Işıl Özgentürk Devrimci Muhammed Ve Sosyalist Tayyip! 21.yüzyılda, özellikle İslam dini ve önerdiği tek kitap olan Kuran, ne ekonomik hayatı ne de sosyal hayatı düzenlenmeye yetmediğinden, İslam peygamberi Muhammed’e "Devrimci" sıfatını yakıştırmak günümüzde bir zorunluluk haline geldi. Oysa, dinler tarihini şöyle bir okuyan biri bile, Muhammed’in, o dönemde İpek yolunu ellerinde tutan İsrailoğulları tarafından kendilerine zorluk çıkaran çeşitli Arap kabilelerini, belli bir düzene sokması için bizzat Arap kabileler içinden aranın bulduğunu, Muhammed’in çeşitli kitaplarda belirtildiği gibi cahil biri olmadığını, iyi bir tüccar ve bilgili biri olduğunu bilir. Daha sonra Muhammed Arap kabileler arasında birliği oluşturur ve kendi oluşturduğu bu topluluk için savaşmaya başlar. Kısaca tüm olanlar, o bölgedeki ticaretti elinde tutmak içindir. Dinler tarihi, hiçbir zaman ekonominin temel kurallarından ayrı gelişmez. Bu bilgiyi verdikten sonra gelelim, neden 21.yüzyılda, artık Hz. Muhammed olan birinin adının başına "devrimci" sözcüğünün getirilmesine. Çünkü "devrim" ve "devrimci" sözcükleri dünyanın tüm iyi yanlarını kapsayan sözcüklerdir. Mazlumların başkaldırısını simgeler. Daha iyi bir gelecekten söz eder. Radikal İslamcıların, insanlık dışı olaylarının tüm dünyada korku uyandırdığı bir zamanda, İslam’ın "devrimci" sözcüğüne şiddetle ihtiyacı vardır. Ama işte ironi burada, ne İslam devrimcidir ne de onun peygamberi. Devrim her dönemde mazlumların sözcüğü olmuştur. Komşuları aç yatarken, muhteşem sofralarda kendilerine ziyafet çeken ama yemeğe başlamadan önce dualar okutan bir topluluğun, bunu her türlü "kul hakkı yemeğe" dönüştürebilirsiniz, "devrim" sözcüğünü ağızlarına almaya hakları yoktur! Savaş esirlerinin, "Allahu Ekber" nidaları arasında baltayla kafalarını uçuran ve yüreklerini çiğ çiğ yiyenlerin, kızlara,kadınlara "Allah bize izin verdi", diyerek tecavüz edenlerin, devrimci bir peygamberi olamaz. Bu böyle biline! Şimdi biraz eğlenelim. Tayyip bey’in başdanışmanı Yiğit Bulut, buyurmuş, "asıl sosyalist Erdoğan’dır!" Yiğit beyin kafası iyi miydi bilmiyorum ama güzel buyurmuş ve bir durumu çok net bir biçimde ortaya koymuş. Bu iktidar sayesinde demokrat, liberal gibi sözcükler öylesine bir düşüş ivmesi gösterdiler ki, Başbakan’ı övmek için geriye bir tek "sosyalist" sözcüğü kaldı. İşin püf noktası burada, dünyada gücünü yitirmeyen ender sözcüklerden biri "sosyalist" sözcüğüdür. Bu sözcük de tıpkı devrim gibi, dünyanın tüm iyi yanlarını temsil eder. En güçlü yanlarını! aşağılara doğru çekildiğini görmüş ve "asıl sosyalist Erdoğan’dır", cümlesini bastırmış ki, biraz yukarı çekilsin. Teşekkürler Yiğit Bulut, sosyalist olmanın değerini anladığınız için. Ama, örneğiniz umutsuz vaka. Bu arada yeri gelmişken, Tayyip bey’e bir çift sözüm var, lütfen bu şu valilerine, bakanlarına ve belediye başkanlarına Twitt atmayı yasaklasın. Suyu çıktı diye bir söz vardır ya, iş ona döndü. Öncelikle ben "bakın ben de varım, ben de gencim", duygusuyla, Cumhurbaşkan’ının tweet atmasını yadırgıyorum. Makamlara karşıyım ama madem bir makam var, insan o makama göre davranmalı. Cumhurbaşkan’ı öyle zırt pırt tweet atmaz, atarsa bu önemli bir şey olmalıdır. Valilere, rektörlere, belediye başkanlarına gelince, tweet atmaları bir bakıma iyi oluyor, çünkü tabak gibi cahillikleri, iktidara bağlılıkları ve perişanlıkları ortaya çıkıyor. Ancak ülke lise son sınıfa döndü. "Ben seni yerim!" "Kına yak!" daha ne olsun? Bütün bunlar olup biterken, çocuklara ve velilere yaşatılan bir eziyetten özellikle sözetmek istiyorum. Çevremdeki genç veliler, ne yapacaklarını şaşırmış durumdalar. Çünkü evlerine bir kağıt geliyor ve doldurmaları isteniyor, "çocuğunuzun din dersi almasını istiyor musunuz?" velilerde bir korku, çünkü kağıt resmi bir kağıt, bir çeşit belge. Ne yapacaklarını bilemiyorlar. Henüz ilkokul çağında olan çocuklarını, ne yazık ki, sadece Sünni İslam kurallarının söz konusu olduğu din derslerine girmelerini istemiyorlar. Onların birer birey olduğunu ve ilerde kendi özgür seçimiyle hareket etmesini istiyorlar. Öte yandan, "hayır" dediklerinde çocuklarının mimleneceklerinden, aşağılanacaklarından korkuyorlar. Başbakan’ın "komşularınızı ihbar edin", dediği bir ülkede resmi kağıtlar insanlara korku yayıyor. Ve bu durum Hitler dönemi Almanya’sını akla getiriyor. Yahudilerin, sarı yıldızla damgalandıkları Almanya’yı. Bırakın, bırakın artık, bu ülkeye yazık oluyor! Demek ki, başdanışman Yiğit Bulut, Tayyip bey’in giderek http://www.mgkmedya.com Pazartesi, Ekim 7, 2013 - Sayfa 1 / 1