu içemeyip damacanaların evlerimize girmesi kapitalist politikaların bir sonucudur. Kaynak: Küresel Su Politikaları ve Türkiye ( TMMOB SU RAPORU ) NEVRUZ NE OLA Kİ? Ali KURT Celal Bayar Üniversitesi, İnşaat Mühendisliği 4. Sınıf Öğrencisi Belleğim kayda başladığından –yani aklım ermeye başladığından- beri her kış bitişi bahar geliyor diye sevinirken ben; etrafta insanlar güzelleşmeye, tebessümler yaygınlaşmaya başlayınca hep enteresan bir şeyler olup bitiyordu bizim memlekette. Biz de ilk öğrenmelerimize büyüklerimize sorarak başladık elbette. “Ne oluyor yahu? Neden oluyor bunlar?” sorularıma aldığım cevap “Nevruz” oluyordu. Newroz diyen de vardı. Ama bu basit cevap yeterli tatmini oluşturmuyordu elbette. Biraz daha gördüklerimi anlamaya başlayınca manası “yeni gün” olan bu zaman diliminin (adının aksine) her yıl tekerrür içinde olduğu bir çirkinlikler bütünü olduğunu anlamak için deha olmaya gerek yoktu. İMO İzmir Şubesi Bülteni - www.imoizmir.org.tr Bahar bayramı diyorlar adına; tabiat anaya teşekkür diyorlardı ama benim gördüğüm insanlar, annesinin kendisine uzattığı yemeği vurarak yere düşüren, ziyan eden bir kısmı esmer tenli, bir kısmı lacivert kıyafetli bir avuç öfkebaz insandı. Görmek, sormak, duymak yetmeyince okumaya başladık elbette. Kavga daha isimde başlıyordu. “Nevruzdur onun adı efendiler, nevruzdur!” diye bağıranlar da vardı, “Dayatamazsınız, newrozdur o newroz.” diye bağnaz bir inatla kulaklarını kapatıp sadece kendi düşündüğünü haykıranlar da… Benimse anlayabildiğim yegane maksadı inatlaşmak Mayıs 2010 - 152 43 genç-İMO olan bir kavgaydı bu. Orhan Veli’yi mahveden bu havalar; Yahya Kemal’in hüzünden kurtulmak için beklediği bu mevsim, yurdumu tabiatın verdiklerine kurban istermişçesine her yıl kan dökmeye zorluyordu. Kanı alınamayanların göz yaşları vardı nasılsa. Ben de bahar gelince aklının iplerin birazcık gevşeten, Kordon sohbetlerine başlamak için kışın hemen geçivermesini bekleyen bir genç olarak bu mevzunun aslını astarını anlamaya karar verdim ve fark ettim ki bu konuda meselenin özünü, aslını anlamak isteyenler kaynak sıkıntısı çekmeyeceklerdir. Kelimeden başlayacak olursak bu bültenin basıldığı dil olan Türkçedeki karşılığı Nevruzdur. Yani dilimize böyle yerleşmiştir zira Nevruz Farsça bir kelimedir. Şu an dünyada bilinen ve günün taşıdığı anlamı karşılayan diğer kelimeler ve kelimelerin ulusları ise şunlardır; -Azeriler: Novruz -Kırım Türkleri: Navrez -Harezmiler: Navrasji -Kürtler: Newroz -Kırgızlar: Noorus -Tacikler: Gülnavrıs -Batı Trakya Türkleri: Mevris Bunların yanı sıra Altay Türkleri, Balkan Türkleri, Gagauzlar, Kıbrıs Türkleri, Özbekler, Suriye Türkmenleri de zaman içinde kendi kültürel özellikleri doğrultusunda bu günü yorumlamış bulunmakta ve kutlamaktadırlar. Bu güzel günün ortaya çıkışı mevcut kaynakların büyük bir çoğunluğunda İran kültürüne dayandırılır ve elbette bu denli eski bir gelenek efsanelerle bezenmiştir; İran kaynaklarına göre baharın gelişi ile ışıkları canlanmış olan güneş Cem Sultan’ın ihtişamlı tacı ve kaftanını parıldatarak etrafa ışıklar saçılmasına sebep olmuş, bahar