5-14 YoÛun BakŬm ƒnitesi 10 - Hastane İnfeksiyonları Dergisi

advertisement
Hastane ‹nfeksiyonlar› Dergisi 1998; 2: 5-14
tan
H as
e
f
İn
ek
si
yonları
Yo¤un Bak›m Ünitesinde ‹nfeksiyon
Sorunu: Dirençli Bakteriler ve
Antibiyotik Kullan›m›
Dr. Halit ÖZSÜT*
* ‹stanbul Üniversitesi, ‹stanbul T›p Fakültesi, Klinik
Mikrobiyoloji ve ‹nfeksiyon Hastal›klar› Anabilim Dal›,
‹stanbul.
o¤un bak›m üniteleri (YBÜ)’nde yatan hastalar; hastanedeki klinik tablosu en a¤›r seyirli,
en genç veya yafll›, invaziv yaflam deste¤ine en
çok gereksinimi olan, hastanedeki en kalabal›k
bölümde olan, en fazla antibiyotik uygulanan ve
hastanede en uzun kalmas› gereken hastalard›r.
YBÜ'de yatan hastalar yaflama yeniden kazand›r›lmaya çal›fl›l›rken, tan› ve tedavi için uygulanan
invaziv giriflimler nedeniyle pekçok komplikasyonla karfl› karfl›ya kal›r (1-4). YBÜ'lere en önemli yat›fl nedenlerinden biri de çeflitli a¤›r seyirli
infeksiyonlard›r. ‹nfeksiyonlar, ayr›ca yaflam›
tehdit eden sorunlar›ndan dolay›, YBÜ'de yatmakta olan hastalarda görülen en s›k komplikasyonlard›r (5). ‹lk grup infeksiyon primer, ikinci
grup ise YBÜ'de edinilmifl infeksiyonlar olarak
tan›mlan›r (Tablo 1). YBÜ'de infeksiyon risk faktörleri Tablo 2'de belirtilmifltir. Nozokomiyal infeksiyonlar›n yaklafl›k %25'i YBÜ'lerde geliflir.
YBÜ infeksiyonlar›nda tan› yaklafl›m› Tablo 3'de
özetlenmifltir. YBÜ'de en önemli mortalite nedeni nozokomiyal pnömonidir (6).
Y
YBÜ'DE D‹RENÇ SORUNU
Antibiyotik direnci son y›llarda ürkütücü bir
h›zla artmaktad›r. Bu durum en fazla, dirençli no-
zokomiyal patojenlerin hastadan hastaya geçebildi¤i YBÜ'lerde sorun oluflturmaktad›r. Antibiyotik direnci, beta-laktamaz ya da aminoglikozidleri de¤ifltirici enzim oluflturma, hedef bölgenin de¤iflikli¤e u¤ramas›, geçirgenlikte de¤ifliklikler, antibiyoti¤in aktif olarak d›flar› at›lmas› ve
plazmidler ile kromozomlar›n arac›l›k etti¤i direnç faktörleri gibi çeflitli mekanizmalarla ortaya
ç›kabilir (7-11). YBÜ'lerde antibiyotik direnç art›fl›na, genifl spektrumlu parenteral antibiyotiklerin (örne¤in; üçüncü kuflak sefalosporinler, antipseudomonal penisilinler, karbapenemler ya da
florokinolonlar) tek bafllar›na afl›r› kullan›lmas›
önemli katk›da bulunmufltur. Önceden antimikrobik tedavi uygulanm›fl olmas› ço¤ul dirençli
patojenlerin seçilmesine yol açabilir (12). Mekanik ventilasyon uygulanan ve k›sa süre önce antibiyotik kullan›lm›fl hastalarda geliflen nozokomiyal pnömoni, genellikle birden çok antibiyotiTablo 1. YBÜ ‹nfeksiyonlar›nda Tan›mlamalar
PR‹MER ‹NFEKS‹YONLAR
Hasta YBÜ’ye yat›r›ld›¤›nda mevcut olan veya yat›r›lmadan önce mevcut oldu¤u halde yat›r›ld›ktan
sonra belirtileri ortaya ç›kan infeksiyonlar.
YBÜ’DE ED‹N‹LM‹fi ‹NFEKS‹YONLAR
YBÜ’ye yat›r›ld›ktan en az 48 saat sonra oluflan ve
primer infeksiyondan farkl› anatomik bölgede
veya farkl› mikrobik flora ile oluflan herhangi bir
infeksiyon.
5
Yo¤un Bak›m Ünitesinde ‹nfeksiyon Sorunu:
Dirençli Bakteriler ve Antibiyotik Kullan›m›
Özsüt H.
Tablo 2. YBÜ’de ‹nfeksiyon Risk Faktörleri
• Konak faktörleri
‹V kateterler
H2 blokerleri ve/veya antasidler
Endotrakeal entübasyon
Nazogastrik sondalar
‹drar sondalar›
Major travma
‹mmünosüpresif tedavi
Altta yatan hastal›klar (APACHE skoru)
Total parenteral beslenme
• Etken patojenler
Kona¤›n endojen floras›
Hastane floras›
Adaptabilite
Aderans
Koloni korumas›
Toksin üretimi
Antibiyotik direnci
• Kolonizasyon ve kolonizasyon kaynaklar›
Primer endojen infeksiyonlar
Sekonder endojen infeksiyonlar
YBÜ’de hastane floras› ile kolonizasyon
• YBÜ tipi
• YBÜ’de kal›fl süresi
¤e dirençli gram negatif enterik çomaklara ba¤l›d›r (13-15). ‹ki ventilatörle iliflkili pnömoni (V‹P)
çal›flmas›nda, daha önce antibiyotik kullanm›fl
olan hastalar aras›ndaki V‹P vakalar›nda %48-65
aras›nda Pseudomonas aeruginosa, Serratia marcescens
ya da Acinetobacter spp. sorumlu bulunmufltur. Buna karfl›l›k daha önce antibiyotik kullanmayan
V‹P vakalar›n›n üçte birine yak›n bölümünden
Staphylococcus aureus (genellikle metisiline duyarl›) sorumludur. Antibiyotiklere karfl› direnç prevalans›ndaki art›fl, kritik hastalarda ampirik antibiyotik tedavisi seçiminde çok önemli bir sorundur (16,17).
YBÜ'DE D‹RENÇ NEDEN‹YLE SORUN YARATAN BAKTER‹LER
Klebsiella spp.: Klebsiella spp. nozokomiyal
pnömonilerden %6-8 aras›nda sorumlu olan
gram negatif çomaklard›r. Klebsiella türlerinin sef6
tazidime karfl› direnç h›z› çarp›c› flekilde artm›flt›r (15). Genifllemifl spektrumlu beta-laktamaz
oluflturan K. pneumoniae'ye ba¤l› çeflitli salg›nlar
seftazidim monoterapisinin yo¤un uygulanmas›yla ba¤›nt›l› bulunmufltur. Seftazidim kullan›m›
b›rak›ld›¤›nda salg›nlar sona ermifl, s›n›rland›r›ld›¤›nda da azalm›flt›r. A¤›r nozokomiyal infeksiyonlarda seftazidim kullan›m›n›n azalt›l›p piperasilin-tazobaktam kullan›m›na a¤›rl›k verilmesi
ile bu e¤ilim tersine dönmüfltür. Seftazidime dirençli bu K. pneumoniae sufllar›na karfl› optimal tedavi yeterince tan›mlanmam›flt›r. Genifllemifl
spektrumlu di¤er sefalosporinler in vitro duyarl›l›k saptanmas›na karfl›n in vivo olarak etkili olmayabilir, tedavide bu ajanlar› kullan›rken çok
dikkatli olmak gerekir. Karbapenemler sufllar›n
ço¤una karfl› etkinliklerini sürdürmektedir.
