Genç Kadının Politika Belgesi Bu çalışma Sağlıkta Genç Yaklaşımlar Derneği’nin Genç Kadın Akademisi Projesi’nin ürünüdür. Genç Kadın Akademisi Projesi Toplum Gönüllüleri Vakfı Genç Kadın Fonu’nun mali katkıları ile sürdürülmüştür. içindekiler 4 5 1.1. 1.2. 1.3. 1.4. 2.1. 2.2. 2.3. 2.4. 3.1. 3.2. 3.3. 3.4. Sağlıkta Genç Yaklaşımlar Derneği kimdir? Genç Kadın Akademisi Nedir? Dünyada Gençlerin Cinsel Sağlık ve Üreme Sağlığı Durumu Türkiye’de Gençlerin Cinsel Sağlık ve Üreme Sağlığı Durumu 5 6 6 7 İş Gücüne ve İstihdama Katılım Eğitime Katılım Karar Alma Mekanizmalarına Katılım Kadına Yönelik Şiddet 8 8 9 9 İş Gücüne ve İstihdama Katılım Eğitime Katılım Karar Alma Mekanizmalarına Katılım Genç Kadına Yönelik Şiddet 8 10 10 10 11 12 14 15 17 6.1. 6.2. 6.3. 6.4. 6.5. 6.6. Hukuki AlanaYönelik Öneriler Toplumsal Yaşama Yönelik Öneriler Eğitime Yönelik Öneriler Siyasete Yönelik Öneriler Medyaya Yönelik Öneriler Çalışma Yaşamına Yönelik Öneriler 17 17 18 18 18 19 20 21 Genç Kadının Politika Belgesi, yani bu belge, Sağlıkta Genç Yaklaşımlar Derneği’nin 24 genç kadının katılımı ile hayata geçirdiği Genç Kadın Akademisi Projesinin katılımcıları tarafından oluşturulmuştur. Genç Kadının Politika Belgesi toplumsal cinsiyete dayalı ayrımcılık ve cinsel şiddet gibi toplumsal sorunlara dair içinde bulunulan durumu özetlemeyi ve alanda çalışan, çalışmak isteyen kurum ve kuruluşlar için kaynak olmayı amaçlamaktadır. Bu belgeye ihtiyaç duyduk çünkü Türkiye’de toplumsal cinsiyete dayalı sorunlar birçok kadının hayatında geri döndürülemez etkiye sahiptir. Hatta sıklıkla kadınların yaşam haklarını gasp eden bu toplumsal sorunlarla baş etmek ancak ve ancak geliştirilen stratejiler ve sosyal politikalarla mümkün olabilmektedir. Politika üretilirken söz konusu politikanın muhatabı, sorunun öznesi olan kadınların deneyimlerinin ve çözüm önerilerinin birincil konumda göz önünde bulundurulması gereklidir. Genç kadınlar hem toplumsal cinsiyet eşitsizliğine hem de yaşa bağlı olarak ayrımcılığa uğramakta ve olumsuz etkileri iki kez yaşamaktadırlar. Bunun yanı sıra “genç kadın” olmak şüphesiz yetişkin bir kadın olmaktan farklı bir deneyim, farklı sorunlar ve farklı ihtiyaçları beraberinde getirmektedir. “Genç Kadının Politika Belgesi” genç kadınların deneyimleri üzerinden ürettikleri çözüm önerilerini aktarmayı amaçlayan bir belgedir. Genç Kadının Politika Belgesi sırasıyla Dünya’da ve Türkiye’de kadın olmak, Türkiye’de genç kadın olmak, yaştan doğan hiyerarşinin genç kadınların şiddet görme riskleri üzerindeki etkileri, mevcut yasaların durumu bölümlerinden oluşmakta ve biz genç kadınların çözüm önerileri ve talepleri ile sona ermektedir. 4 Sağlıkta Genç Yaklaşımlar Derneği kimdir? Yaklaşık olarak 18-25 yaş aralığını kapsayan dönem, genç yetişkinlik dönemi olarak kabul edilmektedir. Genç yetişkinlik dönemi gerek biyolojik gerekse toplumsal süreçler gereği özel ihtiyaçları olan, kritik bir dönemdir. Sağlıkta Genç Yaklaşımlar Derneği bu bağlamda gençlik çalışmaları yürüten bir dernektir. Sağlıkta Genç Yaklaşımlar Derneği, Y-PEER Türkiye (Genç Akran Ağı)’nin 28 Temmuz 2015 tarihinde tüzel kişilik kazanmasıyla kurulmuş bir sivil toplum örgütüdür. Sağlık ve eğitim başta olmak üzere benzeri alanlarda doğru bilgiye erişimlerini sağlayarak genç insanlarda tutum ve davranış değişikliği yaratmayı, buna paralel olarak genç insanların başta karar alma mekanizmaları olmak üzere tüm alanlarda özne olarak kabul edilmesini, bireysel niteliklerin açığa çıkarılarak güçlendirilmesini, öznelliklerinin temel alındığı alanlar açarak katılım odaklı sosyal faydayı gerçekleştirmeyi kendisine vizyon edinen bir sivil toplum kuruluşudur. Bu vizyon doğrultusunda kendisine belirlediği misyonlar şöyle sıralanmaktadır: Çeşitli gençlik gruplarının ihtiyaçlarını ve taleplerini temel alan hak temelli projeler üretmek, bu projeleri desteklemek ve modeller geliştirmek, Gençten gence akran eğitimi standartlarının geliştirilmesini, yaygınlaştırılmasını, uygulanmasını sağlamak, Gençlerin katılımını içeriksel, teknik ve lojistik yönden desteklemek ve örgütlenme kültürünü geliştirmek, Savunuculuk çalışmaları gerçekleştirmek ve gençlik politikalarının geliştirilmesine katkı sağlamak, Genç dostu sağlık hizmet modellerinin yaygınlaştırılmasına ve güçlendirilmesine katkıda bulunmak, Görsel, yazılı ve elektronik öğrenim araçları geliştirmek ve genç odaklı yayınları gençlerle buluşturmak, Sivil toplum çalışmalarını yakından tanıma fırsatı sunmak amacıyla gençlere fırsatlar yaratmak, Sosyal olaylar karşısında insan haklarına uygun duruş geliştirmek, Alanda çalışan diğer yerel, ulusal ve uluslararası sivil toplum kuruluşlarıyla, kamu kurumları ve özel kuruluşlarla karşılıklı işbirliği ve anlayışı geliştirmek, Toplumsal cinsiyet eşitliği temelinde güçlü bir sivil toplum oluşmasına katkıda bulunmak, Değişen ve gelişen koşullara uyum sağlayarak yenilikçi modellerle sürekli öğrenen ve paylaşan bir sivil toplum kuruluşu olmak. 5 Misyonlarını hayata geçirirken Sağlıkta Genç Yaklaşımlar Derneği’nin gözettiği değerler ise; toplumsal cinsiyet eşitliği ve insan hakları perspekti f iyle hareket etmek, açık ve dürüst iletişim, şiddetsizlik, ekip çalışması, katılımcılık, şeffa f lık ve hesap verebilirlik ve öznellik olarak belirlenmiştir. Sağlıkta Genç Yaklaşımlar Derneği’nin proje ve etkinlikleri arasında Toplum Gönüllüleri Vakfı Toplumsal Cinsiyet Ana Akımlaştırma Programı kapsamında desteklenen Genç Kadın Akademisi Projesi ve Frida Genç Feminist Fonu tarafından desteklenen Cinsel Sağlık Üreme Sağlığı Atölyesi Projesi ile yine cinsel sağlık üreme sağlığı alanında akran eğitimleri, HIV/AIDS hakkında bilgileri içeren Kendine İyi Bak Kutu Oyunu, cinsel şiddetin konuşulduğu akşam buluşmaları, EECA Youth Voice Kampanyası’nın Türkiye Koordinasyonu yer almaktadır. Genç Kadın Akademisi Nedir? Genç Kadın Akademisi Projesi, Toplum Gönüllüleri Vakfı Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Ana Akımlaştırma Programı kapsamında dağıtılan Genç Kadın Fonu tarafından desteklenmekte ve Ekim 2015 tarihinden bu yana Sağlıkta Genç Yaklaşımlar Derneği tarafından hayata geçirilmektedir. 