33 AB ORTAK BALIKÇILIK POLİTİKASI ve HAMSİ

advertisement
AB Ortak Balıkçılık Politikası ve Hamsi Balıkçılığı
AB ORTAK BALIKÇILIK POLİTİKASI ve HAMSİ BALIKÇILIĞI
Dr. Atilla ÖZDEMİR
Su Ürünleri Merkez Araştırma Enstitüsü, Trabzon
e-mail: aozdemir@sumae.gov.tr
Giriş
Ortak Balıkçılık Politikası, gerek Topluluk sularında gerekse Topluluk suları dışındaki
sularda AB balıkçılık yönetiminin çerçevesini oluşturmaktadır. Ortak Balıkçılık Politikası
(OBP) Avrupa Birliği’nin su ürünleri avcılığı ve yetiştiriciliğinin yönetim aracıdır. Ortak bir
kaynağı yönetmek ve asıl Topluluk Anlaşmalarındaki yükümlülükleri karşılamak için ortaya
konmuştur. Balıklar hareketli ve doğal bir kaynak olduğundan ortak mülkiyet olarak göz
önüne alınmışlardır. Buna ilaveten, Topluluğu oluşturan Anlaşmalar, bu alanda Topluluk
seviyesinde benimsenen ortak kuralları olan ve her ülkede uygulanan ortak bir politikanın
olması gerektiğini belirtmektedir.
OBP balıkçılığın biyolojik, ekonomik ve sosyal boyutunu dikkate almalıdır. Bu
boyutlar stokların korunması ve yönetimi, yapısal politikalar (gemiler, liman tesisleri, balık
işleme fabrikaları), ortak piyasa düzenleri, balıkçılık ile ilgili uluslararası ilişkiler ve izleme
ve denetleme politikalarını içeren balıkçılık dış politikasıyla ilgilenen beş ana alana ayrılır
(http://www.tarim.gov.tr/ABTarimMuzakereleri,Ab_Ortak_Balikcilik.html).
Koruma Politikaları
Balıkçılık yönetiminin, hem kaynakların doğal gelişimi hem insan etkisine
adaptasyonu için sürekli geliştirilmesi gereği vardır. Balıkçı filolarının avlanma gücündeki
artışlar ile endüstriyel faaliyetlerin çevreye olan etkisi balık stoklarını büyük ölçüde etkilemiş,
AB’nin girdiği her bir genişleme sürecinin ardından Topluluk filosu büyümüş ve Topluluk
sularının sınırları genişlemiştir. 1967 yılında balık stoklarının korunması gereksinimi ile bir
Komisyon belgesinde kabul edilmiş ve bir yönetmelikle detaylandırılmıştır. 1983’te 12
yönetmeliğin kabul edilmesiyle koruma politikası ortaya çıkmıştır. Bu yönetmeliklere
ilerleyen zamanda ve eksikliliklerin giderilmesine yönelik ilaveler yapılmıştır.
Koruma Politikalarının Esasları
Koruma politikasının iki ana amacı vardır: balıkçılık ve su ürünleri kaynaklarının
sürdürülebilir kullanımını geliştirmek ve bu kaynakları üye devletlerarasında paylaştırmaktır.
Koruma politikasının farklı boyutları üzerinde odaklanan beş grup yasal unsurla ayırt
edilebilir:
•Üye Devletlerin balıkçılık sahalarına ve balık stoklarına giriş hakları: Balıkçılık
haklarının tahsisinde ve av miktarlarının sınırlandırılmasında iki vasıta kullanılır. ICES
tarafından belirlenmiş av sahaları ve av kotalarıdır.
•Av çabasının sınırlandırılması: Filo kapasitesinin azaltılması ve balıkçılık
aktivitesinin azaltılması,
•Teknik Önlemler: Yavru ve anaç balıkların korunmasına ve arzulanmayan yan
ürünün avlanmasını önlemeye yönelik kontrol ve yaptırımlar,
33
1. Ulusal Hamsi Çalıştayı: Sürdürülebilir Balıkçılık – 17-18 Haziran 2010
•Kontrol ve Uygulamalar: Yönetmelik veya düzenlemelerin tüm Üye Devletlerde
etkin ve eşit olarak uygulanmasını sağlamaya yönelik kontrol ve yaptırımlar: Ruhsat
tezkereleri ve İzinler, bildirim, izleme ve denetleme, cezalar, mali yardım,
•Çevre: Deniz ve tatlı su habitatları ve koruma altındaki türlerle ilgili çevresel
düzenlemeler olarak sıralanabilir.
Yapısal Politika
Balıkçılık yapısal politikasının amacı kalkınmanın uyumlaştırılması ve işletilmesidir.
