THE CUT (KESİK) YA DA ERMENİLERİN YÜZ YILLIK SESSİZLİĞİ BEDROS DAĞLIYAN HDP ARZUSU VE SEÇİMLER S.9’da ÇOCUKLARA AYRIM S.3’te 2015 BARIŞ, ÖZGÜRLÜK VE YÜZLEŞME YILI OLSUN! Yıl 2 Sayı 74 31 Aralık 2014 V e 2015’in eşiğindeyiz. Bütün bir yıl boyunca elimizden geldiğince, yetişebildiğimiz ölçüde sayfalarımızda mağdurların, halkların sesini duyurmaya, ülkedeki demokrasi ve barış mücadelesine destek vermeye çalıştık. Bizim de gazete olarak desteğe ihtiyacımız olduğu zamanlar oldu. Elinizde tuttuğunuz gazete sahiden büyük fedakârlıklarla çıkıyor. Kağıda basılı gazetenin gücünün farkındayız ve dijital yayıncılık hızla gelişip yaygınlaşırken biz insanlara ücretsiz olarak bağımsız ve özgürlükçü bir gazete ulaştırıyoruz her çarşamba. Bütün bir yıl bunun koşuşturmasıyla geçti. Gazetemize paralel olarak bir de MedNûçe TV’deki programlarımızı sürdürüyoruz. Bu tempodan ötürü yıl nasıl geçti, biz de şaşırdık. Yeni yıl öncesi, Aralık ayı ülkemizde halklar için hüzünlü bir aydır. 1978 Maraş katliamı, 2000 ‘Hayata Dönüş’ katliamı ve 2011 Roboski katliamı. Hepsinin yıldönümü aynı ayda. Bu haftaki söyleşimde akademisyen Sinan Birdal, katliamlar sebebiyle devletin mağdurlardan özür dilemesinin ve suçlarıyla yüzleşmesinin bir şartının da “Bir daha asla ve asla” garantisi vermek olduğunu söylüyor. Bütün çabamız “Bir daha asla ve asla katliamların yaşanmaması, devletin halklara zulmetmesini engellemek” yönünde. Tam da bunun için işte özgür medya gereklidir. Halkın Nabzı’na sahip çıktığınızı biliyoruz. Yeni yılda da bu ilginize yanıt verme kararlılığındayız. 2015 Barış, Özgürlük ve Yüzleşme yılı olsun. Haftaya görüşmek üzere Çarşamba Katliamlara 'bir daha asla ve asla' demek için Sinan Birdal, genç kuşağın en parlak akademisyenlerinden biri. Siyasal Bilgiler Fakültesi’ni bitirdikten sonra ABD’de eğitimini sürdürmüş. Akademik kariyerine artık Türkiye’de devam ediyor. Birdal, alanına hakim bir siyasetbilimci ve sorumlu bir entelektüel. Halkın içinde, özgürlükçü bir tavırla ülkedeki demokratikleşme sürecine destek veriyor. Sinan Birdal ile Roboski Katliamı'nı, yüzleşme süreçlerini ve Kürt sorununun demokratik ve barışçıl çözüm imkanlarını konuştum. ALMANAK 2014 SOKAKLAR BİZİM, SARAYLAR SİZİN! 2014 yılı bir yandan katliamlara bir yandan da sarsıcı mücadele ve kitlesel eylemlere sahne oldu. 2014'ün önemli olaylarını okurlamız için derledik... İstanbul Kent Savunması ve Kuzey Ormanları Savunması’nın çağrısını yaptığı Kent Mitingi binlerce kişinin buluşmasıyla Kadıköy’de gerçekleşti. S.16'da S.22’de 2 HABER 2014 31 Aralık Çarşamba Yeni yılın ülkemize ve dünyaya barış ve huzur getirmesini dilerim. Halil YILMAZ 2015'te de Şato sakiniyiz. Yeni yıl tüm ülkeye barış ve huzur getirsin. Yusuf Erdoğmuş 2015'in ülkemize mutluluk, huzur ve barış getirmesini dilerim. Cahit DURHAN YORUM 3 2014 31 Aralık Çarşamba HDP arzusu ve seçimler AHMET TULGAR H DP'nin 2015 genel seçimlerine parti ismiyle, parti olarak katılacağını ilk duyduğumda tedirgin oldum, kaygılandım açıkçası. Ama kısa sürede, seçimlerde özgüvenini göstermenin parlamentoda boy göstermekten daha kıymetli olduğuna kanaat getirdim. HDP'nin cumhurbaşkanlığı seçiminde aldığı oy oranında, yani baraja dayanmış, geçmesine ramak kalmış olma durumunda ancak uygun oluyor tabii bu özgüven gösterisi. İşin bir başka yönüne geçmeden önce şunu da kaydedeyim ki, 'boy gösterme' deyimini ben HDP'liler için salt fiziki anlamda kullandım. Mecaz değildir yani. Boy göstermekten çok daha ötede şeyler yaptıkları, HDP grubunun Meclis performansının çok iyi olduğunu teslim etmek gerekir. HDP'nin seçimlere parti ismiyle katılmasının, özgüvenini ortaya koymanın, iddiasını ifade etmenin yanı sıra, Kürdistan ve Kürdistani kentler (İstanbul, Mersin vb) ve seçim bölgeleri dışında, özellikle ülkenin Batısı'nda güçlü bir teklif olacağı da açık. 'Çağırmak' ya da 'istemek'ten çok teklif etmek. Ortak bir üretimde bulunma, ortak bir vatan ve cumhuriyet üretme teklifi. Kabul edilirse ne âlâ. Böyle bir teklifin bir arzu uyandırması da mümkün. Yani bu ortak vatan, ortak cumhuriyet, bir arada yaşam arzu ediliyor mu Batı'da? İnsan bazen arzusunu unutabilir. Tatmin etmeye etmeye, karşılık vermeye vermeye. Bastırır o arzusunu. Sonra bir gün bir teklif onu ona hatırlatır yine. Barış da bir arzudur. Barış arzusu da unutulur. Unutulmuştu. HDP, bu seçim sürecinde, bu kampanyada halkların arzusunu uyandırırsa, celp ederse, uyarırsa, bu iş oldu demektir. HDP, tam da halkların arzusuna karşılık verecek bir partidir çünkü. O unutulmuş arzulara. Özgür, birlikte ve barış içinde olmak. Olmazsa da olmaz. Bu kadar köreldiyse arzular, Kürdün, sosyalistin, ezilenin döneceği bir yer var nasılsa. Sokak. HDP, parlamentoda da hep sokağı işaret etti, sokağı Meclis Genel Kurulu salonunun tam ortasından geçirdi. Kürdün, bir de üstüne üstlük ülkesi var. Kürdistan. Zaten HDP'nin yeni yaşam çağrısının nüvesi de orada oluştu, meyvesi de orada olgunlaştı. Kardeş parti DBP'ye daha fazla güç aktaracak o zaman HDP de. ABONELİK KARTI 1 Yıl Yurtiçi 60 Adı Soyadı : ANADOLU YAKASINDA GÖRÜNÜR OLMAK iÇiN ilan Reklam ve Rezervasyon hattı için bizi arayınız T: 0216 457 46 46 F: 0216 457 13 12 e-mail: halkinnabzi@gmail.com Adresi : e-mail : Tel-GSM : Abonelik bedelini banka hesabına yatırdıktan sonra bilgileri lütfen aşağıda belirtilen posta adresine veya e-mail e gönderiniz. HALKIN NABZI Bağlarbaşı Mahallesi 2. İlkokul Cad. No:39 Cihangir İş Mrk. Kat:2 D:7 Maltepe/İstanbul/Türkiye T:+90 216 457 46 46 F:+90 216 457 13 12 halkinnabzi@gmail.com www.maltepeninnabzi.com AKBANK Maltepe Şubesi TL HESABI: Şube Kodu: 00 29 Hesap No:0189926 IBAN:TR35000460002 9888000189926 Belki Batı'da da arzu o zaman uyanacak, gıptayla uyarılacak, teklif gecikmeli de olsa o zaman yanıt bulacak, ortaklaşma ardı sıra gelecek. Kürdistan'da gelişeni, inşa edileni görünce. Halkların ortak vatanı önce Özerk Kürdistan olacak yani. Halkın Nabzı Gazetesi Süreli Yayın AHİS Reklam Organizasyon Prodüksiyon San. Tic. Ltd. Şti. Adına İmtiyaz Sahibi ve Genel Yayın Yönetmeni (sorumlu) İSHAK KARAKAŞ Editör: Ahmet TULGAR Grafik Mizanpaj Hukuk Danışmanı Erdal BEKTAŞ Av. Uğur KARAKAŞ Grafiker Danışma Kurulu Hakan YILDIRIM Spor Servisi Fırat COŞKUN Kültür Sanat Bedros DAĞLIYAN Avusturya Temsilcisi Erdal BOYOĞLU Viyana Temsilcisi Emine BAŞKÖY Fehim IŞIK Samet MENGÜÇ Fuat TOKAT Yer: Bağlarbaşı Mh. 2. İlkokul Cd. No: 39 Cihangir İş Merk. Kat 2 D:7 Maltepe - İstanbul Tel: 0216 457 46 46 Fax: 0216 457 13 12 halkinnabzi@gmail.com Baskı: GÜN MATBAA Beşyol Mah. Akasya Sk No 23/A Sefaköy-Küçükçekmece - İST. Tel: +90 212 426 63 00 4 HABER 2014 31 Aralık Çarşamba “Üreten Maltepe” için ilk adım atıldı M altepe Belediyesi iştiraki olan MATAŞ’ın (Maltepe Sağlık Turizm Eğitim Otopark Temizlik İnşaat San. Tic. A.Ş.), ilk halı ve tekstil atölyesi Zümrütevler Mahallesi’nde törenle hizmete açıldı. Zümrütevler Mahallesi Emek Caddesi’nde bulunan atölyenin açılış töreninde konuşan Maltepe Belediye Başkanı Ali Kılıç, tüketen değil üreten bir toplum oluşturmanın önemine dikkat çekerek, “Burası bir ilk adım. Bundan sonra yapılacak çalışmaları sizler takip edeceksiniz. Maltepe’de gençlerimize, kadınlarımıza yani geleceğimize yatırım yapmak istiyoruz. Neye ihtiyacınız varsa Belediye olarak eksiklerinizi karşılayacağız. Buranın takipçisi olup büyütecek olanlar sizlersiniz” dedi. Kılıç, Maltepe’de siyasi düşünce, dil, din, ırk, mezhep ayırımı yapmadan hizmet anlayışıyla yola çıktıklarını belirterek, “İnsana hizmete edersek, Hakk’a hizmet ederiz düşüncesindeyiz. El ele vererek eksiklerimizi gidereceğiz” diye konuştu. M armara’da etkili olan ve hızı saatte 80 kilometreye ulaşan şiddetli lodos ve fırtına çok sayıda felaketi de beraberinde getirdi. Beykoz’da çatı uçtu Beykoz’da etkili olan fırtına bir apartmanın da çatısını uçurdu. Olayda herhangi bir yaralanma ve can kaybı yaşanmadı. Dalgalar şiddetlendi tekneler battı. İstanbul'da başlayan lodos, etkisini arttırarak devam etti. Anadolu yakasında Beykoz Yalıköy sahilinde kuvvetli lodos nedeniyle oluşan dalgalar kıyıları dövdü. Beykoz'da lodos nedeniyle kıyıya bağlı bulunan 9 metrelik gezi teknesi battı. Sahilde bağlı bulunan balıkçı tekneleri fırtına nedeniyle zarar gördü. Çevredeki diğer teknelerin de batma tehlikesine karşı ise önlem alındı. Kadıköy’de köprü çöktü Kadıköy’de çok büyük bir kaza kılpayı atlatıldı. Söğütlüçeşme köprüsünün metal korkulukları, şiddetli rüzgarın etkisiyle yerinden ayrı- Yapılan konuşmaların ardından atölyenin açılış kurdelasını Maltepe Belediye Başkanı Ali Kılıç, Maltepe Belediye Başkan Yardımcısı Ali Ekber Asker, Maltepe Belediye Meclis üyesi Hüseyin Bingöl, CHP Maltepe İlçe Başkanı Hasan Solmaz, MATAŞ A.Ş. Genel Müdürü Metin Mehti Yalçın, Zümrütevler Mahallesi Muhtarı Serkan Aslan ile birlikte kesti. Kılıç ve beraberindekiler daha sonra atölyeyi ziyaret ederek, atölye eğitmenlerinden bilgi aldı ve çalışanlarla sohbet etti. Halı ve tekstil üretimi yapılacak Maltepe Zümrütevler Mahallesi’nde Emek Caddesi’nde bulunan MATAŞ Halı ve Tekstil Atölyesi, 200 metrekarelik kapalı alanda 25 işçiyle üretim yapacak. Atölyede, 2 hocanın eş güdümünde, 8 usta, 8 stajyer yetiştirecek ve tamamen kadın emeğiyle üretim yapacak halı atölyesi bulunuyor. Atölye, 7 adet makinayla 1 ustabaşının yönetiminde 6 kişiyle üretim yapacak tekstil atölyesini de bünyesinde barındırıyor. Şiddetli fırtına İstanbul'da hayatı felç etti larak alt yola düştü. Kazada bazı arabalar maddi hasar görürken, bir kişi hafif yaralandı. Yaralanan kişi olayın şokuyla kazanın gerçekleştiği yerden hızla uzaklaştı. Pendik’te gemi sürüklendi Marmara’da etkili olan şiddetli lodos nedeniyle Pendik açıklarındaki kuru yük gemisi karaya oturdu. Dev dalgalarında etkisiyle sürüklenen “Ağrı” adlı gemi kayalıklara çarparak durdu. Uçak seferleri iptal oldu THY’nin resmi internet sitesinden yapılan açıklamada, Atatürk Havalimanı’ndan Ankara, Antalya, Budapeşte, Zagreb ile Tel Aviv’e yapılması planlanan karşılıklı seferlerin iptal edildiği belirtildi. Diğer hava yollarında ait birçok tarifeli uçuş şiddetli fırtına nedeniyle iptal edildi, birçok sefer ise rötarlı yapılabildi. Kevvetli yağış ve kar bekleniyor Meteoroloji, yağışların, Marmara, Kıyı Ege, Batı Karadeniz, Hatay ve Manisa çevreleri ile Antalya’nın doğu kesimlerinde kuvvetli olmasını beklediğinden, yaşanabilecek olumsuzluklara karşı dikkatli ve tedbirli olunması gerektiğini bildirdi. 31 Aralık itibariyle İstanbul’un yüksek kesimlerinde kar yağışı bekleniyor. YORUM 5 2014 31 Aralık Çarşamba 2014: Irak ve Güney Kürdistan’da katliamlarla geçen yıl (1) FEHİM IŞIK I rak, uzun yıllardır savaşı acıma- tırlanacağı gibi sınır kapılarının kontsızca yaşayan Ortadoğu rolüne dönüktü. ülkelerinin başında Elbet Musul ve Şengeliyor. 