T.C. MİLLÎ EĞİTİM BAKANLIĞI ACİL SAĞLIK HİZMETLERİ PSİKİYATRİK ACİLLER 723H00124 Ankara, 2011 Bu modül, mesleki ve teknik eğitim okul/kurumlarında uygulanan Çerçeve Öğretim Programlarında yer alan yeterlikleri kazandırmaya yönelik olarak öğrencilere rehberlik etmek amacıyla hazırlanmış bireysel öğrenme materyalidir. Millî Eğitim Bakanlığınca ücretsiz olarak verilmiştir. PARA İLE SATILMAZ. İÇİNDEKİLER AÇIKLAMALAR .................................................................................................................. iii GİRİŞ ...................................................................................................................................... 1 ÖĞRENME FAALİYETİ–1 ................................................................................................... 3 1. PSİKİYATRİDE TEMEL KAVRAMLAR ........................................................................ 3 1.1. Ruh Sağlığı.................................................................................................................... 3 1.2. Psikiyatrik Bozukluklarda Tanı ve Sınıflandırma ......................................................... 5 1.3. Psikiyatrik Bozuklukların Nedenleri ............................................................................. 5 1.3.1. Biyolojik Etkenler.................................................................................................. 5 1.3.2. Psikolojik Etkenler ................................................................................................ 6 1.3.3. Toplumsal Etkenler................................................................................................ 6 1.4. Psikiyatrik Bozukluklarda Belirti ve Bulgular .............................................................. 7 1.4.1. Duygulanım Alanı Bozuklukları............................................................................ 7 1.4.2. Bilişsel Alan Bozuklukları ..................................................................................... 8 1.4.3. Hareket (Etkinlik) Bozuklukları .......................................................................... 10 1.5. Psikiyatride Hasta Değerlendirme İlkeleri .................................................................. 11 1.6. Psikiyatride Uygulanan Tedavi Yöntemleri ................................................................ 13 UYGULAMA FAALİYETİ .............................................................................................. 15 ÖLÇME VE DEĞERLENDİRME .................................................................................... 16 ÖĞRENME FAALİYETİ–2 ................................................................................................. 17 2. KİŞİLİK ANKSİYETE VE SOMATOFORM BOZUKLUKLAR ................................... 17 2.1. Kişilik Bozuklukları .................................................................................................... 17 2.2. Anksiyete Bozuklukları............................................................................................... 19 2.2.1. Anksiyete Çeşitleri............................................................................................... 20 2.2.2. Anksiyete Bozukluklarında Psikiyatrik Yaklaşım ve Tedavi .............................. 25 2.3. Somatoform Bozukluklar ............................................................................................ 25 2.3.1. Konversiyon Bozukluğu ...................................................................................... 25 2.3.2. Hipokondriazis (Hastalık Hastalığı) .................................................................... 26 2.3.3. Somatoform Bozukluklarda Psikiyatrik Yaklaşım ve Tedavi ............................. 27 UYGULAMA FAALİYETİ .............................................................................................. 28 ÖLÇME VE DEĞERLENDİRME .................................................................................... 29 ÖĞRENME FAALİYETİ–3 ................................................................................................. 31 3. FONKSİYONEL VE ORGANİK PSİKOZLAR .............................................................. 31 3.1. Duygu-Durum Bozuklukları ....................................................................................... 31 3.1.1. Depresif Bozukluklar ........................................................................................... 32 3.1.2. Bipolar (İki Uçlu) Bozukluklar ............................................................................ 34 3.1.3. Duygu-Durum Bozukluklarında Psikiyatrik Yaklaşım ve Tedavi ....................... 35 3.2. Şizofrenik Bozukluklar ............................................................................................... 35 3.2.1. Şizofrenik Bozukluklarda Psikiyatrik Yaklaşım ve Tedavi ................................. 37 3.3. Sanrılı (Hezeyanlı) Bozukluklar ................................................................................. 38 3.3.1. Sanrılı Bozukluklarda Psikiyatrik Yaklaşım ve Tedavi ....................................... 39 3.4. Organik Nedenli Ruhsal Bozukluklar ......................................................................... 40 3.4.1. Deliryum .............................................................................................................. 40 3.4.2. Demans (Bunama) ............................................................................................... 41 UYGULAMA FAALİYETİ .............................................................................................. 43 ÖLÇME VE DEĞERLENDİRME .................................................................................... 44 i ÖĞRENME FAALİYETİ–4 ................................................................................................. 45 4. SAHADA KARŞILAŞILAN PSİKİYATRİK ACİLLER ................................................ 45 4.1. Psikoaktif Madde Kullanımına Bağlı Bozukluklar ..................................................... 45 4.1.1. Alkol İntoksikasyonu ........................................................................................... 48 4.1.2. Alkol Yoksunluğu................................................................................................ 49 4.2. İntihar (Suisid) ve İntihar Girişimi.............................................................................. 50 4.3. Cinsel Saldırı ............................................................................................................... 51 4.3.1. Çocuk İstismarı .................................................................................................... 52 4.4. Saldırganlık ve Şiddet ................................................................................................. 54 4.5. Psikiyatrik Acillerde Genel Yaklaşım Kuralları ......................................................... 55 UYGULAMA FAALİYETİ .............................................................................................. 57 ÖLÇME VE DEĞERLENDİRME .................................................................................... 58 MODÜL DEĞERLENDİRME ............................................................................................. 59 CEVAP ANAHTARLARI .................................................................................................... 60 KAYNAKÇA ........................................................................................................................ 61 ii AÇIKLAMALAR AÇIKLAMALAR KOD 723H00124 ALAN Acil Sağlık Hizmetleri DAL/MESLEK Tıbbi Aciller MODÜLÜN ADI Psikiyatrik Aciller MODÜLÜN TANIMI Psikiyatrik acil hastalıklarda acil bakım uygulamaya yönelik temel bilgi ve becerilerin kazandırıldığı öğrenme materyalidir. SÜRE 40/16 ÖNKOŞUL YETERLİK Psikiyatrik hastalıklarda acil bakım uygulamak Genel Amaç Psikiyatrik hastalıklarda acil bakım uygulayabileceksiniz. MODÜLÜN AMACI EĞİTİM ÖĞRETİM ORTAMLARI VE DONANIMLARI Amaçlar 1. Psikiyatride temel kavramları ayırt edebileceksiniz. 2. Kişilik, anksiyete ve somatoform bozukluklarda acil bakım uygulayabileceksiniz. 3. Fonksiyonel ve organik psikozlarda acil bakım uygulayabileceksiniz. 4. Sahada karşılaşılan psikiyatrik acil durumlarda acil bakım uygulayabileceksiniz. Donanım: İnsan mankeni, beyin ve medulla spinalisi gösteren maketler, ışık kalemi, tansiyon aleti, stetoskop, oksijen kaynağı ve ekipmanları, aspiratör, değişik ölçülerde enjektör, branül çeşitleri, eldiven, servikal boyunluk, sedye çeşitleri battaniye, serum çeşitleri, spanç, pamuk, alcol, ilaç çeşitleri, havlu, saniyeli saat, sabun, su, temiz plastik torba, kâğıt, tahta, kalem, silgi, bilgisayar, tepegöz, afiş, projeksiyon, DVD, VCD Ortam: Teknik laboratuvar, hastane acil servisleri, ambulans ve açık alan iii Modül içinde yer alan her öğrenme faaliyetinden sonra verilen ölçme araçları ile kendinizi değerlendireceksiniz. ÖLÇME VE DEĞERLENDİRME Öğretmen, modül sonunda ölçme aracı (çoktan seçmeli test, doğru- yanlış testi, boşluk doldurma, eşleştirme vb.) kullanarak modül uygulamaları ile kazandığınız bilgi ve becerileri ölçerek sizi değerlendirecektir. iv GİRİŞ GİRİŞ Sevgili Öğrenci, Ruh sağlığı, kişinin kendisiyle ve çevresiyle dinamik bir denge ve uyum içinde bulunmasıdır. Kalıtımsal özellikler, çocukluk dönemindeki büyüme ve gelişme aşama özellikleri, yaşanan sosyal çevre, ailesel ve kültürel etkenler bireyin ruh sağlını etkileyen faktörlerdir. Acil sağlık hizmetleri sunulurken değişik davranışlar sergileyen hasta ve yaralılarla karşılaşabiliriz. Saldırgan, kavgacı, şikâyetçi, şüpheci, primitif (ilkel, basit), kendine ya da çevresine zarar veren veya ölmek üzere olan hastaların davranışları acil sağlık ekibini zor durumda bırakabilir. Psikiyatrik acil durum; bireyin duygu, düşünce ve davranışlarında ani oluşan değişikliklerle ortaya çıkan patolojik bir tablodur ve acil girişim gerektirir. Acil psikiyatrik yaklaşımda amaç, hasta veya ailesinin duygusal sıkıntısını, stresini azaltmak ve acil durumu yatıştırmaktır. Bu modül sonunda elde edeceğiniz yeterlikle psikiyatrik bozukluklarda ve acil psikiyatrik durumlarda acil bakım bilgi ve becerisi kazanacak, hastane öncesi psikiyatrik vakalarda gerekli acil bakım ilkelerini uygulayabileceksiniz. 1 2 ÖĞRENME FAALİYETİ–1 ÖĞRENME FAALİYETİ–1 AMAÇ Psikiyatride temel kavramları ayırt edebileceksiniz. ARAŞTIRMA Psikiyatri nedir? Hangi hastalıklarla ilgilenir? Araştırınız. Elde ettiğiniz bilgileri sınıf ortamında arkadaşlarınızla paylaşınız. Sağlık psikolojisi dersinin modüllerini yeniden inceleyiniz ve psikiyatri konuları ile ilişkilisini sınıf ortamında arkadaşlarınızla tartışınız. 1. PSİKİYATRİDE TEMEL KAVRAMLAR Psikiyatri tıbbın bir dalıdır. Kişinin zihinsel, duygusal yetilerinde, davranışlarında, çevreye uyumunda görülen bozuklukların incelenmesi, tanımlanması, sınıflandırılması, tedavi ve korunması ile uğraşır. Psikiyatrinin yakın ilişki içinde olduğu bilim dalı psikolojidir. Psikiyatriye ait pek çok alt bilim dalı vardır. Şekil 1.1: Psikiyatrinin alt dalları 1.1. Ruh Sağlığı Dünya Sağlık Örgütü (WHO) sağlıklı olmayı, “ruhsal, bedensel ve sosyal olarak tam iyilik hâlidir” şeklinde tanımlar. Ruh sağlığı kavramı, tanımı doğrudan doğruya yapılamayan değişken ve göreceli bir kavramdır. Ruh sağlığı açısından normalin tanımını neye göre yapabiliriz? Ruh çözümleme (psikanaliz) okulunun kurucusu Freud, normali "çalışmak ve sevmek" diye tanımlamıştır. Aristo (İ.Ö. 384-322) ise ‘Bir miktar delilik karışımının bulunmadığı mükemmel bir ruh yoktur." demiştir. 3 Ruh sağlığının tanımı ile ilgili bilimsel görüşler şu şekildedir: Ruh sağlığının istatistiksel tanımı: Çoğunluğa uyan ve çan eğrisinin iki aşırı ucunda kalmayan kişi normaldir ancak ruh sağlığı açısından çoğunluğa uyum ruh sağlığının tam bir tanımı değildir. Klinik yaklaşıma göre ruh sağlığı: İnsanın içinde bir bunaltının olmaması ve çevresine rahatça uyum yapabilmesi formu “normal” olarak kabul edilmektedir. Ancak bu yaklaşım da ruh sağlığı kavramını tam olarak açıklamaya yetmez. Psikodinamik yaklaşım için ruh sağlığı: İnsanda sağlıklı ve güçlü bir ego yapısı olması gerektiğini savunmuştur. Ruh sağlığı normal kişide ego, id ve süper ego arasındaki dengeli iç uyumdur. Görüldüğü gibi ruh sağlığı üzerine ayrı ayrı görüşler (tanımlamalar) öne sürülmüş ve her bir görüş dev bir buz dağının sadece bir bölümünü tanımlamıştır. Resim 1.1: Ruhsal sorunların buzdağı benzetmesi Ruh sağlığının tanımında ya da ruh sağlığı yerinde olan normal bir insanda şu özellikler bulunur: Çevreye uyum sağlayabilme İçinde aşırı sıkıntı bulunmama İd, ego ve süper egosu arasında denge sağlayabilme Temel güveni sağlam olma Özerklik duygusu ile seçim yapabilme Girişim duygusu gelişmiş olma Kimlik duygusunun olgunlaşmış olması Yakınlaşma ve yakın ilişkiler kurabilme Üretkenlik özelliğini kazanmış olma Benlik bütünlüğüne sahip olma 4 Psikiyatride patolojik durumların tanınmasında bozukluk (disorder) deyimi kullanılır. Psikiyatride ele alınan patolojik durumlardan birçoğu çok sayıda etkenden kaynaklanan, oluşum düzeneği tam olarak tanımlanamayan, prognozu sınırlı bir ölçüde belirlenebilen tablolardır. Bu nedenle psikiyatride, hastalık ve sendrom deyimleri yerine bozukluk deyimi kullanılır. 