Avrasya Hospital Sa€l›k Dergisi Diyabet Özel Sayısı Y›l: 15

advertisement
Avrasya Hospital Sa€l›k Dergisi Diyabet Özel Sayısı
Y›l: 15 - Say›: 55 -
www.avrasyahospital.com
BÖLÜMLERİMİZ
TEŞHİS VE TEDAVİ ÜNİTELERİMİZ
HASTANEMİZİ FARKLI KILAN ÖZELLİKLER
Temelden itibaren hastane olarak projelendirilip, inşa edilen ülkemizin ender
özel hastanelerinden biridir. Avrasya Hospital; 51 yoğun bakım olmak üzere
135 nitelikli hasta yataklarına sahiptir.
6 adet üstün teknolojik donanımlı ameli-
yathane, 3 doğumhane, 3 küçük cerrahi
müdahale odası mevcuttur. Yenidoğan
Yoğun Bakım Ünitesi, Koroner Yoğun
Bakım Ünitesi, KVC Yoğun Bakım Ünitesi,
Cerrahi ve Dahili Yoğun Bakım Üniteleri,
Onkoloji Merkezi (Radyasyon Onkolojisi,
Medikal Onkoloji Ünitesi) bulunmaktadır.
50 adet modern poliklinik odası, yüksek
teknolojisi ve deneyimli kadrosu, 4200
m2’lik kapalı, 1000 m2’lik açık otoparkı
ile 7 gün 24 saat hizmet veren bir sağlık
kuruluşudur.
BÖLÜMLERİMİZ
• 24 Saat Acil Hizmet
• Genel Cerrahi
• Onkoloji
• Kad›n Hastal›klar› ve Do€um
• Çocuk Sa€l›€› ve Hastal›klar›
• ‹ç Hastal›klar› • Kulak Burun ve Bo€az
• Nöroloji
• Beyin, Omurilik ve Sinir
Cerrahisi (Nöroflirurji)
• Gö€üs Hastal›klar›
• Gö€üs Cerrahisi
• Kardiyoloji
• Kalp ve Damar Cerrahisi
• Göz Hastal›klar›
• Difl Sa€l›€›
• Ortopedi ve Travmatoloji
• Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon
• Üroloji • Estetik-Plastik Cerrahisi
• El ve Mikro Cerrahi
• Psikiyatri
• Cilt Hastal›klar› • Beslenme ve Diyet
• Eriflkin Yo€un Bak›m
• Koroner Yo€un Bak›m
• Yeni Do€an Yo€un Bak›m
TEŞHİS VE TEDAVİ ÜNİTELERİ
Onkoloji Merkezi
Kanser Teflhis ve Tedavisi
Radyasyon Onkolojisi
Kemoterapi
Ifl›n Tedavisi
Lineer Akseleratör (Linak)
Kobalt Ayg›t›
Simülatör
Üç Boyutlu (3D) Tedavi Planlama
Onkoloji Yo€un Bak›m›
Genel Cerrahi
Acil Cerrahi
Kanser Cerrahisi
Endoskopik Cerrahi
Sünnet
Endoskopi Ünitesi
Gastroskopi
Duodenoskopi
E.R.C.P.
Kolonoskopi
Rektoskopi
Gö€üs Hastal›klar›
Bronkoskopi
Transtorasik ‹€ne Aspirasyonu
Plevral Biyopsi
Torasentez
Plörodesiz
Solunum Fonksiyon Testleri
Allerji Testleri
Kardiyoloji
Koroner Anjiyografi
128 Kesit BT Anjiyo
MR Anjiyo
Damarlar›n Doppler Tetkiki
Periferik Anjiyografi
Kalp Anjiyografisi
Balon Anjiyoplasti
Stent Tak›lmas›
ASD
VSD
PDA Kapat›lmas›
Valvüloplasti
DSA ile Damarlar›n Tetkiki
Kal›c› Kalp Pili Tedavisi
Periferik Anjiyografi (Alt-ÜstEkstremite-Karotis-Renal-Beyin
Anjiyografisi)
Ekokardiyografi
Eforlu EKG
EKG
Stres Eko
Holter
Tansiyon Holter
Kardiovasküler Cerrahi
Eriflkin Koroner Arter BYPASS
Kalp Kapak Cerrahisi
Do€ufltan (Konjentinal) Kalp
Hastalıkları Cerrahisi
Büyük Aort Damarı Cerrahisi
Bacak Atardamarları ve Varis
Karotis (fiahdamarı) Ameliyatları
Nöroloji
EEG
A€r› Tedavisi
Göz Ünitesi
FFA (Göz Anjiyosu)
Görme Alan› Belirleme Ünitesi
Argon Laser
Yag Laser
Kontakt Lens
Üroloji
Böbrek Tafl› K›rma Ünitesi
(ESWL)
Pnömatik Tafl K›rma
Sistoskopi
Üreteroskopi
Renoskopi
Sünnet
Dermatoloji (Cildiye)
Laser Uygulama Ünitesi
Kal›c› Epilasyon
Cilt Gençlefltirme
Varis Tedavisi
Elektrokoterizasyon
Krioterapi
Radyoloji
Emar-MR (Manyetik Rezonans)
Multislice Tomografi
128 Kesit Tomografi (Dijital
Anjiyo)
Ultrason
Renkli Doppler
Mamografi
Fluoroskopi
Konvansiyonel Röntgen
Laboratuvar
Biyokimya
CHEK-UP
Mikrobiyoloji
Patoloji Laboratuvar›
Histopatoloji
Sitoloji
Frozen ‹nceleme
Hasta Bafl› Giriflimler
MİSYONUMUZ
VİZYONUMUZ
DEĞERLERİMİZ
Nitelikli uzman kadrolar›m›z ile
bireylerin teflhis, tedavi , bak›m ve
koruyucu sa€l›k hizmetlerini kapsayan
uygulamalar›m›z›, etik de€erlere ba€l›,
hasta haklar›na sayg›l›, dil, din, ›rk ve
cinsiyet ayr›m› gözetmeksizin kaliteli ve
ekonomik olarak sunmakt›r.
Ça€dafl bir yönetim sistemi, t›bbi uygulamalar› ve teknolojisi ile örnek gösterilen,
toplumun beklentileri ile hastalar›m›z›n
tüm sa€l›k gereksinimlerini karfl›layan ve
bu özellikleri ile öncelikle tercih edilen,
güvenilir, standart, kurumsal, sayg›n bir
sa€l›k kuruluflu olmakt›r.
De€iflim ve geliflime aç›kl›k
fiefkat ve güleryüzlülük
Çevreye ve insana sayg›
Tak›m çal›flmas›na olan inanç
Güvenilirlik
HASTANEMİZ SGK, BANKALAR VE ÖZEL SAĞLIK SİGORTALARI İLE ANLAŞMALIDIR.
2
Yön. Kur. Başkanı
Op. Dr. Hüseyin URLU
Hastanemizi
Temelden Yeni
Teknolojilerle
Büyütmeye,
Modernize Etmeye
Devam Ediyoruz...
Yön. Kur. Baflk. Op. Dr. Hüseyin Urlu
Hastanemiz Onkoloji Merkezine 3,5 Milyon Dolarlık yeni Trilogy (Accelerator) cihazı alındı. Avrasya Hospital 1999 yılında açıldığından bu
yana kanser teşhis ve tedavi merkezine sahiptir ve kanserle mücadele
konusunda önemli yatırımları siz hastalarımız için yapmış ve yapmaya
devam etmektedir.
Avrasya Hospital radyoterapi yapılabilen, ruhsatlandırılmış Radyasyon Onkoloji Merkezi olan ilk özel hastanedir.
Yenilenen Linak cihazımızdan sonra Cobalt 60 radyoterapi cihazı sökülerek yerine TRILOGY (Accelerator) radyoterapi cihazı alındı ve montajı yapılıyor. Böylece hastanemizde 2 adet yeni üst düzey Radyoterapi
cihazı oldu. Bu sistem ile tek cihazda, tüm vücut veya baş ve boyun bölgesinde kanser tedavisinde en uygun tedavi şeklini ve tedavileri sağlayacak, hastalarımıza daha hızlı ve konforlu ışın tedavisi imkânı verecektir. Kanser tedavisinde 15 yıllık tecrübemizi ve birikimimizi bu yeni gelen
sistem ile taçlandırarak kanserli hastalarımıza daha etkin ve ulaşılabilir
bir sağlık hizmeti sağlayabileceğiz.
Medikal Onkoloji Bölümü Doç. Dr. Mahmut İlhan önderliğinde ile hizmetini sürdürmektedir.
Patoloji Uzmanı Dr. Nilgün Demirbağ ile Patoloji Laboratuarı açıldığı
günden itibaren Histopatoloji, Sitoloji, Frozen İnceleme ve hasta başı girişimlerde (ameliyat ve endoskopi yapılması anında) cerrahların endoskopistlerin yanında erken ve hızlı teşhis koyabilmektedir.
Radyoloji / Görüntüleme Merkezimizde 3 tecrübeli Radyolog bulunmaktadır. MR (Emar Manyetik Rezonans), Multislice Tomografi, 128 Kesitli Tomografi (Digital Anjiyo yapabilen tümör yazılımı olan) ve yenilenen
Üst Düzey Ultrason cihazları, Renkli Doppler, Mamografi, Fluoroskopi,
Konvansiyonel Röntgen cihazları ile tümör ve kanser teşhisinde önemli
imkanlara sahibiz.
Endoskopik tetkiklerde ise, 4 Uzman kadrosu ile Gastroskopi, Duedenoskopi, E.R.C.P, Kolonoskopi, Rektoskopi yapılmakta Bronkoskopi, Sistoskopi vs. diğer endoskopik işlemleri de aynı anda uygulanabilmektedir.
Ayrıca her çarşamba kanser alanında uzmanlaşmış 12- 15 hekimle
tümör konseyleri yapılmaktadır. Tümör – Kanser konseylerinde Medikal Onkolog, Radyasyon Onkologu, Radyologlar, Klinisyenler, Cerrahlar
bulunarak her hafta birçok hastanın dosyası incelenmekte ve tetkik
ve teşhisleri tamamlanmakta, tedavi planları yapılmaktadır. Konseyde
doktorlar bilgi, deneyim ve tecrübelerini paylaşmakta, konseyden çıkan
sonuçlar hastalarımıza şifa olarak dönmektedir. Kanserin hem erken
teşhisinde hem de erken tedavisinde önemli bir hastaneyiz.
Avrasya Hospital, ‘Hiçbir şey insan ve sağlık kadar önemli değildir’
felsefesiyle, hasta ve çalışan memnuniyeti odaklı, kalite ve işletmede verimlilik politikası ile ilk açıldığı günden bu yana hastalarına ekonomik ve
kaliteli hizmet sunmaktadır. 7 gün 24 saat kesintisiz hizmet vermektedir.
Dergimizin bu sayısında da siz değerli okuyucularımıza ve diyabetli
hastalarımıza “Diyabetle Yaşam” ve diyabetten korunma yolları, teşhis, tedavi aşamaları konularında değerli bilgiler, yeni kurulan TRILOGY
(kanser tedavi cihazının) haberini vermeye çalıştık.
Sağlık ve sevgi sunuyor. Sağlık ve mutluluk diliyoruz.
Kurumlar Vergisi
Dalında 3 Kez
Bronz Madalya
Ekim - Kasım - Aralık, 2014
Sahibi :
Op. Dr. Hüseyin Urlu
Genel Yay›n Yönetmeni:
Op. Dr. Tamer Sözen
Yaz› ‹flleri Müdürü:
Ömer Urlu
Yay›n Koordinatörü:
‹brahim Urlu
Bilgi ‹fllem ve ‹letiflim:
Güner Mollao€lu - Gülay Tunçel
YAYIN KURULU
Uz. Dr. Ahmet Altun
Prof. Dr. Ali Bayram
Op. Dr. Ali Güven Ak›nc›
Doç. Dr. Ali Rıza Cenal
Uz. Dr. Ali Vardar
Op. Dr. Attila Okur
Op. Dr. Arman Çitçi
Uz. Dr. Ayflegül Navdar
Uz. Dr. Banu Altoparlak
Op. Dr. Bülent Öztürk
Uz. Dr. Celal Gölgeci
Op. Dr. Coşkun Görmüş
Doç. Dr. Çetin A. Evliyaoğlu
Uz. Dr. Deniz Yardımcı
Op. Dr. Ebru Topuz
Uz. Dr. Ersin Sar›
Prof. Dr. Esat Akıncı
Dt. Eylem Uslu
Op. Dr. Ferhat O€uz
Op. Dr. Fuat Kurflun
Op. Dr. Galip Arda Pelen
Op. Dr. Gamze Baykan
Uz. Dr. Handan Yaflar
Op. Dr. Hasan Lice
Op. Dr. Hüseyin Urlu
Uz. Dr. Ifl›l Soysal
Op. Dr. ‹stepan Suna
Op. Dr. Kemal Y›ld›r›m
Uz. Dr. Mecdi H. Ergüney
Doç. Dr. Mahmut İlhan
Prof. Dr. Mehmet Meriç
Op. Dr. Mehmet Koç
Uz. Dr. M. Ali Talay
Uz. Dr. Nilgün Demirba€
Dr. Nur Arslan
Op. Dr. Nurcan Dalan
Op. Dr. Özgür Çetiner
Op. Dr. Özgür Odabafl
Op. Dr. Özgür Ortak
Uz. Dr. Suzan Uzan
Uz. Dr. fienay S›ld›r
Op. Dr. Tamer Sözen
Dr. Türkan Kasabal›
Uz. Dr. Türkan Zeybel Uslu
Uz. Dr. Züleyha Ö. Kadehçi
Baflhemflire: Gülay Aziret
YAYIN DANIfiMA KURULU
Prof. Dr. Ayan Gülgönen - Prof. Dr. Bülent Ergun
Prof. Dr.Lemi ‹brahimo€lu - Prof. Dr. Rafet Yi€itbafl›
Prof. Dr. Türker Özkan - Prof. Dr. Hasan Serdaro€lu
Prof.Dr. Kürflat Bozkurt - Op. Dr. Halil Önsoy
Op. Dr. Halil Toplamao€lu
‹LET‹fi‹M:
Befltelsiz Mahallesi Seyit Nizam Caddesi 101. Sk. No:107
Zeytinburnu - ‹stanbul
Tel:(0212) 665 50 50 (pbx) Fax: (0212) 665 50 60
www.avrasyahospital.com.tr - info@avrasyahospital.com.tr
Grafik, Tasarım ve Baskı:
Litros Yolu Fatih Sanayi Sitesi No: 129-130
Topkap›-‹stanbul Tel: (0212) 565 21 12 - 544 16 83
E-mail: martiiletisim@yahoo.com
3
AVRASYA HOSPITAL
HABERLER
DİYABETLİLER DERNEĞİ Üyelerini
Yat Gezisinde Ağırladık...
Doğru sonuçlar ve doğru tedaviler için sürekli takip içerisinde olmak, sürekli besin değerlerini dikkate almak şart.
M
isafirlerimiz şeker hastalığı ile tanışma hikayelerini
Avrasya Hospital İç Hastalıkları Uzmanı Dr. Mecdi Ergüney hocamızla paylaşarak detaylı bilgiler
aldılar. Etkinlikte Diyabetliler ve Engelliler Derneği Başkanı
Adnan Saygılı, Özel Diyabetliler grubu Başkanı Seyit Serhat
Mamaç, Diyabet Sofrası İnternet Yöneticisi Turgay Altıncı,
Trimpeks ürün müdürü Aslı Derya Gülmüş, Diyabet hastaları
ve yerel basından İstanbultimes ekibi hazır bulundu.
Etkinlikte konuşan İç Hastalıkları Uzmanı Dr. Mecdi Ergüney
“Diyabetle barışık bir hayat şarttır.” dedi.
4
Dr. Ergüney “Aile içerisinde yer alan kalıtsal getiriler sonucunda ya da başka etkenlerden dolayı kişi diyabete yakalanabilir. Bu gibi durumlarda bu hastalık ile ömür boyu yaşamayı
öğrenmek şart. Bu yüzden kesinlikle doktor tarafından sunulan önerilere kulak vermek gerekli. Ayrıca en çok dikkat isteyen şeylerin başında kişinin beslenmesi geliyor. Yeme içme
yönünden kişi ne tükettiğine, ne kadar tükettiğine dikkat etmek zorunda. Doğru sonuçlar ve doğru tedaviler için sürekli
takip içerisinde olmak, sürekli besin değerlerini dikkate almak
şart. Ancak bu sayede bir hayat boyunca bu hastalık ile birlikte
yaşayabilirsiniz. Doğru sonuçlar için sıkı bir takip ve düzenli
beslenme şarttır” dedi.
AVRASYA HOSPITAL
HABERLER
KANSER TEDAVİSİNDE İLERİ TEKNOLOJİ
TRILOGY CİHAZI ÇOK YAKINDA HİZMETİNİZDE...
TRILOGY TEKNOLOJİSİ;
• YOĞUNLUK AYARLI TEDAVİ
• ARK TEDAVİSİ
• STEREOTAKSİK RADYOTERAPİ/RADYOCERRAHİ
• IGRT (GÖRÜNTÜ KILAVUZLUĞUNDA RADYOTERAPİ)
özellikleri tek cihazda toplanmıştır...
Y
enilenen Linak cihazımızdan sonra Cobalt 60 radyoterapi cihazı sökülerek yerine TRILOGY (Accelerator)
radyoterapi cihazı alındı ve montajı yapılıyor. Böylece
hastanemizde 2 adet yeni üst düzey Radyoterapi cihazı oldu. Bu
sistem ile tek cihazda, tüm vücut veya baş ve boyun bölgesinde
kanser tedavisinde en uygun tedavi şeklini ve tedavileri sağlayacak, hastalarımıza daha hızlı ve konforlu ışın tedavisi imkânı
verecektir. Kanser tedavisinde 15 yıllık tecrübemizi ve birikimimizi bu yeni gelen sistem ile taçlandırarak kanserli hastalarımıza
daha etkin ve ulaşılabilir bir sağlık hizmeti sağlayabileceğiz.
YEREL BASIN AVRASYA HOSPİTALE TAM NOT VERDİ.
Yerel basın ekibi hastanemizi ziyaret ederek, hastanemiz hakkında detaylı bilgiler aldılar.
AVRASYA HOSPITAL’İ FARKLI KILAN
ÖZELLİKLER
T
da
emelden hastane olarak projelendirilip, inşa edilen ve bu özelliğiyle sayılı özel hastaneler arasında yer alan Avrasya Hospital 1999 yılınİstanbul’un Zeytinburnu ilçesinde hizmete girdi.
Tüm hizmetlerinde “hasta ve hasta yakını memnuniyetini” ve
“hasta haklarını” esas alan Avrasya Hospital, “Tüketiciyle Dost
Altın Kalite Ödülü”ne layık görülen ilk özel sağlık kuruluşu
olma özelliğini taşımaktadır. Tüketici dergisi, Tüm Tüketicileri
Koruma Derneği,Uluslararası First Busines dergisi, gibi kuruluşlardan alınmış “Yılın Sağlık Kuruluşu”, “Sağlıkta Yılın Markası”, “Markaları marka yapan altın
adamlar” ödülleri bulunmaktadır.
Kalıcı ve sürdürülebilir bir kalite için, bütün dünyanın kabul
ettiği ISO 9001 Kalite Yönetim
Sistemi’ni 11 yıldır gururla taşıyan
Avrasya Hospital; bu doğrultuda;
idari ve medikal alandaki tüm çalışanlarına yönelik sunduğu eğitimlerle kalitesinin en üst düzeyde devamlılığını amaçlamaktadır.
Avrasya Hospital olarak öncelikli
hedefimiz; halkımızın ve tüm insanlığın sağlık sorunlarına, çağdaş
olanaklarımız ve uzman kadrolarımızla, yerinde, acil, etkin, kaliteli
ve ekonomik çözümler üretmektir.
5
AVRASYA HOSPITAL
HABERLER
DUBAİ’Lİ İŞADAMI NASSER BİN ABDULLATİF ALSERKAL
HASTANEMİZDE TEDAVİ OLDU...
D
ubai’nin tanınmış iş adamlarından Avrasya Hospital’i
tercih edenler arasında. Nasser Bin Aldullatif Alserkal tedavi sonrasında Yönetim Kurulu Başkanı ve
Genel Cerrahi Uzmanı Op. Dr. Hüseyin Urlu, Genel Koordinatör İbrahim Urlu’yu ziyaret ederek teşekkürlerini sundu.
Dubai’li işadamı Avrasya Hospital ailesine “Bütün dünyayı
gezip görme şansı elde ettim. Sağlık sorunlarımda gittiğim
ülkelerde böyle güler yüzlü ekip ve başarılı tedavi süreci
yaşamadım. Tedavi olduğum sürede bana gösterilen ilgi ve
alaka çok mutlu etti. Emeği geçen herkese teşekkür ederim”
dedi. Hastaneyi çok beğendiğini dile de getiren Dubaili iş
adamı Nasser Bin Aldullatif Alserkal yeni kurulan hastane
projesiyle ilgilide detaylı bilgiler alıp birlikte çalışma isteğinde dedi.
Prof. Dr. AYDIN AYAYDIN’dan Avrasya Hospital’e Ziyaret...
İ
stanbul Bakırköy İlçesi Eski Milli Eğitim Müdürü Fevzi Ektiren
Kalp ve Damar Cerrahisi ekibimiz tarafından Bypass ameliyatı
oldu. Başarılı bir operasyon geçiren Ektiren’i, CHP 21. Dönem İstanbul Milletvekili TBMM Medya Sorunlarını Araştırma Komisyonu
Başkanlığı ve Plan Bütçe Komisyonu Üyeliği yapan Prof. Dr. Aydın
Ayaydın, Genel Koordinatörümüz İbrahim Urlu eşliğinde ziyaret etti. Prof. Dr. Ayaydın, ziyaret sonrasında Kardiyoloji Bölüm Başkanı
Prof. Dr. Mehmet Meriç, Kalp ve Cerrahisi Bölüm Başkanı Prof.
