İNSAN HAKLARININ ULUSLARARASI ALANDA KORUNMASI: YENİ GELİşMELER VE SORUNLAR Münci KAPANİ* İnsanlık tarihinde belirli aşamaları noktalayan önemli dönüm yılları vardır. Öyle görünüyor ki, bundan böyle 1948 yılı da artık bu dönüm yılları arasında sayılmak gerekecektir. İnsan Hakları Evrensel Bildirisinin Birleşmiş Milletlerce kabul ve ilan tarihi o­ lan bu yılın, her 10 Aralık gününde "İnsan Hakları Günü" olarak anılmasından başka, özellikle her onuncu yıldönümünde ulusal ve uluslararası düzeylerde toplantılar, konferanslar ve seminer­ ler düzenlenerek vurgulanması, artık sürekli bir gelenek olarak yerleşmiş bulunuyor. Bu gelenek, geride bıraktığımız 1978 yılında da -Bildirinin ctuzuncu yıldönümü olması dolayısıyla- özel bir öneme bürünerek uluslararası kuruluşlarda ve dünyanın çeşitli ül­ kelerinde bir kutlama havası içinde sürdürülmüştür. Aslında, bu toplantılarda "kutlama"dan çok, geçmiş yılların bir muhasebesini yapmak, insan hakları alanında ortaya çı­ kan eksiklik ve yetersizlikleri gidermenin, daha iyiye ve daha i­ leriye yönelmenin yollarını araştırmak herhalde daha gerçekçi bir yaklaşım olur. Şunu kabul etmek gerekir ki, aradan otuz yıl gibi azımsanamıyacak bir zaman geçmiş olmasına rağmen, İnsan Hak­ ları Evrensel Bildirisinde yer alan teınel hak ve özgürlüklerin tam anlamıyla gerçekleştiğini görmekten hayli uzaklardayız. Hele bu açık * Prof. Dr. Münci Kapani, Ankara Üniversitesi Hukuk Faküıtesfnde öğ­ retim üyeSidir. 64 hakların "evrensel"liğinden söz etmek hiç mümkün olmasa gerek. Dünya nüfusunun belki yarısına yakın bir bölümünün açlık, yok­ sulluk ve cahillik çizgisinde yaşadığı, öte yandan sayıları yüz mil­ yonlara varan insanların sivil ya da askeri diktatörlüklerde, totali­ ter sisteınlerde ağır baskılar altında ezildikleri gerçeği ortada dururken i.nsan haklarının "evrensellik" niteliğine kavuşmuş ol­ duğunu ileri sürmek nasıl mümkün olabilir? bütün bunlara karşılık, yeryüzünde insan haklarını daha alanlara yayrnak, onlara uluslararası düzeyde daha çok say­ gınlık ve kazandırmak yolundaki çabalar da eksik değiL. Bu yazının amacı işte bu tür çabalar üzerinde durmak, özellikle gelişmeleri biraz önce sözünü ettiğimiz gerçekçi son yıllar yaklaşımla ele alarak değerlendirneğe çalışmak olacak. Bu arada yeni koruına mekanizmalarının kurulmasında ve bunlara etkinlik sağlanmasında karşılaşılan güçlükleri ve ortaya çıkan sorunları inceleme fırsatını da bulmuş olacağız. Aına geniş 1. Uluslararası İnsan Hakları Sözleşmelerinin Getirdikleri. İnsan haklarının uluslararası alanda korunması konusunda son yıllar içindeki en önemli gelişme, hiç şüphe yok ki Birleşmiş Milletler Genel Kurulunca kabul edilmiş bulunan iki Sözleşmenin uzun bir bekleme süresinden sonra 1976 yılında yürürlüğe girmesi olmuştur. Bunlardan birincisi Kamusal ve Siyasal Haklar Ulus­ lararası Sözleşmesi (International Covenant on Civil and Political Rights) **, ikincisi de Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklar Ulus­ ** Bu sözleşmenin başlığı Türkçeye genellikle "Medeni ve Siyasal Haklar diye çevriliyor. İngilizcedeki Civil rights karşılığında "Me­ deni Haklar" teriminin kullanılması kanımızca doğru değildir. Bu te­ rimİn hukuk dilinde belirli bir teknik anlamı vardır: "Medeni haklar' denince, "özel hukuk ilişkilerinden doğan haklar" anlaşılır. (Evlenme, evlat edinme, miras, velayet hakları, kişiler arasındaki akitlerden do­ ğan haklar gibD. Oysa uluslararası sözleşmelerde yer alan insan hlak­ lannın bu tür haklar olmadığı bellidir. Çeviri yanılgısı herhalde şura­ dan kaynaklanıyor: İngilizcedeki civil sözcüğü değişik anlamları olan bir sözcüktür. Bir anlamıyla bu sözcük "medeni" karşılığında kullanı­ lır (civil code "medeni kanun" deyiminde olduğu gibi). Fakat da­ ha genel ve özgün anlamıyla, Latincede civitas (siyasal topluluk, dev­ let) ve