1.2. Psikiyatrik Bozukluklarda Tanı ve Sınıflandırma Psikiyatrik bozukluklar çok eski çağlardan beri bilinmektedir. Melankoli ve histeri MÖ 2600 yıllarında Mısırlılar ve Sümerliler tarafından biliniyordu. Hindistan'da psikiyatrik hastalıklar MÖ 1400 yıllarında yazılmış olan ayurveda (3000-3500 yıl önce Hindistan’da ortaya çıkan tedavi yöntemi) tıbbi sınıflamasında yer alıyordu. Hipokrat ve Platon da ruhsal bozuklukların sınıflamasını yapmışlardı. Ruhsal bozuklukların günümüzdeki biçimiyle tanımlanmasında ve dizgeli biçimde sınıflandırılmasında ilk önemli adım Emil Kraepelin (1896) tarafından atılmıştır. Bu sınıflama çabaları günümüze kadar sürmüştür ve hâlen devam etmektedir. Sınıflandırma, olay ya da olguların belirli ölçütlere göre kategorilere ayrılarak daha kolay anlaşılmalarını sağlama işlemidir. Benzer özellikler gösteren klinik durumların bir araya getirilmesi, bu şekilde daha kolay değerlendirme ve tedavi planı yapılması sınıflandırmanın amacını oluşturur. Günümüzde yaygın olarak kabul edilmiş ve kullanılmakta olan iki sınıflama sistemi vardır: DSM-IV-TR (Diagnostic and Statistical Manual of Mental Disorders/ Tanı ve Ruhsal Bozuklukların İstatistiksel El Kitabı), Amerikan Psikiyatri Birliği (APA) sınıflandırması ICD-10 (International Classification of Diseases and Related Health Problems/ Hastalıkların Uluslararası Sınıflandırılması ve İlgili Sağlık Sorunları), Dünya Sağlık Örgütü’nün sınıflandırması Günümüzde herhangi bir ruhsal rahatsızlığı olan kimse, birbirinden habersiz farklı psikiyatristlere muayene ettirilse ulaşılan tanı (teşhis) birliği %95’i geçmektedir. Bu durum psikiyatrinin objektifliğini ve uluslararası sınıflandırma sistemleriyle ruhsal bozuklukları tanımlamanın önemini göstermektedir. 1.3. Psikiyatrik Bozuklukların Nedenleri Psikiyatrik bozuklukların nedenlerini üç başlık altında toplayabiliriz. 1.3.1. Biyolojik Etkenler Kalıtım Beden yapısı Beslenme yetersizlikleri ve bozuklukları 5 Enfeksiyonlar Fiziksel travmalar 1.3.2. Psikolojik Etkenler Çocukluk çağına ilişkin aşırı engellenmeler ve stres etkenleri Çocuğun aşırı korunması, aşırı doyurulması Aileye bağımlılığının sürdürülmesi Çocuğa özerklik ve kişilik tanınmaması Yetersiz annelik, ihmal ve reddedilme Aile düzensizliği, parçalanması, yıkılması Aşırı ahlak değerleri ve baskıları o Bozuk ve tutarsız disiplin o Şiddete maruz kalma o Özdeşim örneklerinin (örnek alacağı rol model yokluğu ) olumsuzluğu ya da yetersizliği o Çocuklar arasında tercih yapılması o Çocuğa erişilemeyecek amaçlar yüklenmesi o Eğitim olanaklarının yetersizliği, düzensizliği ve uygunsuzluğu Yetişkin yaşamda karşılaşılan engellenmeler ve çatışmalar Gerçek ya da imgesel (hayali) başarısızlıklar ve yitimler Çocukluktan kalma çatışma ve saplantılar Olumsuz yaşam koşulları 1.3.3. Toplumsal Etkenler İçinde yaşadığı grubun eğitim ve yetiştirme geleneklerinin bozuk oluşu Bir gruba ait olamama bağlanamama Bir gruba aşırı bağlanıp kendini yitirme Toplumsal stresler (savaş, işsizlik gibi) Resim 1.2: Yaşamın her döneminde ruhsal sıkıntı görülmesi 6 1.4. Psikiyatrik Bozukluklarda Belirti ve Bulgular Ruhsal hastalıklar değişik belirti ve bulgularla seyreder. Belirtilerin neler olduğunu anlayabilmek için ruhsal durumun muayene edilmesi gerekir. Ruhsal muayene, fizik muayenenin de bir parçası olup duygu, düşünce ve davranışların değerlendirilmesini amaçlar. Ruhsal muayene sonunda saptanan anormallik işaretlerine, ruhsal hastalık belirtileri denir. Ruhsal bozukluklarda duygulanım alanı, bilişsel alan ve motor (hareket) alanla ilgili belirtiler görülebilir. Belirti ve bulguların tarif edildiği alanların her biri merkezi sinir sisteminin işlevidir. Birbirlerinden kesin sınırlarla ayrılamaz. Duygulanım, bilişsel ve motor alanında görülen anormal ruhsal belirtilerin en çok kullanılanları aşağıda açıklanmıştır. 1.4.1. Duygulanım Alanı Bozuklukları Duygu (mizaç): Bir düşünceye eşlik eden dışarıdan izlenebilen veya anlatılan yaşantıları ifade eder. Duygu-durum (mood): Kişi tarafından anlatılabilen, süreklilik arz eden ve kişinin dünyayı algılama biçimi olarak tanımlanan durumdur. Duygulanım (affekt): Hastanın duygu-durumunun dışarıdan algılanan şeklidir. Bireyin olaylara, anılara, düşüncelere, neşe, öfke, üzüntü, keder gibi duygusal tepkimelerle katılabilme yetisidir. (Duygu, yüz görünümü, mimikler ve sözel olarak dışa vurulur.) Hastanın duygu- durumunda olan değişiklikler aşağıda tanımlanmıştır: Öfori: Kişinin kendisini normalden daha fazla iyi hissetme durumudur. Şakacılığı ve aşırı güveni ile ortaya çıkar. İrritabilite de eşlik edebilir. Stres (gerilim): Kişinin huzursuzluk, rahatsızlık duymasıdır. Bununla birlikte ellerde titreme, basınç hissi, konsantrasyon güçlüğü görülür. Panik: Aniden bir tehlikenin varlığı duygusuna kapılma ile ortaya çıkan rahatsızlık hissidir. Depresyon: Kişinin kendisini mutsuz, üzüntülü, başarısız hissetmesi ve günlük aktivitelere ilginin azalması durumudur. Apati: Duygulanım ve coşku uyandıran durumlar karşısında duyarsız olma durumudur. Zıt duygulanım (ambivalense): Hastanın aynı kişiye, farklı duygular taşımasıdır (nefret ve sevmek gibi). Depersonalizasyon: Kendisini ya da çevresini değişik algılamadır. Disharmoni (uygunsuzluk): Genellikle şizofrenide gözlenen, hastanın içinde bulunduğu duruma uygun olmayan şekilde tepki vermesidir (üzüntülü duruma neşeli cevap vermesi gibi). 7 1.4.2. Bilişsel Alan Bozuklukları Psikiyatrik hastalıklarda bilişsel alanda bozukluklar görülür. Bilinç bozuklukları Bilinç, kişinin kendinden, çevresinden ve zamandan haberdar olma durumudur. Hastanın genel uyanıklık düzeyi, dikkati toplama ve görüşmeyi sürdürebilme yetisi bilinç işlevidir ve bilinç için oryantasyon gerekir. Bilinç düzeyindeki bozulmalar, bilinç sislenmesi (konfüzyon), stupor, deliryum, prekoma ve koma olarak kaydedilir. Algılama bozuklukları Algılama, uyaranların duyu organları yolu ile beyine iletilmesi, tanınması ve değerlendirilerek yorumlanmasıdır. Algı sapma bulguları şunlardır: Halüsinasyon (varsanı): Gerçekte olmayan bir şeyin algılanması olarak tanımlanabilir. Kişinin, iç dünyasının ve bastırılmış duygularının dışarıdan geldiğini sanma durumudur. İşitme, görme, koku, tat, dokunma, somatik, refleks vb. halüsinasyonlar vardır. İllüzyon (yanılsama): Dışarıdan gelen uyaranların yanlış algılanması ve yorumlanmasıdır (görme, işitme, motor illüzyonlar gibi). Resim 1.3:Algı bozuklukları Bellek (Hafıza) bozuklukları Geçmiş yaşantıları kaydedebilme, saklama ve anımsayabilme yetisine bellek denir. Bellek birçok psikiyatrik bozukluktan etkilenir. 8 Bellek bozuklukları şunlardır: Amnezi: Hastanın geçmişteki olayların bir bölümünü veya tamamını hatırlayamamasıdır. Anıların saklanması, tanınması ve hatırlanması bozuksa anteroretrograt amneziden söz edilir. Hipoamnezi: Bellekte azalma, hatırlama güçlüğü ve tutukluk durumudur. Hiperamnezi: Eski anıların otomatik olarak kolaylıkla hatırlanmasıdır. Paramnezi: Yanlış hatırlama ve tanımlamada bulunma [Örneğin hasta tanımadığı kişiyi önceden görüp tanıdığını (deja-vu), eskiden beri görüp tanıdığı kişiyi hiç görmediğini ( jamais-vu) söyler.] Disamnezi: Kusurlu ve eksik hatırlamadır (tarih, sayı, isimlerde olur). Düşünce bozuklukları Düşünce, mantık ilke ve kuralları ile sürdürülen zihinsel bir işlev olup sorun çözme süreci olarak tanımlanır. Kişinin düşüncesinin, gerçekle uyumlu olup olmamasına bakılır. Düşünce bozuklukları aşağıdaki şekillerde ortaya çıkabilir. Düşüncenin yapısındaki bozukluklar o Neolizm: Kişinin çoğu zaman kendisi için özel bir anlamı olan ama başkalarına bir şey ifade etmeyen yeni sözcükler üretmesidir. o Enkoherans konuşma (sözcük salatası): Sözcüklerin ya da cümlelerin tam bir cümle oluşturamayacak biçimde bir araya getirilmesidir. o Düşüncelerde kopukluk: Hastanın düşüncelerindeki dağınıklık nedeniyle düşüncelerini toplayamamasıdır. o Ekolali: Hastanın farklı sorulara aynı sözcükleri tekrarlayarak cevap vermesidir. o Yandan cevap: Hastanın sorulara bağlantısız cevap vermesidir. Düşünce akışındaki bozukluklar o Düşünce (fikir) uçuşması: Hastanın bir düşünceden diğerine çok hızlı geçmesidir. o Klank çağrışım: Anlamsız bile olsa sadece sesleri benzediği için sözcükleri arka arkaya kullanmadır. o Blok: Düşüncenin aniden kesilmesi ve bunun konuşmaya yansımasıdır. o Logore: Çok hızlı konuşmadır. o Mutizm: Hastanın hiç konuşmamasıdır. Düşünce içeriğindeki bozukluklar Düşüncenin içeriği ve hastanın iç dünyası hakkında bilgi verir. o Düşünce içeriğinin yoksullaşması: Boş tekrarlar ve anlamsız tamlamalardan oluşmuş, bilgi aktarım özelliği azalmış düşüncedir. 9 o o o o o Aşırı değerlendirilmiş fikir: Hezeyan düzeyinde olmamakla birlikte anlamsız ve yanlış olmasına rağmen ısrarla savunulan düşüncedir. Sanrı (delüzyon, hezeyan): Hezeyan gerçeğe uymayan fikirlerin doğru ve gerçek sanılmasıdır. Dış gerçekliklere, hastanın kültürel geçmişine uygun olmayan ve ikna edilemeyen yanlış düşünce ve inanışları kapsar. Hipokondriyazis: Kişinin gerçek bir hastalığı olmadığı hâlde hasta olduğuna inanmasıdır. Obsesyon: Kişinin birtakım hareketleri yapmak için kendisini zorlayan düşüncelerdir. Fobiler: Bazı duygulardan ve uyaranlardan patolojik olarak korku duyulmasıdır. Düşünce çağrışımındaki bozukluklar Sözcüklerin, kavramların peş peşe oluşmasıdır. Bu durum, hasta düşüncelerini sözel ifadelere döktüğünde görülür. o o o Motor afazi: Hastada anlama yeteneği sağlamdır fakat konuşma bozulur. Genellikle organik bozukluklarda görülür. Duyusal (sensoriyel) afazi (wernicke afazisi): Kelimeleri anlamada zorluk vardır (Hasta sözcükleri anlamada zorlanır.). Nominal afazi: Nesneleri doğru olarak isimlendirme de bozulmadır. 1.4.3. Hareket (Etkinlik) Bozuklukları Motor davranışlar denilen hareket bozuklukları, birçok psikiyatrik hastalıkta görülebilir. Hareketlerde yavaşlama ve tekrar: Motor hareketlerde yavaşlama veya tekrar durumu aşağıdaki tanımlamalarla ifade edilir. Katatoni: Kaslarda katılık (rijidite) veya eklemlerin hareketsizliği ile belirli olmakla birlikte zaman zaman eksitasyonların olabileceği hareketsizlik hâlidir. Katatonik rijidite: Güç kullanılmasına rağmen değiştirilemeyen, istemli şekilde alınan bir postür (duruş) hâlidir. Cerea flexibilitas (balmumu esnekliği): Hastanın hekimin istediği pozisyona getirilebilmesi ve o pozisyonda kalması durumudur. Negativizm: Hareket ettirilmeye veya herhangi bir isteğe karşı koymadır. Stereotipi: Herhangi fiziksel bir hareketin veya sözün aynı şekilde tekrarlanmasıdır. Otomatizm: Genellikle bilinç dışı sembolik bir anlamı olan bir hareketin veya hareketlerin otomatik olarak yapılmasıdır. 10 Otomatik itaat: Hastanın sözel ve dokunsal uyarana cevap olarak bir hareketi tekrarlamasıdır (örneğin elini sallama). Hareket artışı: Motor hareketlerdeki artışla ilgili bulgular, aşağıdaki tanımlamalarla ifade edilir. Psikomotor ajitasyon: Genellikle herhangi bir sonuca ulaşamayan, içsel bir gerilim sonrası motor davranışlarda ve bilişsel fonksiyonlarda artmadır. Hiperaktivite (hiperkinesis): Belli bir amaca yönelik, amaçlı hareketlerin normalin üzerinde olmasıdır (Örneğin hastanın düşüncelerini anlatmak için el hareketlerini fazla kullanması). Ekopraksi: Birinin hareketlerini taklit etme (hareket tekrarı) durumudur. İmpulsiyon: Beklenmeyen bir davranış ya da harekette bulunmadır. Suisid: Kendini öldürme Homosid: İnsan öldürme hareketidir. Vol: Çalma isteğidir. Akatizi: Antipsikotik tedavi sonucunda yerinde duramama, vücut ve ayak duruşlarının sık sık değiştirilmesi, ayağın sürekli yere vurulması veya sallanması şeklinde görülen hareket bozukluğudur. Kompulsiyon (zorlantı): Kontrol edilemez bir dürtü sonucu bir hareketin tekrarlanmasıdır. (Örn: dipsomani; alkol içme kompulsiyonu, kleptomani; çalma kompulsiyonu gibi.) Agresyon: Sözel veya fiziksel zorlamayla birlikte hedefe yönelik hareket artışı, öfke, kızgınlık ve saldırganlık duygularının motor karşılığıdır. 1.5. Psikiyatride Hasta Değerlendirme İlkeleri Acil girişim gerektiren psikiyatrik, nörolojik ya da fiziksel hastalıklar, mental ve davranışsal belirtilerle karşımıza çıkabilir. Sağlık ekibi hastadaki fiziksel hastalığı, akut psikotik bozukluğu, yoksunluğu, zehirlenmeyi ya da psikososyal bir sorunu ayırt etmeye çalışır. Hastane ortamında hastanın muayenesinde belirtilerin saptanması ve bu belirtilere uyan tanının tespit edilerek uygun tedavinin başlamasından hekim sorumludur. Tedavi ekibi hastaya yardımcı olabilme işini, bilinçli ve güven içinde sürdürebilmek için ruhsal hastalıkların belirtileriyle ilgili yeterli bilgiye sahip olması gerekir. İster fizik ister nörolojik muayene ya da ruhsal durum muayenesi olsun muayene yapacak kişi, muayenenin daha hastayla karşılaşılan ortamda (alan, klinik, muayene odası vb.) başlaması gerektiğini bilir. Hastanın genel görünümünü ve hastalık belirtilerinin gözlemlemeye başlar. 11 Hastanın genel görünümü birçok psikiyatrik tanı konusunda hekimi veya sağlık ekibini yönlendirir. Hastanın giyimi ve kendine bakımı işlevselliğini yansıtır (Hastanın öz bakımına gösterdiği özen, hastalıkların seyri ve tanınması için çok önemlidir.). Öz bakım özelliklerinin yanı sıra ruhsal hastalığı olan kimsenin yürüyüşü, duruşu, yüz ifadesi, davranış ve mimikleri ile duygularının gözlemlenmesi, ruhsal muayenenin önemli bir bölümünü oluşturur. Bu gözlemler hastanın öyküsü ile bir bütünlük oluşturur. Psikiyatrik değerlendirme; öyküyü, mental durum değerlendirmesini, fiziksel ve nörolojik değerlendirmeyi ve laboratuvar incelemeyi kapsar. Öykü (Görüşme) Acil psikiyatrik değerlendirmenin ilk aşaması öykü almadır. Hasta veya yakınlarından SAMPLEye göre öykü alınır. Psikiyatrik hastalarda öykü almanın ve değerlendirmenin hız, süre ve biçimi, hastanın durumuna en uygun şekilde düzenlenir. Öykü alırken hastaya hikâyesini anlatma izni verilmelidir. Sorulan sorulara cevap alınırken acele edilmemelidir. Sıkça yapılan hatalardan biri de cevabı evet ya da hayır olan sorulara çabucak geçilmesidir. Örneğin intihar düşüncelerinin araştırılması için bazı soruların sorulması önemlidir. Görüşmede geçmiş yaşam, fiziksel sağlık, kişilik, ilişkiler, sosyal koşullar, geçmiş ve şimdiki ruhsal belirtiler ile ilgili bilgi edinme hedeflenir. Açık uçlu sorular yönlendirici sorulara yeğlenmelidir. Örneğin, “Son zamanlarda nasıl uyuyorsunuz?” açık uçlu; “Sabahları erken mi uyanıyorsunuz?” sorusu yönlendiricidir. Görüşme, ana yakınma ile başlamalıdır. Görüşme sırasında kısa notlar alınabilir. Hasta görüşmesi herhangi bir yerde yapılabilir. Görüşme sırasında hasta yalnız olabilir. Hasta mahremiyetine özen gösterilmelidir. Özel durumlarda hasta yakını da içeri alınabilir. Her durumda çok detaylı bir öykü almak doğru olmayabilir. Örneğin yas tutmakta olan birisiyle konuşurken hasta, durumunun patolojik olduğu hissine kapılabilir. Görüşme sırasında psikiyatrik hastalık varlığından şüphelenilirse detaya girilebilir ya da görüşmenin sonunda daha önce psikiyatrik bir rahatsızlık geçirmiş olup olmadığı sorulabilir. Hastayı incitebilecek bir soru sorulacaksa hasta önceden hazırlanmalı ve uyarılmalıdır. Örneğin, “Şimdi soracağım konu sizi rahatsız edebilir, kişisel bir mesele ama sizi daha iyi anlayabilmek için bunu sormam gerekir.” gibi bir cümleyle giriş yapılabilir. Mental durum değerlendirmesi Psikiyatrik acil sorunları olan hastalarda özenli ve sistematik bir değerlendirme yapılmalıdır. (Mini mental durum değerlendirmesi gibi.) Ayrıntılı bir mental durum değerlendirilmesi; bilinç, genel görünüm ve davranış, dikkat (algılama, değerlendirme ve konsantrasyon), mizaç, duygulanım, konuşma, dil kullanımı, yönelim, bellek, algı,düşünce akışı, ve içeriğini kapsar. 