2014 yılı, bu gal’in IŞİD tarafından savaşı, bölgedeki istikişgal edilmesi de var ki Irak ve Kürdistan rarlı alanlardan biri bu durum yalnız bölolan Güney Kürdisgenin değil, nerebölgesinde yıl içinde tan’a da taşıdı. deyse tüm dünyanın en çok konuşulan hiç Irak ve Kürdisgündemi oldu. kuşkusuz IŞİD’in tan bölgesinde yıl *** saldırıları oldu içinde en çok konuBin önceki yılın şulan hiç kuşkusuz son günlerinde petrol IŞİD’in saldırıları oldu. krizini görüşmek üzere Bölgenin yoğun çatışTürkiye’ye gelen Irak Kürmalara sahne olması bir yana distan Bölgesel Yönetimi Baş2014 yılının ilk günlerinden neredeyse bakanı Neçirvan Barzani bu ziyaretison ayına kadar tartışılan konulardan nin ardından yeni yılın ilk günlerinde diğeri de Kürdistan Bölgesel Yönetimi Bağdat'a gitti. Iraklı yetkililerle Kürt ile merkezi hükümet arasında yaşanan yönetiminin bütçesi ve petrol krizi bütçe krizi ile petrolün Bölgesel Hükü- konuşuldu. Ancak bu görüşmelerden met üzerinden dünya pazarlarına satıl- herhangi bir sonuç çıkmadı. ması girişimiydi. Sorunun çözümü Maliki’nin iktiGüney Kürdistan ile Rojava ara- dardan gidip 30 Nisan seçimlerinden sında bir önceki yıl yaşanan ve 2014’e sonra Başbakanlığı üstlenen Haydar taşınan sorunlardan bir diğeri de ha- Abadi döneminde oldu. Aralık ayının ilk günü Bağdat’ta iki IŞİD’in kontrolüne geçti. taraf arasında gerçekleşen toplantının Irak ordusu askerleri Musul’dan üçüncü gününde taraflar anlaştıkları- sonra Kerkük'ü de terk etti. Kentin nı ve bütçe krizinden petrol ihracına güvenliğini Kürt peşmergeler üstlendi. kadar birçok noktada sorunlarını çözTürkiye'nin Musul Başkonsolosludüklerini açıkladılar. ğu, IŞİD tarafından, Ahmet Davutoğ*** lu'nun “durum sakin” açıklamasından IŞİD esasen Irak’taki Sünni karşıtı saatler sonra basıldı. Başkonsolos da istikrarsız ve baskıcı Şii yönetiminden dahil 49 konsolosluk personeli IŞİD nemalandı ve etkisini kısa sürede art- tarafından esir alındı. tırdı. IŞİD ile Irak ordusu arasında Örgüt mesajında, "Türkler kaçırılOcak ayında Felluce ve Ramamadı. Sadece soruşturma prosedi'de başlayan çatışmalar, dürleri tamamlanana kadar Irak’ın 3 Bağdat'ın kuzeyi ile Kergüvenli bir yere götürülbuçuk milyon kük kentine bağlı kadüler" dedi. sabalara da yayılmaDönemin Başbanüfuslu Musul ya başladı. Nihayet kenti, 10 Haziran günü kanı Recep TayIŞİD’in devletini yip Erdoğan'ın Irak ordusuna bağlı ilan etmesi Haziran Telafer'e dikkat askerlerin kenti terk ayında oldu. Irak’ın çekmesinin heetmesiyle tamamen 3 buçuk milyon nümen ardından IŞİD fuslu Musul kenti, Türkmenlerin yoğun IŞİD’in kontrolüne 10 Haziran günü Irak olarak yaşadığı ilçenin geçti ordusuna bağlı askerlerin kontrolünü de ele geçirdi. kenti terk etmesiyle tamamen Devam Edecek 6 YORUM 2014 31 Aralık Çarşamba Yeni yılımızı eskitiyorlar… ÖNDER BİROL BIYIK Havarayın güzergahları belli oldu İ 1 970’lerde, yani çocukken yılbaşının bambaşka anlamı vardı bizim için… Kışların kestane, yazların karpuz tadında yaşandığı çağlardı. Her şeyde bir parça adap vardı ve hiçbir şey zannımca bu kadar kirlenmiş değildi. TRT çocuk korosundan akranlarımız siyah beyaz kutuda “Eski yıl sona erdi/ Yepyeni bir yıl geldi/ Bu yıl olsun mutlu bir yıl/ bu yıl olsun hey hey…” diye sağa sola yaylandıkça yeni bir şeylere heves etmek gerektiğini hisseder, biz de heyecanlanırdık. İnsanın insana bu kadar uzak bakmadığı zamanlardı o zamanlar. Yılın en muhteşem neşesini pay edeceğiniz dostlarınızla, sevdiklerinizle gır gır şamata girerdiniz yeni yıla. Akşam yemeğine yakın, koltuklarının altında börekler, kekler, pastalarla sıra sıra gelirdi komşular. Kapıda kadınların abartılı “Ne gerek vardı kız anam”ları, Çorum şivesiyle “Olsun heri”leri ile uzadıkça uzayan sevecen labarbalar… Annem ve ablamların her günden daha mükellef olmasına özen gösterdikleri yer sofrasında yemekler yendikten sonra büyükler rakı masasına, bizse tombalanın başına üşüşüverirdik. O zamanlar sanırım kimse geleceğe karşı bu kadar bedbaht değildi. Yeni olmak güzel bir şeydi ve eski eskiliğini, yeni yeniliğini bilirdi galiba. Ya da çocuktuk da bize mi öyle gelirdi? Şimdi ne 'eski' hüzünlendiriyor insanı, ne 'yeni'de neşe buluyoruz. Dünün mengenesinden, boğuculuğundan, uğursuzluğundan, içimize giren acılarından bir an evvel kurtulmak, geçmişi eskiyen yıla gömmek istiyoruz da, yeninin kapısını bir türlü açamıyoruz nedense. Yeni olan ilk günden eskirken, zaman kendini tekrar eden bir anlamsızlık yığınına dönüşüyor. Heyecanımızı yitiriyor, umutsuzluk perdesi çöküyor yaşam çizgimize. Ne eski terk edip gidiyor bizi, ne yeni yeniliğiyle geliyor! Aynı nakarat bıkkınlığı, aynı ölü zaman repliği, çöpe atılan aynı takvim umarsızlığı… Ahmet Kaya’nın 80’lerin darbe günlerinde küçük insanın sıkışmışlığını anlatan o nefis şarkısı ile “Yine hep Ortadoğu, yine hep vıdı vıdı…” Çok mu kişisel bir şey... Ya da yaşadığımız duygu “Nerede o eski bayramlar” mızmızlığı mı? Öyle sanmıyorum. Tam da yaşadığımız çağın boğuntusu bu… Travmatik toplum ve devlet hayatının hissiyatımızdaki iz düşümleri. Her şeye gözünüzü kapatıp bencil bir hedonizmde kendinizi tüketmiyorsanız, (Çoğu zaman bunu murat etmek de yetmez) çağın mutlu insanı olmak size göre değildir. Düne bir bakın şöyle, hangi güzellikten yarınlar adına umut doğurabiliyorsunuz? Mutsuz insanlar cehennemindeyiz. Çünkü adalet duygumuzu kaybettik. Yalana ve kötülüğe alıştırdılar bizi. Haklı olanın değil, güçlü olanın şemsiyesinin altında birikip altta kalanın canını çıkartarak yaşıyoruz altta kalmamak için. Bir şeylere göre altta olduğumuzu kolay unutmak en sağlam muvazenemiz oluyor. Hepimizin üstünde birileri var oysa. Biraz vicdanımıza döndüğümüzde peşimizde sürüklediğimiz o kadar çok utanç var ki halkça… Altından kalkamayacağımız için unutmak istiyoruz. Roboski’yi unutmak istiyoruz örneğin. Soma’yı, Ermenek’i, Kobanê’yi unutmak… Bu ülkede en büyük yolsuzluk iddiaları en muktedir olanlarımızla ilgili imiş, yargı diye bir şey kalmamış, milletin kasasından araklanan paraların faizini milletçe ödemeye mahkûmmuşuz, ne gam… Bu “İşini yürüt birader” cingözlüğü bitiriyor, yok ediyor, parçalıyor bizi... Yeni yılımızı eskitiyor, fark etmiyoruz. Bunca şeyin üstüne Facebook’un bize sormadan fotoğraflarımızı kullanarak düzenlediği “Harika bir yıldı” kampanyası tüy dikmiyor mu? Yeni yılınız dilerim kutlu olur! stanbul Büyükşehir Belediyesi›nin yapacağı havaray projelerinin güzergahları belli oldu. Ulaşım projelerine ağırlık veren ve son dönemde milyarlarca liralık yatırım yapan İstanbul Büyükşehir Belediyesi, 2014-2019 bütçesinin 5 milyar lirasını ulaşıma ayırdı. Son dönemde gündeme gelen havaray projeleri de trafiği rahatlatacak yatırımların başında geliyor. Daha önce Üsküdar-Libadiye Caddesi ile Sefaköy-Halkalı-Başakşehir havaray projelerinin ilk ihaleleri yapılmıştı. 8 Havaray projesi bulunuyor İstanbul Büyükşehir Belediyesi›nin henüz etüt aşamasında olan toplam 8 havaray projesi bulunuyor. Bu projelerin toplam uzunluğu 47.8 kilometre. İstanbul'un iki yakası da havaray projeleriyle havalanacak. Projeler ve uzunlukları Beyoğlu-Şişli Havaray Projesi: 5.8 kilometre. Zincirlikuyu-Sarıyer Havaray Projesi: 4.5 kilometre. 4. Levent-Levent Havaray Projesi: 5.5 kilometre. Ataşehir-Ümraniye Havaray Projesi: 10.5 kilometre. Sefaköy-Havaalanı Havaray Projesi: 7.2 kilometre. Maltepe-Başıbüyük Havaray Projesi: 3.6 kilometre. Kartal-D100 Havaray Projesi: 3 kilometre. Sabiha Gökçen Havalimanı-Formula Havaray Projesi: 7.7 kilometre. YORUM 7 2014 31 Aralık Çarşamba Yaşamın gözyaşları - Ruhunu arayan vicdan KEREM ÇİFTÇİ T opluma karşı sorumluluk bilinci taşıma bu ülke egemen kültüründe hep tehlikeli görüldü, kırmızı kitaplarında başat tehdit gösterildi. Çünkü Türkiye, Avrupa'nın komünal - konfederalist öz yönetim deneyimlerini yaşamadı ve gerçek demokrasi ile hiçbir zaman yönetilmedi. Kendisine özgü ümmetçi milliyetçilik (Ülkücü, Turancı, Sünni, Yeşil) yöntemlerini benimsedi. Demokratik toplumsal talepler zorba yöntemlerle bastırıldı. Kutsal devlet karşısında kul olarak görülen birey ve toplumun iradesinin açığa çıkması engellendi. İşte şimdi bizler korku üreten devleti topluma ait her yerden çıkarmayı - geriletmeyi hedefliyoruz… Sevgimizi ve umudumuzu besleyen hak ve halk kavgasında. Artık ülkemizde yeni bir bilinç ve değerlerin üzerinden bir toplumsal konsensüsün sağlanması kaçınılmazdır. Bu yeni değerlerin; faşizmi, otoriter-parlementerizmi, doğmatizmi, liberalizmi ve legalizmi aşması, baskıcı ve aldatıcı özgürlük söylemleriyle kamufle edilen tuzaklarının boşa çıkarılmasıyla mesafe alacaktır. Bu yeni bilincin demokratik toplumun vicdanında yer edinmesi beklenen irade sıçrayışını insanlarımızda yapacaktır. Artık sistemin güç kutsama ayinlerinde Erdal Erenler - Berkin ElvanlarCeylan Önkollar - Uğur Kaymazlar - Şerzan Kurtlar öyle kolay öldürülmeyecek, katiller sürüsü aramızda fiyakalı fiyakalı dolaşamayacak, sahibinden “iyi çocuk” referanslarını bu toplum kanıksamayacak, karşısında duracak, hesap soracak, arınma isteyecek, “benim adıma neden öldürüyorsun, yaşat” diyecek, “beni kirli suçlarına alet etme” diyecek, yeni bilincin vicdanı sorgulayan-farkına varan, önyargılarla insanların asılmasını ayıplayan bir eylemci refleksi ve sorumluluğu taşıyacak, böylelikle bireyin toplumu keşfi, toplumun bireyi özgün kucaklaması sağlanacak. İşte bu insani-vicdani bakış meta çağdaş putlarını ve ayinlerini sonlan- bereketine ket vuruldu. Bu kısır döndıracaktır. Devletin ideolojik aygıtla- gü kaderci teoloji ile kutsandı. Adeta rı bertaraf edilecektir, uyanışa geçen yaşam donduruldu. Toplum özdebilinç rüzgarı enerjiye çevirerek ci- ğerlerine yabancılaştırıldı. İnsan ilişğerlerimizi kirli havadan kurtaracak- kilerinin metalaşması duygu yitimini tır, ekolojik bilinç ekolojik toplumu hızlandırdı. Empati soyut bir çığlığa yaratacaktır. Toplum yaşadığı dönüştü. Siyaset-sanat-edebimekanların üstü açık ceyat ticarileştirildi-sistemzaevleri-mezarlıklara leştirildi, tüketime sud ö nü ş t ü r ü l m e s i n e nuldu, toplumu bir Toprağa düşen izin vermeyecektir. arada tutan ortak genç bedenlerin Hâlâ bu ülke duygular aşındırılahdı, umudu var bu seçkinleri gencecik dı. Sınıflar arasınçocuklarının katopraklarda. Ve bizlere da ilk kez bu kadar nına doymadı mı? makas açıldı. Oysa bıraktıkları adanmış Biliniyor darbelerle duygu toplumu koaşkların vebali entelektüel-aydın kerur, iç barışını besler. sim kırımdan geçirilYası kanıksamış bir di. Düşünmek, yazmak, toplum yaratılmak istendi. okumak suç kılındı, topluHâlâ düğünlerinde-eğlencelemun vicdanına işkencehaneler kurul- rinde bile arabesk dinler bu trajediyi du-düşüncelerine karakol, ve ülkenin yaşayan halk. Kendimizden