18-25 yaş arasındaki 24 genç kadın ile birlikte başlanan projede amaç; üreme sağlığı, toplumsal cinsiyet ve insan hakları perspekti f i ile toplumsal olay ve olguları tartışabilmek, toplumsal cinsiyete dayalı hak ihlalleri karşısında yapılması gerekenlerin neler olduğu hakkında bilgilenmek ve çözüm üretmek; en nihayetinde de karar alma mekanizmaları ve sosyal hayata aktif katılım sağlayabilmektir. Bu amaçlara ulaşmak için planlanmış olan faaliyetler ise; Genç Kadın Akademisi Eğitim Programı, Genç Kadının Politika Belgesi, Kadın Haklı Bilgilendirme Broşürü ve 16 Günlük Aktivizm Programının hayata geçirilmesidir. Dünyada Gençlerin Cinsel Sağlık ve Üreme Sağlığı Durumu Dünya Sağlık Örgütü verilerine göre, Dünyada yoksul ve kırsal alanda yaşayan genç kadınlar ergen gebeliği riskini daha çok taşıyorlar. Düşük ve orta gelirli ülkelerde her yıl yaklaşık 16 milyon genç kadın 15-19 yaşları arasında doğum yapıyor. Yine her yıl yaklaşık 2 milyon kız çocuk 15 yaşın altında doğum yapıyor. Birleşmiş Milletler Nüfus Fonu’nun 2014 Dünya Nüfus Günü “Gençlere Yatırım” başlıklı bilgi notuna göre, genç yaştaki gebelikler anne ve çocuk için daha büyük sağlık riskleri getirmekte, gebe kalan birçok kız çocuğu ya okulu bırakmakta ya da okuldan atılmaktadır; bu durum kız çocuklarının gelecekteki fırsatlarını ve kazançlarını kısıtlamakta ve hem kendi sağlıklarını hem de çocuklarının sağlıklarını büyük oranda olumsuz etkilemektedir. Sonuç olarak, bu ülkelerde 15-24 yaş arası genç kız ve kadınlar arasında ölüm ve hastalıkların baş nedeni gebeliğe bağlı komplikasyonlar, güvenli olmayan kürtaj uygulamaları ve çocuk doğurma eylemidir. Genç yaşta anne olmak anne ve bebek ölümleri için en yaygın risk faktörlerindendir. Türkiye Nüfus ve Sağlık Araştırması verilerine göre, Türkiye’de gebeliğe bağlı ölümlerin %5.9’u 15–19 yaş grubundadır. Gençler arasında HIV yayılımı azalsa da risk halen yüksek. Dünyada 15-24 yaş arası 5 milyon genç HIV ile yaşıyor. 15-24 yaş arasındaki gençler yeni HIV vakalarının % 41’ini oluşturuyor. Yeni HIV teşhislerinin neredeyse %95’i düşük ya da orta gelirli ülkelerde konuluyor. Genç kadınlar HIV’le enfekte olma konusunda erkeklere oranla daha fazla risk altındalar. HIV dışında kalan cinsel yolla bulaşan enfeksiyonların yarıdan fazlası 15-24 yaş arası genç 6 insanlarda görülüyor. Türkiye’de Gençlerin Cinsel Sağlık ve Üreme Sağlığı Durumu Birleşmiş Milletler Nüfus Fonu ve Nüfus Bilim Derneği’nin 2007 yılında gerçekleştirdiği Türkiye Gençlerde Cinsel Sağlık ve Üreme Sağlığı Araştırması sonuçlarına göre; gençler erken ve korunmasız cinsel ilişkiden erişkinlere göre çok daha fazla etkilenmektedirler. Birçok gencin “güvenli cinsellik” konusundaki bilgisi de oldukça sınırlıdır. Bazı gençler cinsel bir ilişkiyi veya sonuçlarını bilmeden ya da düşünmeden cinsel olarak aktif bir yaşama başlayabilmektedir. Gençlik dönemindeki korunmasız cinsel beraberliklerin bedensel, psikolojik ve sosyal olarak erişkinlere göre daha çok soruna neden olabileceği bilinmektedir. Korunmasız beraberliklerin erken yaşta gebelikler, cinsel yolla bulaşan enfeksiyonlar için yüksek risk oluşturduğu bilinmektedir. Aşağıdaki sayılar da bu sorunun boyutlarını göstermektedir (Sağlık Bakanlığı, 2007; WHO, 2002; WHO, 2007a). Her yıl, 15-19 yaş grubunda 15 milyon genç kız doğum yapmaktadır. 18 yaş altında yaşayan gebeliklerde anne ölüm hızı, daha geç yaşta olan gebeliklere göre 2-3 kez daha yüksektir. Her yıl, dört milyon ergen kadın isteyerek düşük yapmaktadır. Genç kadınlarda isteyerek yapılan düşüklerde pelvik enfeksiyonlar, infertilite (kısırlık) ve hatta ölüm riski daha yüksektir. Her yıl, 20 gençten birisi cinsel yolla bulaşan enfeksiyonlara yakalanmakta ve bu hastalıkların çoğu tedavi edilebilir olduğu halde çoğu tedavi edilmemektedir. Yüz milyon genç kız cinsel yolla bulaşan enfeksiyonlar nedeniyle tedavi almaktadır. Türkiye’de her 10 gençten yalnızca 4’ü bebeğin geliştiği organın adını doğru biliyor. Her 4 kadından biri kadın üreme organlarının ismini bilmiyor. Gebelik döneminin ne zaman olduğunu bildiğini söyleyen her 4 kadından yalnızca biri doğru bilgiye sahip. Her 4 gençten biri tek bir cinsel ilişki ile hamile kalınabileceğini düşünmüyor. 15-24 yaş arası her 10 gençten yalnızca biri HIV/AIDS konusunda yeterli bilgiye sahip. 7 Dünyanın çoğu yerinde kadınlar baskı altında tutulmakta, yaşamın her alanında ikinci plana itilmekte ve bu eşitsizlik yeniden üretilmeye devam etmektedir. Dünyada her 3 kadından biri şiddete maruz kalmakta, yoksulluk ise giderek “kadın”laşmakta ve kadınların iş gücüne katılımında erkekler ile aralarında mevcut olan farkın gelişmekte olan ülkelerde gelişmemiş ülkelere göre daha vahim noktalarda olduğu görülmektedir. İş Gücüne ve İstihdama Katılım İş gücüne katılım oranları incelendiğinde gelişmiş ve refah seviyesi yüksek ülkelerde toplumsal cinsiyete dayalı farkın daha az olduğu gözlenmektedir. Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü’nün (OECD) “Toplumsal Cinsiyet Eşitsizliğini Yok Etmek: Harekete Geç” raporunda yer alan verilere göre, OECD ülkelerinde, erkekler benzer tam zamanlı işler yapan kadınlardan yüzde 16 daha fazla kazanmaktadır. Bu rakam üst düzey çalışanlara bakıldığında ise yüzdeler 21’lere kadar yükselmektedir. Hanehalkı İşgücü Araştırması sonuçlarına göre; 2013 yılında, Türkiye’de 15 ve daha yukarı yaştaki nüfus içerisinde istihdam oranı %45,9 olup; bu oran erkeklerde %65,2, kadınlarda ise %27,1’dir. Yani erkeklerin istihdam oranı kadınların istihdam oranının 2,4 katıdır. İşgücünün önemli bir göstergesi olan işgücüne katılma oranı, 2013 Hanehalkı İşgücü Araştırması sonuçlarına göre Türkiye genelinde %50,8, kadınlarda %30,8, erkeklerde ise %71,5’dir. Eğitim durumuna göre işgücüne katılım oranı incelendiğinde, kadınların eğitim seviyesi yükseldikçe işgücüne daha