12 Mental durum bakısı gelişigüzel biçimde yapılmaz. Örneğin, bakının ilk aşamalarında dikkat bozukluğu atlanırsa bellek ve bilişsel işlevler yanlış değerlendirilebilir. (Örneğin, afazi sonucunda ortaya çıkan bir konuşma bozukluğu atlanırsa düşünce içeriği bir psikoz göstergesi olarak değerlendirilebilir.) Fiziksel ve nörolojik değerlendirme Fizik ve nörolojik değerlendirme acil psikiyatrik değerlendirmenin önemli bir parçasıdır. Özellikle hastada aniden başlayan mental belirtiler varsa fiziksel ve nörolojik muayene yapılması gerekir. Laboratuvar incelemeleri Hastanın durumuna uygun laboratuvar incelemeleri yapılabilir. Nörolojik bulgular varsa BBT, EEG ve lomber ponksiyon endikasyonu vardır. 1.6. Psikiyatride Uygulanan Tedavi Yöntemleri Psikiyatrik bozukluğu olan hastaların tedavisinden birincil derecede doktor sorumludur. Ancak tedavilerin uygulayıcısı diğer sağlık personelinin de bu konudaki sorumlulukları oldukça fazladır. Acil sağlık hizmetlerinde çalışan sağlık personeli doğru acil yardım, doğru ilaç tedavisi ve doğru terapötik acil yaklaşımı bilmek ve uygulamak zorundadır. (Bakınız Hasta/Yaralı ve Yakınlarına Psikolojik Destek modülü) Psikiyatrik bozukluklarda önce ilaç ve somatik tedavilerden yararlanılır. Bireyin biyolojik özelliğinin yanında psikososyal varlık olduğu üzerinde durularak psikoterapi ve psikososyal yaklaşımlarla desteklenir. Psikoterapiler Psikoterapi, terapist ile hastanın sözlü iletişimlerine ve dinamik bir ilişki içerisinde etkileşimlerine dayanan, değişim oluşturmayı amaçlayan psikiyatrik bir tedavi yöntemidir. Psikoterapi, kişinin uyumunu bozan davranışlarını gidermek, iç görü geliştirmek ya da semptomu ortadan kaldırmak amacıyla uygulanır. Resim 1.4:Psikoterapi 13 Psikoterapi, terapist ve hastanın konuşarak yürüttüğü görüşme seanslarından oluşur. Seanslar kişinin gereksinimleri ve şikâyetlerine bağlı olarak şekillenir. Günümüzde hasta ile aynı düzlemde yüz yüze konuşma tekniği kullanılmaktadır. Terapiler; bireysel, grup ve aile terapisi şeklinde yürütülür. Bilişsel davranışçı, destekleyici, varoluşçu, psikoanalitik psikoterapi ve kısa dinamik psikoterapiler psikoterapi yöntemlerinden bazılarıdır. İlaç tedavileri (Psikotrop ilaçlar) Psikiyatrik bozuklukların tedavisinde; antidepresan, antipsikotik, duygu-durum düzenleyicileri ve anksiyolitik ilaçlar kullanılır. İlaç tedavisi, psikiyatrik bozuklukların tedavisinde öncelikli bir yöntemdir. Psikiyatrik ilaç tedavisi, düzelme sağlansa da doktor istemine göre uzun bir süre devam ettirilebilir. Antidepresanlar, antipsikotikler, mizaç düzenleyiciler ve bir kısım kaygı gidericiler bağımlılık yapmaz. Ancak bazı ilaçlar vücuttan atılırken kesilme belirtisi dediğimiz bazı etkiler oluşturur. Kişi ilacını bilinçsizce keser ise sanki hastalık tekrarlıyormuş gibi algılayarak bu ilaca bağımlı olduğunu ve hiç kesemeyeceği gibi yanlış bir düşünceye kapılabilir. Bu nedenle psikiyatrik ilaçların doktor kontrolünde başlanıp kesilmesi uygundur. Somatik tedaviler En çok kullanılan somatik (fiziksel) tedavi yöntemi elektro konvülsif terapidir (EKT). Bu tedavi yönteminin kullanımı günümüzde azalsa da önemini kaybetmemiştir. Özellikle ağır depresyon, manik, şizofrenik ve sanrılı bozukluklar gibi psikozlarda kullanılmaktadır. 14 UYGULAMA FAALİYETİ UYGULAMA FAALİYETİ Psikiyatride temel kavramları ayırt ediniz. İşlem Basamakları Psikiyatride temel ayırt ediniz. kavramları Öneriler Psikiyatrik kavramları yazarak çalışabilirsiniz. Ruh sağlının tanımını yapınız. Ruh sağlığının farklı tanımlarını kitaplardan çalışabilirsiniz. Ruhsal bozuklukları ayırt ediniz. Ruhsal bozuklukları sıralayabilirsiniz. Ruhsal bozukluklarda belirti ve bulguları değerlendiriniz. Ruhsal bozukluklara ait belirti ve bulguları değerlendirirken nörolojik hastalık olasılığını aklınızdan çıkarmayınız. kaynak Hastanın öz bakım özelliklerinin gözlemlenmesinin tanı koymadaki önemini Psikiyatrik hasta değerlendirme hatırlayınız. aşmalarını uygulayınız. Psikiyatrik hasta değerlendirmesinde öykü almanın önemini unutmayınız. Psikiyatride uygulanan tedavi Tedavi yöntemlerini yazarak çalışınız. yöntemlerini ayırt ediniz. 15 ÖLÇME VE DEĞERLENDİRME ÖLÇME VE DEĞERLENDİRME Aşağıdaki soruları dikkatlice okuyarak doğru seçeneği işaretleyiniz. 1. Aşağıdakilerden hangi yaklaşım insanda sağlıklı ve güçlü bir ego yapısı olması gerektiğini savunur? A) İstatistiksel yaklaşım B) Psikodinamik yaklaşım C) Klinik yaklaşım D) Psikoanaliz yaklaşım E) Psikofizyolojik yaklaşım 2. Aşağıdakilerden hangisi, ruh sağlığı yerinde olan normal insanda bulunan özellik değildir? A) Başka insanlarla yakınlaşır ve yakın ilişki kurar. B) Özerlik duygusuyla seçim yapabilir. C) Girişim duygusu gelişmiştir. D) Benlik bütünlüğüne sahiptir. E) Süperegosu her zaman baskındır. 3. Aşağıdakilerden hangisi, duygu-durumda görülen belirtidir? A) Apati B) Amnezi C) Neolizm D) Ekolali E) Mutizm 4. Aşağıdakilerden hangisi, hipokondriyazisi tanımlar? A) Dış gerçekliklere, hastanın kültürel geçmişine aykırı olan ve aksine ikna edilemeyen yanlış düşünce B) Bazı duygulardan ve uyaranlardan patolojik olarak korku duyulması C) Kişinin birtakım hareketleri yapmak için kendisini zorlayan düşünce D) Kişinin gerçek bir hastalığı olmadığı hâlde hasta olduğuna inanması E) Hastanın bir düşünceden diğerine çok hızlı geçmesi 5. Ayrıntılı mental muayenede hangi durum değerlendirilmez? A) Dikkat bozukluğu B) Bellek işlevleri C) Organik bozukluk D) Düşünce akışı E) Mizaç ve duygulanım DEĞERLENDİRME Cevaplarınızı cevap anahtarıyla karşılaştırınız. Yanlış cevap verdiğiniz ya da cevap verirken tereddüt ettiğiniz sorularla ilgili konuları faaliyete geri dönerek tekrarlayınız. Cevaplarınızın tümü doğru ise bir sonraki öğrenme faaliyetine geçiniz. 16 ÖĞRENME FAALİYETİ–2 ÖĞRENME FAALİYETİ–2 AMAÇ Kişilik, anksiyete ve somatoform bozukluklarda acil bakım uygulayabileceksiniz. ARAŞTIRMA Kişilik bozukluklarının nedenlerini araştırınız. Anksiyete bozukluklarının nedenlerini ve çeşitlerini araştırınız. Elde ettiğiniz bilgileri sunu hâline getirerek sınıf ortamında arkadaşlarınızla paylaşınız. Anksiyete ve somatoform bozukluklarda psikiyatrik yaklaşımı araştırarak rapor hâline getiriniz. 2. KİŞİLİK ANKSİYETE VE SOMATOFORM BOZUKLUKLAR Kişilik, anksiyete ve somatoform bozukluklar, duygusal zorluklar sonucu ortaya çıkar. Bu bozuklukların görüldüğü hastalarda kişinin gerçekle olan ilgisi kaybolmaz, kişinin toplumsal ve ekonomik yaşamı kısıtlanmaz. 2.1. Kişilik Bozuklukları Kişilik, bireyin biyolojik ve ruhsal yapısının tümünün birlikte yansımasıdır. İlgi, tutum, davranış, yetenek ve beceriler gibi kişiyi başkalarından ayıran özellikler bütünlüğüdür. Kişilik bozukluğunun nedenleri arasında; Doğum öncesi, doğum anı, doğum sonrası dönemlerde SSS’nin gelişimini bozan etkenler, Bebeklik ve çocukluk döneminde hatalı anne baba davranışları, Ruhsal-cinsel gelişim dönemlerinde oluşan takıntılar, Anne baba yoksunluğu, Yanlış koşullanma ve öğrenmelerin olması sayılabilir. Kişilik bozukluğu DSM IV-TR göre A, B ve C kümesi olmak üzere üç kümede toplanır. Bu kümelerde tanımlanan kişilik bozuklukları şunlardır: Paranoid kişilik bozukluğu: Erken erişkin dönemde başlayıp değişik koşullar altında ortaya çıkan, güvensizlik ve şüphenin egemen olduğu bir bozukluktur. Çevrelerindeki yakın dostlarına ve arkadaşlarına güvenmezler. 17 Şizoid kişilik bozukluğu: Başlıca özelliği sürekli toplumsal ilişkilerden kopma ve başkalarıyla birlikte olunan ortamlarda duyguların anlatımında zorluk yaşanmasıdır. Kişiler arası ilişkilerde kopukluk, zevk alamama, bireysel etkinlikte bulunmayı tercih etme, kısıtlı duygulanım, cinsel istek azlığı ve hoşlandıkları etkinliğe katılma azlığı gibi belirtiler görülür. Şizotipal kişilik bozukluğu: Bilişsel ya da algısal çarpıklıkların ve alışılagelenin dışında davranışların olduğu kişilik bozukluğudur. Bireyin sosyal ve kişiler arası ilişkilerinde yetersizlik vardır. Antisosyal kişilik bozukluğu: Başkalarının haklarına saldırma, haklarını kabul etmeme ve bunları yaparken suçluluk duygusunun yaşanmadığı bir bozukluktur. Tanı 18 yaşından önce konmaz. Sınırda (Borderline) kişilik bozukluğu: Kişiler arası ilişkilerde, duygu-durum ve kendini algılamada tutarsızlık gösteren bir bozukluktur. Erken erişkin dönemde başlar. Tutarsız kişiler arası ilişkiler, kimlik karmaşası, gereksiz para harcama ya da pervasız araba kullanma gibi ileri derecede dürtüsellik gösteren davranışlar vardır. Kendini sürekli boşlukta hissetme, uygunsuz yoğun öfke gösterme ve yineleyen özkıyımla ilgili vb. davranışlar görülür. Histrionik kişilik bozukluğu: Hemen her alanda aşırı duygusallık ve ilgilenilme arayışı vardır. Görece olarak kadınlarda daha sık gözlenir. İlgi odağı olmadığında; rahatsızlık duyma, hızlı değişen ve yüzeysel duygulanım, başkalarını etkilemeye çalışma, yapmacık davranışlar, duygularını aşırı abartma, kolay telkin edilme ve etkilenme gibi davranışlar görülür Narsisistik kişilik bozukluğu: Bu kişilerin, üstünlük duygusu, beğenilme gereksinimi ve empati yapamama temel özellikleridir, benlik saygıları kolay zedelenir. Kendini beğenme, önemli kabul etme, beğenilme isteği ve özel hakları olduğuna inanma gibi davranış ve tutumları vardır Resim 2.1: Narsisistik kişilik bozukluğu Çekingen kişilik bozukluğu: Toplumsal rahatsızlık, yetersizlik duyguları ve olumsuz değerlendirilmelere aşırı duyarlılığın olduğu davranış bozukluğudur. Bu kişiler, başkaları tarafından utangaç, ürkek, yalnız ve kendi hâlinde kişiler olarak tanımlanırlar. 18 Bağımlı kişilik bozukluğu: Uysal ve başkasına bağımlılık, bağımlı olduğu bireyden ayrılma korkusunu yaşama ve bakılma gereksiniminin aşırı olduğu bir bozukluktur. Gerçek yaygınlığı bilinmiyor. Obesif-kompulsif kişilik bozukluğu: Değişik koşullar altında ortaya çıkar. Aşırı düzenlilik, mükemmeliyetçilik, esnek olamama, ayrıntıcı ve kuralcı davranma vardır. Kişiler arası ilişkilerinde kontrolü sürekli elde tutma çabası üzerine aşırı kafa yorar. Başka türlü adlandırılamayan kişilik bozukluğu: Karma kişilik bozukluğu olarak adlandırılır. Birden çok kişilik bozukluğunun özelliklerini taşır. Kişilik bozukluğu yaşayanlar genellikle tedavi için başvurmazlar. Çevreleriyle ilişkilerinin getirdiği bazı sorunlar ya da başka psikiyatrik bozukluklar nedeniyle hekime başvururlar. Kişilik bozukluklarının tedavisi oldukça güçtür. Özellikle borderline, narsisistik, obsesif ve histrionik kişilik bozukluklarında analitik psikoterapi ve ilaç tedavisi uygulanır. 2.2. Anksiyete Bozuklukları Anksiyete bozuklukları, DSM-IV-TR sınıflandırmasında önemli bir yer tutar. Bu gruptaki bozukluklar önceki literatürlerde nevrotik bozukluklar (psikonevrozlar) başlığı altında da yer almıştır. Nevroz kavramı, oldukça eski bir kavram olup geniş bir hastalık grubunu kapsar. Bu kavram, günlük pratik kullanımda hâlen yer almakla birlikte sınıflandırmalarda yer almamaktadır. Sıkıntı, bunaltı ya da kaygı dilimizde anksiyete karşılığı olarak kullanılır. Psikiyatrik açıdan anksiyete; fiziksel belirtilerin de eşlik ettiği, normal dışı, nedensiz bir tedirginlik ve endişe hâli olarak ifade edilebilir. Anksiyete bozukluklarında kişi huzursuzdur, kötü bir şey olacakmış hissini taşır ancak bu durumu açıklayacak nesnel bir tehlike veya tehdit kaynağı gösteremez. Anksiyete, korkuya benzer bir duygu olmakla birlikte, anksiyeteyi ortaya çıkaran, uyaran korkudaki kadar belirgin değildir. Korku, güvenliği tehdit etme olasılığı olan nesnel (var olan) bir tehlike karşısında yaşanan tedirginlik duygusudur. Anksiyete ve korku olağan duygulardır ve görüldükleri her durum hastalık olarak tanımlanmamalıdır. Kişide aşağıdaki durumlar görülüyorsa; Uyaranın şiddetiyle ortaya çıkan anksiyete uyumlu değilse Şiddetli fiziksel belirtilerle kendini gösteriyorsa (bulantı, kusma, sık idrara çıkma, taşikardi, terleme, nefes alamama vb.), Kişinin katlanma gücünü zorlayacak kadar güçlü ise Toplumsal uyumu ya da mesleki işlevselliği bozuyorsa Kişi, ilaç ya da alkol gibi maddeler kullanarak kendi kendine tedavi çabasında ise anksiyetenin normal olmadığından söz edilebilir. 19 Anksiyetenin oluşum nedenleri arasında, genetik faktörler, çocukluk çağındaki etkilenmeler, kişinin bilinçaltından kaynaklanan ve baş edilemeyen dürtüler, kişilik özellikleri, yaşam sürecindeki yanlış öğrenmeler, yaşamdaki önemli olaylar (evlenme, boşanma, ölüm, işe girme vb.) çevresel ve ailesel faktörler sayılabilir. Anksiyetenin belirtileri üç grupta toplanır. Psikolojik belirtiler: Hafif bir tedirginlik duygusundan, çıldırma, kontrolünü kaybetme ya da ölüm korkusunun eşlik ettiği panik atağa kadar değişik şiddetlerde ortaya çıkan belirtilerdir. Fiziksel belirtiler: Taşikardi, çarpıntı hissi, göğüs ağrısı, göğüste basınç hissi, baş dönmesi, uyuşukluk ya da gastrointestinal ve solunum sistemine ait fiziksel belirtiler görülebilir. Bilişsel belirtiler: Konfüzyon (yer, zaman ve kişilerle ilgili yanılsamalar), olayın anlamını değerlendirmede yanlışlıklar, konsantrasyon(yoğunlaşma) güçlükleri, algı bozuklukları ve hatırlama güçlüğü gibi bilişsel belirtilerdir. Anksiyete bozukluklarında yukarıda verilen belirtiler bir arada görülebilir. 2.2.1. Anksiyete Çeşitleri Anksiyete bozuklukları, toplum içinde en sık görülen psikiyatrik bozukluklardandır. 