bankacılar - Türkiye Bankalar Birliği

advertisement
ISSN 13-0217
BANKACILAR
T ÜRKİYE B ANKALAR B İRLİĞİ
BANKACILIK
Türkiye Bankalar Birliği
Türk Bankacılık Sistemi, Haziran 2005
Emre Alpan İnan
Türk Bankacılık Sisteminde Şube, Kredi ve Mevduatın Coğrafi Dağılımı
Ceren Semir - Mert Taray
Türk Lirası Referans Faiz Oranı (TRLIBOR) Uygulaması
MAKALE
Hüseyin Tatlıdil - Murat Özel
Firma Derecelendirme Çalışmaları Konusunda Çok Değişkenli
İstatistiksel Analize Dayalı Karar Destek Sistemlerinin Kullanımı
Pelin Ataman Erdönmez
Seçilmiş Ülkelerde Gayrimenkul Fiyatları ve
Bankacılık Sektöründeki Gelişmeler
BANKACILIKTA İYİ UYGULAMALAR
MASAK-TBB Çalışma Grubu
Eylül
2005
SAYI
54
Suç Gelirlerinin Aklanması ve Terörizmin Finansmanı ile Mücadelenin
Önemi ve Türk Bankacılık Sisteminde İyi Uygulama Kılavuzu
Şüpheli İşlem Kategorileri
MEVZUAT
Bankacılığa İlişkin Mevzuat ve Yeni Düzenlemeler
BANKACILAR
Yayın türü
Basım yeri
Yılı
Sayısı
: Yerel süreli
: İstanbul
: 16
: 54 -Eylül 2005
Türkiye Bankalar Birliği adına
İmtiyaz Sahibi ve Sorumlu Yazı İşleri
Müdürü:
Doç. Dr. Ekrem KESKİN
Genel Yayın Yönetmeni:
Melike ALPARSLAN
Yayın Danışmanları:
Tülin ERSEL
Ali GÜNGÖR
Prof. Dr. Ahmet KIRMAN
Prof. Dr. Seza REİSOĞLU
B. Cahit SABIR
Abdullah TAŞÇIOĞLU
Özcan ULUDAĞ
İdare Merkezi:
Nispetiye Caddesi
Akmerkez B3 Blok Kat:13
34340 Etiler-İSTANBUL
Tel : 212-282 09 73
Faks : 212-282 09 46
Web sitesi: www.tbb.org.tr
Baskı-Yapım
Graphis Matbaa San. ve Tic. Ltd Şirketi
Yüzyıl Mahallesi Matbaacılar Sitesi
1. Cadde No.139 Bağcılar 34560, İstanbul
Tel: 212-629 06 07 Faks: 212-629 03 85
Bankacılar Dergisi 3 ayda bir yayımlanır.
Para ile satılmaz.
ISSN 1300-0217
Bankacılar Dergisi
- Bankacılar dergisi, finans ve bankacılık
konularında yapılan çalışmaları ilgili çevrelerin bilgisine sunmak amacıyla yayımlanmaktadır.
- Dergide yayımlanacak yazılara karar verilmesinde, Yayın Danışmanları ve Birlik
uzmanlarının değerlendirmelerine ve/veya
konunun uzmanı hakemlerin görüşlerine
başvurulabilir.
- Dergiye gönderilecek yazının daha önce
hiçbir yerde yayımlanmamış olması gerekmektedir.
- Basılması istenilen yazılar derginin arka iç
kapağında belirtilen biçim kurallarına uygun
olarak hazırlanmalı ve değerlendirmeye girmek üzere,
Bankacılar Dergisi
Türkiye Bankalar Birliği
Bankacılık ve Araştırma Grubu Başkanlığı
Nispetiye Cad. Akmerkez B3 Blok Kat.13
Etiler- İSTANBUL
adresine gönderilmelidir.
- Dergide yayımlanan yazılar Türkiye Bankalar Birliği’nin resmi görüşlerini yansıtmaz,
yazar ve görüş sahiplerini bağlar.
- Dergide yer alan çalışmalar kaynak gösterilmek suretiyle izinsiz yayımlanabilir.
- Yayımlanacak yazılarda yazım kurallarına
ve biçime ilişkin değişiklikler yapılabilir veya bunların yapılması yazardan istenebilir.
- Dergide yayımlanmayan yazılar geri gönderilmez.
- Yazılar yayımlanmak üzere kabul edildiği
takdirde Bankacılar dergisi yazılı ve elektronik ortamda olmak üzere tüm yayın haklarına sahiptir.
Bankacılar Dergisi, Sayı 54, 2005
İçindekiler
sayfa
BANKACILIK
Türkiye Bankalar Birliği
Türk Bankacılık Sistemi, Haziran 2005
3
Emre Alpan İnan
Türk Bankacılık Sisteminde Şube, Kredi ve Mevduatın Coğrafi Dağılımı
21
Ceren Semir - Mert Taray
Türk Lirası Referans Faiz Oranı -TRLIBOR Uygulaması
41
MAKALE
Hüseyin Tatlıdil - Murat Özel
Firma Derecelendirme Çalışmaları Konusunda Çok Değişkenli
İstatistiksel Analize Dayalı Karar Destek Sistemlerinin Kullanımı
46
Pelin Ataman Erdönmez
Seçilmiş Ülkelerde Gayrimenkul Fiyatları ve Bankacılık Sektöründeki
Gelişmeler
59
BANKACILIKTA İYİ UYGULAMALAR
MASAK-TBB Çalışma Grubu
Suç Gelirlerinin Aklanması ve Terörizmin Finansmanı ile Mücadelenin Önemi ve
Türk Bankacılık Sisteminde İyi Uygulama Kılavuzu
74
Şüpheli İşlem Kategorileri
MEVZUAT
Bankacılığa İlişkin Mevzuat ve Yeni Düzenlemeler
104
1
Bankacılar Dergisi, Sayı 54, 2005
Türk Bankacılık Sistemi
“Haziran 2005”*
I. 2005 Yılının İlk Yarısında Ekonomideki Gelişmeler
Yabancı yatırımcıların YTL cinsinden finansal araçlara olan talepleri sürerken
doğrudan yatırım tercihlerinde de artış olmuştur.
Mali disiplinin sürdürülerek kamu kesimi borçlanma gereksiniminin azaltılmasını,
finansal kaynaklar üzerinde kamu kesiminden gelen baskının düşürülmesini öngören maliye
politikası ile fiyat istikrarını gözeten para politikasının sürdürülmesi, uluslararası likiditenin
gelişmekte olan ülkelere olan sermaye girişine olumlu etkisi, yabancı yatırımcıların YTL
finansal araçlara olan ilgisinin sürmesi, özel sektörün dış borçlanma imkanlarının sürmesi, 17
Aralık 2004 tarihinde AB’nin Türkiye ile üyelik müzakerelerinin başlatılmasına karar
vermesi, özel sektörde iç talep artışının sürmesi, inşaat sektöründe canlanma, tarım sektöründe üretim artışı ekonomik performans üzerinde etkili olmuştur. Bu arada, petrol fiyatlarının
yükselmesi yanında ABD’de kısa vadeli faiz oranlarındaki yükselme de olumsuz gelişmeler
olarak dikkatle izlenmektedir.
Yabancı yatırımcıların 2003 yılından itibaren gözlenen, finansal sektöre ve reel sektöre olan doğrudan yatırım tercihlerindeki artış somut yatırım kararlarına dönmüştür. Bankacılık
sisteminde yabancı sermayenin payı artma eğilimdedir. Özelleştirmenin hız kazanmasıyla
birlikte yabancı yatırımcıların reel sektöre doğrudan yatırımlarında da artış başlamıştır.
Türkiye ekonomisi 2005 yılının ilk yarısında olumlu bir performans göstermiştir.
Büyüme hızının, yıllık bazda yüzde 7, gayri safi milli hasılanın ise 453 milyon YTL
dolayında olduğu tahmin edilmektedir. Büyüme hızı, yavaşlamakla birlikte, program
hedefinin üzerinde seyretmektedir. Talep artışı kamu kesiminde sınırlı da olsa kıpırdamış,
özel sektörde 2004 yılına göre yavaşlamıştır. Hem kamuda hem de özelde inşaat sektöründe
dikkati çeken bir canlanma izlenmektedir.
Sanayi sektöründe yıllık üretim artış hızı 2004 Haziran döneminde yüzde 14 iken 2005
yılının Haziran döneminde yüzde 5’e yavaşlamıştır. Kapasite kullanım oranında artış eğilimi
durmuş, yıl sonuna göre yavaş da olsa düşüş yaşanmıştır.
Hem kamu hem de özel sektörde reel ücretlerde önemli bir değişiklik olmamıştır. İşsizlik oranında yavaş da olsa düşüş gerçekleşmiştir. Enflasyon düşmeye devam etmiştir.
Tüketici fiyatlarında düşüş eğilimi yavaşlamıştır. Enflasyon TEFE’de yüzde 11’den yüzde 4’e
gerilemiş, TÜFE’de ise yüzde 9 düzeyinde kalmıştır.
Kamu kesimi açığının en önemli nedeni olan bütçe açığının gayrisafi milli hasılaya oranı 2004 Haziran döneminde yüzde 8 iken 2005 yılının aynı döneminde yüzde 6’ya
gerilemiştir. Faiz dışı denge, program hedefleri doğrultusunda gerçekleşmiştir.
*
Türkiye Bankalar Birliği, Bankacılık ve Araştırma Grubu.
3
Türkiye Bankalar Birliği
İç borç stokunda artış durmuştur.
İç borç stokunun gayri safi milli hasılaya oranı 2004 Haziran döneminde yüzde 54 iken 2004 Aralık döneminde yüzde 52’ye geriledikten sonra 2005 Haziran döneminde
değişmemiştir. İç borç stoku içinde piyasaya olan borçlar ile sabit faizli borçların payındaki
artış sürmüştür.
Haziran 2005 itibariyle kısa vadeli faiz oranı geçen yılın aynı dönemine göre 10 puan,
2004 Aralık dönemine göre 5 puan düşerek yüzde 15’e gerilemiştir. Aynı dönemde kamu
borçlanmasında ortalama faiz oranı ise yüzde 29’dan yüzde 23’e, daha sonra yüzde 17’ye
gerilemiştir. TEFE’ye göre hesaplanan beklenen reel faiz yılın ilk çeyreğinde düşmüş, ikinci
üç aylık dönemde ise yükselmiştir.
Merkez Bankası net döviz pozisyonu iyileşmeye devam etmiştir.
Merkez Bankası bilançosunun büyüklüğü 12 aylık dönemde yaklaşık olarak aynı kalmış, yıl sonuna göre ise yüzde 3 oranında büyümüştür. Bilanço büyüklüğünün gayri safi milli
hasılaya oranı bir yıllık dönemde 3 puan düşmüş, yıl sonuna göre ise yüzde 17 düzeyinde
yaklaşık olarak aynı kalmıştır. Net dış varlıklardaki hızlı büyüme, buna karşılık net iç
varlıklardaki daralma sürmüştür. İhaleler ya da doğrudan müdahale yoluyla satın alınan
dövizlere bağlı olarak uluslararası döviz rezervleri rekor düzeye yükselmiştir. 2005 Haziran
döneminde döviz rezervleri bir yıl öncesine göre 6,4 milyar dolar, yıl sonuna göre ise 3,5
milyar dolar artarak 39,5 milyar dolara yükselmiştir. Net döviz pozisyonu 2004 sonunda 2,7
milyar dolardan 8,7 milyar dolara ulaşmıştır.
YTL talebi enflasyonun üzerinde artmıştır.
Para tabanı yıl sonuna göre yüzde 33 oranında, enflasyonun oldukça üzerinde genişlemiştir. Gerek yerleşik gerekse yerleşik olmayan yatırımcıların TL taleplerindeki artış eğilimi
sürmüştür. TL mevduat, repo ve yatırım fonlarından oluşan para talebi (M2RF)’nin gayri safi
milli hasılaya oranı 2004 Haziran dönemine ve yıl sonuna göre yaklaşık 3 puan artarak yüzde
33 olmuştur. YTL’nin başlıca yabancı paralar karşısında değer kazanmasının da etkisiyle
yabancı para mevduatın YTL karşılığının gayri safi milli hasılaya oranı yüzde 16‘ya gerilemiştir. Banka dışı kesimlerden, yerleşiklerin kamu kağıtlarına olan talebi nominal olarak aynı
düzeyde kalırken yerleşik olmayanların talebi dikkati çeken bir artış göstermiştir. Banka dışı
kesimlerden yerleşiklerin portföylerindeki kamu kağıtları stokunun gayri safi milli hasılaya
oranı yüzde 14, yerleşiklerin elindeki kamu kağıdı stoku ise yüzde 5 düzeyindedir.
TL mevduat talebi yıl sonuna göre yüzde 18 oranında, enflasyonun oldukça üzerinde
büyümüştür. Yabancı para mevduatın toplam mevduat içindeki payı yüzde 45’ten yüzde 40’e
düşmüştür. Krediler yıl sonuna göre yüzde 21 oranında artmıştır. YTL krediler toplam
kredilerin yüzde 67’sini oluşturmuştur. Kredilerin toplam mevduata oranı geçen yılın aynı
dönemine göre 8 puan, yıl sonuna göre 7 puan artarak yüzde 59’a yükselmiştir. Haziran 2005
itibariyle, toplam mevduatın gayrisafi milli hasılaya oranının 47, kredilerin ise yüzde 27
düzeyinde gerçekleştiği tahmin edilmektedir.
Bireysel krediler artmaya devam etmiştir.
Bireysel kredilerin toplam krediler içindeki payı yüzde 28’e yükselmiştir. Bireysel
krediler içinde tüketici kredileri yüzde 56, kredi kartları ise yüzde 44 oranında paya sahiptir.
4
Bankacılar Dergisi
Tüketici kredileri içinde özellikle konut kredilerinde hızlı bir büyüme gerçekleşmiştir. Kredi
kartlarının yüzde 29’unu taksitli kullanımlar oluşturmaktadır.
Sorunlu kredilerin toplam kredilere oranı, karşılık öncesi yüzde 6, karşılık sonrası ise
yüzde 1 düzeyindedir. Sorunlu kredilerin oranı bireysel kredilerde yüzde 3 düzeyindedir. Bu
oran tüketici kredilerinde yüzde 1’in altında, kredi kartlarında ise yüzde 6 düzeyindedir.
Dış ticaret ve cari işlemler açığı büyümeye devam etmiştir.
Dış ticaret hacmi 2005 yılının ilk yarısı itibariyle, geçen yılın aynı dönemine göre
yüzde 26 artarak 173 milyar dolara yükselmiştir. İhracat 12 aylık dönemde yüzde 24, ithalat
ise yüzde 27 oranında büyümüştür. Bu gelişmeye bağlı olarak dış ticaret açığı yüzde 32
oranında genişleyerek 39 milyar dolara yükselmiştir.
Cari işlemler açığındaki büyüme devam etmiştir. 2004 yılının ilk yarısında, yıllık bazda 12,3 milyar dolar, geçen yıl sonunda 15,5 milyar dolar olan cari açık 2005 yılının ilk
yarısında 19,3 milyar dolara yükselmiştir. Cari açığın finansmanında özel sektörün borçlanması yanında YTL finansal araçlara olan talep önemli rol oynamıştır. Dikkati çeken diğer
gelişme ise kaynağı bilinmeyen döviz girişlerinin yıllık bazda 7 milyar dolara ulaşması
olmuştur. Cari işlemler açığının gayri safi milli hasılaya oranı yüzde 6’ya yaklaşmıştır.
Dış borç stoku Mart 2005 itibariyle 160 milyar dolar düzeyinde gerçekleşmiştir. Dış
borç stokunun gayrisafi millli hasılaya oranı, yıl sonuna göre yaklaşık 3 puan azalarak yüzde
51’e gerilemiştir. Bunda hem kamu kesiminin hem de Merkez Bankası’nın borç stokunun
azalması etkili olmuştur. Özel sektörün dış borç stoku yüzde 22 düzeyinde aynı kalmıştır.
II. 2005 Yılının İlk Yarısındaki Bankacılık Sistemindeki Gelişmeler
1. Genel Değerlendirme
Bankacılık sisteminde, 2005 yılında en önemli gelişme, yabancı yatırımcıların bankacılık sistemine doğrudan veya ortaklıklar yoluyla yaptıkları yatırımlar olmuştur. 2004 yılında
Türk Ekonomi Bankası A.Ş ve BNP Paribas ortaklığından sonra, T.Dış Ticaret Bankası
A.Ş’nin çoğunluk hisselerinin Fortisbank tarafından alındığı açıklanmıştır. T.Dış Ticaret
Bankası A.Ş yılın ikinci yarısına statüsü değişerek, Türkiye’de kurulmuş yabancı banka
olarak girmiştir. Şekerbank T.A.Ş ile Rabobank arasında sürdürülen görüşmelerin ortaklık
anlaşması ile sonuçlandığı bildirilmiştir. Benzer şekilde, Koç Holding ve Uno Credito
ortaklığının, Koç Finansal Hizmetler’in Yapı ve Kredi Bankası A.Ş’nin çoğunluk hisselerini
alma girişimi olumlu yönde sonuçlanmıştır. T. Garanti Bankası A.Ş’nin yabancı yatırımcılar
ile olan görüşmeleri de GE Consumer Finance ile yapılan ortaklık anlaşması ile sonuçlanmıştır.
Hisseleri borsada işlem gören bankaların piyasa değeri artmaya devam etmiştir.
Finansal kurumların toplam piyasa değeri de 2004 yıl sonundaki 28,6 milyar dolardan,
Haziran 2005 itibariyle 34,8 milyar dolara yükselmiştir.
Türk bankacılık sisteminin toplam aktifleri Haziran 2005 itibariyle 337 milyar YTL
(253 milyar dolar) olmuştur. Toplam aktifler bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 23
artmıştır. Toplam aktiflerin gayri safi milli hasılaya oranının Haziran 2005 itibariyle yüzde 74
düzeyinde olduğu tahmin edilmektedir. Enflasyonun düşmesi, bütçe disiplinin sürdürülmesi,
5
Türkiye Bankalar Birliği
ekonomik faaliyetin büyümesi ve beklentilerdeki iyimserliğe bağlı olarak YTL’ye olan talep
bilanço yapısı ve büyüklüğü üzerinde olumlu bir etki yapmıştır. Toplam aktiflerdeki büyüme,
özellikle yılın ikinci çeyreğinde ivme kazanmıştır. Bilançodaki büyüme, özellikle YTL
mevduattaki artıştan kaynaklanmaktadır.
Finansal kurumların piyasa değeri (Milyon dolar)
45,000
40,000
35,000
30,000
25,000
20,000
15,000
10,000
5,000
01
02
03
04
05/1
05/2
05/3
05/4
05/5
05/6
05/7
Türk bankacılık sisteminde Aralık 2002-2004 döneminde enflasyon muhasebesi
uygulanmıştır. Yetkili kurumların aldığı kararlar çerçevesinde, 2005 yılında enflasyon
muhasebesi uygulamasına son verilmiştir. Bu nedenle, 2005 yılına ait verilerin değerlendirilmesinde bu hususun dikkate alınması gerekmektedir.
Bankacılık Sistemi Toplam Aktifleri
(GSMH'nın yüzdesi)
120
110
100
90
80
70
60
99
00
01
02
03
04
05
Toplam aktifler ticaret bankalarında yüzde 23, mevduat kabul etmeyen bankalarda ise
yüzde 6 oranında artmıştır. Kamu bankalarının toplam aktifler içindeki payı, bir önceki yılın
aynı dönemine göre 1 puan azalarak yüzde 32’ye gerilerken, mevduat payı 2 puan artarak
yüzde 40’a yükselmiş, kredide yüzde 20 olan payı ise değişmemiştir. Özel bankaların toplam
aktifler içindeki payı 3 puan artarak yüzde 60’a, mevduat payı 1 puan artarak yüzde 57’ye ve
krediler içinde payı 2 puan artarak yüzde 69’a yükselmiştir.
6
Bankacılar Dergisi
Bankacılık sektöründe aktif büyüklüğüne göre ilk beş ve ilk on bankanın aktif, kredi
ve mevduat payları artmıştır.
Haziran 2004 dönemine göre, YTL aktiflerin toplam aktifler içindeki payı 4 puan artarak yüzde 66 düzeyine, YTL kaynakların toplam pasifler içindeki payı 4 puan artarak yüzde
63’e yükselmiştir.
Aktif kalemler içinde dikkati çeken önemli gelişme, menkul değerler cüzdanının payının özellikle alım-satım amaçlı menkul değerlerdeki azalmaya bağlı olarak gerilemesidir.
Kredilerdeki artış eğilimi sürmüştür. Kredilerin toplam aktiflere oranı bir önceki yılın aynı
dönemine göre 4 puan artışla yüzde 37 olmuştur. Öte yandan, duran aktiflerin payı azalmıştır.
Likit aktiflerde bankalar alt kalemi hızlı bir artış gösterirken, diğer alt kalemler azalmış veya
artışları sınırlı kalmıştır, böylece likit aktiflerin yüzde 13 olan payı değişmemiştir.
T o p la m A k tifler
300
400
380
250
360
200
320
150
300
280
100
260
240
Milyar dolar
Milyar YTL
340
50
220
200
0
2 0 0 3 /1
2 0 0 3 /2
2 0 0 3 /3
2 0 0 3 /4
2 0 0 4 /1
M ily a r Y T L
2 0 0 4 /2
2 0 0 4 /3
2 0 0 4 /4
2 0 0 5 /1
2 0 0 5 /2
M ily a r d o la r
Haziran 2005 itibariyle, bankaların euro cinsinden açık pozisyonları önemli ölçüde daralırken, dolar cinsinden fazla pozisyonları devam etmiştir. YP kalemlerin toplam aktifler
içindeki payının azalması eğilimi devam etmiştir. Pasifte yurtdışından kullanılan krediler
artmaya devam etmiştir.
Toplam aktiflerin yüzde 53’ü, kaynakların ise yüzde 79’u 1 yıldan daha kısa vadelidir.
Özkaynaklar bir yıl öncesine göre yüzde 32 oranında büyüyerek 46,9 milyar YTL’ye (35,2
milyar dolar) ulaşmıştır. Serbest özkaynaklardaki iyileşme sürmüştür.
Kar hacmi reel olarak artmıştır. Net faiz gelirlerindeki artış yanında, ücret ve komisyon gelirlerindeki iyileşme ve net kambiyo gelirlerinin kara dönmesi karlılık performansını
olumlu etkilemiştir.
Gayrinakdi kredilerde, bir önceki yılın aynı dönemine göre taahhütler ile emanet ve
rehinli kıymetler kalemlerinde dikkati çeken bir artış gerçekleşmiştir. Bunun nedeni, 2005
başından itibaren İMKB Takasbank A.Ş.’de emanette tutulan yatırım fonu paylarıyla ilgili
izleme yönteminde değişiklik yapılmış olmasıdır.
7
Türkiye Bankalar Birliği
Haziran 2005 itibariyle faaliyet gösteren banka sayısı 48 olarak kalmıştır. Şube sayısı
53 adet azalarak 6.053’e gerilemiştir.
2. Bilanço ve Bilanço Dışındaki Gelişmeler
2.1. Büyüme
Türk bankacılık sistemi toplam aktifleri Haziran 2005 tarihinde bir önceki yılın aynı
dönemine göre YTL bazında yüzde 23 artarak 337 milyar YTL, dolar bazında ise bir önceki
yıla göre yüzde 36 artarak 253 milyar dolar olmuştur. Mart 2005 itibariyle yüzde 72 olan
toplam aktiflerin gayri safi milli hasılaya oranının Haziran 2005 itibariyle yüzde 74 düzeyinde
olduğu tahmin edilmektedir.
Başlıca Bilanço Kalemlerinde Değişme (Milyon YTL)
Varlıklar
Aralık 2004-Haziran 2005
Likit aktifler
Menkul değerler cüzdanı
Krediler
Diğer aktifler
Toplam
-YTL
-YP
2.218
7.714
22.054
-1.194
30.792
17.180
13.612
Mart 2005-Haziran 2005
8.423
2.198
13.819
-932
23.508
16.996
6.512
Kaynaklar
Aralık 2004-Haziran 2005
Mevduat
Mevduat dışı kayn.
Özkaynaklar
Diğer pasifler
Toplam
-YTL
-YP
16.441
10.270
938
3.143
30.792
27.416
3.377
Mart 2005-Haziran 2005
15.211
7.241
-423
1.479
23.508
16.721
6.787
Bankacılık sektörünün toplam bilançosu, 2005 yılının ikinci çeyreğinde 23,5 milyar
YTL artış kaydetmiştir. Bu artışın yüzde 65’i (15,2 milyar YTL) mevduattan; yüzde 31’i (7,2
milyar YTL) mevduat dışı kaynaklardan, kalanı diğer pasiflerden gelmiştir. Toplam
özkaynaklar gerilemiştir. Sağlanan kaynakların yüzde 59’u (13,8 milyar YTL) kredilere,
yüzde 36’sı (8,4 milyar YTL) likit aktiflere ayrılmıştır. Menkul değerler cüzdanındaki artış
sınırlı kalırken, diğer aktifler gerilemiştir.
Bankacılık sektörünün toplam bilançosu, 2005 yılının ilk yarısında 30,8 milyar YTL
artış kaydetmiştir. Bu artışın yüzde 53’ü (16,4 milyar YTL) mevduattan; yüzde 33’ü (10,3
milyar YTL) mevduat dışı kaynaklardan, 0,9 milyar YTL özkaynaklardan, kalanı diğer
pasiflerden gelmiştir. Sağlanan kaynakların yüzde 72’si (22,1 milyar YTL) kredilere, yüzde
25’i (7,7 milyar YTL) menkul değerler cüzdanına ayrılmıştır. Likit aktiflerdeki artış sınırlı
kalırken, diğer aktifler gerilemiştir.
8
Bankacılar Dergisi
Türk Bankacılık Sistemi, Haziran 2005
Ticaret bankaları
Kamu bankaları
Özel bankalar
Fondaki bankalar
Yabancı bankalar
Mevduat kabul etmeyen bankalar
Toplam
Milyon
YTL
Milyon
Dolar
325.415
109.489
202.523
1.830
11.573
11.829
337.244
243.994
82.094
151.850
1.372
8.677
8.869
252.863
Yıllık yüzde değişme
YTL
Dolar
23
22
28
-74
30
6
23
37
35
43
-72
44
18
36
Aktif toplamı, 12 aylık dönemde, ticaret bankaları grubuna dahil olan; kamu bankalarında yüzde 22, özel bankalarda yüzde 28, yabancı bankalarda yüzde 30 oranında artmış;
Tasarruf Mevduat Sigorta Fonu’nda (Fon) bulunan bankalarda yüzde 74 oranında azalmıştır.
Mevduat kabul etmeyen bankalar grubunun aktif toplamı ise yüzde 6 oranında artmıştır.
2.2. Sektör Payları
Haziran 2005 itibariyle, bir önceki yılın aynı dönemine göre sektör toplam aktifleri içinde, ticaret bankalarının payı yüzde 96, mevduat kabul etmeyen bankaların payı ise yüzde 4
düzeyinde aynı kalmıştır.
Ticaret bankaları grubunda yer alan özel bankaların payı 3 puan artarak yüzde 60’a
yükselmiş, kamu bankalarının ve Fondaki bankaların payları ise 1 ve 2 puan azalarak sırasıyla
yüzde 32 ve yüzde 1’e gerilemiştir.
Toplam mevduatın dağılımında, kamu bankalarının ve özel bankaların payları 2 ve 1
puan artarak sırasıyla yüzde 40 ve yüzde 57’ye yükselmiştir. Yabancı bankaların yüzde 3 olan
payı ise aynı kalmıştır.
Toplam krediler içinde, ticaret bankaları grubunun payı 2 puan artarak yüzde 94’e
yükselmiştir. Ticaret bankaları grubunda; özel bankaların payı 2 puan artışla yüzde 69’a ve
yabancı bankaların payı 1 puan artışla yüzde 5’e yükselmiştir. Kamu bankalarının yüzde 20
olan payı ise değişmemiştir.
Grupların Sektör Payları (Yüzde)
Toplam aktifler
Haz.
Haz.
2004
2005
Ticaret bankaları
Kamu bankaları
Özel bankalar
Fondaki bankalar
Yabancı bankalar
Mevduat kabul etmeyen bankalar
Toplam
96
33
57
3
3
4
100
96
32
60
1
3
4
100
Toplam mevduat
Haz.
Haz.
2004
2005
100
38
56
3
3
100
100
40
57
0
3
100
Toplam krediler
Haz.
Haz.
2004
2005
92
20
67
1
4
8
100
94
20
69
0
5
6
100
9
Türkiye Bankalar Birliği
2.3. Yoğunlaşma
Sektördeki ilk beş bankanın sektör aktif payı yüzde 61, mevduat payı yüzde 65, kredi
payı ise yüzde 54 olmuştur. İlk on bankanın ise sektör aktif payı yüzde 84, mevduat payı
yüzde 89, kredi payı yüzde 78 olmuştur.
Bankacılık Sisteminde Yoğunlaşma (Yüzde)
Haziran 2004
İlk beş banka*
T. aktif
T. mevduat
T. krediler
İlk on banka*
T. aktif
T. mevduat
T. krediler
Aralık 2004
Haziran 2005
60
63
53
60
64
48
61
65
54
82
86
76
84
88
77
84
89
78
* Toplam aktiflere göre
Haziran 2004 itibariyle ilk beş banka içinde, 1 kamu bankası ve 4 özel banka yer alırken; Haziran 2005 itibariyle 2 kamu bankası ve 3 özel banka bulunmaktadır. Her iki tarih
itibariyle de ilk on banka arasında 3 kamu bankası ve 7 özel banka bulunmaktadır.
Banka Büyüklükleri
Milyar
dolar
+0-1
Sayı
Mevd. b.
Kamu
Özel
Yabancı
Fon
Mev. kab.
etm. ban.
Toplam
1-2
2-5
5-10
10-20
20-40
40+
99
05/6
99
05/6
99
05/6
99
05/6
99
05/6
99
05/6
05/6
37
26
10
4
6
2
1
1
2
1
5
2
1
1
4
1
3
1
1
10
6
1
3
1
4
1
3
1
1
6
10
6
1
5
5
15
17
5
17
7
1
5
1
1
1
54
26
11
4
8
6
6
5
4
2
1
4
1
3
2.4. Bilanço YTL-YP Yapısı
Sektör bilançosunda Haziran 2004’e göre, YTL aktifler yüzde 31, yabancı para (YP)
aktiflerin YTL karşılığı ise yüzde 10 oranında büyümüştür. Buna karşın YTL pasifler yüzde
31, YP pasiflerin YTL karşılığı yüzde 11 oranında artmıştır. Buna göre bilanço içinde YP
aktiflerin payı 4 puan azalarak yüzde 34’e, YP pasiflerin payı ise 4 puan azalarak yüzde
37’ye gerilemiştir. Bankacılık sektörünün bilanço içi YP aktif ile YP pasif farkı, Haziran 2004
dönemindeki 14,5 milyar dolar düzeyinden Haziran 2005 döneminde 8,4 milyar dolara
gerilemiştir.
Diğer taraftan, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK) tarafından dövize endeksli varlık ve yükümlülükler de dahil edilerek yapılan hesaplamalara göre Haziran
2005 itibariyle sektörün bilanço içi yabancı para pozisyonu –427 milyon dolar olmuştur.
10
Bankacılar Dergisi
Bilanço İçinde Yabancı Para Payı ve “YP Aktifler-YP Pasifler”(*)
YP aktifler
Yüzde pay
Haz.2004
Haz. 2005
Ticaret bankaları
Kamu bankaları
Özel bankalar
Fondaki bankalar
Yabancı bankalar
Mevduat kabul
etmeyen bankalar
Toplam
(*)
YP pasifler
“YP aktifler-YP pasifler”
Yüzde pay
Milyar dolar
Haz. 2004 Haz.2005
Haz.2004
Haz.2005
38
25
46
11
40
34
21
41
7
34
41
26
50
36
47
38
23
45
12
40
-14,3
-2,1
-10,1
-1,4
-0,7
-8,4
-1,6
-6,3
-0,1
-0,5
43
38
37
34
41
41
37
37
-0,2
-14,5
0,1
-8,4
Türk Bankacılık Sistemi Üç Aylık Grup Bilgileri raporunda yer alan “Yabancı Para Aktifler-Yabancı Para
Pasifler” tanımı sadece bilanço içi döviz varlıkları ve döviz yükümlülüklerini içermektedir. Bu nedenle, bu
tanım “Net Genel Pozisyon/Sermaye Tabanı Standart Rasyosu”nda yer alan “Net Genel Pozisyon” tanımından
farklıdır. Üç Aylık Grup Bilgileri raporunda yer alan tanım dövize endeksli krediler ile bilanço dışı döviz varlık
ve yükümlülüklerini içermemektedir. Yapılacak değerlendirmelerde bu hususun dikkate alınması gerektiği
düşünülmektedir.
Sektör Bilanço İçi Yabancı Para Pozisyonu
Milyon dolar
Kamu bankaları
Özel bankalar
Fondaki bankalar
Yabancı bankalar
Mevduat kabul etmeyen bankalar
Sektör
Haziran 2004 Haziran 2005
187
-651
41
1
55
-367
141
-572
…
6
-1
-427
Kaynak: BDDK
Dövize endeksli değerler dahil edildiğinde, toplam YP varlıkların yüzde 28’i euro ve
yüzde 70’i dolar cinsindendir. Buna karşılık, toplam YP yükümlülüklerin yüzde 31’i euro,
yüzde 66’sı dolar cinsindendir.
2.5. Aktiflerin Yapısı
Toplam aktifler içinde duran aktiflerin ve menkul değerler cüzdanının payları 2’şer
puan azalarak sırasıyla yüzde 6 ve yüzde 40’a gerilemiştir. Menkul değerler cüzdanının
payındaki gerilemede, alım-satım amaçlı ve vadeye kadar elde tutulacak menkul değerler
kalemlerinin paylarındaki azalma etkili olmuştur. Likit aktiflerin ve diğer aktiflerin toplam
aktifler içindeki payları sırasıyla yüzde 13 ve yüzde 4 düzeyinde kalmıştır.
Kredilerin payı yüzde 33’den yüzde 37’ye yükselmiştir. Özellikle YTL kredilerdeki
hızlı artış devam etmiştir. YTL kredilerin payı 6 puan artarak yüzde 25’e yükselmiş, YP
kredilerin payı ise 2 puan azalarak yüzde 12’ye gerilemiştir. Kredi stokundaki artışta başta
konut ve otomobil kredileri olmak üzere, tüketici kredileri ve kredi kartları yoluyla kullandırılan kredilerdeki artış etkili olmuştur.
11
Türkiye Bankalar Birliği
Aktiflerin Gelişimi ve Yapısı, Haziran 2005
Likit aktifler
Menkul değerler cüzdanı
- Alım-satım amaçlı m.d.
- Satılmaya hazır m.d.
- Vade. kadar elde. tut. m.d.
Krediler
-Takip. krediler
-Özel karşılıklar (-)
Duran aktifler
- İştirakler
- Bağlı ortaklıklar
- Maddi duran var.
- Maddi olmayan duran var.
Diğer aktifler
Toplam aktifler
Milyon
YTL
Milyon
Dolar
45.238
131.394
17.730
63.514
50.150
125.295
6.981
6.169
21.259
3.409
7.643
9.867
341
13.154
337.244
33.919
98.518
13.294
47.662
37.602
93.946
5.234
4.625
15.940
2.556
5.731
7.398
255
9.862
252.863
Yıllık
yüzde değişme
YTL
Dolar
24
15
-26
57
1
38
19
21
2
3
15
-7
-12
7
23
Yüzde pay
Haziran
Haziran
2004
2005
38
28
-17
74
12
53
32
34
13
15
28
3
-3
19
36
13
42
9
15
18
33
2
2
8
1
2
4
0
4
100
13
40
5
19
16
37
2
2
6
1
2
3
0
4
100
Kredilerin toplam aktiflere oranı kamu bankalarında yüzde 23, özel bankalarda yüzde
43 ve yabancı bankalarda yüzde 52 düzeyindedir. Mevduatın krediye dönüşme oranı, tüm
sektör itibariyle, bir önceki yıla göre 8 puan artarak yüzde 59’a yükselmiştir. Haziran 2005
itibariyle, bu oran kamu bankalarında yüzde 30, özel bankalarda yüzde 71 ve yabancı
bankalarda yüzde 84 olmuştur.
Karşılık öncesi takipteki kredilerin bilanço içindeki payı yüzde 2 düzeyinde kalmıştır.
Kredi stokundaki hızlı artış sonucu takipteki kredilerdeki gerileme süreci duraklamıştır.
Kredilerdeki hızlı artışa bağlı olarak karşılık öncesi takipteki kredilerin toplam kredilere oranı
yüzde 7’den yüzde 6’ya gerilemiştir. Özel karşılıklar düşüldükten sonra takipteki kredilerin
toplam krediler içindeki payı ise yüzde 0,6 olmuştur. Takipteki kredilerin yüzde 88’i için özel
karşılık ayrılmıştır.
Takipteki Krediler* ve Özel Karşılık Oranı (Yüzde)
Takipteki krediler/
Toplam krediler
Haz. 2004 Haz. 2005
Ticaret bankaları
Kamu bankaları
Özel bankalar
Fondaki bankalar
Yabancı bankalar
Mevduat kabul etmeyen bankalar
Toplam
* Karşılık öncesi
12
6,8
13,6
4,8
33,8
3,2
2,4
6,5
5,8
9,8
4,7
413,7
3,1
2,3
5,6
Özel karşılıklar/
Takipteki krediler
Haz. 2004
Haz. 2005
86,6
96,0
80,3
67,5
80,6
89,4
86,6
88,3
96,7
84,0
88,8
72,4
89,8
88,4
Bankacılar Dergisi
2.6. Pasiflerin Yapısı
Haziran 2005 itibariyle toplam mevduat yüzde 21 oranında, YTL mevduat ise yüzde
31 oranında artmıştır. YP mevduatın YTL karşılığı değerinde ise artış yüzde 7 düzeyinde
kalmıştır. Bu gelişmeye bağlı olarak toplam pasifler içinde YTL mevduatın payı 2 puan
artarak yüzde 38’e yükselmiş, YP mevduatın payı ise 4 puan azalarak yüzde 25’e gerilemiştir.
Dolar cinsinden YP mevduattaki artış yüzde 19 düzeyinde kalmıştır. Toplam mevduatın payı
2 puan azalarak yüzde 63’e gerilemiştir. Haziran 2005 itibariyle YP mevduat 85,5 milyar
YTL (64,1 milyar dolar), YTL mevduat ise 128,3 milyar YTL (96,2 milyar dolar) düzeyindedir.
Pasiflerin Gelişimi ve Yapısı, Haziran 2005
Milyon
YTL
Mevduat
YTL
YP
Mevduat dışı kaynaklar
Özkaynaklar
Ödenmiş sermaye
Sermaye yedekleri
Kar yedekleri
Kar/zarar
Geçmiş yıllar K/Z
Dönem K/Z
Diğer pasifler
Toplam
213.835
128.312
85.523
55.531
46.901
16.938
19.822
24.814
-14.673
-18.885
4.212
20.926
337.244
Milyon
Dolar
Yıllık
Yüzde değişme
YTL Dolar
160.332
96.208
64.124
41.637
35.166
12.700
14.862
18.605
-11.002
-14.160
3.158
15.690
252.863
21
31
7
21
32
21
-3
-8
-43
-33
75
31
23
34
46
19
34
46
35
8
2
-37
-26
94
46
36
Yüzde pay
Haz.
Haz.
2004
2005
65
36
29
17
13
5
7
10
-9
-10
1
6
100
63
38
25
16
14
5
6
7
-4
-6
1
6
100
YTL mevduatlar içinde en yüksek paya sahip olan tasarruf mevduatlarının toplam
mevduat içindeki payı 2 puan artarak yüzde 34, ticari kuruluşlar ve diğer kuruluşlar mevduatlarının payları ise 1’er puan artarak sırasıyla yüzde 12 ve yüzde 8 düzeyine yükselmiştir.
Resmi kuruluşlar ve bankalar mevduatlarının payları değişmezken; döviz tevdiat hesaplarının
payı 5 puan azalarak yüzde 38 düzeyine gerilemiştir.
Mevduatın Türlerine Göre Dağılımı, Haziran 2005
Milyon
YTL
Tasarruf mevduatı
Resmi kuruluşlar
Ticari kuruluşlar
Bankalar mevduatı
Diğer kuruluşlar
DTH
Kıymetli madenler depo
Toplam
Milyon Yıllık yüzde değişim
Dolar
YTL
Dolar
72.870 54.637
8.176
6.131
25.715 19.281
9.147
6.858
16.712 12.531
81.059 60.778
156
117
213.835 160.332
27
20
37
41
42
7
71
21
40
33
52
57
57
19
90
34
Yüzde pay
Haz. Haz.
2004 2005
32
4
11
4
7
43
0
100
34
4
12
4
8
38
0
100
13
Türkiye Bankalar Birliği
Mevduat vade dağılımı önemli bir değişiklik göstermemiştir. YTL, YP ve toplam
mevduatın ortalama vadesi, yaklaşık olarak 3 ay düzeyinde gerçekleşmiştir. Toplam kaynakların yüzde 16’sını oluşturan mevduat dışı kaynaklar Haziran 2005 itibariyle bir önceki yılın
aynı dönemine göre yüzde 21 oranında artmıştır. Mevduat dışı kaynaklardaki artış, yurtdışından sağlanan kredilerdeki artıştan kaynaklanmıştır.
Sektör özkaynakları yüzde 32 oranında artarak 46,9 milyar YTL (35,2 milyar dolar)
olmuştur. Ticaret bankaları grubuna dahil tüm banka gruplarının özkaynaklarında artış
kaydedilmiştir. Mevduat kabul etmeyen bankaların özkaynakları da yüzde 23 oranında artarak
5,5 milyar YTL’ye (4,1 milyar dolar) yükselmiştir. Özkaynakların toplam aktiflere oranı söz
konusu dönem itibariyle 1 puan artarak yüzde 14’e yükselmiştir.
Özkaynaklar, Haziran 2005
Ticaret bankaları
Kamu bankaları
Özel bankalar
Fondaki bankalar
Yabancı bankalar
Mevduat kabul etmeyen bankalar
Toplam
Milyon
YTL
Milyon
Dolar
41.384
9.889
28.024
1.426
2.046
5.516
46.901
31.030
7.414
21.012
1.069
1.534
4.136
35.166
Yıllık
Yüzde değişme
YTL
Dolar
33
29
23
251
20
23
32
48
44
37
268
33
36
46
Serbest özkaynaklar rasyosunda (özkaynaklar-duran aktifler-karşılık sonrası takipteki
alacaklar/toplam aktifler) iyileşme devam etmiş, Haziran 2004 itibariyle yüzde 5,1 olan değeri
Haziran 2005 itibariyle yüzde 7,4’e yükselmiştir.
Haziran 2005 itibariyle sektörün net dönem karı 4.212 milyon YTL (3.158 milyon
dolar) olmuştur. İlk altı aylık dönemde bankacılık sektörünün aktif karlılığı yüzde 1,2,
özkaynak karlılığı ise yüzde 9 oranında gerçekleşmiştir.
Net Dönem Kar-Zararı, Haziran 2005
Net dönem kar-zararı
(Milyon YTL)
Haz. 2004*
Haz. 2005
Ticaret bankaları
Kamu bankaları
Özel bankalar
Fondaki bankalar
Yabancı bankalar
Mevduat kabul etm. bankalar
Sektör toplamı
2.333
916
1.371
-28
75
75
2.408
Aktif karlılığı**
(Yüzde)
Haz. 2005
Özkaynak karlılığı**
(Yüzde)
Haz. 2005
1,2
1,2
1,1
8,4
2,0
2,6
1,2
9,4
13,8
7,7
10,8
11,5
5,6
9,0
3.905
1.368
2.148
154
235
307
4.212
* Haziran 2004 rakamları enflasyon muhasebesine göre hesaplanmıştır.
** Dönemsel
Kalan vadelerine göre, bankacılık sisteminin toplam varlıklarının yüzde 30’unun
vadesi 3 ayın; yüzde 53’ünün vadesi ise 1 yılın altındadır. Toplam varlıkların yüzde 47’si 1
14
Bankacılar Dergisi
yıl ve üzeri vadeye sahiptir. Buna karşılık toplam yükümlülüklerin yüzde 68’sinin vadesi 3
ayın, yüzde 79’unun vadesi ise 1 yılın altındadır. Toplam yükümlülüklerin yüzde 21’i 1 yıl ve
üzeri vadeye sahiptir.
2.7. Gelir-Gider Durumu
Haziran 2005 itibariyle bankacılık sektörünün faiz gelirleri 20.527 milyon YTL, faiz
giderleri 11.257 milyon YTL olmuş, net faiz gelirleri ise 9.270 milyar YTL’ye ulaşmıştır.
Kredilerden alınan faizler kredi miktarındaki genişlemeye bağlı olarak artmıştır. Net ücret ve
komisyon gelirleri yüzde 36 oranında artarak 2.382 milyon YTL’ye ulaşmıştır.
Gelir-Gider Tablosu, Haziran 2005
Faiz gelirleri
Faiz giderleri
Net faiz geliri
Net ücret ve komisyon geliri
Temettü Gelirleri
Net ticari kar/zarar
Sermaye piyasası işlemleri kar/zarar
Kambiyo kar/zarar
Diğer faaliyet gelirleri
Faaliyet gelirleri toplamı
Diğer faaliyet giderleri(-)
Faaliyet karı
Vergi öncesi kar zarar
Vergi karşılığı(-)
Net kar zarar
Milyon
YTL
Milyon
Dolar
20.527
11.257
9.270
2.382
40
1.246
655
591
1.320
14.259
5.768
5.730
6.000
1.914
4.212
15.391
8.441
6.950
1.786
30
934
491
443
990
10.691
4.235
4.297
4.498
1.435
3.158
Yıllık yüzde
değişme*
YTL
Dolar
8
2
17
36
-3
457
-13
212
27
30
14
25
71
73
75
20
13
30
51
8
518
-3
224
41
44
24
38
90
92
94
* 2004 yılı verileri enflasyon muhasebesine göre hesaplanmıştır.
Faaliyet karı yüzde 25 oranında artmıştır. Net faiz gelirlerindeki artış yanında kambiyo
zararlarının kara dönmesi kar hacmindeki artışı olumlu etkilemiştir. Enflasyon muhasebesi
uygulamasının kaldırılmasının da etkisiyle net dönem karı yüzde 75 artarak 4.212 milyon
YTL (3.158 milyon dolar) olmuştur. Net dönem karındaki artış değerlendirilirken; enflasyon
muhasebesi uygulamasına 2005 yılında son verilmesi nedeniyle net parasal pozisyon zararının
hesaplanmaması hususu dikkate alınmalıdır.
2.8. Nazım Hesaplar
Bilanço dışı yükümlülükler geçen yılın aynı dönemine göre, yüzde 41 oranında artarak
240 milyar YTL’ye, emanet ve rehinli kıymetler ise yüzde 1.078 oranında artarak 3.400
milyar YTL’ye yükselmiştir. Böylece toplam nazım hesaplar yüzde 694 oranında artarak
3.640 milyar YTL olmuştur. Bilanço dışı yükümlülüklerdeki artış garanti ve kefaletler,
taahhütler ve para ve faiz swap işlemleri alt kalemlerinden kaynaklanırken, emanet ve rehinli
kıymetlerdeki olağanüstü artış İMKB Takasbank A.Ş.’nin yatırım fonu paylarının izlenmesiyle ilgili yöntem değişikliğinden kaynaklanmıştır.
