Dicle Üniversitesi ilahiyat Fakültesi Yayınları No: 11 ISSN 1303-5231 DiCLE ÜNiVERSiTESi • •• • • ILAHIYAT FAKULTESI . .. DERGISI Hakemli Dergi CiLT: VI SAYI: 1 DiYARBAKIR - 2004 yAHYA İBN ADI'YE GÖRE MANTlK-GRAMER İ­ LİŞKİSİ (Dilin Mantığı Ve Mantığm Dili Üzerine Bir Tartışma) Nesim DORu· The Relationship Between Logic And Grammar According to Yahya Ib n 'Adi Abstract To suınmarize, according to ·Adi grammar and logic are two individiual arts. Logic examines the utterances that indicate the universal meanings. Grammar is the art which examines the utterances "lıareke" and "siikun" as the creators of the language use. The subject of logic is not the absulate utterances but is the utterances that indicate a menaing. And also these utterances indicate universal ıneanings not the partial meanings. The subject of grammar is the whole of the utterances even if they indicate a m eaning or not. The aim of logic is the harınony of the utterances. However the aim og grammar is the "lıarek "e and "s ii kım " of the utterances. THE KEY WORDS: Logic, Grammar, Yahya İbn 'Adi. GİRİŞ Mantık ve Gramer arasındaki ilişki, bu iki disiplinin lafızlarta (utterances) hangi boyutta ilgilendiği ile ilgili bir meseledir. Bu tartışma ile ilgili olarak mantığın ilişkili olduğu gramer alanını betiınleyebilınek, sorunun köklerini tanıınlayabileceğine ve tartışma alanının daha iyi açıklanabile­ ceğine yarayacağı kanaatindeyiz. Yani mantığın işkili olduğu gramer alanı salt gramer bir alan mı, yoksa tarihi bir dile ait, zamansallığı içinde ve sosyal bir varlık alanı dediğimiz bir ampirik gramer alan mı olduğunu ortaya koymak bu tarihi tartışmanın daha iyi anlaşılınasına yardımcı olacaktır. Sorunun başka bir boyutu da mantıkta her dilin apriori yapısına uygun modaliteler olup olmadığıdır. Şayet ınantık her dilin yapısına uygun üniversal modaliteler içeriyorsa, bu durumda, mantığın bu işlevi insan aklının kümülatif çabasının sonucu olmasına uygun olarak her dile ve her millete şamil kılınmalıdır. Aksi takdirde her dil ve her millet kendi mantığını kendisi • Ankara Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, İslam Felsefesi Anabilim Dalı. Öğr. nesi ındorutd lı o tma i1.c< nn Nesim 40 Doru mi oluşturacak ve her dilin mantığı ayrı mı soruları gündeme gelecektir. İşte bütün bu sorunlar ilk dönem tartışmalarında bir şekilde yer almış ve günümüze taşınmıştır. Bu çalışmanın amacı ve kapsamı mantık disiplininin İslam dünyasına girmesiyle başlayan anti-mantık hareketlerinden Arap nahivcilerinin muhalefetini irdelemek ve buna karşılık İslam dünyasında mantıkçı filozoflarının genel tutumlarını sergilemek ve özel olarak Yahya İbn Adinin mantık ve gramer ilişkisini nasıl ele aldığını ortaya koymaktır. ı. İlk Dönem tartışmalarda Outotojik Bir Varlık Alanı Olarak Dil Ya da Dilin Mantığı: okuma biçiminin aracı olarak ortaya koyduğu ve kullandığı mantık disiplini İslam dünyasına girdiğinde İslam dünyasında doğmuş ve gelişmiş bazı disiplinlerin tepkisiyle karşılaşmıştır. Bu disiplinler ilk etapta mantık disiplininde dinleri ve dilleri ile örtüşmeyen yabancı bir medeniyetin İslam dışı öğelerini görmüşler ve ciddi bir muhalefet geleneği­ ni başlatmışlardır. Bu muhalefetin belki de en ilgi çekici olanı gramercilerin muhalefeti olmuştur. 