hn 74 e4.indd - Halkın Nabzı

advertisement
THE CUT (KESİK) YA
DA ERMENİLERİN
YÜZ YILLIK
SESSİZLİĞİ
BEDROS DAĞLIYAN
HDP ARZUSU
VE SEÇİMLER
S.9’da
ÇOCUKLARA
AYRIM
S.3’te
2015 BARIŞ, ÖZGÜRLÜK VE YÜZLEŞME YILI OLSUN!
Yıl 2 Sayı 74 31 Aralık 2014
V
e 2015’in eşiğindeyiz.
Bütün bir yıl boyunca elimizden
geldiğince, yetişebildiğimiz ölçüde sayfalarımızda mağdurların, halkların
sesini duyurmaya, ülkedeki demokrasi ve
barış mücadelesine destek vermeye çalıştık.
Bizim de gazete olarak desteğe ihtiyacımız olduğu zamanlar oldu. Elinizde tuttuğunuz gazete sahiden büyük fedakârlıklarla çıkıyor. Kağıda basılı gazetenin gücünün
farkındayız ve dijital yayıncılık hızla gelişip
yaygınlaşırken biz insanlara ücretsiz olarak
bağımsız ve özgürlükçü bir gazete ulaştırıyoruz her çarşamba.
Bütün bir yıl bunun koşuşturmasıyla
geçti. Gazetemize paralel olarak bir de
MedNûçe TV’deki programlarımızı sürdürüyoruz.
Bu tempodan ötürü yıl nasıl geçti, biz
de şaşırdık.
Yeni yıl öncesi, Aralık ayı ülkemizde
halklar için hüzünlü bir aydır.
1978 Maraş katliamı, 2000 ‘Hayata Dönüş’ katliamı ve 2011 Roboski katliamı.
Hepsinin yıldönümü aynı ayda.
Bu haftaki söyleşimde akademisyen Sinan Birdal, katliamlar sebebiyle devletin
mağdurlardan özür dilemesinin ve suçlarıyla yüzleşmesinin bir şartının da “Bir
daha asla ve asla” garantisi vermek olduğunu söylüyor.
Bütün çabamız “Bir daha asla ve asla
katliamların yaşanmaması, devletin halklara zulmetmesini engellemek” yönünde.
Tam da bunun için işte özgür medya
gereklidir.
Halkın Nabzı’na sahip çıktığınızı biliyoruz.
Yeni yılda da bu ilginize yanıt verme kararlılığındayız.
2015 Barış, Özgürlük ve Yüzleşme yılı
olsun.
Haftaya görüşmek üzere
Çarşamba
Katliamlara 'bir daha
asla ve asla' demek için
Sinan Birdal, genç kuşağın en parlak akademisyenlerinden
biri. Siyasal Bilgiler Fakültesi’ni bitirdikten sonra ABD’de
eğitimini sürdürmüş. Akademik kariyerine artık Türkiye’de
devam ediyor. Birdal, alanına hakim bir siyasetbilimci
ve sorumlu bir entelektüel. Halkın içinde, özgürlükçü bir
tavırla ülkedeki demokratikleşme sürecine destek veriyor.
Sinan Birdal ile Roboski Katliamı'nı, yüzleşme süreçlerini ve
Kürt sorununun demokratik ve barışçıl çözüm imkanlarını
konuştum.
ALMANAK 2014
SOKAKLAR BİZİM, SARAYLAR SİZİN!
2014 yılı bir yandan
katliamlara bir yandan
da sarsıcı mücadele ve
kitlesel eylemlere sahne
oldu. 2014'ün önemli
olaylarını okurlamız için
derledik...
İstanbul Kent Savunması ve Kuzey Ormanları
Savunması’nın çağrısını
yaptığı Kent Mitingi binlerce kişinin buluşmasıyla
Kadıköy’de gerçekleşti.
S.16'da
S.22’de
2 HABER
2014
31 Aralık
Çarşamba
Yeni yılın ülkemize ve
dünyaya barış ve huzur
getirmesini dilerim.
Halil YILMAZ
2015'te de Şato sakiniyiz.
Yeni yıl tüm ülkeye
barış ve huzur getirsin.
Yusuf Erdoğmuş
2015'in ülkemize
mutluluk, huzur ve
barış getirmesini
dilerim.
Cahit DURHAN
YORUM 3
2014
31 Aralık
Çarşamba
HDP arzusu ve seçimler
AHMET TULGAR
H
DP'nin 2015 genel seçimlerine
parti ismiyle, parti olarak katılacağını ilk duyduğumda tedirgin oldum, kaygılandım açıkçası.
Ama kısa sürede, seçimlerde özgüvenini göstermenin parlamentoda boy
göstermekten daha kıymetli olduğuna
kanaat getirdim.
HDP'nin cumhurbaşkanlığı seçiminde aldığı oy oranında, yani baraja dayanmış, geçmesine ramak kalmış
olma durumunda ancak uygun oluyor
tabii bu özgüven gösterisi.
İşin bir başka yönüne geçmeden
önce şunu da kaydedeyim ki, 'boy gösterme' deyimini ben HDP'liler için
salt fiziki anlamda kullandım. Mecaz
değildir yani. Boy göstermekten çok
daha ötede şeyler yaptıkları, HDP grubunun Meclis performansının çok iyi
olduğunu teslim etmek gerekir.
HDP'nin seçimlere parti ismiyle
katılmasının, özgüvenini ortaya koymanın, iddiasını ifade etmenin yanı
sıra, Kürdistan ve Kürdistani kentler
(İstanbul, Mersin vb) ve seçim bölgeleri dışında, özellikle ülkenin Batısı'nda
güçlü bir teklif olacağı da açık.
'Çağırmak' ya da 'istemek'ten çok
teklif etmek. Ortak bir üretimde bulunma, ortak bir vatan ve cumhuriyet
üretme teklifi. Kabul edilirse ne âlâ.
Böyle bir teklifin bir arzu uyandırması da mümkün.
Yani bu ortak vatan, ortak cumhuriyet, bir arada yaşam arzu ediliyor mu
Batı'da?
İnsan bazen arzusunu unutabilir.
Tatmin etmeye etmeye, karşılık vermeye vermeye. Bastırır o arzusunu. Sonra bir gün bir teklif onu ona hatırlatır
yine.
Barış da bir arzudur.
Barış arzusu da unutulur.
Unutulmuştu.
HDP, bu seçim sürecinde, bu kampanyada halkların arzusunu uyandırırsa, celp ederse, uyarırsa, bu iş oldu
demektir.
HDP, tam da halkların arzusuna
karşılık verecek bir partidir çünkü. O
unutulmuş arzulara. Özgür, birlikte ve
barış içinde olmak.
Olmazsa da olmaz. Bu kadar köreldiyse arzular, Kürdün, sosyalistin, ezilenin döneceği bir yer var nasılsa.
Sokak.
HDP, parlamentoda da hep sokağı
işaret etti, sokağı Meclis Genel Kurulu
salonunun tam ortasından geçirdi.
Kürdün, bir de üstüne üstlük ülkesi
var. Kürdistan. Zaten HDP'nin yeni
yaşam çağrısının nüvesi de orada oluştu, meyvesi de orada olgunlaştı.
Kardeş parti DBP'ye daha fazla güç
aktaracak o zaman HDP de.
ABONELİK KARTI
1 Yıl Yurtiçi 60
Adı Soyadı :
ANADOLU YAKASINDA
GÖRÜNÜR OLMAK iÇiN
ilan Reklam ve Rezervasyon
hattı için bizi arayınız
T: 0216 457
46 46
F: 0216 457 13 12
e-mail: halkinnabzi@gmail.com
Adresi
:
e-mail
:
Tel-GSM :
Abonelik bedelini banka hesabına yatırdıktan sonra bilgileri lütfen
aşağıda belirtilen posta adresine veya e-mail e gönderiniz.
HALKIN NABZI
Bağlarbaşı Mahallesi 2. İlkokul Cad. No:39
Cihangir İş Mrk. Kat:2 D:7 Maltepe/İstanbul/Türkiye
T:+90 216 457 46 46 F:+90 216 457 13 12
halkinnabzi@gmail.com
www.maltepeninnabzi.com
AKBANK Maltepe Şubesi
TL HESABI: Şube Kodu: 00 29 Hesap No:0189926
IBAN:TR35000460002 9888000189926
Belki Batı'da da arzu o zaman uyanacak, gıptayla uyarılacak, teklif gecikmeli de olsa o zaman yanıt bulacak,
ortaklaşma ardı sıra gelecek.
Kürdistan'da gelişeni, inşa edileni
görünce.
Halkların ortak vatanı önce Özerk
Kürdistan olacak yani.
Halkın Nabzı
Gazetesi
Süreli Yayın
AHİS Reklam Organizasyon
Prodüksiyon San. Tic. Ltd. Şti.
Adına İmtiyaz Sahibi ve Genel
Yayın Yönetmeni (sorumlu)
İSHAK KARAKAŞ
Editör: Ahmet TULGAR
Grafik Mizanpaj
Hukuk Danışmanı
Erdal BEKTAŞ
Av. Uğur KARAKAŞ
Grafiker
Danışma Kurulu
Hakan YILDIRIM
Spor Servisi
Fırat COŞKUN
Kültür Sanat
Bedros DAĞLIYAN
Avusturya Temsilcisi
Erdal BOYOĞLU
Viyana Temsilcisi
Emine BAŞKÖY
Fehim IŞIK
Samet MENGÜÇ
Fuat TOKAT
Yer: Bağlarbaşı Mh. 2. İlkokul
Cd. No: 39 Cihangir İş Merk.
Kat 2 D:7 Maltepe - İstanbul
Tel: 0216 457 46 46
Fax: 0216 457 13 12
halkinnabzi@gmail.com
Baskı: GÜN MATBAA Beşyol
Mah. Akasya Sk No 23/A
Sefaköy-Küçükçekmece - İST.
Tel: +90 212 426 63 00
4 HABER
2014
31 Aralık
Çarşamba
“Üreten Maltepe” için ilk adım atıldı
M
altepe Belediyesi iştiraki olan
MATAŞ’ın (Maltepe Sağlık Turizm Eğitim Otopark Temizlik İnşaat
San. Tic. A.Ş.), ilk halı ve tekstil atölyesi Zümrütevler Mahallesi’nde törenle hizmete açıldı.
Zümrütevler Mahallesi Emek Caddesi’nde bulunan atölyenin açılış töreninde konuşan Maltepe Belediye Başkanı Ali Kılıç, tüketen değil üreten bir
toplum oluşturmanın önemine dikkat
çekerek, “Burası bir ilk adım. Bundan
sonra yapılacak çalışmaları sizler takip
edeceksiniz. Maltepe’de gençlerimize,
kadınlarımıza yani geleceğimize yatırım yapmak istiyoruz. Neye ihtiyacınız
varsa Belediye olarak eksiklerinizi karşılayacağız. Buranın takipçisi olup büyütecek olanlar sizlersiniz” dedi. Kılıç,
Maltepe’de siyasi düşünce, dil, din, ırk,
mezhep ayırımı yapmadan hizmet
anlayışıyla yola çıktıklarını belirterek, “İnsana hizmete edersek, Hakk’a
hizmet ederiz düşüncesindeyiz. El ele
vererek eksiklerimizi gidereceğiz” diye
konuştu.
M
armara’da etkili olan ve hızı
saatte 80 kilometreye ulaşan
şiddetli lodos ve fırtına çok sayıda
felaketi de beraberinde getirdi.
Beykoz’da çatı uçtu
Beykoz’da etkili olan fırtına bir
apartmanın da çatısını uçurdu.
Olayda herhangi bir yaralanma ve
can kaybı yaşanmadı.
Dalgalar şiddetlendi tekneler
battı.
İstanbul'da başlayan lodos, etkisini arttırarak devam etti. Anadolu
yakasında Beykoz Yalıköy sahilinde
kuvvetli lodos nedeniyle oluşan dalgalar kıyıları dövdü. Beykoz'da lodos nedeniyle kıyıya bağlı bulunan
9 metrelik gezi teknesi battı. Sahilde bağlı bulunan balıkçı tekneleri
fırtına nedeniyle zarar gördü. Çevredeki diğer teknelerin de batma
tehlikesine karşı ise önlem alındı.
Kadıköy’de köprü çöktü
Kadıköy’de çok büyük bir kaza
kılpayı atlatıldı. Söğütlüçeşme köprüsünün metal korkulukları, şiddetli rüzgarın etkisiyle yerinden ayrı-
Yapılan konuşmaların ardından
atölyenin açılış kurdelasını Maltepe
Belediye Başkanı Ali Kılıç, Maltepe
Belediye Başkan Yardımcısı Ali Ekber
Asker, Maltepe Belediye Meclis üyesi Hüseyin Bingöl, CHP Maltepe İlçe
Başkanı Hasan Solmaz, MATAŞ A.Ş.
Genel Müdürü Metin Mehti Yalçın,
Zümrütevler Mahallesi Muhtarı Serkan Aslan ile birlikte kesti. Kılıç ve
beraberindekiler daha sonra atölyeyi
ziyaret ederek, atölye eğitmenlerinden
bilgi aldı ve çalışanlarla sohbet etti.
Halı ve tekstil üretimi yapılacak
Maltepe Zümrütevler Mahallesi’nde
Emek Caddesi’nde bulunan MATAŞ
Halı ve Tekstil Atölyesi, 200 metrekarelik kapalı alanda 25 işçiyle üretim
yapacak. Atölyede, 2 hocanın eş güdümünde, 8 usta, 8 stajyer yetiştirecek ve
tamamen kadın emeğiyle üretim yapacak halı atölyesi bulunuyor. Atölye, 7
adet makinayla 1 ustabaşının yönetiminde 6 kişiyle üretim yapacak tekstil
atölyesini de bünyesinde barındırıyor.
Şiddetli fırtına
İstanbul'da
hayatı felç etti larak alt yola düştü. Kazada bazı
arabalar maddi hasar görürken, bir
kişi hafif yaralandı. Yaralanan kişi
olayın şokuyla kazanın gerçekleştiği
yerden hızla uzaklaştı.
Pendik’te gemi sürüklendi
Marmara’da etkili olan şiddetli
lodos nedeniyle Pendik açıklarındaki kuru yük gemisi karaya oturdu.
Dev dalgalarında etkisiyle sürüklenen “Ağrı” adlı gemi kayalıklara
çarparak durdu.
Uçak seferleri iptal oldu
THY’nin resmi internet sitesinden yapılan açıklamada, Atatürk
Havalimanı’ndan Ankara, Antalya,
Budapeşte, Zagreb ile Tel Aviv’e
yapılması planlanan karşılıklı seferlerin iptal edildiği belirtildi. Diğer
hava yollarında ait birçok tarifeli
uçuş şiddetli fırtına nedeniyle iptal
edildi, birçok sefer ise rötarlı yapılabildi.
