BİZ RUSYA’YA KENDİ İSTEĞİMİZLE KATILMADIK MAMBET Halim Bir çok kimsenin hatırlayacağı gibi,1957 yılı büyük törenlerle kutlandı,.çok değer verildi,Kabardey halkının en mutlu günü olarak ilan edildi. Bu yıl tarihimize önemli bir hadise olarak geçti:Çerkesler kendi istekleriyle Rusya’ya katılalı 400 yıl olmuştu.Bu büyük mutluluğun anısına bilimsel konferanslar tertiplendi,kitaplar yazıldı.Kabardey-Balkar’ın edebiyat ve sanat alanındaki başarıları Moskova’da sergilendi.Aynı şekilde Rus sanat ve edebiyatının gösterisi(dekad)yapıldı Nalçik’de,Kalek’ıh’de(Prakhladna),Baksan’da ve daha bir çok yerlerde.Kabardey-Balkar ÖSSC Yüksek Sovyet’i bir kutlama töreni düzenledi.Törende SSCB Meclis Başkanının,SSCB Bakanlar Kurulunun,SBKP Merkez Komitesinin,Cumhuriyetimizin emekçilerine hitaben kutlama mesajları okundu. Kabardey’in kendi arzusuyla Rusya’ya katılışının 400.yılı ve Kabardey-Balkar’da yaşayan halkların elde ettikleri kazanım ve başarılar nedeniyle cumhuriyetimiz ikinci defa Lenin nişanıyla taltif edildi.Sanayide,tarımda ve kültür alanındaki hizmetleriyle öne çıkmış 410 kişiye nişan ve madalyalar,41 kişiye Lenin nişanı,halkımızın entelijansiyasından 48 kişiye RFSSC nin saygıdeğer çalışanları unvanı ve 322 kişiye de RFSSC nin Yüksek Sovyet’i onur plaketi verildi. Ben 1957 yılında gerçekleştirilen o büyük sevinci çok iyi hatırlıyorum. Cumhuriyetimizde hiçbir köy,şehir ve emek gurubu kalmadı,o kutlamalardan bir şekilde nasiplenmeyen.Herkes büyük bir sevinç ve heyecanla katıldı,halklarımız arasındaki dayanışmanın,dostluğun temeli ve başlangıcı kabul edilen o mutlu güne.Halklarımız arasındaki dostluğun güç ve derinlik kazanıyor olmasının,kazanımlarımızı bundan böyle daha da arttıracağı konusunda herkes aynı görüşte olduğunu söylüyordu. Gerek 1957 de,gerekse 1982 yılında açıkça,bir çok farklı ulusun yaşadığı KabardeyBalkar’ın elde ettiği başarının,sanayide,tarımda ve kültür alanındaki gelişmişliğin,başka ulusların,özellikle de Rus halkının sayesinde olduğu hem söylendi,hem yazıldı. Fakat o zamanlar,bütün halkların özgür olarak yaşadığı Sovyetler Birliğinde,SBKP(Sovyetler Birliği Komünist Partisi)nin yürüttüğü halklar politikasının yanlışlarını kimse ne söyledi,ne de yazdı.Söylenen de yazılan da, bu politikadan daha doğru ve kusursuz bir politikanın olmadığı idi.Doğrusunu söylemek gerekirse böyle düşünenler arsında ben de vardım. Ben bugün de kuşku duymuyorum,Lenin’in halk(lar) politikasının doğruluğundan,onun bütün halkların eşitliğinden yana ve onların dostça bir dayanışma içinde olmaları çabası içinde olduğundan.Ben öyle sanıyorum ki,sahip olduğumuz kazanımları o politika sayesinde elde ettik.Devletimizi yağmacı Alman faşistlerine karşı galip getiren,savaşın getirdiği o büyük yıkımı kısa sürede onarıp,ülkemizi hemen ayağa kaldıran(güç), halklarımız arasındaki dayanışmadır.Devletimizi güçlendiren,dünyadaki tüm devletleri ondan çekinir hale getiren,bugün bize yardım edin diye el açıp,kapılarını çaldığımız ülkelerin, önceden bize saygı duyup,sözümüzü tutuyor ve bize fikir danışıyor olmalarını sağlayan sebep,halklarımız arasındaki dostluk ve dayanışma idi. Fakat şu bir gerçek ki, Lenin’in halklar politikası tam olarak hayata geçirilmedi.Onu uygulayanlar büyük haksızlıklar yaptılar.Onlar çoğu zaman yalan söylediler.Halkların durumuyla,onlar hakkında yazdıklarımız birbirinden çok farklıydı.Hayatın,halklara yönelik politikaları nasıl etkilediğini,değişime uğrattığını anlayamadık; bu halk onu ister mi,istemez mi diye sormadık,düşünmedik. 1 BİZ RUSYA’YA KENDİ İSTEĞİMİZLE KATILMADIK MAMBET Halim Eşit davranılsaydı,Kabardey-Balkar, temel eğitim okullarında,hastane ve doktor sayısında,konut yapımında,kültür hizmeti veren kurumlarda ve daha bir çok konuda,RFSSC içinde yetmişi aşkın bölge(oblast), il(kray) ve yetmişi aşan cumhuriyetlerden geri kalmazdı.Biz hayat standardı bakımından 60. sıradayız.İşin acı tarafı, biz ne bunların,ne de başka bir çok şeyin farkında değildik.Söylenen hiçbir şeye itiraz etmeksizin,verilen her emre itaat ederek yaşadık 70 yılı aşkın bir zaman. 20-40 lı yılların halklar politikası büyük hatalarla doluydu.Sonraki yıllarda bu çok daha ileri boyutlara vardırıldı. 