fazla katıldıkları görülmektedir. Okur-yazar olmayan kadınların işgücüne katılım oranı %17,4, lise altı eğitimli kadınların işgücüne katılım oranı %26,3, lise mezunu kadınların işgücüne katılım oranı %32,1, mesleki veya teknik lise mezunu kadınların işgücüne katılım oranı %39,3 iken yükseköğretim mezunu kadınların işgücüne katılım oranı %72,2’dir. Türkiye’de 2014 yılında kamusal alanda üst düzey kadın yönetici oranı 2013 yılına göre önemli bir değişiklik göstermeyerek %9,4 olmuştur. Kadın hakim oranı %36,9, kadın profesörlerin oranı ise 2013-2014 öğretim yılı için %28,7’dir. Kadın polis oranı daha önceki yıllara göre önemli bir değişiklik göstermeyerek 2014 yılında da %5,5’dir. Eğitime Katılım Dünya çapında tartışılan sürdürülebilir kalkınma hede�lerinden dördüncüsü “herkes için kaliteli eğitim” hede�idir. Sürdürülebilir Kalkınma Hede�leri için çalışan devletler önümüzdeki yıllarda bu hede�i gerçekleştirmek için politikalar üreteceklerdir. Dünya genelindeki iyileşmelere rağmen Eğitim Hakkı Projesi’nin verilerine göre kadınlar ve kız çocuklar hala eğitime ulaşma konusunda ayrımcılığa uğramaktadırlar. Dünya genelinde 31 milyon kız çocuk eğitime erişemiyor. Yetişkinler arasında okuma yazma bilmeyenlerin 3’te 2’sini kadınlar oluşturuyor. Gelişmekte olan ülkelerde özellikle kırsal alanda yaşayan ergenlik çağındaki kız çocuklarının lise eğitimlerini yarıda bırakma oranları erkek çocuklara oranla daha fazla. 8 TÜİK verilerine göre, Türkiye’de okuma yazma bilmeyen kadın nüfus oranı erkeklerden 5 kat fazladır. 2013 yılında 25 ve daha yukarı yaşta olan ve okuma yazma bilmeyen toplam nüfus oranı %5,7 iken bu oran erkeklerde %1,9, kadınlarda %9,4’tür. Karar Alma Mekanizmalarına Katılım Dünya genelinde kadınların yerel ve ulusal düzeyde karar alma mekanizmalarına katılımları da oldukça sınırlıdır. Avrupa Komisyonun sağladığı verilere göre Avrupa Birliği ülkelerinde bile 2015 yazında kadınların parlamentoda temsil oranları % 28’dir. Türkiye'de 2015 yılında toplam bakan ve başbakan yardımcısı sayısı 26 olup kadın bakan sayısı 2’dir. Bugün TBMM’de bulunan toplam 550 milletvekilinin yalnızca 81’i yani %14,73’ü kadındır. Yerel yönetimlere bakıldığında ise, İlknur Üstün’ün aktardığına göre, Mart 2014 seçimlerindeki verilere göre BDP ve HDP harici siyasi partilerin belediye başkan adayları listesi kadın adayları içerecek şekilde oluşturulmamıştır. Adaylık sürecinde; Adalet ve Kalkınma Partisi’nin (AKP) 1.394 belediye başkanı adayından 16’sı (% 1,1) kadındır. Cumhuriyet Halk Partisi’nin (CHP) 1.180 belediye başkanı adayından 51’i (%4,3) kadındır. Milliyetçi Hareket Partisi’nin (MHP) 1.394 belediye başkanı adayından 35’i (%2,5) kadındır. BDP’nin oy pusulasında ismi yer alacak 224 belediye başkanı adayından 31’i (%13,8) kadın olmakla birlikte 93 kadın eşbaşkan adayı da vardır. HDP’nin oy pusulasında ismi yer alacak 232 belediye başkanı adayından 50’si (%21,5) kadındır. Bunun yanı sıra 119 kadın, eşbaşkan adayı olarak yer almaktadır. Kadına Yönelik Şiddet NTV’nin haberine göre Hacettepe Üniversitesi (HÜ) Kadın Sorunları Araştırma ve Uygulama Merkezi (HÜKSAM) Müdürü Prof. Dr. Ayşe Akın’ın, Dünya Sağlık Örgütünün rakamlarına dayanarak yaptığı açıklamada her beş kadından birinin hayatlarında tecavüz veya tecavüz girişimine maruz kaldığını belirtmiş, ABD Adalet Bakanlığı verilerine göre ABD’de her 90 saniyede bir kadının tecavüze uğradığını, Avrupa Kadınlar Lobisi’nin araştırmasına göre de Fransa’da her yıl 25 bin kadının tecavüze uğradığını söylemiştir.Türkiye’de ise durum dünya ülkelerinde olan bitenden çok farklı değil. Türkiye’de kadına yönelik şiddet olayları son yıllarda artış göstermiştir. 2002 yılı kayıtlarına 66 olarak geçen kadın cinayet sayısı, 2007 yılında 1011’e kadar ulaşmış ve bu rakam Bianet’in haberine göre, 2014 yılında 281 olarak medyaya yansımıştır.Kadın cinayetlerinde en büyük ortak özellik öldürenlerin erkekler olmasıdır. Hacettepe Nüfus Etütleri Enstitüsü’nün 2013 yılında hayata geçirdiği Türkiye’de Kadına Yönelik Aile İçi Şiddet Araştırması’na göre, ülke genelinde �iziksel şiddete maruz kaldığını 9 belirten evlenmiş kadınların oranı %36’dır. Bir başka ifadeyle her 10 kadından yaklaşık 4’ü eşi veya birlikte olduğu erkeğin �iziksel şiddetine maruz kalmıştır. Ülke genelinde kadınların %12’si hayatlarının bir döneminde cinsel şiddete uğradıklarını dile getirebilmişlerdir. Yine aynı araştırmanın sonuçlarına göre, duygusal şiddete maruz kalan kadınların oranı %44’dür. Hayatının herhangi bir döneminde ekonomik şiddete uğrayan kadınların oranı ise ülke genelinde %30’lardadır. Türkiye’de erkek şiddeti; Bianet’in yalnızca medyaya yansıyan erkek şiddetini takibine göre, 2015 yılı 1 Ocak ve 23 Kasım arasında erkekler, 255 kadın ve yanlarındaki 16 erkek, beş bebek ve 12 çocuğu öldürdü. 22 kadın cinayetinde fail belirlenemedi, 9 kadın şüpheli bir şekilde ölü bulundu, çoğu sistematik şiddete maruz kalmış 19 kadının ise intihar ettiği öne sürüldü. Bu rakamlara 2015 Aralık ayındaki 28 kadın cinayeti eklendi. Anıt Sayaç’ın verilerine göre, erkek şiddeti 2008 yılında 66, 2009 yılında 121, 2010 yılında 200, 2011 yılında 125, 2012 yılında 141, 2013 yılında 226, 2014 yılında 286, 2015 yılında 256 kadının ölümüne sebep olmuştur. Yaklaşık olarak 18-25 yaş aralığını kapsayan dönem, genç yetişkinlik dönemi olarak kabul edilmektedir. Genç yetişkinlik dönemi gerek biyolojik gerekse toplumsal süreçler gereği özel ihtiyaçları olan, kritik bir dönemdir. Genç kadınlar hakkındaki sayılar kadınlar için olanlardan bu sebeple farklılık göstermektedir. İş Gücüne ve İstihdama Katılım İş gücünün % 15,72’si 15-24 yaş arasındaki bireyler oluşturur. Kadın işgücüne katılımına baktığımızda ise 15-19 ve 20-24 yaş gruplarında en yüksek oranlar görülürken 25 yaştan itibaren bu oranlarda düşüş olduğu, 40-44 yaş grubunda ise tekrar maksimuma ulaştığı ve ardından tekrar azalma sürecine girildiği görülmektedir. Bu durumun, gelişmiş ülkelere ilişkin bazı araştırmalarda vurgulanan yakın