MUSTAFA KEMAL ATATÜRK'ÜN ASKERİ HAYATI İçindekiler Tablosu Askeri Öğrencilik Yılları .......................................................................................... 2 Subaylık Hayatının İlk Yılları ................................................................................... 4 Çetin Bir Direniş: Trablusgarp Savaşı’nda Mustafa Kemal ....................................... 7 Mustafa Kemal Balkan Savaşı’nda .......................................................................... 9 Askeri ve Diplomatik Bir Görev: Mustafa Kemal Sofya Askeri Ataşesi ................... 10 Bir Kahramanın Doğuşu: Mustafa Kemal Çanakkale’de ........................................ 11 Mustafa Kemal Kafkas Cephesinde ...................................................................... 15 Mustafa Kemal Paşa VII. Ordu Komutanı.............................................................. 16 Avrupa’ya Yolculuk .............................................................................................. 16 Mustafa Kemal Paşa VII. Ordu ve Yıldırım Orduları Grubu Komutanı .................... 17 Kurtuluş Savaşı ve Başkumandan Mustafa Kemal Paşa ........................................ 23 Sakarya Meydan Muharebesi ............................................................................... 25 Mustafa Kemal Paşa’ya Mareşallik Rütbesi ve Gazilik Unvanının Verilmesi .......... 26 Sad Planı .............................................................................................................. 27 Hazırlık Devresi ve Büyük Taarruz ........................................................................ 28 Son Görev: Boğazlara Doğru İleri Harekat ............................................................ 32 Dipnotlar ............................................................................................................. 33 Arşiv Belgeleri ...................................................................................................... 37 Prof. Dr. İsrafil KURTCEPHE Akdeniz Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi / Türkiye Türkçülerin Kavşıt Yeri http://www.Altayli.Net Sayfa No: 1 MUSTAFA KEMAL ATATÜRK'ÜN ASKERİ HAYATI Mustafa Kemal, Osmanlı Devleti’nin çöküĢ sürecinde yapıcı ve yıkıcı çeliĢkilerin odaklaĢtığı Rumeli bölgesinin siyasî, ticarî ve kültürel bakımdan en önemli kentlerinden biri olan Selanik’te dünyaya geldi. Çocukluğu Batı’dan gelen her türlü cereyandan etkilenen bu bölgede geçti. Bir ordu merkezi olan Selanik, askerlik ögesinin ön plana çıktığı bir yerleĢim birimiydi. Askerler, subaylar, savaĢ araç gereçleri ve askeri yapılar, kentin günlük yaĢantısına renk ve hareketlilik katıyordu. Fransız Ġhtilali sonrası hızla yayılmaya baĢlayan milliyetçilik esintileri emperyalist devletlerin emelleriyle yönlendirilince, Osmanlı Devleti sınırları içerisinde yaĢayan Hıristiyan azınlıkları da etkilemeye baĢlamıĢtı. Bu etkileĢim en çok Balkanlar’da kendini hissettiriyordu. Balkan uluslarının yayılma istek ve ihtiraslarının ilk tepkileri Selanik’te duyuluyordu. Balkan Komitacılarının insanın vicdanını sızlatan vahĢetleri Selanik’te yaĢayan Türklerin ruhlarında derin yankılar doğuruyordu. Bu kötüye gidiĢi durdurmak, parçalanmayı önlemek ve devleti kurtarmak üzerine tartıĢmalar yapılırdı. Abdülhamit’in baskıcı yönetimini devirmek ve MeĢrutî yönetime geçmek kurtuluĢ yolu olarak görülüyordu. Bu askeri dekor ve siyasi atmosfer, isyanlar, göçler, eĢkıya hareketleri, Mustafa Kemal’in kiĢiliğinin, özellikle asker kiĢiliğinin oluĢmasında önemli etkenler olmuĢtur.1 Askeri Öğrencilik Yılları Öğrenim hayatına sivil öğretim kurumlarında baĢlayan Mustafa Kemal, çocukluğundan itibaren askerlik mesleğine duyduğu büyük ilginin de yönlendirmesiyle asker olmak istiyordu. Anılarında anlattıklarına göre, Askeri RüĢtiye öğrencisi olan komĢu çocuğu Ahmet’in üniformalı görüntüsü ve sokakta rastladığı subayların üniformalarının onun üzerindeki etkisi, askerlikle ilgili heveslerini kamçılıyordu. Yüreği askerlik mesleğine karĢı ilgi ve sevgi ile dolan Mustafa Kemal, asker olmasını istemeyen annesine haber vermeden Selanik Askeri RüĢdiyesi’nin sınavlarına girer ve baĢarılı olur. 1894’te bu okulun ikinci sınıf öğrencilerinden birisi olarak askeri öğrenime baĢlar. Daha çocuk yaĢta böylesine önemli bir kararı tek baĢına vermesi, onun kararlılığının, kuvvetli kiĢiliğinin ilk belirtileridir.2 Askeri RüĢdiye’de en çok matematik dersine meraklıdır. Bu dersin öğretmeni YüzbaĢı Mustafa Sabri Bey, O’nun yetenek ve yaratıcılığını takdir eder ve O’ndan gördüğü bu değerleri ifade etmek için "Kemal” adını verir. Bundan sonra adı, Mustafa Kemal olarak anılmaya baĢlar. Mustafa Sabri Bey, yirminci asrın dâhisi olarak kabul edilen Mustafa Kemal’in sahip olduğu üstün yeteneği ilk defa gören ve takdir eden kiĢi olmuĢtur. 1895 yılı sonu veya 1896 yılı Ocak ayında on beĢ yaĢındaki Mustafa Kemal, Askeri RüĢdiye’nin son sınıfını dördüncü olarak bitirir.3 Askeri RüĢtiye’yi bitiren Mustafa Kemal, idadî öğrenimine Ġstanbul’da devam etmeyi düĢünür. Ancak değerli bir kurmay subay olan Hasan Bey, O’nu bu fikrinden vazgeçirmek için Manastır Askeri Ġdadisi’ne girmesini tavsiye eder. 1896 yılı Mart ayında bu okulda öğrencilik hayatı baĢlar. Pek çok yeni arkadaĢ edinir. Bunlar arasında Mustafa Kemal’i en çok etkileyenlerden biri ileride ünlü bir hatip olacak olan Ömer Naci, onda Ģiir, edebiyat ve hitabete ilgi ve merak uyandırmıĢtır; ancak kitabet dersi öğretmeni Mehmet Asım Efendi ona kendisini askerlikten uzaklaĢtıracağı için Ģiirle uğraĢmayı yasaklar. Hocasının bu öğüdüne uymakla birlikte güzel yazı yazmak ve güzel konuĢmak merakı onda daima var olmuĢtur. Bu konuda oldukça yetenekli olan Mustafa Kemal, askeri ve siyasi hayatında lise yıllarında kazanmaya baĢladığı bu hasletlerinden gerektiği zaman yararlanmasını bilmiĢtir.4 Türkçülerin Kavşıt Yeri http://www.Altayli.Net Sayfa No: 2 MUSTAFA KEMAL ATATÜRK'ÜN ASKERİ HAYATI Mustafa Kemal Selanik’te geçirdiği tatillerinde, Frerler Okulun’daki bir Fransız rahibinden yasak olduğu için gizlice Fransızca dersleri aldı. Gelecekte olmayı düĢündüğü kurmay subaylık için yabancı dil bilmeyi gerekli Ģartlardan biri olarak görüyordu. Nitekim o, idadiden baĢlayarak gençlik yılları boyunca Fransızca öğrenmeye büyük önem vermiĢtir. Bu birikimin bir sonucu olarak Fransızca eserleri anlayacak derecede dil bilgisini ilerletmiĢti.5 Ġdadîde okuduğu sırada Mustafa Kemal’i etkileyen olaylardan biri de 1897 yılının ilk aylarında baĢlayan Türk-Yunan SavaĢı olmuĢtur. SavaĢ baĢladığı sırada sınıra yakın olduğu için Manastır en hareketli günlerinden birini yaĢıyordu. Eli silah tutan erkekler davul ve zurnalar eĢliğinde askere çağrılıyorlar; öğrenciler ise ellerinde bayraklarla yürüyüĢ yapıyorlardı. Bu savaĢ atmosferinden etkilenen Mustafa Kemal ile bir arkadaĢı gönüllü olarak askere gitmek düĢüncesiyle okuldan kaçarlar, ancak kısa bir süre sonra öğrenci oldukları anlaĢılınca okula geri gönderilirler.6 Mustafa Kemal bu olayı Ģöyle anlatır: "Gençlik hayatımın en heyecanlı günlerini yaĢadım. YaĢımın küçük olmasına rağmen bu savaĢa katılmayı çok istemiĢtim. Az daha gönüllü müfrezelerin arasına katılıp gidecektim.” Türk ordusu otuz iki gün gibi kısa bir sürede Yunanlıları mağlup edip Atina yolu açılmasına rağmen Avrupa devletlerinin baskısı sonucunda ele geçirdiği yerlerden çekilmekle kalmayıp Girit’e özerklik verilmesi, genç Mustafa Kemal de derin bir hayal kırıklığı yaratır. Devletin acizliğinin sorumlusu olarak padiĢahı görmekte ve tepkisini ona yöneltmektedir.7 Manastır Askeri Ġdadisi’nde Mustafa Kemal baĢarılı bir öğrencidir. 1898 yılı Aralık ayının ikinci yarısında sınıfını ikinci olarak bitirip diplomasını alır.8 Böylece kendisini bekleyen meslek hayatına doğru ikinci basamağı da baĢarı ile atlamıĢ olur. Bütün çocukluğu ve ilk gençlik yıllarının geçtiği Makedonya’dan ilk defa ayrılan Mustafa Kemal, 13 Mart 1889’da Harp Okulu’na gelir ve piyade sınıfına yazılır. Böylece onun hayatında 1283 Apolet numarasını kullandığı öğrencilik yılları baĢlar. Ġki ay gibi kısa bir süre içerisinde kendisini tanıtarak sınıfının kısım çavuĢu olur. Mustafa Kemal, Harbiye’de öğrenime baĢladığı sırada, Okul Kumandanı Mustafa Zeki PaĢa; öğretim baĢkanı ise Esat PaĢa’dır. O zaman ki adıyla Mekteb-i Harbiye-i ġahane, devrin en modern öğretim kurumlarından biridir.9 1877-1878 Türk-Rus SavaĢı’nda Türk ordusunun büyük bir bozguna uğraması uluslararası alanda ve ülke içinde yeniden bir yapılanmaya gidilmesi gerektiği gerçeğini ortaya çıkarmıĢtı. Bu çerçevede II. Abdülhamit kiĢisel dostu ve müstakbel müttefiki olarak gördüğü Alman Ġmparatoru Wilhelm’den Harp Okulu’nu devrin gereklerine göre yeniden düzenleyebilecek uzmanlar göndermesini istedi.10 II. Wilhelm hem kendisinin askerlik öğretmeni hem de Berlin Harp Okulu’nun harp tarihi öğretmeni olan BinbaĢı Colmar von der Gotz’u gönderdi. PaĢalık rütbesi verilen Goltz, "Umum Askeri Mektepler MüfettiĢliği”ne tayin edildi.11 Goltz’un, önerileri doğrultusunda Alman Harp Okulu’nun program ve ders konuları Harbiye’de yürürlüğe konuldu. Goltz göreve baĢladığında, Türk askeri okullarında okutulan bilimsel derslerin iĢ bitirici subay yetiĢtiremediği ve öğrencilerin kafalarını gereksiz bilgilerle doldurduğu kanısına varmıĢtı. EskimiĢ bilgilerle dolu Fransız kopyası ders kitapları, öğrencileri ezberciliğe itiyordu. Uygulamalı dersler ise hemen hemen yok denecek kadar azdı. Harp Okulu’ndan mezun olan genç subaylar, kuramsal bilgilere sahip olmalarına karĢılık uygulamalı hizmetleri yapmakta yetersiz kalıyorlardı. Goltz, Harp Okulu için yeni bir ders programı hazırladı. Yeni programda kültürel derslerin sayıları azaltılırken uygulamalı Türkçülerin Kavşıt Yeri http://www.Altayli.Net Sayfa No: 3 MUSTAFA KEMAL ATATÜRK'ÜN ASKERİ HAYATI askeri derslere ağırlık verildi.12 Yapılan bu düzenlemeler sonucunda Harp Okulu çağının modern askeri okullarından biri haline geldi. Mustafa Kemal 13 Mart 1899’da öğrencilik hayatına baĢladığında Harp Okulu gibi çağdaĢ bir kurumda öğrenim görme fırsatını elde etmiĢti. Mustafa Kemal, Harbiye’nin birinci sınıfındaki hayatını Ģöyle anlatır: "Birinci sınıfta saf gençlik hayallerine tutuldum. Dersleri ihmal ettim. Yılın nasıl geçtiğinin farkında olmadım. Ancak dersler kesilince kitaplara sarıldım.”13 Mustafa Kemal, Harbiye’nin ilk sınıfını 736 kiĢi arasında 29. olarak bitirdi.14 Kendisi her ne kadar dersleri ihmal ettiğini söylese de elde ettiği derece onun baĢarılı bir öğrenci olduğunu göstermektedir. Ġkinci sınıfta 420 arkadaĢı arasında 11. olarak üçüncü sınıfa geçer.15 Üç yıllık öğrenimin sonunda Harp Okulu’dan 8. olarak mezun olur.16 Harp Okulu yıllarında Mustafa Kemal’in askeri derslere yoğun bir ilgisi vardır. Güzel söylemek ve güzel yazmak tutkusu devam etmektedir. Ders aralarında arkadaĢları ile güzel konuĢma yarıĢmaları yapar, tartıĢmalar düzenler. O günler ülkede I. Abdülhamit Devri’nin en baskılı yıllarıdır. DüĢünme, ifade etme ve bilgilenmeyle ilgili hemen hemen her Ģey yasaktır. Bu baskıcı yönetime karĢı bir kısım aydınların kurtuluĢ yolu olarak gördükleri meĢrutiyetçi fikirlerden Mustafa Kemal de etkilenir ve siyasi konularla ilgilenmeye baĢlar. Ona göre, ülkenin durumunu düzeltmek isteyenler örgütlenmeliydi. Bu örgütlenmeyi ise ülke genelinde ancak genç subaylar, yapabilirdi. Nitekim Mustafa Kemal Harbiyeli gençler arasında güvendiği arkadaĢlarına gittikleri yerlerde örgüt kurmaları için telkinde bulunmuĢtur.17 Harp Okulu’ndan derece ile mezun olan Mustafa Kemal, Erkân-ı harp (kurmay) sınıfına geçmeyi hak edenler arasında idi. Harp Akademisi’nin öğrenim dönemi üç yıl sürüyordu. Bu okulda ilgi alanları arasına tarih eklenmiĢti. Tarihi Ģahsiyetler arasında Napoleon’u çok beğeniyordu. Bir taraftan yoğun Ģekilde ders çalıĢırken diğer taraftan siyasi konularla uğraĢmaktan da geri kalmıyordu. ArkadaĢları ile bir araya gelip el yazısı ile çıkarttıkları gazete baĢlarına dert açtı. Ġstikballerini tamamen mahvedebilecek bu olay, kendisine de zararı dokunacağı için Okul Kumandanı Ali Rıza PaĢa tarafından örtbas edildi.18 Mustafa Kemal 11 Ocak 1905 ÇarĢamba günü Kurmay YüzbaĢı rütbesi ile mezun oldu. 37 arkadaĢı arasında kurmaylık hakkını kazanan 13 kiĢi arasında baĢarı sıralamasında beĢinci olmuĢtu. Böylece 1894’te baĢlayan askeri öğrencilik süreci tamamlanmıĢ19 ve geleceğin büyük kumandanı üstesinden geleceği güç görevleri baĢarmak üzere ordu saflarındaki yerini almıĢtır. Subaylık Hayatının İlk Yılları Mustafa Kemal, atama emrini beklerken siyasal çalıĢmalarını sürdürüyordu. ArkadaĢları ile tuttukları bir evde düzenledikleri toplantılarda, kendi aralarında ülkenin siyasi geleceğini tartıĢıyor, yasak yayınları okuyorlardı. Eski bir arkadaĢlarının ihbarı üzerine yakalanarak tutuklandılar. Fakat birkaç ay tutuklu kaldıktan sonra serbest bırakıldılar. Salıverildikten sonra sarayda oluĢan kuĢkular etkili olur ve Mustafa Kemal Ġstanbul’dan çok uzaklara ġam’da bulunan 5. orduya atanır. Meslek hayatına ġam’da 30. Süvari Alayı’nda stajyer olarak baĢlar.20 Türkçülerin Kavşıt Yeri http://www.Altayli.Net Sayfa No: 4 MUSTAFA KEMAL ATATÜRK'ÜN ASKERİ HAYATI Suriye’deki kıta hayatı, daha sonraki askerî ve siyasî hayatı için değerli gözlemlerle geçti. Devlet yönetiminin kötülüğünü, sistemin çürümüĢlüğünü, ordunun yetiĢtirilmesindeki eksikliği, kötü yönetim yüzünden halkın çektiği zorlukları ve sıkıntıları burada yakından görme fırsatı buldu. Mustafa Kemal’in ġam’a ulaĢmasından bir süre sonra Havran’da çıkan Dürzi ayaklanmasının bastırılmasında görev aldı. Ayaklanmalar Çerkeslerin yerleĢtirilmiĢ olduğu Kuneytra bölgesinde de sürüyordu. Mustafa Kemal’in, görev yaptığı alay bu ayaklanmaları bastırmakla uğraĢıyordu. Bazı yerleĢim birimlerindeki ayaklanmalar onun uzlaĢtırıcılığı sayesinde kan dökülmeden bastırıldı.21 1906 yılı Ekimi’nde birkaç arkadaĢı ile ġam’da Vatan ve Hürriyet Cemiyeti’ni kurdu. Bu derneği geliĢtirmek için Makedonya’ya gitmek istiyordu. ArkadaĢlarının temin ettiği bir izin kağıdından yararlanarak Selanik’e gitti. Burada dört ay kalan Mustafa Kemal, cemiyetin bir Ģubesini kurdu. Birliğinden ayrıldığı öğrenilince ve tutuklama emri çıkması üzerine Yafa’ya dönmek zorunda kaldı. Daha sonra 14 Kasım 1906’da topçu sınıfında staj yapmak üzere ġam’a geldi. Bu stajı tamamladıktan sonra 20 Haziran 1907’de Kolağası rütbesi ile ġam’da bulunan 5. ordunun kurmaylığına atandı.22 Memleketin kaderi ile yakından ilgilenmek isteyen Mustafa Kemal Selanik’e gitmeyi arzuluyordu. Dostlarının yardımı ile 16 Eylül 1907’de 3. orduya atanarak Selanik’te ordu müĢirlik kurmayına memur edildi. Bu görevine ek olarak Selanik-Üsküp demiryolu müfettiĢliği de ona verildi.23 Mustafa Kemal, 1908 yılı Eylül ayı sonlarında MeĢrutiyet’in ilanına karĢı baĢlayan ayaklanmayı bastırmak üzere Trablusgarp’a gönderildi. Önce Ġbrahim PaĢa ile görüĢen Mustafa Kemal, askeri birliklerin ayaklanmacılara karĢı bir tedbir almak niyetinde olmadıklarını anladı. Ayaklanmacıların elebaĢıları ile Büyük Cami’ye gittiğinde bunların görevlerinden atılmaktan korkan memurlar olduklarını anladı. Onlara teminat verdikten sonra ayaklananların elebaĢılarından bir Ģeyh ile görüĢtü. Kendisine verilen yetki mektubunun benzerinin daha önce bölgeye aynı amaçla gönderilen iki kiĢiye de verildiğini ve bu Ģahısların tutuklandıklarını öğrenince, görevlendirilmesinin Cemiyet’in kendisini uzaklaĢtırmak veya cezalandırmak maksadı taĢıdığına dair Ģüpheleri kuvvetlendi. KiĢisel yeteneklerini kullanan Mustafa Kemal, Ģeyhin güvenini kazanmasını bildi. Daha önce tutuklanan iki kiĢi serbest bırakıldı. Halka hitaben yaptığı konuĢmada ortak din kardeĢliğinden bahsederek birlik ve beraberliğin yaratacağı gücün, devletin varlığını korumakta kullanılacağına dair söz verdi; halkı imparatorluğu güçlendirmek için iĢbirliği yapmaya davet etti. Bu çağrıya uyan halk, hükümet otoritesini kabul ederken garnizondaki askerler 10 Ekim 1908 sabahı meĢrutiyete bağlılık andı içtiler.24 Trablusgarp’tan Bingazi’ye geçen Mustafa Kemal, aldatmaca bir askeri manevra düzenleyerek evinde kuĢattığı bölgenin hakimi ġeyh Mansur’u teslim olmak zorunda bıraktı. Burada halkın saygı ve güvenini kazanan Mustafa Kemal, devlet otoritesini sağladıktan sonra Ġstanbul’a döndü.25 O bu görevi sırasında ikna kabiliyeti yüksek iyi bir konuĢmacı, iyi bir komutan ve örgütleyici olduğunu göstermiĢti. Çok kısa bir süre aralarında bulunduğu halka kendisini kabul ettirmiĢ ve bunun sonucu olarak Ġttihat ve Terakki Cemiyeti Kongrelerine Trablusgarp’tan delege seçilmiĢtir. Trablusgarp’tan dönen Mustafa Kemal’i bir baĢka görev beklemektedir. 31 Mart (13 Nisan) Türkçülerin Kavşıt Yeri http://www.Altayli.Net Sayfa No: 5 MUSTAFA KEMAL ATATÜRK'ÜN ASKERİ HAYATI 1909’da Ġstanbul’da yeni rejime karĢı bir ayaklanma olur. Bu olay, devrimci bir karaktere sahip olan Mustafa Kemal’i harekete geçirir. Ayaklanmayı bastırmak üzere özel bir ordu kurulması fikrini ortaya atar. Ġlk devrede Kurmay baĢkanlığını üstlendiği bu orduya "Hareket Ordusu” adını verir. Hareket ordusu ayaklanmayı bastırdıktan sonra Mustafa Kemal Selanik’e görevinin baĢına döner.26 Mustafa Kemal, MeĢrutiyet’in ilanından sonra ileri sürdüğü ordunun siyasetle uğraĢmaması görüĢünü 31 Mart Ayaklanması’nın bastırılmasını müteakip bir kere daha gündeme getirdi. Bu konuda bir sonuç alamayacağını anlayınca siyasetle bağlarını kopararak bütün dikkat ve ilgisini askeri çalıĢmalar üzerine yoğunlaĢtırdı. 