civis (siyasal topluluk üyesi, yurttaş) kökenlerinden gelen bu kelime, "yurttaşlarla ilgili, yurttaşlara ait" demektir. Buna göre civil rights deyiminin tam sözlük karşılığı "yurttaşlık hakları" ya da yurt­ taşlara ait haklar"dır. Sözleşmesi" 65 lararası Sözleşmesi (International Covenant on lEcoınoH~rCı So{"ial and Cultural Rights) adını taşıyor. Bu Sözleşmelerin neler getir­ mekte olduğunu açıklarnadan önce, bunların hazırlanınası ve yü­ rürlüğe girmesi sürecine ve bu süreç içindeki aşan"1alara kı­ saca değinmek yararlı olacaktır. Birleşmiş biri, Milletler Teşkilatının başlıca kuruluş amaçlarından de belirtildiği gibi, "insan ve temel hürriyetlerine karşı saygıyı sağlamak ve geliş­ tirmek" idi. Bu amaçla, daha başlangıçta, Birleşmiş Milletler bünyesi içinde bir İnsan Hakları Komisyonu kurulmuş (1946) ve bu Komisyon insan haklarının uluslararası alanda s2-ıi;lann1ası yo­ lundaki çalıı;ımalarına başlamıştır. Bu çalışmaların ilk aşaması, 10 Aralık 1948 tarihinde Birle~miı;ı lViiIleiler Genel Kurulunda oylana­ rak kabul edilen İnsan Hakları Evrensel Bildirisidir. Ancak, hemen söylemek gerekir ki, ilk aşamanın ürünü olan bu belge, adından da anlaı;ıılacağı gibi sadece bir "Bildiri" (Dcclaratl.on) idi ve onu kabul eden devletleri hukukcn bağlayıcı bir sahip bulun.. muyordu. Nitekim böyle olduğu içindIr ld belgenin Genel Kurulda onaylanması sırasında herhangi bir güçlükle karşılaşılman11şt.Lr. AndIaşınanın değiı;ıik nıaddelerinde haklarına Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Komisyonu için asıl güç L} bundan sonra baı;ılıyordu. Zira ikinci aşamada artık sadece bir il­ keler bildirgesi ve haklar listesi değil, katılan devletlere hukuki yü­ kümlülükler yükleyen, açıklanan haklara saygı gösterHip gösteril­ nıediğini belirleyecek bir denetim sistemini öngören bağlayıcı ni­ telikte bir Sözleı;ımenin hazırlanması söz konusu idi. Bu amaca yö­ nelik çalışmaların degiı;ıik safhalardan geçerek sonuçlandırılması tam yirmi yıl sürdü (1947-1966). Komisyon daha baı;ılangıçta bazı temel ilke sorunlarına çözürrı aramak zorund.a kalmıştır: DcvletNe var ki, İngilizcedeki bu terim de "insan hakları" kavramını ondan daha dar olan bir terimdir. Çünkü, Sözleşmelerd8 (ve Evrensel Biljiride) sağlanması öngörülen ha 1\: 18.;:' -siyasal lw!üc;x dışında- sadece "ytirttaşlara" ait olan hal::l::1r de~;ı, yurttaş olsun VCJ~~ olmasın toplumda yaşayan "büti'm insanlara" dt G~ması gereken hakL.'x­ dır. Gerçekten burada özeHikle sGz konusu olan kişi gCıvenligi, kişi (;:;Vd­ nulmazlığı, konut dokunulmazlığı. din ve vicdan h ü:rrlyeti , düşünce hümyeti gibi sırf insan olmak sıfatıyla herkese tanınan, "kamusal" nitelikte haklar ve özgürlüklerdir. Bu bakımdan. bjz Sözleşme başlığında yer alan "Civil rights" kar­ şılığında. sözlük anlamını değil, fakat kavramı en iyi yansıtan deyim olarak "Kamusal haklar" terimini kullanmayı uygun gördük. karşılamayan, 66 bağlayıcı bir denetim mekanizması onların egemenlik hakla­ r!na gölge düşürmedsn nasıl oluşturulacaktı? Denetim görevini yapacak organ nasıl kurulacaktı? Bu organın yetkileri neler ola­ caktı? Başvuru yolları nasıl düzenlenecekti? Başvuru hakkı kim­ lere tanınacaktı? Ve nihayet, kIllsik kişi hakları ve siyasal hakIar­ la ekcnomik, sosyal ve kültürel hakları kapsayan tek bir Sözleşme rni, yoksa bu iki kategoriyi ayrı ayrı düzenleyen iki Sözleşme mi 12ri ~ıazırlanacaktı ? ınsan }l;-ıkJ8Tl Kcrnisyonu; uzun yıllE:' süren çalışn1alardan son­ ra bu kon ulc~l',ja ~ç:endi içinde ortaya çıkan değişik ve karşıt görüşle­ ri uzlaşma yoluyla bağdaştırarak iki ayrı Sözle§me tasarısını 1954 yılında Birleşmiş Milletler Genel Kuruluna sundu. Fakat iş burada bltn1iyordu. Bv.ndan sonra tasarılar Genel Kurulun Üçün­ cü Komisyonunda yeniden ele alınarak on iki yıl süreyle (1954­ 1966) tekrar konuşuldu, tartışıldı, geliştirildi