Kevvetli yağış ve kar bekleniyor
Meteoroloji, yağışların, Marmara, Kıyı Ege, Batı Karadeniz, Hatay
ve Manisa çevreleri ile Antalya’nın
doğu kesimlerinde kuvvetli olmasını beklediğinden, yaşanabilecek
olumsuzluklara karşı dikkatli ve
tedbirli olunması gerektiğini bildirdi. 31 Aralık itibariyle İstanbul’un
yüksek kesimlerinde kar yağışı bekleniyor.
YORUM 5
2014
31 Aralık
Çarşamba
2014: Irak ve Güney Kürdistan’da
katliamlarla geçen yıl (1)
FEHİM IŞIK
I
rak, uzun yıllardır savaşı acıma- tırlanacağı gibi sınır kapılarının kontsızca yaşayan Ortadoğu
rolüne dönüktü.
ülkelerinin başında
Elbet Musul ve Şengeliyor. 2014 yılı, bu
gal’in IŞİD tarafından
savaşı, bölgedeki istikişgal edilmesi de var ki
Irak ve Kürdistan
rarlı alanlardan biri
bu durum yalnız bölolan Güney Kürdisgenin değil, nerebölgesinde yıl içinde
tan’a da taşıdı.
deyse tüm dünyanın
en çok konuşulan hiç
Irak ve Kürdisgündemi oldu.
kuşkusuz IŞİD’in
tan bölgesinde yıl
***
saldırıları oldu
içinde en çok konuBin önceki yılın
şulan hiç kuşkusuz
son günlerinde petrol
IŞİD’in saldırıları oldu.
krizini görüşmek üzere
Bölgenin yoğun çatışTürkiye’ye gelen Irak Kürmalara sahne olması bir yana
distan Bölgesel Yönetimi Baş2014 yılının ilk günlerinden neredeyse bakanı Neçirvan Barzani bu ziyaretison ayına kadar tartışılan konulardan nin ardından yeni yılın ilk günlerinde
diğeri de Kürdistan Bölgesel Yönetimi Bağdat'a gitti. Iraklı yetkililerle Kürt
ile merkezi hükümet arasında yaşanan yönetiminin bütçesi ve petrol krizi
bütçe krizi ile petrolün Bölgesel Hükü- konuşuldu. Ancak bu görüşmelerden
met üzerinden dünya pazarlarına satıl- herhangi bir sonuç çıkmadı.
ması girişimiydi.
Sorunun çözümü Maliki’nin iktiGüney Kürdistan ile Rojava ara- dardan gidip 30 Nisan seçimlerinden
sında bir önceki yıl yaşanan ve 2014’e sonra Başbakanlığı üstlenen Haydar
taşınan sorunlardan bir diğeri de ha- Abadi döneminde oldu.
Aralık ayının ilk günü Bağdat’ta iki IŞİD’in kontrolüne geçti.
taraf arasında gerçekleşen toplantının
Irak ordusu askerleri Musul’dan
üçüncü gününde taraflar anlaştıkları- sonra Kerkük'ü de terk etti. Kentin
nı ve bütçe krizinden petrol ihracına güvenliğini Kürt peşmergeler üstlendi.
kadar birçok noktada sorunlarını çözTürkiye'nin Musul Başkonsolosludüklerini açıkladılar.
ğu, IŞİD tarafından, Ahmet Davutoğ***
lu'nun “durum sakin” açıklamasından
IŞİD esasen Irak’taki Sünni karşıtı saatler sonra basıldı. Başkonsolos da
istikrarsız ve baskıcı Şii yönetiminden dahil 49 konsolosluk personeli IŞİD
nemalandı ve etkisini kısa sürede art- tarafından esir alındı.
tırdı. IŞİD ile Irak ordusu arasında
Örgüt mesajında, "Türkler kaçırılOcak ayında Felluce ve Ramamadı. Sadece soruşturma prosedi'de başlayan çatışmalar,
dürleri tamamlanana kadar
Irak’ın 3
Bağdat'ın kuzeyi ile Kergüvenli bir yere götürülbuçuk milyon
kük kentine bağlı kadüler" dedi.
sabalara da yayılmaDönemin Başbanüfuslu Musul
ya başladı. Nihayet
kenti, 10 Haziran günü kanı Recep TayIŞİD’in devletini
yip
Erdoğan'ın
Irak ordusuna bağlı
ilan etmesi Haziran
Telafer'e
dikkat
askerlerin kenti terk
ayında oldu. Irak’ın
çekmesinin
heetmesiyle tamamen
3 buçuk milyon nümen ardından IŞİD
fuslu Musul kenti,
Türkmenlerin
yoğun
IŞİD’in kontrolüne
10 Haziran günü Irak
olarak yaşadığı ilçenin
geçti
ordusuna bağlı askerlerin
kontrolünü de ele geçirdi.
kenti terk etmesiyle tamamen
Devam Edecek
6 YORUM
2014
31 Aralık
Çarşamba
Yeni yılımızı
eskitiyorlar…
ÖNDER BİROL BIYIK
Havarayın
güzergahları
belli oldu
İ
1
970’lerde, yani çocukken yılbaşının bambaşka anlamı vardı bizim
için… Kışların kestane, yazların
karpuz tadında yaşandığı çağlardı.
Her şeyde bir parça adap vardı ve hiçbir şey zannımca bu kadar kirlenmiş
değildi.
TRT çocuk korosundan akranlarımız siyah beyaz kutuda “Eski yıl sona
erdi/ Yepyeni bir yıl geldi/ Bu yıl olsun
mutlu bir yıl/ bu yıl olsun hey hey…”
diye sağa sola yaylandıkça yeni bir şeylere heves etmek gerektiğini hisseder,
biz de heyecanlanırdık.
İnsanın insana bu kadar uzak bakmadığı zamanlardı o zamanlar. Yılın
en muhteşem neşesini pay edeceğiniz
dostlarınızla, sevdiklerinizle gır gır
şamata girerdiniz yeni yıla. Akşam
yemeğine yakın, koltuklarının altında börekler, kekler, pastalarla sıra sıra
gelirdi komşular. Kapıda kadınların
abartılı “Ne gerek vardı kız anam”ları, Çorum şivesiyle “Olsun heri”leri ile
uzadıkça uzayan sevecen labarbalar…
Annem ve ablamların her günden
daha mükellef olmasına özen gösterdikleri yer sofrasında yemekler yendikten sonra büyükler rakı masasına,
bizse tombalanın başına üşüşüverirdik.
O zamanlar sanırım kimse geleceğe
karşı bu kadar bedbaht değildi. Yeni
olmak güzel bir şeydi ve eski eskiliğini,
yeni yeniliğini bilirdi galiba. Ya da çocuktuk da bize mi öyle gelirdi?
Şimdi ne 'eski' hüzünlendiriyor insanı, ne 'yeni'de neşe buluyoruz. Dünün mengenesinden, boğuculuğundan, uğursuzluğundan, içimize giren
acılarından bir an evvel kurtulmak,
geçmişi eskiyen yıla gömmek istiyoruz
da, yeninin kapısını bir türlü açamıyoruz nedense. Yeni olan ilk günden eskirken, zaman kendini tekrar eden bir
anlamsızlık yığınına dönüşüyor. Heyecanımızı yitiriyor, umutsuzluk perdesi
çöküyor yaşam çizgimize. Ne eski terk
edip gidiyor bizi, ne yeni yeniliğiyle
geliyor! Aynı nakarat bıkkınlığı, aynı
ölü zaman repliği, çöpe atılan aynı
takvim umarsızlığı… Ahmet Kaya’nın
80’lerin darbe günlerinde küçük insanın sıkışmışlığını anlatan o nefis şarkısı
ile “Yine hep Ortadoğu, yine hep vıdı
vıdı…”
Çok mu kişisel bir şey... Ya da yaşadığımız duygu “Nerede o eski bayramlar” mızmızlığı mı? Öyle sanmıyorum.
Tam da yaşadığımız çağın boğuntusu
bu… Travmatik toplum ve devlet hayatının hissiyatımızdaki iz düşümleri.
Her şeye gözünüzü kapatıp bencil
bir hedonizmde kendinizi tüketmiyorsanız, (Çoğu zaman bunu murat etmek de yetmez) çağın mutlu insanı olmak size göre değildir. Düne bir bakın
şöyle, hangi güzellikten yarınlar adına
umut doğurabiliyorsunuz?
Mutsuz insanlar cehennemindeyiz.
Çünkü adalet duygumuzu kaybettik.
Yalana ve kötülüğe alıştırdılar bizi.
Haklı olanın değil, güçlü olanın şemsiyesinin altında birikip altta kalanın
canını çıkartarak yaşıyoruz altta kalmamak için. Bir şeylere göre altta olduğumuzu kolay unutmak en sağlam
muvazenemiz oluyor. Hepimizin üstünde birileri var oysa.
Biraz vicdanımıza döndüğümüzde peşimizde sürüklediğimiz o kadar
çok utanç var ki halkça… Altından
kalkamayacağımız için unutmak istiyoruz. Roboski’yi unutmak istiyoruz örneğin. Soma’yı, Ermenek’i,
Kobanê’yi unutmak… Bu ülkede en
büyük yolsuzluk iddiaları en muktedir olanlarımızla ilgili imiş, yargı
diye bir şey kalmamış, milletin kasasından araklanan paraların faizini
milletçe ödemeye mahkûmmuşuz, ne
gam… Bu “İşini yürüt birader” cingözlüğü bitiriyor, yok ediyor, parçalıyor bizi... Yeni yılımızı eskitiyor, fark
etmiyoruz.
Bunca şeyin üstüne Facebook’un
bize sormadan fotoğraflarımızı kullanarak düzenlediği “Harika bir yıldı”
kampanyası tüy dikmiyor mu? Yeni
yılınız dilerim kutlu olur!
stanbul Büyükşehir Belediyesi›nin yapacağı havaray projelerinin güzergahları belli oldu.
Ulaşım projelerine ağırlık veren
ve son dönemde milyarlarca liralık
yatırım yapan İstanbul Büyükşehir
Belediyesi, 2014-2019 bütçesinin 5
milyar lirasını ulaşıma ayırdı. Son
dönemde gündeme gelen havaray
projeleri de trafiği rahatlatacak
yatırımların başında geliyor. Daha
önce Üsküdar-Libadiye Caddesi
ile Sefaköy-Halkalı-Başakşehir havaray projelerinin ilk ihaleleri yapılmıştı.
8 Havaray projesi bulunuyor
İstanbul Büyükşehir Belediyesi›nin henüz etüt aşamasında olan
toplam 8 havaray projesi bulunuyor. Bu projelerin toplam uzunluğu 47.8 kilometre. İstanbul'un
iki yakası da havaray projeleriyle
havalanacak.
Projeler ve uzunlukları
Beyoğlu-Şişli Havaray Projesi:
5.8 kilometre.
Zincirlikuyu-Sarıyer Havaray
Projesi: 4.5 kilometre.
4. Levent-Levent Havaray Projesi: 5.5 kilometre.
Ataşehir-Ümraniye Havaray
Projesi: 10.5 kilometre.
Sefaköy-Havaalanı Havaray
Projesi: 7.2 kilometre.
Maltepe-Başıbüyük Havaray
Projesi: 3.6 kilometre.
Kartal-D100 Havaray Projesi: 3
kilometre.
Sabiha Gökçen Havalimanı-Formula Havaray Projesi: 7.7
kilometre.
YORUM 7
2014
31 Aralık
Çarşamba
Yaşamın gözyaşları - Ruhunu
arayan vicdan
KEREM ÇİFTÇİ
T
opluma karşı sorumluluk
bilinci taşıma bu ülke egemen kültüründe hep tehlikeli görüldü, kırmızı kitaplarında
başat tehdit gösterildi. Çünkü Türkiye, Avrupa'nın komünal - konfederalist öz yönetim deneyimlerini
yaşamadı ve gerçek demokrasi ile
hiçbir zaman yönetilmedi. Kendisine özgü ümmetçi milliyetçilik
(Ülkücü, Turancı, Sünni, Yeşil)
yöntemlerini benimsedi. Demokratik toplumsal talepler zorba yöntemlerle bastırıldı. Kutsal devlet
karşısında kul olarak görülen birey
ve toplumun iradesinin açığa çıkması engellendi. İşte şimdi bizler
korku üreten devleti topluma ait
her yerden çıkarmayı - geriletmeyi
hedefliyoruz… Sevgimizi ve umudumuzu besleyen hak ve halk kavgasında.
Artık ülkemizde yeni bir bilinç
ve değerlerin üzerinden bir toplumsal konsensüsün sağlanması
kaçınılmazdır. Bu yeni değerlerin;
faşizmi,
otoriter-parlementerizmi, doğmatizmi, liberalizmi ve
legalizmi aşması, baskıcı ve aldatıcı özgürlük söylemleriyle kamufle
edilen tuzaklarının boşa çıkarılmasıyla mesafe alacaktır. Bu yeni bilincin
demokratik toplumun vicdanında yer
edinmesi beklenen irade sıçrayışını
insanlarımızda yapacaktır.
Artık sistemin güç kutsama ayinlerinde Erdal Erenler - Berkin ElvanlarCeylan Önkollar - Uğur Kaymazlar
- Şerzan Kurtlar öyle kolay öldürülmeyecek, katiller sürüsü aramızda
fiyakalı fiyakalı dolaşamayacak, sahibinden “iyi çocuk” referanslarını bu
toplum kanıksamayacak, karşısında
duracak, hesap soracak, arınma isteyecek, “benim adıma neden öldürüyorsun, yaşat” diyecek, “beni kirli
suçlarına alet etme” diyecek, yeni
bilincin vicdanı sorgulayan-farkına
varan, önyargılarla insanların asılmasını ayıplayan bir eylemci refleksi ve
sorumluluğu taşıyacak, böylelikle bireyin toplumu keşfi, toplumun bireyi
özgün kucaklaması sağlanacak.
İşte bu insani-vicdani bakış meta
çağdaş putlarını ve ayinlerini sonlan- bereketine ket vuruldu. Bu kısır döndıracaktır. Devletin ideolojik aygıtla- gü kaderci teoloji ile kutsandı. Adeta
rı bertaraf edilecektir, uyanışa geçen yaşam donduruldu. Toplum özdebilinç rüzgarı enerjiye çevirerek ci- ğerlerine yabancılaştırıldı. İnsan ilişğerlerimizi kirli havadan kurtaracak- kilerinin metalaşması duygu yitimini
tır, ekolojik bilinç ekolojik toplumu hızlandırdı. Empati soyut bir çığlığa
yaratacaktır. Toplum yaşadığı
dönüştü. Siyaset-sanat-edebimekanların üstü açık ceyat ticarileştirildi-sistemzaevleri-mezarlıklara
leştirildi, tüketime sud ö nü ş t ü r ü l m e s i n e
nuldu, toplumu bir
Toprağa düşen
izin vermeyecektir.
arada tutan ortak
genç bedenlerin
Hâlâ bu ülke
duygular aşındırılahdı, umudu var bu
seçkinleri gencecik
dı. Sınıflar arasınçocuklarının
katopraklarda. Ve bizlere da ilk kez bu kadar
nına doymadı mı?
makas açıldı. Oysa
bıraktıkları adanmış
Biliniyor darbelerle
duygu toplumu koaşkların vebali
entelektüel-aydın kerur, iç barışını besler.
sim kırımdan geçirilYası kanıksamış bir
di. Düşünmek, yazmak,
toplum yaratılmak istendi.
okumak suç kılındı, topluHâlâ düğünlerinde-eğlencelemun vicdanına işkencehaneler kurul- rinde bile arabesk dinler bu trajediyi
du-düşüncelerine karakol, ve ülkenin yaşayan halk. Kendimizden örnek vesosyal sermayesi dağıtıldı-toplumsal relim; bizim çocukluğumuzu 12 Eykırım yaşandı. Yaşamın çeşitliliğine, lül faşizmi, gençliğimizi olağanüstü
haller ve olgunluğumuzu DGMÖYM – Cezaevleri yedi, çaldı.