Dr. Esat Akıncı, Kalp ve Damar Cerrahisi Uzmanı Doç. Dr. Ali
Rıza Cenal’den bilgi aldı. ARAMIZA YENİ KATILANLAR
6
Uzm. Dyt. Ezgi MUMCU
Diyetisyen
Op. Dr. Orkunt ÖZKAPTAN
Üroloji
Op. Dr. Güzin YILDIRIM
Göz Hastalıkları
Yeditepe
Üniversitesi
‘Beslenme Ve Diyetik
Bölümü’nde lisans eğitimini tamamladı. GATA
(Gülhane Askeri Tıp Akademisi), Haydar Paşa
Numune Hast., İstanbul
Üni. Tıp Fak., Haseki Eğitim Ve Araştırma
Hastanesi... gibi bir çok
hastanede eğitimlerinin
devamını ve stajlarını
başarılı bir şekilde tamamlayarak
‘Uzman
Diyetisyen ‘ ünvanını aldı.
2014 Eylül ayı itibariyle
Avrasya Hospital’de görevini sürdürmektedir.
1979 ‘da Almanya’da
doğdu. 1996 yılına kadar
Almanya’da Yaşayan Özkaptan 1998-2004 yılları
arasında İstanbul Üni.
Tıp Fak. okudu. Daha
sonra Okmeydanı Eğitim
Ve Araş. Hast. Üroloji
Uzm. ihtisas yaptı. 20112013 yılında Kastamonu
Taşköprü Devlet Hast.
mecburi hizmetini tamamladı. 2013-2014 Almanya ‘LAPAROSKOPİK’
cerrahi eğitimi aldı. 2014
Ekim ayı itibariyle Avrasya Hospital’de görevini
sürdürmektedir.
1961 Ordu doğumlu.
İlk, Orta, Lise eğitimini Ordu’da bitirdi. İst. Üni. Tıp Fak.
mezunu. Haseki Eğt.
Araşt. Hast. ihtisasını
tamamladı. Evli ve 2
çocuk annesi.
2014 Ekim ayı itibariyle Avrasya Hospital’de
görevini sürdürmektedir.
AVRASYA HOSPITAL
HABERLER
ÜNLÜLER HASTANEMİZİ TERCİH ETTİ...
RAHMETLİ CEM KARACA’NIN EŞİ
İLKİM KARACA HASTANEMİZDEYDİ...
Rahmetli Cem Karaca’nın özel insan güzel eşi İlkim Karaca, kanun sanatçısı Özge Doğru Avrasya Hospital Yönetim Kurulu Başkanımız ve Genel
Cerrahi Uzmanı Op. Dr. Hüseyin Urlu, Genel Koordinatörümüz İbrahim
Urlu, Genel Cerrahi Uzmanı Op. Dr. Coşkun Görmüş hocamızla tatlı sohbet sonrasında günün anısına çekilen fotoğraf karesi.
Dizilerin Renkli Yüzü; Gökçe SEZER
HASTANEMİZDE DOĞUM YAPTI...
Mimar Sinan Üniversitesi mezunlarından ve ekranların sevilen dizilerinden Benim İçin Üzülme, Evlerden Biri, Seni Bana Yazmışlar,
24 Saat, Hırsız Polis gibi birçok dizide rol alan tiyatrocu Gökçe
Sezer Kolozin Avrasya Hospital’i tercih edenler. Kolozin ailesine bebekleriyle birlikte bir ömür boyu sağlıklı günler diliyoruz.
SELÇUK URAL,
BİZLERİ ZİYARET ETTİ...
Müzik dünyasının ünlü isimlerinden olan, oyuncu Hakan URAL’ın babası
Selçuk URAL Avrasya Hospital ailesini ziyaret etti. Yönetim Kurulu Üyesi
Genel Koordinatör İbrahim URLU, Başhekim ve Uz. Dr. Türkan Uslu, Muhasebe Müdürü Ayşe ÜNAL, Basın Halkla İlişkilerden Gülay TUNÇEL
ile hoş sohbetin ardından hastanemizi gezerek uzman kadro ve ekibimiz
ile başarılarımızın devamını dileyerek hatıra fotoğrafı çektirdi. Avrasya
Hospital muhasebe ekibini de ziyaret eden Selçuk URAL değerli eserlerini
ekibimizle paylaştı...
ABD’Lİ BASKETBOL OYUNCUSU AVRASYA HOSPİTALİ SEÇTİ...
Amerikalı Basketbol Oyuncusu lynetta Jonae Kızer Avrasya
Hospital’i ziyaret ederek, bir dizi tetkiklerden geçti. Hatay Büyük
Şehir Belediyesi Basketbol Takımına transfer olan Vırgınialı oyuncu
Kızera ile 1 yıllığına sözleşme imzaladı. Avrasya Hospital Ailesi
olarak yeni sezonda Hatay Büyük Şehir Belediyesi Basketbol Takımına ve yeni transferi sempatik hareketleriyle ilgi odağı olan
misafir sporcumuz bayan Kızeraya başarılar diliyoruz.
7
Prof. Dr. Ali BAYRAM
Kardiyoloji ve İç Hastalıkları Uzmanı
Şeker Hastalığı ile
Hastalığı Arası
Diabetes Mellitus ve Koroner Kalp Hastalığı’nın Önemi Ve
Görülme Sıklığı
H
em Diabetes Mellitus (DM) , yani, şeker hastalığı, hem
de koroner kalp hastalığı (KKH) tüm dünyada olduğu gibi
ülkemizde de önemini korumaktadır. Teşhis ve tedavideki
ilerleme ve yeniliklere rağmen bu ikili en ciddi sağlık sorunu
olmaya devam etmektedir. Kardiyovasküler hastalıklar dünya
çapında, mortalite ve morbiditenin majör nedeni olma yolunda
gittikçe artan bir rol üstlenmektedir. Çalışmalar, tüm dünyada
kardiyovasküler hastalıklardan ölüm oranının 1990 ve 2020 yılları arasında, % 28.9’dan % 36.3’e yükseleceğini göstermektedir Ortalama ömrün giderek uzaması hem şeker hem de kalp
hastalıklarının artmasına ve bu hastalıkların bir arada görülme
sıklığının artmasına neden olmaktadır.
Diyabet ve koroner kalp kalp hastalığı çoğunlukla kırklı yaşlarda başlamakta, 50 yaşından sonra daha da sık görülmektedir.
Bilimsel çalışmalar hem erkekte hem de kadında tip 2 diyabet
sıklığının yaşla arttığını ortaya koymuştur. Diyabet dünya genelinde sıktır; toplumun % 2’ sinde, > 35 yaşındakilerin % 4’ ünde,
> 65 yaşındakilerin ise % 10-20’ sinde diyabet vardır.
Prof. Dr. Ali BAYRAM
Kardiyoloji ve İç Hastalıkları Uzmanı
1957 yılında Trabzon’da doğdu. İlk
ve Orta öğrenimini Trabzon’da tamamladı. 1979’da Erzurum Atatürk
Üniv.Tıp Fak. mezun oldu. İç Hastalıkları Uzmanlığını aynı fak., Kardiyoloji İhtisasını Konya Selçuk Üniv.
Tıp Fak.’de tamamladı. 1987’de Doçent, 1993’de Profesör oldu. Trabzon Karadeniz Teknik Üniv. Konya
Selçuk Üniv. Öğretim Üyeliği Manisa
Celal Bayar Üniv. Tıp Fak. Kurucu
Dekanlığı yapmıştır. Trabzon Numune Eğit. ve Arş. Hast. Kardiyoloji Kliniği kurucu şefliği, Ahi Evren Göğüs,
Kalp Damar Cerrahisi Eğit. ve Arş.
Hast. Kardiyoloji Kliniği Şefliğini
yürütmüştür. İyi derecede ingilizce
bilmektedir. 2013 yılı itibariyle Prof.
Dr. Ali Bayram Avrasya Hospital’de
görev yapmaktadır.
8
Şeker
hastasının
kalp-damar hastalığına
yakalanması için
kan şekerinin çok yüksek
olması veya
diyabet yaşının
çok uzun olması
gerekmemektedir.
Prof. Dr. Ali BAYRAM
Kardiyoloji ve İç Hastalıkları Uzmanı
e Koroner Kalp
ındaki İlişki
Diyabet dünyada 150 milyondan fazla insanı etkilemekte olup, gelecek yılda
obezitede artışa ve yaşlanmaya bağlı
olarak bunun iki katına çıkacağı tahmin
edilmektedir. Bunun dışında, 60 yaşın
üzerindeki insanların yaklaşık yarısında
yakın gelecekte metabolik sendrom gelişecektir. Şeker hastalarında, kardiyovasküler hastalıkların her şeklinde mortalite
2-8 kat daha yüksektir. KKH diyabetiklerde
bütün ölümlerin % 75 ‘inden sorumludur.
Diyabetli hastaların yarısında teşhis konulduğu anda vasküler komplikasyonlar ,
yani damar bozuklukları, gelişmiş olmaktadır. Bu nedenle erken teşhis önemlidir.
Ancak ne yazıkki diyabetlilerin yarıya yakını teşhis konulmamış halde yaşamlarına
devam etmektedirler.
Koroner arter hastalarının % 20 sinde
aşikar diyabet olduğu, % 30’unda glukoz tolerans testinin bozuk olduğu ve %
5 kadarında da bozulmuş açlık glukozu
bulunduğu gösterilmiştir. Akut miyokard
infarktüsü (kalp krizi) geçiren hastalarda hastaneden çıkmadan yapılan glukoz
tolerans testinin % 30’a varan hastada
önceden bilinmeyen glukometabolik bozukluğu ortaya çıkardığı ve daha önemlisi
glukoz toleransı bozuk olan gurupta uzun
süreli gidişatın daha kötü olduğu ortaya
konulmuştur.
sonuçlanmakta, 220 000’ i ise tedaviye
alınmaktadır.
Koroner Kalp Hastalığında
Risk Faktörleri
Ülkemiz,
koroner kaynaklı kadın
ölümleri yönünden Avrupa’ da birincidir,
45-74 yaşları arasında İKH kökenli ölüm
oranı ise Avrupa ülkeleri arasında en yüksek düzeydedir.
Günümüzde kabul edilen
önemli koroner kalp hastalığı risk faktörleri şunlardır:
Ülkemizde KKH sıklığı; 40 yaşından
önce % 1, 40-49 yaş grubunda % 2, 5059 yaş grubunda % 12 ve 60 yaş üzerinde % 20’ den fazladır.
TEKHARF çalışmasında, ülkemizde Tip
2 Diyabetli sayısının yılda ortalama %
6 veya 120 bin arttığını ortaya koymuş,
bunun da kardiyovasküler sağlığımız için
kaygı verici olduğunu vurgulamıştır. Diyabetin, sistolik kan basıncı, santral obezite
ve dislipidemiden ( kan yağlarında anormallik) bağımsız olarak kardiyak olayları
% 70 dolayında yükselttiği gösterilmiştir.
1. Yaş : Erkeklerde ≥45, kadınlarda ≥55
veya erken menopoz)
2. Cins: Erkeklerde daha sık
3. Aile öyküsü : Birinci derece akrabalardan (anne, baba, kardeş) erkekte 55,
kadında 65 yaşından önce kalp damar
hastalığı, kalp krizi (infarktüs) veya ani
ölüm bulunması
4. Sigara ve diğer tütün ürünlerini içiyor
olmak
5. Hipertansiyon : Kan basıncı ≥140/90
mmHg veya antihipertansif tedavi
görüyor olmak
6. Hiperkolesterolemi : Total kolesterol ≥200
mg/dl, LDL-kolesterol ≥130 mg/dl
Ülkemizde koroner kalp hastalığı (KKH) ile
ilgili olarak yapılan TEKHARF çalışmasına
göre ülkemizde 1.6 milyon kalp hastası
bulunmaktadır. Yılda 90-130 000 kişi KKH’
ndan ölmektedir. Ülkemizde de ölümlerin
en önemli nedeni % 43 ile KKH’ dır.
Ülke genelinde 3.8 milyon KKH hastası
olduğu tahmin edilmektedir ; yılda 310
000 civarında koroner olay meydana gelmekte , bu hastaların 90 000’ i ani ölümle
9
Prof. Dr. Ali BAYRAM
Kardiyoloji ve İç Hastalıkları Uzmanı
7. Düşük HDL-kolesterol (iyi kolesterol)
değeri (<40 mg/dl) . HDL-kolesterolün
60 mg/dl üzerinde olması hastalık riskini azaltmakta ve risk hesaplamalarında bir risk faktörünün düşülmesini
sağlamaktadır.
8. Diabetes mellitus : Diyabet bir risk faktörü olmanın yanı sıra, koroner kalp
hastalığı varlığına eşdeğer bir risk taşıdığından risk değerlendirmesinde ayrı
bir yeri vardır
9.Hareketsizlik
10. Kilo fazlalığı : Bu konuda en değerli
kriter, vücut kitle indeksi ve bel çevresidir. Vücut kitle indeksi, kg olarak
ağırlığın, metre olarak boyun karesine
bölünmesiyle elde edilir (VKİ: kg/m2).
Vücut kitle indeksinin 25’in üzerinde
olması veya bel çevresinin erkeklerde
10 cm, kadınlarda ise 88 cm’nin üzerinde olması, yalnızca kalp damar hastalığı riskini artırmakla kalmayıp şeker
hastalığı, yağ yüksekliği ve tansiyon
yüksekliği riskini de artırmaktadır.
11. Stres: Uzun bir zaman sürekli strese
maruz kalma, hastalığın gelişmesini
kolaylaştırmaktadır.
12. Depresyon: özellikle son yıllarda depresyon da kalp damar hastalıkları yönünden risk faktörü olarak kabul edilmeye başlandı.
Şeker hastalığının ateroskleroz için
bağımsız bir risk faktörü olduğu uzun
yıllardan beri bilinmektedir. Ancak son
yıllarda DM ve kardiyovasküler sistem
arasındaki ilişkiler daha iyi anlaşılmış ve
DM risk değerlendirmesinde “kardiyovasküler hastalık eşdeğeri” olarak kabul
edilmiştir. Gerçekten bu ikili, madalyonun iki yüzü gibidir. Şeker hastalarında
kalp-damar hastalıkları gelişme ihtimali
sağlıklı kişilere göre erkek ve kadında riski sırası ile iki ile beş kat artmaktadır. Çok
sayıda ileriye dönük çalışma bu ilişkiyi
doğrulamıştır. Sigara kullanımı, hipertansiyon, hiperkolesterolemi, sol ventrikül
hipertrofisi (kalp kasının irileşmesi) gibi
risk faktörlerinin varlığında bile şeker
hastalığının eşlik etmesi riski yükseltmektedir.
Şeker hastasının kalp-damar hastalığına
yakalanması için kan şekerinin çok yüksek
olması veya diyabet süresinin çok uzun
olması gerekmemektedir. Şeker hastalığının farkına varılmadığı dönemde bile (gizli
şeker dönemi, prediyabetik dönem) kalp
damarlarında sertleşmeler, kalınlaşmalar,
plak oluşumları başlamakta, damarlarda
daralma-tıkanma süreçleri ilk günlerde
bile kendini göstermektedir. Diyabet süresinin artması ve şeker düzeninin sağlan-
10
maması
devam ettikçe bu ihtimal giderek
yükselmektedir.
Diyabetlilerde
Koroner Kalp Hastalığının Belirgin Özellikleri
a. Diyabetiklerde sol ana koroner arter
hastalığı sık görülür; bu damar, kalbin en
büyük ve en önemli damarıdır.
b. Diyabetik koroner arter hastalarında
çok damar hastalığı , aynı damarda
birden fazla yerde tıkanma, yaygın tutu-
lum ve
koroner
d a m a rların
uç
kısımlarında tıkanmalar
sık görülmektedir.
Kollateral denilen yan
dalların gelişimi zayıf ve
yetersizdir. Diyabetlilerde sol karıncık kasılmasında bozulma daha sık görülür.
c. Diyabetik aterosklerotik lezyonlar kollajen yapımında azalma , ,yıkımında artış,
matriks metalloprotein aktivitesinde ve
sitokinlerde artış sonucu çoğu kez kararsız
plak özellikleri gösterir . Kararsız plaklar
kalp krizine yol açmaktadır.
Prof. Dr. Ali BAYRAM
Kardiyoloji ve İç Hastalıkları Uzmanı
135 mg/dl olmalıdır. ( 135-160 mg/dl Tip 1 Diabetes Mellitusta)
4. Hipertansiyon varsa , tansiyon mutlaka normal düzeylerde tutulmalı, bu
yönde özenli davranılmalıdır. Tansiyon
ilaçları düzenli alınmalıdır. Sistolik kan
basıncı 130 mmHg, diastolik kan basıncı 80 mmHg’nin altında tutulmalıdır.
Böbrek yetmezliği ve proteinuri>1 g/24
s. varsa TA: 125/75 mmHg’ nin altında
tutulmalıdır.
d. Nöropati (sinir sisteminde bozulma)
nedeniyle kalp krizleri diyabetiklerde
“ağrısız” seyredebilmekte, bu yüzden
krizin farkına varılamamakta, yani teşhis gecikmektedir. Tip 2 Diyabet hastası,
kompleks koroner arter hastalığına rağmen sıklıkla belirti yoktur. Ciddi koroner
kalp hastalığı olan birçok diyabetli, daha
teşhis konulmaya fırsat kalmadan ölmektedirler.
e. Şeker hastalarında kalp krizleri daha
ağır seyretmekte, ölümler daha sık görülmektedir.
f. Önceden miyokard infarktüsü geçirmemiş diyabetiklerle , miyokard infarktüsü
geçirmiş diyabetik olmayanlar benzer
mortalite özellikleri göstermektedirler.
Erişkin DM hastalarında en başta gelen
ölüm nedeni koroner arter hastalığıdır.
g. Diyabet premenopozal kadınların koroner
kalp hastalığı korunmasını ortadan kaldırır.
h. Tip 2 diyabeti olan bir hasta myokard
infarktüsü geçirdiğinde bu hastaların
sağkalım prognozu, diyabeti olmayan
koroner kalp hastalığı hastalarından çok
daha kötüdür .
ı. Diyabette konjestif kalp yetmezliği
(KKY) riski artar. Koroner arter prevalansı
düzeltildikten sonra, diyabet KKY ve KKY’
ne bağlı ölümlerden sorumlu bağımsız bir
risk faktörü olarak saptanmıştır.
i. Diyabetlilerde, özellikle şeker düzeyinin
yüksek seyrettiği hastalarda inme (=felç)
daha sık görülmekte, ölüme daha yüksek
oranda yol açmaktadır.
j.Diyabette trombositler (kan pulcukları) daha trombojenik, kolesterol daha
aterojenik ve aterotromboz daha yoğun
ve saldırgandır.
Bu üç özellik,
damarların tıkanmasını kolaylaştırmakta,
d a m a r l a rd a k i
k i re çl e n m e l e r i n
hızlanmasına neden
olmaktadır.
k.Diyabette hipertansiyon daha sıktır. Diyabetik hastaların % 70’ inde hipertansiyon ve bunların % 35-40’ ında hipertansiyona bağlı kardiyovasküler ve renal
komplikasyonlar saptanmıştır.
Diyabetik Hastalarda Koroner Kalp Hastalığı Yönünden
Başlıca Öneriler
5. Sigara içiliyorsa mutlaka terk edilmelidir. Sigara diyabetik hastalarda koroner
kalp hastalığı riskini kesin şekilde
artırır. Amerikan Diyabet Derneği, diyabetik hastalarda sigarayı bırakmanın
önemini resmi olarak
onaylamıştır. Nargile
de içilmemelidir. Sigara dumanını içime
çekmiyorum,
filtre
kullanıyorum, hafif
(light) çeşidini içiyorum gibi düşünce ve
söylemlerin hiçbir yararının olmadığı bilinmelidir.
Sigara içilmesi; Tip 2 DM’ de
ve bozulmuş glukoz intoleransında
(gizli şeker)insülin direncini artırmaktadır.
6. Düzenli fiziksel egzersiz-spor yapılmalıdır. Spor alışkanlığı edinilmli ve yaşamın
bir parçası olarak devam ettirilmelidir.
Her gün 30-40 dakika spor yapılmalıdır.
7.Sağlık kontrolleri aksatılmamalıdır.
Diyabetli hastalarda aşağıdaki hususlar
göz önünde bulundurulmalıdır :
8. Kiloya dikkat edilmelidir. Göbek çevresi erkeklerde 100 cm (ideali 94 cm),
kadınlarda 88cm (ideali 80 cm) altında
tutulmalıdır.
1. Diyabetik hastalar koroner kalp hastalığı
açısından yakından izlenmeli ve araştırılmalıdır.
9. Moral-motivasyon yüksek tutulmalı,
depresyona girilmemeli, stresten uzak
durulmalıdır.
2. Kolesterol değerleri yakından takip
edilmelidir. Risk faktörleri (dislipidemi gibi) saptanmalı ve düzeltilmelidir.
Kolesterol ilaçları önerilmişse mutlaka
doktorun önerdiği şekilde kullanılmalıdır.
Toplam kolesterol düzeyi 175 mg, LDLkolesterol düzeyi 70 mg ve trigliserid düzeyi 150 mg’ ın altında ve HDL-kolesterol
düzeyi erkeklerde 40 mg /dl, kadınlarda
46 mg/dl üzerinde tutulmalıdır.
10. Uyku düzenine dikkat edilmelidir.
3. Kan şekeri kontrolü sıkı bir şekilde yapılmalı, kan şekeri ideal düzeyde tutulmalıdır.
Şeker ilaçları aksatılmamalıdır. Hemoglobin
A1C değeri % 6.5 ‘ un altında tutulmalıdır.