1 Bu muhalefet onuucu yüZyılda Ebu Said el-Sirafi (öl.979) ,ile doruğa çıkmıştır. İşte bu dönemde el-Sirafi ile mantıkçı Ebu Bişr Metta İbn Yunus 2 (öl.940) arasında mantık-gramer ilişkisi ile ilgili meydana gelen tartışma, yine o dönemin en önemli entelektüellerinden Ebu Hayan Tevhidi (öl.l023) tarafından kayıt altına alınmıştır. Tevhidi, "el-İmta Ve'lMuanese" ile "el-lv!ukabesat" adlı eserlerinde bu tartışmanın ayrıntılarını ortaya koymuştur. 3 Aristoteles'in 1 ,•. • kainatı göre mantık, bir terazi gibi, doğru ve olan ve sağlam olmayan sözleri birbirinden ayıran bir alettir. Sirafi'ye göre ise, bir sözün doğruluğu veya yanlışlığı, eğer dilin içinde konuşuyorsak sözün ait olduğu dilin nazım ve gramerine göre, eğer akledilirler Bu tartışmanın mantıkçı tarafına yanlışı, sağlam Shams İnati, "Logic", (Nasr&Leaman, Hist01y Of İslamic Philosophy içinde). Routledge. London and Newyork 1996, C.l. s.81 O; Shukri b. Ahmed. "Language", (Nasr&Leaman. HisiOIJ' Of İslamic Plıilosoplıy içinde), Ruutledge. London and Newyork 1996 s.899 2 Aslen Yunanlı bir filozof ve mütereim olan Metta, Nesturi Hristiyalardandı. Bağdat'ta Yahya ei-Mervezi'den mantık dersleri alan Metta, aynı zamanda Farabi'ye de hocalık yapmıştır. Yaşadığı dönemde mantıkçılar arasında saygın bir yere sahip olan mütercimin tercüme ettiği eserlerin çoğu Süryanice'den Arapça'ya olup, Aristatefes'e aittir. Bu eserler şunlardır: "So.fıstika ", "Poetika" "Metafizik" in bir kısmı "ei-Kel'n Ve '1-Fesad", "eiAsiirıt '1-UMyya ··. "Meteorologia ", "ll. Analitikler ". "Fizik" ve Porphyrius'un "İsagoji" adlı eseridir.( İbn Ebi Useybia, Uynu '1-Enha Fi- Tabakat i '1-Etihba, Daru'IKutubi'I-İimiyye, Beyrut 1998, s.292 3 Tevlıidi, ei-İmta Ve'l-Mumıese. ei-Mektebetü'I-Asriyyc, Beyrut 1953, c.l, ss. i 04-130; eiMukabesat,ei-Matbaatu'r-Rahmaniyya, Mısır 1929, ss.68-8i 1 Yahva İbn Adi'de Mantık-Gramer İliskisi 41 alanında konuşuyorsak, akılla bilinir. Bir başka ifadeyle söylemek gerekir4 se, Sirafı, bir aletin iki farklı değer alanında eşzamanlı olarak kullanılacağı fikrine karşı çıkmaktadır. Yani O'na göre, dil düzeneğinde ve kavramlarmakuller düzeneğinde mantık aleti aynı anda kullanılamaz. Sirafı, bu bağ­ lamda eleştirilerine devam ederek, mantığı eğer Yunanlı biri (Aristoteles) vaz'etmişse, bunu Yunanlıların diline, literatürüne ve Yunanlıların konuştuk­ ları dildeki tanım ve niteliklerine göre ortaya koymuş olduğu iddiasında bulunur. Dolayısıyla bir Türk, bir Hintli , bir Farisi veya bir Arap, bu değer­ leri ve Yunanlıların kabullerini almak zorunda değildir. 