Enterobacter spp.: Enterobacter spp. son y›llarda, büyük ölçüde antibiyotik kullan›m›n›n
(özellikle üçüncü kuflak sefalosporinler) seçtirici
bask›s›na ba¤l› olarak, önemli bir nozokomiyal
patojen olarak ortaya ç›km›flt›r. Enterobacter spp.
nozokomiyal pnömonilerin %7-12'sinden sorumludur. Beta-laktamlara direnç (kromozomlar›n
arac›l›¤›yla, indüklenebilir beta-laktamazlara
ba¤l›) son on y›lda çarp›c› ölçüde artm›flt›r. Günümüzde Enterobacter spp. üçüncü kuflak sefalosporinlere %20-40 aras›nda dirençlidir. Enterobacter
türlerine ba¤l› pnömoni tedavisinde direnç potansiyeli nedeniyle tek bafl›na sefalosporin kullan›m›ndan in vitro duyarl›l›k testlerine bak›lmaks›z›n kaç›n›lmal›d›r. Genifllemifl spektrumlu
yeni bir sefalosporin olan sefepim ço¤ul dirençli
Enterobacter türlerine karfl› etkinse de ve klinik
sonuçlar iyi olsa da direnç geliflimindeki rolü çok
iyi bilinmemektedir. Florokinolonlar genellikle
tek bafllar›na bile çok etkilidir. Beta-laktamaz
oluflturmayan sufllar için anti-pseudomonal penisilinler ya da karbapenemler yeterlidir.
Pseudomonas aeruginosa : P. aeruginosa hastane nozokomiyal pnömonilerin %16-31'inden
sorumludur. Klinik baflar›s›zl›k h›zlar›, bakteriyel
persistans ve nüks h›zlar› tedaviden ba¤›ms›z
olarak yüksektir. P. aeruginosa'ya karfl› direnç h›zla ve birden fazla mekanizmayla geliflir ve özgül
enzimlerin oluflturulmas› (örne¤in; beta-laktamazlar, aminoglikozidleri de¤ifltirici enzimler),
hücre duvar› geçirgenli¤inde de¤ifliklikler ve aktif d›flar› atma sistemleri bunlara dahildir. P. aeruginosa'da beta-laktamlara karfl› direnç artan bir
sorun oluflmufltur. Dünyan›n her yerinde P. aeru-
Hastane ‹nfeksiyonlar› Dergisi 1998; 2: 1
Yo¤un Bak›m Ünitesinde ‹nfeksiyon Sorunu:
Dirençli Bakteriler ve Antibiyotik Kullan›m›
Özsüt H.
Tablo 3. YBÜ ‹nfeksiyonlar›nda Tan› Yaklafl›m›
1. YBÜ’ye al›nmadan önceki hastal›k durumunu veya cerrahi giriflimleri afla¤›dakileri dikkate alarak
gözden geçirin.
• Rezidüel doku hasar› veya nekroz,
• Hematom,
• Anastomoz kaça¤›,
• Farkedilmeyen iyatrojen veya de¤il, hasar,
(Kontrastl› incelemeler, USG, BT ve/veya MR ile komplikasyonlar›n varl›¤›n› gösterin).
2. Mevcut olan invaziv monitorizasyon ve yaflam destek cihazlar›n› gözden geçirin.
• ‹V kateter,
• Arteriyel kateter,
• Endotrakeal veya nazogastrik tüpler,
• ‹drar sondalar›,
• Cerrahi drenler,
(Uygun olanlar› ç›kart›n ve kültürünü yap›n).
3. Sistemik inflamatuvar yan›t sendromu devam ediyor ve tan›sal giriflimlerden sonuç al›nam›yorsa, tüm
antibiyoterapiyi 24-48 saat süreyle kesip hemokültür ve flüpheli odaktan yeniden kültür al›n.
ginosa'da indüklenebilir kromozomal beta-laktamazlar söz konusudur ve sefalosporinlere karfl›
direnç kazand›rabilir. Bu sufllar genifllemifl
spektrumlu penisilinlere ya da karbapenemlere
duyarl› kalabilir. P. aeruginosa taraf›ndan oluflturulan Tip I beta-laktamazlar, beta-laktamaz inhibitörlerinden etkilenmez ve karbapenemleri etkilemezler. Plazmid taraf›ndan kodlanan beta-laktamazlar ortaya ç›kabilir, fakat gram negatif enterik çomaklara göre daha seyrek görülür. P. aeruginosa'da en s›k karfl›lafl›lan beta-laktamazlar, gram
negatif enterik çomaklarda a¤›rl›kl› olarak görülen TEM ve SHV'den farkl› olarak, PSE-1 ve PSE4'tür. Do¤al direnç, geçirgenli¤in olmamas› ve d›flar› atman›n kombinasyonudur ve birçok antibiyotik s›n›f›na karfl› (beta-laktamlar ve florokinolonlar dahil) direnç kazand›r›r. Karbapenemlere
karfl› direnç genellikle d›fl membran porin geçirgenli¤inin de¤iflikli¤i sonucudur, fakat karbapenemlere karfl› direnç kazand›ran plazmid taraf›ndan kodlanm›fl metallokarbapenemazlar da ortaya ç›kabilir. P. aeruginosa'n›n beta-laktamlara
karfl› direncinin ortaya ç›kmas›, M‹K'in antibiyotik konsantrasyonuna oran› ile ba¤lant›l›d›r. Antibiyoti¤in subinhibitör konsantrasyonlar› dirençli
sufllar›n ortaya ç›kmas›na olanak verebilir. Bu
durumda kullan›lan seftazidim dozunun yüksel-
Hastane ‹nfeksiyonlar› Dergisi 1998; 2: 1
tilerek P. aeruginosa infeksiyonlar›n›n tedavisine
amikasin eklenmesiyle ortadan kald›r›labilir. Bu
nedenle P. aeruginosa infeksiyonlar›nda klinik baflar›s›zl›k, geç nüks ve dirençli bakterilerin seçilme potansiyelini azaltmak için bir anti-pseudomonal, beta-laktam ile aminoglikozid içeren
kombine tedavi yap›lmal›d›r. Monoterapi ile vakalarda %30-50 ya da daha fazla direnç geliflir.
Stenotrophomonas maltophilia : Stenotrophomonas maltophilia nozokomiyal infeksiyonlarda oldukça seyrek rol alan bir bakteridir. S. maltophilia
nozokomiyal pnömoniye neden olabilir. S. maltophilia yinelenen antibiyotik tedavileri (özellikle
karbapenem) gören hastalarda solunum yolunda
kolonize olabilir. S. maltophilia hastane lavabolar›,
nebulizatörler, respirometreler ve çevresel kaynaklardan izole edilebilir. S. maltophilia ile infekte cerrahi yaralar› olan hastalar YBÜ'deki salg›nlarda rezervuar olarak rol oynayabilir. Kolonizasyon ya da infeksiyon aç›s›ndan di¤er yatk›nlaflt›r›c› faktörler YBÜ'de yat›fl, trakeostomi, invaziv
cihazlar›n yerlefltirilmifl olmas› ve efllik eden di¤er a¤›r seyirli hastal›klard›r. S. maltophilia birçok
beta-laktam antibiyoti¤e karfl› do¤al olarak dirençlidir. Karbapenemlerin etkinli¤inin zay›f olaca¤› tahmin edilebilir. Beta-laktamlar genellikle
etkisizdir (sufllar›n %20'den az› duyarl›d›r). Tikar7
Yo¤un Bak›m Ünitesinde ‹nfeksiyon Sorunu:
Dirençli Bakteriler ve Antibiyotik Kullan›m›
Özsüt H.
