ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANLIĞI AB KOORDİNASYON DAİRESİ BAŞKANLIĞI BÜLTENİ S A Y I 1 4 T E M M U Z 2 0 0 6 BU SAYIDA: HABERLER SAYFA AVRUPA BİRLİĞİ ASGARİ ÜCRET ARAŞTIRMASI 2 FRANSA’DA İLK İŞ SÖZLEŞMESİNE İLİŞKİN KANUNUN YÜRÜRLÜKTEN KALDIRILMASI 4 FRANSA’DA YENİ GÖÇME N KANUNU KABUL EDİLD GÖÇMEN EDİLDİİ 7 İTALYA, İŞGÜCÜ PİYASASINI DOĞU AVRUPALILARA AÇMA KARARI ALDI 9 İŞSİZLERİN AVRUPA BİRLİĞİ İÇERİSİNDE HAREKETLİLİĞİ 10 AVRUPA BİRLİĞİ’NİN YENİ BÖLGESEL BÜTÜNLEŞME POLİTİKASI 11 İŞÇİLERİN BİLGİLENDİRMESİ VE İŞÇİLERE DANIŞILMASINA İLİŞKİN AB DİREKTİFİNİN BULGARİSTAN TARAFINDAN UYUMLAŞTIRILMASI 13 AVRUPA SOSYAL TARAFLARI, DÖRT YILLIK SÜREÇTE Y AŞAM BOYU ÖĞRENMEYİ DEĞERLENDİRDİ 15 AVRUPA BİRLİĞİ, İŞVERENLERİ SİGARA İÇENLERİ İŞE KABUL EDİP ETMEME KONUSUNDA ÖZGÜR BIRAKTI 18 GENÇ İŞÇİLERİN İSTİH DAMINI ARTIRMA PROJESİ: İSTİHDAMINI “ROSETTA PLÂNI” 20 SAYFA 2 AVRUPA BİRLİĞİ ASGARİ ÜCRET ARAŞTIRMASI Ocak 2006 tarihi itibariyle, 25 Avrupa Birliği ülkesinden sadece 8’inin kanuni olarak asgari ücreti düzenleyen ulusal mevzuatı bulunmaktadır. Bu ülkelerdeki kanunda belirlenen aylık asgari ücret düzeyi, Letonya’da 129 €’dan Lüksemburg’da 1.503 € arasında büyük farklılıklar göstermektedir. Asgari ücretle çalışan işçilerin oranının da, İspanya’da % 1 ile Lüksemburg’da % 18 oranları arasında geniş bir yelpazede farklılık gösterdiğini belirtmek gerekir. Bu rakamlar, Avrupa Toplulukları İstatistik Bürosu olan Eurostat tarafından yayınlanmıştır. “Satın alma gücündeki farklılıklar göz önüne alındığında, Üye Ülkeler Avro olarak asgari ücret düzeylerine bakıldığı zaman, üye ülkeler üç grup altında toplanmaktadır: Letonya (129 €), Litvanya (159 €), Slovakya (183 €), Estonya (192 €), Polonya (234 €), Macaristan (247 €) ve Çek Cumhuriyetinde (261 €) aylık asgari ücret düzeyi, Ocak 2006 tarihi itibariyle 300 €’nun altında bulunmaktadır. Portekiz (437 €), Slovenya (512 €), Malta (580 €), İspanya (631 €) ve Yunanistan (668 €), aylık 400 ile 700 € arasındaki asgari ücret düzeyleriyle orta grupta yer almaktadır. Fransa (1.218 €), Belçika (1.234 €), İngiltere (1.269 €), Hollanda (1.273 €), İrlanda (1.293 €) ve Lüksemburg’da (1.503 €) aylık asgari ücret düzeyi ise, 1.200 €’nun üzerinde bulunmaktadır. arasındaki asgari ücret farklılıkları 1/11 oranından 1/6 oranına gerilemektedir.” Karşılaştırma yapabilmek açısından Amerika Birleşik Devletleri’nde federal olarak belirlenen aylık asgari ücret düzeyi, Ocak 3006 itibariyle 753 €’dur. Satın alma gücündeki farklılıklar göz önüne alındığında, Üye Ülkeler arasındaki asgari ücret farklılıkları 1/11 oranından 1/6 oranına gerilemektedir: Lüksemburg 1.417 PPS* ile en üst sırayı alırken, Letonya 2.40 PPS ile en alt sırada yer almıştır. 2004 yılındaki asgari ücretle çalışanların çalışan nüfusa oranı bakımından sıralama ise, şu şekildedir: İspanya (% 0,8), İngiltere (% 1,4), Malta (% 1,5), Slovakya (% 1,9), Çek Cumhuriyeti (% 2), Slovenya (% 2), Macaristan (% 8), Litvanya (% 12,1), Fransa (% 15,6) ve Lüksemburg (% 18). Yukarıda anlatılanlara ek olarak, Bulgaristan ve Romanya’da asgari ücret veren işlerde çalışan kişiler, toplumun en yoksul kesimini oluşturmaktadır (Özellikle, Romanya’da her beş çalışandan birisi, asgari ücretli işlerde çalışmaktadır). Bu iki aday ülkeyi, Baltık ülkeleri ve Slovakya izlemektedir. (AVRUPA ENDÜSTRİ İLİŞKİLERİ GÖZLEMEVİ - Temmuz 2006) * PPS (Satın Alma Gücü Standardı): Satın Alma Gücü Standardı, ülkeler arasındaki ücret seviyeleri farklılıklarını ortadan kaldıran yapay bir ortak referans para birimidir. Böylece 1 PPS, bütün ülkelerde aynı birimde hizmet/mal satın almaktadır. ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANLIĞI SAYI 14 Satın Alma Gücü Paritesine Göre Asgari Ücret Düzeyleri, Ocak 2006 Kaynak: Eurostat, Grafik: Euractiv SAYFA 3 SAYFA 4 FRANSA’DA İLK İŞ SÖZLEŞMESİNE İLİŞKİN KANUNUN YÜRÜRLÜKTEN KALDIRILMASI Şubat 2006 tarihinde Hükümet, 20’den fazla işçi çalıştıran şirketler tarafından işe alınan 26 yaş altındaki kişiler için bir yeni iş sözleşmesi sunmuştur. “İlk iş sözleşmesi” olarak adlandırılan sözleşme (Contrat première embauche, CPE) işten çıkarılma usullerinde önemli ölçüde esneklik getirmektedir. Buna karşın, sendikalar ve öğrenci birlikleri, ilk iş sözleşmesinin (CPE) iptali için geniş kapsamlı bir hareket başlatmışlardır. 2006 yılı Nisan ortalarında, ilk iş sözleşmesi (CPE) geri çekilmiştir. “İlk iş sözleşmesine ilişkin yasa taslağı, sendikalar ve işveren örgütleri ile önceden herhangi bir danışma süreci yaşanmadan, sosyal Hükümetin genç işsizliği ile mücadelesinin bir parçası olarak Başbakan, 26 yaş altındaki çalışanlar için bir “ilk iş sözleşmesi”nin (Contrat première embauche, CPE) oluşturulmasına karar vermiştir. Bu hareket, Anayasanın 49/3. Maddesi ile Hükümete verilen yetki ile Parlamentonun yasayı tartışmaksızın onaylanmasını gerektiren ivedi mevzuat usulü olarak işletilmiştir. Ayrıca söz konusu yasa taslağı, sendikalar ve işveren örgütleri ile önceden herhangi bir danışma süreci yaşanmadan, sosyal konulardaki düzenlemelerde sistematik olarak sosyal taraflara danışılmasını belirten yasaya aykırı olarak hazırlanmıştır. Kanun, 2006 Mart ayında Parlamentodan geçmiştir. konulardaki düzenlemelerde sistematik olarak sosyal taraflara danışılmasını belirten yasaya aykırı olarak hazırlanmıştır.” İlk İş Sözleşmesinin Temel Hukuki Unsurları İlk iş sözleşmesi (CPE), şu özellikleri içeren özel bir sürekli sözleşme türü olarak ortaya konmuştur: Sözleşme şartları, herhangi bir gerekçe gösterilmeden feshedilebilecek iki yıllık bir deneme süresi ile başlamaktadır. İşten çıkarmanın bildirilmesi sürecine ilişkin olarak, bir işçi 1 ila 6 ay arasında bir işte çalışması durumunda, iki haftalık bildirim süresi; daha fazla hizmeti varsa, bir aylık bildirim süresi isteyebilecektir. İşçi, sözleşmenin başlangıcından itibaren ödenen toplam brüt ücretin % 8’i oranında tazminat alabilecektir. Buna ek olarak, ücretinin % 2’si oranında kamu istihdam kurumları tarafından o işçiye sağlanan fondan ödenebilecektir. Genç işçinin işsizlik sigortası alma hakkı bulunmaması ve en az dört aydır istihdam edilmesi durumunda; iki ay için 16,40 € sabit bir yardım alabilecektir. “Bireysel eğitim hakkı” (droit individuel à la formation, DIF) diğer sözleşme türlerinde olduğu gibi, bir yıl yerine bir ay sonra talep edilebilecektir. Eğer işveren sözleşmeyi ilk iki yıl içerisinde feshederse, genç işçi ilk sözleşmenin feshedildiği günden itibaren üç ay süreyle bir yeni bir sözleşme ile aynı işveren tarafından işe alınamaz. İlk iş sözleşmesi (CPE), standart İş Kanunu hükümlerinden muaf olarak ve gençlere istihdam yaratılması politikasının bir parçası olarak oluşturulmuştur. Yaş kıstasından ayrı olarak, ilk iş sözleşmesi (CPE) herhangi bir grubu hedef almamaktadır. ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANLIĞI SAYI 14 20’den fazla işçi çalıştıran şirketleri ilgilendirdiğinden ilk iş sözleşmesi (CPE), 2005 yılı Haziran ayında acil istihdam planından ortaya koyulup, 2005 yılının yaz aylarında kanunla uygulamaya konulan “yeni işe alma sözleşmesi”nin (Contrat nouvelles embauches, CNE) bir uzantısını yansıtmaktadır. Bundan dolayı ilk iş sözleşmesinin (CPE), yeni işe alma sözleşmesinde (CNE) de olduğu gibi yasal uzlaşmazlıklara yol açacağı düşünülmekteydi. Yeni işe alma sözleşmesinin (CNE) kullanımındaki artışa rağmen (ortaya konmasından itibaren 350,000 kişi işe alınmıştır); bu bağlamdaki pek çok iş sözleşmesi, iş mahkemelerinde feshedilmiştir. İşten çıkarma kanununun tam olarak uygulanması gerekmediğinden, 24 aylık deneme süresi öncesinde bu tür bir sözleşme feshi belli sorunlara neden olmuştur. İşverenin “gerçek ve ciddi neden”e dayanarak işten çıkarma gerekçesi sunması için herhangi bir zorunluluk bulunmamaktadır. Bununla birlikte, konunun iş mahkemesine taşınması durumunda; işveren hem hâkime hem de işçiye de işten çıkarmanın temelsiz olmadığını göstermek zorundadır. İlk İş Sözleşmesine (CPE) Tepkiler İlk iş sözleşmesi (CPE) Kanunu, çok fazla eleştiriye maruz kalmıştır. Neredeyse bütün sendikalar, “istikrarsız istihdam durumunun kurumsallaştırılması” olarak adlandırdıkları öneriyi kınamışlardır. Fransa Ulusal Öğrenci Birliği (Union nationale des étudiants de France), Ulusal Ortaöğretim Öğrencileri Birliği (Union nationale des lycéens) ve Öğrenci Konfederasyonu (Confédération étudiante), sözleşmenin gençlere yönelik ciddi ayrımcılıklar oluşturduğunu, kendilerini istikrarsız bir ekonomik duruma mahkûm ettiğini ileri sürmüşlerdir. Sosyalist Parti (Parti Socialiste) Başbakanı, bu yasayla “sürekli iş sözleşmesinin ortadan kaldırıldığını” ifade etmiş ve Partinin Parlamento temsilcileri, konuyu Anayasa Mahkemesine götürme niyetlerini açıklamışlardır. Fransız İşletmeler Hareketi (Mouvement des entreprises de France) dahi, bu yeni iş sözleşmesi türü hakkındaki kuşkularını dile getirmiştir. Yeni işe alma sözleşmeleri (CNE) ile ilgili olarak işten çıkarılan işçilerce açılan davaların tamamı olmasa da, çoğu davacılar lehine sonuçlanmıştır. İşveren örgütündeki pek çok kişi, işten çıkarmanın gerekçesinin yeniden yasaya eklenmesi ve deneme süresinin azaltılması gerektiğine inanmaktadır. Protesto Hareketi Tasarıya karşı olan tüm örgütler, tasarının iptalini talep etmek üzere 7 Şubatta ilk gösteriler için çağrıda bulunmuşlardır. İlk iş sözleşmesine (CPE) giderek artan tepkileri yansıtan kamuoyu yoklamaları ve yaklaşık 60 üniversitede yaşanan grevler üzerine, 7 Martta yapılan gösterilerde sendikalara göre bir milyon (ya da polise göre 400.000) kişi sokağa dökülmüştür. Bu gösterileri takiben, Hükümet 2006 Nisan ayı sonunda yürürlüğe girecek olan ilk iş sözleşmesinden (CPE) vazgeçmeyi planlamadığını açıklamıştır. 28 Marttaki yeni gösteriler, önceki protestolardakinden iki kat fazla insanı sokaklara dökmüştür. Öğrenciler, genel meclislerde günlük istişarelerini sürdürürken üniversitelerin büyük çoğunluğunu etkileyen grevler ve oturma eylemleri yoluyla da hükümete baskı yapmaya devam etmişlerdir. Hareketlerin daha da büyümesi sonucunda Hükümet, tasarının değiştirilmesini planlamadan sadece tasarının geliştirilmesine SAYFA 5 SAYFA 6 ilişkin olarak diyalog kurmayı kabul etmiştir. Öğrenci birliklerinin yanı sıra sendikalar da, oybirliği ile müzakereler için böyle bir zemine karşı çıkmışlar ve ilk iş sözleşmesinin (CPE) iptalini diyalogun devamı için bir ön koşul olarak öne sürmüşlerdir. “İlk iş sözleşmesi , Hükümetin istihdam bakımından çok Hemen hemen aynı dönemde 30 Martta Anayasa Mahkemesi, ilk iş sözleşmesinin (CPE) anayasaya uygunluğunu kabul eden bir karar almıştır. Ertesi gün yasal süreçte alışılmadık bir yaklaşımla Cumhurbaşkanı Chirac, iki açıklama yaparak Hükümetin iki temel değişiklik yapmak üzere hazır olmasını istemiş ve tasarıyı resmen ilan edeceğini ifade etmiştir. İlk değişiklik deneme süresinin bir yıla indirilmesi; ikincisi ise, işten çıkarılmanın nedenlerinin çalışana açıklanması zorunluluğunun yasaya eklenmesidir. Cumhurbaşkanı, aynı zamanda uygulamada bu değişikliklerin dâhil edilmediği sözleşmelerin imzalanmamasını sağlamak için, gerekli tüm adımların atıldığını açıklamıştır. Hükümet, artık tasarının yeniden düzenlenmesinden sorumlu değildir; onun yerine sorumluluk Nicolas Sarkozy tarafından başkanlık edilen Halk Hareketi Birliğinden (Union pour un mouvement populaire, UMP) vekillere verilmiştir. hassas durumda olan gençleri hedeflemeyi planladığı mevcut Birliğin yasa konusundaki çalışmaları, 28 Martta düzenlenen gösterilere benzer bir kapsamda gerçekleşen 4 Nisan gösterileri ile sona ermiştir. İlk İş Sözleşmesinin (CPE) İptali Ve Gelecekteki Planların Uygulanması üç plan ile değiştirilmiştir: 1. Genç İstihdamı Desteği 2. Sosyal Yaşama Katılım Sözleşmesi 3. Mesleki Eğitim Sözleşmesi.” 