5 Metta'ya göre ise, bu, mümkündür ve gereklidir de. Çünkü mantık, akledilir gayeleri ve anlamları araştırır. İnsanların tümü makullerde eşittir. Örneğin 4 sayısına 4 eklendiğinde 8 sayısının elde edileceği sonucu tüm milletlerde ve dillerde aynı­ dır.6 Sirafı'ye göre ise, eğer bu sonuç yani akledilir manalar ve sözcükler tüm farklı milletierin kullanımına uygunsa bunun mümkün olduğu düşünülebilir. Ancak ona göre, akledilir anlamlara ve gayelere yine isim, fiil ve edat gibi bölümleri kapsayan bir dil aracılığıyla varılır. Bu sebeple bir dilin varlığının zorunluluğu tartışılabilir değildir. Yine Sirafı'ye göre, bir dilden diğer bir dile yapılan çeviriler, mantıksal çözümlemelerle değil, ancak iki dilin 7 gramatİk yapısının bilinmesiyle mümkündür. Sirafı'ye göre -Arapça için konuşmak gerekirse- nahiv, Arapça'dan çıka­ rılmış bir tür mantıktır. Mantık da dil ile anlaşılan bir tür nahivdir. 8 Sirafı, mantık ve gramerin birbirine muhtaç olduğunu savunarak dilin mantıksal gramerinin varlığını ispat etmek için çeşitli örnekler verir. Bu örneklerden birini burada incelemek istiyoruz. Sirafi, "o_?YI J...;:,.s\ .l,!j Zeyd, kardeşlerin en üstünüdür- ve .U_?\ J...;:,.sl .l,!j -Zeyd, kardeşlerinin en üstünüdürcümleleri hakkında Metta'nın görüşünü sorar. Metta, iki cümle hakkında da "doğru ve hatasız cümlelerdir" der. Sirafı, bu iki cümle arasındaki farkları açıklayarak şöyle der: "Zeyd kardeşlerinin en üstiiniidür" dersen bu doğru değildir. "Zeyd kardeşlerin en üstiiniidür" dersen, bu, doğru olur. Aralarmda şu fark vardır. Zeyd'in kardeşleri Zeyd'in dışmda olanlardır. Zeyd hepsinden ayrıdır. Eğer biri sana "Zeyd'in kardeşle­ ri kimlerdir?" derse, "Zeyd, Amr. Bekir ve Ha/it" diyemezsin. Ancak "Amr. Bekir ve Ha/it" diyebilirsin Zeyd, kardeşlerinden ayrı biri olunca kardeşlerinin en üstiiml olması doğru olmaz. Bu cümle, "eşeğin kalırlarm en iistünüdür" cümlesine benzer. Çünkü eşek katırlardan farklı olduğu gibi, Zeyd de kardeşlerinden farklıdır. "Zeyd. kardeşlerin en üstüniidür" dersen, bu, doğru olur. Çünkü, o, kardeşlerden biridir. Tevhidi, İmta, Cl, s.l 09; M11kabesat, s. 70 Tevhidi, İmta, C.l, s. ll O; Mukabesm, s. 71 6 Tevhidi, İmta, Cl, s. lll; M11kabesat, a.y. 7 Tevhidi, İmta, C.l, s. I 1 1; iv!Hkabesm, ss. 71-72 8 Tevhidi, İmta, C.l, s. llS; M11kabesat, s. 75 4 5 Nesim 42 Kardeş ismi, hem onım için hem de diğerleri Doru için kullamlmah.1adrr. Birisi sana "kar- deşler kimdir?" derseZeydide sayarsm. <~J Sirafi'nin bu örneği vermedeki amacı, dilin mantıksal gramerini ispatlamak ve her dilin kendi mantığını oluşturduğu tezini savunmaktır. Metta'nın bu iki cümle arasında fark görmeyişinin sebebi, onun izafeti mantıksal bir kategori olarak ele almasıdır. Ancak Sirati, izafeti nispet anlamında aldığı için Zeyd'i kardeşlerine nispet etmiştir. Bu yüzden Zeydin kardeşlerinin en üstünü olmasını mümkün görmemiştir. Bir başka ifade ile söylemek gerekirse, Sirafi, izafete kaplaını açısından, Metta ise, içiemi açısından baktığı için 10 görüş farklılığı ortaya çıkmıştır. 