Bu bağlamda genel başlıklar balıkçılık filosunun uyumu, yetiştiricilik, iç su balıkçılığı, işleme
ve pazarlama, ortak çıkarlara yönelik önlemler, balıkçılık yoğun bölgelerin sürdürülebilir
kalkınması ve teknik yardım olarak sıralanabilir.
Ortak Piyasa Düzeni
Balıkçılık ve yetiştiricilik ürünlerine yönelik ortak pazar organizasyonu ortak
balıkçılık politikasının başlangıçtan bu yana bir parçasını teşkil etmiştir. Ortak balıkçılık
politikasının tam kapsamlı bir bileşeni haline gelen ve balık stoklarının korunması, yapısal
politika ve üçüncü ülkeler ile ilişkileri kapsayan temel ilkeleri oluşturmaktadır.
Balıkçılık Konusunda Uluslararası İlişkiler
Bu konu OBP’nin en aktif alanıdır ve iç kaynaklar tükenmekte olduğundan gittikçe
önem kazanmaktadır. İki ana özelliği vardır:
• Birçok üye olmayan devletlerin ilan ettiği münhasır ekonomik bölgelerin ya da
münhasır avcılık alanlarının kurulmasını müteakiben balıkçılık anlaşmalarının
sonuçlandırılması,
•Açık denizler gibi münhasır ekonomik bölgelerin dışındaki stokların rasyonel olarak
kullanılmasını amaçlayan çeşitli uluslararası konvansiyonlara AB’nin üye ya da gözlemci
olarak katılımı.
İzleme ve Denetleme
Ortak Balıkçılık Politikası kurallarının uygulanması Üye Devletlerin
sorumluluğundadır. Üye Devletler ulusal kontrol hizmetlerini sunmak, denetimleri
düzenlemek ve kuralları ihlal ettiği tespit edilenler için uygulanacak uygun yaptırımlara karar
vermekle sorumludur. AB yasalarının düzgün şekilde uygulanması yükümlülüğü Komisyonda
olduğundan Balıkçılık Genel Müdürlüğünde görevli hukukçular Üye Devletlerin bu konudaki
yükümlülüklerini yerine getirip getirmediklerini kontrol etmekte ve yükümlülüklerini yerine
getirmeyenlere karşı ihlal davaları açmaktadır. “Gemiden dükkana”, bir başka deyişle su
ürünlerinin avlanmasından karaya çıkarma, pazarlama, taşıma ve satışlarına kadar her
aşamada çeşitli kurallar geçerlidir.
Karadeniz ve Hamsi
Karadeniz’e kıyısı olan altı ülke bulunmaktadır. Bu ülkeler Türkiye, Bulgaristan,
Gürcistan, Romanya, Rusya ve Ukrayna’dır. Su ürünleri üretimi açısından ülkemiz denizleri
içerisinde farklı ekolojik yapıya sahip olan Karadeniz’in ve Karadeniz bölgesinin Türk
34
AB Ortak Balıkçılık Politikası ve Hamsi Balıkçılığı
balıkçılığında da özel bir yeri vardır. Karadeniz kıyısı ülkelerinin sahip oldukları münhasır
ekonomik zon dağılımı Şekil 1’de verilmiştir. Ülkemizin de 8300 km civarındaki kıyı
uzunluğunun 1700 km’sini Karadeniz kıyıları oluşturmaktadır. Ülkemiz karasularındaki balık
stoklarının miktarı Karadeniz’de en yüksek seviyeye ulaşmaktadır.
AB gereklilikleri uyarınca, Türkiye'deki su ürünlerinin, avlanmanın, balıkçı filosunun
ve filonun denizdeki etkinliklerinin idari kontrollerinin sağlanması için münhasır ekonomik
zon alt bölgelere ayrılmıştır (Şekil 2). Bu bölgeler balıkçılığın yapıldığı bölgeleri daha etkin
bir şekilde görmek açısından önem taşımaktadır. Ticari balıkçı gemilerine takılacak Uydudan
Gemi İzleme Sistemi (GİS) sayesinde av/kota kontrolü ve stok yönetimi konularında daha
güncel ve yerinde kararlar alınabilecektir.
Şekil 1. Karadeniz kıyısı ülkelerinin sahip oldukları münhasır ekonomik zon.
Ülkemizde; TÜİK “Su Ürünleri 2008” verilerine göre, 494 bin tonu avcılıkla, 152 bin
tonu yetiştiricilikle olmak üzere toplam yaklaşık 646 bin ton su ürünleri üretilmiştir. Toplam
su ürünleri üretiminin yaklaşık yüzde 61.2'si deniz balıklarından, yüzde 8.9'u diğer deniz
ürünlerinden, yüzde 6.35'i içsu ürünlerinden ve yüzde 23,5'i yetiştiricilik yoluyla elde edildi.