15
Türkiye Bankalar Birliği
Nazım Hesaplar, Haziran 2005
Bilanço dışı yükümlülükler
Garanti ve kefaletler
Taahhütler
Türev finansal araçlar
Emanet ve rehinli kıymetler
Toplam
Milyon
YTL
Milyon
Dolar
239.743
57.206
124.582
57.955
3.399.986
3.639.728
179.758
42.893
93.411
43.454
2.549.288
2.729.046
Yıllık yüzde değişme
YTL
Dolar
41
9
61
45
1.078
694
56
22
78
61
1.209
777
2.9. Banka ve Şube Sayısı
Haziran 2005 itibariyle bankacılık sektöründe 48 banka faaliyet göstermiştir. Toplam
şube sayısı ilk altı ayda 53 adet azalarak 6.053’e gerilemiştir. Mevduat kabul etmeyen
bankaların şube sayısı bir adet artmış; ticaret bankalarının şube sayısı ise 54 adet azalmıştır.
Bankacılık Sisteminde Banka ve Şube Sayısı*
Aralık 2004
Bankalar Şubeler
Ticaret bankaları
Kamu bankaları
Özel bankalar
Fon bankaları
Yabancı bankalar
Mevduat kabul etmeyen bankalar
Toplam
35
3
18
1
13
13
48
Haziran 2005
Bankalar
Şubeler
6.088
2.149
3.729
1
209
18
6.106
35
3
19
1
12
13
48
6.034
2.039
3.786
1
208
19
6.053
* K.K.T.C ve yabancı ülkelerdeki şubeler dahil.
Bankacılık sektöründe, 2004 yıl sonunda 127.163 olan çalışan sayısı 2.724 kişi artarak, Haziran 2005 itibariyle 129.887’ye yükselmiştir. Çalışan sayısı özel bankalar ve yabancı
bankalarda artarken, kamu bankaları ve fon bankalarında azalmıştır.
3. Banka ve Kredi Kartları
Kredi Kartları, ATM ve POS Sayısı
Haziran 2005
Toplam Kredi Kartı
Toplam Banka Kartı
POS Sayısı
ATM Sayısı
28.404.457
45.239.730
1.061.347
14.175
Aralık 2004 Adet değişme Yüzde değişme
26.681.128
43.084.994
912.118
13.544
1.723.329
2.154.736
149.229
631
6,5
5,0
16,4
4,7
Bankalararası Kart Merkezi’nin verilerine göre, Haziran 2005 itibariyle, toplam kredi
kartı sayısı 2004 yıl sonuna göre yüzde 6,5 oranında artarak 28,4 milyona ulaşmıştır. Aynı
dönem itibariyle toplam banka kartı sayısı da yüzde 5 artışla 45,2 milyon düzeyinde gerçekleşmiştir. 2005 yılının ilk yarısında, POS ve ATM sayıları da sırasıyla yüzde 16,4 ve 4,7
artarak, 1.061.347 ve 14.175 düzeyine yükselmiştir.
16
Türk Bankacılık Sistemi
Haziran 2005
Rasyolar
(%)
Haziran 2005
Haziran 2004
Sermaye Yeterliliği
Özkaynaklar / (Risk Ağırlıklı Varlıklar + Piyasa Riskine Esas Tutar)
25,6
25,4
Özkaynaklar / Toplam Aktifler
13,9
13,0
7,4
5,1
Menkul Değerler Cüzdanı (net) / Toplam Aktifler
39,0
41,5
Toplam Krediler / Toplam Aktifler
37,2
33,2
(Özkaynaklar - Duran Aktifler) / Toplam Aktifler
Aktif Kalitesi
Takipteki Krediler (net) / Toplam Krediler
Özel Karşılıklar / Takipteki Krediler
Duran Aktifler / Toplam Aktifler
0,6
0,9
88,4
86,6
6,5
7,9
YP Aktifler / Toplam Aktifler
34,2
38,1
YP Pasifler / Toplam Pasifler
37,5
41,4
Net Bilanço Pozisyonu / Özkaynaklar
-3,7
-8,6
(Net Bilanço Pozisyonu + Net Bilanço Dışı Pozisyon) / Özkaynaklar
-1,0
-6,3
Likidite
Likit Aktifler / Toplam Aktifler
37,5
36,7
Likit Aktifler / Kısa Vadeli Yükümlülükler
80,1
71,6
Dönem Net Karı (Zararı) / Toplam Aktifler
1,2
0,9
Dönem Net Karı (Zararı) / Özkaynaklar
9,0
6,8
Karlılık
Gelir-Gider Yapısı
Net Faiz Geliri / Toplam Aktifler
Net Faiz Geliri / Toplam Faaliyet Gelirleri
Faiz Dışı Gelirler / Toplam Aktifler
2,7
2,9
65,0
72,2
1,5
1,1
40,5
45,8
0,8
0,5
Toplam Aktifler
-
-
Toplam Krediler
-
-
Toplam Mevduat
-
-
Toplam Aktifler
100,0
100,0
Toplam Krediler
100,0
100,0
Toplam Mevduat
100,0
100,0
Faiz Dışı Giderler / Toplam Faaliyet Gelirleri
Kredi ve Diğer Alacaklar Karşılığı / Toplam Aktifler
Grup Payı
Sektör Payı
Kar rakamlarını içeren rasyolar dönemsel olarak yorumlanmalıdır.
Türk Bankacılık Sistemi
Aktifler
(Bin YTL)
TP
Nakit Değerler ve Merkez Bankası
Kasa
Efektif Deposu
T.C. Merkez Bankası
Diğer
Alım Satım Amaçlı Menkul Değerler (Net)
Devlet Borçlanma Senetleri
Devlet Tahvili
Hazine Bonosu
Diğer Kamu Borçlanma Senetleri
Hisse Senetleri
Diğer Menkul Değerler
Bankalar ve Diğer Mali Kuruluşlar
Bankalar
Yurtiçi Bankalar
Yurtdışı Bankalar
Yurtdışı Merkez ve Şubeler
Diğer Mali Kuruluşlar
Para Piyasaları
Bankalararası Para Piyasasından Alacaklar
İMKB Takasbank Piyasasından Alacaklar
Ters Repo İşlemlerinden Alacaklar
Satılmaya Hazır Menkul Değerler (Net)
Hisse Senetleri
Diğer Menkul Değerler
Krediler
Kısa Vadeli
Orta ve Uzun Vadeli
Takipteki Krediler
Özel Karşılıklar (-)
Faktoring Alacakları
Vadeye Kadar Elde Tutulacak MD (Net)
Devlet Borçlanma Senetleri
Devlet Tahvili
Hazine Bonosu
Diğer Kamu Borçlanma Senetleri
Diğer Menkul Değerler
İştirakler (Net)
Mali İştirakler
Mali Olmayan İştirakler
Bağlı Ortaklıklar (Net)
Mali Ortaklıklar
Mali Olmayan Ortaklıklar
Diğer Yatırımlar (Net)
Finansal Kiralama Alacakları (Net)
Finansal Kiralama Alacakları
Kazanılmamış Gelirler ( - )
Zorunlu Karşılıklar
Muhtelif Alacaklar
Faiz ve Gelir Tahakkuk ve Reeskontları
Kredilerin
Menkul Değerlerin
Diğer
Maddi Duran Varlıklar (Net)
Defter Değeri
Birikmiş Amortismanlar ( - )
Maddi Olmayan Duran Varlıklar (Net)
Şerefiye
Diğer
Birikmiş Amortismanlar ( - )
Ertelenmiş Vergi Aktifi
Diğer Aktifler
Toplam Aktifler
Haziran 2005
YP
Toplam
3.708.024
3.747.914
7.455.938
1.397.910
5
1.397.915
0
941.825
941.825
2.300.008
2.782.917
5.082.925
10.106
23.167
33.273
8.123.200
9.606.606
17.729.806
7.798.520
9.465.467
17.263.987
6.494.970
9.097.726
15.592.696
1.303.424
0
1.303.424
126
367.741
367.867
269.145
0
269.145
55.535
141.139
196.674
5.080.140
12.867.008
17.947.148
5.080.140
12.867.003
17.947.143
3.978.709
1.365.703
5.344.412
830.848
11.271.724
12.102.572
270.583
229.576
500.159
0
5
5
4.983.843
745.534
5.729.377
3.416.000
745.534
4.161.534
0
0
0
1.567.843
0
1.567.843
39.492.084
24.021.708
63.513.792
894.677
66.987
961.664
38.597.407
23.954.721
62.552.128
83.612.313
41.682.926 125.295.239
51.717.936
17.092.440
68.810.376
31.157.581
24.515.174
55.672.755
6.780.530
200.264
6.980.794
6.043.734
124.952
6.168.686
8.407
44
8.451
39.911.305
10.239.101
50.150.406
35.756.037
8.515.185
44.271.222
32.630.276
8.335.983
40.966.259
42.829
0
42.829
3.082.932
179.202
3.262.134
4.155.268
1.723.916
5.879.184
3.350.959
57.839
3.408.798
196.638
51.372
248.010
3.154.321
6.467
3.160.788
6.106.490
1.536.632
7.643.122
2.901.940
1.529.925
4.431.865
3.204.550
6.707
3.211.257
517.543
65.040
582.583
3.879
255.971
259.850
4.726
295.444
300.170
847
39.473
40.320
5.871.660
8.234.025
14.105.685
737.817
197.965
935.782
7.879.704
1.823.158
9.702.862
2.600.007
554.810
3.154.817
4.861.947
993.730
5.855.677
417.750
274.618
692.368
9.848.257
18.575
9.866.832
20.098.387
35.468
20.133.855
10.250.130
16.893
10.267.023
339.618
978
340.596
169.637
0
169.637
704.781
1.966
706.747
534.800
988
535.788
903.248
0
903.248
1.523.875
140.138
1.664.013
222.002.366 115.241.162 337.243.528
%
Dağ.
TP
Haziran 2004
YP
Toplam
2,2
2.665.520
3.842.613
6.508.133
0,4
1.095.372
2.461
1.097.833
0,3
0
1.008.913
1.008.913
1,5
1.564.046
2.816.860
4.380.906
0,0
6.102
14.379
20.481
5,3
11.942.750
11.896.558
23.839.308
5,1
11.594.941
11.718.011
23.312.952
4,6
10.862.260
11.095.560
21.957.820
0,4
731.580
0
731.580
0,1
1.101
622.451
623.552
0,1
256.150
0
256.150
0,1
91.659
178.547
270.206
5,3
2.073.591
10.318.406
12.391.997
5,3
2.067.521
10.318.401
12.385.922
1,6
1.849.847
1.193.509
3.043.356
3,6
142.729
9.029.685
9.172.414
0,1
74.945
95.207
170.152
0,0
6.070
5
6.075
1,7
5.581.421
822.202
6.403.623
1,2
5.505.950
804.912
6.310.862
0,0
0
0
0
0,5
75.471
17.290
92.761
18,8
23.972.153
16.532.843
40.504.996
0,3
782.015
75.307
857.322
18,5
23.190.138
16.457.536
39.647.674
37,2
53.210.461
37.906.649
91.117.110
20,4
35.118.585
16.593.388
51.711.973
16,5
17.398.030
21.220.426
38.618.456
2,1
5.634.029
252.672
5.886.701
1,8
4.940.183
159.837
5.100.020
0,0
654
154
808
14,9
37.720.855
12.016.039
49.736.894
13,1
35.655.589
9.732.798
45.388.387
12,1
34.200.920
9.230.074
43.430.994
0,0
40.769
0
40.769
1,0
1.413.900
502.724
1.916.624
1,7
2.065.266
2.283.241
4.348.507
1,0
3.124.938
176.671
3.301.609
0,1
217.428
169.444
386.872
0,9
2.907.510
7.227
2.914.737
2,3
5.149.660
1.485.429
6.635.089
1,3
2.304.490
1.476.365
3.780.855
1,0
2.845.170
9.064
2.854.234
0,2
491.620
61.269
552.889
0,1
294
202.073
202.367
0,1
326
231.008
231.334
0,0
32
28.935
28.967
4,2
3.662.846
7.445.490
11.108.336
0,3
836.790
230.387
1.067.177
2,9
6.513.804
1.739.409
8.253.213
0,9
2.083.394
498.239
2.581.633
1,7
4.023.084
1.039.802
5.062.886
0,2
407.326
201.368
608.694
2,9
10.583.646
20.972
10.604.618
6,0
20.659.707
38.068
20.697.775
3,0
10.076.061
17.096
10.093.157
0,1
387.851
1.015
388.866
0,1
161.007
125
161.132
0,2
734.291
1.749
736.040
0,2
507.447
859
508.306
0,3
0
0
0
0,5
2.096.593
129.119
2.225.712
100,0 170.015.447 104.827.298 274.842.745
%
Dağ.
2,4
0,4
0,4
1,6
0,0
8,7
8,5
8,0
0,3
0,2
0,1
0,1
4,5
4,5
1,1
3,3
0,1
0,0
2,3
2,3
0,0
0,0
14,7
0,3
14,4
33,2
18,8
14,1
2,1
1,9
0,0
18,1
16,5
15,8
0,0
0,7
1,6
1,2
0,1
1,1
2,4
1,4
1,0
0,2
0,1
0,1
0,0
4,0
0,4
3,0
0,9
1,8
0,2
3,9
7,5
3,7
0,1
0,1
0,3
0,2
0,0
0,8
100,0
Haziran 2005
Pasifler
(Bin YTL)
TP
Haziran 2005
YP
Toplam
Mevduat
Bankalararası Mevduat
Tasarruf Mevduatı
Resmi Kuruluşlar Mevduatı
Ticari Kuruluşlar Mevduatı
Diğer Kuruluşlar Mevduatı
Döviz Tevdiat Hesabı
Kıymetli Madenler Depo Hesapları
Para Piyasaları
Bankalararası Para Piyas. Alınan Borçlar
İMKB Takasbank Piyas. Alınan Borçlar
Repo İşlemlerinden Sağlanan Fonlar
Alınan Krediler
T.C. Merkez Bankası Kredileri
Alınan Diğer Krediler
Yurtiçi Banka ve Kuruluşlardan
Yurtdışı Banka, Kuruluş ve Fonlardan
İhraç Edilen Menkul Kıymetler (Net)
Bonolar
Varlığa Dayalı Menkul Kıymetler
Tahviller
Fonlar
Muhtelif Borçlar
Diğer Yabancı Kaynaklar
Ödenecek Vergi, Resim, Harç ve Primler
Faktoring Borçları
Finansal Kiralama Borçları (Net)
Finansal Kiralama Borçları
Ertelenmiş Finansal Kiralama Giderleri ( - )
Faiz ve Gider Reeskontları
Mevduatın
Alınan Kredilerin
Repo İşlemlerinin
Diğer
Karşılıklar
Genel Karşılıklar
Kıdem Tazminatı Karşılığı
Vergi Karşılığı
Sigorta Teknik Karşılıkları (Net)
Diğer Karşılıklar
Sermaye Benzeri Krediler
Ertelenmiş Vergi Pasifi
Özkaynaklar
Ödenmiş Sermaye
Sermaye Yedekleri
Hisse Senedi İhraç Primleri
Hisse Senedi İptal Kârları
Menkul Değerler Değer Artış Fonu
Yeniden Değerleme Fonu
Yeniden Değerleme Değer Artışı
Diğer Sermaye Yedekleri
Ödenmiş Sermaye Enflas. Düzeltme Farkı
Kâr Yedekleri
Yasal Yedekler
Statü Yedekleri
Olağanüstü Yedekler
Diğer Kâr Yedekleri
Kâr veya Zarar
Geçmiş Yıllar Kâr ve Zararları
Dönem Net Kâr ve Zararı
128.312.440
4.839.148
72.869.815
8.176.369
25.714.773
16.712.335
0
0
12.325.335
200.743
588.960
11.535.632
2.560.763
0
2.560.763
870.135
1.690.628
1
1
0
0
5.071.179
5.073.519
2.391.990
514.560
0
15.232
21.041
5.809
2.236.886
1.528.513
126.348
16.405
565.620
5.534.306
1.069.171
714.821
1.798.575
76.000
1.875.739
234.669
50.626
46.519.375
16.938.267
19.446.907
211.237
0
3.260.935
83.642
24.767
13.672.267
2.194.059
24.807.127
2.571.049
5.762
21.905.236
325.080
-14.672.926
-18.885.334
4.212.408
Toplam Pasifler
210.840.881
85.522.806 213.835.246
4.307.829
9.146.977
0
72.869.815
0
8.176.369
0
25.714.773
0
16.712.335
81.059.424
81.059.424
155.553
155.553
4.475.396
16.800.731
1.014.657
1.215.400
0
588.960
3.460.739
14.996.371
31.091.608
33.652.371
43.978
43.978
31.047.630
33.608.393
1.880.608
2.750.743
29.167.022
30.857.650
0
1
0
1
0
0
0
0
6.519
5.077.698
642.072
5.715.591
2.130.575
4.522.565
718
515.278
0
0
151.505
166.737
166.884
187.925
15.379
21.188
960.816
3.197.702
311.550
1.840.063
215.903
342.251
28.967
45.372
404.396
970.016
306.829
5.841.135
56.453
1.125.624
0
714.821
0
1.798.575
0
76.000
250.376
2.126.115
732.417
967.086
0
50.626
381.385
46.900.760
0
16.938.267
374.603
19.821.510
0
211.237
0
0
374.603
3.635.538
0
83.642
0
24.767
0
13.672.267
0
2.194.059
6.782
24.813.909
1.174
2.572.223
0
5.762
0
21.905.236
5.608
330.688
0 -14.672.926
0 -18.885.334
0
4.212.408
126.402.647
337.243.528
%
Dağ.
TP
Haziran 2004
YP
Toplam
63,4
2,7
21,6
2,4
7,6
5,0
24,0
0,0
5,0
0,4
0,2
4,4
10,0
0,0
10,0
0,8
9,1
0,0
0,0
0,0
0,0
1,5
1,7
1,3
0,2
0,0
0,0
0,1
0,0
0,9
0,5
0,1
0,0
0,3
1,7
0,3
0,2
0,5
0,0
0,6
0,3
0,0
13,9
5,0
5,9
0,1
0,0
1,1
0,0
0,0
4,1
0,7
7,4
0,8
0,0
6,5
0,1
-4,4
-5,6
1,2
97.772.665
2.750.668
57.598.801
6.819.948
18.814.866
11.788.382
0
0
8.699.683
155.370
439.519
8.104.794
2.792.133
0
2.792.133
804.621
1.987.512
1
1
0
0
4.923.401
3.051.580
2.167.554
662.821
0
30.563
34.021
3.458
1.971.682
1.523.796
123.340
61.446
263.100
3.260.697
683.085
576.693
757.409
3.300
1.240.210
465.073
0
35.329.673
13.868.329
20.266.750
103.833
0
1.087.167
92.012
281.279
0
18.702.459
27.083.253
1.922.670
3.234
25.061.273
96.076
-25.888.659
-28.296.770
2.408.111
100,0
161.127.526
79.672.187 177.444.852
3.734.725
6.485.393
0
57.598.801
0
6.819.948
0
18.814.866
0
11.788.382
75.846.369
75.846.369
91.093
91.093
5.537.880
14.237.563
1.580.527
1.735.897
0
439.519
3.957.353
12.062.147
23.373.253
26.165.386
108.133
108.133
23.265.120
26.057.253
2.121.370
2.925.991
21.143.750
23.131.262
520.406
520.407
0
1
0
0
520.406
520.406
7.550
4.930.951
546.674
3.598.254
2.423.841
4.591.395
571
663.392
0
0
90.750
121.313
102.850
136.871
12.100
15.558
545.015
2.516.697
305.727
1.829.523
111.715
235.055
22.213
83.659
105.360
368.460
347.810
3.608.507
18.697
701.782
0
576.693
0
757.409
0
3.300
329.113
1.569.323
374.383
839.456
0
0
274.899
35.604.572
102.727
13.971.056
163.099
20.429.849
-283
103.550
0
0
163.305
1.250.472
77
92.089
0
281.279
0
0
0
18.702.459
9.073
27.092.326
0
1.922.670
0
3.234
0
25.061.273
9.073
105.149
0 -25.888.659
0 -28.296.770
0
2.408.111
113.715.219
274.842.745
%
Dağ.
64,6
2,4
21,0
2,5
6,8
4,3
27,6
0,0
5,2
0,6
0,2
4,4
9,5
0,0
9,5
1,1
8,4
0,2
0,0
0,0
0,2
1,8
1,3
1,7
0,2
0,0
0,0
0,0
0,0
0,9
0,7
0,1
0,0
0,1
1,3
0,3
0,2
0,3
0,0
0,6
0,3
0,0
13,0
5,1
7,4
0,0
0,0
0,5
0,0
0,1
0,0
6,8
9,9
0,7
0,0
9,1
0,0
-9,4
-10,3
0,9
100,0
Türk Bankacılık Sistemi
Bilanço Dışı Yükümlülükler
(Bin YTL)
TP
Haziran 2005
YP
Toplam
TP
Haziran 2004
YP
Toplam
Garanti ve Kefaletler
Teminat Mektupları
Banka Kredileri
Akreditifler
Garanti Verilen Prefinansmanlar
Cirolar
Diğer Garanti ve Kefaletler
Taahhütler
Cayılamaz Taahhütler
Cayılabilir Taahhütler
Türev Finansal Araçlar
Vadeli Döviz Alım-Satım İşlemleri
Para ve Faiz Swap İşlemleri
Para, Faiz ve Menkul Değer Opsiyonları
Futures Para İşlemleri
Futures Faiz Alım-Satım İşlemleri
Diğer
Emanet ve Rehinli Kıymetler
Emanet Kıymetler
Rehinli Kıymetler
Kabul Edilen Avaller ve Kefaletler
20.263.051
19.198.151
98
457
143
0
1.064.202
119.676.260
46.598.467
73.077.793
10.403.690
3.660.688
4.337.854
2.304.386
12.152
4.080
84.530
3.281.879.455
3.141.103.769
140.765.445
10.241
36.942.859
20.721.661
2.679.513
12.022.542
23.773
7.974
1.487.396
4.905.654
2.984.395
1.921.259
47.551.196
14.349.918
24.865.565
4.162.934
171.737
3.508.032
493.010
118.106.189
23.452.977
94.624.636
28.576
57.205.910
39.919.812
2.679.611
12.022.999
23.916
7.974
2.551.598
124.581.914
49.582.862
74.999.052
57.954.886
18.010.606
29.203.419
6.467.320
183.889
3.512.112
577.540
3.399.985.644
3.164.556.746
235.390.081
38.817
16.430.309
15.658.287
0
119
162
0
771.741
71.888.893
44.306.718
27.582.175
5.841.443
2.772.935
2.411.347
617.181
0
0
39.980
183.925.330
115.398.022
68.527.308
0
35.830.131
20.544.746
3.033.882
10.500.165
122.220
14.905
1.614.213
5.623.146
3.594.031
2.029.115
34.174.763
8.634.507
19.918.797
2.951.636
325.685
1.839.291
504.847
104.577.683
24.997.261
79.580.422
0
52.260.440
36.203.033
3.033.882
10.500.284
122.382
14.905
2.385.954
77.512.039
47.900.749
29.611.290
40.016.206
11.407.442
22.330.144
3.568.817
325.685
1.839.291
544.827
288.503.013
140.395.283
148.107.730
0
Toplam Bilanço Dışı Hesaplar
3.432.222.456
207.505.898
3.639.728.354
278.085.975
180.205.723
458.291.698
Gelir ve Gider Kalemleri
(Bin YTL)
Haziran 2005 Haziran 2004
Faiz Gelirleri
Kredilerden Alınan Faizler
Zorunlu Karşılıklardan Alınan Faizler
Bankalardan Alınan Faizler
Para Piyasası İşlemlerinden Alınan Faizler
Menkul Değerlerden Alınan Faizler
Diğer Faiz Gelirleri
Faiz Giderleri
Mevduata Verilen Faizler
Para Piyasası İşlemlerine Verilen Faizler
Kullanılan Kredilere Verilen Faizler
İhraç Edi. Menk.Kıym. Verilen Faizler
Diğer Faiz Giderleri
Net Faiz Geliri
Net Ücret ve Komisyon Gelirleri
Alınan Ücret ve Komisyonlar
Verilen Ücret ve Komisyonlar
Temettü Gelirleri
Net Ticari Kar / Zarar
Sermaye Piyasası İşlemleri Kâr/Zararı (Net)
Kambiyo Kâr/Zararı (Net)
Diğer Faaliyet Gelirleri
Faaliyet Gelirleri Toplamı
Kredi ve Diğer Alacaklar Karşılığı (-)
Diğer Faaliyet Giderleri (-)
Faaliyet Karı
Bağlı Ortaklık ve İştiraklerden Kar/Zarar
Net Parasal Pozisyon Kar/Zararı
Vergi Öncesi Kar/Zarar
Vergi Karşılığı (-)
Vergi Sonrası Olağan Faaliyet Kar/Zararı
Vergi Sonrası Olağanüstü Kar/Zarar
Net Dönem Kar / Zararı
20.527.094
9.714.865
417.918
403.025
264.551
9.582.618
144.117
11.257.275
9.468.055
787.596
682.197
7.028
312.399
9.269.819
2.382.476
2.990.109
607.633
40.259
1.245.856
654.709
591.147
1.320.239
14.258.649
2.759.911
5.768.401
5.730.337
269.270
0
5.999.607
-1.787.324
4.212.283
125
18.995.388
7.055.954
405.846
239.055
622.329
10.553.080
119.124
11.052.129
9.407.422
817.896
521.593
30.717
274.501
7.943.259
1.754.738
2.283.964
529.226
41.566
223.839
752.982
-529.143
1.036.916
11.000.318
1.363.681
5.040.304
4.596.333
323.320
-1.414.659
3.504.994
-1.108.902
2.396.092
12.019
4.212.408
2.408.111
Bankacılar Dergisi, Sayı 54, 2005
Türk Bankacılık Sisteminde
Şube, Kredi ve Mevduatın Coğrafi Dağılımı
Emre Alpan İnan*
1. Giriş ve Çalışmanın Amacı
Türk finans sisteminin önemli bir parçasını oluşturan Türk bankacılık sisteminde temel verilerin coğrafi dağılımı, oldukça az incelenmiş bir konudur. Halbuki ülkemizde olduğu
gibi, ekonomik faaliyetin homojen bir şekilde dağılmadığı ekonomilerde, coğrafi dağılım
araştırmalarının önemli olduğu düşünülmektedir. Bu çalışma, bu alandaki boşluğu biraz olsun
doldurmak amacını gütmektedir.
Ülkemiz, çok farklı gelişmişlik düzeylerinde illere ve bölgelere sahiptir. Bankacılık
sisteminin coğrafi dağılımı da, iller arasındaki gelişmişlik farkları paralelinde yurt çapında
değişiklik göstermektedir. Farklı gelişmişlik seviyeleri, il bazında farklı gelir düzeylerine ve
bankacılık faaliyetinin de gelir düzeyi yüksek illerimizde yoğunlaşmasına neden olmaktadır.
Bu yoğunlaşma, Türkiye genelinde mevcut finansal kaynaklardan yeterince yararlanılmaması,
vatandaşlarımızın bir kısmının yeterli bankacılık hizmeti alamaması veya yetersiz alması
sonucunu doğurmaktadır.
Bu çalışmanın amacı, Türk bankacılık sisteminin iller ve bölgeler bazında coğrafi dağılımını incelemektir. Böyle bir araştırma, iki yönüyle fayda sağlayabilir. İlk olarak iller
bazında, kredi ve mevduat kullanımında görülen değişim, bu illerimizin ekonomik potansiyelleri ile ilgili değişim hakkında bir ipucu sağlamaktadır. İkinci olarak, bankalarımızın bu
değişime ayak uydurmayı başarıp başarmadığı hakkında bilgi edinilebilir.
Bu iki hususun dışında böyle bir araştırma şube açma, tasarruf ve girişim davranışları
üzerinde etkili olan faktörler hakkında da ipucu verebilecektir.
Çalışmanın ikinci amacı, ekonominin tümü üzerinde olduğu gibi, bankacılık sektörü
üzerinde de etkili olan 2001 Krizi’nin bankacılık faaliyetlerinin coğrafi dağılımını nasıl
etkilediğini araştırmaktır.
Bu amaçlara yönelik olarak, çalışma dört bölüm halinde tasarlanmıştır. İlk bölümde
çalışmanın amacı ele alınmıştır. İkinci bölümde, 1998-2004 döneminin temel ekonomik
karakteristikleri kısaca hatırlatıldıktan sonra, dönemin bütünü itibariyle bankacılık faaliyetinin
dağılımı incelenmektedir.
Üçüncü bölüm 2001 Krizi’nin bankacılık faaliyetlerinin il bazında dağılımına etkisini
ele almaktadır. Çalışma, sonuçların ve bulguların özetlendiği bir genel değerlendirme
bölümüyle son bulmaktadır.
*
Türkiye Bankalar Birliği, Bankacılık ve Araştırma Grubu, Uzman.
21
Emre Alpan İnan
2. Genel Görünüm: 1998-2004 Dönemi
Bankacılık faaliyetinin, temelde mevduat ve kredi stoklarının iller ve bölgeler bazında
dağılımını ve gelişimini gösteren bir veri seti, Türkiye Bankalar Birliği tarafından 1997’den
itibaren yayınlanmaktadır. Bu çalışmada, bu veri setinin 1998-2004 dönemine ait olan kısmı
kullanılmıştır.
İlk bölümde de belirtildiği gibi, çalışmanın amaçlarından biri “Şubat 2001 Krizinin”
bankacılık hizmetlerinin coğrafi dağılımını nasıl etkilediğini anlamaktır. Bu amaçla kriz
yılından önceki ve sonraki üçer yıl, yani 1998-2004 arasını kapsayan yedi yıllık dönem
araştırmaya dahil edilmiştir.
Bankacılık sisteminin iki temel işlevini, yani gerek kaynak toplama, gerekse kaynak
dağıtım kararlarını etkileyen en önemli unsur ekonomik politikalar ve gelişmeler olduğuna
göre, öncelikle ele alınan dönemdeki ekonomik gelişmelere kısaca bakmak faydalı olabilir.
2.1. 1998-2004 Döneminin Ekonomik Karakteri
1998-2004 yıllarının genel ekonomik karakteri incelendiğinde, dönemin üçe ayrılması
mümkündür. İlk dönem 1998-2000 arasını kapsayan ve kurun yumuşak çıpa olarak kullanıldığı dönemdir. Özel bir stabilizasyon ve dezenflasyon programının uygulanmış olduğu 2000
yılını ayrı bir dönem olarak ele almak gereksizdir. (Ya da 1998-1999 yıllarını ayrı bir dönem
olarak ele almak gereksizdir.) Çünkü 2000 yılında uygulanan program, temelde 1998 ve 1999
yıllarında da fiilen uygulanmış olan “yumuşak çıpa” türü kur politikasının -dolayısıyla para
politikasının- daha güçlü ve resmileştirilmiş versiyonundan ibarettir. Nitekim, farklı sonuçlara
da yol açmamıştır.
1998-2000 dönemi reel bazda GSMH’daki oynaklığın oldukça yüksek olduğu, büyümenin öncelikli olarak dış kaynakla finanse edildiği bir dönemdir. Nitekim, reel büyüme ve
cari işlemler açığı (dolayısıyla dış kaynak girişi) arasında güçlü bir ilişki vardır. (Bkz Ek
Tablo 1)
İkinci dönem, kriz yılı olan 2001 yılıdır. Bu yılda hem ciddi bir ekonomi-finans krizi
yaşanmış, hem de 2002-2004 döneminin temel ekonomik karakteristiklerini oluşturacak olan
politikalar uygulamaya konmuştur. Milli gelir önemli ölçüde daralırken, yurt dışına büyük
miktarda sermaye çıkışı gerçekleşmiştir. Yine bu yıl içinde bankacılık sektörü önemli ölçüde
şube ve personel kaybı yaşamıştır.
Öte yandan, 2001 yılı gerek ekonomide, gerekse bankacılık sektöründe bir dizi reformun gerçekleştirildiği, dolayısıyla ekonomik ve finansal çerçevenin değişmeye başladığı
dönem olmuştur.
Üçüncü dönem, 2002-2004 dönemidir. Bu dönem, ekonomik ve finansal alanlarda
2001 yılında yapılan değişikliklerin etkisinin görüldüğü dönemdir. Olumlu dünya konjonktürünün de yardımıyla, hızlı bir ekonomik büyüme süreci yaşanmıştır. Büyümenin finansmanı
için yoğun dış kaynak kullanımı devam ederken, bankacılık sektörü de mali bünyesini önemli
ölçüde sağlamlaştırmıştır. Sektörün şube ve personel sayısındaki gerileme yavaşlamış ve
dönem sonunda hemen hemen durmuştur.
22
Bankacılar Dergisi
2.2. 1998-2004 Döneminde İller Bazında Bankacılık Faaliyetleri
2.2.1. İl bazında Şubelerin Dağılımı:
Bankacılık faaliyetinin yaygınlığını ve yoğunluğunu en iyi gösterecek olan ölçülerden
biri, hiç şüphesiz şube sayısıdır. Bu nedenle, şube sayılarının illere ve bölgelere göre
dağılımının incelenmesi, bankacılık faaliyeti için de fikir verici olacaktır.
1998-2004 döneminde bankacılık sisteminde toplam şube sayısı yüzde 17 oranında azalmış ve 7.370’den 6.106’ya gerilemiştir. Şube sayısındaki gerilemeye bölgeler itibariyle
bakıldığında, en çok şube kaybına uğrayan bölgeler Batı Marmara, Batı Karadeniz ve Ege
olmuştur. Bu bölgelerde yer alan banka şubelerinin yaklaşık dörtte biri 1998-2004 döneminde
kapanmıştır. Şube sayısında kayıp oranı Batı Marmara için yüzde 26, Batı Karadeniz için
yüzde 25 ve Ege bölgesi için yüzde 23 düzeyinde gerçekleşmiştir.
Şube kaybına uğramayan bölge yoktur. Bununla beraber, en az şube kaybına uğrayan
bölgeler yüzde 10 ile Batı Anadolu (Ankara, Karaman ve Konya illerini kapsamaktadır),
yüzde 12 ile İstanbul ve yüzde 15 ile Güneydoğu Anadolu olmuştur.
Şube sayısının iller itibariyle gelişimine bakıldığında, ele alınan dönemde en çok şube
kaybı Bolu’da yaşanmıştır. Bu ilimizde mevcut şubelerin yüzde 55’i kapanırken, onu yüzde
38 ile Gümüşhane ve yüzde 36 ile Burdur illeri izlemiştir. Ele alınan dönem itibariyle şube
sayısı üç ilimizde artmıştır. Bu iller yüzde 58 (7 adet) ile Şırnak, yüzde 25 (2 adet) ile Hakkari
ve yüzde 8 (7 adet) ile Batman olmuştur. Düşük baz etkisinin görüldüğü bu üç ilimiz hariç
tutulduğunda, şube kaybı yaşamayan tek il Kilis olmuştur. En az şube kaybına uğrayan iki il
ise sırasıyla yüzde 4,5 ile Ankara ve yüzde 5,3 ile Antalya olmuştur.
Resim 1: İl Bazında Şube Kaybı (1998-2004)
Yukarıda sunulan Resim 1’de, şube kayıplarının il bazında dağılımı gösterilmektedir.
Şube kaybı yaşanmayan veya şube kaybının yüzde 20’yi aşmadığı illerimiz 39 tanedir. Şube
kaybının yüzde 20-28 arasında gerçekleştiği iller 15, şube kaybının yüzde 28’in üzerinde
gerçekleştiği iller ise 27 tanedir.
23
Emre Alpan İnan
1998-2004 döneminde şube kayıpları il bazında incelendiğinde, büyük sanayi ve ticaret şehirleri ile Akdeniz ve Güneydoğu bölgelerinin daha az etkilendiği, buna karşın büyük
iller hariç olmak üzere, Ege, Güney Marmara, İç Anadolu ve Kuzeydoğu Anadolu bölgelerinin büyük oranda kayba uğradığı görülmektedir.
Şube kayıplarının neden böyle bir dağılım gösterdiğini anlamak için, kayıpların nereden kaynaklandığına bakmak gerekmektedir. 1998-2004 döneminde meydana gelen şube
kayıplarının tamamına yakını, 2001 Krizi ile beraber önce Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu’na
(TMSF) devredilen, daha sonra kapatılan bankalarla, kamu bankalarından kaynaklanmaktadır.
Kapatılan bankalar genellikle üst ve orta gelir grubu bölgelerde örgütlenmiş küçük ya
da orta ölçekli bankalardır. Kamu bankalarındaki şube kaybı ise genellikle aynı bölgede
hizmet veren farklı kamu bankalarına ait şubelerin birleştirilmesi şeklinde olmuştur ve bu
durumdan da en çok orta gelir grubundaki bölgeler etkilenmiş olmalıdır. İç Anadolu bölgesinin doğu kısımları ile Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgesinde şube sayısı genellikle nüfusa
oranla Türkiye’nin diğer bölgelerinden daha düşük olduğu için bu bölgelerde şube kayıplarının sınırlı kaldığı, hatta bazı illerde arttığı görülmektedir. Nitekim, şube başına düşen nüfus
oranlarına baktığımızda, en fazla şube kaybına uğrayan illerimizin, 2004 itibariyle (yani şube
kayıpları gerçekleştikten sonra) şube başına düşen nüfusun Türkiye ortalamasına yakın
seyrettiği iller olduğu ortaya çıkmaktadır.
2004 yıl sonu itibariyle Türkiye’de faaliyet gösteren bankaların yurt içi şube sayısı
6.056 adet olarak gerçekleşmiştir. Aynı tarih itibariyle Türkiye’nin toplam nüfusu 71,3
milyon olarak tahmin edilmektedir. Böylece 2004 sonunda Türkiye’de ortalama olarak bir
banka şubesinin hizmet verdiği nüfus miktarı 11.773 kişi olarak ortaya çıkmaktadır.
İller bazında, bir şubenin hizmet verdiği nüfus rakamı incelendiğinde, şube başına en
düşük nüfusun 5.949 kişi ile İstanbul’da gerçekleştiği görülmektedir. Bu ilimizi 7.095 kişi ile
Ankara ve 7.375 kişi ile Muğla takip etmektedir. Buna karşın şube başına düşen nüfusun en
yüksek olduğu ilimiz 53.005 kişi ile Muş’tur. Şanlıurfa’da şube başına 47.433, Ağrı’da ise
39.715 kişi düşmektedir.
Resim 2: 2004 itibariyle Şube Başına Düşen Nüfus
24
Bankacılar Dergisi
Şube başına düşen nüfusun iller bazında dağılımı incelendiğinde, şube başına Türkiye
ortalamasından daha düşük bir nüfusun düştüğü illerimizin genellikle Marmara bölgesi ve
Kıyı Ege bölgelerinde yoğunlaştığı görülmektedir. Beklendiği gibi yüksek gelir düzeyine
sahip olan illerimizde, şube başına düşen nüfus ortalamanın altındadır. Bununla beraber, gelir
düzeyinin yanı sıra, şube başına düşen nüfusu etkileyen önemli bir unsurun da turizm faaliyeti
olduğu anlaşılmaktadır.
Kişi başına düşen gelir düzeyi Türkiye ortalamasının üzerinde olan toplam 21 ilimizden 9 tanesi şube başına düşen nüfus açısından ortalamanın altındadır. (Kocaeli, Zonguldak,
Eskişehir, Kilis, Mersin, Manisa, Adana, Sakarya ve Balıkesir) Buna karşın bu illerimizin
çoğundan daha düşük bir gelir düzeyine sahip, fakat önemli miktarda turizm faaliyeti olduğu
düşünülen bazı iller (Nevşehir, Aydın, Tekirdağ, Çanakkale vb) şube başına düşen nüfus
açısından ortalamanın üzerinde çıkmışlardır. Bu durum, şube yoğunluğunun belirlenmesinde,
turizm faaliyetinin de gelir düzeyinin yanı sıra önemli bir faktör olarak ortaya çıktığını
düşündürmektedir.
İl bazında ve nüfusa oranla banka şubelerinin dağılımı incelendiğinde, üç nokta ön
plana çıkmaktadır.
-
Türkiye’de bir banka şubesi ortalama 11.800 nüfusa hizmet vermektedir. Bununla beraber
sadece 21 ilimiz bu ortalama rakama veya daha düşük bir orana sahiptir. 60 ilimizde
banka şubesi başına nüfus ortalamadan daha yüksektir. Bazı illerimizde 50.000 kişiye
kadar çıkabilmektedir.
-
Banka şubelerinin coğrafi dağılımı, nüfus miktarından çok, gelir düzeyine bağlı görülmektedir. Bu durum, yeterli gelir düzeyine sahip olmasa da, havale, otomatik ödeme vb
diğer bankacılık hizmetlerine talep göstermesi beklenen nüfusun bankalar için henüz
yeterince cazip hale gelmediği ya da bankaların bu işlemlerden yeterli geliri elde edemediklerini düşündürmektedir.
-
Gelir düzeyinin yanında, turizm faaliyeti de şubelerin coğrafi dağılımını etkileyen önemli
bir faktör olarak ön plana çıkmaktadır.
2.2.2. İl Bazında Mevduatın Dağılımı
İl bazında bankacılık faaliyetini ölçmek için kullanılabilecek bir diğer gösterge mevduat miktarı ve niteliğidir. 1998-2004 döneminde Türk bankacılık sisteminde mevduat, yüzde
716 oranında artarak, 1998 sonunda 24,2 milyar YTL’den (77,1 milyar dolar) 2004 sonunda
197,4 milyar YTL’ye (147,7 milyar dolar) yükselmiştir. Özellikle ele alınan dönemin son iki
yılında (2003-2004) YTL mevduatlardaki hızlı artışın etkisiyle, dönemin bütünü itibariyle,
YTL mevduat, yabancı para mevduattan daha hızlı artmıştır.
Mevduatın YTL bazında reel olarak artış göstermesine ve dolar bazında da nominal
olarak iki katına çıkmasına rağmen, milli gelire oranı artmamıştır. 1998 itibariyle toplam
mevduatın milli gelire oranı yüzde 46 iken, 2004 sonu itibariyle bu oran değişmemiş ve yine
yüzde 46 düzeyinde gerçekleşmiştir. 2001 Krizi sonrası gerileyen mevduat stokunun milli
gelire oranı, 1998 yılı seviyesini ancak 2004 yılında yakalayabilmiştir.
Toplam mevduatın iller itibariyle dağılımına bakıldığında, 2004 yıl sonu itibariyle,
1998 yılına göre, toplam mevduatın ülke sathına daha çok yayıldığı ve yoğunlaşma eğiliminin
25
Emre Alpan İnan
azaldığı görülmektedir. 1998 yılında en yüksek mevduat payına sahip ilk 3, 5 ve 10 ilimizin
toplam payları sırasıyla yüzde 69,1, yüzde 73,3 ve yüzde 79,8 iken; 2004 yılında bu oranlar
sırasıyla yüzde 66,8, yüzde 72 ve yüzde 79,2’ye gerilemiştir.
Yoğunlaşma eğilimindeki azalmayı mevduat payı değişen il sayısı da teyit etmektedir.
1998-2004 döneminde toplam altı ilimizin (İstanbul, Ankara, İzmir, Trabzon, Nevşehir ve
Zonguldak) toplam mevduat içindeki payları azalmıştır. Buna karşın toplam 15 ilimizin
mevduat payları artmıştır.1
Mevduat payı azalan beş ilimizin toplam mevduattaki kaybı yüzde 2,7 düzeyindedir.
Buna karşın 15 ilin toplam mevduattaki pay kazancı yüzde 2,7 olmuştur. Dolayısıyla mevduat
payındaki değişimler büyük ölçüde bu 21 il arasında gerçekleşmiş, geri kalan 61 ilimizin
toplam mevduat paylarındaki değişme ihmal edilebilir düzeyde kalmıştır.
1998-2004 döneminde en fazla mevduat payına sahip ilk üç il değişmemiştir. Bu illerimiz sırasıyla İstanbul, Ankara ve İzmir’dir. Ele alınan dönem itibariyle İstanbul’un toplam
mevduattaki payı yüzde 43,9’dan yüzde 41,9’a; Ankara’nın payı yüzde 19,1’den yüzde 18,9’a
ve İzmir’in payı ise yüzde 6,1’den yüzde 5,9’a gerilemiştir.
1998 yılında 19 ilimizin toplam mevduattan aldığı pay, yüzde 0,1’in altında iken, 2004
yılında bu durumda olan il sayımız 18’e gerilemiştir.
Resim 3: 1998-2004 itibariyle İllerin Toplam Mevduat İçindeki Payları
Ele alınan dönem itibariyle, illerin mevduat paylarındaki değişme incelendiğinde,
yüksek mevduat paylarına sahip az sayıda ilde mevduat paylarının gerilediği, buna karşın,
üç büyük ili izleyen ve “ardbölge illeri”2 diyebileceğimiz illerin mevduat paylarının arttığı
görülmektedir.
26
Bankacılar Dergisi
Toplam mevduat içindeki payları artan iller Kocaeli, Bursa ve Gaziantep gibi sanayi
illeri, Muğla ve Antalya gibi turizm merkezleri veya Giresun, Adana ve Mersin gibi tarımsal
gelirin ön plana çıktığı iller olmuştur.
Genel bir ifadeyle, ele alınan dönemde mevduatın yoğunlaşmasının azaldığı, toplam
mevduatın daha fazla sayıda ile yayıldığı/yayılmakta olduğu söylenebilir.
Ele alınan dönemde, toplam mevduat içinde YTL ve yabancı para mevduatın dağılımı
önemli bir değişiklik göstermemiştir. 1998’de toplam mevduat içinde YTL ve yabancı para
mevduatın payları sırasıyla yüzde 58,9 ve yüzde 41,1 iken, bu oranlar 2004 yılında yüzde 57,9
ve yüzde 42,1 olarak gerçekleşmiştir. Bir başka ifadeyle, YTL’nin toplam mevduat içindeki
payı bir puan yükselirken, yabancı para mevduatın payı bir puan gerilemiştir.
YTL mevduat paylarının iller itibariyle dağılımına bakıldığında, 1998-2004 döneminde sadece üç ilimizin YTL mevduat payının gerilediği görülmektedir. Bu illerimiz yüzde 4,2
pay kaybeden İstanbul, yüzde 0,14 pay kaybeden Zonguldak ve yüzde 0,06 pay kaybeden
Nevşehir’dir.
Aynı dönem itibariyle, toplam 20 ilimizin YTL mevduat içindeki payı artmıştır. Binde
0,5’den küçük pay değişimlerinin ihmal edildiği hesaplamada, bu 20 ilimizin kazandığı YTL
mevduat payları toplamı yüzde 2,7 ile sadece İstanbul’un kaybının altındadır. Aradaki fark,
daha küçük oranlarda olmak üzere diğer illerimiz tarafından kazanılmıştır. Dolayısıyla, genel
olarak İstanbul ilimizin kaybettiği yüzde 4,2 gibi büyük bir payın, büyük ölçüde diğer
illerimiz arasında paylaşıldığı söylenebilir. Bu oldukça ilgi çekici bir gelişmedir.