ebeveyn kontrolü gerektiren çocukların varlığı ile ilişkilendirilebileceği düşünülmektedir (Özer ve Biçerli, 2003). Ülkemizde, hâlihazırda bulunan kreş ve yuvaların sayısının az olması, olanların ise çok pahalı ya da belli kurumlarla ilişkili olması, kadınların çalışma hayatlarında önemli birer engel olarak görünmektedir. Çocuk bakım maliyetleri ile çalışan kadınlara sunulan ücretler arasındaki orantısızlık zorunlu olarak bazı kadınların evde kalarak çocuk bakımını üstlenmelerine sebep olabilmektedir. Aslında ülkemizde 5518 Sayılı Kanun ile 1950’lerden bu yana “eşit işe eşit ücret” uygulanması zorunluluğu olmasına rağmen çeşitli hususlara (beceri, liyakat, kıdemlilik vb.) dayandırılarak kadın ve erkeklere farklı ücretlerin verilebildiği görülmektedir. Yapılan araştırmalar Türkiye’de birçok işkolunda kadınların erkeklerden %20-30 oranında daha az ücret aldıklarını, kadınların gelirlerinin tarım alanında erkeklerin %8.1’i, imalatta %33.8’i ve hizmetlerde %69.2’si düzeyinde olduğunu göstermektedir. Bu farklı ücret alımlarının başka bir nedeni olarak ise kadınların düşük ücretli sektörlerde toplanmak zorunda kalmaları gibi sosyolojik bazı sebepleri de gösterebiliriz (Özer ve Biçerli, 2003). 10 Eğitime Katılım Konda (2015) verilerine göre, her 10 kadından biri halen eğitim görmemiş ve okuma-yazma bilmiyor. Bu oran erkekler için her 100 erkekten 2’si şeklindedir. Türkiye’de okuryazar olmayan tüm kadın ve erkeklerin yaşlara göre dağılımına bakacak olursak; dağılımın %5’i 18-28 yaş aralığındaki kadınlardan, %17’si 29-43 yaş aralığındaki kadınlardan, %57’si ise 44 yaşın üstündeki kadınlardan oluşmaktadır. Okuma-yazma bilmeyen erkeklerin ise %1’i 18-28 yaş aralığında, %3’ü 29-43 aş aralığında, %16’sı 44 yaşın üstündedir. Bu tablo içerisinde genç kadınların yeri ise Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü’nün verilerinden alıntılanarak açıklanmaya çalışılacaktır. Ortaöğretim Genel Müdürlüğü verilerine göre ilköğretimden ortaöğretime geçiş oranı 2012-2013’te %90,1’dir. Ancak kız öğrencilerin ortaöğretime geçişi (%89) erkek öğrencilere (%91,2) oranla daha düşük düzeyde gerçekleşmiştir. Ortaöğretime devam eden 5.691.071 öğrencinin %39,38'ini; işgücü piyasasına ara eleman yetiştiren mesleki ve teknik ortaöğretime devam eden 2.241.674 öğrencinin ise %44,77’sini kız öğrenciler oluşturmaktadır. Kız öğrencilerin çoğunluğu Kız Meslek Lisesi, Anadolu Kız Meslek Lisesi gibi öğrencilerin çoğunluğunu kızların oluşturduğu okul/kurumlara devam etmektedir. Anadolu Denizcilik Meslek Liseleri, Denizcilik Meslek Liseleri gibi liselerde kız öğrenci sayısının azlığı dikkat çekicidir. 2013/14 yılı itibariyle üniversitede eğitimini sürdüren 5.472.521 öğrencinin %45,8’ini kadınlar oluşturmaktadır. Lisansüstü düzeyde yüksek lisans ve doktora programlarına devam eden öğrencilerin ise %42,1’ini kadınlar oluşturmaktadır. Diş Hekimliği, Eczacılık, Edebiyat, Dil, Tarih ve Coğrafya, Fen, Eğitim, Güzel Sanatlar, İlahiyat ve Mimarlık Fakültelerinde kadın oranı erkeklerden fazla iken; Tıp, Mühendislik, Ziraat, Veterinerlik, İktisadi ve İdari Bilimler Fakültelerinde erkek öğrencilerin çoğunlukta olduğu kaydedilmektedir. Verilerden de anlaşılacağı gibi, genç kadınlar meslek ve kariyer seçimlerini toplumsal cinsiyete dayalı kalıp yargılar üzerine kurmaktadırlar. Karar Alma Mekanizmalarına Katılım Bireyin kendi adına karar vermesi bağımsızlığının önemli bir unsurudur. Bu kararlar, sosyal hayatında kiminle görüşeceğini kapsayan günlük kararlar olabileceği gibi devletten talepte bulunabilmeyi de kapsamaktadır. Dolayısıyla devletin karar verici organlarında aktif olmayı da kapsamalıdır. Ancak Türkiye’de gençlerin söz konusu organlarda yaygın bir şekilde görev aldıklarını söylemek pek mümkün değildir. Bu konudaki verilere bakacak olursak; siyasi partilerle ilişkileri sorulan gençlerden yalnızca %9’u bir siyasi partiye üye olduğunu belirtmiştir. Durum cinsiyetlere göre incelendiğinde ise üye olduğunu belirtenlerin %70,7’sini erkekler oluşturmaktadır. Üye olmak isteyenlerin sayısı ise kadınlarda % 49,1, erkeklerde % 50,9’dur. Gençlerin, kendi kararlarını alabilme konusunda sivil inisiyati�lerde örgütlenmeyi daha fazla tercih ettikleri görülmüştür (Yurttagüler, Oy ve Kurtaran, 2014). 30 yaşın altındakiler 2006 yılından beri parlamentoda temsil edilmektedir. Yaklaşık 15 milyona yakın genç seçmen vardır. Gençlerin siyasi parti üyeliği oranı %1,2’dir. Genç kadınların bu kapsamdaki durumuna bakıldığında ve genç erkeklerle kıyaslandığında bu eşitsizlik açıkça görülmektedir. Nesrin Semiz’e göre parlamentoda vekil yaş ortalaması Eylül 11 2013 tarihi itibariyle erkek vekillerde 53, kadın vekillerde ise 49. Dolayısıyla genç kadınların parlamentoda temsil edildiğini söylemek neredeyse imkansızdır. Semiz (2014), özellikle genç kadınların gençlik kollarında bile olsa il başkanı olarak görülmediklerini vurgulamaktadır. Genç Kadına Yönelik Şiddet Kadına yönelik �iziksel şiddet oranlarının yaşlara göre dağılımına bakacak olursak; en yüksek oranların %45,4 ile 45-59 yaş aralığında olan kadınlarda görüldüğünü söyleyebiliriz. Ancak bu yaş grubunu takiben %39,7 ile 35-44 yaş grubu, ardından %36,6 ile 25-34 yaş grubu ve son olarak %31,9 ile 15-24 yaş gruplarının yine yüksek �iziksel şiddet oranlarına sahip olduğunu söyleyebiliriz. Cinsel şiddet oranlarında ise yine%19,6 oran ile en fazla şiddet oranına 45-59 yaş grubu sahiptir. Diğer yaş grupları da aynı sıra ile %14.2, %13, %13.5 ile yakın oranlara sahiptir. Ayrıca tüm örneklemin %64’ü yalnızca �iziksel şiddet görmüşken %30’u hem �iziksel hem cinsel şiddete maruz kalmıştır (Aydemir ve Karal, 2012). Türkiye’de tecavüze uğrayanların %50’si 18 yaşın altındadır. Bunlardan %10’u erkek çocuk kalanı ise kız çocuklardan oluşmaktadır. Her 4 kız çocuktan 1’i cinsel şiddete uğramaktadır. Cinsel şiddetin faillerinin ise %75’i tanıdıklardan oluşmaktadır. Tecavüze uğrayanların büyük bir kısmını genç kadınlar oluşturmaktadır (KadıköyBelediyesi, İnsanca). Haberler