1944 yılında Balkar halkının topluca sürülüşü, Kura Rayonu’nun Osetya’ya bağlanması, Oşhamaho ve Baksan yaylalarının yarısının hiç kimseye sorulmadan Gürcistan’a verilmesi,tarihimizi genç kuşaklara okutmayışımız,1959-1960 Öğretim yılından itibaren 1 den 4. sınıfa kadar çocuklarımıza anadilini okutmayışımız,cumhuriyetlerimizin en üst düzey yöneticilerinin çoğunun Rusya’dan gönderiliyor olması,bu hataların başlıcalarıdır.Buna benzer daha bir çok olumsuz örnek vermek mümkün.Başka yerden getirilmese,cumhuriyetlerimizdekiler arasından çıkmaz mıydı o yöneticiler? İyilik(ler) getireceğine inandığımız değişim sayesinde, birçok olaya başka açıdan bakma, cesaretle, korkmadan halklar politikasının hatalı yönlerini konuşma, yedi kilitle kilitlenmiş arşivlerdeki belgeleri inceleme, yanıldığımızı ve tarihimiz hakkında nice yalanlar uydurduğumuzu itiraf edip, kendimizi aklama imkânını bulduk. Kabardey’in Rusya’ya katılışı, Kafkas savaşları, Çerkes halkının yok edilişi, Dım Adam ile Tsağo Nuri’nin Baksan’da başlattıkları kültür hareketinin tarihçesi, kolhozların birleştirilişi, beyleri ve din adamlarını nasıl yok ettikleri, haksız yere öldürülen insanları, Baksan Hadisesi, halklar politikası, Kamlık Betal’ın hayatı ve icraatları ve daha başka birçok konu yeniden ele alınıp incelenmesi gereken konulardır. Bunlar tek tek ele alınmalı ve üzerinde konuşulmalı. Ancak biz bu makalemizde şunu ortaya koymak istiyoruz: 1557 yılında Kabardey, Rusya’ya kendi isteğiyle mi katıldı, yoksa aralarında politik saldırmazlık antlaşması mı yapmışlardı? Bugün araştırmacıların çoğunun yazdığına göre,1557 yılında Kabardey, Rusya’ya katılmadı, sadece politik saldırmazlık antlaşması imzaladılar. Bunun böyle olduğunu bilim adamlarından Tığuen Reşid,Dzemıh Kasbolet ve başkaları da söylemektedir.Bu konudaki görüşlerimizi gazete ve dergilerde yazdık,radyo ve televizyonlarda söyledik. Yazık ki, hala o eski görüşte olanlar da var. Söz gelimi, Aralık ayının 14 ünde düzenlenen Kabardey-Balkar’da yaşayan halkların toplantısında Melbakho T. Altını çizerek,1557 yılında Kabardey’in kendi arzusuyla Rusya’ya katıldığını söyledi. Kuzey Osetya Devlet Üniversitesi profesörü Bill M.M. “SSCB nin Tarihi” isimli derginin 6. sayısında, Kabardey’in kendi arzusuyla 1557 yılında Rusya’ya katıldığını yazdı. Evvela, XVI. yy. ın ortalarında, Kabardey, merkezi bir yönetime sahip, tek elden yönetilen bir devlet değildi. İdarlar, Gaziler, Talostenler, Kilağstenler, Mudarlar, Janboletler ve başkaları arasında paylaşılan prensliklerden ibaretti. Bunların her biri birer devletmiş gibi değerlendirmek mümkün. Bu prensliklerin, bütün prenslerin bir araya gelip seçtikleri bir de Büyük Prens’leri olurdu. XV: yy.ın ortalarında İdar Temrıko,70 li yıllarda Aliğuk’e lerden Kanıko,80 li yıllarda Temrıko’nun kardeşi Kanbolet, daha sonra Kaytoko Aslanbek ve daha başkaları Büyük Prens idiler. 2 BİZ RUSYA’YA KENDİ İSTEĞİMİZLE KATILMADIK MAMBET Halim Fakat ne yazık ki, en yaşlı prensi, Büyük Prens olarak, sırayla seçme geleneğini her zaman sürdüremiyorlardı. Bu yüzden prensler sürekli birbirleriyle mücadele ediyorlar, savaşıyorlardı. Biri diğerinin malını, mülkünü, kölelerini gasp ediyordu. Her biri kendisini daha zengin, ünlü kılmanın, prensliğini, iktidarını güçlendirmenin peşindeydi. Onlar birbirleriyle savaşırlarken, köyleri yakıyorlar, ekinleri talan ediyorlar, hayvanları sürüp götürüyorlar, insanları esir alıp satıyorlardı. Böylece Kabardey’e çok büyük zarar veriyorlardı. Çiftçiler evlerini yeniden onarıyorlar, bağını bahçesini düzenliyordu. Islah edilmemiş araziler üzerinde çalışmak zorunda kalanlar da az değildi. Bu ardı arkası kesilmeyen prens ve soylu(pşı-work)lar arasındaki savaşlar nedeniyle mi acaba, taştan, yada kerpiçten sağlam evler, sağlam kaleler inşa edemeyişleri Kabardeylerin? İhtimal ki, bu yüzdendir, zira yarınlarından emin değildiler. Onların bu mücadelesi kendilerine de büyük zarar veriyordu. Bu yüzden değil mi, mesela, prens Yelbezdıko’nun Kırım’a kaçışı, ünlü Kabardey prensi Senceley Kanklış’ın, oğlu ve akrabalarıyla birlikte XVI. yy. ın sonlarında Terk kale’ye yerleşmesi? Aynı gerekçeyle, Kabardey Prensi Kanşoko Kurğoko Mozdok’a göç etti. Bunun gibi daha birçok örnek vermek mümkün. Bu mücadelelerde birçok prens hayatını kaybetti. Örneğin, 1590 yılında Pşıapşoko Gazi, Büyük Prensliğe niyetlenen İdar Mamstrıko’yu da, onun kardeşini de öldürerek, her ikisinin adamlarını ve maiyetindekilerini de alarak Kuban’a yerleşti. Açıktır ki, bu tür çekişmeler, Kabardey’i güçten düşürüyordu. Düşman ülkelerden, Kırım hanları, Dağıstan Şamhalları ve diğerleri bundan cesaret alıp, Kabardey’i basıyorlar, yağmalıyorlar ve perişan ediyorlardı. Bu nedenlerden ötürü, XVI. yy.da Kabardey’de feodal hayat tarzı ve feodal ilişkiler güçlendikten sonra, bazı Kabardey prensleri, daha güçlü bir devletin desteğini alıp, kendi iktidarlarını güçlendirmeyi düşündüler. İşte Kabardey’in Rusya’ya yakınlaşmasının en önemli sebebi budur. Öte yandan, dış dünyadaki gelişmelere göz atacak olursak, XV. yy.