Avcılıkla yapılan deniz ürünleri üretimi, 2008 yılında bir önceki yıla göre yüzde 23,09
oranında azalmış ve yaklaşık 453 bin ton olarak gerçekleşmiştir. Deniz balıkları içinde önemli
olan türlerin avlanılan miktarları incelendiğinde, hamsi balığı 252 bin tonla üretim miktarı bir
önceki yıla göre %34,63 oranında azalmıştır. Bu miktarın iç tüketim için avlanılan miktarı bir
önceki yıla göre %27,47 azalarak 156 bin ton, balık unu fabrikalarına gönderilen miktar
%43,68 azalarak 96 bin ton olmuştur. Görüleceği gibi tek başına hamsi avcılığından elde
edilen ürün miktarı ülkemizin toplam üretim miktarında belirleyici olmaktadır. Üretim 1990
yılında 74 bin ton ile en az ve 1995 yılında ise 387 bin ton ile en yüksek değere ulaşmıştır.
Ülkemizde hamsi stokları üzerine tahmin ve izleme çalışmaları yapılmadığı için zaman ve
boy yasağı dışında bir stok yönetim modeli uygulanmamaktadır. Son 2 yıldır uygulanmakta
olan gündüz av yasağı ve tekne başına av kotası uygulamaları ise olumlu sonuçlar verse de
bunlar tahmin edilen stok büyüklüğü üzerinden alınmış kararlar değildir.
35
1. Ulusal Hamsi Çalıştayı: Sürdürülebilir Balıkçılık – 17-18 Haziran 2010
Şekil 2. Türkiye istatistik av bölgeleri.
Diğer taraftan ülkenin sahip olduğu bu önemli denizel kaynağın işletilmesi ülkenin
kendi iç politikasıdır. Diğer denizel kaynaklarda olduğu gibi hamsi stoklarının da bilimsel
verilere dayalı olarak işletilmesi uzun vadede en yüksek ürünün elde edilebilmesini
sağlayabilir; diğer taraftan bu kaynakların kullanımında sürdürülebilir yüksek ürün elde
edilmesi bir kenara bırakılarak sadece balıkçılık yoluyla iş gücü sağlamak gibi farklı
politikalar da izlenebilir. Bu büyük ölçüde uygulayıcı kurumun ülke için seçtiği politikadır.
Ancak Karadeniz’de hamsinin yayılım alanının genişliği ve sınır aşan üreme-kışlamabesleme göçü nedeniyle farklı ülkeler tarafından paylaşılan stok oluşturmaktadır. Henüz
hamsi için gündeme uluslararası sorun yaratacak şekilde yansımamış da olsa Orkinos gibi
benzer paylaşılan stok oluşturan türlerde yaşandığı üzere bu tip stokların işletiminde
uluslararası menfaatler devreye girmekte, stokların paylaşımı uluslararası seviyede alınan
kararlar ile sağlanmaktadır. Uluslararası kararların alınmasında ise ülkelerin masaya
koyabileceği güvenilir, bilimsel dayanağı olan veriler ön plana çıkmaktadır. Bu tip verilerden
yoksun olan ülkelerin stok paylaşımında mağdur duruma düşmesi kaçınılmazdır.
Avrupa Birliğine yeni katılan Balkan ülkelerinin Karadeniz’e kıyısı olması nedeni ile
Karadeniz AB’nin ilgi alanına girmiştir. Bunun sonucu olarak da örneğin Yunanistan
Karadeniz’de deniz araştırmaları konusunda diğer ülkelerle işbirliğini arttırmış ve
Karadeniz’de deniz araştırmaları gerçekleştirmeye başlamıştır. Bugüne kadar Karadeniz
ekolojisi ve Karadeniz’in Ege Denizine etkilerinin incelenmesine yönelik çalışmalarla sınırlı
kalan deniz çalışmalarının yarın deniz kaynaklarına yönlenmesi ve Yunanistan’ın Ege ve
Doğu Akdeniz’de olduğu gibi Karadeniz’de de söz sahibi ülkelerin başına geçmesi kuvvetli
bir olasılıktır. Romanya ve Bulgaristan’ın Avrupa Birliğine katılımı ile AB Karadeniz’deki
avcılık faaliyetlerine de dahil olmuştur. 20 Kasım 2009’da gerçekleştirilen AB Tarım ve
Balıkçılık Bakanlar Konseyi’nde Romanya ve Bulgaristan için Kalkan Balığı kotaları iki ülke
için 48 ton olmak üzere toplam 96 ton olarak belirlenmiş ve birtakım teknik tedbirler ortaya
konmuştur (15 Nisan – 15 Haziran arası av yasağı, minimum karaya çıkarma büyüklüğü 45
cm ve 400 mm minimum ağ göz açıklığı). Çaça balığı için toplam müsaade edilebilir av
miktarı (TAC) 12.750 ton olarak belirlenmiştir.