1909 Ağustosu’nda "Cumalı”da yapılan tatbikattaki gözlemlerini "Cumalı Ordugahı” adı altında yayınladı.27 Kolağası Mustafa Kemal’in üçüncü ordu subay talimgâhı kumandanlığında (6 Eylül 1909) ve ordu karargahında gösterdiği baĢarı herkesin takdir ve övgüsünü topluyordu. Harp oyunlarında, manevralarda bir çok general ve daha yüksek rütbeli subayların bulunmasına rağmen harekât müdürlüğü görevini daima fiilen o yapıyordu. Bu sırada yaptığı sözlü ve yazılı tenkitler, eski komutanların hoĢuna gitmiyordu. Onu yalnızca bir teorisyen olarak nitelendirenler, rütbesi küçük olduğu halde baĢarısızlığa uğrasın diye 38. Piyade Alayı Kumandanlığı’na tayin ettirdiler. Bu tayin onun askerlik alanındaki üstün yeteneğini daha iyi gösterme imkanı verdi. Selanik’te bulunan askeri birlikler kendiliklerinden 38. Alay’ın tatbikatlarına katılmaya baĢladılar. Onun düzenlediği konferanslara diğer subaylar da katılıyor, beğeni ve takdirlerini ifade ediyorlardı.28 Subayların mesleki bilgilerini artırmak ve zenginleĢtirmek gerektiğine inanan Mustafa Kemal, ordu talimatnâmesinin değiĢtirilmesi düĢünüldüğü sırada Berlin Askerî Akademisi’nin eski komutanlarından General Litzman’ın kitabından bir bölümü "Takımın Muharebe Talimi” adı ile Türkçe ye çevirdi (1909). Bu kitabın bir diğer bölümünü ise "Bölüğün Muharebe Talimi” adıyla 1911’de yayınladı. Aynı yıl içinde "BeĢinci Kolordu Erkânı Harbiye ve Tatbikat Seyahati” adlı eserini yazdı. 1918’de Ġstanbul’da basılan bir diğer eseri ise "Zâbit ve Kumandan ile Hasbihâl” adını taĢımaktadır.29 Selanik’te bulunduğu sırada Arnavutluk’ta çıkan ayaklanma ile de meĢgul oldu. Ayaklanmayı bastırmak üzere bizzat iĢe el atan Harbiye Nâzırı Mahmut ġevket PaĢa, kurmay heyetine askerî alandaki baĢarılarıyla herkesin takdirini toplayan Mustafa Kemal’i de aldı. Bu harekât esnasında Kurmay BaĢkanı olarak görev yaptı.30 Türk ordusunun hizmetinde bulunan Alman MareĢal Von der Goltz ile tanıĢma fırsatı buldu. Goltz’un garnizon tatbikâtı yaptırmak üzere Selanik’e geleceğini öğrenen Mustafa Kemal, tatbikini uygun gördüğü bir mesele hazırlayarak komutanlarını bundan haberdar etti. Hadi ve Ali Rıza PaĢa’nın baĢlangıçta karĢı çıkmalarına rağmen yaptığı açıklama ile onları ikna etti. Mustafa Kemal’in hazırladığı meseleyi çok beğenen Goltz, bu genç kurmay yüzbaĢıyı yanına alarak ertesi gün tatbikatı birlikte yönettiler. MareĢal’in yaptığı değerlendirme bütün kumandan ve kurmay heyetini memnun etmiĢti. Mustafa Kemal’in kanaatine göre, Alman MareĢal’in tenkidi, herkeste Ģu izlenimi bırakmıĢtı: "Kumandanlar mâdunlarından yüksek ve âlim olmalıdırlar.”31 Bu sırada Mustafa Kemal’in ifa ettiği görevlerden biri de Bosna’da Avusturya-Macaristan Devleti’nin yaptığı askerî yığınağın kime karĢı olduğunu araĢtırmak olmuĢtur. Bosna’ya gizlice girdikten sonra Avusturya yığınağının Sırbistan’a karĢı yapıldığını anlayıp hemen Türkçülerin Kavşıt Yeri http://www.Altayli.Net Sayfa No: 6 MUSTAFA KEMAL ATATÜRK'ÜN ASKERİ HAYATI geri dönmüĢtür.32 BaĢarılarıyla mükemmel bir teorisyen ve uygulayıcı olduğunu ispat eden Mustafa Kemal, 1910 yılında Fransa’da düzenlenen manevraya Türk ordusunu temsilen seçilen üç kiĢilik heyette yer aldı. Manevralardan sonra söz alarak bazı eleĢtiriler yapan Mustafa Kemal, Komutan General Foch’un dikkatini çekmiĢti. Onun üstün meziyetlere sahip bir kurmay subay olduğunu anlayan Foch, o akĢam verilen ziyafete albay rütbesinden daha küçük subaylar davet edilmediği halde özel olarak yüzbaĢı Mustafa Kemal’in çağrılmasını istemiĢti.33 Mustafa Kemal, 1911 yazında kendisine karĢı birikmiĢ kin ve kızgınlıkların eseri olan bir olay yaĢar. Atanmasında kendisinin de payı bulunan Üçüncü Ordu Kumandanı, Mustafa Kemal’in tenkitlerinden çekindiği için onu etkisiz hale getirmek amacıyla sicil iĢleri masasında görevlendirir. Mustafa Kemal’in itirazları üzerine de Selanik’ten uzaklaĢtırmak için Ġstanbul’da Genelkurmay BaĢkanlığı’na yazarak onun baĢka bir göreve atanmasını ister. Bunu yapmak Türk ordusunun en kıymetli, en bilgili subayının meslek hayatını körleĢtirmek demekti. Harbiye Nezareti bu istek üzerine O’nu 27 Ağustos 1911’de Trablusgarp Tümeni Kurmay BaĢkanlığı’na tayin edip oraya gönderilmesini Selanik’e bildirir. Fakat Mustafa Kemal daha yola çıkmadan Harbiye Nezareti’nin 13 Eylül 1911 tarihli emriyle Genelkurmay BaĢkanlığı dairesine tayin edilir.34 Çetin Bir Direniş: Trablusgarp Savaşı’nda Mustafa Kemal Mustafa Kemal, Selanik’ten Ġstanbul’a atandıktan kısa bir süre sonra Avrupa büyük devletler ailesine girmenin yolunun sömürge sahibi olmaktan geçtiğini düĢünen Ġtalyanlar, 29 Eylül 1911’de Kuzey Afrika’da bir Türk toprağı olan Trablusgarp’a saldırdılar.35 Ġtalyan saldırısı baĢladığı sırada geniĢ Trablusgarp topraklarında toplam 2450 kiĢilik çok cüz’i bir Türk askeri bulunuyordu. Hiç kimse güçlü, modern ve sayıları yüz bini aĢan Ġtalyan çıkartma birlikleri karĢısında Türk kuvvetlerine baĢarı Ģansı tanımıyordu. Trablusgarp’ta bulunan 42. Tümenin kuvvetlerinin çok büyük bölümü ġeyh Ġdris Ayaklanması’nı bastırmak üzere Yemen’e gönderilmiĢti. Ġki bağımsız süvari alayı lağvedilmiĢ; top ve tüfekler ise eskidikleri gerekçesiyle Ġstanbul’a götürülmüĢ, yerlerine yeni silahlar gönderilmemiĢti. Bölgenin valisi baĢta olmak üzere mülki ve askeri memurların tamamına yakını izin ve tayin gerekçesiyle Trablusgarp’tan ayrılmıĢlardı. Yeni tayin olan memurlar ise henüz görev bölgelerine ulaĢamamıĢlardı. Ġtalyanların Trablusgarp’ı kolayca iĢgali için tüm Ģartlar uygundu. Bu Ģartları dikkate alan siyasî ve askerî çevreler, Trablusgarp’ı savunmanın imkansız olduğunu düĢünüyorlardı. Hatta Osmanlı Hükümeti de aynı düĢüncede olduğu için Ġtalyanları savaĢtan vazgeçirtip Trablusgarp’ı uygun Ģartlarda vermenin yollarını arıyordu. Ancak tüm barıĢ giriĢimleri sonuçsuz kalınca Harbiye Nazırı Mahmut ġevket PaĢa, Ġtalya’yı barıĢa zorlayabilmek için tüm imkanların kullanılarak direniĢe geçilmesini emretti.36 Uzakta da olsa vatanın bir parçasının iĢgale uğraması, idealist genç Türk subayları arasında büyük bir yankı yarattı. Bunların zihinlerinde Trablusgarp’ı Ġtalyanlara karĢı gerilla savaĢı ile savunmak fikri vardı. Bunun için öncelikle Trablusgarp’a ulaĢmak gerekiyordu. Ne var ki, hükümetten umdukları desteği göremiyorlardı. Türkçülerin Kavşıt Yeri http://www.Altayli.Net Sayfa No: 7 MUSTAFA KEMAL ATATÜRK'ÜN ASKERİ HAYATI DireniĢin devamını isteyen Harbiye Nazırlığı, Ġtalya’ya resmen savaĢ açılmadığı için, kendi subaylarını gönderme sorumluluğunu almak istemiyordu. Gönüllü olarak direniĢe katılmak isteyen subayların arasında geleceğin büyük önderi Mustafa Kemal, Berlin Askerî AtaĢesi Enver Bey, Ali Fethi Bey, Süleyman Askerî Bey ve onlarla aynı arzuyu paylaĢan yüzlerce subay vardı. Hepsi de cepheye ulaĢabilmenin hesaplarını yapıyorlardı. Deniz yoluyla gitmeleri imkansız görünüyordu. Kara yoluyla Mısır ve Tunus üzerinden Trablusgarp’a ulaĢmayı planlıyorlardı. Ġngiliz ve Fransızların geçiĢ izni vermeyecekleri ihtimali de gözden uzak tutulmuyordu. Yakalanma ihtimaline karĢı topluca değil, küçük gruplar halinde yola çıkılacaktı.37 Genç Kolağası Mustafa Kemal, 15 Ekim 1911’de beraberinde Yakup Cemil Bey ve bir grup arkadaĢıyla Mısır üzerinden Trablusgarp’a gitmek üzere yola çıktı. Ġhtiyaçları olan parayı temin için Ġttihat ve Terakki Genel Merkezi’ne müracaat etmiĢler, fakat tek kuruĢ alamadan elleri boĢ dönmüĢlerdi. Buna rağmen bu vatansever insanlar kararlarından vazgeçmemiĢler ve Mustafa Kemal’in verdiği senet karĢılığı Ömer Fevzi Bey’den 200 Ġngiliz lirası borç alarak yola çıkmıĢlardı.38 Ġlk bakıĢta Osmanlı hükümetinin dahli olmadan yapılan gönüllü bir hareket gibi görünse de Mahmut ġevket PaĢa’nın Trablusgarp Kumandanlığı’na gönderdiği 20 TeĢrini evvel 1327 (2 Kasım 1911) tarihli telgrafta Mustafa Kemal’in bazı Ģeyhleri ve Sünusileri teĢkilatlandırmak için Calu’ya hareket ettiği; oradan Ģeyhlerden birini büyük Sünusi tekkesine göndereceği ve bölgeden mühim bir kuvvet toplayarak Bingazi veya Trablusgarp’a sevk edeceğinin bildirilmesi, onun Ġstanbul’da yola çıkmadan önce Harbiye Nazırı ile görüĢtüğünü ve talimat aldığını göstermektedir.39 Ġtalyan iĢgal tehlikesi kuvvetlendiğinde Osmanlı Hükümeti’nce düĢünülen savunma önlemlerinden biri de Kuzey Afrika’da büyük etkinliği olan Sünusi tarikâtı mensuplarını direniĢe teĢvik etmek olmuĢtur. ĠĢgal baĢladıktan sonra Sünusiler nezdine Mustafa Kemal’in gönderilmesi çok manidardır. Harbiye Nezareti Mustafa Kemal’e bu emri verirken onun örgütleyicilik ve insanları etkileme yeteneğinin farkındadır. Eğer o, diğer gönüllü subaylardan üstün ve dirayetli olmasaydı kendisine böylesine hayati öneme haiz bir görev verilmezdi. "Gazeteci Mustafa ġerif” takma adıyla yola çıkan Mustafa Kemal, Mısır’da hastalandığı için Ġskenderiye’de on beĢ gün kadar hastanede yatar. Biraz iyileĢtikten sonra bu sırada Ġskenderiye’ye gelen arkadaĢları Nuri ve Fuat Beylerle tekrar yola çıkarlar. Defalarca Ġngiliz sınır devriyelerine yakalanma tehlikesi atlatıldıktan sonra Tobruk’taki Türk karargahına ulaĢırlar.40 Burada onları Tobruk ve havalisi kumandanı Edhem PaĢa karĢıladı. Bu üç arkadaĢ savaĢa Tobruk cephesinde katıldılar. Mustafa Kemal gibi çok kıymetli bir kurmay subaydan yararlanmak isteyen Edhem PaĢa, Harbiye Nezareti’ne gönderdiği 14 Aralık 1911 tarihli telgrafla Mustafa Kemal’in emrine tayinini istedi.41 1908’de Trablusgarp ve Bingazi halkını tanıma fırsatı bulan Mustafa Kemal, bu defa da nasıl bir yol izlemesi gerektiğini biliyordu. Önce yörenin eĢrafıyla toplantılar düzenledi. DireniĢe katılanların düzensiz ve adeta silahsız olduklarını gördü. O bölgenin en nüfuzlu insanlarından biri olan ġeyh Mebri ile görüĢmesinde ona "din kardeĢim” diye seslenerek güvenini kazandı. Yaptığı konuĢmalarda insanların dinî ve millî duygularını galeyana getirerek son Ġtalyan askerî kovulana kadar savaĢmaya yemin ettirdi. BaĢta ġeyh Mebri olmak üzere bir çok kabile reisi, Mustafa Kemal’in emrinde olduklarını bildirdiler. Daha sonra Büyük Sünusi tekke ve zaviye Ģeyhleri ile görüĢen Mustafa Kemal, o sırada en büyük Ģeyh konumunda olan ġeyh Ahmet es-Sünusî’nin sevgisini ve desteğini kazandı.42 Ġkisi arasındaki dostluk daha sonraki yıllarda da devam etti. Memleketini terk etmek Türkçülerin Kavşıt Yeri http://www.Altayli.Net Sayfa No: 8 MUSTAFA KEMAL ATATÜRK'ÜN ASKERİ HAYATI zorunda kalan ġeyh Ahmet es-Sünusi, Milli Mücadele yıllarında Mustafa Kemal’in yanı baĢında yer aldı. Mustafa Kemal’in sağladığı güven ve ikna gücü sayesinde sayıları on binlere ulaĢan gönüllü direniĢ kuvvetleri örgütlenerek Ġtalyanlara karĢı amansız bir savaĢa giriĢtiler.43 Mustafa Kemal, Tobruk’ta iken binbaĢılığa yükseltildi. Erkân-ı Harbiye-i Umumiye Dairesi’nin 29 Kasım 1911 tarihli telgrafı ile 27 Kasım’da binbaĢılığa yükseltildiği bildirilmiĢti. Aynı telgraftan Mustafa Kemal’in adı geçen dairenin 1. Ģubesinde değil, 3. Ģubesinde görevli olduğu anlaĢılmaktadır.44 Kısa bir süre sonra Edhem PaĢa’nın ikmal iĢleri kumandanlığına atanması üzerine Mustafa Kemal Tobruk Kumandanı oldu.45 Komuta ettiği birliklerde ilk önemli baĢarısını 21/22 Aralık gecesi gerçekleĢtirdiği bir baskın taarruzla elde etti. Modern silahlarla techiz edilmiĢ iki Ġtalyan taburu mağlup edilerek Tobruk bölgesinin statejik bakımdan önemli iki vadisi ele geçirildi.46 Tobruk’ta kazanılan bu zaferden sonra Mustafa Kemal, "Derne Doğu Gönüllüleri Kumandanlığı”na atandı. Bu bölgedeki derme çatma kuvvetleri örgütleyen, eğiten ve askeri bir disiplin altına alan Mustafa Kemal, düĢmana karĢı gerilla usulüyle saldırılara baĢladı. Bu saldırılar o kadar etkili oluyordu ki, Ġtalyanlar istihkamlarından baĢlarını çıkaramaz hale düĢmüĢlerdi.47 1912 yılı ġubat ayı baĢlarında görevini YüzbaĢı Fuat’a teslim eden Mustafa Kemal, Derne Umum Kuvvetlerine komuta etmeye baĢlar. Bu dönemde onun çabaları sonucunda düzenli birliklerin ve milis güçlerinin sayısı oldukça artar. Mustafa Kemal’in baĢarı ile uyguladığı gerilla taktiği karĢısında aciz kalan Ġtalyanlar, Derne bölgesinde bulunan askerî birliklerini baĢlarındaki general de dahil olmak üzere değiĢtirerek yeni birlikler gönderirler.48 Yeni Tümen Komutanı Reissali’nin komutasındaki Ġtalyan kuvvetleri, 11 Eylül 1912’de üç grup halinde saldırıya geçti. Ġtalyanların hedefi, Derne’nin 12 km güneyindeki Seyyid Aziz bölgesine hakim olmaktı. Sayıca ve silah bakımından çok üstün olmalarına ve taarruzları savaĢ gemilerince de desteklenmesine rağmen Ġtalyanlar arzuladıkları baĢarıyı elde edemediler. Mustafa Kemal, emrindeki küçük muharebe gruplarıyla ileri-geri, sağa-sola kaydırmalar yaparak düĢman taarruzu durdurmayı baĢardı. Ġtalyanlar ancak tahkim ettikleri bir hattın gerisinde tutunabildiler. SavaĢın bitimine kadar da bir daha saldırıya geçmeye cesaret edemediler.49 Ġtalyanlar, Trablusgarp topraklarına 130.000 asker çıkarmalarına rağmen bir askeri baĢarı elde edememiĢlerdi. Beyrut’u bombardımanları, Çanakkale Boğazı’nı zorlamaları ve Rodos-On iki Ada’yı iĢgal etmeleri de Osmanlı Devleti’ni teslimiyetçi bir barıĢa zorlayamamıĢtı. Ancak 1912 yılı Ekim ayı baĢlarında Balkanlar’da baĢlayan savaĢ Ġtalyanlar için bulunmaz bir fırsat yarattı. Osmanlı Devleti barıĢ Ģartları üzerinde sürdürdüğünü ısrarlarından vazgeçerek 15 Ekim 1912’de imzaladığı Ouchy AntlaĢması ile Trablusgarp ve Bingazi’yi Ġtalya’ya bıraktı.50 Mustafa Kemal Balkan Savaşı’nda YaklaĢık bir yıldır vatanın uzak bir parçasını düĢmana karĢı kahramanca koruyan Mustafa Kemal, Ouchy AntlaĢması’na daha tepkisini bile gösteremeden Balkan devletlerinin Türkçülerin Kavşıt Yeri http://www.Altayli.Net Sayfa No: 9 MUSTAFA KEMAL ATATÜRK'ÜN ASKERİ HAYATI saldırılarıyla savaĢ baĢlayınca ve peĢ peĢe alınan felaket haberleri üzerine derhal muharebe alanında görev almak istedi (24 Ekim 1912). Hemen yola çıkan Mustafa Kemal, Mısır’a geldiğinde Komanova yenilgisini, Selanik’in düĢtüğünü, Bulgarların Çatalca önlerine kadar ilerlediklerini haber alınca büyük bir üzüntü duydu. Türk ordularının bu kadar çabuk ve kolay yenilebileceklerine bir türlü inanmak istemiyordu. Bir an önce savaĢa katılmak arzusuna rağmen yolların kapalı olması yüzünden Romanya üzerinden Ġstanbul’a ulaĢabildi.51 Gelir gelmez savaĢın gidiĢatı hakkında incelemelerde bulundu ve durumu tahmin ettiğinden daha kötü buldu. Gelibolu yarımadası kuzeyindeki berzahın, Ġstanbul’un savunması açısından taĢıdığı önem konusunda BaĢkumandanlığı uyardı. Bunun üzerine kendisini Bahrisefit Boğazı Kuvvayı Mürettebesi Harekât ġubesi Müdürlüğü’ne tayin ettiler (25 Kasım 1912). Bu kolordu daha sonra Bolayır Kolordusu ismini almıĢ ve Mustafa Kemal de kurmay baĢkanlığına atanmıĢtır.52 Bu görev esnasında Bolayır ve Gelibolu’da bulunan Mustafa Kemal, muhtemel bir düĢman saldırısı karĢısında Çanakkale Boğazı’nın nasıl savunulabileceğine dair incelemeler yapmak fırsatını buldu. Bolayır’da iken 1 Mart 1913’te yarbaylığa terfi etti. Edirne’nin kurtarılması için birtakım akılcı önerilen sundu ise de dikkate alınmadı.53 Aylardır kuĢatma altında bulunan Edirne, 26 Mart 1913 günü Bulgar saldırısı sonucunda düĢünce, Osmanlı Devleti, Enes-Midye çizgisinin ötesinde kalan tüm Rumeli topraklarını Londra’da imzaladığı anlaĢma ile terk etmek zorunda kaldı. Ancak çok geçmeden Balkan devletleri, kazandıkları toprakları paylaĢamadıklarından aralarında 5 Temmuz 1913’te savaĢ baĢladı. Sırp, Yunan ve Romen ordularından oluĢan müttefik güçler, Bulgar ordusunu yenilgiye uğrattılar. Bu fırsatı değerlendirmek isteyen Osmanlı Devleti orduları Trakya’da saldırıya geçti. Mustafa Kemal’in kurmay baĢkanlığını yaptığı Bolayır’daki kolordu da Dimetoka ve Edirne üzerine yürüdü. Edirne’ye ilk giren birlik, baĢlarında Mustafa Kemal’in bulunduğu Bolayır kolordusuna bağlı tugaya aitti (22 Temmuz 1913). Ancak bu olay dolayısıyla yine Enver’in adı anıldı ve onun Edirne’yi kurtardığı söylendi. Gerçekte Edirne’ye ilk girenler arasında bulunan Mustafa Kemal’den hiç söz edilmedi.54 Balkan SavaĢları, Mustafa Kemal’i sarsan acı olaylardan biri olmuĢtur. O, devletin baĢına gelecekleri önlemek maksadıyla daha önceden defalarca ordunun siyasetten ayrılması gerektiğini anlatmaya çalıĢmıĢ ve hatta bu yüzden ittihatçılarla bozuĢmuĢ, ordunun modernleĢtirilmesi ve iyi eğitilmesi için gayret ve çaba göstermiĢ, askerin eğitimi ile ilgili kitaplar yazmıĢ, çeviriler yapmıĢ ve bilgili komutanların sevk ve idarelerinde büyük iĢler baĢarılabileceğini göstermiĢti. Selanik’te bulunduğu yıllarda O, Balkan devletleriyle çıkabilecek muhtemel bir savaĢ halinde Batı Trakya’dan bir kolordu kaydırarak Doğu Trakya’da Ergene ırmağı civarında toplanacak ordu ile Bulgarlara karĢı saldırıya geçmeyi, bunun dıĢındaki bölgelerde kesin sonuçlu muharebelere giriĢmemeyi planlardı. SavaĢ esnasında ise onun düĢündüklerinin hiç biri yapılmadı. Balkan yenilgisi, Mustafa Kemal’in yüreğinde çok derin acılar bıraktı. O, sadece her zerresi Türk kanı ile sulanarak vatan haline getirilen Rumeli’nin kaybına üzülmekle kalmıyor, aynı zamanda doğduğu büyüdüğü, yıllarca havasını teneffüs ettiği Selanik’in adeta tek kurĢun atılmadan düĢmana teslim edilmesinin ızdırabını yaĢıyordu.55 Askeri ve Diplomatik Bir Görev: Mustafa Kemal Sofya Askeri Ataşesi Bulgaristan ile 29 Eylül 1913’te barıĢ antlaĢması imzaladıktan sonra Talat Bey, orduda yapılması düĢünülen birtakım değiĢiklikler için Enver’i baĢa geçirmeyi düĢünüyordu. Mustafa Kemal, Enver tarafından sevilmiyor, hatta kıskanılıyordu. Ayrıca o, Osmanlı ordusunun ıslahı için gelecek olan Alman subaylarına verilmesi düĢünülen yetkilerin Türkçülerin Kavşıt Yeri http://www.Altayli.Net Sayfa No: 10 MUSTAFA KEMAL ATATÜRK'ÜN ASKERİ HAYATI aleyhinde bulunuyor, bundan devletin büyük zararlar göreceğini ileri sürüyordu. Diğer yandan hükümetin izlediği politikaya çetin bir biçimde karĢı olan ve bunu her fırsatta açıklamaktan geri kalmayan Mustafa Kemal’i Ġstanbul’dan uzaklaĢtırmak isteyen Enver ve Talat Beyler, onun için Sofya Askeri AtaĢeliği görevini uygun görmüĢlerdi.56 27 Ekim 1913’te Mustafa Kemal, Sofya ataĢemiliterliğine atandı; yeni görevine 20 Kasım 1913’te baĢladı. Sofya askeri ataĢesi olması, Mustafa Kemal’in fiilen ordudan çekilmesi ve etkisiz hale gelmesi demekti. Mustafa Kemal’i çok iyi tanıyan Enver, onun değerini biliyor, fakat çok güçlü bir kiĢiliğe sahip olması yüzünden ondan çekiniyordu. Onu kendi iktidarı için tehlikeli bulan Enver, Mustafa Kemal’in yeniden faal bir askeri görev almasını istemiyordu. Enver Harbiye Nazırı olduktan bir müddet sonra Mustafa Kemal’e sürdürdüğü göreve ek olarak BükreĢ ve Çetine askeri ataĢeliklerini de verdi.57 Harbiye Nezareti’nin Mustafa Kemal’den beklediği en önemli görev, Bulgarlarla Osmanlı Devleti arasındaki askeri sorunların çözümlenmesi, Balkan devletlerinin askeri vaziyet ve hazırlıklarının öğrenilmesiydi. Görevini titizlik ve itina ile yapan Mustafa kemal, Ġstanbul’a istenen bilgileri göndermeyi baĢarıyordu. 