2.2.1.1. Panik Bozukluk Nedeni belli olmayan, aniden başlayan, belirsiz zaman aralıklarıyla tekrar eden ve somatik belirtilerin eşlik ettiği şiddetli korku ve endişe dönemlerine panik atak; panik atakların tekrarlanması sonucu kişide herhangi bir yerde ve zamanda atakların tekrar olacağı korkusuna panik bozukluk denir. Ataklar sırasında ölüm, çıldırma ya da kontrolünü kaybetme korkusu gibi psişik belirtiler görülür. Psişik belirtilere baş dönmesi, dengeyi sağlayamama, boğuluyormuş hissi, nefes darlığı, çarpıntı, terleme, titreme, üşüme, ürperme, uyuşma, karıncalanma ve bulantıkusma gibi fiziksel belirtiler de eşlik eder. Hasta fiziksel belirtileri, yaklaşan ölüm belirtileri olarak algılar. Hasta daha da telaşlanarak şaşkın hâlde ortamdan kurtulmak ve yardım sağlama arayışına girer. Panik atak geçiren hastaların bir bölümünde solunum alkalozuna bağlı uyuşma, karıncalanma, kasılma veya bayılma görülebilir. Yaşanılan her sıkıntıya ya da kaygıya panik atak dememiz doğru olmaz. Panik atak demek için yukarıdaki belirtilerden en az dört tanesinin yaşanıyor olması gerekmektedir. 20 Resim 2.2:Panik atak Panik bozukluğa genelde agorafobi (kişinin yardım sağlamanın güç olacağı ortamlardan kaçınması) eşlik eder. Hastaların büyük bir çoğunluğu atakların geleceğini düşündüğü yerlerden kaçmak ister. Örneğin toplu taşıma araçlarından, sinema, tiyatro gibi yerlerden, yalnız başına sokağa çıkmaktan ya da yalnız başına evde kalmaktan, asansöre binmekten, dar sokak, köprülerden ya da tünellerden geçmekten yoğun kaygı hissederler (Atak geçirdiklerinde kendilerine yardım sağlayacak kişilerle birlikte olmak isterler.). Ancak yanlarında bir kişi olduğu takdirde yoğun bir sıkıntı duysalar da bu yerlere girebilirler. Panik bozukluğun özelliği, bir nedene bağlı olmayan tekrarlayıcı panik atakların yaşanmasıdır. Ataklar, günde birkaç defadan yılda birkaç defaya kadar değişen sıklıkta görülebilir. Panik ataklar 10 dakika içerisinde en şiddetli düzeye ulaşır ve 20-30 dakika içerisinde yatışır. Bazı durumlarda 1-1,5 saate kadar uzayabilir. Panik bozukluğu olan hastalar göğüs hastalıkları, dâhiliye, kardiyoloji ve sık sık acil servislere başvurur. Anjina pektoris, myokard enfarktüsü, kalp ritim bozuklukları, pulmoner emboli, feokromositoma, hiperglisemi ya da hipoglisemi atakları, hipertroidi krizleri gibi birçok tıbbi hastalık panik bozukluk şeklinde klinik görünüm verebilir. Panik bozukluk tanısı konulmadan önce ayrıntılı bir anamnez alınmalı, iyi bir fizik muayene yapılmalı ve gerekli labaratuvar tetkikleri istenmelidir. 40 yaşını geçmiş ve ilk kez panik atak geçiren hastalarda öncelikle fiziksel hastalık düşünülmelidir. Panik atak, tedavisi olan bir hastalıktır. İlaç tedavisi, psikoterapi, nefes egzersizleri, gevşeme teknikleri bu hastalığın tedavisinde kullanılan yöntemlerden sadece bir kısmıdır. 2.2.1.2. Obsesif-Kompulsif (Saplantı/Takıntı-Zorlantı) Bozukluk Obsesif kompulsif bozukluk (OKB) Esquirol tarafından tanımlanmış günümüze kadar tanı ölçütleri çok az değişikliğe uğramış psikiyatrik bozukluklardan biridir. İstenmeden yineleyici bir şekilde zihne gelen, sıkıntı veren düşünce ve dürtülere obsesyon denilir. Obsesyonların verdiği sıkıntıyı azaltmak amacıyla yapılan yineleyici davranış ya da zihinsel eylemlere ise kompulsiyon denir. 21 Resim 2.3: Obsesif kompulsif bozukluk (OKB) En sık görülen obsesyonlar şunlardır: Kontaminasyon obsesyonları: Temas ile hastalık bulaşacağı veya kirleneceği düşüncesindeki aşırılık (elinin veya vücudunun mikrop, pislik, kan, meni, idrar ile kirlendiği düşüncesi) Yıkama ve temizleme obsesyonları: Kirlendiğini düşündüğü eşyaları veya ortamları sürekli yıkayıp silme isteği duyması Kuşku obsesyonları: Kişinin kapıyı kilitleyip kilitlemediği, elektrikleri kapatıp kapatmadığı, ütüyü prizden çekip çekmediği ya da bir eylemi yerine getirip getirmediği konularında aşırı tereddüt yaşaması Yukarıdaki obsesyonlara bir süre sonra yineleyici davranışlar (kompulsiyon) eşlik eder. Agresif ya da korkunç dürtüler: Çocuğunu yaralama, ibadet ederken küfür etme veya sevdiği birine zarar verme isteği gibi zihni sürekli meşgul eden düşüncelerdir. Cinsel dürtüler: Tekrar tekrar pornografik görüntülerin göz önüne gelmesi, çocuğuna veya yakınındaki birine cinsel saldırıda bulunacağı endişeleri ya da insanların cinsel organlarına bakma isteği gibi dürtülerin bulunmasıdır. Agresif ve cinsel dürtüler sadece obsesyonların olduğu kompulsiyonların görülmediği durumdur. Bunun dışında simetri obsesyonları, dinsel veya suçluluk uyandıran obsesyonlar ve biriktirme kompulsiyonları da görülebilir. OKB psikiyatrik bozuklukları içinde görülme sıklığı yüksektir. Hastaların çoğu sürekli olarak zihinlerine gelen düşüncelerin saçma olduğunun farkındadır. Bu durumdan şiddetli sıkıntı yaşarlar. Hastaların bir bölümü sıkıntılarını azaltmak için bir takım davranış örüntüleri geliştirir. Bunu alışkanlık hâline getirerek hastalığı olağan bir yaşam tarzı şekline dönüştürebilir (Örneğin, çevresindeki kişileri rahatsız edecek şekilde aşırı temiz, titiz davranan ev hanımları gibi). Bu tür hastaların çoğu hastalıklarını zor kabullenir ve tedaviye başvurmazlar. 22 2.2.1.3. Fobik Bozukluklar Fobi, gerçekte tehlikesi olmayan ve korkulmaması gereken durum veya eylemden ileri derecede korku duymaktır. Fobik bozukluk ise özel bir durum veya obje ile ilgili korkunun sürekli olmasıdır. Fobiler, normal korkulardan yoğunluk, süre, mantık dışılık ve yeti kaybına neden oluşu ile ayrılır. Yeti kaybı fobik durumdan kaçışla ilgilidir. Fobik bozukluğu olan kişi korkusunun saçmalığını ve anlamsızlığını bilir fakat bir türlü korkusuna engel olamaz. Sayısız fobi çeşidi olmakla birlikte temelde fobiler şu üç başlık altında toplanır: Basit (özgül ) fobiler: Açıkça görülen nesne ve durumlardan belirgin derecede şiddetli, sürekli ve anlamsız korku duyma durumudur. En sık görülen fobi şeklidir. Örneğin, düşme korkusu nedeniyle uçağa binememe, saldırır korkusuyla köpeklerden kaçınma vb. şeklinde olabilir. Sosyal fobiler: Başkaları tarafından eleştirilme korkusuyla toplumsal etkinliklerden sürekli kaçınma durumu ya da bu tür ortamlara ancak aşırı sıkıntı duyarak katlanabilme hâline denir. Kişi sosyal ortamlarda herhangi bir eylemi yaparken utanç duyacağı durumlara düşeceğini düşünerek nedensiz yere heyecanlanır, kızarır, elleri terler ve titrer. Resim 2.4: Sosyal fobi Agorafobi: Çaresiz kalırım korkusuyla kişinin yardım sağlamanın güç olacağı ortamlardan kaçınmasına denir. Agorafobisi olan hastalar sinema, tiyatro, asansöre binme, uçak yolculuğu, ormanda dolaşma gibi yardımın ulaşamayacağını düşündükleri faaliyetlerde bulunmaktan kaçınırlar ya da bu ortamlara aşırı sıkıntı duyarak katlanabilirler. Resim 2.5: Agorafobi 23 Sosyal fobi erkek ve kadınlar arasında eşit oranda görülmekte iken agorafobi kadınlar da daha sık görülmektedir. 2.2.1.4. Yaygın Anksiyete Bozukluğu Yaygın anksiyete bozukluğunun başlıca özelliği günlük olaylar ve etkinlikler hakkında aşırı bir endişe ve sıkıntı yaşanmasıdır. Kişi tüm telkinlere karşın olağan olaylar karşısında yaşadığı üzücü ve endişe verici düşüncelerine engel olamaz. Bu endişeler işlevselliği bozacak derecede şiddetlidir. Hastalarda soğuk, nemli eller, ağız kuruluğu, terleme, bulantı, yutma güçlüğü, boğazda yumru hissi gibi anksiyetenin fiziksel belirtileri dikkat çeker. Ayrıca kolay yorulma, aşırı heyecan, konsantrasyon güçlüğü, irritabilite, kas gerginliği, uyku düzensizliği, kas ağrıları gibi belirtiler de tabloya eşlik eder. Hastalar bu tür yakınmalarla ya da hastalık belirtisi olarak algıladıkları normal fizyolojik belirtilerle tıbbın her dalına başvurabilirler. 2.2.1.5. Posttravmatik Stres Bozukluğu (PTSB) Kişinin fiziksel bütünlüğünü tehdit eden travmatik yaşantıyla karşılaşması sonucu ortaya çıkar (trafik kazası, deprem, yangın, saldırıya uğrama, çatışma gibi). Bu yaşantı esnasında aşırı korku, çaresizlik ve dehşete düşme gibi duygular yaşanır. Sonucunda olayı tekrar yaşama korkusu, sıkıntı, öfke, uyku düzensizliği, rahatsızlık veren rüyalar, konsantrasyon güçlüğü, irritabilite ve depresyon gibi ruhsal belirtiler görülür. Posttravmatik stres bozukluğunda olayın şiddeti, kişinin olaya yakınlığı ve olaydan etkilenme derecesine bağlı olarak belirtiler değişik derecelerde ortaya çıkar. Bazı kişilerde zamanla hafifleyerek kaybolur. Belirtilerin uzun sürmesi, hafiflemek yerine şiddetlenmesi, belirgin sıkıntı oluşturması, işlevselliği bozması, kişinin tedavi için kendi kendine alkol ve ilaç kullanmaya başlaması bozukluk olduğuna işaret eden ipuçlarıdır. PTSB’de belirtiler üç grupta toplanır. İntrusif (davetsiz, araya giren) belirtiler: Travmatik yaşantının sürekli göz önüne gelmesi veya rüyalarda görülmesi şeklindedir. Kaçınma davranışı ve tepkisizlik: Kişi olayı ya da olayın bir yönünü çağrıştıran konularla ilgili konuşmaktan kaçınır. Olayı hatırlatan kişi ve etkinliklerden kaçınmak için çaba sarf eder, benzer olayla karşılaştığında yoğun sıkıntı duyar. Aşırı uyarılmışlık belirtileri: Travma öncesine göre kişi gergin ve sıkıntılıdır. Uykuya dalma ve sürdürme güçlüğü, hipervijilans (tüm iç ve dış uyaranlara karşı aşırı dikkat hâli), aşırı irkilme, irritabilite, öfke patlamaları, dikkat dağınıklığı gibi belirtiler görülebilir. Travmadan sonra yukarıda sıralanan belirtiler ortaya çıkarsa tanı akut stres bozukluğudur. Bu belirtiler bir aydan uzun sürerse tanı PTSB olarak değiştirilir. Genelde belirtiler akut stres bozukluğu olarak başlar, PTSB olarak devam eder. 24 Travma yaşamış kişilere acil psikiyatrik yardım tüm sağlık personeli tarafından yapılabilir. Temel koşul tedavi ilkeleri doğrultusunda hareket etmektir. Travma sonrası bireylere acil yaklaşım ilkeleri (tıbbi bakım, yeme, içme, barınma gibi yaşamsal fonksiyona yönelik önlemler) uygulanmalı ve bireylerin güven duygusunu korumaya yönelik tüm girişimler en kısa sürede başlatılmalıdır. 2.2.2. Anksiyete Bozukluklarında Psikiyatrik Yaklaşım ve Tedavi Anksiyete bozukluklarında tedaviden iyi sonuç alabilmek için en önemli şart doğru hasta-hekim/sağlık personeli ilişkisi kurabilmektir. Bu amaçla ilk karşılaşma ve verilen mesaj önemlidir. Görüşme tekniklerine uygun görüşme yapılır. Görüşmenin ardından fizik muayene yapılarak tıbbi hastalıkların tanısı gerçekleştirilir. Ruhsal bir hastalık düşünülüyorsa hastaya ifade edilmeli, hastanın bu konudaki düşüncelerini ortaya koymasına izin veren yakınlık oluşturulabilmelidir. Anksiyete bozukluklarında psikoterapötik ve psikofarmakolojik tedavi yöntemleri uygulanır. 2.3. Somatoform Bozukluklar Yeteri kadar araştırılmasına karşın tıbbi bir hastalık ya da madde kullanımı gibi nedenlerle açıklanamayan, fiziksel belirtilerle ayırt edilmiş hastalık grubuna somatoform bozukluklar denir. Bu gruptaki bozukluklar önceki literatürlerde nevrotik bozukluklar başlığı altında yer almıştır (Günümüzde DSM-IV-TR sınıflandırmasında somatoform bozukluklar olarak ele alınmaktadır.). Somatoform bozukluklar; konversiyon, somatizasyon, ağrı, hipokondriazis, beden dismorfik ve farklılaşmış somatoform bozukluğu olarak sınıflandırılır. Bu bölümde acil servis hasta kategorisinde önemli bir oran oluşturan konversiyon bozukluğu ve hipokondriazisden bahsedilecektir. 2.3.1. Konversiyon Bozukluğu Konversiyonun kelime anlamı döndürmedir. Konversiyon bozukluğu (KB), özellikle nörolojik bozuklukları taklit eden ancak merkezi ya da periferik sinir sisteminin bilinen anatomik ve fizyolojik yapısına uymayan bedensel fonksiyon bozukluğudur. Freud’a göre konversiyon, bilinç dışında bastırılmış ve rahatsızlık veren düşünceler döndürme mekanizmasını kullanmak suretiyle bu hastalığa neden olmaktadır. Kişinin ruhsal sıkıntısının beden diliyle ifade edilmesi olarak da yorumlanabilir. Ortaya çıkan belirtilerin anlamı “Ben ruhsal olarak çok sıkıntıdayım, çok acı çekiyorum, bunu görün ve bunu önemseyin.” şeklinde yakınlarına uyarıda bulunmaktır. 25 Konversif belirtiler, tüm beden bölgelerinde görülebilir. Kol ve bacaklarda felçler (hemipleji, parapleji), ayakta duramama, yürüyememe, titreme, kasılma, ağrı, uyuşma, karıncalanma, hissizlik (anestezi), görmeme, dil tutulması veya konuşamama (mutizm), ses kısılması (afoni), duymama, öğürme, öksürme, kusma gibi birçok belirtiler görülür. Psödohalüsinasyonlar (yalancı halüsinasyonlar) ortaya çıkabilir. En çok görme halüsinasyonlarına rastlanır. Psödokonvülziyonlar (yalancı kasılmalar), konversiyon bozukluğunun diğer bir klinik belirtisidir. Gerçek konvülziyonlardan psödokonvülziyonları ayırt etmek zordur. Psödokonvülziyonları olan hastaların yaklaşık üçte birinin epileptik bir bozukluğu bulunabilir. Konversiyon bozukluğu olan hastalarda kasılmalar birkaç dakika sürer. Göz kapakları açma girişimine direnç gösterebilir, gözleri kapalıdır ve göz kapakları çoğu kez titrer. Hastada tam bir tepkisizlik hâli vardır. Hastalar kasılmaları geçtikten sonra kasılmaları sırasında çevrelerinde ne olup bittiğini anımsayabilir. Resim 2.6: Konversiyon da psödokonvülziyon Konversiyon bozukluğu olan hastalarda la belle indifference (güzel aldırmazlık) önemli bir psikiyatrik muayene bulgusudur. La belle indifference körlük, sağırlık ya da pleji gibi durumlarda hastada ortaya çıkması beklenen üzüntünün ve sıkıntının bulunmayışıdır. Bir diğer deyişle hastanın bu önemli belirtilere aldırmamasıdır. Araştırmalar sonucunda kırsal kesimde yaşama, düşük sosyoekonomik koşullar, düşük eğitim düzeyi, yetersiz iç görü ve düşük zekâ düzeyi konversiyon bozukluğu sıklığını arttıran risk etmenleridir. Ülkemizde KB sık görülen bir hastalık olmasına rağmen acil servislerde sıklıkla gözden kaçmakta ya da hatalı tedavi yöntemleri kullanılarak tedavi edilmeye çalışılmaktadır. 2.3.2. Hipokondriazis (Hastalık Hastalığı) Bedende bir bozukluk olmadığı hâlde sürekli hastalık kaygıları ve çeşitli bedensel yakınmalarla karakterize somatoform bozukluk tipidir. Hipokondriakta temel bozukluk bunaltı ve kaygıdır. 