Romanya ve Bulgaristan’ın Avrupa Birliği üyesi olması ile deniz araştırmalarına
ağırlık vermişler ve her iki ülke de bölgesel ölçekteki araştırma gemilerini modernize
etmişlerdir. Romanya’nın 82 metrelik R/V Mare Nigrum ve Bulgaristan’ın 55 metrelik R/V
36
AB Ortak Balıkçılık Politikası ve Hamsi Balıkçılığı
Akademik Karadeniz’de balıkçılık dâhil tüm deniz araştırmalarını yapabilecek şekilde AB
tarafından donatılmıştır. Özellikle R/V Akademik son derece modern balıkçılık akustiği
cihazlarına sahitir. Diğer taraftan söz konusu ülkelerin balıkçılık üzerine araştırma yapan
bilim adamları yayınladıkları makalelerde Karadeniz’deki zengin canlı deniz kaynaklarına
dikkat çekmekte ve her vesile ile bu kaynağın Karadeniz’e kıyısı olan ülkeler arasında
rasyonel kullanımını dile getirmektedir. Bilindiği gibi Türkiye Karadeniz’deki en büyük
balıkçı filosuna sahip olup toplam avın yaklaşık %90’ını avlamaktadır.
Denizel canlı kaynakların kullanımında karşılaşılan sorunların bir diğer boyutu da AB
uyum sürecinde yaşanmıştır. Bilindiği gibi Avrupa Birliği adaylık sürecinde yapılan
müzakerelerde “Balıkçılık” 13. fasıl olarak ayrı bir başlık olarak yer almıştır. Ancak yapılan
ilk tarama görüşmelerinin ardından bu fasıl kapatılmıştır. Öne sürülen gerekçelerden bir tanesi
de ekonomik stoklara yönelik tespit ve izleme çalışmalarının yapılmayışı ve dolayısı ile
“Ortak Balıkçılık Politikası” na katkı sağlayacak raporların verilemeyişi olmuştur
Diğer taraftan yeterli veri bulunmaması ulusal boyutta da balıkçılığın yönetimini
zorlaştırmaktadır. Tüm yıl boyunca büyük bölümü karasularımızda barınan balık stoklarının
korunarak avlanması için minimum avlanma boyu, avlanma dönemi, av aracı ve
özelliklerinde sınırlamalar yapılırken Karadeniz hamsi stoku üzerindeki avcılıkta yakın
zamana kadar hiçbir sınırlandırma yapılamamaktaydı. Hamsinin kışlamak üzere Türkiye
kıyılarında yoğunlaşmaya başlamasının hemen ardından filo önüne çıkan hamsiyi avlamakta;
stok üstündeki baskı birden artarken, büyük miktarlarda balığın aynı anda pazara sürülmesi
hamsinin pazar değerini düşürmekte, hatta avın bol olduğu yıllarda satılamadan dökülmesine
neden olmaktaydı. Bu şiddetli avcılık döneminin ardından stok seyrelmekte ve Nisan ayına
kadar av veren hamsi Ocak ayında itibaren av vermez olmaktaydı. 2008 yılı av sezonunda bu
durumun farkına varan balıkçıların talebi üzerine hamsi avcılığının sadece gece yapılmasına
karar verilmiş böylece stok üzerindeki av baskısı bir derece azaltılırken karaya çıkartılan balık
miktarının da sezona yayılması ve hamsinin de değeri üzerinden pazara sunulabilmesine
çalışılmıştır. Oysaki yakalanacak hamsi miktarının av sezonu öncesinde belirlenmesi ve bu
miktarın av sezonuna yayılması hem stok üzerindeki baskının azaltılmasına hem de balıkçının
yakaladığı ürünü değerinde pazarlayabilmesine olanak sağlayabilecektir.
Sonuç olarak ülkemizin muhtemel Avrupa Birliği üyeliği balıkçılığımızın iyi yönetimi
için; avın yakalanış biçiminden kasalanmasına, ıskartanın azaltılmasından yer ve zaman
yasaklarına uyulmasına ve denetimine; karaya çıkarılan yerlerdeki hijyenden tutulacak
güvenilir istatistiğe ve en önemlisi stok araştırmaları ile belirlenecek kota tahsislerine kadar
birçok farklı unsurun birlikte uyum içinde işleyişine bağlıdır. Ülkemiz, bu unsurların birçoğu
için önemli adımlar atmış olmasına rağmen alınan kararların, çıkarılan yönetmeliklerin ülke
çapında uygulanabilmesi için daha etkin bir yönetim modeli uygulamalıdır.
37
Download