Efendiler bizleri izole ederek içinde yaşadığımız topluma yabancılaştırmayı amaçladı. Gencecik
fidelerin topluma karşı sorumluluk refleksleri törpülendi. Kitlenin
birbiriyle olan iletişim ağları-ortak
deneyim alanları devletin ideolojik aygıtlarınca kesildi. Zihinsel
çarpıtmalar, düşünce sistematiğini
(toplumun hafızasını) param parça etti, muktedirlerin hegemonik
sloganları ölü sevicilerin ayetlerine dönüştü. Artık birey ve toplum
için yeni bir vicdan sözleşmesi lazım. Anda anlam yaratan, beslenen ve besleyen bir vicdan. Temasın hazzına (özgüvenine) ulaşan,
temasın yarattığı his ile empatiyi
içselleştiren, birleştiren, sorunlu
değil sorumlu bir vicdan. devrimsi
ilkbahar aşkı tazeliğinde!
Öyle ki bir birinin yaralarını
temasla tedavi eden kadın-çocuk-genç-ihtiyarlarla, her katmanla gönül birliği oluşturan, sevgiyle
değiştirme iddasını ortaya koyan
bir pratik, gönülden onaylı-kolektif rızaya dayalı.
Düş gücümüze ve bu ülkenin insan
potansiyeline, güvenelim, öğretilmiş
cehaletin cenderesinden kurtulalım.
Öylece hayatı her yönüyle hissederiz.
Etkileyip, etkilenebiliriz. Farklılığa,
çeşitliliğe ve optimum uyuma bağlı.
Toprağa düşen genç bedenlerin
ahdı-umudu var bu topraklarda. Ve
bizlere bıraktıkları adanmış aşkların
vebali. Ülkede Deniz Gezmiş’in-Sakine Cansız’ın alın teri, onurla uğruna verilmiş yaşamları var. Biliyorlardı devrimin onurlu çocukları: Kendi
ülkesinde vicdan secdesine anlını koyacak yüreği bulurlardı nasılsa! A.
Camus “Kayıtsızlık da bir tür cinayettir” der. Yanı başımızda özgürlük
devrimi var, kayıtsız kalmayalım.
Düş görelim birbirimizin vicdanlarında. Bu örgütlü politik bir bilinç
yaratacaktır. Yeter ki her yaşam eylemimize ruhumuzu, sevgimizi, düşlerimizi, umutlarımızı, aşklarımızı
katalım.
8 HABER
2014
31 Aralık
Çarşamba
Maltepe Fuar Merkezi
“M’Expo” görücüye çıktı
M
Yeni yılın
ülkemize
mutluluk ve
huzur getirmesini
dilerim.
MASİAD Başkanı
İlhan Özüpekoğlu
altepe Belediye Başkanı
Ali Kılıç, Gebze Organize Sanayi Bölgesi’ndeki (GOSB) sanayici ve işadamlarını,
Türkiye’nin ilk çevreci fuarı olarak
nitelendirilen Maltepe Uluslararası Fuar, Kongre ve Yaşam Merkezi
M’Expo projesi hakkında bilgilendirdi. M’Expo projesinden etkilendiklerini belirten işadamları ve sanayiciler, proje üzerine toplantılar
gerçekleştirilerek, projenin daha sağlıklı bir yapıya kavuşturulması noktasında görüş bildirdiler.
Toplantıya Başkan Ali Kılıç’ın
yanı sıra Maltepe Belediyesi Meclis
Üyesi Ziya Hayırlıoğlu, İstanbul Ticaret Odası (İTO) Başkanı İbrahim
Çağlar, Gebze Ticaret Odası Başkanı Nail Çiler, Gebze Organize Sanayi Bölgesi (GOSB) Yönetim Kurulu
Başkanı Vahit Yıldırım, DAP Yapı
Yönetim Kurulu Başkanı Ziya Yılmaz, kendisi de Maltepeli olan Vakıfbank Yönetim Kurulu Üyesi Öztürk
Oran, GOSB Yönetim Kurulu üyeleri ve işadamları katıldı. Gebze Organize Bölgesi Sosyal Tesisleri’nde
gerçekleştirilen toplantıda, M’Expo
projesini anlatan bir sunum yapıldı.
“Fuar birçok ilki barındırıyor”
Sunumdan sonra bir konuşma yapan Başkan Kılıç, şunları kaydetti:
“Fuar için Maltepe en uygun yer.
Çünkü ulaşım imkânları çok gelişmiş. Bir defa E-5 ve TEM gibi iki
otoyola çok yakın, Marmaray ve
metro ile bağlantıları var, hızlı trenin ana istasyonlarından biri Maltepemizde olacak, havaalanına çok
yakın ve ayrıca Havaray ile denizle
bağlantısı da olan bir ilçe. Fuar alanı yaklaşık 1 milyon metrekare bir
alan sahip olacak. Yapımına, şartlar
sağlanırsa, 2015 yılı içerisinde başlamayı planlanıyoruz. İlk etapta 100
bin metrekarelik kapalı alan hizmete
girecek. Daha sonra kapasite sırasıyla 150 bin ve 200 bin metrekare
kapalı alana kadar yükseltilecek.
Fuar tamamlandığında, 20-25 bin
kişiye iş imkânı da sağlanacak. Fuar
birçok ilki bünyesinde barındırıyor.
Projenin en dikkat çeken özelliği,
çevreci şekilde inşa edilecek olması. Fuar tamamlanırsa Türkiye’nin
ve bölgenin ilk ve tek yeşil fuar ve
kongre alanı olacak. Ayrıca bütün
elektrik aksamı ve kablolar yer altına
alınacak. TIR’ların da fuar alanlarına gireceği şekilde dizayn edilecek.
M’Expo’ya Almanya, Çin, Hindistan başta olmak üzere birçok ülke
büyük ilgi gösterdi. Fuar projemizle
ilgili Almanya ile sürekli dirsek teması halindeyiz. Sony gibi uluslararası iş ortakları ve işadamlarımız da
projeye destek veriyor. Ayrıca fuar
alanına iki tane beş yıldızlı otel ve
golf sahası yapacağız. Bundaki temel amaçsa, fuar için gelen işadamlarının bölgeyi hemen terk etmemesi ve bölgede kalarak harcamaları
doğrultusunda, Türk ekonomisine
katkıda bulunmasını sağlamak. Yani
sadece fuar ve kongre merkezi değil,
yaşam merkezi de yapacağız. O yüzden adı Maltepe Uluslararası Fuar,
Kongre ve Yaşam Merkezi.”
Türkiye projesi
Öte yandan projenin, Maltepe’deki
işsizlik ve uyuşturucu sorunu başta
olmak üzere Türkiye’deki sorunların
çözümüne de önemli katkılar sunacağını belirten Kılıç, projenin sadece bir Maltepe projesi değil Türkiye
projesi olması gerektiğini söyledi.
Oda başkanları, sanayiciler ve işadamları projenin önemli bir vizyon
projesi olduğunu belirterek, bu kadar büyük bir projeyle ilgili eksiklerin giderilmesi ve projenin daha
sağlıklı bir yapıya kavuşturulması
noktasında Maltepe Belediyesi ile
dirsek temasında olacaklarını belirttiler. Toplantı sonrası GOSB Yönetim Kurulu Başkanı Vahit Yıldırım
tarafından Başkan Kılıç’a çini tabak,
İTO Başkanı İbrahim Çağlar’a da
plaket takdim edildi.
YORUM 9
2014
31 Aralık
Çarşamba
The Cut (Kesik) ya da ermenilerin
yüz yıllık sessizliği
Dostun
ardından
Issıza bakan gözlerimde,
Yorgun anılar birikir.
Derin denizlerimde,
Dip sarhoşu güzellikler.
Dalga dalga vurur kıyıya;
Densiz ve sabırsız öfkelerim.
D
ün Fatih Akın’ın The Cut
filmine gittim. Salonda sadece 10 kişiydik. Filmin ikici
yarısı olduğunda ışıklar yandı. Kimsede çıt yok. Çoğunun gözleri kapalı ya
da gözleri yaşlı... Elleri böğürlerinde
o ânın şaşkınlığını daha doğrusu darbesini sindirmeye çalışıyorlar. O an
o kesik başrol oyuncusunda değildi
sadece... İzleyenlerin hepsinin filmde
olduğu gibi sesleri kesilmişti. Onlar
gibi yollardaydılar, onlar gibi ölüme
gidiyordular.
Film oldukça naif bir duyguyla yapılmış. ne kötünün bir şekli var, ne katliamın... İyi insanlar var, yardımseverler ve kötüler var ama hep umut var.
Oradaki Demirci Nazaret’in ikiz kızlarını bulma umudu var. Onların peşinde yıllarca Küba’dan, Amerika’ya dek
süren bir yolculuğunun dayanılmaz
zorluğu var...
Burada şunu özellikle belirtmek gerekiyor. Film öyle Türkiye’deki eleştirmenlerin dediği gibi kötü bir film değil; sadece gerçek olanı kendini Türk
sayanlara karşı anlatmak amacıyla
kurgulanmış. Ne öyle fazladan bir
katliam görüntüsü ne de vahşet var.
Lakin izleyene bu vahşeti, bu dramı
sersemletircesine, tıpkı yüksek bir yerden âniden düşmüş gibi hissettiriyor.
Filmde Demirci Nazaret’in öldürmek
istemeyen “Ben sadece bir hırsızım,
katil değilim” diyen Mehmet kamayı
batırarak öldürmüş gibi yapıyor. Nazaret’in sesi gidiyor. Bu gün bizim de
sesimiz kesik. Her Ermeni yıllarca sessizce görünmez bir edada yaşadı. Bu
sessizlikten Hrant Dink’le birlikte kurtuldu. Irmak olup çağladı. Zaten filmdeki sesinin gitmesi hikâyesi bu gün
Şengal’de direnen, Türkiye’de sessizce
yaşamaya çalışan Yezidiler ‘de, Süryaniler‘de, Dersimli, Maraşlı, Tokatlı, Sivaslı, Çorumlu Aleviler‘de de var.
Facebook'da birçok dostum yoldaşım var, kaçınız bu filmi izledi bilmiyorum ama izleyen çok az bir kesim olma
ihtimali yüksek bir durum. Zaten vizyondaki diğer filmlerin daha fazla gişe
yapmış olması, insanların gerçeklerden kaçtığını gösteriyor.
Kimse gerçeklerle yüzleşmek istemiyor. Çünkü bu gerçeği kabullenmekte
bir tür travma... Gidin ve izleyin; yüzleşme ve farkındalık bunu gerektirir.
Oysa bu travmayı biz her dem, her
an yaşıyoruz kendi içimizde... Filmi
elimde Anjel Dikme’nin “Kimlik İstemem” Kitabı eşliğinde izledim. Girmeden önce onu okuyordum, arada
da devam ettim. Kitabın çoğu sayfasına gözyaşım düşmüşse Sevgili Anjel
bunu kitabına katkı saysın...
Yani canlar dün bir film izledim; biz
Ermenilerin umuda yürüyüşünün henüz sonlanmadığını hissettim.
Bir Ermeniler bir yerde yurtlandığımızda Anjel‘in kitabında bahsettiği
gibi önce meyve ağaçları; cevizler, narlar, dut ve iğde ağaçları dikeriz. Sonra
evimizi yapıp her bir taşını kutsarız.
Sonra okulumuzu ve kilisemizi yaparız. Bu gün toprağımız yok. Sığıntı
beton evlerde umudu tüketerek bekliyoruz. Her birimiz sanal olarak içimizde bir nar ağacını ya da ceviz, dut ve
çınar ağacını büyütüyoruz. Geceleri o
ağaca sarılıp kulağımızda yayamızın
ninnisi güzel bir ülke düşlüyoruz. En
çok da Anadolu’yu... Bir gün suyun
çatlağını bulacağı güne dek o umudu
taşıyacağız.
Ölmek ki hele bu topraklarda ölmek
en güzel ödüldür her Ermeni’ye...
Şimdi yakın bir dostun
Salâsı okunur camilerden.
Cevşeni boynunda,
Yiğitler doluşur;
Yeşil bir sandukanın altına.
Söz sektirdiğim dizeler
Ve ağlayıcılar,
Ağır ağır yol alır;
Son kez şerefine içtiğimiz
meyhaneye
Geç anımsadığım hayallerimde
Boş bir kamışa
Hayatımı üflerim
Sonsuzluğa ve geleceğe seslenir
Arkamdan çıkagelir fitne fesat
Kötücül sözler…
Ve Horoz üç kez öter her
yalana…
Bedros Dağlıyan
10 YORUM
2014
31 Aralık
Çarşamba
Osmanlı’dan Türk
milliyetçiliğine (1)
S
on dönemlerde Osmanlıcılık
tartışmalarına bende farklı bir
bilgiyle dile getirmek istedim.
Bilgi merak edenler için sevgidir.
“Osmanlı İmparatorluğu, dünyanın bir çok milletini sinesinde toplamış olan bir imparatorluktur. Türkler,
Araplar, Kürtler, Arnavutlar, Bulgarlar, Yunanlılar, Ermeniler, Zencilerden
ve diğer birçok unsurlardan teşekkül
etmiştir’’ diyor II. Abdülhamid.
Bilindiği gibi Anadolu toplum yapısı
çok dilli, çok kültürlü, çok etnikli ve çok
dinli bir mozaike sahipti. Osmanlı ulusal
sorunu, islam gelenekleri ve pratik anlayışlar uyarınca düzenlemeler yapmıştı.
Özellikle bu düzenlemede Türklerin
özel bir konumu olmadığı gibi Sultan’ın
ötekilere uyguladığı müslümanlık payesiyle birlikte değerlendiriyordu.Türkler
de ötekiler olarak görülüyor ve aralarında etnik engellerde yoktu. Araplar, Kürtler, Arnavutlar neyse Türkler de aynı
gözle görülüyordu.
Bilindiği gibi İttihat Terakki Cemi-
yeti, gelişen milliyetçilik akımları karşısında Osmanlı Devleti’nin parçalanmasını engellemek için kurulmuştu.