12 Nisan 2006 tarihinde Ulusal Meclis, ilk görüşülmesinde ilk iş sözleşmesini (CPE) yürürlükten kaldıran bir tasarıyı kabul etmiştir. İlk iş sözleşmesi (CPE), Hükümetin istihdam bakımından çok hassas durumda olan gençleri hedeflemeyi planladığı mevcut üç plan ile değiştirilmiştir: “Genç İstihdamı Desteği” (Soutien à l’emploi des jeunes en enterprise, SEJE), işverenlerin sosyal güvenlik katkılarından gelecek muafiyet ile desteklenecektir. Bu destek, kamu sektöründe ortaokul diploması (baccalauréat) olmayan gençlere yönelik devlet sübvansiyonlu bir sözleşmedir. Yoksul durumdaki gençlere yardım etmeyi amaçlayan “Sosyal Yaşama Katılım Sözleşmesi” (Contrat d’insertion dans la vie sociale, CIVIS) üç aşama olarak yeniden düzenlenmiştir: ilk üç ay için bir yeteneklerin ortaya konması, ardından istihdam sözleşmeleri veya eğitim kursları ve son olarak istihdamdaki bir yılın ardından devam eden danışmanlık planları. “Mesleki Eğitim Sözleşmesi” (Contrat de professionnalisation), işverenlerin sosyal güvenlik katkılarından fazladan muafiyetler sağlayacaktır. Bu sözleşme, mesleki eğitime ilişkin olarak 2003 yılında yapılan sektörler arası ulusal sözleşmeden kaynaklanan alternatif çalışma süreleri ve eğitimi birleştirmektedir. Sonuç olarak, bu planlar, gençlere yeni iş yaratılmasını amaçlayan şirketler için 15 Milyar €’luk sübvansiyonların yanı sıra fazladan 150 milyon €’luk vergi muafiyetlerine karşılık gelmektedir. Bu maliyetin, tütün vergisine getirilmesi planlanan artış ile kısmen finanse edileceği hesaplanmaktadır. (AVRUPA ENDÜSTRİ İLİŞKİLERİ GÖZLEMEVİ - Temmuz 2006) ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANLIĞI SAYI 14 SAYFA FRANSA’DA YENİ GÖÇMEN KANUNU KABUL EDİLDİ Fransa Parlamentosu, Mayıs 2006 tarihinde göçmenliğe ve göçmenlerin entegrasyonuna ilişkin yeni kanun tasarısını kabul etmiştir. Söz konusu kanun, “seçici göçmenlik” ve göçmenliğe ilişkin prosedürlerin daha sıkı kontrolü üzerine odaklanan bir politikanın uygulanmasını amaçlamaktadır. İşçi ve işveren örgütleri, etnik ve kültürel ayrımcılıkla mücadeleye yönelik bir anlaşma müzakere ederken; söz konusu mevzuat hükümleri sert eleştirilere maruz kalmıştır. 26 Kasım 2003 tarihinde geçen Göçmen Kanunu, Fransa’nın göç politikasının kapsamlı reformuna doğru atılan ilk adım olarak görülmektedir. İçişleri Bakanı Nicolas Sarkozy, bu reform sürecinin ikinci safhasını oluşturan göçmenliğe ve bütünleşmeye ilişkin yeni mevzuat önerisini, 29 Mart 2006 tarihinde Parlamentoya sunmuştur. Bakan Sarkozy, şunları söylemiştir: “Fransa, ülkenin büyümesi ve refahı için elzem olan göçmenleri seçme hakkından kaçınan tek gelişmiş ülkedir.” Yeni kanun önerisi, Parlamento’da çoğunluğun oyunu alarak 17 Mayıs 2006 tarihinde kabul edilmiştir. “Yeni Göçmen Kanunu, “seçici göçmenlik” ve göçmenliğe ilişkin Kanunun Başlıca Hükümleri Yeni Kanun, başlıca iki grup hükümden oluşmaktadır. Birinci grup hükümler, aşağıda sayılan yollar aracılığıyla “seçici göçmenliğin” teşvik edilmesini amaçlamaktadır: Üç yıl sürecek “beceri ve yetenek” olarak adlandırılan yeni bir ikamet izninin yaratılması. Bu izin, kişiliklerinin, yeteneklerinin ve projelerinin ülkenin gelişimine ve uluslararası statüsüne ciddi şekilde katkıda bulunacak göçmenlere verilecektir. Yetenekleri, istihdam etme zorlukları bağlamında nitelendirilen iş kategorileri ve coğrafi alanlarla eşleşen muhtemel işçilere ikamet izni verilmesinde daha fazla esneklik sağlanması. Buna ek olarak yabancı öğrencilerin kendi ülkelerinin çıkarlarıyla çatışan herhangi bir projelerini önlemek amacıyla, bu öğrenciler kendi ülkelerinden ayrılmadan önce kendi ülkelerinde çalışma projelerini onaylatmak zorunda olacaklardır. İkinci grup hükümler, seçici göçmenlik politikasını daha fazla geliştirmeyi amaçlamaktadır: Fransa’yı yerleşmeyi düşünen göçmenlerin, 18 ay boyunca Fransa’da yaşamış olması ve ailesinin geçimini sağlayacak yeterli kaynağa sahip olduğunu ispatlaması gerekecektir. Bir kişinin Fransa’da on yıl yaşadıktan sonra otomatik olarak verilen uzundönemli ikamet izni hakkı kaldırılacaktır. İkamet izni, Fransız bir vatandaşının eşine, iki yıl yerine üç yıllık evlilikten sonra Fransız toplumuna entegre olduğunu ve yeterli derecede Fransızca bilgisine sahip olduğunu kanıtlaması sonucunda verilecektir. Fransız vatandaşlığı, Fransız bir vatandaşın eşine iki yıl yerine dört yıllık yerleşimden sonra verilecek ve uzun-dönemli vize ile Fransız topraklarına yasal olarak girdiğini kanıtlaması gerekecektir. prosedürlerin daha sıkı kontrolü üzerine odaklanan bir politikanın uygulanmasını amaçlamaktadır.” 7 SAYFA 8 Bunun yanı sıra ilgili kurumlar, ikamet izninin reddedilmesi veya geri alınması yönündeki bir karara ek olarak "Fransız topraklarını terk etme zorunluluğunu" gündeme getirme hakkına sahip olacaklardır. Böyle bir kararın askıya alınmasına ilişkin idari mahkemeye başvuru için azami süre, bir ay yerine iki hafta ile sınırlandırılacaktır. Göçmen kotası koymanın amacı, mevzuatta tam olarak belirtilmemiştir. Ayrıca mevcut göçmen politikasına ilişkin rapor, her yıl Parlamento’ya gönderilecektir. “Fransız Demokratik Çalışma Konfederasyon, söz konusu mevzuatın temel hakların bazılarını ortadan kaldıracağını ve Önerilen Mevzuata Karşı Tepkiler Fransız Demokratik Çalışma Konfederasyonu, yeni yasada ortaya konan önlemleri baskıcı olarak nitelendirmektedir. Konfederasyon, söz konusu mevzuatın temel hakların bazılarını ortadan kaldıracağını ve ülkenin ihtiyaçlarına göre seçilecek olan göçmenlerin oluşturacağı çalışma-temelli bir göç sistemini teşvik edeceğini iddia etmektedir. Genel İş Konfederasyonuna göre, yasa açıkça faydacılık ilkesine dayanmakta ve dünyada yetenekleri ve becerileri yağma etmeyi amaçlamaktadır. Genel İş Konfederasyonu için yasanın en kabul edilemez tarafı, Fransa’da 10 yıllık süre yaşadıktan sonra otomatik olarak uzun-dönemli ikamet izni hakkı verilmesinin kaldırılmış olmasıdır. ülkenin ihtiyaçlarına göre seçilecek olan Genel İş Konfederasyonu İşçi Gücü, yeni mevzuatın ikamet izni koşulları bakımından daha sert kurallar ortaya koyduğunu belirtmekte ve yasayı iş sözleşmesi biter bitmez kendi ülkesine gönderilebilecek göçmen işçiler için “ikili ceza sistemi” olarak tanımlamaktadır. göçmenlerin oluşturacağı çalışma-temelli bir göç Şubat ayından bu yana kültürel farklılık ve ayrımcılık konularında büyük sendikalarla müzakerelere katılan Fransız Girişimciler Hareketi, bu konu hakkında şimdiye kadar herhangi bir yorumda bulunmamıştır. (AVRUPA ENDÜSTRİ İLİŞKİLERİ GÖZLEMEVİ - Temmuz 2006) sistemini teşvik edeceğini iddia etmektedir.” ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANLIĞI SAYI 14 İTALYA, İŞGÜCÜ PİYASASINI DOĞU AVRUPALILARA AÇMA KARARI ALDI İtalya, işçilerin serbest dolaşımına izin veren toplam Avrupa Birliği ülkesi sayısını 18’e çıkararak, Merkezi ve Doğu Avrupa üye ülkelerinden gelen işçilere uygulanan engelleri kaldırmıştır. Reuters’in verdiği habere göre, Avrupa Parlamentosu Üyesi Enrico Letta konuya ilişkin şunları söylemiştir: “Yeni Avrupa Birliği üye ülkelerine karşı yapılan ayrımcılığa, bir son vermiş bulunuyoruz”. Bunun yanı sıra İtalya, yasadışı yollarla İtalya’ya giren 350.000 Avrupa Birliği vatandaşı olmayan kişinin statülerini yasal hale getirilebilecek bir kota uygulaması başlatacağını açıklamıştır. Bu hareket, Brüksel tarafından memnuniyetle karşılanmıştır. Bu sırada, İrlanda ve İsveç ile birlikte ilk anda Doğu Avrupa’dan gelen işçilere işgücü piyasasında herhangi bir engel koymayan İngiltere, göçmenlere ilişkin rakamları yayınlamıştır. Göç uzmanları tarafından yayınlanan rapora göre İngiltere, Doğu Avrupa’dan gelen işçilerden dolayı tarihindeki en büyük göç akınına uğramaktadır. Rapora göre, İngiltere’de çalışan 1.5 milyon yabancı bulunmaktadır. Ekonomik ve Sosyal Araştırmalar Konseyi raporu, 375.000 kayıtlı girişin büyük çoğunluğu Polonyalılar tarafından gerçekleştirilmesinin yanı sıra, Merkezi ve Doğu Avrupa’dan gelen işçilerin, yabancı işgücünün onda birini oluşturduğunu ortaya koymaktadır. Bununla birlikte Londra, Bulgaristan ve Romanya konusunda daha ihtiyatlı davranmakta ve gelecek yıl Birliğe katılmalarından dolayı söz konusu bu iki ülkeden gelen işçiler için serbest dolaşıma izin verip vermeyeceğine henüz bir karar vermemiştir. Sadece tam olarak katılım tarihi belirlendikten sonra, resmi bir kararın verilmesi beklenmektedir. 23 Temmuz tarihinde The Sunday Times’ta yayınlanan rapora göre Londra, söz konusu her iki ülkenin de Avrupa Birliği’ne katılması ile İngiltere’de yaşamasına yasal olarak izin verilebilecek 45.000 civarında Bulgar ve Romanyalı olabileceğini düşünmektedir. Gazete, hükümetin suç örgütleriyle ilişkili veya güvenlik riski taşıdığından şüphe edilen Bulgaristan ve Romanya’dan gelebilecek kişilere ilişkin “gizli uyarı indeksi” hazırladığını belirtmektedir. Sızdırılan belge, ayrıca hükümetin 40.000 ile 160.000 arasında Bulgaristan ve Romanya vatandaşının Avrupa Birliği’ne katılımlarının ardından ülkeye gelmesini beklediğini göstermektedir. (EUPOLITIX - Temmuz 2006) SAYFA 9 SAYFA 10 İŞSİZLERİN AVRUPA BİRLİĞİ İÇERİSİNDE HAREKETLİLİĞİ Avrupa Topluluğu Adalet Divanın kararına göre, işsizlik ödeneği alan işsizlerin Avrupa Birliği içerisinde tam olarak hareketliliğinin sağlanması için ikamet konusunda birtakım koşulları yerine getirmeleri gerekmektedir. “2006 Yılı İşçiler İçin Hareketlilik Yılı”nda İstihdam ve Sosyal İşler Genel Müdürlüğü, daha hareketli bir işgücünü teşvik etmektedir.İşten işe hareketliliğin yanı sıra, coğrafi ve özellikle sınır-ötesi hareketlilik, işçiler için olduğu kadar tümüyle Avrupa ekonomisi için de önemli bir değer olarak görülmektedir. “Avrupa Topluluğu Adalet Divanın kararına göre, işsizlik Bununla birlikte, farklı bir Avrupa Birliği ülkesinde yerleşen işçilerin sosyal korumasına ilişkin özellikle geldikleri ülkeye veya üçüncü bir ülkeye ait bir şirkette çalışmaları durumunda, hangi sosyal güvenlik rejiminin uygulanacağı veya işsiz kalmaları durumunda ne olacağı gibi birçok sorun ortaya çıkmaktadır. ödeneği alan işsizlerin Avrupa Birliği içerisinde tam olarak hareketliliğinin sağlanması için ikamet konusunda birtakım 1971 tarihli “İşçilerin Serbest Dolaşımı ve Sosyal Güvenlik rejimlerine ilişkin Tüzük”, işsizlere işsizlik ödeneği aldıkları ülkeden farklı bir ülkede oturmalarına iki özel durumda izin verilmişti: İşsiz kişinin diğer bir üye ülkeye işe aramak için gitmiş olması, İşsiz kişinin, son işi süresince diğer bir üye ülke toprağında oturuyor olması. Bununla birlikte 1971 tarihli Tüzük, 29 Nisan 2004 tarih ve 883/2004 sayılı “Sosyal Güvenlik Sistemlerinin Koordinasyonuna İlişkin Tüzük” ile ilga edilmiştir. Yeni Tüzük, faklı üye ülkelerin işsizlik sigorta rejimleri arasındaki koordinasyonu artıracaktır. koşulları yerine getirmeleri gerekmektedir.” Söz konusu Tüzük, ödenek almaya hak kazanmak için yetkili üye ülkenin mevzuatında yer alan koşulları yerine getiren ve iş aramak için diğer bir üye ülkeye giden işsiz kişinin, aşağıdaki koşulları sağlaması durumunda altı aya kadar uzatılabilecek şekilde üç aylık işsizlik ödeneği parasını peşin olarak almasını sağlayarak sınır-ötesi iş aramayı etkin bir şekilde kolaylaştıracaktır: Kendi ülkesinde iş arayan olarak kayıtlı olması durumunda. Gittiği ülkedeki istihdam otoritelerine kayıt yaptırması halinde. Somut olayda Adalet Divanı, “De Cuyper Davası” olarak adlandırılan davada Belçika’da işsizlik ödeneği almaya hak kazanan De Cuyper adlı şahıs, Belçika’da normal olarak işsiz kişilerin karşılaştığı kontrolden muaf tutulmuştur. Daha sonra Adalet Divanı, Fransa’da bir yıldan daha fazla bir süredir yaşaması dolayısıyla Belçika’da ikamet ettiği iddiasının yanlış olduğunu karar verilmiştir. Sonuç olarak, Belçika istihdam kurumu işsizlik ödeneğini ödemeyi durdurmuş ve başvuru sahibinin Fransa’da olduğu süre içinde ödenen ödenekleri geri istemiştir. ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANLIĞI SAYI 14 De Cuyper, Belçika otoritesi tarafından uygulanan kuralların, serbest dolaşım ve yerleşme hakkına engel oluşturduğu ve ikamet hakkının, Antlaşmanın 17. ve 18. maddeleri tarafından garanti altına alınan bu temel hakka göre orantısız olduğu teziyle Belçika mahkemesine başvurmuştur. Avrupa Birliği hukukunun gerektirdiği şekilde mahkeme davayı, Avrupa Topluluğu Adalet Divanına götürmüştür. 18 Temmuz 2006 tarihli kararında mahkeme, işsiz kimselerin durumlarının izlenmesi olan ihtiyacın serbest dolaşım ve yerleşme hakkından önce geldiğini vurgulamıştır. Serbest dolaşım ve yerleşme hakkının koşulsuz olmadığını ve sınırlamalara ve şartlara bağlı olduğunu karara bağlamıştır. Mahkeme, sosyal güvenlik rejimleri ile kişilerin serbest dolaşımı tüzüklerine gönderme yaparak; yurt dışına yerleşme, yalnızca işsiz kimsenin daha önce oraya yerleşmesi veya yeni bir iş bulmak amacıyla oraya gitmesi durumlarında izin verildiğini vurgulamıştır. Mahkeme, De Cuyper’in işsizlik ödeneği alma hakkını yitirdiğini karara bağlamıştır. (EURACTIV - Temmuz 2006) AVRUPA BİRLİĞİ’NİN YENİ BÖLGESEL BÜTÜNLEŞME POLİTİKASI 13 Temmuz 2006 tarihinde Brüksel’de Bölgesel Politikadan Sorumlu Komisyon Üyesi Danuta Hübner ve İstihdam, Sosyal İşler ve Fırsat Eşitliğinden Sorumlu Komisyon Üyesi Vladimir Spidla, 2007-2013 dönemi Avrupa programları için stratejik bir vizyon belirlemiştir. Bu stratejik vizyonun belirlenmesinde rol oynayan iki belgeden birincisi olan “Bölgesel Bütünleşme Politikası İçin Topluluğun Stratejik Kılavuzlarına İlişkin Konsey Kararı için Öneri Taslağı”, 2005 yılında üye ülkeler tarafından