2. Farabi'nin Uzlaştırmacı Dilini Cem' Etmesi: ...... ::"··. Kimliği Ya da Dilin Mantığı Ve Mantığın i Metta ve Sirafi'nin kişiliklerinde temsil edilen iki disiplin arasındaki tartışmadan haberdar olan ve aynı zamanda Metta'nın öğrencileri olan Farabi (870-950) ve Yahya İbn Adi (893-974) de bu tartışmanın devamlılığını sağ­ lamışlardır. Farabi, lafızlan kullanma açısından gramer ve .mantık disiplinlerini birbirine yakın bulur~ Farabi'ye göre, mantık ve ~amer birbiriyle sıkı bağlarla ilişkili olan iki disiplindir. Bu sebeple gramerin apriorik yönünü ortaya koymak ve bu kurallar bütününü mantık disiplinin öncü! bilgilerine dahil \ etmek lazımdır. 11 Ancak Farabi'ye göre, bu iki disiplinin lafızlarl,a ilgilenme gayesi farklı­ Ona göre, bu iki disiplinin lafız ve cümlelerle ilgilenmesi, bu iki disiplinin isimlerinin birbirine yakın olmasından kaynaklanmaktadır. Çünkü mantık (nutk) kelimesi, kelimenin delalet ettiği manaya işaret ettiği gibi, söz ile çıkan ve insanın iç düşümcesini dil ile çıkardığı lafız anlamına da gelmektedir.12 Bu sebeple mantık ilminin bilgi elde etme keyfiyetinin lafızlar sayesinde olduğu sanılmıştır. Ancak Farabi'ye göre, bilgiyi lafız ve ibare doğruluğu ölçüsünde elde eden disiplin nahiv yani gramer disiplinidir. Ona göre gramerin lafızlarla ilişkisi neyse, mantığın ma 'kullerle ilişkisi de odur. u dır. Farabi'ye göre, mantık ve gramerin ayrıldığı bir diğer nokia ise, gramerin herhangi bir milletin diline uygun ve özel kanunları araştırmasına karşıİmta, C.l., s.l20: Mukabesaı. s. 79 Muhammed Abid ei-Cabiri. Arap-İslam Kültürünün Akrl Yaprsr, Kitabevi Yay., İstanbul 2000, s.69 11 Farabi, Ki ta bu 't-Tenhilı Ala Sebili 's-Saadet. Daru'I-Menalıil. Bcvrut 1985, ss.83-84 12 Farabi, İ/ısa 'ii '/-U/tim. çev: Ahmet Ateş, MEB. Yay., İstanbul 1990, s.78 11 Farabi. Kiwhu 't- Tenhi/ı Ala Sehili 's-Saadet, ss. 79-80: İ/ısa 'ül-U/tim,s.68 q Tevhidi, 10 y {[lı Va İ b 11 Ad f' d e M {[ 11 t I k-Gr {[m er İ 1 i ş k i s i 43 lık, mantığın bütün milletierin kullandığı lafızlan kapsayan apriori yapıları incelemesidir. Ancak bununla birlikte Farabi, gramerin de her dilin ortak özelliklerini araştıran apriori tarafını göz ardı etmemektedir. Ona göre, gramer, yapısal olarak apriorik bir özellik taşır ama bu özelliği, ait olduğu dilin 14 sınırları içerisinde diğer dillerden habersiz ve ayrı olarak söz konusudur. Fan'ibi'nın bu son görüşü, onun kendisinden önce hacası Meta ve Sirati arasında yapılan tartışmada genel olarak Metta'nın görüşlerini savunmanın 15 yanında aynı zamanda Sirafı'nin de etkisinde kaldığını göstermektedir. Bu tutumu onun genel olarak Aristoteles ve Paltonu diğer yandan Din ve Felsefeyi uzlaştırma endişelerine uygun düşmektedir. 3. Yahya İbn 'Adi'de Mantığın Dili: Yahya İbn Adl'ye 16 gelince, ona göre, bu iki disiplin birbirinden tamamen farklı, kendilerine özgü sanatlardır. İkisinin de kendilerine ait bir konu~Farabi. İ/ısa 'ii '1-U/ıim, ss.76-77 0sınan Bilen. "Mantık İle Gramer İlişkisi Üzerine İki Görüş", D.E.