1914’te Yunanistan’a karĢı Bulgaristan ile bir anlaĢma yapılması giriĢimlerinde kayda değer önemli hizmetlerde bulundu. O sırada Bulgaristan Harbiye Nazırı olan General Boyacıyef’in Mustafa Kemal’e gönderdiği 15 Mart 1922 tarihli mektup, bir askeri ateĢe olarak bu ülkede ne denli önemli iĢler baĢardığını ortaya koyan bir belge niteliğindedir.58 Mustafa Kemal, Sofya’daki ataĢemiliterlik görevinde 20 Ocak 1915 tarihine kadar kaldı. Bir Kahramanın Doğuşu: Mustafa Kemal Çanakkale’de 28 Temmuz 1914’te insanlık tarihinin en kanlı çatıĢmalarından biri olan Birinci Dünya SavaĢı baĢladı. Mustafa Kemal, savaĢın gidiĢatını yakından izliyordu. O, savaĢı Almanya’nın kaybedeceğini düĢünüyor ve Almanya ile ittifak yapılmasına Ģiddetle karĢı çıkıyordu. 2 Ağustos 1914’te Almanlarla imzalanan ittifak antlaĢmasına rağmen Osmanlı Devleti, gerekli hazırlıkları yapabilmek için tarafsızlığını ilan etmiĢti. Goeben ve Braslau adlı Alman savaĢ gemilerinin Osmanlı’ya sığınmasından kısa bir süre sonra Türk donanmasının 29 Ekim 1914’te Rus limanlarını bombalaması üzerine Osmanlı Devleti de savaĢa girdi. SavaĢ ilan eden taraf olmak istenmediği için Osmanlı Devleti’nin Rusya, Ġngiltere ve Fransa ile savaĢ halinde olduğuna dair "Ġrade-i Seniyye” ancak 11 Kasım 1914’te yayınlandı.59 SavaĢın sonucunu kestirmesine rağmen ülkesine hizmet etmek isteyen Mustafa Kemal, orduda aktif bir görev almak isteğini Harbiye Nazırı Enver PaĢa’ya yazdı. Onun istediği özel bir görev değil, rütbesine uygun bir görevdi. Ancak Enver Bey, rakip ve muhalif olarak gördüğü için çekemediği Mustafa Kemal’e böyle bir fırsat vermeyi düĢünmüyordu; Sofya’daki görevinin önemli olduğunu ileri sürerek hayır cevabı verdi. Mustafa Kemal, yurt savunmasında daha yüce ve önemli bir görev olamıyacağını, arkadaĢları cephede ateĢ hattında iken kendisinin ataĢelik yapamayacağını söylüyor ve Enver’e hitap ederek "Eğer birinci sınıf zabit olmak liyakatından mahrum isem, kanaatiniz bu ise, lütfen açık söyleyiniz” diyordu. Bu arada Sofya’ya gelen Süleyman Askeri Bey aracılığı ile Irak Cephesi komutanlığının kendisine verilmesini talep etti. Bu baĢvurunun cevabını beklerken Süleyman Askeri Bey’in Irak Cephesi fiili komutanlığına getirildiğini öğrendi.60 SarıkamıĢ hezimeti, kolay zaferler kazanmayı hayal eden Enver PaĢa’nın düĢüncelerini değiĢtirdi. Enver’in hayalperestliği, askeri kifayetsizliği ve basiretsizliği yüzünden yüz bine Türkçülerin Kavşıt Yeri http://www.Altayli.Net Sayfa No: 11 MUSTAFA KEMAL ATATÜRK'ÜN ASKERİ HAYATI yakın Türk genci dondurucu soğukta can vermiĢti. Aynı günlerde yazıĢmalarla sonuç alamayacağını düĢünen Mustafa Kemal, Ġstanbul’a gitmeye karar vermiĢti. EĢyalarını topladığı sırada bir telgraf aldı. Bu telgrafta "On dokuzuncu Tümen Kumandanlığına tayin oldunuz, hemen hareket ediniz” deniliyordu (20 Ocak 1915). 2 ġubat 1915’te tayin emrini aldı.61 Tayin edildiği Tekirdağ’da yeni kurulmakta olan bir tümendi. Bu sırada müttefikler, savaĢta zor duruma düĢen Rusya’nın yükünü hafifletmek ve en kısa yoldan yardım ulaĢtırabilmek için Çanakkale Boğazı’nı zorla geçmeye karar vermiĢlerdi. Bir çıkarma ihtimali her geçen gün kuvvetleniyordu. Mustafa Kemal’in kumandan olarak atandığı On dokuzuncu Tümen, ordu ihtiyatında bulundurulmak üzere önce Maydos’a sonra Bigalı’ya nakledilmiĢti. Bu sırada Çanakkale Boğazı’nı geçmeye çalıĢan Ġngiliz ve Fransız donanmaları baĢarısız olup geri çekilmiĢlerdi. Bu baĢarısızlıktan sonra Çanakkale Boğazı’nı karadan zorlamak üzere Boğaz dıĢındaki adalarda kuvvet yığmaya baĢlamıĢlardı. Bunlar olup biterken tümenin kumandasını devir alan Mustafa Kemal, düĢmanın muhtemel çıkarma tehlikesine karĢı emrindeki birliklere uyanık olmaları emrini vermiĢti. Bir taraftan da yeni kurulan tümenini seçkin bir birlik haline getirmek için yoğun bir gayret gösteriyordu. Nitekim On dokuzuncu Tümen, onun çabaları sonucunda bir ay gibi kısa bir sürede güzide bir kuvvet haline gelmiĢtir.62 23 Mart 1915’te Çanakkale bölgesinin savunması için BeĢinci Ordu kuruldu ve kumandanlığına Alman Generali Liman von Sanders getirildi. DüĢmanın Bolayır’a çıkarma yapacağı düĢüncesiyle hareket eden Sanders, savunma planını buna göre hazırlamıĢ ve birliklerin konuĢlanmasını da buna göre yapmıĢtı.63 Türk komuta heyeti ise daha baĢlangıçta kuvvetlerin yarımada kıyılarında düĢmanı karĢılaması gerektiğini savunuyorlardı. Maydos’a gelen On dokuzuncu Fırka Kumandanı Mustafa Kemal de aynı düĢüncedeydi. Mustafa Kemal’e göre, düĢman çıkarma teĢebbüsünde bulunursa iki noktadan harekete geçerdi. Bunlardan biri Seddülbahir, diğeri ise Kabatepe idi. Bu kıyıları, düĢmanı karaya çıkarmadan savunmak mümkündü. O, bu güçlü ihtimali dikkate alarak bölgeyi koruyabilmek için birliklerini bir düĢman çıkarma hareketine karĢı gece gündüz eğitirken bir taraftan da düĢmanın çıkarma yapabileceği noktalar üzerinde düĢünmeye devam ediyordu. DüĢman Seddülbahir bölgesine çıkarsa, yarımadanın iki ucunu donanmasıyla ateĢ altına almak imkanını bulacaktı. DüĢmanın kuvvetlerinin büyük bölümünü bu bölgeye çıkarma ihtimali yüksekti. Eğer düĢman Mustafa Kemal’in düĢündüğü gibi bu bölgeye çıkarsa Türk ihtiyat birliklerinin buraya hareketi de düĢman baskısı altında yapılabilirdi. Bir de Alçıtepe kaybedilirse düĢman Boğaz’ın iç tabyalarını ateĢ altına alma imkanına kavuĢacaktı. Bu nedenlerle O, Seddülbahir bölgesini savunacak kuvvetlerin, sahilde savunma mevzilerinde yerleĢtirilen kuvvetler olması gerektiği kanaatindeydi. Son derece isabetli olan bu değerlendirmelerini, 18 Mart günü Müstahkem Mevki Kumandanı Albay Cevdet Bey’e anlattığında onun kendisi gibi düĢünmediğini anladı.64 Mustafa Kemal’in, düĢmanın çıkarma yapma ihtimalini yüksek gördüğü bir diğer bölge olan Kabatepe kıyıları yedi sekiz kilometre uzunluğundaydı. O, bu bölgenin de sahili üzerinde yeterli kuvvetlerle doğrudan doğruya savunulmasını gerekli görüyordu. Savunma hazırlıkları sürdürülürken bir diğer tartıĢma, kuvvetlerin büyük bölümünün iki Yarımadadan hangisinde konuĢlandırılması konusuydu. Mustafa Kemal, baĢtan itibaren Gelibolu’nun Çanakkale Yarımadası’ndan daha önemli olduğunu ileri sürüyor ve bu fikrini ısrarla savunuyordu. Onun savunduğu ve uygulanmasını istediği fikirlerinden biri de kıyıda bulunan birliklerin yeni gelen kuvvetlerle takviye edilmesiydi.65 Türkçülerin Kavşıt Yeri http://www.Altayli.Net Sayfa No: 12 MUSTAFA KEMAL ATATÜRK'ÜN ASKERİ HAYATI DüĢman gemileri, 25 Nisan 1915 günü tanyeri ağarmadan Arıburnu ve Seddülbahir bölgelerine çıkarma yapmaya baĢladılar. Mustafa Kemal’in öngörüsü haklı çıkmıĢtı. Çıkarma baĢlamadan önce Maydos’ta bulunan On dokuzuncu Tümen bağlı bulunduğu Üçüncü Kolordu’dan gelen emre göre, genel ihtiyat gücü olarak kullanılacaktı. DüĢmanın çıkarma harekatına göre, Gelibolu, Maydos, bölgelerinde veya Anadolu yakasında kullanılacaktı.66 DüĢman, Seddülbahir ve Arıburnu’na çıkarma yaptıktan sonra Alçıtepe ile Conkbayırı, Kocaçimentepe’yi ele geçirmeyi, daha sonra ise Kilidübahir üzerinden Çanakkale Boğazı’nın Rumeli kesimindeki merkez tabyaları susturmayı planlamıĢtı. Çıkarma baĢladığında Boğazları savunmakla görevli BeĢinci Ordu’nun birliklerinin büyük bir bölümü, liman von Sanders’in öngürelerine göre konuĢlandırıldığı için Saroz Körfezi ve Anadolu kesiminde bulunuyordu. Çıkarmanın yapıldığı bölgede Dokuzuncu Tümen ve iki jandarma taburundan ibaret zayıf bir kuvvet bulunuyordu. Bu sırada Saroz Körfezi’nde düĢmanın yaptığı deniz gösterisini haber alan Liman von Sanders, atını bu yöne doğru sürerek bazı birliklerin kendisini takip etmesini emretmiĢ; Gelibolu yarımadasında bulunan Dokuzuncu ve On dokuzuncu Tümenlerden gelen raporlara adeta kulağını tıkamıĢtı.67 Sabaha karĢı Arıburnu yönünden gelen top seslerini duyan Mustafa Kemal, derhal bir süvari bölüğünü keĢif için Kocaçimen Tepe istikametine göndermiĢti. Durum çok tehlikeliydi. Arıburnu’na çıkan Ġngilizler, buradaki Türk birliğini püskürterek Kocaçimen Tepe’ye doğru ilerliyorlardı. Yarımadanın ortadan ikiye bölünmesi, Türk tabyalarının düĢürülmesi ve Ġstanbul yolunun düĢman donanmasına açılması tehlikesi doğmuĢtu. Mustafa Kemal’in birliğini harekete geçirebilmesi için Ordu Komutanı Sanders’in emri gerekiyordu. On dokuzuncu Tüme’nin bağlı bulunduğu Üçüncü Kolordu Komutanı Esad PaĢa, iyi bir asker olmakla birlikte ordu komutanından habersiz inisiyatif kullanıp ordu ihtiyatının kullanmayı göze alabilecek bir kimse değildi. Yine de Mustafa Kemal’in birliğini savaĢa sokmak için yaptığı baĢvuruya karĢı çıkmadı. Ordu karargahı ile On dokuzuncu Tümen arasındaki irtibat kesilmiĢti. Mustafa Kemal, mütereddit ve kararsız kalarak zaman kaybetmenin büyük tehlikeler doğuracağı düĢüncesiyle harekete geçmeye karar verdi. 57. Piyade alayını Kocaçimen tepesine doğru hareket ettirdi. Bu tepeye ulaĢan Mustafa Kemal, buradan düĢman birliklerini göremeyince yanına aldığı birkaç kiĢiyle Conkbayırı’na doğru yola çıktı. Fakat arazinin müsait olmaması yüzünden atlarından inip yaya olarak Conkbayırı’na ulaĢabildiler. Buraya vardıklarında 261 rakımlı tepeden kıyının gözetleme ve emniyet memuru olan bir Türk müfrezesinin Conkbayırı’na doğru kaçmakta oldukları görüldü. Bunların karĢısına çıkan Mustafa Kemal, askerlere niçin çekildiklerini sordu. Cephaneleri bittiği için kaçtıkları cevabını alınca, “Cephaneniz yoksa süngünüz var” diyerek bunlara süngü taktırdı. Bunu gören düĢman askerleri, yeni bir direnme ile karĢılaĢtıklarını zannederek durakladılar. Mustafa Kemal, bu olayı anlatırken “Kazandığımız an bu andır” diyecektir.68 Kazanılan bu süre zarfında yolda olan 57. Alay’ın öncü bölüğü yetiĢti. Gelenleri derhal mevzilendirdikten sonra büyük bir kısmını karĢı taarruza geçirdi. Durum çok nazik görünüyordu. Conkbayırı’nın mutlaka savunulması gerekiyordu. O gün 57. Alaya yaptırdığı taarruz, “öyle sıradan bir taarruz değil, herkesin baĢarmak veya ölmek azmiyle harekete susamıĢ olduğu bir taarruzdur.” O, askerlerine verdiği emirde, “Size ben taarruz emretmiyorum, ölmeyi emrediyorum. Biz ölünceye kadar geçecek zaman içinde yerimize baĢka kuvvetler ve kumandanlar gelebilir” diyordu.69 Mustafa Kemal’in amacı, düĢmanı denize dökmekti. Fakat arazinin fundalık ve engebeli Türkçülerin Kavşıt Yeri http://www.Altayli.Net Sayfa No: 13 MUSTAFA KEMAL ATATÜRK'ÜN ASKERİ HAYATI oluĢu, gece görüĢ imkanının bulunmaması, gece karanlığından yararlanan düĢmanın karaya takviye birlikler çıkarması dolayısıyla bu mümkün olmadı. Ancak O’nun kendi inisiyatifini kullanarak tümenini zamanında savaĢa sokması ile Gelibolu yarımadasının stratejik bir parçası olan Kocaçimen platosunun düĢman eline geçmesini engellemiĢ ve ilk andan itibaren düĢmanın boğaza hakim olmak planlarını sonuçsuz bırakarak Çanakkale’de Türk savunmasının temellerini atmıĢ oldu. Verdiği kararla Türk milletinin kaderini değiĢtiren adam olarak anıldı. Mustafa Kemal, cephedeki baĢarılarından dolayı 1 Haziran 1915’te Albaylığa terfi ettirildi. 25 Nisan-17 Mayıs 1915 tarihleri arasında bir kolordudan daha büyük kuvvetlere komuta etmiĢti. Ne var ki, burada da Enver PaĢa’nın kıskançlık duyguları devreye girmiĢ, Mustafa Kemal tekrar tümeninin baĢına dönmek zorunda bırakıldığı gibi kazandığı baĢarılarla generalliği çoktan hak ettiği halde ona ancak Albaylık rütbesi layık görülmüĢtü.70 6/7 Ağustos gecesi baĢlayan Ġngiliz taarruzunda Mustafa Kemal’in On dokuzuncu Tümeni, çok ağır bir topçu ateĢi altında olmasına rağmen düĢmanı püskürtmeyi baĢardı. Conkbayırı’nın 8 Ağustos’ta Ġngilizler tarafından ele geçirilmesi, çok tehlikeli bir durum yaratmıĢtı. Geri alınmazsa Gelibolu’daki Boğazı savunan Türk tabyalarının düĢmesi kaçınılmaz olurdu. Bir gün sonra 9 Ağustos’ta baĢlayan Türk taarruzu sırasında Liman von Sandres ve Esat PaĢa’nın acizliği yüzünden durum vahim bir hale gelmiĢti. Mustafa Kemal, Ordu Komutanı’na, sevk ve idareyi bir elde bulundurmak için tüm kuvvetlerin bir komuta altında ve kendi emrinde birleĢtirilmesinden baĢka çare olmadığını bildirdi. 8/9 Ağustos gecesi gelen emirle Mustafa Kemal, Anafartalar Grubu Kumandanlığı’na atandı. Böylece arzu edilmediği halde durumu düzeltebilecek tek dirayetli komutan olduğu için Ģartların zorlamasıyla ona 16. Kolordu’nun ve Anafartalar bölgesinin fiili komutanlığı verilmiĢti. Mustafa Kemal, 10 Ağustos günü baĢlayan taarzula Conkbayırı’nı düĢmandan geri aldı.71 Birliklerine kumanda eden Mustafa Kemal, bu çarpıĢmalar sırasında yaĢadığı ilginç bir olayı Ģöyle anlatır: "Muharebe meydanında cereyan eden hali temaĢa ederken bir Ģarapnel parçası göğsümün sağ tarafına çarptı. Cebimde bulunan saati parça parça etti. Vücuduma nüfuz edemedi. Yalnızca derince bir kan lekesi bıraktı. Bu saat enkazını bilahare Liman PaĢa’ya verdim. O da, aile asalet armasını hâvi kendi saatini bana verdi.”72 Anafartalarda 7 Ağustos’ta baĢlayan kanlı çatıĢmalar, 21 Ağustos’ta yapılan düĢman taarruzuyla doruk noktasına ulaĢtı. DüĢman kuvvetleri, Mustafa Kemal’in askeri dehası karĢısında aciz kalmıĢ ve çok ağır kayıplara uğramıĢtı. O, bu savaĢtan sonra "Anafartalar Kahramanı” diye anılmaya baĢlandı. 27 Ağustos’taki son düĢman saldırısının baĢarısızlığa uğramasından sonra Gelibolu yarımadasındaki savaĢ önemini kaybetmeye ve siper çatıĢmalarına dönüĢmeye baĢladı. AlıĢılagelen küçük çatıĢmalar Ocak ayına kadar sürdü. Ġngilizlerin çekilmek istedikleri anlaĢılıyordu. Mustafa Kemal, Ġngilizler bir kısım kuvvetlerini çektikten sonra, geride kalanlar üzerine taarruz edilmesini önerdi. Bu yapıldığı takdirde çok sayıda esir ve malzeme ele geçirmek mümkün olabilecekti. Ancak, bu teklifini komutanlarına kabul ettiremeyince, 10 Aralık 1915’te Anafartalar Grup Komutanlığı’ndan istifa etti.73 Çanakkale’de kazandığı baĢarılar, O’nun Türk milletinin yetiĢtirdiği büyük dahilerden biri olduğunu ve Türklüğün geleceğine yön verebileceğini göstermiĢti. Ġstifasından sonra Edirne’ye dinlenmek üzere çekilen 16. Kolordu’nun komutanı olarak birliğinin baĢında döndü. Türkçülerin Kavşıt Yeri http://www.Altayli.Net Sayfa No: 14 MUSTAFA KEMAL ATATÜRK'ÜN ASKERİ HAYATI Mustafa Kemal Kafkas Cephesinde Mustafa Kemal, Birinci Dünya SavaĢı’nda en kalabalık Türk ordusuna komuta etmiĢti. Çanakkale’de emrine verilen kuvvetler, on bir tümen ve bir atlı tugaydan oluĢuyordu. Çanakkale’de iyi bir stratejist, iyi bir taktisyen ve birliklerini mükemmel Ģekilde sevk ve idare kudretine sahip komutan olduğunu ispat etmiĢti. Ulusların tarihinde böylesine büyük baĢarılara imza atan kiĢilere en üst rütbelerin ve unvanların verildiği sıkça görülmüĢtür. Mustafa Kemal gibi büyük iĢler baĢarmıĢ bir insanın fazlasıyla hak ettiği generalliğe yükseltilmesi gerekirdi. Harbiye Nezareti Muamelât-ı Zatiye Dairesi, Mustafa Kemal’in livalığa yükseltilmesi için gerekli iĢlemleri yaptı ve belgeleri Enver PaĢa’ya sundu. O ise belgeleri uzun süre bekletip gerekli olan padiĢah iradesini almadı. 1 Nisan’da hazırlanan bu belgeler, yedi ay bekletildikten sonra ancak Ekim ayında kendisine Tuğgeneral olduğu tebliğ edildi.74 Ruslar, 1915-1916 kıĢında Kafkas cephesinde saldırılarını sürdürüyorlardı. Ġngiliz ve Fransızların Gelibolu’dan çekileceklerini öğrenen Ruslar, Çanakkale’deki Türk birlikleri Kafkas cephesine kaydırılmadan ve üstünlük kendilerinde iken amaçlarına ulaĢmak için saldırılarını artırmıĢlardı. Bu saldırılar sonucunda 16 ġubat 1916’da Erzurum düĢmüĢ; Ruslar, Of-Bayburt- Mamahatun hattının doğusuna kadar ilerlemiĢlerdi. Osmanlı BaĢkumandanlık Vekaleti, Erzurum’u geri alabilmek için II. Ordu’yu bölgeye nakletmeye çalıĢıyordu. Mustafa Kemal’in 16. Kolordusu da bu orduya bağlıydı. 27 ġubat’ta Edirne’den yola çıkan Mustafa Kemal, 26 Mart 1916’da Diyarbakır’a ulaĢarak yeni görevine baĢladı.75 Süregelen Rus saldırıları sonucunda durum kritik bir hal almıĢtı. DüĢmanın MuĢ ve Bitlis güneyindeki geçitleri zapt ederek Güneydoğu Torosları aĢması halinde Irak ve Suriye’deki ordular da tehlikeli duruma düĢebilirlerdi. 16 Kolordu’nun 5. tümeni Bitlis’te, 8. tümeni ise MuĢ’un güneyinde bulunuyordu. Mustafa Kemal’in karargahı ise Silvan’da idi. 12 Temmuz 1916’da MuĢ’un güneyinde bulunan 8. tümene Ruslar üç misli bir kuvvetle saldırdılar. Üç gün süren çatıĢmalardan sonra bu tümen, Kulp Boğazı’na çekildi. Rus komutanı, birbirinden uzak olan Türk tümenlerini ayrı ayrı yenmeyi planlıyordu. Kulp Boğazı’na tıkanan 8. tümenin karĢısına dört-beĢ tabur kuvvet bırakarak diğer kuvvetleriyle Çopakçur cephesine taarruza baĢladı. Bunu sezen Mustafa Kemal PaĢa, baĢında bulunduğu 8. tümeni taarruza geçirerek Kulp Boğazı’nda ve MuĢ’un güneyinde üç gün boyunca devam eden çarpıĢmalardan sonra MuĢ’u geri aldı. Bu durum, Rusları korkuttu; zira, II. Türk ordusuna karĢı savaĢan bütün Rus kuvvetlerini çevrilmek tehlikesiyle karĢı karĢıya bırakmıĢtı. 