ve "olgunlaştırıldı". Nihayet, bu hazırlık çalışmaları maratonu, kesin şeklini alan Sözleşnıe tasarılarının Birleşmiş Milletler Genel Kurulunun 16 Aralık 1966 tarihli toplantısında oylanarak kabul edilnıesiyle so­ nuçlanmış oldu!. Ancak, Sözleşmelerin yürürlüğe girebilmesi için bir on yıl daha beklemek gerekmiştir. Zira her iki tasarı metni de, yürürlük şartı olarak en az 35 devletin kendi iç hukuk kural­ ları uyarınca bunları onaylayıp katılma belgelerini Genel Sekre­ terliğe sunmasını öngörüyordu. Bu şart, katılan devlet sayısınıh otuzbeşi bu lmasıyla Ocak ve Mart 1976 tarihlerinde yerine gel­ miş ve Sözleşmeler bu tarihlerden itibaren yürürlüğe girmiş bu­ Lunmaktadır. bunca zaman alan bu bir incelemesine girişmemiz söz konusu değildir. Burada sadece insan hakları alanında son yılların en önemli gelişmesi sayılan bu belgelerin getirdikleri ye­ nililderi ana çizgileriyle belirtrneğe çalışacağız. Hazırlanması ve işlerlik kazanması Uluslararası Sözleşmelerin ayrıntılı Önce Kamusal ve Siyasal Haklar Sözleşmesini ele alalıın. Bu genellikle Evrensel Bildiride yer alan insan kişiliğine Sözleşme 1 Hazırlık çalışmalan hakkında etraflı bilgi için, bk. A. Glenn Mower J!'., "The Implementation of the U.N. Covenant on Civil and Politicai Rights," flevue des Droits de L'Hoınme, Vol. X, 1-2 (1977), 275 ve dev. Bu konuda geniş bir kaynak bibliyografyası için, bk. Marc J. Bossuyt, 'l'~ote~, i::ı.clcüin.; to Uıc IntüY'natim131 Coven2uts 0:1 Hı.:man Rights", Revt:e :ic:-:: Dro~ts de L'H(\mm[~. Vol. X, 1-2 1977), 237-304. 67 bağlı klasik hakları ve temel özgürlükleri kapsamakta ve bunla­ rı daha etraflı bir şekilde düzenlemektedir: Yaşama hakkı, kişi dokunulmazlığı, kişi güvenliği, savunma hakkı, işkence yasağı, kölelik yasağı, kanun önünde eşitlik, kadın erkek eşitliği, özel hayatın gizliliği, din, vicdan, düşünce ve anlatım hürriyetleri, toplanma ve dernek kurma hürriyeti, yönetime katılma hakkı, seçme ve seçilme hakkı gibi belli başlı temel hak ve hürriyetler bu arada sayılmaktadır. Evrensel Bildiride yer alan bazı haklara (sığınma hakkı, başka ülkelerde serbestçe dolaşabilme ve yerle­ şe bilme hakkı gibi) Sözleşmede yer verilmemiş, buna karşılık Bildiride yer almayan bazı haklar ise (ulusların kendi gelecekle­ rını ve yönetimlerini belirleme (self-detennination) hakkı ile kendi doğal kaynaklarına ve zenginliklerine sahip olma ve bun­ ları serbestçe kullanabilme hakkı gibi) Sözleşmede yer almıştır. Bu iki belge arasında en önemli farklardan biri hakların dü­ zenlenmesi yönünden kendini gösterir. Evrensel Bildiride insan haklarının sadece teker teker sayılması ile yetinilmişken, Sözleş­ mede bu hakların hangi hallerde ve ne gibi nedenlerle sınırlandı­ nlabileceği de belirtilnıiştir. Bu nedenler, kamu düzeni, kamu güveni, milli güvenlik, genel sağlık, genel ahlak ve başkalarının hak ve hürriyetlerinin korunması gibi genellikle Anayasalarda kabul edilen sınırlama ölçüleridir Ancak bu kavramların -hiç de­ ğilse bir bölümünün~ açık ve kesin olmadığı, ve bazen siyasal ik­ tidarların anlayışlarına göre daraltıcı yorumlara elverişli bulun­ duğu da unutulmamalıdır. Ayrıca Sözleşmenin, kapsamı tam be­ lirli olmayan bu sınırlama ölçülerini düşünc~min açıklanması hürriyeti alanında da getirmiş olduğunu kaydetmek gerekir. Ge­ ne aynı alanda iki yeni ve ilginç hüküm yer almaktadır: Bunlar her türlü savaş propagandasının yasaklanmasını öngören hü­ kümle, ulusal, ırksal ve dinsel düzeylerde kin ve nefret yarata­ rak ayrıma, düşmanlığa ve şiddete yol açabilecek görüşlerin ya­ yılmasının yasaklanmasını öngören hükümlerdir. Kişi hakları ve siyasal haklarla ilgili Sözleşmenin getirmek­ te old uğu en önemli yenilik, sözleşmede yer alan insan haklarına taraf devletler ce saygı gösterilip gösterilmediğini denetlemeyi amaçlayan bir mekanizma kurmuş olmasıdır. Bu