Osmanlı; hüküm sürdüğü Anadolu coğrafyasında Osmanlıcılık fikriyle
Arab’ı, Çerkes’i, Laz’ı, Kürd’ü, Türk’ü,
Ermeni’yi, Süryani’yi, Osmanlı bünyesinde ki, bütün halkları “Osmanlı Milleti” adı altında, eşitlik, adalet ve özgürlük
temelinde bir arada tutmaktı.
Dolayısıyla II. Abdülhamid yönetiminin rafa kaldırdığı 1876 Anayasası’nı tekrar işlevlik kazandırmak için
zorlamaktı, ve onu uygulanabilinir bir
hale getirmekti.
1889’da Askeri Tıbbıye öğrencisi
bir grup tarafında başlatılan Jön Türk
hareketi yasadışı yollarla yayıldı. 1890
yılında sürgün dalgasıyla birlikte Avrupa’ya yayıldılar. ilk başlarda farklı
çevrelerden farklı insanları bir araya
getirdiler. Kürtler, Türkler, Arnavutlar,
Araplar, Ermeniler yan yanaydılar. 24
Temmuz 1908’de iktidara gelen İttihat
Terakki’nin sloganı “eşitlik,özgürlük,
kardeşlik ve birliktir. İTC’nin içinde
Müslümanlar, Hristiyanlar ve Yahudiler mutlakiyetin sonunu kutladı. (hatta
İTC Ermeni Taşnak Partisi ile ortak
iktidar kurmayı bile planlamıştı.) Ne
zaman ki 141 mebus ile çoğunluğu
ele geçirince İTC hızla milliyetçiliğe
kaydı. İttihatçılar “Türklerden oluşan
bir ulus devlet kurmak istiyordu. Bunun adı da Türk devletiydi. Bu fikrin
isim babası Rusya’dan kaçan Yusuf
Akçura’ydı. Akçura Türkçülük ve
Pantürkizm hareketinin önderi ve ideologuydu. Akçura tarafından kaleme
alınan “Üç tarz-ı Siyaset” makalesiyle
açık açık dile getirmişti. Bu makalesiyle Osmanlıcılığın, Panislamizmin ve
Pantürkizm üzerinden Osmanlı’nın iç
işlerini tartışma konusu yaptı. Akçura’nın bu makalesi “Türk Tarih Kurumu” tarafında kitap haline getirildi.
1- Muhalif milletleri temsil ederek
ve birleştirerek bir Osmanlı milleti vucuda getirmek (Osmanlıcılık)
2- Bütün islamları söz konusu hü-
kümetin idaresinde siyaseten birleştirmek (Panislamizm)
3- Irka dayanan siyasi bir Türk milleti teşkil etmek (Pantürkizm)
Akçura, Türk milliyetçiliği ile İslamiyet arasındaki ilişkiyi önemsiyor.
Çünkü İslamiyet Osmanlı’nın toplum
yapısı özerinde en etkili silahı İslamiyetti. İşte Akçura Pantürkizm’den yararlanarak İslamiyetle Türk milliyetçiliğini uzlaştırmak istemişti.
Türk milliyetçiliğinin ortaya çıkışıyla birlikte, Türklerin davasına hizmet
edecek yegane araç İslamiyet’ti. Dolayısıyla Akçura bu yeni düşüncenin turfandasını şöyle açıklıyordu;
‘’Ne olursa olsun, ırka müstenit
siyasi bir millet türetmek fikri henüz
pek turfandadır, pek az yaygındır”.
Osmanlılık fikrinin başarısızlığını ise
şöyle açıklıyor; “Osmanlı hakimiyeti
altındaki halkların adalet değil, zulüm;
müsavat (eşitlik) değil, hakaret; rahat
değil, azap” gördüklerini söyler.
Devam Edecek...
İstanbulluların bir yılı 356 gün!
S
adece İstanbul’a 1 yıllık maliyeti 6 milyar Lira’yı bulan ‘trafik’
sorunu artık hem maddi hem
manevi olarak ömrümüzden çalıyor. Yandex Türkiye’nin yaptığı bir
araştırmaya göre 2014 yılında İstanbul’da yaşayan bir sürücünün fazladan 9 günü trafikte geçmiş.
İstanbul Büyükşehir Belediyesi
(İBB) Ulaştırma Danışmanı Profesör
Mustafa Ilıcalı’nın “İstanbul’da sıkışık trafiğin 1 yıllık maliyeti 6 milyar
Lira” açıklamasının ardından, Yandex Türkiye ise sıkışık trafiğin ömrümüzden ne kadar çaldığını hesapladı.
Ahmet Can’ın Hürriyet’teki haberine göre, Yandex Trafik Bilgi Ajansı verilerinden hazırlanan
verilere göre İstanbul, Ankara ve
İzmir’de yaşayanların trafikte bekleyerek geçirdiği süre günlerle öl-
çülecek seviyelere gelmiş durumda.
Söz konusu şehirde sıkışık trafik
yüzünden geçirilen toplam zaman
ise 438 saat. Bu da 17 güne denk
geliyor.
Rekor İstanbul’da
Trafikte zaman geçirme rekoru ise
tahmin edilebileceği gibi İstanbul’da.
İstanbul’da yaşayan bir sürücü yılda
fazladan ortalama 219 saatini trafikte
geçiriyor. Bu 2013 yılına göre yüzde 6
artmış durumda. Yani 1 yılda trafikte
geçirdiğimiz süre 13 saat daha artmış.
Bu da İstanbullu sürücülerin yılda
yaklaşık fazladan 9 gününü trafikte geçirdiği anlamına geliyor. Ankara ve İzmir’de ise durum İstanbul’a göre daha
iyi gözükse de genel olarak bakıldığında bu iki şehrimizdeki trafik sorununun
da azımsanamayacak ölçüde olduğu
görülüyor. Ankaralı sürücüler yılda fazladan 105 saat, İzmirliler ise 114 saatlerini trafikte bekleyerek geçiriyor. Bu iki
şehirde de sürücüler yılda yaklaşık fazladan 4 günü trafikte fazladan geçirmiş
oluyor.
Saat 19:00’da çıkmayın
Üç büyük şehirde trafiğin içinden
en çok çıkılmaz hale geldiği saatler
ise akşam saatleri. İstanbul’da yıl
içinde trafiğin en yoğun olduğu saat
19:00’ken, trafik yoğunluğu İzmir’de
18:50, Ankara’da ise 18:40’ta zirve
yapıyor. Sabah saatlerinde ise İstanbul’da trafik yoğunluğu 06:50’de başlıyor ve 08:15’te zirve noktasına ulaşıyor. Ankara ve İzmir’de ise yoğunluk
İstanbul’dan ortalama 10-20 dakika
sonra başlıyor. Bu iki şehirde sabahları trafiğin en yoğun olduğu saat ise
08:30.
YORUM 11
2014
31 Aralık
Çarşamba
Çocuklara ayrım
İSHAK KARAKAŞ
E
vet, 16 yaşında bir çocuk
Cumhurbaşkanı’na hakaret
iddiasıyla okulu basan poliser tarafından alındı, mahkemece
tutuklandı ve cezaevine konuldu. Bu
korkunç bir olay. Böyle bir olayın yaşanması aklın ve vicdanın hâlâ siyasi
üstyapıya nüfuz ettiği herhangi bir
ülkede müsebbibleri yukarıdan aşağıya kadar en azından koltuğundan
eder. Ama burası Türkiye.
Neyse ki, üst mahkemeye itiraz kabul edildi ve çocuk serbest bırakıldı.
Evet bu olay, sıradan bir olay değil.
Sosyal medyada da, ana akım medyada da geniş yer bulması normal.
Anlaşılmaz olan, bu ülkenin çoğu
insanının nerede yaşadığının hâlâ ayırdına varamamış olmasıdır.
Ya da sahiden çocuklar arasında bile
ayrım yapmayı öğrenecek kadar ayrıştı
Ya da çoğunluğu derdi çocuk değil
bu ülkede toplum.
de, olayın Erdoğan’a dokunuyor olmaBu daha vahim bir durum tabii.
sı, buradan günübirlik bir muYahu, bırakın TMK mağhalefet üretilebilmesi.
duru, hani “taş atan
Batı
Kürdistan’da devleçocuklar” denilen çotin Kürtler’e karşı yücukları,
senelerce
kentlerinin
rüttüğü savaşta, şu
hapis yatmış olmademokrat, duyarlı
‘çözüm süreci’nde
sını bir iki senede
kesimleri neden söz
bile sistematik olaunuttunuz onlakonusu
olan
Kürt
rak kolluk güçleri
rın, diyelim, şimdi
tarafından çocuklar
bile, Ekim’den beri
çocukları olduğunda
öldürülüyor.
her gece Kürdistan
sadece yasak savma
Ama maalesef Bakentlerinde çocuklar
ile
yetiniyor?
tı’da tutuklanan bir çogruplar halinde tutuklacuk için yürütülen kampannıyor, cezaevine konuyor.
yanın ölçüsüne ve yaygınlığına
Sanırım, 16 yaşında okulundan alınıp hapse konulan o baştaki Kürdistan’da öldürülen çocuklar için
çocuk bile rahatsız olmuştur bu kadar yapılanlar ulaşamıyor, cılız kalıyor.
Bu hafta söyleşi yaptığım akademisayrımcılıktan. Bu çocuklardan hiç söz
edilmemesinden, kendisinin ilk vaka yen Sinan Birdal’ın da işaret ettiği gibi
onlar ‘makbul vatandaş’ değil çünkü
muamelesi görmesinden.
devletin - hükümetin gözünde.
Hadi devletin - hükümetin gözünde değil de, Batı kentlerindeki çoğunluğun gözünde ne bu çocuklar?
Hadi onu da bırakalım, Batı kentlerinin demokrat, duyarlı kesimleri neden
söz konusu olan Kürt çocukları olduğunda sadece yasak savma ile yetiniyor?
Roboski katliamının üçüncü yıldönümüydü geçen pazar.
Katliam olduğunda umursamazca
yeni yılı kutlayan Batı kentlerinde bu
sene de Roboski kitlesel anmalar ve
protestolarla gündelik hayatı etkileyemedi.
Bu ayrışma üzücü. Üzücü olmanın
ötesinde bu ülkedeki bir arada yaşam
iradesini zayıflatıyor.
Biraz da buraya bakın lütfen.
Burada da çocuklar yaşıyor ve ölüyor.
Sersala we pîroz be!
Açıldı!
Tarihi bit pazarı yeniden açıldı.
Her cumartesi-pazar açıktır
İstanbul’un en ferah pazar
alanlarından birinde, haftasonunuzu
hatıralar, yaşanmışlıklar arasında ve
kazançlı alışverişin keyfiyle geçirin.
Maltepe, Zümrütevler mah. Cumhur sok.
Metro ile Huzurevi durağından yürüyerek
ulaşabilirsiniz. İETT 19Z, 133F otobüs
hatlarını kullanarak ulaşabilirsiniz.
Ercil: 0532 406 65 40 / Aziz: 0534 216 52 57
SOYLESI
12 SÖYLEŞİ
2014
31 Aralık
Çarşamba
Sinan Birdal
 Roboski katliamının üçüncü yıldönümünün arifesinde (27
Aralık, Cumartesi) yapıyoruz bu
söyleşiyi sizinle. Roboski katliamıyla ilgili bugüne kadar kimse
yargılanmadı, herhangi bir duruşma olmadı. Bunun etkileri
ne oluyor toplum üzerinde? Yani
bir yüzleşme olmamasının?
Bir devletin kendi yurttaşı üzerinde
şiddet uygulamasının hiçbir sonucu
olmaması gibi bir şey bu. Devlet bu
gerçekliği bütün topluma dayatıyor.
Ne demek bu? Demek ki Türkiye’deki
devlet güçleri yurttaşın üzerinde şiddet
uygulayabilir, belki onların canına kastedebilir ama bunun sonucunda hiçbir
müeyyide, hiçbir yaptırımla, hiçbir
hukuki sonuçla karşılaşmaz. Yani bir
kere en önemli sonucu bu. Yani ne demektir bu? Anayasa tarafından güvence altına alınmış olan can güvenliğinin
aslında bundan sorumlu olan, bununla
mükellef olan devlet tarafından yerine
getirilmemesi. Dolayısıyla bu uygulanan şiddet kim olursa olsun, bir şeyler
söylenmeye çalışılıyor, “işte kaçakçıydı, şuydu, buydu”, yani bu hiçbir şekilde devletin kendi vatandaşının can
güvenliğini sağlama sorumluluğunu
ortadan kaldırmaz. Bu ödevini ortadan kaldırmaz. Bu Roboski Katliamı
ile yüzleşmediğimiz müddetçe Anayasa’nın bu maddesi de havada kalacak,
askıda kalacak yani. Dolayısıyla aslında bütün toplumu etkileyecek, toplumun çıkarı, kamu çıkarı bu katliamın
sorumlularının yargı önüne çıkarılması, yargılanmasında.
 Bu katliamlar daha çok ulus
devletlerde oluyor. Katliamcılık
ulus devletlerin özelliği midir?
Bugün Roboski, geçen hafta Maraş, cezaevlerindeki katliamlar.
Art arda hep yıldönümleri. Ulus
İshak Karakaş
devletlerde bu tip katliamlar sık
oluyor. Ulus devletler katliama
daha mı yakındır?
Devlet zaten bir zor aygıtı. Dolayısıyla devlet kuruluşunda şiddetin bir
işlevi vardır. Dolayısıyla bütün devletlerde şiddet devletin tekeline alınmaya
çalışılıyor. Ulus devlet tanımı makbul
vatandaşı, o ulusa hem etnik aidiyet
olabilir, hem dini bir aidiyet olabilir,
hem de sınıfsal bir aidiyeti de ifade
ediyor, işte o vatandaş makbul vatandaş. O vatandaş bir devletin istediği,
oluşmasını istediği şekilde bir vatandaş
tanımı var orada. Bu şiddet uygulamalarının bu tanıma uymayan vatandaşlara uygulandığını görüyoruz.
Toplumun geri kalanı buna ses çıkarmadığında da ne oluyor?
 Şiddet meşrulaşıyor, öyle
mi?
Makbul olmayana uygulanan şiddet
meşru hale getirilmiş oluyor, meşrulaştırılmış oluyor. Dolayısıyla aslında bütün bu şiddet eylemlerinde gördüğümüz şey, toplumun geri kalanını dizayn
etme amacında olduğunu görüyoruz
bir taraftan. Tam o devletin makbul
vatandaş, haklara, özgürlüklere sahip
olduğu söylenen makbul vatandaş tanımına uymayan veya buna eleştirel
yaklaşan, muhalefet eden, daha fazla
hak isteyen, daha fazla özgürlük isteyen, toplum - devlet ilişkisine muhalefet eden kesimleri kriminalize ediyor.
Bir de bu kesimlere uygulanan şiddeti meşru hale getiriyor, “demek ki bu
insanlar suçlu” değil mi, “bu şiddeti
hakediyorlar” böyle bir yaklaşımla
toplumun geri kalan kesiminin, halkın
gözünde şiddeti uygulanabilir gösteriyor.