26 Hipokondriazis de hasta, normal fiziksel belirti ve duyumları yanlış yorumlar, bunun sonucu olarak ciddi bir hastalığı olduğu düşüncesiyle uğraşıp durur ya da böyle bir hastalığa yakalanacağından korku duyar. Normal bedensel duyumlar (hafif bir sızı, ağrı), olağan vücut işlevleri (kalp atımları, bağırsak hareketleri vb.) ya da çok küçük somatik anormallikler (nazal akıntı, hafifçe büyümüş bir lenf nodu) üzerinde aşırı durulması ve her belirtinin fiziksel bir hastalıkla ilişkilendirilmesi hipokondriazisin temel özelliğidir. Resim 2.7: Hipokondriazis Hastalar sıklıkla kalp, kanser, hepatit, AIDS gibi hastalıklardan şüphelenir ve verilen tüm güvencelere karşın bu fikirlerini değiştirmezler. Yakınmalarını uzun uzun ve çok ayrıntılı bir biçimde sunarlar. Aceleci ve ısrarlı bir biçimde, hekime fırsat vermeden, durmaksızın konuşarak yakınmalarını anlatırlar. Birçok hasta doktor doktor gezmeyi, bir hastaneden diğerine gitmeyi bir yaşam biçimi hâline getirmiştir. Bu hastalar zaman zaman hekimlerin tıbbi bilgisini sınayıcı bir tavır içine de girerler. Hastalığın ortalama başlangıç yaşı 20-30 arasıdır. Hipokondriazis genellikle epizodik (bölüm, kısım) bir gidiş gösterir. Epizotlar aylar, yıllar sürebilir ve arada belirtilerin olmadığı uzun dönemler bulunabilir. Hastaların yarısı ya da üçte biri tedavi ile önemli ölçüde düzelir. Hipokondriazis tedavisinde, depresyon ya da anksiyete gibi eşlik eden başka bir bozukluk yok ise farmakolojik tedaviler nadiren işe yarar. İyi bir hasta hekim ilişkisinin oluşturulmasını takiben, somatizasyon bozukluğunun tedavisinde psikolojik yaklaşımlardan hastaların önemli bir bölümü yarar görür. 2.3.3. Somatoform Bozukluklarda Psikiyatrik Yaklaşım ve Tedavi Somatoform bozuklukların tedavisinde hasta ve ailenin birlikte ele alınması gerekir. Hastanın davranış özellikleri, gelişim düzeyi ile birlikte aile etkileşimleri de gözden geçirilir. Psikiyatrik tanı, tıbbi tanı konulduktan ve aile dinamikleri belirlendikten sonra tedavi planlanır. Psikodinamik, destekleyici bilişsel ve davranışçı yöntemlerle bireysel psikoterapi, aile terapisi, grup terapisi tek tek ya da kombine hâlde uygulanabilir. Somatoform bozuklukların çoğu kronik bir gidiş gösterir. Hastaların sosyal ve mesleksel işlev görmelerinde belirgin bozulmalara neden olabilmektedir. Bu nedenle erken tedavi çok önemlidir. Gerekli durumlarda ilaç tedavisi de uygulanmaktadır. 27 UYGULAMA FAALİYETİ UYGULAMA FAALİYETİ Kişilik, anksiyete ve somatoform bozukluklarda acil bakım uygulayınız. İşlem Basamakları Öneriler Kişilik bozukluklarını ayırt ediniz. Kişilik bozukluklarını önerilen kaynak kitaplardan çalışabilirsiniz. Anksiyete tanımlayınız. Anksiyetenin tanımını yazarak çalışınız. bozukluklarını Anksiyete belirti ve bulgularını ayırt Anksiyete belirti ve bulgularını kaynak ediniz. kitaplardan çalışınız. Anksiyete çeşitlerini ayırt ediniz. Anksiyete psikiyatrik uygulayınız. Somatoform tanımlayınız. özelliklerini bozukluklarında Psikolojik belirtiler gösteren yaklaşım ilkelerini sağlıklı iletişim kurunuz. hastayla bozukluklarını Somatoform bozuklukları tanımını yazarak açıklayınız. Somataform bozukluklarda belirti ve bulguları ayırt ediniz. Somatoform psikiyatrik uygulayınız. Anksiyete çeşitlerinin karşılaştırarak çalışınız. Somatoform bozukluklarda görülen belirti ve bulguları sıralayınız. Hastada tespit ettiğiniz belirti ve bulguların gerçek fiziki bir hastalıktan kaynaklanabileceğini unutmayınız. bozukluklarda Hastanın iletişime girmesini kolaylaştırıcı yaklaşım ilkelerini destek mesajları verebilirsiniz. 28 ÖLÇME VE DEĞERLENDİRME ÖLÇME VE DEĞERLENDİRME Aşağıdaki soruları dikkatlice okuyarak doğru seçeneği işaretleyiniz. 1. Tutarsız kişiler arası ilişkiler, kimlik karmaşası, gereksiz para harcama gibi ileri derecede dürtüsellik gösteren davranışların görüldüğü kişilik bozukluğu hangisidir? A) Antisosyal kişilik bozukluğu B) Borderline (sınırda) kişilik bozukluğu C) Narsisistik kişilik bozukluğu D) Şizotipal kişilik bozukluğu E) Obsesif-kompulsif kişilik bozukluğu 2. Aşağıdakilerden hangisi anksiyete bozukluğu değildir? A) Kişinin ellerini kirli hissedip sürekli yıkaması B) Asansöre binen kişinin nefes alamaması ve boğuluyormuş gibi hissetmesi C) Kişinin kendisine doğru gelen köpekten hızla uzaklaşması D) Kişinin karanlık, ıssız yerlerden geçmemesi E) Başaramayacağını düşündüğü derse daha çok çalışması 3. Kişide temas ile bulaşacağı veya kirleneceği düşüncesinin aşırı şekilde bulunması hangi obsesif bozukluğu tanımlar? A) Kuşku obsesyonları B) Agresif dürtüler C) Cinsel dürtüler D) Simetri obsesyonları E) Kontaminasyon obsesyonları 4. Aşağıdakilerden hangisi posttravmatik stres bozukluğu belirtisi değildir? A) Çocuğunun başına kötü bir şey geleceği korkusu ve endişesini yaşama B) Yaşanan olayın sürekli rüyada görülmesi C) Uykuya dalma ve sürdürmede güçlük D) Olay sonrası aşırı öfke patlamaları yaşama E) Olayı çağrıştıran konuları konuşmaktan kaçınma 5. Aşağıdakilerden hangisi somatoform bozukluktur? A) Post travmatik stres bozukluğu B) Fobik bozukluk C) Ağrı bozukluğu D) Obsesif-kompulsif bozukluk E) Yaygın anksiyete bozukluğu 29 6. Aşağıdakilerden hangisi konversiyon bozukluğunda görülen somatik belirti değildir? A) Kollarında uyuşma karıncalanma hissetme B) Ses kısılması C) Kasılma D) Ayakta duramama E) Ruhsal çöküntü DEĞERLENDİRME Cevaplarınızı cevap anahtarıyla karşılaştırınız. Yanlış cevap verdiğiniz ya da cevap verirken tereddüt ettiğiniz sorularla ilgili konuları faaliyete geri dönerek tekrarlayınız. Cevaplarınızın tümü doğru ise bir sonraki öğrenme faaliyetine geçiniz. 30 ÖĞRENME FAALİYETİ–3 ÖĞRENME FAALİYETİ–3 AMAÇ Fonksiyonel ve organik psikozlarda acil bakım uygulayabileceksiniz. ARAŞTIRMA Psikotik bozuklukları araştırınız. Elde ettiğiniz bilgileri sunu hâline getirerek sınıf ortamında arkadaşlarınıza sununuz. Organik psikozları araştırınız. Bilgilerinizi rapor hâline getirerek arkadaşlarınızla paylaşınız. 3. FONKSİYONEL VE ORGANİK PSİKOZLAR Psikozlar önemli psikiyatrik hastalık grubudur. Psikoz kavramı gerçeklik yaşantısının ve algısının belirgin olarak bozulmasını tanımlayan bir deyimdir. Bilişsel süreçlerde bir bütünlük kaybı, kişiler arası ilişkilerde bozulma ve işlevsel kapasitede azalma görülür. Tıbbi nedenler psikotik durumlara da yol açabilir. Ayrıntılı değerlendirme yapmadan tanı koymak yanıltıcı olabilir. Psikozlar akut ya da kronik gelişir ve iki büyük grupta toplanır. Fonksiyonel psikozlar: Ruhsal işlevlerde oluşan bozukluklar sonucu ortaya çıkan psikozlardır. Düşüncenin kapsamında, oluşumunda, uyaranların algılanmasında, duygulanımda, kimlik duygusunda, gerçeği değerlendirmede vb. bozulmalar vardır. Depresyon, şizofreni ve sanrılı bozukluklar fonksiyonel psikozlardandır. Organik kaynaklı psikozlar: Bedensel kaynaklı hastalıklar (beyin tümörü, epilepsi, bağ doku hastalığı, kafa travmaları, enfeksiyonlar, ilaç ve kimyasal maddelerin oluşturduğu toksik etkiler vb.) sonucu ortaya çıkan psikiyatrik bozukluklardır. Deliryum, demans gibi hastalıklar organik kaynaklı psikozlardandır. 3.1. Duygu-Durum Bozuklukları Duygu-durum bozuklukları geçmiş dönemde affektif bozukluklar ya da manik depresif bozukluklar olarak adlandırılmıştır. Duygu-durum bozuklukları coşkunluk ya da çökkünlük (depresyon) ile karekterize bozukluklardır. Genellikle atak ve remisyonlarla (hastalık belirtilerinin sönmesi) seyreder. Remisyon döneminde hastanın işlevsellik düzeyi normaldir ve duygulanımda anormal belirti olmaz. 31 Duygu-durum bozuklukları depresif epizod, manik epizod, hipomanik epizod ve mikst epizod adları verilen duygu-durum dönemlerinin bir veya birden fazlasının birlikteliği ile değişik şiddetlerde seyreder. Depresif epizod: Bütün faaliyetlere karşı ilgi kaybının ve eskisi gibi zevk almamanın hâkim olduğu en az iki hafta süren bir dönemdir. Bu dönem erişkinlerde keder, üzüntü ile birlikteyken ergen ve çocuklarda irritabilite ile seyreder. Manik epizod: Mani olağan dışı kabarmış, coşkulu ruh hâlidir. Benlik saygısında abartılı kabarma, uyku gereksiniminde azalma, yüksek sesle ve basınçlı konuşma, fikir uçuşmaları, dikkat dağınıklığı, amaca yönelik etkinliklerde artma, psikomotor aktivite artışı ve engellenince öfke patlamaları klinik belirtilerdendir. Mikst epizod: En az bir hafta süren hem depresif hem de manik epizod belirtilerinin bir arada olduğu dönemdir. Hızla değişen duygu-durum hâli vardır. Hipomanik epizod: Belirtiler en az dört gün sürer ve maniye benzer. Daha düşük şiddetli semptomlar görülür. Maninin tersine, kişiler halüsinasyon yaşamazlar. Hipomani iyi işlevsellik, artmış üretkenlik ve daha az bozuklukla seyrettiği için kişiler çoğu zaman herhangi bir sorun olduğunu kabul etmezler. Tedavi edilmediğinde hipomani artarak maniye gidebilir ya da depresyona kayabilir. 3.1.1. Depresif Bozukluklar Depresif bozukluklar değişik şekillerde sınıflandırılır. Burada depresif bozuklukların ağır formu majör depresyon ve distimik bozukluklardan bahsedilecektir. Majör depresyon: Manik, hipomanik veya mikst bir epizod olmadan seyreder. Duygularda güvensizlik, karamsarlık ve çöküntünün oluşması düşünce ve hareketlerdeki yavaşlama ile uyumludur. Depresif bozukluk yüksek mortalite ile seyreder. Her yaşta başlayabilir. Ortalama başlangıç yaşı 20’li yaşların ortalarıdır. Majör depresyonda vakaların 2/3 tamamen iyileşir, 1/3’ü ise kısmen iyileşir ya da hiç iyileşmeyebilir. Depresyon oluşumunda genetik faktörlerin ve kişilik yapısının da rolü olduğu bilinmektedir. Genellikle ağır bir psikososyal stresten sonra ortaya çıkabilir, özellikle ilk epizodlarda stresör önem taşımaktadır. Majör depresyon geçirenlerin birinci derecede akrabalarında depresif bozukluk genel topluma göre 1,5-3 kat yüksektir. Genetik ve psikososyal faktörlerin yanı sıra biyokimyasal faktörlerinde (dopamin, seratonin, norepinefrin gibi biyojenik maddelerin düzeyindeki değişiklikler) depresyon oluşumunda rolü olduğu düşünülmektedir. 32 Resim 3.1: Depresif bozukluk Distimik bozukluk: Kronik depresif bir bozukluktur. Kronik seyir içerisinde semptomsuz dönem olmakla birlikte semptom şiddeti dalgalanma gösterebilir. Tanı koymak için en az 2 yıl süreyle yaklaşık gün boyu süren depresif duygu-durumunun saptanması gerekir. Depresif belirtiler hafif, orta ve ağır derecelerde ortaya çıkabilir. Semptomlardan beş veya daha fazlasının görülmesi, en az iki hafta devam etmesi ve kişinin normal biçimde yaşamını devam ettirememesi hâlinde depresif bozukluk tanısı konulur. Depresif belirtiler şunlardır: Sürekli üzüntü, keder, endişe veya boşluk duygusu Umutsuzluk ya da karamsarlık Uyku bozukluğu ya da çok uyuma Sık sık nedensiz ağlama nöbetleri İştah kaybı ya da çok yeme Daha önce hoşlandığı etkinliklerde zevk almama ya da ilgi kaybı Huzursuzluk, cinsel isteksizlik Dikkatini toplayamama veya bir konu üzerinde yoğunlaşmama Hatırlama ve karar vermede güçlük Enerji kaybı, bitkin ya da yavaşladığını hissetme Fiziksel hastalık ya da yaralanmadan kaynaklanmayan fiziksel semptomlar (kronik ağrı veya sindirim sorunları vb.) Ölüm veya intihar düşünceleri, intihar girişimleri Suçluluk, değersizlik ya da çaresizlik duyguları Şiddetli depresyonda varsanılar görülebilir. Depresyonda hastaların yarısı, semptomlarının gün içerisinde değişiklik gösterdiğini söyler, sabah saatlerinde semptom şiddeti daha yüksektir. Öğleden sonra birçok hasta kendini iyi hissedebilir. Ayırıcı tanıda genel tıbbi durum, madde kötüye kullanımı, depresif duygu-durum ile giden uyum bozukluğu, demans vb. durumlarda da depresyon belirtilerinin ortaya çıkarabileceği unutulmamalıdır. 33 3.1.2. Bipolar (İki Uçlu) Bozukluklar Manik-depresif hastalık olarak da bilinen bipolar bozukluk, ciddi bir duygu-durum bozukluğudur. Kişinin duygu-durumu, maniden depresyona aşırı “iki uç” arasında değişebilmektedir. Manik atak sırasında, kişi aşırı mutlu ya da iritabl olurken depresif atak sırasında son derece üzgün ve kendini umutsuz hisseder. Ataklar arasında kişinin duygudurumu normal olabilir. Duygu-durumdaki bu değişimler saatler, günler, haftalar ya da aylarca sürebilir. Sağlıklı kişilerdeki normal iniş ve çıkışların tersine, bu duygu-durum dalgalanmaları şiddetli ve yaşamı tehdit edici olabilir. Resim 3.2: Karışık duygulanım Manik dönemde varsanılar ya da sanrılar gibi psikotik belirtiler görülebilir. Atakların şiddeti, tipi, sıklığı ve süresindeki farklılıklar bipolar bozukluğun derecesini belirler. Manik döneme ait belirtiler: Olağan dışı biçimde artmış yüksek veya coşkulu duygular ya da aşırı irritabilite Artmış enerji ve aktivite, fikir uçuşmaları ve hızlı konuşma Dikkatin kolaylıkla dağılması Yorgunluk hissetmeksizin uyku gereksiniminde azalma Kimsenin yapamayacağı işleri yapacağını düşünmesi ve kendi yetenekleri ve güçlerine gerçek dışı inanç (abartılı özgüven ve dayanaksız iyimserlik) Yargı yetisinde bozulma, aşırı para harcama, gereksiz riskler alma, aceleyle büyük kararlar alma Cinsel istekte artış Başta kokain, alkol ve uyku ilaçları olmak üzere maddenin kötüye kullanımı Rahatsızlık verici ya da saldırgan davranış Aşırı hızlanma ve hareketlilik nedeniyle dağınıklık ve bitkinlik Yetersiz beslenme, ileri durumlarda dehidratasyon Bipolar bozukluklar, bipolar bozukluk I, bipolar bozukluk II ve siklotimik bozukluk olarak sınıflandırılır. 34 Bipolar I bozukluğu: Depresyonla birlikte veya depresyon olmaksızın en az bir manik atak ya da karışık duygu-durum atakları ile karakterizedir. Manik epizotlar kimi zaman psikotik özellikler gösterebilir. Bipolar II bozukluğu: Hipomanik epizotlarla karakterizedir. Hastalar çevrelerinde şakacı, biraz aşırıya kaçan kişiler olarak görülür. Psikotik semptomlar tabloya eşlik etmez. Siklotimik bozukluk: Birbirini takip eden hipomanik ve depresif semptomlarla seyreden çok sayıda dönemlerle karakterize, kronik seyirli bir bozukluktur. Dönemler manik ya da depresif epizotları karşılayacak şiddette semptom içermez. Resim 3.3: Bipolar bozukluk 3.1.3. Duygu-Durum Bozukluklarında Psikiyatrik Yaklaşım ve Tedavi Duygu-durum bozuklukları, öncelikle depresif bozukluklar toplumda sık karşılaşılan rahatsızlıklardır. Depresif ve bipolar bozukluğu olan hastaların tanınması ve erken dönemde tedaviye başlanması tedavideki başarı şansını artırmaktadır. Duygulanım bozukluklarında genellikle ilaç tedavisi ve psikoterapötik yaklaşım yöntemleri birlikte kullanılır. Psikofarmakoterapi ve psikoterapideki amaç belirtilerin düzelmesi, psikososyal açıdan düzelme ve tekrarlamaların engellenmesidir. 