örnek vesosyal sermayesi dağıtıldı-toplumsal relim; bizim çocukluğumuzu 12 Eykırım yaşandı. Yaşamın çeşitliliğine, lül faşizmi, gençliğimizi olağanüstü haller ve olgunluğumuzu DGMÖYM – Cezaevleri yedi, çaldı. Efendiler bizleri izole ederek içinde yaşadığımız topluma yabancılaştırmayı amaçladı. Gencecik fidelerin topluma karşı sorumluluk refleksleri törpülendi. Kitlenin birbiriyle olan iletişim ağları-ortak deneyim alanları devletin ideolojik aygıtlarınca kesildi. Zihinsel çarpıtmalar, düşünce sistematiğini (toplumun hafızasını) param parça etti, muktedirlerin hegemonik sloganları ölü sevicilerin ayetlerine dönüştü. Artık birey ve toplum için yeni bir vicdan sözleşmesi lazım. Anda anlam yaratan, beslenen ve besleyen bir vicdan. Temasın hazzına (özgüvenine) ulaşan, temasın yarattığı his ile empatiyi içselleştiren, birleştiren, sorunlu değil sorumlu bir vicdan. devrimsi ilkbahar aşkı tazeliğinde! Öyle ki bir birinin yaralarını temasla tedavi eden kadın-çocuk-genç-ihtiyarlarla, her katmanla gönül birliği oluşturan, sevgiyle değiştirme iddasını ortaya koyan bir pratik, gönülden onaylı-kolektif rızaya dayalı. Düş gücümüze ve bu ülkenin insan potansiyeline, güvenelim, öğretilmiş cehaletin cenderesinden kurtulalım. Öylece hayatı her yönüyle hissederiz. Etkileyip, etkilenebiliriz. Farklılığa, çeşitliliğe ve optimum uyuma bağlı. Toprağa düşen genç bedenlerin ahdı-umudu var bu topraklarda. Ve bizlere bıraktıkları adanmış aşkların vebali. Ülkede Deniz Gezmiş’in-Sakine Cansız’ın alın teri, onurla uğruna verilmiş yaşamları var. Biliyorlardı devrimin onurlu çocukları: Kendi ülkesinde vicdan secdesine anlını koyacak yüreği bulurlardı nasılsa! A. Camus “Kayıtsızlık da bir tür cinayettir” der. Yanı başımızda özgürlük devrimi var, kayıtsız kalmayalım. Düş görelim birbirimizin vicdanlarında. Bu örgütlü politik bir bilinç yaratacaktır. Yeter ki her yaşam eylemimize ruhumuzu, sevgimizi, düşlerimizi, umutlarımızı, aşklarımızı katalım. 8 HABER 2014 31 Aralık Çarşamba Maltepe Fuar Merkezi “M’Expo” görücüye çıktı M Yeni yılın ülkemize mutluluk ve huzur getirmesini dilerim. MASİAD Başkanı İlhan Özüpekoğlu altepe Belediye Başkanı Ali Kılıç, Gebze Organize Sanayi Bölgesi’ndeki (GOSB) sanayici ve işadamlarını, Türkiye’nin ilk çevreci fuarı olarak nitelendirilen Maltepe Uluslararası Fuar, Kongre ve Yaşam Merkezi M’Expo projesi hakkında bilgilendirdi. M’Expo projesinden etkilendiklerini belirten işadamları ve sanayiciler, proje üzerine toplantılar gerçekleştirilerek, projenin daha sağlıklı bir yapıya kavuşturulması noktasında görüş bildirdiler. Toplantıya Başkan Ali Kılıç’ın yanı sıra Maltepe Belediyesi Meclis Üyesi Ziya Hayırlıoğlu, İstanbul Ticaret Odası (İTO) Başkanı İbrahim Çağlar, Gebze Ticaret Odası Başkanı Nail Çiler, Gebze Organize Sanayi Bölgesi (GOSB) Yönetim Kurulu Başkanı Vahit Yıldırım, DAP Yapı Yönetim Kurulu Başkanı Ziya Yılmaz, kendisi de Maltepeli olan Vakıfbank Yönetim Kurulu Üyesi Öztürk Oran, GOSB Yönetim Kurulu üyeleri ve işadamları katıldı. Gebze Organize Bölgesi Sosyal Tesisleri’nde gerçekleştirilen toplantıda, M’Expo projesini anlatan bir sunum yapıldı. “Fuar birçok ilki barındırıyor” Sunumdan sonra bir konuşma yapan Başkan Kılıç, şunları kaydetti: “Fuar için Maltepe en uygun yer. Çünkü ulaşım imkânları çok gelişmiş. Bir defa E-5 ve TEM gibi iki otoyola çok yakın, Marmaray ve metro ile bağlantıları var, hızlı trenin ana istasyonlarından biri Maltepemizde olacak, havaalanına çok yakın ve ayrıca Havaray ile denizle bağlantısı da olan bir ilçe. Fuar alanı yaklaşık 1 milyon metrekare bir alan sahip olacak. Yapımına, şartlar sağlanırsa, 2015 yılı içerisinde başlamayı planlanıyoruz. İlk etapta 100 bin metrekarelik kapalı alan hizmete girecek. Daha sonra kapasite sırasıyla 150 bin ve 200 bin metrekare kapalı alana kadar yükseltilecek. Fuar tamamlandığında, 20-25 bin kişiye iş imkânı da sağlanacak. Fuar birçok ilki bünyesinde barındırıyor. Projenin en dikkat çeken özelliği, çevreci şekilde inşa edilecek olması. Fuar tamamlanırsa Türkiye’nin ve bölgenin ilk ve tek yeşil fuar ve kongre alanı olacak. Ayrıca bütün elektrik aksamı ve kablolar yer altına alınacak. TIR’ların da fuar alanlarına gireceği şekilde dizayn edilecek. M’Expo’ya Almanya, Çin, Hindistan başta olmak üzere birçok ülke büyük ilgi gösterdi. Fuar projemizle ilgili Almanya ile sürekli dirsek teması halindeyiz. Sony gibi uluslararası iş ortakları ve işadamlarımız da projeye destek veriyor. Ayrıca fuar alanına iki tane beş yıldızlı otel ve golf sahası yapacağız. Bundaki temel amaçsa, fuar için gelen işadamlarının bölgeyi hemen terk etmemesi ve bölgede kalarak harcamaları doğrultusunda, Türk ekonomisine katkıda bulunmasını sağlamak. Yani sadece fuar ve kongre merkezi değil, yaşam merkezi de yapacağız. O yüzden adı Maltepe Uluslararası Fuar, Kongre ve Yaşam Merkezi.” Türkiye projesi Öte yandan projenin, Maltepe’deki işsizlik ve uyuşturucu sorunu başta olmak üzere Türkiye’deki sorunların çözümüne de önemli katkılar sunacağını belirten Kılıç, projenin sadece bir Maltepe projesi değil Türkiye projesi olması gerektiğini söyledi. Oda başkanları, sanayiciler ve işadamları projenin önemli bir vizyon projesi olduğunu belirterek, bu kadar büyük bir projeyle ilgili eksiklerin giderilmesi ve projenin daha sağlıklı bir yapıya kavuşturulması noktasında Maltepe Belediyesi ile dirsek temasında olacaklarını belirttiler. Toplantı sonrası GOSB Yönetim Kurulu Başkanı Vahit Yıldırım tarafından Başkan Kılıç’a çini tabak, İTO Başkanı İbrahim Çağlar’a da plaket takdim edildi. YORUM 9 2014 31 Aralık Çarşamba The Cut (Kesik) ya da ermenilerin yüz yıllık sessizliği Dostun ardından Issıza bakan gözlerimde, Yorgun anılar birikir. Derin denizlerimde, Dip sarhoşu güzellikler. Dalga dalga vurur kıyıya; Densiz ve sabırsız öfkelerim. D ün Fatih Akın’ın The Cut filmine gittim. Salonda sadece 10 kişiydik. Filmin ikici yarısı olduğunda ışıklar yandı. Kimsede çıt yok. Çoğunun gözleri kapalı ya da gözleri yaşlı... Elleri böğürlerinde o ânın şaşkınlığını daha doğrusu darbesini sindirmeye çalışıyorlar. O an o kesik başrol oyuncusunda değildi sadece... İzleyenlerin hepsinin filmde olduğu gibi sesleri kesilmişti. Onlar gibi yollardaydılar, onlar gibi ölüme gidiyordular. Film oldukça naif bir duyguyla yapılmış. ne kötünün bir şekli var, ne katliamın... İyi insanlar var, yardımseverler ve kötüler var ama hep umut var. Oradaki Demirci Nazaret’in ikiz kızlarını bulma umudu var. Onların peşinde yıllarca Küba’dan, Amerika’ya dek süren bir yolculuğunun dayanılmaz zorluğu var... Burada şunu özellikle belirtmek gerekiyor. Film öyle Türkiye’deki eleştirmenlerin dediği gibi kötü bir film değil; sadece gerçek olanı kendini Türk sayanlara karşı anlatmak amacıyla kurgulanmış. Ne öyle fazladan bir katliam görüntüsü ne de vahşet var. Lakin izleyene bu vahşeti, bu dramı sersemletircesine, tıpkı yüksek bir yerden âniden düşmüş gibi hissettiriyor. Filmde Demirci Nazaret’in öldürmek istemeyen “Ben sadece bir hırsızım, katil değilim” diyen Mehmet kamayı batırarak öldürmüş gibi yapıyor. Nazaret’in sesi gidiyor. Bu gün bizim de sesimiz kesik. Her Ermeni yıllarca sessizce görünmez bir edada yaşadı. Bu sessizlikten Hrant Dink’le birlikte kurtuldu. Irmak olup çağladı. Zaten filmdeki sesinin gitmesi hikâyesi bu gün Şengal’de direnen, Türkiye’de sessizce yaşamaya çalışan Yezidiler ‘de, Süryaniler‘de, Dersimli, Maraşlı, Tokatlı, Sivaslı, Çorumlu Aleviler‘de de var. Facebook'da birçok dostum yoldaşım var, kaçınız bu filmi izledi bilmiyorum ama izleyen çok az bir kesim olma ihtimali yüksek bir durum. Zaten vizyondaki diğer filmlerin daha fazla gişe yapmış olması, insanların gerçeklerden kaçtığını gösteriyor. Kimse gerçeklerle yüzleşmek istemiyor. Çünkü bu gerçeği kabullenmekte bir tür travma... Gidin ve izleyin; yüzleşme ve farkındalık bunu gerektirir. Oysa bu travmayı biz her dem, her an yaşıyoruz kendi içimizde... Filmi elimde Anjel Dikme’nin “Kimlik İstemem” Kitabı eşliğinde izledim. Girmeden önce onu okuyordum, arada da devam ettim. Kitabın çoğu sayfasına gözyaşım düşmüşse Sevgili Anjel bunu kitabına katkı saysın... Yani canlar dün bir film izledim; biz Ermenilerin umuda yürüyüşünün henüz sonlanmadığını hissettim. Bir Ermeniler bir yerde yurtlandığımızda Anjel‘in kitabında bahsettiği gibi önce meyve ağaçları; cevizler, narlar, dut ve iğde ağaçları dikeriz. Sonra evimizi yapıp her bir taşını kutsarız. Sonra okulumuzu ve kilisemizi yaparız. Bu gün toprağımız yok. Sığıntı beton evlerde umudu tüketerek bekliyoruz. Her birimiz sanal olarak içimizde bir nar ağacını ya da ceviz, dut ve çınar ağacını büyütüyoruz. Geceleri o ağaca sarılıp kulağımızda yayamızın ninnisi güzel bir ülke düşlüyoruz. En çok da Anadolu’yu... Bir gün suyun çatlağını bulacağı güne dek o umudu taşıyacağız. Ölmek ki hele bu topraklarda ölmek en güzel ödüldür her Ermeni’ye... Şimdi yakın bir dostun Salâsı okunur camilerden. Cevşeni boynunda, Yiğitler doluşur; Yeşil bir sandukanın altına. Söz sektirdiğim dizeler Ve ağlayıcılar, Ağır ağır yol alır; Son kez şerefine içtiğimiz meyhaneye Geç anımsadığım hayallerimde Boş bir kamışa Hayatımı üflerim Sonsuzluğa ve geleceğe seslenir Arkamdan çıkagelir fitne fesat Kötücül sözler… Ve Horoz üç kez öter her yalana… Bedros Dağlıyan 10 YORUM 2014 31 Aralık Çarşamba Osmanlı’dan Türk milliyetçiliğine (1) S on dönemlerde Osmanlıcılık tartışmalarına bende farklı bir bilgiyle dile getirmek istedim. Bilgi merak edenler için sevgidir. “Osmanlı İmparatorluğu, dünyanın bir çok milletini sinesinde toplamış olan bir imparatorluktur. Türkler, Araplar, Kürtler, Arnavutlar, Bulgarlar, Yunanlılar, Ermeniler, Zencilerden ve diğer birçok unsurlardan teşekkül etmiştir’’ diyor II. Abdülhamid. Bilindiği gibi Anadolu toplum yapısı çok dilli, çok kültürlü, çok etnikli ve çok dinli bir mozaike sahipti. Osmanlı ulusal sorunu, islam gelenekleri ve pratik anlayışlar uyarınca düzenlemeler yapmıştı. Özellikle bu düzenlemede Türklerin özel bir konumu olmadığı gibi Sultan’ın ötekilere uyguladığı müslümanlık payesiyle birlikte değerlendiriyordu.Türkler de ötekiler olarak görülüyor ve aralarında etnik engellerde yoktu. Araplar, Kürtler, Arnavutlar neyse Türkler de aynı gözle görülüyordu. Bilindiği gibi İttihat Terakki Cemi- yeti, gelişen milliyetçilik akımları karşısında Osmanlı Devleti’nin parçalanmasını engellemek için kurulmuştu. Osmanlı; hüküm sürdüğü Anadolu coğrafyasında Osmanlıcılık fikriyle Arab’ı, Çerkes’i, Laz’ı, Kürd’ü, Türk’ü, Ermeni’yi, Süryani’yi, Osmanlı bünyesinde ki, bütün halkları “Osmanlı Milleti” adı altında, eşitlik, adalet ve özgürlük temelinde bir arada tutmaktı. Dolayısıyla II. Abdülhamid yönetiminin rafa kaldırdığı 1876 Anayasası’nı tekrar işlevlik kazandırmak için zorlamaktı, ve onu uygulanabilinir bir hale getirmekti. 