ile doğanın canlanışı bu olay ile birlikte insanlarda bir ferahlık, mutluluk yaratmıştır. O yüzden de bu “Yeni Gün” hem yılın başlangıcı kabul edilmiş hem de hükümdarın cömertliğini gösterdiği coşku ve eğlence dolu bir doğaya şükran bayramı halini almıştır. Nevruz, adının geçtiği, kutlandığı önemsendiği her topluma bir efsane yahut destan ile girmiştir; Türklerde Ergenekon’dan kurtuluş gününün 21 Mart olduğuna inanılmıştır. Kürtlerde ise Demirci Kawa (Gave) efsanesi ile başladığına inanılır. Bu efsane de oğullarını kötü hükümdar Dahhak’ın omuzlarından çıkan yılanlara kurban vermek zorunda kalan Demirci Kawa’nın krala isyanında zafere ulaştığı gün olarak kabul edilir. Uygur Türkleri ise baharla birlikte gençleri yanına alan Kaşgarlı Mahmut’un, yeşermiş bir çayırda, bir pınarda onlara şiirler, beyitler öğrettiğine inanırlar. Babil mitolojisinde ise Tanrı Marduk ejder Tiamat’ı yenip onun bedeninden yeri ve göğü bugün yaratmıştır. Türkler’in bir kısmı her ne kadar Müslüman olunca nevruz geleneklerinden uzaklaşmış da olsa İslam dininde de 21 Mart’a bir çok manalar yüklenmiştir; Hz. 44 Mayıs 2010 - 152 Adem’in çamurunun karıldığı gün, yasak meyveyi yedikleri için Hz. Havva ile cennetten kovulduklar gün, tövbelerinin kabulü neticesinde Arafat Dağı’nda kavuştukları gün, Hz. Nuh’un büyük tufandan sonra Ağrı Dağı’na ayak bastığı gün, bir yunus tarafından yutulan Hz. Yunus’un karaya bırakıldığı gün, Hz. Yusuf’un bir bezirgan tarafından atıldığı kuyudan kurtulduğu gün, Hz. Musa’nın Kızıldeniz’i asası ile yarıp geçtiği gün, Hz. Ali’nin doğduğu ve Hz. Fatıma ile evlendiği gündür Nevruz. Etkin olduğu tüm coğrafyalarda bir çok geleneği, sanat ve edebiyatı etkilemiş olan Nevruz Türk müziğinin de en eski makamlarından birisidir. Yine mevsimsel özelliklerinden ötürü güneşin Koç Burcu’na geçtiği Nevruz bir çok devletin vergi düzenlemeleri ve takvim hesaplarında yıl başı olarak kabul edilmiştir. Ömer Hayyam rasathane çalışmaları neticesinde gündüz ile gecenin eşit olduğu gün olan 21 Mart’ı yılbaşı seçmek için uygun bulmuştur. İnsanlığın manevi dünyasının ilk temasları şüphesiz ki tabiatla olmuş ve medeniyetler geliştikçe zenginleşen kültürel mirasların temelinde hep doğa merkezli alt yapılar oluşmuştur. Bir çok medeniyet -Nevruzun da olduğu gibi- bahar kaynaklı özel günler, bayramlar oluşturmuştur. İbraniler, Eski Mısırlılar, Araplar ve Mezapotamya’da yaşamış tüm uygarlıklar bahara ve onun getirdiği coşkuya kayıtsız kalamamıştır. Bugün Anadolu Türkleri bu gelenekten uzaklaşmış ve günümüz Türkiye’sinde Nevruz, Kürt bayramı olarak algılanır hale gelmiştir. Ortadoğu halklarının en eski ve yaygın geleneği olan Demirci Kawa Efsanesi sırf politik amaçlı çıkarlarla “isyan” ana fikrine oturtularak halklar ve kültürler arası ayrıma, hatta çoğu zaman kanlı kavgalara dönüştürülmektedir. Bundan daha acısı da, bu kavganın sonuçları, mağduriyet edebiyatıyla da bütünleşerek, “Nevruz değil Newroz!”, “İnadına Newroz!” gibi söylemlerle yeni bir uzlaşmaz, ayrılıkçı kavganın nedeni yaratılmaktadır. Bugün aydın addedilen kesim de derinliksiz tespitlerle bolca ayrılıkçı