3.2. Şizofrenik Bozukluklar Şizofreni birçok davranış ve düşünce bozukluğuna neden olur. Beynin yapısında önemli, fizyolojik ve kimyasal değişikliklere yol açan çok sistemli psikiyatrik bozukluklardan biridir. Genç yaşlarda başlar, hayat boyu sürer, sonlanımı kötü olabilir. Algılama, düşünme, konuşma, dil, sosyal etkileşim, motor davranış, dikkat, istem, dürtü kontrolü, duygusal ifadeler ve çevreye yanıt alanlarında önemli belirtileri vardır. Şizofreni kronikleşme eğilimi gösteren bir hastalıktır. Sosyoekonomik yönden düşük ya da düzensizlik gösteren kesimlerde daha sık izlenir. Hastalık 15-45 yaşlarında başlar. Görülme sıklığı yönünden kadın erkek arasında fark yoktur. 35 Resim 3.4: Şizofrenide kişilik bölünmesi Şizofreni etiyolojisinde genetik, biyokimyasal ve psikososyal etmenlerin rol oynadığı düşünülmektedir. Aile çalışmalarında akrabalar arasındaki hastalanma riski normal nüfustan yüksek olduğu, akrabalık uzaklaştıkça bu oranın düştüğü kanıtlanmıştır. Ayrıca şizofreni hastalarında, nörotransmitter maddelerin seviyesinde bozulmalar olduğu görülmüştür. Resim 3.5: Şizofiren hastanın resim çalışması Şizofreniye ait belirtiler: Halüsinasyonlar: Şizofrenide beş duyuyu ilgilendiren halüsinasyonlar görülebilir. İşitme halüsinasyonları (birinin yüksek sesle konuştuğundan şikâyet eder) yaygındır. Sesler emir veren, suçlayan, aşağılayan veya cinsel içerikli olabilir. Görme, dokunma, koklama, tatma ve senestetik halüsinasyonlarda (beyinde yanık hissi, kalp damarlarının itilmesi, kemiklerin kesilmesi gibi) görülmektedir. Düşünce içeriğindeki bozukluklar: Düşünce içeriğinde ve akışında bozukluklar görülmektedir. Perseküsyon (kötülük görme), referans (üstüne alınma), grandioz , dini, somatik özelliklerde sanrılar ortaya çıkabilir. Hasta yoğun bir şekilde filozofik, sembolik, soyut veya mistik düşüncelerle uğraşabilir. Düşünce akışında: Enkoherans, yandan cevap, ayrıntıcılık, baskılı konuşma, çelinebilir düşünce ve düşünce blokajı görülebilir. Dezorganize veya katotanik davranışlar: Kişi saatlerce aynı pozisyonda oturabilir ya da ayakta durabilir. Bazende kol ve bacaklarını özel pozisyonda saatlerce tutabilir (balmumu esnekliği). Otizm, akinetik sterotipi, mutizm görülebilir. 36 Duygusal ambivalans: Sevgi, nefret ve korku gibi duyular oldukça güçlüdür. Duygular kişide çatışma yaşanmasına yol açar. Duygusal tepkilerde uygunsuzluk: Duygusal tepkiler künt ve uygunsuzdur. Örneğin annesinin öldüğü söylenen kişinin gülmesi uygun olmayan tepkidir. Depersonalizasyon belirtileri: Kişi beden parçalarının değiştiği, büyüyüp küçüldüğü izlenimini yaşar (ellerinin pençeleştiğini, başının ve burnun büyüdüğünü hisseder). Hasta bu nedenle sık sık aynaya bakar (ayna delili). Resim 3.6: Depersonalizasyon belirtileri Regresyon (gerileme): Psikozlarda kullanılan başlıca savunma mekanizmalarındandır. Sosyal yönden uygun olmayan çocuksu davranışlar belirgindir. Fizik ve fizyolojik belirtiler: Başka bir hastalık yoksa fizik muayene bulguları normaldir. Bazı hastalarda aşırı yeme, kilo alma, bazılarında yememe ve zayıflama olabilir. Aşırı uyuma, hiç uyumama, gündüz-gece döngüsünün bozulması görülebilir. Öz kıyım: Şizofrenilerde dürtü denetimi son derece zordur. Birden ortaya çıkan öz kıyım girişimleri olabilir. Öz kıyım riski %50 dolayındadır. DSM IV sınıflandırmasına göre yukarıdaki belirtilerden ikisinin ya da daha fazlasının bir aylık bir dönem boyunca bulunması şizofreni tanısı için yeterlidir. 3.2.1. Şizofrenik Bozukluklarda Psikiyatrik Yaklaşım ve Tedavi Şizofreninin tedavisinde hastayı çok yönlü bir yaklaşımla ele almak gerekir. İlaç, psikoterapi ve somatik tedavi yöntemleri birlikte kullanılır. Çok dirençli şizofrenilerde somatik tedavi olarak EKT (elektro konvulsif terapi) uygulanmaktadır. EKT sinapslardaki nörotransmitterlerin dönüşümüne etki eder. 37 3.3. Sanrılı (Hezeyanlı) Bozukluklar Sanrılı bozukluklar önceleri “paranoya” veya “paraonaid bozukluk” olarak tanımlanırdı. Günümüzde sanrılı bozukluk deyimi kullanılmaktadır. Sanrılı bozukluk, sistemik ve değişmez nitelikteki sanrıların ön planda olduğu, şizofrenideki gibi kişilikte bozulma ve yeti kaybının görülmediği psikotik bir bozukluktur. Sanrılar, hastanın mevcut kültürel değerleriyle uyuşmayan, yanlış inançlardan oluşan, objektif kanıtlara karşın devam eden gerçek dışı değişmez düşüncelerdir. Sanrılar genellikle dış olaylardan yanlış anlamlar çıkarmaya dayanır ve kişinin zekâ düzeyiyle ilişkili değildir. Hastalar semptomları ile ilgili akılcı ve gerçeğe dayalı açıklamaları nadiren yapabilir. Ortalama 40 yaş civarında başlar. Düşük sosyoekonomik durum ve yeni göçmen olma görülme sıklığını artırmaktadır. Hastalar kendiliğinden doktora başvurmazlar. Bu özelliklerden dolayı birçok olgu gizli kalabilmektedir. Hastalık kronikleşebilir ve zamanla sanrılarda artma veya azalma görülebilir. Bozukluğun başlamasına genellikle psikososyal bir stres etken olabilir. Resim 3.7: Sanrılı bozukluk Sanrılı bozukluğun nedeni tam olarak bilinmemektedir. Aile çalışmaları, sanrısal bozukluğu olan kişilerin yakınlarında sanrısal bozukluğa yatkınlık, aşırı şüphe ve güvensizlik gösteren kişilik özelliğinin olduğunu göstermiştir. Sanrılı bozukluklarda başkalarına güven duymayla ilgili gelişimsel bir bozukluk vardır. Enfeksiyonlar, nörolojik hastalıklar, vitamin yetmezlikleri, endokrin ve metabolik hastalıklar sanrı olumuna yol açabilir. İlaç, madde kullanımı ve intoksikasyonlar gibi faktörlere bağlı olarak da sanrılar ortaya çıkabilir. Sanrılı bozukluklarda aşağıdaki belirtiler görülür. Hastalar genellikle iyi giyimlidir. Kişilik veya günlük aktivitede önemli bir bozukluk yoktur. Şüpheci, düşmanca bir tavır içinde olabilir. Psikiyatrik muayenede herhangi bir bilinç, yönelim, bellek, dikkat ve konsantrasyon bozukluğu saptanmaz. 38 Belirgin ya da uzun süreli halüsinasyonları yoktur. Sanrılarla uyumlu dokunma veya koku halüsinasyonları olabilir. Düşünce sürecinde çağrışım bozukluğu saptanmaz. Düşünce içeriğinde sistemli sanrılar olur (kötülük görme/perseküsyon, tanınmış bir kişi tarafından sevilme gibi). Resim 3.8: Perseküsyon sanrısı Hastanın duygu-durumu sanrının içeriği ile uyumlu olabilir. Grandiyöz sanrıları olan hasta öforik, persekütuar sanrıları olanlar ise kızgın ve kuşkucudur. Resim 3.9: Grandiyöz (büyüklük) tip sanrı Hastalarda depresif semptomlar bulunabilir. Hastalar sanrılarının etkisinde kalır. Sanrının içeriğine göre suisid, homosid ya da başka türlü saldırgan davranışlar gösterebilir. Riskli durumlarda hastaların hastaneye yatırılması gerekir. 3.3.1. Sanrılı Bozukluklarda Psikiyatrik Yaklaşım ve Tedavi Sanrılı bozuklukta hastalar çok az psikiyatrik yardım arayışına girer. Değişik branşlardaki doktorların veya mahkemelerin sevki ile psikiyatri kliniklerine gelirler. Tedavide amaç güvenilir bir hasta hekim ilişkisi kurmaktır. Hastaya güven verilmeli, sanrıları tartışılmamalı ya da kabul edilmiş gibi yapılmamalıdır. 39 Hastanın sanrılarına bağlı olarak şiddete eğilimi görülürse hastaneye yatırmak gerekir. Sanrılı bozukluğun tedavisinde antipsikotik ilaçlar ve psikoterapi uygulanır. Ancak sanrılı bozuklukta etkisi kesin olarak ortaya konmuş bir tedavi yöntemi yoktur. 3.4. Organik Nedenli Ruhsal Bozukluklar Organik nedenli ruhsal bozukluklarda, beyinde sürekli veya geçici olarak işlevsel bozulma vardır. Klinik tabloda psikolojik ve davranışsal belirtiler ortaya çıkar. Organik nedenli ruhsal bozukluklara SSS kaynaklı hastalıklar, sistemik hastalıklar, metabolik bozukluklar, toksik vb. nedenler yol açar. 3.4.1. Deliryum SSS’nin çeşitli nedenlerle etkilenmesi sonucu akut olarak saatler ya da günler içinde ortaya çıkar. Deliryum, bilişsel, algısal, uyku-uyanıklık, dikkat ve psikomotor aktivitedeki bozulmalarla seyreden bir sendromdur. Deliryumun sıklığı ile ilgili kesin veriler yoktur. En sık yaşlılarda görülür. Deliryuma neden olan durumlar: Tiamin eksikliği Hipertansiyon Hipoglisemi (diabetes mellitus öyküsü veya kan glukoz seviyesinde hızlı düşme) SSS’de perfüzyonun azalması Hipoksemi Enfeksiyonlar Ateş Karaciğer ve böbrek hastalıkları Hormonal bozukluklar İlaç ve madde intoksikasyonu Kafa travmaları İntrakranial kanamalar Beyin lezyonları Metabolik bozukluklar (asidoz, alkoloz vb.) Beyinde, geçici-kalıcı hasar ortaya çıkaran herhangi bir durum Deliryum öncesi hastalarda subklinik belirtiler ortaya çıkar. Rahatsızlık, bunaltı, huzursuzluk, dikkati toplayamama, yorgunluk, depresif belirtiler ve uyku bozuklukları bulunur. Hafif bilişsel bozulma, algı bozuklukları, ses ve ışığa karşı duyarlılık oluşur. Belirtiler 1-3 gün içerisinde tam deliryuma döner, dalgalanma gösterir ve tipik olarak 10-12 günde kaybolur. Yaşlılarda süre daha uzundur. Tam deliryum döneminde aşağıdaki belirtiler görülür. Halüsinasyonlar ve illüzyonlar Uygunsuz, mantıksız davranışlar 40 Bilinç bulanıklığı Oryantasyon bozukluğu (Ailesini tanımayabilir ya da tanımadığı birisini babası sanabilir, gece işine gitmeye kalkışabilir.) Sanrılar görülür. Deliryuma aynı anda birden çok neden yol açabilir. Nedene yönelik tedavi uygulanır. Erken teşhis ve tedavi hayati önem taşır, tıbbi acil durum yaratabilir. Yaşamsal tehlike taşıyan nedenler öncelikle araştırılır ve tedavi edilir. Psikotik belirtiler için psikotrop ilaçlar kullanılabilir. Hasta aşırı uyaranlardan (ışık, ses, ziyaretçi vb.) korunur, saldırgan ve intihar eylemleri için önlemler alınır. 3.4.2. Demans (Bunama) Kişilik, bellek ve bilişsel işlevlerde yaygın bozulma ile seyreder. Demans, dikkat ve bilinç işlevlerinin göreceli olarak korunduğu klinik bir sendromdur. Demans ile ortaya çıkan belirtiler, bireyin sosyal ve mesleki yaşantılarında sorunlara neden olur. Demansta genellikle bellek kaybı, hesaplama güçlüğü, dikkat dağınıklığı, mizaç ve duygulanımda değişmeler, yargı ve soyutlama yeteneğinde bozulma ve yönelim bozuklukları görülür. Demansa neden olan durumlar: Kafa travmaları, beyin tümörleri AIDS ve sifiliz gibi kronik enfeksiyonlar Kalp-damar hastalıkları (aritmiler, MI, hipertansiyon vb.) Konjenital hastalıklar Vitamin eksikliği (B12, folat) İlaç ve madde toksikasyonları Endokrin ve metabolik hastalıklar (troid, paratroid, hipofizbezi bozuklukları, karaciğer yetmezliği gibi) Kronik anoksik durumlar Dejeneratif hastalıklar (Parkinson, Wilson, alzheimer, pick hastalığı vb.) Multıple skleroz gibi hastalıklar demansın gelişiminde rol oynar. Demansın sıklığı yaşla birlikte artar. Yaşlılık bunaması olgularının yaklaşık yarısı alzheimer tipidir. Demans tanısı konulduktan sonra ortalama yaşam süresi 8-10 yıldır. Demans; belirtilerin seyrine paralel olarak erken, orta ve geç dönemlerde farklılıklar gösterebilir. Klinik tablo ilerledikçe bilişsel, sosyal ve mesleki işlevsellikteki yıkımın şiddeti ile nörolojik defisitlerin ortaya çıkışı artar. Yakın bellekte ve uzak bellekte bozukluk vardır. Demansın ilk evrelerinde yeni olayları ve bilgileri anımsama bozulur. Hastalar yeni isimleri öğrenmekte güçlük yaşar, sık sık eşya kaybeder ve aynı soruları tekrar tekrar sorar. Bir süre sonra yargı bozukluğu da tabloya eklenir. Alışveriş ve para hesabında yardıma ihtiyaç duyar. 41 Daha sonraki evrede bellekteki yıkım belirginleşir. Hasta artık destek olmaksızın yaşamını tek başına idare edemeyecek duruma gelir. Günlük yaşamdaki önemli olayları yakın arkadaşlarının hatta aile üyelerinin isimlerini bile unutur. Bu evrede davranış bozuklukları, sanrılar ve kişilik değişiklikleri ortaya çıkar. Son evrede hastalar tüm kapasitelerini yitirir ve ağır bir yıkım içindedir. Tüm sözel yetenekler, motor beceriler kaybolur. Eşlerini tanımaz ve kendi isimlerini bile unutur. Beslenmeleri bozulur, idrar ve dışkı kaçırmaya başlar ve günlük yaşam aktivitelerinde bağımlı hâle gelir. Bu evrede yüksek kortikal işlev bozuklukları da çok belirgindir. Hastalar çoğunlukla araya giren enfeksiyonlarla (fırsatçı enfeksiyonlar) kaybedilir. Aşağıdaki resimde Amerikalı ressam "William Utermohlen" kendi portresini çizerek gitgide beynini yiyen demans hastalığını resimleriyle anlatmıştır. Giderek artan hastalığında, en son yaptığı resimde artık yüz diye bir şey kalmamıştır. Resim 3.10: Demans Demans düşünülen olgularda iyi bir anamnez alınmalıdır. Fizik ve nörolojik muayene ile birlikte laboratuvar tetkikleri yapılır. Yapılan tetkiklere rağmen etyolojisi aydınlatılamayan olgularda; serebral anjiyografi, LP, BOS, SPECT (beynin kan akımını görüntüleme), PET ve noninvazif vasküler tetkikler yapılarak tanı konur. Demanslar genellikle sinsi başlar, yavaş ilerler ve gittikçe kötüleşir. Demans tedavisinde etyolojik nedene yönelik, destekleyici ve semptomatik tedavi uygulanır. Burada koruyucu önlemlerin alınması da önem taşır. 42 UYGULAMA FAALİYETİ UYGULAMA FAALİYETİ Fonksiyonel ve organik psikozlarda acil bakım uygulayınız. İşlem Basamakları Öneriler Psikotik bozuklukları tanımlayınız. Psikotik bozuklukların tanımını yazarak çalışabilirsiniz. Duygu-durum bozukluklarının çeşitlerini ayırt ediniz. Duygu-durum bozukluklarının çeşitlerinin özelliklerini karşılaştırarak çalışabilirsiniz. Depresif bozuklukların bulgularını ayırt ediniz. belirti Bipolar bozuklukların bulgularını ayırt ediniz. belirti ve Duygu-durum bozukluklarının belirti ve bulgularını kaynak kitaplardan ve okuyabilirsiniz. Şizofrenik bozuklukları tanımlayınız. Şizofrenide belirti ve bulguları ayırt ediniz. Şizofreninin alt tiplerini karşılaştırarak çalışabilirsiniz. Şizofreninin alt tiplerini ayırt ediniz. Sanrılı bozuklukları tanımlayınız. Sanrılı bozukluklarda bulguları ayırt ediniz. belirti ve Sanrılı bozukluğun alt tiplerini ayırt Sanrılı bozuklukların alt tiplerini yazarak ediniz. çalışabilirsiniz. Organik nedenli ruhsal bozuklukları tanımlayınız. Deliryumun belirti ve bulgularını ayırt ediniz. Organik nedenli ruhsal bozuklukların belirti ve bulgularını verilen kaynaklardan araştırabilirsiniz. Demansın belirti ve bulgularını ayırt ediniz. Fonksiyonel ve organik nedenli ruhsal bozukluklarda uygun tedavi yöntemlerini uygulayınız. 