C. Senatosu B : 71 çalışan insanların hizmetleri, değeri ölçüsünde, djile getirişin, şayet eksiklikleri varsa neden molayı bu eksiklik oluyor, o yolda ışık tutul­ sun. Ama, bu yolu tercih etmiyoruz. Benden evvel konuşan arkadaşım, şayet benim seçim beyannamemi, partimin ismini dile getirerek ge­ rek C. H. P. grubunun sözcüsü olarak gerek şahsı adına konuşma yapmamış olsaydı, ben bu tarafa ycnelmiyeceıktim. Sevgili arkadaşlarım, gayet tabiîdir M, si­ yasa fikirlerin olduğu yerde, siyasi partiler te­ şekkül eder. Vatandaş da kendi siyasi kanaati­ ne göre uygun bulduğu bir partinin bünyesin­ de yer alır. Sayın sözcü arkadaşım, iddialarını depat yönünden birtakım kitapları bu kürsüye getirip, ortaya attıkları iddiaya delil aradılar. Hepimizin inandığı büyük kitapta kendilerinin ortaya attığı sloganın mevcut olduğunu söyle­ diler. Böyle birşey yoktur, arkadaşlarım. Kur'anda «Toprak işleyenin; su, kullamndır» diye bir e yet yoktur. Şu var; «Toprağı, işliyene; suyu kullanana veriniz» diye bir hüküm vardır. Onun 'sebebi de şuradan gelir; «Beytülmala ait gayrnnenkulleri ihtiyaç sahiplerine veriniz» Budur. Bizim Anayasamızın hükmü de budur. Aziz ar­ kadaşlarım; 36 ncı maddede, mülkiyet hakkını mahfuz tutmuştur. Toprak İskân Genel Müdürlüğünün Türki­ ye'de yaptığı iş ne? Toprak Tevzi komisyonları, yüzlerce komisyon memleketimizde faaliyet ha­ linde Millî Emlâke ait araziler ihtiyaç sahibi köylülere verilmekte ama, bu «Toprak işleye­ nin, su kullananın» prensibinle dayanarak yapı­ lan bir iş değil. İslâm Hukukunda Feraizin yeri, mülkiyetin yeri büyük ve uzun, uzun izah edilmiştir. Şa­ yet, arkadaşımızın dediği gibi «Toprak işliyenindir.» hükmü mevcutsa o zaman diğer hükümlıerin vaz'ma imkân yoktur. RIZA ISITAN (Samsun) — Feraia, terekeye aittir, toprağa değil. SALİK TÜRKMEN (Ağrı) — Sen de çok iyi biliyorsun. ÖMER UCUZAL (Devamla) — Sevgili ar­ kadaşlarım, değerli sözcü arjkadaşımın buruya getirdiği eser, kendisi de dedi di «bir sosyalist yazarın eseridir» Çok üzülerek arz edeyim ki, devrin sosyalistlerine bir illet arız olmuştur. Yaşadığı devirleri, beraber yaşadığımız, hizmet- 13 . 5 . 1970 O :2 lerd büyük Türk Milletinin tarihinde büyük yer alan Atatürk'ü dahi zaman, zaman «sosyalist fi­ kirlere sahiptir» diye bu yazarlar, çekinme­ den makale neşretmişlerdir. Beraber yaşadığı­ mız o büyük insanın prensiplerini çok iyi bil­ memize rağmen bu fikirler falana aittir diye, Atatürk'ü de sosyalist fikirlerin içerisinde bul­ maktadırlar. Kaldı ki, bin üçyüz sene evvel yeryüzüne gelen âyeti, istedikleri yolda tefsire rahatlıkla giderler. Bu balamdan arkadaşım şi­ kâyetçi olmasın. Seçim bildirgelerini millete arz ettiler, seçim müddeti devamınca da rad­ yoda, meydanlarda izah »ettiler. Neticede millet bir karar verdi. Şimdi, buraya gelip ikide bir «seçim bildirgemiz budur, bunu okumadınız» diye bizden niye şikâyetçi oluyorlar? Okumak mecburiyetinde değiliz. Okuyanlar da beğen­ memişler, reylerini başka türlü izhar etmişler. «Bozuk düzen içinde köylüye hizmet edil­ mez» diyen arkadaşıma 1960 dan 1969 yılı so­ nuna kadar Devlet arşivlerinde bu, beğenme­ diği, köye götürülen hizmetlerin hesapları yazı­ lıdır. Elektrik yönünden, su yönünden, yol yönünden toprak ıslahı, toprak tevzii bakımın­ dan yapılan hizmetler Devletin arşivinde, res­ mî istatistiklere dayanır şe-kilde tesbit edil­ miştir, bozuk düzende yapılan işlerle kendile­ rinin kabul ettiği normal düzende yapılan işleri karşılaştırırlarsa, zannederim, bu kürsüde ko­ lay, kolay bu yöne yönelemezler. Sözümü burada keser, Köy İşleri Batkanlığı bütçesinin de Aziz Mülletimize hayırlı, uğur­ lu olmasını diler, bu teşkilâtta vazife alıp, ça­ lışan arkadaşlara tekrar şükranlarımı iarz eder, Yüce Heyetinizi saygıyla selâmlarım. (Alkış­ lar) BAŞKAN — Tekel Genel Müdürlüğü 1970 yılı Bütçe kanun tasarısının açık oylama işlemi bitmiştir. Sayın întkaya. CEMALETTİN İNKAYA (Balıkesir) — Sa­ yın Başkan, muhterem arşadaşlarım, bütçesini görüşmekte bulunduğumuz Köy İşleri Bakanlı­ ğı, kurulduğu 1963 yılından bu yana, kuruluşu­ na meajıat olan köysel alana gerek fikrî, gerek­ se maddî yönde birçok yararlı ve yeterli hiz'metler getirmiştir. Uzun yıllar «bir lokma, bir hırka» düşüncesiyle kendi kaderi içinde yoksul­ luğa, kuraklığa terk edilmiş Türk köylüsü,