1998-2004 döneminde, yabancı para mevduatın iller bazında dağılımına bakıldığında,
toplam altı ilimizin yabancı para mevduat payını artırdığı, buna karşın on ilimizin ise azalttığı
görülmektedir.
Yabancı para mevduat payını en çok artıran iller, yüzde 2,3 ile İstanbul, yüzde 0,3 ile
Antalya ve Mersin olmuştur. Buna karşın yabancı para mevduatta en çok pay kaybına uğrayan
illerimiz ise, yüzde 0,5 pay ile Ankara, yüzde 0,2 pay ile İzmir ve yüzde 0,1 pay ile Kocaeli
olmuştur.
İncelenen dönem içinde, mevduatın iller bazında dağılımı genel olarak ele alındığında,
üç nokta ön plana çıkmaktadır.
-
Türkiye’de mevduat belli illerde toplanmıştır ve yoğunlaşma yüksektir. En yüksek paya
sahip olan beş il, toplam mevduatın yüzde 72’sini üretirken, mevduatın yüzde 28’i geriye
kalan 76 il arasında bölünmüş durumdadır.
-
1998-2004 dönemi itibariyle, mevduattaki yoğunlaşma kısmen azalmıştır. Başta üç büyük
il (İstanbul, Ankara ve İzmir) olmak üzere, yüksek mevduat paylarına sahip iller pay
kaybederken, orta-üst gelir düzeyine sahip çok sayıda ilin mevduat payı artmıştır.
-
Mevduat yoğunlaşmasının azalması büyük ölçüde, YTL mevduatta İstanbul’un; yabancı
para mevduatta Ankara, İzmir ve Kocaeli illerinin pay kayıplarından meydana gelmiştir.
Kaybedilen paylar, diğer iller arasında oldukça dengeli bir şekilde bölüşülmüştür.
27
Emre Alpan İnan
2.2.3. İl bazında Kredilerin Dağılımı
Bankacılık sektörü bilançosunun en önemli aktif kalemlerinden birini oluşturan krediler, aynı zamanda mevduat ile beraber, klasik bankacılığın en önemli iki ürününden biri
olarak kabul edilmektedir. Kredi kullanımı, girişim yeteneği ve uygun makro ekonomik
ortamın bir fonksiyonu olarak kabul edilebilir. Bu nedenle de, coğrafi dağılımının mevduata
oranla daha sığ, yoğunlaşma eğiliminin daha yüksek olduğu beklenmelidir. Türk ekonomisindeki en önemli kaynak tahsis kararı olarak, kredi stokunun il bazında dağılımı, önemli bilgiler
içermektedir.
1998-2004 döneminde Türkiye’de bankacılık sektörü kredileri yüzde 626 oranında
artarak, 14,1 milyar YTL’den (45 milyar dolar) 102,5 milyar YTL’ye (76,7 milyar dolar)
yükselmiştir. Böylece kredi stoku dolar bazında yüzde 70 artış göstermiştir. Buna karşın kredi
stokunun milli gelire oranı 1998 yılında yüzde 27 düzeyinden, 2004 yılında yüzde 24
düzeyine gerilemiştir.
Toplam kredilerin iller itibariyle dağılımına bakıldığında, 2004 yılsonu itibariyle,
1998 yılına göre, kredilerin ülke sathına daha çok yayıldığı ve yoğunlaşma eğiliminin azaldığı
görülmektedir. 1998 yılında en yüksek kredi payına sahip ilk 3, 5 ve 10 ilimizin toplam
payları sırasıyla yüzde 69,4, yüzde 75,3 ve yüzde 83,9 iken; 2004 yılında bu oranlar sırasıyla
yüzde 62,6, yüzde 70,5 ve yüzde 79,9’a gerilemiştir.
İncelenen dönem itibariyle, mevduatta da benzer bir eğilim olduğu ve yoğunlaşmanın
azaldığı hatırlanacaktır. Kredi stokunda yoğunlaşmanın azalma derecesi, mevduattan daha
fazla olmuştur. 1998-2004 arasında toplam 9 ilimizin kredi stokundan aldığı pay azalırken, 36
ilimizin payı ise artış göstermiştir.
Resim 4’de, 1998-2004 dönemi itibariyle, illerimizin toplam kredi stokundan aldıkları
paylardaki değişme gösterilmiştir.
Resim 4: 1998-2004 İtibariyle İllerin Toplam Kredi İçindeki Payları
28
Bankacılar Dergisi
1998-2004 döneminde en fazla kredi payına sahip ilk üç il değişmemiştir. Bu illerimiz
sırasıyla İstanbul, Ankara ve İzmir’dir. Ele alınan dönem itibariyle İstanbul’un toplam
mevduattaki payı yüzde 43,5’den yüzde 46,2’ye yükselirken; Ankara’nın payı yüzde 18,5’den
yüzde 10,6’ya ve İzmir’in payı ise yüzde 7,5’den yüzde 5,9’a gerilemiştir.
1998 yılında 27 ilimizin toplam mevduattan aldığı pay, yüzde 0,1’in altında iken, 2004
yılında bu durumda olan il sayımız 18’e gerilemiştir.
1998-2004 döneminde kredilerin iller bazında dağılımı incelendiğinde, Ankara, Bursa,
İzmir, Muğla gibi gelir düzeyi yüksek illerin büyük çoğunluğunu oluşturduğu az sayıda ilin
kredi paylarının azaldığı, buna karşın orta ve düşük gelir grubuna sahip çok sayıda ilin kredi
payının arttığı görülmektedir. Özellikle Trakya, Güneydoğu Anadolu, İç Anadolu ve İç Ege
bölgeleri kredi paylarını artırmışlardır.
Kredilerin nitelikleri itibariyle dağılımına bakıldığında 1998 yılında toplam kredi stokunun yüzde 14,5’inin ihtisas kredilerinden, yüzde 85,5’inin ise ihtisas dışı kredilerden
oluştuğu görülmektedir. İncelenen dönem boyunca ihtisas kredilerinin payı düzenli olarak
azalmış ve 2004 yılına gelindiğinde, ihtisas kredilerinin payı yüzde 9,3’e gerilerken, ihtisas
dışı kredilerin payı yüzde 90,7’ye yükselmiştir.
Resim 5: 2004 İtibariyle İhtisas Kredilerinin Toplam Kredi İçindeki Payları
İhtisas kredilerinin toplam kredi stoku içindeki payı düşerken, il bazında da ihtisas
kredilerinin payı azalmıştır. 1998 ve 2004 yılları karşılaştırıldığında 78 ilimizde ihtisas
kredilerinin toplam kredi stoku içindeki payının azaldığı görülmektedir. Bu genel eğilime
uymayan sadece 3 ilimiz vardır. Bu illerimiz de belli tarımsal ürünlerin üretimine yoğunlaşmış olan Adana, Giresun ve Rize illeridir.
2004 yılı itibariyle, ihtisas kredilerinin toplam kredi stoku içindeki payı incelendiğinde, yüksek gelir grubuna sahip illerin çoğunluğunda ihtisas kredilerinin payının yüzde 15’ten
düşük olduğu görülmektedir. Adana gibi, önemli tarım üreticisi olan bazı iller istisnadır. Ege,
29
Emre Alpan İnan
İç Anadolu ve Doğu Karadeniz bölgeleri, ihtisas kredilerinin payının nispeten yüksek olduğu
bölgelerimizdir.
2004 sonu itibariyle, ihtisas kredilerinin toplam kredi stoku içinde en fazla paya sahip
olduğu ilimiz yüzde 92 ile Giresun’dur. Bu ilimizi yüzde 36 ile Bayburt ve yüzde 35 ile Bolu
izlemektedir. Öte yandan, ihtisas kredilerinin toplam krediler içindeki payının en düşük
olduğu üç ilimiz yüzde 1,6 ile İstanbul, yüzde 1,9 ile Kocaeli ve yüzde 3,6 ile Ankara’dır.
İncelenen dönem içinde, kredilerin iller bazında dağılımı genel olarak ele alındığında,
üç nokta ön plana çıkmaktadır.
-
Türkiye’de kredi stoku belli illerde toplanmıştır ve yoğunlaşma yüksektir. En yüksek paya
sahip olan beş ilimiz toplam kredi stokunun yüzde 70’ini kullanırken, geriye kalan 76
ilimiz, toplam kredilerin yüzde 30’unu kullanmaktadır.
-
Buna karşın, kredi stokundaki yoğunlaşma incelenen dönem içinde azalma eğilimindedir.
Bu eğilim, toplam mevduatta da görülmekle birlikte, kredi stokunda daha güçlüdür.
-
İhtisas dışı kredilerin toplam kredi stoku içindeki payı hızla azalmaktadır. Gelişmiş
illerimizde bu oran genellikle yüzde 10’un altında seyrederken, tarımsal ürün çeşitliliği
bulunmayan ve orta-alt gelir düzeyine sahip illerimizde yüzde 20-30 düzeyinde seyretmektedir.
2.2.4. İl Bazında Mevduatın Krediye Dönüşme Oranı
Bu bölümde ele alınacak son gösterge, il bazında mevduatın krediye dönüşme oranı
olacaktır. 1998-2004 döneminde, Türkiye genelinde mevduatın kredi stokundan daha hızlı
artması sonucu, mevduatın krediye dönüşme oranı düşmüştür. 1998’de bu oran Türkiye
genelinde yüzde 58,4 iken, 2004 yılında 6,5 puan düşerek, yüzde 51,9’a gerilemiştir. Bu
gerilemenin en önemli sebebi 2001 Krizi’dir. 2001-2004 döneminde kredi/mevduat oranı
yükselmekle beraber, 1998 yılındaki yüzde 58 düzeyine ulaşamamıştır.
Mevduatın krediye dönüşme oranı, Türkiye genelinde gerilemekle beraber, il bazında
bakıldığında toplam 36 ilde bu oran -Türkiye geneline paralel şekilde- azalmıştır. Buna
karşın, toplam 45 ilimizde bu oranın yükseldiği görülmektedir. Kredi/mevduat oranının
azaldığı iller, genelde toplam kredi stoku içinde büyük paya sahip olan illerimiz iken, kredi
stoku içindeki payları daha düşük olan illerimizde, genelde kredi/mevduat oranının yükseldiği
görülmektedir.
1998 itibariyle üç ilimizde mevduatın krediye dönüşüm oranı yüzde 100’ün üzerindedir. Bu illerimiz yüzde 286 ile Giresun, yüzde 109 ile Gaziantep ve yüzde 104 ile Kars’tır.
2004 yılına gelindiğinde, yine üç ilimizde bu oran yüzde 100’ün üzerinde gerçekleşmiştir. Bu
illerimiz yüzde 289 ile Giresun, yüzde 128 ile Kocaeli ve yüzde 106 ile Mardin’dir.
1998 itibariyle, mevduatın krediye dönüşme oranının en düşük olduğu illerimiz yüzde
15,1 ile Zonguldak, yüzde 15,7 ile Şırnak ve yüzde 16,2 ile Aksaray olmuştur. 2004 yılına
gelindiğinde, en düşük kredi/mevduat oranına sahip olan illerimiz yüzde 20,7 ile Kırşehir,
yüzde 21,1 ile Aksaray ve yüzde 21,5 ile Uşak olmuştur.
30
Bankacılar Dergisi
Aşağıda sunulan Resim 6’da 2004 yılı itibariyle ve iller bazında mevduatın krediye
dönüşme oranları verilmiştir.
Resim 6: İller İtibariyle Mevduatın Krediye Dönüşme Oranları (2004)
Mevduatın krediye dönüşme oranının yüzde 52’nin (Türkiye ortalaması) üzerinde olduğu illeri iki gruba ayırmak mümkündür. Birinci grup düşük gelir düzeyine sahip illerdir. Bu
illerde mevduat rakamları da düşük olduğu için, kredi/mevduat oranı yüksek çıkmaktadır. Bu
illere örnek olarak, Güneydoğu illeri, Kars, Iğdır ve Giresun gibi iller sayılabilir.
İkinci grup, yüksek bir tarım ve/veya sanayi kapasitesine sahip, dolayısıyla yüksek oranda kredi kullanan illerdir. Bu illerde nüfus da yüksek bir mevduatı sağlayacak oranda
değildir. Bu illere de Denizli, Kocaeli ve Gaziantep gibi iller örnek gösterilebilir.
Hem gelir düzeyi, hem de nüfusu yüksek olan illerimiz ve hem nüfus, hem de gelir
düzeyi düşük, tarımsal çeşitliliği fazla olmayan (dolayısıyla ihtisas kredilerinden de fazla
faydalanamayan) illerimiz düşük kredi/mevduat oranlarına sahiptir.
Genel bir değerlendirme ile, iller bazında mevduatın krediye dönme oranları incelendiğinde, iki nokta ön plana çıkmaktadır.
-
Türkiye genelinde mevduatın krediye dönüşme oranı düşüktür ve 1998-2004 döneminde
bu oran 2001 Krizi nedeniyle daha da gerilemiştir. Kriz sonrası oran yükselmeye başlamışsa da, henüz 1998 yılı seviyesine ulaşamamıştır.
-
Bu kıstasa göre iller arasında nispeten homojen bir dağılım gözlemlemek zordur.
Kredi/mevduat oranı düşük olan illerde de, yüksek olan illerde de ikili bir yapı gözlenmektedir.
31
Emre Alpan İnan
3. 2001 Şubat Krizinin Bankacılık Faaliyetinin Coğrafi Dağılımına Etkisi
İkinci bölümde, 1998-2004 döneminde şube sayısı, kredi ve mevduat büyüklüklerinin
il bazında dağılımı ele alınmış ve dönemin tamamı için elde edilen bulgular incelenmeye
çalışılmıştır. Bu bölümde, Şubat 2001 Krizi’nin aynı değişkenler üzerindeki etkileri ele
alınmaya çalışılacaktır.
3.1. 2001 Krizi’nin Mevduatın Dağılımı Üzerindeki Etkisi
2000 yılı sonunda Türk bankacılık sisteminde toplam mevduatın büyüklüğü 68,4 milyar YTL (101,9 milyar dolar) değerindedir. 2001 yılı sonunda, yani Şubat 2001 Krizi’nin
etkilerinin içerildiği ilk yıl sonu rakamında, bu rakam 116,6 milyar YTL’ye (80,6 milyar
dolar) yükselmiştir. 2000 yılında toplam mevduat içinde YTL mevduatın payı yüzde 59 ve
yabancı para mevduatın payı yüzde 41 iken, 2001 yıl sonunda YTL mevduatın payı 44’e
gerilemiş ve yabancı para mevduatın payı yüzde 56’ya yükselmiştir.
Mevduatın iller bazında dağılımına geçmeden önce, Türkiye genelinde, 2001 yılı içindeki mevduat değişimine daha yakından bakmak gerekmektedir. Kriz sırasında, mevduatın
büyüklüğü ve kompozisyonunu etkileyen bir dizi gelişme olmuştur. Öncelikle, döviz
kurundaki hızlı artış, yabancı para mevduatın YTL karşılığını artırarak, bir kur etkisi
yaratmıştır. İkinci olarak bir kısım YTL mevduat, döviz mevduatına çevrilmiştir. YTL
mevduatta ise, hızla artan enflasyon ve onun paralelinde yükselen faizler nedeniyle bir cari
artış yaşanmıştır. Ayrıca, kriz sırasında başta hazine bonosu, yatırım fonları ve hisse senetleri
olmak üzere YTL araçlardan çıkıp, yurt dışına giden sermaye de mevcuttur. Bu eğilimden
YTL mevduatın da olumsuz etkilenmiş olması gerekmektedir.
Tablo 1: 2001 yılında Toplan Mevduattaki Değişme ve Unsurları
Yabancı Para
-Yeni mevduat
-Kur etkisi
YTL
-Mevduat çekilişi
-Cari büyüme
Toplam
Milyon
YTL
Yüzde
Pay
37.330
5.143
32.187
77,4
10,7
66,8
10.874
-13.275
24.149
22,6
-27,5
50,1
48.204
100,0
Yukarıda sunulan Tablo 1’de 2001 yılı içinde toplam mevduatta meydana gelen nominal değişim ve değişimin kaynakları ile toplam değişim içindeki payları verilmiştir. Bazı
basitleştirici varsayımların da yardımıyla3 ayrıştırılabilen dört etki, yabancı para mevduat için
yeni mevduat kazanımı ve kur etkisi, YTL mevduat için de cari genişleme ve mevduat kaybı
olarak belirlenmiştir.
Buna göre, toplam değişimin yüzde 77’si yabancı para mevduattan, yüzde 23’ü YTL
mevduattan gelmektedir. Yabancı para mevduatta yeni kazanım oldukça sınırlıdır (3,5 milyar
dolar) ve toplam değişmedeki etkisi yüzde 11 düzeyindedir. Bu yeni mevduat kazanımının
32
Bankacılar Dergisi
portföy tercihindeki değişme nedeniyle YTL araçlardan gelmiş olması muhtemeldir. En
önemli değişikliği yapmış olan kur etkisi toplam değişimin yüzde 67’sini oluşturmaktadır.
YTL mevduata bakıldığında, mevduat çekilişi yüzde 28’lik bir negatif paya sahiptir.
Buna karşın YTL mevduattaki cari büyüme toplam etkinin yaklaşık yarısını oluşturmuş ve
YTL mevduat toplamda 10,9 milyar YTL artış göstermiştir.
2001 yılı içinde, toplam mevduatın iller bazındaki dağılımına bakıldığında, yabancı
para mevduattaki değişimin nispeten normal dağıldığı ve illerin toplam yabancı para mevduat
içindeki paylarıyla uyumlu olduğu görülmektedir. Fakat iki ilimiz bu normal dağılımın
dışındadır (İstanbul ve Ankara).
İstanbul ve Ankara’nın toplam yabancı para mevduattaki payı yüzde 63 iken, bu iki ilimiz yabancı para mevduattaki değişimin yüzde 75’ini gerçekleştirmiştir. Buna karşın, YTL
mevduata bakıldığında bu iki ilimizin toplam YTL içindeki payı 68 iken, YTL mevduattaki
toplam değişmenin yüzde 83’ünü meydana getirdiği görülmektedir. Yani hem YTL, hem de
yabancı para mevduatta görülen kriz etkileri, İstanbul ve Ankara’yı daha güçlü bir şekilde
etkilemiştir. Bir başka deyişle bu iki ilimizde (mevduat paylarına oranla) hem daha çok YTL
mevduat bozdurulmuş ve yurt dışına çıkmış, hem de (kur etkisi değişemeyeceğine göre) YTL
mevduattan yabancı para mevduata geçiş daha yoğun olmuştur.
Bu iki ilimiz, tek başlarına YTL mevduattan yabancı para mevduata geçen toplam
yüzde 15,4’lük pay kaymasının, YTL ayağında 12,8 puanını, yabancı para mevduatta ise 11,5
puanını açıklamaktadır. Mevduat gibi yurt çapına dağılmış bir ürün türünde, bu illerimizin
krizden daha çok etkilenmesi, sıcak para hareketlerinin özellikle bu iki ilimizde yoğunlaştığı
düşüncesini doğurmaktadır.
2001 Krizi’nin mevduatın iller bazındaki dağılımı üzerine etkisi incelendiğinde,
-
Yurt dışına sermaye çıkışı, kur etkisi ve portföy tercihlerindeki değişim sonucu, yabancı
para mevduatın toplam mevduat içindeki payının önemli ölçüde arttığı görülmektedir.
Ayrıca,
-
2000 yılında uygulanan dezenflasyon programının göreli fiyat yapılarını bozan etkisinden
faydalanmak amacıyla Türkiye’ye gelen sıcak para niteliğindeki sermayenin tamamına
yakınının Ankara ve İstanbul illerimizde sisteme girdiği ve yine 2001 yılında aynı şekilde
çıktığı düşüncesini oluşturmaktadır.
3.2. 2001 Krizi’nin Kredilerin Dağılımı Üzerindeki Etkisi
2001 yılı içinde toplam kredi stoku yüzde 8,4 artış göstererek 34,2 milyar YTL’den
(50,9 milyar dolar) 37,1 milyar YTL’ye (25,6 milyar dolar) yükselmiştir. YTL bazında kredi
stoku nominal olarak artış göstermesine rağmen, reel bazda yüzde 43 oranında gerilemiştir.
Kriz toplam kredi stokunda, yurt çapında büyük oranlı bir düşüşe yol açmıştır. Reel
bazda kredi stokunun kayba uğramadığı hiç bir ilimiz yoktur. Bununla beraber, il bazında
kayıp oranları oldukça farklılaşmaktadır.
Nominal bazda kredi stokunda kayıp yaşamayan sadece 9 ilimiz vardır. Kredi stoku
nominal bazda en fazla artış gösteren üç ilimiz sırasıyla Zonguldak, Ankara ve Yalova’dır.
33
Emre Alpan İnan
2001 yılında kredi stoku Zonguldak’ta yüzde 54, Ankara’da yüzde 31,5 ve Yalova’da yüzde
18 oranında artış göstermiştir.
Kredi stokunda en fazla nominal azalış görülen ilimiz yüzde 59,3 ile Kütahya olmuştur. Bu oran Kırşehir’de yüzde 54,3, Yozgat’ta ise yüzde 51,6 olarak gerçekleşmiştir.
Resim 7: Krizin İllerin Kredi Payları Üzerinde Etkisi (2001)
Resim 7’de 2001 Krizi’nde illerin kredi stoklarında meydana gelen kayıp oranları sunulmuştur. Açık renkle gösterilen illerimiz, kredi stokları artan veya azalışın sadece yüzde 10
ile sınırlı kaldığı illerimizdir. Kredi stokundaki kaybın yüzde 10-30 arasında gerçekleştiği
illerimiz açık gri ile, yüzde 30’dan fazla kayba uğrayan illerimiz ise koyu gri ile gösterilmiştir.
Kaybın nispeten sınırlı kaldığı illerimiz, Akdeniz bölgesi ve az sayıda büyük il ile sınırlıdır. Buna karşın, İç Anadolu bölgesi, Batı ve Doğu Karadeniz, Güneydoğu Anadolu
bölgesi ve Trakya; en çok kredi kaybına uğrayan illerimizin yoğunlaştığı bölgelerimizdir.
Her ne kadar yüzde değişimler incelendiğinde, Zonguldak ve Yalova gibi bazı illerimizde yüksek oranlı artışlar görülmekteyse de, pek çok ilimizin toplam kredi stoku içindeki
paylarının çok düşük olması, “baz etkisinin” büyümesine yol açmaktadır.
Doğrudan nominal değişimlere bakıldığında, sadece iki ilimizde anlamlı bir değişim
olduğu anlaşılmaktadır. Ankara ve İstanbul illerimizdeki nominal kredi artışı Türkiye
genelindeki toplam artıştan yüksektir. Bu gelişmenin sonucu olarak, sadece bu iki ilimiz,
2000 yılına oranla (kriz öncesine göre) toplam kredi stoku içinde paylarını artırmışlardır.
Ankara ve İstanbul’un 2000 yılında yüzde 60,6 olan toplam kredi stoku içindeki payları, 2001
yılında yaklaşık 8 puanlık bir artışla yüzde 68,5’e yükselmiştir. Geri kalan bütün illerimizin
toplam kredi stoku içindeki payları, binde yarımdan küçük değişimler ihmal edilmek kaydıyla
gerilemiştir.
34
Bankacılar Dergisi
1998-2004 dönemi itibariyle kredi stokunun il bazında dağılımının incelendiği ikinci
bölümde, dönemin bütünü itibariyle, kredi stoku içinde –Ankara ve İstanbul da dahil olmak
üzere- büyük illerimizin paylarının azaldığı ve kredi stokunda il bazındaki yoğunlaşmanın
azalmış olduğu hatırlanacaktır. 2001 Krizi bu genel eğilimin tersine bir durum yaratmış, fakat
krizi izleyen 3 yılda bu etki tamamen dengelenmiştir.
2001 Krizi’nin kredi stokunun il bazındaki dağılımı üzerine etkisi incelendiğinde, kredilerin;
-
özellikle kredi stoku içindeki payları düşük olan illerimizde hızla azaldığı ve dolayısıyla
yoğunlaşmanın arttığı,
-
kredilerin başta İstanbul ve Ankara olmak üzere kredi stoku içindeki payları yüksek
illerimizde daha az kayba uğradığı/arttığı,
-
1998-2004 döneminin bütünü ile kıyaslandığında, ters bir etki yaratan bu gelişmenin krizi
izleyen yıllarda etkisinin giderildiği,
anlaşılmaktadır.
4. Genel Değerlendirme ve Sonuç
Bu çalışma 1998-2004 itibariyle, mevduat ve kredi gibi iki temel bankacılık ürününü
ve şube sayısı gibi bankacılık hizmetlerine olan talebin göstergesi niteliğindeki bir değişkeni
kullanarak, bankacılık faaliyetinin Türkiye genelindeki dağılımını incelemektedir. Ele alınan
dönem, aynı zamanda 2001 Krizi’ni de kapsadığı için, çalışmanın diğer bir amacı da, 2001
Krizi’nin bankacılık faaliyetinin iller bazında dağılımını nasıl etkilediğini araştırmaktadır.
İncelenen değişken sayısının kısıtlı düzeyde kalması, kredi ve mevduat dışında ki bankacılık hizmet ve ürünlerinin incelenememesi veri kısıtından kaynaklanmaktadır.
Eldeki verilerin incelenmesi sonucu ön plana çıkan temel eğilim ve bulgular şöyle sıralanabilir.
Türk bankacılık sisteminin iller itibariyle dağılımı ele alındığında yoğunlaşma
yüksektir, fakat azalma eğilimi göstermektedir.
Kredi ve mevduat gibi en temel iki bankacılık ürünü dikkate alındığında, bu ürünlerin
belli illerimizde yoğunlaştığı görülmektedir. 2004 yılı itibariyle en yüksek paya sahip olan beş
ilimiz, toplam mevduatın yüzde 72’sini üretmektedir. Kredi stoku incelendiğinde, payları en
yüksek 5 ilin toplam kredi stokunun yüzde 70’ini kullandığı görülmektedir.
Benzer bir eğilim, şube dağılımında da görülmektedir. Şube başına düşen nüfusun en
düşük olduğu ilimizle (İstanbul, 5.949 kişi) en yüksek olduğu (Muş, 53.005 kişi) ilimiz
arasında yaklaşık 9 kat fark bulunmaktadır.
Buna karşın, bankacılık faaliyetlerinde görülen yoğunlaşma eğilimi genel olarak azalma trendindedir. Öncelikle gerek kredi, gerekse mevduatta, İstanbul, Ankara, İzmir, Bursa ve
Adana gibi geleneksel çekim merkezlerinden, bu çekim merkezlerinin ardbölge illeri olan
Kocaeli, Tekirdağ, Denizli, Manisa, Eskişehir, Antalya, Gaziantep gibi illere kayış vardır. Bu
35
Emre Alpan İnan
durum, DPT tarafından hazırlanan “İllerin ve Bölgelerin Sosyo-Ekonomik Gelişmişlik
Sıralaması Araştırması-2003” başlıklı raporun bulgularıyla da tutarlıdır. Rapor, geleneksel
çekim merkezleri işlevini gören illerde hizmetler sektörü gelişirken, bu illerin ard bölge illeri
olan illerde de uzmanlaşmış sanayi ve tarım faaliyetinin arttığını/ortaya çıktığını bulgulamıştır. 4
Banka şubelerinin dağılımı nüfus miktarından çok, gelir düzeyine bağımlıdır, fakat
turizm de önemli bir faktördür.
Türkiye’de ortalama bir banka şubesi 11.800 nüfusa hizmet vermektedir. Bununla beraber sadece 21 ilimiz bu ortalama rakama veya daha düşük bir orana sahiptir. 60 ilimizde
banka şubesi başına nüfus ortalamadan daha yüksektir. Bazı illerimizde 50.000 kişiye kadar
çıkabilmektedir.
Banka şubelerinin coğrafi dağılımı, nüfus miktarından çok, gelir düzeyine bağlı görülmektedir. Bu durum, yeterli gelir düzeyine sahip olmasa da, havale, otomatik ödeme vb
diğer bankacılık hizmetlerine talep göstermesi beklenen nüfusun bankalar için henüz
yeterince cazip hale gelmediği ya da bankaların bu işlemlerden yeterli geliri elde edemediklerini düşündürmektedir.
Gelir düzeyinin yanında, turizm faaliyeti de şubelerin coğrafi dağılımını etkileyen önemli bir faktör olarak ön plana çıkmaktadır. Kişi başına düşen gelir düzeyi Türkiye ortalamasının üzerinde olan toplam 21 ilimizden 9 tanesi şube başına düşen nüfus açısından
ortalamanın altındadır. (Kocaeli, Zonguldak, Eskişehir, Kilis, Mersin, Manisa, Adana,
Sakarya ve Balıkesir) Buna karşın bu illerimizin çoğundan daha düşük bir gelir düzeyine
sahip, fakat önemli miktarda turizm faaliyeti olduğu düşünülen bazı iller (Nevşehir, Aydın,
Tekirdağ, Çanakkale vb) şube başına düşen nüfus açısından ortalamanın üzerinde çıkmışlardır. Bu durum, şube yoğunluğunun belirlenmesinde, turizm faaliyetinin de gelir düzeyinin
yanı sıra önemli bir faktör olarak ortaya çıktığını düşündürmektedir.
Türkiye genelinde mevduatın krediye dönüşme oranı düşüktür ve 2001 Krizi’nin
olumsuz etkisi henüz giderilememiştir.
1998-2004 döneminde, mevduatın krediye dönüşme oranı Türkiye genelinde düşük
seyretmiştir. 2001 Krizi ile beraber, yüzde 32’ye kadar gerileyen kredi/mevduat oranı 20012004 döneminde düzenli olarak artış göstermiş, fakat 1998 yılındaki yüzde 58,4 oranına
ulaşamamıştır.
Mevduatın krediye dönüşümü kriter olarak alındığında, iller arasında nispeten homojen bir dağılım gözlemlemek zordur. Kredi/mevduat oranı düşük olan illerde de, yüksek olan
illerde de ikili bir yapı gözlenmektedir.
Mevduatın krediye dönüşme oranının Türkiye ortalamasının üzerinde olduğu illeri iki
gruba ayırmak mümkündür. Birinci grup düşük gelir düzeyine sahip illerdir. Bu illerde
mevduat rakamları da düşük olduğu için, kredi/mevduat oranı yüksek çıkmaktadır. Bu illere
örnek olarak, Güneydoğu illeri, Kars, Iğdır ve Giresun gibi iller sayılabilir. İkinci grup,
yüksek bir tarım ve/veya sanayi kapasitesine sahip, dolayısıyla yüksek oranda kredi kullanan
illerdir. Bu illerde nüfus da yüksek bir mevduatı sağlayacak oranda değildir. Bu illere de
Denizli, Kocaeli ve Gaziantep gibi iller örnek gösterilebilir.
36
Bankacılar Dergisi
2001 Krizi kredi stokunun dağılımında il bazında görülen yoğunlaşmayı artırıcı
yönde etki göstermiştir.
2001 Krizi’nin önemli etkilerinden biri, kredi stoku için yoğunlaşmayı artırıcı bir sonuç doğurmuş olmasıdır. Bu, aslında beklenen bir sonuçtur. Kriz nedeniyle yurt çapında gerek
kredi sağlayan kuruluşların, gerekse kredi kullanan kuruluşların risk algısında artış olmuş ve
genel olarak bizatihi riskin kendisi de artmıştır. Bu durumun, kredi kullanımını daha düşük
risk düzeyindeki, köklü ve yüksek itibara sahip firmalarla sınırlandıracağı ve bu kuruluşların
da geleneksel çekim merkezi niteliğinde olan büyük illerimizde yoğunlaşmış olmaları
beklenmelidir.
Bununla beraber, bu beklenen etkinin derecesi yine de şaşırtıcı ölçüde yüksek olmuş
ve sadece iki ilimiz (İstanbul ve Ankara) 2001 Krizi’nden toplam kredi paylarını artırarak
çıkmışlardır. Bu iki ilimizin kredi stoku içindeki payları toplamı 2000 yılında yüzde 60,6
düzeyinden 2001 yılında yüzde 68,5’e yükselmiştir. Kredi stokundaki reel daralmanın yüzde
43’ü bulduğu ve 72 ilimizde kredi stokunun nominal olarak da gerilediği 2001 yılında, bu iki
ilimizin kredi stoklarında meydana gelen nominal artış, Türkiye toplamından daha fazla
olmuştur.
2001 Krizi mevduatın il bazında dağılımı dikkate alındığında yoğunlaşmayı
düşürmüştür, ama bunun nedeni sıcak paranın kaçışı olabilir. Yabancı para mevduatın
toplam mevduat içindeki payı önemli ölçüde artmıştır.
2001 Krizi, mevduatın il bazında dağılımına bakıldığında yoğunlaşmayı düşürücü
yönde bir rol oynamıştır. Ankara, Kocaeli ve Konya illerinin toplam mevduat içindeki payları
önemli ölçüde gerilerken, bu illerin kaybettiği payın bir kısmını İstanbul kazanmış ve diğer
illerimiz de artan payları tedricen bölüşmüşlerdir.
Buna karşın, mevduatın YTL ve yabancı para kompozisyonu incelendiğinde, iki ilimizin (İstanbul ve Ankara) bu süreçte ön plana çıktığı görülmektedir. İstanbul ve Ankara’nın
toplam yabancı para mevduattaki payı yüzde 63 iken, bu iki ilimiz yabancı para mevduattaki
değişimin yüzde 75’ini gerçekleştirmiştir. Buna karşın, YTL mevduata bakıldığında bu iki
ilimizin toplam YTL içindeki payı 68 iken, YTL mevduattaki toplam değişmenin yüzde
83’ünü meydana getirdiği görülmektedir. Yani hem YTL, hem de yabancı para mevduatta
görülen kriz etkileri İstanbul ve Ankara’yı daha güçlü bir şekilde etkilemiştir.
2001 yılı içinde toplam mevduat içinde YTL mevduatın payı yüzde 59’dan yüzde 44’e
gerilerken; yabancı para mevduatın payı yüzde 41’den yüzde 56’ya yükselmiştir. Ankara ve
İstanbul illerimiz, tek başlarına YTL mevduattan yabancı para mevduata geçen toplam yüzde
15,4’lük pay kaymasının, YTL ayağında 12,8 puanını, yabancı para mevduatta ise 11,5
puanını açıklamaktadır. Mevduat gibi yurt çapına dağılmış bir ürün türünde, bu illerimizin
krizden daha çok etkilenmesi, sıcak para hareketlerinin özellikle bu iki ilimizde yoğunlaştığı
düşüncesini doğurmaktadır.
Eğer bu varsayım doğru ise, 2001 Krizi’nin mevduatın iller bazındaki dağılımı üzerine
sağlıklı bir yargıya varmak, eldeki veri setiyle mümkün gözükmemektedir.
37
Emre Alpan İnan
Açıklamalar
1. İl bazında gelir rakamları için, DİE’nin 2001 yılı verileri kullanılmıştır. 2001 yılı verileri,
il bazında DİE’nin 2000 yılı için verdiği artış oranları kullanılarak 2002-2004 dönemi için
ilerletilmiş ve 2004 için illerin payları tahmin edildikten sonra, 2004 yılı Gayri Safi Yurtiçi Hasıla’sı illere dağıtılmıştır. 2000 yılı ve 2002-2004 dönemi dış kaynak girişine dayanan büyüme yılları olduğu için, benzer iktisadi niteliğe sahip oldukları varsayılmıştır. Bu
nedenle il bazında artışlar için 2001 yılı yerine 2000 yılı verileri tercih edilmiştir.
2. 2001 yılı içinde toplam mevduatta meydana geldiği düşünülen dört etkinin (kur etkisi,
YTL mevduat kaçışı, YTL mevduattan yabancı para mevduata geçiş ve YTL mevduat için
cari büyüme) ayrıştırılması için aşağıdaki varsayım ve yöntemler kullanılmıştır.
-
İlgili dönemde yabancı para mevduatta meydana gelen net artış dolar cinsinden hesaplanarak, ortalama dolar kurundan YTL’ye çevrilmiş ve yabancı para mevduattaki
net artış bulunmuştur.
Yabancı para mevduatın YTL karşılığındaki artış, yukarıda anlatılan etki dikkate
alınarak hesaplanmış ve buradan kur etkisi ölçülmeye çalışılmıştır. Ortaya çıkan sonuç
2001 yılı içinde kur sepetinin YTL karşısındaki değer kazancı ile tutarlı çıkmıştır.
YTL mevduat için cari büyüme, 2000 yıl sonu YTL mevduat rakamının, ortalama üç
ay vade ve mevduat çekilişi olmadığı varsayımıyla 2001 yıl sonuna getirilmesiyle bulunmuştur.
YTL mevduat çekilişi, cari büyüme etkisi dikkate alınarak, 2000 yılı mevduat rakamının yeniden hesaplanması ve 2001 sonu gerçekleşmesiyle farkının alınması suretiyle
bulunmuştur. Bu anlamda mevduat çekilişi rakamı bir artık rakam durumundadır.
3. Çalışmada kullanılan bütün rakamlar, Türkiye Bankalar Birliği tarafından yayınlanan ve
“İller ve bölgelere göre bilgiler” başlığı altında sunulan veri tabanından alınmıştır. Kullanılan temel verilere, çalışmayı gereksiz yere büyütmemek için ek tablolarda yer verilmemiş, sadece kaynakçada gösterilmiştir.
Ek Tablolar
Tablo 1: 1998-2004 Döneminde Büyüme ve Dış Kaynak Kullanımı
Reel yüzde değ.
GSYİH GSMH
1998
1999
2000
2001
2002
2003
2004
38
3,2
-4,7
7,3
-7,5
7,8
5,8
9,0
Milyon dolar
Cari denge
Serm. dengesi
3,8
-6,4
6,1
-9,4
7,8
5,9
9,9
1.984
-1.344
-9.819
3.390
-1.522
-8.037
-15.543
-840
4.829
9.584
-14.643
1.160
7.098
17.038
Bankacılar Dergisi
Tablo 2: 2004 İtibariyle İller Bazında Seçilmiş Büyüklükler
İstanbul
Ankara
İzmir
Konya
Bursa
Adana
Antalya
Mersin
Şanlıurfa
Diyarbakır
Gaziantep
Manisa
Hatay
Samsun
Kocaeli
Balıkesir
Kayseri
K.Maraş
Trabzon
Aydın
Erzurum
Ordu
Van
Malatya
Denizli
Tokat
Afyon
Sakarya
Sivas
Muğla
Eskişehir
Mardin
Yozgat
Kütahya
Adıyaman
Tekirdağ
Zonguldak
Çorum
Elazığ
Ağrı
Giresun
Isparta
Çanakkale
Osmaniye
Batman
Muş
Edirne
Aksaray
Bitlis
Kırıkkale
Milyon YTL
Mevduat
Kredi
78.566 39.841
35.439 9.143
11.120 5.093
2.151
746
5.293 2.315
3.320 2.043
4.411 2.055
2.329
921
401
283
595
265
1.425 1.248
1.262
776
2.169
816
1.473
675
3.471 4.453
1.943
631
1.877 1.132
536
448
1.314
495
1.644
621
461
234
594
287
228
160
606
266
1.790 1.044
342
222
803
412
815
470
724
235
1.966
622
1.849
525
137
145
403
139
528
219
226
110
1.150
434
1.243
387
516
237
586
165
85
43
567 1.636
654
211
598
300
235
120
108
72
78
35
757
237
576
122
73
43
303
109
Kişi
Gelir
Nüfus
82.265 10.535.313
37.545 4.214.510
35.674 3.544.672
10.017 2.305.197
15.986 2.234.715
12.368 1.944.839
10.115 1.808.423
11.249 1.736.548
4.372 1.517.847
4.617 1.432.971
6.709 1.351.518
8.435 1.325.145
6.379 1.318.370
5.486 1.271.482
27.586 1.268.272
6.754 1.131.845
5.365 1.115.109
5.201 1.054.068
3.219 1.025.416
6.150
999.779
2.703
985.722
2.078
933.539
2.347
922.770
3.620
897.674
4.395
893.858
2.879
870.721
2.227
854.305
4.822
795.157
2.407
794.024
8.572
752.211
4.889
742.412
1.679
741.454
1.731
718.131
3.298
690.774
1.224
655.975
3.955
655.744
7.347
647.340
2.716
627.850
2.276
598.986
848
556.007
1.306
550.828
2.021
540.167
3.283
488.950
1.281
482.437
1.575
480.284
486
477.045
3.190
423.365
1.031
416.507
701
408.719
2.177
403.282
Adet
Şube
Banka
1.771
46
594
30
472
27
104
19
198
21
143
20
179
20
103
18
32
15
45
15
69
18
89
15
74
16
69
16
101
21
92
16
70
19
33
15
64
16
88
16
38
12
40
10
25
10
31
15
76
19
34
8
51
14
50
15
45
10
102
15
49
17
25
8
33
7
37
10
19
8
59
15
47
14
36
15
27
12
14
6
37
8
35
11
50
12
16
8
14
10
9
5
41
13
18
9
13
5
16
8
39
Emre Alpan İnan
Tablo 2: 2004 İtibariyle İller Bazında Seçilmiş Büyüklükler (devamı)
Kastamonu
Rize
Amasya
Şırnak
Niğde
Kırklareli
Kars
Uşak
Erzincan
Düzce
Nevşehir
Bolu
Çankırı
Siirt
Burdur
Bingöl
Kırşehir
Karaman
Hakkari
Sinop
Karabük
Bilecik
Artvin
Gümüşhane
Bartın
Iğdır
Yalova
Ardahan
Kilis
Bayburt
Tunceli
Toplam
Milyon TL
Kişi
Mevduat
Kredi
Gelir
Nüfus
382
160
1.709
394.836
332
117
1.763
384.806
269
163
1.028
384.063
74
52
460
371.408
288
120
1.330
366.028
609
221
3.140
345.397
143
93
609
341.774
756
163
1.128
338.932
260
105
712
333.178
314
236
1.092
330.470
405
133
1.953
325.894
399
177
1.586
284.609
144
95
834
284.295
49
39
800
277.271
309
126
1.269
270.044
99
25
518
266.822
346
72
803
266.317
237
72
1.030
255.750
36
24
618
248.779
234
102
767
237.205
331
137
780
236.709
155
127
1.090
204.346
203
74
938
201.830
90
42
700
196.593
330
78
487
193.674
99
55
292
177.329
370
164
1.821
177.286
66
29
226
140.653
49
19
790
120.639
49
26
231
102.378
131
32
308
98.409
187.298 86.319 419.363 71.300.000
Adet
Şube
Banka
39
8
29
9
27
8
19
9
17
9
38
12
18
8
27
15
17
7
20
11
29
11
27
12
19
7
11
6
23
8
10
5
18
7
13
8
10
5
20
5
21
10
20
7
20
5
10
4
16
7
10
6
17
10
10
5
5
4
7
5
12
5
6.056
48
Dipnotlar
1
Binde yarımdan daha küçük pay değişimleri ihmal edilmiştir.
Ard bölge illeri: Gelişmiş, cazibe merkezi bir şehre komşu olan ve bu cazibe merkezine coğrafi yakınlığın da
kolaylaştırıcı etkisiyle sanayileşmekte olan iller kast edilmektedir.
3
Mevduat değişmesinin alt etkilerinin hangi yöntem ve varsayıma göre ayrıştırıldığı ekler bölümünde
gösterilmiştir.
4
A.g.e, shf 15-16
2
Kaynakça
-
40
DİNÇER, B., ÖZASLAN, M., KAVASOĞLU, T. (2003), İllerin ve Bölgelerin Sosyo-Ekonomik
Gelişmişlik Sıralaması Araştırması, DPT yayınları No:2671.
KAYMAK, C., AKPINAR, R., KINDAP, A. (2003), İllerin ve Bölgeler İtibariyle Gayri Safi Yurtiçi
Hasıladaki Gelişmeler, DPT yayınları No:2676.
Banka, şube, mevduat ve kredilerin il, ilçe ve nüfus bazında dağılımı, www.tbb.org.tr
İllere ve bölgelere göre kredi ve mevduat dağılımı, www.tbb.org.tr
İllere ve bölgelere göre şube sayısı, şube bazında mevduat ve kredi gelişimi, www.tbb.org.tr
Mevduat ve kredi çeşitlerinin illere ve bölgelere göre dağılımı, www.tbb.org.tr
Bankacılar Dergisi, Sayı 54, 2005
Türk Lirası Referans Faiz Oranı-TRLIBOR
Uygulaması
Ceren Semir1 - Mert Taray2
Türk lirası referans faiz oranı yani TRlibor yurtiçi ve yurtdışı piyasalarda finansal işlemlerde kullanıcıların bilgisine sunulmuş ve oranları günün belirli saatinde belirlenen Türk
lirası faiz oranıdır.
Libor kelimesi “London Interbank Offered Rate” yani Londra bankalar arası satış faiz
oranı’nın kısaltmasıdır. Bu oran, bir bankanın başka bir bankadan veya finansal kurumdan
belirli vadelerde borç alabileceği faiz oranını gösterir. Bu verileri finansal kuruluşlar swap,
borç verme, FRA(forward rate agreement) vb. tezgah üstü piyasalarda kullanırlar.
Libor işlemleri özellikle 1980’li yıllarda gündeme gelmiştir. Bu işlemlerin merkezi olarak İngiltere’nin Londra Şehri seçilmiştir. Bunun da sebebi olarak ekonomik ve ticari
gelişmelerin bu şehirde hızla artması ve bu artış ile birlikte birçok finansal kurumun Londra
merkezli çalışması olmuştur. Hatta bu gelişmeler öyle boyutlara ulaşmıştır ki uluslararası
bankaların ve finansal kuruluşların Londra’daki temsilciliklerinin sayısı beşyüze ulaşırken,
dünya ekonomisinin borç verme işlemlerinin yüzde 20’si ve dövize bağlı işlemlerin yüzde
30’u bu şehirde gerçekleşmeye başlamıştır.
Libor işlemleri uluslararası piyasada en az sekiz banka tarafından oluşturulan bir komite tarafından belirlenmektedir. Bu bankalar uluslararası piyasada yüksek derecelendirilmelere sahip, piyasada belirgin ve sürekli bir hareketliliği olan, hacmi ve piyasa tecrübesi yeterli
kuruluşlardır. Bu bankalar tarafından açıklanan faiz oranları libor sisteminde ‘fiksing’ (fixing)
için veri oluşturmaktadır. Girilen kotasyonlardan en düşük ve en yüksek yüzde 25’lik bölümü
hesaplamadan çıkarılarak, ortada kalan yüzde 50’nin ortalaması alınır. Böylece libor tespit
edilmektedir.
Türkiye’de ise libor işlemleri hazırlıklarına “TRlibor” adı altında toplam sekiz vade
TL faiz oranı oluşturmak amacıyla 2000 yılı içerisinde başlanmıştır. Fakat yaşanan ekonomik
gelişmeler doğrultusunda piyasanın önünü göremediği bir dönemde, bu tür bir uygulamaya
geçilmesinin pratikte mümkün olmadığına karar verilmesiyle, 2001 yılı başında başlaması
planlanan uygulama geçici olarak ertelenmiştir. 2002 yılında TRlibor ile ilgili çalışmalara
tekrar başlanmış ve uygulamaya 1 Ağustos 2002 yılında geçilmiştir.