Ü. ilahiyat Fakültesi Dergisi, sayı Xlll-X!Y, İzmir 2001, s.95 I<'Yakubi bir Hristiyan olan İbn Adi, Irak'ın kuzeyinde bulunan Tikriz'de doğdu. Bağdat'a gelerek, Ebu Bişr Metta ve Farabi'den mantık ve felsefe dersleri gördü. Özellikle mantığa 1 15 duyduğu ilgi ve bu sahadaki derinliği kendisine .. ei-Mantıki" denilmesine sebep oldu. Yahya' nın çoğu te' lif olmak üzere 150 'yi aşkın eseri olduğu kaynaklarda geçmektedir. Yahya b. Adi'nin tercüme ettiği bazı eserler şunlardır: Aristoteles'ten; Kalegori/er (Yunanca'dan Arapça'ya), Topika (Yunanca'dan Arapça'ya). Poetika. So.fistika. Fizik. Meu!orologia. Kitabu's-Sema. De Anima. HisiOria Animalum (Süryanice'den Arapça'ya),16 Platon'dan Del'lel. Timaious. Kamm/ar(Yunanca'dan Arapça'ya). Yahya'nın te' lifeserlerini kategorize edecek olursak en önemlilerini şu şekilde sıralaya­ biliriz. A. Mantık alanında yazdığı eserler: a) Kavlun Filıi E:f)'aztn Zekerelıa İnde Zikrilıi Faz/ı Sıaati '!-Mantık. b) Makale Fi Tebyini '/-Fas/ Beyne Smaati '!-Mantık el-Fe/seji Ve 'n-Nalıı·i '1-Arabi c) Kitabu Fi'f-Haceti İla Ma 'rifeti Malı(vmi '!-Cins Ve '/-Fas/ Ve 'n-Neı·' Ve '1-Hasse Ve 'fA ra::: Fi Ma 'rifeti '/-Burhan d) Makale Fi Tebyin Enne 'ş-Şahsa İs m un Muşterekım B.Fizik ve metafizik alanında yazdığı eserler: a) Makale Fi '/-Kiili Ve '/-Ecza· b) Kavl Fi Emıe Ku/le Muttasıl İmıema Yenkasimu İla Mwıfasil c) Makale Fi '1-!v/eı·cudat di ;\1aka/e Fi Ta 'ri/i 'n-Nc;f.\· C.Ahlak ile ilgili eserleri: a) Kiıahu Telı:::ihi '/-Alı/ak b) Alakale Fi-S(raseti 'n-Nc;fç D. Hıristiyan teolojisi ile ilgili eserleri: a) AlakaleFi Tebyini Ga/m Ebi Yusı!f' Yakup h. !shak et-Kindi Fi Ale'n-Nasara hJ lviakateFi Akanimi 's-Se/ase Maka/aıihi Fi 'r-Redd 44 ----------------------------------------~N~e~s~i~n~ı~D~o~'~·~u su ve gayesi vardır. İbn Adi'ye göre, bu iki disiplin arasındaki farklılık, kove gayelerinin farklılığına göre ele alınmalıdır. nuları Adi'ye göre, bazı disiplinler hem konusu hem de gayesi açısından diğer disiplinlerden ayrılır. Örneğin felsefe, tüm varlıklar sahası olan konusu ve tüm varlığı varlık olması açısından idrak etmek olan gayesi itibariyle diğer bütün disiplinlerden ayrılmaktadır. Bazı disiplinler de, ortak konu ve farklı gaye taşımaları açısından diğer disiplinlerden ayrılmaktadır. Spor ve tıp disiplinleri gibi. Bu iki disiplinin de konusu insan bedenidir ama gayeleri farklıdır. Sporun gayesi insan bedenini çeşitli sportif aktivitelere hazırlamak iken, tıp ilminin gayesi ise, insan bedenini sağlıklı kılmaktır. Bazı disiplinler ise, ortak gaye ve farklı konuları olması açısından diğer disiplinlerden ayrı­ lırlar. Tıp ve veterinerlik gibi. Veterinerliğin konusu "düşünmeyen hayvan"ın bedeni, tıbbın ise insan bedenidir. Ancak bu iki disiplinin de gayesi sıhhatli bir bedendir. Adi'ye göre konu ve gaye bakımından birbirinin aynısı olan disiplin yoktur. Aksi taktirde iki ayrı disiplinden bahsedilemez. 17 ·"··· Mantık ve gramere gelince, Adi'ye göre, mantığın konusu Jafızlardır. Ona göre, bir sanat için konu, sanatın fiilini gerçekleştirdiği yerdir. Buna göre, marangozluk için konu, kerestedir. Kuyumculuk için konu, altın ve gümüştür. Gramer için de konu lafızlar olduğuna göre, gramer, lafızlarda fiilini gerçekleştirir. Gramerin lafızlarda gerçekleştirdiği fıil, -Arapça için konuşmak gerekirse-, hareke ve sükundur. 