 Devlet-hükümetin bu katliamla hedeflediği neydi?
SOYLESI 13
SÖYLEŞİ
2014
31 Aralık
Çarşamba
“Çözüm sürecine
mağdurlar dahil edilmeli”
Sinan Birdal, genç kuşağın en parlak
akademisyenlerinden biri. Siyasal Bilgiler
Fakültesi’ni bitirdikten sonra ABD’de
eğitimini sürdürmüş. Akademik kariyerine
artık Türkiye’de devam ediyor.
Birdal, alanına hakim bir siyasetbilimci ve
sorumlu bir entelektüel. Bilimsel bilgisini
Şimdi tabii her operasyonda her
operasyonun farklı bir amacı ve hedefi
var. İşte her zaman bilemiyoruz. Belli
bir süre geçtikten sonra o operasyonun
hedefinden bahsedebiliyoruz. Ama tabii bu tür şeylerde iki şeyi birbirinden
ayırt etmek lazım. Bir olay oluyor değil
mi? Buna vesile olan bir olay oluyor.
Yani o andaki o operasyonun ardında
yatan en yakın neden diyebileceğimiz
şey bu. Bir de olayın ardındaki nedenler, toplumsal olgular var. Bunlar daha
farklı şeyler. Yani işte Roboski’de çeşitli
şeyler söylendi. O operasyonun emri
nasıl verilmiş? Ama o şiddet potansiyeli hep var. Burada, gerek Roboski
katliamında olsun, gerek az önce bahsettiğimiz 19 Aralık Hayata Dönüş
operasyonunda olsun, Maraş’ta olsun,
başka yerlerde olsun, bir şu mesaj veriliyor, toplumun bu şiddete maruz kalmış insanlarının dışında kalmış toplum
kesimleri. Ne diyorsunuz? Bir, “eğer
bu insanlar gibi olursanız, başınıza bu
şiddet gelir”, “eğer bu insanlarla bağlantılıysanız, başınıza bu iş gelebilir, bu
şiddet gelebilir.” Veya “bu insanların
bulunduğu yerlerde bulunursanız başınıza bu işler gelebilir” diye “bunun
hesabını soramazsın, kim vurduya
gidersin”, dolayısıyla yani toplumun
geri kalanına hali hazırda toplumun
şiddete maruz kalmış kesimlerini izole
ediyor, onu ötekileştiriyorsunuz, onun
üzerinde uygulanan mesajın meşru olduğu mesajını veriyorsunuz.
 Toplumu susturmak istiyorlar.
Dolayısıyla bu toplumun geri kalanını disipline eden, geri kalanını
hizaya sokan, toplumun bu tip olaylar hakkında kamunun kendi fikrini
oluşturmasını da engelleyen bir süreç
işliyor burada. Yani elbette devletin şu
ya da bu politikasından dolayı bazı bir
akademinin sırça köşkünü hapsetmiyor.
Halkın içinde, özgürlükçü bir tavırla
ülkedeki demokratikleşme sürecine
destek veriyor. Sinan Birdal ile Roboski
Katliamı'nı, yüzleşme süreçlerini ve Kürt
sorununun demokratik ve barışçıl çözüm
imkanlarını konuştum.
takım şiddet olaylarında bazı münferit
vakalar olabilir. Ama baktığın zaman
bunlar yapısal olarak gerçekleşiyorsa,
sürekli halde gerçekleşiyorsa, sürekli
belli bir gruptaki insanları hedef alıyorsa bunun artık bir politika olduğuna şüphe duyamayız, dolayısıyla bu
politikalara bakmak, bu politikalarla
devletin bu toplum kesimlerine yönelik
şiddet içeren politikalarla ilerlediğini
görmek lazım.
 Peki, tekrar Roboski katliamına dönersek, Roboski katliamının Türkiye katliamlar tarihindeki yeri nedir?
Yani önemli bir aşamada geldi Roboski katliamı, yani daha sonra benzerini mesela Gezi’de de gördüğümüz bir
şey oldu. O da nedir? Kamuoyundan
saklanmak istendi bu. Fakat anında
sosyal medyada yaygınlaştı ve sosyal
medya üzerinden geniş halk kesimle-
ri bu katliamdan haberdar oldu. Henüz ana akım medyada çıkmamışken
haber. Dolayısıyla tabii öncelikle ana
akım medyanın güvenilirliğini sorgulatan en önemli olaylardan biri ve gerçekleştiği dönemde hatırlayacaksınız
basın üstünde ciddi baskıların olduğu
dönemde gerçekleşti. Kürt sorununun
işte görüşmeler yoluyla çözülmesi süreci, bunun işte akamete uğradığı bir
süreçte meydana geldi, bu açıdan çok
önemli, bir de muhtemelen bu yüzden, bir süre daha gerçekten Roboski’de ne olduğunu öğrenemeyebiliriz.
Burada ne gerçekleştiğini, neden böyle
bir operasyonun hangi bilgi ve kimler
tarafından gerçekleştirildiği henüz bir
süre daha kamuoyunun gündemine
çıkmayabilir, belki ileride hani bu çözüm süreci ilerledikçe belki bu konularda da bir mesafe katedilebilir.
 Roboski sonrası medyanın
SOYLESI
14 SÖYLEŞİ
tavrını nasıl açıklarsanız?
Medya susturuldu. Yani medyanın,
bunu ben çok iyi hatırlıyorum, bir televizyon kanalını izliyordum o zaman,
o dönem, ana akım bir televizyon kanalındaki bir haber programını izliyordum. Ve sunucu doğrudan reji tarafından uyarılıyordu bu haberi geçerken
ama artık dayanamamıştı yani. “Artık
bütün sosyal medya bunu konuşuyor,
bizim bunu artık haber yapmamız lazım” diye.
 Televizyonda başka şey konuşuluyor yani.
Hayır, o kesip haberi girdi. Ama
haberi girerken reji tarafından uyarılıyordu. Yani canlı yayında rejiye isyan
etti “bu haberi geçmemiz lazım” diye.
Yani tabii, yani maalesef Türkiye’deki ana akım medyanın durumu ortada. Bu kadar temel, bu kadar büyük
bir hadise, çünkü Roboski gerçekten
büyük hadise, yani böyle üzerinden
geçilebilecek, önemsiz görülebilecek
bir hadise değil. Yani neresinden bakarsanız bakın, hangi siyasi perspektiften bakarsanız bakın, bu büyük bir
olay ve hadisedir. Dolayısıyla bunu
2014
31 Aralık
Çarşamba
saatler boyu, günler boyu görmezden bambaşka şeylere benzetilerek, bamgelen bir medyanın varlığı Türkiye’de başka şeyler, unsurlarla tartıştırılarak,
hem anayasal hak ve özgürlüklerin beraber tartıştırarak, kamuoyunun bu
hem insan haklarının uygulanmadığı- konuda fikir oluşturması engelleniyor.
nı gösteren en önemli göstergelerden Çok basit, söyle bir düşünmek lazım:
bir tanesi. Bir kere bu bir. İki,
Diyelim ki, Ege kıyılarında bahalkın haber alma özgürlıkçılığa çıkmış olan, balığa
Bu
lüğünün olmadığı bir
çıkmış olan, 40-50 kişitoplumsal
yerde, bir ülkede,
lik bir grup olsaydı ve
bir barış olacaksa
işte onlarca yıldır
bunlar
Yunanistan
bu
halkın
haber
süren bir savaşın
sınırına da geçmiş
alma özgürlüğünün
bitmesini umut etolsalardı, çünkü bilimek de ne kadar engellenmemesi gerekiyor, yorsunuz oralar, hani
mümkün, o da ayrı
çok geçişken yerler
halkın, kendi fikrini
bir şey.
ve Yunan karasulaoluşturabilmesinin
rından
tekrar işte balığı
önünün açılması
 Çözüm sürecida tutmuş, Türk sularına
gerekiyor
ni kastediyorsunuz.
girmiş ve köyüne doğru ilerÇünkü sonuçta bu toplumleyen bir deniz balıkçılarına yusal bir barış olacaksa bu halkın haber karıdan F 16’larla bombalar atılıp bu
alma özgürlüğünün engellenmemesi insanlar öldürülseydi acaba kamuoyu
gerekiyor, halkın, kamunun kendi fik- ne olurdu, ne düşünürdü, bu şeyleri
rini oluşturabilmesinin yollarının önü- düşünmek gerekiyor.
nün açılması gerekiyor. Şimdi bu Roboski’de çok açık bir şekilde çok önemli
 Halk galeyena gelirdi. Ama
bir olay, bir hadisenin kamuoyundan bu Kürdistan’da olursa, hele ki
gizlenmeye çalışıldığı, daha sonra çar- bir de ölenler Kürt olursa hakepıtılmaya çalışıldığını görüyoruz. Ve dilmiş bir ceza gibi görülüyor.
en yetkili ağızlardan, işte olay, hadise Bunu anlıyorum. Peki, genel ola-
rak bu gibi katliamlarda devletin yüzleşmesi nasıl olur? Nasıl
yürümeli bu yüzleşme süreci?
Şimdi...
 Yani bütün katliamlarla
Cumhuriyet tarihinde olan.
Evet. Bir kere yüzleşme dediğimiz
şey, yani tam bir eşitlik olmadan sağlanacak bir şey değil. Dolayısıyla her
şeyden önce eğer devlet eliyle bir şiddet gerçekleştirilmişse belli bir toplumsal kesime öncelikle yüzleşmenin
birinci hedefi bu toplumsal kesimin
maruz kaldığı eşitsizliğin ortadan kaldırılmasıyla mümkün. Yani bir iktidar
değişimi hedeflenmesi gerekiyor bu
yüzleşmede. İkincisi, yani bu maddi
tarafı olmadan yine iktidarda olan bir
tarafın yine bu iktidarın altında yaşayan, eşitsiz ilişkide yaşayan bir toplumsal gruba bir af ihsan etmesi şeklinde
yüzleşme olmaz. Bu çünkü mevcut
eşitsizlik ilişkisini başka bir bağlamda, başka bir söylemde yeniden üretir.
Bu yüzden yüzleşme dediğimiz şey
bir öncelikle bu şiddete maruz kalan
toplumsal kesimin eşitliğinin, özgürlüğünün, itibarının kabul edilmesini
gerektirir. Bundan sonra, çünkü bu tip
katliamlar, bu tip eşitsizlikler jenerasyonlarca devam eden başka eşitsizliklerin kaynağı olduğundan bunu, bu
kaynağı kurutacak, yani bu mevcut
iktidar ilişkisinin sonraki jenerasyon
üzerinde bıraktığı eşitsizliğin etkilerini
ortadan kaldıracak bazı politikaların
da, bunlar işte maddi tazminat olabilir, bazı pozitif ayrımcılık politikaları
olabilir vesaire, bununla, yani devletin
kamu politikalarının, daha doğrusu
kamu politikalarının bu gerçekleşmiş
olan olayın jenerasyonlar üzerindeki
etkilerini ortadan kaldıracak ve tekrardan bir eşitlik ilişkisi üzerine bunu bina
edecek, toplumsal kesimin haklarını,
bir politika izlenmesi gerekir. Bunun
maddi tarafları vardır, manevi tarafları vardır, sembolik tarafları vardır, işte
bir devlet özrü şeklinde gerçekleşmesi
gibi, bu kesinlikle gerekiyor, ikincisi,
bu yüzleşmenin bir daha asla ve asla
böyle bir olayın yaşanmayacağı garantisini, güvencesini herkese verebilmesi
gerekiyor.
 Bir süredir bir çözüm süreci
yaşanıyor. Bu çözüm sürecinde
yüzleşmeden kaçmak mümkün
müdür?
Bu tabii çözüm sürecinden ne anladığımıza bağlı. Eğer yani her çözüm,
yani bu silahların, çözüm sürecinden
kastımız, silahların susması, bir ateşkes
SOYLESI 15
SÖYLŞEİ
2014
31 Aralık
Çarşamba
süreciyse yüzleşmeden kaçılan ateşkes
süreçleri yaşandı. Hem Türkiye’de
yaşandı hem diğer ülkelerde yaşandı,
dolayısıyla bu mümkün. Yine farklı
yüzleşme politikaları olduğunu da anlamamız lazım. Mesela bizim model
olarak düşündüğümüz birçok ülke, işte
buna mesela Şili’yi dahil edebiliriz,
Güney Afrika’yı dahil edebiliriz, bu
geçiş süreci adalet dönemi dediğimiz
dönemler...
 Almanya’yı da dahil etmek
lazım.
Almanya’yı da dahil edebiliriz. Bunun bir kısmı, bu süreçlerin bir kısmı
tatmin etti bazı insanları, bazılarını
tatmin etmedi, bazılarını memnun
etmedi. Dolayısıyla bu da bir politika
meselesi. Burada özellikle benim ilgimi çeken, hani bu işin sınıfsal boyutu.
Çünkü dediğim gibi her tırnak içinde
çözüm süreci, her geçiş dönemi süreci yeni bir rejim kuruyor aslında. Dolayısıyla bu geçiş dönemlerinde yeni
rejimin nasıl kurulacağının müzakere
edildiği dönemler bunlar. Burada yeni
rejimin kimleri acaba öteleyecek, kimleri dahil edecek, bu tartışma önemli.
Yani yüzleşmenin parametreleri bu
geçiş sürecinde ortaya çıkar. Bunlar
aynen, dediğim gibi, bazı mağduriyetleriyle yüzleşmeyi engelleye de bilir.
Yani bazı insanların mağduriyetlerini
kabul edersiniz, bazı olayları resmi
olarak kabul edersiniz ama bazılarını
da hasıraltı edebilirsiniz, ve hatta bir
kısım şeyleri tanımayıp, bir kısım şeylerle yüzleşmeyi, mesela Dersim için
diyebilirsiniz ki, “büyük bir katliamdır,
ben özür diliyorum” ama buradan bir
kredi kazanırsınız toplumun gözünde,
“ya bakın işte, daha önce konuşulmayan meseleler konuşuluyor” gibi, buradan kazandığınız krediyle de diğer
meselelerin üzerini kapatmayı meşrulaştırabilirsiniz.
 Peki bu sözlü bir yüzleşme,
suni bir yüzleşme olmaz mı?