TRlibor fiksing işlemi 14 bankanın girdiği kotasyonlarla belirlenmektedir. Fiksing işlemine katılan bankalar Türkiye saati ile 10:30-11:15 saatleri arasında Reuters’te belirlenmiş
sayfaya kotasyon girmek zorundadırlar. Kotasyon giren bankaların satış kotasyonları alış
kotasyonlarının yüzde 10'undan daha fazla olamaz. Türkiye Bankalar Birliği; saat 10:5511:05 arasında TRlibor sayfasına girilen kotasyonları 5 defa tesadüfi olarak alır ve her vadede
1
2
Türk Ekonomi Bankası A.Ş. Aktif Pasif Yönetimi, Analist.
Türk Ekonomi Bankası A.Ş. Para Piyasaları, Dealer.
41
Ceren Semir - Mert Taray
en yüksek ve en düşük üç kotasyonu çıkartıp, kalan kotasyonların satış (offer) tarafının
aritmetik ortalamalarını O/N, 1 hafta, 1 ay, 2 ay, 3 ay, 6 ay, 9 ay ve 12 ay oranları olmak
üzere ve virgülden sonra 4 haneye kadar uzatmak üzere yayınlamaktadır. Fiksing, her gün
data verici kurumların TRlibor adlı sayfalarında, Türkiye saati ile 11:15’de yayınlanmakta ve
ertesi gün saat 09:00’da silinmektedir. İşlemin valörü işlem günüdür. TRlibor ilanı için
herhangi bir vadede işlem gerçekleşmesi veya asgari bir işlem hacmi oluşması gerekmemektedir.
Fiksing seansına katılan bankalar, seans sırasında gerçekleştirdikleri işlem adet ve
miktarlarını Türkiye Bankalar Birliği’ne ertesi gün saat 10.00’a kadar göndermek durumundadır. Türkiye Bankalar Birliği günlük olarak piyasa derinlik rakamlarını açıklamaktadır.
Uygulama başlanıldığı 1 Ağustos 2002 tarihinden itibaren TRlibor piyasasında toplam
1,036,900 bin YTL‘lik hacim gerçekleşmiştir. Yıllar itibariyle değerlendirme yaptığımız
zaman 2003 yılı 401,600 bin YTL’lik işlem hacmiyle en yüksek hacmin gerçekleştiği yıl
olmuştur. TRlibor piyasasında gerçekleşen işlemlerin vade yapısına baktığımız zaman ise
Ocak 2003- Haziran 2005 dönemleri arasında gerçekleşen toplam 662,500 bin YTL’lik
işlemin, 323,600 YTL’lik kısmının O/N’ta yoğunlaştığı görülmektedir. Bir günün üzerindeki
vadelerde ise maksimum işlemin 1 yıllık vadede gerçekleştiğini görülmektedir. (Grafik 2).
Grafik 1 : Toplam Hacim ( Bin YTL)
500.000
400.000
401.600
374.400
300.000
156.900
200.000
104.000
100.000
2002
2003
2004
2005
Grafik 2 : TRlibor İşlem Hacmi (01/01/2003 - 30/06/2005)
662.500
700.000
600.000
500.000
400.000
323.600
300.000
42
86.000
43.000
TOPLAM
HACİM
1 YIL
11.300
9 AY
2 AY
4.000
1 AY
1 HAFTA
-
O/N
100.000
65.000
6 AY
79.000
50.600
3 AY
200.000
Bankacılar Dergisi
Grafik 3’ten ise TRlibor piyasında işlemlerin yoğunlaştığı O/N Libor ile TCMB O/N
faiz oranlarının alternatif piyasalarda oluşan faiz oranlarına paralellik gösterdiği anlaşılmaktadır.
Grafik 3: O/N Libor ile TCMB O/N faiz oranları
o/n
1 yd
TCMB Alış oranı
H
az
-0
5
M
ar
-0
5
a04
Ar
4
Ey
l-0
H
az
-0
4
M
ar
-0
4
a03
Ar
3
Ey
l-0
H
az
-0
3
M
ar
-0
3
Ar
a02
70
65
60
55
50
45
40
35
30
25
20
15
10
5
0
Bile şik faiz
Özellikle piyasanın daha da derinlik kazanmasıyla oluşacak faizlerin hem devlet
borçlanma senetlerinde hem de banka içi düzenlemelerde yol gösterici niteliği taşıyacağı
düşünülmektedir. Bu doğrultuda uzun vadeli kredilerde TRlibora endeksli fiyatlandırma
yapılmasına zemin sağlanmıştır. Konuyla ilgili olarak Mart 2005’te Doğuş Grubu’nun
TRlibor’lu ilk sendikasyon kredisini kullanması, TRlibor piyasasnın işlevini başarıyla yerine
getirdiğinin bir göstergesi olarak kabul edilebilir. Volkswagen Doğuş Tüketici Finansmanı
(vdf)’na kullandırılan TRlibora endeksli kredi ABN Amro liderliğinde Societe Generale,
Koçbank NV ve T. Halk Bankası A.Ş.’nin katılımıyla Libor + 2 oranıyla, 1 yıl vadeli ve 3
ayda bir faiz ödemeli olarak düzenlenmiştir. TRlibor uygulaması ile ilgili diğer bir örnek ise
Turkcell İletişim Hizmetleri’nin West LB AG. Londra şubesinden aldığı 50 milyon YTL’lik
işletme ve yatırım kredisidir. Turkcell’e verilen kredisinin 3 yıl vadeli, 6 aylık TRY Libor
(TRYibor) eksi 15 baz puan maliyetle, anapara ödemelerinin her altı ayda bir, toplam altı eşit
taksitte gerçekleştirileceği açıklanmıştır.
TRlibor fiksing seansına katılacak bankalar 1 Temmuz - 30 Haziran dönemini içeren
1 yıllık süre için seçilmektedir. Yönetimi ve denetimi Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu'na
devredilmeyen, 31 Aralık 2001 tarihli bilanço büyüklüğüne göre aktif toplamı minimum
1 milyar ABD doları büyüklüğünde olan ve yapılacak işlemlerde 1 trilyon TL(1 milyon YTL)
kotasyon girmeyi ve bu işlem büyüklüğünden işlem yapmayı kabul eden bankalar TRlibor
fiksingine katılablilmektedir.
TRlibor uygulamasında, işlem esaslarında gerekli görüldüğünde değişiklik yapılması
ve katılımcı bankalar arasında anlaşmazlıklar olduğunda hakemlik görevi İdare ve Tahkim
Kurulu’ndadır. Kurulun görevleri arasında sistemin yapısı, işleyişi ve kuralları ile ilgili
önerilerini Türkiye Bankalar Birliği Yönetim Kurulu’na sunmak da vardır.
43
Ceren Semir - Mert Taray
Katılımcı bankalar*:
1. Akbank T.A.Ş.
2. Denizbank A.Ş.
3. Finansbank A.Ş.
4. Koçbank A.Ş.
5. HSBC Bank A.Ş.
6. Oyakbank A.Ş.
7. Şekerbank A.Ş.
8. Türk Ekonomi Bankası A.Ş.
9. T.C. Ziraat Bankası A.Ş. (1 Eylül 2004’de katılmıştır.)
10. T. Dış Ticaret Bankası A.Ş.
11. T. Garanti Bankası A.Ş.
12. T. İş Bankası A.Ş.
13. T. Vakıflar Bankası T.A.O.
14. Yapı ve Kredi Bankası A.Ş.
Tahkim kurulu katılımcı bankaları temsilen 7 asil ve 3 yedek üyeden oluşmakta ve kurul üyeleri, katılımcı bankalar tarafından 1 yıllık bir süre için seçilmektedir. Banka temsilcilerinin; asgari 7 yıl para piyasalarında çalışma tecrübesine sahip ve halen bu görevi yürütüyor
olması gereklidir. Kurul üyeleri, Türkiye Bankalar Birliği Yönetim Kurulu tarafından
atanarak göreve başlarlar. Kurulda aynı bankanın birden fazla temsilcisi bulunamayacağı gibi
aynı kişi ve sermaye grubuna bağlı bankalardan birden fazla üye bulunamaz. Kurul, en az 5
üye ile toplanmakta ve oy çokluğu ile karar alır.
İdare ve Tahkim Kurulu Üyeleri*:
Asil Üyeler;
1.
2.
3.
4.
5.
6.
7.
Koçbank A.Ş.,
HSBC Bank A.Ş.
T. Garanti Bankası A.Ş.,
Akbank T.A.Ş.,
Finans Bank A.Ş.,
Yapı ve Kredi Bankası A.Ş.
Türk Ekonomi Bankası A.Ş.
Yedek Üyeler;
1. T. Dış Ticaret Bankası A.Ş.,
2. Denizbank A.Ş.,
3. Oyakbank A.Ş.
Kurul 3 ayda bir fiksinge katılan tüm banka temsilcilerinin katılımı ile piyasa değerlendirme toplantıları düzenler. Bu toplantıda minimum kotasyon limitleri belirlenir. Kuralların uygulanmasının takibi Türkiye Bankalar Birliği tarafından yürütülür. 10:40-11:15 arasında
kurallara (spread) uygun biçimde kotasyon girmeyen banka, mazeretini yazılı olarak en geç
14:00’a kadar Türkiye Bankalar Birliğine bildirir. Türkiye Bankalar Birliği bu bankaları her
akşam şifreli internet sayfasında açıklar. Bir ay içinde mazeretsiz 3 gün seans boyunca giriş
yapmayan (ya da kurallara uygun giriş yapmayan) bankaya Türkiye Bankalar Birliği
tarafından uyarı gönderilir. Bir yıl içinde üç kez uyarılan bankanın TRlibor üyeliği İdare ve
Tahkim Kurulu Kararıyla düşürülür. Kurul her 3 aylık dönemde fiksinge katılan bankalar
44
Bankacılar Dergisi
arasında katılımcı bankaların sisteme katılım düzeyinin yeterli olup olmadığını tespit etmek
üzere oylama düzenler. Katılımcı bankaların 3/5’ünün oyu ile katılım düzeyinin tatminkar
bulunmadığı tespit edilen bankalara bu durumu düzeltmeleri için 3 ay süre verilir. Kurul, 3 ay
sonraki oylamada katılımcı bankaların 3/5’ünün oyu ile aynı banka veya bankaların katılım
düzeyinin tatminkar bulunmadığının tespit edilmesi halinde, yükümlülüğünü yine yerine
getirmediği tespit edilen bankayı ihraç eder. İhraç edilen banka, katılımcı banka kriterlerini
sağlasa dahi 1 yıldan önce fiksinge giremez.
Kurul, teknik arızaların da dahil edilebileceği mücbir sebeplerden dolayı fiksing seansının yapılmaması veya belirli bir bankanın müracaatı üzerine yine mücbir sebeplerden dolayı
belirli seanslara katılmaması konusunda karar alabilir.
2005 Yılında Türk Lirasından altı sıfır atılarak Yeni Türk Lirasına geçiş ile birlikte
TRlibor isim değiştirmiştir. 2005 yılı ile başlayan bu yeni dönemde TRliborun adı
“TRYlibor” olarak güncellenmiştir.
Genel anlamda bakıldığında, TL piyasasında uygulanan faiz oranları, kısa dönemde
piyasanın likiditesine ve uzun dönemde ise beklentilere göre değişmektedir. Bu nedenle,
piyasa oyuncuları kısa vade için TCMB’nin belirlediği O/N faiz oranını; uzun vade için ise
tahvil ve bono piyasasında işlem gören gösterge tahvilin faizini baz olarak almaktadır.
Bilindiği gibi piyasadaki rezerv para ve TCMB O/N faizi kısa vadeli faizler konusunda
öngörü yapmamızı sağlamaktadır. Gösterge tahvilin bileşik faizi ise piyasanın 1 yıllık faiz
beklentisini göstermektedir. Bu oranların daha iyi bir tabana oturur şekilde referans olması
gereği TRlibor’un oluşumunu sağlamıştır. Geçmiş TRlibor oranlarının ve vadeli libor
oranlarının herkesin ve her zaman kullanımına ve izlemesine açık olması yaygın kullanımının
artmasına neden olmuştur. Gelecekte ekonomik ve ticari gelişmeler, TRlibor’un önemini bize
tekrar tekrar gösterecektir.
Dipnot:
*
1 Ekim 2005 tarihi itibariyle.
45
Bankacılar Dergisi, Sayı 54, 2005
Firma Derecelendirme Çalışmaları Konusunda
Çok Değişkenli İstatistiksel Analize Dayalı
Karar Destek Sistemlerinin Kullanımı
Hüseyin Tatlıdil1, Murat Özel2
1. Giriş
Kredi taleplerinin değerlendirilmesinde sayısal verinin analizine dayalı objektif değerlendirmelerin 2. Dünya Savaşı sırasında başladığı, daha önceki dönemlerde ise bu
konudaki kararların, bankacıların öznel değerlendirmelerine ya da kredi talep eden kuruluşların prestijlerine göre verildikleri bilinmektedir.
Bu dönemden sonra, bilgisayar teknolojilerindeki baş döndürücü gelişmelerin de katkısı ile kredi taleplerinin değerlendirilmesinde daha somut ve bilimsel çalışmalar başlatılmıştır. Öncelikli olarak kuruluşlar hakkında (performans durumunu gösteren rasyolar) veri
toplanması, toplanan verilerin değerlendirilerek yorumlanması biçiminde sürdürülen
çalışmalarda son yıllarda istatistiksel analizlerin yoğun kullanımı gündeme gelmiştir.
Bilgisayar ve istatistik alanındaki gelişmelere bağlı olarak bilgiye daha kolay ve hızlı
ulaşılabilmesine yönelik çalışmalar kapsamında 1950’lerin ortalarında bilgisayar kullanımı
çeşitli sektörlerden firmalar düzeyinde yaygınlaşmaya başlamış, gelişmeler neticesinde
öncelikle “Yönetim Bilişim Sistemi (YBS)” ve 1970’lere gelindiğinde “Karar Destek Sistemi
(KDS)” kavramları ortaya çıkmıştır.
2. Karar Destek Sistemleri
2.1. Tanımı ve Amacı
KDS’nin tanımı yapılırken, “yarı-yapılı problem” kavramı önemli bir unsur olmaktadır. Yapılı problemler rutin ve tekrarlıdır ve belirsizlik içermezler (bu tür problemlerin tek bir
çözüm yöntemi vardır). Daha az yapılı (yarı-yapılı) bir problemin alternatif çözüm yöntemleri
vardır ve çözümler birbirine denk olmayabilmektedir. Tamamıyla yapısız bir problemin ise ya
çözüm yöntemleri bilinmemektedir ya da etkin olarak değerlendirilemeyecek kadar fazla
sayıda çözüm yöntemi mevcuttur.
KDS, birinci amacı karar vericileri karar verme sürecinde bilgiyle desteklemek olan
bilgisayar tabanlı bir bilgi sistemi olup, KDS üzerinde çalışılırken, çözümleri için herhangi bir
algoritma ya da prosedür geliştirilemediği için “yarı yapılı” olarak adlandırılan problemlerle
ilgilenilmektedir. Bu tür problemler, ancak insan ile bilgisayarın işbirliği neticesinde
çözülebilmektedir (Mallach, 2000).
1
2
Hacettepe Üniversitesi Fen Fakültesi İstatistik Bölümü, Öğretim Üyesi.
T.C. Ziraat Bankası A.Ş. Ticari Pazarlama Daire Başkanlığı, Uzman.
46
Bankacılar Dergisi
KDS konusu “destek” paradigması üzerine kurulmuş bulunmaktadır. Bu bağlamda, bir
bilgisayar sistemi, bir problemin formülasyonu ve anlaşılması amacıyla veri ve modeller
kullanan ve seçenekleri değerlendirmek için analitik yöntemlerden yararlanan karar vericinin
kullanımına sunulmaktadır, çünkü yönetimde, karar verilmesi gereken fakat programlanabilir
olmayan problemlerin sayısı oldukça fazladır. Bu çalışmanın uygulama konusu olan finans
sektöründe de kredi taleplerinin değerlendirilmesi, finansal planlama, sermaye bütçeleme,
yatırım danışmanlığı, portföy yönetimi, performans değerlendirmesi vb. konular buna
örnektir.
2.2. KDS – İstatistik İlişkisi
Karar Destek Sistemleri çalışmalarında, karar vermenin kalitesinin yükseltilebileceği
kabul edilmektedir. Bundan sonraki aşama, bunun nasıl yapılabileceğidir. Bu noktada,
belirleyici karar teorilerinden yararlanılmaktadır. Bunlar, kökenleri ekonomiye ve matematiksel mantığa dayanan teorilerdir. Bu teorilerin merkezini “fayda teorisi” oluşturmaktadır.
Fayda teorisi, rasyonel ve tutarlı davranmanın aksiyomatik olarak tanımlanmasıdır. Fayda
teorisi, belirsizlik altında karar verme çalışmalarına yönelik olarak geliştirilmiştir ve
belirsizliğin tanımlanması ile ilgili çalışma da “olasılık teorisi”dir.
Karar teorisini karmaşık durumlarda uygulamak için yöntemler geliştirilmiştir. Bu
yöntemler, İstatistiksel Karar Kuramı, Karar Analizi Okulu ve Çok Kriterli Karar Verme ve
Tercih Modelleme Okulu’nu kapsamaktadır. Etkin karar verme analizine yönelik olarak
kullanılan teknikler bütününe “karar metodolojisi” denilmektedir. Bu metodoloji bir problemin yapılandırılmasını, modellenmesini, bir analiz geliştirilmesini ve öznel olasılıklar ile
tercihlerin ortaya çıkarılmasını kapsamaktadır (Klein and Methlie, 1995).
Birçok alt bölümü olan KDS’nin belki de en önemli kısmı, analitik yöntemleridir. Birbiriyle karşılaştırılabilir olan dört grup analitik yöntem bulunmaktadır (Andriole, 1989). Bunlar;
-
Karar Analitik Yöntemler,
Yöneylem Araştırması Yöntemleri,
Bilgisayar Bilimi Yöntemleri,
Yönetim Bilimi Yöntemleri
dir.
Karar verilecek olan konu genellikle seçeneklerin ve ölçütlerin değerlendirilmesi
şeklinde geliştiğinden, seçenekleri tasarlamak ve değerlendirmek için en etkin yol “modeller”
olmaktadır.
Veri toplama aşamasından ve problem veya karar sürecinin tanımından sonraki aşama,
mevcut bilginin daha anlaşılabilir ve işe yarar bilgiye dönüştürülebilmesi için gerekli desteğin
sağlanmasıdır. Bununla birlikte, model tanımlamak için temel bir neden daha vardır. Şöyle ki,
modellerin formülasyonu, ekonomik ve sosyal sistemlere uygulanacak olan bilimsel yöntemler için hayati bir adımdır. Bilimsel yöntemlerin problem çözmede verimliliği arttırması
dolayısıyla, bunun avantajı kullanılmak istenmekte ve bu yöntem, dört aşamalı bir sürece
dayanmaktadır :
1. Sistemin gözlemlenmesi,
47
Hüseyin Tatlıdil, Murat Özel
2. Gözlemlerin açıklanması amacıyla mantıksal ve matematiksel bir modelin
formülasyonu,
3. Model yardımıyla sistemin davranışları için kestirimler yapılması,
4. Modelin geçerliliğinin test edilmesi.
KDS’nin fonksiyonlarından birisi olan “bilgiye erişim” fonksiyonunun yukarıdaki ilk
aşamayı destekleyeceği açıkça görülebilmektedir. Bunu izleyen model geliştirme süreci ise iki
konudan oluşmaktadır:
a. Modelde kullanılacak değişkenlerin belirlenmesi,
b. Değişkenler arasındaki yapısal ilişkilerin belirlenmesi.
Model bir kez formüle edildikten ve doğrulandıktan sonra, seçenek hipotezlerin testinde kullanılabilmektedir. Model formülasyonu ve doğrulamasının temel aşamaları Şekil 1’de
özetlenmektedir (Klein and Methlie, 1995). Bu kapsamda, verinin işlenmesi sürecinde bilgiyi
yapılandırmak amacıyla faktör analizi, kümeleme analizi vb. çok değişkenli istatistiksel analiz
tekniklerinden yararlanılabilmekte, ya da uygun durumlarda bir amaç fonksiyonu tanımlanabilmekte ve karar değişkenleri üzerinden optimizasyon yapılabilmektedir. Bunlardan
istatistiksel teknikler model tanımlanması sürecinde kullanılmakta, optimizasyon teknikleri
ise karar vericinin bir amaç fonksiyonu tanımlayabildiği durumlarda yararlı olmaktadır.
Biçim
Seçimi
Gerçek Dünya
durumlar
Soyutlama
Model
Formülasyonu
Dönüşüm Yapısal
Model
kullanıcılar
Veri
Model
Tanımlaması
Veri
Değerlendirme
Yeniden
Yapılandırma
Gözlemler ile model
sonuçlarının karşılaştırılması
Model
Geçerliliği
Alternatif
Üretimi
Ölçüt
Şekil 1. Model formülasyonu ve doğrulanması süreci
2.3. Bilgi Tabanlı Karar Destek Sistemleri (BT-KDS)
Problem çözümü ve karar verme ile ilgili bilgisayar sistemleri konusunda bir diğer
önemli konu da “uzman sistemler (expert systems)” dir. Genel olarak yönetim, özelde ise
finans sektörü, bu teknolojinin önemli bir hedefidir. Uzman sistemler konusundaki araştırmaların iki temel sonucu vardır :
1. Uzman problem çözümünün benzetimi (simülasyon) mümkündür,
2. Problem çözümü sistem tarafından açıklanabilir.
48
Bankacılar Dergisi
Uzman sistemler yönetim alanında özellikle finans sektöründe uygulandıklarında, çeşitli açılardan yetersiz kalmışlardır. Temel sorun, bu teknolojinin, KDS’lerin mantıksal
olmaktan çok hesaplamalara dayanan klasik fonksiyonlarına sahip olmamasıdır. Bunun yanı
sıra, yönetimsel alanda problem çözümü sadece “sembolik muhakeme” den ibaret değildir.
Klasik KDS fonksiyonları olan veri düzenleme ve hesaplamalardan da ibaret değildir. İhtiyaç
duyulan, veriyi ve sayısal ilişkileri işleyebilen ve muhakeme ile bu veriyi fikirlere, yargılara,
değerlendirmelere ve hatta tavsiyelere dönüştürebilen bir sistemdir. Bu nedenle, karar destek
paradigması üzerine kurulan ama sisteme konuyla ilgili bilgi ve uzmanlığı da entegre eden
yeni bir kavram geliştirilmektedir. Böylelikle, KDS’nin fonksiyonelliğine muhakeme yeteneği
de eklenmekte ve KDS’nin belli problemlerde öneri getirebilmesi sağlanmaktadır. Bu gibi
sistemlere “Bilgi Tabanlı Karar Destek Sistemleri (BT-KDS)” denilmektedir (Klein and
Methlie, 1995).
Uzman Sistem Teknolojisinin KDS altyapısıyla entegrasyonu ile elde edilen BT-KDS
kavramı, “karmaşık ve yarı-yapılı konularda karar vericiyi daha etkin karar vermeye yönelik
olarak desteklemek amacıyla analitik karar modelleri (sistem ve kullanıcılar), veri tabanlarına
ve bilgi tabanlarına erişim yoluyla konu bilgisi ve metodolojik bilgi sağlayan bir bilgisayar
sistemi” olarak tanımlanabilmektedir (Klein and Methlie, 1995).
3. Bankacılık Uygulamaları
Bilindiği gibi, 2006 yıl sonu itibariyle üye ülkelerde uygulamaya konulması hedeflenen Basel II Uzlaşısı’nın getirdiği en önemli yeniliklerden biri, kredi riskine IRB Yaklaşımıdır (Internal Rating Based Approach). Bu yeni Uzlaşı kapsamında bankalar, kredi müşterilerinin kredi değerliliğini belirlemek amacıyla bir “İçsel Derecelendirme Sistemi” oluşturabilecekler ve kendi işlemleri neticesinde meydana gelecek olan veri kümesinden yararlanarak
müşterilerini derecelendirmeye yönelik modeller geliştirebileceklerdir. İçsel derecelendirme
modelinden kredi müşterisi bir firmanın derecesinin elde edilebilmesi için öncelikle hesaplanması gereken bir değer, “temerrüde düşme olasılığı” (Probability of Default-PD) değeridir.
PD değeri, kullandırılan bir kredinin “olumsuz sonuçlanması” olasılığıdır. “Olumsuz Sonuç”
tanımı uygulamada bankalar arasında ve kullandırılan kredinin türüne göre değişebilmektedir.
Basel II Uzlaşısı kapsamında ele alınan içsel derecelendirme yaklaşımında (Internal Rating
Based-IRB) ise “olumsuz sonuç” için aşağıdaki tanım önerilmektedir:
“Bir kredi borçlusu için aşağıdaki durumlardan biri veya birkaç tanesi gerçekleşmiş ise
bir ‘olumsuz sonuç’ doğduğu kabul edilir:
(a) Borçlunun yükümlülüklerinin tamamını (anapara, faiz, veya masraflar) yerine getiremeyeceği belirlendiğinde,
(b) Borçlu anapara, faiz veya masraflarını ödeyemediğinde veya yeniden yapılandırma, erteleme veya feragat talep ettiğinde,
(c) Borçlu herhangi bir kredi borcunu ödemeyi 90 günden fazla süre ile geciktirdiğinde,
(d) Borçlu iflas, konkordato, vb. talepleri olduğunda.”
PD değeri, IRB yaklaşımı kapsamında banka bilançosunda yer alan varlıların risk ağırlıklarının belirlenmesi için kullanılan 4 temel girdiden bir tanesidir. Risk ağırlıklarının
belirlenmesinde kullanılan diğer üç etken;
49
Hüseyin Tatlıdil, Murat Özel
-
LGD (Loss Given Default) değeri (Kredinin olumsuz sonuçlanması halinde
meydana gelebilecek zararın kestirimi),
EAD (Exposure at Default) değeri (Kredi için olumsuz sonuç gerçekleştiği
andaki risk tutarı),
M (Maturity) değeridir (Kredinin vadesi).
(The Internal Ratings-Based Approach, 2001).
Bu çalışmada, risk ağırlıklarının belirlenmesi için kullanılan “kredi riski modellerinin”
4 girdisinden biri olan PD değerlerinin çok değişkenli istatistiksel analiz yöntemleri kullanılarak kestirimi üzerinde durulmaktadır. PD ve (1-PD) olasılık değerlerinin kestirilmesi ile,
firmalara kredi değerliliklerinin ifadesi olarak birer derece (rating) verilebilmekte ve her bir
derece (kategori) için ortalama PD değeri hesaplanabilmektedir. Uygulamada bazı açılardan
kolaylık sağlamaları nedeniyle ortalama PD değerleri her bir firma için hesaplanan PD
değerlerine tercih edilebilmektedir. Bununla birlikte bu çalışmada, örnekleme alınan her bir
firma için elde edilen PD değerleri de yer almaktadır.
İçsel derecelendirme modelleri, uzun bir zamandır birçok banka tarafından kullanılmaktadır. Fiyatlama, kredi limitlerinin belirlenmesi, karşılıkların hesaplanması, vb. konularda
dikkate alınmasının yanı sıra kredi riski modellerinin temel girdisi olan PD değerlerinin
başarılı kestirimleri yapılabilmektedir. Bununla birlikte, Basel II Uzlaşısı kapsamında içsel
derecelendirme uygulamalarında sağlanması gereken asgari yeterlilikler belirlenmekte ve
model formülasyonu, kontrolü ve uygulaması için bazı konularda standardizasyona gidilmektedir. Ocak 2000 tarihli araştırma sonuçlarına göre, uygulanmakta olan derecelendirme
sistemleri üç ana kategoriye ayrılabilmektedir. Bunlar:
-
İstatistiksel bazlı süreçler,
Kısmen uzmanlık-görüş bazlı süreçler,
Tamamen uzmanlık-görüş bazlı süreçlerdir.
Pratikte, bu üç kategori arasında ayrımlar çok net olmayabilir. Zira, örneğin istatistiksel-bazlı bir süreçte bile, geliştirilen modellere ilişkin değişkenlerin belirlenmesi konusunda
subjektif görüşler etkili olabilmektedir (Range of Practice in Banks’ Internal Rating Systems,
2000).
4. Uygulama
Bu çalışmada, bankacılık sektöründe “yarı-yapılı” karar problemleri ile sıkça
karşılaşılan “kredi taleplerinin değerlendirilmesi” sürecinde, potansiyel ticari kredi müşterisi
firmalar için bir “firma derecelendirme modeli” kurulacaktır. Söz konusu model, firmaların
finansal verilerine “çok değişkenli istatistiksel analiz” teknikleri uygulanarak oluşturularak,
istatistiksel analiz yöntemlerini içeren bir bilgi tabanına sahip bir “bilgi tabanlı karar destek
sisteminin (BT-KDS)”, firma derecelendirme çalışmaları için karar desteği sağlama amacıyla
kullanılabilirliği tartışılacaktır.
İçsel derecelendirme amacına yönelik bir model oluşturulurken, modele dahil edilecek
değişkenlerin ve bu değişkenlerin modeldeki ağırlıklarının belirlenmesi temel sorun olmaktadır. Objektif bir derecelendirme yapılabilmesi için, modelin kişisel öngörü ve tecrübeler esas
alınarak oluşturulan subjektif bir model değil, bilimsel bir yaklaşımla uygun istatistiksel
analiz yöntemleri kullanılarak geliştirilen ve test edilen bir model olması uygun olacaktır.
Bununla birlikte, istatistiksel yöntemlerden yararlanarak karar vericilere destek sağlayan karar
50
Bankacılar Dergisi
destek sistemlerinin karar vericinin yerini almayı değil ona yardımcı olmayı amaçladığı
gerçeğinden hareketle, karar aşamasında kişisel tecrübe ve bilgi birikimi ile sayısal olarak
ifade edilmesi kolay olmayan türden istihbarat bilgilerinden de faydalanılabileceği tabiidir.
Objektif modellerin kullanımı ile, bankalar arasında veri ve bilgi paylaşımı ile anlamlı
karşılaştırmalar da mümkün olacaktır. Diğer taraftan, model kullanılarak elde edilen derecelendirme sonuçları karar vermede tek etken olmayıp kredi taleplerinin değerlendirme
sürecinde ve karar aşamasında uzmanlığa dayanan görüşler zaten devreye gireceğinden,
karara destek sağlamayı amaçlayan modelin tamamen objektif bir istatistiksel model
olmasının daha güvenilir sonuçlar elde edilmesini sağlayacağı düşünülmektedir.
Bir örnek niteliğinde olan bu uygulama çalışmasında, Basel II Uzlaşısında öngörüldüğü gibi modeli geliştiren bankanın kendi veritabanında depolanmış olan en az iki yıllık tarihi
verinin yerine örnek olarak kullanılacak verinin İstanbul Menkul Kıymeter Borsası’nda
(İMKB) hisse senetleri alınıp satılabilen firmaların finansal verileri arasından temini için
öncelikle iki adet ana firma grubu tanımlanmıştır :
a) 2001 yılında kredi geri ödemelerinde bankalar ile sorun yaşadığı tespit edilen (0
grubu) firmalar (söz konusu firmaların tespit edilmesinde ekonomi basınında yer
alan haberlerden yararlanılmıştır)
b) 2001 yılı itibariyle bankalar ile sorun yaşadığına dair bilgi olmayan (1 grubu) firmalar
Bu kapsamda, 12 adet “0 grubu” ve 26 adet “1 grubu” olmak üzere toplam 38 adet
firma belirlenmiştir. Belirtilen bu grup tanımlamalarına göre, bir firma için kestirilen
“Firmanın 1. grupta yer alması olasılığı” değeri, firmanın borcunu ödemede sorun yaşamama
olasılığı anlamına geleceğinden, (1-PD) değerini ifade edecektir. Firmalar seçilirken, mali
tabloların yorumunda sektörel farklılıkların etkisinin arıtılması amacıyla taahhüt firmaları ve
finans sektöründe hizmet veren kuruluşlar örneklem seçiminde dikkate alınmamıştır. Firmalar
için yapılacak derecelendirme çalışması kapsamında firma risk grubunun 2 yıl öncesinden
belirlenebilmesine olanak sağlayan bir model elde edilebilmesi amacıyla örneklemde yer alan
firmaların 1999 yıl sonu mali verileri kullanılmıştır. Burada, örneğin basitleştirilerek
olabildiğince kolay anlaşılabilir olması amacıyla birden fazla yıla ilişkin tarihi veriler birlikte
göz önüne alınmamış, yalnızca 1999 yılı verileri üzerinden işlem yapılmıştır. Analiz için
kullanılan değişkenler aşağıdadır:
X1 : Cari Oran (Dönen Varlıklar/Kısa Vadeli Yabancı Kaynaklar (KVYK))
X2 : Likidite Oranı (Stoklardan Daha Likit Dönen Varlıklar/KVYK)
X3 : Finansman Oranı (Yabancı Kaynaklar/Özkaynaklar)
X4 : Ciro Karlılığı (Vergi Öncesi Kar/Net Satışlar)
X5 : Finansman Giderleri/Net Satışlar
X6 : Esas Faaliyet Kar Marjı (Esas Faaliyet Karı/Net Satışlar)
Y : Firma Grubu (0, 1)
Toplam 7 değişken ve 38 firma (gözlem) ile oluşturulan 7*38 boyutundaki bu veri
matrisinin analizinde amaç, açıklayıcı değişkenlerin (Xi, i=1,2,3,4,5,6) bağımlı değişken (Y)
üzerindeki etkilerinin belirlenmesi ve açıklayıcı değişkenler ile bağımlı değişken arasında
fonksiyonel bir ilişki tanımlanarak kurulan model yardımıyla kestirim olanağı sağlanmasıdır.
Bu amaçla veriye “Doğrusal Diskriminant Analizi” ya da “Lojistik Regresyon Analizi”
uygulanabilecektir. Bunlardan Doğrusal Diskriminant Analizinin uygulanabilmesi için
açıklayıcı değişkenlerin “Çok Değişkenli Normal Dağılım” göstermesi ve grupların ortak
51
Hüseyin Tatlıdil, Murat Özel
varyansa sahip olmaları gereklidir. Normal Dağılım, sürekli rastlantı değişkenleri için ve -∞,
+∞ aralığında tanımlı bir istatistiksel dağılımdır. Finansal oranlar için tanımlanan değişkenler
ise sürekli olmakla birlikte 0, +∞ aralığında tanımlı olduklarından uygulamada çoğunlukla
varsayım bozulumu problemleri ile karşılaşılmaktadır. Mali oranların kullanıldığı çalışmalarda, genelde, mali oranların normal dağılım göstermekten çok sağa çarpık olduğu saptanmıştır
(Aktaş, 1997). Bu konudaki tartışmaların bu çalışmanın kapsamı dışında bırakılabilmesi
amacıyla, Normal Dağılım varsayımı vb. varsayım kısıtları bulunmayan “Lojistik Regresyon
Analizi” tercih edilecektir. Lojistik Regresyon Modeli, Genel Doğrusal Modellerin Binom
Dağılımlı bağımlı değişkenler için elde edilmiş olan özel bir biçimidir (Agresti, 1996). Bu
modelde açıklayıcı değişkenler kesikli veya sürekli nicel veya kategorik değişkenler olabilmektedir.
Bu çalışmada, öncelikle veri kümesine “İkili Lojistik Regresyon (Binary Logistic
Regression) Analizi” uygulanacaktır. Daha sonra bu analizin neticesinde her bir firma için
elde edilen (1-PD) olasılık değerleri büyükten küçüğe sıralanacak ve “En Büyük Kopuş
(Maximum Gap)” tekniği ile grup sayısı üçe çıkarılarak bu defa elde edilen veriye “Sıralı
Lojistik Regresyon (Ordered Logistic Regression) Analizi” uygulanması ile firmalara üç
dereceden birinin verilebilmesi amacıyla kullanılabilecek olan “Lojistik Regresyon Modeli”
elde edilecektir.
4.1. İkili Lojistik Regresyon Analizi
İkili Lojistik Regresyon Analizi uygulanırken, analize bağımlı değişken (Y) ve
açıklayıcı değişkenlerin (Xi) tümü dahil edilerek başlanmış ve “Olabilirlik Oranı Ölçütü ile
Geriye Doğru Seçim Yöntemi” uygulanarak değişken seçimi yapılmıştır. Model parametrelerinin kestirimlerine 5. iterasyon sonucunda ulaşılmıştır. Uygulanan “İkili Lojistik Regresyon
Analizi” sonuçları aşağıda yorumlanmaktadır :
Tablo 1. Hosmer ve Lemeshow Testi
1
Adım
2
Ki-Kare
9,221
8
sd
6,997
8
,324
Önem.
,537
3
11,329
8
,184
4
8,903
8
,351
5
4,148
8
,844
Hosmer ve Lemeshow Testi sonuçlarına göre (bkz. Tablo 1), 5. iterasyonda elde edilen
Ki-Kare değerine bağlı olarak “Önem” olasılık değeri 0,844 olarak bulunmuş olup, bu değer
α=0,05 kritik olasılığından (1.tür hata) büyük olduğundan “Modelde uyum eksikliği olmadığı” şeklinde kurulan H0 hipotezi kabul edilir. Bu durumda, elde edilen ikili lojistik regresyon
modelinin veri kümesine uyumunun iyi olduğu yüzde 95 güvenle söylenebilmektedir.
Tablo 2. Sınıflandırma Tablosu
K estirilen
Y
0
1
G özlenen
Y
G enel Y üzde
52
0
1
10
1
2
25
D oğru Y üzde (% )
83,3
96,2
92,1
Bankacılar Dergisi
Analiz neticesi 5. iterasyonda elde edilmiş olup, Sınıflandırma Tablosu incelendiğinde
(bkz Tablo 2), model kullanılarak yapılan kestirimlerde firmaların yüzde 92,1 oranında doğru
gruplara atandığı görülmektedir. “0” grubunda yer alan firmalardan 2 tanesi, “1” grubunda yer
alan firmalardan da 1 tanesi hatalı sınıflandırılmış olup toplam 38 firma içinde hatalı
sınıflandırılan firma sayısı 3’tür.
Tablo 3. Denklemdeki Değişkenler
X2
X5
Sabit
B
St. Hata
W ald
Önem.
Exp(B)
0,065
-0,097
-0,091
0,032
0,044
1,759
4,229
4,847
0,003
0,040
0,028
0,959
1,068
0,908
0,913
EXP(B) için % 95 G.A.
Alt
Üst
1,003
1,136
0,833
0,989
Elde edilen parametre değerleri kullanılarak (bkz. Tablo 3) ikili lojistik regresyon modeli aşağıdaki şekilde ifade edilebilecektir :
P(Y=1) = exp(-0,091+0,065*x2-0,097*x5) / (1+ exp(-0,091+0,065*x2-0,097*x5))
(1)
X2 (likidite oranı) ve X5 (Finansman Giderleri/Net Satışlar Oranı) değişkenlerinin parametrelerine ilişkin “Önem.” Değerlerinin sırasıyla 0,040 ve 0,028 olarak elde edilmiş olmasına
bağlı olarak, her iki değişkenin modele katkılarının ve dolayısıyla modelin kendisinin anlamlı
olduğu yüzde 95 güvenle söylenebilmektedir.
4.2. Sıralı Lojistik Regresyon Analizi
Sıralı lojistik regresyon analizi uygulanmasının amacı, incelenen firmaların “iyi” ve
“zayıf ” olarak adlandırılabilen iki gruba atanmasıyla, diğer bir deyişle sadece iki dereceden
birini almasıyla yetinilmeyip, ikiden fazla düzeyli bir sınıflandırma yapılabilmesidir. Zira
firmaların performansları ekonomik konjonktür, sektörün durumu, vb. etkenlere göre de
değişebilmekte, buna bağlı olarak kredi değerliliğinin tespiti için daha detaylı incelemeler
gerekebilmektedir.
Bu çalışmada, örneklem hacmi de göz önünde bulundurularak, kategori sayısı “3” olarak belirlenmiştir. Analizin başında esas olarak iki gruba ayrılmış olan firmalar için uygulanan
ikili lojistik regresyon analizi neticesinde her bir firma için elde edilen ve firmaların model
kullanılarak gruplandırılmasında kullanılan olasılık değerleri, sıralı lojistik regresyon analizi
için veri kabul edilmektedir.
İkili lojistik regresyon modeline göre sınıflandırma yapılırken, (1-PD) olasılık değeri
0,5 ve daha yüksek olan firmalar “1” grubuna, (1-PD) olasılık değeri 0,5’in altında olan
firmalar ise “0” grubuna atanmıştır. Şu halde, (1-PD) olasılık değerinin 1’e yaklaşmasının
firmanın kredi değerliliğinin yüksek olduğunun bir belirtisi olduğu söylenebilecektir. Buna
göre bu olasılık değerleri, bir anlamda bu firmalar için “skor değerleri” olarak da kullanılabilecektir. Bu düşünceden hareketle, firmalar, ikili lojistik regresyon analizi neticesinde elde
edilen (1-PD) olasılık değerlerine göre büyükten küçüğe sıralanarak ardışık sıralı firmaların
olasılık değerleri arasındaki farklar hesaplanmış ve en büyük iki farkın bulunduğu firmalar
“kopuş noktaları” olarak belirlenmiştir. Böylelikle, listenin en başından ilk kopuş noktasına
kadar olan firmalar “1. kategori”, ilk kopuş noktası ile 2. kopuş noktası arasındaki firmalar “2.
kategori”, 2. kopuş noktasının altındaki firmalar da “3. kategori” olarak belirlenmiştir.
53
Hüseyin Tatlıdil, Murat Özel
Belirlenen üç firma grubuna atamalar yapılabilmesi için kullanılacak bir model elde edilmesi
amacıyla uygulanan “sıralı lojistik regresyon analizi” neticesinde, model geçerliliği testi için
kullanılan Khi-Kare istatistiği 53,809 olarak elde edilmiş olup, “Ho: Model anlamsızdır”
şeklinde kurulan yokluk hipotezi reddedilmiş ve kurulan modelin yüzde 95 güven düzeyinde
anlamlı olduğu sonucuna varılmıştır. Uyum İyiliği Testi için hesaplanan “Pearson Khi-Kare”
ve “Deviance (G2)” istatistikleri ise sırasıyla 4,233 ve 6,226 olarak elde edilmiş olup, bu
sonuçlara göre “Ho: Uyum eksikliği yoktur” şeklinde kurulan yokluk hipotezi kabul edilmiştir. Buna göre, firmaların derecelerinin belirlenmesi (rating) amacıyla çoklu lojistik regresyon
analizi kullanılarak kurulan modelin kullanılan veriye uyumunun iyi olduğu yüzde 95 güvenle
söylenebilmektedir. İki adet bağımsız değişken (X2 ve X5) içeren model denklemleri aşağıda
verilmektedir:
P(Y<=1) = exp(1,065+0,118*x2-0,182*x5)/(1+ exp(1,065+0,118*x2-0,182*x5))
P(Y<=2) = exp(2,998+0,118*x2-0,182*x5)/(1+ exp(2,998+0,118*x2-0,182*x5))
(2)
(3)
denklemleri kullanılacaktır.
Şekil 2. Derece Kategorilerine Göre PD Değişimi
1,00
Probability of Default (PD)
C
0,80
B
0,60
0,40
A
0,20
0,00
0
10
20
30
40
Firmalar
Yukarıda verilen denklemler ile ifade edilen model için X2 ve X5 değişkenlerinin modele katkılarının testinde “önem” kritik olasılık değerleri sırasıyla 0,045<0,05 ve 0,017<0,05
olarak elde edilmiş olup, “Ho: Değişkenin modele katkısı anlamsızdır” şeklinde kurulan
yokluk hipotezi her iki değişken için de reddedilmiştir. Buna göre, her iki değişkenin modele
katkılarının yüzde 95 güven düzeyinde anlamlı olduğu söylenebilmektedir. Model kullanılarak yapılan derecelendirme neticesinde, analize dahil edilen 38 firmanın tamamının doğru
sınıflandırıldığı görülmüştür. Buna göre, kullanılan modelin doğru kestirim gücü yüzde
100’dür. Firma derecelendirme sonuçları Tablo 4’te verilmekte olup, etik nedenler ile firma
isimleri belirtilmemiştir. Elde edilen sonuçlara göre, örneklemi oluşturan 38 firmadan 28
firmaya “A” derecesi, 2 firmaya “B” derecesi ve 8 firmaya “C” derecesi verilmiştir. A, B ve C
derece kategorilerine göre firmaların PD olasılık değerlerindeki değişim Şekil 2’de görülmektedir:
54
Bankacılar Dergisi
Tablo 4. Firma Derecelendirme Sonuçları
Gözlem
No.
