SAYFA 3 ARAYIŞ TOKTAMIg ATEŞ s/1, Enver Paşa Enver Paşa’nın kemikleri; ölümünden 74 yıl, mem­ leketi terk ettikten 82 yıl sonra vatan topraklarına ge­ tirildi ve “Hürriyet-i Ebediye Tepesi’nde", kader ar­ kadaşlarının yanına gömüldü. Huzur içinde yatsın... Enver Paşa büyük bir kumandan, cesur ve yürek­ li bir asker idi. Sarıkamış’ta 90 bin askerimizin dona­ rak ölmesine neden olması, “Büyük Kumandan” sı­ fatını gölgelese bile, tümüyle ortadan kaldırmaz. Napoleon Moskova seferinde, çoğu donarak ölen 400.000 asker yitirmişti. Kumandanlığına kimse laf ediyor mu? Balkan savaşlarında tel tel dökülen Osmanlı ordu­ sunu birkaç yıl içinde müthiş savaşçı bir ordu haline getiren hırs ve iradenin kaynağı, hiç kuşkusuz Enver Paşa’nın asker ve lider kişiliği idi. Mustafa Kemal’le olan çatışmanın kökeninde de aynı lider kişiliği ve bu kişilikten doğan egoizm ve tek olma arzusu yatar. Ne Enver Paşa’nın Mustafa Kemal gibi bir “alternatif li- der”e tahammülü vardı, ne de Mustafa Kemal'in En­ ver Paşa gibi bir “lider"e. Kimi yazarlarımız, Osmanlı Imparatorluğu’nun Al­ manya’nın safında 1. Dünya Savaşı’na girmesini En­ ver Paşa’nın “Alman hayranlığı ”na bağlar. Tarih kitap­ larımızda da çoğu kez böyle yazar. O günün dünya dengelerine bakmadan yapılan böyle bir yüzeysel değerlendirmeye kanıt olacak olgular da vardır, ö r ­ neğin Enver Paşa’nın “VVilhelmvari” bıyıkları, Yavuz ve Midilli zırhlılarının kimi kabine üyelerinin haberi ol­ maksızın Karadeniz’e çıkarak Rus limanlarını bom­ balaması gibi. Oysa o günlerin dünya dengeleri dü­ şünülürse, işin aslı bambaşkadır. 19. yüzyılın son çeyreğinde Almanya’nın ulusal bir­ liğini sağlayarak, büyük bir güç halinde Avrupa siya­ sal arenasında yer alması, tüm Avrupa dengelerini al­ tüst etmişti. Bir yandan Rusya’ya tehdit oluştururken, bir yandan da inşasına başladığı “açık deniz donan­ masıyla" Ingiltere’yi ve özellikle Ingiliz sömürgelerini tehdit etmeye başlamıştı. Ingiltere, tüm 19. yüzyıl boyunca OsmanlI’yı des­ teklemişti. “Hasta adam"ın ölüme terk edilmesi öne­ rilerine karşı çıkmış ve hastayı iyileştirmese bile, öl­ mesine izin vermemişti. Zira o dönemlerde Ingiltere için büyük tehdit Rusya’dan geliyordu. Ve Rusya’nın Akdeniz’e inmesinin önündeki en büyük engel, Os­ manlI Imparatorluğu’nun bütünlüğünü koruması idi. Akdeniz’e inen bir Rusya hem Mısır’ı, hem de Hin­ distan yolunu tehlikeye sokabilecekti. Alman Imparataorluğu’nun sahneye çıkması, In­ giltere’nin Doğu politikasını değiştirmesine neen ol­ du. Zira “93 Harbi’nde" OsmanlI’nın aldığı ağır yenil­ gi, Ingiltere’yi endişelendirdiği gibi, Kıbrıs adasına “geçici” bir süre için el koyarak, Doğu Akdeniz’deki çıkarlarını buradan denetleme olanağını bulmuştu. Zaten savaş sonrasında Kıbns’a tümüyle el koya­ caktır. Ingiltere’nin yavaş yavaş Rusya’ya yakınlaşması; Osmanlı Imparatorluğu’nu yeni bir arayış içine sok­ muştu. Ve o günün dünya dengeleri içinde Osmanlı için Almanya’dan başka seçenek yoktu. Zaten Os­ manlI Imparatorluğu’yla Almanya arasındaki yakın­ laşma, Enver Paşa’dan çok önce, Sultan 2. Abdülhamit zamanında başlamıştı. Neyse, bunları bir ya­ na bırakarak konumuza dönelim. Enver Paşa, ulusçuluk akımlarıyla derinden sarsı­ lan bir imparatorluğu ayakta tutmaya çalışan özveri­ li bir kadronun önde gelen liderlerinden biriydi. İyi ni­ yetli, yürekli, fakat biraz hayalci idi. Mustafa Kemal dünya dengelerini, hiç kuşkusuz Enver Paşa’dan daha iyi değerlendiren bir liderdi. Savaşın uzamasıyla Almanya’nın bir felakete sürük­ lendiğini görmüş ve bu gidişin OsmanlI'yı batıraca­ ğını anlamıştı. Onun önerisi, Almanya’yı kendi kade- riyle baş başa bırakarak az kayıpla tek taraflı bir an­ laşma imzalamak idi. Ama güç, Enver Paşa’daydı. Arap dünyasından umudunu kesen Enver Paşa; gözlerini, daha “mütareke” öncesinde, Türk dünya­ sına dikti. Buralardaki ayaklanmaların Rusya’yı zor duruma düşüreceği gibi, Hindistan'ı da kuzeyden tehdit etmeyi umut ediyordu. Ancak bunlar boş ha­ yallerdi. Zaman Mustafa Kemal’i haklı çıkardı. Çöken impa­ ratorluğun enkazı altında kalan Enver Paşa, teselliyi umutsuz bir kavgada aradı. Ve yiğit bir askere yakı­ şan biçimde, elinde kılıcıyla atının üstünde şehit ol­ du. Ona gerçekten bu yakışırdı. Eğer Sakarya Savaşı yitirilseydi ve Ankara düşsey­ di, acaba Enver Paşa Anadolu’ya geçerek işin lider­ liğini üstlenebilir miydi? Bilemeyiz. Fakat Mustafa Kemal’in Enver Paşa’dan tedirgin olduğu açıktır. Bun­ lar tarihin cilveleridir işte... Enver Paşa’nın cenaze töreninde ilginç görüntüler vardı. Bir grup “ülkücü", bu töreni “Turan ülkülerinin" dile getirilmesine vesile yaptılar. “ Yaşasın Turan ül­ kümüz" gibisinden sloganlar attılar. Aslında bu tören Turan ülküsünün sona ermesi, noktalanmasıydı. Bugün açıkça görülüyor ki; artık ne Pamir Dağları bizler için “vatan" olma özelliğini taşı­ yor, ne Vardar Ovası. Bizim vatanımız, Misak-ı Milli sınırları içindeki Anadolu ve Doğu Trakya. Ve Turan idealinin bu en önde gelen savaşçısının kemikleri de, ancak bu vatanın topraklarında huzur bulabiliyor, hu­ zuru bu topraklarda arıyor. Herkes bu vesile ile bir şeyler geveledi. Kimi tari­ himizle barışmaktan dem vurdu, kimi Enver Paşa'ya kin kustu. Boş işler bunlar. Bugün Enver Paşa; Tu­ ran değil, Türk bayrağının altında ve “ırktan” değil, “vatandaş olmaktan” doğan Türk kimliğinin egemen olduğu vatan topraklarında yatıyor ve sonsuza dek yatacak... Taha Toros Arşivi .