ve Davalar Cevizlibağ Atatürk Öğrenci Yurdu’nun giriş kapısı ıssız bir yola açılmaktadır. Yurtta kalan kadın öğrenciler, taciz ve saldırı tehdidi altında yoldan geçtiklerini belirtmişlerdi. Son gelişmeler ise tacizin sadece bununla sınırlı olmadığını ortaya koydu. Dron isimli helikopter şeklinde bir kamera ile yurdun gözetlenmeye çalışıldığı ve odalara lazer tutmak suretiyle kadın öğrencilerin taciz edildiği ortaya çıktı. Mersin'in Tarsus ilçesinde 11 Şubat 2015'te tecavüz girişimine direndiği için bir minibüste öldürülen üniversite öğrencisi Özgecan Aslan'ın yanmış bedeni, 13 Şubat 2015 günü suçu beraberindeki iki kişiyle işlediğini itiraf eden kişinin jandarma ekiplerini olay yerine götürmesi ile bulundu. Özgecan'ın arkadaşlarının iddiasına göre minibüslere binmek her zaman zordu. Yolculuk sırasında aynalardan bakan şoförler ve yolcular tarafından sürekli izlenmeleri bu yolu kullanmak zorunda olan öğrenciler arasında korku yaratıyordu. Özgecan Aslan davası üçünücü duruşmada karara bağlandı ve mahkeme, Sanık Ahmet Suphi Altındöken, Fatih Gökçe ve Necmettin Altındöken'e ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası verdi. Konya’da yaklaşık 8 ay önce Selçuk Üniversitesi öğrencisi 20 yaşındaki R.U.’nun yerleşke içinde güzergah dışına çıktığını söyleyerek tartışırken “İkinci bir Özgecan olayı neden yaşanmasın” diyen ve hakkında “tehdit ve kişiyi hürriyetinden yoksun kılma” suçlarından dava açılan minibüs şoförü 26 yaşındaki E.A.D., “Kişiyi hürriyetinden yoksun kılma” suçundan 6 ay hapis cezasına çarptırıldı. Mahkeme hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verdi. Minibüs şoförü E.A.D. kadın öğrenciyi tehdit suçundan kanıt yetersizliğiyle beraat etti. Antalya'da birlikte yaşadığı 21 yaşındaki kadın arkadaşı Deniz Aktaş'ı silahla vurarak katleden Lokman Barış Çelik'in yargılandığı dava duruşması görüldü. Duruşmada 12 savunmada yapan katil zanlısı Barış Çelik, "Deniz erkekliğime hakaret etti" diyerek kendini savunurken, Aktaş'ın annesi Figen Yetişkin ise katilin "haksız tahrik indirimi"nden faydalanmaya çalıştığını belirterek, "Deniz’imi bizden alarak bizi ömür boyu mahkûm etti. Şimdi bizde gerçek adaletten bizi mahkûm eden katili ömür boyu mahkûm etmesini istiyoruz" dedi. 15 yaşından küçük Y.Ö.’ye cinsel istismarda bulunan M.B.’nin yargılaması İskenderun 1. Ağır Ceza Mahkemesinde yapıldı. Mahkeme, savunmasında Y.Ö.’nün sevgilisi olduğunu, rızası ile ilişkiye girdiklerini ve "evlenmek amacıyla bunu yaptığını" söyleyen sanığı önce 8 yıl hapse mahkûm etti ardından da mağdurenin ruh sağlığının bozulduğu gerekçesiyle cezayı 12 yıl 6 aya çıkardı. İstanbul’daki özel bir üniversitenin endüstri mühendisliği bölümü öğrencisi Yemenli 21 yaşındaki S.G.’ye, yurda gitmek için bindiği halk otobüsünde bıçak tehdidiyle tecavüz ettiği öne sürülen sürücünün yargılanmasına başlandı. Gençlik Kültür ve Dayanışma Evi'nde 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Günü için çalışma yaptıktan sonra oradan çıkıp yurduna doğru giden A.G.'yi 3 kişi takip edip ıssız bir yerde önünü kestiler. İçlerinden biri gözlemcilik yapmış, biri genç kadını ters kelepçe yapmış, diğeri ise boğazını sıkıp kelime-i şehadet getirmesini istediler. Saldırganlara direnip karşı koyan genç kadını darp etmeye başladılar. A.G.'nin seslerini duyan birkaç kişi olay yerine doğru koşmaya başlayınca saldırganlar "Bu burada kalmayacak!" diye tehditler savurup koşarak kaçtılar. 13 Toplumsal cinsiyete dayalı şiddet; ataerkil, yani erkek egemen toplumlarda verili kabul edilen heteroseksüelliğin dışında kalan cinsel yönelimlere, verili erkeklik ve kadınlık rollerinin haricine çıkmak isteyen bireylere, erkeklere, kadınlara, çocuklara karşı işletilen belirli mekanizmaları ve ataerkil ideolojiyle ilişkili olan bütün şiddet türlerini içerir (Ünal,2015). Dünya Sağlık Örgütü ise şiddeti şöyle tanımlar: “Fiziksel güç ya da kuvvetin, amaçlı bir şekilde kendine, başkasına, bir gruba ya da topluluğa karşı �iziksel zarara ya da �iziksel zararla sonuçlanma ihtimalini artırmasına, psikolojik zarara, ölüme, gelişim sorunlarına ya da yoksunluğa neden olacak şekilde tehdit edici biçimde ya da gerçekten kullanılmasıdır.” Şiddet olgusu temelde -herhangi biri diğerinden üstün olmadan- dörde ayrılabilir. Fiziksel şiddet; tokat, tekmeleme, bıçak vb. aletle tehdit etmek olarak tanımlanırken, cinsel şiddet; zorla cinsel ilişki, cinsel olarak aşağılama ve/veya aşağılama şeklinde gerçekleşebilir. Duygusal şiddet; çoğunlukla şiddet kavramı içine girmediği düşünülen tehdit, hakaret içerikli sözler olarak tanımlanabilir. Ekonomik şiddet ise bireyin en temel haklarından biri olan çalışma hakkının elinden alınması ve/veya işten ayrılmasına sebep olmak, harcamaları için para verilmemesi/parasının elinden alınması olarak tanımlanabilir. Bu türden şiddetler bireyin üzerinde �iziksel ve psikolojik açıdan olumsuz etkiler yaratır. Toplumsal cinsiyete dayalı şiddet ise yaş, etnik köken, sınıf şiddet türlerini ya da uygulanışını değiştirebilir ancak ortak etmen ataerkil yapıların desteklediği erk zihniyetidir. Aile içi şiddete neden olan risk etmenlerinden yaş artış gösterdikçe şiddete maruz kalma ve şiddet uygulama sıklığı azalmakta olduğunu gösteren araştırmalar mevcuttur (Carrado, George, Loxam, Jones ve Templar, 1996; Vahip ve Doğanavşargil, 2006), şiddetin en sıklıkla görüldüğü yaş aralığı ise 18-29 olarak belirtilmektedir (Bachman ve Pillemer, 1992; O’Leary, 1999). Bu durum çoğu zaman “mahalle baskısının bir getirisi” olarak da karşımıza çıkar. Hem genç hem de kadın olmanın toplumda algılanış biçimi genç kadını duygusal şiddete maruz bırakır. Genç kadınlar, çoğu tanıdıkları tarafından olmak üzere, cinsel şiddete de maruz kalmaktadır. Genç kadınların bir birey olarak algılanmadığı toplumlarda gelinen son noktada şiddet meşru kılınmaya ve/veya örtbas edilmeye çalışılır; genç kadına uygulanan şiddetin görünürlüğü azalır. Ancak şiddet yalnızca aile içinde gerçekleşmemektedir. Gençlerin