Yani başka şekilleri de olabilir. Mesela bir müze açabilir, işte Diyarbakır’da bir cezaevini müze haline getirebilirsiniz, mesela, ama Sivas’ta, değil
mi, hatırlıyorsunuz, Madımak’ı müze
haline getirdi. Yani belli adımlar atarak, işte ne bileyim Kürtçe yerlerin
adlarını iade edebilirsiniz, bu bir kazanım, önemli bir adım olarak görülebilir belli çevreler tarafından, belli
toplumsal kesimlerin belki de adalet
taleplerini bu doyurabilir. Ama bazı
kesimleri doyurmayabilir. Dolayısıyla
buradaki şey çok önemli, izlenecek hat,
ve üyesi, üst düzey üyesi daha sonra
Federal Almanya’nın oluşumunda görev alabildiler. Ve hatta bizzat Adenauer’in kendisinin dediği, “bu artık
Nazi koklamaya son vermemiz lazım,
yoksa işin ucu nereye kadar gider, onu
bilemeyiz”, hani bir zamanlar Mehmet Ağar’ın dediği gibi, hani “tuğlayı çekersek kimin üzerine devrilir bu
duvar, belli olmaz.” Şimdi ve şunu da
biliyoruz, belli bir yüzleşme politikası
geliştirildi, o politikanın dışından gelen taleplerin hiçbirine de olumlu cevap vermiyor. Mesela Yunanistan’da
bir köy Nazi suçlarından ötürü Alman
devletinden şikayetçi olduğunda diyor
ki, “Aaa, bu konuda biz uluslararası
anlaşmalar yaptık, ona göre ancak çözülebilir bu mesele”, yani o köyün ama
kurşuna dizilmiş, mağdur edilmiş, bir
sürü suç işlenmiş, onların mağduriyetini tanımayabiliyor. Dolayısıyla belli
bir alanda parlak işler yapıp, sembolik
işler yapıp ve belli bir politika geliştirip yeni makbul vatandaş yaratılırken,
belli mağduriyetleri de, belli mağdur
hikayelerini de, belli o şiddete maruz
kalmış o insanların hikayelerini de
görmezden gelmek mümkün. Bu konuda bence dikkatli olmak lazım. Yani
yüzleşme teknik bir mesele gibi tartışılıyor Türkiye’de.
Her yüzleşme
süreci çok somut
izlenecek
politika
vatandaş kimdir, bu
tarihsel,
toplumsal
çok önemli. Umut
tartışmayı yürütmek
bir mesele, bir sürecin
yaratarak, beklenti
lazım yüzleşmeyle
yaratarak, bir kredi
ürünü ve bizzat bu iktidar beraber. Başka örsağlanıp ve bu krenekleri, mesela ben
ilişkilerinin muhatapları
di, dediğiniz gibi baAlmanya’dan size
tarafından çözülmesi
zen sözle sağlanabilir,
şöyle bir örnek veregerekir
mesela uzun dönem,
bilirim. Almanya, işte
işte mesela AKP iktidarı
için en büyük iş, işte “gidip
konuşabiliyorsunuz, sizi dinliyorlar”,
yani Türkiye’deki rejim öyle haldeydi
ki, sizin konuşmanızı dinleyen bir hükümetin olması bile çok pozitif olarak
algılanıyordu. İşte çalıştaydı, Alevi
çalıştaylarına bakın mesela, dolayısıyla yani burada bence önemli olan
şey şudur, yeni kurulacak rejimde,
Yeni Türkiye’de, neyse, yeni makbul
2. Dünya Savaşı sırasındaki suçlarıyla yüzleşti, değil mi,
işte devlet sayesinde yüzleşti, müttefiklerin işgali ve zaferi sayesinde mecbur
tutuldu Nürnberg Mahkemeleri’nde,
bir grup Nazi Partisi üyesi ve subayı
yargılandılar, ama örneğin Aryen ırkı
yasalarını hazırlayan kişi Konrad Adenauer’in, yani savaş sonrası Almanya’nın Başbakanı’nın danışmanı haline gelebildi. Birçok eski Nazi subayı
 Evet, kamuoyuna mal edilmiyor, insanların acılarına bakılmıyor, değil mi?
Yani sadece hukuki, işte psikolojik
bir mesele ve bu konuda uzmanlaşmış
insanların ancak görüş bildirebileceği bir alanmış gibi tartışılıyor. Hayır,
her yüzleşme süreci çok somut tarihsel, toplumsal bir mesele, bir sürecin
ürünü ve bizzat bu iktidar ilişkilerinin
muhatapları tarafından çözülmesi gerekir. Onlar adına yaratılan bir takım
biçimsel, hukuki süreçler teknisyenlere
şey edilmemesi lazım. Onlar tabii olsun, kendi görüşlerini ve uzmanlıklarını bu alana yansıtsınlar ama gerçek
bir yüzleşme sürecinden geçilecekse
bu şeyin mağduru olmuş bireylerin, kişilerin, toplumların bu sürecin parçası
olması lazım ve bu süreçte iradelerini
yansıtabilmeleri lazım. Ki öğrenelim,
değil mi, buna maruz kalanlara eşit vatandaşlık nasıl olurmuş, onların talepleri nedir, başka türlü yine onlar adına
başkalarının konuştuğu bir süreçten
söz ederiz, o da yeniden dediğim gibi
yeni bir makbul vatandaşlar, yeniden
bu makbul vatandaş tanımına girmeyen insanların olduğu, toplum kesimlerinin olduğu bir ülkeyle bizi başbaşa
bırakır.
16 haber
2014
31 Aralık
Çarşamba
2014 Almanak
Ocak
3’ Mısır’da Cuma eylemlerine polis
müdahale etti: 13 ölü.
4’ HDP Milletvekilleri Faysal Sarıyıldız, Selma Irmak ve Kemal Aktaş
tahliye edildi.
13’ 71. Altın Küre ödülleri sahiplerini buldu. Drama dalında En İyi Film
ödülü ‘12 Yıllık Esaret’e gitti.
14’ Güney Sudan’da ülkedeki çatışmalı ortamdan kaçmaya çalışan en az
200 kişi Nil nehrinde boğularak yaşamını yitirdi.
21’ Rojava’da Cizîrê Kantonu özerk
yönetimi ilan edildi.
27’ Kobanê Kantonu özerkliğini
ilan etti.
28’ Nijerya’da Hıristiyanlara yönelik saldırılarda 99 kişi öldü.
Şubat
1’ Çerkesler, Soçi›de olimpiyat yapılmasını protesto etti.
5’ Van’da yolların kapalı olması
nedeniyle 3 yaşındaki çocuk hayatını
kaybetti. 7’ 2014 Soçi Kış Olimpiyatları başladı.
11’ HSYK kararnamesiyle 166 hakim ve savcının görev yeri değiştirildi.
Bakırköy Cumhuriyet Başsavcıvekili
Zekeriya Öz, Bolu Cumhuriyet Savcılığı’na atandı. 12’ Dicle Vadisinde ağaç katliamı:
5000 ağaç kesildi.
18’ Cumhurbaşkanı Gül internet
yasasını onayladı.
22’ Dershane düzenlemesi kabul
edildi.
Mart
2’ ‘Demokratikleşme Paketi’ kabul
edildi.
3’ Oscar’lar sahibini buldu, en iyi
film ödülü ‘’12 Yıllık Esaret’’ filminin
oldu.
6’ AYM, İlker Başbuğ için ‘tahliye’
kararı verdi.
8’ Malezya Havayolları’na ait 239
kişi taşıyan yolcu uçağı Tho Chu adası
yakınlarında denize çakıldı.
11’ Gezi direnişi sırasında, polisin
attığı gaz bombası fişeğinin başına
isabet etmesiyle ağır yaralanan Berkin
Elvan hayatını kaybetti.
11’ Kırım Parlamentosu, bağımsız-
lık bildirgesini kabul etti.
21’ Kürtler Newroz’unu kutladı.
Diyarbakır’da 3 miyonu aşkın kişi Abdullah Öcalan’ın bildirgesini Newroz
alanında dinledi.
21’ Twitter’e erişim engellendi.
21’ Kenan Işık beyin kanaması geçirdi.
30’ Yerel seçimler yapıldı. AKP 49,
CHP 13, HDP 11, MHP 8 şehirde belediye başkanlığını kazandı. lan’ın oldu.
29’ IŞİD, Serekâniye’de katliam
yaptı, onlarca kadın ve çocuk hayatını
kaybetti.
29’ Mısır’da cumhurbaşkanlığı seçiminde Abdulfettah Sisi oyların yüzde
96.7’sini alarak cumhurbaşkanı oldu.
31’ Gezi Direnişi’nin yıldönümü
tüm Türkiye’de kutlandı, halkla polis
protestolarda çatıştı.
di. Fenerbahçe şampiyonluğu ilan etti.
20’ Kamuoyunda “kırmızı fularlı
kız” olarak tanınan Ayşe Deniz Karacagil, PKK’ye katıldı.
22’ HDP yeni eş başkanlarını seçti:
Figen Yüksekdağ-Selahattin Demirtaş.
28’ ‘KCK ana davası’ kapsamında
tutuklu bulunan DEP eski Milletvekili Hatip Dicle ile Hüsamettin Çiçek
mahkeme kararı ile tahliye oldu.
Haziran
Temmuz
Nisan
11’ Kobanê’de IŞİD saldırılarına
karşı halk direnişi başlatıldı.
16’ Güney Kore’de 470 kişi taşıyan
feribot battı.
17’ Kolombiyalı dünyaca ünlü
Nobel ödüllü yazar Gabriel Garcia
Marquez hayatını kaybetti.
27’ 2013-2014 Futbol sezonunun lig
şampiyonu Fenerbahçe oldu.
28’ BDP Milletvekilleri HDP’ye
geçti.
Mayıs
1’ 1 Mayıs Birlik ve Dayanışma
Günü dünyanın dört bir yanında coşkuyla kutlandı.
2’ Afganistan’da bir köy toprak altında kaldı: 2100 kişi öldü.
5’ Kuşadası’ndan Yunanistan’a mülteci taşıyan bot alabora oldu: 22 ölü.
6’ Nijerya’da radikal İslamcı Boko
Haram örgütü, 270 kız öğrenciyi kaçırdı ve köle olarak satılacağını duyurdu.
7’ Türkiye Kupası’nı Eskişehirspor’u 1-0 yenen Galatasaray müzesine götürdü.
8’ Radikal İslamcı Boko Haram örgütü, Nijerya’nın kuzeydoğusundaki
Gamboru Ngala kasabasına saldırdı,
yüzlerce kişi öldü.
13’ Soma’da madenci katliamı yaşandı. 301 madenci hayatını kaybetti.
20’ Irak’ta seçimleri Maliki kazandı.
22’ Polisin vurduğu Uğur Kurt yaşamını yitirdi
22’ Tayland Genelkurmay Başkanı
General Prayuth Chan-ocha, ordunun
yönetime el koyduğunu açıkladı.
24’ Şampiyonlar Ligi›ni Atletico
Madrid›i 4-1 yenen Real Madrid kazandı.
24’ Altın Palmiye, Nuri Bilge Cey-
3’ Şırnak›ta kömür madeni göçtü: 1
madenci öldü.
4’ Suriye’de gerçekleştirilen devlet
başkanlığı seçimlerini oyların yüzde
88.7’sini alan Beşar Esad kazandı.
4’ TÜSİAD Başkanı Muharrem
Yılmaz istifa etti.
7’ Lice’de halka ateş açıldı: 2 kişi yaşamını yitirdi.
10’ Musul’un kontrolünü ele geçiren IŞİD, 28 Türkiyeli şoförü rehin
aldı.
11’ IŞİD, Musul’da Türkiye konsolosluğunu bastı, 49 kişi rehin.
14’ Ukrayna’nın Lugansk kentinde,
Rusya yanlıları bir kargo uçağını düşürdü: Ukraynalı 49 asker öldü.
15’ IŞİD, 1700 Şii emniyet personelini kurşuna dizdi.
18’ Anayasa Mahkemesi, Balyoz
davasında 230 sanık için hak ihlali kararı verdi.
19’ IŞİD Türkmen köyünü bastı 23
kişiyi öldürdü.
19’ Beko Basketbol Ligi play-off
final serisinde Fenerbahçe Ülker ile
Galatasaray Liv Hospital arasında oynanacak son maç, sarı - kırmızılıların
sahaya çıkmaması sebebiyle iptal edil-
1’ Ankara’da polis 2 kadını katletti.
9’ İsrail Gazze›yi havadan vurdu:
En az 25 ölü
11’ BDP’nin adı Demokratik Bölgeler Partisi oldu
14’ Dünya Kupası’nı Arjantin’i 1-0
yenen Almanya kazandı.
17’ Malezya havayollarının uçağı
Ukrayna’da düştü: 295 ölü.
22’ İBDA-C Lideri Salih Mirzabeyoğlu tahliye oldu.
24’ Cezayir havayollarına ait yolcu
uçağı düştü: 116 ölü.
24’ Irak’ın yeni cumhurbaşkanı,
Fuat Mahsum oldu.
25’ Tiyatro ve sinema oyuncusu
Çolpan İlhan geçirdiği kalp krizi sonucu 78 yaşında hayatını kaybetti. Ağustos
2’ Çin›de bir fabrikada meydana
gelen patlamada 65 işçi hayatını kaybetti.
3’ IŞİD Şengal’de katliam yapmaya
başladı.
10’ Cumhurbaşkanlığı seçimini
%52 oy ile Recep Tayyip Erdoğan
kazandı. Çatı adayı Ekmeleddin İhsanoğlu %38 , Selahattin Demirtaş%10
HABER 17
2014
31 Aralık
Çarşamba
oy aldı.
10’ İran’da uçak düştü: 48 ölü.
12’ UEFA Süper Kupa maçında,
Sevilla’yı 2-0 mağlup eden Real Madrid kupanın sahibi oldu.
12’ Oscar’lı aktör Robin Williams
63 yaşamını yitirdi.
24’ Siirt’in Botan Çayı üzerinde yer
alan Alkumru ve Kirazlık barajlarının
kapaklarının açılması sonucu bölgede
piknik yapan yurttaşlar, sel sularına
gömüldü: 6 ölü.
25’ Türkiye Süper Kupası’nı Galatasaray’ı penaltılarla 3-2 yenen Fenerbahçe kazandı.
27’ Gazze’de Filistin ile İsrail ateşkes yaptı.
27’ Ahmet Davutoğlu AKP Genel
Başkanlığına seçildi.
28’ 12. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, TBMM’de yemin ederek
mazbatasını aldı.
Eylül
1’ 1 Eylül Dünya Barış Günü tüm
Türkiye’de coşkuyla kutlandı.
1’ ‘25 Aralık’ soruşturmalarına takipsizlik kararı çıktı.
3’ Gezi Direnişi’nde Ethem Sarısülük’ü vuran polis Ahmet Şahbaz’a 7 yıl
9 ay hapis cezası verildi.
5’ CHP Genel Başkanlığı’na yeniden Kemal Kılıçdaroğlu seçildi. Kemal Kılıçdaroğlu 740, Muharrem İnce
415 oy aldı.
6’ Torun Center inşaatında asansör
yere çakıldı, 10 işçi öldü.
8’ Gezi direnişi sırasında gözaltına
alınarak haklarında dava açılan Beşiktaş’ın taraftar grubu Çarşı üyeleri
hakkında hazırlanan iddianamede 35
kişi hakkında ‘hükümeti yıkmaya teşebbüs’ iddiasıyla müebbet hapis cezası istendi.
11’ Yarım milyon Katalan Barcelona’da bağımsızlık için yürüdü.
15’ Polis, Diyarbakır’da açılan Kürtçe okulları mühürledi.
27’ Ortaokul ve lisede başörtüsü
serbest bırakıldı.