ın sonlarında, Kırım-Moğol devleti olan Altınordu güçten düştü ve dağıldı. Kırım hanları, Altınordu Devleti’nin mirasına sahip çıkıyorlardı. Bu yüzden Rusya’nın doğu bölgelerini, Adigeleri Han’a ait sayıyorlar ve sık sık baskınlar düzenliyorlardı. Öyle ki yılda iki kez saldırdıkları oluyordu. İtalyan misyoneri Jan-Dö Luk’un yazdığına göre, Kırım hanlarının Çerkeslere saldırmadıkları çok az yıl olurdu. Saldırdıkça da Adıgeleri telef ediyorlar, köyleri ve ekinleri yakıyorlar, çok insan öldürüyorlardı. Hayvanları sürüp götürüyorlar ve satıyorlardı. Yine her baskında çok insan öldürülüyor, esir alınıyor, esir alınanlar da Türk sultanına, Kırım hanına ve onların maiyetindekilere veriliyordu. Osmanlı sultanları ve Kırım hanları tahta geçtiklerinde, Kırım ordusu, Kabardey’e geliyor ve beğendikleri kız ve erkeklerden 300 ila 500 kadar genç vermek zorunda bırakılıyordu. Bazen bunların sayısının3000 i bulduğu olurdu. Bu durum tabiatıyla çok onur kırıcı idi ve halkı çok öfkelendiriyordu. Nitekim Çerkesler ayaklanıp o yağmacılara gereken cevabı verdiler,1492.1498.1499.1501.1502.1518.1522 ve 1539 yıllarında. Çerkesler birlikte hareket etseler, düşmanlarına; Dağıstan şamhallarına,Nogoy prenslerine,Osmanlı sultanlarının ordularına karşı koyabileceklerdi.Ne var ki,onların(prenslerin) her biri,kendi sözünü geçirmek,başka prenslerin malını,mülkünü ve kölelerini gasp etmek için,Kırım ordusunu yada Şamhalların veya Nogoylarınkini çağırıyorlar 3 BİZ RUSYA’YA KENDİ İSTEĞİMİZLE KATILMADIK MAMBET Halim ve Kabardey’i perişan ettiriyorlardı.Kabardey prenslerinin çoğu,Kabardey’in sorunlarıyla ilgilenmiyordu,onlar kendi kişisel sorunlarıyla ilgileniyorlardı.Başkalarından yardım alıp kendi prensliklerini güçlendirmenin peşindeydiler. Şu hususu da gözden kaçırmamak lazım. XV. yy. ın sonlarından, XVI. yy. ın ortalarına kadar Kabardey’in sahip olduğu sosyo-ekonomik ve politik gelişmişlik, Rusya’nın, Osmanlının ve İran’ın Kafkasya’ya egemen olmak için yürüttükleri politik mücadelelerle bağlantılıydı. O yıllarda Rusya, Osmanlı ve Kırım Hanlığı, Kazan ve Astrahan Hanlıklarını ele geçirmek için çok mücadele ettiler. Bu mücadelenin içinde Polonya, Litvanya ve Kabardey de yer aldı. Söz gelimi,1531,1532 ve 1551 yıllarında Astrahan Hanlığının kurulması yönünde yapılan mücadelelerin içinde Çerkesler de vardı. Çerkeslerin yaşadığı coğrafyanın büyük stratejik önemi vardı: Kırım Hanlığı ile Kuzey Kafkasya’yı birbirine bağlayan yol oradan geçiyordu. Osmanlı uzun yıllardan beri İran’la savaşıyordu. Dolayısıyla ordularını kolaylıkla Kabardey topraklarından geçirebilirdi Bu yüzden, Osmanlının emrinde olan Kırım Hanı, bütün gücünü kullanıp, her türlü çareye baş vurup, Kabardey’i de, diğer Çerkes bölgelerini de egemenliği altında tutmayı kendine görev kabul ediyordu. İçerde, prens ve soylu (pşı-work) ların çekişmeleri, dışardan düşmanların sürekli saldırılarına maruz kalmaları sebebiyle, Kabardey’in hayat standardı düşüyor ve sosyoekonomik açıdan bir türlü ilerleme kaydedemiyordu. Çerkesler kendilerini korumak için çoğu defa köylerini değiştirirler, yeni yerleşim yerleri kurarlardı.Kendilerine yetecek olandan fazlasını ekip biçmezlerdi.Yiyecekleri kadar hayvan beslerlerdi.Dolayısıyla tarım,hayvancılık,el sanatları ve ticaret de gelişmiyordu.Yol yapılamıyor,iş aletleri geliştirilemiyordu.Kısaca söylemek gerekirse,prens(pşı)ler arasındaki çekişmelerin kösteklediği bu yetenekli halk,layık olduğu gelişmişlik düzeyine erişemiyordu. Osmanlı sultanları ve Kırım hanları Çerkes prenslerini daha da kızıştırıyorlardı. Anlaşmazlıklarının son bulmaması için çalışıyorlardı.Onlar Kabardey prenslerinin anlaşıp,birbirine arka çıkıp,bir tek devlet oluşturmalarını istemiyorlardı.Neden derseniz,ondan sonra Çerkeslerle başa çıkılamayacağını çok iyi biliyorlardı. Bu zor dönemde,bazı Kabardey prensleri,güçlü bir devletle anlaşıp,ona yakınlaşmayı,onun desteğini almayı,yardımını sağlamayı düşündüler.Aksi halde Kabardey’i düşmanlardan biri yutabilirdi. Çerkes(1) prens ve soylularından,Osmanlı sultanına veya Kırım Hanına,akrabalık bağıyla; onların çocuklarını eğitiyor olmak,yada başka bir nedenle bağlı bulunanlar,Osmanlının yahut Kırım Hanının yardımını talep edelim diye ortaya çıktılar.Onlar Osmanlı ve Kırım Tatarlarından istifadeyle Çerkeslerin milli varlığını korumak,kendileri de Kabardey’de gücü ele geçirmek ve oraya kalıcı olarak yerleşmek emelindeydiler. Fakat prens ve soyluların çoğu,çiftçi kesimin tamamı ise bu görüşü benimsemek şöyle dursun,duymak bile istemiyordu.Bu anlaşılır bir şey,çünkü onlar iyi biliyordu,Osmanlı ile Kırım Tatarlarının Kabardey’i ne derece yoksullaştırdığını. Kabardeyler unutmuş muydu ki,silahlı Kırım Tatarlarının, 1553 yılında düzenledikleri baskını ve beraberinde getirdiği yıkımı.Nöbetçiler nezaretinde çift sürdüklerini,ekin ektiklerini,harman kaldırdıklarını. 