görevi yerine getirmek üzere Sözleşmeye katılan devletlerce seçilecek 18 kişilik bir İnsan Hakları Komitesi kurulmuştur. Ancak hemen belirte­ Um ki, gerek bu organa tanınan yetkiler, gerek üye devletler için 68 öngörülen yükümlülükler gerçek anlamda bir "denetim" meka­ nizmasının varlığından söz etmeye olanak vermeyecek ölçüde Sl­ Eırlıdır. Sözleşme hükümlerine göre, taraf devletlerin normal yü­ kümlülüğü, insan haklarını gerçekleştirme yolunda kendi ülkele­ rinde aldıkları tedbirleri ve bu alandaki gelişmeleri (veya karşı­ laşılan güçlükleri) belirli aralıklarla düzenleyecekleri raporlar halinde Genel Sekreterlik kanalıyla İnsan Hakları Komitesine bildirmekten daha öteye gitmiyor. İnsan Hakları Komitesi bu raporları inceleyecek ve sonunda belirtmeyi uygun göreceği "ge­ nel görüşleri" (general comments) kendi düzenleyeceği raporla taraf devletlere bildirecektir. (Ayrıca bu görüşleri B.M. Ekono­ mik ve Sosyal Konseyine de iletebilecektir). yükümlülüğün bir adım daha ötesinde, yolunu da öngörmüştür. Ancak, bir dev­ letin başka bir devlete kendi ülkesinde sözleşme hükümlerine uyulmadığı yolunda şikayet hakkını tanıması, bu hususu düzen­ leyen özel maddeyi (m. 41) açıkça kabul edip onaylamasına bağ­ lıdır. Başka deyişle, devletlerarası başvurma, örneğin Avrupa İn­ ~,an Hakları Sözleşmesinde olduğu gibi, Sözleşmeye katılmakla kendiliğinden (otomatik olarak) doğan bir hak ve yükümlülük değildir ve bu prosedürün işletilip işletilmemesi her devletin ta­ ınamen kendi rıza ve isteğine bırakılmıştır. Nihayet Sözleşme, daha da ileri bir kademe olarak, yalnız taraf devletlere değil fa­ kat kişilere başvurma hakkının tanınması yolunu da açık tut­ muştur. Ama bu yolun i~lerlik kazanabilmesi için de gene her clevlE.tin, kendi isteğine bağlı olarak, kişisel başvurma hakkını düzenleyen Ek Protokolü kabul edip onaylaması gerekmektedir. Sözleşme, bu asgari devletlerarası başvurma ve kişisel başvurma yollarının tanınması h3.­ Komitesinin yetkileri, biraz önce de değindi­ ğimiz gibi, hayli sınırlıdır. Şurasını açıkça belirtmek gerekir ki, Komitenin yargısal nitelikte herhangi bir fonksiyonu, bağlayıcı bir karar alma yetkisi olmadığı gibi, Sözleşmede yer alan hakla­ rın ihlal edilip edilmediğini saptama ve açıklama yetkisi de yok­ tur. Sözleşme hükümlerinin ihlal edildiği gerekçesiyle kendisine yapılacak başvurmalarda İnsan Hakları Komitesi taraflar ara­ sında sadece bir "uzlaştırmacı", bir "arabulucu" rolü oynamak­ la yetinmek zorundadır. Devletlerararası başvurmalarda Komite uzlaştırma fonksiyonunu taraf devletlerin onayı üzerine kendi içinden oluşturacağı beş kişilik ad hoc bir Uzlaştırma Komisyonu Devletlerarası linde İnsan Hakları 69 aracılığı ile yürütür. Bu uzlaştırma çabaları sonunda dostça bir çözüme ulaşılabilirse mesel e sona erer. Herhangi bir uzlaşmanın sağlanamaması halinde Konlİsyona düşen iş, bir rapor düzenle­ yerek başvuru konusu olaylarla ilgili bulguları açıklamak ve "dostça bir çözüme varılması olanakları konusunda görüşlerini belirtmek"ten ibarettir. İlgili devletlerin bu raporu kabul edip etmemek hususunda tamamen serbest olduklarını da burada kay­ detmek yerinde ol ur. Görüldüğü gibi, Bİrleşıniş Milletlerce kabul edilerek yürür­ giren Kamusal ve Siyasal Haklar Sözleşmesi, bu haklarla il­ gili olarak son derece gevşek ,esnek ve kad.emeli bir denetim me­ kaniznıası getirmiş bulunmaktadır. Ekonoıuik, Sosyal ve Küitü­ rel Haklar Sözleşmesinde öngörülen denetim sistemi ise daha da zayıftır. Bu ikinci sözleşmede tanınan hakların sağlanmasını gözetmek üzere birinci sözleşmedeki İnsan Hakları Komitesi ben­ zeri özel bir organ kurulması yoluna gidilmemiştir. Sözleşmeye katılan devletlerin tek yükümlülüğü, kendi ülkelerinde ekono­ mik, sosyal ve kültürel hakların gerçekleştiriln1esi ile ilgili olarak alınan tedbirleri ve bu alanlarda kaydedilen gelişrneleri, belirli aralıklarla düzenliyecekleri raporlarla Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri kanalıyla Ekonomik ve Sosyal Konseye bildirrnekten ibarettir. Ekonomik ve Sosyal Konsey bu raporları inceleyecek ve gerekli gördüğü "genel nitelikte" bazı tavsiyelerde bulunabile­ cektir. lüğe Yirmi yıllik bir hazırlık çalışmaları döneminden ve onun ar­ on yıllık bir bekleme süresinden sonra nihayet yürürlüğe giren Uluslararası Sözleşmelerin insan haklarının }:orunrnası ala· nında neler getirdiklerini yukarıda kısaca özetl(;meğ'e çalıştık. Bu konuda iyimser bir bekleyiş içinde olan bazı çevrelerce bel­ ki de "dağın fare doğurması" olarak nitelendirilebilecek olan bu sonuç için en azından söylenebilecek şey, etkin bir denetim mekanizması getirmekten uzak kaldığı ve bu bakımdan büyük bir aşama sayılamıyacağıdır. Ancak, bu objektif gözlernin geri­ sinde yatan bazı gerçekıere bakmakta ve ortaya çıkan "güdük" sonuca yol açan nedenleri saptamakta yarar vardır. İnsan hak­ larının uluslararası alanda daha etkin olarak korunmasını sağla­ yacak bir sistem niçin gerçekleştirilememiştir? Sözleşmelere ka tı­ lan ve böylece insan haklarına saygı gösterme yükümlülüğünü yüklenen devletlerin kendi ülkelerinde bu hakları çiğnemeleri dından 70 halinc~c bİr hiç cleğ'Dce bn durumu açıkça belirlernek yetkisine sahip y-jksek kar2.r 01';,,,111 niçin kurulanıamıştır? olan bu hedeflere ulaşıla­ roloynadığını görüyoruz. Bunla-:'dan birincisi, hazırlık çalışn1alarına katılan devletler ara­ f.;n(~. siynssd, sosyal, ekonomik ve kültürel alanlarda ıııevcut ay­ rılıklr:ı,nl '.r. Birbirinden çok farklı sosyal yapılara, siyasal sistem­ ideolo,jilere, kültürlere ve gelişme düzeylerine sahip olan 6f~vJ.etlerin uluslararası bİ'-' kontrol mekanızınası üzerinde --hatta ~<oTunn1aE.~. gereken ortak bir haklar listesi üzerinde- anlaşnıaları kolay c1ınaınıştır. Nitekim sonunda bütün insan haklarını içe­ ren tek bir Sözleşme yerine değişik kategorIde hakları kapsayan iki 2.yn Sözleşıne yapılıııasına yol açan başlıca etken de bu olmm~­ tur. Gerçek bir ileri m,aınasın6a başlL(;;1 adım sayılabilecek iki enerrıli etkenin .l\n(.a~: ~Y.;.ndan daha da önenıli olan ve ağır basan ikinci en­ zelleyicj. etken, devletlerin esen1enIik hakları konusunda gösterdik­ leri tiU.zliktir. Birleşnıiş lYlilletler üyesi ülkelerin birçoğu, gerçek­ t ':l1 f'tı:~ili ve bağl::tyıcı bir denetin1 sistemini devletlerin egemen­ liklerini kısıtlayıc]. nitelikte görnıüşler ve bunun "ülkelerin iç iş­ lerine n:;..~~dsJw.18~ı :::;ayılabileceği görüşünü ileri sürmüşlerdir. Bü­ ~TüI~ d8\Tlc.tler arasında Sovyetler Birliği başlangıçtan beri bu gö­ ~::r:.:~ . Aınerika Birleşik Devletleri ise bağ'lay]eı bir l::ara::.' rrı.;:;.~-:.(:.yüzrrJası kuıulınası yolundaki önerilere ilke olarak beraber, bunların pratikte "işlerliği" konusun­ taVlr t::üı;:ı,n:::nıştır: ı . İnsan Hakları Komisyonundaki t9.zırlık sırasında bu çalı~ınalara katılan devletler genellikle 'belirgin bir endişenin hakiın olduğu söylene­ yer alan insan haklarının ihleJi durumunu yargı[gj yetkileI'le donatılnıış bir karar organının ku­ rl..ılrna;:·E halinele, bu ınekanİzınanın dost olnıayan devlstlerce sırf kendilerini zor durumda bırakmak için kullanılabileceği endişesi. i 2 So\yetler Birliği'nin bu konudaki göı'üşlerini yansıtan bir makale için b~~. V, K<.u..tashkin, "Human Rights and Peaceful Coexistence," Revue des Droits de L'Homme. Vol. IX. ı (1976), 5-20. S.S.CB. Bilimler Aka­ demisinde araştırmacı olan yazar, bu makalesinde devletlerin egemen­ lik haklarına saygı ve iç işlerine karışmama ilkelerinin uluslararası denetim konusunda en başta göz önünde tutulması gereken temel prensipler oldugunu vurgulamaktadır. Mower, loe. ciL, s. 275. 71 Bu ve günümüzdeki ul us­ ve karşılıklı güvensizlik ortamından kaynaklandığını söylemeğe ge­ rek yoktur sanırız. Nedenler ne olursa olsun, sonunda Uluslarara­ sı Sözleşmelerle ortaya konan sistem, "ülkelerin iç işlerine karış­ mama" ilkesini ön planda tutan ve insan haklarının korunması konusunda son sözü egemen devletlere bırakan bir sistem olmuş­ tur. kaygının tamamen yersiz lararası ilişkilerde geçerliğini olmadığını koruyan çıkar çatışmalarından Bir bakıma, böyle olduğu içindir ki bugün Birleşmiş Millet­ lerce hazırlanan Sö~leşmeler yürürlüğe girebilmiştir denilebilir. Elde edebildiğimiz son bilgilere göre bugüne kadar 52 devlet Kamusal ve Siyasal Haklarla ilgili Sözleşmeyi onaylayarak katılma belgelerini Birleşmiş Milletler Genel Sekreterliğine ver­ mişlerdir. Bunlar arasında Batılı devletler olduğu gibi sosyalist ülkeler ve Üçüncü Dünya ülkeleri de bulunmaktadır. Türkiye he­ nüz uluslararası Sözleşmeleri onaylamayan ülkeler arasında yer [$lıyor. Oysa Türkiye açısından bu hususta fazla çekingen dav­ ranmayı gerektirecek bir neden yoktur. Her şeyden önce, bugün yürürlükteki Anayasa -uygulamadaki bazı sınırlamalara rağ­ men- temel hak ve hürriyetleri en geniş ölçüde tanıyan anayasalar arasında sayılabilir. Kaldı ki, biraz önce de belirttiğimiz gibi, Sözleşmeler esnek ve kademe li bir katılma ve denetim sistemini öngörmekte, dolayısıyla taraf devletler iradelerini aşan bir yü­ kümlülük altına girmemektedirler. Öte yandan bugüne kadar Sözleşmelere katılan devletlerin listesine bir göz atıldığında ve bunların arasında örneğin Bulgaristan, Irak, İran, Libya, Moğo­ listan, Peru, Senegal, Şili, Uruguay, Ürdün, Venezuela gibi ülkele­ rin isimıerine rastlandığıncta ister istemez şu soru akla gelecek­ tir: Acaba bu ülkelerde insan hakları bizde olduğundan daha ge­ niş ve daha etkin bir biçimde mi sağlanmaktadır? Bilinen ger­ çekler ve veriler karşısında bu soruya herhalde "evet" diye kar­ şılık vermek mümkün olmasa gerektir. O halde? Kısacası, Türki­ ye'nin uluslararası insan hakları sözleşmelerine şimdilik hiç de­ ğilse ilk kademede (yani sadece belirli aralıklarla gelişme raporla­ rı verilmesi yükümlülüğünü öngören düzeyde) katılmasında 4 hiç 4 Zaten Kamusal ve Siyasal Haklarla ilgili Sözleşmeyi onaylayan dev­ letlerin büyük çoğunluğu denetim prosedürüne sadece bu düzeyde katılmış bulunuyorlar. Kişisel başvurma hakkını düzenleyen ek pro­ tokolü onaylayan ülkelerin sayısı çok daha azdır (1978 ilk yansında 13 72 bir sakınca olmadığı gibi, bunun en aZindan insan haklarına inanç ve bağlılık konusunda başka ülkelerdEn geri kalmadığını göstermesi yönünden uluslararası forumlarda saygınlığı arttırıcı bir etken olacağı da düşünülebilir. Birleşmiş sonur..da gE'r~ekleştiri­ len Sözleşmelerin uluslararası alanda insc:n haklarının sa~lan­ masında ve korunrl1asında ne ölçüde etkilj olacagu1ı bize zaınan gösterecektir. Ancak, söylemek gerekir ki, öngörülen denetim sis­ teminin gevşekliği ve İnsan Hakları Koınitesin::: tanıl1En yetkile­ rin sınırlılığı bu konuda fazla iyimserliğ'e pek yer bırakınıyo!'. İle­ ride olumlu gelişmelerin kendini gösterebilmesi, her şeyden önc,~ taraf devletlerin soyut bir iyiniyet gösterisi havasından çıkarak belirlenen hedefler yönünde somut ve inançlı adımlar atmalan­ na bağlı görünmektedir. Milletlerce uzun çaIH~mala:;.' 2. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi: Yeni aşama~ara yönelme eğilimleri. Birleşmiş Milletler çerçevesinde gerçekleştirilen Sözleşm~le­ rin yürürlüğe girınesi son yılların en önemli gelişmesi sayılmak­ la beraber, bugün için insan haklarının uluslararası alanda en ileri düzeyde korunınasını sağlayan belge gene de Avrupa İnsa'1. Hakları Sözleşmesidir. Bu Sözleşmenin başlıca üstünlüğü yalnız siyasal değil fakat yargısal (ve yarı-yargısal) bir denetim meka­ nizması getirmekte oluşunda kendini gösterir. Bir çeşit soruştur­ ma kurulu niteliği taşıyan ve Sözleşme