43 ÖLÇME VE DEĞERLENDİRME ÖLÇME VE DEĞERLENDİRME Aşağıda verilen vaka çalışması ile ilgili metni okuyarak soruları bu metne uygun cevaplayınız. F. Hanım, 29 yaşında evli bir çocuk annesidir. İnşaat firmasında halkla ilişkiler personeli olarak çalışıyor. Yaklaşık 8 aydır çevresinden şüphelenmeye, yaptığı buluşlar nedeniyle mafyanın peşinde olduğunu düşünmeye başlamış. Kulağına kendisine emir veren sesler geliyor. Zaman zaman bu seslerle konuşuyor, onlara tepki gösteriyormuş. Giderek iş yerindeki arkadaşlarından şüphelenme, iletişim kurmama, onlarla abuk-sabuk konuşma ve konuşmalarda sürekli tekrarlar başlamış. İşe giderken özensiz ve dağınık giyimiyle dikkat çekiyormuş. Bir süre sonra işe gitmez olmuş. Evden çıkmıyor, kimseyle görüşmüyor ve sabaha kadar sıkıntılı bir şekilde dolaşıyormuş. 1. 2. 3. Öyküde tespit ettiğiniz psikotik belirti ve bulgular nelerdir? Belirti ve bulguları değerlendirdiğinizde olası ön tanınız nedir? Tanıya göre uygulanacak tedavi yöntemleri nelerdir? DEĞERLENDİRME Cevaplarınızı cevap anahtarıyla karşılaştırınız. Yanlış cevap verdiğiniz ya da cevap verirken tereddüt ettiğiniz sorularla ilgili konuları faaliyete geri dönerek tekrarlayınız. Cevaplarınızın tümü doğru ise bir sonraki öğrenme faaliyetine geçiniz. 44 ÖĞRENME FAALİYETİ–4 ÖĞRENME FAALİYETİ–4 AMAÇ Sahada karşılaşılan psikiyatrik acil durumlarda acil bakım uygulayabileceksiniz. ARAŞTIRMA Sahada karşılaşılan psikiyatrik acilleri araştırınız. Elde ettiğiniz bilgileri sunu hâline getirerek sınıf ortamında arkadaşlarınızla paylaşınız. Saldırgan hastaya yaklaşımı araştırınız. Elde ettiğiniz bilgileri rapor hâline getirerek arkadaşlarınıza sununuz. 4. SAHADA KARŞILAŞILAN PSİKİYATRİK ACİLLER Acil psikiyatrik sorunlar hasta ve yakınlarında gerilim yaratır. Bu hastalar genellikle olaylarla etkin bir şekilde baş edemeyerek krize girme eğilimi gösterir. Bu tür vakaları yaşayan hasta acil bakım için acil servisleri kullanır. Acil girişimler iyi bir organizasyon, etkin bir donanım ve profesyonel yaklaşımları gerektirir. Acil sağlık ekibi stresle etkin baş edebilme, olayları değerlendirip doğru ve hızlı karar verebilme, sabırlı ve sakin olma özelliklerine sahip olmalıdır. Psikiyatrik aciller üç grupta toplanır: Bireyin yaşamını tehdit eden durumlar: İntihar girişimi, alkol ve madde intoksikasyonu, akut paronaya, kişiler arası çatışma ve majör depresyon Başkalarının yaşamını tehdit eden durumlar: Homosid, saldırgan ve dürtüsel davranışlar Yaşamın akışını tehdit eden durumlar: Psikozlar, anksiyete-panik atakları, psikosomatik semptomlar, konversiyon ve yas reaksiyonu, fiziksel ya da seksüel travmalar ( fiziksel şiddet görme, tecavüz, cinsel taciz vb.) 4.1. Psikoaktif Madde Kullanımına Bağlı Bozukluklar İnsan duygulanımında, algılamasında ve diğer bilişsel işlevlerde değişiklik yaratan maddelere psikoaktif maddeler denir. Bu maddeler yasal olarak kullanılması yasaklanmış maddeler olduğu gibi toplumda yaygın olarak kullanılan, alkol, nikotin hatta kafeinli maddeleri (kahve, çay vb.) ve çoğu yeşil /kırmızı reçete ile satılan ilaçları da kapsar. 45 Madde kullanım bozuklukları DSM IV-TR göre kullanım bozuklukları (bağımlılık ve kötüye kullanım) ve madde kullanımının yol açtığı bozukluklar (intoksikasyon, deliryum, demans, madde yoksunluğu vb.) olarak iki grupta sınıflandırılmıştır. Maddeyi kötüye kullanım: Kişi kullandığı maddeyi aile, iş ve diğer sosyal sorumluluklarını yerine getiremeyecek kadar tekrarlayıcı biçimde ve fiziksel tehlikelerine karşı her gün alır. Madde kullanımını durdurmak istese de çoğu zaman başarılı olamaz. Maddeyi sorunlarına çözümler bulmak ve gerçeklerden uzaklaşmak için kullanır. Fiziksel sağlığı bozulur, sosyal ve yasal sorunlar yaşar. Madde bağımlılığı: Kullanılan maddenin sürekli olarak alınan dozunda istenilen etkinin sağlanamaması nedeniyle maddenin dozunun giderek artırılması veya uzun süre kullanılmasıdır. Madde bağımlılığında kişi kullandığı maddeye karşı direnç (tolerans) geliştirmiş olduğundan maddeyi almadan yapamaz ve tüm enerjisi maddeyi elde etme üzerinde yoğunlaşır. Psikolojik bağımlılık: Kişinin kullandığı maddeyi almaya devam etmesi için güçlü bir istek ve gereksinim duyması, o maddeyi almaktan kendini alıkoyamamasıdır. Fiziksel bağımlılık: Kişinin aldığı maddeye bağlı olarak bedeninde biyokimyasal ve fizyolojik değişikliklerin oluşmasıdır. Madde alınmadığında yoksunluk belirtileri ortaya çıkar. Kişi yoksunluk belirtilerinden korunmak için maddeyi almaya devam eder ve tolerans gelişir. Madde intoksikasyonu: Bir veya birkaç maddenin yüksek dozda kullanımı sırasında ya da hemen sonrasında gelişen davranışsal ve psikolojik belirtilerin görüldüğü zehirlenme durumudur. Madde yoksunluğu: Fazla miktarda ve uzun süreli madde kullanımının aniden kesilmesi veya azaltılması ya da sonlandırılmasına bağlı olarak gelişen maddeye özgü yoksunluk sendromudur. Tablo 4.1: Psikoaktif maddeler ve yol açtığı sorunlar 46 Maddenin kötüye kullanımı ve bağımlılığı gençlerde, kadınlara göre erkeklerde, işsizlerde ve düşük eğitim düzeyinde olanlarda daha yaygın görülmektedir. Özellikle antisosyal kişilik bozukluğu olanlarda normal popülasyon(nüfus)a göre daha fazla kullanım rapor edilmektedir. Ülkemizde madde kullanımını ve bağımlılığını önlemek amacı ile mevzuat düzenlemeleri yapılmıştır. Bu bağlamda: 26.11.1996 tarihinde, 4207 Sayılı “Tütün Ürünlerinin Zararlarının Önlenmesi ve Kontrolü Hakkında Kanun” yürürlüğe girmiştir. Bu Kanunun amacı; kişileri ve gelecek nesilleri tütün ürünlerinin zararlarından, bunların alışkanlıklarını özendirici reklam, tanıtım ve teşvik kampanyalarından koruyucu tertip ve tedbirleri almak ve herkesin temiz hava soluyabilmesinin sağlanması yönünde düzenlemeler yapmaktır. 07.01.2011 tarihinde yürürlüğe giren "Tütün Mamulleri ve Alkollü İçkilerin Satışına ve Sunumuna İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmelik" gereği tütün ve alkol ürünlerinin satışı 18 yaş altı çocuklara yasaklanmıştır 16.5.2009 tarihinde ve 5898 sayılı “Uçucu Maddelerin Zararlarından İnsan Sağlığının Korunmasına Dair Kanun” yürürlüğe girmiştir. Bu Kanunun amacı; solumak, koklamak yoluyla veya başka bir şekilde kişilerde bağımlılık yapabilen ürünlerin kontrolünü sağlamaktır. Kanserojen solvent içeren maddelerin 5898 Sayılı Yasa uyarınca, 18 yaş altı çocuklara satışı yasaklanmıştır. Ayrıca bu yasaya dayalı “Zararlılardan insan sağlığının korunmasına dair kanun hükümlerine istinaden hazırlanan, 'uçucu maddelerin zararlarından insan sağlığının korunması hakkındaki yönetmelik' çıkarılmıştır. Alkol ve madde kullanımını artıran ve bağımlılığa götüren faktörler: Kişilik sorunları: Özellikle aşırı güvensiz, bağımlı, engellenmeye dayanma tahammülü olmayan, depresif ve içe dönük kişilerde madde kullanımı sık görülmektedir. Genetik etkenler: Ailesinde madde kullanımı olan bireylerde risk artmaktadır. Örneğin birinci derece akrabalarında alkol bağımlılığı olanlarda alkol bağımlılık riski yedi kat artmaktadır. Çevresel etkenler: Çevrede madde kullanımının yaygın olması (arkadaş, komşu vb.), kabul görmesi, teşvik edici davranışların olması riski artırmaktadır. Genellikle özenme şeklindeki kullanımlar bağımlılığa kadar gitmektedir. Stres etkeni: Stresör faktörlerin sık ve yoğun yaşanması kullanım riskini artırır. Aile içi iletişim ve paylaşım sorunlarının olması kişileri madde kullanımına iten önemli faktör olarak görülmektedir. 47 Resim 4.1: Bağımlılık kişinin hayatında kısır döngü yaratabilir 4.1.1. Alkol İntoksikasyonu Alkol intoksikasyonu fazla miktarda alkol alımı sonucunda belirgin şekilde uygunsuz davranışlar ve psikolojik ve nörolojik değişikliklerin ortaya çıktığı durumdur. İntoksikasyon belirtileri şunlardır: Yüzde kızarma Konuşmada bozukluk (peltek konuşma) Huzursuzluk ve ajitasyon Dikkat dağınıklığı, konfüzyon, sutupor, koma İllüzyonlar ve geçici hallüsinasyonlar Bellek bozukluğu 48 Düşünce bozuklukları Psikomotor davranışlarda artış ve saldırganlık Ataksi, nistagmus, koordinasyon bozukluğu gibi nörolojik bozukluklar görülür. Alkol intoksikasyonu, kullanım yaygınlığına paralel olarak sık görülür. Yakınlarından aldıkları yardımlarla bir bölümü sağlık kurumlarına başvurmaz. Ciddi bilinç bozukluğunda ya da kendisine ve çevresine zarar verme durumlarında polis veya acil yardım çağrısı yapılır. 4.1.2. Alkol Yoksunluğu Uzun süre alkol kullananlarda alınan alkol miktarının azaltılması ya da kesilmesi durumunda ortaya çıkan sendromdur. Alkol yoksunluk belirtileri; Otonomik hiperaktivite (Örn; terleme, taşikardi vb.) Artmış el tremoru Uykusuzluk Bulantı ya da kusma Gelip geçici hallüsinasyonlar ya da illüzyonlar Psikomotor ajitasyon Anksiyete, grand mal konvülsiyonlar Mesleki ve toplumsal işlevlerde bozulmalar görülür. Alkol yoksunluğu hafife alınmamalıdır. Bazı kişilerde deliryum tremens gelişebilir. Deliryum tremens, bilinç ve diğer bilişsel işlevlerde bozulma ile karakterize bir sendromdur. Akut olarak ortaya çıkar, genelde kısa sürelidir (saatler, günler) ve belirtilerde gün boyu dalgalanmalar görülür. Hasta genelde huzursuz, tedirgin, şaşkın ve dağınık bir görüntüsü vardır. Abuk sabuk konuşur, konuştukları anlaşılmaz, bilinç bozukluğunun seyrine göre tablo değişkenlik gösterir. Dikkat dağınıklığı, sıklıkla halüsinasyonlar ve illüzyonlar olur. Bazen sanrılar gelişebilir. Fizik muayenede, titreme, ataksik yürüyüş, tansiyon yüksekliği, taşikardi, terleme ve sıvı elektrolit dengesizlikleri saptanabilir. Deliryum tremens acil ve yoğun bakım gerektiren klinik tablodur. Hastalar acil kliniği olan hastaneye ulaştırılmalıdır. Madde kullanımı ile karşılaşılabilecek en sık acil sorunlar madde intoksikasyonu ve yoksunluk sendromudur. Madde kullandığı bilinen kişilerde aşağıdaki belirtilerin görülmesi yaşamın tehdit altında olduğunu gösterir. Bilinç bozukluğu: Hasta uyandırılamıyorsa veya uyandırılsa bile hemen uykuya dalıyorsa Solunum güçlüğü: Hastanın solunumu durmuş, çok zayıf ve yüzeysel ya da düzensiz seyrediyorsa (solunum hırıltılı olabilir ve siyonoz bulguları görülebilir) Ateş: 38 °C üzerindeki ateş Anormal veya düzensiz nabız Bilinç bozukluğuna kusmanın eşlik etmesi ve aspirasyon riski oluşturması 49 Konvülzyonlar: Yüzde, vücutta ya da ekstremitelerde seğirmeler, kasılma ve katılık bazen muhtemel nöbetin belirtisi olabilir.( Şiddetli sıçramaları ve spazmı olan hasta nöbet geçiriyordur.) Şekil 4.1: Alkol intoksikasyonu/yoksunluğu acil bakım algoritması 4.2. İntihar (Suisid) ve İntihar Girişimi Psikiyatri dilinde suisid adı verilerin intihar (öz kıyım), kişinin istemli olarak yaşamına son vermesi olarak tanımlanabilir. İntihar, "yaşamı tehdit edici" özellik taşıdığından sadece bireysel kayıplarla sınırlı kalmamaktadır. Uyandırdığı şiddetli duygularla (öfke, panik, korku, suçluluk gibi) çevreyi de etkisi altına alabilmektedir. Gelişmiş ülkelerde intihar oranının daha yüksek olduğu bildirilmektedir. Bunun nedeni bireyselleşme, yalnız kalma, sosyal destek azlığı ve parçalanmış aile yapısı vb. olabilir. Psikiyatrik rahatsızlığı olanlarda intihar riski daha yüksektir. İntihar girişimi için risk oluşturan faktörler şunlardır: 15-24 yaş grubu ve 45 yaşın üzerinde olma Erkek cinsiyeti (tamamlanmamış intihar 3-4 kat fazla) Boşanmış, dul olma, yalnız olma Başarısızlık, ümitsizlik 50 Ekonomik yetersizlik, işsizlik Aile ilgisizliği, sosyal destek azlığı Kronik fiziksel hastalığı bulunma Alkol ve diğer uyuşturucu maddelerden kullanma ve psikiyatrik bozukluk varlığı (majör depresyon, şizofreni, borderline kişilik bozukluğu gibi) İntihar düşüncelerinin varlığı veya daha önce intihar girişimlerinin olması Ölme amacı taşımayan, çevrenin dikkatini çekmeye yönelik intihar girişimleri, manipülatif intihar girişimi olarak adlandırılır. Acil sağlık ekibinin sık sık karşılaştığı bu tür intihar girişimleri sağlık ekibinde bıktırıcı, reddedici tutuma neden olup gerçekten yardıma gereksinim duyan intihar girişimleri gözden kaçabilir. Her intihar girişimi ciddiye alınmalı ve bir yardım çağrısı olarak değerlendirilmelidir. Mesleki etik değerlerin farkında olarak yardıma giden ekip hastayı yargılamadan, etkilemeden, kabullenerek yaklaşım önemlidir. Hasta rahatsızlık, suçluluk, öfke, pişmanlık (ölmediği için), yaşayabilir. Bu nedenle hastanın davranışları iyi gözlenmeli ve duygularını ifade edebileceği ortam hazırlanmalıdır. Hastanın hâlen intihar düşüncesi ve /veya planı olup olmadığı araştırılmalıdır. Yanında kesici ya da zararlı bir alet veya madde bulunup bulunmadığına bakılmalıdır. Varsa ikna yoluyla teslim etmesi istenmelidir. Gerekirse polisten yardım talep edilmelidir. Hastaya yapılacak her tıbbi girişimin açıklanması güven ilişkisi kurmada, hastanın kabullenildiğinin ve anlaşıldığının hissettirilmesinde önemli bir eylemdir. İntihar girişimi adli bir durum olduğu için yapılan tüm işlemler kaydedilmelidir. 4.3. Cinsel Saldırı Cinsel saldırı, fiziksel travma olmakla birlikte, psikolojik boyutu da oldukça önemli olan bir durumdur. Cinsel saldırı kişinin ve ailesinin ilerideki yaşamını da olumsuz yönde etkiler. Saldırıya uğrayan kişi korku, utanç duygusu, dışlanma ve yargılanma korkusu yaşar. Cinsel saldırının hem yasal hem de acil tıbbi yönü vardır. Bireyin isteği dışında, zor kullanılıp korkutularak ya da ilaç verilerek gerçekleştirilen cinsel eyleme “tecavüz” denir. Tecavüz her geçen gün artmaktadır. Kadınlar ve çocukların yanı sıra homoseksüeller ve erkekler de tecavüze uğramaktadır. Saldırı nedeniyle yaralanmakta, ölmekte ya da ruhsal sorunlar yaşamaktadır. Cinsel saldırıya uğrayan kişilerde aşağıdaki belirtiler görülür. Erken dönemde kendini suçlama Öldürme ya da zarar görme korkusu Saygınlığının kaybolduğu düşüncesi Benlik saygısında azalma Depersonalizasyon ve derealizasyon (kendini ve çevresini değişik gibi algılama) Anksiyete, depresyon Kendisini kirletilmiş, lekelenmiş gibi hissetme Yalnız kalmaktan korkma 51 Cinsel saldırıya uğrayan hastalarda acil sağlık ekibi şunlara dikkat etmelidir: Kişilerin mahremiyetine saygı göstermeli ve onları yabancı bakışlardan korumalı, giysileri parçalanmışsa üzeri örtülmelidir. Parçalanmış giysiler, yaralar, çürükler ve zedelenmeler varsa rapora yazmalıdır. Sahada genital muayene yapılmamalıdır. Hastaya duygusal destek olması sağlanmalıdır. Saldırıya uğramış kişiye, mümkünse vajinal bölgesini yıkamaması, idrar yapmaması söylenmelidir. (Hastanede sperm testi yapılabilmesi açısından bu önemlidir. Çünkü sperm testi mahkemede kullanılabilecek önemli bir kanıttır.) Adli delillerin korunmasına dikkat edilmelidir. Saldırıya uğrayan kişiyi eleştirmekten ve suçlamaktan kesinlikle kaçınılmalıdır. Doktor muayenesi için her tecavüz kurbanı hastaneye götürülmelidir. Tecavüz adli bir durum olduğu için yapılan tüm işlemler kaydedilmelidir. Cinsel saldırı yalnızken gerçekleşmişse birey olayı gizlemeye çalışabilir ve utanç duyabilir. Bu durumlarda birey saygı gösterilmesini bekler. Bu nedenle doğrudan konuya değil kişiye odaklanılmalıdır. Yapılacak girişimler konusunda kişi ile iş birliği kurulmalı, asla zorlanmamalıdır. Olayı anlatması istenirken empati(duygudaşlık) kurulmalı, ailesinden de gerekli bilgiler edinilmelidir. İntihar eğilimi olup olmadığı araştırılmalı, aşırı sıkıntı ve panik durumu varsa gerekirse hekim istemine göre hafif doz anksiyolitik verilmelidir. 