8 Ağustos 1916’da ağır zaiyata uğrayan ve binden fazla esir veren düĢman, çekilmeye baĢlamıĢtı. Bitlis 5. tümen tarafından geri alınmıĢ ve Rus kuvvetleri Ahlat’ın güneyine kadar çekilmiĢlerdi.76 Mustafa Kemal, 17 ġubat 1917’de kurulması planlanan Hicaz Kuvve-i Seferiyesi Kumandanlığı’na atandı. ġam’a giderek IV. Ordu Komutanı Cemal PaĢa ile görüĢtü. Hicaz ve Suriye’nin vaziyetini inceledikten sonra askerî durumun çok nazik olduğunu, Hicaz’ın boĢaltılarak Suriye cephesinin kuvvetlendirilmesini önerdi. Enver PaĢa, bu öneriyi kabul etmemekle birlikte Hicaz Kuvve-i Seferiyesi adlı ordunun kurulması fikrinden vazgeçti. Mustafa Kemal de tekrar birliğinin baĢına döndü.77 Ruslarla yapılan muharebeler sırasında Mustafa Kemal, vaziyeti derhal kavramak, ani karar vermek, düĢmana göz açtırmadan harekete geçmek, uygulamalarda sorumluluğu üstüne alarak, çok tehlikeli durumların içinden yıldırım hızıyla çıkma kabiliyetini Türkçülerin Kavşıt Yeri http://www.Altayli.Net Sayfa No: 15 MUSTAFA KEMAL ATATÜRK'ÜN ASKERİ HAYATI sergilemiĢtir. 16. Kolordu’nun bölgedeki baĢarıları, bir kere daha dikkatleri Mustafa Kemal PaĢa’nın üzerinde toplamıĢtır. Ordu komutanı izinle Ġstanbul’a gidince Mustafa Kemal, II. Ordu Komutanlığı’na atandı (7 Mart 1917). O, ordu komutanı olurken kurmay baĢkanı da Albay Ġsmet idi.78 Ġsmet Bey’le Hareket Ordusu günlerinden beri tanıĢıyorlardı. Burada yakın iĢbirliği dönemi baĢladı. Ordu Komutanı olan Mustafa Kemal’in ilk iĢi, çok çetin geçen kıĢ Ģartlarında soğuk ve açlıktan kırılan birliklerin, beslenebilecekleri ve korunabilecekleri bölgelere çekmek oldu. Ruslar modern vasıtalardan yararlandıkları halde, kıĢın çok daha fazla zaiyat vermiĢlerdi. Türk kuvvetlerinin zaiyatının az olmasında alınan önlemlerin büyük etkisi vardı.79 Mustafa Kemal Paşa VII. Ordu Komutanı Irak cephesinde 10 Mart 1917’de Ġngilizler Bağdat’ı ele geçirdiler. Bu geliĢme üzerine Halep’te Enver PaĢa’nın baĢkanlığında toplanan bazı komutanlar, Bağdat’ın Ġngilizlerden geri alınabilmesi konusunu görüĢtüler. Toplantı sonunda Bağdat üzerine yapılacak seferde kullanılmak üzere "Yıldırım Orduları Grubu” adı altında bir ordular grubu kuruldu ve baĢına da Alman Generali Falkenhein getirildi. Mustafa Kemal, 5 Temmuz 1917’de bu grubun içinde yer alan VII. Ordu’nun Komutanlığı’na tayin edildi. Çok geçmeden asıl tehlikenin Irak’ta değil, Filistin’de olduğu gerçeği anlaĢılmıĢtır. Yıldırım Orduları grubu Filistin’de Ġngilizlere karĢı savaĢacaktı. Mustafa Kemal PaĢa, bu cephede göreve baĢladıktan sonra, 20 Eylül 1917’de Sadrazam Talat PaĢa, BaĢkumandan Enver PaĢa, Bahriye Nazırı ve IV. Ordu Kumandanı Cemal PaĢa’ya birer rapor göndererek devlet ve savaĢ yönetiminin çok kötü olduğunu, halkın içinde bulunduğu sefalet ve periĢanlığı, alınması gerekli gördüğü önlemleri dile getirirken emperyalist emeller peĢinde koĢan Falkenhein’a geniĢ yetkiler verilmesini de sert bir Üslupla eleĢtirdi.80 Enver PaĢa, bu raporlara Falkenhein’i tutan ve ona görevinden çekilmesi ve II. Ordu Kumandanlığı’nı öneren kısa cevabından sonra, VII. Ordu Kumandanlığı’ndan istifa ettiği gibi teklif edilen Ordu Kumandanlığı’nı da kabul etmeyip Ġstanbul’a döndü. 7 Kasım 1917’de genel karargah emrine alındı.81 Avrupa’ya Yolculuk SavaĢın en zor ve çetin anlarında zaferler kazanmıĢ, baĢarılarıyla halkın gönlünde taht kurmuĢ muzaffer bir generalin açıkta kalması, ordu içinde ve iĢten anlayan çevrelerde türlü dedikodulara yol açıyordu. Bu durum, hem Enver PaĢa’nın itibarını zedeliyor hem de Mustafa Kemal’e karĢı duyduğu kuĢkuları arttırıyordu. Mustafa Kemal’e acilen bir iĢ bulmak ve onu Ġstanbul’dan uzaklaĢtırmak gerekiyordu. 1917 yılının Aralık ayında Keizer, Osmanlı PadiĢahı’nı Alman Ġmparatorluk Karargahı’nı ziyarete davet etmiĢti. PadiĢah hasta olduğu için yerine Veliaht Vahidettin Efendi’nin gitmesi kararlaĢtırıldı ve Mustafa Kemal PaĢa’ya Osmanlı Ordusu’nun temsilcisi olarak Almanya’ya gitmesi önerildi. Tahta çıkması pek uzak olmayan Veliaht’la tanıĢmak, ona gerçekleri anlatmak, güvenini sağlamak ve PadiĢah olunca da devlet iĢlerinde söz sahibi olmak, hem Mustafa Kemal hem de ülke için çok yararlı olabilirdi. O, bu düĢüncelerle teklifi kabul etti. 15 Aralık 1917 ve 5 Ocak 1918 tarihleri arasında yapılan bu resmî gezide, savaĢın gidiĢâtını, devleti bekleyen kaçınılmaz sonuçları bütün açıklığı ile Veliaht’a anlatmaya çalıĢtı. O’na V. Ordu Kumandanlığı ile BaĢkumandanlık Vekaleti’ni uhdesine alması hususunda telkinde bulundu.82 Almanya’da Ordu Genel Türkçülerin Kavşıt Yeri Karargahı’nı, cepheleri, Ġmparator Wilhelm’i, MareĢal http://www.Altayli.Net Sayfa No: 16 MUSTAFA KEMAL ATATÜRK'ÜN ASKERİ HAYATI Hindenburg’u ve General Ludendorff’u ziyaret ettiler. DönüĢ yoluculuğunda Sofya’da istasyonda dostlarıyla görüĢen Mustafa Kemal, "Almanya savaĢı kaybetmiĢtir” sözleriyle savaĢın sonucuna iliĢkin kanaatini ifade etti. Alman cephelerini gezdikten ve Alman Generallerle konuĢtuktan sonra vardığı sonuç bu idi.83 Ġstanbul’a döndüğünde hastalanan Mustafa Kemal’i muayene eden doktorlar, böbrek rahatsızlığı teĢhisini koydular. Bir ay kadar yatağından çıkamadı. Doktorların tedavisi, çektiği ızdırabı dindiremiyordu. Tedavi için Viyana’ya gitmesini tavsiye ettiler. 13 Mayıs’ta yola çıkan Mustafa Kemal, Viyana’da muayene olduğu bir profesörün gerekli görmesi üzerine bir ay kadar sanatoryumda tedavi edildi. Sonra yine aynı profesörün tavsiyesi ile Karlsbat’a geçti. 5 Temmuz günü ziyaretine gelen bir arkadaĢından Mehmet ReĢat’ın vefat ettiğini ve Vahidüddin’in tahta çıktığını öğrendi. Mustafa Kemal PaĢa, yaverinden aldığı bir telgraf üzerine tedavisini yarım bırakarak Ġstanbul’a döndü.84 Mustafa Kemal Paşa VII. Ordu ve Yıldırım Orduları Grubu Komutanı Mustafa Kemal, Ġstanbul’a döndükten sonra birkaç defa yeni PadiĢah ile görüĢtü. Vahidettin kendisini dostça karĢıladı. SavaĢ durumuna iliĢkin alınmasını gerekli gördüğü önerilerini PadiĢaha iletti. Ancak umduğu sonucu alamadı. 16 Ağustos 1918 günü yapılan Cuma selamlığında gerçekleĢen görüĢme esnasında Vahidettin, kendisini 7. Ordu Kumandanlığı’na yeniden tayin ettiğini bildirdi. GörünüĢte Mustafa Kemal PaĢa’ya büyük Ģeref bahĢedilmiĢti. Ama o, öyle düĢünmüyordu. Bu tayin yine Enver PaĢa’nın entirikaları ile elde edilmiĢ bir sürgün idi.85 Yeniden yollara düĢen Mustafa Kemal, 26 Ağustos 1918’de Haleb’e ulaĢtı. Karargâhının bulunduğu Nablus’a vardığında hasta olduğu halde cepheyi teftiĢe çıktı. Bu yüzden hastalığı arttı ve yatağa girmek zorunda kaldı. Mustafa Kemal’in bölgedeki askerî durumla ilgili raporlarında zikrettiği akibetler tamamıyla görülmüĢtü. Falkenhein, daha kuvvetlerini toparlayamadan Ġngilizler taaruza geçerek Kudus’ü zapt etmiĢlerdi. Görevden alınan Folkenhein’in yerine Yıldırım Orduları Grubu Kumandanlığı’na Liman von Sanders atanmıĢtı. Yeni komutan da Suriye’yi adım adım savunmak için geniĢ bir cephe üzerinde zayıf kuvvetlerle mevzi muharebesi yapmak hatasına düĢmüĢtü.86 Yıldırım Orduları Grubu’nun emrinde 7, 8 ve 4. Ordular vardı. Çok üstün Ġngiliz kuvvetlerine karĢı geniĢ bir cepheye yayılan, mevcut sayıları üçte bire inen, yedek kuvvetlerle desteklenemeyen, iaĢe ve ikmal sıkıntıları çeken Türk Ordusu ile bu bölgeleri savunmak çok zordu. 19 Eylül sabahından baĢlayarak Ġngilizler, on misli bir kuvvetle 8. Ordu’ya taarruz edip bu ordunun cephesini yardılar. Bu ordunun hezimete uğramasıyla Mustafa Kemal PaĢa’nın emrindeki 7. Ordu’nun da ġeria’nın batısındaki geri çekilme hatları kesilmiĢti. ġeria nehrinin baĢlıca geçitleri de düĢman eline geçmiĢti. Liman von Sanders, zamanında kendisini uyaran Mustafa Kemal’i dinlemiĢ olsa bunlar yaĢanmayabilirdi. O, hasta yatağında kendisine ulaĢan bilgiler üzerine Ġngilizlerin böyle bir saldırı yapacaklarını tahmin etmiĢ ve ordusunun kurmay subayları ile durumu değerlendirip gerekli tedbirleri almıĢtı. Ne var ki, Ġngiliz saldırısına ihtimal vermeyen Sanders, hiçbir önlem almadığı için Ġngilizlere esir düĢmekten son anda kurtulmuĢ ve Mustafa Kemal’in 7. Ordusu da tehlikeli bir duruma düĢmüĢtü. Mustafa Kemal, üstün yeteneğini bir kere daha göstererek hazırladığı plan gereğince 7. ve 4. Orduların iĢbirliğini sağlamıĢ ve Bisan’da bulunan düĢman kuvvetleri durdurularak ilerlemelerine engel olunmuĢtu. Bu sayede 7. Türkçülerin Kavşıt Yeri http://www.Altayli.Net Sayfa No: 17 MUSTAFA KEMAL ATATÜRK'ÜN ASKERİ HAYATI Ordu, 22-23 Eylül günlerinde ġeria’nın doğusuna geçirilebilmiĢti. Bundan sonra ġam Ġstikametinde geri çekilme uygulanmaya baĢlandı (27 Eylül 1918).87 PadiĢah, olağanüstü hizmetleri ve ordusunu imha olmaktan kurtardığı için Mustafa Kemal’e 22 Eylül 1918’de "fahrî yaverlik” unvanını verdi.88 Sanders, ġam bölgesinde savunma yapılmasını planlıyordu. Mustafa Kemal, uygulanması mümkün olmayan bu fıkre Ģiddetle karĢı çıktı. O, ancak ġam’ın kuzeyinde bulunan Rayak bölgesinde savunma yapılabileceğini düĢünüyordu. Önerisini, Yıldırım Orduları Grubu Komutanı’na ve BaĢkumandanlık Erkan-ı Harbiye Riyaseti’ne telgrafla bildirdi. Bu arada Sanders’in emriyle 7. Ordu’yu 4. Ordu Komutanı emrine bırakmıĢ, 28 Eylül’de Rayak bölgesindeki birliklerin komutasını devralmıĢtı. Aynı gün geri çekilen 7 ve 4. Ordu birlikleri ġam-Rayak hattına alındı. Mustafa Kemal, 29 Eylül günü çektiği telgrafla birliklerin tamamının Rayak bölgesine çekilmesi önerisini BaĢkumandanlığa iletmiĢ ve ġam’ın savunulamayacağını anlatmıĢtır. Gerçekten de ġam, bundan bir gün sonra 30 Eylül günü düĢtü.89 Aynı gün Mustafa Kemal, Rayak’tan da kuzeyde Haleb bölgesine çekilmeyi önermek üzere Humus’ta bulunan Liman von Sanders’in yanına giderek önerilerini anlattı. Sanders’in, onun geri çekilme düĢüncesine hak vermesine rağmen kendisinin bir yabancı olduğunu, böylesine hayatî bir kararı ancak memleketin sahiplerinin verebileceğini söylemesi üzerine Mustafa Kemal, "O halde kararım uygulanacaktır” dedi. Daha sonra da kendi düĢünceleri istikametinde gerekli emirleri verdi. Sanders’in tutumu, daha önce de çeĢitli fırsatlarda bir yabancının cephe kumandanlığı yapamıyacağını savunan Mustafa Kemal’i haklı çıkarmıĢtı. Eğer Mustafa Kemal, bu geri çekilme kararını vermemiĢ olsaydı, ileride telafisi mümkün olmayacak derecede kuvvet kayıplarına sebep olacak, Anadolu’yu savunmak zorlaĢacaktı.90 Bütün kuvvetleri önce Haleb’de toplayan Mustafa Kemal, daha sonra da Haleb kuzeyinde yanları korumalı bir hatta savunma önlemleri aldırdı. Ġngilizlerin, Ġskenderun-Belen-Diri Cemal- Tellürrifat hattındaki bu savunma mevzilerine karĢı yaptıkları saldırılar durduruldu. 28 Ekim 1918’de Antakya’da bu hattın içine alındı. Mustafa Kemal, daha sonra bu hattı, ulusal sınırlar olarak kabul edecektir.91 30 Ekim 1918’de imzalanan Mondros Mütarekesi ile Osmanlı Devleti savaĢtan çekildi. Aynı gün Mustafa Kemal Yıldırım Orduları Grubu Kumandanlığı’na atandı. 31 Ekim günü Adana’da kumandanlığı Liman von Sanders’ten devir aldı. Mustafa Kemal’e göre, müttefiklerimiz için savaĢ bitmiĢ olabilirdi. Oysa Türkün bağımsızlık savaĢı yeni baĢlıyordu. Mütarekenin galip devletlere tanıdığı geniĢ haklara ve birliklerin teslimini gerektiren hükümlere rağmen tespit edilen hattın ulusal sınır olarak kabul edilmesini birliklerinden istemiĢti. Ġngilizlerin Ġskenderun’a asker çıkarma isteklerini reddetmiĢ ve bunun üzerine Osmanlı hükümeti arasında görüĢ ayrılıkları çıkmıĢtı. Mütarekenin ilk günlerinde bazı genç subayların komutasında küçük gruplar oluĢturarak derinlikte direniĢin devamını sağlayacak önlemler alan Mustafa Kemal, ileride Anadolu’yu savunacak milli gücün temelini atıyordu. Yine bu amaca dönük olarak silah ve mühimmatı güvenli yerlere gizliyordu. Ġskenderun’u Ġngilizlere teslim etmemesi üzerine 7 Kasım 1918’de Yıldırım Orduları Grubu ve 7. Ordu lağvedildi ve Mustafa Kemal PaĢa Ġstanbul’a çağrıldı.92 Mustafa Kemal’in 7. Ordu komutanı olarak uyguladığı strateji ve taktik takdire Ģayandı. DüĢmanın genel taarruzunu değerlendirmesi, bu öngörüsü doğrultusunda önceden Türkçülerin Kavşıt Yeri http://www.Altayli.Net Sayfa No: 18 MUSTAFA KEMAL ATATÜRK'ÜN ASKERİ HAYATI tedbirler alması, zamanında geri çekilmesi ve bunu bir kuvvet örtüsü gerisinde yapması, savunmanın Anti-Lübnan dağlarında yapılabileceğini düĢünmesi, baĢsız kalmıĢ dağınık birlikleri toplaması, Haleb’de kuvvetlerini gruplandırarak bir felakete sebebiyet vermeden Rayak’tan kuzeye çekilmesi, dikkate değer önemli baĢarılardır. O, bir kere daha üstün komutanlık yeteneğini, askerî harekâtlar arasında en zorlarından biri olan "geri çekilme”yi baĢarıyla uygulayarak göstermiĢtir. Mütareke’den Sonra Mustafa Kemal PaĢa’nın Ġstanbul’dakiBazı Faaliyetleri ve Samsun’a HareketiYakın tarihimizde "Mütareke Dönemi” (1918-1922) olarak adlandırılan ve kendine özgü Ģartları münasebetiyle çok farklı bir evrenin baĢlangıcını oluĢturan Mondros Mütarekesi’nin 30 Ekim 1918’de imzalanmasıyla birlikte, dört yıldan beri ülkenin farklı cephelerinde sürmekte olan savaĢın sona ermesi üzerine toplumda iyimser bir hava oluĢturulmaya çalıĢılmıĢtı. Zira Mütareke’nin imzalanmasından sonra "seferberliğe son verileceği, genel bir af çıkarılacağı, herkesin iĢiyle meĢgul olacağı, devletin istiklâli ile saltanatın hukukunun kurtarıldığı” yolundaki açıklamalar bu havayı iyice pekiĢtirmiĢti. Fakat Mütareke hükümlerinin uygulanması gerekçesiyle giriĢilen bir dizi uygulamalar ile Mütareke Ģartlarının gerçekçi Ģekilde değerlendirilmesi sonucunda, oluĢturulmak istenen hava ve ümitlerin, geliĢmekte olan durumla hiçbir ilgisinin bulunmadığı anlaĢılacaktır. Öyle ki sözde Mütareke hükümlerinin uygulanması gerekçesiyle ülkenin pek çok bölümünün iĢgal edilmesi bir yana, Ġstanbul’un da 13 Kasım 1918’den itibaren fiilen iĢgal altına alınması Mütareke sonrası geliĢmelerin kamuoyundaki beklentilerin tam aksi yönünde tezahür edeceğini göstermekteydi. Mütareke sonrasında olumsuz emarelerin görülmesi üzerine bazı Türk aydınları, devletin ve milletin kurtuluĢu yolunda ciddi düĢünce ve teĢebbüslere giriĢilmesi gerektiğine inanmaktaydılar. Nitekim Mütareke sürecinde, ordunun durumu ve devletin bu noktada izlemesi gereken siyasete iliĢkin olarak çok önemli görüĢ ve önerilerinin bulunduğunu bildiğimiz Mustafa Kemal PaĢa, Yıldırım Ordular Grubu ile 7. Ordu Karargâhı lağvedilip (7 Kasım 1918), Harbiye Nezareti emrine alındığından 13 Kasım 1918 Cuma günü Ġstanbul’a gelmiĢtir. Mülga Ordular Grubu Komutanı Mustafa Kemal PaĢa Haydar PaĢa’da trenden indiği zaman askeri bir müfreze tarafından resmi törenle karĢılanmıĢtır.93 Ġtilaf Devletleri Donanması’nın da (55-60 parça) Ġstanbul Limanı’na demirlediği gün baĢkente gelen Mustafa Kemal PaĢa, düĢman donanmasını üzüntü ile seyrederek, hiçbir yılgınlık eseri göstermemiĢ ve "geldikleri gibi giderler” demek suretiyle de onların bir gün bu memleketten kovulacakları hususundaki güvenini belirtmiĢti.94 Mustafa Kemal PaĢa, Ġstanbul’a gelir gelmez ilk iĢ olarak Rauf Bey’le görüĢerek beraberce müstafi Sadrazam Ahmet Ġzzet PaĢa’yı Sadaret Konağı’nda ziyaret ettiler.95 Bu esnada Fethi Bey de orada idi. KonuĢmalar daha çok, Ġngiliz taraftarı görünen müstakbel Sadrazam Tevfik PaĢa’nın yeniden sadarete getirilmesi konusunda odaklanmıĢtı.96 Ahmet Ġzzet PaĢa, söz konusu görüĢmede, kabinenin neden çekildiğini açıkladı. Mustafa Kemal PaĢa ise bunun nihayet bir "izzet-i nefis” sorunu olduğunu, muhakkak Tevfik PaĢa’ya kabine kurdurmayıp, Ahmet Ġzzet PaĢa’nın baĢkanlığında yeni bir kabinenin kurulması gerektiğini ileri sürdü. A. Ġzzet PaĢa ise PadiĢah ile çatıĢarak memleketi daha bunalımlı bir duruma sokmaktan çekindiğini söylediyse de Mustafa Kemal’in ısrarı karĢısında onun istediği karara varıldı. Rauf Bey hatıralarında "PaĢa’nın teklifini ittifakla Türkçülerin Kavşıt Yeri http://www.Altayli.Net Sayfa No: 19 MUSTAFA KEMAL ATATÜRK'ÜN ASKERİ HAYATI tasvib ve kabul ettiklerini, Tevfik PaĢa Kabinesi’nin Meclis-i Mebusan’da itimad reyi almasını önlemek için ne Ģekilde, nasıl çalıĢmaları gerektiğini konuĢarak, bir iĢbölümü yaptıktan sonra da çalıĢmaya baĢladıklarını” belirtir.97 Mustafa Kemal PaĢa’nın görüĢüne göre yeni kurulması planlanan Ahmet Tevfik PaĢa Hükümeti’nin güvenoyu alması engellenebilirse, bazı arkadaĢlarıyla birlikte kendisinin de Harbiye Nazırı olarak yeralacağı II. Ahmet Ġzzet PaĢa kabinesi kurulabilecek ve böylelikle de siyasi mücadele sürecinde ilk önemli baĢarı kazanılmıĢ olacaktı. Aslına bakılırsa bu, Mustafa Kemal PaĢa’nın daha Mondros Mütarekesi öncesinde Suriye cephesindeyken ortaya koyduğu bir düĢünceydi. Talat PaĢa Hükümeti’nin istifa ettiği ve Ahmet Tevfik PaĢa’nın yeni hükümeti kurmakta zorlandığı günlerde PadiĢah’ın BaĢyaveri Albay Naci Bey’e çektiği telgrafta bir hükûmet formülü tavsiye etmiĢ ve telgrafın içeriğindeki hususların "münasipse PadiĢah’a arz edilmesini” istemiĢti. "Sulhun çabuk gelmeyeceğini, sulha kadar çok buhranlı vaziyetler karĢısında kalınacağını, Harbiye Nazırı olmakla vatana o sırada gerekli ciddi hizmetlerde bulunabileceği kanaatinde”98 olan Mustafa Kemal PaĢa’nın telgrafında söz konusu görevle ilgili doğrudan bir bilgi bulunmuyorsa da, kendisinin Atay’a anlattıklarında "Harbiye Nezareti’ne getirilmek istendiğini çok samimi bir lisanla belirttiğini söylemekte; Rauf Bey’in de yeni Sadrazam Ahmet Ġzzet PaĢa’ya Mustafa Kemal PaĢa’nın söz konusu göreve getirilmesini