4 BİZ RUSYA’YA KENDİ İSTEĞİMİZLE KATILMADIK MAMBET Halim Bütün bunlardan ötürü,Çerkes prens ve soylularından,Rus devletine yakınlaşmanın daha faydalı olacağını söyleyenlerin görüşüne halk da destek verdi.Rusya ise, XVI. yy. da tek elden yönetilen güçlü ve sağlam temellere oturmuş bir devlet idi.Ayrıca dört yüz yıl içinde Ruslar Kabardey’e hiç saldırmamış ve mücadeleye de girişmemişlerdi.XVI. yy. ın ortalarına doğru Rusya,Astrahan Hanlığını yıkarak,sınırlarını Kaspi(Hazar)Denizi’nin kıyısındaki topraklara kadar genişletti.Böylece o,Adige-Kabardey topraklarına iyice yakınlaşmış oldu. Kabardey çiftçileri,Rusya’nın yardımıyla,prens ve soylu(pşı-work)lar arasındaki mücadelenin son bulacağına, daha önemlisi,yağmacı düşmanlarının artık ülkeye ayak basmamaları için,onlardan fayda göreceklerine inanıyorlardı. Bu inancın netlik kazanması yönünde büyük gayreti oldu,ileriyi gören Kabardey Prensi İdar Temroko’nun.Onun Çerkes halkını,Osmanlı ve Kırım yağmacılarının boyunduruğundan,kölelikten kurtarmanın,Rusya’nın yardımı olmaksızın gerçekleşemeyeceğini kavradığı söylenebilir.Temrıko’nun kendi şahsi çıkarlarını gözettiğinde de kuşku yoktur.O da diğer prensler gibi,Rusya’nın yardımını sağlayıp,kendi iktidarını güçlendirmek istiyordu.Fakat o bütün prenslikleri birleştirip,Kabardeyi tek elden yönetilen bir devlet yapmak arzusundaydı.İdar Temrıko kendi yandaşlarının yardımını alarak Rusya’yı kendine taraf yapmanın,onun yardımını sağlamanın çarelerini aramaya başlıyor. Bugün dahi,Rusya’nın Çerkeslere yardım ettiğini,onları koruduğunu,Osmanlı ve Kırım’dan kurtardığını,milli varlığını sürdürmesine sebep olduğunu söyleyenler ve yazanlar var. SBKP Merkez Komitesinin,SSCB Yüksek Sovyet’inin,SSCB Bakanlar Kurulunun,Kabardey’in Rusya’ya katılışının 400. yıl dönümü münasebetiyle 6 Temmuz 1957 tarihinde partinin,Kabardey-Balkar Bölge Komitesine Meclis Başkanına,Bakanlar Kuruluna ve cumhuriyetin emekçilerine gönderdiği kutlama mesajında aynı ifadeler yer almaktaydı Kutlama mesajında şöyle deniliyor: ”Kabardey’in Rusya’ya katılışının,Çerkes,Balkar ve başka ulusların tarihsel gelişimi açısından büyük önemi vardır.Adı geçen halkların gelişmesini sağladı,onları, başka emperyalist ülkelerce köleleştirmekten kurtardı. Bu durum, Ruslarla ülkemizin diğer halkları arasında ekonomik ve kültürel bağlar kurulması bakımından da iyi bir fırsat doğurmuştur.” Rusya’nın Kabardey’e yardım ettiği doğrudur.Fakat bu,Rusya’nın çıkarı olmaksızın Çerkeslere yardım ettiği anlamına gelmez.Doğru olan,olaya iki yönlü bakmaktır.XVI. ve XVII. yy.larda Rusya’nın,çıkarı olmaksızın bir başka ülkeye yardım ettiğini söylemek çok zor. Çerkes prenslerinin,Rusya’ya yakınlaşma çabası içinde olmasında,Rusya’nın menfaati vardı. Evvela,Rus hükümeti,Çerkeslerin,Kuzey Kafkasya da yaşayan halklardan,en büyük nüfusa sahip ve en çok itibar edilen halk olduğunu çok iyi biliyordu. İkinci olarak,Kabardey’in,diğer halklara nazaran,sosyal ve ekonomik gelişmişlik açısından daha ilerde olduğunu,diğer halkların onlara bağımlı olarak ve onların sözünden çıkmadığını da biliyordu. Üçüncü olarak,Rus devleti 1552 yılında Kazan Hanlığını,1556 yılında da Astrahan Hanlığı ile birlikte,büyük öneme sahip İdil su yolunu ele geçirdi ve ülkenin sınırlarını Kaspi(Hazar) Denizi kıyılarına kadar genişletti.Bunun,Rusya’nın ekonomik ve ticari yönden gelişmesinde büyük önemi vardı.İşte bütün bunlardan ötürü,Rusya’nın sınırları ile 5 BİZ RUSYA’YA KENDİ İSTEĞİMİZLE KATILMADIK MAMBET Halim Kabardey’in sınırları komşu oluyordu.Kahramanlıklarıyla ünlü,nüfus itibariyle kalabalık olan Kabardey halkının yanında yer almakta Rusya’nın çıkarı vardı.Tarih gösteriyor ki,hem Osmanlı,hem Kırım,Kazan ve Astrahan üzerinde,Rusya’nın değil,kendilerinin daha çok hak sahibi olduğunu ileri sürüyordu.Bundan dolayı Rusya,İdil kıyısında hakimiyetini sağlamlaştırmak istiyordu.Bunun için de,Osmanlı ve Kırımın isteğine sed çekmek gerekiyordu.Bu işte Kabardey’in büyük yararı dokunabilirdi. baskın Dördüncüsü: Osmanlının güdümündeki Kırım Hanlarının düzenlediği,yağmaladığı sadece Çerkes bölgesi değildi.Onlar Rus topraklarına kadar ulaşıyordu.1480,1521,1533,1539 ve 1541 yıllarında baskınlar düzenledikleri gibi,perişan emişlerdi de. V.V.Kargalov’un yazdığına göre, “Kırım hanlarının orduları her yıl Rus topraklarına saldırı hazırlığı içinde olurdu.” Tatarlar,Rusya’nın yukarı taraflarını perişan ederlerdi.Hatta Moskova’ya kadar ulaştıkları olurdu.Bu yüzden Kırım Tatarlarıyla mücadelede Çerkeslerden yararlanmayı düşündüler. Beşincisi:Çerkeslerin,bütünüyle ele alırsak,Kuzey Kafkasya’daki halkların,Rusya’ya yakınlaşma çabaları,Ruslara Kafkasya’da yavaş yavaş egemenlik kurma fırsatını vermiştir.Denilebilir ki,Rusya’nın Kafkasya’yı istilaya niyetlenmesi de o dönemde olmuştur. Bu anlattıklarımız kuşkusuz,XVI. yy.