beyanatlarda bulunmaktadır maalesef. “Hangisi peki?” diye sorulacak olsa benim cevabım “ikisi de” olacaktır. Çünkü ben tüm kimliklerimden önce insan olduğum için, hayatımı tabiat ile uyum içinde geçirmek erdemine ulaşmaya çabalamakta olduğum için, bu bayramı insanın tabiat anaya teşekkürü olarak gördüğüm için, hepsinden önemlisi de halayı ne kadar seviyorsam zeybeği de o kadar benimsediğim için, horonda ne kadar coşkulanıyorsam, oyun havalarında da o kadar neşelendiğim için ikisi de benim. Şükürler olsun ki Nevruz gibi bir bayramı bahar sevincinden öte göremeyecek kadar olaylara kötümser bakamıyorum. Şükürler olsun ki Nevruz-Newroz kavgasına dahil olmadan ikisini de benimseyerek, ikisinin de anlamını bilerek, ikisini de aynı insani coşkuyla karşılayabiliyorum. Darısı uçurumun üstündeki tomrukta kafa kafaya duran iki inatçı keçinin başına… Kültür ve Sanat İnş. Müh. Alim ŞADAN BETONARME YÜZEYSEL TEMELLER DEPREMDE ÇÖKMEYEN BİNA Antonio Trupia/ Ahmet Saygun Ergin Atımtay Teknik Yayınevi Nobel Yayın Dağıtım İnşaat mühendisliği öğrencileri ve genç proje mühendisleri için yazılmış bu kitapta; yüzeysel temellerde zemin gerilmelerinin bulunması, kesit tahkiklerinin yapılması ve donatıların düzenlenmesi ile ilgili hesap ve konstrüksiyon esasları detaylı olarak ve sayısal örnekler verilerek açıklanmıştır. Sırası ile duvaraltı temelleri, tekil temeller, elastik zemine oturan sürekli temeller ile kirişsiz ve kirişli radye temellerin yaklaşık ve kesin hesap yöntemlerinin ayrı ayrı incelendiği kitabın son bölümünde; yarı sonsuz elastik ortam ve iki parametreli zemin kabullerine dayanan kesin hesap yöntemleri irdelenmiştir. Kitap sekiz bölümden oluşmaktadır. 1-Genel esaslar ve temel hesaplarında kullanılacak yükler 2-Duvar altı temeller. 3-Tekil Temeller 4-Kenar Temeller 5-Bir Doğrultuda sürekli Temeller 6-İki Doğrultuda Sürekli Temeller 7-Radye Temeller 8-Temel Zemini Davranışını Gerçeğe Daha Yakın İdealize Eden Hesap Yöntemleri İMO İzmir Şubesi Bülteni - www.imoizmir.org.tr Deprem olunca muazzam büyüklükte bir enerji açığa çıkmaktadır. Her bina taşıyıcı sisteminin özelliklerine göre bu derem enerjisinden payını alır. Önemli olan,binaya intikal eden bu deprem enerjisini,bina içinde tüketecek ve enerji dengesini sağlayacak şekilde binaların dizayn edilmesi ve yapılmasını sağlamaktır. Bu konudaki temel kavramlar ve prensipleri anlamak gereklidir. Kitap onbir bölümden oluşmaktadır: 1-Deprem deyince 2-Deprem Gerçekleri 3-Depreme Maruz yapının Davranışı 4-Doğal Periyoda Mühendisçe Bakış 5-Depremin Yapıları Etkilemesi 6-Yapılar Çok Büyük Deprem Kuvvetleri İle Nasıl Başa Çıkar 7-Deprem Güvenli Yapı Nedir 8-Betonarme Nasıl Enerji Tüketir 9-Türkiye’de Yapılar Nasıl Enerji Tüketiyor 10-Deprem Dersleri: Yapıya Ayakta Kalmasını Öğretmek 11-Çerçeveli Ve Perdeli-Çerçeveli Binalar: Ötelenme Hesabı ve Perde Tasarım Büyüklükleri Mayıs 2010 - 152 45 Kültür ve Sanat 27 Mayıs 1960 Cumhuriyet tarihinin ilk askeri müdahalesi gerçekleştirildi.1950 yılında yaklaşık 27 yıllık CHP iktidarını seçimde yenilgiye uğratan Demokrat Parti, iktidarının 10. Yılında bir askeri