önerdiği anlaĢılmaktadır.99 Neticede, Ahmet Ġzzet PaĢa "vaziyet sulha doğru geliĢir ve cephenin bugün arz ettiği tehlike ortadan kalkarsa, Mustafa Kemal PaĢa’nın Harbiye Nazırlığı’na getirileceği düĢüncesini” izhar ettirdikten sonra yeni kabinede, telgraf metninde belirtilen Fethi ve Rauf Beylerle, ġeyhülislâm Hayri Efendi’ye görev verilmiĢ; fakat Mustafa Kemal PaĢa’ya bir tevcihatta bulunulmamıĢtır. Bu arada Mustafa Kemal PaĢa’nın Ġstanbul’a gelmesinden iki gün önce 11 Kasım 1918’de, müstafi Ahmet Ġzzet PaĢa Kabinesi’nin yerine Ahmet Tevfik PaĢa kabinesi kurulmuĢtu. A. Tevfik PaĢa Kabinesi’nin henüz icraata baĢladığı devrede Ġstanbul’a gelen Mustafa Kemal PaĢa 15 Kasım’da PadiĢahı ziyaret etmiĢ ve görüĢme Ġstanbul basınında da gündeme getirilmiĢ, ancak görüĢmenin içeriğine iliĢkin bir bilgi basına yansımamıĢtır. Mustafa Kemal PaĢa yine bu günlerde bir taraftan A. Tevfik PaĢa Hükümeti’ne karĢı aldıkları karar gereğince muhalif tavrını sürdürürken, diğer taraftan da basın yoluyla kamuoyunu aydınlatmaya çalıĢmıĢtır. Bu bağlamda 16 Kasım’da Pera Palas’ta Vakit, Zaman ve Minber gazetelerinin muhabirleriyle yaptığı mülakatta, "Mütarekenin tatbikatı hakkında kendi görüĢlerini, bazı anlaĢmazlıkların çözüm yolları, Meclis-i Mebusan’ın milleti temsil edip etmediği ve en önemli mesele olarak da hürriyet ve istiklâlimizin saklı kalması” hususları üzerinde durmuĢtur. Mustafa Kemal PaĢa ile yapılan mülakatın belirtilen gazetelerde yayınlanmasından sonra 19 Kasım tarihli Minber’de çıkan Ahmet Hulki imzalı ve "Nihüfte Bir Simâ” baĢlıklı yazıda "...Vatanın emsalini yetiĢtirmekte cömertlik göstermediği birkaç müstesna zekâdan biri ve hatta birincisi gazetelerde beyanatı çıkan Mustafa Kemal PaĢa olduğu” belirtiliyor; "kendisi milletin ve memleketin en çok hünerli evladından biri olduğu halde, en az takdire mazhar olan yine O’dur...” denilerek; ".herhalde istikbal-i vatan Mustafa Kemal PaĢa’dan büyük hizmetler beklemede haklıdır” cümlesiyle yazıya son veriliyordu.100 Öte yandan yukarıda belirttiğimiz gibi Mustafa Kemal PaĢa Ġstanbul’a gelir gelmez aldıkları Türkçülerin Kavşıt Yeri http://www.Altayli.Net Sayfa No: 20 MUSTAFA KEMAL ATATÜRK'ÜN ASKERİ HAYATI karar gereğince A. Tevfik PaĢa Kabinesi’ne karĢı yakın arkadaĢlarıyla siyasi bakımdan muhalefetlerini sürdürürken, kuruluĢunda ve yayınında katkısının olduğunu bildiğimiz Minber gazetesi de hükümete yönelik muhalefetiyle kamuoyunu uyarma görevini yerine getirmekteydi.101 Burada hemen belirtelim ki, gerek Mustafa Kemal PaĢa ve arkadaĢlarının, gerekse Minber gazetesinin muhalif tutumlarının nedeni Ahmet Tevfik PaĢa’nın Ģahsı değil, onun baĢkanlığındaki kabinenin azim ve iradeden yoksun olmasıydı. Olağanüstü Ģartların yaĢandığı bir devrede azim ve irade gücüne sahip bir hükûmet beklentisinin yoğunlaĢtığı sırada, Mustafa Kemal PaĢa, A. Tevfik PaĢa Hükûmeti’nin güvenoyu almasını önlemek için Meclis-i Mebusan’a sivil bir kıyafetle giderek milletvekilleri nezdinde kulis ve iknâ faaliyetlerinde bulunduysa da bu giriĢimden bir sonuç alamamıĢtır. Gerçi, Mustafa Kemal PaĢa’nın bu giriĢimlerinin milletvekilleri nezdinde etkili olduğu, gerek oturumların seyri ve tartıĢmalardan, gerekse oylama neticelerinden bellidir. Fakat bir süre daha görev yapmak isteyen mebusların hisleriyle, meclisin feshedilebileceği endiĢesi büyük ölçüde neticeyi tayin etmiĢti.102 Böylece düĢman karĢısında ülkenin ve milletin en çok ihtiyaç duyduğu cesur bir hükümetin kurulabilmesi Ģansı kaybedilmiĢti.103 Öte yandan, bir taraftan Ġtilaf Devletlerinin baskıları, diğer taraftan yeni hükûmet ile PadiĢah’ın Meclis-i Mebusan hakkındaki kanaatleri, meclissiz bir yönetimin yaratacağı sakıncaların Mustafa Kemal PaĢa tarafından sık sık dile getirilmesine rağmen, Vahidettin’i, yeni bir giriĢime yöneltmiĢ ve PadiĢah 21 Aralık 1918’de Meclis-i Mebusan’ı Kanun-ı Esasî’den aldığı yetki çerçevesinde feshetmiĢti.104 PadiĢah’ın bu iradesi üzerine Mustafa Kemal PaĢa ve arkadaĢlarının Ġstanbul’da sürdürdükleri azim ve irade gücüne haiz bir mücadele giriĢimlerine darbe vurulmakla beraber "yollar çok, mıntıkalar çok” düĢüncesinden hareketle Mustafa Kemal PaĢa, Anadolu’ya geçerek "Milli Mücadele Hareketi”ni baĢlatma istikametindeki oluĢum sürecini hızlandıracaktır. Devletin ve milletin kurtuluĢu yönündeki ciddi düĢünce ve giriĢimlerin sonuçsuz bırakıldığı, Ermeni Tehciri’nden sorumlu oldukları iddia edilen ittihatçılardan hesap sorulması yolundaki baskılarla, parlamentoya dayanmayan bir siyasi yönetimin hakim kılındığı bugünlerde siyasal eğilimler arasındaki cepheleĢmeler de gerginleĢtirilmiĢti. Yine aynı günlerde Mustafa Kemal PaĢa ve arkadaĢlarının özellikle Ahmet Tevfik PaĢa Hükûmeti’nin akim bırakılması ve parlamentonun mutlak surette çalıĢmasını sürdürmesi yolundaki planlarının sonuçsuz bırakılmasından sonra muhalif taraf Ģeklinde adlandırabileceğimiz kesimin harekete geçtiğini görüyoruz. Bu hareketin yönü, askerî baĢarıları ve devlet adamlığı nitelikleriyle kamuoyuna mâl olmuĢ Mustafa Kemal PaĢa ve yakın çevresinin yıpratılmasına odaklanmıĢ, ancak o, böylesi hallerde duyarlı davranarak gerek kendisinin, gerekse ordunun onurunun korunmasına büyük özen göstermiĢtir.105 Sonuçta her geçen gün geliĢen ve yaĢanan olaylar dönemin ulusçu subaylarından bir kaçı olan Mustafa Kemal PaĢa, Kâzım Karabekir PaĢa, Ali Fuat PaĢa ve Rauf Bey’in Anadolu’da bir Ģeyler yapılabileceği düĢüncelerini haklı çıkarıyordu. Zira geçen sürede geliĢen ve yaĢanan olaylar düĢmanın gerçek amacını ortaya koymakta, Saray ve çevresinde de iĢbirlikçi bir politikadan baĢka bir Ģey beklenemeyeceğini göstermekteydi. Mustafa Kemal PaĢa’nın tarihi kararını verip uygun bir zamanda Anadolu’ya geçmeyi Türkçülerin Kavşıt Yeri http://www.Altayli.Net Sayfa No: 21 MUSTAFA KEMAL ATATÜRK'ÜN ASKERİ HAYATI tasarladığı günlerde meydana gelen olaylar bu fırsatı yaratmakta gecikmedi. Gerçek durum tersine olmakla beraber, Ġtilâf Devletleri Samsun ve yöresinde Türklerin Hıristiyanlara saldırdıklarını iddia ederek hükümetin bunu önlemesini, aksi takdirde duruma kendilerinin el koyacaklarını bildirmiĢlerdi. Bunun üzerine bölgeye yüksek rütbeli bir subayın gönderilmesi gerekmiĢ iĢbaĢındaki Damat Ferit Hükümeti de her yeni hükûmet projesinde adı geçen Mustafa Kemal PaĢa’yı Ġstanbul’dan uzaklaĢtırmak istediğinden, kendisi için bu göreve atanmak zor olmamıĢtı. IX. Ordu MüfettiĢi olarak görevlendirilen Mustafa Kemal PaĢa’nın görevleri bir talimatname ile saptanmıĢtı.106 Yeni görevinin PadiĢah tarafından da tasdikiyle Anadolu’ya gitmekle görevlendirilmiĢ olan Mustafa Kemal PaĢa, aynı gün Harbiye Nezareti’ne yazdığı yazıda kimlerle birlikte yola çıkmak istediği hususundaki görüĢünü arz eder. Mustafa Kemal PaĢa’nın yazılı müracaatı üzerine Harbiye Nezareti, Sadaret Makamı’na aynı gün bir yazı yazarak; "Mustafa Kemal PaĢa tarafından yapılacak her türlü tebligatın emri altında bulunacak olan vilayet mülkî memurlarının icra etmelerinin tamim edilmesini” ister.107 Samsun’a hareket etmek üzere gerekli bütün yazıĢma ve hazırlıkları tamamlayan Mustafa Kemal PaĢa, Bekirağa Bölüğü’nde tutuklu bulunan Ali Fethi Bey’in yanısıra bir protokol gereği olarak Sadrazam dahil olmak üzere vedâ ziyaretlerinde bulundu. Bu arada Ġzmir’in iĢgal edildiğini öğrendi. Ġstanbul’dan 16 Mayıs günü ayrılmadan önce sonkez PadiĢah’a vedâ ziyaretinde bulunarak onunla baĢbaĢa görüĢtü108 ve saat 16.00’da Bandırma Vapuru ile yanında Miralay Refet Bey’le maiyyeti olduğu halde Samsun’a hareket etti. 19 Mayıs 1919’da Samsun’a çıkan Mustafa Kemal PaĢa karargâhını o zaman Mıntıka Palas Oteli adıyla bilinen yerde kurmuĢtu. Ancak Ġngilizlerin, teĢebbüsünden çok geçmeden haberdar olduğundan Havza’ya geçerek 28 Mayıs 1919’da tarihe "Havza Genelgesi” olarak geçen genelgeyi yayınlayarak "Ġzmir, Manisa ve Aydın’ın Yunanlılarca iĢgali nedeniyle büyük ve heyecanlı mitingler yapılmasını, milli gösterilerin bütün kasaba ve köylere kadar geniĢletilmesini, büyük devletlerin temsilcilerine ve hükümete uyarı telgraflarının çekilmesini” bildirmiĢti.109 Mustafa Kemal PaĢa’nın bu genelgesi hemen aynı gün etkisini gösterdiğinden, General Milnein de baskısıyle Harbiye Nazırı, Mustafa Kemal PaĢa’yı geri dönmesi hususunda uyarır. Mustafa Kemal PaĢa “Ġstanbul’a davet sebebini sorduğunda Harbiye Nazırı ġevket Turgut PaĢa’dan aldığı cevapta Ġngilizlerin kendisinin Ġstanbul’a geri getirilmesi yönündeki baskı ve taleplerinin olduğu” anlaĢılır.110 Bu arada Mustafa Kemal PaĢa ile Harbiye Nezareti arasında kendisinin geri dönmesi noktasında haberleĢmeleri sürdürüldüğü sırada, Ankara’da buluĢan Rauf Bey ile Ali Fuat PaĢa, Mustafa Kemal PaĢa ile muhaberede bulunduktan sonra 19 Haziran’da Amasya’da buluĢurlar.111 Burada buluĢan Mustafa Kemal ve Ali Fuat PaĢalar ile Rauf Bey ve son gün gelebilen Refet Bey, tarihe “Amasya Tamimi” olarak geçen genelgeyi hazırlayarak 22 Haziran 1919’da mülki ve askeri makamlara Ģimdilik milli bir sır olmak kaydıyla yayınladılar. “Vatanın tamamiyeti ve milletin istiklali tehlikededir. Merkezi hükümet Ġtilaf Devletlerinin tesir ve müdahalesi altında bulunduğundan üstüne aldığı sorumluluğun gereğini yapamamaktadır. Milletin istiklalini, yine milletin azim ve kararı kurtaracaktır. Milletin hal ve vaziyetini düĢünüp haklı sesini cihana iĢittirmek için her türlü tesir ve murakabeden uzak bir milli heyetin vücudu elzemdir.” Ģeklinde hükümleri içeren tamim, ulusal direniĢ ve Türkçülerin Kavşıt Yeri http://www.Altayli.Net Sayfa No: 22 MUSTAFA KEMAL ATATÜRK'ÜN ASKERİ HAYATI mücadele ilkelerinin bir protokol haline getirilmesi açısından tarihi bir dönüm noktasıdır.112 Amasya’da “Ġstiklal-i Tamme” doğrultusunda kararlar alınırken, Ġstanbul’da Mustafa Kemal PaĢa’nın azli meselesi gündeme gelmiĢtir. Amiral Caltrope’un talebi üzerine Mustafa Kemal’in azli meselesi “Vükelâ Meclisi’nde ele alınmıĢ ve PaĢa azledilerek hiçbir resmi sıfatı kalmamıĢ olduğundan tebligat ve iĢarlarının resmi mahiyeti haiz olmadığının icap eden vilayetlere tebliğinin Dahiliye Nezareti’ne bildirilmesi” kararı alınır.113 Mustafa Kemal PaĢa’nın azli meselesinde Harbiye Nazır’ı ġevket Turgut PaĢa ile Dahiliye Nazırı Ali Kemal arasında tartıĢmaların olduğu anlaĢılıyor. Zira kabine toplantısından sonra ġevket Turgut PaĢa hemen istifa etmiĢ, müteakiben de Ali Kemal istifa edecektir.114 Bu geliĢmelerden sonra artık sıra Samsun ve civarındaki asayiĢi sağlama görevinden azledilen Mustafa Kemal PaĢa’nın müfettiĢlik görevinden de alınmasına gelmiĢtir. Yeni Harbiye Nazırı 5 Temmuz 1919’da Mustafa Kemal PaĢa’yı PadiĢah adına Ġstanbul’a çağırır. Mustafa Kemal PaĢa ertesi gün bu çağrıya uymayacağını belirten cevabî bir telgraf çeker. Mustafa Kemal PaĢa 8 Temmuz 1919’da Vükelâ Meclisi’nin kendisinin “ordu müfettiĢliğinden alınması hususundaki karar tutanağı” üzerine aynı akĢam Saray’la telgraf muhaberesinde bulunur. Bu muhabere sonucunda resmi görevine son verildiği kendisine iletilir. Bunun üzerine Mustafa Kemal PaĢa gece saat 22.50’de Harbiye Nezareti’ne 23.00’ten sonra da PadiĢah’a resmi göreviyle birlikte askerlikten de istifa ettiğine dair bir telgraf çeker.115 Mustafa Kemal PaĢa’nın görevinden ayrıldığı gün Harbiye Nezareti Ordu MüfettiĢlerine ve Kolordulara bir tamim yayınlayarak "hangi nâm ile olursa olsun hususi birtakım teĢkilat kurulmasına ve halktan bu yolda mali ve bedeni istekte bulunulmasına askeri ve mülki makamlarca asla fırsat verilmemesi” istenerek milli hareket, Ġtilaf Devletleri ile Ġstanbul Hükümeti ittifakıyla boğulmaya çalıĢıldı.116 Ancak oluĢan milli heyecan, bu istekleri yerine getirmekten çok, ülkenin o günkü Ģartlarında her türlü fedakarlığı göze alarak vatanın bütünlüğü ve milletin istiklali için milli teĢkilatları kurmaya ve bu teĢkilatların çabalarıyla alınan ortak karar doğrultusunda harekete geçmeye çalıĢmaktaydı. Kurtuluş Savaşı ve Başkumandan Mustafa Kemal Paşa ĠĢgal güçleri ve Ġstanbul Hükümeti’nin baskıları sonucunda çok sevdiği askerlik mesleğinden ayrılmak zorunda kalan Mustafa Kemal PaĢa, milletin sivil ferdi ve Milli Mücadele’nin lideri olarak ülkenin kurtuluĢu için çalıĢmıĢtır. O, askerlik mesleğinden istifa ettiği 8 Temmuz 1919’dan BaĢkumandanlık yasasının kabul edildiği 5 Ağustos 1921 tarihine kadar milli kuvvetlerin örgütlenmesinde, düzenli orduların kurulmasında, iç ayaklanmaların bastırılmasında ve düĢmanla yapılan muharebelerde örgütleyici ve yönlendirici bir rol oynamasına rağmen askeri harekâtta komutan olarak fiiilen ve resmen görev almamıĢtır. Bu süre zarfında diğer arkadaĢlarını görevlendirmiĢ, askerî harekâtı ve askerî hazırlıkları savaĢın amacına uygun olarak yönlendirmiĢ, Sakarya Meydan Muharebesi’nden itibaren ise fiilen ve resmen baĢkomutanlığı devralmıĢ ve KurtuluĢ SavaĢı’nın sonuna kadar hem harp yönetiminin hem de askerî harekât yönetiminin sorumluluğunu aynı anda taĢımıĢtır.117 Türkçülerin Kavşıt Yeri http://www.Altayli.Net Sayfa No: 23 MUSTAFA KEMAL ATATÜRK'ÜN ASKERİ HAYATI Batı cephesinde çok üstün kuvvetlerle 10 Temmuz 1921’de baĢlayan Yunan saldırısı baĢarıya ulaĢmıĢ, EskiĢehir düĢmüĢ, Ġsmet PaĢa, Türk ordusunun Alpu-Çifteler hattına çekilmesini emretmiĢti. Yunanlıların Seyitgazi doğusundaki Kırgız dağını ele geçirmesi üzerine Türk birlikleri daha geriye alınmıĢtı. 18 Temmuz’da Karacahisar’a nakledilmiĢ olan Garp Cephesi’ne gelen Mustafa Kemal, duruma müdahale etmek mecburiyetini duymuĢ ve cephe kumandanına orduyu Sakarya gerisine çekmek üzere EskiĢehir’in kuzey ve güneyinde toplanması için talimat vermiĢti. SavaĢan iki ordu arasına nehri sokmak ve Türk ordusuna derlenmek toplanmak için zaman kazandırmayı düĢünmüĢtü. Mustafa Kemal’in yönlendirmesiyle Ġsmet PaĢa, geri çekilme emrini vermiĢ ve durumu Erkân-ı Harbiye-i Umumiye Reisliği’ne vekâlet eden Fevzi PaĢa’ya da bildirmiĢti. Onun da onayı ile çekilme baĢlamıĢ ve 25 Temmuz’a kadar Türk birlikleri Sakarya’nın doğusuna çekilmiĢlerdi.118 Türk ordusunun bu Ģekilde geri çekiliĢinin en büyük sakıncası EskiĢehir gibi stratejik bakımdan önemli bir kenti ve birçok toprakları düĢmana bırakmaktan dolayı kamuoyunda doğabilecek manevî sarsıntıydı. Mustafa Kemal’e göre bu sakıncalar, kısa zamanda elde edilebilecek baĢarılı sonuçlarla kendiliğinden ortadan kalkacaktı. Askerliğin gereği, kararsızlığa düĢmeden uygulamak gerekiyordu. O da bunu yapmıĢtı. Onun tahmin ettiği manevî sakıncalar hemen kendini gösterdi. Ġlk tepkiler TBMM’den geldi. Özellikle muhalifler, düĢman tehlikesinin Ankara yakınlarına gelmesi ile Mustafa Kemal’e sert eleĢtiriler yöneltmeye baĢladılar. Mustafa Kemal’i ve kumandanları bu sonuçtan sorumlu tutuyorlardı. Meclis’te heyecan ve hiddet son dereceyi bulmuĢtu. Milletvekilleri arasında "Ordu nereye gidiyor? Millet nereye götürülüyor? Bu gidiĢatın elbette bir sorumlusu vardır; O nerededir? Onu göremiyoruz. Bugünkü acıklı ve korkunç durumun asıl sorumlusunu ordunun baĢında görmek isterdik.” Ģeklinde sesler yükseldiği gibi, son ümidin de kaybolduğuna inananlar bile vardı.119 Mustafa Kemal’in ordunun baĢına geçmesini isteyen muhalif grup, bütün bu baĢarısızlıkları ona yıkıp yıpratmak düĢüncesindeydi. Ona inanlar ise, ordunun baĢına geçtiği takdirde bilgi ve tecrübesiyle ülkeyi kurtaracağını ileri sürüyorlardı. Bazı milletvekilleri de Mustafa Kemal’in ordunun baĢına geçmesinin son ümidin de yitirilmiĢ olduğu inancını doğuracağını ve kamuoyunda olumsuz etki yapacağını ileri sürüyorlardı. Ancak yapılan tartıĢmalarda milletvekillerinin büyük çoğunluğu, Mustafa Kemal’in ordunun baĢına geçmesini son çare ve son önlem olarak görüyorlardı.120 Meclisin bu görüĢü çabucak halk arasında da yayılmıĢtı. TartıĢmalar karĢısında Mustafa Kemal’in sessiz kalması ve komutayı almak için bir giriĢimde bulunmaması, felaketin yakın ve kesin olduğu inancını yaygınlaĢtırmıĢtı. Bunu anlar anlamaz kürsüye çıkan Mustafa Kemal, 4 Ağustos 1921’de verdiği bir öneri ile baĢkomutanlığı kabul ettiğini bildirdi ve beklenen yararların çabucak elde edilebilmesi için Meclis’in tüm yetkilerinin kendisine verilmesini ve bunun üç ay gibi kısa bir süreyle sınırlandırılmasını istedi. Bu önergenin okunmasından sonra tartıĢmalar "BaĢkumandan Vekili” mi yoksa "BaĢkumandan” mı olması gerektiği üzerinde yoğunlaĢtı. Mustafa Kemal, kiĢisel endiĢeler taĢıyanlara ve Meclis’in iĢ göremez hale düĢeceğinden korkanlara teminat verdi. Ġstediği yetkileri temin edecek bir kanun tasarısı hazırladı. 5 Ağustos 1921’de yapılan oylama sonucunda "BaĢkumandanlık Kanunu” kabul edildi. Böylece yaklaĢık bir yıl aradan sonra BaĢkumandan sıfatıyla bütün sorumluluğu üstlenerek KurtuluĢ SavaĢı’nda askerî harekâtın kumandasını eline aldı.121 Türkçülerin Kavşıt Yeri http://www.Altayli.Net Sayfa No: 24 MUSTAFA KEMAL ATATÜRK'ÜN ASKERİ HAYATI Sakarya Meydan Muharebesi Mustafa Kemal PaĢa, baĢkumandan olduktan sonra, birkaç gün Ankara’da çalıĢtı. ĠĢlerin uyumlu yürümesi için gerekli çalıĢmaları yaptı. Vekâletler arasında koordinasyonu sağladı. BaĢkumandanlık karargâhını kurdu. Ordunun insan ve taĢıt araçları bakımından kuvvetinin arttırılması, giyecek ve yiyeceğinin sağlanması ve düzenlenmesi ile ilgili önlemleri almak ve hazırlıkları yapmakla uğraĢtı. 