ın ortalarında Rusya ile Çerkeslerin yakınlaşmalarında,her iki tarafında menfaati olduğunu kanıtlamaktadır.Ancak bunda hangi tarafın menfaatinin ağır bastığını söylemek zor.Üzülerek ifade edelim ki,şimdiye kadar,bu konu üzerinde,yalan söylemeksizin,gerçekçi bir şekilde konuşulmadı.Araştırmacıların çoğu, bu işte,Çerkeslerin daha çok menfaati olduğu şeklinde yazdılar.Fakat durum tamamen böyle olmasa gerek.Nitekim,Kabardey-Balkar ASSR in tarihinde şu ifade yer almaktadır:”İdar Temrıko’nun da,diğer prenslerin de takip ettiği bu işte Rusların da çıkarı vardı.” Rusya’nın bu yakınlaşmayı istediğine de,bu bu işte çıkarı olduğuna da,tanıklık etmektedir 1552,1555, ve 1557 yıllarında Çerkes ileri gelenlerinin, Moskova’da memnuniyetle ve büyük bir hüsnü kabul ile karşılanışları ve kıymetli hediyelerle uğurlanışları.Kabardey-Balkar ASSR in tarihinin 1. cildinin 112. sayfasında belirtildiğine göre, “Hiçbir zaman geri adım atmamak kaydıyla,1557 yılında Kabardey’in Rusya’nın emrine girmesi kararlaştırılmıştı.” Aynı sayfada şunlar da yazılı:”Ancak,Kabardey’in Rusya’ya katılışının bununla tamamlanmış olduğu anlamı çıkmaz bundan.Kabardey’in Rusya’ya bağlanışı,onun bütünüyle Rusya devletine katıldığı anlamına gelmiyordu.” Görüldüğü gibi,aynı sayfadaki iki ifade birbiriyle çelişmektedir.Kabardey,Rusya’nın emrine,hem de hiç geri adım atmamak kaydıyla girdiyse,”Kabardey’in Rusya’ya katılması bununla tamamlanmış değildi.” denir mi? Bundan başka, bu ifadelerin yer aldığı bölümün adı da “Kabardey’in Rusya’nın yanında yer alışı” şeklindedir. Sözünü ettiğimiz bölümü yazan profesör Kumuk Tığuen,bize göre kendisi de 1557 yılında Kabardey’in Rusya’ya katıldığına pek inanmamaktadır. Bu esri yazdığında Kumuk’un sahip olduğu,bize ulaşan belgelerle,arşivlerde ve vakayinamelerde söylenenlerdir O,1957 yılında yayınladığı, “Kabardey’in Rusya’ya Katılışı ve Gelişen Olaylar” isimli esrinde şöyle yazıyor:” Gördüğümüz gibi, 1957 yılında Kabardey Rus tebaasına geçti.Ancak bu,Çerkes prenslerinin Rusya’dan ayrılıp Kırım tebaasına geçtiği zamanların olmadığı anlamına gelmez.” 6 BİZ RUSYA’YA KENDİ İSTEĞİMİZLE KATILMADIK MAMBET Halim Bu konuda belgeler ne diyor? Nikonovski vakayinamesinde 1552,1555 ve 1557 yıllarında yazılanların tanıklığına göre,Çerkeslerin elçileri Moskova’ya üç defa gittiler ve Çar’a ricada bulundular; Çerkeslerden yana taraf olması,kendisinin yanında görev verilmesi ve Osmanlı sultanına,Kırım hanına,Tarkho Şamhalına karşı mücadelelerinde yardım etmesi için.Çerkeslerin kendileri de Çar’a vefa göstereceklerine dair söz verdiler. Ancak bu belgelerde,Rus çarının Çerkesleri tebaasına aldığına dair açık bir ifade görülmemektedir.Aldıysa bile,Çerkesler Rusya’ya katıldığında nasıl bir antlaşma yaptılar? Katıldıkları da açık değil ya! Belgelerin dediğine göre açık olan bir tek şey var: Rusya’nın Çerkeslere,onları Kırım Hanı’ndan koruyacağına dair güvence vermesi,buna karşılık Çerkeslerin de Moskova’da Çarın yanında görev almayı kabul etmiş olmalarıdır. Şunu da hatırlatmak da yarar var;1555 yılında Rusya’nın Polonya elçisine,Psıhuabe(Petigorsk) Çerkes prenslerinin Moskova’ya geldiğini,kendilerini tebaası altına alması için ricada bulunduklarını,hem her yıl hediye olarak bin Çerkes atı vermeyi,ilaveten 20 bin savaşçı göndermeyi taahhüt ettiklerini Polonya kralına bildirmesi emri verilmişti.Ancak “Kabardey-Rus ilişkileri” kitabını yazanların bu sayılar üzerinde kuşkuları var.Neden derseniz,bin atı da,20 bin savaşçıyı da abartılı buluyorlar.Ayrıca Nikonovski Vakayinamesinde böyle bir haber de yer almamaktadır. Bu haber şu soruyu akla getiriyor: 1552-1555 yıllarında elçilerin sözünü ettiği,Çerkeslerin tamamı ise,Çerkeslerin gerçek durumunu,onların tamamının Rusya tebaası olmaya razı olup olmadıklarını öğrenmek için, İvan IV ün Çerkeslerin arasına gönderdiği elçi Copotayev Andrey’in getirdiği cevaba göre,Çerkeslerin hepsi ömür boyu Çara hizmet etmek istedilerse,neden Polonya’daki elçi Psıhuabe Çerkeslerinden (Kabardeylerden) başka diğer Çerkeslerden söz etmemektedir? 1557 yılında Çerkeslerin Rusya’ya katıldığını kabul etsek bile, söz konusu sadece Kabardeylerdir. Neden derseniz, VVI, XVII ve XVIII. Yy.da Batı Kafkas Çerkeslerin de Rusya’nın etkisi yoktur. Onların Rusya’ya bağlı kalışı,9-10 yıl gibi kısa bir süredir ve önemli bir bağlılık da sayılmaz. Şunu da anlamak mümkün değil,1557 yılında Kabardey Rusya’ya katıldıysa, Rusya’nın aldığı kararlar Çerkesler arasında geçerli idiyse, neden defalarca Kabardey prensleri,1558 yılından itibaren hem iç hem dış düşmanlarına karşı Rusya’dan yardım talebinde bulundular? 