Tablo 4. YBÜ’de Direnç Nedeniyle Sorun Yaratan Bakteriler
Direnç Art›fl› Sorunu
Klebsiella spp.
Sefalosporinler, Aztreonam
Enterobacter spp.
Sefalosporinler, Aztreonam
Pseudomonas aeruginosa
Beta-laktamlar, Kinolonlar
Stenotrophomonas maltophilia
Beta-laktamlar, Aminoglikozidler
Acinetobacter spp.
Sefalosporinler
Burkholderia cepacia
Beta-laktamlar
MRSA
Tüm beta-laktamlar, Kinolonlar, Vankomisin (!?)
MRSE
Tüm beta-laktamlar, Glikopeptidler
Enterococcus faecalis
Ampisilin
Enterococcus faecium
Vankomisin
silin-klavulanik asit en etkin beta-laktamd›r ve S.
maltophilia sufllar› tikarsilin-klavulanik aside
%50'ye varan oranda duyarl›d›r. Piperasilin-tazobaktam›n etkinli¤i tek bafl›na piperasilinden daha iyi de¤ildir. Florokinolonlar orta düzeyde etkilidir (duyarl›l›k %15-40 aras›nda). Aminoglikozidlerin etkinli¤i zay›ft›r. En etkin antibiyotikler
kotrimoksazol ve minosiklindir (in vitro duyarl›l›k s›ras› ile %69-97 aras›nda), fakat bu ajanlar
bakteriyostatik etkilidir. Ülkemizde minosiklin
piyasada olmad›¤›ndan tedavide ilk seçilecek
ajan kotrimoksazoldür. Kotrimoksazolün bakterinin duyarl› oldu¤u di¤er antibiyotiklerle, (örne¤in; tikarsilin-klavulanik asit ya da rifampisin)
kombinasyonu sinerjik etki sa¤layabilir ve a¤›r
ya da kronik S. maltophilia infeksiyonlar›nda önerilmektedir.
Acinetobacter spp.: Acinetobacter spp., örne¤in Acinetobacter baumannii, Acinetobacter lwoffii nozokomiyal bakteriyemi ya da pnömoniye yol açabilir. Acinetobacter spp. YBÜ'lerde mekanik ventilasyon uygulanan hastalardaki pnömonilerin %415'inden sorumludur. Bakteriyemi ya da pnömonilerde mortalite %40'›n üzerindedir. Dirençli
Acinetobacter spp. (özellikle A. baumannii) seçtirici
bask›ya ba¤l› olarak YBÜ'lerdeki düflkün hastalarda f›rsatç› etken olarak ortaya ç›kar. Acinetobacter türlerinin edinilmesindeki risk faktörleri aras›nda trakeostomi ya da endotrakeal entübasyon, YBÜ'de yat›fl, uzun süreli mekanik ventilasyon deste¤i, invaziv aletlerin yerlefltirilmifl olmas› ve k›sa süre önce antibiyotik kullan›m›d›r. YBÜ
hastalar›n›n gastrointestinal sistemi ço¤ul di-
8
rençli A. baumannii bak›m›ndan önemli bir epidemiyolojik rezervuar olabilir. Sufllar›n ço¤unun sefalosporinlere, beta-laktamaz inhibitörü ile kombine edilmemifl penisilinlere ve aminoglikozidlere karfl› do¤al olarak dirençli olmalar› nedeniyle Acinetobacter spp. infeksiyonlar›n›n tedavisi
güçtür. Direnç, beta-laktamaz oluflturulmas›
(plazmidler ya da kromozomlar arac›l›¤›yla), penisilin ba¤layan proteinlerde de¤ifliklikler ve
hücre duvar› geçirgenli¤inin azalmas› gibi çeflitli
mekanizmalarla geliflebilir. Acinetobacter sufllar›n›n %98'e varan oranlarda sefalosporinaz oluflturdu¤u saptanm›flt›r. Üçüncü kuflak sefalosporinlerin Acinetobacter türlerine karfl› etkinliklerinin
azalmas› bu ajanlar›n kullan›m s›kl›¤›na kofluttur.
Acinetobacter türlerinin oluflturdu¤u Grup I betalaktamazlar (sefalosporinazlar), beta-laktamaz
inhibitörleri (klavulanik asit ya da sulbaktam) taraf›ndan zay›f olarak inhibe edilir. Karbapenemler en etkin antimikrobiklerdir, fakat seçtirici
bask›s›na ba¤l› olarak karbapenemlere karfl› direnç geliflebilir. Sefalosporine karfl› dirençli K.
pneumoniae'ye karfl› tek bafl›na karbapenem tedavisi uyguland›ktan sonra karbapenemlere karfl›
dirençli A. baumannii sufllar› ortaya ç›km›flt›r. A.
baumannii sufllar›n›n ço¤u ampisiline karfl› dirençlidir, fakat sulbaktama duyarl› olabilir (karbapenemlere karfl› dirençli türler dahil). Acinetobacter
türlerinin aminoglikozidlere direnci, bunlar›n
kullan›m›ndaki art›flla ba¤›nt›l› olarak artm›flt›r.
Aminoglikozidlerin etkinli¤i de¤iflkendir (%30-70
duyarl›l›k). Aminoglikozidleri de¤ifltirici üç enzim s›n›f› bu antibiyotik s›n›f›na karfl› direnç geliflmesine arac›l›k edebilir, di¤er direnç mekaHastane ‹nfeksiyonlar› Dergisi 1998; 2: 1
Yo¤un Bak›m Ünitesinde ‹nfeksiyon Sorunu:
Dirençli Bakteriler ve Antibiyotik Kullan›m›
nizmalar› geçirgenlik azalmas› ya da ba¤lanma
bölgelerinde de¤iflikliktir. Florokinolonlar›n Acinetobacter türlerine karfl› etkinli¤i de¤iflkendir
(%30-97 aras›nda direnç oranlar› bildirilmifltir).
Burkholderia cepacia : Burkholderia cepacia
sa¤l›kl› bireylerde hastal›k oluflturmaz, fakat özgül risk faktörleri, örne¤in; mekanik ventilasyon,
çok say›da antimikrobik tedavisi (özellikle karbapenem kullan›m› gibi) olan hastalarda seyrek
olarak nozokomiyal pnömoniye yol açar. YBÜ’de
sporadik salg›nlar ya da B. cepacia ile kolonizasyon görülmüfltür. B. cepacia do¤al olarak antibiyotiklerin ço¤una dirençlidir. Neredeyse tüm sufllar penisilin, ampisilin, birinci ve ikinci kuflak sefalosporinler, karbapenemler ve aminoglikozidlere dirençlidir. Anti-pseudomonal penisilinlerin etkinlikleri de¤iflkendir. En etkin ajanlar kotrimoksazol, seftazidim, minosiklin ve florokinolonlard›r. Tedavi seçimi antibiyogram sonuçlar›na göre yap›lmal›d›r.