kabul edilen Avrupa Birliği’nin büyüme ve istihdam gündemine göre yeni programlar altındaki yatırımlar önceliklerini ortaya koymaktadır. Sunulan ikinci belge ise, “Kentlerin İstihdam ve Büyümeye Özel Katkısına İlişkin Tebliğ”dir. Bu Tebliğde Komisyon, kentlerin ve bölgelerin ihtiyaçları temelinde entegre bir kent politikası için araçlar önermektedir. Komisyon Üyesi Hübner konuya ilişkin şunları söylemiştir: “Kısacası, Avrupa’da refah, büyüme ve kaliteli istihdam için yeni ve modern bir Bölgesel Bütünleşme Politikası önermekteyiz. Her iki belgede, konuya ilişkin tüm taraflara danışıldığı, özellikle şeffaf ve demokratik bir sürecin sonucudur. Söz konusu belgeler, bölgesel bütünleşme politikasının büyüme ve istihdam gündemi için Topluluk düzeyinde en önemli mali enstrümanı olduğuna dair Komisyonunun niyetini ortaya koymaktadır.” İstihdam, Sosyal İşler ve Fırsat Eşitliğinden Sorumlu Komisyon Üyesi Vladimir Spidla ise, şunları söylemiştir: “Komisyon, Bölgesel Bütünleşme Politikası önceliklerinin Büyüme ve İstihdam Strateji öncelikleri ile uyumlu olmasını sağlayacaktır. Özellikle Avrupa Sosyal Fonu, yeniden nitelik kazandırmaya ve işgücü piyasasında yaşanan olumsuzlukları önlemeye yönelik projelere daha öncekinden çok daha fazla destek verecektir. Avrupa Birliği’nin küreselleşme, nüfus değişimi ve genişleme gibi sorunlarla karşılaşması sonucu, beşeri sermayeye yatırım büyük önem kazanmıştır. SAYFA 11 SAYFA 12 İşçilerin nitelikleri, genç ve yaşlılar için eğitime yapılan yatırım ile işsizlere verilen destek, yarının Avrupa Birliğini yaratacaktır.” Yeni Avrupa Sosyal Fonu Tüzüğü, sosyal içerme, eğitim ve mesleki eğitim alanında istihdamla ilişkili hedefleri kapsayacak şekilde Avrupa İstihdam Stratejisi alanında Topluluk hedeflerine kaynakların aktarılması için çağrıda bulunmaktadır. Bunun yanı sıra, Avrupa Sosyal Fonunun herkes için fırsat eşitliğinin geliştirilmesine, ayrımcılıkla mücadeleye ve sosyal diyaloğun teşvik edilmesine büyük katkılar sağlayarak; sadece daha fazla istihdam değil, ayrıca daha iyi istihdam sağlamaya yönelik büyük bir odaklanma söz konusudur. “Yeni Avrupa Sosyal Fonu Tüzüğü, sosyal içerme, eğitim ve mesleki eğitim alanında istihdamla ilişkili hedefleri kapsayacak şekilde Avrupa İstihdam Stratejisi Danuta Hübner, Avrupa Parlamentosu tarafından 2007-2013 Bölgesel Bütünleşme Politikası Tüzüklerinin onaylanmasından sadece günler sonra Komisyon’un önerisinin geldiğine işaret etmektedir. Danuta Hübner, şunları söylemiştir: “Yakın işbirliği içinde olan tüm taraflara teşekkür ederim, temel unsurlar çok kısa bir sürede yerinde getirilecektir; böylece üye ülkeler ve bölgeler yeni programlarını hazırlamak için güvenle hareket edebilirler.” “Topluluk Strateji Kılavuzları”, bölgesel bütünleşme politikası ilkelerini ve önceliklerini içermektedir ve Avrupa bölgelerinin, önümüzdeki yedi yıl içerisinde ulusal ve bölgesel yardım programları için ayrılan 308 milyar €’luk kaynaktan tam olarak faydalanabilmelerini sağlayacak yolları ortaya koymaktadır. Ulusal otoriteler, söz konusu kılavuzları “Ulusal Stratejik Referans Çerçeveleri” olarak adlandırılan 2007-2013 yılları arasında kendi ulusal stratejik önceliklerini ve planlamalarının taslağı için temel olarak kullanacaklardır. alanında Topluluk hedeflerine kaynakların aktarılması için çağrıda bulunmaktadır.” Kılavuzlara göre ve Gözden Geçirilmiş Lizbon Stratejisiyle uyumlu olarak bölgesel bütünleşme politikası yoluyla ortak finansmanı gerçekleştirilen programlar, aşağıdaki üç öncelik üzerine oturmaktadır: Erişebilirliği artırarak, yeterli kalite ve hizmet seviyesini sağlayarak ve çevre potansiyelini koruyarak üye ülkelerin, bölgelerin ve kentlerin cazibesinin artırılması, Yeni bilgi ve iletişim teknolojileri de dâhil olmak üzere araştırma ve yenilikçilik kapasitesinin artırılması ile yenilikçilik, girişimcilik ve bilgi ekonomisinin büyümesinin teşvik edilmesi, Daha fazla insanın işgücü piyasasına girmesinin ve girişimcilik faaliyetlerinin teşvik edilmesi; işçilerin ve girişimcilerin değişen şartlara intibak yeteneğinin geliştirilmesi ve beşeri sermayeye yapılan yatırımın artırılması yoluyla daha fazla ve daha iyi istihdam yaratılması. Kılavuzlar, iki hedef olan büyüme ve istihdam ile bölgesel bütünleşme arasında bir denge sağlamaya çalışmaktadır. Böylece, yeni programlara herkese aynı yaklaşım sorunu da ortadan kalmış olacaktır. Kentlerin Öncelikleri “Bölgesel Bütünleşme Politikası ve Kentler: Bölgelerde Büyüme ve İstihdama Kentlerin Katkısına ilişkin Tebliğ”, yeni dönem Bölgesel Bütünleşme Politika programlarının hazırlanmasında ulusal, bölgesel ve kentsel ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANLIĞI SAYI 14 otoritelere yardımcı olmak için de tasarlanmıştır. Bu Tebliğin başlıca amacı, kentsel boyutu güçlendirerek, Topluluk Stratejik Kılavuzlarını daha da ayrıntılandırmaktır. Söz konusu Tebliğde Komisyon, sürdürülebilir kentsel kalkınma için tek bir yol olmadığını vurgulamıştır. Eylemler, kentsel alanların özel niteliklerine ve ihtiyaçlarına göre değişik şekillerde olabilmektedir. Önerilen müdahaleler, kentlerin cazibesinin ve kentler arasındaki iletişimin artırılması, kentlerin rolünün büyüme merkezleri olarak güçlendirilmesi, girişimciliğin, yenilikçiliğin ve bilgi ekonomisinin artırılması, KOBİ’lerin desteklenmesi, değişik bölgelerdeki sosyal gruplar arasındaki farklılıkların azaltılması ve suçla mücadele edilmesi. (AVRUPA KOMİSYONU - Temmuz 2006) Bölgesel Bütünleşme Politikasına İlişkin Topluluk Strateji Kılavuzları için daha fazla bilgiyi, aşağıdaki internet sitesinden bulabilirsiniz: http://ec.europa.eu/regional_policy/sources/docoffic/2007/osc/index_en.htm Bölgesel Bütünleşme Politikası ve Kentler için daha fazla bilgiyi, aşağıdaki internet sitesinden bulabilirsiniz: http://ec.europa.eu/regional_policy/consultation/urban/index_en.htm İŞÇİLERİN BİLGİLENDİRMESİ VE İŞÇİLERE DANIŞILMASINA İLİŞKİN AVRUPA BİRLİĞİ DİREKTİFİNİN BULGARİSTAN TARAFINDAN UYUMLAŞTIRILMASI Bulgaristan’da çalışanların bilgilendirilmesi ve çalışanlara danışılmasına ilişkin Avrupa Birliği Direktifinin ulusal mevzuata aktarılması süreci, Şubat 2006 tarihinde başlamıştır. Sendikalar, birkaç öneri öne sürmüşler ve taslak mevzuatı, Ulusal Üçlü İşbirliği Konseyi’nde tartışmışlardır. Bununla birlikte, bilgilendirme ve danışmaya