1558 yılında Kabardey prensi İdar Kanbolet’e ve bütün Kabardeylere hitaben Çar Fedor İvanoviç’in gönderdiği olağan saygı mektubunda, kendisinden sadece Rusya’nın değil, Vladimirski büyük kralı, Kazan’ın, Astrahan’ın ve başka bir çok yerlerin kralı olarak söz ederken, neden Çerkeslerin(Şerceslerin)(1) yahut Kabardeylerin kralı ya da hakimi olarak söz etmemektedir? Kabardey, Rusya’ya katıldıysa, neden I. Petro danışmanlarına 1724 yılında, Kuzey kafkasya’daki prens ve soyluları “tarafımıza ne şekilde çekebileceğimizi düşünün” diye emir verdi? I. Petro’nun sözünü ettiği prens ve soyluların başında Kabardey prens ve soylularının olduğunda hiç kuşku yok. Bu anlattıklarımız ve başka hususlar,1557 yılında, Kabardey’in Rusya’ya katılmadığını göstermeye yetiyor.”Kendi isteğiyle” demelerini anmaya bile değmez. Bize göre,1557 yılını, Kabardey ile Rusya’nın yakınlaşmasının, birlikte hareket etmelerinin 7 BİZ RUSYA’YA KENDİ İSTEĞİMİZLE KATILMADIK MAMBET Halim başlangıcı olarak kabul etmek daha doğrudur. Daha sonraları Rusya, Kabardey’i zorbalıkla ve kan dökerek ele geçirdi. 1557 yılında Kabardey ile Rusya, her iki tarafı, çıkarları doğrultusunda politiksaldırmazlık antlaşması yaptılar o kadar. Bunun çok kanıtı var: 1. Kabardey de, doğu Çerkesleri de(1) Rusya’nın topraklarına 1774 yılına kadar katılmadı. 2. Rusya’nın ülke/devlet sınırları içinde Kabardey yer almıyordu. 3. Rusya’nın devlet kararlarının, XVIII. Yüzyılın sonlarına kadar ne Kabardeyler arasında, ne de diğer Çerkesler arasında geçerliliği olmadığı gibi, onlardan yararlanıldığı da olmamıştır. 4. Kabardey, kendi politikasını, hadiseler karşısındaki tavrını, ne Rusya’ya,ne de başkasına sormaksızın ve danışmaksızın ortaya koymuştur.Rus devleti de, Kabardeylerin hükümet kararlarına,işlerine müdahil olmadı. 5. Rusya ile Kabardey arasındaki ilişkilere,aralarında geçen olaylara bakıp düşünülürse,eşit şartlarda ilişki içinde oldukları gayet net bir şekilde anlaşılıyor.Tarih bunun birçok örneklerine şahittir. Rus devletinin, değişik birçok konuda Kabardey’den ricada bulunduğu tarihin hafızasındadır. Kabardey şayet istiyorsa, işine geliyorsa, menfaati varsa, o ricayı yerine getiriyor, talep edilen kadar ordu gönderip yardım ediyordu. İstemiyorsa, işine gelmiyorsa, bir şey yapmıyor, yardım etmiyordu. Rusya da aynı şeyi yapıyordu. Örneklemek gerekirse, Kabardey,1557 yılında Rusya’dan Osmanlıya karşı yardım talebinde bulunmuştu. Ancak şu anda onunla anlaşmam var diye Rusya bunu kabul etmemişti. Buna rağmen Kabardey, Livan Savaşında Rusya’ya yardım etti.1646 da Rusya, Kabardeyden, savaşçılarını, komutan Pojarske’nin yardımına göndermesi ricasında bulunmuştu. Fakat bu ricayı yerine getirmediler.1654 yılında Rus Çarı, Kabardey prenslerine mektup gönderdi, Kırım Hanına karşı savaşmak üzere bin savaşçı göndermeleri için.Kabardey prenslerinden Aliğuk’e ile Hatoğşoko bu ricayı kabul etmediler.Başka örnekler de var. Kabardey’in Rus Çarı’na 1000 at verdiğine, ya da onun emriyle 20 bin savaşçıyı Rus ordusuna yardım etmek için herhangi bir yere gönderdiğine dair tarihte hiçbir kayıt mevcut değildir. 6. Kabardey’in Rusya’ya “katıldığı tarih” “katılışı” ile ilgili konular üzerinde konuşurken, bunları analiz ederken,1555 yılında Çepotayev Andrey’in Rus Çarı’na götürdüğü cevabın doğru olmadığını bilmek lazım. Bir çok Kabardey Prensi, İdar Temrıko’nun ve ondan sonra gelen bazı büyük prenslerin Rusya’ya yakınlaşma ve anlaşma çabalarına destek vermediler. Onlar Osmanlı ve Kırım’a yakınlaşmaktan yanaydılar. XVI. ve XVII. yüz yıllarda durum böyleydi. 7. Şunu da unutmamak gerekir ki, Rusya ile Kabardey’in komşu devletleri olan, İsveç, Polonya, Litvanya, Osmanlı, Kırım ve Dağıstan Presliklerinin hiçbir zaman Kabardey’in, Rusya’ya katıldığına dair herhangi bir ifadeleri, ya da tutumları olmamıştır. Bu anlattıklarımız,1557 yılında olsun, daha sonraki yıllarda olsun, Kabardey’in, Rusya’ya katılmadığını, Rus devleti içinde yer almadığını göstermektedir. Doğru olan, bu iki tarafın birbirleriyle politik-saldırmazlık antlaşması yapmış olmalarıdır. Bunun da bir çok kanıtı var: 8 BİZ RUSYA’YA KENDİ İSTEĞİMİZLE KATILMADIK MAMBET Halim 1. Rus devleti defalarca, düşmanlarına karşı koymada Kabardey’e yardım etti. Söz gelimi,1558.1560.1566.1570 ve daha sonraki yıllarda. 2. Rusya, Osmanlı ve Kırımdan yana olmak isteyen Kabardey Prenslerine karşı İdar Temrıko’yu destekledi.1562-1563 yıllarında Rus ordusu geldi ve Temrıko’nun düşmanı Kaytıko Pşıapşoko ile savaştı, onun Balk ve Baksan kenarında oturan köylerini mahvettiler. Temrıko’nun iktidarını güçlendirdiler.1560-1570 yılları arasında da Rus Çarı’nın elçileri altı kez, orduları dört kez Kabardey’de bulundular ve Temrıko’ya yardım ettiler. Bu durum sadece iki taraf arasındaki antlaşmadan değil,aynı zamanda,1561 yılında,İvan Grozni’nin, Kabardey prenslerinin büyüğü olan İdar Temrıko’nun kızı Guaşene ile evlenmiş olmasından kaynaklanıyordu.Damatla kayın peder arsındaki geleneklerdi bunlar.Yukarda da belirttiğimiz gibi,Rusya’nın bu gibi davranışlarda çıkarı vardı. 