18Yani İraptır. Adi'ye göre gramer, gayesi itibariyle de mantıktan farklıdır. Ona göre gramerin yapısı, gramerin, konusu olan lafızlarda gerçekleştirdiği fiilin sonucunda meydana gelen şeydir. Bu da hareke ve sükunun sonunda oluşan zamme, fethave cer durumlarıdır. 19 Adi'nin grameri i'rabla ilişkilendirmesi, gramerin mantık ile ortak özellikler taşıdığı izlenimini vermektedir. Çünkü i' rab, Arap gramerinin mantığı olarak kabul edilmektedir. Yani bir kelimenin harekelenmesi, istenilen ına­ nayı elde etmek amacını taşır. Başka bir ifade ile söylemek gerekirse, Arapl>lakale Fi ·ı- Tel'lı id dJ Makale Fi-Sılılıati i 'tikadi 'n-Nasara Fi '/-Bari Ennelıu Ceı•lıerun Va/ı i dım Zıi Sulu si Sıfatin. (Daha geniş bilgi için bkz; Sahban Halifıit,Makalalu Yalıya b. Adi ei-Felse}iyye. Aınman,ı 988,ss.24-36; Gerhard Endress, The Works Of Yahya İbn 'Adi, Wisbaden ı 977 ,ss. V ı I-Xl ı; Nesi m Doru, İslam Felsefesine Kalkılart bakımından Sü1yanilerde Felsefe Geleneği-Yahya İbn Adi Örneği-. Basılmamış Doktora Semineri, Ankara 2003, ss.32-47) 17 Yahyii İbn Adi, AlakaleFi Tebyini '/-Fas! Beyne Sınaali '!-Mantık e!-Fe/seji Ve 'n-Na!ıl'i '1Arabi, (Neşreden: Sahbiin Halifat, lv!aka!ôlu Ya!ıyô b. Adi el:fe/sefi.ı~ve içinde), Arnman ı 988, s.4 ı 5 18 Yahyii İbn Adi, age.,s.416 19 Yahyii İbn Adi, age.,s.417 c) Ya lı vii İ b n Ad i' d e Ma nt ı k-Gramer İ li ş k i s i ça' da bir metni 45 doğru okuyabilmek için önce o metnin konseptini anlama Yani metni doğru okuyabilmek için- mesela, lafız fail ise onu merfu; meful ise mansup okumak için- o metni önceden anlamak lazımdır. Dolayısıyla Adi'nin grameri i'rab ile ilişkilendirmesi, gramerin konusunun manalar olduğu izlenimini verdiğinden, gramer ve mantığın birbirini tamamlayan ortak nitelikler taşıdığı sonucunu doğurmaktadır. zorunluluğu vardır. Ancak Adi, böyle biritirazı hesap etmiş olmalı ki, manalarıo gramer için konu ve gaye olmasını mümkün görmemektedir. Ona göre manaların gramer için konu olması, gramerin manalarda fiilini gerçekleştirmesine kabil olması anlamına geleceğinden, bu, mümkün olamaz. Mesela; l..ı,ıj J~ yY..:,. cümlesini söyleyen nahivci, İcra ettiği sanatının gayesi olarak Arnr'ı fail, Zeyd'i meful yapar. Bu lafızların kullanılmasıyla lafızlarıo delalet ettiğimanalarda bir değişiklik söz konusu olmayacağından, lafızlar manalarda fiilini gerçekleştirememektedir. Eğer manalar gramerin konusu olmuş olsaydı, bir deği­ şiklik söz konusu olurdu. Eğer nahivci, bu cümlede merfu' olanı mansup hale getirebiimiş olsaydı, anlamlar alanında da fiilini gerçekleştirebilirdi. Bu 20 durumda manalarıo da gramerin konusu olduğu kabul edilebilirdi. Adi'ye göre, manaların gramerin gayesi olması da mümkün değildir. Çünkü böyle bir durumda, nahivci, nahivci olmakla fiilini gerçekleştirdiğin­ de ihdas ettiği manaların zorunlu olması gerekirdi ki, Zeyd'in, Amr'ın ve darbın (dövmek mastarı) zatının, nahivci fiilini gerçekleştirdiğinde hasıl olması gerekirdi. Bu ise, rasyonel açıdan muhaldir. 