ilişkin seçilecek temsilcilerin hakları gibi bazı kilit konular, çözümsüz kalmıştır. Çalışanların bilgilendirilmesi ve çalışanlara danışılmasına ilişkin Avrupa Birliği Direktifinin Bulgaristan hukukuna aktarılması gerekmektedir. Bu nedenle, sosyal taraflar ve Çalışma ve Sosyal Politika Bakanlığı temsilcilerinden oluşan uzmanlar grubu, süreci yürütmek için kurulmuştur. Hazırlıklar, Şubat 2006 tarihinde başlamış ve sosyal taraflar, bu uyumlaştırma çalışmasının mevcut İş Kanununda değişiklikler ve eklemeler yoluyla yerine getirilmesi gerektiğini benimsemişlerdir. Sendikaların Önerileri Ulusal düzeyde çalışanları temsil eden sendikalar, Bulgaristan Bağımsız Sendikalar Konfederasyonu ve Podkrepa Çalışma Konfederasyonu, çalışanların bilgilendirilmesi ve çalışanlara danışma süreçleri için genel bir çerçeve oluşturan 2002/14/EC SAYFA 13 SAYFA 14 Sayılı Avrupa Birliği Direktifinin uyumlaştırılması için müştereken iki öneri sunmuşlardır. İlk plan, sendikaların bilgilendirme ve danışma süreçlerinin yürütülmesinden sorumlu olması gerektiğini ve sendikaların olmadığı işyerlerinde ise, çalışma konseylerinin kurulması gerektiğini vurgulamaktadır. İkinci öneride ise, işyerlerinde sendikaların bulunup bulunmadığına bakılmaksızın önlemlerin uygulanması için bütün işyerlerinde “Bilgilendirme ve Danışma Konseyleri”nin kurulması gerektiği yer almaktadır. Sendikaların her iki önerisinin de tartışma sürecinde reddedilmesi üzerine sendikalar, yeni bir model öne sürmüşlerdir. Söz konusu model, Direktifte sözü edilen bilgilendirme ve danışma süreçleri ya sendikalar tarafından ya da sendikaların bulunmadığı işyerlerinde işçiler tarafından seçilen işçi temsilcileri tarafından yürütülmesine izin vermektedir. Bu fikir, kısmen kabul görmüştür. Direktife göre bilgilendirme ve danışma, çalışanların en azından üçte ikisi tarafından seçilen temsilciler tarafından yürütülmesi gerekmektedir. Bu hak, ayrıca sendikalara da verilebilmektedir; bununla birlikte, yetkilendirme süreci aynı şekilde işlemektedir (adaylar, toplantıya katılanların üçte ikisinin onayını almalıdır). Bilgilendirme ve Danışma Süreçleri Taslak yasa hükümlerine göre; işveren, işyeri içinde sendikalara ve işçi temsilcilerine gerekli hukuki bilgiyi sunması ve onlara işyerinin ekonomik durumu, işyerindeki yapısal değişiklikler ve çalışma organizasyonu gibi Direktifte belirtilen konularda danışması zorunlu kılınmıştır. Sendikaların ve işçi temsilcilerinin görevi, işverenden sağladıkları bilgiyi çalışanlara sunmak ve danışma sürecinde fikirlerini sormaktır. İşveren ve işçi temsilcileri, mevzuatta yazılı olandan ayrı olarak toplu sözleşmeye dayanacak şekilde çalışanların bilgilendirilmesi ve çalışanlara danışılması için pratik önlemler üzerinde anlaşma sağlamaları gerekmektedir. Tartışma Noktaları Bulgaristan Bağımsız Sendikalar Konfederasyonu, en son öneriye ilişkin bir anlaşmaya varabilmek amacıyla Ulusal İşbirliği Konseyi’nde yasa taslağını tartışmaya açmıştır. Fakat bazı noktalar, halen tartışılmaktadır. Sendikalar temsilcilerin, düzenlemelerde belirtilen üçte iki çoğunluk yerine seçime katılanların basit çoğunluğu ve gizli oyla seçilmesi konusunda ısrar etmektedirler. İşverenler, gizli oylamanın çok fazla çalışma zamanından çalacağını ve işyeri kaynaklarını kullanacağına inanmaktadırlar; bununla birlikte işverenler, temsilcilerin seçimi için basit çoğunluk seçeneğini kabul etmeye istekli görünmektedirler. İş Kanunu çerçevesinde, işveren, sendikalar veya işgücünün % 10’unu temsil edenler, genel kurul toplamaya çağrıda bulunma hakkı verilmiştir. Sendikalar, toplantının bilgilendirme ve danışma temsilcilerinin seçimi konusunda olması durumunda mevzuatın işverenin bu konudaki hakkını geçersiz kılması gerektiğine inanmaktadırlar. ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANLIĞI SAYI 14 SAYFA 15 Diğer bir tartışma konusu ise, bilgilendirme ve danışma temsilcisinin hakları konusundaki eksikliktir. Söz konusu yasa, bu konuyu işveren ile seçilen temsilci arasındaki anlaşmaya bırakmaktadır. İşveren örgütlerinin uzmanlarına göre bu hüküm, sosyal diyaloğun güçlendirilmesine doğru atılmış bir adımdır. Bununla birlikte sendikalar, bilgilendirme ve danışma temsilcisinin görevini yerine getirebilmesini olanaklı kılmak amacıyla işverenlerin asgari derecedeki uygun çalışma koşullarının sağlanmasını yükümlü kılınması gerektiğini iddia etmektedir. Sosyal taraflar, Avrupa Çalışma Konseyleri, Avrupa şirketleri ve Avrupa kooperatiflerine ilişkin Direktiflerinin uyumlaştırmasına dair İş Kanunu değişikliklerini oybirliğiyle kabul etmişlerdir. (AVRUPA ENDÜSTRİ İLİŞKİLERİ GÖZLEMEVİ Temmuz 2006) AVRUPA SOSYAL TARAFLARI, DÖRT YILLIK SÜREÇTE YAŞAM BOYU ÖĞRENMEYİ DEĞERLENDİRDİ Avrupa sosyal taraflarının yaşam boyu öğrenmeye ilişkin değerlendirme raporu, mesleki yeterliliklerin ve niteliklerin yaşam boyu geliştirmesi için yapılan çerçeve eylemlerin başarılarını ve katkılarını vurgulamaktadır. 18-19 Mayıs 2006 tarihlerinde Eğitim, Gençlik İşleri ve Kültür Konseyi’nin toplantısı arifesinde Avrupa düzeyindeki sektörler arası sosyal taraflar, Avrupa’da mesleki yeterlilikler ve nitelikler konusundaki çerçeve eylemlere ilişkin ortak değerlendirme raporunu sunmuşlardır. Söz konusu sosyal taraflar, Avrupa Sendikaları Konfederasyonu (ETUC), Avrupa Sanayi ve İşveren Konfederasyonları Birliği (UNICE), Avrupa Esnaf ve KOBİ'ler Birliği (UEAPME) ve Avrupa Kamu Teşebbüsleri ve Genel Ekonomik Yarar İşletmeleri Merkezidir (CEEP). Söz konusu rapor, 2002 yılında kabul edilen Avrupa sosyal taraflarının çerçeve eylemleri bağlamında dört yıllık deneyimi yansıtmaktadır. 2002 girişimi, daha önce hiç benimsenmemiş ilk çerçeve eylemleri ortaya koymakta ve yaşam boyu öğrenme konusundaki bir antlaşma olarak uygulanmıştır. 