1889’da Askeri Tıbbıye öğrencisi bir grup tarafında başlatılan Jön Türk hareketi yasadışı yollarla yayıldı. 1890 yılında sürgün dalgasıyla birlikte Avrupa’ya yayıldılar. ilk başlarda farklı çevrelerden farklı insanları bir araya getirdiler. Kürtler, Türkler, Arnavutlar, Araplar, Ermeniler yan yanaydılar. 24 Temmuz 1908’de iktidara gelen İttihat Terakki’nin sloganı “eşitlik,özgürlük, kardeşlik ve birliktir. İTC’nin içinde Müslümanlar, Hristiyanlar ve Yahudiler mutlakiyetin sonunu kutladı. (hatta İTC Ermeni Taşnak Partisi ile ortak iktidar kurmayı bile planlamıştı.) Ne zaman ki 141 mebus ile çoğunluğu ele geçirince İTC hızla milliyetçiliğe kaydı. İttihatçılar “Türklerden oluşan bir ulus devlet kurmak istiyordu. Bunun adı da Türk devletiydi. Bu fikrin isim babası Rusya’dan kaçan Yusuf Akçura’ydı. Akçura Türkçülük ve Pantürkizm hareketinin önderi ve ideologuydu. Akçura tarafından kaleme alınan “Üç tarz-ı Siyaset” makalesiyle açık açık dile getirmişti. Bu makalesiyle Osmanlıcılığın, Panislamizmin ve Pantürkizm üzerinden Osmanlı’nın iç işlerini tartışma konusu yaptı. Akçura’nın bu makalesi “Türk Tarih Kurumu” tarafında kitap haline getirildi. 1- Muhalif milletleri temsil ederek ve birleştirerek bir Osmanlı milleti vucuda getirmek (Osmanlıcılık) 2- Bütün islamları söz konusu hü- kümetin idaresinde siyaseten birleştirmek (Panislamizm) 3- Irka dayanan siyasi bir Türk milleti teşkil etmek (Pantürkizm) Akçura, Türk milliyetçiliği ile İslamiyet arasındaki ilişkiyi önemsiyor. Çünkü İslamiyet Osmanlı’nın toplum yapısı özerinde en etkili silahı İslamiyetti. İşte Akçura Pantürkizm’den yararlanarak İslamiyetle Türk milliyetçiliğini uzlaştırmak istemişti. Türk milliyetçiliğinin ortaya çıkışıyla birlikte, Türklerin davasına hizmet edecek yegane araç İslamiyet’ti. Dolayısıyla Akçura bu yeni düşüncenin turfandasını şöyle açıklıyordu; ‘’Ne olursa olsun, ırka müstenit siyasi bir millet türetmek fikri henüz pek turfandadır, pek az yaygındır”. Osmanlılık fikrinin başarısızlığını ise şöyle açıklıyor; “Osmanlı hakimiyeti altındaki halkların adalet değil, zulüm; müsavat (eşitlik) değil, hakaret; rahat değil, azap” gördüklerini söyler. Devam Edecek... İstanbulluların bir yılı 356 gün! S adece İstanbul’a 1 yıllık maliyeti 6 milyar Lira’yı bulan ‘trafik’ sorunu artık hem maddi hem manevi olarak ömrümüzden çalıyor. Yandex Türkiye’nin yaptığı bir araştırmaya göre 2014 yılında İstanbul’da yaşayan bir sürücünün fazladan 9 günü trafikte geçmiş. İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) Ulaştırma Danışmanı Profesör Mustafa Ilıcalı’nın “İstanbul’da sıkışık trafiğin 1 yıllık maliyeti 6 milyar Lira” açıklamasının ardından, Yandex Türkiye ise sıkışık trafiğin ömrümüzden ne kadar çaldığını hesapladı. Ahmet Can’ın Hürriyet’teki haberine göre, Yandex Trafik Bilgi Ajansı verilerinden hazırlanan verilere göre İstanbul, Ankara ve İzmir’de yaşayanların trafikte bekleyerek geçirdiği süre günlerle öl- çülecek seviyelere gelmiş durumda. Söz konusu şehirde sıkışık trafik yüzünden geçirilen toplam zaman ise 438 saat. Bu da 17 güne denk geliyor. Rekor İstanbul’da Trafikte zaman geçirme rekoru ise tahmin edilebileceği gibi İstanbul’da. İstanbul’da yaşayan bir sürücü yılda fazladan ortalama 219 saatini trafikte geçiriyor. Bu 2013 yılına göre yüzde 6 artmış durumda. Yani 1 yılda trafikte geçirdiğimiz süre 13 saat daha artmış. Bu da İstanbullu sürücülerin yılda yaklaşık fazladan 9 gününü trafikte geçirdiği anlamına geliyor. Ankara ve İzmir’de ise durum İstanbul’a göre daha iyi gözükse de genel olarak bakıldığında bu iki şehrimizdeki trafik sorununun da azımsanamayacak ölçüde olduğu görülüyor. Ankaralı sürücüler yılda fazladan 105 saat, İzmirliler ise 114 saatlerini trafikte bekleyerek geçiriyor. Bu iki şehirde de sürücüler yılda yaklaşık fazladan 4 günü trafikte fazladan geçirmiş oluyor. Saat 19:00’da çıkmayın Üç büyük şehirde trafiğin içinden en çok çıkılmaz hale geldiği saatler ise akşam saatleri. İstanbul’da yıl içinde trafiğin en yoğun olduğu saat 19:00’ken, trafik yoğunluğu İzmir’de 18:50, Ankara’da ise 18:40’ta zirve yapıyor. Sabah saatlerinde ise İstanbul’da trafik yoğunluğu 06:50’de başlıyor ve 08:15’te zirve noktasına ulaşıyor. Ankara ve İzmir’de ise yoğunluk İstanbul’dan ortalama 10-20 dakika sonra başlıyor. Bu iki şehirde sabahları trafiğin en yoğun olduğu saat ise 08:30. YORUM 11 2014 31 Aralık Çarşamba Çocuklara ayrım İSHAK KARAKAŞ E vet, 16 yaşında bir çocuk Cumhurbaşkanı’na hakaret iddiasıyla okulu basan poliser tarafından alındı, mahkemece tutuklandı ve cezaevine konuldu. Bu korkunç bir olay. Böyle bir olayın yaşanması aklın ve vicdanın hâlâ siyasi üstyapıya nüfuz ettiği herhangi bir ülkede müsebbibleri yukarıdan aşağıya kadar en azından koltuğundan eder. Ama burası Türkiye. Neyse ki, üst mahkemeye itiraz kabul edildi ve çocuk serbest bırakıldı. Evet bu olay, sıradan bir olay değil. Sosyal medyada da, ana akım medyada da geniş yer bulması normal. Anlaşılmaz olan, bu ülkenin çoğu insanının nerede yaşadığının hâlâ ayırdına varamamış olmasıdır. Ya da sahiden çocuklar arasında bile ayrım yapmayı öğrenecek kadar ayrıştı Ya da çoğunluğu derdi çocuk değil bu ülkede toplum. de, olayın Erdoğan’a dokunuyor olmaBu daha vahim bir durum tabii. sı, buradan günübirlik bir muYahu, bırakın TMK mağhalefet üretilebilmesi. duru, hani “taş atan Batı Kürdistan’da devleçocuklar” denilen çotin Kürtler’e karşı yücukları, senelerce kentlerinin rüttüğü savaşta, şu hapis yatmış olmademokrat, duyarlı ‘çözüm süreci’nde sını bir iki senede kesimleri neden söz bile sistematik olaunuttunuz onlakonusu olan Kürt rak kolluk güçleri rın, diyelim, şimdi tarafından çocuklar bile, Ekim’den beri çocukları olduğunda öldürülüyor. her gece Kürdistan sadece yasak savma Ama maalesef Bakentlerinde çocuklar ile yetiniyor? tı’da tutuklanan bir çogruplar halinde tutuklacuk için yürütülen kampannıyor, cezaevine konuyor. yanın ölçüsüne ve yaygınlığına Sanırım, 16 yaşında okulundan alınıp hapse konulan o baştaki Kürdistan’da öldürülen çocuklar için çocuk bile rahatsız olmuştur bu kadar yapılanlar ulaşamıyor, cılız kalıyor. Bu hafta söyleşi yaptığım akademisayrımcılıktan. Bu çocuklardan hiç söz edilmemesinden, kendisinin ilk vaka yen Sinan Birdal’ın da işaret ettiği gibi onlar ‘makbul vatandaş’ değil çünkü muamelesi görmesinden. devletin - hükümetin gözünde. Hadi devletin - hükümetin gözünde değil de, Batı kentlerindeki çoğunluğun gözünde ne bu çocuklar? Hadi onu da bırakalım, Batı kentlerinin demokrat, duyarlı kesimleri neden söz konusu olan Kürt çocukları olduğunda sadece yasak savma ile yetiniyor? Roboski katliamının üçüncü yıldönümüydü geçen pazar. Katliam olduğunda umursamazca yeni yılı kutlayan Batı kentlerinde bu sene de Roboski kitlesel anmalar ve protestolarla gündelik hayatı etkileyemedi. Bu ayrışma üzücü. Üzücü olmanın ötesinde bu ülkedeki bir arada yaşam iradesini zayıflatıyor. Biraz da buraya bakın lütfen. Burada da çocuklar yaşıyor ve ölüyor. Sersala we pîroz be! Açıldı! Tarihi bit pazarı yeniden açıldı. Her cumartesi-pazar açıktır İstanbul’un en ferah pazar alanlarından birinde, haftasonunuzu hatıralar, yaşanmışlıklar arasında ve kazançlı alışverişin keyfiyle geçirin. Maltepe, Zümrütevler mah. Cumhur sok. Metro ile Huzurevi durağından yürüyerek ulaşabilirsiniz. İETT 19Z, 133F otobüs hatlarını kullanarak ulaşabilirsiniz. Ercil: 0532 406 65 40 / Aziz: 0534 216 52 57 SOYLESI 12 SÖYLEŞİ 2014 31 Aralık Çarşamba Sinan Birdal Roboski katliamının üçüncü yıldönümünün arifesinde (27 Aralık, Cumartesi) yapıyoruz bu söyleşiyi sizinle. Roboski katliamıyla ilgili bugüne kadar kimse yargılanmadı, herhangi bir duruşma olmadı. Bunun etkileri ne oluyor toplum üzerinde? Yani bir yüzleşme olmamasının? Bir devletin kendi yurttaşı üzerinde şiddet uygulamasının hiçbir sonucu olmaması gibi bir şey bu. Devlet bu gerçekliği bütün topluma dayatıyor. Ne demek bu? Demek ki Türkiye’deki devlet güçleri yurttaşın üzerinde şiddet uygulayabilir, belki onların canına kastedebilir ama bunun sonucunda hiçbir müeyyide, hiçbir yaptırımla, hiçbir hukuki sonuçla karşılaşmaz. Yani bir kere en önemli sonucu bu. Yani ne demektir bu? Anayasa tarafından güvence altına alınmış olan can güvenliğinin aslında bundan sorumlu olan, bununla mükellef olan devlet tarafından yerine getirilmemesi. Dolayısıyla bu uygulanan şiddet kim olursa olsun, bir şeyler söylenmeye çalışılıyor, “işte kaçakçıydı, şuydu, buydu”, yani bu hiçbir şekilde devletin kendi vatandaşının can güvenliğini sağlama sorumluluğunu ortadan kaldırmaz. Bu ödevini ortadan kaldırmaz. Bu Roboski Katliamı ile yüzleşmediğimiz müddetçe Anayasa’nın bu maddesi de havada kalacak, askıda kalacak yani. Dolayısıyla aslında bütün toplumu etkileyecek, toplumun çıkarı, kamu çıkarı bu katliamın sorumlularının yargı önüne çıkarılması, yargılanmasında. Bu katliamlar daha çok ulus devletlerde oluyor. Katliamcılık ulus devletlerin özelliği midir? Bugün Roboski, geçen hafta Maraş, cezaevlerindeki katliamlar. Art arda hep yıldönümleri. Ulus İshak Karakaş devletlerde bu tip katliamlar sık oluyor. Ulus devletler katliama daha mı yakındır? Devlet zaten bir zor aygıtı. Dolayısıyla devlet kuruluşunda şiddetin bir işlevi vardır. Dolayısıyla bütün devletlerde şiddet devletin tekeline alınmaya çalışılıyor. Ulus devlet tanımı makbul vatandaşı, o ulusa hem etnik aidiyet olabilir, hem dini bir aidiyet olabilir, hem de sınıfsal bir aidiyeti de ifade ediyor, işte o vatandaş makbul vatandaş. O vatandaş bir devletin istediği, oluşmasını istediği şekilde bir vatandaş tanımı var orada. Bu şiddet uygulamalarının bu tanıma uymayan vatandaşlara uygulandığını görüyoruz. Toplumun geri kalanı buna ses çıkarmadığında da ne oluyor? Şiddet meşrulaşıyor, öyle mi? Makbul olmayana uygulanan şiddet meşru hale getirilmiş oluyor, meşrulaştırılmış oluyor. Dolayısıyla aslında bütün bu şiddet eylemlerinde gördüğümüz şey, toplumun geri kalanını dizayn etme amacında olduğunu görüyoruz bir taraftan. Tam o devletin makbul vatandaş, haklara, özgürlüklere sahip olduğu söylenen makbul vatandaş tanımına uymayan veya buna eleştirel yaklaşan, muhalefet eden, daha fazla hak isteyen, daha fazla özgürlük isteyen, toplum - devlet ilişkisine muhalefet eden kesimleri kriminalize ediyor. Bir de bu kesimlere uygulanan şiddeti meşru hale getiriyor, “demek ki bu insanlar suçlu” değil mi, “bu şiddeti hakediyorlar” böyle bir yaklaşımla toplumun geri kalan kesiminin, halkın gözünde şiddeti uygulanabilir gösteriyor. Devlet-hükümetin bu katliamla hedeflediği neydi? SOYLESI 13 SÖYLEŞİ 2014 31 Aralık Çarşamba “Çözüm sürecine mağdurlar dahil