21 Adi, manalarıo gramerin konusu olamayacağını ispat etmek için şöyle bir örnek verir: "-~J-!1 ~_,=.1 yY..:,.- "kardeşin babanı (ya da tersi) dövdü" cümlesini söyleyen biri delalet kastıyla söylemiş olsa bile, onun bu sözü bir manaya delalet etmez. Zira bu sözde fail ve meful arasında bir ayırım yoktur." Adi başka bir örnekte de sözün delalet kastı taşımasının yanı sıya gramer kurallanna uygun bile olsa, bir anlam taşıyamayabileceğini şu şekilde açıklar: "-:i..S~ ~~ ı.JL "Ayn hareket eder" cümlesinde ''Ayn" ve "Mutalıarrik" lafızları farklı manalara delalet ettiğinden mu'rab bir anlama sahip değildir. "Ayn '' lafzı, görme a: ~ı, salt bir şey, pınar ve alfabe harflerinden bir harf gibi çeşitli anlamlara gelir. "Mutaharrik" lafzı da mekansal bir harekete, artma ve azalmaya delalet eder. Bu cümle bir çok anlama geldiğinden gayesi malum bir anlam içennemektedir.~ 2 Mantığa gelince, Adi'ye göre, mantığın konusu bir manaya delalet eden Ancak Adi'ye göre bir manaya delalet eden bütün lafızlar mantı­ konusu olmayıp cins, tür, ayırım, hassa ve ilinti gibi tümel anlamlara lafızlardır. ğın Yahyii İbn Adi, age.,ss.4l 7-41 S Yahya İbn Adi, age.,s.418 22 Yahyii İbn Adi, age.,s.4 l 9 20 21 46 Nesinı Doru delalet eden lafızlar mantığın konusudur. 23 Mantığın gayesi de, Adi'ye göre, anlamlı kelimeleri bu kelimelerle ifade edilen anlamlara uygun biçimde oluş­ turmaktır. 24 Adi'ye göre, cüz'i bilgiler, burhan dediğimiz yakini kıyas suretini alkonusu olamaz. Dolayısıyla şek ve şüpheden vareste olan, temyiz edilmiş buı·hani bilgiler tümel anlamlara delalet eden lafızlarla mümkün olduğundan, mantığın konusu bu tür lafızlardır. 25 mamış olduklarından mantığın Adi'ye göre, mantığın gayesi burhandır. Yani bir manaya delalet eden delalet edilenin (medlulün) durumuna muvafık hale getimıektir. Bunu sağlayan şey de, anlamda doğruluk esasıdır. Zira, Adi'ye göre, mantık, sadece bir anlama delalet eden lafızları birbirine yakınlaştıran bir sanat değil, aynı zamanda doğruluğu ilzam eden bir yakıniaştırma (te'lif) sanatıdır. 26 lafızları, . ' ; ~ ı Adi'nin bahsettiğimiz bu görüşü, doğru bilgi ifade eden önermelerin ancak yakini suretler şeklini almış olan önermeler olduğunu ifade eden İslam filozofları Farabi ve İbn sina'nın görüşleriyle paralellik arzetmektedir. Zira duyu bilgileri gibi tikel anlamlar ifade eden kaynakları bizi yakini suretiere götüren kaynaklar olarak algılayan Eş'ariler ve özellikle Gazali gibi düşü­ nürlerin aksine İslam fılozofları, bizi burhana yükselten doğruların ancak tümeiler alanında sözkonusu olabilecek doğrular olduğunu ifade etmektedirler. Mesela Farabi ve Yahya İbn' Adi'den etkilenen İslam Filozofu İbn Sina bu konuda şöyle der: ! i ;;;• ··Duyu, Burhan olamaz ve his olmak bakımmdan burhanm kaynağı da olamaz. çünkü burhanlar ve kaynakları her zaman şahıs ve mekanla sımrlandırılmaksızm küllidirler. Duvu. bizzat hir zamanda ı·e mekanda hir likelde lıiikiim i/hde eder, o lıa/de duyu, bw:lıanın kaynaklarma erişemez ve tümel bilgiden bir şey t~şıyamaz.." 