Tip 2 Diabetes Mellitus’ lu hastalarda AKŞ
< 108 mg/dl , Postprandiyal kan şekeri<
11. Antitrombotik ilaçlar (aspirin, klopidogrel) ve RAAS blokerleri verilmelidir.
Diyabetin kardiyovasküler komplikasyonları çok geniş bir glisemi (kan şekeri
düzeyi) yelpazesinde ortaya çıktığından
diyabetin önlenmesi, erken tanısı ve
kontrolü hastalığın kardiyovasküler komplikasyonlarının gelişmesinin önlenmesi
yönünden büyük önem taşımaktadır. Bu
nedenle koroner kalp hastalarının diyabet
yönünden değerlendirilmesi kadar , diyabetik hastaların da olası kardiyovasküler
hastalık açısından araştırılması ve izlenmesi yaşamsal önem taşımaktadır .
11
Uz. Dr. Türkan USLU
Başhekim - Nöroloji
Diabetik Nöropati Nedir?
Hangi Tipleri Vardır?
D
Uz. Dr. Türkan USLU
Başhekim - Nöroloji
‹stanbul do€umlu. Uluda€ Üni.
T›p Fak.’nden 1990 Y›l›nda mezun
oldu. Bak›rköy Ruh ve Sinir Hast.
Hastanesi’nde Nöroloji ihtisas›n› tamamlad›. 1999 y›l›ndan itibaren Nöroloji Uzman› olarak görev yapmaktad›r.
2008 y›l›ndan beri Avrasya Hospital’da
Baflhekim olarak görev yapmaktad›r.
Muayene Saatleri: 08:00 - 18:00
Dahili Tel: 1112
iyabetik nöropati, uzun süreli diabetes
mellitusu olan hastalarda periferik sinir
sisteminde hasar oluşmasıdır. Diabetik
retinopati ve diabetik nefropati gibi diabetin
komplikasyonlarından biridir.
Hastalarda hiç bir belirti veremeyebileceği
gibi el ve ayaklarda ağrı, uyuşma, iğnelenme
belirtilere neden olabilir. İlerlemiş vakalarda
kaslarda güçsüzlük, dokularda beslenme bozuklukları, ciltte renk değişikliklerine neden olabilir.
Diabetik nöropati sadece ekstremiteleri etkilemez, barsak, üriner, seksüel fonksiyonlar, kalp
gibi iç organ ve sistemleri de etkiliyebilir.
Diyabet toplumda %7 ‘nin üzerinde görülmektedir. Diyabetik hastaların yaşam boyu
%60-70’inde diabetik nöropati gelişmektedir.
Diabetik nöropati için risk faktörleri
nelerdir?
Diabetik nöropati, diabetin başlamasından
sonra herhangi bir zamanda ortaya çıkabilir. Ancak yaş ileriyse, hastalık süresi uzunsa, kan şekeri iyi kontrol edilemiyorsa, hastanın obesitesi,
sigara, kolesterol, hipertansiyon gibi eşlik eden
başka hastalıkları varsa diabetik nöropatinin ortaya çıkma olasılığı artar. Diabet süresi 10 yılı
aşmış hastalarda diabetik nöropati ortaya çıkma
riski oldukça artmıştır. Kötü kan şekeri kontrolü,
12
obesite ve hipertansiyonun varlığı bu riski daha
da yükseltir.
Diabetik nöropatinin nedenleri nelerdir?
Yapılan araştırmalar kan şekeri veya glukoz
yüksekliğinin sinir hasarının temel nedeni olduğunu göstermektedir. Diabette sinir hasarı ,metabolik nedenlerle periferik sinir aksonlarında
beslenme bozukluğu, kılcal damar dolaşımında
yetmezliğe bağlı iskemi, yüksek kan yağları ,
otoimmun olarak sinir hasarı, karpal tünel sendromu gibi mekanik nedenler, sinir dokusundaki
hasara kalıtsal yatkınlık, alkol ve sigara kullanımı
gibi faktörlerin etkisi ile oluşmaktadır.
Diabetik nöropatinin belirtileri nelerdir?
*Diabetik nöropatinin belirtileri etkilenen sinirlere, etkilenme şiddetine ve hastalığın süresine bağlı olarak değişiklik gösterir.
*Hastalığın başlangıcında ellerde, ayak uçlarında hafif uyuşma, karıncalanma, yanma, üşüme gibi belirtiler varken ilerlemiş vakalarda, şiddetli ağrılar, deride renk değişiklikleri, kaslarda
erime gibi belirtiler eklenir.
*İleri vakalarda diabetik otonomik nöropati denilen, mide barsak, kalp gibi iç organları da etki-
Uz. Dr. Türkan USLU
Başhekim - Nöroloji
liyen belirtiler görülmeye başlanır. Kalbe
ait otonomik ve ağrı sinir liflerinin hasarı
ile sessiz miyokard enfarktüsü denilen,
hastanın farketmediği kalp krizleri de diyabetin seyri içinde karşılaşılabilen nadir
durumlardan biri olur.
*Diabetik nöropatide periferik sinir
sistemi değişik şekillerde etkilenebilir. En sıklıkla el ve ayaklarda uçları tutan (distal), simetrik, hem duysal hem
de motor sinirleri etkiliyen tipi görülür.
Bunlar dışında yalnız bir siniri etkiliyen,
birden çok tek siniri etkiliyen tipleri de
görülebilir. Ayrıca kafa sinirlerinde de
hasar oluşturabilir.
*Otonomik nöropati, ani tansiyon düşüklükleri veya kalp ritm problemlerine
yol açabilmesi ile en çekinilen tiplerinden biridir.
*Diabetik nöropati, periferik sinir
uzantılarının kılıf yapılarını tutabildiği gibi
(miyelin kılıfı) doğrudan aksonu veya
her ikisini birden etkiliyebilir. Bu etkilen-
menin türü de hastalığın belirtilerinde
değişikliğe neden olabilir.
Diabetik nöropatide görülebilen
yakınma ve belirtiler:
* El ve ayaklarda parmak uçlarından
başlayarak uyuşma, yanma, karıncalanma, üşüme, iğnelenme
* El ve ayak kaslarında atrofi (erime)
* Bulantı, kusma, kabızlık, gece ishalleri
* Ortostatik Hipotansiyon (ani ayağa
kalkmalarda tansiyon düşmesine
bağlı göz kararması, baygınlık hissi )
* İdrar tutmada güçlük (kaçırma veya
yapamama)
* Mesane sorunları
* Erkekte sertleşme sorunları, kadınlarda cinsel disfonksiyonlar
* Kilo kaybı
Diabetik nöropati tipleri nelerdir?
Diyabetik nöropati sınıflandırma için
periferik, kraniyal, otonomik, proksimal
ve fokal olmak üzere alt tiplere ayrılabilir.
En sık görülen diabetik nöropati türüdür. Ayaklarda daha belirgin olmak üzere
el ve ayaklarda duyu ve motor sinirlerin
birlikte veya yalnızca duyu sinirlerinin
tutulduğu formlarda karşımıza çıkabilmektedir. El ve ayak uçlarında, uyuşma,
keçeleşme, yanma, ağrı elektrik çarpması, iğne batması şeklinde belirtiler
olabilir. El ve ayak kaslarında atrofi görülebilir. Etkilenme bilateral (sağ ve solda
simetrik) yani aynı oranda olur.
Kafa sinirlerinin tek veya çoklu tutuluşları şeklinde görülür. Yüz felci (7. kraniyel sinir), göz kaslarında tutuluş (3. ve
6. kraniyel sinir felci) ve trigeminal sinir
tutuluşları en sık görülenleridir. 3. kraniyel sinir felci (okulomotor sinir felci) göz
kapağında düşüklük, ve bir gözde içe yukarı ve aşağı bakamama belirtileri gösterir. Bunun sonucunda çift görme yani
diplopi oluşur. Ağrısızdır ve pupilla (göz
bebeği) tutuluşu olmaz.
13
Uz. Dr. Türkan USLU
Başhekim - Nöroloji
c) Fokal nöropati:
Bir sinir yada sinir grubunda ani tutuluş ile ile kas güçsüzlüğü ve ağrı gelişmesidir. Bedendeki herhangi bir sinir
veya sinir grubu hasara uğrayabilir (mononöropati)
karşı olan terleme halsizlik gibi belirtileri hissetmeme söz konusu olabilir. Bu
durum tehlikeli hipoglisemilerin hasta
tarafından farkedilmemesi sonucunda
ciddi riskler oluşturabilir.
d) Otonomik nöropati
e) Proksimal nöropati:
Otonomik nöropati sindirim, dolaşım,
barsak, mesane, üriner ve fekal sfinkterler, solunum, göz, seksüel ve terleme
fonksiyonlarında bozukluklara yol açar.
Bu hastalarda küçük çaplı sinir liflerinin
daha fazla etkilenmiş olması nedeniyle
ağrı ve düşmüş kan şekeri düzeylerine
Diyabetik amiyotrofide denen uyluk ve
omuz çevresini tutabilen, oldukça ağrılı
ve kas erimesine ve kas güçsüzlüğüne
yol açan nöropatilerdir. Daha nadir olarak interkostal sinirleri tutarak göğüs ve
batın üzerinde ağrılı alanlar ve kas güçsüzlüğüne yol açabilir.
Diabetik nöropatiden nasıl korunulabilir?
Kan şekerinin iyi kontrolü diabetik
nöropatiden korunmanın en iyi yoludur.
Ancak bu konuda genetik eğilimlerin rolü
bulunduğu ileri sürülür ve gizli şeker denilen yalnızca oral glukoz tolerans testi
bozuk hastalarda bile diabetik nöropati
gelişebilmektedir. Bu durumda yapacak
birşey yok diyerek gereken önlemleri almamak doğru değildir. Diabetik nöropati
gelişiminde değiştirilebilir risklerin azaltılması doğru olacaktır. Kan yağlarının
düşürülmesi, alkol ve sigara tüketiminin
bırakılması bunlardan bazılarıdır.
Diabetik Nöropati tanısı nasıl
konur?
Diabetik nöropati tanısı hastalık öyküsü ve ayrıntılı bir bir nörolojik muayene
ile konur. Muayenede kan basıncı, kalp
hızı, kas gücü, yüzeyel duyu bozukluğu
(dokunma, ağrı ve ısı), vibrasyon ve eklem pozisyonuna bakılır. Hekim gerekli
görürse aşağıdaki ek tetkiklere ihtiyaç
duyabilir.
Sinir iletim testi (EMG):
Üst ve alt ekstremitelerde motor ve
duyu sinirlerinin elektriksel ileti özellikleri çalışılarak bu sinirler ait ileti zamanlarında ve iletilen elektriksel sinyal
gücündeki değişiklikler ile periferik polinöropati veya tek sinir tutuluşları gösterilebilir. Bu çalışmalar kalın çaplı sinir
liflerinin fonksiyonları hakkında bilgi
verirken, ince ve çıplak sinir lifleri hakkında bilgi vermez. Bu nedenle EMG’nin
normal bulunması periferik nöropati
varlığını dışlamaz. Küçük çaplı lif etkilenmesinin düşünüleceği bu durumda ek
tetkiklere başvurmak gerekir.
Diabetik Nöropti Nasıl Tedavi
edilir?
D. Nöropati tedavisi uzun soluklu bir
tedavidir. Medikal tedavide 3 grup ilaç
kullnıyoruz.
a) Antidepresanlar
b) Antiepileptikler
c) Narkotik Analjezikler
Medikal tedavi dışında, cerrahi tedavi, sinir blokları yapılabiliyor.
14
Uz. Dr. Mecdi Hikmet ERGÜNEY
İç Hastalıkları
Diyabetlilerde
Aşı Uygulamaları
A
DA, WHO, Amerikan İmmunizasyon Danışma Kurulu (The Centers for Disease Control
and Prevention’s Advisory Committee on
Immunization Practices gibi uluslararası otoriteler tüm diyabetli hastalarda influenza (grip, hepatit B ve pnömokok (zatürre) aşıları yapılmasını
önermektedirler. 6 Aylıktan itibaren, tüm diyabetlilere yılda bir grip aşısı yapılmalıdır. Grip aşısının koruyuculuğu, özellikle yaşlılarda daha kısa
(6-8 ay) sürmektedir. Ülkemizde grip mevsiminin Aralık-Ocak aylarında başlayıp Nisan-Mayıs
aylarına kadar sürdüğü dikkate alındığında, aşı
uygulamalarının ekim, kasım ayında başlatılması
uygundur. 2 Yaşından itibaren, tüm diyabetlilere ömür boyu bir defa olmak üzere pnömokok
(zatürre) aşısı uygulanmalıdır. İlk aşılandığında
65 yaşından genç olan, aşılanalı 5 yıldan uzun
süre geçmiş ve halen 64 yaşından büyük olan
diyabetlilere bir kez daha zatürre aşısı yapılmalıdır. Nefrotik sendrom, kronik renal yetersizlik
(börek) veya transplantasyon (bökrek nakil) gibi
durumlarında da zatürre aşısı tekrarlanmalıdır. Daha önce aşılanmamış olan, 19-59 yaş
aralığındaki diyabetlilere hepatit B aşısı (HBV)
yapılmalıdır. Daha önce aşılanmamış olan 59
yaşından büyük diyabetlilerde aşının koruyuculuğu daha düşük olmakla birlikte, hepatit B aşısı (HBV) aşısı yapılabilir. Endemik yani salgın
(örnek, Hindistan, Afrika, Suriye) ülke yada bölgelere seyahat edecek diyabetliler, gidecekleri
bölgeye özgü aşılarını mutlaka yaptırmalıdır.
TÜRKİYE ENDOKRİNOLOJİ VE
METABOLİZMA DERNEĞİ (TEMD)
ÖNERİLERİ
• Çocukluk çağındaki tip 1 diyabetlilerin rutin
aşılama programı sürdürülmelidir
(Sınıf D, ortak görüşe dayalı kanıt).
• Diyabetli bireylerde influenza ve özellikle pnömoni infeksiyonlarına bağlı komplikasyon riski ve
mortalite yüksektir [Sınıf C, Düzey 3 kanıt (1,2)]
• Diyabetli bireylerde influenza ile ilişkili komplikasyonların riskini azaltmak için her yıl (tercihen
Kasım ayının başında) influenza aşı yapılmalıdır.
• Diyabetli bireyler de en az diğer kronik
hastalıkları olan hastalar kadar pnömokok
infeksiyonlarına yatkındırlar. Bu sebeple
aşılanmaları gereklidir
Uz. Dr. Mecdi Hikmet ERGÜNEY
İç Hastalıkları
1949 Trabzon doğumlu. İlk, orta ve liseyi
Trabzonda bitirdi. 1973’de İ.Ü. Cerrahpaşa Tıp Fak.’den mezun oldu. 1979’da
İst. Eğit. ve Arşt. Hast.’da Uzmanlığını
aldı. Çeşitli devlet hast. klinik şefliği ve eğitim sorumluluğu görevlerini
üstlendi. Evli ve ingilizce bilmektedir.
2014 yılından beri Avrasya Hospital’da
çalışmaktadır.
Muayene Saatleri : 08:00 - 17:00
• İki yaşından büyük tüm diyabetlilere, ömür
boyu bir defa pnömokok aşısıuygulanmalıdır
(Sınıf D, ortak görüşe dayalı kanıt).
• İlk aşılandığında 65 yaşından genç olan ve aşılanalı 5 yıldan uzun süre geçmiş olan ≥65 yaş diyabetlilere bir kez daha pnömoni aşısı yapılmalıdır.
•
İmmun baskılanma durumlarında; nefrotik sendrom, kronik böbrek yetersizliği veya
transplantasyonlu hastalarda pnömokok
zatürre aşısı tekrarlanmalıdır .
15
Uz. Dr. Handan YAfiAR
Çocuk Sa€lığı ve Hastalıkları
TİP 1 DİYABET
Diabetes Mellitus (DM, Şekerli Diyabet) pankreasın beta hücrelerinden insülin
salgılanmöasında bozukluk(Tip 1) ya da karaciğer, kas ve yağ hücrelerinde
insülin etkisine direnç sonucu gelişen (Tip 2) karbonhidrat, yağ ve protein metabolizması bozukluğudur.
Uz. Dr. Handan YAfiAR
Çocuk Sa€lığı ve Hastalıkları
Malatya’da do€du. Ege Üniversitesi Tıp
Fakültesinden mezun oldu. Çukurova
Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde Çocuk
Sa€lı€ı ve Hastalıkları ihtisasını yaptı. Evli ve 2 kız çocuk annesi. 1 Aralık 2011 tarihinden itibaren Avrasya
Hospital’de çalıflmaktadır.
Muayene Saatleri: 08:00 - 18:00
Dahili Tel: 4012
16
TİP 1 DİYABET NEDİR?
Tip 1 diyabet, kronik, ömür boyu süren bir
hastalıktır. Bu hastalıkta pankreasta yapılan insülin adı verilen hormon, çok az üretilebildiği
veya hiç üretilemediği için kandaki şekerin (glukozun) enerjiye dönüşmek üzere hücre içine
girmesi mümkün olamamakta ve kanda glukoz
seviyesi yükselmektedir.
Tip 1 DM, son otuz yılda hızlı bir artış göstermiş ve diyabet başlangıç yaşı giderek düşmüştür.Tip 1 DM başlangıç yaşı en sık olarak 5-7
yaşlar ve püberte yaşlarıdır.Diyabetin ortaya
çıkışında mevsimsel farklılıklar vardır.En sık son-
Tip 1 Diyabet Tanısı Almış
Her Hastanın Ömürboyu;
* İnsülin kullanmak
* Düzenli olarak spor yapmak
* Sağlıklı kiloda olmak ve bunu korumak
* Dengeli ve düzenli beslenmek
* Evde kan şekerini takip etmek için söz
vermesi gereklidirt.
Uz. Dr. Handan YAfiAR
Çocuk Sa€lığı ve Hastalıkları
bahar ve kış aylarında görülür.Erkek ve kızlarda sıklık eşittir.
Tip 1 diyabetin etyolojisinde genetik, çevresel ve otoimmun faktörler rol oynar.Ailede şeker hastalığı varlığında risk artmaktadır.Babanın diyabetli olması durumunda
çocukta risk %5-6’dır.Diyabetli çocukların kardeşlerinde Tip 1 Diyabet riski yaklaşık%6 iken ailede birden fazla kişinin diyabetli olması durumunda bu oran daha
da yüksektir.
Kimyasal maddeler, virüsler besinler gibi çeşitli çevresel faktörler genetik yatkınlığı olan bireylerde şeker hastalığı gelişimini tetikleyebilir.Psikolojik
stresin de Tip 1 DM ortaya çıkışında kolaylaştırıcı bir faktör olduğu ve özellikle
erken yaşlarda oluşan stres durumunun diyabet gelişimini etkileyebileceği
bildirilmiştir.
Özetlemek gerekirse, tip 1 diyabetin kesin sebebi bilinmemektedir. Fakat
çoğu kez genetik yatkınlığı olan bir kişide immun reaksiyonu başlatan bir
viral infeksiyon ya da çevresel bir tetikleyici söz konusudur.Vücudun ak kan
hücreleri (lenfositler) hatalı olarak insülin üretiminden sorumlu pankreas beta
hücrelerine yönelip bu hücreleri tahrip etmeye başlar ve sonuç olarak insülin
yapılamaz.
TİP 1 DİYABETİN BELİRTİLERİ NELERDİR?
Tip 1 diyabetin başlıca belirtileri; ağız kuruluğu, susama hissi, sık ve bol
idrar yapma, yorgunluk ve halsizlik, sık acıkma, diyet yapmadığı halde zayıflama, bulanık görme ve özellikle ayaklarda -bazen de ellerde- hissizlik veya
uyuşma ve karıncalanmadır. Belirtiler o kadar hızlı ilerler ki, bazı hastalar
diyabet tanısı konulmadan önce önemli bir şikayetleri olmadığını söyler.
Bazen ilk dikkat çeken bulgu idrar kontrolünü kazanmış bir çocukta
gece yatağını ıslatmaya başlaması olabilir.Klinik bulguların yanı sıra kan
şekerinin yüksek olması, idrarda şeker saptanması tanıya götüren diğer bulgulardır.
DİYABETLİ ÇOCUKTA İZLEM
Tip 1 diyabet tanısı konmuş bir çocuk hasta, insülin tedavisi başlanıp
dozları ayarlanıncaya ve kan şekeri kontrol altına alınıncaya kadar yakın
takip edilir. Diyabetli çocuğun izleminde öncelik evde düzenli kan glukoz
düzeyi kontrolü yapılmasıdır. İdeali sabah, öğle ve akşam yemek öncesi,
gece yatmadan önce ve 03.00-04.00 dolaylarında kan glükozu ölçümüdür.
Aileden kan glükozu ölçümü yanı sıra zaman zaman idrarda glükoz ve keton
kontrolü, hipo ve hiperglisemik reaksiyonların, beslenme ve egzersiz durumunun
kaydedilmesi istenir.İstenen kan glükoz düzeyi;öğünlerden önce yaklaşık;80 mg/
dl., yemekten 90-120 dk sonra;140mg/dl civarında olması istenir.Genelde bu
pek mümkün olmadığından 60-220mg/dl arası değerler kabul edilebilir.Uzun
süreli izlemde en değerli ölçüt; HbA1c’ dir.Bu değer son 2-3 ayın kan glukozu
hakkında fikir verir.Genellikle sağlıklı kişilerde %6’nın altındadır. %6,5-7,5 arası
değerler iyi kontrolü, %7,5-9,0 orta derece kontrolü, %9,0 üzeri kötü kontrolü
gösterir.Diyabetli çocuğun uzun süreli klinik izleminde düzenli olarak üç ayda
bir büyüme ve gelişmesi, beslenmesi, spor aktivitelerine katılımı ve psikolojik
durumu değerlendirilir, insülin enjeksiyon yerleri kontrol edilir, ayrıntılı fizik muayene yapılır, kan basıncı ölçülür.