Staphylococcus aureus : Nozokomiyal pnömonilerin %15-25'inden Staphylococcus aureus sufllar› sorumludur. Gram negatif çomaklarla eflzamanl› infeksiyonlar oluflturabilirler. S. aureus'un
metisilin direncine (MRSA) PBP'lerdeki de¤ifliklikler yol açar ve tüm beta-laktam antibiyotiklere karfl› direnç kazand›r›r. MRSA temel olarak nozokomiyal bir patojendir. Nozokomiyal ortamlarda S. aureus sufllar›n›n %15-60'› metisiline dirençlidir. S. aureus ile kolonizasyona (burun ya da
solunum yolu tafl›y›c›l›¤›) ya da infeksiyona yol
açan risk faktörleri k›sa süre önce geçirilen nöroflirürjikal operasyon, kafa travmas›, kortikosteroid kullan›m›, yan›klar, kronik böbrek yetmezli¤i,
diabetes mellitus, YBÜ'de uzun süreli yat›fl, intravasküler kateterler, mekanik ventilasyon ve
trakeostomidir. MRSA ile infeksiyona yatk›nlaflt›r›c› faktörler önceden beta-laktam antibiyotiklerinin kullan›m›, burun tafl›y›c›l›¤› ya da t›p personelinden bulaflmad›r. YBÜ'ye kabul edilen 488
hastay› kapsayan ileriye dönük bir çal›flma, S.
aureus burun tafl›y›c›l›¤›n›n S.aureus bakteriyemisi
için risk oluflturdu¤unu göstermifltir. MRSA infeksiyonlar›nda ilk seçilecek ajan vankomisin veya
teikoplanindir, çünkü; bu sufllar tüm beta-laktamlara dirençlidir. 1997 y›l›nda Japonya ve
ABD'den MRSA sufllar›nda, az say›da da olsa,
vankomisine duyarl›l›k azalmas› ve M‹K de¤erlerinde belirgin yükselme bildirilmifltir.
Enterococcus spp.: Enterokoklar (örne¤in;
Enterococcus faecalis, Enterococcus faecium) hastanede
Hastane ‹nfeksiyonlar› Dergisi 1998; 2: 1
Özsüt H.
yatan eriflkin hastalarda en s›k bakteriyemi nedenleri aras›nda üçüncü s›rada olup, hastanede
üriner sistem, pelvik, intraabdominal ve yara infeksiyonlar›n›n›n s›k görülen nedenlerindendir.
Enterokoklar pnömoniye seyrek olarak yol açar.
Bu bakteride antibiyotik direncinin çarp›c› ve ürkütücü flekilde yay›lmas› ö¤retici olmal›d›r. Enterokoklar sefalosporinlere karfl› do¤al olarak dirençlidir ve aminoglikozidlere düflük düzeyde
direnç gösterir. Aminoglikozidlere karfl› edinilmifl yüksek düzeyde direnç ilk olarak 1970'lerde
bildirilmifltir. 1980 ortalar›nda ampisiline karfl›
direnç saptanm›fl, beta-laktamazlar ve penisilin
ba¤layan proteinlerde de¤ifliklikler oldu¤u gösterilmifltir. Beta-laktamaz oluflturan sufllar genellikle aminopenisilin beta-laktamaz inhibitörü
kombinasyonlar›na duyarl›d›r. Vankomisine yüksek derecede dirençli enterokoklar (VRE) ilk olarak 1986'da saptanm›fl, o zamandan beri de giderek yay›lmaktad›r. VRE edinilmesindeki risk
faktörleri altta yatan a¤›r hastal›k ya da düflkünlük, YBÜ'de yat›fl, uzun süren tedavi ve önceden
sefalosporin, vankomisin ya da birden çok antibiyotik kullan›lmas›d›r. Vankomisinin serbestçe
kullan›lmas› VRE yay›l›m›n› çarp›c› ölçüde artt›rm›flt›r. 1993'e gelindi¤inde ABD'de YBÜ'deki
hastalardan elde edilen enterokok sufllar›n›n
%14'ü VRE'ydi. Son befl y›l içinde aminoglikozidlere, vankomisine ve ampisiline karfl› ço¤ul direnç gösteren enterokok sufllar› bildirilmifltir. Bu
sufllar›n yol açt›¤› infeksiyonlar için flu anda hiçbir tedavi seçene¤i yoktur. Vankomisine karfl› direnç genlerini tafl›yan plazmidler kuramsal olarak di¤er gram pozitif koklara da geçebilece¤inden, bu direnç e¤ilimi kayg› vericidir.
YBÜ'DE ANT‹B‹YOT‹K KULLANIMI
YBÜ'de yatmakta olan hastalarda antibiyotik
kullan›m›, di¤er servislerde yatan hastalardaki
tedavi yaklafl›mlar›ndan farkl›l›k gösterir; antibiyoterapiye daha çabuk bafllan›lmal›d›r, etken
patojenin ilk tedaviyle kuflat›lmas› yaflamsal
önem tafl›r, belirli bakteriler için monoterapi yeterli olmayabilir, antibiyotik farmakokinetiklerin
bozulma olas›l›klar›, ilaç etkileflimleri ve toksisitelerinin ortaya ç›kma olas›l›¤› daha fazlad›r
(Tablo 5) (6).
YBÜ'lerde antimikrobik tedaviyi bafllat›rken,
çabukluk önemli bir ilke olmal›d›r. ‹nfeksiyonun
yaflam› tehdit eden bir klinik tabloya yol açt›¤›n›
gösteren bulgular varsa, bu durumda etken bakterinin tan›mlanmas› için çok h›zl› bir çal›flma ya-
9
Yo¤un Bak›m Ünitesinde ‹nfeksiyon Sorunu:
Dirençli Bakteriler ve Antibiyotik Kullan›m›
Özsüt H.
Tablo 5. YBÜ ‹nfeksiyonlar›nda Antibiyoterapi Özellikleri
• YBÜ’de yatmakta olan bir hastada baflka infeksiyon bulgusu olmadan ateflin varl›¤› otomatik
olarak antimikrobik tedavi bafllanmas›n› gerektirmez.
• Uygun tedavi için afla¤›dakilerin varl›¤›n› göstermek önemlidir.
• Tedavi edilmesi gereken bir infeksiyonun varl›¤›
• ‹nfeksiyon bölgesi
• Etken patojenler
• Tedavinin risk/fayda oran›
(Örne¤in; istenmeyen etkiler, maliyetler ve bakteri seleksiyonu)
• ‹nfeksiyonlar›n ço¤unda etken ço¤ul dirençli bakterilerdir.
• Direnç paterni lokal farkl›l›klar gösterir.
• Antibiyoterapi baflland›¤›nda mutlaka hasta kay›tlar›na neden yaz›lmal›d›r (“Pnömoni tedavisi için”,
“Penetran bat›n travmas› profilaksisi için” gibi).
• Mümkünse ve özellikle etken bakteri (ler) biliniyorsa en dar spektrumlu antibiyotikler kullan›lmal›d›r.