edilmeli” Sinan Birdal, genç kuşağın en parlak akademisyenlerinden biri. Siyasal Bilgiler Fakültesi’ni bitirdikten sonra ABD’de eğitimini sürdürmüş. Akademik kariyerine artık Türkiye’de devam ediyor. Birdal, alanına hakim bir siyasetbilimci ve sorumlu bir entelektüel. Bilimsel bilgisini Şimdi tabii her operasyonda her operasyonun farklı bir amacı ve hedefi var. İşte her zaman bilemiyoruz. Belli bir süre geçtikten sonra o operasyonun hedefinden bahsedebiliyoruz. Ama tabii bu tür şeylerde iki şeyi birbirinden ayırt etmek lazım. Bir olay oluyor değil mi? Buna vesile olan bir olay oluyor. Yani o andaki o operasyonun ardında yatan en yakın neden diyebileceğimiz şey bu. Bir de olayın ardındaki nedenler, toplumsal olgular var. Bunlar daha farklı şeyler. Yani işte Roboski’de çeşitli şeyler söylendi. O operasyonun emri nasıl verilmiş? Ama o şiddet potansiyeli hep var. Burada, gerek Roboski katliamında olsun, gerek az önce bahsettiğimiz 19 Aralık Hayata Dönüş operasyonunda olsun, Maraş’ta olsun, başka yerlerde olsun, bir şu mesaj veriliyor, toplumun bu şiddete maruz kalmış insanlarının dışında kalmış toplum kesimleri. Ne diyorsunuz? Bir, “eğer bu insanlar gibi olursanız, başınıza bu şiddet gelir”, “eğer bu insanlarla bağlantılıysanız, başınıza bu iş gelebilir, bu şiddet gelebilir.” Veya “bu insanların bulunduğu yerlerde bulunursanız başınıza bu işler gelebilir” diye “bunun hesabını soramazsın, kim vurduya gidersin”, dolayısıyla yani toplumun geri kalanına hali hazırda toplumun şiddete maruz kalmış kesimlerini izole ediyor, onu ötekileştiriyorsunuz, onun üzerinde uygulanan mesajın meşru olduğu mesajını veriyorsunuz. Toplumu susturmak istiyorlar. Dolayısıyla bu toplumun geri kalanını disipline eden, geri kalanını hizaya sokan, toplumun bu tip olaylar hakkında kamunun kendi fikrini oluşturmasını da engelleyen bir süreç işliyor burada. Yani elbette devletin şu ya da bu politikasından dolayı bazı bir akademinin sırça köşkünü hapsetmiyor. Halkın içinde, özgürlükçü bir tavırla ülkedeki demokratikleşme sürecine destek veriyor. Sinan Birdal ile Roboski Katliamı'nı, yüzleşme süreçlerini ve Kürt sorununun demokratik ve barışçıl çözüm imkanlarını konuştum. takım şiddet olaylarında bazı münferit vakalar olabilir. Ama baktığın zaman bunlar yapısal olarak gerçekleşiyorsa, sürekli halde gerçekleşiyorsa, sürekli belli bir gruptaki insanları hedef alıyorsa bunun artık bir politika olduğuna şüphe duyamayız, dolayısıyla bu politikalara bakmak, bu politikalarla devletin bu toplum kesimlerine yönelik şiddet içeren politikalarla ilerlediğini görmek lazım. Peki, tekrar Roboski katliamına dönersek, Roboski katliamının Türkiye katliamlar tarihindeki yeri nedir? Yani önemli bir aşamada geldi Roboski katliamı, yani daha sonra benzerini mesela Gezi’de de gördüğümüz bir şey oldu. O da nedir? Kamuoyundan saklanmak istendi bu. Fakat anında sosyal medyada yaygınlaştı ve sosyal medya üzerinden geniş halk kesimle- ri bu katliamdan haberdar oldu. Henüz ana akım medyada çıkmamışken haber. Dolayısıyla tabii öncelikle ana akım medyanın güvenilirliğini sorgulatan en önemli olaylardan biri ve gerçekleştiği dönemde hatırlayacaksınız basın üstünde ciddi baskıların olduğu dönemde gerçekleşti. Kürt sorununun işte görüşmeler yoluyla çözülmesi süreci, bunun işte akamete uğradığı bir süreçte meydana geldi, bu açıdan çok önemli, bir de muhtemelen bu yüzden, bir süre daha gerçekten Roboski’de ne olduğunu öğrenemeyebiliriz. Burada ne gerçekleştiğini, neden böyle bir operasyonun hangi bilgi ve kimler tarafından gerçekleştirildiği henüz bir süre daha kamuoyunun gündemine çıkmayabilir, belki ileride hani bu çözüm süreci ilerledikçe belki bu konularda da bir mesafe katedilebilir. Roboski sonrası medyanın SOYLESI 14 SÖYLEŞİ tavrını nasıl açıklarsanız? Medya susturuldu. Yani medyanın, bunu ben çok iyi hatırlıyorum, bir televizyon kanalını izliyordum o zaman, o dönem, ana akım bir televizyon kanalındaki bir haber programını izliyordum. Ve sunucu doğrudan reji tarafından uyarılıyordu bu haberi geçerken ama artık dayanamamıştı yani. “Artık bütün sosyal medya bunu konuşuyor, bizim bunu artık haber yapmamız lazım” diye. Televizyonda başka şey konuşuluyor yani. Hayır, o kesip haberi girdi. Ama haberi girerken reji tarafından uyarılıyordu. Yani canlı yayında rejiye isyan etti “bu haberi geçmemiz lazım” diye. Yani tabii, yani maalesef Türkiye’deki ana akım medyanın durumu ortada. Bu kadar temel, bu kadar büyük bir hadise, çünkü Roboski gerçekten büyük hadise, yani böyle üzerinden geçilebilecek, önemsiz görülebilecek bir hadise değil. Yani neresinden bakarsanız bakın, hangi siyasi perspektiften bakarsanız bakın, bu büyük bir olay ve hadisedir. Dolayısıyla bunu 2014 31 Aralık Çarşamba saatler boyu, günler boyu görmezden bambaşka şeylere benzetilerek, bamgelen bir medyanın varlığı Türkiye’de başka şeyler, unsurlarla tartıştırılarak, hem anayasal hak ve özgürlüklerin beraber tartıştırarak, kamuoyunun bu hem insan haklarının uygulanmadığı- konuda fikir oluşturması engelleniyor. nı gösteren en önemli göstergelerden Çok basit, söyle bir düşünmek lazım: bir tanesi. Bir kere bu bir. İki, Diyelim ki, Ege kıyılarında bahalkın haber alma özgürlıkçılığa çıkmış olan, balığa Bu lüğünün olmadığı bir çıkmış olan, 40-50 kişitoplumsal yerde, bir ülkede, lik bir grup olsaydı ve bir barış olacaksa işte onlarca yıldır bunlar Yunanistan bu halkın haber süren bir savaşın sınırına da geçmiş alma özgürlüğünün bitmesini umut etolsalardı, çünkü bilimek de ne kadar engellenmemesi gerekiyor, yorsunuz oralar, hani mümkün, o da ayrı çok geçişken yerler halkın, kendi fikrini bir şey. ve Yunan karasulaoluşturabilmesinin rından tekrar işte balığı önünün açılması Çözüm sürecida tutmuş, Türk sularına gerekiyor ni kastediyorsunuz. girmiş ve köyüne doğru ilerÇünkü sonuçta bu toplumleyen bir deniz balıkçılarına yusal bir barış olacaksa bu halkın haber karıdan F 16’larla bombalar atılıp bu alma özgürlüğünün engellenmemesi insanlar öldürülseydi acaba kamuoyu gerekiyor, halkın, kamunun kendi fik- ne olurdu, ne düşünürdü, bu şeyleri rini oluşturabilmesinin yollarının önü- düşünmek gerekiyor. nün açılması gerekiyor. Şimdi bu Roboski’de çok açık bir şekilde çok önemli Halk galeyena gelirdi. Ama bir olay, bir hadisenin kamuoyundan bu Kürdistan’da olursa, hele ki gizlenmeye çalışıldığı, daha sonra çar- bir de ölenler Kürt olursa hakepıtılmaya çalışıldığını görüyoruz. Ve dilmiş bir ceza gibi görülüyor. en yetkili ağızlardan, işte olay, hadise Bunu anlıyorum. Peki, genel ola- rak bu gibi katliamlarda devletin yüzleşmesi nasıl olur? Nasıl yürümeli bu yüzleşme süreci? Şimdi... Yani bütün katliamlarla Cumhuriyet tarihinde olan. Evet. Bir kere yüzleşme dediğimiz şey, yani tam bir eşitlik olmadan sağlanacak bir şey değil. Dolayısıyla her şeyden önce eğer devlet eliyle bir şiddet gerçekleştirilmişse belli bir toplumsal kesime öncelikle yüzleşmenin birinci hedefi bu toplumsal kesimin maruz kaldığı eşitsizliğin ortadan kaldırılmasıyla mümkün. Yani bir iktidar değişimi hedeflenmesi gerekiyor bu yüzleşmede. İkincisi, yani bu maddi tarafı olmadan yine iktidarda olan bir tarafın yine bu iktidarın altında yaşayan, eşitsiz ilişkide yaşayan bir toplumsal gruba bir af ihsan etmesi şeklinde yüzleşme olmaz. Bu çünkü mevcut eşitsizlik ilişkisini başka bir bağlamda, başka bir söylemde yeniden üretir. Bu yüzden yüzleşme dediğimiz şey bir öncelikle bu şiddete maruz kalan toplumsal kesimin eşitliğinin, özgürlüğünün, itibarının kabul edilmesini gerektirir. Bundan sonra, çünkü bu tip katliamlar, bu tip eşitsizlikler jenerasyonlarca devam eden başka eşitsizliklerin kaynağı olduğundan bunu, bu kaynağı kurutacak, yani bu mevcut iktidar ilişkisinin sonraki jenerasyon üzerinde bıraktığı eşitsizliğin etkilerini ortadan kaldıracak bazı politikaların da, bunlar işte maddi tazminat olabilir, bazı pozitif ayrımcılık politikaları olabilir vesaire, bununla, yani devletin kamu politikalarının, daha doğrusu kamu politikalarının bu gerçekleşmiş olan olayın jenerasyonlar üzerindeki etkilerini ortadan kaldıracak ve tekrardan bir eşitlik ilişkisi üzerine bunu bina edecek, toplumsal kesimin haklarını, bir politika izlenmesi gerekir. Bunun maddi tarafları vardır, manevi tarafları vardır, sembolik tarafları vardır, işte bir devlet özrü şeklinde gerçekleşmesi gibi, bu kesinlikle gerekiyor, ikincisi, bu yüzleşmenin bir daha asla ve asla böyle bir olayın yaşanmayacağı garantisini, güvencesini herkese verebilmesi gerekiyor. Bir süredir bir çözüm süreci yaşanıyor. Bu çözüm sürecinde yüzleşmeden kaçmak mümkün müdür? Bu tabii çözüm sürecinden ne anladığımıza bağlı. Eğer yani her çözüm, yani bu silahların, çözüm sürecinden kastımız, silahların susması, bir ateşkes SOYLESI 15 SÖYLŞEİ 2014 31 Aralık Çarşamba süreciyse yüzleşmeden kaçılan ateşkes süreçleri yaşandı. Hem Türkiye’de yaşandı hem diğer ülkelerde yaşandı, dolayısıyla bu mümkün. Yine farklı yüzleşme politikaları olduğunu da anlamamız lazım. Mesela bizim model olarak düşündüğümüz birçok ülke, işte buna mesela Şili’yi dahil edebiliriz, Güney Afrika’yı dahil edebiliriz, bu geçiş süreci adalet dönemi dediğimiz dönemler... Almanya’yı da dahil etmek lazım. Almanya’yı da dahil edebiliriz. Bunun bir kısmı, bu süreçlerin bir kısmı tatmin etti bazı insanları, bazılarını tatmin etmedi, bazılarını memnun etmedi. Dolayısıyla bu da bir politika meselesi. Burada özellikle benim ilgimi çeken, hani bu işin sınıfsal boyutu. Çünkü dediğim gibi her tırnak içinde çözüm süreci, her geçiş dönemi süreci yeni bir rejim kuruyor aslında. Dolayısıyla bu geçiş dönemlerinde yeni rejimin nasıl kurulacağının müzakere edildiği dönemler bunlar. Burada yeni rejimin kimleri acaba öteleyecek, kimleri dahil edecek, bu tartışma önemli. Yani yüzleşmenin parametreleri bu geçiş sürecinde ortaya çıkar. Bunlar aynen, dediğim gibi, bazı mağduriyetleriyle yüzleşmeyi engelleye de bilir. Yani bazı insanların mağduriyetlerini kabul edersiniz, bazı olayları resmi olarak kabul edersiniz ama bazılarını da hasıraltı edebilirsiniz, ve hatta bir kısım şeyleri tanımayıp, bir kısım şeylerle yüzleşmeyi, mesela Dersim için diyebilirsiniz ki, “büyük bir katliamdır, ben özür diliyorum” ama buradan bir kredi kazanırsınız toplumun gözünde, “ya bakın işte, daha önce konuşulmayan meseleler konuşuluyor” gibi, buradan kazandığınız krediyle de diğer meselelerin üzerini kapatmayı meşrulaştırabilirsiniz. Peki bu sözlü bir yüzleşme, suni bir yüzleşme olmaz mı? Yani başka şekilleri de olabilir. Mesela bir müze açabilir, işte Diyarbakır’da bir cezaevini müze haline getirebilirsiniz, mesela, ama Sivas’ta, değil mi, hatırlıyorsunuz, Madımak’ı müze haline getirdi. Yani belli adımlar atarak, işte ne