KOMPLİKASYONLAR:
Çocukluk yaşlarında görülen komplikasyonların büyük bir bölümü iyi bir izlem ile önlenebilen metabolik bozukluklardır.Tip 1 diyabet kontrol edilemezse,
kan şekerinin aşırı yükselmesine bağlı “diyabetik ketoasidoz” veya kan şekerinin aniden düşmesi “hipoglisemi” ya da yükselmesi “hiperglisemi” gibi
komplikasyonlara yol açabilir. İyi kontrol edilemeyen diyabet, uzun yıllar sonra
kalp, damarlar, sinirler, göz ve böbrekler gibi; vücudun pek çok organını olumsuz etkileyebilir.Kan şekerinin normale yakın düzeyde tutulması komplikasyon
riskini azaltır.
DİYABETİN BELİRTİLERİ
* Ağız kuruluğu, susama
* Sık idrara çıkma
* Yorgunluk ve halsizlik
* Sık ve aşırı acıkma
* İstem dışı kilo kaybetme
* Bulanık görme
* Ayaklarda hissizlik veya
uyuşma, karıncalanmta
17
Op. Dr. Kemal YILDIRIM
Göz Hastal›kları
Diyabet ve
G Z
D
Op. Dr. Kemal YILDIRIM
Göz Hastal›kları
Malatya do€umlu. ‹st. Üniv. ‹st. T›p
Fakültesi 1988-1994 mezunu. 19941998 ‹st. Üniv. ‹st. T›p Fakültesi Göz
Hastal›klar› Ana Bilim Dal›’nda ihtisas yapt›. 2001 itibaren Avrasya
Hospital’da Göz Hastal›klar› Uzman›
olarak çal›flmaktad›r.
Muayene Saatleri : 08:00 - 17:00
Dahili Tel: 1132 - 1136
iyabet gözde katarakt, glokom ve en önemlisi diyabetik retina hastalığına sebep olarak
görme azalmasına yol açabilir. Diyabetlerde
görme kaybı gelişme ihtimali normalden 25 kez
daha fazladır. 20-65 yaş arasındaki görme kaybının en sık sebeplerinden biri olarak ortaya çıkar.
Diyabetik hastalarda göz hasarı gelişme ihtimali
10 yıllık diyabetiklerde %20, 30 yıllık diyabetiklerde %80 civarındadır. Fakat hastalığın teşhis ve
tedavisindeki gelişmeler sayesinde, zamanında
yapılan girişimlerle görmeyi ciddi şekilde etkileyen hasarlara günümüzde daha düşük oranlarda
rastlanmaktadır.
Diyabet ve retinopati için risk faktörleri nelerdir?
• Diyabet hastalığının süresi ne kadar uzunsa, retinopati gelişme riski de o kadar fazladır
• Zayıf diyabet kotrolü,retinopati riskini yükseltir,
bunu değerlendirmede HbA1c seviyeleri önemlidir.
• Yüksek tansiyon retinopati riskini arttırır.
• Böbrek hastalığı ve protein kaybı – yüksek kreatinin seviyeleri retinopati ile ilişkili bulunmuştur.
18
• Yüksek kolesterol seviyeleri göz bulguları verebilir.
• Tip 2 diyabet olgularında obezite ve retinopati
ilişkili bulunmuştur.
• Retinopati gebelik esnasında ilerleyebilir, diyabet ve tansiyonu iyi kontrolde tutulmalı.
Tanı ve Tedavi için öncelikle hastanın gözünün
retina tabakası incelenir. Eğer diyabetik retinopati bulguları mevcut ise retina damarlarının
muayenesi anjiyografi ile tamamlanır. Anjiyografi de, tıkalı damar ve yeni damar oluşumu
saptanırsa yapılacak laser tedavisi hastanın
görmesini koruyacaktır. Göz içi kanama mevcut ise ultrasonografi uygulayarak gözün arka
bölümünün durumu incelenir. Gözde retina damarlarında tıkanıklıklar veya yeni damar gelişimi saptanır ise hastaya laser tedavisi uygulanır.
Bu tedavi gözde tıkalı olan bölgedeki oksijen
ihtiyacını karşılamak için gelişen anormal damarların oluşumuna dolayısı ile kanamalara ve
gözün kaybına engel olur. laser tedavisi, görmenin azalmasını önler. Vitrektomi dediğimiz
ileri mikrocerrahi yöntemi ile göz içine girerek
hasar veren dokuları temizlenip,hastalara görme kazandırılabilir.
Op. Dr. Kemal YILDIRIM
Göz Hastal›kları
Göz muayeneleri ne sıklıkta yapılmalıdır?
Tip 1 diyabet olgularında ;
Tanı konulduktan sonraki 3. - 5. yılında ve sonrası yılda bir, ya
da çocukluktan beri takipli olgularda püberte de göz muayenesi mutlaka yapılmalıdır.
Tip 2 diyabet olgularında;
Tanı konulmasıyla beraber ilk göz muayenesi ve sonrası yılda
bir yapılmalıdır.
Önceden diyabet saptanmış kadınlar gebe kalırsa;
Her 3 ayda bir ve doğumdan 6 hafta sonra göz muayenesi
yapılmalıdır.
Diyabet olgusu eğer görme ile ilgili problemler yaşıyorsa , daha
sık göz muayenesinden geçirilmelidir
Fundus Flourescein Anjiografisi (FFA) denilen gözdibi anjiosu da
son derece kolay bir muayene yöntemidir. Göz bebekleri damlalarla genişletilir. Kol damarlarından floresan bir boya maddesi
verilerek boyanın göziçi damarlarında dolaşımı gözlenir ve fotoğrafları çekilir. Böylelikle damarlardan sızıntılar, kanamalar,
birikintiler, beslenmeyen sahalar, yeni damarlar, zar oluşumları
ve diğer hasarlar tespit edilir. Bu sayede tedavi edilecek sahalar
belirlenmiş olur. Göz dibi anjiosunun diyabetik retina hastalığı
başlamamışlarda kontrol amacıyla yılda bir kez, retina hastalığı
belirtileri başlamış olanlarda, 6 ayda bir yapılması tavsiye edilmektedir.
Diyabet ve retinopati de tedavi nasıldır?
ışık parlamalarıdır. Diyabette retinaya laser 2 şekilde uygulanır.
Sadece lokal bir hasar veya ödem varsa, yalnız o bölgeye laser
uygulaması yapılır. Diyabetik hasar sadece bir sahayla sınırlı değilse, maküla bölgesi hariç tüm retinaya birkaç seans boyunca
laser uygulanır. Proliferasyon safhasındaki diyabetik retina hastalıklarında uygulanır. Tedavi, çoğunlukla laserle yapılmakta ve ana
hatlarıyla ikiye ayrılmaktadır:
Birincisi, retinada yeni oluşan damarların gerilemesini sağlayacak şekilde laser yapılarak göz içine kanama, retina dekolmanı
ve glokom oluşması engellenir. Çoğu hastada istenilen sonuç
elde edilmekle birlikte, bazen yapılan etkin laser tedavisine rağmen bu komplikasyonlar oluşabilmektedir.
İkincisi, maküla denilen görme merkezinde su toplanması olan
hastalarda ödemi azaltmak veya yok etmek için yapılan laser
tedavisidir. Tedaviyi takiben ödem kaybolsa veya azalsa bile görme artmayabilir. Bunun için, bu lezyonlar ne kadar erken tedavi
edilirse, görme o kadar iyi düzeyde kalmaktadır. Bununla birlikte,
tedavi sonrası görmenin daha iyileştiği veya daha kötüleştiği de
olmaktadır.
Laser tedavisine rağmen göz içine kanama, retina dekolmanı ve
glokom olan veya makula ödeminin devam ettiği durumlarda
vitrektomi ameliyatı yapılmaktadır. Anatolia Göz’de vitrektomi
ameliyatlarıyla başarılı sonuçlar elde edilmektedir
Diyabet e bağlı retinopati dışında diğer göz hastalıkları nelerdir?
Glokom, 40 yaş üstü görülebilen bir hastalıktır.Diyabet olgu Yapılan çalışmalarda, lazer fotokoagülasyon uygulamasının
larında daha sık rastlanması ve pek belirti vermemesi nedeniydiyabete bağlı retinopati olgularında görme kaybını önlemede
le yıllık kontroller önem arz eder.
riski belirgin olarak azalttığı gösterilmiştir.
Katarakt, genelde ileri yaşlarda lens bulutlanmasıyla gelişen bir
tablodur, eğer olgu diyabet liyse daha erken yaşta ve daha hızlı
Laser tedavisi
Diyabetik göz hastalığında retina tabakasındaki bozuklukları ve seyirlidir.
hastalıkları düzeltmek amacıyla kullanılır. Laser tedavisi ağrısız Göz bozuklukları nedeniyle gözlük numarası belirlenirken kan
bir işlemdir: Göz bebekleri damlalarla genişletilir. Göze bir mu- şeker seviyelerinin regüle olması beklenmelidir, yoksa yanlış
ayene merceği takılır. Laser yapılırken, hastanın tek hissettiği değerlendirmeler yapılabilir.
19
MEDİKAL
KADRO
M E D İ K A L
Op. Dr. Ali Güven Akıncı
Op. Dr. Hüseyin URLU
Uz. Dr. Türkan USLU
Baflhekim - Nöroloji
Başhekim Yard. - Göğüs Cerrahisi
1950 Dörtyol/Hatay’da do€du. 1973 ‹st. T›p
Fak.'nden mezun oldu. 1980 y›l›nda Vak›f Gureba
Hast. Genel Cer. Uzm. E€itimi ald›. B.Evler
Erdem Yügen Klini€i’nde çal›flt›. 1992-1998
y›llar› aras›nda Özel Çaml›k Hastanesi’nin
Baflhekimli€ini yapt›. 1998’den itibaren Avrasya
Hospital’da Yön. Kur. Baflk. ve Genel Cerrahi
Uzmanl›€› görevini yürütmektedir.
Dahili Tel: 1020
‹stanbul do€umlu. Uluda€ Üni. T›p Fak.’nden 1990
Y›l›nda mezun oldu. Bak›rköy Ruh ve Sinir Hast.
Hastanesi’nde Nöroloji ihtisas›n› tamamlad›.
1999 y›l›ndan itibaren Nöroloji Uzman› olarak
görev yapmaktad›r. 2008 y›l›ndan beri Avrasya
Hospital’da Baflhekim olarak görev yapmaktad›r.
Gaziantep 1970 do€umlu. Gaziantep Anadolu Lisesinden mezun oldu. ‹.Ü. Cerrahpafla T›p Fak. 1994
y›l›nda bitirdi. Yedikule Gö€üs Cerrahisi Merkezinde uzmanl›k e€itimi ald›ktan sonra, Kastamonu
Devlet Hast. mecburi hizmetini tamamlayarak, Özel
Ordu Umut Hast. çal›flt›ktan sonra, 2007 y›l›nda Avrasya Hospital bünyesine kat›ld›. Evli ve iki çocuk babası.
Muayene Saatleri: 08:00 - 18:00
Dahili Tel: 1113
Op. Dr. Tamer SÖZEN
Kad›n Hastalıkları ve Do€um
Yön. Kur. Başkanı
Kad›n Hastalıkları ve Do€um
‹stanbul’da do€du. 1991 y›l›nda ‹stanbul T›p Fak.
mezun oldu. 1992-1996 y›l›nda ‹st. T›p Fak. Kad›n
Hast. Do€um Ana Bilim Dal›’nda ihtisas yapt›.
Bir y›l süreyle Alman Hast.’ne ba€l› olarak çal›flt›.
2000 y›l›ndan beri Avrasya Hospital’de görev
yapmaktad›r. Evli ve 2 çocuk babas›.
Muayene Saatleri: 08:00 - 18:00
Dahili Tel: 1123
Muayene Saatleri: 08:00 - 18:00
Dahili Tel: 1112
Op. Dr. Nurcan DALAN
1967’de Tekirda€’da do€du. ‹lk ve orta e€itimini
Tekirda€ fiarköy’de tamamlad›. Lise e€itimini
Kandilli K›z Lisesinde, T›p e€itimini de Uluda€ Ün.
T›p Fakültesi’nde tamamlad›. Uzmanl›k e€itimini
Osmangazi Üni.’nde tamamlad›. Lüleburgaz SSK
ve K›rklareli SSK Hast. 7 y›l görev yapt› Halen
Avrasya Hospital’da görev yapmakta ...
Muayene Saatleri: 08:00 - 18:00
Dahili Tel: 1128 - 1136
Op.Dr. ‹stepan SUNA
Kad›n Hastalıkları ve Do€um
1956 Yozgat do€umlu. 1981 ‹stanbul Çapa T›p Fakültesi mezunu, fiiflli Etfal Hastanesi’nde Kad›n
Hastal›klar› ve Do€um ihtisas›n› 1996 y›l›nda tamamlad›. Evli ve iki çocuk babas›d›r.
Muayene Saatleri: 08:30 - 17:00
Dahili Tel: 1109 - 1122
Op. Dr. Gamze BAYKAN
Op.Dr. Mehmet KOÇ
Kad›n Hastalıkları ve Do€um
Tüp Bebek ve Reprodüktif Endokrinoloji
05.07.1972 yılında Kırşehirde doğdu. 1996 yılında Atatürk Üniv.
Tıp Fak. bitirdi. Kadın Hast. ve Doğum uzmanlığı eğitimini Şişli
Etfal E.A. Hast. yaptıktan sonra 2003-2007 özel bir sağlık kuruluşunda çalıştı. 2007 yılında İ.Ü. Çapa Tıp Fak. Perinatoloji (2. Düzey USG eğitimi aldı. 2008 yılında yurtdışında Laparaskopi(kapalı
ameliyat) eğitimi aldı. 2008 Kasım ayından itibaren hastanemizde çalışmaktadır. 2009-2010 yılları arasında İ.Ü. Çapa Tıp Fak.
Yard. Üreme Teknikleri Merkezinden Tüp Bebek eğitimi almıştır.
Tüp bebek uzmanlığını İ.Ü. Çapa Tıp Fak. 2010 yılında aldı.Yurt içi
ve yurt dışında bir çok kongreye katıldı. Evli ve 1 çocuk babası.
Muayene Saatleri:08:00-18:00
Dahili Tel: 1114
Op.Dr. Coşkun GÖRMÜŞ
Genel Cerrahi
1977 İstanbul’da doğdu, 2001 yılında Uludağ Üni. Tıp
Fak. mezun oldu. 2002-2007 yılları arsında Haseki
Eğitim ve Araştırma Hastanesinde ihtisas yaptı. 20092010 yılları arasında Van Özalp Devlet Hast., 20102012 yılları arasında Bilecik Bozüyük Devlet Hast.
çalıştı. 2012 Mart Ayından itibaren Avrasya Hospital’de
görev yapmaktadır. Evli ve 1 çocuk babasıdır.
Muayene Saatleri: 08:00 - 18:00
Dahili Tel: 1017
Op. Dr. Bülent ÖZTÜRK
Genel Cerrahi
1974 Razgart’da do€du. 1997 y›l›nda ‹stanbul
Üniversitesi Cerrahpafla T›p Fakültesi’nden
mezun oldu. Aral›k 2002’de Haseki Araflt›rma
ve E€itim Hastanesi’nde Genel Cerrahi ‹htisas›n›
tamamlad›. Avrasya Hospital’da Genel Cerrahi
Uzman› olarak çal›flmakta.
Muayene Saatleri: 08:00 - 18:00
Dahili Tel: 4013
Op. Dr. Arman Ç‹TÇ‹
Üroloji
‹stanbul’da do€du. 1992 y›l›nda ‹st. T›p
Fakültesi’nden T›p Doktoru olarak mezun oldu.
1999 y›l›nda ‹.Ü. Cerrahpafla T›p Fakültesi’nde
Üroloji
ihtisas›n›
tamamlad›.
1999-2000
y›llar›nda Erciyes Üni. T›p Fak. Üroloji A.B.D.’da
ö€retim görevlisi olarak çal›flt›. 2000’den beri
Avrasya Hospital’de görev yapmaktad›r.
Muayene Saatleri: 08:00 - 18:00
Dahili Tel: 4010
Op. Dr. Ebru TOPUZ
K.B.B.
1974 ‹stanbul do€umlu. ‹lk, Orta, Lise ö€renimini
‹stanbul’da tamamlad›ktan sonra, Uluda€ Üni. T›p
Fak,’ne girdi. 1997 y›l›nda mezun olduktan sonra
fiiflli Etfal E€itim ve Araflt›rma Hastanesinde 4 y›l
K.B.B. ihtisas›n› yapt›. 2 y›l ayn› hastanede uzman
olarak çal›flt›. Evli ve iki çocuk annesi.
Muayene Saatleri 09:00 - 17:00
Dahili Tel: 4008
Uz. Dr. Ersin SARI
Çocuk Sa€lığı ve Hastalıkları
Eskiflehir do€umlu. Marmara Üniversitesi
‹ngilizce T›p Fakültesi’nden mezun oldu.
Eskiflehir
Osmangazi
T›p
Fakültesi’nde
uzmanl›€›n› tamamlad›.
Muayene Saatleri: 08:00 - 18:00
Dahili Tel: 4006
20
Kad›n Hastalıkları ve Do€um
Op. Dr. Özgür ÇET‹NER
Kad›n Hastalıkları ve Do€um
1973 Tokat do€umlu. ‹lk, orta, lise ve üniversite
e€itimini ‹stanbul’da tamamlad›. ‹stanbul T›p
Fak. mezun olduktan sonra Taksim E€itim ve
Araflt›rma Hastanesinde ihtisas›n› tamamlad›.
Bir süre serbest doktorluk yapt›. Halen Avrasya
Hospital’da görev yapmakta.
Muayene Saatleri: 08:00 - 18:00
Dahili Tel: 1122
1977 ‹skenderun’da do€du. 2000 yılında
Cerrahpafla Tıp Fakültesi’den mezun oldu. Kadın
Hastalıkları ve Do€um Uzmanlı€ı e€itimini fiiflli
Etfal E€itim ve Arafltırma Hastanesinde yaptı.
2011 Kasım ayından itibaren Avrasya Hospital’da
görev yapmakta. Evli ve 2 çocuk Annesi.
Op. Dr. Hasan LİCE
Muayene Saatleri: 08:00 - 18:00
Dahili Tel: 1134
Genel Cerrahi
1967 yılında İstanbul’da doğdu. 1993’de Çapa Tıp
Fak. mezun oldu. 1994-1998 yılları arasında Taksim
Eğitim ve Araştırma Hastanesinde asistanlık yaptı.
1998-2012 yılları arasında Haseki Eğitim ve Araştırma
Hastanesinde 2. Cerrahi Kliniğinde Genel Cerrahi,
Kanser Cerrahisi, Laparoskopi Cerrahisi ve Endoskopi
alanlarında teşhis ve terapatik çözümler konusunda
hizmet verdi. Evli ve 2 çocuk babası.
Muayene Saatleri: 08:00 - 18:00
Dahili Tel: 1017
Op.Dr. Özgür ODABAfi
Genel Cerrahi
1971 y›l›nda Trabzon’da do€du. 1989 y›l›nda
‹.Ü. Cerrahpafla T›p Fak. ‹ngilizce program›n›
kazand›. 1995 y›l›nda Haseki Hast. Genel Cerrahi
‹htisas›na bafllad›. Mart 2000’de Cerrahi Uzman›
oldu. fiu an Avrasya Hospital’da Endoskopi ERCP
ve Genel Cerrahi ünit. görev yapmaktad›r.
Muayene Saatleri: 08:00 - 18:00
Dahili Tel: 4013
Uz.Dr. Banu ALTOPARLAK
Gö€üs Hastal›klar›
Erzurum’da do€du 1997 y›l›nda Ankara Gazi Üni.
T›p Fak.’nden mezun oldu. Uzmanl›k e€itimini
‹stanbul Yedikule Gö€üs Hastalıkları ve Gö€üs
Cerrahisi E€itim ve Araflt›rma Hastanesi’nde
tamamlad›. 2005 y›l›ndan beri Avrasya
Hospital’de görev yapmaktad›r.
Muayene Saatleri: 08:00 - 18:00
Dahili Tel: 1015 - 1012
Op. Dr. Orkunt ÖZKAPTAN
Üroloji
1979 ‘da Almanya’da doğdu. 1996 yılına kadar Almanya’da
Yaşayan Özkaptan 1998-2004 yılları arasında İstanbul
Üni. Tıp Fak. okudu. Daha sonra Okmeydanı Eğitim Ve
Araş. Hast. Üroloji Uzm. ihtisas yaptı. 2011-2013 yılında
Kastamonu Taşköprü Devlet Hast. mecburi hizmetini
tamamladı. 2013-2014 Almanya ‘LAPAROSKOPİK’ cerrahi
eğitimi aldı. 2014 Ekim ayı itibariyle Avrasya Hospital’de
görevini sürdürmektedir.
Muayene Saatleri: 08:00 - 18:00
Dahili Tel: 1008 - 1012
Op. Dr. Attila OKUR
Kad›n Hastalıkları ve Do€um
1969 yılında Konya’da doğdu. 1992 yılında Hacettepe Tıp
Fak.’nden mezun oldu. 1993- 1997 yıllarında Eskişehir
Osman Gazi Üni.’nde ihtisasını tamamladı. 1997-2012
yılları arasında Kütahya Devlet Hast. Kadın Doğum
Uzmanı olarak görev yaptı. 2012-2014 yıllarında İstanbul
Arnavutköy Devlet Hast. çalıştı. 2014 Temmuz ayından
itibaren Avrasya Hospital’de görev yapmaktadır.