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
14
15
16
17
18
19
20
21
22
23
24
25
26
27
28
29
30
31
32
33
34
35
36
37
38
Firma
Firma 30
Firma 36
Firma 13
Firma 33
Firma 35
Firma 24
Firma 38
Firma 28
Firma 20
Firma 16
Firma 29
Firma 19
Firma 11
Firma 26
Firma 14
Firma 37
Firma 22
Firma 17
Firma 32
Firma 25
Firma 18
Firma 31
Firma 8
Firma 21
Firma 34
Firma 27
Firma 15
Firma 23
Firma 6
Firma 2
Firma 1
Firma 5
Firma 7
Firma 12
Firma 4
Firma 10
Firma 3
Firma 9
Gerçek Grup
1
1
1
1
1
1
1
1
1
1
1
1
0
1
1
1
1
1
1
1
1
1
0
1
1
1
1
1
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
İkili Logreg ile
Atanan Grup
1
1
1
1
1
1
1
1
1
1
1
1
1
1
1
1
1
1
1
1
1
1
1
1
1
1
1
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
Sıralı Logreg ile Derece
Atanan Grup
(Rating)
A
1
1
A
A
1
A
1
1
A
1
A
A
1
A
1
A
1
A
1
1
A
1
A
A
1
1
A
A
1
1
A
A
1
A
1
A
1
A
1
1
A
1
A
1
A
A
1
1
A
A
1
1
A
1
A
2
B
2
B
3
C
3
C
3
C
3
C
3
C
3
C
3
C
3
C
(1-PD)
1,00000
0,99999
0,99991
0,99926
0,99777
0,99597
0,99523
0,99461
0,99404
0,99358
0,98795
0,98014
0,96177
0,96121
0,95712
0,94666
0,92956
0,92074
0,90559
0,89783
0,86707
0,80497
0,79350
0,79257
0,77510
0,72117
0,60022
0,48459
0,23800
0,22712
0,12665
0,11336
0,02750
0,00700
0,00186
0,00039
0,00000
0,00000
PD
0,00000
0,00001
0,00009
0,00074
0,00223
0,00403
0,00477
0,00539
0,00596
0,00642
0,01205
0,01986
0,03823
0,03879
0,04288
0,05334
0,07044
0,07926
0,09441
0,10217
0,13293
0,19503
0,20650
0,20743
0,22490
0,27883
0,39978
0,51541
0,76200
0,77288
0,87335
0,88664
0,97250
0,99300
0,99814
0,99961
1,00000
1,00000
A, B ve C derece kategorilerini temsil edebilecek ortalama PD (Probability of
Default), X2 (Likidite Oranı) ve X5 (Finansman Giderlerinin Ciroya Oranı) değerleri Tablo
5’te verilmekte olup, bu değerlerin kategoriler arası değişimi ise Şekil 3’te görülmektedir:
Tablo 5. A, B ve C Derece Kategorilerinin Ortalama Değerleri
1. kategori (A)
2. kategori (B)
3. kategori (C)
PD
9,792
76,744
96,541
ORTALAMALAR (%)
X2
89,125
23,408
26,345
X5
15,329
27,216
383,553
55
Hüseyin Tatlıdil, Murat Özel
Şekil 3. Derece Kategorilerine Göre Ortalamaların Değişimi
Derece (Rating) Kategorilerine Göre Ortalamalar
400,000
Ortalama Değer
350,000
300,000
250,000
PD
X2
X5
200,000
150,000
100,000
50,000
0,000
1. kategori (A)
2. kategori (B)
3. kategori (C)
Derece Kategorileri
5. Sonuçlar ve Tartışma
Uygulama sonucunda, toplam 38 adet firma için 3 düzeyli derecelendirme elde
edilmiştir. Firmalara verilen derecelere bağlı olarak elde edilen firma gruplarından;
-
“A kategorisi”, kredi verilmesinde normalin üzerinde bir risk bulunmayan, mali yapısı
olumlu ve kredi değerliliği yüksek olan firmaları,
“B kategorisi”, kredi değerliliği “A grubuna” göre daha düşük olmakla birlikte, yapılacak
daha detaylı incelemelerin sonuçlarına ve öznel değerlendirmelere göre kredi verilebilecek
olan firmaları,
“C kategorisi” ise, inceleme tarihi itibariyle mali yapısı olumlu bulunmayan ve bu analiz
sonuçlarına göre kredi ilişkisine girilmemesi gereken firmaları
içermektedir. Model denklemleri incelendiğinde, her iki modelde de X2 (likidite oranı)
değişkeninin katsayısının “+” işaretli, X5 (finansman giderleri/net satışlar) değişkeninin
katsayısının işaretinin ise “-“ olduğu görülmektedir. Buradan, beklenildiği gibi, bir firmanın
kredisini geri ödeyebilme olasılığı üzerinde likidite oranı artışının olumlu, finansman
giderlerinin net satışlara oranının artışının ise olumsuz etkisi olduğu anlaşılmaktadır. Tablo 5
ve Şekil 3 incelendiğinde; A derecesi alan firmaların ortalama PD olasılık değerinin beklendiği gibi diğer iki kategoriye göre çok daha düşük olduğu görülmektedir. Oranlar açısından
inceleme yapıldığında ise, en yüksek “likidite oranı ortalamasına (ortalama X2 değeri)” ve en
düşük “finansman giderleri/ciro oranı ortalamasına (ortalama X5 değeri) yine beklendiği gibi
A derecesi alan firmalar sahiptir. Söz konusu iki adet mali orandan Likidite Oranı bir firmanın
kısa vadede yükümlülüklerini karşılayabilme gücü, finansman giderleri/ciro oranı ise firmanın
borçlarından kaynaklanan faiz yükü hakkında bilgi veren oranlar olduğundan, yeni bir kredi
talebi değerlendirilirken firmanın mevcut kredibilitesi hakkında bilgi verme gücüne sahip
oldukları düşünülmektedir. Nitekim, bu çalışmada kurulan modellerde de her iki mali oranın
katkıları yüzde 95 güven düzeyinde anlamlı bulunmuş ve kestirim gücü yüksek modeller elde
edilmiştir. Bu kapsamda, ilk olarak uygulanan “ikili lojistik regresyon analizi” neticesinde
elde edilen (1) eşitliği kullanılarak yapılan atamalar ile 38 firmadan 35’i doğru sınıflandırılmış, 3 firma ise hatalı sınıflandırılmış olup doğru kestirim gücü yüzde 92,1 olarak elde
56
Bankacılar Dergisi
edilmiştir. Yanlış sınıflandırılan 3 firmadan Firma8 ve Firma11 gerçekte olumsuz sonuçlanmış kredi deneyimleri olduğu halde olumlu firmaların arasında, Firma23 ise gerçekte olumsuz
sonuç deneyimi olmadığı halde olumsuz firmaların arasında yer almıştır. Bu durumun; Firma8
ve Firma11’e ilişkin X2 ve X5 oranlarının, A derece kategorisi firmalar için hesaplanan
oranlardan çok farklı olmamasından, Firma23’e ilişkin X5 oranının ise, A derece kategorisi
ortalamasının oldukça üzerinde olmasından kaynaklandığı düşünülmektedir. Bununla birlikte,
bir sonraki aşamada uygulanan “sıralı lojistik regresyon analizi” neticesinde elde edilen (2) ve
(3) denklemleri kullanılarak yapılan atamalarda ise, Firma23’e “A” derecesi verilerek doğru
sınıflandırıldığı, Firma8 ve Firma11’in ise olumsuz sonuç deneyimleri olduğu halde “A”
derecesi aldıkları görülmüştür.
Tablo 6. Kritik Firmalar için Karşılaştırma Tablosu
A kategorisi ortalama
B kategorisi ortalama
C kategorisi ortalama
Firma2
Firma6
Firma8
Firma11
Firma23
PD
9,792
76,744
96,541
77,288
76,200
20,650
3,823
51,541
X2
X5
Gerçek Kategori Derece (Rating)
89,125 15,329
23,408 27,216
26,345 383,553
28,403 30,907
0
B
18,413 23,525
0
B
68,104 31,182
0
A
56,801 4,134
0
A
A
60,708 40,726
1
Sonuç olarak, uygulanan analizin genel doğru kestirim gücünün yüzde 94,7 olduğu
söylenebilir. Firma8 ve Firma11’in ise, bu çalışmada kurulan modellerde yer almayan başka
değişkenler bakımından (başka bazı mali oranlar gibi nicel, ya da yönetim yapısı vs. gibi nitel
değişkenler) incelenmesi önerilebilecektir. Diğer taraftan, gerçekte olumsuz sonuç deneyimleri olmakla birlikte bu çalışmada uygulanan analizler neticesinde “B” derecesi verilen Firma2
ve Firma6’nın bu durumları, “likidite oranları (X2)” düşük olmakla birlikte “finansman
giderleri/ciro (X5)” oranlarının C kategorisi ortalamasına göre çok daha düşük olmasından
kaynaklanmaktadır. Bu sonuç, modeller üzerinde X5 değişkeninin etkisinin X2 değişkenine
göre daha yüksek olduğunu düşündürmekte olup, uygulanan analiz sonuçlarına göre de
değişkenlerin modele katkılarının testinde X5 değişkeninin “önem” kritik olasılık değeri 0’a
daha yakın çıkmakta, buna bağlı olarak X5 değişkeni için “Ho:Değişkenin modele katkısı
anlamsızdır” hipotezi daha güçlü bir şekilde reddedilmektedir. Firma2, Firma6, Firma8,
Firma11 ve Firma23’e ilişkin mali oran ve PD olasılık değerleri, derece kategorisi ortalamaları ile karşılaştırmalı olarak Tablo 6’da verilmektedir:
Bu çalışmada, Karar Destek Sistemleri hakkında özet bilgi verildikten sonra, “ticari
kredi taleplerinin değerlendirilmesi” konusunda firmaların mali yapıları göz önünde bulundurularak verilecek kredi kararının kalitesinin artırılmasına yönelik KDS kullanımı örneklenmiştir. Bu noktada, kredi taleplerinin değerlendirilmesi konusunda yapılacak çalışmalarda
istatistiksel analiz tekniklerinin kullanılmasının, hem karar vericilere karar sürecinde
tamamen objektif ölçütler baz alınarak destek sağlanması hem de incelemenin karmaşıklık
düzeyinin olabildiğince düşürülerek zaman ve işgücü tasarrufu sağlanması açısından yararlı
olabileceği vurgulanmaktadır. Çalışmada kullanılan ikili ve sıralı lojistik regresyon tekniklerinin yanı sıra, karar vericiler tarafından incelemeye dahil edilmesi talep edilebilecek
değişkenlerin adetlerine ve türlerine göre uygun diğer istatistiksel analiz tekniklerinin
kapsandığı bir bilgi tabanına sahip olacak şekilde geliştirilecek “Bilgi Tabanlı Karar Destek
Sistemleri”, kredi taleplerinin değerlendirilmesine yönelik çalışmalarda bankaların ilgili
57
Hüseyin Tatlıdil, Murat Özel
birimlerine gerek şube gerekse genel müdürlük düzeyinde kaliteli karar desteği ile zaman ve
işgücü tasarrufu sağlanması amacıyla kullanılabilecektir. Bu kapsamda, kredi taleplerinin
değerlendirilmesi sürecinde Karar Destek Sistemleri’nin fonksiyonu karar vericinin yerini
alarak karar vermek değil, karar vericiye belirsizlik altında karar verme sürecinde ışık tutarak
verilecek kararın kalitesinin artırılmasını sağlamak olacaktır. Nihai karar, karar verici
tarafından, Karar Destek Sistemi yardımıyla elde edilen bulgular göz önünde bulundurularak
ve bunun yanı sıra kredi talebinde bulunan Firma’ya ilişkin istihbarat bilgileri de dikkate
alınarak, karar vericinin konuya ilişkin öznel değerlendirmelerinin katkısı ile verilecektir.
Bu çalışmanın uygulama aşamasında benimsenen 3’lü derecelendirme sistemi, kredi
taleplerinin değerlendirilmesi konusunda istatistiksel yöntemlerden yararlanan karar destek
sistemlerinin kullanımını örnekleme amacı taşıyan uygulamanın olabildiğince kolay anlaşılabilir olması hususu göz önünde bulundurularak tamamen keyfi olarak belirlenmiştir. İhtiyaca
göre, örneklem hacmi de göz önünde bulundurularak farklı sayıda derece (sınıf) belirlenebilecektir. Basel II Uzlaşısında en az sekiz sınıf öngörülmekte olup (Giese, 2002), böyle bir
sınıflandırma için bu çalışmada kullanılandan çok daha fazla sayıda gözleme (firmaya) ihtiyaç
duyulacaktır. Buna bağlı olarak bankaların içsel derecelendirme sistemine yönelik çok geniş
ve sağlam bir veritabanı oluşturmaları gerekeceği açıktır. Ayrıca uygulamanın ilk aşamasında
yapılan değişken seçimi ile belirlenen iki değişken ikinci aşamada da aynen kullanılmış,
sonuçların ve yorumların mümkün olduğunca basitleştirilmesi için modele başka değişken
eklenmemiş olup, model kullanılarak yapılan atamalarda yüzde 94,7 başarı elde edilmiş
olması da, kullanılan iki açıklayıcı değişkenin yeterli olduğu yorumunu güçlendirmektedir.
Bununla birlikte, aynı analizlerin farklı bir veri kümesine uygulanması durumunda değişken
seçiminin sonuçları değişebileceği gibi, tercihe göre hiç değişken seçimi uygulanmaksızın da
etkileri detaylı olarak görülmek istenen tüm değişkenler-modele istatistiksel olarak anlamlı
katkıları olsun veya olmasın-modele dahil edilebilecektir (Agresti, 1996).
Çalışmanın sonucunda kullanıma hazır gerçek bir karar destek sistemi hazırlanmamıştır. Bunun temel nedenleri; konunun yazılım boyutunun bu çalışmanın kapsamının dışında
bulunması ve ayrı bir uzmanlık alanı olarak düşünülen bu sürecin bir ekip tarafından
gerçekleştirilmesinin gerekliliğidir. Buna bağlı olarak, karar destek sistemleri konusu
özetlendikten sonra, istatistiksel yöntemler ve karar destek sistemleri ile kredi taleplerinin
değerlendirilmesine yönelik mali analiz sürecinin ilişkisi ve örneklenen uygulamaya benzer
çalışmaların kredi taleplerinin değerlendirilmesinde verilecek kararın kalitesinin artırılmasında sağlayacağı fayda vurgulanmıştır.
Kaynakça
•
•
•
•
•
•
•
•
•
58
AGRESTI, A. (1996), An Introduction to Categorical Data Analysis, John Wiley and Sons, NY.
AKTAŞ, R. (1997), Mali Başarısızlık (İşletme Riski) Tahmin Modelleri, T. İş Bankası Kültür Yayınları.
ANDRIOLE, S. J. (1989), Handbook of Decision Support Systems, Tab Books Inc., Blue Ridge Summit.
BIS (2003), “Overview of the New Basel Capital Accord”, http://www.bis.org/bcbs/cp3ov.pdf.
BIS (2001), “The Internal Ratings-Based Approach”, http://www.bis.org/publ/bcbsca05.pdf.
BIS (2000), “Range of Practice in Banks’ Internal Rating”, http://www.bis.org/publ/bcbs66.pdf.
GIESE, G. (2002), “Basel II Çerçevesinde İçsel Derecelendirme Sürecine Giriş”, Bankacılar Dergisi, Sayı
46.
KLEIN M.R. and METHLIE L.B. (1995), Knowledge-Based Decision Support Systems with
Applications in Business, John Wiley and Sons, West Sussex.
MALLACH, E. (2000), Decision Support and Data Warehouse Systems, Boston:Irwin/McGraw-Hill.
Bankacılar Dergisi, Sayı 54, 2005
Seçilmiş Ülkelerde Gayrimenkul Fiyatları ve
Bankacılık Sektöründeki Gelişmeler
Pelin Ataman Erdönmez*
I. Giriş
1980’li yıllarda tüm dünya ekonomilerini etkileyen serbestleşme hareketi bir çok ülkenin ekonomisinde önemli değişikliklere neden olmuştur. Bu çerçevede sınır ötesi kısıtlamalar kaldırılmış, sermaye hareketleri serbestleştirilmiş, döviz kurunun, faiz oranlarının ve
bankaların kredi sınırlarının belirlenmesinde uygulanan idari kontroller kaldırılmıştır. Tüm bu
gelişmelerin sonucunda ise mali hizmetlerde aşırı bir rekabet yaşanmaya başlamış, kredi arzı
hızla büyürken, mali kırılganlıklar da artmıştır.
Mali krizler genellikle aktif fiyatlarında oluşan balonun çökmesi sonucunda oluşmaktadır. Gayrimenkul piyasalarında meydana gelen her balon bankacılık krizine neden
olmamaktadır. Fakat, uluslararası uygulamalar hem gelişmekte olan hem de gelişmiş
ülkelerdeki gayrimenkul piyasalarında oluşan balonun çökmesiyle bankacılık krizleri
oluşması arasında çok önemli bir korelasyon bulunduğunu göstermektedir. Tarihte meydana
gelen bu tür mali krizlerin en önemlileri Hollanda’da Tulipmania, İngiltere’de Güney Deniz,
(South Sea Bubble) Fransa’da Missispi balonu (Missispi Boom) ve 1929’da Amerika’da
yaşanan Büyük Depresyondur.
Yakın dönemde 1980’lerin sonunda Japonya’da gayrimenkul ve hisse senedi
piyasasında oluşan balon ve akabinde 1990 yılında baş gösteren çöküş, Norveç, Finlandiya ve
İsveç’te 1980’li ve 1990’lı yıların başında yaşanan benzer deneyimler bu konudaki en tipik
örneklerdir. Arjantin, Şili, Endonezya, Meksika ile Güney Asya ülkelerinden Malezya,
Endonezya, Tayland ve Güney Kore gibi gelişmekte olan ülkelerde 1980 yılından beri benzer
şekilde finansal krizler meydana gelmiştir.
Bu ülkelerde aktif balonunun meydana gelmesi ve akabinde bu balonun çökmesi
genellikle üç aşamadan oluşmaktadır. Birinci aşama finansal serbestleşme sürecine girilmesi
veya merkez bankasının borçlanmayı artıcı bir kararı ya da benzer bir olayla başlamaktadır.
Ekonomide kredi genişlemesine yol açan bu süreç sonucunda gayrimenkul ya da hisse senedi
fiyatlarında çok ciddi artış yaşanmakta, bu fiyatlardaki artış muhtemelen yıllarca devam
etmektedir. İkinci aşamada, gayrimenkul ya da hisse senedi fiyatlarında oluşan bu balon belki
birkaç gün ya da bir kaç ay gibi çok kısa zamanda veya bazen daha uzun bir dönemde
çökmektedir. Üçüncü aşamada, yüksek fiyattan aktifleri satın alan firmalar ya da benzer
kurumlar aktif balonunun çökmesiyle iflas etmeye başlamaktadır. Bu süreci takiben ise,
bankacılık ve/veya döviz krizleri meydana gelmektedir. Yaşanan iflaslar ile bankacılık ve
döviz krizleri reel sektörü zor duruma düşürmekte ve ekonomide yıllarca sürecek sorunlara
yol açmaktadır.
*
Türkiye Bankalar Birliği, Bankacılık ve Araştırma Grubu, Uzman.
59
Pelin Ataman Erdönmez
Bu çalışmada seçilmiş ülke örneklerinden yola çıkılarak gayrimenkul sektöründeki
gelişmelerin finans sektörüne etkileri ve sonucunda nasıl finansal krizlere yol açabildiği
anlatılmaya çalışılmaktadır. Bu amaçla Doğu Asya ülkeleri, İsveç ve Japonya’daki süreç
aktarılacaktır. Sonuç bölümde ise, çalışmanın kısa bir değerlendirilmesi yapılmaktadır.
II. Aktif Fiyatları ve Bankacılık Krizleri
Literatürde aktif fiyatlarındaki her keskin düşüşün bankacılık krizine yol açmadığı, önemli aktif düşüşleri olmadan da bankacılık krizinin oluşabileceği belirtilmektedir. (ECB,
2000 s.21 ). Fisher’in Amerika’da 1929 yılında yaşanan Büyük Depresyon üzerine yaptığı
analizleri takiben, bazı iktisatçılar1 tarafından aktif fiyatı-borç konjonktürüyle (asset pricedebt cycle)2 bankacılık sorunları arasındaki korelasyon tartışılmaya başlanmıştır. Bu sorunun
hanehalkı ve kurumsal sektörün kırılganlığını artırırken bankaların varlıklarını sürdürmeleri
üzerinde bir baskı oluşturduğu belirtilmiştir. Aktif fiyatları-borç konjonktürünün oluşmasında
etken olan unsurlar arasında; teknolojik gelişmeler, kurumsal yapıda meydana gelen değişiklikler ve deregülasyon süreci sayılabilir. Bundan sonraki süreçte ekonomik büyümenin
hızlanması ve hanehalkı ve firmalar, aktif fiyatlarının ileride daha da artacağı beklentisiyle
kredi ile finanse etmek suretiyle bu yatırımlara girmeyi tercih etmektedir. Bundan sonraki
süreçte teminat değerlerinin artması hanehalkının kredi almasını sağlamakta, bankalar da daha
fazla kredi tahsis etmeyi tercih etmektedirler.
Şema 1: Aktif Fiyatı ve Bankalardan Borçlanma Konjonktürü
Bankanın ve Borçlunun
Net Değerinde Artış
(Teminat)
Aktif Fiyatı Patlaması
Özel Harcama ve
Yatırımda Hızlanma
Borçlanma
Kapasitesinin Artması
Kredi Patlaması
Gayrimenkul alımı finansmanında finansal sektörden aşırı borçlanma yoluna gidilmesi
aktif değerlerini denge noktasından çok yukarılara taşıyabilmektedir. Ayrıca, yatırımcıların
gelecekte gayrimenkul fiyatlarının daha da artacağı beklentisi, aktif balonun oluşmasında
önemli bir etkendir. Piyasada fiyatlar yükselirken çok az kişi fiyatların düşeceğini öngörmektedir. Gayrimenkul fiyatlarındaki çöküş çok sık olmadığı için bankalar da bu riski tahmin
edememektedir. Bu durum literatürde uzağı görememe- ‘disaster myopia’ olarak adlandırılmaktadır. Daha da kötüsü balon döneminde bankalar arasında gayrimenkul sektörüne kredi
vermek için çok yoğun rekabet yaşanmaktadır. Bankalar bu dönemde sektöre açılan kredi
limitlerini daha da artırmayı gözetmektedir. Bu dengesizliğin piyasa tarafından düzeltilmesi
aktif fiyatlarında aşağı yönlü hareketlerin başlamasına neden olmaktadır. Kredi alanların
karşılaştığı güçlükler bankalara yansımakta, bankaların takipteki kredileri artmakta ve
sermaye yeterlik sorunları baş göstermektedir. Bu sorunlar bankaların kredi limitlerini
azaltmalarına ve kredi tayınlaması yapmalarına dolayısıyla müşterilerin sorunlarının daha da
ağırlaşmasına neden olmaktadır. Bazı durumlarda ise sisteme olan güvenin sarsılmasıyla
bankaların sağlamlığından şüpheye düşülmekte ve bu durum bankalardan ani mevduat
çekilişlerine neden olmaktadır. Tüm bu süreç ise ekonomiyi finansal krize sürükleyebilmekte60
Bankacılar Dergisi
dir. Bununla birlikte, Benston, Kaufman gibi iktisatçılar, bankacılıktaki sorunların sistemin
içinde var olan sorunlardan değil, reel ekonomiden kaynakladığını savunmaktadırlar. Basiretli
düzenlemelerin olmaması, denetimin etkin olarak yapılmaması ve gevşek kredi standartları
aktif fiyatı-borç konjonktürü sorununu ağırlaştırabilmektedir. Aktif fiyatı-borç konjonktürü
sorununu ağırlaştıran bir diğer unsur ise asimetrik bilginin varlığıdır. Banka yöneticilerinin ve
banka sahiplerinin özellikle mevduat sigortasına güvenerek daha çok risk almaları, bunun da
ahlaki risk yaratmasıdır.3 (ECB, 2000, s. 22)
Bu çalışmaya konu olan finansal kriz geçirmiş olan ülkeler benzer süreçlerden
geçmişlerdir. İzleyen bölümde seçilmiş ülke uygulamalarına yer verilmek suretiyle aktif
balonun oluşumu, çöküşü ve bunun finansal sistem üzerindeki etkisi aktarılmaya çalışılacaktır.
III. Seçilmiş Ülke Örnekleri
1. Doğu Asya Ülkeleri
1990’ların ortalarında gayrimenkul piyasalarında yaşanan gelişmeler, yabancı sermayenin girişiyle birlikte büyük bir ivme kazanmış ve bu durum 1997 yılında Asya finansal
krizinin meydana gelmesinde önemli rol oynamıştır. Krizin diğer nedenleri arasında Tayland
ve diğer bölge ekonomilerindeki dış açıkların aşırı büyümesi, uygulanan sabit döviz kuru
nedeniyle dış borçlanmanın teşvik edilmesi, bu durumun finansal ve kurumsal sektör üzerinde
döviz kuru riski yaratması yer almaktadır. Ayrıca, ihtiyatlı düzenlemelerin yeterince sıkı
olmaması ve finansal sektörün denetiminin etkin bir şekilde yapılmaması da bankaların kredi
portföylerinin kalitesinin çok ciddi şekilde bozulmasına yol açmıştır.
1992-1996 yılları arasında gerçekleşen sermaye girişleri nedeniyle Asya’da faiz
oranları düşmüş ve yatırımlar için ucuz finansman olanağı doğmuştur. Banka kredilerinin
büyük bir bölümü spekülatif yatırım projelerine ve gayrimenkul sektörüne verilmiştir. 1996
itibariyle Tayland’da gayrimenkul sektörüne açılan krediler 160 milyar dolar tutarında olup,
toplam kredilerin yüzde 30-40’ını teşkil etmiştir. Finans şirketlerinin gayrimenkul sektörüne
açtıkları kredilerin ise bütün kredilerin yüzde 25-30’u olduğu tahmin edilmektedir. Diğer
ülkelerde de gayrimenkul sektörüne açılan kredilerde büyük artış yaşanmıştır. 1992-1996
döneminde banka kredilerinin yüzde 70’i gayrimenkul sektörüne ve hisse senedi piyasasına
tahsis edilmiştir. Güney Kore’de benzer şekilde büyük mali ortaklıklar gayrimenkule önemli
ölçüde yatırım yapmışlar, çoğunlukla da bankalar tarafından kısa dönemli finanse edilmişlerdir.
1990-1996 döneminde yabancı fonların da girişiyle banka kredilerindeki büyüme
oranları GSYİH büyüme oranını aşmıştır. 1990-1996 döneminde özel sektöre açılan banka
kredilerinin GSYİH’e oranı Hongkong’da yüzde 48, Endonezya’da yüzde 62, Malezya’da
yüzde 40, Filipinlerde yüzde 115, ve Tayland’da yüzde 70’dir. Karşılaştırma açısından aynı
oran Almanya’da yüzde 19, Japonya’da yüzde 3, İngiltere’de yüzde 16 ve Amerika’da yüzde
21,5 olarak gerçekleşmiştir.
1995 ve 1996 yıllarında da gayrimenkul sektörüne açılan kredilerin oranı, takipteki
kredilerin artmasına rağmen yükselmeye devam etmiştir. Goldman Sachs tarafından yapılan
bir analize göre, 1997-1999 yıllarında takipteki krediler Singapur’da yüzde 11, Hong Kong’da
yüzde 15, Malezya’da yüzde 20, Kore’de yüzde 34, Tayland’da ise yüzde 50 artmıştır.
61
Pelin Ataman Erdönmez
Tablo 1: Gayrimenkul Sektörüne Açılan Banka Kredileri, 1996
Tayland
Endonezya
Malezya
Kore
Hong Kong
Çin
Singapur
Gayrimenkul
Kredilerinin
Banka
Kredilerine
Oranı (%)
30-40
25-30
30-40
15-25
40-55
35-40
30-40
Özel Banka
Kredileri
(Milyon dolar)
Gayrimenkul
Kredilerinin
GSYİH’ya
oranı (%)
Takipteki
Gayrimenkul
Kredilerinin
Toplam Krediler
Oranı (%)
1996 GSMH
(Milyon dolar)
160
54
120
440
300
930
130
44
7
58
17
76
9
30
16,0
18,0
6,0
18,0
3,0
n.a
4,5
176
197
94
480
154
812
94
Kaynak: Koh, Mariano, Pavlov, Phang, Tan, Watcher, (2004)
Tablo 1’de de görüldüğü üzere 1996 yılında takipteki kredilerin toplam kredilere oranı
Endonezya’da yüzde 18, Tayland’da yüzde 16 ve Malezya’da yüzde 6’dır.
1996 yılında Amerika’da faiz oranlarının yükselmesiyle birlikte gayrimenkul
balonunda çöküşler başlamıştır. Amerikan dolarının yene karşı değer kazanması, paraları
dolara endeksli Asya ekonomilerinin ihracattaki rekabet gücünün azalmasına neden olmuştur.
Asya ekonomilerindeki cari açıkların artması döviz rezervlerinin azalmasına neden olmuş, bu
durum ise, sabit döviz kurunun sürdürülebilirliğine ilişkin yatırımcı endişelerini en üst
seviyelere çıkarmıştır. 1997-1998 yıllarında aktif fiyatlarında büyük düşüşler meydana
gelmiş, takipteki kredilerde meydana gelen artış kritik seviyelere ulaşmıştır (Tablo 2).
Tablo 2: 1997-1998 Yılları Arasıda Ortalama Kira Oranları ve Gayrimenkul Fiyatları
Tayland
Endonezya
Malezya
Kore
Hong Kong
Çin
Singapur
Kira Oranlarında
Yüzde Değişme
1997-1998 arasında
-60
-63
-47
-34
-13
-35
-31
1997-1998 Arasında
Gayrimenkul
Fiyatlarında Yüzde
Değişme
-50
-66
-54
-40
-18
-56
-23
Kira Gelirlerinde
Yüzde Değişme
-1,92
0,83
1,11
1,04
0,39
6,29
-0,40
Kaynak: Koh, Mariano, Pavlov, Phang, Tan, Watcher, (2004)
Bankalar ve finansal kuruluşlar ülke paralarının devalüe edilmesini takiben kredilerini
geri çağırmaya başlamışlardır. Bu kuruluşların uzun dönemli aktiflerini likidite edememeleri
Doğu Asya ülkesindeki finansal sistemiler için sıkıntı yaratmıştır.
Kriz Sonrası Süreç ve Değerlendirme
Tayland mali açıdan güçlüğe düşen ve parası devalüe edilen ilk ülke olmuştur. Mali
kriz Kore, Endonezya ve Malezya’da diğer ülkelere oranla çok çabuk yayılmıştır. Kriz sonrası
süreçte bu ülkelerdeki bankacılık sektörü kapsamlı olarak yeniden yapılandırma sürecine
62
Bankacılar Dergisi
alınmıştır. Bu amaçla takipteki kredi sorununun çözümü için aktif yönetim şirketleri kurulmuş, bankaların yeniden sermayelendirmeleri için gerekli önlemler alınmış, kurumsal
yönetimin iyileştirilmesine yönelik çalışmalar yapılmış, alacakların tahsilini kolaylaştırmak
için İcra ve İflas Kanunu değiştirilmiştir.4
Asya’da, beklentiler aktif balonunun çökmesinde çok etkili olmuştur. Asya ülkelerinde 1990’ların başında yaşanan mucize yıllar gelecekle ilgili beklentileri çok yükseltmiş,
firmaların borç kaldıraç oranlarını artırmalarına ve yüksek kapasite beklentisiyle
gayrimenkule yatırım yapmalarına neden olmuştur. Aynı zamanda bankalar artan teminat
değerlerini dikkate alarak kredi hacimlerini artırmak istemişlerdir. Bu dönemde yabancı
sermayenin girişiyle birlikte piyasada likiditenin artması aktif fiyatlarını daha da yükseltmiştir.
Hanehalkının ve kurumsal sektörün gayrimenkul alımlarında banka kredilerine ağırlık
vermeleri Asya ekonomilerinde gayrimenkul balonunu oluşturan önemli bir sebeptir.
Bankaların gayrimenkul sektörüne kredi açmalarını kısıtlamak için birçok önlem gündeme
gelmiştir. Gayrimenkul sektörünü finanse etmek için alternatif bir kaynak olarak Amerika ve
Avustralya piyasalarında hakim olan Gayrimenkul Yatırım Tröst ‘ü (Real Estate Investment
Trust (REIT))5 kullanılmaya başlanmıştır.
İpotek kredilerinin menkul kıymetleştirilmesi de bankaların likiditesini artıran ve daha
da önemlisi bankaların zarar yazmasına ve borç değerlendirme standartlarına disiplin getiren
bir unsur olarak görülmüştür. Amerika’da likiditeyi artırmak ve gayrimenkul piyasalarında
maliyet finansmanını azaltmak için kurulan ipotek senetleri karşılığında menkul kıymet
çıkarma piyasası (The Mortgage-Backed Securities (MBS)) Asya’da 1997 krizi sonrası
dönemde oluşturulmuştur. Böylelikle gayrimenkul şirketlerine aktiflerini bilanço dışına
çıkarmalarına ve böylelikle likiditelerini güçlendirmelerine ve sermaye getirilerinin artmalarına yol açmıştır. Borçlu firmalar bu suretle likit olmayan aktiflerini menkul kıymetleştirerek
bilançolarını yeniden yapılandırma imkanı bulmuştur. Diğer yandan mali kurumlar takipteki
kredilerini ikincil piyasa yoluyla satmak suretiyle elden çıkarmaya çalışmışlardır.
Kore’de ikincil ipotek piyasasının oluşması kriz sonrası dönemde Kore hükümetinden
büyük destek alarak gerçekleşmiştir. 1999 yılında Kore İpotek Kurumu’nun (KoMoCo)
kurulmasıyla Kore’de aktif olarak ipoteklerin menkul kıymetleştirilmesine imkan tanımıştır. 6
Hong Kong ve Malezya’da da bu amaçla devlet destekli Hong Kong İpotek Kuruluşu
(HKMC) ve Ulusal İpotek Kuruluşu (CAGAMAS) kurulmuştur. Diğer yandan Tayland,
Endonezya ve Singapur gibi Asya ülkelerinde bu piyasanın gelişimi yavaş olup istenen
düzeye ulaşmamıştır.
2. İsveç
İsveç’te, ilk deregülasyon süreci İkinci Dünya Savaşı sonrasında başlamıştır. Bununla
birlikte, finansal sistemin yapısını değiştiren esas deregülasyon faaliyetleri 1980’lerin
başlarında gerçekleşmiştir. Bu çerçevede, öncelikle 1983 yılında bankalar için disponibilite
oranları düşürülmüş, 1985 yılında faiz tavanları, Kasım 1985’de kredi tavanları, 1989 yılında
ise döviz işlemleri ile ilgili kısıtlayıcı düzenlemeler büyük ölçüde ortadan kaldırılmıştır.
63
Pelin Ataman Erdönmez
Deregülasyon süreci sonrasında bankaların fonlarını büyük oranda tek bir alana, emlak
sektörüne tahsis etmeleri gayrimenkul fiyatlarında aşırı bir şişkinliğe yol açarak yoğunlaşma
riskini de beraberinde getirmiştir. Emlak fiyatları 1980-85 arasında yüzde 275, 1985-90
arasında ise yüzde 140 oranında artmıştır. Deregülasyon sonucunda 1980’lerin ilk yarısında
finansal kurumlardan kullandırılan kredilerdeki artış oranı yüzde 11-17 arasında iken 1986’da
yüzde 20’ye yükselmiştir. 1986-1990 yılları arasındaki beş yıllık dönemde krediler yüzde
136 oranında (reel olarak yüzde 73) artmıştır. Deregülasyon, piyasa payları için yaşanan
rekabette yeni fırsatlar yaratmıştır. Bankaların ve ipotek kuruluşlarının kredileri 1986-1990
yılları arasında sırasıyla yüzde 174 ve yüzde 167 oranında artmıştır. Finans şirketleri artık
daha riskli piyasalara yönelmiş, mevduat toplama ya da menkul kıymet çıkarma olanakları
olmadığından, finansmanlarının bir kısmını şirket yatırım sertifikaları (marknadsbevis)
çıkarmak suretiyle karşılamışlardır. Bu sertifikalar bankalar tarafından garanti edilmiş,
sonuçta bankalar daha fazla kredi riski üstlenmişlerdir. (Aydın,2002,s3-7)
Tablo 3: İsveç’te Kriz Öncesi ve Sonrası Süreçte Gayrimenkul Kredileri
( Yıllık yüzde değişme, %)
İkametgah Amaçlı
Gayrimenkul
İkametgah Amaçlı
İkametgah Amaçlı
Büyük Şehirlerde
Kredilerinin
Gayrimenkul
Gayrimenkul
Ticari Gayrimenkul
GSYİH’e Oranı (%)
Kredileri
Fiyatları
Fiyatları
1990
1991
1992
1993
1994
1995
1996
1997
1998
12,4
7,0
-9,3
-11,3
4,7
1,1
0,0
7,7
9,2
3,0
-43,2
-12,0
-20,0
6,5
29,8
6,2
19,0
13,5
47,3
53,4
50,8
60,6
59,0
60,2
55,3
53,6
48,8
17,2
8,2
8,0
0,2
2,4
2,6
-0,8
0,0
Kaynak: ECB, (2000).
1989 Kasım’ına dek bir finansal krize yönelik işaretler olmamakla beraber ekonomide
yoğun bir ısınma söz konusudur. Fiyat artışları nedeniyle konut amaçlılar dışındaki gayrimenkul yatırımları yaklaşık iki katına çıkmıştır. 1989 sonbaharında mevcut kira düzeylerinde
kiracı bulmanın zorlaşmaya başlamasıyla beraber krizin ilk sinyali gelmiştir. Borsa hızla
gerilemiş, inşaat ve gayrimenkul endeksi 1990 yılı sonuna gelindiğinde Ağustos 1989’daki
tepe noktasına kıyasla yüzde 52 düşmüştür.
Döviz kontrollerinin kaldırılmasını takiben, fonların başta emlak piyasaları olmak üzere yurtdışı piyasalara yönlendirilmeye başlamasıyla birlikte yurtiçi emlak değerlerinde
yaşanan ani ve keskin fiyat düşüşleri emlak şirketlerini ve bu şirketlerden yüksek fiyat
aralığından ipotek alan finans şirketlerini zor duruma düşürmüştür. Bankacılık sektörü de hem
doğrudan, hem de finans şirketlerinin kısmi finansmanını sağladıkları için dolaylı olarak,
gayrimenkul teminatı karşılığı kredi alan hanehalkları ve firmalar krizden olumsuz şekilde
etkilenmişlerdir.
Takipteki kredilerin toplam kredi hacmi içindeki payı sürekli artmıştır. Bankaların takipteki kredilerinin 1990'da yüzde 75'ini, 1993'te ise yüzde 50'sini inşaat ve emlak sektörüne
açılan krediler oluşturmuştur. İsveç'te bankaların takipteki kredilerinin GSYİH içindeki payı
1993 yılında yüzde 11'e ulaşmıştır. Şirket yatırım sertifikaları (marknadsbevis) çıkaran bir
finans firması olan Nyckeln’in vadesi gelmiş sertifikalarını Eylül 1990’da ödeyemez hale
64
Bankacılar Dergisi
gelmesi bu piyasanın tamamına yayılan bir kriz başlatmıştır. Kendini kurtarabilen finans
şirketleri banka kredilerine başvurmak zorunda kalmış, bir kaç ay içinde başka finans
şirketleri de iflas etmiştir.
Bankaların sadece gayrimenkul teminatına güvenerek yeterli düzeyde mali analiz
yapmadan kredi tahsis etmeleri, gayrimenkul fiyatlarının hızla düşmeye başladığı bir ortamda
sistemde ağır sorunlar yaratmıştır. Özellikle emlak sektöründe faaliyet gösteren firmalara
büyük oranda kredi tahsis edilmesine karşılık, bu şirketlerin mali tablolarının yeterince şeffaf
olmaması yeterli düzeyde mali analiz yapılmasını engellemiştir.
Grafik 1
Kaynak: Bäkström , (1997).
Kriz Sonrası Süreç ve Değerlendirme
Finansal sistem deregülasyon sürecinin getirdiği yeniliklere kolay uyum sağlayamamıştır. Deregülasyon sürecinde banka yöneticileri piyasa paylarını ve karlılıklarını artırmak
için yeni riskler almaktan kaçınmadılar. Bankaların kapsamlı bir kredi tahsis etme politikaları
da bulunmamaktaydı. İsveç’te kredi kararlarındaki temel yanlışlar, bankaların haklarında
yeterince bilgi sahibi olmadıkları müşteri, proje ve coğrafik bölgelere kredi tahsis etmeleri ve
sadece gayrimenkul sektöründe değil, diğer tüm sektörlerde yüksek risk almalarıdır.
1930’lardan beri kriz geçirmeyen İsveç’te otoriteler finansal sistemde meydana gelen
bu değişikliklerin yeni bir krize neden olabileceğini öngörememişlerdir. Finans şirketlerinin
gayrimenkul finansmanında ağırlıklı olarak yer almaları ve örtülü devlet garantisinden
yararlanmamaları nedeniyle, bankacılık sektöründe önemli bir sorun oluşturmaya başlamıştır.
Bu şirketler varlıklarını sürdürmek için bankalardan ağırlıklı olarak borçlanmaya başlamışlardır. 1992 yılında İsveç Parlamentosu 1992/93:135 sayılı devlet yasasını değiştiren acil bir
kararname yayınlamış, banka ve diğer kredi kuruluşlarının yükümlülüklerini zamanında
karşılamayı garanti etmiştir.
Kriz sonrasında bankacılık sisteminde birleşme ve devralmalar artmış, bankacılığın
yanısıra sigorta, ipotek ve fon yönetimi gibi diğer finansal alanlarda da faaliyet gösteren
büyük uluslararası finans grupları ülkede etkin olarak çalışmaya başlamıştır. İsveç’ten
65
Pelin Ataman Erdönmez
ortakları da olan bu gruplar yurtdışında özellikle Kuzey ve Baltık ülkelerinde ve tek pazar
avantajı ile Avrupa Birliği içinde faaliyet göstermiş, ancak piyasaların genişlemesi ve
piyasalarda daha fazla aktörün yer alması daha yoğun rekabeti de beraberinde getirmiştir.
Rekabet sadece gruplar bazında değil, piyasalar ve ürünler bazında da ortaya çıkmış, banka
aracılığına başvurmaksızın diğer finansal enstrümanlara giden tasarruf miktarı önemli
derecede artmıştır.
İsveç bankacılık sistemi yaşanan krizin ardından, 1990’ların sonlarında daha güçlü bir
yapıya kavuşmuştur. Kriz sırasında alınan önlemlerle bankalara hücum ve bankaların batması
önlenmiş, kriz sonrası dönemde gerçekleşen birleşme ve satın almalar sonucu daha büyük
bilançolara ve daha sağlam özkaynak yapısına sahip bankaların sayısı artmıştır. Risk yönetimi
sonucunda kredi portföylerinin yapısı değişmiş, riski daha fazla dağıtan, sağlam bir yapı
ortaya çıkmıştır. Bankaların gelir yapıları da değişmiş, komisyon gelirleri daha önemli bir
paya sahip hale gelmiştir. Kredi kullananlar daha temkinli, kredilerdeki artış 1980’lerin
sonuna kıyasla daha makul hale gelmiştir. Hem şirketler hem de hanehalkı kesimi daha az
borçlanmaya, geri dönmeyen kredilerin toplam krediler içindeki payı azalmaya başlamıştır.
Gayrimenkul sektörüne açılan kredilerin bugünkü durumuna bakıldığında, 1993 yılından beri gayrimenkul arzının düşük seyrettiği gözlemlenmektedir. Harcanabilir gelirin cari
fiyatlarla 1995’den beri yüzde 35 arttığı, ayrıca büyük şehirlere olan göçün yoğunlaştığı bir
ortamda bir çok büyük İsveç şehrinde fiyatlar çok yükselmiş, yeni evlerin inşa edilmesi çok
zor olmuştur.
Kredi piyasasında düşen faiz oranlarının hanehalkını borçlanmaya itmesi talebi artıcı
bir etken olmuştur. İsveç 1990’ların ortalarından itibaren yüksek enflasyon ortamından daha
istikrarlı ve düşük bir enflasyon ortamına girmiş, bu da kredi talebini artırmıştır. Hanehalkı
büyük İsveç bankaları için önemli borçlu grubunu teşkil etmiş, bu gruba krediler toplam
kredilerin yüzde 45’ini, gayrimenkul şirketlerine açılan krediler ise yüzde 20’sini oluşturmuştur.
Bununla birlikte, hanehalkı için gelecekte ödemelerini yapma oranları ile faiz oranı
riskini yönetip yönetemeyecekleri önemli bir konudur. İsveç’te ekonomik faaliyetlerin
hızlanmasına bağlı olarak düşük enflasyon ortamı ve faiz oranları, enflasyonun hızlandığı ve
faiz oranlarının yükseldiği bir ortama dönebilir. Hanehalkı için faiz maliyeti artabilir. Bununla
birlikte ev fiyatları şimdiye kadar olduğu gibi aynı hızda artmayabilir. Sektörde gelecekte
rekabetin daha fazla artmasıyla hanehalkına faiz riskini yönetebilecekleri daha fazla enstrüman sunulması beklenmektedir. (Riskbank, 2005, 31)
2. Japonya
Japonya ekonomisi 1980’lerde hem gelişmiş hem de gelişmekte olan ülkeler için
model ekonomi niteliğindeydi. Japon firmalarının uluslararası piyasalarda göstermiş oldukları
başarılar finansal sistem üzerinde önemli etki yaratmıştır. Japonya en yüksek tasarruf oranına
sahip ülkelerden birisi olup, bu tasarruflardan elde edilen fonlar Japon firmaları tarafından
etkin yatırımlara dönüştürülebilmiştir. Japon hisse senedi piyasası da bu dönemde güçlü
ekonominin önemli bir göstergesi olarak çok yüksek seviyelere ulaşmıştır. 1980’lerin sonunda
gayrimenkul fiyatları ve hisse senedi fiyatları ise ciddi şekilde yükselmiştir. Arsa fiyatları
1980’lerin ilk yarısında yaklaşık olarak iki kat, ikinci yarısında ise üç kat yükselmiştir.
Bu gelişmeler bankalar ve diğer mevduat toplayan kuruluşlar üzerinde olumlu etki
yapmıştır. Yeni başlayan fiyat rekabeti, bankaların faiz oranı marjlarında aşağı yönlü bir baskı
66
Bankacılar Dergisi
oluşturmuş, bu durum ise bankaları kredi portföylerinde daha fazla risk almaya yöneltmiştir.
Bankaların bireysel kredileri içinde gayrimenkul sektörüne ve küçük ve orta ölçekli işletmelere tahsis edilen kredilerde önemli artış olmuştur. Bu arada, bankaların piyasa paylarını
artırmaya odaklanmaları ve kredi verirken borçlunun nakit akım analizinden çok teminatını
göz önünde tutmaları gayrimenkul fiyatlarının yükseldiği bir ortamda bankaların gevşek para
politikası izlemelerine neden olmuştur. Ayrıca, çoğu banka kredi onay sürecini hızlandırmak
için kredi risk değerlendirme görevini, kredi araştırma bürolarından alıp, bankaların satışpazarlama birimlerine raporlama yapan bağımsız izleme bürolarına vermişlerdir.
1990’lı yılların ortasında Japon finansal sisteminin sağlıklı durumu tersine dönmüştür. 1990'ların başında aktif-balon ekonominin çöküşünü takiben Japon finansal sistemi mali
krize girmiştir. Bu süreçte Japon firmalarının karlılıkları çok düşük seviyelere gerilemiştir.
Japon hisse senedi ve arsa fiyatlarındaki balon patlayarak aktiflerin değerinin çok ciddi
şekilde düşmesine neden olmuştur. 1990’ların ilk yarısında ikametgah amaçlı arsa fiyatları
tavan değerinin yüzde 50’sine gerilemiştir. Ticari amaçlı arsa fiyatlarındaki dalgalanmalar ise
çok daha uç noktalara ulaşmıştır. Aktif değerinin gerilemesiyle Japon firmalarının finansal
açıdan güçlüğe düşmesi Japon bankalarını zor duruma girmelerine neden olmuştur.
Aşırı değerlenen Japon hisse senedi piyasası 1989 yılı sonunda Merkez Bankası'nın
reeskont oranlarını birbiri ardına artırmasını takiben tavan yapmışsa da 1990 yılında büyük bir
çöküş yaşamıştır. Bu arada Maliye Bakanlığı arsa fiyatlarındaki artışı sınırlamak için Nisan
1990’da gayrimenkul sektörüne kredi verilmesini kısıtlayan duyurular yayınlamıştır. Bu
duyurular Japon bankalarının aktif büyümesinde düşüşe neden olmuş, banka aktifleri 1989’da
508 trilyon yenden 1990 yılında 491 trilyon yene düşmüştür. Ayrıca 1992 yılında, resmi
olarak izlenen arsa fiyatları da düşmeye başlamıştır.
Bu gelişmelerin sonucunda ekonomik büyümede meydana gelen yavaşlama, hisse
senedi fiyatları ve gayrimenkul fiyatlarındaki düşüşle birlikte bankaların ve diğer mali
kurumların mali bünyelerinin zayıflamasına neden olmuştur. Bankaların mali bünyelerinin
zayıflaması; (i) gayrimenkul şirketlerinin malvarlıklarının fiyatlarının düşmesi sonucunda
gayrimenkul sektörüne verilen kredilerin kalitesinin hızla düşmesinden, (ii) teminatların
değerinin düşmesinden7, (iii) bankaların hisse senetlerinin değerinin düşmesinin sermayeleri
üzerinde baskı oluşturmasından, (iv) ekonomik büyümenin zayıflaması nedeniyle borçluların
kredilerini geri ödemede zorluklar yaşamalarından kaynaklanmıştır.