birbirleriyle kurdukları ilişkilerde de bir sorun olarak “�lört şiddeti” de oldukça yaygın durumdadır. Yapılan araştırmalar, gençlerin 15 yaşından itibaren �lört şiddetine maruz kaldıklarını, bunun temelde aile içi şiddetten beslendiğini ve bu durumun ileriki yaşlarda da şiddet eğilimlerinin artarak devam etmesine sebep olduğu görülmektedir. Yeni evli çiftlerle yapılan bir araştırma, evlilik öncesi partnerine şiddet uygulamış olan erkeklerin hiç şiddet uygulamamış erkeklere oranla evliliğin ilk yılında şiddet uygulama ihtimalinin daha yüksek olduğunu belirtmektedir (Leonard ve Senchak, 1996). Bunun yanı sıra erkeğin eşine sözlü ya da duygusal şiddet uygulaması, �iziksel şiddet uygulaması açısından büyük bir risk faktörü olarak görülmektedir (Krahé, Bieneck, ve Möller, 2005; Riggs ve ark., 2000). Esasen yaygın olan �lört şiddeti çoğu zaman görünmez bir şekilde sürmektedir. Bunun sebebi olarak gençlerin bilgiye erişim yollarını henüz bilmiyor olmaları, çevrede aynı deneyimi yaşayan akranlar sebebiyle bu durumu “normal” olarak değerlendirip bir şiddet unsuru olarak belirtmemeleri söylenebilir. 14 Türk Hukukuna aile içi şiddetle ilgili kavramların girmesinde uluslararası bildirgelerin ve uluslararası sözleşmelerin önemli rolü olmuştur. Ulusal düzeyde yasal düzenlemelerde yer alan kavramlar temelini, uluslararası sözleşmelerden almaktadır. Kadın haklarıyla ilgili uluslararası sözleşmeler, ulusal alanda yasal düzenlemelerin eşitliğe uygun değiştirilmesinde ve geliştirilmesinde itici güç olduğu gibi Anayasa m.90 /V hükmü gereği de kanunlar, uluslararası antlaşmalarla aynı konuda farklı hükümler içeriyorsa çıkabilecek uyuşmazlıklarda ilgili sözleşme hükümlerinin esas alınması kabul edildiğinden Türk hukuku bakımından büyük önem taşımaktadır. Anayasa’nın bu hükmü temel hak ve özgürlüklere ilişkin uluslararası sözleşmelere öncelik vermektedir. Kadına şiddet bir insan hakkı ihlali olmakla beraber insan haklarında mücadelenin kadına şiddetle mücadelede rolü çok büyüktür. “Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Kaldırılması Sözleşmesi” (CEDAW) 18 Aralık 1979 tarihinde kabul edilip 3 Eylül 1981 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Bu sözleşmenin amacı, yaşamın her alanında kadın erkek eşitliğine dayanan insan haklarının ve temel özgürlüklerin kadınlara sağlanması, kadın erkek arasındaki her türlü ayrımcılığın kaldırılması amacıyla sözleşmeye taraf devletlerin kararlı bir eşitlik politikası izlemelerini sağlamaktır. Bu sözleşmede kadınlara karşı şiddet, aile içi şiddet, toplumsal cinsiyet, kadınlara yönelik toplumsal cinsiyete dayalı şiddet, mağdur ve kadın terimlerinin tanımı yapılmıştır. Uluslararası hukukta kadına karşı şiddet ve aile içi şiddet konusunda yaptırım gücü olan bir sözleşme olan “Kadına Yönelik Şiddetin ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye Dair Avrupa Konseyi Sözleşmesi”, 11 Mayıs 2011 tarihinde İstanbul’da imzalandı. Türkiye bu sözleşmeyi onaylayan ve imzalayan ilk ülkedir. Bu sözleşmenin önemi şiddetten korunma ve önleme ayrıca şiddet karşısındaki yaptırımlar yönünden kendini gösterir. İmzalandığı şehirden ismini alan İstanbul Sözleşmesi kadının ve ailenin şiddetten korunması ve önlenmesi konusundaki idari tedbirleri, şiddet uygulanmasında yükümlülüklere uyulmaması halindeki yaptırımları belirtiyor. Aile içi şiddet ve kadına şiddet kavramlarının tarihsel gelişiminde ulusal düzenlemelerden bahsedecek olursak, ilk olarak hukuk düzenimizde en üst sırada yer alan anayasadaki maddelerden bahsetmek gerekir. Anayasa’nın m.10 hükmü, herkesin dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasi düşünce, felse i inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayrım gözetilmeksizin kanun önünde eşit olduğunu, Anayasa m.41 hükmü ise, ailenin Türk toplumunun temeli olduğunu ve eşler arasında eşitliğe dayandığını düzenlemiştir. İç hukukumuzda kadına şiddet ve aile içi şiddetle mücadele amacıyla düzenlenen ilk kanun 4320 sayılı ‘’Ailenin Korunmasına Dair Kanun’’ dur. Bu kanunda uygulamadaki eksiklikler nedeniyle 5636 sayılı kanunla olumlu değişiklikler yapılsa da yeterli olmamıştır. Çünkü 4320 sayılı kanunun söz ettiği mağdur, fail, mekân kavramlarının kapsamı genişlemiştir.4320 sayılı Kanunun özellikle günümüzde sıklıkla rastlanan evlilik dışı beraberlikte yaşanan şiddeti içermemesi ciddi bir eksikliktir. Kanun aileyi müessesini korumayı saik belirlediğinden nikâhsız birlikte yaşayan bireyler aile statüsünde olmuyor ve kapsama alınmıyor. 5636 sayılı Kanun da aynı düzenlemeyi muhafaza etmektedir. Tüm bu olumsuz durumlar 5636 sayılı kanun değişikliğiyle de muhafaza edilmiş, kanun neticede aile içi şiddet ve kadına karşı şiddetle mücadelede yetersiz kalmıştır. 15 belirlediğinden nikâhsız birlikte yaşayan bireyler aile statüsünde olmuyor ve kapsama alınmıyor. 5636 sayılı Kanun da aynı düzenlemeyi muhafaza etmektedir. Tüm bu olumsuz durumlar 5636 sayılı kanun değişikliğiyle de muhafaza edilmiş, kanun neticede aile içi şiddet ve kadına karşı şiddetle mücadelede yetersiz kalmıştır. 2011 yılında 6284 sayılı “Ailenin Korunmasına ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun” iç hukukumuzda yürürlüğe girmiştir. 6284 sayılı Kanun, T. C. Anayasası ile Türkiye’nin taraf olduğu uluslararası sözleşmeleri ve özellikle Avrupa Konseyi’nin İstanbul Sözleşmesini esas almıştır. 6284 sayılı Kanun ile şiddetle mücadelede önemli adımlar atılmıştır: “Mağdur’’ sayılacak kişilerin kapsamı genişlemiştir. Koruyucu ve önleyici tedbirlere ilişkin talepler, etkin yaptırım uygulanması amaçlanmıştır. Adil, etkili, süratli sosyal destek ve hizmet sağlamaya yönelik düzenlemeler yer alır. Şiddeti önleme ve izleme merkezleri kurulmuştur. Koruyucu tedbir kararları yetkisi aile mahkemesi hâkimleri yanında mülki amire ve kolluk amirine de verilmiştir. Şiddet ve tehlikesinin varlığı durumunda şiddetin veya tehlikesinin yöneldiği kişi dışındaki 3. Kişilere de ihbar hakkı tanınmıştır. Koruma yükümlülüklerinin ihlali durumunda 3-10 gün arası zorla hapis kararı verilebileceği düzenleniyor. 