4.3.1. Çocuk İstismarı DSÖ, bir yetişkin tarafından bilerek veya bilmeyerek yapılan ve çocuğun sağlığını, fiziksel ve psikososyal gelişimini olumsuz yönde etkileyen davranışları çocuk istismarı olarak tanımlamaktadır. İnsanlık tarihi boyunca her kültürde rastlanmaktadır. Tüm sosyoekonomik seviyelerde görülmektedir. Çocuğa yönelik istismar çeşitleri; fiziksel, cinsel, duygusal istismar ve ihmal olarak dört grupta sınıflandırılmaktadır. Fiziksel istismar: Bir erişkinin, itaati sağlama, cezalandırma ya da öfke boşaltma amacıyla elle (dayak atma, itme, sıkma, hırpalama, vb.), herhangi bir madde veya aletle (kesici delici aletler, sigara söndürme, kaynar su dökme, zehirli madde veya ateşli silahlar) çocuğun vücudunun herhangi bir yerine iz bırakacak şekilde şiddet uygulaması ve çocuğa zarar (yaralama, sakat bırakma veya öldürme) vermesidir.(bk. Travmalar 1 modülü) Duygusal istismar: Çocuğun iç görüsünü ya da duygusal bütünlüğünü bozan sürekli alay etme, aşağılama, kapasitesinin ötesinde aşırı beklenti içinde olma, aşırı koruma, bağımlı kılma, aşırı otorite, çocuğun davranışlarıyla uyumsuz ağır cezalandırma, çocuğu terk etme, gereksinimleriyle ilgilenmeme, yok sayma, çocuğun iletişim çabasına tepkisiz kalma gibi her tür kronik eylem ya da davranışlardır. 52 Cinsel istismar: Bir yetişkinin cinsel duygu ve isteklerini doyurmak üzere çocuğu araç olarak kullanma girişiminde bulunması veya kullanmasıdır. Çocuk ihmali: Çocuğun beslenme, sağlık, barınma, giyim, korunma ve gözetim gibi yaşamsal gereksinimlerinin çocuğa bakmakla yükümlü kişi veya kişiler tarafından (sağlık, eğitim, sosyal yardım ve güvenlik gibi) karşılanmamasıdır. Resim 4.2: Çocuk istismarı İstismara uğrayan çocuklar yetişkin olduklarında, şiddete eğilimli, öz güvenleri düşük, sağlıklı iletişim kuramayan, kendine ve çevresine zarar verici davranışlar geliştiren ve intihara eğilimi olan kişiler hâline gelebilir. Delillerin eksikliği, yanlış bilgiler, kültürel ve geleneksel değerler istismarın göz ardı edilmesine yol açmaktadır. Travma ancak çok ciddi boyutlarda olduğunda çocuk istismarı düşünülmektedir. İstismar göstergesi olan hafif bulgular atlandığında veya bildirimi yapılmadığında, yaşamsal önem taşıyan olumsuz sonuçlarla karşılaşılmaktadır. Bu nedenle çocuk istismarının tanı ve tedavisinde etik, ahlaki ve kanuni yükümlülükleri olan sağlık çalışanlarının çocuk istismarının bulgu ve belirtilerini bilmeleri gerekir. İstismarın saptanabilmesi için anamnez, fizik muayene ve yetkililere haber verme aşamaları uygulanmalıdır. İstismara uğrayan çocukların vücutlarındaki yaralar, anlatılan öyküyle uyuşmayabilir. Konuşma sırasında çocuk dayağı hak ettiğini söyleyebilir, çekingen davranır ve konuşmaktan kaçınabilir. Çocukta eski çürük veya yara izleri bulunabilir ya da aynı çocuk için daha öncede acil bakım çağrısı yapılmış olabilir. Çocuğa acil bakım verilirken şüphelerin aileye fark ettirilmemesi gerekir. Aileyi ikna ederek tedavisinin hastanede sürdürülmesi sağlanmalıdır. Hastane ortamında çocukta tam bir değerlendirme yapılmalı gelişimsel, davranışsal, mental ve duygusal durumu araştırılmalıdır. Büyüme parametreleri ve çocuğun cinsel gelişimi mutlaka değerlendirilmelidir. Tüm kemik yapılar palpe edilmeli, hassasiyeti olan bölgeler gizli travma açısından radyolojik olarak incelenmelidir. Tüm morluk ve yanıklar (yerleri, şekilleri, boyutları, rengi) not edilmelidir. 53 Şekil 4.2: Çocuk istismarı ve ihmali acil bakım algoritması 4.4. Saldırganlık ve Şiddet Saldırganlık, bir kişinin diğer insanlara yönelik, zarar verme tehdidi veya gerçek zarar verme davranışıdır. Çevresindekiler ve kendisi için tehlike oluşturan hastalara saldırgan hasta denir. Şiddet kullanımı ve saldırgan davranış yalnızca psikiyatrik bozukluklarda görülmez. En sık görülme nedeni alkol ve madde kullanımıdır. Kalabalık toplumlar ve galeyan ortamları, alkol ve madde kullanılan ortamlar şiddet yönünden dikkatli olunması gereken ortamlardır. Şiddet kullanma olasılığı olan tanı grupları: Alkol, uyuşturucu, ilaç zehirlenmeleri Psikiyatrik hastalıklar (şizofreni, mani, paranoya, kişilik bozukluğu vb) Beyin hastalıkları (epilepsi, demans vb) Kafa travmaları Beyni etkileyen bedensel hastalıklar (karaciğer, böbrek hastalıkları gibi) Metabolik bozukluklar, (diabetik koma, insülin şoku, troid hastalıkları gibi) Nörolojik hastalıklar Organik beyin sendromudur. 54 Resim 4.3: Saldırgan hasta Saldırgan kişi veya hasta ile karşılaşan acil sağlık elemanının ilk yapması gereken, sağlık ekibinin ve kendisinin güvenliğini sağlamaktır. Kişinin üzerinde silah veya silah olarak kullanabileceği herhangi bir materyalin olup olmadığının tespit edilmesi gerekir. Varsa bunun kişiden alınması için güvenlik güçlerinden(polis, jandarma gibi) yardım talep edilmelidir. Saldırgan kişiye yaklaşım da amaç kısa dönemde kendine ve başkalarına zarar vermesini önlemektir. Mümkün olduğunca ortama yalnız girilmemeli Kişi silahlı ise mutlaka polisten yardım istenmeli Çevredeki bulunabilecek diğer tehlikeli nesnelerin varlığı araştırmalı (bıçak, demir/tahta sopa vs) Yumruk ve tekme mesafesine girilmemeli Çıkış yolunu/kapısını daima arkada tutmalı Saldırgan kişiye arka dönülmemeli Sağlık personeli kendini tanıtıp neden orada bulunduğunu açıklamalı Doğru ve sağlıklı iletişim kurabilmeli Sakin olup acele etmemeli Sınır ve kural koyarak kararlı ve kesin mesajlar vermeli Yargılamamalı, tartışmamalı ve etiketlememeli Gerekiyorsa fiziksel kısıtlamada bulunulmalı (bağlamak, tespit etmek vb.) Tüm süreç boyunca yaşananlar, yapılan uygulamalar kayıt altına alınmalıdır. 4.5. Psikiyatrik Acillerde Genel Yaklaşım Kuralları Acil psikiyatrik yaklaşımda amaç hasta veya ailesinin duygusal sıkıntısının, stresin azaltılması ve acil durumu yatıştırmaktır. Sahada karşılaşılan acil psikiyatrik durumlarda aşağıda sıralanan adımlar izlenmelidir: Olay yeri değerlendirilerek gerekli güvenlik önlemleri alınır. Ekip güvenliğinden emin olunmalı, gerekirse hastaya güvenlik güçleri ile birlikte yaklaşılır. Hastaya sadece güvenli olduğu zaman yaklaşılır. Güvenli bir ses tonu ile temkinli ve tarafsız konuşulur. 55 Suisidal, homisidal girişimi ya da hastanın yaşamını tehdit eden bir durum var ise hastaya müdahale edilir. Hastanın davranışlarına medikal veya travmatik bir sorunun neden olup olmadığı araştırılır. Hastanın mental durumu, davranışları gözlenir ve not edilir. Acil durum yaratan konu hakkında bilgi toplanır. Acil bakım gerekiyorsa; Hastanın bilinci ve ABC’si değerlendirilir. Gerekiyorsa basit maske ile 6-10 litre oksijen verilir. Ringer laktat ile IV damar yolu açılır. Glukometre ile hastanın kan şeker seviyesi ölçülür. Kan şekeri 60 mg/dl’nin altında ise hipoglisemiye yönelik acil bakım uygulanır. Hastada yeniden değerlendirilir, varsa diğer tıbbi aciller araştırılır. Hastanın nakli KKM tarafından bildirilen sağlık kuruluşuna yapılır (adli vaka ise polis eşliğinde yapılmalıdır). Vaka kayıt formu eksiksiz doldurulur. 56 UYGULAMA FAALİYETİ UYGULAMA FAALİYETİ Sahada karşılaşılan psikiyatrik acil durumlarda acil bakım uygulayınız. İşlem Basamakları Öneriler Olay yeri güvenliğini sağlamadan hastaya müdahale etmeyiniz. Güvenli bir ses tonu ile temkinli ve Olay yeri ve kendi can güvenliğinizi tarafsız konuşmalısınız. sağlayınız. Suisidal, homisidal girişimi ya da hastanın yaşamını tehdit eden bir durum var ise güvenli şartlarda hastaya müdahele etmelisiniz Hastanın bilincini kontrol ediniz. Bilinci AVPU’ya göre değerlendiriniz. Hastanın ABC’sini kontrol ediniz. Oksijen veriniz. Geri dönüşümsüz yüz maskesi ile 10–15 l/dk. oksijen veriniz. Damar yolunu açınız. İlaç uygulamaları için IV damar yolu açılmalıdır. Hastanın kan şekerini ölçünüz. 300 mg/dl’nin üstünde ise hiperglisemiye yönelik acil bakım uygulayınız. 60 mg/dl’nin altında ise hipoglisemiye yönelik acil bakım uygulayınız. Normalse ve solunumu baskılayan toksik madde şüphesi varsa KKM’nin direktiflerini uygulayınız. Varsa diğer araştırınız. tıbbi acil durumları KKM tarafından bildirilen kuruluşuna hastayı naklediniz. Vaka kayıt formunu doldurunuz. sağlık Hastayı sarsıntısız taşıyınız. Vaka kayıt formunu eksiksiz doldurunuz. 57 ÖLÇME VE DEĞERLENDİRME ÖLÇME VE DEĞERLENDİRME Aşağıdaki soruları dikkatlice okuyarak doğru seçeneği işaretleyiniz. 1. Aşağıdakilerden hangisi başkalarının yaşamını tehdit eden psikiyatrik acil durumdur? A) İntihar girişimi B) Homosid C) Depresyon D) Anksiyete E) Konversiyon 2. Kişinin kullandığı maddeyi almaya devam etmesi için güçlü bir istek ve gereksinim duyması ve o maddeyi almaktan kendini alıkoyamaması hangi durumu tanımlar? A) Maddeyi kötüye kullanım B) Madde bağımlılığı C) Fiziksel bağımlılık D) Madde intoksikasyonu E) Pisikolojik bağımlılık 3. Cinsel saldırıya uğrayan hastada hangi uygulama yapılmaz? A) Hastanın vajinal bölgesini yıkaması söylenmeli B) Hastanın konuşmama isteğine saygı gösterilmeli C) Hasta ile ilgili gözlemleri rapora yazmalı D) Ciddi kanama olmadıkça genital muayene yapılmamalı E) Hastanın giysileri parçalanmışsa üzeri örtülmeli 4. Aşağıdakilerden hangisi çocuğa yönelik istismar çeşitlerinden değildir? A) Fiziksel istismar B) Duygusal istismar C) Kültürel istismar D) Cinsel istismar E) Çocuk ihmali 5. Aşağıdakilerden hangisi şiddet gösterme olasılığını artıran tanı grubundan değildir? A) İlaç zehirlenmeleri B) Psikiyatrik hastalıklar C) Nörolojik hastalıklar D) Organik beyin sendromu E) Aile ve çevre desteğinin olmaması DEĞERLENDİRME Cevaplarınızı cevap anahtarıyla karşılaştırınız. Yanlış cevap verdiğiniz ya da cevap verirken tereddüt ettiğiniz sorularla ilgili konuları faaliyete geri dönerek tekrarlayınız. Cevaplarınızın tümü doğru ise “Modül Değerlendirme”ye geçiniz. 58 MODÜL DEĞERLENDİRME MODÜL DEĞERLENDİRME Bu modül kapsamında aşağıda listelenen davranışlardan kazandığınız beceriler için Evet, kazanamadıklarınız için Hayır kutucuklarına ( X ) işareti koyarak kontrol ediniz. Değerlendirme Ölçütleri Evet Hayır 1. Olay yerini değerlendirdiniz mi? 2. Kişisel ve çevresel güvenlik önlemlerini aldınız mı? 3. Hastanın bilincini kontrol ettiniz mi? 4. Hastanın ABC’sini kontrol ettiniz mi? 5. Psikiyatrik sorunu olan hastada ikinci değerlendirmeyi yaptınız mı? 6. Oksijen verdiniz mi? 7. Damar yolunu açtınız mı? 8. Hastanın kan şekerini ölçtünüz mü? 9. Hastayı komuta kontrol merkezinin uygun gördüğü hastaneye götürdünüz mü? 10. Yaptığınız tüm uygulamaları ekip sorumlunuz ile birlikte vaka formuna işlediniz mi? 11. Hastayı hastane acil servisindeki görevli hekime teslim ettiniz mi? DEĞERLENDİRME Değerlendirme sonunda “Hayır” şeklindeki cevaplarınızı bir daha gözden geçiriniz. Kendinizi yeterli görmüyorsanız öğrenme faaliyetlerini tekrar ediniz. Bütün cevaplarınız “Evet” ise bir sonraki modüle geçmek için öğretmeninize başvurunuz. 59 CEVAP ANAHTARLARI CEVAP ANAHTARLARI ÖĞRENME FAALİYETİ-1’İN CEVAP ANAHTARI 1 2 3 4 5 B E A D C ÖĞRENME FAALİYETİ-2’NİN CEVAP ANAHTARI 1 2 3 4 5 6 B A E A C E ÖĞRENME FAALİYETİ-3’ÜN CEVAP ANAHTARI 1 2 3 Çevresinden şüphelenme ve zarar göreceğini düşünme (perseküsyon sanrısı) Emir veren sesler duyması ve onlara cevap vermesi (işitme halüsinasyonu) Çevresiyle iletişiminin bozulması Konuşma içeriğinde bozukluk Genel görüntüsünün özensiz ve ilgisiz olması Huzursuzluk, uykusuzluk ve içe kapanma Şizofreni İlaç tedavisi Psikoterapi Bu vakanın bir psikiyatri uzmanı tarafından değerlendirilmesi gerekmektedir. Birçok durumda ayaktan tedavi etkili olmaktadır Hastalık kendine zarar verici boyutlarda ise EKT uygulanabilir. ÖĞRENME FAALİYETİ-4’ÜN CEVAP ANAHTARI 1 2 3 4 5 B E A C E 60 KAYNAKÇA KAYNAKÇA ÇALANGU Semra, Murat DİLMENER, Yavuz BOZFAKIOĞLU, Ünal DEĞERLİ, Özet Tanı ve Tedavi, Nobel Tıp Kitapevi. Üçüncü Baskı, İstanbul, 2001. DİRKSEN Shannon Ruff, Shron Mantik Lewis, Margaret Mclean HEİTKEMPER (Çev. TÜZER Tunga), İç ve Cerrahi Hastalıkların Bakımında Klinik Rehber, Damla Matbaacılık, Ankara, Eylül, 2007. KÖROĞLU Ertuğrul, DSM-IV-TR Tanı Ölçütleri, Hekimler Yayın Birliği, Ankara, 2005. KUĞUOĞLU Sema, Fatma ETİ ASLAN, Nermin OLGUN, Acil Bakım, Yüce Yayım, İstanbul, Mart, 2004. KUM Nebahat, Pisikiyatri Hemşireliği El Kitabı, Birlik Ofset Ltd. Ş, İstanbul, 1996. KUMAR Parveen, Michael CLARK (Çev. Editörü Türker BULUT), Acil Genel Tıp Özet Öğrenim Mataryalleri, Nobel Matbacılık, Ankara, 2003. ÖZTÜRK Orhan, Aylin ULUŞAHİN, Ruh Sağlığı ve Bozuklukları, Hekimler Yayın Birliği, Ankara, 2008. PETİT R. Jorge (Çev: Murat COŞKUN), Acil Psikiyatri El Kitabı, İstanbul Medikal Yayıncılık, İstanbul, 2006. ROHKAMM Reinhard (Çev. Hulusi KEÇECİ), Renkli Nöroloji Atlası, Nobel Matbaacılık, İstanbul, 2008. SAYIL Işık, Ruh Sağlığı ve Hastalıkları, Antıp AŞ Tıp Kitapları ve Bilimsel Yayınlar No: 20, Ankara, 2000. SOFUOĞLU Turhan, Okan EROL, Hakan TOPAÇOĞLU, Ambulans Ekipleri Standardizasyonu, Acil Ambulans Hekimleri Derneği Yayınları, 1. Baskı, İzmir, 2009. UÇAN Eyüp Sabri, Semra ÇELİKLİ, Nursun ÜSTÜNKARLI, Barış Gürkan ERSOY, Paramedik, İzmir, 2000. YÜKSEL Nevzat, Ruhsal Hastalıklar, MN Medikal&Nobel Yayınları, Özyurt Matbaacılık, Ankara, 2006. 61 T.C. Sağlık Bakanlığı, Acil Hekimliği Sertifika Programı Temel Eğitim Kitabı, Sağlık Bakanlığı Yayınları, Koza Basımevi, Ankara, 2009. T.C. Sağlık Bakanlığı, Tedavi Hizmetleri Genel Müdürlüğü, Acil Bakım Hemşireliği Kurs Kitabı, Yayın Nu. 703, Ankara, 2010. http://tip.kocaeli.edu.tr/ruhrehab/PsikiyatrikRehabilitasyon.pdf www.gata.edu.tr/dahilibilimler www.gata.edu.tr/ruhsagligi/ 62