1989 yılının ortalarında para otoriteleri aktif fiyatı enflasyonunun ve faiz oranlarının
artacağının farkına varmışlardır. Maliye Bakanlığı tarafından arsa fiyatlarındaki artışı
azaltmak için bir çok önlem getirilmiştir. 1990 yılında meydana gelen Körfez Krizi dünya
ekonomisinin ve dolayısıyla petrol bağımlısı Japonya’nın durumunun daha da zayıflamasına
yol açmıştır. Aktif fiyatlarında düşüşün başlamasıyla birlikte bankalar, gayrimenkul sektörüne
açılan kredileri kısıtlama yoluna gitmişlerdir. 1988 yılında Japon bankaları Basel sermaye
yeterlik rasyosunu tutturmaları için yapılan düzenlemeler kapsamında sermaye maliyeti
artmış, bankaların kredi açma teşvikleri azalmış, kredi genişlemesi durmuştur.
Bu faktörlere rağmen, aktif fiyatlarının düşmesindeki en önemli etken spekülatif aktif
fiyatı artışlarını kendi kendine düzelten mekanizmadır. Gelecekte fiyatların daha da düşeceğine ilişkin beklentiler satış getirmiş, bu da fiyat düşüşlerine neden olmuştur. 1990’ların
başında örneğin, Nikkei futures nakit piyasasında düşüşe neden olmuştur.
67
Pelin Ataman Erdönmez
Aktif fiyatlarının düşmesi Japon finansal kuruluşlarının karlılığını etkilemiş, bütün
finansal sistemin istikrarını tehdit etmiştir. Gayrimenkul sektörüne açılan kredilerin kalitesinin kötüleşmesi temel problemi oluşturmuştur.
Grafik: 2 Şehir Bankalarının 1989-1993 Yılları Arasında Aktif Büyümesi
Maliye Bakanlığı finansal kurumların artan takipteki kredi sorununa çözüm bulmakta
yavaş davranmıştır. 1991-1992 yılları arasında hisse senedi ve arsa fiyatlarında yaşanan
keskin düşüşten sonra bankaların takipteki kredilerini zarar yazmadan tutmalarına imkan
tanınmıştır. Bununla birlikte küçük finansal kuruluşlarda mali sorunlar 1993 yılında baş
göstermeye başlamış, kısa zamanda ise jusen şirketlerinde sorunlar ortaya çıkmıştır.
Grafik 3: Japonya’da takipteki kredilerin diğer ülkelere karşılaştırması
Amerika (1991)
Kaynak: Nakaso, (2001).
İsveç (1992)
Japonya (1931)
Japonya (1999)
Jusen şirketleri 1970’lerin ortalarında bankalar ile menkul kıymet ve sigorta şirketleri
tarafından ev ipotek (home mortgage) borçlanmasında faaliyet göstermek amacıyla kurulmuştur. Jusen şirketlerinin kredi verme kaliteleri hakkındaki endişeler 1992’de iyice artmaya
başlamıştır. 1993 ilkbaharında kreditörler ve Jusen şirketlerinin sahipleri, Maliye Bakanlığı’nın desteğiyle gayrimenkul fiyatlarının 10 yıllık bir dönemde iyileşeceği varsayımıyla bir
68
Bankacılar Dergisi
rehabilitasyon programı üzerinde anlaşmaya varmışlardır. Söz konusu planda Jusen şirketlerine verilen kredilerin faiz oranlarının düşürülmesi ve kreditörler tarafından ilave likidite
sağlanması öngörülmüştür. Ancak, öngörülenin aksine gayrimenkul fiyatları daha da
düşmüştür. Ağustos 1995’de Maliye Bakanlığı Jusen şirketlerini özel olarak incelemeye
almış, inceleme sonucunda, Jusen şirketlerinin ödeme güçlüğü içinde olduğu ve takipteki
kredilerin toplam krediler içindeki payının yüzde 74'e yükseldiği ortaya çıkmıştır.8 (Ataman,
2002,s.54)
Japonya'da 1997 yılında mali sistemdeki istikrarsızlık iyice artmıştır. Yeni düzenlemeler ve değişen piyasa koşullarında bankalar kredi verme politikalarını ciddi şekilde
değiştirmişlerdir. Aslında kredi daralması süreci uzun bir zaman aralığında gerçekleşmiştir.
Japon bankaları balon ekonominin çöküşünden sonra sermaye rasyolarını korumak zorunda
kalmışlar, düşük karlılık ve sermaye piyasalarına sınırlı erişim ortamında aktif büyüklüklerini
küçültmeye çalışmışlardır. 1997 ve 1998 yıllarında kredi zararlarında ciddi artışların
yaşanması kredilerdeki daralmayı artırmıştır. Düşük kredi talebiyle birlikte banka kredilerinde
1997 yılında artış görülmemiş, 1998 yılından sonra da kredi talebi ciddi şekilde düşerek
ekonomiyi resesyona sürüklemiştir.
Tablo 4: Takipteki Kredi* Rasyoları (Yüzde)
Amerika (1991)
İsveç (1992)
Japonya (1999)
Takipteki Kred./GSYİH
2,9
13,2
7,8
Aktifler**/GSYİH
63,3
130,1
217,4
Takipteki Kred./Aktifler
4,5
10,1
3,6
Kaynak: Nakaso, (2001)
*Tablodaki Ülkeler için Takipteki Krediler: Amerika için vadesinde ödenmeyen kredileri, non-accrual statüde
olan krediler ve yeniden yapılandırılan kredileri; İsveç’te brüt sorunlu krediler, Japonya’da risk yönetimi
kredileri ifade etmektedir.
**Tablodaki Ülkeler için aktifler, Amerika için ticaret bankaları, tasarruf bankaları ve S&Ls’in aktiflerini, İsveç
için büyük bankaların aktiflerini, Japonya için bütün mevduat kabul eden bankalar aktiflerini ifade etmektedir.
Devlet, kredi garanti modelleri için fonlamaları artırarak kredi daralmasına çözüm
bulunmasını teminen 1998 yılının sonunda bu modellere 20 trilyon yen tutarında ilave fon
teklif etmiş, yeni fon aktarımı yapılması ise 1999 yılı yazında onaylanmıştır. Eylül 1999'da
devlet, küçük ve orta ölçekli şirketlerin kurumsal tahvil ihraçlarına garanti verdikleri yeni bir
modeli uygulayacaklarını duyurmuştur. Mart 1999'da bankalara yapılan sermaye aktarımından sonra dahi banka kredilerinde artış olmamış, aksine 1999-2000 yıllarında negatif büyüme
meydana gelmiştir.
Kriz Sonrası Süreç ve Değerlendirme
Japon ekonomisinde 1990’ların ortasında patlak veren kriz mali sisteme olan güvenin
sarsılmasına yol açmıştır. Bu durum ise müşterilerin mali sisteme olan güvenlerinin kaybolmasına ve harcama eğilimlerinin azalmasına neden olmuştur. Bankaların yeni kredi açma
olanakları, sermaye pozisyonlarındaki kötüleşmeye bağlı olarak önemli ölçüde daralmıştır.
Daralan kredi imkanları kurumsal sektörün yatırım yapma imkanını önemli ölçüde azaltmıştır
Özellikle küçük ve orta ölçekli işletmeler bu durumdan ciddi şekilde etkilenmişlerdir. Bu
gelişmelerin sonucunda gelen ekonomik daralma, ülkeyi uzun sürecek bir resesyona sürüklemiştir.
69
Pelin Ataman Erdönmez
Japonya ile birlikte aynı dönemde benzer nedenlerle krize giren İsveç'te mali sistemin
sorunları kriz sonrası alınan önlemlerle kısa zamanda çözümlenirken Japonya uzun yıllar kriz
ortamı ile karşı karşıya kalmıştır. Krizin maliyeti de (yaklaşık GSYİH'in yüzde 12'si) diğer
ülkelerden (GSYİH'in yüzde 6-10 arası) daha büyük olmuştur .9
Japonya’da mevcut durumuna bakıldığında, aktif balonu dönemi sonrasında yaşanan
sıkıntıların10 aşıldığı gözlenmektedir. Firmaların büyük çoğunluğu mikro ekonomik düzeyde
yapısal reformları gerçekleştirerek önemli gelişme kaydetmişlerdir. Verilere göre bütün
firmalar işgücü ve üretim kapasitesi fazlalığı sorununu çözmüşlerdir. Toplam borç stokunun
satışlara oranı bütün sektörlerdeki büyük ölçekli firmalarda düşmüştür. Bu durum aşırı
borçlanma sorununun büyük ölçüde çözümlendiğini göstermektedir.
Nisan 2005’den itibaren muhasebe uygulamalarında değişiklik yapılması, firmaları arsalar da dahil olmak üzere düşük getirili sabit aktiflerini satmaya ya da elden çıkarmaya
yöneltmiştir. Bu durum fazla üretim kapasitesi sorununun aşılmasında da etkili olmuştur.
Bankaların borçlanma politikaları firma ölçeğinden bağımsız olarak daha aktif hale
gelmiştir. Bankaların mevcut durumları daha çok 1980’lerin yarısından sonraki durumlarına
benzemektedir. Takipteki kredilerin azalmasıyla bankaların risk alma imkanları artmış, mali
durumları da iyileşmiştir. Büyük firmalar ise, 1997-1998 mali krizi deneyimden sonra dolaylı
finansmandan ziyade doğrudan finansmanı tercih etmektedirler.
Gayrimenkul sektörünün bugünkü durumuna bakıldığında ise arsa fiyatlarının son
11 yıldan beri düzenli olarak düştüğü görülmektedir. Mevcut gayrimenkul piyasası en fazla
yapısal değişikliklere ihtiyaç duyulmaktadır. Gayrimenkul sektöründe fazla sayıda işlem
meydana gelmemektedir. Bunda devlet yardımı olmaması da kısmen etkilidir. Japonya’da
gayrimenkul kredilerinde vergi yükü çok ağırdır. Japonya’da ipotekler için ikincil piyasanın
başlaması Kore ile aynı yılda olmuştur. İpotekli konut finansmanı kredileri için ikincil piyasa
çok sınırlıdır, bu da konut sektörünün likiditesinin ciddi şekilde etkilemektedir.
IV. Sonuç ve Değerlendirmeler
1990’lı yıllarda gelişmiş ve gelişmekte olan bir çok ülkede aktif balonları meydana
gelmiştir. Bu ülkelerde meydana gelen aktif balonlarının çökmesi ekonomileri finansal krize
sürüklemiştir. Aslında gayrimenkul piyasalarında oluşan her balon finansal krize yol
açmamaktadır. Ancak uluslararası uygulamalar, hem gelişmekte olan hem de gelişmiş
ülkelerde, gayrimenkul piyasalarında oluşan balonun çökmesiyle bankacılık krizleri arasında
çok önemli korelasyon bulunduğunu göstermektedir.
Gayrimenkul sektörüne açılan kredilerde bankaların başarısızlığa uğramalarının en önemli nedenleri sektöre ilişkin yeterli bilginin olmaması, kredi analizlerinin ve denetimin
etkin bir şekilde yapılmamasıdır. Özellikle Asya ülkelerinde 1997 krizi öncesinde yaşanan
durum budur. Yeterli düzeyde bilgi olmaması nedeniyle piyasada her şeyin emin bir şekilde
işlediği düşüncesiyle yeni yatırımcılar sisteme girmeye devam etmiştir. Bankalar, gayrimenkul kredilerinin artmasıyla portföy çeşitliliğinin sağlanacağı şeklinde yanlış bir düşünceye
sahip olmuşlardır. Piyasanın durumu kötüleştikçe projelerin satılmasında zorluklar yaşanmaya
başlanmış, bankalar gerekli bilgiyi edindiklerinde ise gerekli ayarlamaların yapılması için çok
geç kalınmıştır.
70
Bankacılar Dergisi
Finansal kriz geçiren ülkelerde gözlemlenen temel özelliklerden birisi, yüksek kaldıraç
oranına sahip firmaların kredi limitlerinin arsanın değerine bağlı teminatlara göre belirlenmesidir. Aktif balonun çökmesiyle birlikte arsa teminat değeri düşmekte, bu da kredilerin tam
olarak teminatlandırılmadığı anlamına gelmektedir. Bankalar buna göre kredi limitlerini
düşürmüşlerdir. Firmalar kredilerini geri ödemek için bu arsaları satmaya başlamış ve
neticede arsaların değeri daha da düşmüştür. Bu durum sistemde zincir iflaslar oluşana kadar
devam etmiştir. Ayrıca, mevduata açık ya da zımni güvence verilmesi mevduat sahiplerinin
ve kreditörlerin bankalar tarafından alınan riskleri izleyememelerine neden olmuş, bu durum
bankalar için ahlaki bir risk yaratmıştır. Sonuçta, bankalar riskli kredileri yüksek getiri almak
amacıyla risklerine dikkat etmeden vermeye devam etmiştir. Bu ülkelerde hızla artan konut
fiyatları üzerinden yapılan kredi verme işlemlerinde konutun yükselen değeri dolayısıyla
ihtiyaç duyulan kredi talebi daha yüksek olmuş, ekonomik istikrarın bozulduğu dönemlerde
sistemi zafiyete uğratmıştır. İstikrarsızlığın arttığı dönemlerde para ve sermaye piyasalarında
oluşan fiyat hareketleri konuta olan talebi düşürerek fiyatları aşağıya çekmiş, gelir kayıpları
nedeniyle açılan kredilerin bir kısmı zamanında geri ödenememiştir. Bu gelişmeler konut
fiyatlarının ve dolayısıyla teminat değerlerinin hızla düşmesine neden olmuştur.
Türkiye’de son dönemde ipotekli konut finansmanı sistemine yönelik yapılması öngörülen düzenlemeler gerçekleştirilirken, söz konusu ülkelerde yaşanan krizlerden elde edilen
deneyimler göz önünde tutulmalıdır. Bu ülkelerde zor duruma düşmesi veya iflas etmesi
düşünülmeyen çok büyük ve güçlü kurumlar dahi iflasa sürüklenmiş, bunlar yeni krizleri
tetikleyerek hem finansal sektörü hem de ekonomik faaliyeti olumsuz yönde etkilemiştir.
Bankacılık uygulamalarında bir finansman yöntemi olarak yıllardan beri var olan ancak gelişmesi beklenen konut finansman sisteminden kamuoyunun beklentisi konut kredilerine erişimin toplumun yaygın kesimini içine alacak şekilde genişleyeceği ve bu sayede
bireylerin ev sahibi olabileceğine yöneliktir. Gelişmiş ülke örneklerinde olduğu gibi kamu
otoritesinin bu faydaları tesis ederken hızlı ve doğru konutlaşmayı teşvik eden politikaları ön
plana koyarak mevzuatlarını oluşturmaları ve bunun tamamlayıcısı olarak da ipotekli konut
finansmanı sistemini önemli ölçüde teşvik etmeleri gerekmektedir. Bu düzenlemeler
yapılırken mevzuatları örnek alınan ülkelerle olan sosyal ve iktisadi farklılıklar göz önünde
bulundurularak, ülkemiz gerçekleri dikkate alınmalıdır. Ayrıca, konut arzını arttırmayı
sağlayan gelişmeler ön plana alınırken, buna paralel olarak talebin geliştirilmesi için gerekli
adımların atılması önemlidir. Ancak bu şekilde konut fiyatları ve konut kiraları artışının
kontrollü seviyede tutulması sağlanabilecektir.
Gayrimenkul sektörünün etkin bir şekilde faaliyet göstermesini teminen
gayrimenkullerin doğru fiyatlanması için zamanında ve doğru bilginin edinilebilmesi, aynı
zamanda konut sektörüne likidite sağlamak için aktif bir ikincil piyasanın olması gereklidir.
Ayrıca, devlet ve özel sektör arasında işbirliği kurulması konut finansmanı için birincil ve
ikincil piyasalarda belirsizliğin azaltılmasının sağlanması açısından önemlidir.
Dipnotlar
1
Minsky (1973,1977,1991), Kindleberger (1978), Eichengreen ve Portes ( 1987) ve Allen ve Gale (1998)
2
Aktif fiyatı borç konjonktürü bankaların fazla kredi tahsis etmelerinin aktif fiyatlarını aşırı şekilde yükseltmesi,
bu durumunun da bankaların kredi riskini daha da artırması şeklinde açıklanmaktadır.
71
Pelin Ataman Erdönmez
3
Mevduat sigortasına güvenin tam olduğu ve mevduat sahiplerinin mevduatlarını garanti edildiği sistemlerde
banka iflasları gerçekleşmemektedir. Diğer yandan mevduat sigortası bankaların daha fazla risk almalarına
neden olabilmekte, dolayısıyla bankaların ödeme güçlüğüne düşme risklerini artırmaktadır.
4
Daha detaylı bilgi için bkz. Türkiye Bankalar Birliği, Yayınlar ve Raporlar ’ Bankacılıkta Yeniden Yapılandırma’, www.tbb.org.tr
5
1997 krizinden sonra da gayrimenkul sektörünün güçlük içinde olması bu sektörü yeniden canlandırma
arayışlarına neden olmuştur. Bankalar gibi büyük oranda gayrimenkul sahibi olanlar REIT’in işlemesi için
destek vermişlerdir. Bu sistemde borçlular hisselerini satarak iflastan korunurken, bankalar da bilançolarında
zarar olarak gözükecek bu aktiflerden kazanç sağlama imkanına kavuşmuştur. REIT’ler, borsada kolaylıkla
alınıp satılabilmektedir. Yatırımcısına çeşitlenme sağlayarak bir çok binada hissedarlık edinme imkanı vermek
suretiyle riskten ve dalgalanmalardan korunmayı sağlamaktadır.
6
KoMoCo, Kore’nin ilk ikincil piyasa ipotek kuruluşu olup 1999 yılında IFC’nin yardımıyla kurulmuştur
.Kurumsal yeniden yapılandırma programı kapsamında aktiflerin menkul kıymetleştirilmesi için oluşturulan bu
Kurum sayesinde likit durumda olmayan borçlu firmaların gayrimenkullerini satmalarına imkan tanınmıştır.
Seoul’de merkezi iş bölgelerinde kurulu 30 önemli gayrimenkul yabancılara satılmıştır. Gayrimenkul yatırım
şirketlerinin kurulması için yasal çerçeve 2001 yılında oluşturulmuştur.
7
Örneğin 1991'den önce çoğu borçlu gayrimenkul teminatlarının değerinin yüzde 90'nı kadar borçlanabiliyordu.
1991-98 yılları arasında gayrimenkul fiyatlarında yaşanan yüzde 50 düşüş, bu tür kredilerin 40'nın teminatsız
bırakmıştır kalmasına neden olmuştur.
8
1996 ilkbaharında Diet (Parlamento) Jusen şirketlerinin tasfiyesini kolaylaştırmak için kamu kaynağı
kullanılmasına olanak sağlayan bir paket hazırlamıştır. Pakette, Jusen şirketlerinin zararları kurucu bankalar (3,5
trilyon yen), kreditör bankalar (1,7 trilyon yen) ve zirai mali kurumlar (530 milyar yen) arasında paylaştırılmış,
kalan 680 milyar yen (6,7 milyar dolar) kamu kaynaklarından karşılanmıştır. Böylelikle mali sistemde istikrarın
sağlanması için, kamu kaynakları ilk defa Jusen sorununun çözümü için kullanılmıştır. Japonya Merkez Bankası
da Jusen sorununun çözümünde yer almıştır. Merkez Bankası iki yolla kaynak sağlamıştır. İlk olarak, Jusen
şirketlerinin sorunlu kredilerini almak için yeni kurulan Konut Kredisi Danışma Kurumuna 100 milyar yen
tutarında sermaye yardımı yapmıştır. İkinci olarak ise, Yeni Mali Stabilizasyon Fonundan 100 milyar yen
tutarında fon sağlamıştır. Her iki durumda da Merkez Bankası likidite desteği değil, risk sermayesi sağlamıştır.
Merkez Bankası burada Jusen probleminin çözümsüz bırakılmasının zaten kırılgan olan mali sistemdeki istikrarı
ciddi şekilde tehdit edebileceğini göz önünde bulundurarak, hükümetten gelen talep üzerine girişimde bulunduğu
izlenimini vermiştir.
9
Bankalara ancak ödeme güçlüğü içine düştükten sonra müdahale edilmesi, batık alacak sorununun zamanında
ele alınmaması, kredilere yeterli karşılık ayrılmaması, politik lider ve düzenleyici otoritelerin eksikliği, mevduat
garantisinin yönetilmesiyle ilgili kurumsal problemler gibi faktörler, durumu gittikçe kötüleşen bankacılık
sistemine düzenleyici otoritelerin müdahalesinin gecikmesine neden olmuştur.
10
Daha detaylı bilgi için bkz. Ataman, P (2002,) ‘Japonya Mali Krizi’ Bankacılar Dergisi, Sayı 40.
Kaynaklar:
ALLEN, F, (1996), “The Future of the Japanese Financial System”, fic.wharton.upenn.edu.
ALLEN, F, Gale D, (1998), “Bubbles and Crisis”, fic.wharton.upenn.edu.
ATAMAN P, TÜLAY, B, (2001), İsveç Bankacılık Krizi ve Bankacılık Sisteminin Yeniden Yapılandırılması,
www.tbb.org.tr.
ATAMAN, P, (2002), “Japonya Mali Krizi”, Bankacılar Dergisi, Sayı 40.
AYDIN, A, (2002), “İsveç Bankacılık Sistemi, Kriz, Krizde Yapılanlar ve Kriz Sonrası” Bankacılar Dergisi,
Sayı 40.
72
Bankacılar Dergisi
BANK of JAPON, (2005), Recent Economic and Financial Developments in Japan, www.boj.or.jp.
BÄCKSTÖM, U, (1997), “What Lessons Can be Learned From Recent Financial Crises: The Swedish
Experience”,http://www.kc.frb.org/.
CAPRIO, G, HUNTER C.W, KAUFMAN G.G, LEIPZIGER, D. M, (1999), Preventing Bank Crises: Lessons
from Recent Global Bank Failures, Edi Development Studies.
COLLYNS C, SENHADJI, (2002), “Lending Booms, Real Estate Bubbles and The Asian Crisis, www.imf.org.
ECB, (2000), “Asset Prices and Banking Stability, www.ecb.int.
HARRING J. R, WATCHER S, (1999), “Real Estate Booms and Banking Busts: An International Perspective,
www.rs.ssrn.com.
HOSHI, T, KASHYAP A, (2004), “Japan”s Financial Crisis and Economic Stagnation, Journal of Economic
Perspectives, Volume 18, Number 1, Pages 3-26 .
13. GIDDY, I, (2000), “Asset Securitization in Asia”, www.stern.nyu.edu.
KOH, W, T.H, MARIANO, R, PAVLOV, A, PHANG S, Y, TAN, A, WACHER, S (2004), “Bank Lending and
Real Estate in Asia: Market Optimism and Asset Bubbles”, Wharton-Smu Research Center, www. papers.ssrn.com.
KRUGMAN, P, (1998), “What Happened to Asia,” www.hartford-hwp.com.
MUSUMECİ, V, (1999),
www.econ.mq.edu.au.
“Japan”s
Bubble
Economy:
Lessons
Learnt”,
Macquarie
University,
MLLER M, LUANGARAM P, (1998), “Financial Crisis in East Asia: Bank Runs, Asset Bubbles and Antidotes”
www.warwick.ac.uk.
NAKASO, H, (2001)," The Financial Crisis in Japan During the 1990s:How the Bank of
Japan Responded and The Lessons Learnt", BIS Papers.
QUİGLEY J, (2001), “Real Estate and The Asian Crisis”, Working No. W99-008, Institute of Business and
Economic Research, http://econpapers.repec.org/paper.
RISKBANK, (2005), Financial Stability Report, www.riksbank.com.
73
Bankacılar Dergisi, Sayı 54, 2005
Suç Gelirlerinin Aklanması ve Terörizmin Finansmanı ile
Mücadelenin Önemi:
Türk Bankacılık Sisteminde İyi Uygulama Kılavuzu
MASAK-TBB Çalışma Grubu
Bankalarımız tarafından önümüzdeki dönemde AML (Anti-Money Laundering), KYC (Know Your
Customer), KYCC (Know Your Customer’s Customer) ve CFT (Combating Finance of Terror) konularını içeren
yazılı politika ve prosedürlerin oluşturulması, yasal yükümlülüklerin yerine getirilmesi, şüpheli işlemlerin ortaya
çıkarılması, riskli bölge, sektör ve bankacılık ürünleri konusunda ek özen ve kontrol–uyarı sistemleri kurulması, sistemi kontrol edecek bir iç denetim ve izleme fonksiyonunun yerine getirilmesi, Türk bankacılık sisteminin
suç geliri aklayıcılarından korunması, ulusal ve uluslararası alanda güvenilir bir partner olarak yer alması açısından önem arz etmektedir. Türkiye Bankalar Birliği; bu politika ve uygulamaların bankacılık sisteminde asgari
standartları karşılayacak şekilde bir çerçeve kılavuz oluşturulmasının, sistemin korunması açısından önemli olduğunu düşünmüştür. Suç gelirlerinin aklanması ve terörizmin finansmanı ile mücadelede sektörde bilinç düzeyinin yükseltilmesi, bankalar arasında standart uygulamanın geliştirilmesi ve mücadelede işbirliğinin artırılması
yoluyla yurtdışı muhabir banka ilişkilerinin de geliştirilmesi ve Avrupa Birliği ülkelerinin bankacılık uygulamalarına paralellik sağlanmasını amaçlayarak MASAK-TBB Çalışma Grubu tarafından “Suç Gelirlerinin Aklanması ve Terörizmin Finansmanı ile Mücadelenin Önemi ve Türk Bankacılık Sisteminin Rolü Taslak Kılavuzu” ve 118 adet şüpheli işlem tipini kapsayan “Şüpheli İşlem Kategorileri” listesi hazırlanmıştır. Türkiye Bankalar Birliği üyelerine, kendi uygulamalarında iyi uygulama örnekleri olarak söz konusu Klavuzu ve şüpheli
işlem kategorileri listesini dikkate almalarını tavsiye etmektedir.
Giriş
Bankacılık mesleğinin temeli güven, itibar ve istikrardır. Türk bankacılık sektörünü
oluşturan bankalar; birbirleri, müşterileri ve çalışanları ile diğer kurumlar arasındaki her türlü
iş ve işlemlerde uygulanmak üzere, Bankacılık Etik İlkelerini belirlemiştir. Bu ilkeler; “Dürüstlük”, “Tarafsızlık”, “Güvenilirlik”, “Saydamlık”, “Toplumsal Yararın Gözetilmesi ve
Çevreye Saygı”, “Suç Gelirlerinin Aklanması ile Mücadele”den oluşmaktadır.
Etik ilkelerin temel amacı; bankacılık mesleğinin toplumda mevcut saygınlık duygusunun sürekliliğinin sağlanması, meslek onuru olarak adlandırılan bu saygınlık duygusunun
geliştirilerek sürdürülmesi ve bankacılık sektöründe güven, itibar ve istikrarın korunmasıdır.
Titiz ve sürekli bir çabayı gerektiren bu niteliklerin korunması, toplumda fon arz eden
ve fon talep eden taraflar arasında birleştiricilik ve aracılık rolü oynayarak yatırım ve tasarruf
işlevlerini gerçekleştiren bankalarımıza, aynı zamanda karaparanın aklanması, yolsuzluk ve
benzeri suçlarla mücadeleyi önemli bir ilke olarak benimseyerek mesleki ve örgütsel alanda
etik ilkelerine bağlı olarak hareket etme zorunluluğu getirmektedir.
Kriminolojide, suçla mücadelenin başarısı öncelikli olarak suç oranlarındaki düşme ile
ölçülmektedir. Son yıllarda yapılan araştırmalar, dünya geneli gözetildiğinde, adi suçlarda durağanlık ve/veya azalma görülürken, temeli menfaat olan ekonomik suçlar ve/veya beyaz yakalı suç oluşumlarında önemli ölçüde artışlar olduğunu göstermiştir. Özellikle “çıkar amaçlı”
ve temeli "ekonomi" olan suçlar, yasalarla belirlenmiş kuralları, evrensel etik değerleri veya
serbest piyasa ekonomisinin temel kurallarını yolsuzluk, rüşvet, hırsızlık veya gerektiğinde
tehdit ve şiddet yolu ile ihlal ederek, kısa yoldan emek ortaya koymadan, hukuk dışı kalmak
suretiyle çok para veya itibar kazanma hırsından kaynaklanmaktadır.
74
Bankacılar Dergisi
Özellikle uyuşturucu madde ve silah kaçakçılığı gibi talep elastikiyeti son derece düşük olan ve elde edilen getirilerin çok yüksek olduğu malların yasadışı ticaretini konu alan
faaliyet alanlarında sahne alan “organize suç örgütleri”, yasadışı fiil-yasadışı gelir zincirinin
oluşmasına ve bu zincirin halkalarının, birbirini besleyen bir sebep-sonuç ilişkisi içinde büyüyen farklı ve global bir suç tipinin ortaya çıkmasına ve bir “suç ekonomisinin” doğmasına neden olmuştur.
Suçun toplum içinde sadece belli grup ve bireyleri etkilemesi sözkonusu olmasına
rağmen, bu suçlardan elde edilen suç gelirlerinin aklanması, siyasal, hukuksal, toplumsal ve
ekonomik alanda çok daha önemli problemlere neden olabilmektedir. Çünkü suç ekonomisinin temel dayanaklarını ahlak ve hukuk dışılık oluşturmaktadır. Bu nedenle suç örgütleri ve
teröristler, demokrasi ve hukuk sisteminin yerleşmesini ve sağlıklı kurallara göre işleyen kayıt
altına alınmış bir ekonomik düzen istemezler. Kendi varlıkları, mevcut ahlaki, hukuki ve ekonomik düzenin zayıf olmasına ve çürütülmesine bağlıdır.
Suç örgütleri örgüt içi ve dışı şiddet kullanmakta, amaçlarına ulaşmak için kamu güçlerini yolsuzluk ve rüşvet silahı ile etkisiz hale getirmeyi denemekte, suç ekonomisi –kayıtdışı
ekonomi-terör-yolsuzluk-rüşvet sarmalı- ekonomide kaynakların verimli bir biçimde kullanımını sekteye uğratmakta, ekonomik, siyasi ve sosyal gelişmeyi tahrip etmekte, ulusal ve uluslararası alanda demokratik, siyasal, ekonomik ve finansal kurumlara olan itibarı ve güveni
zayıflatmaktadır.
Yasadışı faaliyetlerden elde edilen rantların ve dolayısıyla gelirlerin yüksekliği, bu
suçların işlenmesine olan cazibeyi artırdığı gibi, faillerin bu suçtan dolayı cezalandırılma veya ele geçirilme riskini gözardı etmelerine de sebebiyet verebilmektedir. Bu nedenle günümüzde temeli ekonomik menfaat olan suçlarla savaşın başarısının büyük oranda bu suçların
hayat damarı olan suç gelirlerini aklama ile mücadeleden geçtiği anlaşılmıştır.
Ekonomik bir kavram olan suç gelirlerinin aklanması ile mücadele; uyuşturucu ticareti
ve diğer çıkar amaçlı organize suçlara karşı en etkili silah olarak görülmeye başlanmasıyla
birlikte hukukun ilgi alanına girmiş, 20. yüzyılın son çeyreğinde suç örgütlerinin fiillerinden
doğan kazançların yasal ekonomi içine dahil edilerek aklanmasının engellenmesi, öncül suçlarla bağlantısının tespit edilerek el konulması için kimi ülkeler ayrı bir yasa ile kimi ülkeler
de mevcut yasalarında değişikliklere giderek suç gelirlerinin aklanmasını ciddi ve müstakil bir
suç olarak tanımlamaya başlamışlardır.
Suç gelirlerinin aklanmasının, suç gelirlerine kaynaklık eden suçtan ayrı olarak suç
sayılmasındaki amaç, suç gelirlerinden yararlanan kişileri bu gelirlerden mahrum etmek suretiyle kazanç elde etmek amacıyla işlenen suçların engellenmesidir. Organize suç örgütlerinin
yaşaması, büyük miktarda genellikle nakit paranın dikkat çekmeden harcanması, kaynağının
ve sahipliğinin toplum içinde maskelenmesi ile doğrudan bağlantılıdır.
Dünya mali sisteminin entegrasyonu anlamında küreselleşme, modern dünyamızın karakteristiklerinden biri olarak suç alanını da etkilemiş ve organize suçluluk artan ölçüde küresel bir boyut kazanmıştır. Günümüz dünyasında ticaret ve tüketici taleplerinin küreselleşmesi,
suç faaliyet alanlarının da ulusal düzeyden uluslararası düzeye taşınmasına sebebiyet vermiştir. Gerek bütünüyle kayıtdışı ekonomi ve gerekse suç gelirlerinin büyük boyutlara ulaşan ve
günden güne artan miktarları mali sisteme dahil olma çabaları, bu amaçla banka ve diğer
finansal kurumların hesap ve işlemlerinden faydalanılması, finansal sistemin denetlenmesi ve
düzenlenmesi açısından önemli sorunlar doğurmaktadır.
75
MASAK- TBB Çalışma Grubu
Özellikle suç gelirlerinin esas itibariyle, uyuşturucu madde kaçakçılığı gibi uluslararası boyutta gerçekleşen örgütlü suçlardan kaynaklanması ve genel olarak uluslararası boyutta aklanmaya çalışılması; suç gelirlerinin aklanmasına karşı uluslararası girişimleri zorunlu kılmıştır. Sadece bir ülkenin mücadele etmesi ile önlenemeyecek boyutta olan ve fonksiyonu gereği global seviyede cereyan eden aklama tehlikesine karşı çok taraflı mücadele esaslarını belirlemek, bu esasları organize etmek, bu konuda standartlar geliştirmek ve ülkeler
arasında işbirliğini tesis etmek amacı ile bir Mali Eylem Görev Gücü (Financial Action Task
Force – FATF) kurulmasına karar verilmiştir.
1991 yılından bu yana FATF üyesi olan ülkemiz, uluslararası alanda suçla mücadelede
hukuk, hak ve adaletten yana, ilkeli ve kararlı politikalar izlenmesine yönelik işbirliğinin önemli bir üyesidir.
FATF'nin "hareket adımları" olarak nitelendirilebilecek olan “Kırk Tavsiye” (The
Forty Recommendations) suç gelirlerinin aklanması ve terörizmin finansmanının engellenmesi için ceza hukuku, banka hukuku ve uluslararası işbirliği alanlarında 40 önemli nokta olarak
tespit edilmiştir. FATF'nin Tavsiyeleri;
a) Paranın Aklanmasını Önlemede Ulusal Hukuk Sisteminin Geliştirilmesi.
b) Finansal Sistemin Rolünün Güçlendirilmesi.
c) Uluslararası Alanda İşbirliği.
ana başlıkları altında toplanmıştır.
11 Eylül’deki elim terörist saldırılardan sonra terörizmin finansmanı suç gelirleri ile
birlikte anılmaya başlanmış ve FATF tarafından terörizmin finansmanının engellenmesine
yönelik 8 özel tavsiye kararı yayınlanmıştır. FATF üyesi ülkelerin bu tavsiye kararlarına uymaları ve BM tarafından yayınlanan sözleşmeleri onaylamaya davet edilmiştir. Bu düzenlemelerde yer alan; kimlik tespiti ve şüpheli işlemlerin raporlanması, adli makamlarla işbirliği,
bilgi verme, iç kontrol-denetim ve eğitim yükümlülükleri kapsamında getirilen yükümlülükler
ile öncelikle bankalara suç gelirleri ile mücadelede önemli bir misyon yüklemiştir. Bu tavsiyeler; hukuki anlamda suçla mücadelede kamu ve finansal kurumların birlikte ve işbirliği içerisinde hareket etmesi üzerine inşa edilmiş olup, böylelikle organize suçlar ve bu suçları besleyen suç gelirlerinin aklanması ile mücadele hükümetlerin ve kolluk güçlerinin yanında, uluslararası kuruluşlar, finansal sektör ve profesyonel meslek sahiplerinin de içinde yer aldığı
topyekün bir mücadeleye dönüşmüştür.
FATF tavsiyelerinde, finansal kuruluşlardan suç gelirlerini aklamaya ve terörizmin finansmanının engellenmesine karşı programlar geliştirmeleri istenmiş, bu programların asgari
olarak;
a) Finansal kuruluşların bünyelerine, idare şekillerine ve yürürlükteki mevzuata uygun
dahili politika, prosedür ve kontrol yöntemlerini,
b) Bu görevler için uygun ve yüksek nitelikli personel istihdamının sağlanmasını,
c) Çalışanlara yönelik olarak süreklilik gösteren bir eğitim programı hazırlanmasını,
d) Sistemi kontrol edecek bir denetim fonksiyonu kurulmasını
içermesi gerektiği belirtilmiştir.
76
Bankacılar Dergisi
Tavsiyelerde finansal kurumlara yönelik olarak; yer alan “müşterini tanı” ilkesi, kayıtların saklanması, şüpheli işlemlerin bildirimi ve yasalara uyum ile suç gelirlerini aklama ve
terörizmin finansmanını engelleyecek diğer tedbirler şeklindeki bu önleyici düzenlemeler ve
uyarı sistemleri, suç gelirlerinin aklanmasında finansal kurumların kullanılmasının önlenmesine ilişkin olarak, uluslararası alanda atılmış önemli adımlardan biri olarak kabul edilen 1988
tarihli Basel ilkeleri, 1990 tarihli Avrupa Konseyi Sözleşmesi ve Avrupa Birliği direktifleri
gibi uluslararası belgelerden esinlenen yükümlülüklerdir.
Suç gelirlerinin aklanması ve terörizmin finansmanı ile mücadele, ülkemiz yasal mevzuatının ve kurumlar arası işbirliğinin güçlendirilmesi, Türk bankacılık sisteminin de öncelikli
konularını oluşturmaktadır. Bu mücadeleye etkin destek vermek amacındaki bankalarımızın
suç gelirleriyle mücadele ve terörizmin finansmanının engellenmesi için gerekli politika, prosedür ve kontrol yöntemlerini oluşturabilmelerini teminen yol gösterici anlamındaki bu kılavuz, Türk bankacılık sektöründe ulusal ve uluslararası alanda var olan itibar, istikrar ve güvenin korunması, suç gelirlerinin aklanması ve terörizmin finansmanı ile mücadelede ortak hareket yöntem ve standartlarının oluşturulması amacına yöneliktir.
Ulusal ve uluslararası alanda belirlenmiş, suç gelirlerinin aklanması ve terörizmin finansmanı ile mücadelede geçerli olan yasa, sözleşme, standart, tavsiye, meslek etiği, politika
ve prensiplere uyulması ve önleyici ve uyarıcı kontrol sistemlerinin kurulması;
a)
b)
c)
d)
diğer alanlardaki bankacılık ile ilgili kanunlara uyumun sağlanmasını kolaylaştıracak,
güvenli ve sağlam bir bankacılık faaliyetinin sürdürülmesinin temelini teşkil edecek,
müşteri kalitesinin korunmasını sağlayacak,
kötü niyetli kişiler tarafından bankalarımızın yasadışı eylem ve faaliyetler için kullanılması riskini minimize edecek,
e) suç gelirleri ile mücadele standartları aynı zamanda finansal dolandırıcılıkla mücadelenin prosedürleri olduğundan müşterilerin ve bankanın zarar görme riskini azaltacak,
f) genel anlamda bankacılık sektörünün güvenilirliği ve saygınlığını koruyacak,
g) ülke ekonomisine katkıları sayesinde bankacılığa uygun bir zemin oluşturacaktır.
Koruyucu Kurum Politika ve Prosedürlerin Oluşturulması
Suç gelirlerinin aklanması ve terörizmin finansmanının engellenmesine dair ülkemiz
mevzuatı, Türkiye’nin taraf olduğu uluslararası sözleşme ve girişimler, uluslararası bankacılık
alanında Türk bankacılık sektörünün güvenilirliği dikkate alınarak, her bankanın, asgari aşağıda belirlenen konu başlıkları altında standartları karşılayacak şekilde kendi politika, prosedür ve kontrol yöntemlerini yazılı olarak oluşturması ve bu politika, prosedür ve kontrol yöntemlerinin, banka yönetim kurulu tarafından onaylandıktan sonra yürürlüğe girmesi önerilmektedir.
1. Amaç
a) Banka aracılığıyla suç gelirlerinin aklanması ve terörizmin finansmanı amacıyla bankanın kullanılmasının engellenmesi,
b) banka ve çalışanlarının yasal ve idari yükümlülüklerinin bilinmesi,
c) banka politika, prosedür ve kontrol yöntemlerinin yasa ve yasanın yetki verdiği kurumların yaptığı düzenlemelere uyumunun sağlanması,
d) uluslararası sözleşmeler ve muhabir ilişkilerinde gerekli uyum ve işbirliğinin sağlanması,
77
MASAK- TBB Çalışma Grubu
e) bankanın güvenli bankacılık faaliyetini sürdürmesi, itibarının ve müşteri kalitesinin
korunması.
2. Kapsam
a) Bu politika, prosedür ve kontrol yöntemleri Genel Müdürlük, yurtiçi ve ilgili ülkenin
mevzuatının uygun olması durumunda yurtdışı şubeleri,
b) Hisse çoğunluğuna sahip bulunulan yurtiçi ve ilgili ülkenin mevzuatının uygun olması
durumunda yurtdışı mali iştirakleri (mali iştirakler, bu dokümanda yer alan mevzuat,
suç gelirlerinin aklanmasının ve terörizmin finansmanının engellenmesine yönelik temel politika ve prensipler kapsamında kendi faaliyet konuları ve iş akışlarına uygun
iç politika ve uygulamalarını oluşturmalıdır.)
kapsamaktadır.
3. Genel Çerçeve
Banka ve banka çalışanlarının sorumluluklarını, bankalar, başta FATF olmak üzere
ulusal ve uluslararası alanda suç gelirlerinin aklanması ve terörizmin finansmanı ile mücadelede yer alan resmi ve mesleki kurumların yaptığı düzenleme ve bilgilendirmeler ile tavsiye,
standart ve bilimsel çalışmalardan faydalanarak aşağıdaki konu başlıkları altında çalışanların
standart bir bilgi düzeyine sahip olmasını sağlayacak bilgilere yer verirler ve gerektiğinde bu
bilgileri yenilerler.
a)
b)
c)
d)
Suç geliri ve suç gelirinin aklanması kavramları,
Suç gelirini aklamanın aşamaları,
Suç gelirini aklama yöntemleri,
Suç gelirinin aklanmasıyla mücadelenin tarihsel gelişimi, uluslararası aktörler ve çok
taraflı sözleşmeler;
- Genel çerçeve
- Avrupa Konseyi direktifleri
- Viyana Sözleşmesi
- Basel İlkeleri
- Strasbourg Konvansiyonu
- Palermo Sözleşmesi
- Wolfsberg Prensipleri
- FATF
- Avrupa Birliği Direktifleri
- Egmont Grubu
e) Terörizmin finansmanının engellenmesi
- terörizmin başlıca finansman kaynakları (yasal veya yasadışı faaliyetler)
- suç gelirinin aklanmasıyla terörizmin finansmanı arasındaki benzerlikler ve ayrılıklar
- FATF’in terörizmin finansmanının engellenmesine yönelik finansal kurumlar için
hazırladığı kılavuz
f) Yolsuzluğun önlenmesi, rüşvet ve benzeri ekonomik suçlarla mücadele
- Yolsuzluk kavramı ve yolsuzlukla mücadelenin önemi
- Bankacılık etik prensipleri
- Greco Sözleşmesi
78
Bankacılar Dergisi
4. Yasal Düzenleme ve Yükümlülükler
Banka ve çalışanlarının suç gelirlerinin aklanması ve terörizmin finansmanı ile mücadelede yasal ve idari yükümlülüklerinin tam olarak bilinmesi ve mücadelede yer alan düzenleyici ve denetleyici kurumların tanınması için aşağıdaki başlıklar altında çalışanlar bilgilendirilir ve gerektiğinde bu bilgileri yenilerler.
a)
b)
c)
d)
Yasalar.
Yönetmelikler.
Tebliğler.
Yaptırımlar;
- Cezai
- Hukuki
- İdari
e) Yasal merciler;
- Mali istihbarat birimi,
- Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu,
- Diğer.
f) Uyum görevlisinin görev ve yetkileri
5. Müşterinin Tanınması
Bankanın, suç geliri aklayıcılarından korunmasının en etkin yolu, “Müşterinin Tanınması İlkesi” kapsamında bankanın yasal mevzuatla uyumlu politika, prensip ve uygulamalarının belirlenmesi ve bunlara tam olarak uyulmasıdır. Amaç, müşteri işlemlerinde ve bilgilerinde açıklığın sağlanması; karşılıklı güven unsuruna dayalı bir ilişki kurulması ve sürdürülmesidir.
a) Müşteri kabulü-genel prensipler
Müşterinin tanınması politikasına ilişkin olarak,
-
gerçek kimlik ve adresinin tespiti,
belge ve bilgilerin kendi içinde tutarlılığı,
bankayı tercih etme ve hesap açma amacı,
müşterinin mesleği, gelir getiren ana iş konusu, işinin prensipleri,
müşterinin işlem profili ve kapasitesi,
alıcı ve satıcıları,
işyeri veya faaliyet yeri,
hususlarında yeterli bilgi sahibi olunması, açıklık ve güvene dayalı bir banka-müşteri ilişkisi
kurulması açısından önemlidir. Bankaların, müşteri ilişkisini kuran veya teklif eden personelinin bu konularda dikkatli olmasını sağlayacak bilgilendirmeyi yapmaları çok önemlidir.