Muayene Saatleri: 08:00 - 14:30
Cumartesi : 08.00 - 13.00 Dahili Tel: 1113
Op. Dr. Özgür ORTAK
Ortopedi ve Travmatoloji
1976 Bornova do€umlu. Ege Üniv. T›p Fakültesinden
2000 Y›l›nda mezun oldu. 2005 y›l›nda Vak›f Gureba
Araflt›rma ve E€itim Hastanesinde Ortopedi ve
Travmatoloji ihtisas›n› tamamlad›. Evli ve 1 çocuk
babası. Halen Avrasya Hospital’da çal›fl›yor.
Muayene Saatleri: 08:00 - 18:00
Dahili Tel: 1011 - 1012
Op. Dr. Fuat KURfiUN
Plastik-Rekonstruktif ve El Cer.
1966 ‹stanbul do€umlu. 1990 ‹stanbul Üniv. T›p Fak.’nden
mezun oldu. 2000 y›l›nda uzmanl›k e€itimini tamamlad›.
2006 y›l›nda Avrasya Hospital’da çal›flmaya bafllayan
Op. Dr. Fuat Kurflun El Cerrahisi alan›nda Amerika
Birleflik Devletleri Columbia University Newyork Hand
Department of Orthopedic Surgery de bir y›l çal›flt›ktan
sonra 2008 Eylül’ünde tekrar aram›za kat›ld›.
Muayene Saatleri: 08:00 - 18:00
Dahili Tel: 1108
Op. Dr. Galip Arda PELEN
K.B.B.
Op. Dr. Ferhat O⁄UZ
1979 Balıkesir doğumlu. 2004 yılında İst. Üni. Tıp
Fak. mezun oldu. Göztepe Eğit. Araş. Hast. K.B.B.
İhtisası yaptı. 2013 Mayıs ayı itibari ile Avrasya
Hospital’da görev yapmaktadır.
Mersin’de do€du. ‹lkokul-Lise ö€renimini Mersin’de
tamamlad›. 1988 y›l›nda ‹stanbul Üniversitesi
Cerrahpafla T›p Fakültesine girdi. 1996-1999 yılları
arasında aynı fakültede uzmanlık eğitimini tamamladı.
1999 yılında Avrasya Hospital’de göreve başladı.
Muayene Saatleri: 08:00 - 14:30
Cumartesi : 11.30 - 15.00
Dahili Tel: 1133
K.B.B.
Muayene Saatleri: 08:00 - 18:00
Dahili Tel: 4011
Uz. Dr. M. Ali TALAY
Uz. Dr. Handan YAfiAR
Çocuk Sa€lığı ve Hastalıkları
Van Ercifl’de do€du. 1988 - 1994 y›llar›nda Çapa T›p
Fakültesi’nde t›p e€itimini ald›. Ayn› fakültede 1999
y›l›nda Çocuk Hastal›klar› ve Sa€l›€› Uzman› oldu.
Malatya’da do€du. Ege Üniversitesi Tıp Fakültesinden mezun oldu. Çukurova Üniversitesi Tıp
Fakültesi’nde Çocuk Sa€lı€ı ve Hastalıkları ihtisasını yaptı. Evli ve 2 kız çocuk annesi. 1 Aralık
2011 tarihinden itibaren Avrasya Hospital’de
çalıflmaktadır.
Muayene Saatleri: 08:00 - 18:00
Dahili Tel: 1008 - 1012
Muayene Saatleri: 08:00 - 18:00
Dahili Tel: 4012
Çocuk Sa€lığı ve Hastalıkları
K A D R O
Prof. Dr. Mehmet MERİÇ
Prof. Dr. Esat AKINCI
MEDİKAL
KADRO
Prof. Dr. Ali BAYRAM
Kardiyoloji Bölüm Baflkan›
Kalp Damar Cerrahisi Bölüm Bşk.
Kardiyoloji ve İç Hastalıkları Uzmanı
1949’da Antalya’da do€du. 1973’de ‹stanbul Tıp Fak.’ni bitirdi.
Aynı sene, ‹stanbul Tıp Fak. ‹ç Hast. Anabilim Dalında ihtisasa baflladı. 1995-1998 yılları arasında Alman Hastanesi’nde,
1998-1999 yılları arasında Academic Hospital’da çalıfltı, 20002006 y›llar› aras›nda fiafak Hastanesinde Kardiyoloji Bölüm
Baflkanı olarak kalp kateterizasyon laboratuvarında çalıfltı.
2006 yılından itibaren JFK Hastanesi’nde çalıfltı. A€ustos
2010’dan 2011 yılı sonuna kadar Özel Avrupa fiafak Hastanesinde çalıfltı. 1 fiubat 2012 tarihinden itibaren Özel Avrasya Hospital’de Kardiyoloji Bölüm Baflkanı olarak çalıflmaya
baflladı. ‹ngilizce ve Almanca bilmekte olup, iki çocuk babasıdır.
1961 yılında Denizli-Acıpayam’da doğdu. A.Ü. Tıp Fak. 1985 yılında
mezun oldu. Koşuyolu Kalp ve Araştırma Hast. Kalp ve Damar Cerrahisi ihtisasını 1993 yılında tamamladı. Koşuyolu Kalp Hast. baş
asistanlık görevine atandıktan sonra 1998 yılında Doçent 1999 yılında klinik şefi olarak aynı hastanede görevine devam etti. 2005 yılında başladığı Avrupa Şafak Hastanesinde K.V.C. bölüm başkanlığı görevine 2011 yılına kadar devam etti. 2011-2012 yıllarında Universal
grup Çamlıca hastanesinde bölüm başkanlığı görevini yürüttü, aynı
yıl profesör unvanını aldı. Ağustos 2012’den beri Avrasya Hospital
Kalp ve Damar Cerrahisi bölüm başkanlığı görevini yürütmektedir.
1957 yılında Trabzon’da doğdu. İlk ve Orta öğrenimini Trabzon’da
tamamladı. 1979’da Erzurum Atatürk Üniv.Tıp Fak. mezun
oldu. İç Hastalıkları Uzmanlığını aynı fak., Kardiyoloji İhtisasını
Konya Selçuk Üniv. Tıp Fak.’de tamamladı. 1987’de Doçent,
1993’de Profesör oldu. Trabzon Karadeniz Teknik Üniv. Konya
Selçuk Üniv. Öğretim Üyeliği Manisa Celal Bayar Üniv. Tıp Fak.
Kurucu Dekanlığı yapmıştır. Trabzon Numune Eğit. ve Arş.
Hast. Kardiyoloji Kliniği kurucu şefliği, Ahi Evren Göğüs, Kalp
Damar Cerrahisi Eğit. ve Arş. Hast. Kardiyoloji Kliniği Şefliğini
yürütmüştür. İyi derecede ingilizce bilmektedir. 2013 yılı itibariyle
Prof. Dr. Ali Bayram Avrasya Hospital’de görev yapmaktadır.
Doç. Dr. Ali Rıza CENAL
Kalp Damar Cerrahisi
1966 yılında Sivas-Divri€i’de do€du. 1991 yılında istanbul
Tıp Fakültesinden mezun oldu.1992-1998 tarihleri arasında
Kofluyolu Kalp E€itim ve Arafltırma Hastanesinde ihtisasını
yaptı. 1 yıl bu hastanede uzman doktor olarak çalıfltı. 20012011 yılları arasında Özel Avrupa fiafak hastanesinde ve
2011 y›l›nda Çamlıca Alman Hastanesinde görev yaptı. 2012
y›l›nda Avrasya Hospital’de göreve bafllam›flt›r.
Muayene Saatleri: 08:00 - 18:00
Dahili Tel: 4007
Uz. Dr. Celal GÖLGEC‹
Kardiyoloji
1970 y›l›nda Gaziosmanpafla – ‹stanbul’da do€du.
1996 y›l›nda ‹stanbul Üniversitesi Cerrahpafla
T›p Fakültesinden mezun oldu. 2009 y›l›nda
‹stanbul Üniversitesi T›p Fakültesinde Kardiyoloji
uzmanl›€›n› tamamlad›. Ocak 2010 tarihinden
itibaren Avrasya Hospital’da Kardiyoloji uzman›
olarak çal›flmaktad›r.
Muayene Saatleri: 08:00 - 17:00
Dahili Tel: 1126
Uz.Dr. Ayflegül NAVDAR
Uz.Dr. Züleyha Ö. KADEHÇ‹
Radyasyon Onkoloji
1974 Lüleburgaz’da do€du. Trakya Üniversitesi T›p Fakültesi mezunu ‹stanbul Üniversitesi
Çapa T›p Fakültesi Radyasyon Onkolojisi Ana
Bilim Dal›nda ihtisas›n› tamamlad›. Avrasya
Hospital’da Onkolog olarak çal›fl›yor. Evli ve iki
çocuk sahibi.
Muayene Saatleri: 09:00 - 16:00
Dahili Tel: 3078 - 3079
‹ç Hastal›klar›
Rize do€umlu. 1996 y›l›nda ‹st. Ünv. Cerrahpafla
T›p Fakültesinden mezun oldu. 1996- 2001
aras›nda
Haseki
E€itim
ve
Araflt›rma
Hastanesinde ‹ç Hastal›klar› Uzmanl›k E€itimi
ald›. Evli ve 2 çocuk annesi. 2001 yılından itibaren
Avrasya Hospital’da görev yapmaktadır.
Doç. Dr. Çetin A. EVLİYAOĞLU
Beyin, Omurilik ve Sinir Cerrahisi
1964 Ankara doğumlu. 1988 Ankara Üni. Tıp Fak. mezun
oldu.1995 yılında Ankara Numune Eğit. Araşt. Hast.
Nöroşirurji ihtisasını tamamladı. 1997-1998 yılları arası
Boston Harvard Üni. Brigham Women’s Hospitalda
Nöroonkoloji research followluğu yaptı. 1996-2001 yılları
arası Kocaeli Üni. ve 2001-2009 yılları arasında Kırıkkale Üni.
akademik çalışmalarını devam ettirdi. 2005 Doçentlik ünvanı
aldı. 2006-2009 yılları arası anabilim dalı başkanlığı yaptı.
İngilizce ve Almanca bilmektedir. Evli ve iki çocuk babasıdır.
Muayene Saatleri : 08:30 - 14:00
Dahili Tel: 1131 - 1136
Uz. Dr. Mecdi Hikmet ERGÜNEY
İç Hastalıkları
Muayene Saatleri: 08:00 - 18:00
Dahili Tel: 1151 - 1122
1949 Trabzon doğumlu. İlk, orta ve liseyi Trabzonda bitirdi. 1973’de İ.Ü. Cerrahpaşa Tıp Fak.’den
mezun oldu. 1979’da İst. Eğit. ve Arşt. Hast.’da
Uzmanlığını aldı. Çeşitli devlet hast. klinik şefliği
ve eğitim sorumluluğu görevlerini üstlendi. Evli
ve ingilizce bilmektedir. 2014 yılından beri Avrasya Hospital’da çalışmaktadır.
Op. Dr. Kemal YILDIRIM
Muayene Saatleri : 08:00 - 17:00
Göz Hastal›kları
Uz. Dr. H. Deniz YARDIMCI
Cildiye (Dermatoloji)
1987 İstanbul Tıp Fak. mezunu olan Deniz YARDIMCI,
Haseki Eğitim Araş. Böl. Dermatolog İhtisasını
tamamlayarak 1992 yılında Uzman Dermatolog ünvanını
aldı, 3 yıllık mecburi hizmet görevini Niğde Devlet Hast.
sürdürdü. Haseki Eğitim Araştırma Hast. 2011 yılına kadar
çalıştı. 2011 yılından sonra istanbul 29 Mayıs Hastanesinde
mesleğine devam etti, 2013 itibariyle Avrasya Hospital’de
görevini sürdürmektedir. Evli 2 çocuk annesidir.
Görev Saati: 09:00 - 16:00
Dahili Tel: 1105
Uz. Dr. Meral ÖZER
Reanimasyon ve Anestezi
Malatya do€umlu. ‹st. Üniv. ‹st. T›p Fakültesi
1988-1994 mezunu. 1994-1998 ‹st. Üniv. ‹st. T›p
Fakültesi Göz Hastal›klar› Ana Bilim Dal›’nda ihtisas yapt›. 2001 itibaren Avrasya Hospital’da Göz
Hastal›klar› Uzman› olarak çal›flmaktad›r.
Muayene Saatleri : 08:00 - 17:00
Dahili Tel: 1132 - 1136
Op. Dr. Güzin YILDIRIM
Göz Hastalıkları
1961 Ordu doğumlu. İlk, Orta, Lise eğitimini
Ordu’da bitirdi. İst. Üni. Tıp Fak. mezunu. Haseki
Eğt. Araşt. Hast. ihtisasını tamamladı. Evli ve 2
çocuk annesi. 2014 Ekim ayı itibariyle Avrasya
Hospital’de görevini sürdürmektedir.
Mardin do€umlu. 1985’de ‹stanbul Üniversitesi Cerrahpafla Tıp Fakültesini bitirdi. Kofluyolu
Kalp ve Arafltırma Hastanesinde Anesteziyoloji
ve Reanimasyon ihtisasını tamamladı. 2012
Ocak ayından bu yana Avrasya Hospital’da görev
yapıyor.
Görev Saatleri : 09:00 - 14:00
Görev Saatleri: 08:00 - 18:00
Dahili Tel: 4105
1967 yılında İstanbul’da doğdu. 1991 yılında Uludağ
Üni.mezun oldu. Uzmanlığını İst. Eğit. Araş.
Hastanesinde tamamladı. 2.5 yıl Moskova’da El
Cerrahisi eğitimi aldı. 2013 yılı itibariyle Avrasya
Hospital’de görev yapmaktadır.
Uz. Dr. Ahmet ALTUN
Görev Saati: 08:00 - 18:00
Dahili Tel: 4503
Radyoloji
1963 Elbistan Do€umlu. Çukurova Üniversitesi
Mezunu. ‹htisas›n› Zonguldak Bülent Ecevit
Üniversitesi Radyoloji Ana Bilim Dal›nda,
Radyasyon
Onkoloji
Rotasyonunu
‹.Ü.
Cerrahpafla T›p Fakültesi’nde tamamlad›. Halen
Avrasya Hospital’da Radyoloji Uzman› olarak
görev yapmaktad›r.
Görev Saatleri: 08:00 - 18:00
Dahili Tel: 2049
Dt. Eylem USLU
Diş Hekimi
Ardahan do€umlu. 1998 y›l›nda Hacettepe Difl
Hekimli€i Fakültesi mezunu. Halen Avrasya
Hospital’da difl hekimi olarak görev yapmaktad›r.
Muayene Saatleri: 10:00 - 18:00
Dahili Tel: 1010 - 1012
Uz. Dr. Sezer TOPRAK
Mikrobiyolog
1974’de Ankara’da doğdu. İlk, orta ve lise
öğrenimini Ankara’da tamamladı. 2000 yılında
Ankara Üniversitesinde Lisansüstü Eğitimi
tamamladı. 2012 yılında Cerrahpaşa Tıp
Fakültesinde ihtisasını yaptı. Karabük’te özel bir
hastanede çalıştı. 2014 yılından bu yana Avrasya
Hospital’da çalışıyor.
Uz. Dr. Tülay UYANIK
Reanimasyon ve Anestezi
Uz. Dr. Murat ULUSOY
Radyoloji
1957-İstanbul’da doğdu. 1980 İstanbul Tıp Fak. mezun oldu. 1982-1985 İstanbul Bezmi Alem Vakıf Gureba Hast. Radyoloji Uzmanlığı eğitimini tamamladı.
1986-2006 Sinop Atatürk Hastanesi, Taksim Hast. ve
Haseki Hast. çalıştı. 2006 yılında Haseki Hast. Radyoloji Klinik Şefliğinden kendi isteği ile emekli olup
serbest çalışmaya başlamıştır. Haziran 2013’den
itibaren Avrasya Hospital’de görev almaktadır.
Görev Saati: 08:00 - 14:00
Dahili Tel: 2071
Uz. Dr. fienay SILDIR
Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon
1947 K›br›s’ta do€du. 1972’de ‹stanbul Çapa
T›p Fakültesinden mezun oldu. 1978 y›l›nda
Okmeydan› Hastanesinde Fizik Tedavi ve
Rehabilitasyon ihtisas›n› tamamlad›. Evli ve üç
çocuk annesi. Ekim 2007 tarihinden itibaren
Avrasya Hospital’da FTR uzman› olarak çal›fl›yor.
Muayene Saatleri : 08.00 - 17.00
Dahili Tel: 4304
Uz. Dr. Suzan UZAN
Biyokimya ve Klinik Biyokimya
1968 y›l›nda Kocaeli’de do€du. 1991 y›l›nda ‹st.
Üniv. Cerrahpafla T›p Fakültesi’nden T›p Doktoru
olarak mezun oldu. 1998 y›l›nda ‹.Ü. Cerrahpafla
T›p Fakültesi’nde Biyokimya ve Klinik Biyokimya
ihtisas›n› tamamlad›. Evli ve bir çocuk annesi.
Görev Saatleri: 09:00 - 17:00
Dahili Tel: 2044
Uz. Dr. Ali VARDAR
‹ç Hastal›klar›
1963 ‹zmir do€umlu. 1987 y›l›nda GATA T›p Fakültesi’nden
mezun oldu. 1990 – 1994 aras› Gata Haydarpafla E€itim
Hastanesi’nde ‹ç hastal›klar› ihtisas›n› yapt›. 1994–2007
y›llar› aras› Deniz Kuvvetlerinin çeflitli hastanelerinde klinik flefli€i yapt›. 2008 y›l›ndan itibaren Avrasya
Hospital’da ‹ç hastal›klar› uzman› olarak çal›flmaktad›r.
Muayene Saatleri: 08:00 - 18:00
Dahili Tel: 1016
Uz.Dr. Ifl›l SOYSAL
Reanimasyon ve Anestezi
‹stanbul Do€umlu. 1992 Trakya Üniversitesi T›p
Fakültesi’den mezun oldu. Avrasya Hospital’da
çal›fl›yor. Evli ve bir çocuk babas›.
Görev Saatleri: 08:00 - 18:00
Dahili Tel: 2065
Uz.Dr.Hasan Murat DİKMEN
Radyoloji
1964 yılında İstanbul’da doğdu. İ.Ü Cerrahpaşa Tıp Fak. bitirdikten sonra TUS sınavını kazanarak Önce Prof. Dr. Siyami
Ersek ve Haydarpaşa Numune Hast.’de Radyoloji asistanı
olarak çalıştı. Daha sonra tekrar TUS sınavına girdi ve Marmara Üniv. Radyodiagnostik Ana Bilim Dalın’nda ihtisas yaptı. İhtisas sonrası sırasıyla StarMar Görüntüleme Merkezi,
Acıbadem İnternatinal Hospital, Memorial Hastanesi Şişli,
Medikal Park Bahçelievler ve en son Özel Gaziosmanpaşa
hastanelerinde 5 yıl Radyoloji uzmanı olarak görev yaptı.
Ağustos 2012 tarihinde Avrasya Hospital da göreve başladı.
Dahili Tel: 2071
Uz. Dyt. Ezgi MUMCU
Diyetisyen
Yeditepe Üni. ‘Beslenme Ve Diyetik Bölümü'nde
lisans eğitimini tamamladı. GATA (Gülhane
Askeri Tıp Akademisi), Haydar Paşa Numune
Hast., İstanbul Üni. Tıp Fak., Haseki Eğitim Ve
Araştırma Hastanesi... gibi bir çok hastanede
eğitimlerinin devamını ve stajlarını başarılı
bir şekilde tamamlayarak ‘Uzman Diyetisyen‘
ünvanını aldı. 2014 Eylül ayı itibariyle Avrasya
Hospital’de görevini sürdürmektedir.
Dahili Tel: 1126
Uz. Dr. Nilgün DEM‹RBA⁄
Patoloji
1963 y›l›nda Bolu’da do€du. 1986 y›l›nda Ege
Üniversitesi T›p Fakültesinden mezun oldu.
Uzmanl›k e€itimini Haseki E€itim ve Araflt›rma
Hastanesi’nde tamamlad›. Avrasya Hospital’da
Patoloji Uzman› olarak görev yapmaktad›r. Evli
ve iki çocuk annesi.
Görev Saatleri : 08:00 - 18:00
Dahili Tel: 2047
21
Uz. Dr. Ali VARDAR
‹ç Hastal›klar›
Diyabet Nedir,
Tipleri Nelerdir?
V
Uz. Dr. Ali VARDAR
‹ç Hastal›klar›
1963 ‹zmir do€umlu. 1987 y›l›nda GATA
T›p Fakültesi’nden mezun oldu. 1990 –
1994 aras› Gata Haydarpafla E€itim
Hastanesi’nde ‹ç hastal›klar› ihtisas›n›
yapt›. 1994–2007 y›llar› aras› Deniz
Kuvvetlerinin çeflitli hastanelerinde
klinik flefli€i yapt›. 2008 y›l›ndan itibaren Avrasya Hospital’da ‹ç hastal›klar›
uzman› olarak çal›flmaktad›r.
Muayene Saatleri: 08:00 - 18:00
Dahili Tel: 1016
22
ücudun, besinlerden enerji elde etme sürecinde oluşan bozukluk ile karakterize bir
hastalıktır. Yemekten sonra kandaki glukoz
(şeker) düzeyi yükseldiğinde normal koşullarda
pankreasın beta hücreleri tarafından insülin hormonu salgılanması gereklidir. Hücrelerin gereksinme duydukları enerjiyi sağlayabilmeleri için
de glukozun hücre içine girmesi ve kullanılması
gerekmektedir; bunu ise insülin uyarmaktadır.
hücrelere hasar vererek, böbrek hastalığı, sinir
hasarı ve koroner kalp hastalığı gibi komplikasyonlara yol açar.
Diyabet dünya çapında artış göstermektedir.