6284 sayılı Kanunda düzenlenmeyen 2 husus mevcut: Önleyici kolluğu harekete geçiren risk değerlendirmesi ve risk yönetimine ilişkin yasal düzenleme Şiddet uygulama tehlikesinin varlığını belirleme konusunda yasal düzenleme Bu iki noktanın kazuistiğe yakın yöntemle kanunda belirlenmemesi demek hâkime, mülki idare amirine ve kolluk yetkilisine şiddet riskinin oluşup oluşmadığı noktasında geniş takdir yetkisi tanınması demektir. Kadının ailesinin birliğini korumayı kadını korumaktan daha önemli noktada gören amirlerin eminiz ki olayda riskin oluşmadığı yönündeki kanaatleri ağır gelecektir. Risk oluşumu objektif bir haldir ve kişiler sübjektif olarak bu durumun varlığını tespit edip kanaat getirme noktasında takdir yetkilerini kullanmamalıdırlar. Bu yetki sıklıkla karşılaştığımız, şiddet tehdidinin haf ife alınıp kadını ikna yoluna gidilmesi ve kadının geri gönderilerek ölümlere ortak olunması sonucunu doğurmaktadır. Bugün de önemle yaşadığımız budur. 16 Yukarıda gerekçelendirilen bu toplumsal sorunun ortadan kaldırılması, azaltılması için yapılması gerekenler olduğu açıktır. Yapılması gerekenler aşağıda çeşitli başlıklar altında sıralanmıştır. İlk ve öncelikli olarak elbette kapsamlı bir politika stratejisi geliştirilmeli ve sorun üzerinde yapılacak her çalışmaya sorunun muhatapları ile uzmanlar dahil edilmelidir. Önerilerimizin bütüncül düşünülmesi ve bu doğrultuda hareket edilmesi elzemdir. Hukuki Alana Yönelik Öneriler Yasal mevzuatta yer alan dilin, kullanılan ifadelerin cinsiyet kimliği ve cinsel yönelime dair önyargılardan arındırılması yapılacak ilk iş olmalı ve bu kavramlar yasalarca tanımlanıp tanınmalıdır. Tanımlanan bu kavramlar, insan hak ve özgürlükleri bağlamında bireyin hiçbir ayrımcılığa maruz kalmaması bakımından korunmalıdır. Yasal mevzuatın hayata geçirilmesi konusunda yönetmeliklerle uygulama ilkeleri belirlenmeli ve yasalar uygulanabilir hale getirilmelidir. Uygulanabilir hale getirilen yasaların uygulayıcılar tarafından ne derece benimsendiği denetlenmelidir. Geçmişten bugüne ulusal alanda yapılan düzenlemeler şöyle dursun, anayasal ilke ve uluslararası sözleşmeleri kendine esas alarak düzenlenen ve yaptırım yönünden güçlü düzenlemeleri içinde barındıran 6284 sayılı ‘’Ailenin Korunması ve Kadına Yönelik Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun‘’ pratikte tam anlamıyla uygulanır hale gelmelidir. Bunun için de; Şiddet riski ve tespiti kanunda açıkça belirtilmelidir. Bu kanunla düzenlenen şiddeti önleme ve izleme merkezleri artırılmalı, bu merkezlere daha fazla personel istihdam edilmelidir. Şiddeti önleme ve izleme merkezleri kesinlikle kendilerine başvuran mağdura uzlaşmayı veya arabulmayı önermemeli, bunun için uğraşmamalıdır. Kadınlara yeterli sayıda güvenli barınma alanları oluşturulmalıdır. Sığınma evlerinin sayısı artırılmalı her kadın için ulaşılabilirlik sağlanmalıdır. Bu yapılırken sığınan kadınların çocukları ihmal edilmemelidir. Ayrıca ceza indirimi ve tahrik indirimine dair keyfi uygulamalar da ortadan kaldırılmalı, bu tip key�i uygulamalar için bir yaptırım mekanizması kurulmalı ve denetlenmelidir. Toplumsal Yaşama Yönelik Öneriler Evlilik sırasında veya evlenmeden önce toplumsal cinsiyet, insan hakları, sağlık vb. konular hakkında bilgilendirme son derece önemlidir. Bu açıdan hazırlanacak broşürler evlilik başvurusu sırasında dağıtılmalıdır. 17 Kadın örgütleri dönüşümün sağlanmasında önemli görev üstlenmektedirler. Özellikle 18-24 yaş arası kadınlarda doğru bilgilerle pozitif değişim yaratmak için çaba sarf etmelidirler. Eğitime Yönelik Öneriler "Suç" kavramının ne olduğu eğitim sistemi içinde tanımlanmalıdır. İnsan hakları ve toplumsal cinsiyet konusu eğitim sistemi içerisinde anaakımlaştırılmalıdır. Bu bağlamda eğitim sisteminin dili, eğitim materyalleri toplumsal cinsiyete dayalı önyargılardan arındırılarak nötrleşmelidir. Müfredatta insan hakları, kişisel haklar ve sınırların neler olduğuna dair bilgilere yer verilmedir. Siyasete Yönelik Öneriler Aktif siyasetin içinde olan bireyler ellerinde bulundurdukları gücün farkında olarak karar alma mekanizmalarını dönüşüm için kullanmalıdırlar. Değişimin gelmesi için savunuculuk faaliyetleri yürütmelidirler. Mevcut yürütme mekanizmasında aynı şey olduğu düşünülen ve kadını birey olarak kabul etmeyip yalnızca ailenin bir parçası olarak kabul eden zihniyet değişmelidir. Kadın ve aile kavramları bir arada düşünülmesi gereken iki kavram değildir ve siyasi mekanizma kadını birey olarak görmelidir. Aile içi şiddet ve kadına yönelik şiddet olguları da aynı şeyler değildir ve uluslararası literatürde olduğu gibi farklı olarak tanımlanmalıdırlar. Meclisteki tüm ihtisas komisyonlarına, özellikle İnsan Hakları, Kadın Erkek Fırsat Eşitliği gibi komisyonlara gençlerin, genç milletvekillerinin katılımının sağlanması gereklidir. Milletvekillerinin bahsi geçen konularda farkındalıklarını artıracak çalışmalar yapılmalıdır. Bu donanıma sahip olan milletvekilleri insan hakları savunucuları olmalıdırlar. Kadın ve erkek konusunda tüm toplumda oluşacak farkındalık, aile içi şiddet ve kadına yönelik şiddet konusunda farkındalık yaratmak, toplumu ve özellikleri kadınları yaşadıkları ihlaller karşısında başvurabilecekleri yollar hakkında bilgilendirmek, şiddet mağdurlarına hukuki ve psikolojik destek vermek, toplumsal cinsiyet eşitliğini yerleştirmek için faaliyet yürütmek ve bu alanda çalışan kuruluş ve sivil toplum örgütlerine destek sağlamak aile içi şiddet ve kadına şiddetle mücadeleyi şiar edinmiş devletlerin önceliği olmalıdır. Medyaya Yönelik Öneriler Bahsi geçen sorunlara dair kamuoyunda farkındalığı ve bilgi seviyesini arttıracak kamu spotları uzmanlarca hazırlanmalı ve yaygınlaştırılmalıdır. 