27 .' Özetlemek gerekirse, Adi'ye göre gramer ve mantık birbirinden ayrı iki sanattır. Mantık, tümel anlamlara delalet eden lafızları ele alır. Gramer de, dilin şari'lerinin koyduğu üzere hareke ve sükun itibariyle lafızları ele alan bir sanattır. Mantığın konusu, mutlak lafızlar olmayıp, bir manaya delalet eden lafızlar ve tikel anlamlara değil, tümel anlamlara delalet eden lafızlar­ dır. Gramerin konusu ise, bir manaya delalet etsin veya etmesin bütün lafız­ lardır. Mantığın gayesi, lafızların uyumudur. Gramerin gayesi ise, lafızların hareke ve sükunudur. 23 Yahyii İbn Adi, age.,s.421 ~Yahyii İbn Adi, age.,a.y. 25 Y alıyil İbn Adi, age.,s.422 26 Yahyii İbn Adi, age.,s.423 2 27 İbn Sina, el-Burhan Mine 'ş-Şifa,s.249; İbn ,Adi' nin İslam filozofları üzerindeki etkileri için bakınız: Nesim Doru, "Piıi/osoplıy in Syrians and tlıeir contrihutinn tn fs/amic P/ıi­ losoplıy- Yahya Ibn 'Adi Case" Syınposiuın Syriacum-Conference On Arab Christian Studies, Beirut 20-25 September 2004 Yalıvii İbn Adi'de Mantık-Gramer İlişkisi 47 Görüldüğü gibi, mantık ve gramer ilişkisi hakkında Yahya İbn Adi'nin tutumu, kendisinden önce yapılan tartışmalarda mantıkçı tarafın görüşlerini özetlemektedir. O, bu tartışmada hocaları olan Metta'nın ve Farabi'nin savunduğu görüşleri biraz daha açmış ve onların savunduğu iddiaları farklı ispatlama biçimleriyle ortaya koymuştur. İslam dünyasında Aristoteles mantığını üniversal ve bütün dilleri kapsayan apriori kurallar olarak ele alan bu yaklaşım Mantıki olarak isimlendirilen Yahya İbn Adi'nin elinde daha da güçlü bir hal almıştır. ·····----·--·--·---------.c-----'- 48 --------------------------------------~JV~e~s~i~n~ı~D~o~'-=·u BİBLİYOGRAFYA Bilen, Osman, "Mantık İle Gramer ilişkisi Üzerine İki Görüş", D.E. Ü. İlahiyat Fakültesi Dergisi, sayı Xlll-XJV, İzmir, 2001 Cabiri, Muhammed Abid, Arap-İslam Kültürünün Akıl Yapısı, Kitabevi Yay., İst., 2000 Doru, Nesim, İslam Felsefesine Katkıları balamından Süryanilerde Felsefe Geleneği-Yahya İbn Adi Örneği-, Basılmamış Doktora Semineri, Ank., 2003 Doru, Nesim, "Philosophy in Syrians and their contribution to Islamic Philosophy - Yahya Ibn 'Ad! Case" Symposium Syriacum-Conference On Arab Chrıstıan Studıes, Beyrut, 20-25 September 2004 Endress, Gerhard, The Works OfYahyd İbn 'Adi, Wisbaden, 1977 Farabi, Ebu Nasr, Kitabu 't-Tenbilı Ala Sebili 's-Saadet, Daru'IMenahil, Beyrut, 1985 Farabi, Ebu Nasr, İlısa'ü'l-Ulılm, çev: Ahmet Ateş, M.E.B. Yay., İs­ tanbul, 1990 Halifat, Sahban, Maka!atu Yahya b. Adi e!-Fe!s~fiyye, Amman,1988 İbn Adi, Yahya, Makale Fi Tebyini '!-Fas! Beyne Sınaati'l-Mantık elFelse;fi Ve 'n-Na/ıvi '1-Arabi, (Neşreden: Sahban Halifat, Makalatu Yahya b. Adf e!-fe!se;fiyye içind ~), Amınan, 1988 İbn Ebi Useybia, Uynu'l-Enba Fi- Tabakati'l-Etibba, Daru'l-Kutubi'lİimiyye, Beyrut,l998 Nasr Seyyid Hüseyin ve O. Leanıan, Hist01y Of İslamic Philosophy, Routledge, London and Newyork, 1996 Tevhidi, Ebi Hayyan, İmta Ve'l-Muanese, el-Mektebetü'l-Asriyye, Beyrut, 1953 Tevhidi, Ebi Hayyan, lvfukabesat, el-Matbaatu'r-Rahmaniyya, 1929 Mısır,