• Antibiyoterapinin devam›n›n gereklili¤i günlük olarak yeniden de¤erlendirilmeli ve etken bakteri
duyarl›l›¤› elde edilebilirse en etkili, en dar spektrumlu ajanlar seçilmeli/de¤ifltirilmelidir.
• Etkinli¤i monitorizasyonu ile, ço¤ul dirençli bakteri, Candida ve C. difficile süperinfeksiyonu s›kl›¤›n›
izlemek gerekir.
• Gerekirse antibiyoterapi daha uygun ajanlarla de¤ifltirilmelidir.
• ‹lk tedavi rejimi ile etken patojenin tedavi ediliyor olmas› daha önemlidir.
• Baz› bakteriler için tek antibiyotik yeterli de¤ildir.
(örne¤in; P. aeruginosa)
• Antibiyotik farmakokinetikleri bozulabilir.
• ‹laç etkileflimleri ve toksisiteleri daha s›k ortaya ç›kabilir.
• YBÜ infeksiyonlar›nda antibiyotik suistimali söz konusudur. Bunlar;
• Klinik mikrobiyolojik incelemeler yap›lmadan ampirik antibiyotik kullan›m›
• Gereksiz kombine tedavi
• ‹nfeksiyon hastal›klar› konsültasyonu istenmemesi
• Gereksiz uzun süreli tedavi
• Polifarmasi nedeniyle antibiyotiklerin istenmeyen etkilerinin gözden kaçmas›
p›lmal›d›r. H›zl› bir flekilde, etken patojen ve
olas› antibiyotik duyarl›l›¤› ö¤renilebiliniyorsa,
spesifik antibiyotiklere baflvurulmal› veya ampirik tedavi uygulanmal›d›r. Menenjit, sepsis, a¤›r
pnömoni ve sekonder peritonitte çok acilen tedaviye bafllan›lmas› gereklidir. YBÜ hekimlerinin
bir antibiyotik yazman›n, antibiyoti¤i uygulamakla ayn› fley olmad›¤›n› bilmesi gerekir. Bu
görüfl çok aç›k olmas›na karfl›n, antibiyotik siparifli verilmedi¤inden veya eczane, ulafl›m vb. nedenler yüzünden antibiyotik uygulamas›nda h›zl› davran›lmam›fl olabilece¤inden, bütün antibiyotikler her zaman hastaya çabuk bir flekilde uy10
gulanamamaktad›r. Sonuç olarak, YBÜ hekimi ön
de¤erlendirmeyi çabuk tamamlamal› ve antibiyotik tedavisi gerekiyorsa, hastan›n antibiyotik(ler)i vakit geçirmeden kullanmas›n› sa¤lamal›d›r.
Bir hastada yo¤un bak›m gerektiren veya yo¤un bak›m ünitesinde geliflen yaflam› tehdit
eden bir infeksiyon oldu¤unda, etken ve antibiyotik duyarl›l›¤› bilinmiyorsa, seçilen antimikrobik tedavinin tüm olas› patojenleri kapsamas›
gerekir. YBÜ'lerde, antimikrobik tedavi bafllat›labilsin ve spesifik olabilsin diye, etken bakteri-
Hastane ‹nfeksiyonlar› Dergisi 1998; 2: 1
Yo¤un Bak›m Ünitesinde ‹nfeksiyon Sorunu:
Dirençli Bakteriler ve Antibiyotik Kullan›m›
yi çok çabuk saptamak her zaman arzu edilen bir
durumdur. Buna karfl›l›k, günlük hekimlik prati¤inde, etken bakteri ve duyarl›l›¤› bafllang›çta
genellikle bilinmez. Gram yöntemi ile boyama,
ön kültür raporu (daha önce verilmifl bulunan örnekten) olas› etkeni gösterse bile, her zaman
belirsizlik vard›r, saptanan patojen hastan›n durumuyla ilgili olmayabilir (örne¤in; yaflam› tehdit
eden infeksiyonla ba¤lant›s› olmamas› düflünülemez mi?), saptanan patojen tek etken mi? (örne¤in; asit s›v›s›nda gram negatif çomaklar görülmüflse, anaerop koklar veya Enterococcus faecalis
de ayn› zamanda var olamaz m›?) ve patojenin
duyarl›l›¤› güvenilir olarak tahmin edilebilir mi?
Yaflam› tehdit eden durumlarda, ço¤u klinisyen, kendini göstermesi oldukça olas› olan bakterilerin ve duyarl›l›k paternlerinin tümünü kuflatmay› tercih edecektir. Her düflünülen etken,
ampirik olarak tedavi edilemeyebilir. Baz› patojenler hemen hemen hiç belirgin klinik sendromlara yol açmaz (örne¤in; E. faecalis hemen hemen hiç pnömoni ya da menenjite neden olmaz). Ayr›ca ço¤u yayg›n bakteri için, evrensel
olarak ve her zaman aktif tek bir ajan söz konusu
de¤ildir, örne¤in; vankomisine dirençli E. faecalis,
metisiline dirençli Staphylococcus aureus (MRSA),
amikasine dirençli Pseudomonas aeruginosa; ancak,
akla gelen tüm olas›l›klar› kapsamas› için fazla
say›da ajan› eklemek, özellikle ay›r›c› tan›ya çok
say›da bakteri dahil edilmiflse, mant›kl› ve pratik
bir yol de¤ildir. Genifl spektrumlu bir antibiyoterapi ile fazla ve gereksiz bir kuflatma aras›nda
çok hassas bir çizgi vard›r. Eklenen her bir ajanla, ilaç toksisitesi, istenmeyen ilaç etkileflimleri,
süperinfeksiyon riski artar ve maliyet afl›r› yükselir. Bir hasta için en faydal› uygulamay› belirleyen en önemli faktör deneyim ve yerinde karar
vermedir.
A¤›r seyirli infeksiyonu olan kiflilerde ampirik
antimikrobik rejim seçimi, ay›r›c› tan›n›n genellikle di¤er hasta popülasyonlar›nda oldu¤undan
çok daha yo¤un olmas› gerçe¤iyle daha da zorlafl›r. YBÜ'de bulundu¤u s›rada infeksiyon geliflmifl
bir hastada ay›r›c› tan› içlerinden bir k›sm›n›n
hastane ortam›nda selektif bask›lardan dolay›
çok seyrek bulunan duyarl›l›k paternleri tafl›yan
gram pozitif koklar, gram negatif çomaklar ve
mantar türlerini içerebilir. Hekimin ay›r›c› tan›n›n ne derece yayg›n oldu¤unu bilmesi ve etken
saptanana kadar, olas› tüm bakterilere karfl› tedaviye bafllamas› gerekir. Bu genellikle iki veya
Hastane ‹nfeksiyonlar› Dergisi 1998; 2: 1
Özsüt H.
üç antibiyoti¤in kullan›m›n› içerebilir. Ampirik
seçim, belirli bir hastanede kendini gösteren
duyarl›l›k paterni hakk›nda bilgi sahibi olmay›
gerektirir. Örne¤in; gentamisin, gentamisine dirençli patojenlerin s›k olmad›¤› hastanelerde
gram negatif çomak infeksiyonlar›n›n ampirik tedavisi için, akla yatan ucuz bir çözüm olabilir.
Buna karfl›n, amikasin, oldukça önemli bir miktarda Serratia, Klebsiella veya Enterobacter türlerinin
gentamisine dirençli oldu¤u hastanelerde, daha
iyi bir alternatiftir. Benzer flekilde MRSA'n›n yayg›n oldu¤u hastanelerde antistafilokoksik ajan
olarak glikopeptid seçilmelidir.