3. 1567 yılında İvan IV ün kayınpederinin ricası üzerine Sunj Nehri’nin Terek’e döküldüğü yerde Terk Kaleyi inşa ettiler ve toplarla donatılmış Rus ordusunu yerleştirdiler..Kabardeyler düşmanlarına karşı koymada bu kalenin yararını gördüler.Fakat aynı zamanda bu kale,Kuzey Kafkasya’da Rusya’nın kökleşmesini sağladı.Bu kale Kırımdan gelip,Kabardey’in içinden geçerek Kafkas ötesine giden yolu denetim altında tutuyordu.Yine bu kale,Rusya’nın ele geçirdiği Astrahan Hanlığını,Osmanlı ve Kırım ordularına karşı korudu ve Rus-Gürcü dostluğunun kurulmasında yararlı oldu.Aynı Kale, dört yıl ayakta kaldıktan sonra,Osmanlı ve Kırım baskısıyla Ruslara yıktırıldı. 4. 1570 yılında İdar Temrıko’nun ölümünden sonra da Rusya İdar’lara yardımını kesmedi.1578 yılında Temrıko’nun kardeşi ve Kabardey prenslerinin büyüğü Kanbolet’in ricası üzerine tekrar Sunj kıyısındaki ahşap kaleyi yeniden inşa ettiler. Fakat çok geçmeden yine Osmanlı ve Kırım’ın baskısıyla yıktırıldı. Terek’in Kaspi(Hazar) Denizine döküldüğü yerde 1588-1589 yıllarında Terk kale adında sağlam bir kale inşa ettiler. Burada bulunan ordunun 39 topu vardı. Rusya ile Kafkas halkları arasında ilişkilerin gelişmesinde bu kalenin büyük işlevi vardı. 5. XVI. yüzyılın sonlarından itibaren Kabardey Prensleri arasındaki mücadele daha da kızıştı ve bunun sonunda Kabardey, Büyük Kabardey ve Küçük Kabardey olmak üzere ikiye bölündü.Bu mücadelenin içinde Rusya’da vardı.Fakat o, bu defa İdar’lardan yana değil, daha güçlü ve taraftarları daha çok olan Gazi’lerden yanaydı. 6. Rusya, XVII. ve XVIII: yüzyılların başında da Kabardey’e yardım etti. Fakat ilginçtir, Rusya’nın o zaman Kabardey diye bir meselesi yoktu. O kendi çıkarının peşindeydi. Onun derdi, yavaş yavaş hem Kabardey’de hem bütün Kuzey Kafkasya’da otoritesini sağlamlaştırmaktı. O dönemden kalan Rus yazılı kaynaklarına göre, Rus Çarı Kabardeylerden yana, onların yardımcısı ve hamisi idi. Fakat o yazılı kaynaklar, Rusya’nın Kabardey’ de değişik kaleler inşa ederken, buralara ordularını yerleştirirken, güney sınırlarını güvenceye aldığından hiç söz etmiyor. Kabardey ile Rusya’nın talepleri çakışıyordu, Rusya Kabardey’e yardım ederken öncelikle kendi çıkarını düşünüyordu diye hiçbir yazılı belgede rastlanmamaktadır. Hepsi bir tek şey söylüyor: Rusya Kabardey’in iyiliği için çalışıyordu, onu koruyordu. İlginç olan şu ki, Rus ve Kafkas araştırmacıları da bu konuya gereken ilgiyi göstermemektedir. 9 BİZ RUSYA’YA KENDİ İSTEĞİMİZLE KATILMADIK MAMBET Halim Tıpkı Osmanlı ve Kırım gibi, XVI-XVIII yüzyıllarda Kabardeylerin güçlü bir devlete sahip olması yönünde Rusya’nın da hiçbir yardımı dokunmadı. Kabardey prensleri birbiriyle çekişiyor, Kabardey ikiye bölünüyor diye de üzülmediler. Rusya için önemli olan, Kabardey’in Osmanlı ve Kırımın yanında yer almamsı idi. Hatta onun en çok istediği, Kabardey’in küçük prensliklere bölünmesi ve birbirleriyle sürekli mücadele halinde olmalarıydı. Araştırmacıların eserlerinde de, arşivlerdeki kayıtlarda da, Kabardey’in Rusya’ya defalarca yardım ettiği pek görülmüyor. Fakat bunun böyle olduğunun sayısız örnekleri var. 1. XVI. yüzyılın ikinci yarısında cereyan eden Livan savaşında Rus ordusunun önünde saldırıya geçenler arasında, kahramanlıklar gösteren Kabardey savaşçıları vardı. 2. 1604–1605 yıllarında Rus ordusu Osmanlıyla savaşırken de Kabardey savaşçıları vardı. 3. 1613 yılında Astrahan’a yerleşen ve halkı isyana teşvik etmek isteyen Zaeutske İvan’ın şehirden atılmasında da yardımcı oldular. 4. 1646 yılında, Ruslar Kırım Hanının ordusuyla savaşırken, Suntsaley’in oğlu Mutsal komutasında Kabardey süvarileri onların arsındaydı.1670–1680 yıllarında Kabardey savaşçıları, Rus-Osmanlı savaşlarında yer aldılar. Rus ordusu Kırım’a, Azov’a gittiğinde, Tsigrin’de cereyan eden savaşlarda da… 5. Mutsal’ın oğlu ünlü komutan Kasbolet’in komuta ettiği Kabardey savaşçıları,1679– 1680 yıllarında Ukrayna’nın sol cenahı müdafaa edilirken, Tsugiyev ve Harkom’da cereyan eden savaşta ve Dinyeper suyunun geçit yerini tutanlar arasında da bulundular. 6. 1711 yılında Rusya Kırım hanı’yla savaşırken de, I. Petro Azerbaycan’ı ve Dağıstan’ı 1721 yılında ele geçirdiğinde de Kabardey savaşçılarının yardımını gördüler. 