bileyim Kürtçe yerlerin adlarını iade edebilirsiniz, bu bir kazanım, önemli bir adım olarak görülebilir belli çevreler tarafından, belli toplumsal kesimlerin belki de adalet taleplerini bu doyurabilir. Ama bazı kesimleri doyurmayabilir. Dolayısıyla buradaki şey çok önemli, izlenecek hat, ve üyesi, üst düzey üyesi daha sonra Federal Almanya’nın oluşumunda görev alabildiler. Ve hatta bizzat Adenauer’in kendisinin dediği, “bu artık Nazi koklamaya son vermemiz lazım, yoksa işin ucu nereye kadar gider, onu bilemeyiz”, hani bir zamanlar Mehmet Ağar’ın dediği gibi, hani “tuğlayı çekersek kimin üzerine devrilir bu duvar, belli olmaz.” Şimdi ve şunu da biliyoruz, belli bir yüzleşme politikası geliştirildi, o politikanın dışından gelen taleplerin hiçbirine de olumlu cevap vermiyor. Mesela Yunanistan’da bir köy Nazi suçlarından ötürü Alman devletinden şikayetçi olduğunda diyor ki, “Aaa, bu konuda biz uluslararası anlaşmalar yaptık, ona göre ancak çözülebilir bu mesele”, yani o köyün ama kurşuna dizilmiş, mağdur edilmiş, bir sürü suç işlenmiş, onların mağduriyetini tanımayabiliyor. Dolayısıyla belli bir alanda parlak işler yapıp, sembolik işler yapıp ve belli bir politika geliştirip yeni makbul vatandaş yaratılırken, belli mağduriyetleri de, belli mağdur hikayelerini de, belli o şiddete maruz kalmış o insanların hikayelerini de görmezden gelmek mümkün. Bu konuda bence dikkatli olmak lazım. Yani yüzleşme teknik bir mesele gibi tartışılıyor Türkiye’de. Her yüzleşme süreci çok somut izlenecek politika vatandaş kimdir, bu tarihsel, toplumsal çok önemli. Umut tartışmayı yürütmek bir mesele, bir sürecin yaratarak, beklenti lazım yüzleşmeyle yaratarak, bir kredi ürünü ve bizzat bu iktidar beraber. Başka örsağlanıp ve bu krenekleri, mesela ben ilişkilerinin muhatapları di, dediğiniz gibi baAlmanya’dan size tarafından çözülmesi zen sözle sağlanabilir, şöyle bir örnek veregerekir mesela uzun dönem, bilirim. Almanya, işte işte mesela AKP iktidarı için en büyük iş, işte “gidip konuşabiliyorsunuz, sizi dinliyorlar”, yani Türkiye’deki rejim öyle haldeydi ki, sizin konuşmanızı dinleyen bir hükümetin olması bile çok pozitif olarak algılanıyordu. İşte çalıştaydı, Alevi çalıştaylarına bakın mesela, dolayısıyla yani burada bence önemli olan şey şudur, yeni kurulacak rejimde, Yeni Türkiye’de, neyse, yeni makbul 2. Dünya Savaşı sırasındaki suçlarıyla yüzleşti, değil mi, işte devlet sayesinde yüzleşti, müttefiklerin işgali ve zaferi sayesinde mecbur tutuldu Nürnberg Mahkemeleri’nde, bir grup Nazi Partisi üyesi ve subayı yargılandılar, ama örneğin Aryen ırkı yasalarını hazırlayan kişi Konrad Adenauer’in, yani savaş sonrası Almanya’nın Başbakanı’nın danışmanı haline gelebildi. Birçok eski Nazi subayı Evet, kamuoyuna mal edilmiyor, insanların acılarına bakılmıyor, değil mi? Yani sadece hukuki, işte psikolojik bir mesele ve bu konuda uzmanlaşmış insanların ancak görüş bildirebileceği bir alanmış gibi tartışılıyor. Hayır, her yüzleşme süreci çok somut tarihsel, toplumsal bir mesele, bir sürecin ürünü ve bizzat bu iktidar ilişkilerinin muhatapları tarafından çözülmesi gerekir. Onlar adına yaratılan bir takım biçimsel, hukuki süreçler teknisyenlere şey edilmemesi lazım. Onlar tabii olsun, kendi görüşlerini ve uzmanlıklarını bu alana yansıtsınlar ama gerçek bir yüzleşme sürecinden geçilecekse bu şeyin mağduru olmuş bireylerin, kişilerin, toplumların bu sürecin parçası olması lazım ve bu süreçte iradelerini yansıtabilmeleri lazım. Ki öğrenelim, değil mi, buna maruz kalanlara eşit vatandaşlık nasıl olurmuş, onların talepleri nedir, başka türlü yine onlar adına başkalarının konuştuğu bir süreçten söz ederiz, o da yeniden dediğim gibi yeni bir makbul vatandaşlar, yeniden bu makbul vatandaş tanımına girmeyen insanların olduğu, toplum kesimlerinin olduğu bir ülkeyle bizi başbaşa bırakır. 16 haber 2014 31 Aralık Çarşamba 2014 Almanak Ocak 3’ Mısır’da Cuma eylemlerine polis müdahale etti: 13 ölü. 4’ HDP Milletvekilleri Faysal Sarıyıldız, Selma Irmak ve Kemal Aktaş tahliye edildi. 13’ 71. Altın Küre ödülleri sahiplerini buldu. Drama dalında En İyi Film ödülü ‘12 Yıllık Esaret’e gitti. 14’ Güney Sudan’da ülkedeki çatışmalı ortamdan kaçmaya çalışan en az 200 kişi Nil nehrinde boğularak yaşamını yitirdi. 21’ Rojava’da Cizîrê Kantonu özerk yönetimi ilan edildi. 27’ Kobanê Kantonu özerkliğini ilan etti. 28’ Nijerya’da Hıristiyanlara yönelik saldırılarda 99 kişi öldü. Şubat 1’ Çerkesler, Soçi›de olimpiyat yapılmasını protesto etti. 5’ Van’da yolların kapalı olması nedeniyle 3 yaşındaki çocuk hayatını kaybetti. 7’ 2014 Soçi Kış Olimpiyatları başladı. 11’ HSYK kararnamesiyle 166 hakim ve savcının görev yeri değiştirildi. Bakırköy Cumhuriyet Başsavcıvekili Zekeriya Öz, Bolu Cumhuriyet Savcılığı’na atandı. 12’ Dicle Vadisinde ağaç katliamı: 5000 ağaç kesildi. 18’ Cumhurbaşkanı Gül internet yasasını onayladı. 22’ Dershane düzenlemesi kabul edildi. Mart 2’ ‘Demokratikleşme Paketi’ kabul edildi. 3’ Oscar’lar sahibini buldu, en iyi film ödülü ‘’12 Yıllık Esaret’’ filminin oldu. 6’ AYM, İlker Başbuğ için ‘tahliye’ kararı verdi. 8’ Malezya Havayolları’na ait 239 kişi taşıyan yolcu uçağı Tho Chu adası yakınlarında denize çakıldı. 11’ Gezi direnişi sırasında, polisin attığı gaz bombası fişeğinin başına isabet etmesiyle ağır yaralanan Berkin Elvan hayatını kaybetti. 11’ Kırım Parlamentosu, bağımsız- lık bildirgesini kabul etti. 21’ Kürtler Newroz’unu kutladı. Diyarbakır’da 3 miyonu aşkın kişi Abdullah Öcalan’ın bildirgesini Newroz alanında dinledi. 21’ Twitter’e erişim engellendi. 21’ Kenan Işık beyin kanaması geçirdi. 30’ Yerel seçimler yapıldı. AKP 49, CHP 13, HDP 11, MHP 8 şehirde belediye başkanlığını kazandı. lan’ın oldu. 29’ IŞİD, Serekâniye’de katliam yaptı, onlarca kadın ve çocuk hayatını kaybetti. 29’ Mısır’da cumhurbaşkanlığı seçiminde Abdulfettah Sisi oyların yüzde 96.7’sini alarak cumhurbaşkanı oldu. 31’ Gezi Direnişi’nin yıldönümü tüm Türkiye’de kutlandı, halkla polis protestolarda çatıştı. di. Fenerbahçe şampiyonluğu ilan etti. 20’ Kamuoyunda “kırmızı fularlı kız” olarak tanınan Ayşe Deniz Karacagil, PKK’ye katıldı. 22’ HDP yeni eş başkanlarını seçti: Figen Yüksekdağ-Selahattin Demirtaş. 28’ ‘KCK ana davası’ kapsamında tutuklu bulunan DEP eski Milletvekili Hatip Dicle ile Hüsamettin Çiçek mahkeme kararı ile tahliye oldu. Haziran Temmuz Nisan 11’ Kobanê’de IŞİD saldırılarına karşı halk direnişi başlatıldı. 16’ Güney Kore’de 470 kişi taşıyan feribot battı. 17’ Kolombiyalı dünyaca ünlü Nobel ödüllü yazar Gabriel Garcia Marquez hayatını kaybetti. 27’ 2013-2014 Futbol sezonunun lig şampiyonu Fenerbahçe oldu. 28’ BDP Milletvekilleri HDP’ye geçti. Mayıs 1’ 1 Mayıs Birlik ve Dayanışma Günü dünyanın dört bir yanında coşkuyla kutlandı. 2’ Afganistan’da bir köy toprak altında kaldı: 2100 kişi öldü. 5’ Kuşadası’ndan Yunanistan’a mülteci taşıyan bot alabora oldu: 22 ölü. 6’ Nijerya’da radikal İslamcı Boko Haram örgütü, 270 kız öğrenciyi kaçırdı ve köle olarak satılacağını duyurdu. 7’ Türkiye Kupası’nı Eskişehirspor’u 1-0 yenen Galatasaray müzesine götürdü. 8’ Radikal İslamcı Boko Haram örgütü, Nijerya’nın kuzeydoğusundaki Gamboru Ngala kasabasına saldırdı, yüzlerce kişi öldü. 13’ Soma’da madenci katliamı yaşandı. 301 madenci hayatını kaybetti. 20’ Irak’ta seçimleri Maliki kazandı. 22’ Polisin vurduğu Uğur Kurt yaşamını yitirdi 22’ Tayland Genelkurmay Başkanı General Prayuth Chan-ocha, ordunun yönetime el koyduğunu açıkladı. 24’ Şampiyonlar Ligi›ni Atletico Madrid›i 4-1 yenen Real Madrid kazandı. 24’ Altın Palmiye, Nuri Bilge Cey- 3’ Şırnak›ta kömür madeni göçtü: 1 madenci öldü. 4’ Suriye’de gerçekleştirilen devlet başkanlığı seçimlerini oyların yüzde 88.7’sini alan Beşar Esad kazandı. 4’ TÜSİAD Başkanı Muharrem Yılmaz istifa etti. 7’ Lice’de halka ateş açıldı: 2 kişi yaşamını yitirdi. 10’ Musul’un kontrolünü ele geçiren IŞİD, 28 Türkiyeli şoförü rehin aldı. 11’ IŞİD, Musul’da Türkiye konsolosluğunu bastı, 49 kişi rehin. 14’ Ukrayna’nın Lugansk kentinde, Rusya yanlıları bir kargo uçağını düşürdü: Ukraynalı 49 asker öldü. 15’ IŞİD, 1700 Şii emniyet personelini kurşuna dizdi. 18’ Anayasa Mahkemesi, Balyoz davasında 230 sanık için hak ihlali kararı verdi. 19’ IŞİD Türkmen köyünü bastı 23 kişiyi öldürdü. 19’ Beko Basketbol Ligi play-off final serisinde Fenerbahçe Ülker ile Galatasaray Liv Hospital arasında oynanacak son maç, sarı - kırmızılıların sahaya çıkmaması sebebiyle iptal edil- 1’ Ankara’da polis 2 kadını katletti. 9’ İsrail Gazze›yi havadan vurdu: En az 25 ölü 11’ BDP’nin adı Demokratik Bölgeler Partisi oldu 14’ Dünya Kupası’nı Arjantin’i 1-0 yenen Almanya kazandı. 17’ Malezya havayollarının uçağı Ukrayna’da düştü: 295 ölü. 22’ İBDA-C Lideri Salih Mirzabeyoğlu tahliye oldu. 24’ Cezayir havayollarına ait yolcu uçağı düştü: 116 ölü. 24’ Irak’ın yeni cumhurbaşkanı, Fuat Mahsum oldu. 25’ Tiyatro ve sinema oyuncusu Çolpan İlhan geçirdiği kalp krizi sonucu 78 yaşında hayatını kaybetti. Ağustos 2’ Çin›de bir fabrikada meydana gelen patlamada 65 işçi hayatını kaybetti. 3’ IŞİD Şengal’de katliam yapmaya başladı. 10’ Cumhurbaşkanlığı seçimini %52 oy ile Recep Tayyip Erdoğan kazandı. Çatı adayı Ekmeleddin İhsanoğlu %38 , Selahattin Demirtaş%10 HABER 17 2014 31 Aralık Çarşamba oy aldı. 10’ İran’da uçak düştü: 48 ölü. 12’ UEFA Süper Kupa maçında, Sevilla’yı 2-0 mağlup eden Real Madrid kupanın sahibi oldu. 12’ Oscar’lı aktör Robin Williams 63 yaşamını yitirdi. 24’ Siirt’in Botan Çayı üzerinde yer alan Alkumru ve Kirazlık barajlarının kapaklarının açılması sonucu bölgede piknik yapan yurttaşlar, sel sularına gömüldü: 6 ölü. 25’ Türkiye Süper Kupası’nı Galatasaray’ı penaltılarla 3-2 yenen Fenerbahçe kazandı. 27’ Gazze’de Filistin ile İsrail ateşkes yaptı. 27’ Ahmet Davutoğlu AKP Genel Başkanlığına seçildi. 28’ 12. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, TBMM’de yemin ederek mazbatasını aldı. Eylül 1’ 1 Eylül Dünya Barış Günü tüm Türkiye’de coşkuyla kutlandı. 1’ ‘25 Aralık’ soruşturmalarına takipsizlik kararı çıktı. 3’ Gezi Direnişi’nde Ethem Sarısülük’ü vuran polis Ahmet Şahbaz’a 7 yıl 9 ay hapis cezası verildi. 5’ CHP Genel Başkanlığı’na yeniden Kemal Kılıçdaroğlu seçildi. Kemal Kılıçdaroğlu 740, Muharrem İnce 415 oy aldı. 6’ Torun Center inşaatında asansör yere çakıldı, 10 işçi öldü. 8’ Gezi direnişi sırasında gözaltına alınarak haklarında dava açılan Beşiktaş’ın taraftar grubu Çarşı üyeleri hakkında hazırlanan iddianamede 35 kişi hakkında ‘hükümeti yıkmaya teşebbüs’ iddiasıyla müebbet hapis cezası istendi. 11’ Yarım milyon Katalan Barcelona’da bağımsızlık için yürüdü. 15’ Polis, Diyarbakır’da açılan Kürtçe okulları mühürledi. 