Bir hastada yaflam› tehdit eden bir bakteriyel
infeksiyon oldu¤unda, birçok uzman, belirli patojenlerin kombine rejimlerle optimal olarak tedavi edilebilece¤ine inanmaktad›r. Bu nedenle,
ampirik ya da spesifik rejimlerini planlarken, hekimlerin, tek bir patojene karfl› birkaç ajan seçmeleri gerekebilir. ‹mipenem, meropenem, tikarsilin-klavulanik asit, sefoperazon-sulbaktam,
siprofloksasin, ofloksasin ve seftazidim gibi güçlü ajanlar›n bulunmas›yla tek bir bakteriye karfl›
yap›lan kombine tedavi daha fazla tart›fl›lan bir
konu haline gelmifltir. Optimal bir tedavi için,
kombine rejimler gram negatif enterik çomaklar›, P. aeruginosa'y›, Staphylococcus aureus ve enterokoklar› kapsamal›d›r. Baz› durumlarda, kombine
tedavi gereklili¤i kan›tlanm›flt›r, daha önce belirtildi¤i gibi P. aeruginosa infeksiyonlar›nda, sinerjistik bir aminoglikozid ve anti-pseudomonal aktiviteli bir beta-laktamla kombine edildi¤inde,
monoterapiden daha iyi bir yan›t al›nmaktad›r.
Bu nedenle, P. aeruginosa'dan flüphelenilen ve
yaflam› tehdit eden herhangi bir durum karfl›s›nda, hastan›n nötropenik olup olmad›¤›na bak›lmaks›z›n, mutlaka kombine tedavi kullan›lmal›d›r. Gram negatif enterik çomaklara ba¤l› flüpheli veya kan›tlanm›fl infeksiyonda, hastan›n klinik
durumuna göre monoterapi yap›labilir.
Antimikrobik ajanlar› durumu a¤›r olan hastalara uygularken, klinisyenin, ilaç farmakokineti¤inin oldukça bozulabilece¤ini, dozlarda de¤ifliklikler gerekti¤ini bilmesi gerekir. Hastalarda
genellikle böbrek yetmezli¤i, karaci¤er yetmezli¤i, de¤iflmifl da¤›l›m hacimleri ve hipoalbuminemiden bir veya birkaç› söz konusudur. Karaci¤er metabolizmas›n› etkileyen, karaci¤er veya
böbrek toksisitesi yapabilen baflka ilaçlar kullan›l›yor olabilir. Bu nedenle, ilaç dozlar›n›n dikkatli ayarlanmas› gerekir. Örne¤in; 10 L s›v› resüsitasyonu sonucu hastada da¤›l›m hacmi artm›fl11
Özsüt H.
sa, yüklenen doz daha da art›r›labilir. Hastada
hipotansiyondan dolay› akut tubuler nekroz geliflirse, daha sonraki doz aral›klar›n›n ayarlanmas› gerekir.
Antimikrobik ajanlar birçok istenmeyen etki
ve toksisitenin kayna¤› olabilmektedir. Bu istenmeyen etki ve toksisiteler, hastan›n almakta oldu¤u di¤er ilaçlardan kaynaklananlar›n üzerine
eklenmifl olabilir veya bunlarla birlikte görülebilir. Antimikrobik ajan seçimi spesifik bir hastada
toksisite geliflebilece¤i; ancak, hastan›n bu toksisiteyi ne derece tolere edebilece¤i olas›l›¤›na
göre belirlenir. Örne¤in; beta-laktamlar›n, aminoglikozidlerden genellikle daha az ciddi toksisiteleri vard›r, bu nedenle hastada hipotansiyondan dolay› a¤›r böbrek yetmezli¤i, üriner
obstrüksiyon, daha önce nefrotoksik ajanlara
maruz kalma veya diabetes mellitus varsa, gram
negatif çomak infeksiyonu tedavisinde tercih
edilirler.
Antimikrobik tedavi rejimlerine karar verirken, klinisyen, konak floras›ndaki de¤iflikliklerin
sonucu olumsuz etkileyece¤ini bilmelidir. Klinik
kötüye gidifli ve ölümü önlemek için kombine
rejimlerin gerekli olabilece¤i do¤ru olsa da
mümkün oldu¤u kadar k›sa sürede verilen antibiyotik say›s›n› azaltma, potansiyel toksisite say›s›nda, potansiyel zararl› ilaç etkilefliminde ve
konak floras›ndaki de¤iflimlerde de azalma sa¤layacakt›r. Antibiyotik bask›s›, mantar ve antibiyotiklere dirençli bakteri kolonizasyonuna yol
açarak Candida, Aspergillus, dirençli Pseudomonas
spp., enterokoklar, ço¤ul dirençli gram negatif
çomaklar ya da Clostridium difficile'den dolay› yaflam› tehdit eden süperinfeksiyonlara zemin haz›rlar.
Özellikle kritik durumda olan hastalarda, antibiyotik düzeylerinin izlenmesinin büyük önemi
vard›r. Terapötik düzeylere ulaflamaman›n yaflam› tehdit eden sonuçlar› olabilir; bu yüzden düzeylerin düzenli ölçümleri baflar›l› tedavi olas›l›¤›n› en yükse¤e ç›karmak için önemlidir. Ek olarak, toksisiteden kaç›nmay› amaçlayan bir izlemin, farmakokinetik parametrelerin tahmininin
güç oldu¤u bir hasta popülasyonunda özel bir
yeri vard›r. Bu özellikle, hemofiltrasyon veya diyaliz gibi ifllemlerden geçen ve böbrek-karaci¤er
fonksiyonlar› de¤ifliklik gösteren hastalar için
düflünülmelidir.
Özellikle beta-laktam ve florokinolonlar gibi
genifl spektrumlu ajanlar olmak üzere, kritik du-
12
Yo¤un Bak›m Ünitesinde ‹nfeksiyon Sorunu:
Dirençli Bakteriler ve Antibiyotik Kullan›m›
rumdaki hastalar›n tedavisi için birçok yeni antibiyotik kullan›ma girmektedir. Son y›llarda klinik
kullan›ma giren ajanlardan her birinin, antimikrobik spektrum, toksisite profili ve farmakokinetik konular›nda kendine özgü özellikleri vard›r.
Her biri birçok eski alternatiften daha pahal›d›r.
YBÜ hekimlerinin, bu yeni ajanlar› kendi YBÜ'lerinde uygulamalar›na sokmalar› gerekli midir?
sorusu gündeme gelmifltir. Yeni bir antibiyoti¤in
klinik uygulamaya sokulup sokulmamas› konusunda karar verirken; hekimlerin, belli bir
YBÜ'nde ne kadar fazla say›da antibiyotik kullan›l›rsa, o kadar daha fazla hata ortaya ç›kaca¤›n›
bilmeleri gerekir. Her bir antibiyoti¤in kullan›m
özelliklerini hat›rlamak zor olabilir. Bu yüzden,
hekim antibiyotik seçerken, hemflire de bunu
uygularken, e¤er tan›mad›klar› antibiyotikleri
kullan›yorlarsa hata olas›l›¤› çok fazla olacakt›r.