7-8 Ağustos’ta "Tekalif-i Milliye Emirleri”ni yayınlayarak memleket kaynaklarından ordunun yararlanmasını sağladı.122 Bu iĢleri düzenledikten sonra mevzileri dolaĢmak ve hazırlıkları yerinde görmek için cepheye gitti (12 Ağustos 1921). Türk ordusunun yerleĢtiği cephede, ne Ģekilde ve nerelerde karĢı koyacağını ve muhtemel muharebe sahalarını yerinde incelemek için Ankara güneyinde ve Sakarya civarında bir gezi yaptı. Zihninde, muhtemel Yunan taarruzunun ana hatlarını, düĢmanı nerede ve nasıl durdurabileceğini canlandırdı. Stratejik öneme sahip gördüğü bir tepe üzerinde düĢmana karĢı uygulamayı düĢündüğü planı tasarladığı sırada, sevinç telaĢıyla atına binerken düĢtü. Yerde bulunan irice bir taĢa çarptığı için birkaç kaburga kemiği kırılmıĢtı. Ankara’ya dönerek muayene oldu. Doktorlar, sağlığı açısından mutlaka yatması ve dinlenmesini söyledilerse de hayatını riske atarak yirmi dört saat sonra tekrar cepheye gitti. Ayakta durmakta zorluk çektiği için Ankara’dan bir trenden sökülerek getirilen bir koltukta savaĢı yönetti.123 Her bakımdan üstün olmalarına rağmen düĢman saflarında moral çöküntü her gün biraz daha artarken Türk ordusu bir ölüm kalım savaĢına hazırlanıyor ve savaĢı kazanmaya kararlı gözüküyordu. DüĢman ordusu insan ve silah sayısı bakımından Türk ordusuna göre üç katı bir üstünlüğe sahip olduğu halde baĢkomutanından erine kadar herkes bu savaĢı mutlaka kazanacaklarına dair bir inanca sahiptiler. Hareket üslerinden bu kadar uzaklaĢan ve bu kadar açıklarda Türk ordusu gibi çetin bir rakip ile karĢılaĢacak olan Yunan ordusunun baĢarısından Anadolu Ordusu BaĢkumandanlığı’nın bile tereddütleri vardı. Uzayacak bir savaĢta, Bursa ve Ġzmir’den yola çıkarak 400-600 km’lik yolu aĢıp ikmal yapmaları çok zordu. 24 Temmuz 1921’de Kral Konstantin baĢkanlığında BaĢbakan Konstantin Gunaris, Savunma Bakanı Teotakis, Genelkurmay BaĢkanı Dusmanis, hükümetin askeri danıĢmanı Stratikos ve Küçük Asya Ordusu Kumandanı’nın katılımıyla bir toplantı yapıldı. Bu toplantıda Küçük Asya Ordusu Kumandanı Papulas’ın isteksizliğine rağmen Ankara’ya kadar ilerlemeye karar verildi.124 Papulas, Türk ordusunun büyük bir bölümünün Sakarya’nın doğusuna çekildiğini anlayamamıĢtı. Bu yüzden iki kolordusu ile Sakarya’nın kuzey ve güney kolları arasından, diğer bir kolordusu ile de kuĢatıcı bir Ģekilde güneyden ilerlemeye karar verdi. Eğer Türk ordusunun nehrin doğusuna geçtiği anlaĢılırsa ordu güneye kaydırılacaktı. 13 Ağustos 1921’de ilerlemeye baĢlayan Yunanlılar, on gün içinde Sakarya savunma hattına dayandılar. 23 Ağustos’ta ilk çatıĢmalar baĢladı. 22 gün, 22 gece süren bu uzun, kanlı ölüm kalım savaĢını Mustafa Kemal Ģöyle anlatmaktadır: "DüĢman ordusunun cephemize yüklenerek sol kanadımızdan kuĢatacağı yargısına varmıĢtık. Bu görüĢe dayanarak tam bir cesaretle gerekli tedbirleri aldırdım ve yapılacak hazırlıkları yaptırdım. Olaylar görüĢümüzü doğruladı. DüĢman ordusu, 23 Ağustos 1921’de ciddi olarak cephemize doğru ilerlemeye baĢladı ve taarruza geçti. Birçok kanlı, bunalımlı safhalar ve dalgalar oldu. DüĢman ordusunun üstün grupları, savunma hattımızın birçok Türkçülerin Kavşıt Yeri http://www.Altayli.Net Sayfa No: 25 MUSTAFA KEMAL ATATÜRK'ÜN ASKERİ HAYATI parçalarını kırdılar. Bu ilerleyen düĢman birliklerinin karĢısına kuvvetlerimizi yetiĢtirdik. Meydan muharebesi yüz kilometrelik cephe üzerinde oluyordu. Sol kanadımız, Ankara’nın elli kilometre güneyine kadar çekilmiĢti. Ordumuzun yönü batıya iken güneye döndü. Arkası Ankara’ya iken kuzeye çevrildi. Bunda hiçbir sakınca görmedik. Savunma hatlarımız kısım kısım kırılıyordu. Fakat kırılan her kısmın yerine en yakın yerde hemen yeni bir savunma hattı kuruluyordu. Savunma hattına çok ümit bağlamak ve onun kırılmasıyla, ordunun büyüklüğü ölçüsünde çok gerilere çekilmek gerektiği teorisini çürütmek için memleket savunmasını baĢka türlü ifade etmeyi ve bu ifademde direnerek Ģiddet göstermeyi yararlı ve etkili buldum. Dedim ki: Savunma hattı yoktur, savunma sathı vardır. O satıh bütün vatandır. Vatının her karıĢ toprağı vatandaĢın kanıyla ıslanmadıkça terk olunamaz. Onun için küçük büyük her birlik bulunduğu mevziden atılabilir. Fakat büyük küçük her birlik, ilk durabildiği, noktada yeniden düĢmana cephe kurup savaĢa devam eder. Yanındaki birliğin çekilmeye mecbur olduğunu gören birlikler ona tâbi olamaz. Bulunduğu mevzide sonuna kadar dayanmaya ve karĢı koymaya mecburdur. ĠĢte ordumuzun her ferdi, bu sistem içinde her adımda en büyük fedakarlığı gösterecek ve düĢmanın üstün kuvvetlerini yıpratıp yok ederek, sonunda onu, taarruza devam güç ve kudretinden yoksun bir duruma getirdi. Muharebe durumunun bu safhasını sezer sezmez hemen özellikle sağ kanadımızla Sakarya Irmağı doğusunda düĢman ordusunun sol kanadına ve daha sonra cephenin önemli yerlerinde karĢı taarruza geçtik. Yunan ordusu yenildi ve geri çekilmeye mecbur oldu. 13 Eylül 1921 günü Sakarya Irmağı’nın doğusunda düĢman ordusundan eser kalmadı. Böylece 23 Ağustos gününden 13 Eylül gününe kadar, bu günler de dahil olmak üzere yirmi iki gün yirmi iki gece aralıksız devam eden büyük ve kanlı Sakarya Meydan Muharebesi yeni Türk devletinin tarihine, dünya tarihinde pek az rastlanan büyük bir meydan muharebesi örneği kaydetti.”125 Sakarya’nın doğusunda uygulanan askerî harekât, mevzi savunmasıdır. Bu tür harekâtta önemli olan savunma arazisini, bilhassa ilk savunma hattını her durumda elde tutmaktır. Mustafa Kemal PaĢa, bu sert savunma prensibini bir ölçüde yumuĢatmıĢ, fakat aynı zamanda harekâttan beklenen amacı koruyan bir prensip geliĢtirerek uygulamıĢtır. Satıh savunması anlayıĢıyla o zamana kadar tüm dünya ordularının uyguladıkları mevzilerde veya hatlarda savunma kavramını tamamen değiĢtirmiĢtir. Bu daha farklı ve akılcı bir mevzi savunmasıdır. Ona göre, savunma derinlikte adım adım yapılmalı, düĢman derinlikte parça parça imha edilmeli, derinlik içinde adeta boğulmalıdır. Anadolu’nun derinliğine savunmaya imkan veren coğrafi konumundan tarihte ilk defa Mustafa Kemal PaĢa yararlanmıĢ, savunmanın derinlikte yapılmasının gerektiğini Sakarya Meydan Muharebesi’ndeki uygulamasıyla göstermiĢtir. Sakarya Muharebesi sonucunda askerî harekât yönü değiĢmiĢtir. Bu zafer, KurtuluĢ SavaĢı’ndaki askerî harekât açısından olduğu gibi, tarihi perspektif içerisinde Türk Milleti’nin süre gelen geri çekiliĢinin durdurulması ve tekrar ileriye yönelmesi sonucunu da doğurmuĢtur. Mustafa Kemal Paşa’ya Mareşallik Rütbesi ve Gazilik Unvanının Verilmesi Türkçülerin Kavşıt Yeri http://www.Altayli.Net Sayfa No: 26 MUSTAFA KEMAL ATATÜRK'ÜN ASKERİ HAYATI Sakarya Zaferi, bütün yurtta günlerce süren coĢkun sevinç gösterileriyle kutlandı. 14-15 Eylûl gecesi, Garp Cephesi Komutanı Ġsmet PaĢa ve Genelkurmay BaĢkanı Fevzi PaĢa’nın, milletvekili sıfatıyla, Meclis BaĢkanlığı’na telgrafla gönderdikleri önergede, zaferin kazanılmasındaki rolünden dolayı Mustafa Kemal PaĢa’ya "MareĢallik” rütbesi ile "Gazilik” unvanının verilmesi teklif edildi. Sunulan önergede, "Bizzat savaĢ meydanındaki tedbirleriyle âmil ve müessiri olmuĢ olan BaĢkumandan Mustafa Kemal PaĢa hazretlerine, MüĢirlik rütbesi ve Gazilik unvanı tevcihini teklif ve istirham ederiz. TBMM’nin bu teveccühünün milletimiz tarafından doğrudan doğruya bütün orduya yönelmiĢ bir eseri takdir ve taltif olacağı kanatinde bulunduğumuzu arz eyleriz” deniliyordu. Meclis üyelerinin büyük çoğunluğunun da aynı arzuyu taĢıması üzerine 19 Eylül günü kabul edilen bir yasa ile Türk milletinin bir Ģükranı olarak MareĢallik rütbesi ile Gazilik unvanı verildi.126 Mustafa Kemal PaĢa’ya TBMM’ce verilen MareĢallik, askerlik mesleğinde alınabilecek en yüksek rütbedir. Dünya ordularında genel uygulama, mareĢal rütbesinin meydan muharebesi kazanan komutanlara yasal yollardan verilmesi Ģeklindedir. Nitekim Sakarya Meydan Muharebesi’nden sonra Mustafa Kemal ve Fevzi Çakmak’a, Büyük Millet Meclisi tarafından yasa ile verilmiĢtir. Gazilik ise Türk toplumunda Ģehitlikten sonra gelen en yüce unvan ve mertebedir. DüĢman yapılan savaĢtan yaralı veya yara almadan zafer kazanmıĢ olarak dönenlere gazi denilir. Mustafa Kemal PaĢa’ya gazi unvanının verilmesi sebebi, Sakarya Meydan Muharebesi’ni kazanan komutan olmasıdır. Dünyada bir çok lider, kendi kendilerine askerî rütbe verip üniforma giyerlerken, Mustafa Kemal PaĢa, askerî üniformayı yalnız taĢımayı hak ettiği yasal sürelerde giymiĢ, yasalara aykırı bir Ģekilde ne bir rütbe taĢımıĢ, ne de bir makam iĢgal etmiĢtir. O, daima ve her alanda meĢruiyeti esas almıĢ, örnek bir asker ve devlet adamı olarak devlet düzenine saygı göstermiĢtir. Sad Planı Sakarya Meydan Muharebesi’nde Türk Ġstiklâl SavaĢı’nın akıĢını değiĢtiren büyük bir zafer kazanılmasına rağmen kuĢkusuz Yunan kuvvetlerinin tamamen ezilmesi veya imhası söz konusu değildi. DüĢman kuvvetlerinin önemli bir bölümü Sakarya’nın batısına geçmiĢti. DüĢmanın yenildiği 13 Eylül günü, gece saat 22.00’de yayınlanan emirde Ģöyle deniliyordu: "Tamamen Sakarya batısına atılan düĢmanın nehrin batısında mukavemet edip etmeyeceği henüz Ģüphelidir. Ordunun görevi, durmasına ve düzenlemesine meydan vermeyecek suretle düĢman ordusunu bütün kuvvetiyle duraklamadan takip etmektir.” Amaç, Yunan ordusunu takip edip imha etmekti. Oysa zaten sınırlı imkanlara sahip olan Türk ordusu elindeki tüm vasıtaları kullanarak baĢarılı olmuĢtu. Son gün Türk toplarının sesinin fazla çıkmamasının sebebi, mermilerinin tükenmek üzere oluĢu idi. Takip vasıtaları ise çok eksikti. Özellikle arada Sakarya gibi geçilmesi zor büyük bir nehrin bulunması, takip harekâtını doğal olarak zorlaĢtırıyordu. Yunanlılar tüm köprüleri imha etmiĢlerdi. Sayılı geçit noktalarından yalnız süvari ve çok güçlükle bir kısım piyadeler geçebiliyordu. Köprü kurmak için malzeme bulunmadığından, çok basit imkanlarla ve süratle, uygun yerlerde köprüler inĢa etmek gerekiyordu.127 Mustafa Kemal, 13 Eylül günü emirle 14/15 Eylül 1921 gece yarısından itibaren bütün ülke Türkçülerin Kavşıt Yeri http://www.Altayli.Net Sayfa No: 27 MUSTAFA KEMAL ATATÜRK'ÜN ASKERİ HAYATI genelinde seferberlik ilan etti. Yenilen düĢmanı Anadolu içerisinde son ferdine kadar imha etmek için ilan edilen seferberlikte hedeflenen gayeye eriĢinceye kadar silah altına alımlar yapılacaktı. Nitekim bu emir istikametinde yapılan askere alınanların katılımıyla Türk ordusunun mevcudu 20 Eylül’de 97.524’e yükselmiĢti. Büyük gayretlerle mevcudu artırılan ordunun beslenip elde bulundurulması ve iyice donatılması Sakarya Meydan Muharebelerinde ortaya çıkan büyük bir sorundu.128 Sakarya’dan sonra yapılan takip harekâtının küçük askerî birliklerce yapıldığı için istenilen sonucu vermemesi, TBMM’de eleĢtirilere yol açmıĢtı. Ordunun durumu ve eleĢtirileri dikkate alan Mustafa Kemal PaĢa, kesin sonuçlu bir taarruz üzerinde ısrarla duruyordu. Sonbaharda yapılacak bir taarruzun hazırlığına giriĢildi. Fakat bu kadar kısa süre içerisinde gerekli silah, cephane ve araçların sağlanması mümkün değildi. Sayısı yüz bine yaklaĢan orduyu cepheye sürmek, yeterince cephane temin etmek, düĢmanla aradaki makinalı tüfenk dengesini sağlamak, süvariler için at, kılıç, yem temin etmek, yaralılar için cephe gerilerinde hastaneler kurmak, Sakarya Meydan Muharebesi’nde Ģehit olan 1389 subayın yerlerini dolduracak subay ve kumandan bulmak lazımdı. Her Ģeye rağmen sonbahar taarruzu için gerekli plan hazırlandı ve gizlilik sağlamak için "SAD” adı verildi. Bazı yeni askerî birlikler cepheye getirildi. Ali Ġhsan PaĢa cepheye gelerek karargâhını Bolvadin’de kurdu. Garp Cephesi Kumandanı’nın kanaatine göre "SAD” planının uygulanabilmesi için en az bir aylık zamana ihtiyaç vardır. Bir aylık süre zarfında birinci ordu, Çay-Sandıklı-Dinar bölgesinde toplandı. Birinci Ordu Karargahı Çay’a, cephe karargahı da AkĢehir’e taĢındı. Bu hazırlıklar tamamlandıktan sonra cephede inceleme yapan Mustafa Kemal PaĢa, ihtiyaçların yarısının dahi tamamlanamadığını gördükten sonra taarruzu ilkbahara bırakmaya karar verdi.129 Hazırlık Devresi ve Büyük Taarruz Taarruz bahara ertelenmekle birlikte hemen taarruz edilecekmiĢ gibi hazırlıklara devam ediliyordu. Garp Cephesi Kumandanlığı, iki ordu Ģeklinde örgütlendirildi. Sakallı Nureddin PaĢa’nın kumanda ettiği 1. Ordu, Akarçay’ın güney batısında, küçük bağlı birlikleriyle de Menderes Irmağı boyunca uzanan bölgede bulunuyordu. Yakup ġevki PaĢa’nın kumandasındaki II. Ordu ise Akarçay’ın kuzeyinde yer alıyordu. Orduların özellikle küçük rütbeli subaylara çok ihtiyacı vardı. Ankara Zabit Namzetleri Talimgâh’ından yetiĢenler, Ġstanbul’dan gelenler ve Birinci Dünya SavaĢı’nda esir olup kurtulduktan sonra memleketlerine dönen tecrübeli yedek subaylar derhal ordu saflarına alınarak subay ihtiyacı giderilmeye çalıĢılıyordu. Ordunun er ihtiyacı ise 1899, 1900, 1901 hemen askere alınmasıyla tamamlanmıĢtı. Tümenlerin mevcutları 7000-9000 kiĢiye çıkarılmıĢtı. Ankara ve Adana’daki bazı birlikler, devlet dairelerinde ve diğer kuruluĢlarda çalıĢanların azaltılmasıyla sağlanan askerler, yeni kurulan 16. Tümen ile Kocaeli’de bulunan 17. Tümen Batı Cephesi’ne sevk edildi. DüĢmana taarruz için Batı Cephesi’nde toplanan asker sayısı ilk defa iki yüz bine yaklaĢıyordu.130 Ġnsan sayısının yeter görülmesine karĢılık askerlerin giyimleri iyi değildi. Elbiseler Ġtalya, Fransa ve yurt içinden sağlanıyordu. Taarruz etmesi planlanan kalabalık bir ordunun silah, cephane, araç ve gereçlerinin yeterli ve bol olması lazımdı. O günün Ģartlarında bunları temin etmek oldukça güçtü. Aslında Ġstanbul’da iĢgal kuvvetlerinin denetimindeki depolarda Türk ordusunun ihtiyacı olan her türlü silah, cephane ve gereç bulunuyordu. Üstelik bunlar Türk milletinin malı idi. Ancak, iĢgal güçlerinin koruması altında bulunan bu depolardaki askerî malzemeden yararlanmak imkansız denecek derecede zordu. Bu zorluklara rağmen Ġstanbul’da değiĢik isimler altında kurulan bir takım kuruluĢlar, Türkçülerin Kavşıt Yeri http://www.Altayli.Net Sayfa No: 28 MUSTAFA KEMAL ATATÜRK'ÜN ASKERİ HAYATI depolardan kaçırdıkları veya baĢka yollardan ele geçirdikleri silah, cephane ve savaĢ gereçlerini gizlice Anadolu’ya yollamaya devam ediyorlardı. Büyük Taarruz öncesinde bu yolla cepheye ulaĢtırılan silah, cephane ve gereçlerin sayısı oldukça önemli bir yekun tutuyordu. Türk milleti, tüm zorluklar ve imkansızlıklar karĢısında ümidini yitirmiyor, bütün engelleri aĢmak için mucizevi iĢler yapıyordu. EskiĢehir’de demiryolu atölyesinde çalıĢan Ahmet ustanın elinde, kamaları söküldüğü için bir çelik yığını haline gelmiĢ Türk topları, en ilkel aletler kullanılarak yapılan kamalar sayesinde çalıĢır hale geliyordu. Yine atölyelerde bir topun mermisi diğer bir topa uyarlı duruma getirilebiliyordu. Yerli imalathaneler sayesinde ordunun kasatura, bomba, mermi ve kılıç eksikleri giderilebilir duruma gelmiĢti, Diğer silah, araç ve gereçler ise Ġtalya ve Fransa’dan alınıyordu.131 Bir taraftan da ordunun eğitimine özel bir önem veriliyordu. SavaĢ tecrübelerine dayanılarak hazırlanan eserler, talimnâmeler birliklere dağıtılıyordu. Eğitim amaçlı geziler, konferanslar, savaĢ oyunları ve tatbikâtlar düzenlendi.132 Mustafa Kemal PaĢa, ordunun her bakımdan taarruza hazır hale gelmesi için büyük bir çaba harcarken diğer taraftan da Meclis’te muhaliflere karĢı mücadele ediyordu. Muhalif milletvekillerinin iddialarına göre, Türk ordusu savunma yapar, taarruz yapamazdı. Bu durumda diplomasi yolunu kullanıp barıĢ istemeyen Mustafa Kemal PaĢa’yı suçluyorlardı. 31 Ekim 1921’e muhalif milletvekillerinin karĢı olmalarına rağmen kabul edilen bir kanunla BaĢkumandanlık yetkisi üç ay daha uzatıldı. BaĢkumandanın Ankara’da ikamet etmesi, 4 Ocak 1922 tarihli Meclis oturumunda muhaliflerin tenkit konusu oldu. Mustafa Kemal PaĢa, BaĢkumandanlığı’n ve Genelkurmay BaĢkanlığı’nın uygun gördüğü için Ankara’yı karargâh olarak seçtiğini, burada görevlerini iyi bir Ģekilde yaptıklarını, gerektiğinde ne zaman, nereye gideceğini kendisinin takdir edeceğini söyledi. Ona muhalif olanlar olumsuz propagandadan geri durmuyorlardı. Meclis içinde, kamuoyunda ve hatta orduda ülkenin meçhul bir akibete sürüklendiği kanaatini yaratmaya çalıĢıyorlardı. Bu olumsuzluklara rağmen 4 ġubat 1922’de Meclis’te yapılan oylama sonucunda BaĢkumandanlık görev ve yetkileri ikinci defa üç ay daha uzatıldı. 4 Mart 1922 günü cepheyi teftiĢ etmek üzere Ankara’dan ayrılacağı sırada Meclis’te yapılan gizli oturumda yaptığı konuĢmada ordunun neden henüz taarruza geçmediğini Ģöyle açıkladı: "Ordumuzun kararı taarruzdur. Ama bu taarruzu erteliyoruz. Sebebi, hazırlığımızı iyice tamamlamak için biraz daha zaman gerekmektedir. Yarım hazırlıkla, yarım tedbirle yapılacak taaarruz, hiç taarruz etmemekten çok daha kötüdür. BekleyiĢimizi, taarruz kararından vazgeçtiğimiz veya bunu baĢarmaktan ümidimizi kestiğimiz Ģeklinde anlamak ve yorumlamak yersizdir”.133 1922 yılı Mayıs ayı baĢlarında Meclis’e Gazi Mustafa Kemal PaĢa’nın BaĢkumandanlık görev ve yetkilerinin süresinin üç ay daha uzatılması hakkında kanun tasarısı sunulduğunda, kendisi hasta ve yatağa düĢmüĢtü. Onun yokluğundan yararlanan muhalif milletvekilleri diğerlerini de etkileyerek oyların dağılmasına sebep oldular. 