27’ Ortaokul ve lisede başörtüsü serbest bırakıldı. Ekim 1’ Humus’ta bombalı araçla saldırı: 46’sı çocuk, 49 ölü. 2’ Savaş tezkeresi AKP ve MHP oylarıyla kabul edildi. 6-7’ Kobanê Direnişi eylemleri düzenlendi. Çıkan ç at ı ş m a l a rd a 40 kişi hayatını kaybetti. 7’ MLKP savaşçısı Suphi Nejat Ağırnaslı Kobanê’de çıkan çatışmada hayatını kaybetti. 10’ 2014 Nobel Barış Ödülü, Hindistan’dan Kailash Satyarthi ve Pakistan’dan Malala Yousafzay’a verildi. 10’ Münevver Karabulut’u başını keserek öldürmekten Silivri Cezaevi’nde kalan Cem Garipoğlu intihar etti. 12’ HSYK seçimleri yapıldı. 13’ Bolivya’da Devlet Başkanlığı seçimlerini, bir kez daha Evo Morales kazandı. 14’ Eski Genelkurmay Başkanı emekli Orgeneral Doğan Güreş öldü. 14’ Adana’da gazete dağıtımı yaptığı sırada saldırıya uğrayan Azadiya Welat çalışanı Kadri Bağdu yaşamını yitirdi. 17’ JİTEM’in kurucusu Arif Doğan öldü. 22’ ‘Birleşik Haziran Hareketi’ kuruldu. 25’ Cumartesi Anneleri 500. haftada yine Galatasaray Meydanı’ndaydı. 27’ Brezilya’da başkanlık seçimlerini Dilma Rousseff yeniden kazandı. Kasım 1’ 1 Kasım Dünya Kobanê Günü tüm dünyada protestolarla kutlandı. 1’ Burkina Faso’da ordu yönetime el koydu. 1’ Ciguli yaşamını yitirdi. 3’ İstanbul Boğazı›nın Rumeli Feneri açıklarında mültecileri taşıyan tekne battı: 24 ölü. 4’ Devrimci Yol kurucu liderlerinden Nasuh Mitap yaşamını yitirdi. 7’ Manisa’nın Soma ilçesi Yırca Mahallesi’nde, Kolin Grubu tarafından 6 bin zeytin ağacı kesildi. Eylemler ve protestolar gerçekleştirildi. 12’ Rosetta uzay aracının modülü ‘Philea’nın kuyruklu yıldıza inişi gerçekleşti. 20’ Deniz Gezmiş’in annesi Mukaddes Gezmiş 94 yaşında hayata gözlerini yumdu. 28’ Papa Türkiye’yi ziyaret etti. Aralık 1’ Uruguay’da seçimleri Tabare Vazquez oyların %56.6’sını alarak seçildi. 10’ KCK Yürütme Konseyi Eşbaşkanlığı, PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın hazırladığı ve taraflara sunduğu “Barış ve Demokratik Müzakere Süreci Taslağı”nı kabul etti. 11’ CHP Eskişehir Milletvekili Süheyl Batum, CHP’den ihraç edildi. 12’ Bedelli Askerlik Kanunu kabul edilerek resmileşti. 14’ 14 Aralık Operasyonu kapsamında gözaltına alınan Ekrem Dumanlı’nın da aralarında olduğu 8 kişi serbest bırakıldı. Hidayet Karaca ve 3 kişi daha tutuklandı. 16’ Pakistan’da Taliban okul bastı: 146 ölü. 19’ 14 Aralık soruşturması kapsamında, soruşturmanın şüphelileri arasında yer alan Fethullah Gülen hakkında yakalama kararı çıkartıldı. 19’ Mısır Çarşısı’nda 7 kişinin öldüğü, 127 kişinin yaralandığı patlamaya ilişkin davada Pınar Selek, 4. kez beraat etti. 20’ IŞİD’in işgali altında bulunan Musul’a bağlı Şengal, Peşmerge, HPG, YPG ve Şengal Direniş Birlikleri’nin operasyonuyla geri alındı. 27’ Cizre’de YDG-H ile Hüda-Par arasında çatışma çıktı: 2 kişi öldü. 18 YORUM 2014 31 Aralık Çarşamba Roboski; bin günün ıssızlığı! ŞEYHMUS DİKEN G eriye dönüp baktığımızda Roboski’de yaşanan / yaşatılan felaketin üzerinden tam 1096 gün geçmiş oluyor. Ve ne acıdır ki hâla suskunluk sürüyor. Hâla “Operasyon hatası” ifadesinden öteye geçilmiş değil. Türkiye Cumhuriyetinin şimdiki “Milli Misak” sınırlarının doğu ve güneyinin öte yakasındaki Irak, İran ve Suriye topraklarında yaşayanlarla, Türkiye’dekiler aynı dili Kürtçe’yi konuşup, aynı kültüre mensup ve aidiyetleri de kürt oldukları halde, doksan sene evvel tecelli eden Cumhuriyetle birlikte birbirlerinden ayrı düşmek durumunda kalmışlar. Telaffuz edilen cumhuriyet modernitesi ne gündelik hayatta, ne de toplumsal refahta tecelli edememiş / etmemiş. Feodal ruh olanca ağırlığıyla gücünü Cumhuriyet boyunca koru- muş. Aslında korumaktan öte “korun- hizmeti” sonrasında “dünyalıklarını” ması” için devlet ve iktidar gücüyle sağlayarak batıya avdet ettikleri çokça gayret gösterilmiş. hikâye edilenlerden. Hatta hikâ“Sınır ticareti” adı konuye ne kelime herkeslerin lan bilumum “kaçakçılık” malumu… Katliamın bütün asker sivil bürok1943’teki 33 Kürt üzerinden üç rasinin resmen değil köylüsünün Musyıl geçti, tam 1096 ama bilinen ve gıyatafa Muğlalı Paşa ben bilgisi dahilinde, tarafından Van’ın gün. Çaresiz, sessiz, hatta halk telaffuÖzalp ilçesinde sahipsiz, sınırsız ve zuyla “hisseden pay katli ve tarihe “33 genç ölülerle geçen almayla” bugüne dek Kurşun ve Muğlalı Bin koca gün ve süregelmiş. Vakası” olarak geçAdı kaçak çay, sigamesi Cumhuriyet'in gece ra, şeker, mazot gibi “makara bir lekesiydi. sum” ürünlerin yanında, silah Dördüncü yılına girdive uyuşturucu kaçakçılığında da farklı ğimiz ve herkeslerin malumu olan boyutlarda yıllar yılı yaşanmış, yaşatıl- tarihe not düşülecek bir başka büyük mış. katliam vicdanlarda derin yaralar açtı, İki denk yatak ve somya ile bölge- açmayı sürdürüyor. ye gelen “kamu görevlisi subaşındaÇoğunluğu genç, hatta çocuk ve kilerin” birkaç yıllık “doğu mecburi aynı aileden, aynı köyden olan 34 Ro- boski’li Şırnak köylüsü, kişi başına 30 ile 50 lira arasında kazanacakları bir bedel için yaptıkları sınır ötesi “kaçakçılık” denilen aslında ticaretin bedelini resmi yetkililerin ağzıyla “Operasyon Hatası” şeklinde parçalatılarak canlarıyla ödediler. Şairin kelamınca pasaporta ısınmamıştı içleri. Suni sınırın öte yakası da kendilerinindi. İşte buydu katledilmelerine sebep suçları. Katliamın üzerinden üç yıl geçti, tam 1096 gün. Çaresiz, sessiz, sahipsiz, sınırsız ve genç ölülerle geçen bin koca gün ve gece. Bu utanç bu tuhaf ülkeye yeter de artar bile. Utancınla kirlen ve yunmadan yıkanmadan öl ey muktedir. Bu ayıp sana yeter… Lanet olsun bu acıyı yaşatanlara, bu acıyı yaşamayı yoksul ve fukara halka reva görenlere. YORUM 19 2014 31 Aralık Çarşamba Roboski katliamı egemenlerin gerçek yüzüdür Genel Cerrahi Uzmanı İstanbul Tabip Odası Genel Sekreteri DR. SAMET MENGÜÇ 3 .yılını geride bırakan bir kat- geçen zaman dilimi içerisinde canlı liamın sisli, karanlık, kirli tanıkların ifadeleri ile ve belgelerle ve gizli dehlizlerde anlaşılmıştır ki bu katliamın planlanarak egemenler failleri bellidir. Gezi’de eliyle neden ve navur emri verenlerle Bu katliamın sıl gerçekleştirildiRoboski’ye bomba ğini gözler önüne failleri bellidir. Gezi’de yağdıranlar aynı kisermesi açısından şilerdir. Hükümet vur emri verenlerle çok açıklayıcı bul“geçiş yoluydu, Roboski’ye bomba duğum KESK-İseylem istihbaratı tanbul Şubeleri, vardı” açıklamayağdıranlar aynı DİSK-İstanbul sını gerekçe olarak kişilerdir Temsilciliği, TMkamuoyuna sunarak MOB İstanbul Şuüzerindeki sorumlulubeleri ve TTB-İstanbul ğu atmaya çalışmıştır. DöTabip Odası’nın Taksim’de nemin başbakanı “Ahmet migerçekleştirdiği basın açıklamasıdır. dir, Mehmet midir?” gibi ifadelerle 28 Aralık 2011 de, bu ülkede, Şır- öldürülen gençlerin katledilişini sınak’ın Uludere İlçesi Roboski Kö- radanlaştırmak istemiştir. Aslında yü’nde 34 çocuk ve genç TSK ya ait her şey ortadaydı; ''terörle mücadeuçaklarla bombalanarak katledildi. le'' adı altında yapılan yargısız infazAradan üç yıl geçmesine rağmen ların ve katliamların bir devamıydı. failler bulunamadı ve soruşturma- Dersim 38’de istikbalini göklerde lara takipsizlik kararı verildi. Bu arayan aynı devlet, Roboski’de de aynı demirbaşa kayıtlı bombalarını Roboski. kullanmıştır. Tarihini katliamlarla Ortadoğuyu kan gölüne çeviren yazmış bir devletin kendi varlığına vahşet çetesi IŞİD’in pazarlarda armağanıydı Roboski, Maraş, Si- sattığı Ezidi kadınlar ve çocuklardır vas, Nevala Kasaba, Gezi, Soma ve Roboski. Ermenek. Tarihi bunun gibi birçok Kobanê düştü düşecek deyip bestrajik katliamlarla dolu olan lediğiniz IŞİD’in göç ettirdiği bir ülke. onbinlerce Kobanelidir Suphi Nejat ‘Her kürtaj bir RoRoboski. Ve biz de diboski’dir’ diyenlere yoruz ki; Ağırnaslı ve sesleniyoruz; Suphi Nejat direnen Kobanedir Soma’da ,ErmeAğırnaslı ve direkatledemediğiniz Roboski. nek‘de yerin altınen Kobanedir Emek ve demokrasi na gömdüğünüz katledemediğiniz güçleri olarak Roboski’yi emekçilerdir RoRoboski. Emek ve boski. demokrasi güçleunutmadık ve Yırca'da kökleri olarak Roboski’yi unutturmayacağız rinden kopardığınız unutmadık ve unutbarışın simgesi binlerce turmayacağız. zeytin dalıdır Roboski. Siz egemenler, tarihi inGezide öldürülen çocuklardır karla biz direnenler ise hakikatle Roboski. yazarız. Beslediğiniz erkek şiddeti ile soYeryüzü özgür bir dünya oluncakak ortasında öldürülen kadınlardır ya dek! 20 SPOR TOPRAK SAHA Fırat Coşkun M erhaba futbolseverler bildiğiniz üzere liglerin ilk yarısı sona erdi. Lig arasında takımlarımızın haberlerini sizlerle paylaşmaya devam edeceğiz. Maltepespor ile başlayalım; Maltepespor’u çok zor dönem bekliyor; çünkü daha önce rahatsızlığı nedeniyle Maltepespor başkanı İlyas Güldiken istifa edince yönetim kongre kararı aldı. Maltepespor ilk adayı belli oldu; Murat Devran başkanlık adaylığını koydu. Son sürat adaylık çalışmalarına başlayan Murat Devran geçen pazar günü Maltepespor Taraftar Derneği’ni ziyaret etti. Uzun süre taraftargörüşen ve fikirlerini alan başkan adayı Devran ilk yapacağı planlardan birisi olarak Maltepespor’un kendi tesis olmadığını belirtti ve kulübe tesis kazandırmak istediğini söyledi. Benim de gönlümden geçen başkan açıkçası Murat Devran, çünkü genç olması ve Maltepespor sevdası onukoltuğa fazlasıyla yakıştırıyor. Kartalspor için 2014 kötü geçti diyebiliriz. Ligin İlk yarısını aldığı puan silme cazasıyla ve maddi olanaksızlıklarla kötü geçiren bordo-beyazlı ekip 2015 senesine iyi bir giriş yapmak istiyor. Transfere son sürat giriş yapan Kartal ekibi 4 transferle taımını güçlendirdi ve altyapıdan birçok genç oyuncusunu A takıma çıkardı. Bu kan değişimi umarım Kartalspor için hayırlı olur. Pendikspor ise ligin ilk yarısını gayet iyi yerde bitirdi. Ancak haftaiçi başkan açıklarımında nokta transferler yapılacağını ve kadronun güçlendirilerek ligi zirvede tamamlanacağını söyledi. Büyük hedefler koyulmuş belli ki, bekleyip ve görelim, gönlümüz tabii ki Pendikspor’un başarısından yana. A.Üsküdar 1908 de transfer atağına geçti diyebiliriz. Ligin ilk yarısını 2. sırada bitiren Üsküdar temsilcisi görünen o ki şampiyonluğu son ana kadar kovalayacak. 2-3 isabetli transferle bu hedefi tutturması içten bile olmayan Anadolu Üsküdar’ın tarftar desteğiyle sezon sonunda şampiyon olacağına inanıyorum. Ümraniyespor ise ligin ilk yarısını son haftalarda büyük çıkış yaparak 1. sırada bitirdi. Geçtiğimiz sene şampiyon olarak 2. Lig’e çıkan Ümraniye ekibi, bu sezon da şampiyon olarak PTT 1. Lig’e yükselmeyi kafasına koymuş durumda. Takımlarımızla ilgili transfer haberleri geldikçe sizlerle paylaşmaya devam edeceğiz. Yeni yılınız kutlu olsun, güzel bir sene geçirmeniz dileğiyle, hoşçakalın. 