Antibiyoti¤in kan-beyin bariyerini geçip geçmedi¤i, daha önce serebrovasküler atak geçirmifl
bir hastada kullan›l›p kullan›lamayaca¤›, H2 reseptör blokerleri-sükralfat ile uyumlu olup olmad›¤›, karaci¤er veya böbrek yetmezli¤i durumunda dozunun azalt›l›p azalt›lmayaca¤›, infüzyon
h›z›n›n ne kadar olmas› gerekti¤i gibi konular›n
hat›rlanmas› güçtür ve YBÜ personeli bu konular› baflvuru kitaplar›ndan araflt›rmaya genellikle
zaman bulamaz. Bu nedenle, YBÜ'de kullan›lan
antibiyotik say›s›n›, mümkün oldu¤u kadar s›n›rlamak iyi olacakt›r. Ek ajanlar da, gereksinim ortaya ç›kt›¤›nda, belirli durumlarda, daha seyrek
baflvurulan ajanlar›n nas›l kullan›laca¤› konusunda spesifik öneride bulunabilecek olan infeksiyon hastal›klar› servisiyle mutabakat sa¤lanarak
kullan›labilir. Tercih her hastanenin hasta popülasyonuna, antibiyotik duyarl›l›k paternine ve tedavi maliyetine göre yap›lmal›d›r.
YBÜ'DE KULLANILAN ANT‹B‹YOT‹KLER VE
D‹RENÇ DURUMLARI
Penisilinler: Birçok gram negatif bakterinin
ampisiline karfl› gösterdi¤i dirence, bir beta-laktamaz geni olan TEM-1'in kazan›lmas› yol açmaktad›r. Bu gen bir plazmid üzerinde yer almaktad›r ve E. coli'deki ampisiline karfl› direncin
%60'›ndan sorumludur. SHV-1 öncelikle Klebsiella
türlerinde bulunan ikinci bir beta-laktamaz genidir. TEM-1 ve SHV-1 oluflturan bakteriler betalaktamaz inhibitörleriyle kombine edilmifl penisilinlere (örne¤in; ampisilin-sulbaktam, amoksisilin-klavulanik asit, tikarsilin-klavulanik asit, piperasilin-tazobaktam) duyarl› kal›r.
Hastane ‹nfeksiyonlar› Dergisi 1998; 2: 1
Yo¤un Bak›m Ünitesinde ‹nfeksiyon Sorunu:
Dirençli Bakteriler ve Antibiyotik Kullan›m›
Sefalosporinler: 1970'lerde baz› gram negatif
çomaklar›n tedavi s›ras›nda sefalosporinlere karfl› direnç gelifltirdikleri fark edilmifltir. Enterobacter spp., Citrobacter freundii, S. marcescens ya da P.
aeruginosa'n›n yol açt›¤› infeksiyonlarda %10-20
aras›nda bakteriyolojik baflar›s›zl›k gözlenmifltir.
Tedavi s›ras›nda direnç geliflmesine Tip I kromozomal sefalosporinazlar yol açar. Sefalosporinlerle karfl›laflmam›fl sufllar in vitro testlerde duyarl› gözükür. Sefalosporinlerin varl›¤›nda bu
bakteriler tek bir mutasyona u¤rayabilir ve konstitütif olarak yüksek düzeyde beta-laktamaz
oluflturabilir. Bunun sonucunda, bafllang›çta duyarl› olan bakterilerde tedavi s›ras›nda direnç
geliflimi indüklenebilir. Genifllemifl spektrumlu
beta-laktamaz oluflturan gram negatif enterik çomaklar (özellikle Klebsiella pneumoniae) son on y›lda çarp›c› bir biçimde artm›flt›r. Direnç TEM-1
beta-laktamaz genindeki nokta mutasyonlar›n›n
bir sonucudur. Genifllemifl spektrumlu sefalosporinazlar genellikle beta-laktamaz inhibitörleri
ile inhibe olur; ampisilin-sulbaktam, amoksisilin-klavulanik asit, tikarsilin-klavulanik asit ve piperasilin-tazobaktam bu sufllara karfl› genellikle
oldukça etkilidir. TEM-6 ve SHV-1 genlerinin
kombinasyonlar›ndan oluflan ve hem sefalosporinlere hem de beta-laktamaz inhibitörlü penisilinlere karfl› direnç kazand›ran plazmidler k›sa
süre önce bildirilmifltir. Genifllemifl spektrumlu
beta-laktamazlar›n ço¤u, birden çok antibiyotik
s›n›f›na karfl› direnç kazand›ran plazmidler üzerinde kodlanm›flt›r. Bu tip sufllar›n ortaya ç›kmas›yla ilgili risk faktörleri hastanenin yatak say›s›n›n fazla olmas›, hastanede yat›fl süresinin uzamas›, YBÜ'de yat›fl ve daha önce antibiyoterapi
görmektir. Belli bir antibiyotik s›n›f›n›n afl›r› kullan›m›, bu antibiyotik s›n›f›na karfl› direnç geliflimine yol açabilir. Üçüncü kuflak sefalosporinlerin (özellikle seftazidim) afl›r› kullan›m›, plazmid
arac›l› genifllemifl spektrumlu beta-laktamazlara
ve gram negatif enterik çomaklara ya da P. aeruginosa'n›n indüklenebilir beta-laktamaz oluflturan
sufllar›n›n ortaya ç›kmas›na ba¤l› direnç geliflimine yol açabilir. Plazmidlerle iliflkili genifllemifl
spektrumlu sefalosporinazlar›n say›s›, seftazidimin kullan›ma girmesinden sonra çarp›c› ölçüde
artm›flt›r. Seftazidime dirençli Enterobacter spp.
ve K. pneumoniae sufllar›nda 1987-1991 aras›nda
do¤rusal bir art›fl› iflaret etmektedir. Beta-laktamaz oluflturan gram negatif enterik çomaklar›n
yol açt›¤› epidemik infeksiyonlar anti-pseudomonal penisilinlere ya da karbapenemlere geçilerek önlenebilir.
Hastane ‹nfeksiyonlar› Dergisi 1998; 2: 1
Özsüt H.
Karbapenemler: Karbapenemlerin ilki olan
imipenem/silastatin, genifllemifl spektrumlu sefalosporinleri ya da penisilinleri hidrolize edebilen birçok beta-laktamaz taraf›ndan parçalanmaya dayan›kl›d›r. Karbapenem monoterapisi a¤›r
nozokomiyal infeksiyonlar ya da pnömonilerde
yüksek yan›t h›zlar› (%56-80 aras›nda) sa¤lar, fakat P. aeruginosa etken ise, kabul edilemeyecek
kadar yüksek bir klinik baflar›s›zl›k ve bakterinin
persiste etti¤i direnç geliflti¤i gözlenebilir. Monoterapi baz› patojenlerde uygun de¤ildir (özellikle P. aeruginosa ve Acinetobacter spp.) ve antibiyotik direnç geliflimini h›zland›rabilir. Karbapenemlere karfl› direnç sorunu da giderek büyümektedir, karbapenem direnci kromozomal beta-laktamazlara, karbapenemazlara, geçirgenlikte ya da penisilin ba¤layan proteinlere ba¤lanma afinitesinde de¤iflikliklere ba¤l› olarak ortaya
ç›kabilir. S. marcescens, K. pneumoniae, P. aeruginosa,
Stenotrophomonas maltophilia, Bacteroides fragilis ve di¤er bakterilerde, karbapenemlere karfl› direnç
kazand›ran, plazmidler taraf›ndan kodlanan metallokarbapenemazlar saptanm›flt›r. Karbapenemlerin afl›r› kullan›m› di¤er beta-laktamlara
dirençli olabilen ço¤ul dirençli patojenlerin (örne¤in; S. maltophilia, Burkholderia cepacia ya da Acinetobacter spp.) seçilmesine yol açabilir. Karbapenemler, Enterobacter spp., P. aeruginosa ve di¤er
gram negatif çomaklarda, di¤er beta-laktam antibiyotiklere direnç sa¤layan, fakat karbapenemleri etkilemeyen beta-laktamazlar›n oluflturulmas›n› uyarabilir.