2025 yılında dünya çapında 300 milyon kişinin
diyabetli olacağı tahmin edilmektedir. Bu süre
içinde diyabet sıklığının gelişmiş ülkelerde %32,
gelişmekte olan ülkelerde ise %128 oranında
bir artış göstermesi beklenmektedir.Diyabet,
gelişmekte olan ülkelerde ölüm nedenleri ara Diyabetli bireylerde, pankreas tarafından üresında 4-5 inci sıralarda yer almaktadır.
tilen insülin ya yetersizdir ya da insülin, hedef
dokularda etkisini yeterince gösterememekte- Diyabeti olan birçok kişide aynı zamanda tedir. Bunun sonucunda:
davi edilmesi gereken obesite (aşırı şişmanlık),
• Kanda ve idrarda glukoz düzeyi artar.
hipertansiyon (yüksek kan basıncı) ve dislipide• Kandaki aşırı glukoz düzeyleri dokulara ve mi gibi başka sağlık sorunları da sıklıkla bulun-
Uz. Dr. Ali VARDAR
‹ç Hastal›klar›
maktadır ve bu sorunlar zaman içinde
sağlığı olumsuz etkilemektedir. Diyabetli
hastanın tedavisinin planlanırken bütün
bu eşlik eden durumların bir arada düşünülmesi gerekmektedir.
ŞEKER HASTALIĞININ BELİRTİLERİ boyunca fark edilmeden devam edebilir.
Çünkü hastalık hiç semptom vermeyebiVE TEŞHİSİ
• Sekonder diyabet (Gebelik, pankreasın diğer hastalıkları, stres veya ilaçlar
gibi başka tıbbi koşullara bağlı olarak gelişen bir diyabet tipidir.
lisemi ile kendini gösteren metabolik bir
rahatsızlıktır. Kandaki glukoz miktarının
ayarlanmasında görevli en önemli hormon insülin hormonudur. Pankreasın
beta hücrelerinden salgılanmaktadır.
Diabetes mellitus yani şeker hastalığı,
diabetes ve mellis kelimelerinden köken
almaktadır. Eski Yunancada diabetes idraDiabetes mellitus’un üç ana tipi
ra geçen, mellis ise tatlı ya da bal anlavardır:
mına gelmektedir. Kan glukoz düzeyinin
• Tip 1 (insüline bağımlı tip)
aşırı miktarda yükselmesiyle yani hiperg• Tip 2 (insüline bağımlı olmayan tip)
Bu koşullar ortadan kalktığında diyabet iyileşebilir. Gebelikle ilişkili olan diyabet, daha sonra oluşacak tip 2 diyabetin
güçlü bir göstergesidir. IGT (bozulmuş
glukoz toleransı) normal kan şekeri kontrolü ile diyabet arasındaki bir durumdur.
İnsülin direnci düzeyini gösterir ve “prediyabetik (diyabet öncesi)” durumu ifade
eder.
Tip 2 (Erişkin Tip) diabette, insülin duyarlılığında azalma ya da insülinin etkisine karşı bir direnç söz konusudur. Bunun
sonucunda da insülinin üretilmesi ve salgılanmasında azalma ortaya çıkmaktadır.
Zaman içinde durumun ciddiyetine göre,
insülin üretiminin ve salgılanmasının
tamamen ortadan kalkması da görülebilmektedir. Tip 2 diabet uzun seneler
lir ya da çok hafif semptomlar görülebilir. Tip 2 diabet riskini azaltabilmek için
beslenme ve fiziksel aktiviteye dikkat
etmemiz büyük önem taşımaktadır. Haftada en az 2 saat tempolu bir şekilde
yürüyüş yapılması, ideal vücut ağırlığının
korunmasına dikkat edilmesi, beslenme-
de karbonhidrat alımının azaltılması, lifli
gıdalarla beslenmeye özen gösterilmesi,
zeytinyağı gibi faydalı yağlara yer verilmesi, elden geldiğince az stresli bir hayat
tarzı benimsenmesi diabet riskinin azaltılmasında etkili olacaktır.
Diabetes mellitusta (şeker hastalığında) erken tanı hastalığın oluşabilecek
akut ve kronik komplikasyonlarının önlenebilmesi için büyük öneme sahiptir.
Bu yüzden de diabette karşılaşılabilecek
belirti ve bulguları bilmekte fayda vardır.
Bununla beraber diabette hastaların yaklaşık yarısında belirti olmadığı (asemptomatik olduğu) da unutulmamalıdır.
23
Uz. Dr. Ali VARDAR
‹ç Hastal›klar›
ra kan şekeri ölçülür. 140 mg/dl’den
küçük bir değer çıkarsa normal kabul
edilir. 140-199 mg/dl aralığı diabet
öncesi olarak değerlendirilir. 200 mg/
dl ve daha büyük değerler ise diabetes
mellitus olarak yorumlanır. Bu tahlil için
de yine tek ölçüm yeterli değildir. Farklı
bir günde ikinci bir ölçüm ile sağlaması
yapılmalıdır.
En temel belirti ve bulgular
şunlardır:
•
•
•
•
Çok idrar çıkarma,
Aşırı susuzluk. Aşırı yemek yeme,
Belirli bir açıklaması olmayan kilo kaybı görmede bulanıklık.
sonrası kan tahlili yapılır. Tek ölçüm yeterli değildir. Ayrı günlerde yapılmış en
az 2 kan tahlili bulunmalıdır. 100mg/
dl’den düşük çıkan sonuçlar normal glukoz toleransı olarak değerlendirilir. 100125mg/dl aralığı diabet öncesi olarak
kabul edilir. 126 mg/dl ve yukarısındaki değerler ise diabetes mellitus olarak
teşhis edilir.
Yara ve enfeksiyonların beklenenden daha
geç iyileşmesi, uykuya meyilde artış olması. Oral glukoz tolerans testi(OGTT=Şeker
Yükleme Testi): Açlık kan şekeri ölçümü
Diabetes Mellitus tanı kriterleri: için örnek alındıktan sonra 250 ml su
Açlık plazma glukozu (AKŞ: Açlık kan şe- içerisinde 75 gram glukoz eritilir. OGTT
keri) ölçümü. 8 saat ve üzeri aç kalma uygulanacak kişiye içirilir. 2 saat son-
Rastgele plazma glukoz ölçümü: Günün
herhangi bir zamanında rastgele kan
şekeri ölçümü yapılır. 200 mg/dl ve
üzerindeki değerler diabetes mellitus
teşhisine götürür. Diğer iki tahlilde olduğu gibi ayrı bir günde ikinci bir ölçüm
gerekmektedir.
HbA1c ölçümü: Kan tahlili ile değerlendirilir. HbA1c, kandaki glukozun eritrositlerde bulunan hemoglobin ile etkileşmesi sonucu oluşur. Kanda oksijen
taşınmasını sağlayan bir proteindir. Kan
glukoz düzeyi arttığı oranda HbA1c de
artar. Son 3 aylık dönemdeki kan glukoz
düzeyini anlamamıza yardımcı olur. %
6,5 ve daha büyük değerler ölçülmesi
durumunda diabetes mellitus teşhisine
ulaşılır. HbA1c ölçümü için günümüzde
kullanılan testler tamamen standardize
olmadığı için bu tetkikin diabetes mellitus tanısında kullanımı net değildir.
HbA1c diabet teşhisi konmuş hastaların
takibinde de öneme sahiptir. Uygulanan
tedavinin başarısı ile ilgili bilgi vermektedir. HbA1c 6 - 7 ise hasta rahatsızlığını iyi kontrol ediyor. HbA1c % 7 - 8 iste hasta kan glukozunu orta düzeyde kontrol
ediyor. HbA1c % 8 - 9 ise hasta şekerini
kötü kontrol ediyor. HbA1c % 9 ve üzeri
ise hasta rahatsızlığını kontrol edemiyor,
risk çok yüksek.
Amerikan Diyabet Derneği (ADA) ve Avrupa Diyabet Dernekleri Birliği (EASD)
Tür Diabet Cemiyeti gibi kuruluşlar diyabetin tedavisinde kullanılacak aşamalı
bir tedavi yaklaşımını önermektedirler:
• Başlangıç tedavisi: Diyet ve yaşam
tarzı değişiklikleri
• Hedeflenen glukoz düzeylerine ulaşılamazsa, tedaviye ağız yoluyla kullanılan
glukoz düşürücü ilaçların ilave edilmesi
• Son aşamada bu kombinasyon tedavisine insülin eklenmesi planlanabilir.
24
Anlaşmalıyız
.
25
Uz. Dr. Ayşegül NAVDAR
İç Hastalıkları
Gebelikte (Hamilelikte)
Şeker Hastalığı
Ş
Uz. Dr. Ayşegül NAVDAR
İç Hastalıkları
Rize do€umlu. 1996 y›l›nda ‹st. Ünv.
Cerrahpafla T›p Fakültesinden mezun oldu. 1996- 2001 aras›nda Haseki
E€itim ve Araflt›rma Hastanesinde
‹ç Hastal›klar› Uzmanl›k E€itimi ald›.
Evli ve 2 çocuk annesi. 2001 yılından
itibaren Avrasya Hospital’da görev
yapmaktadır.
Muayene Saatleri: 08:00 - 18:00
Dahili Tel: 1151 - 1122
26
eker hastalığı (diyabet) kanda yüksek şeker
düzeylerine neden olan bir durumdur. Bazı
kadınlarda gebe kalmadan önce diyabet
mevcuttur. Bazı diğer kadınlarda ise “gestasyonel diyabet” olarak adlandırılan durum şeklinde
gebelikte meydana gelir. Her 200 gebelikten birinde pregestasyonel DM (gebelik öncesi diabet)
olduğu, Ek olarak her 200 gebe kadından 5’inde
gestasyonel DM (gebelik seyri sırasında diabet)
geliştiği tahmin edilmektedir.
Eğer gebe kalmadan önce diyabetiniz var ise,
gebelik süresince kan şeker düzeyinizi kontrol
altında tutabilmeniz öncekine nazaran daha zor
bir hale gelebilir. İnsülin dozunuzu değiştirmeniz
gerekebilir.
Eğer gebelik öncesinde veya gebelik süresince
diyabet tedavi edilmezse şu problemler ortaya
çıkabilir:
- Kanınızdaki yüksek şeker düzeyleri, bebeğin
çok irileşmesine neden olabilir. İri bebekler-
de, doğum öncesinde ve sırasında daha çok
problem ortaya çıkma riski vardır. İri bebeklerde sezaryen gerekme riski daha yüksektir.
Ayrıca doğum sırasında omuz takılması, doğum travması, doğum eyleminin uzaması da
iri bebeğe ait risklerdir.
- Gebelikte önce başlayan diyabetik hastalarda bebekte bazı anomalilerin görülme riski
artar. Ancak gebelikte başlayan gestasyonel
diyabet (GDM) bebekte anomalilere neden
olmaz veya çok hafif ilgili olabileceği konusunda şüpheli araştırmalar vardır.
- Gebelik esnasında, “pre-eklampsi” olarak adlandırılan yüksek tansiyonunuz olabilir ve bu
durum sizde veya bebekte sorunlara yol açabilir.
- Erken doğum eyleminiz olabilir (gebeliğin 37.
haftası sonlanmadan önce) veya bebeğin erken doğurtulmasını gerektiren durumlar ortaya çıkabilir.
- Bebeğin doğumunu takiben, “hipoglisemi”
olarak adlandırılan kan şeker düzeyinde dü-
Uz. Dr. Ayşegül NAVDAR
İç Hastalıkları
şüklük olabilir.
- Bebeğin doğumunu takiben, akciğerleri tam gelişemediği için solunum
problemleri ortaya çıkabilir.
- Ani bebek ölümü meydana gelebilir
- Doğumdan sonra RDS (bebekte akciğer yani solunum) sıkıntısı gelişebilir
- Doğumdan sonra bebekte hipoglisemi (kan şekeri düşüklüğü) ve biluribin
yüksekliği, polisitemi (bebekte kan
hücrelerinin fazlalığı) gelişebilir.
Eğer gebelik öncesinde ve süresince doğru bir tedavi alıyor ve düzenli kontrollerinizi yaptırıyorsanız, sağlıklı bir bebek
doğurabilme şansınız yüksektir.
Belirtiler:
Pek çok gebe kadın diyabetin belirtilerini fark etmemektedir. Bu durum tahlillerle anlaşılmaktadır ancak susuzluk hissi,
kilo kaybı, çok fazla yemek yemek, çok
fazla miktarda idrar yapmak, yorgunluk
gibi belirtiler olabilir.
Diyabeti olan bir kadın gebe kalırsa,
gebelik esnasında hastalığın kontrolünün
zorlaşacağını ve daha kötüleşebileceğini
bilmelidir.
Tanı (Teşhis):
Tanı için Oral Glikoz Tolerans Testi denilen
testler yapılır. 24-28. gebelik haftasında
bütün gebelere tarama amaçlı 50 gr. glukoz testi yapılır. 50 gram glukoz yükleme
testi sadece tarama testidir kesin olarak
diyabet tanısı koydurmaz. 50 gram glukoz testi değeri 140’dan yüksek çıkanlara
100 gram glukoz tolerans testi yapılır. 100
gram glikoz testinin sonucuna göre diabet
tanısı koyulabilir.
Tedavi:
Gestasyonel diyabet tedavisi için bazen
diyet yeterli olur. Diyet yeterli olmadığı
zaman ise insülin tedavisine geçilir. Tablet
şeklindeki şeker düşürücü ilaçlar gebelikte şimdiki kesin bilgilere kullanılamazlar.
Bu konuda çalışmalar devam etmektedir.
Bazı ilaçların kullanılabileceği bildirilmiştir. Gebelik Diyabetinde insülin kullanımı
ayrıntıları aşağıdadır..
Doğum nasıl ve ne zaman olmalı?
Diyabetik gebelerde doğum eğer başka
bir anormallik yoksa, sezaryen gerektirecek başka bir durum yoksa normal doğum şeklinde ve normal zamanında yaptırılır. Ancak genellikle (özellikle insülin
kullananlarda) 40 haftayı geçmeden doğum planlanır. İri bebek yada anne kemik
yapısının uygunsuzluğu gibi durumlarda
sezaryen gerekebilir.
Doğumdan sonra diabet devam
eder mi?
Çoğu kadında bebeğin doğumunu takiben bu durum geçer. Gebeliklerinde gestasyonel diyabet tanısı konmuş annelere
doğumdan 6 hafta sonra 75 gram glukozla OGTT (şeker yükleme testi) uygulanır.
Bu testle şeker hastalığının devam edip
etmediği öğrenilir. Bu test normal çıksa
bile annenin sonraki gebeliklerinde ya da
hayatının ileriki dönemlerinde şeker hastalığına yakalanma riskinin diğer insanlara göre daha fazladır.
Gebelik öncesinde diyabeti olanlar doğumdan sonra gebelik öncesindeki durumlarına
tekrar döneceklerdir muhtemelen.
İleriki yıllarda çocukta diabet
gelişme riski var mı?:
- Diabetik anneden doğan çocuklarda diabetik olmayan anne çocuklarına göre ileride Tip 2 diabet ve gebelikte (gestasyo-
nel) diabet gelişme riski 20 kat artmıştır.
- Gebe iken diabetli olan annenin çocuklarında diabet gelişme riski %33’tür
GESTASYONEL DİYABET (HAMİLELİK ŞEKERİ) VE İNSÜLİN TEDAVİSİ
Gestasyonel diyabet saptanan anne adayının tedavisinde genellikle öncelikle diyet uygulanır. Uygulanan diyete rağmen
kan şekeri (açlık ve tokluk glukoz) değerleri hedeflenen seviyeye indirilemezse
sıklıkla tedaviye insülin (insülin iğnesi,
insülin ilacı) eklenir.
GDM (gebeliğe bağlı şeker hastalığı)
saptanan hastaların yaklaşık %15’inde
insulin tedavisine ihtiyaç duyulmaktadır,
kalan kısım ile normal kan şekeri değerlerini sağlayabilmektedir.
Hamilelikte insülin tedavisi:
İnsülin tedavisinde uygulanan doz hastadan hastaya ve ülkeler, ırklar arasında
bir miktar değişiklik gösterebilmektedir.
Obezite seviyesi, etnik ve genetik karak27
Uz. Dr. Ayşegül NAVDAR
İç Hastalıkları
Hasta Hikayeleri
İlk söylediğim kelime ‘Ben ölecek miyim? ‘Çünkü diyabet
hakkında ufacık bir bilgin yoktu. Komadaydım.2.haftadır
hastanelere başvuruyordum. Ama boşunaydı. Hastanede yatarken annem ve babamlar üzülüyordu ama
kimse yanımda ağlamıyordu.1 yıldır diyabetim 19 yaşındayım Yıldız Teknik Üniversitesi’nde İngilizce öğretmenliği okuyorum. Hastalığa yakalandığımda ise Ege
Üniversitesi’nde okuyordum.1 ay hastanede yattım devamsızlıktan sınıfta kaldım. İnat edip tekrar üniversite
sınavına girdim. Bir yandan çok çalışırken bir yandan
hastalığıma dikkat ediyordum.1 yıl içinde doktorlar, diyetisyenler, psikologlarla görüştüm. Değerli bilgilerini
topladım. Makaleler okudum, diyabet eğitimi aldım.
CHO sayımı eğitimini kendim tamamladım. Bu süreç
içinde de insülin pompasını önerdiler çok araştırdıktan
sonra kullanmaya karar verdim. Şu an insülin pompası
kullanıyorum. Hasta olduğum için hiç bir zaman üzülmedim ve çok mutluyum.
terler bu değişiklikte rol almaktadır. Hastanın kilosuna göre hesaplanan günlük
insülin dozu belli aralıklarla paylaştırılarak
uygulanır. İkiz gebeliklerde genellikle 2
kat fazla ünsülin dozu kullanılması gerekebilir.
İnsülin nasıl kullanılır?
- Açlık glukoz seviyesi yüksek olduğu için
insülin tedavisine gerek duyuluyorsa genellikle yatmadan önce ve kahvaltı öncesi
NPH insülin (orta etkili insülin) uygulanır.
Açlık kan şekeri yüksekliği GDM hastalarının yaklaşık %15’inde yüksek saptanır
sadece.
- Tokluk kan şekerleri seviyesinde de yükseklik varsa kısa etkisi insülinler yemekten hemen önce uygulanır.
Bu uygulamalar standart değildir, klinikler
arasında farklı uygulamalar olabilmektedir.
İnsülin cilt altına enjekte edilerek kullanılır. Hastalar doktorlarının tariflerine uygun
şekil ve dozda kendi kendilerine uygulayabilirler. Genellikle karın bölgesi ve bacak ön kısmından cilt altına uygulanır.
Gebelikte insülin kullanmak zararlı mı?
İnsülin gebelikte B kategorisinde bir ilaç
olarak güvenle kullanılan ilaçlar arasındadır. İnsülinin bebek üzerine zararlı etkileri
yoktur, tersine gerektiği hallerde insülin
kullanmamak hiperglisemiye (yüksek
glikoz seviyeleri) neden olarak bebekte
konjenital anomali ve makrozomi gibi
riskleri arttırmaktadır.
28
İnsülin tedavisi ne zaman başlanır:
Genellikle diyet uygulanmasına rağmen
- Açlık kan şekeri 90 mg/dl’den büyük
olduğunda
- Yemekten 1 saat sonraki (postprandial)
kan şekeri 130-140 mg/dl’den büyük olduğunda
- Yemekten 2 saat sonra (postprandial)
kan şekeri 120 mg/dl’den büyük olduğunda insülin tedavisine geçme kararı
verilir.
İnsülin tedavisi ile açlık kan şekeri 95’in
altında ve yemekten 1 saat sonraki kan
şekeri seviyeleri 120’nin altında tutulmaya çalışılır genellikle. Bu değerlerin amaçlanmasının sebebi makrozomi, omuz
distozisi, bebekte obezite, metabolik
sendrom gibi komplikasyonların önlenmesidir.
Yukarıda belirtilen değerler standart değildir ve bazı kliniklerde değişiklik gösterebilmektedir.
Kan şekeri (glukoz seviyesi) takibi:
Hasta, kan şekerini hergün yaklaşık 3-4
kere stik (strip) denilen kan şekeri ölçüm
cihazı ile kendi kendine evinde ölçer. Kan
şekerinin ciddi bozulduğu ve regülasyon
gereken durumlarda hastaneye yatırılarak
hastanede ölçümler yapılır. Hastanın ölçtüğü kan şekeri değerlerine göre insülin
dozlarında ayarlamalar yapılır.
Glikolize hemoglobin (HbA1C) değerleri
de kan şekeri regülasyonu hakkında bilgi
verir, ayda bir HbA1C değeri kontrol edilebilir.
Hipoglisemi (Kan şekerinin fazla düşmesi):
İnsülin tedavisi gören hastalar kan şekerinin normalden aşağı düşmesi yani hipoglisemi açısından dikkatli olmalıdır. Hipoglisemi ataklarının oluşmasını önlemek
için doktor tarafından önerilen beslenme
zamanlarına ve öğün sayılarına dikkalice
uyulmalıdır, öğün atlanmamalıdır. Aşırı
yorgunluk ve aşırı egzersizden kaçınılmalıdır, uygulanan insülin dozlarına dikkat
edilmelidir. İnsülin kullanan hamileler
aşırı yürüme, egzersiz ve aşırı yorucu işlerden kaçınmalıdır.
Hipoglisemi belirtileri:
- Başağrısı
- Görme bulanıklığı
- Ağız etrafında karıncalanma
- Güçsüzlük, yorgunluk
- Baş dönmesi, sersemlik
- Sinirlilik
- Terlemek
- Çarpıntı
Buradakilere benzer kan glukozunun yani
kan şekerinin aşırı düşmesinden şüphelendirecek belirtiler varsa hemen kan şekeri ölçülmelidir ve küp şeker, bal, meyve
suyu gibi kan şekerini hızlı yükseltebilecek şekerli yiyeceklerden az milktarda
alınmalıdır, hemen doktora danışılmalıdır.