2006 Yılı Değerlendirme Raporu “Avrupa sosyal taraflarının yaşam boyu öğrenmeye ilişkin değerlendirme raporu, mesleki yeterliliklerin ve niteliklerin yaşam boyu geliştirmesi için yapılan çerçeve eylemlerin Avrupa sosyal tarafları, 2003 yılında yayınlanan yıllık raporlarında yapılan önemli eylemlere vurgu yaparak, yaşam boyu öğrenme konusundaki gelişmeyi müştereken izlemiştir. Avrupa düzeyinde yapılan başlıca eylemler, çerçeve eylemler konusunda bilgilendirmeyi ve yeni üye ülkelerden gelen sosyal tarafların bu sürece tam olarak katılımının sağlanmasını içermektedir. Değerlendirme raporu, aşağıda belirtilen başarıların ortaya konulması için dört yıllık dönemdeki çabaları göz önünde tutmaktadır: başarılarını ve katkılarını vurgulamaktadır.” SAYFA 16 Avrupa’da sektörel sosyal diyalogda, sektörel düzeyde girişimlere ilişkin çerçeve faaliyetlerine yapılan gönderme, Özellikle 2004 yılında kabul edilen mesleki eğitim ve öğretim politikalarını için yol haritasının içeriği konusunda Avrupa düzeyinde politika gelişmelerini etkilemedeki başarı, Mesleki yeterliliklerin geliştirilmesi konusunda sosyal tarafların çalışmasına artan ilgi, Sosyal tarafların katkıları ile hazırlanan 2005 yılı izleme raporuna 10 yeni üye ülkeden 9’unun katılımı. Bu rapor, ulusal düzeydeki sosyal taraflar tarafından müştereken ortaya konan ulusal değerlendirme raporuna da dayanmaktadır. Söz konusu rapor, 70’nin şirket düzeyindeki en iyi uygulamaları gösterdiği 280’inin ise, sektörel ve ulusal düzeyde alınan eylemelerle ilişkili olduğu toplam 350’den fazla seçilmiş önemli girişimin etkisini analiz etmektedir. Dört Öncelik Alanı “Çerçeve eylemlerin başlıca amacı, hem işçinin istihdam edilebilirliğini hem de şirketin rekabet edebilirliğini geliştirme bağlamında işgücü piyasasının Rapor, çerçeve eylemlerde vurgulanan ulusal sosyal tarafların eylemleri için dört öncelik alanını analiz etmektedir: 1. İlk öncelik alanına (ki bu öncelik alanı, mesleki yeterlilikleri ve niteliklere ilişkin ihtiyaçların tanımlanması ve önceden belirlenmesini amaçlamaktadır) ilişkin girişimler, şunları kapsamaktadır: Kişisel nitelik ve mesleki yeterlilik ihtiyaçlarını hedefleyen farklı araçların geliştirilmesi, İkili veya üçlü yapı içerisinde ulusal veya sektörel düzeyde niteliklerin geliştirilmesi ve mesleki yeterlilik ihtiyaçlarının bütünsel bir analizine girişilmesi, Eğitim ve mesleki eğitim kurumları ve kamu otoriteleri ile işbirliği içinde çalışılması ve işgücü piyasasının ihtiyaçlarına göre eğitim ve mesleki eğitimi düzenleyecek özel önlemlerin alınması. 2. ihtiyaçlarına uygun eğitim ve mesleki eğitimin daha iyi şekilde düzenlenmesidir.” ÇALIŞMA İkinci öncelik, mesleki yeterliklerin ve niteliklerin tanımlanması ve geçerliliğidir. Bu öncelik şu hususları kapsamaktadır: Niteliklerin ve mesleki yeterliliklerin tanınması ve geçerliliğinin sağlanması yollarının geliştirilmesini teşvik etmeyi amaçlayan girişimler, Mesleki yeterliliklerin tanınmasına ilişkin ulusal politikaları etkilemek amacıyla mesleki nitelikler konseylerine/otoritelerine katılım, Kalifiye olmayan kişilerin nitelikler sistemine girebilmeleri olanaklı kılacak girişimler, Ulusal nitelikler çerçevesinin tartışılması. 3. Üçüncü öncelik eylemine ilişkin olarak ulusal sosyal taraflar, bilgilendirme ve rehberliğin uygun olarak düzenlenmesini ve bilgiye herkesin erişimini sağlamayı amaçlamaktadır. 4. Dördüncü öncelik (kaynakların harekete geçirilmesi ve özellikle yaşam boyu mesleki yeterliliklerin geliştirilmesinin finanse edilmesi) ulusal sosyal taraflar için sürekli bir endişe kaynağıdır. VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANLIĞI SAYI 14 Çerçeve Eylemlerin Etkisi Söz konusu rapor; çerçeve eylemlerin, değişim için bir itici güç oluşturmayı, sosyal tarafların mevcut eylemlerini desteklemeyi ve bütün üye ülkelerde yaşam boyu mesleki yeterliliklerin geliştirilmesini teşvik edecek somut eylemlerin başarılı olmasına yardımcı olmayı teyit etmektedir. Girişimlerin başlıca amacı, hem işçinin istihdam edilebilirliğini hem de şirketin rekabet edebilirliğini geliştirme bağlamında işgücü piyasasının ihtiyaçlarına uygun eğitim ve mesleki eğitimin daha iyi şekilde düzenlenmesidir. Girişimler, işçilerin ve işverenlerin ortak çıkarı olarak mesleki yeterliliklerin geliştirilmesi anlayışını geliştirmekte ve eğitim ve mesleki eğitim sistemlerini modernizasyonu için çözümler bulunmasına yardımcı olmaktadır. Bundan başka birçok ülkede, söz konusu girişimler sonucunda sosyal taraflar arasında paylaşılan sorumluluğu, sosyal taraflar arasında artan bir anlayış ve daha iyi bir işbirliği izlemektedir. Avrupa sosyal tarafları, 2002 yılında belirlenen dört önceliğin geçerli olduğunu ve bu önceliklerin, Avrupa işgücü piyasasının işleyişinin gelişimi için temel yapı taşı olduğu kararına varmışlardır. Sosyal taraflar, mesleki yeterliliklerin ve niteliklerin yaşam boyu gelişimi konusundaki çalışmalarına devam etmeleri gerektiğini yeniden belirtmişlerdir. Avrupa sosyal tarafları, yılık raporlarda ve değerlendirme raporunda görüldüğü üzere yaşam boyu öğrenme alanındaki eylemlerini koordine etmeye çalışmaktadır. Yaşam boyu öğrenme, 2006-2008 yılları arasında için oluşturulan Avrupa Sosyal Taraflarının Çalışma Programındaki kilit konulardan birisidir. Bu, sosyal tarafların Avrupa politikası etkileme ve Lizbon Stratejisi bağlamında yaşam boyu öğrenmenin teşvik edilmesi amacıyla ortak katkının yapılması için ortaya konan çabaları vurgulamaktadır. Ayrıca önemli olan, ulusal, sektörel ve şirket düzeyinde endüstri ilişkilerin geliştirilmesi ve bu ilişkilerin etkisinin artırılmasıdır. (AVRUPA ENDÜSTRİ İLİŞKİLERİ GÖZLEMEVİ - Temmuz 2006) SAYFA 17 SAYFA 18 AVRUPA BİRLİĞİ, İŞVERENLERİ SİGARA İÇENLERİ İŞE KABUL EDİP ETMEME KONUSUNDA ÖZGÜR BIRAKTI Avrupa Birliği sigara içenlerin toplum dışı bırakılmış bir kesimi olduğunu onaylayarak, işverenlerin bu kimseleri işe alıp almama konusunda özgür oldukları belirtilmiştir. Geçtiğimiz altı yıl içerisinde ayrımcılıkla mücadeleye yönelik geniş bir dizi müktesebatın ortaya konulmasında öncülük yapmış olan Avrupa Komisyonu, söz konusu ayrımcılıkla mücadele müktesebatının sigara kullanıcılarını kapsamadığını teyit etmiştir. ”Sigara içenlerin başvuramayacağına ilişkin iş ilanı, Avrupa Birliği müktesebatı altında yasaklanmış olan Sigara içenlerin başvuramayacağına dair İrlanda’da yayınlanan iş ilanının Avrupa Birliği hukukunu ihlal edip etmediğine ilişkin soru üzerine, İstihdam ve Fırsat Eşitliğinden Sorumlu Komisyon Üyesi Vladimir Spidla söz konusu olayın, Birlik hukukunu ihlal etmediğini belirtmiştir. Avrupa Parlamentosu Üyesi Cathrine Stihler, yazılı cevabında şunları eklemiştir: “Sigara içenlerin başvuramayacağına ilişkin iş ilanı, Avrupa Birliği müktesebatı altında yasaklanmış olan ayrımcılık temellerinden birisi olarak görülmemektedir”. ayrımcılık temellerinden birisi olarak