Glikopeptidler: Gram pozitif koklar, özellikle
S. aureus, son y›llarda en s›k karfl›lafl›lan YBÜ patojenleri aras›ndad›r. Direnç sorunu nedeniyle
de tedavi giderek zorlaflmaktad›r. Glikopeptidler hemen tüm gram pozitif koklara etkili ajanlard›r. Gram negatif çomak etkinlikleri yoktur. Glikopeptidlerden klinik kullan›mda olanlar vankomisin ve teikoplanindir. Günümüzde önemli bir
direnç sorunu olmamakla birlikte, daha önce belirtildi¤i gibi stafilokoklarda vankomisin M‹K de¤erlerinde art›fl söz konusudur, yine de günümüzde direnç sorunu nedeniyle stafilokok infeksiyonlar›nda, ço¤u YBÜ'nde ampirik tedavide ilk
seçenek ajanlard›r. Ancak enterokok direnci konusunda çok dikkatli olmak gerekir.
Florokinolonlar: Florokinolonlar gram negatif
çomaklara karfl› mükemmel etkinlik yelpazesine
ve gram pozitif koklara karfl› orta derecede etkinli¤e sahiptir. Florokinolonlar beta-laktamaz-
13
Yo¤un Bak›m Ünitesinde ‹nfeksiyon Sorunu:
Dirençli Bakteriler ve Antibiyotik Kullan›m›
Özsüt H.
lardan etkilenmediklerinden beta-laktam grubu
antibiyotiklere dirençli bakterilere karfl› etkili
olabilir. Florokinolonlara karfl› direnç geliflebilir
ve bu antibiyotik s›n›f›n›n etkinli¤ini azaltabilir.
Direnç DNA giraz›, bakteri hücre duvar› geçirgenli¤ini ya da her ikisini birden etkileyen mutasyonlara ba¤l› olabilir. DNA giraz› de¤ifltiren
kromozomal mutasyonlar sadece kinolonlara direnç kazand›rabilir, fakat bakterinin hücre duvar› proteinlerdeki de¤ifliklikler birçok antibiyoti¤e karfl› (beta-laktamlar dahil) direnç kazand›rabilir. Direncin ortaya ç›kmas›ndaki risk faktörleri
daha önce kinolon tedavisi görmüfl olmak, P. aeruginosa infeksiyonlar›nda monoterapi ve uzun
süreli profilaksidir. Florokinolonlara karfl› direnç
önce P. aeruginosa ve S. aureus'ta bildirilmifltir. Birçok merkezde P. aeruginosa ya da S. aureus sufllar›n›n %30-50'si florokinolonlara dirençlidir. Gram
negatif enterik çomaklarda direnç florokinolonlar›n kullan›ma girmesini izleyen ilk 3 y›lda çok
seyrek görülmüfl, fakat son birkaç y›lda önemli
ölçüde artm›flt›r. P.aeruginosa'da siprofloksasine
karfl› direnç nozokomiyal sufllarda daha h›zl› artmaktad›r. Beta-laktam antibiyotiklerle kolayl›kla
tedavi edilebilecek infeksiyonlarda afl›r› kinolon
kullan›m›ndan kaç›n›lmal›d›r.
7.
8.
9.
10.
11.
12.
13.
14.
15.
KAYNAKLAR
1.
2.
3.
4.
5.
6.
14
Bahoric A. Nosocomial infection rates in adult and
pediatric intensive care units in the United States. Am J Med 1991;91(Suppl):185-91.
Çakar N, Tütüncü A. Yo¤un bak›m birimine yat›fl
sebepleri, invazif giriflimler ve infeksiyon sorunu.
Klimik Derg 1996;9:3-5.
Goetz A, Yu VL. The intensive care unit : the hottest zone. Current Opinion Infect Dis 1997;10:31923.
Özsüt H. ‹nfeksiyon Hastal›klar› Konsültasyonlar› :
Yo¤un Bak›m Ünitesi ‹nfeksiyonlar›. ‹stanbul: Office Print, 1997.
Spencer RC. Epidemiology of infection in ICUs.
Intensive Care Med 1994;20:2-6.
Clarke DE, Kimelman J, Raffin TA. The evaluation
of fever in the intensive care unit. Chest 1991;
100:213-20.
16.
17.
Archibald L, Phillips L, Monnet D, McGowan JE,
Tenover F, Gaynes R. Antimicrobial resistance in
isolates from inpatients and outpatients in the
United States : increasing importance of the intensive care unit. Clin Infect Dis 1997;24:211-5.
Chenoweth C, Lynch JP III. Antimicrobial resistance : implications for managing respiratory failure.
Current Opinion Pul Med 1997;3:159-69.
Flaherty J, Weinstein R. Nosocomial infection caused by antibiotic-resistant organisms in the intensive-care unit. Infect Control Hosp Epidemiol
1996;17:236-48.
Gold H, Moellering RC Jr. Antimicrobial drug resistance. N Engl J Med 1996;335:1445-53.
Itokazu GS, Quinn JP, Bell-Dixon C, Kahan FM,
Weinstein RA. Antimicrobial resistance rates
among aerobic Gram-negative bacilli recovered
from patients in intensive care units: evaluation
of a national postmarketing surveillance program.
Clin Infect Dis 1996;23:779-84.
Spencer RC. Predominant pathogens found in the
european prevalence of infection in intensive care study. Eur J Clin Microbiol Infect Dis 1996;15:
281-5.
Akça O. Yo¤un bak›mda nozokomiyal pnömoniler:
Klinik yaklafl›m ve prognoz. ‹stanbul T›p Fakültesi, Uzmanl›k Tezi, 1996.
Lynch JP III. Combination antibiotic therapy is
appropriate for nosocomial pneumonia in the intensive care unit. Semin Respir Infect 1993;8:26884.
Mouton YJ, Beuscart CM. Respiratory tract infections and resistance in the intensive care unit. Current Opinion Infect Dis 1994;7(Suppl 1):23-9.
Reed II RL. Antibiotic choices in surgical intensive care unit patients. Surg Clin North Am
1991;71:765-89.
Roder BL, Nielsen SL, Magnussen P, Engquist A,
Frimodt-Moller N. Antibiotic usage in an intensive care unit in a Danish university hospital. J Antimicrob Chemother 1993;32:633-42.
YAZIfiMA ADRES‹:
Doç. Dr. Halit ÖZSÜT
‹stanbul T›p Fakültesi
Klinik Mikrobiyoloji ve ‹nfeksiyon Hastal›klar›
Anabilim Dal›
34390 Çapa-‹stanbul
Hastane ‹nfeksiyonlar› Dergisi 1998; 2: 1
Download