2014 31 Aralık Çarşamba Devran başkan adaylığını açıkladı B asının yoğun ilgi gösterdiği basın toplantısında İşadamı Ahmet Gökhan Kanca ile birlikte basın açıklaması yapan Murat Devran Maltepespor başkan adaylığını Açıkladı. Kolcuoğlu Tesisleri'nde Maltepe yerel basın temsilcilerine öğle yemeği veren Murat Devran yaklaşık yirmi yıldır hizmet ettiği Maltepespor’da çok deneyimleri olduğunu belirterek, ''Maltepespor'un sorunları çok ve bunları biliyorum. Yılların birikimi tecrübelerim var. Genç işadamlarından oluşan bir yönetim kurulu listem var. Kulübün maddi sorunlarını çözmeyi başaracağız. Ben şimdiden şunları bunları yapacağım, edeceğim demiyorum. Yaptıktan sonra açıklayacağım'' dedi. İşadamı Ahmet Gökhan Kanca’nın da katıldığı toplantıda Maltepespor Kulübü'nü şeffaflaştıracağını söyleyen Murat Devran ''Kulübümüzün mutlaka basın sözcüsü olacak. Yaptıklarımız sürekli paylaşılacak. Kar-kış demeden hizmet ettiğim kulübümüzde maçlara birlikte gideceğiz. Sizlerin desteğini bekliyorum. Sizlerde elinizi taşın al- tına koyunuz. Şu an Maltepespor'un play-off'a çıkma şansı %90. İnşallah çıkacağız.'' dedi. Belediye başkanı Ali Kılıç ile de görüştüğünü söyleyen Murat Devran “Bende Maltepe’de sevgi kazanacak diyorum. Ben yok ,biz olacağız. Hep beraber başarıyı yakalayacağız.'' diye konuştu. Maltepespor'un şu an yaklaşık 350 milyar lira futbolculara bor- cunun olduğunu söyleyen Devran ''150 milyar gibi bir rakam da sigorta borçları var. Ortalama 500 milyar borcu olan kulübümüzün İddia gelirlerinin yanı sıra yönetim kurulu arkadaşlarımızın maddi destekleri bulunuyor. Sıkıntıların üstesinden geleceğime inanıyorum. Kazanırsam yeni transferlerimiz olacak. Hocamızla yolumuza devam edeceğiz.'' diyerek sözlerini noktaladı. Kartalspor Alt Yapıdan Dört Takviye S ezon başında, altyapıda gösterdikleri performansla A takım kadrosuna dahil olma başarısı gösteren ve zaman zaman süre almaya başlayan, 1996 doğumlu Kadir Samet Eser, Muhammed Yusuf Ocak, Alperen Öğdüm, 1997 doğumlu, Oğuzhan Demir ve 1998 doğumlu, Görkem Güven’den sonra dört oyuncu daha profesyonel takım kadrosuna dahil oldu. Öte yandan Kartalspor; Ozan Öztürk, Hakan Sayar, Fırat Sezer, Onur Nasuhoğulları, Gökhan Emreciksin, Muammer Erdoğdu, Dündar Denizhan ve Hasan Kaya ile yollar kesin olarak ayrıldı. SPOR 21 2014 31 Aralık Çarşamba Fenerbahçe Maltepe’ye spor kompleksi yapacak M altepe Belediye Başkanı Ali Kılıç’ı ziyaret eden Fenerbahçe Spor Kulübü Yönetim Kurulu üyelerinden Asbaşkan Turhan Şahin ve Selim Kosif, Maltepe’de Fenerbahçe tarafından yapılacak olan spor kompleksinin müjdesini verdi. Ziyarette Başkan Kılıç’a, Fenerbahçe üyelik kartı da hediye edildi. Fenerbahçe Spor Kulübü Asbaşkanı Turhan Şahin ve yönetim kurulu üyesi Selim Kosif, Maltepe Belediye Başkanı Ali Kılıç’ı makamında ziyaret etti. Ziyaret sırasında Maltepe Belediye Başkanı Ali Kılıç’a, Fenerbahçe kulübü asil üyelik kartı hediye edildi ve Maltepe’ye spor kompleksi kurulacağı kaydedildi. Türkiye’nin sayılı spor kulüplerinden biri olan Fenerbahçe’nin resmi üyesi olmaktan son derece mutlu olduğunu dile getiren Başkan Kılıç, “Önemli olan büyük kulüplerimizin Maltepe’ye gelip spor için yatırım yapmalarını sağlamak. Bu anlamda Maltepeli gençlerimiz için nefes olacak olan spor kompleksi kurma kararı alan Fenerbahçe kulübümüzü kutluyorum. Bu güzel haber Maltepemizin ilk yeni yıl hediyesi. Fenerbahçe çıkışı, duruşu ile sportif çalışmalara genel anlamda yaptığı katkılarla iz bırakan bir kulüp. Fenerbahçe’nin yatırımlarından Maltepeliler olarak umuyorum ki biz de yararlanacağız” dedi. “Maltepe bizim için önemli” Maltepe’yi ziyarete gelen Fenerbahçe kulübü üyeleri, Maltepe’de yapmak istedikleri spor kompleksi için Belediye Başkanı Ali Kılıç görüş alışverişinde bulunurken, yapılması palanlanan yatırımlar hakkında da bilgi verdi. Fenerbahçe Yönetim Kurulu Üyesi Selim Kosif, “Fenerbahçe Spor Kulübü olarak bizleri ileriye taşıyacak yatırım- Pendikspor Başkanı'ndan açıklama S por Toto 2. Lig Beyaz Grup ekiplerinden Pendikspor'un Başkanı Sami Bayram, ara transfer döneminde kadroya 3 veya 4 yeni oyuncu alacaklarını söyledi. Takımın defans, ortasaha ve bir forvet ihtiyacı olduğunu belirten Bayram, "Transfer çalışmalarını sürdürüyoruz. Takımdaki futbolcularla görüşmeler devam ediyor. Yeni transferlerle takımın gücüne güç katacağız. Bu sene şampiyonluğa inandık. Allahın izniyle hedefimizede ulaşacağız'' diye konuştu. lar yapmak istiyoruz. Bu anlamda Maltepe bizim için çok önemli bir merkez. Kuracağımız Fenerbahçe Üniversitesi için de düşünebileceğimiz bir yer” diye konuştu. “Sporun tüm renklerine hizmet” Alınan karardan son derece memnun olduğunu ifade eden Başkan Kılıç da, “Maltepe tüm sportif faaliyetlere aç. Bu nedenle yatırım A.Üsküdar çalışmalara başladı yapmak isteyen bütün kulüplerimiz gibi Fenerbahçe’ye de uygun bir arazi tahsis edebiliriz. Yapılacak olan uluslararası fuar projelerimiz gibi yatırımlarla, Maltepe zaten bir cazibe merkezi olma yolunda ilerliyor ve büyük bir genç kitleye sahip. Bu anlamda burada yapılacak olan bir spor merkezi hem Maltepe’yi hem de kulübü kalkındıracaktır” şeklinde konuştu. A nadolu Üsküdar 1908 ligin ikinci yarısı için hazırlıklara 1 haftalık izinden sonra geçtiğimiz pazar günü kendi tesislerinin Özel Spor Salonu’nda başladı. Yeşil-beyazlı ekibin kamp programı henüz belli olmazken, ara transfer döneminde gerekli transferler için yönetimin atağa geçtiği belirtildi. 22 YORUM 2014 31 Aralık Çarşamba Yeni yıl inerken MUSTAFA İŞİTMEZ E ğer bu ülkede “iyi”den ve “güzel”den bir şeylerden bahsederken insan kendini kötü hissediyorsa, kendinden utanmaya başlayıp suçluluk duygusuna kapılıyorsa orada büyük bir sorun vardır. Yaşam tarzım, hayata bakış açım gereği bu köşede her zaman yaşanmışlıkların olduğu, hissiyatların dokunduğu hikayelere ve öykülere yer vermeye çalıştım. Gazetemden de izin alarak bu haftayı, senenin son sayısını böylesine serbest bir yazıyla geçmek istedim. Geçmek istedim derken, baştan savma anlamında değil, içimdekileri dökerek, sizlerle biraz dertleşerek bitirmek istedim. Roboski katliamının haftasında, yolsuzlukların yine yeniden rafa kaldırılarak aydınlanmadığı bir haftanın ertesinde, içimden öykü yazmak, aynı duyguları ferfecir şekilde anlatarak önünüze sermek istemedim. Zira bunları anlatırken bu durumdan ciddi rahatsızlık duymaya başladım. Evi yanarken gülen deliye, mahalle yanarken saçını tarayan orospuya benzer bir hal alıyorum. Suçluluk duygusunun yanı sıra utanmalarımla baş başa kalıyorum. Daha bu satırları yazarken, az önce, dün geceki (Cumartesi) olaylarda Cizre’de üç çocuğun öldüğü haberi ajanslar tarafından geçmeye başladı. Hangi milletten, ideolojiden, fikir savunucusu olduğu bildiğiniz gibi önemli değil. Çocuklardan bahsediyoruz. Ölümlerinden. Bir daha gözlerinin hiç açılmayacağından, kaybedilenden, yitip gidenden bahsediyoruz. Anne ve babalarının bir parçalarını toprağa, sonsuzluğa verişlerini göreceğiz birkaç gün içinde muhtemelen. Bu durum canımı fena halde sıkıyor. Mideme ağrılar giriyor. Bir bakkal veya bir marketteyken, annesinden çikolata isteyip almadığı zaman mızmızlanan ve ağlayan çocuklara bile dayanamayan biri olarak söylüyorum, bu topraklardaki çocukların ölümü beni katil edebilir. Geçtiğimiz ay “Dido” romanının yazarı Efe Moral ile tanıştım. Birkaç gün içinde yurtdışına gideceğimden bahsederken, bana, “senin yaşında olup bu ülkede yaşama zorunluluğum olsaydı, intihar ederdim” dedi. İntihar etmeyi düşünmüyorum, ama bu denli hassas ve duyarlı yaşamın perde arkasında biriken topluma karşı hıncın ve öfkenin nasıl önüne geçerim kuşku içindeyim. Her geçen gün daha kötüye gidiyoruz. Gönül isterdi ki bu haftaki yazımda güzel bir öyküyle yılı kapatıp, herkes gibi yılbaşı gecesinin planını şimdiden yapmaya başlamaktı. Şu sıralar playlistm de çalan ve son zamanlardaki en yakın dostum Ludovico Einaudi dinleyip, rakı içerek yeni yıla girmeyi düşünüyorum. Bizim Murteza, Ludovico abimiz hakkında esaslı bir laf etmişti, çok da hoşuma gitmişti. Bir ara bizim Murteza’dan da sizlere bahsederim. “Çok istediğin bir şeyi kaybetmişsin, ama hayata tutunmak zorundaymışsın ve zamanla her şey düzelecekmiş hissi yaratan şarkılar yapıyor bu adam…” Yeni yılda sağlığın başrolde olmaması, eksilmeden, daima çoğalarak hüznün kapısını aralamadığı bir sene dilerim… Sokaklar bizim, saraylar sizin! İ stanbul Kent Savunması ve Kuzey Ormanları Savunması’nın çağrısını yaptığı Kent Mitingi dün binlerce kişinin buluşmasıyla Kadıköy’de gerçekleşti. İstanbul Valilği ise miting için Kadıköy’e izin vermediğini duyurumuş adres olarak Yenikapı dolgu sahası ve Kartal’ı göstermişti. Süreyya Operası önünden, dört yola yürüyen kitlenin önü polis tarafından kesildi. Boğa heykelinin önünde toplananlar ise ‘Vakit tamam bizim olanları geri alıyoruz’ dedi. Mitinge Yırcalılar, Çanakkale Çevre Platformu, Fatsa Ünye Doğayı Koruma Platformu, Bozcaada Platformu, Bursa, DOSAB, Termik Santrale Hayır Platformu, Valideğ Gönüllüleri, Başköy Su Platformu, Munzur Çevre Platformu, Sarıyer Platformu, DEKAP, Kaz Dağları, Yıldız Tabya Çiçek Tarlası Mahallesi, Gaziosmapaşa Yenidoğan Mahallesi gibi Marmara’nın birçok yerinden mahalle ve çevre örgütleri katıldı. Ayrıca HDP Milletvekilli Sebahat Tuncel ile Levent Tüzel, CHP Milletvekilleri Melda Onur ile Mahmut Tanal, DİSK Genel Sekreteri Arzu Çerkezoğlu, HDP Genel Başkanı Figen Yüksekdağ da katılanlar arasındaydı. Dört yolda gerçekleştirilen mitingte İstanbul Kent Savunması ve Kuzey Ormanları Savunması adına açıklamayı Mücella Yapıcı okudu. “Vakit geldi. Bize ait olanları geri alıyoruz” diyen Yapıcı, polisin engeline dair ise “ Bugün bir araya gelip, sesimizi yükselteme ihtimalimiz bile egemenlerin ne kadar korkuttuğunu bir kez daha gördük” dedi. Prof. Beyza Üstün ise “Bizden korkuyorlar çünkü bizim kapitalist ve onların destekleyen iktidarlarla sorunumuz var” dedi. Ormanların, derelerin yok edildiğinde bütün canlıların yok olacağını hatırlatan Üstün, doğa ve yaşamın yağmalanmasına izin vermeyeceklerini altını çizdi. Beyza Üstün’den sonrası sırayla Validebağ Gönüllüleri, Soma İşçileri, Bozcaada Forumu, Çanakkale Çevre Platformu, Büyükçekmeye Çevre Platformu, Politeknik, Kazdağlarına Karşı Yaşam Platformu, DOSAP Termik Santrale Hayır Platformu, Başköy Köylüleri, Derelerin Kardeşliği Platformu Bursa Termik Santral‘a Hayır Platformu, mitingi selamladı. Kitle Yoğurtçu Parkına doğru yürüyüşe geçti. Haber: Zeynep Kuray HABER 23 2014 31 Aralık Çarşamba 2015'te de Beyrut'luyuz 2015'in tüm ülkemize barış ve mutluluk getirmesi dileğiyle Farklı anlayış, Balıkçı İr farklı hizmet fan, taze balığın a dresi Tüm dost ve müşterilerimize 2015'te açık deniz bereketi dilerim Feyzullah mahallesi, Yunus Emre Caddesi, No: 8/D Muhtarlık karşısı Tel: (216) 383 59 42 - 0532 385 56 21 Paket servisi hizmetimiz mevcuttur Balıklarımız kömür ızgaradan