Uzun bir yürüyüş veya yolculuk sırasın-
Uz. Dr. Ayşegül NAVDAR
İç Hastalıkları
da bu tür durumlara karşı hasta yanında
mutlaka şeker bulundurmalıdır.
Hipoglisemi durumunda 10-20 mg karbonhidrat (şekerli yiyecek) alarak acilen
kan şekerinin yükseltilmesi gerekir. Ayrıca
hipoglisemi gelişen saatten önceki yemeğe ait insülin dozu azaltılabilir. Bütün
bu doz ayarlamalarının doktor tarafından
yapılması gerekir, hastalar asla kendi kendilerine yapmamalıdır, çok sakıncalı sonuçları olabilir.
İnsülin iğneleri:
İnsülin insan vücudunda panksreastan
salınan ve kan şekerini düşürmeye yarayan bir hormondur, diyabet hastalarında
da insülin ilacı (insülin iğnesi) olarak aynı
amaçla kullanılır. Hastalar insülin iğnelerini bu konuda eğitim alarak kendi kendilerine uygulayabilirler. Genellikle karın
bölgesinden veya bacağın ön yüzünden
uygulanır.
Doğumdan sonra şeker (glukoz)
seviyesi:
GDM hastalarının kan glukoz seviyeleri
doğumdan sonra takip edilmelidir. GDM
hastalarının %90’ının doğumdan sonra kan
şekeri seviyeleri kendiliğinden ilaç kullanmaksızın normal seviyede seyreder. Ancak
bu hastaların ileriki gebeliklerinde tekrar
gebeliğe bağlı şeker hastalığı gelişme riski
veya ileri yaşlarda bozulmuş glukoz toleransı, aşikar diyabet gelişme riski normalden
fazladır. GDM hastasının doğumdan sonra
takip edilen kan şekeri seviyeleri normal
seyrederse insülin ve diyet tedavileri kesilir.
Doğum sonrası GDM hastalarının takibi:
- Doğumdan 6-12 hafta sonra “2 saatlik
75 gram oral glukoz tolerans testi” (75 gr
OGTT) yapılmalıdır ve açlık kan şekeri bakılmalıdır. ADA (American Diabetes Association) 75 gr OGTT sonucu normal gelen
hastalara doğumdan sonra en azından 3
yılda bir 75 gr OGTT tekrarlanmasını önermektedir. Hiperglisemi ile ilgili belirtiler
varlığında tarama daha sık yapılmalıdır.
Bu test sonucu normal veya bozulmuş
glukoz toleransı, bozulmuş açlık glukoz
seviyesi, aşikar diyabet şeklinde gelebilir.
- İleride tekrar gebelik planlayanların taramasına daha fazla özen gösterilmelidir
çünkü gebelikten önce anormal glukoz
metabolizmasının saptanması ve prekonsepsiyonel glukoz seviyesinin normal tutulması bir dahaki gebelikte gelişebilecek
komplikasyonları önlemek açısından çok
önemlidir.
- Bir daha gebelik planladığında gebelikten önce kan şekeri değerlendirmesi
yapılmalıdır.
- Doğum sonrası emzirmeleri önemle
vurgulanmalıdır.
Uzun dönem riskler:
- Gebeliğe bağlı şeker hastalığı (GDM)
hastalarının yaklaşık üçte biri veya yarısında sonraki gebeliklerinde de GDM gelişir. İleri yaşta olan ve doğumdan sonra
fazla kilo alan gebelerde tekrarlama riski
daha yüksektir.
- GDM hastalarıının ileride bozulmuş glukoz tolerası veya Tip 2 diyabet, insülin
bağımlı diyabet riski normalden fazladır.
Hastaların yaklaşık %30’unda 15 yıl içerisinde tip 2 diyabet gelişir. Fazla kilolu olan
hastalarda bu risk daha fazladır. Bu yüzden GDM hastaları doğum sonrası fazla
kilolu olmadan ve düzenli egzersiz içeren,
hareketli yaşam tarzı açısından özendirilmelidir.
- Özellikle adacık hücre antikoru (ICA) ve
GADA pozitif olan hastalarda ve GDM için
insülin tedavisi gören hastalarda ileride
insülin bağımlı (Tip 1) diyabet gelişme
riski daha fazladır.
Diyabet açısından emzirmenin önemi:
Hamilelik sırasında şeker hastalığı (diyabet) gelişen annelerin doğum sonrası
düzenli ve uzun süreli emzirme için teşvik edilmeleri çok önemlidir. Çünkü doğum sonrası bebeğini emziren annelerde
ileriki yıllarda tip 2 diyabet gelişme riski
azalmaktadır ve gecikmektedir. Bebekte
de obezite, metabolik sendrom, diyabet
gibi hastalıklar daha az görülmektedir.
Ayrıca emzirme doğum sonrasında annenin daha kolay kilo kaybetmesine neden
olduğu için de dolaylı olarak diyabet tekrarlama riskini azaltır. Çünkü kilolu anneler gestasyonel diyabet veya tip 2 diyabet
gelişmesi açısından daha fazla risk altındadır.
Bunların dışında emzirmenin over kanseri
ve meme kanserini azalttığını gösteren
çalışmalar mevcuttur.
29
Uz. Dr. Celal GÖLGECİ
Kardiyoloji
Yatan Hastalarda Kan Şekeri Düzenlenmesinde
İnsülin Tedavisinin Yeri
B
Uz. Dr. Celal GÖLGECİ
Kardiyoloji
1970 y›l›nda Gaziosmanpafla –
‹stanbul’da do€du. 1996 y›l›nda ‹stanbul Üniversitesi Cerrahpafla T›p Fakültesinden mezun oldu. 2009 y›l›nda
‹stanbul Üniversitesi T›p Fakültesinde
Kardiyoloji uzmanl›€›n› tamamlad›.
Ocak 2010 tarihinden itibaren Avrasya
Hospital’da Kardiyoloji uzman› olarak
çal›flmaktad›r.
Muayene Saatleri: 08:00 - 17:00
Dahili Tel: 1126
30
ilinen diyabet öyküsü olan ya da olmayan,
yatan hastalarda hiperglisemi sık görülmektedir. Belirgin hipergliseminin yatan
hastalarda komplikasyonlara ve asıl hastalığın
ağırlaşmasına yol açtığı bilinmektedir. Bazı çalışmalarda intensif insülin tedavisinin ( İİT ) belirgin
olumlu sonuçlarına rağmen, aksi sonuç bildiren
çalışmalar da yayınlanmıştır. Yazımızda kan şekerinin hangi sınırlar içinde tutulması gerektiği ve
İİT nin , çalışmalar ışığında, ne şekilde ve hangi
hastalarda uygulanması gerektiğini anlatmaya
çalışacağım.
Türkiye’de TURDEP-II çalışması verilerine göre
diyabet sıklığı %13.7’ye ulaşmıştır. Kesin diyabet
tanısı konmasa dahi, geçici hiperglisemi (stres
hiperglisemisi) hastanede yatan hastalarda sık
görülmektedir . Belirgin hipergliseminin komplikasyonlara ve asıl hastalığın kötüleşmesine yol
açtığı gösterilmiştir . Bazı randomize kontrollü çalışmalar ve kohort çalışmalarıyla intensif insülin
tedavisi’nin hastalık gidişatını düzelttiği gösterilmiş olmasına rağmen, bu sonuçları desteklemeyen çalışmalar da mevcuttur.
Stres Hiperglisemisi
Hastanede yatan hastalarda katabolik hormonların ve hepatik glukoneogenezin artması,
ayrıca periferal ve hepatik insülin direnci nedeniyle hiperglisemi görülebilmektedir . Akut
hastalık durumlarında bunun insüline bağımlı
olmayan dokulara (örn. santral sinir sistemi)
yakıt sağlamak için adaptif bir yanıt olduğu düşünülmektedir. “American Association of Clinical
Endocrinologists (AACE)” ve “American Diabetes
Association (ADA)” hastanede yatan hastaların
kan şekeri kontrolü için yayınladıkları kılavuzda
hiperglisemisini herhangi bir zamanda bakılan
kan şekerinin > 140 mg/dL olması şeklinde
tanımlamışlardır. Akut hastalık geçtikten sonra
stres hiperglisemisi sıklıkla düzelmektedir. Ancak,
hastaneye kabulde yeni hiperglisemi saptanan
hastaların %60’ına bir yıl içinde diyabet tanısı
konması nedeniyle, hastalar takip edilmelidir .
Stres hiperglisemisi saptanan hastalara, karbonhidrat metabolizma bozukluğunu değerlendirmek için hastaneden çıkışlarından kısa bir süre
Uz. Dr. Celal GÖLGECİ
Kardiyoloji
sonra güncel kılavuzlar HbA1c ölçümünü önermektedir. ADA kriterlerine göre
HbA1c ≥ 6.5 olan hastalara diyabet tanısı
konulmaktadır.
Kritik Hastalarda İntensif
İnsülin Tedavisi
Kritik hastalarda İİT uygulanarak sıkı
kan şekeri kontrolü (< 140 mg/dL) sağlanan hastalarla geleneksel tedavi uygulanan hastaları karşılaştıran bir metaanaliz 2008 yılında yayınlanmıştır . Bu
meta-analizde yazarlar kritik hastalarda
sıkı kan şekeri kontrolünün hastane mortalitesini anlamlı olarak azaltmadığı, ancak hipoglisemi varlığının anlamlı olarak
artırdığı sonucuna ulaşmışlardır. Sıkı kan
şekeri kontrolünün tek faydasının cerrahi
yoğun bakımda yatan hastalarda sepsis
riskinde belirgin azalma olduğu gösterilmiştir, ancak bu faydalı etki medikal yoğun bakım hastalarında gözlenmemiştir.
Diğer bir meta-analizde aynı şekilde
kritik hastalarda hipoglisemi riskinin İİT grubunda altı kat artmış olduğu ve genel mortaliteye faydalı etkisinin olmadığı görülmüş .
Sıkı kan şekeri kontrolü (80-110 mg/
dL) ile ilgili 2010 yılında yayınlanan bir
meta-analiz ise , cerrahi ya da medikal
yoğun bakımda yatan ve oral beslenen
hastalara İİT uygulanmasını önermek için
yeterli kanıt olmadığını göstermiştir.Hipoglisemi insidansı ise sıkı kan şekeri kontrol
grubunda anlamlı olarak fazla görülmüştür.
Parenteral beslenme ve mortalite arasında anlamlı ilişki bulunmuştur. Yazarlar İİT
verilmeksizin aşırı parenteral glukoz verilmesinin hiperglisemiye ve hücre içine glukoz girişinde artışa neden olduğunu ve bu
durumun artmış mortalite ile ilişkili olduğunu savunmaktadırlar. Parenteral beslenmeyen hastalarda sıkı kan şekeri kontrolünün hipoglisemi insidansını ve ölüm riskini
artırdığını ortaya koymuşlardır.
Sonuç olarak 2009 yılında yayınlanan
meta-analizin tekrar analiz edilmesiyle ne
cerrahi, ne medikal kritik hastalarda İİT›nin
mortaliteyi azaltığı gösterilebilmiştir.
Kritik hastalarda sıkı kan şekeri kontrolünün (< 120 mg/dL) incelendiği diğer
bir meta-analiz hastanede yatan farklı
hasta gruplarını (yoğun bakım hastaları,
perioperatif bakım, miyokard infarktüsü,
inme ve beyin travması geçiren hastalar) içermektedir . Sıkı kan şekeri kontrolünün erken dönemde hastane ya da
yoğun bakım mortalitesine etkisi olmadığı görülmüştür. Herhangi bir nedenle
hastanede yatan hastalarda İİT›nin faydalı olduğu kanıtlanmamıştır, ayrıca yoğun bakımda İİT›nin faydasının olmadığı
da açıkça ortaya konmuştur. Hastanede
yatan hastaların tümünde İİT ilişkili hipoglisemi riskinin arttığı bulunmuştur.
Çok merkezli, 6104 hastanın katılımıyla
gerçekleştirilen “The Normoglycemia in
Intensive Care Evaluation-Survival Using
Glucose Algorithm Regulation (NICE-SUGAR)” çalışmasında ölüm oranları intensif tedavi grubunda %27.5 iken, konvansiyonel tedavi grubunda %24.9 olarak
bulunmuştur İntensif tedavi grubunda
kan şekeri 80-110 mg/dL arasında tutulurken, konvansiyonel grupta 140-180
mg/dL arasında tutulmuştur. Ayrıca ciddi
hipoglisemi (kan şekeri ≤ 40 mg/dL) intensif tedavi grubunda %6.8 iken, konvansiyonel tedavi grubunda %0.5 olarak
bildirilmiştir.
Kritik Hastalarda Kan Şekeri
Hedefleri ve İnsülin Tedavisi
AACE ve ADA 2009 yılında hastanede
yatan hastaların kan şekeri hedefleri için
bir kılavuz yayınlamışlardır. Bu kılavuzda,
yoğun bakımda yatan hastalarda kan şekeri 180 mg/dL değerini aşmadan insülin
tedavisi başlanması ve insülin başlandıktan sonra kan şekeri düzeyinin 140-180
mg/dL arasında tutulması önerilmektedir
. Yeni yayınlanan ADA 2014 kılavuzunda
da bu öneriler benimsenmiştir. AACE ve
ADA yoğun bakımda yatan kritik hastalarda kan şekeri kontrolü için; kan şekeri
hedeflerine ulaşmada etkin olması, dolaşımdaki yarı ömrünün kısa olması ve hastanın durumuna göre doz ayarının kolay
yapılabiliyor olması nedeniyle intravenöz
insülin infüzyonu önermektedir . Kritik
hastalarda kan şekeri kontrolü için kabul
görmüş tek bir insülin tedavi protokolü
yoktur. Bir tedavi protokolünün başarılı olması için hastanın tedavisinde görev alan
tüm ekibin konu ile ilgili bilgilendirilmiş ve
eğitimli olması gerekmektedir. İntravenöz
insülin protokollerinde hipoglisemi riskini
azaltmak ve optimal glisemik kontrolü
sağlamak için sık glisemi izlemi yapılması gereklidir . İnsülin infüzyonu verilen bir
hasta düzenli yemek yemeye başlayınca ya da yoğun bakım ihtiyacı kalkınca
subkütan insülin tedavisine geçilmelidir.
Subkütan insülin tedavisine geçiş için belirlenmiş etkili ve emniyetli standart bir
tedavi rejimi yoktur, ancak AACE ve ADA
günlük total insülin infüzyon dozunun
%75-80’inin bazal ve prandiyal olarak
bölüştürülmesini önermektedir. Hiperglisemiyi önlemek için subkütan insülin tedavisi başlandıktan sonra 1-4 saat insülin
infüzyonuna devam edilmelidir
Hasta Hikayeleri
Şeker hastası oğlum, Alper Kaan 15 Aralık 2012 yılında komaya girerek ‘Tip 1 Diyabet’ teşhisi konuldu. Her şey çok kısa
sürede gelişti. Son iki günde çok idrara
çıkma ve aşırı su içme isteği olmaya başladı. Aşırı halsizlik nedeniyle hastaneye
götürdüm. Yatışı önerildi, vakit kaybetmeden yatışı yapıldı, Fakat özel bir hastanede
çocuğuma teşhis konulamadı. Grip teşhisi
ile serum takıldı. Sabaha karşı komaya
girdi. Bağcılar devlet hastanesine sevk
edildi.Acil bölümünde çocuğun Ex olması
olasılığı yüksek….vs dediklerinde dünyam
başıma yıkıldı.112 Acil ile Vakıf Üniversitesi hastanesi yoğun bakıma alındı.3 gün
yoğun bakımda kaldıktan sonra yaklaşık
2 hafta serviste tedavi gördük aynı zamanda insülin tedavisine başladık.
31
Op. Dr. Fuat KURŞUN
Plastik-Rekonstruktif ve El Cer.
D
iabetik Ayak, Diabet hastalığında
görülen bir komplikasyonların en az
rastlanılanı ama iskemik kalp hastalığı
gibi en tehlikeli olanlardandan biridir.
Op. Dr. Fuat KURŞUN
Plastik-Rekonstruktif ve El Cer.
1966 ‹stanbul do€umlu. 1990 ‹stanbul
Üniv. T›p Fak.’nden mezun oldu. 2000
y›l›nda uzmanl›k e€itimini tamamlad›. 2006 y›l›nda Avrasya Hospital’da
çal›flmaya bafllayan Op. Dr. Fuat Kurflun
El Cerrahisi alan›nda Amerika Birleflik
Devletleri Columbia University Newyork Hand Department of Orthopedic
Surgery de bir y›l çal›flt›ktan sonra
2008 Eylül’ünde tekrar aram›za kat›ld›.
Muayene Saatleri: 08:00 - 18:00
Dahili Tel: 1108
32
Çeşitli sebeplerle kan şekeri kontrol altında olmayan hastalarda hastalığın ileri döneminde oluşan mikroanjiopatiye bağlı olarak
oluşur. Mikroanjiopati diabetlilerde diabetli
olmayanlara göre 2 kat daha fazladır. Diabetik ayak genellikle ileri yaştaki diabetli
hastalarda zamana bağlı olarak görülür.
Yani yaşı 50 den fazla olan diabetlilerde
hastalığın başlangıcından 10-15 sene sonra
diabetik ayak şikayetlerinin görülmesi olasılığı artar. Diabetik ayak şikayetleri ayak parmaklarında tırnak batması ile başlayip yukarı doğru ayak sırtı, ayak bileği ve bacağa
doğru yayılan şişlik, parlak kırmızımsı renk,
yer yer şiyahlaşmalar, akıntı, deri soyulması, kötü koku ve özellikle geceleri daha fazla
hissedilen ağrıdan oluşur. Diabetik Ayak diabetliler arasında %2 oranında görülür ve en
az rastlanan komplikasyondur.
Op. Dr. Fuat KURŞUN
Plastik-Rekonstruktif ve El Cer.
Diğer Komplikasyonlar;
• Kardiovasküler- İskemik Kalp hastalığı,
• Göz – Diabetik Retinopati,
• Böbrek- Nefropatidir.
Diabetik ayak şikayetlerinin oluşma
sebebi (Fizyopatoloji): Diabet hastalığındaİnsülin direnci nedeniyle insan
vücundaki tüm hücrelerin şeker(glukoz
metabolizması) kullanması bozulduğu
gibi damar içyüzeyini döşeyen hücreler(
endotel)de glukozu kullanamaz. Tüm
hücrelerde ayrıca protein sentezi ve yağ
sentezi (Lipogenez) de bozulur. Damar
endoteli bozulmaya başlayınca mikroanjiopati denilen kılcal-kapiller damar hastalığı oluşur. Mikroanjiopati tüm organlardaki problemlerin ana kaynağı olduğu
gibi, alt ekstremitedeki büyük damarların (iliac bifurkasyondan başlayıp distalde dorsalis pedise kadar uzanan bölüm)
içyüzlerinde aterom plakları oluşturarak
kan akımında azalmaya zamanla daha
da iklerleyerek oklüzyon dediğimiz tam
tıkanmaya neden olur. Bu dönemde
klinik bulgu olarak hastanın genellikle
ayak parmaklarından birinde nekroz dediğimiz siyahlaşma ve kötü koku, akıntı
başlar. Ayak sırtında ödem, deride parlak
kırmızımsı görünüm, yer yer soyulmalar
başlar. Damar tıkanmasıyla oksijen dokulara ulaşamayınca hücrelerin ürettiği
laktik asit dokuda birikerek hem ağrıyı
artırır hem de yol açtığı asidoz nedeniyle
böbrek komplikasyonlarını arttırır.
demir eksikliği ve B12 eksikliği araştırılmalıdır. Doppler veya angiografi(MR angio veya DSA) ile alt ekstremite arteriel
(atardamar) damarların durumu incelenir. Akıntılı yaradan kültür antibiogram
yapılarak infeksiyona yol açan bakteri
tespit edilir.
Tedavi
Yüksek olan kan şeker düzeyi insülin
yardımıyla ayarlanmalıdır. Antibiograma uygun antibiotik seçilerek antibacteriel tedaviye başlanır. Alt ekstremite
kan akımında azalma veya oklüzyon
varsa dokuların oksijenlenmesini artırmak ve asidozu azaltmak için hiperbarik oksijen tedavisi planlanabilir. İnfeksiyonun yayılmasını önlemek için
nekrotik (ölü) dokuların cerrahi olarak
temizlenmesi(debridman) yapılır. Anemi, demir eksikliği, B12 eksikliği gibi
komplikasyonları artırıcı faktörlerin düzeltilmelidir. Antibioterapi ve cerrahi
debridman ile infeksiyonun ilerlemesi
engellenemezse hastanın hayatı tehlikeye girebilir. Hasta ve hasta yakınları ile
görüşülerek diz altı veya dizüstü amputasyon hayat kurtarıcı bir seçenek olarak
önerilebilir.
Bulgular(Klinik Tablo): Hastalar hastaneye genellikle ayak parmaklarındaki
küçük bir infeksiyon sebebiyle başvururlar. Küçük bir problem gibi görünen bu
infeksiyon patlamaya hazır bir bomba
gibi sessizce beklemekte ve antibiotik
tedavisine rağmen hzla ilerleyip ayak
bileğine ve hatta daha yukarılara doğru
yayılan yıkıcı bir infeksiyona dönüşebilir. Bu esnada yapılan kan tahlillerinde
beyaz kan hücrelerinde belirgin bir artışa rağmen CRP de aynı şiddette artış
olmayabilir. Bu durum diabetli hastanın
immun sisteminin( savunma sistemi) de
yetersiz olduğunu gösterir.
Teşhis
Klinik bulgulara ilave olarak hastanın
durumunu ağırlaştıran anemi(kansızlık),
33
Uz. Dyt. Ezgi MUMCU
Diyetisyen
e
m
n
e
l
s
e
B
e
v
t
e
b
a
y
Di
T
oplumumuzda şeker hastalığı olarak da
bilinen diyabet; vücudumuzda pankreas
adlı organın yeterli miktarda insülin
hormonu üretmemesi ya da ürettiği insülin
hormonunun etkili bir şekilde kullanılamaması
durumunda gelişen ve ömür boyu süren bir
hastalıktır.