görülmemektedir.” Komisyonun avukatları tarafından verilen cevap ise, şu temele dayanmaktadır: “Avrupa Birliği ayrımcılıkla mücadele hukuku, istihdam ve diğer alanlarda yalnızca ırk veya etnik köken, maluliyet, yaş, cinsel yönelim, din ve inanç temelindeki ayrımcılıkları yasaklamaktadır”. Avrupa Parlamentosu Milletvekili Cathrine Stihler, İrlanda çağrı-merkezi şirketi Dotcom’un verdiği iş ilanında yalnızca sigara içmeyenlerin başvurabileceğini belirtmesinden sonra konuyu önce İrlanda hükümetine, daha sonra da Komisyona taşımıştır. İrlanda hükümeti, bu ilanın herhangi bir kanunu ihlal etmediğini ortaya koymuştur. Dotcom Genel Müdürü Philip Tobin, sigara içenlerin daha anti-sosyal olduklarını ve çok fazla hastalık izni aldıklarını belirtmektedir. Mayıs ayında İrlanda radyosuna konuşan Philip Tobin, şunları söylemiştir: “Kişilerin kahve arasında veya kendi kişisel zamanlarında sigara içmeleri durumunda bile, ofise geri döndüklerinde gene de ofis sigara kokusundan etkilenmektedir. Burada küçük bir ofisimiz bulunmaktadır ve bu durum, diğer personel için dayanılmaz olmaktadır.” İngiltere’deki sigara içenler baskı grubu Forest, yaşanan bu olaydan sonra üzüntü duyduklarını, fakat Spidla’nın görüşlerinden dolayı herhangi bir şaşkınlık yaşamadıklarını vurgulamıştır. Forest’ın yöneticisi Simon Clark konuya ilişkin şunları söylemiştir: “Şişman olmaktan değişik saç rengine sahip olmaya kadar birçok temelde işverenler ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANLIĞI SAYI 14 tarafından ayrımcılık yapıldığını hepimiz biliyoruz. Bunun üzücü olduğunu çok açıktır. İş görüşmesinde sigara içip içilmediğinin sorulması durumunda, insanlara yalan söylemelerini öneriyoruz. Akşamları sadece arkadaş ortamında sigara içen bir sosyal içici olmanız durumunda, bu durum patronunuzu ilgilendirmemelidir. Spidla’nın görüşü, pandoranın kutusunu açmıştır. Sıradaki kim olacaktır? İçki içenler mi, yoksa şişman insanlar mı?”. Forest, Avrupa insan hakları hukukunun özel yaşam hakkını garanti altına aldığını ve bu kararın, ofis saatleri dışında sigara içtiği için işten kovulan birisinin özel yaşamına müdahale olduğunun altını çizmektedir. Sigara karşıtı kampanya başlatan Sayın Stihler, işyerinde sigara içilmesinin yasaklanmasına yönelik Spidla’nın desteğini memnuniyetle karşılamıştır. Bu alanda İrlanda ve İngiltere bu yolu izlerken, Almanya gibi diğer Avrupa Birliği ülkelerinde durum belirsizliğini korumaktadır. Dünya Sağlık Örgütü, geçtiğimiz Kasım ayında sigara içenlere karşı başlattığı kamu sağlığı kampanyası kapsamında kendi örgütü içerisinde sigara içenlerin işe alınmasını yasaklamış ve böylece sigara içenlerin işe alınmasını yasaklayan en büyük uluslararası işveren olmuştu. Sigara karşıtı olan Spidla, işçileri pasif sigara içiciliğinden koruyacak müktesebat taslağı üzerinde çalışmaktadır. Bu taslağın yasalaşması durumunda iş dünyası için sigara müptelası olmuş kişilerin istihdam edilmesi, çok riskli olabilecektir. (FINANCIAL TIMES – Temmuz 2006) SAYFA 19 SAYFA 20 GENÇ İŞÇİLERİN İSTİHDAMINI ARTIRMA PROJESİ: “ROSETTA PLÂNI” Avrupa Birliği Aktif İstihdam Tedbirleri Topluluk Programı çerçevesinde Türkiye İş Kurumu Genel Müdürlüğü ve Başkanlığımız tarafından yürütülmekte olan “Gençler İçin Başlama Vuruşu-Rosetta Planı” Projesi Belçika Hükümeti ve sosyal taraflarının desteği ile başlatılmıştır. Rosetta Plânı, tüm ilgili tarafların mutabakatı ile Belçika’da halen yürürlükte olup, temel amacı, belli bir gençlik yaş aralığı tespit edilmek suretiyle, lise ve üzeri eğitim alan gençlerin belli sayının üzerinde işçi çalıştıran işletmelerde, işçi sayısının %3-6’sı gibi bir oranda istihdam edilmesi zorunluluğunu tesis etmek ve bu uygulamayı birtakım finansal düzenlemeler yolu ile teşvik ederek gençler arasındaki işsizliğin azaltılmasına katkıda bulunmaktır. Plânın yürürlüğe girmesini izleyen 1 sene içerisinde 50 binden fazla iş sözleşmesi imzalanmıştır. Ülkemizde yaşanmakta olan genç işsizlik sorununun çözümüne katkıda bulunması hedeflenerek başlatılan mezkûr proje, tüm ilgili tarafların aktif katılımı ile Rosetta Planının teorik boyutunu, uygulamada karşılaşılan olumlu, olumsuz sonuçlarını ve ülkemiz koşullarına nasıl uyarlanabileceğini tespit etmeyi amaçlamaktadır. Bu çerçevede, “Rosetta Planı”nın hukuki altyapısı ve uygulaması hakkında 17 Temmuz 2006 tarihinde Ankara Swissotel’de, Planın uygulanmasından sorumlu Belçika kamu yetkilileri ve sosyal taraf temsilcilerinin katıldığı tüm gün süren bir “Bilgilendirme Semineri” düzenlenmiştir. Seminere konu ile ilgili çok sayıda kurum ve kuruluşun temsilcilerinden oluşan yaklaşık 150 kişilik bir katılım sağlanmıştır. Söz konusu bilgilendirme seminerini müteakip 4 Ağustos 2006 tarihinde ÇSGB AB Koordinasyon Dairesi Başkanı Cafer YILMAZ’ın açılış konuşmasını yaptığı bir ön değerlendirme toplantısı düzenlenmiştir. Bu toplantıda Gazi Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi İktisat Bölümü Öğretim Üyeleri Doç. Dr. Yücel UYANIK ve Eyüp BEDİR ile Uludağ Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Öğretim Üyeleri Prof. Dr. Tahir BAŞTAYMAZ ve Dr. Aysu SERDAR tarafından hazırlanan, Rosetta Planı’nın Türkiye’ye uygunluğuna yönelik analizler içeren ön-çalışma raporları hakkında bahsi geçen öğretim üyelerinin sunumları yapılmış ve Planın Türkiye’ye uygunluğuna yönelik özel olarak sosyal tarafların ve genel olarak tüm katılımcıların temel görüşleri alınmıştır. Birinci ön-değerlendirme toplantısının ardından 11 Ağustos 2006 tarihinde ikinci ön-değerlendirme toplantısı Başkanlığımız, Türkiye İş Kurumu Genel Müdürlüğü ve sosyal tarafların temsilcilerinin katılımı ile düzenlenmiş ve Planın Türkiye’ye uygun hale gelmesi için gerekli ayrıntılar istişare edilmek suretiyle eylem planının temel hatları belirlenmiştir. Bahsi geçen faaliyetler sonrasında Proje kapsamında bir eylem planı hazırlanacak ve bu eylem planının tüm ilgili taraflara duyurulması amacıyla, bir yaygınlaştırma semineri düzenlenecektir. ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK GÜVENLİK BAKANLIĞI AB KOORDİNASYON DAİRESİ BAŞKANLIĞI Adres: İnönü Bulvarı No: 42 06100 Emek/ANKARA Telefon: 0 (312) 212 56 12 Faks: 0 (312) 212 11 48 E-posta: calisab@csgb.gov.tr Hazırlayan: AB Uzman Yrd. Çağatay HALAT ab.calisma.gov.tr ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANLIĞI