Almanya`da “Hak ve Özgürlükler” - ICPESS (International Congress

advertisement
Almanya’da “Hak ve Özgürlükler” Sorunu
Almanya’da “Hak ve Özgürlükler” Sorunu
Fikret TOPAL1
Soner TAUSCHER2
Özet
Hak kavramı soyut ve genellikle yerel bir kavram olmakla birlikte, mesele insan hakları
olduğu zaman kavram somut ve evrensel bir hal almaktadır. Birleşmiş Milletler tarafından
1948 yılında en somut hali verilmiş olan İnsan Hakları Evrensel Bildirisi (İHEB) tüm
insanların temel hak ve hürriyetlerini güvence altına alma iddiasındadır. İHEB dışında
insan hakları ile ilgili pek çok sözleşme de genellikle batılı devletler tarafından kabul
edilmiştir. Bu sözleşmelerin kabul edilmesi haklar bağlamında önemli bir adım olmakla
beraber sözleşmelerdeki hükümlerin hayata geçirilip geçirilmediğinin takibi ayrıca önem arz
etmektedir. Bu sebeple Uluslararası Af Örgütü, İnsan Hakları İzleme Örgütü gibi
uluslararası örgütler insan hakları ihlallerini araştırıp raporlamaktadırlar. Bu raporlamalar
tüm dünya ülkeleri için yapılsa da genellikle raporların odak noktasında Asya-Afrika ve
İslam coğrafyasında yaşanan olaylar bulunmaktadır. Bu coğrafyalar üzerinden yapılan
tartışmalar insan haklarına ilişkin sorunların Batı/Avrupa dünyasında görülmediği üzerine
bir algı meydana getirmektedir. Bu bağlamda Birleşmiş Milletler, Uluslararası Af Örgütü,
İnsan Hakları İzleme Örgütü ve bunlar gibi diğer kurumlarca hazırlanan raporların büyük
bir bölümü de bu coğrafyadaki ülkeler ve olaylardan bahsederek bu algıyı
güçlendirmektedir. Batı ülkelerinde kavramsallaştırılan hak kavramının yine batılı örgütler
üzerinden denetlenmesi kimi zaman batılı olmayan ülkelerin ve kültürlerin yaşadıkları hak
ihlallerine karşı yeterince duyarlı olamamalarına yol açmaktadır. Bu sebepten ötürü temel
hak ve hürriyetlere saygıda ve hukuksal düzenlemede üst sıralarda yer alan Almanya, Fransa,
Hollanda gibi batılı ülkelerde yaşanan hak ihlali sorunları zaman zaman görmezden
gelinebilmektedir. Söz konusu bu ülkelerde yaşayan göçmen ve Müslüman azınlıklar olduğu
zaman yasaların sağladığı güvencelerin uygulanmasında sıkıntılar daha da
belirginleşmektedir. Günümüzde insan haklarının çerçevesinin sadece temel hak ve
hürriyetlerle sınırlı kalmaması, aynı zamanda ekonomik, sosyal ve kültürel haklar gibi birçok
kategorisinin bulunması batılı ülkelerdeki hak ihlallerinin incelenmesini daha anlamlı
kılmaktadır. Bundan dolayı bu çalışmada Avrupa’da ve neden özellikle Almanya’da insan
haklarına ilişkin çalışmaların anlamlı olduğu gösterilmektedir. Bu yapılırken temel insan
hakları raporlarının hangi alanlara odaklandığı, neleri eksik bıraktığı, nerelere daha çok
odaklanması gerektiği üzerinde durulmaktadır. Daha sonra ise Almanya’da yaşanan insan
hakkı ihlallerine yer verilmektedir. Çalışma en sonunda Avrupa ülkelerinde insan haklarına
ilişkin çalışmaların arttırılması üzerine bir farkındalık oluşturmayı hedeflemektedir.
Anahtar Kelimeler: Temel Hak ve Hürriyetler, İnsan Hakları İhlalleri, İnsan Hakkı
Raporları, Almanya, İnsan Hakları Evrensel Bildirisi
1
2
Araştırma Görevlisi, Sakarya Üniversitesi, fikrettopal@sakarya.edu.tr.
Araştırma Görevlisi, Sakarya Üniversitesi, sonert@sakarya.edu.tr.
ICPESS 2016-ISTANBUL, 24-26 August 2016
1
F.TOPAL ve S.TAUSCHER
“The Rights and Freedoms” Issue in Germany
Abstract
The notion of “right” is generally abstract and local unlike the concept of “human rights”
which is concrete and universal. Universal Declaration of Human Rights (UDHR) adopted
in 1948 by UN claims to guarantee all human being’s fundamental rights and freedoms. A
lot of agreements about Human Rights have been usually adopted by western states.
Although accepting these agreements is an important step in the context of rights,
monitoring the clauses of the agreements whether carried out or not is more important.
Therefore some of organizations like Amnesty, Human Rights Watch (HRW) research
and report human rights violation. The focal points of these reports –generally- are the
events in Asia-Africa and Islamic geography even though these reports cover all countries
in the world. This situation is creating a perception that the problems related human rights
aren’t seen in the Europe/West. A great part of the reports prepared by UN, Amnesty,
HRW and other human rights organizations strengthen this perception by focusing on the
events in Asian, African, and Muslim countries. To supervise the concept of right conceptualized by West- by Western organizations has been accused of being insensitive
against the right violations experienced by non-western countries and cultures. For this
reason the human rights violation problems in Western countries like Germany, France,
Holland -top ranking countries in legal regulations and respecting of the fundamental
rights and freedoms- have sometimes been ignored. If the subject is migrants or Muslim
minority living in these countries, the problems are more evident in the implementation of
assurances provided by laws. Today the framework of human rights is not limited to the
fundamental rights and freedoms but it has also many categories like economic, social and
cultural. This makes more significant to examine the right violation in western countries.
That’s why in this work, it is tried to show why the human right works are significant in
Germany and Europe. While doing this, it is emphasized that where the reports focus on
and should more focus, which areas are deficient. Then, it analyzes the human right
violations in Germany. Finally, this text aims at creating an awareness towards increasing
the human right works onto Europe.
Key Words: Fundamental Rights and Freedoms, Human Right Violations, Human Right
Reports, Germany, Universal Declaration of Human Rights.
GİRİŞ
Herkesin dil, din, ırk, renk, cinsiyet, siyasi görüş vb. farklılıklara dikkat
edilmeksizin doğuştan sahip olduğu varsayılan belli temel hak ve özgürlüklere
dayanan insan hakkı kavramı İkinci Dünya savaşı sonrası uluslararası yaygınlık
kazanmıştır. Aybay’a göre (2015: 48) 1945 öncesi dönemde her devletin
vatandaşına uyguladığı ve iç işi saydığı işlemlerde yaşanan ağır insan hakkı ihlalleri
yeni bir perspektif geliştirilmesini sağlamıştır3. Bu anlamda savaş sonrası dönemde
insan onurunu yeniden tesis etmek ve korumak için “İnsan Hakları” kavramının
çeşitli sözleşmeler ve anlaşmalar aracılığıyla uluslararasılaştığı ve bu sayede
3
Özellikle iki savaş arası dönemde Almanya’da Hitler ve İtalya’da Mussoli döneminde yaşanan
gelişmeler, Sovyetlerin Gulag kampı uygulamaları, Sömürgeci devletler tarafından uygulanan insanlık
dışı muameleler ile birlikte İkinci Dünya savaşı sırasında Hiroşima ve Nagazaki’ye atılan atom
bombası bu dönemde yaşanan felaketleri gözler önüne sermektedir.
2
ICPESS 2016-ISTANBUL, 24-26 August 2016
Almanya’da “Hak ve Özgürlükler” Sorunu
gündeme geldiği söylenilebilir. Bundan dolayı insan hakları ile ilgili yapılan
çalışmalar da savaş sonrası dönemde hızlıca artmaya başlamıştır. İnsan hakkı
ihlallerinin önlenmesi için bu alanda yapılan çalışmaların başında da hak
ihlallerinin izlenmesi ve genel olarak yıllık raporlanması gibi faaliyetler gelmektedir.
Bir takım sivil toplum kuruluşları ve devletlerce yapılan bu faaliyetler insan
haklarına ilişkin farkındalığı arttırmanın yanında araştırmacılara da bir literatür
sunmaktadır.
Bu çalışmada da yıllık raporlama faaliyeti yürüten Sakarya Üniversitesi’ne bağlı olan
Diaspora Çalışmaları Uygulama ve Araştırma Merkezi’nin (DİAM) 2015 yılında
çıkarmış olduğu “Almanya 2014 -Hak ve Özgürlükler-”4 adlı raporundan
faydalanılmıştır. DİAM’ın bu raporunda Almanya’da 2014 yılında yaşanan insan
hak ve özgürlükleri ihlalleri tematik olarak detaylıca ele alınmış ve raporlanmıştır.
Ayrıca yeri geldikçe güncel insan hakları ihlallerine ve ayrımcılıklarına da yer
verilecektir.
1. İnsan Hakları Raporları
Bu raporlama faaliyetini yürüten kuruluşların başında ise Uluslararası Af Örgütü
(Amnesty International) gelmektedir. 1961 yılında Peter Benenson tarafından,
Portekiz’de iki kişinin hükümeti eleştirmesi sonrası hapsedilmesiyle, onları
savunmak adına yazılan “The Forgotten Prisoners” (Unutulmuş Mahkumlar) adlı
makale ile kuruluşunu ilan eden Amnesty günümüzde bu alanda en etkili
kuruluşlardan biri olarak anılmaktadır. Temel olarak “prisoners of conscience”
(düşünce mahkumları) olarak adlandırdığı ve din, dil, ırk, cinsiyet, düşünce vb.
sebeplerle özgürlüklerinden yoksun edilen kişilerin haklarını savunmak ve dinvicdan fikir hürriyetlerini korumak adına yola çıkan bu örgüt 1961 yılından bu yana
uluslararası raporlar çıkarmaktadır. Bu raporlarda ülke ülke bu alanlarda hak
ihlaline maruz kalan kimselerden bahsetmektedir. 1960’lı yıllarda başlayan bu
raporlar gün geçtikçe farklı alanlara açılmış ve insan hakkı kavramının içeriğini de
zenginleştirmiştir. 1967’de Vietnam savaşı’na katılmayı reddedenler Amnesty
tarafından düşünce mahkumu statüsünde değerlendirilmiş ve bundan sonra
askerliği, silah tutmayı reddetme ya da “vicdani ret” gibi haklar insan hakkı kavramı
altında tartışılmaya başlanmıştır. Nitekim 2000’li yıllara doğru askerlik hizmetinin
yerine alternatif kamu hizmetleri bir çok Avrupa ülkesini
vatandaşlarına
tanınmıştır. Yine 1970’lerde ölüm cezasının kaldırılmasına ilişkin yapılan çalışmalar
sayesinde ölüm cezası yaşam hakkının ihlali anlamında değerlendirilerek bu cezaya
çarptırma gibi uygulamalar bugün bir çok ülkede kaldırılmıştır5. 1980’li yıllara
gelindiğinde Amnesty’nin mülteci meselesine ilişkin hak ihlallerine raporlarında yer
4
Almanya
2014
-Hak
ve
Özgürlükler
Raporu,
http://diam.sakarya.edu.tr/sites/diam.sakarya.edu.tr/file/ALMANYA_2014_HAK_VE_OZGURLUKLER.pdf, Erişim Tarihi 21.08.2016.
5
Ölüm Cezası uygulamalarına ilişkin hangi ülkelerde ne zaman kaldırıldığını ve hangi ülkelerde
devam ettiğini görmek için bakınız: “Death Penalty” - https://www.amnesty.org/en/what-wedo/death-penalty/, Erişim Tarihi: 21.08.2016.
ICPESS 2016-ISTANBUL, 24-26 August 2016
3
F.TOPAL ve S.TAUSCHER
vermesi bugün mülteci haklarını insan hakları içerisinde değerlendirmeyi
sağlamıştır. 1990’larda silahlı grupların rehin alma ve öldürmeleri yanında zorunlu
tehcir gibi konular, 1995’te Kadın Hakları çalışmaları, ayrıca çocuk-engelli vb.
güçsüzlerin üzerine yapılan çalışmalar, 2001 yılında ise insan haklarının
bölünmezliği çerçevesinde “ekonomik-sosyal-kültürel” haklara ilişkin çalışmalarla
insan hakkı çalışmalarının kapsamını genişletmiş ve bu alanda uluslararası
antlaşmaların hazırlanmasına da zemin hazırlamıştır. Kısacası Amnesty tarafından
yapılan çalışmalar insan hakları kavramının içeriğine yıllar içinde ciddi katkılar
sağlamaktadır.6
Bu alanda izleme ve raporlama faaliyeti yapan bir diğer önemli kuruluş ise İnsan
Hakları İzleme Örgütü’dür (Human Rights Watch-HRW). 1978’lere kadar giden
tarihine rağmen 1989’dan itibaren 100’e yakın ülkedeki hak ihlallerini inceleyerek
raporlayan HRW, hükümetler üzerindeki baskıyı arttırarak insan hakkı ihlallerinin
önlenmesini ve bu alana ilişkin yasal mevzuatların düzenlenmesini sağlamaya
çalışmaktadır. Silahlı çatışmalar, işkence, gözetleme, medya-basın özgürlüğü,
mülteci hakları, kadın hakları, LGBT hakları gibi birçok başlık altında hak
ihlallerini izleyen HRW geniş kapsamlı raporlar hazırlamaktadır.
İki bağımsız Sivil Toplum Kuruluşu (STK) tarafından hazırlanan raporlar arasında
benzerlikler ve farklılıklar bulunmaktadır. Benzerlikler noktasında öncelikle bugün
itibariyle insan hakkı kavramından bahsedilirken ortak bir tutum takınıldığı
görülecektir. Her raporda kadın hakları, mülteci hakları, ölüm cezasının
kaldırılması, Lezbiyen Gey Biseksüel ve Transgender (LGBT) hakları vb. birçok
hak noktasında bir konsensus olduğu söylenilebilir. 60’lı yıllarda fikir, din ve vicdan
özgürlüğü gibi özgürlükler bağlamında yapılan insan hakkı ihlali araştırmaları
bugün daha geniş bir alana yayılmıştır. Bu durum insan hakları kavramının tarihi
gelişimi açısından bugün geldiği noktayı da göstermektedir. İkincisi, hazırlanan
raporlar ülke ülke ayrılıp incelenmesi noktasında yapısal olarak birbirine
benzemektedir. Üçüncü benzerlik raporlarda ağırlık verilen ülkelerde
görülmektedir. Raporlarda Afrika ülkeleri görece daha fazla ilgi çekmekte ve yer
kaplamaktadır. Ardından Asya ve Güney Amerika kıtalarında bulunan ülkelerin
geldiği söylenilebilir. Son olarak raporlarda Batı ülkeleri hakkında ise olaylar
üstünkörü ve adeta bir “hatırlatma” şeklinde geçmektedir. Örneğin: “.. 2000-2007
yılları arasında 9 göçmen ve bir kadın polisi öldürdüğü iddia edilen Neo-Nazi
üyelerinin davası devam etmekte..” ya da “Medya raporları, gözetleme
aktivitelerinde Almanya ve ABD kurumları arasında bir işbirliği olduğunu
göstermektedir” (HRW Yıllık Rapor, 2015: 237) gibi birer cümlelik ifadelerle
Almanya’da yaşanan bu hak ihlalleri geçiştirilmektedir.
Farklılıklar noktasında Amnesty görece bireysel figürleri (Nelson Mandela) ve
genel hadiseleri, kampanyaları (Ölüm cezasını kaldırma, Mültecilere Saygı Göster!
6
Amnesty’nin başlangıcı, çalışması vd. hakkında daha ayrıntılı bilgi için bakınız: “Amnesty
International Handbook” (2002), Amnesty İnternational Publications, London, UK.
4
ICPESS 2016-ISTANBUL, 24-26 August 2016
Almanya’da “Hak ve Özgürlükler” Sorunu
Kadın Hakkı İnsan Hakkıdır gibi kampanyalar) ön plana çıkararak hak ihlallerine
yer verirken HRW ise daha politik bir tutum takınarak direk hükümet/devlet
eleştirilerine yer vermektedir. Ayrıca HRW’nin son raporlarında yayınlanan
makalaler7 de bu durumu da doğrular niteliktedir. Bunun yanında HRW’nin
hazırladığı raporların kapsam ve hacim bakımından çok daha fazla olduğu
görülecektir. HRW’nin raporları genel olarak yaklaşık 600 sayfaya ulaşırken
Amnesty’nin 300’lerde BM’ninkiler ise 200 sayfa civarında kalmaktadır. Yine insan
gücü anlamında HRW bünyesinde 400 çalışan mevcutken 20 ülkede ofisi
bulunmaktadır (www.hrw.org). Amnesty ise 3 milyona yakın destekçisi ve 150
civarı ülkede örgütlenmesi (www.amnesty.org.tr) ile bu alanda açık ara öndedir.
Fonlar noktasında HRW’nin finansörleri arasında ise bireyler ve kurumlar
bulunmaktadır ve hiç bir şekilde hükümetlerin yardımını kabul etmemektedir.
HRW’nin en önemli bağışçıları arasında dünyaca ünlü finansçı ve filantropist
George Soros bulunmaktadır8. Amnesty ise finansmanın büyük kısmını
bağışçılardan sağlamaktadır. Bunun yanında reklamlar, karpostallar, yayınlar,
konserler vb. alanlardan gelir elde etmektedirler.
2. Neden Batı Dışı Raporlar ve Almanya
Batı’da hazırlanan raporların özelliklerinden bahsettikten sonra Batı dışı raporların
gerekliliği üzerinde durulmalıdır. Bu konuda ilk olarak hak kavramına bakış
açısındaki farklılıklar dile getirilebilir. Sayılan bu insan hakları kuruluşlarınca
hazırlanan raporlarda kullanılan kavramsallaştırmaların daha çok liberal felsefi
gelenekten geldiği söylenebilir. Batı Avrupa ile Kuzey Amerika bölgesini içine alan
ve “Batı” kavramsallaştırması ile açıklanan bu bölgede insan hakları anlayışı
Aydınlanma Çağı Felsefesi’ne dayanmakta ve devlete karşı bireyin korunmasını
öncülemektedir (Aybay, 2015: 50). Bu bakış açısı ile insan hakları kavramına
yaklaşıldığında insan hakları temel anlam ve işlevini “siyasi baskıdan korunma
ihtiyacında ve arayışında” (Erdoğan, 2015: 33) kazanmaktadır. Bu durum batı
toplumsallığı içerisinde gelişen insan hakları anlayışının “evrenselliği” üzerine
eleştirileri de beraberinde getirmektedir. Bu bağlamda hazırlanan İnsan Hakları
Evrensel Bildirisi (İHEB) evrensel bir insan hakları anlayışı neticesinde ulaşılmış
nokta değildir (Gürses, 2001: 16). Dolayısıyla Batı kaynaklı kavramlarla hazırlanan
insan hakları raporlarının da tüm insan hakkı ihlallerini yansıtmadığı söylenilebilir.
Yukarıda bahsedildiği gibi insan hakları bağlamında öncelenen konular zaman
içerisinde yeni başlıklarla genişlese de hala tam anlamıyla bir evrensellik
yakalayabilmiş değildir. Bu bağlamda batı temelli insan hakları anlayışına alternatif
7
HRW Yıllık Raporlarında yayınlanan Makale Örnekleri: “Tyranny’s false comfort: Why Rights
Aren’t Wrong in Tough Times”, “Internet at a Crossroads: How Government Surveillance
Threatens How We Communicate”, “Deadly Cargo: Explosive Weapons in Populated Areas”
makaleler için bakınız: HRW World Report 2015.
8
George Soros hakkında daha detaylı bilgi için bakınız: http://www.georgesoros.com/, 23.08.2016.
Yaptığı yardım için bakınız: https://www.hrw.org/news/2010/09/07/george-soros-give-100-millionhuman-rights-watch, Erişim Tarihi: 23.08.2016.
ICPESS 2016-ISTANBUL, 24-26 August 2016
5
F.TOPAL ve S.TAUSCHER
olarak az gelişmiş ülkelerin yoksulluk, açlık, ekonomik ve siyasal bağımsızlık
(Aybay, 2015: 54) gibi kavramlar üzerinden yürüttükleri mücadele bir anlamda
liberal felsefi geleneğe alternatif oluşturma iddiasındadır. İslami temelli insan
hakları çalışmalarında da insan hakkı kavramına ilişkin farklılıklar göze
çarpmaktadır. Örneğin başörtüsü, sünnet olma, domuz eti, kurban kesme gibi
alanlarda yaşanan tartışmalar farklı bir hak vurgusuna işaret etmektedir. Batılı insan
hakları kavrayışının tekelliği batılı olmayan ülkelerin ve kültürlerin yaşadıkları hak
ihlallerine karşı yeterince duyarlı olunmamasına yol açmaktadır. Bu durum insan
hakları araştırmalarında farklı bakış açılarının gerekliliğini de gözler önüne
sermektedir.
Diğer bir neden de bu raporların tarafsızlık ve politik nitelikleri üzerinden
gelişmektedir. Bağımsız kuruluşlarca hazırlanan bu raporların bu iki niteliğe
hassasiyet göstermemeleri konusunda ciddi eleştirilere maruz kaldıkları
söylenmelidir. Özellikle Soros tarafından yüklü bağışlar elde eden HRW bu
eleştirilerden nasiplenen kuruluşların başında gelmektedir. Ayrıca Amnesty’nin
İngiltere Seleksiyonu’nun İngiliz Dış İşleri bakanlığı ile bilgi alışverişi sağlayışı;
İngiltere’ye “uluslararası tartışmalarda denge unsuru olarak kullanılabilecek oldukça
başarılı bilgi akışı sağlıyor” (Christiansen ve Dowding, 2001: 141) iddialarını da
beraberinde getirmektedir.
Bir diğerinin ise hazırlanan raporlarda batılı devletlerde yaşanan hak ihlallerine
ilişkin izlemelerin ve raporlamaların hacim ve konu olarak darlığıdır. Genellikle
birer sayfa civarında bulunan bir sayfalık hak ihlalleri izlemesi insan hakları
ihlallerinin Batı’da görülmediği üzerine bir algının oluşmasına zemin
hazırlamaktadır. Yaşanan hak ihlallerinde Afrika-Asya-İslam ülkeleri gibi ülkelerin
görece büyük alanlar kaplayışı bu sorunların hep buralarda görülen kronik sorunlar
gibi görülmesine katkı sağlamaktadır.
Yukarıda anlatılan nedenler insan hakları kavramına farklı bir yaklaşımı ve bu
anlamda Batılı bir ülke hakkında yapılacak izleme ve raporlama faaliyetinin
gerekliliğini gözler önüne sermektedir. Peki neden bu raporlama faaliyeti
Almanya’da yapılmalıdır? Bu anlamda Almanya’daki insan hakları ve özgürlüklerini
araştırmayı önemli kılan bazı göstergeler ve istatistikler de bulunmaktadır. Örneğin;
6
ICPESS 2016-ISTANBUL, 24-26 August 2016
Almanya’da “Hak ve Özgürlükler” Sorunu
Grafik 1: Avrupa Ülkelerinde İkamet Eden Yabancı Uyrukluların Dağılımı
8,000,000
7,011,811
5.047.653
687.192
101,204
1.056.782
1.936.412
248.914
4,922,085
2,000,000
4,677,059
4,000,000
1.264.427
4,157,478
6,000,000
0
Almanya
Fransa
Belçika
İspanya
İtalya
Lüksemburg
İsviçre
Avusturya
Polonya
İsveç
İngiltere
Kaynak: Avrupa İstatistik Ofisi,
http://ec.europa.eu/eurostat/tgm/table.do?tab=table&plugin=1&language=de&pcode=tps00
157, 22.08.2016
Almanya, AB ülkeleri arasında yabancıların en yoğun olarak yaşadığı ülkeler
arasında 7 milyona yakın yabancı ile birinci sıradadır (bkz: Tablo 1). Bu yabancılar
arasında da Türk kökenli göçmenler ilk sırayı oluşturmaktadır (bkz: Tablo 2).
Tablo 1 : Almanya’da İkamet Eden Yabancıların Bağlı Oldukları Vatandaşlığa
Göre Dağılımı
Yabancıların bağlı
oldukları
vatandaşlıkları
31.12.2014
tarihinde
yabancı
uyrukluların
sayısı
Değişim
2013’e göre 2014 yılı
değişimi
Sayılar
%’ye göre
2012’e göre 2013 yılı
değişimi
Sayılar
%’ye göre
Toplam
8 152 968
519 340
6,8
419 920
5,8
AB-Üye ülkeleri
3 672 394
306 717
9,1
316 093
10,4
Romanya
355 343
87 945
32,9
62 372
30,4
Bulgaristan
183 263
36 435
24,8
28 069
23,6
Hırvatistan
263 347
22 804
9,5
15 572
6,9
Polonya
674 152
64 297
10,5
77 480
14,6
Macaristan
156 812
21 198
15,6
28 216
26,3
İtalya
574 530
21 587
3,9
23 526
4,4
Yunanistan
328 564
12 233
3,9
18 077
6,1
İspanya
146 846
11 307
8,3
15 308
12,7
Suriye
118 196
61 295
107,7
16 457
40,7
Sırbistan
220 908
15 865
7,7
2 522
1,2
1 527 118
– 22 690
– 1,5
– 25 909
– 1,6
Türkiye
ICPESS 2016-ISTANBUL, 24-26 August 2016
7
F.TOPAL ve S.TAUSCHER
Kaynak: Alman Federal İstatistik Ofisi,
https://www.destatis.de/DE/PresseService/Presse/Pressemitteilungen/2015/03/PD15_097
_12521.html, Erişim Tarihi: 21.08.2016
Aşağıdaki grafikten de görüleceği üzere AB’de ve Almanya’da yaşayan insanların
hissettikleri ayrımcılık türlerinden en önemlisi etnik kökene dayalı ayrımcılığa
dayanmaktadır. Hissedilen ayrımcılık türlerinin fazlalığı ve oranlarının yüksekliği
AB’de ve Almanya’da yaşanan insan hakları ihlallerinin araştırılmasını daha da
anlamlı kılmaktadır.
Grafik 2: Avrupa ve Almanya’da Hissedilen Ayrımcılık Türlerinden Bazıları
(2009)
100
80
60
40
20
0
Etnik
Köken
Yaş
Özürlülük
Cinsel
Kimlik
Almanya
54
48
43
36
30
32
Avrupa Birliği
61
58
53
47
40
39
Cinsiyet Dini İnanç
Kaynak: Eurobarometer 2009 Anketi.
http://ec.europa.eu/public_opinion/archives/ebs/ebs_317_fact_de_de1.pdf, 22,08,2016.
Almanya’da yaşayan göçmenlerin maruz kaldıkları ayrımcılığı ve dışlanmayı en
yakından yaşayan kesimi de Türkler ve Müslümanlar oluşturmaktadır. Bu da
Türkiye’den araştırmacıların Almanya’da yaşanan ayrımcılık, ırkçılık ve dışlanma
konularını incelemelerini önemli kılmaktadır.
8
ICPESS 2016-ISTANBUL, 24-26 August 2016
Almanya’da “Hak ve Özgürlükler” Sorunu
Tablo 2 : Avrupa ve Almanya’da Göçmenlerin Belli Başlı Yaşam Alanlarında
Maruz Kaldıkları Ayrımcılık Tecrübeleri
Tüm sayılar
yüzdelik
olarak
verilmiştir.
28 AB üyesi
ülkede
Ayrımcılığa
maruz kalmış
göçmenlerin
oranı
İş ve
meslek
arama
sürecinde
Resmi
kurumlarda
Ev arama
sürecinde
Günlük
hayatta
Polis
teşkilatında
46
50
47
34
38
17
Türkiye
Eski
Yugoslavya
Ülkeleri
Bağımsız
Devletler
Birliği
Ülkeleri
Arap ve
diğer
Müslüman
ülkeler
Dünyanın
geri kalanı
Toplam
63
58
54
51
57
23
50
52
60
55
45
24
45
49
44
32
40
12
60
63
59
61
59
25
60
54
64
40
49
18
52
54
53
44
47
18
Kaynak: İşgücü Piyasası ve Meslek Araştırmaları Enstitüsü 21/2014 Kısa Raporu,
http://doku.iab.de/kurzber/2014/kb2114.pdf, s. 32
Bu istatistiki bilgiler ve göstergeler ışığında Almanya hakkında bir rapor
hazırlanması gerekliliği ortaya çıkmakta ve burada yaşanan hak ihlallerine batı dışı
taraflarca bakılması ihtiyacı tekrarlanmaktadır. Bu anlamda Almanya’da yaşanan
hak ihlalleri belli başlıklar altında gruplanarak incelenmelidir.
3. Almanya’da Yaşanan Başlıca Hak İhlalleri
İnsan haklarının herhangi bir yönetim sisteminde, bu sistemler devlet, resmi
kurumlar veya uluslararası kuruluşlar düzeyinde olabilir, sağlıklı ve tam olarak
işlemesinin ilk şartı; insan haklarının hukuksal güvenceye alınmasından
geçmektedir. Devletin ve kurumların şeffaf, denetlenebilir ve hesap verebilir olarak
yapılandırılmaları gerekmektedir. Böylece dışarıdan bir aktör herhangi bir kurum
içiresinde insan haklarını ihlal edici uygulamalar olup olmadığını kolayca ve
doğrudan gözlemleyebilmektedir. Tüm bu sayılan şartlar dünya genelinde birçok
ülkede geliştirilmesi gereken hususlar olmakla beraber Almanya özelinde hemen
hemen tüm konularda belli standartlara ulaşılmıştır. Almanya Anayasası ve diğer
Alman hukuk metinleri insan hak ve hürriyetlerini genel anlamda güvence altına
almış bulunmaktadır. İnsan hakları alanında tüm yasal düzenlemeleri yapan,
demokratik liberal bir hukuk devleti olan Almanya’da yaşanan insan hakları
ihlallerinin araştırılması bu durumda anlamsız gözükmektedir. İlk bakışta kuramsal
ICPESS 2016-ISTANBUL, 24-26 August 2016
9
F.TOPAL ve S.TAUSCHER
olarak bu düz mantık doğru gelmekle beraber, hukukun ve buna bağlı olan insan
hakları ihlallerinin pratik yaşamdaki uygulamalarına bakıldığı zaman Almanya’da
da bu konuda bir inceleme yapmak hiç de mantıksız değildir.
Her modern ulus devlet gibi Almanya’nın da homojen bir millet tahayyülü
bulunmaktadır. Bu tahayyül içinde biyolojik Almanların9, Yahudi-Hristiyan yaşam
ve anlayış biçimini, tarihini ve kültürünü benimsemiş bir kamusal ve özel yaşam stili
ve toplumsal ilişkiler ağı bulunmaktadır. Bu ağ içinde yetişilmediği ya da bu ağ
kabul edilmediği takdirde yasal metinler içinde yer almayan bir ayrımcılığa ve
dışlanmaya maruz kalınması yüksek ihtimaldir. Bu bakımdan Almanya’da yaşayan
ve toplumda egemen kültüre (Leitkültür) dâhil ol(a)mayan yabancı göçmenler,
Müslümanlar, Yahudiler vd. azınlık gruplarının yaşadıkları ayrımcılığın,
dışlanmanın ve uğradıkları insan hakları ihlallerinin incelenmesi önemlidir.
Doğumla kazanılan ve devredilemez olan kişilik hakları Alman Anayasası’nın ilk 20
maddesinde güvence altına alınmıştır. Buna göre yaşam hakkı ve beden bütünlüğü,
özel hayatın gizliliği, insanın fiziki özgürlüğü, yasalar karşısında herkesin eşit
olması, inanç ve vicdan hürriyeti anayasa tarafından korunmaktadır.10 Ancak bu
soyut koruma her zaman işe yaramamakta, gerek Almanlar gerek Almanya’da
yaşayan yabancılar, Müslümanlar vd. azınlıkların kişisel haklarına müdahale
edilebilmektedir. Bunun en bariz olaylarından biri NSU cinayetlerinin11
soruşturulmasında yaşanmıştır. Alman Polisi katil zanlılarının üzerine
gidilmesinden ziyade kurbanların yakınlarını şüpheli olarak görmüş ve olayın
çözülmesini geciktirmiştir. Ayrıca cinayetlerin ortaya çıkmasıyla katliamlar basında
Döner Cinayetleri (kurbanların Türk olmasından ve bazılarının dönercilik
yapmasından ötürü) olarak nitelendirilerek durumun vahameti sulandırılmaya
çalışılmıştır. Ayrıca Döner Cinayetleri tanımlaması 2011 yılında Alman Dil
Kurumu tarafından “Yılın En Kötü İfadesi” olarak değerlendirilmiştir.12 Alman
medyası tarafından Türk kökenlileri döner ve dönercilikle yaftalayan, cinayetlerdeki
aşırı sağcı, ırkçı saldırıyı görmezden gelen bu klişeleşmiş tanımlama beş yıl boyunca
kullanılmıştır. 2013 yılından beri devam eden davada NSU terör örgütünün ortaya
çıkarılmasına rağmen ikisi intihar eden ve biri teslim olan üyelerinden başka
bağlantılı kişilere ulaşılamamıştır. Ayrıca NSU Terör Örgütüyle Alman İç
9
Sonradan Alman vatandaşlığını kazanmış olanlarla biyolojik (ebeveynleri Alman olan) Almanlar
arasında yaşam standarttı, anayasal haklardan faydalanma ve toplumsal dışlanma bakımından
farklılıklar bulunmaktadır.
10
Die Grundrechte,
https://www.bundestag.de/bundestag/aufgaben/rechtsgrundlagen/grundgesetz/gg_01/245122, Erişim
Tarihi 21.07.2016.
11
2000 ile 2006 yılları arasında kendisine Nasyonal Sosyalist Yeraltı (Nationalsozialistischer
Untergrund (NSU)) ismini veren bir terör grubu sekizi Türk on kişiyi katletmiştir. Tüm kurbanlar
göçmenlerden oluşmaktadır.
12
Sprachkritik:
"Döner-Morde"
ist
Unwort
des
Jahres,
http://www.spiegel.de/kultur/gesellschaft/sprachkritik-doener-morde-ist-unwort-des-jahres-a809512.html, Erişim Tarihi 11.08.2016.
10
ICPESS 2016-ISTANBUL, 24-26 August 2016
Almanya’da “Hak ve Özgürlükler” Sorunu
İstihbarat Örgütü ve Anayasayı Koruma Teşkilatı’nın bağlantıları da
aydınlatılamamıştır. Aradan geçen dört yıla ve Almanya Başbakanı Angela
Merkel’in cinayetleri ve arkasındaki bağlantıların aydınlatılmasına yönelik verdiği
söze rağmen önemli bir gelişme kaydedilememiştir.13
Görüldüğü üzere söz konusu Almanya’da yaşayan yabancılar olduğu zaman sadece
adalet ve hukuk sistemi yavaş ve isteksiz işlememekte, ayrıca Alman medyasında da
yabancılara karşı mevcut olan önyargı ve dışlama –konu cinayet kurbanları dahi
olsa- refleksi ortaya çıkmaktadır.
Kişilik ve yaşam hakkına yönelik saldırıların en bariz örneğini oluşturan NSU
Cinayetleri Almanya’da meydana gelen kişilik hakları ihlallerinin tek örneği
değildir. Alman Polisi birçok defa silaha başvurarak zanlıları vurmakta/öldürmekte
(Alman polisi 2014 yılında toplam yedi kişinin ölümüne sebebiyet vermiş ve 31
kişiyi de yaralamıştır.)14 ya da kötü muamele edebilmektedir. Kötü muamele
mağdurları genellikle mülteciler ve yabancılar olmakta, Uluslararası Af Örgütü’nün
(Amnesty) Mayıs 2015 raporunun15 da belirttiği üzere bu kötü muamele Alman
makamları tarafından devamlı olarak önemsizleştirilmektedir.
Kötü muameleye maruz kalan yabancılar haklarını dil yetersizliği, sınır dışı edilme
korkusu ve haklarının bilincinde olmama gibi sebeplerden ötürü
arayamamaktadırlar. Ayrıca Alman Polis Teşkilatı’nın kurum çalışanı polisleri
koruması da bu tür kötü muamele ve işkencelerin ortaya çıkmasını
güçleştirmektedir. Yaşanan mağduriyetlerin ortaya çıkarılması ve daha meydana
gelmeden önlenmesi için; öncelikle polis teşkilatı mensuplarının yabancıların da
anayasa tarafından tanımlı olan insan hak ve özgürlüklerinin olduğunun bilincine
vardırıcı, kültürlerarası iletişim konusunda bilinçlendirici vb. eğitimler almaları
gerekmektedir.
Bunun yanında polis kuvvetleri hizmetini uygulayanların rahatça tanınabilmesi için
bu kişilerin görev ve kimlik bilgilerinin yer aldığı yaka kartı taşımaları zorunlu
olmalıdır. Emniyet müdürlüklerinde ve cezaevlerinde yaşanan hak ihlallerini
incelemek için bağımsız deneticilerin gerekliliği yönünde gerek Avrupa İnsan
Hakları Adalet Divanı gerekse Birleşmiş Milletler’in Almanya’ya karşı birçok
eleştirileri olmuştur.16
13
Almanya'da NSU davası dördüncü yılında, http://www.hurriyet.com.tr/almanyada-nsu-davasidorduncu-yilinda-40100113, Erişim Tarihi 25.05.2016.
14
Alman polisi geçen yıl 7 kişiyi öldürdü, http://www.avrupa-postasi.com/magazin/alman-polisigecen-yil-7-kisiyi-oldurdu-h96254.html, Erişim Tarihi 15.06.2016.
15
Polizei-Misshandlung in Hannover Deutschland muss Folterprävention verstärken,
http://www.amnesty.de/presse/2015/5/19/deutschland-muss-folterpraevention-verstaerken, Erişim
Tarihi 15.03.2016.
16
Kennzeichungspflicht
für
Polizeibeamte,
http://www.strafverteidigervereinigungen.org/freispruch/texte/noli_h6_kennzeichnungspflicht_prn.ht
ml, Erişim Tarihi 15.06.2016.
ICPESS 2016-ISTANBUL, 24-26 August 2016
11
F.TOPAL ve S.TAUSCHER
Almanya’da göçmenlerin uğradığı kişilik haklarına yönelik ihlallerinden birini de
Racial/Etnic Profiling17 oluşturmaktadır. Almanya’da yoğun olarak bu tür vakalara
rastlanmaktadır. Bu uygulamaların artmasından ötürü Amnesty 2014 yılının Eylül18
ve Aralık19 aylarında iki ayrı rapor çıkarmış ve Alman Devleti’ne önlem alması
konusunda telkinde bulunmuştur.
Almanya’da ayrımcılığın ve insan hakları ihlallerinin yaşandığı bir diğer alan ise
eğitim ve kültürel hayatta ortaya çıkmaktadır. Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği
Örgütü’nün (OECD) 2015 yılında yayımlamış olduğu rapora göre göçmen
çocukların sadece %16’sı yüksekokul ya da ustalık mezuniyeti alabilmektedirler.
Almanlarda bu oran %33’e çıkmaktadır.20 Bu oranların düşüklüğünde göçmen
çocukların ve ebeveynlerinin hızlıca para kazanma yolu olarak meslek eğitimini
seçmeleri bir rol oynarken, Alman eğitim sisteminden ve tavsiye sisteminin
bozukluğundan kaynaklanan yapısal sorunlar da bulunmaktadır. Göçmen
çocuklarının yaşadıkları dil sorunlarını zekâ seviyeleriyle ilişkilendiren
öğretmenlerin, bir göçmen çocuğun dil sorunu yüzünden derslerinde yaşadığı
başarısızlığı zekâsının geriliğine bağlamakta ve onu eğitim hayatı boyunca diğer
Alman öğrencilerden ayırmaktadır. Bu istemli ya da istemsiz ayrımcılık ve dışlama
sadece eğitim hayatında etkili olmamakta aynı zamanda göçmenlerin kültürel
hayatına da yansıtmaktadır.
İyi bir eğitimden ve dolayısıyla iş hayatından mahrum kalan göçmenler sosyal ve
kültürel hayatta da kendilerini gösterememektedir. Kültürel hayata katılmanın
genellikle ön koşulu sayılabilecek iyi bir iş yaşamı ve gelir düzeyi bu şartlar altında
göçmenlerin ulaşamayacakları bir standartta dönüşmektedir. Bu bakımdan
toplumun daha alt katmanlarında var olmaya çalışan göçmenler sosyal ve kültürel
hayattan eşit yurttaşlar gibi pay sahibi olamamaktadır.
2014 yılında Bosch Vakfı tarafından yapılan “Meslek Eğitimi Piyasasında
Ayrımcılık” isimli araştırma ayrımcılığın sadece eğitim ve kültürel hayatla sınırlı
kalmadığını, iş piyasasında da birçok yansımasının olduğunu göstermektedir.
Yapılan araştırma kapsamında aynı özelliklere sahip iki özgeçmiş (bir özgeçmişe
17
Kolluk kuvvetinin herhangi bir kişiyi somut delillere dayanmadan sadece dış görünüşünün –ırk, ten
rengi, etnik köken, dini inanışı, lisanı vd.- belli kalıplara/klişelere uymasından ötürü araması ve
soruşturmasıdır.
18
Racial Profiling Positionspapier Kurzfassung,
https://www.amnesty.de/files/Racial_Profiling_Positionspapier_Kurzfassung_September_2014.pdf,
Erişim Tarihi 17.03.2016.
19
Racial Profiling" in Deutschland Diskriminierende Polizeikontrollen abschaffen!,
https://www.amnesty.de/2014/12/1/deutschland-diskriminierende-polizeikontrollenabschaffen?destination=node%2F5078%3Ftopic%3D214%26node_type%3D%26from_month%3D1
%26from_year%3D2014%26to_month%3D1%26to_year%3D2015%26submit_x%3D79%26submit_y
%3D10%26result_limit%3D10%26form_id%3Dai_core_search_form, Erişim Tarihi 17.03.2016.
20
Diskriminierung, http://mediendienst-integration.de/desintegration/diskriminierung.html, Erişim
Tarihi 14.05.2016.
12
ICPESS 2016-ISTANBUL, 24-26 August 2016
Almanya’da “Hak ve Özgürlükler” Sorunu
Türk ismiyle diğerine Alman ismiyle) meslek eğitimi veren işyerlerine
gönderilmiştir. Aynı özgeçmişe ve özelliklere sahip olunmasına rağmen Alman
ismiyle yapılan başvurulara (%20,2) Türk ismiyle yapılan başvurulara (%14,6)
nazaran daha fazla olumlu yanıt gelmiştir. Bir Alman, bir işverenden iş görüşmesi
alabilmek için ortalama dört başvuruda bulunması gerekirken bir Türk yedi
başvuruda bulunması gerekmektedir. Bu araştırmada iş başvurusu için seçilen
meslekler araba tamirciliği ve büro asistanlığıdır.21 Çok daha kalifiye işler olan
mühendislik, akademisyenlik, öğretmenlik vb. iş dallarında yaşanan ayrımcılık çok
daha ileri boyuttadır. İş başvurularındaki bu ayrımcılığın önüne geçilmesi için kör
özgeçmişler olarak nitelenen (başvuru sahibinin isminin ve fotoğrafının yer
almadığı başvurular) özgeçmişlerin kullanılması önerilmektedir. Bu sayede
göçmenlerin daha fazla başvurusu kabul edilecek olsa bile mülakat sırasında
elenmelerinin önüne geçilmesi zor görünmektedir.
Yaşanan tüm bu ayrımcılığın bir nebze azaltılmasının yolu göçmen kökenlilerin
Alman vatandaşlığına geçme imkânıdır. Uzun zamandır ABD, Brezilya, Arjantin,
İsviçre ve AB ülkelerinin çifte vatandaşlığını kabul eden Alman Devleti, ancak
2014 yılının Aralık ayında Türklerin çifte vatandaşlığını kabul etmiştir.22 Ancak
bunu diğer sayılan devletlere uyguladığı gibi sınırsızca kabul etmemiş aşağıdaki
şartlara bağlamıştır. Buna göre bir Türk kökenli göçmenin çifte vatandaşlık
alabilmesi için 21 yaşına kadar;
-
Sekiz yıl boyunca Almanya’da ikamet etmiş olması ya da,
-
Altı yıl boyunca Almanya’da bir okula gitmiş olması ya da
-
Almanya’da bitirilmiş bir okul diplomasına ya da meslek eğitimine sahip
olması
gerekmektedir.23Alman vatandaşlığına daha önce talep ilkesi gereği geçmiş olanlar
ya da yukarıdaki şartları yerine getiremeyenler için çifte vatandaşlık şansı
bulunmamaktadır.
Almanya’da yaşayan yedi milyon24 yabancı kökenlinin yaklaşık 2,5 milyonunu
Türkler oluşturmaktadır ve bunların yaklaşık 530.000’nin25 çifte vatandaşlığı
21
Diskriminierung am Ausbildungsmarkt Ausmaß, Ursachen und Handlungsperspektiven,
http://www.bosch-stiftung.de/content/language1/downloads/SVR-FB_Diskriminierung-amAusbildungsmarkt.pdf, Erişim Tarihi 21.08.2016.
22
Doppelte Staatsangehörigkeit möglich,
https://www.bundesregierung.de/Content/DE/Artikel/2014/04/2014-04-07staatsangehoerigkeit.html, Erişim Tarihi 19.08.2016.
23
Bezci Bünyamin vd. (2014), Almanya 2014 Hak ve Özgürlükler, s. 37, Sakarya Üniversitesi
Yayınları, Sakarya.
24
Sadece kendi memleketlerinin vatandaşlığına sahip olan göçmenler. Çifte vatandaşlığa sahip olanlar
ve memleketlerinin vatandaşlığını bırakıp sadece Alman vatandaşı olan göçmen kökenlilerin nüfusu
çok daha fazladır.
ICPESS 2016-ISTANBUL, 24-26 August 2016
13
F.TOPAL ve S.TAUSCHER
bulunmaktadır. AB üyesi ülkelere, ABD, İsviçre gibi ülkelere tanınan bu hakkın
eşitlik ilkesi gereği Türk vatandaşlarına tanınması gerekmektedir. Bu sayede sosyal,
kültürel, ekonomik hayattan dışlandığını hisseden Türkler en azından siyasal alana
dâhil edilerek uyum politikalarına pozitif bir katkı sunulabilir.
Vatandaşlık hakkı doğrudan siyasal hayata katılım konusuyla da bağlantılıdır.
Alman Anayasası gereği Almanya’da federal, eyalet, belediye düzeyinde uygulanan
seçimlere (Avrupa Parlamentosu seçimleri de buna dâhildir) katılabilmek için
Alman vatandaşlığına sahip olunması gerekmektedir. Bunun yanında AB üyesi
ülkelere mensup olan yabancılar Alman yerel seçimlerine katılabilmektedirler. Bu
durumda AB veya Alman vatandaşı olmayan yabancılar yıllardır çalıştıkları,
yaşadıkları, vergi verdikleri ve Almanlarla birlikte imar ettikleri yerlerde seçme
hakkından mahrum kalmaktadır. Aşağıdaki tablo durumun ciddiyetini ve mağdur
olanların çokluğunu göstermesi bakımından ilgi çekicidir.
Tablo 3: Almanya’daki Bazı Eyaletlerde Oy Kullanma Hakkı
Seçmen sayısı
Seçmenler içindeki AB vatandaşları
Oy hakkı bulunmayan yabancılar
100%
77,545
583,202 890,878
1,020,173 148,789 59,389
286,706 52,057 408,659
100,000
447,821
600,000
90%
485,971
27,714 276,610
200,525
85%
2,353,133
14,300,0003,200,000
8,500,00010,051,755
514,175 4,388,801
80%
2,517,000
95%
75%
Kaynak: http://mediendienst-integration.de/integration/politik.html
Bu tabloya göre Bavyera’daki seçmenlerin %8,1’i, Hessen’dekilerin %8,5’i oy
kullanma hakkından mahrum edilmektedir. Bu durum Almanya’nın büyük şehirleri
temel alındığında daha da vahimleşmektedir. Münih ve Köln’de yaşayanların %11’i,
Berlin’dekilerin %10’u, Frankfurt’takilerin ise %15’i yabancı olmalarından ötürü
siyasal hayata katılma hakkından mahrumdurlar.
25
Wie
viele
Doppelstaatler
leben
in
http://mediendienstintegration.de/integration/staatsbuergerschaft.html#c488,
19.08.2016.
14
Deutschland?,
Erişim
Tarihi
ICPESS 2016-ISTANBUL, 24-26 August 2016
Almanya’da “Hak ve Özgürlükler” Sorunu
Çalıştıkları, yaşadıkları ve vergi verdikleri şehirleri ve belediyeleri politik olarak
şekillendirme hakkından dışlanmış olan bu göçmenlerin Alman kültürü, toplumu
ve siyasetine uyum sağlamalarını beklemek gerçekleşmesi zor bir durumdur.
SONUÇ
Sonuç olarak insan hakları alanında yıllar süren birikimleri ve geniş enformasyon
olanakları ile raporlama faaliyeti yürüten izleme örgütlerinin temel çalışma alanları
ve bunların hazırladığı raporların hangi bağlamlarda, nelere-nasıl yer verdikleri,
eksilikleri, benzerlikleri, farklılıkları ortaya konulmuştur. İnsan hakları raporları
insan hakları kavramının gelişmesine ve hak ihlalleri hakkında ilgili ülkelerin
sorunlarına çözüm önerileri sunma noktasında ileride de katkı sağlayacaktır. Ancak
bunu yaparken farklı kavramsallaştırmaların da dikkate alması gerektiği ve bu
sayede insan hakları kavramının içeriğinin zenginleşeceği ve daha kapsayıcı bir hal
alacağı unutulmamalıdır. Bununla beraber bu raporlarda batılı ülkelerdeki hak
ihlallerine ilişkin analizlerin kısa ve üstünkörü oluşu yaşanan ihlallerin Asya, Afrika,
Latin Amerika ve İslam coğrafyası gibi alanlarda yoğunlaşması, raporların
tarafsızlık yönlerine gölge düşürmektedir. Nihayetinde bu raporlar batılı devletlerin
kendi politik çıkarları için bu bölgelerdeki ülkelere karşı kullandığı metinler olarak
algılanmaya başlanmaktadır. Nitekim yer yer politik baskı unsuru olarak
kullanıldığı görülen raporların da işin özünü kaçırdığı ve yaşanan hak ihlallerine
karşı önlem alınmasını geciktirdiği görülmektedir.
Özellikle raporlarda batılı ülkelerde yaşanan hak ihlallerine daha çok yer
verilmesinin gerekliliği tekrarlanmalıdır. Bu çalışmada da Almanya hakkında kişilik
hakları, eğitim hakkı, sosyal haklar gibi alanlarda yaşanan hak ihlalleri çeşitli
verilerle gösterilmiştir. Özellikle Türkler-Müslümanlar ve diğer göçmen gruplar ya
da azınlıklar söz konusu olduğu zaman hak ihlallerinin nasıl sıradan ve sistematik
bir hal aldığı görülmektedir.
Bu tür raporlama çalışmalarında özellikle bu gruplar üzerinde görülen hak
ihlallerine ilişkin önlemler ve çözümler sunulmalıdır. Bunun için en önemli
unsurlardan biri de raporlama faaliyetlerinde bu hak ihlallerinin gösterilerek
kamuoyunun bilinçlenmesinin sağlanmasıdır. Daha sonrasında ise yaşanan hak
ihlallerinin derinlemesine analiz edilmesinin gerekliliği ve bunlara ilişkin çözüm
önerileri ve politikaların geliştirilmesinin gerekliliği unutulmamalıdır.
ICPESS 2016-ISTANBUL, 24-26 August 2016
15
F.TOPAL ve S.TAUSCHER
KAYNAKÇA
Aybay, Rona (2015), İnsan Hakları Hukuku, İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları,
İstanbul.
Bezci Bünyamin vd. (2014), Almanya 2014 Hak ve Özgürlükler, Sakarya
Üniversitesi Yayınları, Sakarya.
Christiansen, Lars ve Keith Dowding (2001), “Plüralizm ya da Devlet Özerkliği?
Uluslararası Af Örgütü Örneği (Britanya Seksiyonu): İçerideki/Dışarıdaki
Grup”, İnsan Hakları Diplomasisi içinde, der: Emin Gürses, Bağlam
Yayınları, İstanbul.
Erdoğan, Mustafa (2015), İnsan Hakları Teorisi ve Hukuku, 4.Baskı, Orion
Kitabevi, Ankara.
Gürses, Emin (2001), “İnsan Hakları Diplomasisi”, İnsan Hakları Diplomasisi
içinde, der: Emin Gürses, Bağlam Yayınları, İstanbul.
İnternet Kaynakları
“Alman
polisi
geçen yıl
7 kişiyi
öldürdü”,
http://www.avrupapostasi.com/magazin/alman-polisi-gecen-yil-7-kisiyi-oldurduh96254.html, 15.06.2016.
“Almanya
2014
-Hak
ve
Özgürlükler
Raporu”,
http://diam.sakarya.edu.tr/sites/diam.sakarya.edu.tr/file/ALMANYA_201
4_-HAK_VE_OZGURLUKLER.pdf, 21.08.2016.
“Almanya'da
NSU
davası
dördüncü
yılında”,
http://www.hurriyet.com.tr/almanyada-nsu-davasi-dorduncu-yilinda40100113, 25.05.2016.
“Die
Grundrechte”,
https://www.bundestag.de/bundestag/aufgaben/rechtsgrundlagen/grundges
etz/gg_01/245122, 21.07.2016.
“Diskriminierung
am
Ausbildungsmarkt
Ausmaß,
Ursachen
und
Handlungsperspektiven”,
http://www.boschstiftung.de/content/language1/downloads/SVR-FB_Diskriminierung-amAusbildungsmarkt.pdf, 21.08.2016.
“Diskriminierung”,
http://mediendienstintegration.de/desintegration/diskriminierung.html, 14.05.2016.
“Doppelte
Staatsangehörigkeit
möglich”,
https://www.bundesregierung.de/Content/DE/Artikel/2014/04/2014-0407-staatsangehoerigkeit.html, 19.08.2016.
HRW (Human Rights Watch) “About”, https://www.hrw.org/about, 23.08.2016.
16
ICPESS 2016-ISTANBUL, 24-26 August 2016
Almanya’da “Hak ve Özgürlükler” Sorunu
HRW
(Human
Rights
Watch),
World
Report
2015
(2014),
https://www.hrw.org/sites/default/files/wr2015_web.pdf, 21.08.2016.
“Kennzeichungspflicht
für
Polizeibeamte”,
http://www.strafverteidigervereinigungen.org/freispruch/texte/noli_h6_ken
nzeichnungspflicht_prn.html,15.06.2016.
“Polizei-Misshandlung in Hannover Deutschland muss Folterprävention
verstärken”, http://www.amnesty.de/presse/2015/5/19/deutschland-mussfolterpraevention-verstaerken, 15.03.2016.
“Racial
Profiling
Positionspapier
Kurzfassung”,
https://www.amnesty.de/files/Racial_Profiling_Positionspapier_Kurzfassu
ng_September_2014.pdf, 17.03.2016.
“Racial Profiling" in Deutschland Diskriminierende Polizeikontrollen abschaffen!”,
https://www.amnesty.de/2014/12/1/deutschland-diskriminierendepolizeikontrollenabschaffen?destination=node%2F5078%3Ftopic%3D214%26node_type%3
D%26from_month%3D1%26from_year%3D2014%26to_month%3D1%26
to_year%3D2015%26submit_x%3D79%26submit_y%3D10%26result_limi
t%3D10%26form_id%3Dai_core_search_form, 17.03.2016.
“Sprachkritik:
"Döner-Morde"
ist
Unwort
des
Jahres”,
http://www.spiegel.de/kultur/gesellschaft/sprachkritik-doener-morde-istunwort-des-jahres-a-809512.html, 11.08.2016.
Uluslararası
Af
Örgütü,
“Uluslararası
Af
Örgütü
https://www.amnesty.org.tr/nav/150/turkce, 21.08.2016
“Wie
Tarihçesi,
viele
Doppelstaatler
leben
in
Deutschland?”,
http://mediendienstintegration.de/integration/staatsbuergerschaft.html#c4
88, 19.08.2016.
ICPESS 2016-ISTANBUL, 24-26 August 2016
17
Download