5 Mayıs günü yapılan oylama sonucunda kanun tasarısı kabul edilmedi. Oylama sonucu açıklandığı andan itibaren Türk ordusu kumandansız kalmıĢtı. Ortaya çıkan bu sonuç karĢısında Genelkurmay BaĢkanı ve Bakanlar Kurulu da istifa etmeyi düĢündü. Bu istifalar, ülkeyi içinden çıkılamaz derin bir buhrana sürükleyebilirdi. Sonucu öğrenen Gazi Mustafa Kemal PaĢa, 6 Mayıs’ta yapılacak gizli oturumda Meclis’e açıklamalar yapacağını duyurdu. Meclisin gizli oturumunda söz alarak, milletvekillerine hitaben yaptığı konuĢmada "BaĢkomutanlık iki gündür belirsiz bir durumda ve boĢluktadır. ġu dakikada ordu komutansızdır. Eğer ben orduya komuta etmekte devam ediyorsam, kanunsuz olarak Türkçülerin Kavşıt Yeri http://www.Altayli.Net Sayfa No: 29 MUSTAFA KEMAL ATATÜRK'ÜN ASKERİ HAYATI komuta ediyorum. Mecliste beliren oy sonuçlarına göre, hemen komutadan el çekmek isterdim. BaĢkomutanlığımın sona erdiğini hükümete bildirdim. Fakat, önlenmesi imkansız bir felakete meydan vermeme mecburiyeti ile karĢı karĢıya geldim. DüĢman karĢısında bulunan ordumuz baĢsız bırakılamazdı. Bunun için bırakamadım, bırakamam ve bırakmıyacağım” dedi. Uzun tartıĢmalardan sonra yapılan oylama sonucunda TBMM 11 red, 15 çekimsere karĢı 177 oyla üç ay daha BaĢkumandanlık görev ve yetki süresini dördüncü defa uzattı.134 Hazırlıkları sürdürülen taarruzun planı üzerinde de çalıĢmalar sürdürülüyordu. Planın esası, 1921 sonbaharında hazırlanan "SAD” planı idi. Cephenin durumuna göre üzerinde bazı tadilâtlar yapıldı. UĢak’a kadar olan taarruz cephesi daraltılarak Afyon ile Ahırdağı arasından, taarruza geçilmesi kararlaĢtırıldı. Ordunun tümen sayısı on ikiye çıkarıldı. Yunan ordusunun, yedek kolordularını cephenin ortasına almasıyla planın uygulanması daha da kolaylaĢmıĢtı.135 Gazi Mustafa Kemal PaĢa, aylardır süre gelen askerî hazırlıkların tamamlanmak üzere olduğunu görünce taarruz için kararını vermiĢti. 16 Haziran 1922’de Ġzmit-Adapazarı istikametine yapacağı seyahat vesilesiyle Ankara’dan ayrılırken, taarruz kararını, yalnız Genelkurmay BaĢkanı Fevzi (Çakmak), Batı Cephesi Komutanı Ġsmet (Ġnönü) ve Milli Savunma Bakanı Kazım (Özalp) PaĢalara söyledi. Bu görüĢmede onlara taarruz için gerekli son hazırlıkların süratle tamamlanmasını emretti. Taarruzun gizlilik prensibe son derece dikkat eden Mustafa Kemal PaĢa, cepheyi her denetlemeye gidiĢinde düĢmanı olan ve kamuoyundan, planlanan askerî harekâtı gizlemek için vesileler kullandı. 27/28 Temmuz 1922 günü gecesi AkĢehir’de yapılan toplantıda, taarruz için tüm hazırlıkların tamamlanması kararlaĢtırıldı. Bir gün sonraki toplantıda Gazi Mustafa Kemal PaĢa, komutanlara genel taarruzla ilgili düĢüncelerini anlattı. Ankara’ya döndükten sonra 4 Ağustos günü, taarruz kararını hükümete duyurdu. 21 Ağustos 1922’de ajanslar Gazi’nin Çankaya’da bir çay ziyafeti vereceğini duyurdular. Oysa o, Ankara’dan ayrılmıĢ; 20 Ağustos günü AkĢehir’e Batı Cephesi’ne gelmiĢ ve 26 Ağustos 1922 Cumartesi sabahı için düĢmana taarruz için emrini vermiĢti. 20/21 Ağustos gecesi son bir kez harita üzerinde harekâtın nasıl yapılacağını komutanlara anlatmıĢtı.136 Taarruzu Ģiar edinen büyük Komutan Gazi Mustafa Kemal PaĢa, kuvvetlerin kesin sonuç yerinde toplanması üzerinde özellikle duruyordu. "Yarım hazırlıkla taarruz etmektense hiç taarruz etmemek daha iyidir.” düĢüncesini savunan Mustafa Kemal, Sakarya Zaferi’nden sonra kesin sonuçlu bir taarruz için bir yıla yakın bir süre beklemiĢ, ancak 26 Ağustos sabahı iki piyade tümeni ve iki piyade alayı karĢısına on bir piyade, üç süvari tümeni toplamıĢ; böylece harp tarihinin en büyük sıklet merkezini tesis etmiĢtir.137 Aylardır hazırlığı yapılan Türk taarruzu, 26 Ağustos sabah saat 5.30’da Türk topçusunun ateĢiyle baĢladı. 26/27 Ağustos günlerinde düĢmanın Karahisar’ın güneyinde elli ve doğusunda yirmi- otuz kilometre uzunluğundaki müstahkem cepheleri düĢürüldü. Mağlup olan düĢman ordusunun bütün kuvvetleri, 30 Ağustos’a kadar geçen süre içerisinde kuĢatıldı. 30 Ağustos’ta yapılan ve adına "BaĢkumandan Meydan Muharebesi” denilen savaĢ sonucunda düĢmanın ana kuvvetleri imha edildi ve çok sayıda esir alındı. DüĢman ordusunun BaĢkomutanı General Trikopis de esirler arasındaydı. Tasarlanan sonuç, beĢ gün gibi kısa bir süre içinde alınmıĢtı. 31 Ağustos 1922 günü, Yunan kuvvetleri canlarını kurtarmak için Ġzmir’e doğrul çekilmeye çalıĢıyorlardı. Bu durum karĢısında Gazi Mustafa Kemal PaĢa, "Ordular, ilk hedefiniz Akdeniz’dir. Ġleri!” emrini verdi. Onun, bu tarihi emri ile Türk milletinin tarihinde bir dönüm noktasına gelinmiĢtir. 15 Mayıs 1919’da Anadolu’yu Türkçülerin Kavşıt Yeri http://www.Altayli.Net Sayfa No: 30 MUSTAFA KEMAL ATATÜRK'ÜN ASKERİ HAYATI iĢgale baĢlayan Yunanlılar, Türk topraklarından on dört günde sürüldüler. Zafer ıĢıklarının parıldamaya baĢladığı bu dönemde taarruz, sonucun alınacağı son dakikaya kadar tüm Ģiddeti ile devam etmeliydi. Takip harekâtı, Gazi Mustafa Kemal PaĢa’nın gözetimi altında ve bazı önemsiz çarpıĢmalarla Türk ordusu lehine geliĢiyordu. Ordularla iĢbirliği yaparak ilerleyen süvari kuvvetlerinin önleyici ve kuĢatıcı hareketleriyle Yunan ordusu kalıntıları, hiçbir önemli harekete yeltenemeden 7 Eylül akĢamına kadar Batı Anadolu’ya doğru düzensiz Ģekilde devam ettiler. ĠĢgal altındaki yerleĢim birimleri birer birer kurtarılırken Yunan ordusu geçtiği her yeri yakıyordu. Hızlı ilerleyiĢini sürdüren Türk Ordusu, 9 Eylül 1922 günü Ġzmir’e girdi. Muzaffer Kumandan Mustafa Kemal PaĢa, Belkahve’ye gelerek Bornova-Tepecik yönünde Türk kuvvetlerinin Ġzmir’e giriĢlerini, buradan izledi; Türk bayrağının Kadifekale’ye çekiliĢini ve son düĢman kalıntılarının Ġzmir’i terketmekte olduklarını dürbünle Belkahve’de seyrederken Ġsmet PaĢa’ya "PaĢam Anadolu seferi yüzaklığı ile sona ermiĢtir. Bundan sonra baĢka iĢlerimize bakarız.” dedi.138 Her bakımdan üstün durumda olan Yunan ordusuna karĢı kazanılan baĢarı askerî bir dehanın ürünü idi. Zira Sakarya’nın batısına çekilen düĢman, geniĢ ve son derece önemli stratejik bir harekât alanına yerleĢmiĢti. Bu alan, her çeĢit savaĢ hareketlerine elveriĢli bulunuyordu. ġimdi de düĢman asıl savunma grubu yardımıyla bu alanı Türk birliklerine kapamıĢtı. Böyle bir harekât alanında bulunan bir ordu, tüm Batı Anadolu’yu elinde tutar; Kocaeli yarımadasına, Ġstanbul Boğazı’na Marmara’ya, Çanakkale ve Trakya’ya kadar her türlü etkide bulunabilirdi. Türk ordusu, bu harekât alanı içindeki düĢmanı ancak bozguna uğratır ve imha ederse ülke toprakları kurtarılabilirdi. Türk ordusunun genel zâfiyeti, taarruz stratejisini manevra ve baskın gibi iki önemli etkene dayandırmayı zorunlu kılıyordu. Bu sebeple, Mustafa Kemal PaĢa, planlama aĢamasında bilhassa hareket serbestliği üstünde durmuĢtu. Bu yaklaĢım, savaĢ idaresini, kuĢatıcı tarzda ve serbest harekât stratejisi içinde gerçekleĢtirme imkanı vermiĢtir. Böylece taarruzun durması ve cephenin bir savunma hattına dönüĢmesi ihtimali ortadan kaldırılmıĢtır. Büyük taarruzda arazi birliklerde doldurulmadan, özellikle ileriye yığılmaktan kaçınılarak ve derinlemesine kademeyle serbestlik sağlanmıĢtır. Büyük taarruz, askerî stratejisi açısından, gelecek için örnek alınacak bir çok sonuçlar sağlamıĢtır. Bir kıskaç harekâtının tüm özelliklerini görmek mümkündür. 22 Ağustos’ta taarruz baĢladığında Türk ordusunun hedefi, Yunan ordusunun güney kanadını parçalayarak kuĢatıcı bir zafer kazanmaktı. Bunun için tek bir vuruĢta iĢi bitirebilmek gerekiyordu. Taarruz süresince düĢünülen ve planlanan her Ģey gerçekleĢtirilmiĢtir. Gazi Mustafa Kemal PaĢa, Birinci Dünya SavaĢı’nın en çok uygulanan "mevzi savaĢı” anlayıĢını, Afyon’da kısa sürede yıkmıĢ; modern stratejinin yaratıcısı ve uygulayıcısı olmuĢtur. Böylece o, askerlik tarihinde "yıldırım harbi” adı verilen yeni bir dönemi baĢlatan komutan olmuĢtur. Yunan ordusunun Afyon’da bulunan mevzii, modern tahkimatın imkanlarıyla hazırlanmıĢtı. Ancak Mustafa Kemal’in ordusu, zapt edilemez denilen bu mevzii, birkaç saat içinde parçalama baĢarısını göstererek stratejide "hareket harbi” kavramına yeni boyutlar kazandırmıĢtır. Bu uygulama ile, motorlu taĢıta sahip olunmadan da yıldırım harbi Türkçülerin Kavşıt Yeri http://www.Altayli.Net Sayfa No: 31 MUSTAFA KEMAL ATATÜRK'ÜN ASKERİ HAYATI yapılabileceğini askerî kuramcılara ispat etmiĢtir. Son Görev: Boğazlara Doğru İleri Harekat Anadolu toprakları, Yunan kuvvetlerinden temizlendikten sonra sıra Boğazların ve Doğu Trakya’nın kurtarılmasına gelmiĢti. Büyük ölçüde amacına ulaĢan Mustafa Kemal PaĢa, büyük devletlerle bir çatıĢmaya giriĢmeden bu bölgeleri ele geçirmek amacı ile ilgililere gerekli emirleri vermiĢti. Ġtalyan ve Fransızların savaĢmak niyetleri olmadığı Çanakkale’den 19 Eylül’de çekildiklerinde az çok anlaĢılmıĢtı. Ġlerleyen Türk birlikleri karĢısında Ġngilizler de savaĢa girmekten çekiniyorlardı. Boğazlar bölgesinde Türk ve Ġngiliz birlikleri arasında çatıĢma ihtimalinin artması üzerine 19 Eylül’de Ġzmir’e gelen General Pelle’nin savaĢın sürebileceğine dair uyarıları karĢısında kararlılığını sürdüren Mustafa Kemal PaĢa, Yunanlıları Edirne’ye kadar takip edeceklerini açık açık belirtti. Bu sırada savaĢı devam ettirmek isteyen Ġngiltere BaĢbakanı Liloyd George, müttefikleri ve dominyonlarından umduğu desteği bulamadığı için sonuçsuz kalmıĢtı. 3 Ekim’de taraflar arasında Mudanya’da ateĢkes görüĢmeleri baĢladı. 28 Eylül günü Boğazlara doğru ilerleyiĢini sürdüren Türk birliklerine Gazi Mustafa Kemal PaĢa, bulundukları son hatta durmaları emrini verdi. Bu emrin sebebi, 20-23 Eylül günleri Paris’te toplanan müttefiklerin barıĢ yollarını aramak üzere Franklin Bouillon’u Anadolu’ya gitmek üzere görevlendirmiĢ olmalarıydı. 28 Eylül günü Ġzmir’de Mustafa Kemal ile görüĢen Fransız temsilci, Edirne dahil Meriç’ten itibaren bütün Doğu Trakya’nın Türkiye’ye verileceğini bildirmiĢti. Ancak Mudanya Konferansı görüĢmeleri baĢladığında müttefik delegelerin verilen bu sözlere uygun hareket etmemeleri üzerine Mustafa Kemal PaĢa, 6 Ekim günü akĢam saatlerinde Türk birliklerine ilerleme emri verdi. Ġzmit yönünde ilerleyen Türk kuvvetleri 3 Ekim’de Derince’ye kadar girerken, diğer Türk birlikleri ise Ġzmit- Sapanca ve Kandıra’ya ulaĢtı. Müttefiklerin 7 Ekim günü Doğu Trakya’nın Türklere verilmesi kararını bildirmeleri üzerine mütareke görüĢmeleri hızlandı ve 11 Ekim 1922 günü mütareke metni imzalandı.139 Türk tarihinin en büyük zaferini kazanarak milletini esaret zincirinden kurtaran Gazi Mustafa Kemal PaĢa, 2 Ekim günü Ankara’ya döndü. Halk, kurtarıcısını sevinç gözyaĢları ve çoĢkun gösterilerle karĢıladı. Ġstasyondan TBMM binasına kadar küçük büyük bütün Ankara halkı, yolun iki tarafını da doldurmuĢtu. Büyük kumandan, kendisini karĢılayanların arasından onları selamlayarak Meclis’e kadar yürüdü. TBMM’de bir kutlama ve kabul töreni yapıldı; bunu büyük bir askerî geçit töreni izledi.140 Uyguladığı stratejiler, dahiyane icraatları ve parlak zaferleri ile tarihin unutulmaz simaları arasındaki yerini alan Gazi Mustafa Kemal PaĢa’nın baĢkumandanlık görevi, 29 Ekim 1923’te CumhurbaĢkanı seçilmesi üzerine sona erdi. Prof. Dr. İsrafil KURTCEPHE Akdeniz Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi / Türkiye Alıntı Kaynağı: Türkler, Cilt: 16 Sayfa: 442-466 Dipnotlar: Türkçülerin Kavşıt Yeri http://www.Altayli.Net Sayfa No: 32 MUSTAFA KEMAL ATATÜRK'ÜN ASKERİ HAYATI 1. Ord. Prof. Enver Ziya Karal, "Atatürk’ün Asker KiĢiliği”, Revue Internationel d’Histoire Militaire No: 50, Genelkurmay, Basımevi, Ankara 1982, s. 97; Suat Ġlhan, Atatürk ve Askerlik, A.K.D.T.Y.K. Atatürk Kültür Merkezi Atatürkçü DüĢünce, Ankara 1992, s. 946; Nurset Baycan, Atatürk ve Askerlik Sanatı, Genelkurmay Basımevi, Ankara 1998, s. 7. 2. Uluğ Ġğdemir, Atatürk’ün YaĢamı, 1881-1918, Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara 1988, c. I, S. 4 Ali Güler, Atatürk, Soyu, Ailesi ve Öğrenim Hayatı, Ankara 1999, s. 97-98; Yusuf Hikmet Bayur, Atatürk Hayatı ve Eseri I., Ankara 1997, s. 8. 3. F. R. Unat, "Atatürk’ün Öğrenim Hayatı ve YetiĢtiği Devrin Milli Eğitim Sistemi”, Türk Tarih Kurumu Konferansları, c. I., Ankara 1964, s. 83; Kara Harp Okulu ArĢivi, 1311 Tarihli Not Defteri. 4. 4. D. V. Mikusch, Gazi Mustafa Kemal, Avrupa ile Asya Arasındaki Adam, Ġstanbul 1981, s. 28; A. Güler, a.g.e., s. 106-107; U. Ġğdemir, a.g.e., s. 5. 5. A. F. Cebesoy, Sınıf ArkadaĢım Atatürk, Okul ve Genç Subaylık Anıları, Ġstanbul 1967, s. 17. 6. L. Kingross, Atatürk Bir Milletin Yeniden DoğuĢu, Ġstanbul 1966, s. 35. 7. A. F. Cebesoy, a.g.e., s. 19. 8. K. H. O. ArĢivi, 1314 Tarihli Not Defteri; Celal Erikan, Komutan Atatürk, Ankara 1972, s. 72. 9. K. H. O. ArĢivi, Künye Defteri, No: 21; Ġ. Kurtcephe-M. Balcıoğlu, Kara Harp Okulu Tarihi, Ankara 1991, s. 126-127. 10. BaĢbakanlık Osmanlı ArĢivi, Ġrade Dahiliye, No: 70340. 11. Jehuda Wallach, Bir Askeri Yardımın Anatomisi, Çev. Fahri Çeliker, Ankara 1985, s. 44¬45. 12. BOA, ĠDH, No: 36898; Wallch, a.g.e., s. 54. 13. A. E. Yalman, "Büyük Millet Meclisi Reisi MüĢir Gazi Mustafa Kemal PaĢa Hazretleri’nin Tarihçe-yi Hayatı”, Vakit Gazatesi, 10 Kanunusani 1338; Ġğdemir, a.g.e., s. 5. 14. Tahsin Ünal, "Harp Okulu Tarihi ve Mustafa Kemal”, Türk Kültürü Dergisi, Sayı: 25, Kasım 1964, s. 40. 15. Kara Harp Okulu ArĢivi, 21-A Numaralı Not Kayıt Defteri. 16. Kara Harp Okulu ArĢivi, 22 Numaralı Not Kayıt Defteri. 17. U. Ġğdemir, a.g.e., s. 6; A. Güler, a.g.e., s. 127-153 18. U. Ġğdemir, a.g.e., s. 6. 19. Kara Kuvvetleri Komutanlığı ArĢivi, Atatürk’ün Özlük Dosyası; A. Güler, a.g.e., s. 138 20. U. Ġğdemir, a.g.e., s. 8; Y. H. Bayur, a.g.e., s. 12-13, Atatürk 1 Vatan ve Hürriyet, Derleyen: Muhterem Erenli, 1981, s. 46-47; D. V. Mikusch, a.g.e., s. 45-46. 21. Askeri Yönüyle Atatürk, Genelkurmay Askeri Tarih ve Stratejik Etüt BaĢkanlığı Atatürk Serisi Yayınları, Seri No: 14, Ankara 1981, s. 8-9. 22. Türk Ġstiklal Harbi’ne Katılan Tümen ve Daha Üst Kademelerdeki Komutanların Biyografileri, Genelkurmay Basımevi, Ankara 1989, s. 1; Y. H. Bayur, a.g.e., 22-23. 23. Fahri Belen, Atatürk’ün Askeri KiĢiliği, Ġstanbul 1963, s. 52. 24. Ġsrafil Kurtcephe, Türk-Ġtalyan ĠliĢkileri (1911-1916), Ankara 1995, s. 22-23, Rachel Simon, "Mustafa Kemal’in Libya’yı Ġlk Ziyareti”, Belleten 46 (1980), s. 84; Afet Ġnan, "Atatürk’ü Dinledim: Trablusgarp’ta Hürriyete KarĢı Ġsyan”, Belleten, C. 8, no: 31, (1944), s. 65-66. 25. Ġ. Kurtcephe, a.g.e., s. 23-24; R. Simon, a.g.m., s. 95; U. Ġğdemir, a.g.e., s. 13-14. 26. Y. H. Bayur, a.g.e., s. 15-16; Seyit Kemal Karaalioğlu, Resimlerde Atatürk, Hayatı, Ġlkeleri, Devrimleri, Ġstanbul 1984, s. 35-36: F. Belen, a.g.e., s. 53. 27. Ġslam Ansiklopedisi, Atatürk Maddesi, s. 724; U. Ġğdemir, a.g.e., s. 16-17; F. Belen, a.g.e., s. 53; Celal Erikan, Komutan Atatürk, Ankara 1972, s. 59. 28. Behiç Erkin, “Atatürk’ün Selanik’teki Askerlik Hayatına Ait Hatıralar”, Atatürk ve O Günlerden Seçmeler, Tertipleyen: Besim Özgen, Harp Akademileri Komutanlığı Yayınları, Ġstanbul 1975, s. 49- Türkçülerin Kavşıt Yeri http://www.Altayli.Net Sayfa No: 33 MUSTAFA KEMAL ATATÜRK'ÜN ASKERİ HAYATI 50; U. Ġğdemir, a.g.e., s. 16-17. 29. Afet Ġnan, Atatürk’ün Askerliğe Dair Eserleri, Ankara 1959, s. 8-9. 30. Ġslam Ansiklopedisi, a.g.m., s. 722; F. Belen, a.g.e., s. 53-54. 31. A. Ġnan, a.g.e., 12-14. 32. Y. H. Bayur, a.g.e., s. 30-31 33. Uluğ Ġğdemir, Yılların Ġçinden, Ankara 1976, Türk Tarih Kurumu Yayınları, s. 121 34. Y. H. Bayur, a.g.e., s. 48; Uluğ Ġğdemir, Atatürk’ün YaĢamı, I. Cilt, s. 22; Ġslam Ansiklopedisi, a.g.m., s. 724. 35. Ġ. Kurtcephe, a.g.e., s. 69; ATASE ArĢivi, Klasör: 6, Dosya: 28, Fihrist: 5. 36. ATASE ArĢivi, Klasör: 57, Dosya H-1, Fihrist: 1/9 37. Rachel Simon, Libya Between Ottomanism And Nationalism, The Ottoman Involvement in Libya During the War Ġtaly (1911-1919), Berlin 1987, s. 110 vd. 38. ATASE ArĢivi, Klasör: 34, Dosya: 106, Fihrist: 26. 39. ATASE ArĢivi, Klasör: 57, Dosya H-1, Fihrist: 1/60. 40. ATASE ArĢivi, Klasör: 34, Dosya; 106. Fihrist: 26/1. 41. ATASE ArĢivi, Klasör: 49, Dosya: 231, Fihrist: 1. 42. ATASE ArĢivi, Klasör: 22, Dosya: 93, fihrist: 5-12. 43. ATASE ArĢivi, Klasör: 22, Dosya: 93, Fihrist: 12 44. ATASE ArĢivi, Klasör: 61, Dosya: 294, Fihrist: 8 45. CumhurbaĢkanlığı Atatürk ArĢivi, ArĢiv No: 1-6, Bs. 2, Dolap No: 1, Kutu: 1/1 46. ATASE ArĢivi, Klasör: 58, Dosya: 157, Fihrist: 20 47. ATASE ArĢivi, Klasör: 36, Dosya: 166, Fihrist: 1-55-56 48. ATASE ArĢivi, Klasör: 60, Dosya: 286, Fihrist: 1-11 49. Ġ. Revol, “1911-1912 Türk-Ġtalyan Harbi”, Askeri Mecmua, 1 Eylül 1990, Sayı: 58, c. II, s. 15-21. 50. Ġ. Kurtcephe, a.g.e., s. 215-223. 51. ATASE ArĢivi, Klasör: 46, Dosya: 216, Fihrist: 3, 3-1, 5-15. 52. Ġslam Ansiklopedisi, a.g.m., s. 722; C. Erikan, a.g.e., 106-107; Y. H. Bayur, a.g.e., 52-53; U. Ġğdemir, a.g.e., Suat Ġlhan, Atatürk ve Askerlik, Ankara 1990, s. 45-46. 53. Türk Ġstiklal Harbi’ne Katılan Tümen ve Daha Üst Kademelerdeki Komutanların Biyografileri, s. 2; Askeri Yönüyle Atatürk, s. 18-19. 54. Y. H. Bayur, a.g.e., s. 58; F. Belen, a.g.e, s. 54-55, Ġslam Ansiklopedisi, s. 722. 55. A. Ġnan, a.g.e., s. 19 56. Ali Ġhsan Sabis, Harp Hatıralarım, Ankara 1951, c. I, s. 19 57. Y. H. Bayur, a.g.e., s. 61-62; C. Erikan, a.g.e., s. 108; U. Ġğdemir, a.g.e., s. 34; Hüseyin Kabasakal, “Mustafa Kemal Sofya AtaĢeliğinde” Genelkurmay, Atatürk Haftası Armağanı, 10 Kasım 1982, Ankara 1982, s. 71-84. 58. CumhurbaĢkanlığı Atatürk ArĢivi, A 111-7, Dosya: 18, Fihrist: 86/1. 59. ATASE ArĢivi, Klasör: 270, Sabahattin Selek, Ġsmet Ġnönü, Hatıralarım, Ġstanbul 1969, s. 214 60. Y. H. Bayur, a.g.e., s. 68-69; U. Ġğdemir, a.g.e., s. 34-35; C. Erikan, a.g.e., s. 114-115. 61. Naci Kasım, Türkün Altın Kitabı, Gazi’nin Hayatı, Ġstanbul 1961, s. 28-30; Turhan Feyzioğlu, Ana Çizgileriyle Atatürk’ün Hayatı ve Eseri (Kronoloji), “Atatürk Yolu, Atatürk, Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Atatürk AraĢtırma Merkezi Yayını, Ankara 1995, s. 306. 62. Ġslam Ansiklopedisi, a.g.m., s. 723; M. Özsoy, a.g.m., s. 93 Türkçülerin Kavşıt Yeri http://www.Altayli.Net Sayfa No: 34 MUSTAFA KEMAL ATATÜRK'ÜN ASKERİ HAYATI 63. ATASE ArĢivi, Çanakkale Müstahkem Mevki Kumandanlığı Harp Ceridesi, No: 6/1666, Klasör: 4669, Dosya: H-13, Fihrist: 1-2 64. Uluğ Ġğdemir, Atatürk’ün Anafartalar Muharebeleri Raporu, TTK yayını, Ankara 1943, s. 6¬7. 65. C. Erikan, a.g.e., s. 120 66. U. Ġğdemir, a.g.e., s. 9. 