Sürekli veya geçici müşteri ilişkisine girilecek kişi ve kurumların verilecek hizmet
türleri de dikkate alınarak ulusal ve uluslararası alanda mevcut sakıncalı listeleriyle karşılaştırmasının yapılması faydalı olacaktır. Ayrıca,
ƒ
banka politikalarının, kurumları uluslararası suç işleme amaçlı suç geliri aklama işlemlerinden koruması,
79
MASAK- TBB Çalışma Grubu
ƒ
bankanın, servetlerinin ve fonlarının yasal yollardan kazanıldığına dair şüphe olan kişi ve
kurumları müşterileri olarak kabul etmek için azami dikkat ve özeni göstermesi,
ƒ
müşteri ilişkilerinin karşılıklı bilgi alışverişi, güven ve açıklığa dayanması gerekliliği kapsamında, müşteri tanıtıcı bilgi ve formlarını doldurmaktan kaçınan, isteksiz olan veya yanıltıcı, teyit edilemez bilgiler veren kişi ve kurumların müşteri olarak kabul edilmemesi,
ƒ
yetersiz iç prosedürler ve denetimin bankaların bu konudaki sorumluluklarını layıkı ile
yerine getirmesini önleyeceği göz önünde tutulduğunda; kurum içi politika, prosedürler,
hesap açılış işlemleri ve kuralları, müşteri tanıtıcı bilgileri, raporlama, izleme ve denetim
faaliyetlerinin gözden geçirilmesi,
ƒ
“Müşteri hesapları, sadece gerçek müşteri adına açılmalıdır.” ilkesi uyarınca, gerçek
lehdarların isteği üzerine gerçek sahibinden farklı üçüncü şahıslar adına, anonim bir adla
veya rumuzla hesap açılmaması,
ƒ
açılan hesapların, fiilen adına hesap açılan kişi tarafından kullanılıp kullanılmadığının sürekli olarak izlenmesi,
ƒ
müşteri tarafından açıkça yasal olarak yetkilendirildiği belgelendirilmedikçe, hesap açma
amacı ve gerekliliği açıklanmadıkça üçüncü kişilerin vekaletle bir veya birden fazla kişi
adına (küçük hesapları hariç olmak üzere) hesap açma taleplerinin yerine getirilmemesi,
ƒ
vekaletname ve genel talimatların mutlaka noter onayından geçmiş olması şartının aranması, özellikle kendisi başvuran ve müşterinin yeterince tanınmadığı durumlarda belgeyi
düzenleyen kurumlardan teyit alınması,
ƒ
küçük hesaplarının yaş sınırının kontrol edilmesi,
ƒ
yapılan değerlendirmede iş ilişkisi veya müşteri ilişkisine girilecek kişi ve kurumların
maddi varlıklarının yasal yollardan kazanılmış olduğu konusunda bir şüphe, bilgi veya
belge varsa bu kişi ve kurumlarla bireysel, özel bankacılık ve kredili müşteri ilişkisine girilmesinden kaçınılması, doğrudan müşteri olmasa bile teminat ve kefaletlerinin kabul edilmemesi,
ƒ
müşteri işlemlerinin çok iyi tanınan ve bilinen hedef müşteriler için uygulanabilecek istisnai durumlar hariç kesinlikle kiralık kasa kiralanmaması, yabancı para şahıs çeklerinin
tahsile alınması veya teminat mektubu verilmesi gibi riskli ve geri dönülemez bankacılık
hizmetlerinin verilmemesi ve/veya başlanılmaması,
hususlarında gereken özen ve dikkatin gösterilmesi önemlidir.
b) Müşteri kabulü ve sorumluluklar
Bankanın, yeni müşteri edinimi (hesap açma ve müşteri ilişkisinin süreklilik arz ettiği
benzeri işlemler) ve gezici müşterilerin işlemlerine aracılık edilmesi sırasında müşterilerin
kimliklerinin tespiti, beyan edilen adreslerin kaydı; hukuki, gerekli yasal ve bankanın iç uygulamalarına has ilave tanıtıcı bilgi ve belgelerin temin edilmesinden sorumlu olması ve bu
bilgilerin doğrulanmasına, kayıtların fiziki ve/veya elektronik ortamda saklanmasına yönelik
işlemleri yapacak görev tanımlarının yapılmasını sağlaması önerilmektedir.
80
Bankacılar Dergisi
c) Kimlik tespit usulü ve beyan edilen adreslerin kaydedilmesi
Bu başlık altında müşterinin türüne, verilecek bankacılık hizmetlerinin çeşitlerine göre; kimlik tespitinin yapılmasına, beyan edilen adreslerin kaydına ve diğer hukuki ve tanıtıcı
bilgi ve belgelerin belirlenmesine, belge ve bilgilerin alınmasına, kayıtların fiziki ve elektronik ortamda saklanmasına ve bilgi girişleri-yöntemlerinin anlatılmasına dikkat edilmesi önerilmektedir.
Bölümde bankanın kimlik tespit usulü ve beyan edilen adreslerin kaydedilmesi prensiplerinin;
-
müşterinin yasal varlığını ve yapısını, adını veya unvanını, adresini, yöneticilerini,
hükmi şahsı bağlayan yetki düzenlemesi ile ilgili şartlar hakkındaki şirket belgelerini,
kamu kayıtlarından elde edilen ve müşteriden alınan bilgilerle doğrulamak,
-
müşteri adına hareket ettiğini iddia eden şahsın yetkili olduğunu doğrulamak ve bu
şahsın da kimliğini tespit etmek,
-
kimlik tespiti yaparken yasalarda belirtilen belgeler ve yükümlülüklerle uyumlu bir
şekilde işlem yapmak,
olarak düşünülmesi önerilmektedir. Konuların aşağıdaki başlıklar altında düzenlenmesi uygun
olacaktır:
-
-
sürekli müşterilerin kimlik tespit usulü ve beyan edilen adreslerin kaydedilmesi,
geçici müşterilerin kimlik tespit usulü ve beyan edilen adreslerin kaydedilmesi,
kimlik tespitine ilaveten alınması öngörülen hukuki, gerekli yasal ve bankanın iç uygulamalarına has ilave tanıtıcı belge ve bilgilerin belirlenmesi (vergi kimlik ve vatandaşlık numarası, vekaletname, sözleşme, telefon, elektronik posta gibi irtibat bilgileri,
meslek, vb.),
müşterinin tanınması, hesap açılışı ve işlem kabulüne ilişkin belge ve bilgilerin doğrulanması.
d) Müşteri olarak kabul edilemeyecek kişi ve kurumlar
i.
Gerçek kimlikleri ve adresleri belirlenemeyen kişiler
Gerçek kimliğinden farklı bir ad altında hesap açtırmak isteyen, müşteri tanıtıcı bilgi
ve formları doldurmaktan kaçınan, bu konuda isteksiz olan veya yanıltıcı, teyit edilemez bilgiler veren kişi ve kurumların müşteri olarak kabul edilmesi uygun olmayacaktır. Bu kişi ve
kurumlar, hedef müşteri kapsamında bir daha değerlendirilmemelidir.
ii.
Resmi kurumların suç gelirlerinin aklanması ve terörizm konusunda yayımladıkları kara listelerde adı geçen kişi ve kurumlar
Ülkemizde suç gelirleriyle mücadele kapsamında görevli resmi ve hukuki kuruluşlarca
yayımlanmış/yayımlanacak listelerde yer aldığı belirlenen kişi ve kurumların müşteri olarak
kabul edilmemesi, müşteri ilişkisinden sonra bu konuda olumsuzlukları tespit edilen kişi ve
kurumlarla müşteri ilişkisinin kesilmesi ve işlemlerine aracılık edilmemesi önemlidir.
81
MASAK- TBB Çalışma Grubu
ii.
Tabela bankaları (Shell Banks)
Yakın tarihlerde suç gelirlerinin aklanmasının önlenmesi ve terörizmin finansmanı ile
mücadelede görevli uluslararası örgütler tarafından yapılan çalışmalar ve terörist saldırılara
maruz kalan ülkelerin adli soruşturma makamları tarafından yapılan incelemeler, özellikle fiziki olarak bir hizmet ofisi bulunmayan, web adreslerinden ibaret olan, genellikle vergi barınakları (offshore) olarak bilinen sınır ötesi merkezlerde kurulu bankalar ve finansal kurumların daha dikkatli incelenmesi gerektiğini ortaya koymuştur.
Herhangi bir ülkede fiziksel bir adresi, en az tam gün görev yapan bir çalışanı bulunmayan, bankacılık işlemleri ve kayıtları açısından resmi bir otoritenin denetimine ve iznine
tabi olmayan, suç gelirlerinin aklanmasının önlenmesi ve bankacılık işlemleri açısından kabul edilebilir nitelikte düzenlemelere ve denetim prosedürlerine tabi muteber bir bankanın
kuruluşu olmayan bankaların (shell banks-tabela bankaları) müşteri olarak kabul edilmesi,
dolaylı veya doğrudan işlemlerine aracılık edilmesinden kaçınılmalıdır.
e) Müşteri olarak kabul edilmesi için ilave özen gösterilmesi gereken gerçek ve
tüzel kişiler
Finansal kurumların suç gelirlerinin aklanması amacıyla kullanılması riski, bazı coğrafi alanlarla bağlantılı işlemlerde, bazı iş kollarında faaliyet gösteren müşterilerde ve bazı bankacılık işlemlerinde çok daha yüksektir. Bu işlem ve müşterilerin kabulü için gerekli ‘müşterini tanı’ ilkelerinin yeterli ölçüde uygulandığını güvence altına alacak yazılı prensipler oluşturulmalı, işlemler daha sık raporlanmalı ve takip edilmelidir.
i. Muhabir bankacılık
Banka, suç geliri aklama veya terörizmin finansmanı yönünden soruşturma geçirip geçirmedikleri ve ceza alıp almadıkları hususları da dahil olmak üzere karşı finansal kurum hakkında;
-
iş konusu, itibarı ve üzerindeki denetim yeterliliği konusunda kamuya açık bilgilerden
yararlanarak sıhhatli bilgi edinmek,
-
kuruluşun suç geliri aklama ve terörizmin finansmanına dair kontrollerini değerlendirmek,
-
yeni muhabir ilişkiler kurmadan önce üst düzey yöneticinin onayını almak, her kuruluşun sorumluluklarını ayrı ayrı belgeye bağlamak,
-
Muhabir hesaplarla ilgili olarak, bankanın, müşterinin kimlik bilgilerini teyit ettiği ve
muhabir bankanın hesaplarına doğrudan ulaşabilen müşterilere ait dikkat yükümlülüğünün yerine getirildiği ve talep üzerine ilgili müşterinin kimlik bilgilerinin muhabir
bankaya sunulabileceği konusunda emin olmak,
şeklindeki sıralanabilecek tedbirleri de almalıdır. Bu amaçla bankalar muhabir hesabı açma
talebinde bulunan diğer finansal kurumlardan yukarıda belirtilen bilgilerin yazılı olarak yer
aldığı bir anket formu talep etmek dahil olmak üzere özel müşteri kabul kuralları ve üst düzey
yöneticilerin onayının arandığı iş akışları tesis ederler.
82
Bankacılar Dergisi
ii.
Riskli coğrafi alanlarda yerleşik veya bağlantılı müşteri işlemleri
Her bankanın aşağıdaki kategorilere giren yurtdışı ve içinde kendi riskli bölge ve alan
tanımlarını yapıp, bu bölgelerde yerleşik veya ilişkili müşterilerini ağırlaştırılmış tanıma-onay
ve izleme prensipleriyle takip etmesi uygun olacaktır.
•
İşbirliği Yapmayan Ülkeler (FATF-Non-Cooperative Countries and Territories
(NCCTs)
Finansal kuruluşlar, FATF Tavsiyelerini uygulamayan ya da eksik uygulayan ve bu
nedenle FATF’ın İşbirliği Yapmayan Ülke Listesi’nde yer alan ülkelerin vatandaşları, şirketleri ve finansal kuruluşları ile girecekleri iş ilişkilerine ve işlemlere özel dikkat göstermeleri
önemlidir. Bu işlemlerin görünürde hukuki ve ekonomik amacı yoksa, işlemlerin esası ve amacının araştırılması ve bulguların yetkili makamlara yardımcı olabilecek şekilde yazılı kayda geçirilmesi hususlarına dikkat edilmelidir.
•
Gri Alanlar
Küreselleşen ve sermaye dolaşımının serbestleştiği dünyamızda organize suçlar ve terörizmle mücadelede, uluslararası işbirliği için en önemli zemini oluşturmaktadır. Fakat dünya yüzeyinde “Gri Alanlar” olarak adlandırılan, hukuk düzeninin uygulanamadığı bazı antidemokratik bölgeler, hala varlığını sürdürmekte ve mücadelenin önünde büyük bir engel oluşturmaktadır. Banka, yasadışı uyuşturucu üretim-dağıtım yolları ile üzerinde bulunan, kaçakçılık, terör gibi suçların oranı, yolsuzluk ve rüşvetin yaygın olduğu anti-demokratik ülkeler ve bölgelerde yerleşik müşteriler veya ilişkili işlemleri için güçlendirilmiş müşterinin tanınması, onay ve izleme standartları uygulanması önemlidir.
•
Sınır Ötesi Merkezler, Serbest Bölgeler ve Finans Merkezleri
Bankaların, sağladıkları bankacılık sırrı, vergi avantajı ve yargı bağışıklığının bir sonucu olarak organize suçlardan kazanılan veya terörizmin finansmanında kullanılan fonların
saklanma ihtiyacı için bir çekim merkezi oluşturan sınır ötesi merkezler, (offshore) serbest
bölgelerde ve katı bankacılık gizlilik yasalarının uygulandığı uluslararası finans merkezlerinde yerleşik müşteriler ve bağlantılı işlemler için güçlendirilmiş müşterinin tanınması, onay ve
izleme standartları uygulamaları önerilmektedir. Bu bölgelerin özelliklerine uyan hükümlerine tabi kurumlarla güçlendirilmiş özel çalışma prosedürleri belirlenmeli, fiziki varlığı bulunan
ve suç gelirleri konusundaki hassasiyeti bu prensiplere göre yeterli olan normal yargı çevresinde yerleşik bir kurumun iştiraki olmasının gözetilmesi uygun olacaktır.
•
Siyasi Nüfuz Sahibi Kişiler (PEP’s)
FATF terminolojisine göre siyasi nüfuz sahibi kişiler; yabancı bir ülkede, uhdesinde
üst düzeyde kamu görevi bulunan devlet yada hükümet başkanı, üst düzey siyasiler, hükümet
görevlileri, adli yada askeri personel, önemli mevkideki siyasi parti temsilcileri ve kamu
kurumu yöneticisi niteliğindeki kişileri ifade etmektedir.
Siyasi nüfuz sahibi kişilerle ilgili olarak, uygulanması gereken müşterini tanı ilkesinin
gerektirdiği tedbirlere ilaveten bankalar;
83
MASAK- TBB Çalışma Grubu
-
müşterinin siyasi nüfuz sahibi bir kişi olup olmadığının belirlenmesi için uygun risk
yönetimi sistemlerini geliştirmeli,
bu tür müşterilerle işlem tesis etmek için üst seviyedeki yöneticisinin onayının
arandığı iş akışlarını tesis etmeli,
fonların ve mal varlıklarının kaynaklarını tespit için gerekli tedbirler almalı ve
sürekli ve sağlıklı bir gözetim fonksiyonu gibi tedbirleri uygulamalıdır.
iii.
Suç gelirlerinin aklanmasında hassas sektör ve iş kolları
Bankaların müşteri olarak kabul ettikleri veya işlemlerine aracılık ettikleri diğer
finansal kurumların veya başkalarının fonlarını yöneten aracıların “müşterini tanı” ilkeleri
kapsamında yeterli özeni gösterdikleri, faaliyet gösterdikleri alanlardaki yasal düzenlemelerin
FATF kriterlerine uygunluğu, bu konudaki politika ve prosedürlerinin yeterliliği konusunda
yeterli bilgi düzeyine sahip olmaları uygun olacaktır. Bu konularda bilgi talebine yönelik olarak taraf olan finansal kurumdan bu özeni gösterdiğine dair doldurulmuş bilgi formunun temin edilmesi faydalı olacaktır. Özellikle riskli coğrafi alanlarda yerleşik veya FATF ile işbirliği yapmayan ülkelerin mali kurumlarına hesap açılışında bu ilkelerin uygulanması önem arz
etmektedir.
Aşağıdaki sektörler ve meslek gruplarına hesap açılışlarında özel önem gösterilmesi,
müşteri kimlik ve tanıtıcı belgelerinin, sektör bilgilerinin dikkatle ve eksiksiz bir şekilde kaydedilmesi ve müşteri hesaplarının dikkatle izlenmesi önerilmektedir.
-
Yetkili müesseseler (döviz büfeleri).
Kuyumcular, altın ve elmas gibi değerli taş ve maden ticareti yapanlar.
Yurtdışı yerleşik kişiler, (özellikle riskli coğrafi alan ve bölgelerde mukim)
Seyahat acenteleri, yolcu ve yük taşıyanlar.
Gazinolar, talih oyunları salonlarının işletmecileri.
Lüks araç satan galericiler.
Antikacılar ve sanat galerileri, halıcılar.
Büyük emlakçılar ile bunların her türlü acente, temsilci ve ticari vekilleri.
Hava ve deniz vasıtalarını kiralayanlar.
Deriden mamul eşyaların üretimini ve ticaretini yapanlar.
Oto yedek parçalarının üretimini ve ticaretini yapanlar.
Nakit kullanımı yoğun olan işkollarında faaliyet gösterenler (otopark işletmecileri,
restoranlar, akaryakıt, piyango ve gazete bayileri, dağıtım şirketleri, oyuncak ve kırtasiye ticareti yapanlar).
Faktoring şirketleri.
iv. Riskli bankacılık ürünleri
Sebebi bilinemeyen aktivitelerden kaynaklanan ve iştigal konusu ile doğrudan
ilişkilendirilemeyen, genelde nakit işlemler, hamiline ürünler ve elektronik fon transferlerinden kaynaklanan müşteri fonları ve işlemlerinin güçlendirilmiş prosedürlerle takip edilmesi
uygun olacaktır.
•
Nakit İşlemler
Özellikle dünyadaki suç geliri hacminin büyük bir bölümünü teşkil eden yasadışı uyuşturucu ticaretinden kazanılan fonlar, elde edildikleri anda değişik ülke para birimlerin84
Bankacılar Dergisi
den küçük kupürler halinde nakit ve sahiplerinin kısa vadede dikkat çekmeden harcayamayacağı kadar yüksek miktardadır. Bu nedenle özellikle nakit kullanımının sınırlı olduğu gelişmiş
ekonomilerde kısa sürede dikkat çekmeden harcanması, bir yerden bir yere taşınması ve fiziki
muhafazası zordur.
Bu açıdan bakıldığında, suç geliri aklayıcıları açısından ellerindeki küçük kupürlerden
oluşan büyük miktarda ve nakit paranın bir an önce bir finansal kuruma yatırılarak nakit formundan kurtarılması, transfer olanaklarına kavuşturulması, mülkiyetinin gizlenmesi, gerçek
ticari işlemlere benzer işlemlerle suç kaynağından süratle uzaklaştırılması ve yasal bir kazanç
gibi gösterilmesi zorunluluğu ortaya çıkmaktadır.
Suç gelirinin nakit formda bulunduğu, yasadışı faaliyet ile arasındaki bağın henüz kesilmediği ve suç geliri aklayıcısının paranın yasal kaynağı olarak gösterebileceği örtü sağlayan bir işlem bulunmadığı aşamaya, yerleştirme aşaması denilmektedir. Bu ilk aşama, yetkili
araştırma ve inceleme uzmanlarınca paranın fiziken tespitinin ve el konulmasının, nakdin
finansal sisteme girişi sırasında finansal kuruluşlara getirilen şüpheli işlem bildirimleri yolu
ile tespit edilmesinin en kolay, suç geliri aklayıcıları için aksine en tehlikeli olduğu aşamadır.
Suç gelirinin nakit formda bulunduğu bu aşamada ele geçirilebilmesi için ülkeler, düzenli nakit işlem raporlamaları ve şüpheli işlem bildirimleri esasına dayanan izleme teknikleri
ile nakit kullanımını önleyici politikalar geliştirmişler, bankaların ve çalışanlarının suç geliri
aklayıcılarından korunmaları için nakit işlemlere karşı hassas olmaları ve dikkat çekici sıklıkta veya yüksek tutarlı nakit işlemleri raporlayarak kontrol etmeleri tavsiye edilmiştir.
•
Elektronik Transferler
FATF tarafından yayımlanan sekiz özel tavsiyeye göre üye ülkeler mali kurumlarının
fon transfer işlemlerinde ve ilgili mesajlarda havale amir ve lehdarlarına ilişkin bilgilerin (isim, adres, hesap numarası) yer almasını sağlamak için önlemler almalıdır ve söz konusu bilgiler transfer veya ödemeler zincirindeki mesajlarda yer almalıdır.
Bu tavsiyelere uyum amacıyla, bankanın kendi aracılığıyla gönderilen transfer işlemlerinde havale amirlerinin tam ad ve adres bilgilerinin, lehdarların ise tam ad ve adres bilgileri
ve/veya hesap numaralarının transfer mesajlarında yer almasına ilişkin tedbirleri alması uygun
olacaktır.
Karşı mali kurumlardan gelen transfer mesajlarında amir ve lehdara ait belirtilen bilgileri eksik olanlara özel önem gösterilerek, şüpheli işlemler kapsamında dikkatli bir incelemeye tabi tutulması, bu havalelerin ödendiği lehdarlara ilişkin ödemeyi yapan birim tarafından ödeme yapılan kişi ve kurumların kimlik ve adres tespitinin dikkatli şekilde yapılarak
muhafaza edilmesi esastır.
Banka müşterisi olmayan üçüncü şahısların, bankada yatırım hesabı bulunan müşteri
adına veya bizzat mudinin kendisinin herhangi bir banka şubesi nezdinde bulunan yatırım hesaplarına, başka banka veya aracı kurumdan EMKT (Elektronik Menkul Kıymet Transferi’
sistemi aracılığıyla gelen hazine bonosu ve devlet tahvili virman işlemlerinde; gönderen banka, amir ve lehdar bilgilerinden şüphe duyulması halinde dikkatli bir incelemeye tabi tutulması uygun olacaktır.
85
MASAK- TBB Çalışma Grubu
•
Yabancı Bankalar Üzerine Keşideli Şahıs Çeklerinin Tahsile Alınması
Müşteri ilişkisine yabancı para cinsinden yurtdışı bankalar üzerine keşide edilmiş şahıs çeklerinin tahsile alınması işlemleri ile başlanmasından kaçınılmalıdır. Tahsile veya iştiraya dövizli çek alınması hizmetinin; köklü-ticari geçmişi ve itibarı olan,aynı zamanda iştiraya
alınan çek tutarları ile iş hacmi ve maddi varlıkları arasında bir denge bulunan, ticari işlemleri
ve iş ahlakı hakkında detaylı bilgi sahibi olunan firma ve şahıslara verilmesine özen gösterilmelidir.
•
Internet, Call Center ve ATM İşlemleri
Banka çalışanları ile yüz yüze gelmeden işlem yapılmasını sağlayan bu ürünleri kullanan müşterilerin işlemleri müşteriyi kabul eden ünite yetkilileri ve iç denetim birimleri tarafından dikkatle izlenmelidir. Müşterilerin hesap açılışlarında ibraz ettikleri bilgi ve belgelerde
yer alan hususlara göre işlemlerinin uygunluğu takip edilmeli, şüpheli işlemlerin ortaya çıkarılmasına yönelik olarak hesap hareketleri periyodik olarak gözden geçirilmelidir. Bu kanallar
aracılığıyla yapılan işlemlerin kontrolü, güvenliği, dolandırıcılık girişimlerinin ve suç geliri
aklanmasının engellenmesine yönelik konulan işlem limit ve saatleri ve şifre uygulamalarının
titizlikle tespit edilmesi ve uygulanması önem arz etmektedir.
v. Vakıf ve Dernekler (Gönüllü Bağış ve Yardım Kurumları)
FATF’in sekiz özel tavsiyesinin sekizincisine göre; ülkeler, terörizmin finansmanı amacıyla kötüye kullanılabilen varlıklarla ilgili kanun ve yönetmeliklerin yeterliliğini yeniden
gözden geçirmelidir. Kar amacı gütmeyen yardım kuruluşları özellikle istismara açıktır ve
ülkeler bunların;
-
terörist örgütler tarafından yasal varlık süsü verilerek,
varlıkların dondurulması önlemlerinden kaçmak amacı da dahil olmak üzere, terörizmin finansmanının sağlanması amacıyla kendi çıkarları doğrultusunda kullanılarak,
yasal amaçlı fonların el altından terörist örgütlere saptırılmasını gizleyerek veya saklayarak,
kötüye kullanılmasını engelleyecek tedbirleri almalıdır.
Bankalar, söz konusu kurumlara hesap açarken kurumun veya kişinin açık kimliği, faaliyet konusu, hesap açma amacı, beklenen hesap faaliyeti ve verilecek hizmetler, hesap açılış
şekli ve gelen giden fonlara ilişkin kişi/kurum/kaynak/yönlendirildiği merkezler (Nakit, EFT,
Swift,Yurtiçi ve Dışı), kurucu ve temsile yetkili şahısların ve üst düzey yöneticilerinin özgeçmişleri hakkında bilgi sahibi olmalıdır. Bu kuruluşlarla müşteri ilişkisine girilirken güçlendirilmiş müşteri tanı ve onay prosedürleri uygulanması, bu kurumlarla ilgili resmi düzenlemelerine uygun hareket edilmesini sağlayacak tedbirler alınması, kurum faaliyetlerinin dikkatle izlenmesi uygun olacaktır."
6) Şüpheli İşlemlerin Tespiti ve Bildirilmesi
Banka çalışanları görevlerini yerine getirirken;
86
görünürde yasal ve ekonomik amacı olmayan,
Bankacılar Dergisi
-
müşterinin geliri, işi ile ilgili ve orantılı olmayan,
kanunda belirtilen yükümlülükler kapsamında belge ve bilgi vermekten kaçınılan veya
gönülsüz davranılan,
raporlama ve kayıt saklama prosedürlerinden kaçınma amacı sezilen,
yanıltıcı ve teyidi imkansız bilgiler verilen,
kullanım amacı ekonomik olmayan ve amacı açıklanmayan kredi istekleri,
riskli coğrafi bölge ve ülkelere yapılan büyük ölçekli ve olağan dışı transfer
gibi işlemlere karşı dikkatli olmalıdır.
Bu tür işlemlerle karşılaşılması durumunda, işleme ait bilgi ve belgelerin iç denetim
görevlilerine, inceleme elemanlarına ve yasa uygulama birimlerine yardımcı olabilecek şekilde temin edilmesi ve banka kurallarına göre dahili olarak Uyum Görevlisine raporlanması önerilmektedir.
Şüpheli İşlem Bildirimi Yapılması İçin İşlemleri İnceleme Konusu Olan Müşteriler;
Uyum Görevlisi tarafından MASAK’a şüpheli işlem bildirim kararı verilsin veya verilmesin müşteri ile;
-
müşteri ilişkisinin devam ettirilmesi,
işlemleri dikkatle izlenerek müşteri ilişkisinin sürdürülmesi,
müşteri hesaplarının kapatılarak müşteri ilişkisinin sona erdirilmesi,
kararının Uyum Görevlisi veya ihtiyaç duyulması halinde Uyum Görevlisince iletilen
yetkili merciler tarafından verilmesi hususuna özen gösterilmelidir.
Aşağıda sıralanan dört başlık altında şüpheli işlemlerin tanımı ilgili mevzuat, kurumiçi
ve dışı raporlama kuralları ve bildirimlere ilişkin işakışlarının belirlenmesi faydalı olacaktır:
-
Şüpheli işlem ne demektir
Şüpheli İşlem Tipleri
Uyum Görevlisine Raporlama Kuralları ve Sorumluluklar:
Resmi Kurumlara İletilmesi
Sır Saklama ve Gizlilik
Kayıtların Saklanması
7. İzleme, İç Denetim ve Raporlama Faaliyetleri
Bankanın, suç gelirlerinin aklanması ile ilgili yükümlülüklere uyumun sağlanması,
şüpheli işlemlerin önceden belirlenip engellenmesine ve şüpheli işlemlerin ortaya çıkarılmasına yönelik iç kontrol, raporlama ve haberleşme sistemlerini oluşturması önemlidir. İç kontrol ve raporlama sistemi zaman içinde değişen mevzuat ve diğer gelişmelere uyumun sağlanması amacıyla sürekli olarak geliştirilmelidir. Bu amaçla, iç kontrol ve izleme görevini yapan
denetim görevlilerinin suç gelirleri hakkındaki mevzuatı, uluslararası gelişmeleri, yeni ürünler
ve aklama metotları konusunda resmi ve bilimsel yayınları takip etmesi faydalı olacaktır.
Bankanın, bu konudaki görevlerin yerine getirilebilmesini teminen gerekli personel
tahsisi ve bilgi işlem desteğini sağlaması; yapılan kontrol faaliyetleri, sonuçları ve riskli hususlar ve öneriler hakkında üst yönetime bilgi verilmesi esastır.
87
MASAK- TBB Çalışma Grubu
Yıl içinde yapılan denetim ve kontrol faaliyetlerine ilişkin Teftiş Kurulu Başkanlığı ve
İç Kontrol Merkezi Başkanlığı tarafından ortaklaşa hazırlanan istatistiki amaçlı listelerin (denetim yapılan şube sayısı, kimlik tespiti ve şüpheli işlem açısından kontrol edilen işlem sayısını gösterecek şekilde) takip eden yılın Mart ayının 15. gününe kadar Mali Suçları Araştırma
Kurulu Başkanlığı’na gönderilmek üzere Uyum Görevlisine iletilmesi önem arz etmektedir.
Uyum görevlisi tarafından imzalanmış bir ön yazı ekinde Mart ayı sonuna kadar listenin MASAK’a ulaştırılması için gerekli tedbirlerin alınması faydalı olacaktır.
8. Kurum İçi Eğitim Çalışmaları
Bankanın, aklanma işlemlerinin tanınması ve önlenmesi konusunda pazarlama ve
operasyonel kadrolarına düzenli olarak eğitim vermesi ve buna ek olarak kanunlardan, düzenlemelerden ve aklama tipolojilerindeki değişikliklerden çalışanlarını haberdar etmesi önemlidir.
Çalışanların işe giriş tarihinde aşağıdaki esaslarda bilgilendirilmesi ve en geç altı ay içinde veya ilk düzenlenen eğitimde;
-
ulusal yasa ve yönetmelikler,
bankanın suç gelirleri konusundaki prensip ve uygulamaları,
müşterinin tanınması, alınacak belge ve bilgilerin gerçekliği ve teyidi,
uluslararası düzenleme ve standartlar,
şüpheli işlemlerin tanınması ve raporlanması,
riskli sektör, bölge ve işlem türleri,
yasal ve idari sorumlulukları,
konularında eğitime tabi tutulmaları esastır.
Eğitim alan çalışanların yeterli bilgi düzeyine ulaştıkları eğitim sonunda yapılan sınavlarla teyid edilir. Özellikle personel sayısı çok ve teşkilatı yaygın olan bankaların sınıf eğitiminin yanı sıra ağırlıklı olarak intranet ortamında hazırlanmış elektronik eğitim modüllerinden de faydalanması yararlı olabilecektir.
Yıl içinde yapılan eğitim çalışmalarının istatistiki amaçlı sonuçları, (eğitimlere katılan
personel sayısını ve toplam eğitim saatini gösterecek şekilde) takip eden yılın Mart ayının
15’inci gününe kadar Mali Suçları Araştırma Kurulu’na gönderilmek üzere eğitim faaliyetlerini takip eden bölüm tarafından uyum görevlisine iletilmelidir. Uyum görevlisi tarafından,
listenin Mart ayı sonuna kadar MASAK’a iletilmesi için gerekli tedbirlerin alınması esastır.
9. Hesap Muhabirlerinden ve Diğer Kurumlardan Alınan Yazıların Yanıtlanması
Hesap Muhabirlerinden veya iş ilişkisinde bulunulan diğer kurumların Suç Gelirlerini
Aklama, Terörizmin Finansmanının Engellenmesi konularında banka uygulamalarına ilişkin
bilgi taleplerinin karşılanması veya beyan niteliğindeki formların incelenmesi/uygunluk verilmesi faaliyeti Uyum Görevlisince yerine getirilir.
İletişimde aksaklık ve kayıtlarda herhangi bir eksikliği önlemek üzere bahse konu
başvuruların muhabir ilişkileri ile ilgili bölümün bilgisi ve aracılığıyla yapılması ve sonuçların ilgili bölümün takibinde olması önerilmektedir.
88
Bankacılar Dergisi
10. Kayıtların Saklanması
Türkiye’de yürürlükte olan suç gelirleri mevzuatı uyarınca müşterilerden alınması gereken tüm bilgi belge ve kayıtların gerektiğinde kolaylıkla ulaşılabilecek şekilde muhafaza
edilmesi önerilmektedir. Bu bilgilerin kolay ulaşılabilir olmasını teminen elektronik ortamda
ve yapılan işlemlerin tekrar ortaya konulmasına olanak verecek şekilde gerektiğinde cezai fiillerin kovuşturulmasında delil olarak kullanılmaya elverişli şekilde saklanması uygun olacaktır. Aşağıdaki dokümanların en az 10 yıl süre ile saklanması uygun olacaktır.
-
Müşterinin tanınmasına ve işlem profiline yönelik kimlik ve belgeler,
işlemlere ilişkin kayıt ve belgeler,
kontrol ve izleme raporları, işlemlerin incelenmesine ilişkin liste ve belgeler,
şüpheli işlemlere ait resmi mercilere raporlamalar ve hazırlanmasına kaynak teşkil eden dokümanlar,
eğitim dokümanları ve katılımcı listeleri,
diğer yasal belge, yazışma ve bilgileri içeren dokümanlar.
11. Bilgi ve Belge Verme Yükümlülüğü
Aşağıda sıralanan üç başlık altında bilgi ve belge verme yükümlülüğü ile ilgili hususların belirlenmesi faydalı olacaktır.
-
Bilgi ve belge istemeye yetkili kurum ve görevliler.
Bilgi verilirken dikkat edilecek hususlar.
Devamlı bilgi verme kapsamında yapılacak raporlama faaliyetleri.
12. Yürürlük ve Denetim
Bu kılavuza uygun olarak düzenlenen banka politika ve prensiplerine banka genel
müdürlük üniteleri, yurtiçi ve dışı şubeler ile bankanın çoğunluk hissesine sahip olduğu mali
kuruluşlarda riayet edilip edilmediğinin denetimi görevinin iç denetim sistemleri tarafından
yerine getirilmesi önerilmektedir.
89
MASAK- TBB Çalışma Grubu
Şüpheli İşlem Kategorileri
1. Bankacıların Değerlendireceği Hususlar
Günümüzde aklama yöntemleri ve tipolojileri gittikçe artarken, aklama işlemleri daha
karmaşık hale gelmektedir. Tek bir basmakalıp yöntem, tedbir veya korunmayı garanti edecek
reçete yoktur. Bu nedenle bir bankacının aşağıdaki hususları gözönünde bulundurması gerekir. Bankalar;
90
•
Hacimleri veya sıklıkları, konu ve tipolojileri bakımından anormal olarak addolunan
işlemleri yapmayı ve anormallik profili arz eden ilişkilere girmeyi veya sürdürmeyi
reddederler. Bu tür işlemlerin tespit edilerek ortaya çıkarılmasına yönelik gerekli eğitim çalışmaları ve iç denetim faaliyetlerini planlar.
•
Özellikle icrai şekli bakımından anormallik içeren veya büyük meblağlarda bulunan,
fırsatçıl (okazyonel) kullanıcılar tarafından önerilen şüpheli işlem veya işlem girişimlerine özel bir dikkat gösterirler.
•
FATF Tavsiyelerini uygulamayan yada eksik uygulayan ülkelerin vatandaşları, şirketleri ve finansal kuruluşları ile girecekleri iş ilişkilerine ve işlemlere özel dikkat
gösterirler. Bu işlemlerin görünürde hukuki ve ekonomik amacı yoksa, işlemlerin esası
ve amacı araştırılmalı ve bulgular yetkili makamlara yardımcı olabilecek şekilde yazılı
kayda geçirilmeli ve Mali İstihbarat Birimine bildirilmelidir.
•
Reddedilmiş işlemler veya tamamlanmamış işlemlerin tarafları hakkında bildirim yapılabilecek şekilde yeterli bir bilgi edinilmişse Mali Suçları Araştırma Kurulu’na raporlarlar.
•
İhbarda bulunma yükümlülüğünün müşteri ile ilişkilerin süresi boyunca yürürlükte olduğunu ve dolayısıyla sadece bu ilişkinin kurulduğu veya kapandığı aşamalarda sınırlı
olmadığını dikkate alırlar.
•
Şüpheli işlem tiplerine uyan işlemler hakkında son bildirim kararını müşteri hakkındaki kişisel ve mali bilgi ve belgelere dayanarak verir. Şüpheli bir işlem tipine uyan işlemin dikkatli bir incelemeden sonra tamamen yasal bir ticari işlem olduğu anlaşılabilir.
•
Kişisel ve mali profili hakkında yeterince bilgi edinilemeyen gezici müşteriler hakkında müşteri tarafından yürütülen faaliyet ve ekonomik kapasiteleri ile ilgili yetersiz bilgilerin bulunması durumunda; bildirim kararını işlemlerin özellikle miktar ve teknik
karakteristikleri üzerine odaklanarak verirler.
•
Müşteri işlemlerine ilişkin operasyonlar bölünmüş şekilde farklı lokasyondaki personel tarafından yerine getiriliyorsa (Şube-Operasyon Merkezleri gibi) bu işlemlerin tamamını görecek şekilde raporlanması ve gözden geçirilmesine ilişkin bilgilendirme
ve inceleme kanallarını oluşturur.
Bankacılar Dergisi
•
Müşteri tarafından uzaktan erişim veya internet vb. kanallarla şahsen sonuçlandırılan
işlemlerle ilgili riskleri azaltacak tedbirleri alır. Meblağ, sıklık veya işlem türü açısından risk içeren işlemlere operasyonel limitler getirilmesi dahil belli periyodlarla gözden geçirilmesi ve incelenmesine ilişkin mekanizmaları oluşturur.
•
Karaparanın Aklanmasına Dair Kanun'da yer alan öncül suç fiilleriyle sınırlı olmaksızın herhangi bir şüpheli işlem tipine uyan müşteri davranışlarının yasal kaynağı bilinmiyor, bilgi verilmesinden kaçınılıyor veya belgelenemiyorsa şüpheli bildirimi yapılır.
•
Yapılan işlemin sürekli veya geçici olup olmadığı veya muafiyet kapsamında yada
belirli bir limit içinde bulunup bulunmadığını dikkate almaksızın müşterinin kimliğini
tespit ve teyit edilir ve yapılmaya teşebbüs edilmiş işlemler de dahil tüm şüpheli işlemleri, işlemin miktarı ne olursa olsun ve söz konusu işlemin vergi konusunu içerip içermediğine bakmaksızın Mali Suçları Araştırma Kurulu’na bildirirler.
•
Reddettikleri, tamamlanmamış veya teşebbüs edilenler dahil şüpheli işlemlerin mali
istihbarat birimine bildirildiğini gizli tutmak için gerekli özeni göstermelidir. Karşılaşılan şüpheli işlem tiplerinin mahiyetine ilişkin araştırmalar veya müşteri ile yapılan
görüşmelerde müşterinin durumdan haberdar olmasına veya teklif ettiği işlemin raporlanacağına dair izlenim edinmesine neden olacak davranışlardan kaçınılır.
•
Eğer karşılaşılan şüpheli durumlarda müşteri ve işlemleri hakkında daha detaylı bilgi
edinilmeye çalışılması müşterinin durumdan haberdar olmasına neden olacaksa bu işlemlerden vazgeçilerek bildirim yapılmalıdır. Çalışanlarının bu konuda hassas ve dikkatli olmaları için gerekli eğitimi verirler.
Karaparanın aklanması işlemleri ile ilgili olarak bilgilerine ve ihtisaslarına başvurulan
gerçek ve tüzel kişiler ve bildirimde bulunanlar işlemlere taraf olanlara bilgi veremezler, öğrendikleri sırları veya gizli kalması lazım gelen diğer hususları ifşa edemezler ve kendilerinin
veya üçüncü şahısların yararına kullanamazlar. Bu yükümlülük, yukarıda yazılı kimseler bu
görevlerinden ayrılsalar dahi devam eder. Bu hususlar yasa koyucu tarafında da getirilen bir
yükümlülük olup, ihlali halinde ağır cezai sonuçları olduğu gözönünde bulundurulmalıdır.
2. Şüpheli İşlem Kategorileri
Aşağıda belirtilen şüpheli işlem tipleri yukarıda genel olarak sayılan spesifik işlemlerden daha uzun ve detaylı olmakla birlikte, aklayıcılar tarafından yeni yöntemler geliştirildikçe
düzenli olarak yenilenmesi gerekmektedir. Şüpheli işlem tipleri çoğaldıkça, şüpheli olarak
nitelenen işlemlerde paralel olarak artar.
Tek bir aklama olayında birden fazla şüpheli işlem tipine veya sadece tek bir şüpheli
işlem tipinin bir kısmına uygunluk olabilir. Listeler, uyarılar sadece bir fikir verir, burada
listelenen işlemler dışında aklamanın bir çok yolu ve yöntemi olabilir. Genel olarak dikkat
edilmesi gereken şüpheli aktivite ve işlem şekilleri şöyle sıralanmaktadır:
A. Şüpheli Müşteri Davranışları ve Yetersiz-Yanıltıcı-Sahte Bilgi ve Belge Verilmesi
1.
Müşteri hakkında veya iş yaptığı kişilerin adlarının ulusal ve uluslararası alanda
resmi makamlarca yayımlanan kara listelerde yer alması, haklarında basında olum91
MASAK- TBB Çalışma Grubu
suz haberler bulunması veya hakkında karapara öncül suçu teşkil eden suçlardan devam eden davalar bulunması, müşteri hakkında bir karapara aklama incelemesi yürütüldüğü konusunda bilgi sahibi olunması.
92
2.
Müşterinin görünüşü, konuşma, hal ve tavırlarının şüphe uyandırması, müşterinin
mali kuruma sık sık başkaları ile gelmesi, geldiğinde başkalarınca izlenmesi veya
yapılan işlemle ilgili olmaksızın endişeli ve sinirli olması, işlemin bir an önce yapılması konusunda ısrar etmesi.
3.
Müşterinin banka çalışanları ile samimi ilişkiler kurmak istemesi, şüpheli olarak değerlendirilebilecek bir işlemin veya çok bilinen bir karapara aklama yöntemi kapsamında işlem yapılıp yapılmayacağını sorması, işlemlerin yapılması için yüksek komisyon, para veya çeşitli hediyeler teklif etmesi.
4.
Müşterinin bilinen veya beyan ettiği iş konusu ve tecrübesi, eğitim düzeyi, gelir seviyesi ile talep ettiği işlemlerin yönlendirildiği coğrafi alanlar, işlem tutarları ve türleri ile mal varlığı, hayat standardı arasında uyum bulunmaması.
5.
Müşterinin işlem yapmadan önce kimlik tespiti, yasal raporlama ve şüpheli işlem
bildiriminden kaçınmak için çeşitli yöntemler denemesi kimlik tespit ve şüpheli işlem bildirim zorunluluğu, işlem limitleri, bankanın karaparanın aklanması ile mücadele kontrol yöntemleri, resmi raporlama sistemleri hakkında bilgi edinmeye çalışması ve bu yönde sorular sorması.
6.
Müşteriden mesleği, kimlik, adres, sabit telefon gibi kişisel bilgilerin alınmasında
zorluklarla karşılaşılması veya müşterinin iş konusu veya işlemlerin amacı, işlemlere
konu fonların kaynağı ve geldiği kurumlar hakkında açıklama yapmakta zorlanması
veya bilgi verilmesinden kaçınılması, müşterinin yasal veya idari olarak ibrazı veya
doldurulması gereken zorunlu bir belgenin doldurulmaması için banka görevlisini
ikna etmeye çalışması.
7.
Müşterinin, kendisiyle yapılacak yazışmalarda kullanılmak üzere ev adresini vermek
istememesi, cadde, sokak ve kapı numarası bilgilerini içeren adres yerine, posta kutusu veya e-posta adresleri kullanması veya kredi kartı, ekstre ve ödeme bilgilerinin
başkalarına ait adreslere gönderilmesini talep etmesi, değişik tarihlerde işlem yaparken farklı veya birbirine benzeyen çeşitli adresler vermesi.
8.
Müşterinin yaptığı işlemin gerekçesi ile ilgili kendiliğinden ve şüphe uyandıracak
şekilde gereğinden fazla açıklama yapması, doğruluğunu kanıtlamaya çalışması veya yüksek tutarlı fonların suç geliri olmadığına dair özellikle off-shore bölgelerde lisans almış bankalarca düzenlenmiş referans mektuplarının sunulması.
9.
Müşterinin, görünüşünden gerçek olmadığı anlaşılan veya taklit edilmiş, değiştirilmiş kimlik belgesi sunması veya müşteri tarafından sunulan tüm kimlik ve mali belgelerinin yeni görünmesi veya verilme tarihlerinin yeni olması, aslı ibraz edilmeden
fotokopi evrak üzerinden veya yasa, yönetmelik veya tebliğlerle belirlenen kimlik
belgeleri dışındaki belgelerle işlem yapılmaya çalışılması.
Bankacılar Dergisi
10.
Müşteri tarafından ibraz edilen ve beyan olunan kimlik, vekalet, adres, telefon, vergi
ve TC kimlik no bilgileri ile işleme has diğer belge ve bilgilerde tutarsızlık olması,
sahte belge ve yanıltıcı bilgilere rastlanması.
11.
Müşteri tarafından verilen referanslara ulaşılamaması veya işlemle ilgili belge sunulamaması, müşteri ile temas kurulması için arandığında, vermiş olduğu ev veya iş
telefonuna cevap verilmemesi veya böyle bir numaranın bulunmaması, işyeri ziyaret
talebini reddetmesi, verilen adreste bulunamaması.
12.
Müşterinin mevcut itibarlı herhangi bir işletmenin, itibarlı devletlere ait isimler taşıyan kamu iktisadi teşebbüsleri veya ünlü kişinin adına çok benzeyen ve izlenimi veren özellikle off-shore bölgelerde yerleşik kişi veya kayıtlı olan kurumlara hesap açtırması.
13.
Müşterinin geçerli bir nedene dayanmaksızın veya gerekliliği açıklanmadan vekaletle yurt içinde veya dışında yerleşik çok sayıda kişi adına hesap açmak istemesi
veya sürekli 3. şahıslar üzerine açılmış hesaplardan yapılan işlemler için nakit para
yatırması veya çekmesi, hesap sahiplerinin hesabına yatırılan, hesabında bulunan para konusunda yeterli bilgi sahibi olmaması.
14.
Müşteri tarafından aile bireylerinden olmayan veya herhangi bir iş ortaklığı bulunmayan kişilerle birlikte ortak kasa kiralanması veya kendisine ait kiralık kasaları
kullanabilmeleri için vekaletname verilmesi.
15.
Bankayla dikkate değer hesap ilişkisi ve işlem yoğunluğu bulunmayan müşterilerin
kiralık kasaları yoğun bir şekilde kullanması, kasalarda nakit tutulduğuna veya şüpheli paketlerin konulduğunu gösteren işlemler yapılması.
16.
Birbirleriyle hiçbir aile bağı ya da iş ilişkisi vb. olmadığı görülen kişilerin ortak tasarruf mevduatı hesapları açmaları, hesap üzerinde birlikte tasarrufta bulunmaları,
hesaplarda dikkat çekici şekilde tasarruf mevduatı profiline uymayan yoğun şekilde
nakit işlem veya yurt içi ve dışından yönlendirilen elektronik transfer trafiği görülmesi.
17.
Tüzel kişi müşterilerin ortakları ve yöneticileri olarak görünen gerçek veya tüzel kişilerin firmanın gerçek sermayedarı olmadığının anlaşılması, firmanın sermayesi ve
idaresinin fiili olarak kötü bir ünü olan ya da resmi makamlarca haklarında dava açılmış veya inceleme yapıldığı bilinen 3. şahıslara ait olduğunun anlaşılması.
18.
Tüzel kişi müşterilerin ortaklık yapısının değişmesi, yeni ortağın kişisel ve ticari
geçmişi ile sağladığı sermayeye ilişkin fon girişlerinin kaynağı ve geldiği merkezler
(özelikle off-shore finansal kurumlar) hakkında bilgi vermekten kaçınması, daha önce firmanın faaliyet gösterdiği alanla herhangi bir ilgisi, eğitimi ve iş tecrübesi bulunmaması.