müdahale sonucu yıkıldı. Demokrat Parti’nin kurulma sürecinin başlaması, CHP iktidarının 1945 yılında ‘Çiftçiyi Topraklandırma Kanunu’nun’ görüşmeleri sırasında oldu. Kendiside bir toprak ağası olan Adnan Menderes ve bazı milletvekilleri bu yasaya itirazları, Demokrat Parti’nin temelini oluşturdu. Demokrat Parti 1950 seçimlerinde %53 oyla meclisteki toplam 487 sandalyeden 408’ini kazanmıştı. Aynı seçimde CHP %40 oy almasına rağmen sadece 69 milletvekili çıkarabildi. O zamanki seçim sisteminin yanlışlığı bu sonucu doğuruyordu. DP’nin girdiği diğer genel seçimlerde de bu yanlış seçim sisteminin sonuçları açık bir şekilde görülmekteydi. DP iktidara geldikten sonra hızlı bir şekilde; ezanın Arapça okunması, yabancı sermaye yatırımlarını teşvik kanunu, isteğe bağlı din derslerinin zorunlu olması, Arapça resmi kurum ve kuruluş adlarının geri getirilmesi ve radyo programlarında dini yayın yasağının kaldırılması yasalarını çıkardı. Yine DP iktidarının ilk dönemlerinde, Türkiye Kore Savaşına asker göndermesinin bedeli olarak NATO’ya alındı. Bu dönemde Türk askeri’nin Kore’de yaşadığı sıkıntılar, pek çok yerde ABD askerleri tarafından yalnız bırakılmasının basında dillendirilmesine izin verilmedi. Sadece yıllar sonra komuta kademesinde yer alan kişilerle yapılan röportajlarda bu konular dile getirildi. Günümüzde bile bu konu hakkındaki gerçekler pek az kişi tarafından bilinmektedir. DP iktidarının ilk 3 yılında, yabancı sermaye girişi ve ABD yardımları ile sağlanan büyüme, daha sonra terse dönmeye başladı. Bu da basına, CHP’ye ve diğer muhaliflere karşı provakasyon ve saldırıların peşi sıra gelmesine neden oldu. Aynı dönemde yaşanan 6-7 Eylül 1955 olayları sonucunda hiçbir alakaları olmamalarına rağmen Mülkiye’nin öğretim üyeleri ve Aziz Nesin gibi aydınlar bu olaylardan sorumlu tutularak içeri atıldı. Ünlü komünist tevkifatı bu dönemde gerçekleştirildi. 1954 seçimlerinde DP’ye oy vermeyen Kırşehir ilçe haline getirildi. CHP’ye oy veren Adıyaman ilçesi Malatya’dan çıkarıldı. CHP genel sekreteri Kasım Gülek’in hava karardıktan sonra, esnafla tokalaşması hal hatır sorması miting kapsamında değerlendirilerek tutuklandı. DP’nin askerle olan ilişkisi ise bütünüyle Adnan Menderes’in bir öngörüsüne dayanıyordu. Bu öngörü de eğer generallerin gönlünü hoş tutarsa hükümete karşı bir askeri müdahale olmayacağı temeline dayanıyordu. Fakat bu öngörü tutmadı. Adları bir pastaneye 46 Mayıs 2010 - 152 gittiğinde limonatadan başka bir şey içemedikleri için ‘Limonatacıya’ çıkan genç subaylar, kendilerini gün geçtikçe öğrenci hareketliliğine ve aydın muhalefetine daha yakın hissediyorlardı. Bu küçük burjuva radikalizminin izleri, 1961 anayasasına kadar taşınacaktı. 27 Mayıs 1960’a doğru gelişen süreçte, birkaç önemli kırılma noktası yaşandı. Bunlardan en çok bilenenleri ‘Vatan Cephesi’ ve ‘Tahkikat Komisyonu’ oldu. DP iktidarı, Vatan Cephesi ile CHP’nin yarattığı ikilik ortamına karşı bir saflaştırma amacında olduğunu belirtiyordu. DP’nin il, ilçe, bucak ve gençlik örgütü üyelerinin ortak çalışmasıyla kurulan Vatan Cephesine katılanların isimleri her gün radyodan ve hoparlörlerden halka duyuruluyordu. 26 Nisan 1960’ta Tahkikat Komisyonu Kanunu Meclis’e geldi. Komisyonun amacı, ‘yıkıcı, gayrimeşru ve kanundışı’ faaliyetleri inceleyerek Meclise bildirmekti. İsmet İnönü’nün o dönemde söylediği en ünlü sözlerden ikincisini bu komisyon için olandı: ‘Şartlar tamam olduğu zaman ihtilal meşru bir haktır; bu tedbire teşebbüs eden baskıcı tertipçileri zannediyorlar ki Türk Milletinin Kore Milleti kadar haysiyeti yoktur. (O sırada Güney Kore’de baskıcı bir yönetim öğrenci gösterileri sonucu yıkılmıştır.)’ Bu komisyon ilk iş olarak Meclis görüşmelerinin yayınlanmasını yasakladı. Bundan sonra CHP’lilerin konuşmaları basına yansımadan teksir edilmiş olarak elden ele dolaştı. Basın üzerindeki baskının arttığı, gazete ve dergilerin kapatıldığı, ünlü gazetecilerin hapsedildiği bu dönem tamamen karanlık bir dönemdi. Yine bu dönem içersinde Adnan Menderes(in meclis kürsüsünden ‘seçimleri biz ne zaman istersek o zaman yaparız’ sözüne İsmet İnönü’nün verdiği cevap o dönem söylediği en ünlü söz oldu: ‘Sizi o kadar feci bir akıbet beklemektedir ki ondan sonra sizi ben bile kurtaramayacağım.’ Oluşan bu anti-demokratik ortam dolayısıyla, kamuoyunun önemli bir kısmı ve öğrenciler hükümete cephe almıştı. 28 Nisan’da İstanbul’da öğrenci olayları başladı. Bu olaylar sırasında Turan Emeksiz ve Nedim Özpolat isimli öğrenciler polis tarafından vurularak öldürüldü. Bu dönemde iktidara yakın bir hukuk profesörü olan Ali Fuat Başgil, hükümetin istifa etmesini ve Anayasa’ya aykırı olan Tahkikat komisyonu kanununun meclise geri gönderilmesini istediğinde, Menderes ve Bayar’ın verdiği yanıt ‘Biz Ankara ve İstanbul’un iki meydanında mı yıkılacağız? Bu meydanların karşısında tüm memleket var’ oldu. Üniversite öğrencilerinin Ankara Kızılay meydanında düzenlediği ünlü ‘555K’ eylemi ve 21 Mayıs’ta harbiye öğrencilerinin Ankara’da yaptığı sessiz yürüyüş ihtilalin yakın olduğunu gösteriyordu. Nitekim bu alametler boşa çıkmadı. 27 Mayıs 1960’ta çoğunluğu genç subaylardan oluşan Milli Birlik Komitesi iktidara el koydu. Kültür ve Sanat ĞQă0K7XāUXO%$Ă7$1 )ÖNUDODU 1H%LOL\RU" !" #$ 6DIDUL !$ !! $ 3444 #' ! . # #5 # ! . $ % &' () ! * + ' ! ,# !% (# #!. ! !% . * &' ## (# #' ! !/ . % ( 0 # !! % ## . ' 0 # !! &' ''!!%#! 1 !02 ! .HGLOHULQVÖUUÖ %$,) . 0 , ( !' + . ## #### 0! &')(!(.###' #!&' !! $ 3444 #''.0 ' '!. . ' # ! ####' $# ## %$,) !, )( ! ( . ! + ' ##( !İMO İzmir Şubesi Bülteni - www.imoizmir.org.tr Mayıs 2010 - 152 47 Oyun İnş. Müh. Ali İhsan ARGIT KARE BULMACA 1 2 3 4 5 6 7 8 9 SUDOKU (Kolay) 6 10 1 2 3 2 4 3 7 1 1 3 7 5 9 6 5 2 4 2 8 3 1 4 2 7 6 8 4 4 4 9 3 6 7 9 1 6 7 9 3 5 5 6 8 9 10 SUDOKU ( orta ) 3 1– 2– – 3–!"#$– %#$&'*– +$ &&4–,–- ,5 –!./+0'–1 2 ,6– 3+.+–!4,7– -&$ – 5 8–6 –/ –6+,9–+ $ – 7 &'& #'& &$,& , 10– . $+$ –%#668 1–.2–9:+#$&– 3– 3+ , – 2 &–!&&+'+ $ '4–13+'–.+5– %&&& ,–%'+$ $ $ &'& ,' 6– ;:–%','+7–2+4,– .8–.,'+ $ ''&–' –!,9– . – . 10– 9, ,$–9+$ &&,#$& 48 Mayıs 2010 - 152 4 6 8 5 4 2 2 1 9 7 7 3 2 8 5 9 1 1 4 2 5 3 7 3 6 7 6 6 2 SUDOKU ( zor ) 2 3 8 6 8 3 6 5 9 2 1 9 7 3 1 9 5 4 7 6 8 5 7 1 6 3 Çözümleri Sayfa 35’de