67. Necati Ökse, "Bir Kahramanlık Destanı ile Bir Asalet Örneği”, Genelkurmay, Atatürk Haftası Armağanı, 10 Kasım 1981, Ankara 1981, s. 39-40 68. RuĢen EĢref, Mustafa Kemal Çanakkale’yi Anlatıyor, 1981, s. 13-15. 69. R. EĢref, a.g.e., s. 17-18; Birinci Dünya Harbi’nde Türk Harbi; C. V., Ġkinci kitap, Anfibi Harekât, Genelkurmay Harp Tarihi BaĢkanlığı Yayını, Ankara 1978, s. 110. 70. Y. H. Bayur, a.g.e., s. 79. 71. Cihat Akçakayalıoğlu, Atatürk, Komutan, Ġnkılapçı ve Devlet Adamı Yönleriyle, Genelkurmay BaĢkanlığı Yayınları, Ankara 1988, s. 35-42. 72. U. Ġğdemir, a.g.e., s. 73 73. C. Ekiran, a.g.e., s. 138-182. 74. Y. H. Bayur, a.g.e., s. 96. 75. C. Erikan, a.g.e., s. 186-189; Y. H. Bayur, a.g.e., 107-108, F. Belen, a.g.e., s. 58 76. Askeri Yönüyle Atatürk, s. 45-46; ġükrü Tezer, Atatürk’ün Hatira Defteri, TTK Yayınları, Ankara 1999, s. 51-52. 77. N. Kasım, a.g.e., s. 44. 78. Türk Ġstiklal Harbi’ne Katılan Tümen ve Daha Üst Kademelerdeki Komutanların Biyografileri, s. 3; C. Akçakalıoğlu, a.g.e., s. 73. 79. F. Belen, a.g.e., s. 79; S. Ġlhan, a.g.e., s. 58. 80. Raporların metni için bakınız: Y. H. Bayur, a.g.e., s. 122-133. 81. N. Kasım, a.g.e., s. 45-46. 82. Falih Fıfkı Atay, Çankaya, Ġstanbul 1980, s. 104; Semih Yalçın-Ali Güler, Atatürk, Hayatı, DüĢünceleri ve KiĢiliği, Ankara 2000, s. 147-148. 83. U. Ġğdemir, a.g.e., s. 102-117. 84. F. R. Atay, a.g.e., s. 105-106. 85. N. Kasım, a.g.e., s. 60 vd.; Y. H. Bayur, a.g.e., s. 121-122. 86. F. Belen, a.g.e., s. 61-62. 87. S. Ġlhan, a.g.e., s. 62-63; Askerî Yönüyle Atatürk, s. 50. 88. Utkan Kocatürk, Kaynakçalı Atatürk Günlüğü, Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara 1988, s. 66-67. 89. Sedat Doğruer, Yıldırımın Akibeti, Askeri Matbaa, Ġstanbul 1917, s. 260-270; Ayrıca Bkz: Y. H. Bayur, "Mustafa Kemal’in Falkenhaynla ÇatıĢmasıyla Ġlgili Bir Raporu”, Belleten, c. XX, sayı: 80’den Ayrı Basım, Ankara 1956. 90. S. Ġlhan, a.g.e., 63-64; Fahri Belen, Birinci Cihan Harbi’nde Türk Harbi, Ankara 1957, c. 5, s. 108 vd. 91. "Gazi PaĢa’nın Hatırat Sayfaları”, Hakimiyet Gazetesi, 14 Mart-12 Nisan 1926, Sayı: 26. 92. Türk Ġstiklâl Harbi I, Mondros Mütarekesi ve Tatbikâtı, Harp Dairesi Yayını, Ankara 1962, s. 53-62. 93. Yenigün, nr. 71, 14 Kasım 1918’den aktaran Ali Ġhsan Gencer-Sabahattin Özel, Türk Ġnkılap Tarihi, Der Yay., Ġstanbul-1996, s. 104. 94. ġevket Süreyya Aydemir, Tek Adam, Remzi Kitabevi, Ġstanbul-1987, c. 1, s. 341-343, Gotthard Jaeschke, Türk KurtuluĢ SavaĢı Kronolojisi, Mondros’tan Mudanya’ya Kadar, TTK Yay., Ankara-1989, c. 1, s. 28. Türkçülerin Kavşıt Yeri http://www.Altayli.Net Sayfa No: 35 MUSTAFA KEMAL ATATÜRK'ÜN ASKERİ HAYATI 95. Sina AkĢin, Ġstanbul Hükümetleri ve Milli Mücadele, Cem Yay., Ġstanbul-1983, c. 1, s. 85. 96. Selahattin Tansel, Mondros’tan Mudanya’ya Kadar, M. E. B. Yay., Ġstanbul-1991, c. 1, s. 75. 97. AkĢin, a.g.e, s. 85, Rauf Orbay’ın Hatıraları, Yakın Tarihimiz, c. II, s. 370. 98. Aydemir, a.g.e., c. 1, s. 355. Ahmet Ġzzet PaĢa (Furgaç), Feryadım II, Ġstanbul-1993, s. 278, Kazım Karabekir, PaĢaların HesaplaĢması, Ġstanbul-1992, s. 31-32 99. GeniĢ bilgi için bkz. Ahmet Ġzzet PaĢa, a.g.e, s. 278, s. 50, Falih Rıfkı Atay, Atatürk’ün Bana Anlattıkları, Sel Yay., Ġstanbul-1995, s. 62-63, Rauf Orbay’ın Hatıraları, c. 1, s. 52. 100. Salih Tunç, ĠĢgal Döneminde Ġstanbul Basını (1918/1922), BasılmamıĢ Doktora Tezi, Ġstanbul Üni. Atatürk Ġlkeleri ve Ġnkılap Tarihi Enstitüsü, Ġstanbul-1999, s. 56-76. 101. Minber hakkında bkz. Fethi Tevetoğlu, "Atatürk’le Okyar’ın Çıkardıkları Gazete Minber” Atatürk AraĢtırma Merkezi Dergisi, c. 4, Yıl-1988, S. 13, s. 183-193, Fethi Okyar, Üç Devirde Bir Adam (Haz. Cemal Kutay), Tercüman Yay. Ġst-1980, s. 267-269, Atay, Çankaya, BateĢ Yay. Ġst-1980, s. 156-157. 102. Rauf Bey’in Hatıraları, a.g.e, c. II., s. 370, Atay, a.g.e, s. 84-85. 103. Sabahattin Özel, “Mondros’tan Samsun’a Atatürk”, Ġst. Üni. Atatürk Ġlkeleri ve Ġnkılap Tarihi Enstitüsü Yıllığı-X, Yıl-1999, s. 206 104. Ali Fuat Türkgeldi, Görüp-ĠĢittiklerim, TTK Yay., Ank. -1987, s. 167. 105. Sabahattin Özel, a.g.m., s. 208. 106. Özel, a.g.m., s. 212-213, Ayrıca bkz. Tevfik Bıyıklıoğlu, Atatürk Anadolu’da (1919-1921), c. 1, Ank1981, Ali Fuat Cebesoy, Milli Mücadele Hatıraları, Ġst-1983, s. 40-41, Rauf Orbay’ın Hatıraları, c. II, s. 402-404. 107. Tayyib Gökbilgin, Milli Mücadele BaĢlarken, I. Kitap, s. 80. 108. Konu hakkında bkz. Atay, Atatürk’ün Bana Anlattıkları, s. 118-125, Rauf Orbay’ın Hatıraları, a.g.e, c. III, s. 17, T. B. M. M. Z. C., c. 1, s. 10. 109. Gökbilgin, a.g.e, I. Kitap, s. 85, Nutuk-Söylev, TTK Yay. Ank-1986, c. 1, s. 31-32. 110. Hüsnü Himmetoğlu, KurtuluĢ SavaĢı’nda Ġstanbul ve Yardımları, Ġst-1975, c. 1, s. 232, TBMM Z. C., c. 1, s. 10. 111. Rauf Orbay’ın Hatıraları, a.g.e, c. III, s. 19. 112. Aynı yer. 113. Jaeschke, a.g.e, s. 45, Gökbilgin, a.g.e, s. 44, Atatürk Ġle Ġlgili ArĢiv Belgeleri (1911-1921), s. 41. 114. Türkgeldi, a.g.e, s. 230, Jaeschke, a.g.e, s. 46. 115. Atatürk Ġle Ġlgili ArĢiv Belgeleri, s. 48-52. 116. H. T. V. D. Yıl-1952, S. 2, Vesika-34. 117. Askerî hayatını incelediğimiz bu çalıĢmada, askerlikten istifa ettiği ve askerî harekâtın yönetiminde fiili bir görev almadığı için Mustafa Kemal’in hayatının 9 Temmuz 1919-4 Ağustos 1921 tarihleri arasındaki kesiti ele alınmamıĢtır. 118. Kemal Atatürk, Nutuk 1919-1927, Bugünkü Dille Yayına Hazırlayan: Prof. Dr. Zeynep Korkmaz, Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Atatürk AraĢtırma Merkezi Yayını, Ankara 1999, s. 412413. 119. Selahattin Tansel, Mondros’tan Mudanya’ya Kadar, c. IV, 1. b., Milli Eğitim Bak. Yayını, Ankara 1978, s. 94-99. 120. TBMM Gizli Celse Zabıtları, c. II, TBMM Basımevi, Ankara 1980, s. 101-103, 110-111, 121. Nutuk, s. 414, 417; Ünsal Yavuz, Atatürk Ġmparatorluktan Milli Devlete, Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara 1999, s. 72-73; Mine Erol, Mustafa Kemal PaĢa’nın BaĢkumandanlık Meselesi (Yusuf Kemal TengirĢenk’in Ağzından), A. Ü. D. T. C. F. Tarih AraĢtırmaları Enstitüsü, Tarih AraĢtırmaları Dergisi 1967, C. V, Sayı: 8-9, Ankara 1970, s. 439-441. 122. Selahattin Tansel, Mondros’tan Mudanya’ya Kadar. Türkçülerin Kavşıt Yeri http://www.Altayli.Net Sayfa No: 36 MUSTAFA KEMAL ATATÜRK'ÜN ASKERİ HAYATI 123. Süleyman Külçe, MareĢal F. Çakmak, Ġstanbul 1953, c. IV, M. E. B. Yayınları, Ġstanbul 1991, s. 108109. 124. General Papulas’ın Hatırâtı, Çeviri: Ġbrahim Halil, Ġstanbul 1927, s. 67. 125. Kemal Atatürk, Nutuk, s. 419-420. 126. T.B.M.M. Zabıt Ceridesi, c. 12 s. 262; Harp Tarihi Vesikaları Dergisi, Sayı: 58, Belge: 1325. 127. Orgeneral Kâzım Özalp, Milli Mücadele 1919-1922 I, Türk Tarih Kurumu Yayını, Ankara 1998, s. 216-217; Alptekin Müderrisoğlu, Sakarya 2, Yapı ve Kredi Bankası Yayını, Ġstanbul 1982, s. 295; Ayrıca bkz. Türk Ġstiklâl Harbi, c. 2, 6. Kısım, 1. Kitap, s. 51. 128. Sabahattin Selek, Anadolu Ġhtilali, s. 683. 129. Türk Ġstiklal Harbi, c. 2, G. kısım, I. Kitap, s. 63. 130. Türk Ġstiklâl Harbi, c. 2, 6. Kısım, 1. Kitap, s. 13; Ayrıca Bkz. S. Tansel, a.g.e., C. IV, s. 143-144. 131. S. Tansel, a.g.e., s. 143-146. 132. C. Erikan, a.g.e., s. 759-760; Türk Ġstiklâl Harbi, C. 2. 6. Kısım, 1. Kitap, s. 140-142. 133. Kemal Atatürk, Nutuk, s. 427-431. 134. Kemal Atatürk, Nutuk, s. 447-448. 135. Türk Ġstiklâl Harbi, C. 2, 6. Kasım, 2. Kitap, s. 16. 136. C. Akçakkayalıoğlu, a.g.e., s. 386-341; s. Tansel, a.g.e., 158-160. 137. Tuğgeneral Halil ġimĢek, Atatürk’ün Asker KiĢiliği, Harp Akademileri Komutanlığı Yayını, Ġstanbul 1998, s. 16 138. GeniĢ bilgi için bkz., Türk Ġstiklâl Harbi Batı Cephesi, c. 2, 6. Kısım, 2. ve 3. Kitap; K. Özalp, a.g.e., s. 233-236 139. GeniĢ bilgi için bkz., Türk Ġstiklâl Harbi, c. 2, 6. Kısım, 4. Kitap, Harp Tarihi Dairesi Resmî Yayını, Ankara 1969, s. 76-77. 140. ġevket Süreyya Aydemir, Tek Adam Mustafa Kemal (1922-1938), Remzi Kitabevi, Ġstanbul 1973, s. 27-28. Arşiv Belgeleri Kara Harp Okulu ArĢivi, 1311 Tarihli Not Defteri. Kara Harp Okulu ArĢivi, 1314 Tarihli Not Defteri Kara Harp Okulu ArĢivi, Künye Defteri, No: 21. BaĢbakanlık Osmanlı ArĢivi, Ġrade Dahiliye, No: 70340. BaĢbakanlık Osmanlı ArĢivi, Ġrade Dahiliye, No: 36898. Kara Harp Okulu ArĢivi, 21-A Numaralı Not Kayıt Defteri. Kara Harp Okulu ArĢivi 22 Numaralı Not Kayıt Defteri. Kara Kuvvetleri Komutanlığı ArĢivi, Atatürk’ün Özlük Dosyası, ATASE ArĢivi, Klasör: 36, Dosya: 166, Fihrist: 1-55-56. ATASE ArĢivi, Klasör: 60, Dosya: 286, Fihrist: 1-11. ATASE ArĢivi, Klasör: 22, Dosya: 93, Fihrist: 5-12. ATASE ArĢivi, Klasör: 22, Dosya: 93, Fihrist: 12. ATASE ArĢivi, Klasör: 61, Dosya: 294, Fihrist: 8. CumhurbaĢkanlığı Atatürk ArĢivi, ArĢiv No: 1-b, Bs-2, Dolap No: 1, Kutu: 1/1. ATASE ArĢivi, Klasör: 58, Dosya: 157, Fihrist: 20. ATASE ArĢivi, Klasör: 34, Dosya: 106, Fihrist: 26. Türkçülerin Kavşıt Yeri http://www.Altayli.Net Sayfa No: 37 MUSTAFA KEMAL ATATÜRK'ÜN ASKERİ HAYATI ATASE ArĢivi, Klasör: 57, Dosya: H-1, Fihrist: 1/60. ATASE ArĢivi, Klasör: 34, Dosya: 106, Fihrist: 26/1. ATASE ArĢivi, Klasör: 49, Dosya: 231, Fihrist: 1. ATASE ArĢivi, Klasör: 57, Dosya: H-1, Fihrist: 1/9. ATASE ArĢivi, Klasör: 6, Dosya: 28, Fihrist: 5. CumhurbaĢkanlığı Atatürk ArĢivi, A III-7, Dosya: 18, Fihrist: 86/1. ATASE ArĢivi, Klasör: 270. ATASE ArĢivi, Klasör: 46, Dosya: 216, Fihrist: 3, 3-1, 5-15 ATASE ArĢivi, Çanakkale Müstahkem Mevki Kumandanlığı, Harp Ceridesi, No: 6/1666, Klasör: 4669, Dosya: H-13, F: 1-2. TBMM Gizli Celse Zabıtları, C. II., TBMM Basımevi, Ankara, 1980. TBMM Zabıt Ceridesi, C. 12, TBMM Zabıt Ceridesi, C. 1. AraĢtırma Eserleri, Hatırat ve Makaleler AHMET Ġzzet PaĢa (Furgaç); Feryadım II, Ġstanbul, 1993. AKÇAKAYALIOĞLU, Cihat; Atatürk, Komutan, Ġnkılapçı ve Devlet Adamı Yönleriyle, Genelkurmay BaĢkanlığı Yayınları, Ankara, 1998. AKġĠN, Sina; Ġstanbul Hükümetleri ve Milli Mücadele, Cem yayınları, Ġstanbul, 1983. ARSAN, Nimet; Atatürk’ün Tamim, Telgraf ve Beyannameleri IV (1917-1938), Ankara, 1964. Askeri Yönüyle Atatürk, Genel Kurmay Askeri Tarih ve Stratejik Etüt BaĢkanlığı, Atatürk Serisi Yayınları, Seri No: 14, Ankara 1981. ATATÜRK, Mustafa Kemal; Nutuk 1919-1927, (Hazırlayan: Prof. Dr. Zeynep Korkmaz), Atatürk, Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu, Atatürk AraĢtırma Merkezi yayınları, Ankara, 1999. Atatürk 1 Vatan ve Hürriyet, (Derleyen: Muhterem Erenli), Yapı Kredi Bankası Yayınları Ġstanbul, 1981 “Atatürk”, Ġslam Ansiklopedisi, C. 1, M. E. B. Basımevi, Ġstanbul, 1993. Atatürk Ġle Ġlgili ArĢiv Belgeleri, (1911-1921). ATAY, Falih Rıfkı; Çankaya, Ġstanbul, 1980. ATAY, Falih Rıfkı, Atatürk’ün Bana Anlattıkları, Sel Yayıncılık, Ġstanbul, 1995. AYDEMĠR ġevket Süreyya; Tek Adam Mustafa Kemal (1922-1938), Remzi Kitabevi, Ġstanbul, 1973. BAYCAN, Nusret; Atatürk ve Askerlik Sanatı, Genelkurmay Basımevi, Ankara, 1998. BAYUR, Yusuf Hikmet; Atatürk Hayatı ve Eseri I, Ankara, 1997. BAYUR, Yusuf Hikmet, “Mustafa Kemal’in Falkeynhayn’la ÇatıĢmasıyla Ġlgili Bir Raporu” Belleten, C. XX., S. 80’den Ayrı Basım, Ankara, 1956. BELEN, Fahri, Atatürk’ün Askeri KiĢiliği, Ġstanbul, 1963. BELEN, Fahri, Birinci Cihan Harbi’nde Türk Harbi, Genelkurmay Basımevi, Ankara, 1957. BIYIKLIOĞLU, Tevfik, Atatürk Anadolu’da (1919-1921), C. I, Ankara, 1981. Birinci Dünya Harbi’nde Türk Harbi; C. V., Ġkinci Kitap, Genel Kurmay Harp Tarihi BaĢkanlığı, Yayınları, Ankara, 1978. CEBESOY, Ali Fuat; Sınıf ArkadaĢım Atatürk, Okul ve Genç Subaylık Anıları, Ġstanbul, 1967. CEBESOY, Ali Fuat, Siyasi Hatıralar, Ġstanbul, 1956. CEBESOY, Ali Fuat, Milli Mücadele Hatıraları, Ġstanbul, 1983. DOĞRUER, Sedat; Yıldırımın Akibeti, Askeri Matbaa, Ġstanbul, 1927. Türkçülerin Kavşıt Yeri http://www.Altayli.Net Sayfa No: 38 MUSTAFA KEMAL ATATÜRK'ÜN ASKERİ HAYATI ERĠKAN, Celal, Komutan Atatürk, ĠĢ Bankası Kültür Yayınları, Ankara, 1972. ERKĠN, Behiç; “Atatürk’ün Selanik’teki Askeri Hayatına Ait Hatıralar”, Atatürk ve O Günlerden Seçmeler, (Derleyen: Besim Özgen), Harp Akademileri Komutanlığı yayınları, Ġstanbul, 1975. EROL, Mine; "Mustafa Kemal PaĢa’nın BaĢkumandanlık Meselesi” (Yusuf Kemal TengirĢenk’in Ağzından), A. Ü. D. T. C. F. Tarih AraĢtırmaları Enstitüsü, Tarih AraĢtırmaları Dergisi 1967, C. V., S. 89, Ankara, 1970. EġREF, RuĢen; Mustafa Kemal Çanakkale’yi Anlatıyor, Akbank Yayınları, 1981. FEYZĠOĞLU, Turhan; "Anaçizgileriyle Atatürk’ün Hayatı ve Eseri (Kronoloji)”, Atatürk Yolu, Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek kurumu Atatürk AraĢtırma Merkezi Yayını, Ankara 1995. "Gazi PaĢa’nın Hatırat Sayfaları”, Hakimiyet Gazetesi, 14 Mart-12 Nisan 1926, S. 26. GENCER, Ali Ġhsan-Selahattin Özel, Türk Ġnkılap Tarihi, Der Yayınları, Ġstanbul, 1996. General Populas’ın Hatıratı, (Çev: Ġbrahim Halil), Ġstanbul, 1927. GÖKBĠLGĠN, Tayyib, Milli Mücadele BaĢlarken, I. Kitap., Türkiye ĠĢ Bankası Yayınları, Ankara, 1959. GÜLER, Ali; Atatürk Soyu, Ailesi ve Öğrenim Hayatı, Ankara, 1999. Harp Tarihi Vesikaları Dergisi, S. 58, Belge: 1325. HĠMMETOĞLU; Hüsnü, KurtuluĢ SavaĢı’nda Ġstanbul ve Yardımları, C. I., Ġstanbul, 1975. ĠĞDEMĠR, Uluğ; Atatürk’ün YaĢamı, 1881, 1918, C. I, TTK Yayınları, Ankara, 1988. HĠMMETOĞLU; Hüsnü, Yılların Ġçinden, TTK Yayınları, Ankara, 1976. HĠMMETOĞLU; Hüsnü, Atatürk’ün Anafartalar Muharebeleri, TTK Yayınları, Ankara, 1943. ĠLHAN, Suat; "Atatürk ve Askerlik” A. K. D. T. Y. K., Atatürk Kültür Merkezi, Atatürkçü DüĢünce, Ankara 1992. ĠNAN, Afet; Atatürk’ün Askerliğe Dair Eserleri, Ankara, 1959. ĠNAN, Afet, "Atatürk’ü Dinledim: Trablusgarp’ta Hürriyete KarĢı Ġsyan”, Belleten, C. 8, no: 31, (1944),; JAESCHKE, Gotthord; Türk KurtuluĢ SavaĢı Kronolojisi Mondros’tan Mudanya’ya Kadar, TTK Yayınları, Ankara, 1989. KABASAKAL, Hüseyin; "Mustafa Kemal Sofya Askeri AtaĢeliğine”, Genelkurmay Atatürk Haftası Armağanı, 10 Kasım 1982, Ankara, 1982. KARAALĠOĞLU, Seyyit Kemal; Resimlerle Atatürk, Hayatı, Ġlkeleri, Devrimleri, Ġstanbul, 1984. KARABEKĠR, Kazım; PaĢaların HesaplaĢması, Ġstanbul, 1992 KARAL, Enver Ziya; “Atatürk’ün Askeri KiĢiliği”, Revue Internationel d’Histoire Militaire, No: 50, Genel Kurmay Basımevi, Ankara 1982. KASIM, Naci; Türkün Altın Kitabı, Gazi’nin Hayatı, Ġstanbul, 1928. KINROSS, Lord; Atatürk Bir Milletin Yeniden DoğuĢu, Ġstanbul, 1966. KOCATÜRK, Utkan; Kaynakçalı Atatürk Günlüğü, TTK Yayınları, Ankara, 1998. KURTCEPHE, Ġsrafil, Türk-Ġtalyan ĠliĢkileri (1911-1916), Ankara, 1995. KURTCEPHE, Ġsrafil, Mustafa BALCIOĞLU, Kara Harp Okulu Tarihi, Kara Harp Okulu Tarihi Yayınları, Ankara, 1991. KÜLÇE, Süleyman; MareĢal Fevzi Çakmak, C. I., Ġstanbul, 1953. MIKUSCH, D. V.; Gazi Mustafa Kemal, Avrupa ile Asya Arasındaki Adam, Ġstanbul, 1981. MÜDERRĠSOĞLU, Alptekin; Sakarya 2, Yapı Kredi Bankası Yayınları, Ġstanbul, 1982. OKYAR, Fethi; Üç Devirde Bir Adam, (Haz: Cemal Kutay), Tercüman Yay. Ġst-1980, ÖKSE, Necati; “Bir Kahramanlık Destanı Ġle Bir Asalet Örneği”, Genelkurmay Atatürk Haftası Armağanı, 10 Kasım 1981, ÖZALP, Orgeneral Kazım; Milli Mücadele I 1919-1922, TTK Yayınları, Ankara, 1998 Türkçülerin Kavşıt Yeri http://www.Altayli.Net Sayfa No: 39 MUSTAFA KEMAL ATATÜRK'ÜN ASKERİ HAYATI ÖZEL, Salahattin; “Mondros’tan Samsun’a Atatürk”, Ġstanbul Üniversitesi, Atatürk Ġlkeleri ve Ġnkılap Tarihi Enstitüsü Yıllığı, 1999. Rauf Orbay’ın Hatıraları, Yakın Tarihimiz, C. II, REVAL, Ġ; “1911-1912 Türk-Ġtalyan Harbi”, Askeri Mecmua, Ankara, 1 Eylül 1940 SABĠS, Ali Ġhsan, Harp Hatıralarım, C. 1., Ankara SELEK, Sabahattin; Ġsmet Ġnönü, Hatıralarım, Ġstanbul, 1969. SELEK, Sabahattin, Anadolu Ġhtilali, C. II., KastaĢ A. ġ. Yayınları, Ġstanbul, 1987 SĠMON, Rachel; “Mustafa Kemal’in Libya’yı ilk Ziyareti” Belleten, C. 8, No: 31, 1944. SĠMON, Rachel, Libya Between Ottomanism And Nationalism, The Ottoman Involvement, Libya During The War Italy (1911-1919), Berlin, 1987. ġĠMġEK, Tuğgeneral Halil; Atatürk’ün Asker KiĢiliği, Harp Akademileri Komutanlığı Yayınları, Ġstanbul, 1998. TANSEL, Selahattin; Mondros’tan Mudanya’ya Kadar, C. IV., M. E. B. Yayınları, Ġstanbul, 1991. TEVETOĞLU, Fethi; “Atatürk’le Okyar’ın Çıkardıkları Gazete Minber”, Atatürk AraĢtırma Merkezi Dergisi, C. IV., S. 13, 1988. TEZER, ġükrü; Atatürk’ün Hatıra Defteri, TTK Yayınları, Ankara, 1999. TUNÇ, Salih, ĠĢgal Döneminde Ġstanbul Basını (1918-1922), BasılmamıĢ Doktora Tezi, Ġstanbul Üniversitesi, Atatürk Ġlkeleri ve Ġnkılap Tarihi Enstitüsü, Ġstanbul, 1999. Türk Ġstiklal Harbi Batı Cephesi; C. II., 6. Kısım, 1., 2. Ve 3. Kitap., Genelkurmay BaĢkanlığı Harp Tarihi Dairesi, Resmi Yayınları, Seri No: 1, Ankara, 1968. TÜRKGELDĠ, Ali Fuat; Görüp ĠĢittiklerim, TTK Yayınları, Ankara, 1987. Türk Ġstiklal Harbi; C. II., 6. Kısım, 1. Kitap, Genelkurmay BaĢkanlığı Harp Tarihi Dairesi, Resmi Yayınları, Seri No: 1, Ankara, 1968. Türk Ġstiklal Harbi’ne Katılan Tümen ve Daha Üst Kademelerdeki Komutanların Biyografileri, Genel Kurmay Basımevi, Ankara, 1989. UNAT, Faik ReĢit; Atatürk’ün Öğrenim Hayatı ve yetiĢtiği Devrin Milli Eğitim Sistemi, C. I., TTK Konferansları, Ankara, 1964. ÜNAL, Tahsin; “Harp Okulu Tarihi ve Mustafa Kemal”, Türk Kültürü Dergisi, S. 25, Kasım 1964. WALLACH, Jehuda; Bir Askeri Yardımın Anatomisi, (Çev: Fahri Çeliker), Genelkurmay Basımevi, Ankara, 1985. YALMAN, Ahmet Emin; “Büyük Millet Meclisi Reisi MüĢir Gazi Mustafa Kemal PaĢa Hazretlerinin Tarihçe-yi Hayatı”, Vakit Gazetesi, 10 Kanun-i Sani 1338. YALÇIN, Semih, Ali GÜLER; Atatürk Hayatı, DüĢünceleri ve Askeri KiĢiliği, Ankara, 2000. YAVUZ, Ünsal; Atatürk Ġmparatorluktan Milli Devlete, TTK Yayınları, Ankara, 1999 Türkçülerin Kavşıt Yeri http://www.Altayli.Net Sayfa No: 40