18 Televizyon programları toplumsal cinsiyete ve yaşa dayalı ayrımcı dilden ve önyargılı kurgudan arındırılmalıdır. Bunun için işlevsel bir denetim mekanizması oluşturulmalıdır. Medya kurumu çeşitliliğe tahammülü olmayan kimliğinden uzaklaştırılıp sosyal içermeye kıymet veren ve çeşitlilikleri barındırarak yansıtan hale gelmelidir. Genç gazetecilerle görüşmeler yapılıp gençlerin haklarını, toplumsal cinsiyet eşitliğini sağlamak konusunda kendilerinden destek alınmalıdır. Çalışma Yaşamına Yönelik Öneriler Çalışma alanlarında kreş, ebeveynler için doğum izinleri yeniden düzenlenmelidir. Çalışma yaşamı ve iş dili yaşa ve toplumsal cinsiyete dayalı önyargılardan arındırılmalı ve nötrleştirilmelidir. İş yerlerine kadın ve genç kotası getirilmeli, işveren bu konuda teşvik edilmelidir. Bu teşvik uygulanabilir olmalı ve denetlenmelidir. Kadınlara mikro kredi uygulaması ve sağlanan diğer fonların desteklerini toplumsal cinsiyet rolleri üzerinden devam ettirmesi önlenmeli, kadınlara ataerkil olarak uygun görülen mesleklerin devamı olan istihdam alanları yaratmak yerine kadınlar ilgi, beceri ve potansiyellerini ortaya çıkaran alanlarda desteklenmelidir. 19 Yukarıda özetlediğimiz durumlar ve öneriler ışığında genç kadınların uğradıkları cinsel şiddet ve toplumsal cinsiyete ve yaşa dayalı ayrımcılık konularında genç dostu politikalar insan hakları ve kalkınma boyutunda ele alınmalı ve bu bağlamda kapsamlı politikalar üretilmelidir. Sivil toplum örgütlerinin konuya dair öneri ve eleştirileri göz önüne alınarak hayata geçirilecek politikalar, bahsi geçen sorunun çözümünde dikkate alınması gereken kaynaklar olarak değerlendirilmelidir. Sağlıkta Genç Yaklaşımlar Derneği’nin Genç Kadın Akademisi Projesi bu amaca hizmet etmek üzere politika yapıcıları harekete geçirmeyi hedeflemektedir. Genç Kadının Politika Belgesi kapsamında sırasıyla Dünyada ve Türkiye’de kadın olmak, Türkiye’de genç kadın olmak, yaştan doğan hiyerarşinin genç kadınların şiddet görme riskleri üzerindeki etkileri, mevcut yasaların durumu hakkında bilgiler verilmiş ve genç kadınların çözüm önerileri ve taleplerinden söz edilmiştir. Genç Kadın Politika Belgesi’ni oluşturan genç kadınlar olarak hepimizin aile, okul, iş ve arkadaşlık ilişkilerindeki dengeleri olumsuz etkileyen toplumsal cinsiyet varsayımlarının ve yaşa dayalı hiyerarşik tutumların ortadan kaldırılmasını istiyor, bu girişimin öneri halinde sunduğumuz yöntemler aracılığıyla gerçekleşebileceğine ve politika yapıcılar tarafından destek bulacağına inanıyoruz. 20 Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı, Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü, (2015) Türkiye’de Kadın http://kadininstatusu.aile.gov.tr/uygulamalar/turkiyede-kadin (ET: 05.01.2016) Anıt Sayaç: Şiddetten Ölen Kadınlar için Dijital Anıt web sayfası, http://www.anitsayac.com/ (ET: 05.01.2016) Avrupa Komisyonu, Karar Alma Pozisyonlarında Cinsiyet Dengesi web sayfası, http://ec.europa.eu/justice/gender-equality/gender-decision-making/index_en.htm (ET: 05.01.2016) Aydemir, E. VeKaral, D., (2012). Türkiye’de kadına yönelik şiddet. Uluslararası Stratejik Araştırmalar Kurumu. Birleşmiş Milletler Nüfus Fonu, (2014) Dünya Nüfus Günü “Gençlere Yatırım”. http://www.unfpa.org.tr/v2/pages/posts/duenya-nuefus-guenue-2014-449.php?searchr esult=2&sstring=d%C3%BCnya_n%C3%BCfus_g%C3%BCn%C3%BC_bilgi_notu Duranlar, S. (2013). KadınlarınÇalışmaHayatı. Edirne YenigünGazetesi. http://edirneyenigun.com/yazar/692/kadinlarin-calisma-hayati.html (ET: 05.01.2016) Eğitim Hakkı Projesi web sayfası, http://www.right-to-education.org/issue-page/marginalised-groups/girls-women (ET: 05.01.2016) EkonomikİşbirliğiveKalkınmaÖrgütü. (2012). ToplumsalCinsiyetEşitsizliğini Yok Etmek: HareketeGeç. OECD Publishing. HacettepeÜniversitesiNüfusEtütleriEnstitüsü, (2013) Türkiye’deKadınaYönelikAileİçiŞiddetAraştırması, Ana Rapor. http://www.hips.hacettepe.edu.tr/pdf/TKAA2008-AnaRapor.pdf (ET: 05.01.2016) KadıköyBelediyesi, İnsanca: DemokrasiveİnsanHaklarıİçinToplumsalİşbirliğiProjesi web sayfası, KadınaYönelikŞiddetYalnızDeğilsiniz, http://insanca.kadikoy. bel.tr/kl _kadina_yonelik_siddet.html (ET: 06.01.2016) Kadın CinayetleriniDurduracağızPlatformu web sayfası http:// kadincinayetlerinidurduracagiz.net/kategori/haberler (ET: 06.01.2016) KONDA, 2015. http://www.weebly.com/uploads/2/9/5/4/2954793/8martkonda_kadinverileri.pdf(ET: 10.01.2016) Özer, M. Ve Biçerli, K. (2003-2004).Türkiye’de kadın işgücünün panel veri analizi. Sosyal Bilimler Dergisi. 21 Özcebe, H., Ünalan T, Türkyılmaz, S., Coşkun, Y. (2007). Türkiye Gençlerde Cinsel Sağlık ve Üreme Sağlığı Araştırması Page, A. Z. , İnce, M. (2008), Aile İçi Şiddet Konusunda Bir Derleme. Türk Psikoloji Yazıları, 11 (22) Semiz, N. (2014), Gençlik, Siyaset, Kültürve STK Faaliyetleri, TürkDünyasıSivilToplumZirvesi http://www.bilgelerzirvesi.org/bildiri/stk/91.pdf (ET: 06.01.2016) Tahaoğlu, Ç. (2015). ErkeklerAralık'ta 28 Kadın Öldürdü, Bianet, http://bianet.org/bianet/kadin/161308-erkekler-aralik-ta-28-kadin-oldurdu (ET: 05.01.2016) Tahaoğlu, Ç. (2014). Erkekler 2014’de 281 Kadın Öldürdü, Bianet, http://bianet.org/bianet/kadin/161558-erkekler-2014-te-281-kadin-oldurdu (ET: 05.01.2016) Türkiye Büyük Millet Meclisi web sayfası: https://www.tbmm.gov.tr/develop/owa /milletvekillerimiz_sd.dagilim (ET: 06.01.2016) Türkiye İstatistik Kurumu (2013), Hane halkı İşgücü Araştırması. Ankara: Türkiye İstatistik Kurumu Matbaası. Türkiye İstatistik Kurumu (2014), İstatistiklerle Kadın http://www.tuik.gov.tr/PreHaberBultenleri .do?id=18619 Ünal, M. (2015), Toplumsal Cinsiyete Dayalı Şiddet, kalemnikof.org, (ET:28.11.2015) Üstün, İ., (2014). “Yerelden yerel seçime, adaletten barışa”, Bianet, http://bianet.org/bianet/siyaset/154407-yerelden-yerel-secime-adaletten-barisa Yurttagüler, L., Oy, B. Ve Kurtaran, Y. (2014). Türkiye’de gençlik politikaları (1.Baskı). İstanbul: İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları. Dünya Sağlık Örgütü. (2012). Ergen gebeliği. http://www.who.int/mediacentre/factsheets/fs364/en/index.html NTVMSNBC, Dünyada 5 kadından biri şiddet görüyor http://arsiv.ntv.com.tr/news/438160.asp (ET:30.12.2015) 22