19.
Müşteri hesaplarından kurumsal düzeyde yüksek tutarda ve üst düzey mali enstrümanlarla işlem yapmak üzere hesap açtırmak isteyen veya işlem yaptırmak isteyen
firmaların sektörde çalışan diğer benzer müşterilere göre mali yapısının ve işlemlerinin farkedilir bir şekilde ayrılması, mali tablolarının tam, özenli ve hazır olmaması,
teknik donanımı, çalışan sayısı ve kapasite olarak yetersiz olması.
93
MASAK- TBB Çalışma Grubu
20.
Müşterinin geçerli bir nedene dayanmaksızın veya gerekliliği açıklanmadan iş ve evinin bulunduğu adreslere uzak mali kurumlarda diğer mali kurumlardan veya yurtdışından geleceği belirtilen havalelere istinaden hesap açtırmak istemesi.
21.
Özellikle müşteri olmayı kendileri teklif eden bankayı tercih etme nedeni, daha önce
çalıştığı bankalar, ticari referansları ve geçmişi bilinmeyen gerçek ve tüzel kişilerin
karlı veya riski düşük nakit karşılıklı kredi veya mal alımına yönelik teminat mektubu ve özellikle yabancı para çek tahsil işlemleri teklif etmesi, bankanın komisyon,
masraf veya faiz oranlarını umursamıyor gözükmesi.
B. Nakit Karakterli Şüpheli İşlemler
94
22.
Kötü bir ünü olan, haklarında son günlerde ceza davalarının açıldığı veya tedbir önlemlerinin uygulandığı bilinen, belli bir iş kaynağı, ticari geçmişi ve alt yapısı olmayan bir kimse adına veya hesabına büyük miktarlarda nakit hareketlerinin olması.
23.
Müşteri tarafından getirilen nakit paraların ufak kupürlü ve kirli olması, çeşitli maddeler içinde gizlenerek taşındığını gösteren lekeler bulunması ve kokular yayması,
özensiz ve acele bir şekilde paketlenmiş olması, sayıldığında müşteri tarafından beyan edilenden sık sık eksik veya fazla çıkması, deste içinde sahte banknotlara rastlanması, müşterinin, kendisi için normal sayılmayacak şekilde banknotları paketleyerek veya bir şeye sararak vermesi.
24.
Müşterinin sık sık kasadan efektif bozdurması veya arbitraj yaptırması, düşük kupürlü banknotları (yerli ya da yabancı) yüksek kupürlülerle değiştirmesi veya müşterinin yer aldığı iş kolunda normal sayılmayacak kupürlü banknotlarla işlem yaptırması. (O iş kolunda genelde düşük kupürlü banknotlar kullanıldığı halde müşterinin
yüksek kupürlü banknotlar kullanması veya bunun tersi)
25.
Müşterinin hesaplarından müşterinin hayat standartı, işi ve gelir seviyesi ile ilgisi
kurulamayan toplamda büyük meblağlara ulaşan sık sık düşük tutarlı veya tek işlemde yüksek tutarlı nakit çekme veya yatırma işlemlerin gözlenmesi.
26.
Sadece fon transfer etmek amacıyla açıldığı görülen hesaplara yatırılan nakdin herhangi bir işleme tabi tutulmaksızın ve yeterli açıklama yapılmadan sürekli olarak
yurtdışına veya yurtiçine havale edilmesi veya belli bir dönem bu tür işlemler yapıldıktan sonra hesabın uzun süre hareketsiz kalması.
27.
Sadece yurtdışından gelen transfer bedellerini tahsil etmek amacıyla açıldığı görülen
hesaplara geçen havale bedellerinin herhangi bir işleme tabi tutulmaksızın sürekli
nakit olarak çekilmesi veya kısa bir süre bu tür işlemler yapıldıktan sonra hesabın uzun süre hareketsiz kalması.
28.
Müşterinin makul açıklama yapmadan bankada hesabı olmasına rağmen havale işlemlerinin kasadan nakit olarak gerçekleştirilmesi veya iki farklı müşteri arasında
normalde virman yapılması gereken işlemlerin kasadan nakit olarak çekilmesi ve
yatırılması konusunda ısrar etmesi.
Bankacılar Dergisi
29.
Hesaba küçük kupürler halinde çok sayıda nakit para yatırılması ve az sayıda yüksek
tutarlı nakit para çekilmesi.
30.
Çok sayıda kişinin, makul açıklama yapmadan aynı hesaba nakit para yatırması, nakit yatan tutarların diğer şehir ve bölgelerdeki şubelerden kısa bir süre sonra provizyonla nakit olarak çekilmesi.
31.
Çok sayıda kişinin, makul açıklama yapmadan aynı hesaba nakit para yatırması, nakit yatan tutarların yine makul bir açıklaması olmadan yurt dışındaki az sayıda özellikle riskli bölgelerdeki lehdarlara transfer edilmesi.
32.
Çok sayıda kişinin hesabından, makul açıklama yapmadan aynı lehdarların hesabına
veya ismine nakit havale yapması, karşı şube veya mali kurumda açılmış hesaptan
nakit olarak çekilmesi.
33.
Nakit işlemleri veya havale işlemlerini gerçekleştiren kişilerin görünürde münferit
olarak işlem yapmalarına rağmen; bu kişilerin ortak adreslerinin olması ve özellikle
bu adresin aynı zamanda bir işyeri adresi olması veya adresin yapıldığı ifade edilen
işle alakasız olması (örneğin öğrenci, işsiz, serbest meslek gibi).
34.
Müşterinin iştigal ettiğini söylediği işin, gerçekleştirdiği işlemlerin tipi veya hacmi
ile tutarlı olmaması (örneğin bir öğrenci veya işsiz birinin birkaç farklı yerden sık
sık yüksek miktarda nakit para çekmesi).
35.
Müşteri tarafından aynı yargı çevresinde bir çok bankada düşük bakiyeli durağan
hesapların açık tutulması, bu hesaplara stratejik bir zamanda gelen transferlerin genelde ATM’lerden maksimum nakit çekme işlemleri ile çekilmesi.
36.
Şube holüne birlikte gelen kişilerin beraberinde getirdikleri nakitleri paylaşarak
farklı gişelerden aynı hesaba nakit yatırması veya aynı lehdarlara havale işlemleri
yaptırması.
37.
Kiralık kasanın çok sayıda kişi tarafından para kasası gibi kullanıldığını gösteren aşırı bir trafiğin olması, müşterinin nakit para yatırmadan önce kiralık kasasını ziyaret
etmesi.
38.
Değişik yerlerde/bölgelerde temsilciliği-işyeri olmayan bir ticari müşterinin bir gün
içinde değişik şubelerde açılmış hesaplarına aynı gün nakit para yatırması.
39.
Şirketle açıkça bağlantısı olmayan kişilerce şirket adına açılmış hesaplara ticari
saikle yapılmadığı belli olan büyük tutarda nakit para yatırılması veya çekilmesi.
40.
Çalıştığı sektörün nakit yaratma oranının düşük olmasına rağmen sektördeki diğer
müşterilerden belirgin şekilde ayrılan, müşteri hesaplarında yüksek miktarlarda nakit
fon hareketlerinin olması ve nakit enstrümanlar ile ödeme ve tahsilat yapılması.
41.
Müşterinin nakit işlem miktarı ve yoğunluğunda ticari bir neden (iş hacminde artışa
neden olan mevsimsel canlanma, yeni sipariş vb.) olmaksızın ani değişmeler meydana gelmesi, firmanın cirosu, gelir ve nakit yaratma gücü limitleri üzerinde düzenli
nakit işlemlerinin yapılması.
95
MASAK- TBB Çalışma Grubu
42.
Müşterinin nakit paranın taşınması sonucu oluşabilecek can güvenliği, hırsızlık ve
suistimal risklerini göze alarak özel bir ihtiyacının bulunduğu durumlar hariç olmak
üzere hesaplarına tek seferde veya sık sık önemli meblağlarda nakit para yatırması
veya çekmesi.
43.
Banka ile kendisi temasa geçen, hesap açma amacı ve bankayı tercih etme konusunda belli bir nedeni olmayan yeterince tanınmayan kişi ve kurumların yüksek miktarda nakit fon ile hesap açtırmaları.
44.
Banka ile kendisi temasa geçen, hesap açma amacı ve bankayı tercih etme konusunda belli bir nedeni bulunmayan kişi ve kurumların sıfır bakiye ile açtıkları hesaplarına gelen önemli tutarda havalelerin kısa bir süre içinde nakit olarak çekilmesi, büyük meblağlı tek bir işlemden veya belli bir tarih aralığında yoğun olarak gerçekleşen işlemlerden sonra hesapların uzun süre hareketsiz kalması.
45.
Müşterinin sık sık işi ile ilgili olmayan ve bağdaştırılamayan nakit karşılığında nakit
benzeri enstrümanlar, bloke çek veya ödeme emirleri düzenlenmesini talep etmesi.
46.
Müşterinin banka ve şube hesaplarında mevduatlarında anormal artış görülmesi.
47.
Perakendeci bir müşterinin nakit hesaplarının seyrinin benzer müşterilerden çok net
bir şekilde ayrılması.
48.
Perakendeci bir müşterinin mevduat hesaplarından çekilen çeklerin toptancı firmalara değil şahıslara kesilmesi ve şahıslar tarafından tahsil edilmesi.
49.
Normalde mahsup işlemleri yapılması gerekirken, ticari bir hesaptan nakit çekilmesi
veya hesaba nakit yatırılması.
50.
Müşterinin gün içinde hesaplarında çok sayıda nakit işlemi olmasına karşın gün sonunda hesaplarda bakiye kalmaması veya diğer bankacılık ürünlerinden faydalanılmaması, hesaplarda büyük miktarda atıl paraların tutulması.
51.
Bir banka müşterisinin hesabına büyük miktarda ve tekrarlanan bir şekilde seyahat
çekleri ile para yatırması.
52.
Aracı kurumlar nezdinde nakit olarak çok yüksek miktarlı hesapların açılması ve ödemenin hesap açılırken veya takas gününde nakit olarak yapılması.
C. Elektronik Transferlerle İlgili Şüpheli İşlem Tipleri
96
53.
Uyuşturucu ve kaçakçılık gibi suçlar ile terörist organizasyonların mevcut olduğu
ülkelerden, sınır ötesi merkezlerden (offshore-centres) ve FATF işbirliği yapmayan
ülkeler listesinde yeralan ülkelerden veya bu ülke ve merkezlere normal olmayan
yeterli açıklama yapılmadan tek seferde büyük meblağlı veya belli bir zaman aralığında önemli tutarlara ulaşan sık sık düşük meblağlı transferlerin yapılması.
54.
Dikkat çekici tutarda ve sıklıkta olduğu görülen veya riskli bölgelerden yönlendirilen elektronik fon transferlerinin gerçekleştirilme amacına ilişkin açıklama bulunmaması, transfer mesajlarında amir ve lehdarların tam adları ile adreslerinin bulun-
Bankacılar Dergisi
duğu alanların doldurulmaması ya da bu alanlarda gerçek amir isimleri yerine rumuz, kod, kısaltma veya a client, one of our customer, instructor vb gibi ifadelerin
yer alması.
55.
Genelde bir hesap kullanılmaksızın veya belli bir grup müşteri hesaplarına yurtdışından veya yurtdışına önemli miktarlarda para transferi yapılması, yeterli açıklama
yapılmadan, elektronik fon transferlerinin gerçekleştirilmesi ve bunların nakit olarak
ödenmesinin istenmesi,
56.
Gerçek kişi müşteriler adına bu nam altında açılan ve ticari işlemlere konu olmaması
gereken tasarruf mevduatı hesaplarında müşterinin bilinen mesleği ve faaliyetleri,
gelir kaynakları ve seviyesi ile ilgisi kurulamayan dikkat çekici sıklıkta ve tutarda
yurtiçi ve yurtdışı elektronik fon transfer trafiğinin gözlenmesi.
57.
Yurt içinde bir bankayla çalışmayı gerektirmeyecek kadar az ticari işlem hacmi olanların veya yurtdışında bir iş veya görünürde herhangi bir bağlantısı olmayan kişi
ve kurumların yabancı bankalara fon transferi için hesap açtırmaları veya sadece fon
transfer etmek amacıyla açılan hesaplara yatırılan nakdin kısa süre bekletilerek herhangi bir işleme tabi tutulmaksızın yurtdışına havale edilmesi.
58.
Yurtiçi veya yurtdışında yerleşik müşteri hesaplarına veya adlarına yurtdışından gelen fonların kısa bir süre sonra yine yurtdışına gönderilmesi veya müşterinin işlemi
yapan görevliden henüz hesaplarına geçmeyen, geleceğini belirttiği transfer bedellerinin yurtdışına gönderilmesini istemesi, geçiş hesabı olarak kullanılan bu hesaplar
aracılığıyla birbirine yakın tutarda paranın yine birbirine yakın tarihlerde ülke içine
girmesi ve çıkması.
59.
Tek bir müşterinin veya belli bir grup müşteri adına veya hesaplarına gelen elektronik fon transferlerinin müşteriler tarafından nakit olarak çekilip aralarında iş ilişkisinden doğan para hareketi bulunmayan üçüncü bir kişi ya da kurumun hesabına yatırılması veya havale edilmesi veya hesaplar üzerinde tasarruf yetkisi verilen 3. şahıslar tarafından vekalet veya talimatla nakit olarak çekilmesi.
60.
Müşterinin belli bir neden olmaksızın aynı para cinsinden, birden fazla hesap açtırması, özellikle nakit olarak getirdiği veya hesaplarına nakit olarak yatan fonları görünürde iş ilişkisi olmayan serbest ticaret bölgelerinde veya off-shore coğrafi alanlarda bulunan kişi ve kurumlara transfer etmesi.
61.
Müşteri hesaplarında gerçekte fiili olarak ticari faaliyeti olup olmadığı bilinmeyen
özellikle off-shore finansal bölgelerde kurulmuş şirketlerden veya hayali alıcı ve satıcılardan gelen-giden ödeme ve havale trafiğinin olması.
62.
Mali kurumlar nezdinde sadece yabancı ülkelere fon transferi yapmak amacıyla hesap açıldığı görülen hesaplarda işlemlerin gönderici ve alıcılar arasında ticari saikle
yapıldığını gösterir bilgi ve belge ibraz edilememesi, transfer mesajlarında herhangi
bir açıklama bulunmaması.
63.
Yüksek nakit transfer emirlerini güvenlik prosedürlerinin daha az olmasından faydalanmak için genel olarak gideceği ülkelerde saatlerin gece olduğu veya işlemlerin
yoğun olduğu tarihlerde ve anlarda yapılması.
97
MASAK- TBB Çalışma Grubu
64.
Müşterinin değişik bankalardaki hesapları arasında karşılıklı şüpheli fon transferleri
yapması, fonların sonuçta ilk çıkış bankasından off-shore bölgelere transfer edilmesi.
65.
Aracı kurum nezdinde hesapları olduğu bilinen bir müşterinin hesaplardaki büyük
boyutlu zararın, sürekli bir başka yatırımcıdan gönderilen transferlerle veya nakitle
kapatılması veya başka hesaplardaki karın sürekli aynı yatırımcıya aktarılması.
D. Kimlik Tespiti, Kayıt Saklama ve Raporlama İşlemlerinden Kaçınma
98
66.
Müşterinin kimliksiz, sahte-hayali isimle hesap açtırmaya, işlem yapmaya veya başkaları adına veya hesapları üzerinden işlem yapılmasına teşebbüs etmesi, çalışanlara
bu yönde işlemlerin gerçekleştirilmesi veya işlemlerinin raporlama dışı tutulması
konusunda teklif, baskı ve tehditte bulunulması.
67.
Müşterilerin görünürde makul bir sebep olmaksızın aynı bölgede çok sayıda mali
kurumda veya aynı kurumun değişik şubelerinde hesaplarının bulunması, bunlar arasında konsolidasyon yapmaması veya son zamanlarda farklı mali kurumlarla peş peşe yeni ilişkiler kurduğunun görülmesi.
68.
Belli bir tutarı aştığında kimlik tespiti yapılması zorunlu olan veya resmi mercilere
düzenli olarak raporlanması gereken işlem tutarları ve bankacılık işlemlerinden kaçınmak amacıyla müşteri tarafından yasal sınırların altında işlem yapılmaya çalışılması, bu amaçla para hareketinin birden fazla işleme, kişi adına, hesaba, havale veya
nakit işleme bölünmesi.
69.
Müşterinin mali kurumlar nezdinde işlem miktarını ve hareketleri dikkat çekici kılmamak amacıyla, aynı mali kurumda benzer işlemlerin yapıldığı kendi adına veya
üçüncü kişiler adına çok sayıda hesabının bulunması veya hesap hareketlerinden diğer kurumlarda da benzer hesapların açıldığını gösteren transfer trafiğinin görülmesi.
70.
Kişinin aynı yükümlü nezdinde, alışılmadık bir şekilde birden fazla hesabının olması
ve bu hesaplar toplu olarak ele alındığında büyük meblağlara ulaşılması veya aynı
hesapta toplanabilecek tutarların parçalara bölünerek ayrı ayrı hesaplarda tutulması
veyahut devamlı bilgi verme kapsamına dahil olmamak amacıyla işlem miktarının,
bildirimin yapılmayacağı tutara düşürülmesi.
71.
Çok sayıda kişinin, makul açıklama yapmadan aynı hesaba ödeme yapması veya
birçok ayrı hesaptan aynı hesaba para transferi yapılması, (farklı amirlerden aynı amirlere veya aynı amirlerden farklı lehdarlara yasal raporlama limitlerinin altında
bölünerek para transferi yapılması).
72.
Aracı kurumlar nezdinde işlem miktarını, hareketleri dikkat çekici kılmamak amacıyla, aynı tür işlemlerin yapıldığı çok sayıda hesabın açılması, müşterinin banka hesaplarında bu hesaplar arasında gerçekleşen havale veya EFT trafiğinin gözlenmesi.
73.
Yüksek tutarda bir para transferinin ya da nakit paranın çok sayıda bankaya, ya da
aynı bankanın şubelerinde çok sayıda kişi adına açılmış hesaplara gönderilmesi veya
yatırılması.
Bankacılar Dergisi
74.
Müşterinin birbiriyle bağlantısız biçimde birçok hesaba yüksek tutarlar yatırıp, sonradan bu bakiyeleri aynı bankadaki bir hesaba veya başka bir yere düzenli olarak
transfer etmesi.
75.
Borsada işlem yapmak üzere aynı anda açılan, sürekli kar ve zarar sonucu veren işlemlerin yapıldığı iki veya daha fazla hesapta benzer işlemlerin yapılması ve bu değişik kişi adına açılmış hesaplardan yararlanan kişilerin aynı olduğundan şüphelenilmesi veya bilinmesi.
76.
Aynı hesapta toplanabilecek tutarların parçalara bölünerek ayrı ayrı hesaplarda tutulması.
77.
Aynı şubede aynı gün birden fazla işlem gerçekleştirilmesi, ancak farklı veznedarlar
kullanılmaya çalışılması.
78.
Birkaç hesaba para yatırılması ve bunların daha sonra bir hesapta birleştirilerek başka bir ülkeye transfer edilmesi.
79.
Ortaklık bakımından ve ticari açıdan birbiri ile ilgisiz iki sektörde çalışan firmaların
hesapları arasında işlem yapılması, hesapların meblağının bildirim limitlerinin altında tutulması.
80.
Borsada işlem yapmak üzere aynı anda açılan, sürekli kar ve zarar sonucu veren işlemlerin yapıldığı iki veya daha fazla hesapta benzer işlemlerin yapılması ve bu hesaplardan yararlanan kişilerin aynı olduğundan şüphelenilmesi veya bilinmesi.
81.
Aracı kurumlar nezdinde işlem miktarını ve hareketleri dikkat çekici kılmamak amacıyla, aynı tür işlemlerin yapıldığı çok sayıda hesabın açılması.
E. Kredili İşlemler
82.
Kredi talebinde, alınacak olan kredinin nerede kullanılacağına ve bu kredinin geri ödenmesine dair net bilgilere yönelik ikna edici bilgilerin verilmemesi ve sunulamaması.
83.
Müşterinin yüksek riskli bölge veya doğası gereği riskli işlere yatırım alanları için
kolayca nakit karşılıklı kredi talepleri yapması.
84.
Yüksek meblağlarda kredi veya borç para alınması ve bunun makul bir açıklaması
olmadan beklenmedik bir şekilde kısa sürede geri ödenerek kapatılması.
85.
Özellikle müşteri olmayı kendileri teklif eden tanınmayan gerçek ve tüzel kişilerin
nakit karşılıklı kredi veya mal alımına yönelik teminat mektubu talep etmesi, bankanın komisyon, masraf veya faiz oranlarını umursamıyor gözükmesi.
86.
Karapara aklama ile mücadele konusunda yükümlülüklerine uymayan off-shore
bankalardan kredi alınması veya normal şartlarda yurt içinde alınan bir kredinin
borçlunun mali durumu veya işi ile bağlantısı kurulamayan şekilde off-shore bölgelerden gelen transferlerle geri ödenmesi.
99
MASAK- TBB Çalışma Grubu
87.
Müşterinin geçerli bir nedene dayanmaksızın veya gerekliliği açıklanmadan iş ve evinin bulunduğu adreslere uzak mali kurumlarda nakit veya gayri-nakit kredi talep
etmesi, yurtdışı bankalar üzerine keşideli şahıs çeklerini tahsile vermek istemesi.
88.
Müşteri tarafından müşteri ilişkisine yüklü miktarda yabancı bankalar üzerine keşide
edilmiş şahıs çeklerinin tahsile verilmesi veya iskonto edilmesi ile başlanması,
çeklerin kaynaklandığı ticari faaliyet hakkında çelişkili bilgiler verilmesi, belge ibraz edilememesi, çekteki keşideci ile cirantalar arasında görünürde bir ticari ilişki
kurulamaması, cirantaların dolandırıcılık ve kaçakçılık konusunda riskli bölgelerle
bağlantılı olması.
89.
Ülkeler arasında para hareketlerinin yapılması için müşterinin işi ile tutarlı olmayan
akreditif veya diğer ticari finansman metodlarının kullanılması, fatura edilen malın
ihraç edilen ülkenin nüfusu, ekonomik yapısı dikkate alındığında adet, miktar veya
fiyat olarak itibariyle abartılı bulunması veya ekonomik açıdan karlı veya rasyonel
bir işlem olmaması.
90.
Karapara aklama ile mücadele konusunda yükümlülüklerine uymayan off-shore
bankalardan kredi alınması, bu bankalardan temin edilen özellikle gerçekliğinden
şüphe edilen mektuplara istinaden kredi taleplerinde bulunulması.
91.
Yurtdışında bir hesap teminat gösterilerek, yurtiçinde kredi alınması, daha sonra bu
kredi ödenmeyerek borcu veren kurumun teminat gösterilen hesaptaki parayı haciz
ederek yurda getirme koşullarının oluşmasının sağlanması.
92.
Müşterinin makul bir neden olmadan üçüncü kişilerin veya off-shore bölgelerde kayıtlı şirketlerin aktiflerini teminat göstererek kredi talep etmesi.
93.
Müşterinin işi açısından sıra dışı olmasına karşın, yüksek düzeyde bankacılık ve şirket gizliliği ile tanınan bir ülkedeki şirkete yatırım yapmak gerekçesiyle mali durumunu güçlendirmek için kredi başvurusunda bulunması.
94.
Müşterinin elinde bulundurduğu önemli malvarlığına karşılık olarak kendisi için ekonomik olmayan kredi işlemlerine girişmesi.
95.
Çek iskonto eden ve kabul eden bir müşterinin hesaplarında bu meblağdan daha
fazla nakit fon bulunması.
96.
Problemli büyük miktarda kredinin herhangi bir ticari gelişme olmadan aniden geri
ödenmesi.
97.
Müşteri tarafından kaynağı belirsiz hamiline yazılı enstrümanlar teminat gösterilerek, kredi talep edilmesi.
98.
Off-shore bir banka tarafından verilen kredi kartının kullanılması.
F. Terör Eylemlerinin Finansmanı
Ülkemizin de taraf olduğu Birleşmiş Milletler Sözleşmelerine göre; Karaparanın aklanmasının önlenmesine dair yükümlülüklere tabi olan mali kurumlar veya diğer işletmeler
100
Bankacılar Dergisi
veya varlıklar, fonların terörizm, terörist eylemler veya terörist örgütlerle bağlantılı veya ilgili
olduğundan ya da bunun için kullanıldığından şüphelenirlerse ya da şüphelenmek için makul
nedenleri olursa, şüphelerini yetkili otoritelere derhal bildirmelidirler.
Karaparanın aklanmasından farklı olarak terörizmin finansmanında hem yasadışı ticari
faaliyetler hem de yasal işlemlerden kaynaklanan fonların terörist faaliyetlerin finansmanında
kullanılması sözkonusudur. Terör gelirleri özet olarak üç ana kategoriye ayrılabilir. Bunlar;
meşru işler, suç ekonomisinden elde edilen gelirler ve suç oluşturan faaliyetlerdir. Terörün
finansmanı; tehditle para toplamak, kaçakçılık, yasadışı uyuşturucu ticareti, yardım kuruluşları, dernek ve vakıfların suistimali, dolandırıcılık, hırsızlık ve silahlı soygun gibi yasadışı faaliyetlerin yanında; yasal ticari kazançların terörist gruplara aktarılması, (sermaye sahiplikleri
açısından terörist gruplarla bağlantılı olan ticari işletmeler) veya gönüllü bağışlar ve yardımlar
(zengin bireyler, terörizme destek veren ülkeler) şeklinde de gerçekleşebilir.
Aşağıdaki tablo terörist gruplar tarafından sıkça kullanılan finansal kaynakların yaratılması, transferi ve muhafazasına ilişkin yöntemleri göstermektedir.
-Terörizmin FinansmanıAlternatif Gelir, Dağıtım ve Muhafaza Yöntemleri
Gelirler
Transfer
Muhafaza
Yasadışı Ticaret
Uyuşturucu Ticareti
x
Silah Kaçakçılığı
x
Sigara Kaçakçılığı
x
Elmas Kaçakçılığı
x
x
x
Altın
x
x
Sistemler
Vakıf ve Dernekler
x
x
Banka Dışı Havale Sisx
temleri
Finans Şekli
Nakit Para
x
x
FATF tarafından terörizmin finansmanı ile ilgili tipoloji çalışması hazırlanmış, bankacılar için kılavuz niteliğinde hazırlanan çalışmada (Guidance for Financial Institutions in
Detecting Terrorist Financing, 24/April/2002) dikkatli incelemeyi gerektiren “Finansal İşlem
Tipleri” sayılmıştır.
Bu listedeki işlem tipleri, mevcut diğer bilgilerle birlikte finansal kurumların hesaplarından, işlemin kendi yapısından, işlemin taraflarından, karaparanın aklanmasına karşı
ulusal otoritelerden sağlanan diğer rehber dökümlerden elde edilmiştir. Bu listede görülen bir
ya da daha fazla faktörün varlığı, işlemlerin daha dikkatli incelenmesini sağlar. Fakat işlemlerde bu maddelerden birinin varlığı bu işlemlerin mutlaka sıradışı ya da şüpheli olduğu anlamında değildir.
Finansal kurum çalışanları önceki bölümlerde belirtilen işlemlerin yanında aşağıda sayılan işlem tiplerine özen göstermelidirler;
99.
Müşterinin, ilişkinin kurulduğu tarihte veya daha önce ikamet ettiği ülkeler, pasaport
alınan ülke, pasaportta yer alan giriş-çıkış yapılan ülkeler, isim, adres, doğum tarihi
101
MASAK- TBB Çalışma Grubu
gibi bilgiler ve diğer dokümanlarda veya kimliğinin tespiti ya da doğrulanması sürecinde sorunlu bölgelerle ilişkiler olması veya açıklanamayan tutarsızlıkların olması.
100. Çok sayıda gerçek ve ticari hesapları ya da kar amacı gütmeyen organizasyon hesaplarını (vakıf ve dernekler) ya da hayır kurumlarının hesaplarının kullanımıyla
fonların teslim alınması ve sonra ivedi olarak bu fonların kısa sürede yabancı
lehdarlara yönlendirilmesi.
101. Terörizm, kaçakçılık sorunlu veya vergi cenneti olarak addedilen ülkelere ya da
müşteriyle açık iş bağlantısı olmayan bölgelere müşteri lehine üçüncü kişilerce döviz değişimi yapılarak transfer edilmesi.
102. Ulusal veya uluslararası otoritelerce terörizme destek verdiği belirtilen ülkeler,
FATF ile işbirliği içinde olmayan ülke ve bölgeler gibi özellikle sorunlu bölgelerden
ya da onlar üzerinden kısa bir sürede yapılan transfer işlemleriyle oluşan mevduatların teröristlere aktarılması.
103. Bir önceki maddede belirtilen hesaplardan işlem yaptıranların uğraş alanına yapılan
işlem tiplerinin veya gelir düzeyinin uygun olmaması (örneğin öğrenci, işsiz, kendi
işini yapan kişilerin hergün değişik yerlerden havale alması/göndermesi, nakit çekme ve yatırma işlemlerinde bulunması).
104. Uyuşturucu ve kaçakçılık gibi suçlar ile terörist organizasyonların mevcut olduğu,
rüşvet ve yolsuzluğun yaygın olduğu veya anti-demokratik ülkelerin üst düzeyde
kamu görevi bulunan devlet ya da hükümet başkanı, üst düzey siyasiler, hükümet
görevlileri, adli ya da askeri personel, önemli mevkideki siyasi parti temsilcileri ve
kamu kurumu yöneticisi niteliğindeki yurtdışı yerleşik kişiler adına açılan hesaplardan veya hesaplara üçüncü kişiler veya sorunlu bölgelerdeki kurumlara yapılan elektronik transfer trafiği gözlenmesi.
105. Aynı kökenden veya ülkelerden kişilerin sahip olduğu firmalar ya da benzer iş türlerini barındıran şirketler arasında sorunlu ülkelerle ilgili dikkat çekici fon akışlarının
olması.
106. Müşterinin şube çalışanları ile yüzyüze gelmekten kaçınması, görüşme talebini reddetmesi, işlerini farklı kişiler aracılığıyla takip etmesi veya sürekli ATM’lerden işlem yapması, banka şubesinin bulunduğu bir mahalde birbirini takip eden tarihlerde
sık sık ATM’lerden nakit yatırması veya sürekli günlük işlem limiti kadar nakit
çekmesi.
107. Uzun süre hareketsiz kalan fakat açık olarak tutulan hesaplarda aniden para yatım ya
da silsile halinde para yatımları veya para transferleri ve bu işlemleri takip eden çekim işlemleri görülmesi.
108. Aynı gün, finansal kurumun aynı şubesinde farklı veznelerden çok sayıda işlem yapılması veya aynı finansal kurumun birçok şubesine para yatırılması ya da gruplaşan bireyler vasıtasıyla aynı zamanda tek bir şubeye gidilmesi.
109. Herhangi bir kar amacı gütmeyen kurum veya hayır kurumuyla (vakıf ve dernekler)
bağlantılı işlemlerde mantıklı ekonomik bir amacının olmaması veya söz konusu ku102
Bankacılar Dergisi
rumun beyan edilen faaliyeti ile hesaplarından işlem yapılan diğer taraflar arasında
bir bağlantının olmaması.
110. Aynı bölgede bulunan görünürde aralarında bir ortaklık ilişkisi bulunmayan şirketlere hesap açılması, bu şirketlerde aynı kişinin yönetici olarak görev yapması ya da
aynı kişilerin imza yetkisine haiz olduğu ticari hesaplar açılması.
111. Ticari işletmelerin normal ticari işlemleri dışında gerçekleşen, şirket hesaplarına değişik nakit ve nakit benzeri araçlarla sık sık üçüncü kişilere para yatırılması veya üçüncü kişilere ödeme yapılması, normalde birey ya da kurum adına çek ya da diğer
ödeme araçlarıyla kolaylıkla yapılabilecek ticari işlemin, kişi ya da kurum hesabına
yüksek tutarda nakit yatımıyla yapılması.
112. Özellikle sorunlu bölgelerden veya bu bölgelere, bireysel ve ticari çok sayıda hesap
kullanılarak fonların toplanması ve bu fonların az sayıda lehdara yönlendirilmesi.
113. Mantıksal bir ticari iş yapma sebebi görünmese de sorunlu bölgelerden ya da sorunlu
bölgelere fon hareketlerini içeren ticari finansal işlemleri müşterinin birleştirmesi ya
da kredi aracı olarak kullanımı.
114. Birbirleriyle bir yakınlığı veya hiçbir ilişkisi olmadığı görülen kişilerin hesap üzerinde imza yetkisinin bulunduğu bir hesap açılması.
115. Raporlama ve kimlik tespitinden kaçınmak amacıyla yasal merciler tarafından belirlenen limit altında küçük tutarlarda yapılan transfer işlemleri yapılması, transfer
mesajlarında, amir ve lehdarların açık adı ve adresi, işlemin yapılış amacı konusunda bilgi verilmemesi, bu bilgilerde eksiklik bulunması.
116. Müşterinin geliriyle orantılı olmayan küçük bakiyeli mevduatların bulunduğu aynı
kişiye ait aynı ya da değişik mali kurumlarda çok sayıda hesabın açılması.
117. Genelde off-shore ve sorunlu ülkelerde kurulmuş yasal bir kurum adlarına çok benzer isimlerle şirket, vakıf veya derneğe açılan bir hesapta veya dikkat çekmemek için tanınmış kişi ve bürokratlar adına açılmış yüksek işlem hacminin görülmesi.
118. Ne iş yaptığı bilinmeyen ve/veya kiralık kasa kullanımını gerektirecek bir durumu
olmadığı halde kiralık kasa kullanan ticari kurumlar.
103
Bankacılar Dergisi, Sayı 54, 2005
Bankacılığa İlişkin Mevzuat
ve
Yeni Düzenlemeler*
I. Bankalar Kanununa İlişkin Düzenlemeler
18 Haziran 2005 tarih ve 25849 sayılı Resmi Gazete’de;
•
4389 sayılı Bankalar Kanununun 15’inci maddesinin 7 numaralı fıkrasının (a) bendi hükümleri çerçevesinde ticari ve iktisadi bütünlüğün oluşturulması ile satışına ilişkin usul ve
esaslar hakkında Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu Tarafından Ticari ve İktisadi Bütünlük Oluşturan Mahcuzların Satışına İlişkin Yönetmelik yayımlanmıştır.
27 Haziran 2005 tarih ve 25858 sayılı Resmi Gazete’de;
•
22/6/2002 tarihli ve 24793 mükerrer sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan Muhasebe Uygulama Yönetmeliğine İlişkin 15 Sayılı Tebliğ-Konsolide Mali Tabloların Düzenlenmesi, Bağlı Ortaklık, Birlikte Kontrol Edilen Ortaklık ve İştiraklerin Muhasebeleştirilmesi Standardında Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğ yayımlanmıştır.
•
22/06/2002 tarihli ve 24793 sayılı Mükerrer Resmi Gazetede yayımlanan Muhasebe Uygulama Yönetmeliğine İlişkin 17 Sayılı Tebliğ-Kamuya Açıklanacak Mali Tablolar
ile Bunlara İlişkin Açıklama ve Dipnotlar Standardında Değişiklik Yapılmasına Dair
Tebliğ yayımlanmıştır.
•
Özel finans kurumlarının düzenleyecekleri konsolide ve konsolide olmayan mali tabloların biçim ve içerikleri ile bunların açıklama ve dipnotlarıyla birlikte kamuya açıklanmasına ilişkin esasların belirlenmesini teminen Muhasebe Uygulama Yönetmeliğine İlişkin
19 Sayılı Tebliğ Özel Finans Kurumlarınca Kamuya Açıklanacak Mali Tablolar ile
Bunlara İlişkin Açıklama ve Dipnotlar Standardı yayımlanmıştır.
30 Haziran 2005 tarih ve 25861 sayılı Resmi Gazete’de;
•
22/6/2002 tarihli ve 24793 mükerrer sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan Muhasebe Uygulama Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik yayımlanmıştır.
•
20/9/2001 tarihli ve 24529 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan Özel Finans Kurumlarının Kuruluş ve Faaliyetleri Hakkında Yönetmelikte Değişiklik Yapılmasına Dair
Yönetmelik yayımlanmıştır.
*
16 Haziran 2005 - 10 Ekim 2005 tarihleri arasındaki düzenlemeler.
104
Bankacılar Dergisi
8 Eylül 2005 tarih ve 25930 sayılı Resmi Gazete’de;
•
Banka ortaklarının, tasarruf sahiplerinin ve diğer ilgili kişi ve kuruluşların bilgilendirilmelerini sağlamak amacıyla bankaların her mali yılın sonunda yayımlayacakları yıllık faaliyet raporunun hazırlanmasına ilişkin usul ve esasların belirlenmesini teminen Yıllık
Faaliyet Raporuna İlişkin Tebliğ yayımlanmıştır.
13 Eylül 2005 tarih ve 25935 sayılı Resmi Gazete’de;
•
Akbank T.A.Ş. ve Ak Uluslararası Bankası A.Ş. Genel Kurullarının devre dair kararlarının tescil edilmesine onay verilmesine ilişkin Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu'ndan 9/9/2005 tarih ve 1695 No.lu Karar yayımlanmıştır.
II. Türk Parası Kıymetini Koruma Hakkında Düzenlemeler
20 Haziran 2005 tarih ve 25851 sayılı Resmi Gazete’de;
•
Türk Parası Kıymetini Koruma Hakkında 32 Sayılı Karar ile Başbakanlık Hazine
Müsteşarlığının 91-32/5 Sayılı Tebliğine İlişkin 2005/2 sayılı Türkiye Cumhuriyet
Merkez Bankası Genelgesi yayımlanmıştır. Genelge ile I/M Sayılı Genelgesi'nin "Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Nezdinde Kredi Mektuplu Döviz Tevdiat Hesabı Ve Süper Döviz Hesabı Adı Altında Hesap Açılması"na ilişkin 39'uncu maddesinin (a) ve (b)
fıkraları yeniden düzenlenmiştir.
3 Eylül 2005 tarih ve 25925 sayılı Resmi Gazete’de;
•
Resmi Gazetenin 20/6/1991 tarih ve 20907 sayılı nüshasında yayımlanan Türk Parası
Kıymetini Koruma Hakkında 32 Sayılı Karara İlişkin 91-32/5 Sayılı Tebliğde Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğ (Tebliğ No: 2005-32/30) yayımlanmıştır.
III. Sermaye Piyasalarına İlişkin Düzenlemeler
16 Haziran 2005 tarih ve 25847 sayılı Resmi Gazete’de;
•
21/1/2003 tarihli ve 25000 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan Portföy Yöneticiliği Faaliyetine ve Bu Faaliyette Bulunacak Kurumlara İlişkin Esaslar Tebliğinde Değişiklik
Yapılmasına Dair Tebliğ (Seri: V, No: 82) yayımlanmıştır.
•
8/11/1998 tarihli ve 23517 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan Gayrimenkul Yatırım
Ortaklıklarına İlişkin Esaslar Tebliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğ (Seri:
VI, No: 18) yayımlanmıştır.
•
19/12/1996 tarihli ve 22852 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan Yatırım Fonlarına İlişkin Esaslar Tebliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğ (Seri: VII, No: 26) yayımlanmıştır.
105
Türkiye Bankalar Birliği
14 Temmuz 2005 tarih ve 25875 sayılı Resmi Gazete’de;
•
Resmi Gazetenin 19/2/1996 tarih ve 22559 sayılı nüshasında yayımlanan İstanbul Menkul Kıymetler Borsası Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik yayımlanmıştır.
•
Resmi Gazetenin 24/6/2004 tarih ve 25502 sayılı nüshasında yayımlanan İstanbul Menkul Kıymetler Borsası Kotasyon Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik yayımlanmıştır.
•
Resmi Gazetenin 19/2/1996 tarih ve 22559 sayılı nüshasında yayımlanan İstanbul Menkul Kıymetler Borsası Hisse Senetleri Piyasası Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik yayımlanmıştır.
13 Ağustos 2005 tarih ve 25905 sayılı Resmi Gazete’de;
•
Resmi Gazetenin 18/3/2003 tarih ve 25052 sayılı nüshasında yayımlanan Borsa Dışı Teşkilatlanmış Menkul Kıymetler Piyasalarının Kuruluş ve Çalışma Esasları Hakkında
Yönetmelikte Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik yayımlanmıştır.
•
Resmi Gazetenin 27/6/2001 tarih ve 24445 sayılı nüshasında yayımlanan Bankaların
Kuruluş ve Faaliyetleri Hakkında Yönetmelikte Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik yayımlanmıştır.
4 Eylül 2005 tarih ve 25926 sayılı Resmi Gazete’de;
•
Resmi Gazetenin 7/9/2000 tarih ve 24163 sayılı nüshasında yayımlanan Seri:V, No: 46
sayılı Aracılık Faaliyetleri ve Aracı Kuruluşlara İlişkin Esaslar Hakkında Tebliğde
Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğ (Seri: V, No: 83) yayımlanmıştır.
6 Eylül 2005 tarih ve 25928 sayılı Resmi Gazete’de;
•
Resmi Gazetenin 26/12/1994 tarih ve 22153 sayılı nüshasında yayımlanan Sigorta ve Reasürans Şirketlerinin Kuruluş ve Çalışma Esasları Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik yayımlanmıştır.
IV. Vergi Kanunlarına İlişkin Düzenlemeler
6 Temmuz 2005 tarih ve 25867 sayılı Resmi Gazete’de;
•
Bazı İllerde Vergi Dairesi Başkanlıklarının Kurulması Hakkında 2005/9064 sayılı
Karar yayımlanmıştır.
21 Temmuz 2005 tarih ve 25882 sayılı Resmi Gazete’de;
•
106
Bilanço Esasına Göre Defter Tutan Mükelleflerin Mal ve Hizmet Alımlarına İlişkin Bildirim Formunun (Form B) mal ve hizmet satışlarını da kapsayacak şekilde alınması, mal ve
hizmet alımları ile satışlarına ilişkin haddin yeniden belirlenmesi, verilme süresi ve kağıt
Bankacılar Dergisi
veya elektronik ortamda verilmesine ilişkin Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği (Sıra No:
350) yayımlanmıştır.
7 Eylül 2005 tarih ve 25929 sayılı Resmi Gazete’de;
•
Vergi dairesi başkanlıklarının organizasyon yapıları, görevleri, yetki ve sorumlulukları,
merkez teşkilatıyla ilişkileri ile çalışma usul ve esaslarının düzenlenmesini teminen Vergi
Dairesi Başkanlıklarının Kuruluş ve Görev Yönetmeliği yayımlanmıştır.
V. Diğer Düzenlemeler
29 Haziran 2005 tarih ve 25860 sayılı Resmi Gazete’de;
•
11/4/2005 tarihli ve 25783 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan İcra ve İflas Kanunu Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik yayımlanmıştır.
7 Temmuz 2005 tarih ve 25868 sayılı Resmi Gazete’de;
•
Avrupa İmar ve Kalkınma Bankasının Kuruluş Anlaşmasında Yapılan Değişikliğin
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair 5384 sayılı Kanun yayımlanmıştır.
8 Temmuz 2005 tarih ve 25869 sayılı Resmi Gazete’de;
•
Türk Ceza Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair 5377 Sayılı Kanun yayımlanmıştır.
•
İşverenlerin Elli veya Daha Fazla İşçi Çalıştırdıkları İşyerlerinde Çalıştırmaları Gereken Özürlü, Eski Hükümlü ve 3713 Sayılı Terörle Mücadele Kanununun Ek 1’inci
Maddesinin (B) Fıkrası Kapsamındaki Terör Mağduru Çalıştırma Oranlarının Belirlenmesine İlişkin 2005/9077 sayılı Karar yayımlanmıştır.
9 Ağustos 2005 tarih ve 25901 sayılı Resmi Gazete’de;
•
Adalet Bakanlığından, sahtecilik suçlarından dolayı el konulan banknotlar ve bunlara ilişkin bilgilerin oluşturulan sistemde izlenmesi ve değerlendirilmesinde uyulacak usul ve esasların düzenlenmesini teminen, Sahte Banknotların İncelenmesi ve Değerlendirilmesinde Uyulacak Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmelik yayımlanmıştır.
17 Eylül 2005 tarih ve 25939 sayılı Resmi Gazete’de;
•
30.12.2004 tarih ve 25686 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren Sigortacılık Hesap Planı ve İzahnamesi Hakkında Tebliğde Değişiklik Yapılmasına Dair
Tebliğ yayımlanmıştır.
107
TÜRKİYE BANKALAR BİRLİĞİ
TÜRK FİRMALARININ
DIŞ YATIRIMLARI:
SAİKLER VE STRATEJİLER
Dr. Emin Akçaoğlu
Yayın No:241
Fiyatı: 10 YTL
İsteme Adresi: Türkiye Bankalar Birliği
Nispetiye Caddesi Akmerkez B 3 Blok Kat 13 80630 Etiler – İstanbul
Tel: (212) 282 09 73 Faks: 282 09 46 Web sitesi: www. tbb.org.tr
Yazarlara Duyuru
1. Bankacılar dergisinde yayımlanmak üzere gönderilecek makaleler, sayfanın tek yüzüne,
makina ile Türkçe olarak yazılmalı ve iki kopya olarak ön iç kapak sayfamızda belirtilen
adrese gönderilmelidir.
2. Yazının kapak sayfasında şu bilgiler yer almalıdır; a) yazının başlığı, b) yazar(lar)ın bağlı
bulundukları kuruluşlar ve ünvanları, c) varsa yazar(lar)ın yardımlarını gördüğü kişi ve/veya
kurumlara teşekkür, d) iletişim kurulacak yazarın adı, adresi varsa telefon ve faks
numaraları.
3. Dipnotların numaralandırılması ve ayrı bir sayfada “Dipnotlar” başlığı altında toplanması
gerekmektedir.
4. Tablo ve şekillere başlık ve sıra numarası verilmeli, kaynakları ise alta yazılmalıdır.
Denklemlere sıra numarası verilmelidir. (Denklemlerin türetilişi kısa olarak gösteriliyorsa,
hakemlere verilmek üzere türetme işlemi tüm basamaklarıyla ek bir sayfada gösterilmelidir).
5. Kaynaklara göndermeler dipnotlarla değil, metin içinde açılacak ayraçlarla yapılmalıdır.
Ayraç içindeki sıra; yazar(lar)ın soyadı, kaynağın yılı, sayfa numaraları şeklinde olmalıdır.
6. Metinde gönderme yapılan veya yapılmayan tüm kaynaklar, kaynaklar listesinde yer
almalıdır. Kaynaklar ayrı bir sayfada alfabetik sırayla yazılmalıdır. Kaynakçada aşağıda
örneklenen biçim kuralına uyulmalıdır.
Kitaplar
GIOVANNINI, A. (1990), European Financial Integration, Cambridge, Cambridge
University Press.
Dergiler
EKINCI, N.K. (1991), “Para Politikası, Faiz ve Döviz Kuru”, Muhasebe, İşletme ve
Finans, Sayı 58, s.53-57.
Derlemeler
GORAN, M. (1965), “The Roots of Scientific Method”, E.Wayne Courtney (eds), in
Applied Research in Education, New Jersey: Littlefield, s.75-80.
Download