7. XVIII. yy da Rusya’nın Kafkasya politikasının değiştiği ve bu politikanın emperyalist/yağmacı bir politikaya dönüştüğü zaman da Kabardey savaşçıları Rusya’nın yanında yer aldılar;1735.1739.1768.1774.1787 ve 1791 yıllarında Osmanlılara karşı yapılan savaşlarda. Başka örnekler de getirmek mümkün. Bunlar açık bir şekilde Kabardey’in gücü yettiği oranda Rusya’ya yardım ettiğini gösteriyor. XVI. ve XVIII. yüzyıllarda, ünlü komutanlar olarak, Rusya’nın dış işlerinde, devletin korunmasında, hükümetin karar organlarında görev yapan Çerkes prenslerinin sayısının az olmadığı herkesçe bilinmektedir. Yabancıların yazdıklarına göre onlar, dürüstlükleriyle, cesaretleri ve zekâlarıyla her zaman ön planda Rusya’da görev yapmışlardır. Fakat ne yazık ki,Rus Çarları ve onların hükümetleri,Kabardey’in Rusya’ya karşı tutumunu ve iki ülke arasındaki dostluğun kıymetini takdir edemediler. Rus Çarlığı Kuzey Kafkasya’da egemenlik kurarken, yukarı/kuzey sınırlarını güvence altına alırken, Kabardey’in kendi yanında yer almasını, kendisine yardım etmesini istiyordu. Ancak egemenliğini pekiştirdiği andan itibaren, aynen Osmanlı ve Kırım yağmacıları gibi davranmaya başladı. Bu durum XVIII. yy ın ortasından itibaren gözle görülür hale geldi. Rusya, Kabardey’in tepkisinin ne olacağını dikkate almıyor ve artık istediği gibi hareket ediyor, kimseye danışmıyordu. Önce Kabardey’in hükümet kararlarına müdahale için polis komiseri gönderiyor, Kabardey’in etrafını kalelerle çeviriyor ve nefes alamaz hale getiriyor, topraklarını gasbetip kaleler inşa ediyor, ardından Kazak stanitseler 10 BİZ RUSYA’YA KENDİ İSTEĞİMİZLE KATILMADIK MAMBET Halim yerleştiriyordu. Bununla da kalmıyor, Kendi kanunlarını yürürlüğe koyuyor, istediği gibi Kabardey’in iç işlerine karışıyor, birçok zulüm ve haksızlıklar işliyor. Bu zalim politikaya karşı gelenleri de katlediyor. Kısaca söylemek gerekirse, emperyalist politika izliyor. Bu söylediklerimiz ve getirdiğimiz örnekler, XVI. yüzyılın ortalarında Kabardey’in kendi isteğiyle Rusya’ya katıldığı görüşünün doğru olmadığını göstermektedir. SSCB nin Bilimler Akademisi Tarih Enstitüsü Rektörü ve aynı akademide muhabir üye Novoseltsyev, “katılmak” konusundaki bizim görüşlerimizi doğru bulmaktadır. Ekim 1989 da şöyle yazıyordu: “Bana göre söz edilmesi gereken husus, Çarlık hükümetinin diğer halkların yöneticilerinden yana ve onları destekliyor olmasıdır. Neden derseniz, Kuzey Kafkasya’nın da,Kalmukya’nın da prenslerinin ikinci bir ülkenin tabiiyetini kabul ettiklerini biliyoruz.Osmanlı Sultanı’nın da,İran Şahı’nın da tabiiyetini kabul ediyorlardı.Kısaca söylemek gerekirse,Rusya ile diğer halklar arasındaki münasebetleri,katılmak şeklinde değerlendirmek mümkün değildir.Ancak buna rağmen 50 li yıllarda, Kabardey Rusya’ya katılalı, “kendi istekleriyle” bir çok ulusun Rusya’ya katılışı kutlandı.” Novoseltsyev şunu da soruyor: kimin yararına tertiplendi bu kutlama törenleri? Kim başlattı bunları ve bu konuda kim cevap verecek? Bu sorunun bize göre en doğru cevabını yine kendisi veriyor. Şöyle yazıyor Novoseltsyev: “Bana göre bunu ilk başlatanlar, cumhuriyetlerde, yada Moskova’da çalışan bilim adamları değil,bu işler hazırlanırken onlardan yararlanıldıysa da, bu kutlamaları tasarlayan da,hayata geçiren de merkezdeki ve cumhuriyetlerdeki ideolog yöneticilerdir.Bu anlaşılır bir şey,çünkü her türlü jübileyi fırsat bilerek,cumhuriyetlerden,yöneticilerden madalyalar,hediyeler ve ilave paralar alıyorlardı.Dolayısıyla bu tür kutlamaları,jübileleri şaşaalı bir şekilde tertipliyorlardı.Bürokratlar,parti,Sovyet çalışanları,ideolojiye hizmet eden yöneticiler,bu jübileleri onun için tertipliyor ve onun için bilim adamlarına bunun alt yapısını hazırlattırıyorlardı.” (“Sovestkaya Kultura” Gazetesi,12 Ekim,1989) Doğrudur, aynen Novoltsyev A.P. nin dediği gibi, Kabardey-Balkar’a 1957 yılında ikinci defa Lenin nişanı verdiler. 410 kişiye de değişik madalyalar verildi. Yazık ki, o gurubun içinde bunu hak etmeyen çok kişi vardı. Ödüller büyük listelerle dağıtılırken, yöneticiler istedikleri kadar çok sayıda kimseyi listeye dahil edebiliyorlar. Biz bu makalede,Kabardey’in Rusya’ya “katılışına” bakışımızı dile getirdik.Görüşümüzün kusursuz olduğu iddiasında değiliz.Kim bilir,arşivlerde başka yazılar,belgeler bulunur da bizim görüşlerimiz tashih edilebilir. MAMBET Halim / KBÜ.Tarih Profesörü Kaynak ; Oşhamaho,1992,sayı 3-4 / Çev.Erdal ÖZDEN (1) Burada sözü edilen Çerkesler,bugün de “Şerces” diye anılan,bugünkü KaraçayÇerkes Cumhuriyeti sınırları içinde Yaşayan Kabardeylerdir.(ç.n) (2) Bu yazı, ilk defa, Kafkasya -Araştırma ve Analiz- Dergisinin 1. sayısında (Ekim 2005- Mart 2006) yayınlandı.(ç.n) 11 Дэ Тф|эф|у Дыгухьакъым Урысейм Мамбээт Хьэлим 1 Дэ Тф|эф|у Дыгухьакъым Урысейм Мамбээт Хьэлим 2 Дэ Тф|эф|у Дыгухьакъым Урысейм Мамбээт Хьэлим 3 Дэ Тф|эф|у Дыгухьакъым Урысейм Мамбээт Хьэлим 4 Дэ Тф|эф|у Дыгухьакъым Урысейм Мамбээт Хьэлим 5 Дэ Тф|эф|у Дыгухьакъым Урысейм Мамбээт Хьэлим 6 Дэ Тф|эф|у Дыгухьакъым Урысейм Мамбээт Хьэлим 7