Ekim
1’ Humus’ta bombalı araçla saldırı:
46’sı çocuk, 49 ölü.
2’ Savaş tezkeresi AKP ve MHP oylarıyla kabul edildi.
6-7’ Kobanê Direnişi eylemleri düzenlendi. Çıkan
ç at ı ş m a l a rd a
40 kişi hayatını
kaybetti.
7’
MLKP
savaşçısı Suphi
Nejat Ağırnaslı
Kobanê’de çıkan çatışmada
hayatını kaybetti.
10’
2014
Nobel
Barış
Ödülü, Hindistan’dan Kailash Satyarthi
ve Pakistan’dan
Malala Yousafzay’a verildi.
10’ Münevver Karabulut’u başını
keserek öldürmekten Silivri Cezaevi’nde kalan Cem Garipoğlu intihar etti.
12’ HSYK seçimleri yapıldı.
13’ Bolivya’da Devlet Başkanlığı
seçimlerini, bir kez daha Evo Morales
kazandı.
14’ Eski Genelkurmay Başkanı
emekli Orgeneral Doğan Güreş öldü. 14’ Adana’da gazete dağıtımı yaptığı sırada saldırıya uğrayan Azadiya
Welat çalışanı Kadri Bağdu yaşamını
yitirdi.
17’ JİTEM’in kurucusu Arif Doğan
öldü.
22’ ‘Birleşik Haziran Hareketi’ kuruldu.
25’ Cumartesi Anneleri 500. haftada yine Galatasaray Meydanı’ndaydı.
27’ Brezilya’da başkanlık seçimlerini Dilma Rousseff yeniden kazandı. Kasım
1’ 1 Kasım
Dünya
Kobanê
Günü
tüm dünyada
protestolarla
kutlandı.
1’ Burkina
Faso’da ordu
yönetime
el
koydu.
1’ Ciguli yaşamını yitirdi.
3’ İstanbul
Boğazı›nın
Rumeli Feneri açıklarında
mültecileri taşıyan tekne battı: 24 ölü.
4’ Devrimci Yol kurucu liderlerinden Nasuh Mitap yaşamını yitirdi.
7’ Manisa’nın Soma ilçesi Yırca
Mahallesi’nde, Kolin Grubu tarafından 6 bin zeytin ağacı kesildi. Eylemler ve protestolar gerçekleştirildi.
12’ Rosetta uzay aracının modülü
‘Philea’nın kuyruklu yıldıza inişi gerçekleşti.
20’ Deniz Gezmiş’in annesi Mukaddes Gezmiş 94 yaşında hayata gözlerini yumdu.
28’ Papa Türkiye’yi ziyaret etti.
Aralık
1’ Uruguay’da seçimleri Tabare
Vazquez oyların %56.6’sını alarak seçildi.
10’ KCK Yürütme Konseyi Eşbaşkanlığı, PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın hazırladığı ve taraflara sunduğu
“Barış ve Demokratik Müzakere Süreci Taslağı”nı kabul etti.
11’ CHP Eskişehir Milletvekili Süheyl Batum, CHP’den ihraç edildi.
12’ Bedelli Askerlik Kanunu kabul
edilerek resmileşti.
14’ 14 Aralık Operasyonu kapsamında gözaltına alınan Ekrem Dumanlı’nın da aralarında olduğu 8 kişi
serbest bırakıldı. Hidayet Karaca ve 3
kişi daha tutuklandı.
16’ Pakistan’da Taliban okul bastı:
146 ölü.
19’ 14 Aralık soruşturması kapsamında, soruşturmanın şüphelileri arasında yer alan Fethullah Gülen hakkında yakalama kararı çıkartıldı.
19’ Mısır Çarşısı’nda 7 kişinin öldüğü, 127 kişinin yaralandığı patlamaya
ilişkin davada Pınar Selek, 4. kez beraat etti.
20’ IŞİD’in işgali altında bulunan
Musul’a bağlı Şengal, Peşmerge, HPG,
YPG ve Şengal Direniş Birlikleri’nin
operasyonuyla geri alındı.
27’ Cizre’de YDG-H ile Hüda-Par
arasında çatışma çıktı: 2 kişi öldü.
18 YORUM
2014
31 Aralık
Çarşamba
Roboski; bin günün
ıssızlığı!
ŞEYHMUS DİKEN
G
eriye dönüp baktığımızda Roboski’de yaşanan / yaşatılan
felaketin üzerinden tam 1096
gün geçmiş oluyor. Ve ne acıdır ki hâla
suskunluk sürüyor. Hâla “Operasyon
hatası” ifadesinden öteye geçilmiş değil.
Türkiye Cumhuriyetinin şimdiki “Milli Misak” sınırlarının doğu ve
güneyinin öte yakasındaki Irak, İran
ve Suriye topraklarında yaşayanlarla, Türkiye’dekiler aynı dili Kürtçe’yi
konuşup, aynı kültüre mensup ve aidiyetleri de kürt oldukları halde, doksan
sene evvel tecelli eden Cumhuriyetle
birlikte birbirlerinden ayrı düşmek durumunda kalmışlar.
Telaffuz edilen cumhuriyet modernitesi ne gündelik hayatta, ne de
toplumsal refahta tecelli edememiş /
etmemiş. Feodal ruh olanca ağırlığıyla
gücünü Cumhuriyet boyunca koru-
muş. Aslında korumaktan öte “korun- hizmeti” sonrasında “dünyalıklarını”
ması” için devlet ve iktidar gücüyle sağlayarak batıya avdet ettikleri çokça
gayret gösterilmiş.
hikâye edilenlerden. Hatta hikâ“Sınır ticareti” adı konuye ne kelime herkeslerin
lan bilumum “kaçakçılık”
malumu…
Katliamın
bütün asker sivil bürok1943’teki 33 Kürt
üzerinden üç
rasinin resmen değil
köylüsünün Musyıl geçti, tam 1096
ama bilinen ve gıyatafa Muğlalı Paşa
ben bilgisi dahilinde,
tarafından Van’ın
gün. Çaresiz, sessiz,
hatta halk telaffuÖzalp
ilçesinde
sahipsiz, sınırsız ve
zuyla “hisseden pay
katli ve tarihe “33
genç ölülerle geçen
almayla” bugüne dek
Kurşun ve Muğlalı
Bin
koca
gün
ve
süregelmiş.
Vakası” olarak geçAdı kaçak çay, sigamesi Cumhuriyet'in
gece
ra, şeker, mazot gibi “makara bir lekesiydi.
sum” ürünlerin yanında, silah
Dördüncü yılına girdive uyuşturucu kaçakçılığında da farklı
ğimiz ve herkeslerin malumu olan
boyutlarda yıllar yılı yaşanmış, yaşatıl- tarihe not düşülecek bir başka büyük
mış.
katliam vicdanlarda derin yaralar açtı,
İki denk yatak ve somya ile bölge- açmayı sürdürüyor.
ye gelen “kamu görevlisi subaşındaÇoğunluğu genç, hatta çocuk ve
kilerin” birkaç yıllık “doğu mecburi aynı aileden, aynı köyden olan 34 Ro-
boski’li Şırnak köylüsü, kişi başına 30
ile 50 lira arasında kazanacakları bir
bedel için yaptıkları sınır ötesi “kaçakçılık” denilen aslında ticaretin bedelini
resmi yetkililerin ağzıyla “Operasyon
Hatası” şeklinde parçalatılarak canlarıyla ödediler.
Şairin kelamınca pasaporta ısınmamıştı içleri. Suni sınırın öte yakası da
kendilerinindi. İşte buydu katledilmelerine sebep suçları.
Katliamın üzerinden üç yıl geçti,
tam 1096 gün. Çaresiz, sessiz, sahipsiz, sınırsız ve genç ölülerle geçen bin
koca gün ve gece.
Bu utanç bu tuhaf ülkeye yeter de
artar bile. Utancınla kirlen ve yunmadan yıkanmadan öl ey muktedir. Bu
ayıp sana yeter…
Lanet olsun bu acıyı yaşatanlara, bu
acıyı yaşamayı yoksul ve fukara halka
reva görenlere.
YORUM 19
2014
31 Aralık
Çarşamba
Roboski katliamı egemenlerin
gerçek yüzüdür
Genel Cerrahi Uzmanı
İstanbul Tabip Odası Genel Sekreteri
DR. SAMET MENGÜÇ
3
.yılını geride bırakan bir kat- geçen zaman dilimi içerisinde canlı
liamın sisli, karanlık, kirli tanıkların ifadeleri ile ve belgelerle
ve gizli dehlizlerde
anlaşılmıştır ki bu katliamın
planlanarak egemenler
failleri bellidir. Gezi’de
eliyle neden ve navur emri verenlerle
Bu katliamın
sıl gerçekleştirildiRoboski’ye bomba
ğini gözler önüne
failleri bellidir. Gezi’de yağdıranlar aynı kisermesi açısından
şilerdir. Hükümet
vur emri verenlerle
çok açıklayıcı bul“geçiş
yoluydu,
Roboski’ye bomba
duğum KESK-İseylem istihbaratı
tanbul Şubeleri,
vardı” açıklamayağdıranlar aynı
DİSK-İstanbul
sını
gerekçe olarak
kişilerdir
Temsilciliği,
TMkamuoyuna sunarak
MOB
İstanbul Şuüzerindeki sorumlulubeleri ve TTB-İstanbul
ğu atmaya çalışmıştır. DöTabip Odası’nın Taksim’de
nemin başbakanı “Ahmet migerçekleştirdiği basın açıklamasıdır. dir, Mehmet midir?” gibi ifadelerle
28 Aralık 2011 de, bu ülkede, Şır- öldürülen gençlerin katledilişini sınak’ın Uludere İlçesi Roboski Kö- radanlaştırmak istemiştir. Aslında
yü’nde 34 çocuk ve genç TSK ya ait her şey ortadaydı; ''terörle mücadeuçaklarla bombalanarak katledildi. le'' adı altında yapılan yargısız infazAradan üç yıl geçmesine rağmen ların ve katliamların bir devamıydı.
failler bulunamadı ve soruşturma- Dersim 38’de istikbalini göklerde
lara takipsizlik kararı verildi. Bu arayan aynı devlet, Roboski’de de
aynı demirbaşa kayıtlı bombalarını Roboski.
kullanmıştır. Tarihini katliamlarla
Ortadoğuyu kan gölüne çeviren
yazmış bir devletin kendi varlığına vahşet çetesi IŞİD’in pazarlarda
armağanıydı Roboski, Maraş, Si- sattığı Ezidi kadınlar ve çocuklardır
vas, Nevala Kasaba, Gezi, Soma ve Roboski.
Ermenek. Tarihi bunun gibi birçok
Kobanê düştü düşecek deyip bestrajik katliamlarla dolu olan
lediğiniz IŞİD’in göç ettirdiği
bir ülke.
onbinlerce Kobanelidir
Suphi Nejat
‘Her kürtaj bir RoRoboski. Ve biz de diboski’dir’ diyenlere
yoruz ki;
Ağırnaslı ve
sesleniyoruz;
Suphi
Nejat
direnen Kobanedir
Soma’da ,ErmeAğırnaslı ve direkatledemediğiniz Roboski.
nek‘de yerin altınen
Kobanedir
Emek ve demokrasi
na gömdüğünüz
katledemediğiniz
güçleri olarak Roboski’yi
emekçilerdir RoRoboski. Emek ve
boski.
demokrasi güçleunutmadık ve
Yırca'da
kökleri olarak Roboski’yi
unutturmayacağız
rinden kopardığınız
unutmadık ve unutbarışın simgesi binlerce
turmayacağız.
zeytin dalıdır Roboski.
Siz egemenler, tarihi inGezide öldürülen çocuklardır karla biz direnenler ise hakikatle
Roboski.
yazarız.
Beslediğiniz erkek şiddeti ile soYeryüzü özgür bir dünya oluncakak ortasında öldürülen kadınlardır ya dek!
20 SPOR
TOPRAK
SAHA
Fırat Coşkun
M
erhaba futbolseverler bildiğiniz üzere liglerin ilk yarısı sona
erdi. Lig arasında takımlarımızın haberlerini sizlerle paylaşmaya devam
edeceğiz.
Maltepespor ile başlayalım; Maltepespor’u çok zor dönem bekliyor; çünkü
daha önce rahatsızlığı nedeniyle Maltepespor başkanı İlyas Güldiken istifa edince
yönetim kongre kararı aldı. Maltepespor
ilk adayı belli oldu; Murat Devran başkanlık adaylığını koydu. Son sürat adaylık çalışmalarına başlayan Murat Devran geçen
pazar günü Maltepespor Taraftar Derneği’ni ziyaret etti. Uzun süre taraftargörüşen ve fikirlerini alan başkan adayı Devran
ilk yapacağı planlardan birisi olarak Maltepespor’un kendi tesis olmadığını belirtti
ve kulübe tesis kazandırmak istediğini
söyledi. Benim de gönlümden geçen başkan açıkçası Murat Devran, çünkü genç
olması ve Maltepespor sevdası onukoltuğa
fazlasıyla yakıştırıyor.
Kartalspor için 2014 kötü geçti diyebiliriz. Ligin İlk yarısını aldığı puan silme
cazasıyla ve maddi olanaksızlıklarla kötü
geçiren bordo-beyazlı ekip 2015 senesine
iyi bir giriş yapmak istiyor. Transfere son
sürat giriş yapan Kartal ekibi 4 transferle
taımını güçlendirdi ve altyapıdan birçok
genç oyuncusunu A takıma çıkardı. Bu
kan değişimi umarım Kartalspor için hayırlı olur.
Pendikspor ise ligin ilk yarısını gayet iyi
yerde bitirdi. Ancak haftaiçi başkan açıklarımında nokta transferler yapılacağını
ve kadronun güçlendirilerek ligi zirvede
tamamlanacağını söyledi. Büyük hedefler koyulmuş belli ki, bekleyip ve görelim,
gönlümüz tabii ki Pendikspor’un başarısından yana.
A.Üsküdar 1908 de transfer atağına
geçti diyebiliriz. Ligin ilk yarısını 2. sırada bitiren Üsküdar temsilcisi görünen o
ki şampiyonluğu son ana kadar kovalayacak. 2-3 isabetli transferle bu hedefi tutturması içten bile olmayan Anadolu Üsküdar’ın tarftar desteğiyle sezon sonunda
şampiyon olacağına inanıyorum.
Ümraniyespor ise ligin ilk yarısını son
haftalarda büyük çıkış yaparak 1. sırada
bitirdi. Geçtiğimiz sene şampiyon olarak
2. Lig’e çıkan Ümraniye ekibi, bu sezon
da şampiyon olarak PTT 1. Lig’e yükselmeyi kafasına koymuş durumda. Takımlarımızla ilgili transfer haberleri geldikçe
sizlerle paylaşmaya devam edeceğiz. Yeni
yılınız kutlu olsun, güzel bir sene geçirmeniz dileğiyle, hoşçakalın.