Uz. Dyt. Ezgi MUMCU
Diyetisyen
Yeditepe Üni. ‘Beslenme Ve Diyetik
Bölümü'nde lisans eğitimini tamamladı.
GATA (Gülhane Askeri Tıp Akademisi),
Haydar Paşa Numune Hast., İstanbul
Üni. Tıp Fak., Haseki Eğitim Ve Araştırma
Hastanesi... gibi bir çok hastanede
eğitimlerinin devamını ve stajlarını
başarılı bir şekilde tamamlayarak
‘Uzman Diyetisyen ‘ ünvanını aldı. 2014
Eylül ayı itibariyle Avrasya Hospital’de
görevini sürdürmektedir.
Dahili Tel: 1126
İki diyabet tipi vardır:
Tip 1 diyabette; vücut çok az insülin üretir veya
hiç insülin üretemez.
Tip 2 diyabette; vücut insülin üretir fakat
kullanamaz.
Kan şekerinin kaynağı, çeşitli besinlerde
bulunan karbonhidrat adı verilen besin
öğesidir. Karbonhidrat içeren besinler sofra
şekeri, şekerli yiyecekler (bal, reçel, pekmez,
marmelat, şekerli meyve suları, meşrubatlar,
çikolata, dondurma, çeşitli tatlılar), un ve undan
yapılan yiyecekler (ekmek, erişte, makarna
gibi), pirinç, bulgur, kuru baklagiller, patates,
sebzeler, meyveler, yoğurt ve süttür.
Fakat
bu
besinlerin
içerisindeki
karbonhidratların kan şekerini etkileme hızları
birbirinden farklıdır. Bu nedenle karbonhidrat
içeren besinler kan şekerini hızla yükselten
besinler (glisemik indeksi yüksek besinler: şeker,
beyaz ekmek, patates, pilav, reçel, marmelat) ve
kan şekerini daha geç ve daha yavaş yükselten
besinler (glisemik indeksi düşük besinler: tam
tahıl ekmeği, çavdar ekmeği, yulaf ekmeği,
makarna, kuru baklagiller, bulgur, yoğurt, süt,
sebzeler) olarak iki gruba ayrılır.
Glisemik
indeksi
yüksek
besinlerin
tüketiminden kaçının. Glisemik yükü besinlere
beslenmenizde doğru miktarlarda mutlaka yer
verin.
Diyabet tedavisinde amaç; kan şekeri
kontrolünü
sağlayarak
gelişebilecek
komplikasyonları önlemek veya geciktirmek;
34
Uz. Dyt. Ezgi MUMCU
Diyetisyen
böylelikle yaşam kalitesini artırmaktır.
Bu amaca yönelik olarak diyabet
tedavisi; ilaç tedavisi, insülin tedavisi,
sağlıklı beslenme ve egzersiz ile
sağlanabilmektedir.
Diyabet
tedavisinde
başarıyı
sağlamak için yaşamınızda ve en
önemlisi beslenme planınızda bazı
değişikliklerin olması gerekmektedir.
Kan şekerini oluşturan asıl kaynaklar
besinler olduğu için sağlıklı beslenme
diyabet tedavisinin en önemli ayağıdır.
Sağlıklı beslenme de olduğu gibi
diyabet tedavisinde de amaç; vücut
için gerekli olan besin öğelerinin yeterli
miktarlarda ve öğün içerisinde dengeli
bir şekilde tüketilmesini sağlamaktır.
Sağlıklı beslenmek için gerekli olan
temel besinler şunlardır:
-Karbonhidratlar; tahıllar, un ve
undan yapılmış yiyecekler, sebze ve
meyveler, patates, kuru baklagiller,
süt, yoğurt
- Proteinler; et, tavuk, balık, yumurta,
süt, yoğurt, peynir
- Yağlar; katı ve sıvı yağlar, fındık,
badem, ceviz gibi yağlı tohumlar,
peynir, süt, yoğurt, yumurta gibi
besinler;
-Posa; tam taneli tahıllar, kuru
baklagiller, meyve ve sebzeler;
Her bir besin ögesinin içerisindeki
besin ögeleri farklı olduğu için;
sağlıklı bir yaşam sürdürmede besin
çeşitliliği büyük önem taşımaktadır.
yoğurt, peynir, yumurta gibi yiyecekleri
belirli bir miktarda tüketmesi, az az ve
sık sık yemek yemesi gerekmektedir.
Diyabet tedavisinde nelere
dikkat etmeliyiz?
-Yeterli ve dengeli beslenmeye
dikkat edilmeli; beslenme düzeni
3 ana 2-3 ara öğün olacak şekilde
planlanmalıdır. Böylece kan şekeri
kontrolü sağlanmalıdır.
-Az az, sık sık beslenmeye özen
gösterilmelidir.
- Bireye uygun vücut ağırlığı sağlanmalı
ve sürdürülmelidir.
-Beyaz ekmek yerine daha az
işlenmiş, vitamin-mineral ve posa
bakımından zengin tam taneli ürünler
tercih edilmeli.
- Pirinç yerine bulgur tercih edilmeli.
Bulgur tercih edilse bile miktar
kontrolü mutlaka sağlanmalı.
-
Öğünlerinizde
kuru
baklagillere
sıklıkla yer verin.
- Her gün sebze ve salata tüketmeye
özen gösterin.
- Hazır meyve suları yerine meyvenin
kendisini tüketin.
-Süt, yoğurt, ayran, peynir, fındık,
badem gibi yağlı tohumlara yer verin.
- Alkol tüketiminden kaçının.
Diyabette
beslenme
tedavisinin
amaçlarından biri olan kan şekeri
kontrolünün sağlanmaması sonucunda
kısa ve uzun dönemde sağlık sorunları
oluşabilmektedir. Kalp damar hastalıkları
bu sağlık sorunlarının en önemlilerinden
birisidir.
-Yediğiniz kırmızı et miktarını ve
sıklığını azaltın. Haftada 2-3 gün
kırmızı et yiyin ve mümkün olduğunca
yağsız olmasına dikkat edin.
- Haftada 2 gün mutlaka balık tüketin.
- Yemeklerde daha az yağ ve daha az
tuz kullanın.
- Tereyağı yerine sıvı yağları tercih edin.
Fakat miktar kontrolünü sağlamayı
ihmal etmeyin.
- Karaciğer, beyin, böbrek gibi organ
etleri; sucuk, salam, sosis, pastırma gibi
et ürünlerinin tüketiminden kaçının.
- Kaymak, krema, hazır salata sosları,
mayonez, cips gibi yağlı yiyecekleri
ile kızartılmış yiyeceklerden sakının.
- Etli sebze yemeklerine ek olarak yağ
eklemeyin. Etin yağıyla pişirmeye
özen gösterin.
-Yemeklerinizi hazırlarken ızgara,
fırın, haşlama gibi sağlıklı pişirme
yöntemlerini tercih edin.
Diyabet hastalığına sahip olmanız
yaşamınız boyunca çoğu besinden
mahrum kalmanız gerektiği anlamına
gelmemektedir. Fakat tükettiğiniz besin
çeşidine ve miktarına daha çok dikkat
etmeniz
gerekmektedir.
Yediğiniz
besinlerin çeşidi ve miktarının da yanı sıra
besinlerin tüketim zamanı konusunda
da bilinçli olmak gerekmektedir.
Vücudunuz için gerekli olan besinlerin
zaman ve miktar olarak belirli bir
denge içinde alınması Hiperglisemi
(kan şekerinin olması gerekenden fazla
yükselmesi) ve Hipoglisemiyi (kan
şekerinin düşmesi) önleyerek, kan şekeri
kontrolünü sağlayacak, kan şekerinin
kontrol altına alınması da kısa ve uzun
dönemde gelişebilecek komplikasyonları
önleyecek veya geciktirecektir.
Diyabet, bireyin temel besin öğelerine
olan gereksinim düzeylerini etkilemez.
Diyabeti olmayan bir kişinin de rafine
şeker tüketimini kısıtlaması, doymuş
yağ ve kolesterolden zengin olan et, süt,
35
Uz. Dr. H. Deniz YARDIMCI
Cildiye (Dermatoloji)
Şeker Hastalarında
Deride Olan Değişiklikler
• Bakteriyel infeksiyon
• Mantar infeksiyon
• Ksentelazmalar (yüzde, gövdede, yağ
birikimleri)
• Ülserler
Hastalığa özel olmayanlar:
• Kaşıntı (Genital bölgede yineleyen)
• Hiperhidroz (Terlemede artış)
• Ayakta yaralar
• Büller (Kanamalı su kabarcıkları)
Diabetli hastalarda kan şekeri ile birlikte deri
ve terdeki glikozda artmıştır. Deride yerleşen
bakteri ve mantarlar değişir. Deride birçok birçok
enfeksiyon hastalığına sebep olan stafilakoklar,
kandida, trikofiton türleri artar. Deride dolaşım da
bozulmuştur. Bu nedenlerle deri enfeksiyonları
diabetiklerde sık görülür. Kıl kökü iltihapları, lenfanjit, erizipel, abse, mantar enfeksiyonları olabilir.
Diabetiklerin derisindeki damar tutulmalarına bağlı
bacak ön yüzde lekeler, kızarıklar, beyazlıklar, parmaklarda gangrenler olur. Bazı hastalarda duyu kaybı da olduğundan ülserler açılır. Damar tutulumundan olan beslenme yetersizliklerine bağlı uçlarda
kızarıklık, tırnak bozuklukları ve kıl kaybı vardır.
D
iabetik hastaların %30 unda deri bulguları vardır. Deri değişiklikleri damar tutulumuna bağlı,
enfeksiyona bağlı, tedaviye bağlı olabilir.
Uz. Dr. H. Deniz YARDIMCI
Cildiye (Dermatoloji)
1987 İstanbul Tıp Fak. mezunu olan
Deniz YARDIMCI, Haseki Eğitim Araş.
Böl. Dermatolog İhtisasını tamamlayarak 1992 yılında Uzman Dermatolog
ünvanını aldı, 3 yıllık mecburi hizmet
görevini Niğde Devlet Hast. sürdürdü.
Haseki Eğitim Araştırma Hast. 2011
yılına kadar çalıştı. 2011 yılından sonra
istanbul 29 Mayıs Hastanesinde mesleğine devam etti, 2013 itibariyle Avrasya
Hospital’de görevini sürdürmektedir.
Evli 2 çocuk annesidir.
Görev Saati: 09:00 - 16:00
Dahili Tel: 1105
36
Deri değişiklikleri diabetin tanısından önce
ortaya çıkarak diabetin erken belirtisi olabilir. Diabetin erken deri komplikasyonları olan derideki
çibanlar, kasıkta genitalde tekrarlayan mantar
enfeksiyonları, kaşıntılar, tedaviye rağmen inatçı
olursa hastada gizli diabet araştırılmalıdır.
Yüzdeki kızarıklıkta diabet için tipik bulgudur.
Tedaviye bağlı olarak kullanılan ilaçlar insülin
oral antidiabetikler nedeniyle kaşıntı, morarmalar, ültiker olabilir.
Diabetlilerde ayak parmaklarında birden beliren içi kan dolu kabarcıklar (büller) olabilir. Birkaç
haftada iyileşir. Diabetiklerdeki bu cilt değişikliklerini düzeltmek için kan şekeri kontrol altında
olmalıdır. (açlık 140 mg. Tokluk 180 mg altında).
Yıllık ayak muayesi yapmaları, deri değişikliklerini hemen bildirmeleri gerekir. Günlük ayak bakımı yapılmalıdır.
DİABETTEKİ DERİ BULGULARI :
Ayaklar nasır, çatlak, kızarıklık, ülser, koku,
ödem, ağrı, nabız ve ısı yönünden bakılmalıdır.
Hastada duyu kaybı kontrol edilmelidir. Tırnaklarda sertlik, kalınlık, renk değişikliği incelenmelidir.
Hastalığa özel olanlar:
• Saç dökülmesi
• Diabetik demopati (Diabete bağlı ciltte
beyaz yara izleri)
• Nekrobiyozis lipoidica (Bacak ön yüzde çökük
plaklar)
Ayakkabılar geniş burunlu, yumuşak olmalı,
ayağı sıkmamalıdır.Çoraplar hergün değişmeli,
pamuk olmalıdır. Ayaklar hergün yıkanıp iyice
kurulanmalı, nemlendirilmelidir. En ufak bir şikayette doktora başvurulmalıdır.
Uz. Dr. Ersin SARI
Çocuk Sa€lığı ve Hastalıkları
ÇOCUKLARDA
D
DİYABET
iabetes mellitus (DM) insulin salgılanmasında ya da insülin etkisindeki yetersizlik sonucu gelişen
karbonhidrat, yağ ve protein metabolizma bozukluğuna bağlı, hiperglisemi ile
seyreden kronik endokrin- metabolik bir
hastalıktır.
Dünya sağlık örgütü ve Amerikan
Diabet derneğinin kabul ettiği etiyolojik
sınıflamaya göre;
Tıp I DM (insuline bağımlı diabet)
• Otoımmun
• Idiopatik
Tıp II DM
(İnsuline bağımlı olmayan diabet)
• Gestasyonel DM
• Diğer tipler
Genetik
Pankreas hastalıkları
İnfeksiyona bağlı
İlaçlara bağlı
Endokrinopatiler
MODY1,2,3
Çocuk ve adolesanlarda görülen DM
in 97% si Tip I DM olarak görülmektedir.
Tıp I DM prevalansı ve insidansı ülkeler
arasında, aynı ülke içinde bölgeler arasında farklılık gösterir. İnsidansı yaş arttıkça artmaktadır. Bir yaşın altında nadirdir. 4-6 yaş arasında insidansında küçük
bir artış gösterir, 10-14 yaş arası büyük
bir artış gösterir. Bu artışlar okula başlama yaşlarında infeksiyona maruz kalma,
pubertede insulin antagonisti hormonların artışı ve yaşanan strese bağlanmaktadır. Tıp IDM insidansında mevsimsel
farklılıklar vardır. İlkbahar ve kış aylarında
insidansı yüksek olduğu dönemlerdir.
Etiyolojisinden sorumlu birçok faktör
vardır. Bunlar genetik, otoımmune ve
çevresel faktörlerdir. Tıp I DM de 6. kromozom üzerindeki HLA DR3 ve HLADR4
antijeni taşıyanlarda risk daha da artar.
Annesi tıp I DM olan bir çocukta 2%, babası diabet olanda risk 7% dir. Süt çocukluğu döneminde inek sütü kullanılması
da riski artırmaktadır. Kabakulak, rubella,
coxackie B epidemileri sonrasında tıp
IDM sıklığında artış gözlenmiştir.
İnsulin eksikliği sonucu glıkozun hücre
içine girişi bozulur ve sonuç olarak kan
şekeri yükselir. Çok su içmesi sık idrar
çıkma, açlık hissi, kilo kaybı, çabuk yorulma gibi şikayetler görülür.
TANI
Klinik bulguların aynı sıra kanda glıkoz
düzeyinin açlıkta > 126 mg/dl, tokluk
>200 mg/dl olması, glıkozüri, ve ketonuri saptanması tanıya götürür.
TEDAVİ
Tıp I DM tedavisinde amaç iyi bir metabolik kontrol sağlamak ve böylece akut
metabolik komplikasyonlar ile, ileride gelişebilecek kronik komplikasyonları önlemektir. Bu amaçlara ulaşmak için çocuk
ve ailelerinin diabet konusundaki eğitim
önemlidir. Eğitim çocuğun yaşı, ailenin sosyakültürel durumu dikkate alınarak düzenlenmektedir. Eğitimde hasta ve ailesine,
insulin doz değişiklikeri, evde glükometre
ile kan şekeri tayini, idrarda şeker ve keton bakılması, beslenme özellikleri, besin
değişimi, egzersiz yapmanın önemi ve
prensipleri, hipoglisemi ve hipergliseminin
tanınması ve alınması gereken önlemler,
araya giren hastalıklarda yapılması gerekenler ögretilmelidir. Diabetik bir hastanın
tedavisi ve eğitimi bir ekip tarafından düzenlenmelidir. Bu ekipte diabet konusunda
uzman çocuk hekimi, diabet hemşiresi, diyet uzmanı ve psikolog olmalıdır.
EGZERSİZ
Egzersiz insüline karşı duyarlılığını arttırır ve akut olarak kan şekerinin düşürür.
Çocuğa güven duygusu sağladığından
destekleyici tedavi olarak önerilir. Ana
öğünden 1-3 saat içinde 20-30 dk orta
derecede egzersiz uygundur. Uzun süreli egzersiz uygulamasında öğün artırılır
veya insulin dozu azaltılır.
BESLENME
Diabette beslenme normal büyüme ve
gelişmeyi sağlayacak şekilde düzenlenmelidir. Enerjinin 50-60% karbonhidrat, 30%
yağ ve 20% proteinden sağlanmalıdır. Diabet beslenmesinde karbonhidratların 70 %
nişasta gibi kompleks karbonhidratlardan
sağlanması önerilmektedir. Rafine şekerler
hızlı emildiğinden ani kan şekeri yükselmesine neden olduğundan kaçınılmalıdır.
Lifli ve posalı besinler yemek sonrası glıkoz
düzeyini düşürdüğünden alınması önerilmektedir. Hazır diabteik ürünler tercih edilmemelidir. Kalorinin dağılımı 3 ana ve 1-3
ara öğün olarak düzenlenmelidir.
Uz. Dr. Ersin SARI
Çocuk Sa€lığı ve Hastalıkları
Eskiflehir
do€umlu.
Marmara
Üniversitesi ‹ngilizce T›p Fakültesi’nden
mezun oldu. Eskiflehir Osmangazi T›p
Fakültesi’nde uzmanl›€›n› tamamlad›.
Muayene Saatleri: 08:00 - 18:00
Dahili Tel: 4006
37
Güner Mollaoğlu
Avrasya Hospital IT Sorumlusu
Google Diyabet Ölçen
Akıllı Kontak Lenslerini
Novartis ile Birlikte Geliştirecek!
G
oogle diyabet takibinde kullanılan akıllı kontak lenslerinin geliştirilmesi için İsviçreli ilaç devi Novartis ile işbirliğine gidiyor. Novartis tarafından duyurulan habere göre,
Güner Mollaoğlu
Avrasya Hospital IT Sorumlusu
şirketin göz bakım birimi Alcon ve Google’ın yarı gizli Google
[x] birimi arasındaki anlaşmayla “akıllı lens” teknolojisinin tedavi amaçlı ürünleri Novartis tarafından lisanslanacak.
Anlaşmayla, Google [x] ve Alcon, “akıllı lens” teknolojisi üzerinde birlikte çalışmaya başlayacak. Akıllı lens
teknolojisi, müdahale gerektirmeyen (tıp dilinde invazif
olmayan) sensörler, mikroçipler ve kontak lenslere yerleştirilen minyatür elektroniklerden oluşuyor. Novartis’in
bu konuya ilgisi ise iki temel nedenden kaynaklanıyor:
Teknoloji, öncelikle, diyabet hastalarının en az müdahaleyle, sürekli glikoz ölçümlerinin yapılmasına izin veriyor.
Akıllı kontak lensler göz yaşından aldığı verileri kablosuz
bir şekilde mobil cihaza aktarıyor.
Kaynak : Webrazzi
Hazırlayan: Can Hikmet DEĞİRMENCİ
N
Ş
İ
F
A
E
Z
L
E
A
A
R
Ş
E
K
Ç
A
P
I
S
M
A
L
İ
A T
L
K
A
A
R
L
T
H
E
P A T
İ
T
A
M
E
İ
K
A
C
E
T
A
R
S
I
İ
A
Ş
E
K
Ş
E
M
S
İ
K
İ
S
S
A
B
A
L
E
D
D
I
B
N
A
R
İ
L
E
R
A
Z
L
H
İ
İ
L
A Y
A
İ
D A
N
ÖNCEKİ SAYININ ÇÖZÜMÜ..
BULMACANIN ÇÖZÜMÜ, GELECEK SAYIDA...
SOLDAN SAĞA
1. Özbek asıllı, batıda Avicenna adıyla anılan ünlü tıpçı, yazar,
filozof. 2. Bir nota. Bir ajans. Bayan adı. 3. Bir ilimiz. Acıklı,
üzüntülü olay. 4. Ot ilaveli. Ara vermek. Bir nota. 5. Teri kısaca
apartman. Tersi başarı değeri. Almanca benim. 6. Biri holding adı. İtalya’da bir yan ardağ 7. Tersi artık, bundan böyle. Hala, öte, uzak. 8. Klasik Batı Müziği’nin ünlü bestecisi. 9.
İçinden çıkılması güç, sakıncalı durum. İlişik, ilgili. İntra venözün
kısaltılmışı. 10. Önderlik. Küçük kardeş.
38
YUKARIDAN AŞAĞI
1.Vücutta kemikler, eklemler, kaslar, kirişler, sinirler gibi hareketi
sağlayan organların bozukluklarını düzelten, tedavi eden cerrahi
kolu. 2. Erkek adı. Bir kelimesinin kısa telaffuzu. 3. Kırmızı. Tersi
söylemek. 4. Papatya. İspanyolca yaşa. 5. Cilve, eda. Paylama.
6. Sırt boyunca uzanarak vücuda destek sağlayan kemik yapı. 7.
Bil ilimiz. İtalyan tv. kanalı 8. Töre bilimi, ahlaki. 9. Pişmanlık. 10.
Fren ve motor yönetim sistemi-ivme kayması kontrolü- kısa yazılışı. Bayan giysisi. 11. Habis, kötü huylu. Hayvanların kulağına
yapılan işaret. 12. Birden parlayıp, arkasından hemen yatışmak.
39
Download