2014
31 Aralık
Çarşamba
Devran başkan adaylığını açıkladı
B
asının yoğun ilgi gösterdiği
basın toplantısında İşadamı Ahmet Gökhan Kanca
ile birlikte basın açıklaması yapan
Murat Devran Maltepespor başkan
adaylığını Açıkladı.
Kolcuoğlu Tesisleri'nde Maltepe yerel basın temsilcilerine
öğle yemeği veren Murat Devran
yaklaşık yirmi yıldır hizmet ettiği
Maltepespor’da çok deneyimleri olduğunu belirterek, ''Maltepespor'un sorunları çok ve bunları
biliyorum. Yılların birikimi tecrübelerim var. Genç işadamlarından
oluşan bir yönetim kurulu listem
var. Kulübün maddi sorunlarını
çözmeyi başaracağız. Ben şimdiden şunları bunları yapacağım,
edeceğim demiyorum. Yaptıktan
sonra açıklayacağım'' dedi.
İşadamı Ahmet Gökhan Kanca’nın da katıldığı toplantıda Maltepespor Kulübü'nü şeffaflaştıracağını söyleyen Murat Devran
''Kulübümüzün mutlaka basın sözcüsü olacak. Yaptıklarımız sürekli
paylaşılacak. Kar-kış demeden hizmet ettiğim kulübümüzde maçlara
birlikte gideceğiz. Sizlerin desteğini
bekliyorum. Sizlerde elinizi taşın al-
tına koyunuz. Şu an Maltepespor'un
play-off'a çıkma şansı %90. İnşallah
çıkacağız.'' dedi.
Belediye başkanı Ali Kılıç ile
de görüştüğünü söyleyen Murat
Devran “Bende Maltepe’de sevgi
kazanacak diyorum. Ben yok ,biz
olacağız. Hep beraber başarıyı yakalayacağız.'' diye konuştu.
Maltepespor'un şu an yaklaşık
350 milyar lira futbolculara bor-
cunun olduğunu söyleyen Devran
''150 milyar gibi bir rakam da sigorta borçları var. Ortalama 500 milyar borcu olan kulübümüzün İddia
gelirlerinin yanı sıra yönetim kurulu
arkadaşlarımızın maddi destekleri
bulunuyor. Sıkıntıların üstesinden
geleceğime inanıyorum. Kazanırsam yeni transferlerimiz olacak.
Hocamızla yolumuza devam edeceğiz.'' diyerek sözlerini noktaladı.
Kartalspor Alt Yapıdan Dört Takviye
S
ezon başında, altyapıda gösterdikleri performansla A takım
kadrosuna dahil olma başarısı
gösteren ve zaman zaman süre almaya başlayan, 1996 doğumlu Kadir Samet Eser, Muhammed Yusuf
Ocak, Alperen Öğdüm, 1997 doğumlu, Oğuzhan Demir ve 1998 doğumlu, Görkem Güven’den
sonra dört oyuncu daha
profesyonel takım kadrosuna dahil oldu.
Öte yandan Kartalspor;
Ozan Öztürk, Hakan Sayar, Fırat Sezer, Onur Nasuhoğulları, Gökhan Emreciksin, Muammer Erdoğdu,
Dündar Denizhan ve Hasan
Kaya ile yollar kesin olarak ayrıldı.
SPOR 21
2014
31 Aralık
Çarşamba
Fenerbahçe Maltepe’ye spor kompleksi yapacak
M
altepe Belediye Başkanı
Ali Kılıç’ı ziyaret eden
Fenerbahçe Spor Kulübü Yönetim Kurulu üyelerinden
Asbaşkan Turhan Şahin ve Selim
Kosif, Maltepe’de Fenerbahçe tarafından yapılacak olan spor kompleksinin müjdesini verdi. Ziyarette
Başkan Kılıç’a, Fenerbahçe üyelik
kartı da hediye edildi.
Fenerbahçe Spor Kulübü Asbaşkanı Turhan Şahin ve yönetim
kurulu üyesi Selim Kosif, Maltepe
Belediye Başkanı Ali Kılıç’ı makamında ziyaret etti. Ziyaret sırasında Maltepe Belediye Başkanı Ali
Kılıç’a, Fenerbahçe kulübü asil üyelik kartı hediye edildi ve Maltepe’ye
spor kompleksi kurulacağı kaydedildi. Türkiye’nin sayılı spor kulüplerinden biri olan Fenerbahçe’nin
resmi üyesi olmaktan son derece
mutlu olduğunu dile getiren Başkan Kılıç, “Önemli olan büyük kulüplerimizin Maltepe’ye gelip spor
için yatırım yapmalarını sağlamak.
Bu anlamda Maltepeli gençlerimiz
için nefes olacak olan spor kompleksi kurma kararı alan Fenerbahçe
kulübümüzü kutluyorum. Bu güzel
haber Maltepemizin ilk yeni yıl hediyesi. Fenerbahçe çıkışı, duruşu ile
sportif çalışmalara genel anlamda
yaptığı katkılarla iz bırakan bir kulüp. Fenerbahçe’nin yatırımlarından Maltepeliler olarak umuyorum
ki biz de yararlanacağız” dedi.
“Maltepe bizim için önemli”
Maltepe’yi ziyarete gelen Fenerbahçe kulübü üyeleri, Maltepe’de
yapmak istedikleri spor kompleksi
için Belediye Başkanı Ali Kılıç görüş alışverişinde bulunurken, yapılması palanlanan yatırımlar hakkında da bilgi verdi. Fenerbahçe
Yönetim Kurulu Üyesi Selim Kosif,
“Fenerbahçe Spor Kulübü olarak
bizleri ileriye taşıyacak yatırım-
Pendikspor Başkanı'ndan açıklama
S
por Toto 2. Lig Beyaz Grup ekiplerinden Pendikspor'un Başkanı
Sami Bayram, ara transfer döneminde kadroya 3 veya 4 yeni oyuncu alacaklarını söyledi. Takımın defans, ortasaha ve bir forvet ihtiyacı olduğunu
belirten Bayram, "Transfer çalışmalarını sürdürüyoruz. Takımdaki futbolcularla görüşmeler devam ediyor.
Yeni transferlerle takımın gücüne
güç katacağız. Bu sene şampiyonluğa
inandık. Allahın izniyle hedefimizede ulaşacağız'' diye konuştu.
lar yapmak istiyoruz. Bu anlamda
Maltepe bizim için çok önemli bir
merkez. Kuracağımız Fenerbahçe
Üniversitesi için de düşünebileceğimiz bir yer” diye konuştu.
“Sporun tüm renklerine hizmet”
Alınan karardan son derece memnun olduğunu ifade eden Başkan
Kılıç da, “Maltepe tüm sportif faaliyetlere aç. Bu nedenle yatırım
A.Üsküdar
çalışmalara
başladı
yapmak isteyen bütün kulüplerimiz
gibi Fenerbahçe’ye de uygun bir
arazi tahsis edebiliriz. Yapılacak
olan uluslararası fuar projelerimiz
gibi yatırımlarla, Maltepe zaten bir
cazibe merkezi olma yolunda ilerliyor ve büyük bir genç kitleye sahip.
Bu anlamda burada yapılacak olan
bir spor merkezi hem Maltepe’yi
hem de kulübü kalkındıracaktır”
şeklinde konuştu.
A
nadolu Üsküdar 1908 ligin
ikinci yarısı için hazırlıklara
1 haftalık izinden sonra geçtiğimiz
pazar günü kendi tesislerinin Özel
Spor Salonu’nda başladı. Yeşil-beyazlı ekibin kamp programı henüz
belli olmazken, ara transfer döneminde gerekli transferler için yönetimin atağa geçtiği belirtildi.
22 YORUM
2014
31 Aralık
Çarşamba
Yeni yıl inerken
MUSTAFA İŞİTMEZ
E
ğer bu ülkede “iyi”den ve
“güzel”den bir şeylerden bahsederken insan kendini kötü
hissediyorsa, kendinden utanmaya
başlayıp suçluluk duygusuna kapılıyorsa orada büyük bir sorun vardır. Yaşam tarzım, hayata bakış açım gereği
bu köşede her zaman yaşanmışlıkların
olduğu, hissiyatların dokunduğu hikayelere ve öykülere yer vermeye çalıştım. Gazetemden de izin alarak bu
haftayı, senenin son sayısını böylesine
serbest bir yazıyla geçmek istedim.
Geçmek istedim derken, baştan savma
anlamında değil, içimdekileri dökerek,
sizlerle biraz dertleşerek bitirmek istedim.
Roboski katliamının haftasında,
yolsuzlukların yine yeniden rafa kaldırılarak aydınlanmadığı bir haftanın ertesinde, içimden öykü yazmak,
aynı duyguları ferfecir şekilde anlatarak önünüze sermek istemedim. Zira
bunları anlatırken bu durumdan ciddi
rahatsızlık duymaya başladım. Evi yanarken gülen deliye, mahalle yanarken
saçını tarayan orospuya benzer bir hal
alıyorum. Suçluluk duygusunun yanı
sıra utanmalarımla baş başa kalıyorum.
Daha bu satırları yazarken, az önce,
dün geceki (Cumartesi) olaylarda Cizre’de üç çocuğun öldüğü haberi ajanslar tarafından geçmeye başladı. Hangi
milletten, ideolojiden, fikir savunucusu olduğu bildiğiniz gibi önemli değil.
Çocuklardan bahsediyoruz. Ölümlerinden. Bir daha gözlerinin hiç açılmayacağından, kaybedilenden, yitip gidenden bahsediyoruz. Anne ve
babalarının bir parçalarını toprağa,
sonsuzluğa verişlerini göreceğiz birkaç
gün içinde muhtemelen. Bu durum
canımı fena halde sıkıyor. Mideme ağrılar giriyor. Bir bakkal veya bir marketteyken, annesinden çikolata isteyip
almadığı zaman mızmızlanan ve ağlayan çocuklara bile dayanamayan biri
olarak söylüyorum, bu topraklardaki
çocukların ölümü beni katil edebilir.
Geçtiğimiz ay “Dido” romanının
yazarı Efe Moral ile tanıştım. Birkaç
gün içinde yurtdışına gideceğimden
bahsederken, bana, “senin yaşında
olup bu ülkede yaşama zorunluluğum
olsaydı, intihar ederdim” dedi. İntihar
etmeyi düşünmüyorum, ama bu denli
hassas ve duyarlı yaşamın perde arkasında biriken topluma karşı hıncın
ve öfkenin nasıl önüne geçerim kuşku
içindeyim. Her geçen gün daha kötüye
gidiyoruz.
Gönül isterdi ki bu haftaki yazımda
güzel bir öyküyle yılı kapatıp, herkes
gibi yılbaşı gecesinin planını şimdiden
yapmaya başlamaktı. Şu sıralar playlistm de çalan ve son zamanlardaki en
yakın dostum Ludovico Einaudi dinleyip, rakı içerek yeni yıla girmeyi düşünüyorum. Bizim Murteza, Ludovico
abimiz hakkında esaslı bir laf etmişti,
çok da hoşuma gitmişti. Bir ara bizim
Murteza’dan da sizlere bahsederim.
“Çok istediğin bir şeyi kaybetmişsin,
ama hayata tutunmak zorundaymışsın
ve zamanla her şey düzelecekmiş hissi
yaratan şarkılar yapıyor bu adam…”
Yeni yılda sağlığın başrolde olmaması, eksilmeden, daima çoğalarak
hüznün kapısını aralamadığı bir sene
dilerim…
Sokaklar bizim,
saraylar sizin!
İ
stanbul Kent Savunması ve
Kuzey Ormanları Savunması’nın çağrısını yaptığı Kent
Mitingi dün binlerce kişinin buluşmasıyla Kadıköy’de gerçekleşti. İstanbul Valilği ise miting için
Kadıköy’e izin vermediğini duyurumuş adres olarak Yenikapı dolgu sahası ve Kartal’ı göstermişti.
Süreyya Operası önünden, dört
yola yürüyen kitlenin önü polis tarafından kesildi. Boğa heykelinin
önünde toplananlar ise ‘Vakit tamam bizim olanları geri alıyoruz’
dedi.
Mitinge Yırcalılar, Çanakkale
Çevre Platformu, Fatsa Ünye Doğayı Koruma Platformu, Bozcaada
Platformu, Bursa, DOSAB, Termik
Santrale Hayır Platformu, Valideğ
Gönüllüleri, Başköy Su Platformu,
Munzur Çevre Platformu, Sarıyer
Platformu, DEKAP, Kaz Dağları,
Yıldız Tabya Çiçek Tarlası Mahallesi, Gaziosmapaşa Yenidoğan
Mahallesi gibi Marmara’nın birçok
yerinden mahalle ve çevre örgütleri katıldı. Ayrıca HDP Milletvekilli
Sebahat Tuncel ile Levent Tüzel,
CHP Milletvekilleri Melda Onur
ile Mahmut Tanal, DİSK Genel
Sekreteri Arzu Çerkezoğlu, HDP
Genel Başkanı Figen Yüksekdağ da
katılanlar arasındaydı.
Dört yolda gerçekleştirilen mitingte İstanbul Kent Savunması ve
Kuzey Ormanları Savunması adına
açıklamayı Mücella Yapıcı okudu.
“Vakit geldi. Bize ait olanları geri
alıyoruz” diyen Yapıcı, polisin engeline dair ise “ Bugün bir araya gelip, sesimizi yükselteme ihtimalimiz
bile egemenlerin ne kadar korkuttuğunu bir kez daha gördük” dedi.
Prof. Beyza Üstün ise “Bizden
korkuyorlar çünkü bizim kapitalist
ve onların destekleyen iktidarlarla
sorunumuz var” dedi. Ormanların, derelerin yok edildiğinde bütün
canlıların yok olacağını hatırlatan
Üstün, doğa ve yaşamın yağmalanmasına izin vermeyeceklerini altını
çizdi.
Beyza Üstün’den sonrası sırayla
Validebağ Gönüllüleri, Soma İşçileri, Bozcaada Forumu, Çanakkale
Çevre Platformu, Büyükçekmeye
Çevre Platformu, Politeknik, Kazdağlarına Karşı Yaşam Platformu,
DOSAP Termik Santrale Hayır
Platformu, Başköy Köylüleri, Derelerin Kardeşliği Platformu Bursa
Termik Santral‘a Hayır Platformu,
mitingi selamladı. Kitle Yoğurtçu
Parkına doğru yürüyüşe geçti.
Haber: Zeynep Kuray
HABER 23
2014
31 Aralık
Çarşamba
2015'te de Beyrut'luyuz
2015'in tüm
ülkemize barış ve
mutluluk getirmesi
dileğiyle
Farklı anlayış,
Balıkçı İr
farklı hizmet
fan, taze
balığın a
dresi
Tüm dost ve
müşterilerimize
2015'te açık deniz
bereketi dilerim
Feyzullah mahallesi, Yunus Emre
Caddesi, No: 8/D Muhtarlık karşısı
Tel: (216) 383 59 42 - 0532 385 56 21
Paket servisi hizmetimiz mevcuttur
Balıklarımız kömür ızgaradan
Download