hükümlerinin ihlali du­ rumunu saptama yetkisine sahip olan Avrupa İnsan Hakları Ko­ misyonu ile taraflarca bağlayıcı karar alma yetkisinin tanınma­ sı halinde bu yetkiyi kullanan İnsan Hakları Mahkemesi dene­ tim mekanizmasının temelorganlarıdır. öte yandan kişisel baş­ vurma hakkının üye devletlerin büyük çoğunluğunca kabul edil~ miş olması sonucunda yaygınlaşması da etkinliği artıran faktör­ lerden biri olmuştur. Birleşmiş Milletler Sözleşmeleriyle ulaşıla­ ülke), Devletlerarası başvurma ile ilgili özel hükmü kabul edenlerin (1978 ilk yansında yalnız altı ülke). Bu pro·· girmesi için en az on devlet tarafından kabulu şart olduğundan, devletlerarası başvurma (şikayet) yolu henüz işle­ memektedir. (Bu bilgiler, Uluslararası Hukukçular Komisyonunca Ce­ nevre'de yayınlanan THE REVlEv\' adlı derginin Haziran 1978 tarih ve No. 20 sayısından derlenmiştir), sayısı ise daha da sedürün yürürlüğe azdır 73 Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesiyle sağla­ elbette ki açık bir nedeni var: O da bu söz­ leşmenin evrensel değil fakat bölgesel bir nitelik taşıması ve üye­ lerinin temelde aynı toplumsal değerleri paylaşan, siyasal sistem olarak çoğulcu d eınokrasiyi benimseyen devletlerden oluşması­ dır. Dünya çapında, bir sosyal ve siyasal sistemler mozayiği görü­ nümü veren devlet topluluklarını kapsamayı amaçlayan bağlayı­ cı anlaşmalarla, az çok türdeş yapılara ve değerlere sahip ülkele­ ri bir araya getiren sözleşnıeler arasında bir karşılaştırma yapı­ lırken bu temel gerçeği gözden uzak tutmamak gerekir. mayan bu aşamanın nabilmiş olmasının Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin yürürlüğe girdiği tarih­ ten (3 Eylul 1953) bu yana ona katılan ülkelerde insan hakları­ nın korunnıası bakımından hiç de küçümsenemiyecek olumlu etki­ ler yarattığı söylenebilir. Sözleşme hükümleri, onu onaylamış bulunan devletlerin bir bölümünde (ve bu arada Türkiyede) iı; hukukun kanun hükmü düzeyinde bir parçası sayılmakta, bazıla­ 1'1nd:1 da (örn:;ğin Avusturyada) anayasa ile eş değerde bir hukuk kaynağı olarak kabul edilmektedir. Bir ülkeden diğerine farklı (üzenlenmeler görülmekle birlikte, birçok hallerde Sözleşuıe hü­ kümleri ulusal mahkemelerce doğrudan doğruya uygulanabilir pozitif hukuk kuralları niteliğine sahip bulunmaktadır!>. Ancak, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin iç hukuk üzerin­ etkü~i ve denetim mekanizması yönünden göreceli etkinliğine karşılık kapsam yönünden sınırlı bir nitelik taşıdığını da belirt­ mek gerekir. Gerçekten, bu Sözleşme sadece "klasik haklar"diye &nılan kişi haklarını ve siyasal hakları kapsamaktadır G • Bunlar zaten her deınokratik devletin kendi Anayasasıyla belki de daha geniş ve ayrıntılı olarak (Türkiye Cumhuriyeti Anayasasında ol­ duğu gibi) güvence altına aldığı haklardır. Bu bakımdan bir ye­ deki 5 Bu konuda daha etraflı bilgi için, bk. Les Droits de L'Hcmme en Droit Interne et en Droit InternationaL. Actes du CoHoque Internationaj sur la Convention Europeenne des Droits de L'Homme. Presses Univer­ sitaires de Bruxelles, 1968. -Özellikle Ganshof Van der Meersch'in bil­ dirisi, s. 155-251.- Ayrıca bk. Rona Aybay, "Avrupa İnsan Hakları Söz­ leşmesi ve Türk Pozitif Hukuku," İnsan Hakları Armağanı (XXX. YılJ. (Birleşmiş Milletler Türk Derneği Yayını). Ankara, 1973, s. 116-134. 6 Sosyal haklar, Avrupa Konseyi Üyesi devletler tarafından 1961 yılın­ da Torino'da imzalanan Avrupa Sosyal Şartı (European Social Char­ ter) ile ayrı -yargısal denetim dışında kalan çok daha esnek- bir dü­ zenlemeye bağlanmıştır. 74 nilik ya da fazlalik söz konusu değildir. Aslında sözleşmenin, in­ san haklarının ilk1.n her ülkenin kendi iç hukukunca korunma­ ;:':1 gerektiği açısından hareket ettig,i söylenebilir. (Nitekim, İn­ san Hakları Komisyonuna başvurıııa iç hukuk yollarının tüketil­ mesi şartına bağlanmıştır). Şu halde, Tahsin Bekir Balta'nın da belirttiği gibi, "İnsa:;:) haklarının iç hukukta korunması esastır. Milletlerarası koruma ise kapsarnca sın1rlı olduğu gibi ancak ta­ mamlayıcı ek bir değer taşıyor"-;-. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin uluslararası alanda atı­ lan en ileri adım sayrlmasına rağll1en açıkça beliren bazı eksik­ likle:l'İ ve yetersizlikleri olduğu ve bunların giderilmesi yolunda harca:nması görüşü günün1üzde hayli yaygındır. Bu nedenledir ki bir süreden beri bu belge~e yeni boyutlar ka­ zandırmak ve onu daha etkin hale getirmek için araştırmalar, öneriler ve girişimler yapılmakta olduğunu görüyoruz. Bu çalış­ (naların bLi' bölüıuü Sözleşme kapsarnıııın genişletilmesini amaç­ lıyor. Avrupa Konseyi çerçevesinde başlatılan ön araştırmalard&. sosyal hakların tümünün olmasa bile, hiç değilse bazılarının Söz­ L~şme kapsamı içine alınması olanakları üzerinde durulmakta­ dır. Bunlar arasında en belirgin olarak sosyal güvenlik, sendikal haklar, sağlığın korunması, kadın ve çocukların korunması, eşit işe eşit ücret gibi hakların ön planda geldiği söylenebilir. Ayrıc9. güncel bir sorun olan yabancı ülkelerde çalışan işçilerin hakları­ nın korunması konusunun da bu arada gündeıne gelmesi bekle­ nebilir. Ancak, Sözleşmenin denetim güvencesine alınması söz konusu olacak bu hakların belirlenrrıesinde hem teknik hem de siyasal düzeyde önemli güçlüklerin bulunduğu gerçeği gözden uzak tu tuhnamalıdır. öte yandan, insan hakları listesinin ıgenişletilmesi tartışılır­ ken sosyal haklar dışında başka bazı yeni hakların mevcut liste­ ye eklenmesi önerileri de ortaya atılmaktadır. Örneğin sığınma hakkı, ölüm cezasının kaldırılması, cezaevlerindeki mahkumla­ rın statüsü, organ nakli, çevre korunması, ilk ve orta öğretiml~ ilgili bazı haklar, üzerinde durulan başlıca konular arasında sa­ yılabilir. 7 Tahsin Bekir Balta, Avrupa İnsan Haklan Sözleşmesi ve Türkiye. Tür­ kiye'de İnsan Haklan Semineri. {Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Yayım}. {Ankara: ı970) , s. 261. 75 kapsam bakımından ge­ nişletmeye yönelik uğraşıların yanı sıra denetim sistemine daha fazla etkinlik sağlayabilecek yolların araştırılması da sürdürül­ mektedir. Bu konuda hiç şüphesiz bugünkü mekanizmaya ger­ çek değer kazandıran, fakat kabulü tamamen taraf devletlerin isteğine bağlı (optinnal) olan iki denetinı yolunun (kişisel baş­ vurma hakkı ile İnsan Hakları Mahkemesinin zorunlu yargı yet­ kisinin) şimdiye kadar bunları kabul etınemiş devletlerce de -ki bunların arasında Türkiye de bulunmaktadır- tanınması dileği en başta geliyor. Bugüne dek değişik çevrelerce değişik vesileler­ le açıklanan bu dileğin gerçekleşmesi halinde insan haklarının Avrupa topluluğu içinde korunması hem ortak bir prosedüre bağlanmış olacak, hem de tam yargısal bir nitelik kazanacaktır. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesini ötesinde, İnsan Hakları Komisyonuna başvur­ ve yaygınlaştırma amacını taşıyan bazı yeni ve orijinal görüşler de ileri sürülüyor. Devletlerarası ve kişiseı başvurma yollarına ek olarak Sözleşme h ükümlerinin ihlaJi ha­ linde denetim mekanizmasını harekete geçirme yetkisiyle dona­ tılmış bağımsız bil' İnsan Hakları Yüksek Komiserliği (ya da İs­ kandinav ülkelerindeki örneklere benzer bir Ombudsman) ku­ rulması bu görüşler arasında yer alıyor. İleri sürülen bir başk-i düşünce de ,kişisel başvurmalarda şikayetçiye yardımcı olacaK ve ona yol gösterecek bağımsız bir görevlinin (veya görevlilerin) atann1asıdı:c Gene bir başka öneriye göre, insan haklarının çiğ­ nenmesİ ile ilgili konularda ulusal mahkemelerin isteği üZ3rino İnsan Hakları Mahkemesine danışma niteliğinde g'örüş bildüme yetkisi tanınnıalıdırf). Bu aşanıanın mayı kolaylaştırm.a Hemen söyleyelirn ki, yukarıda sadece bazılarına değindiğ~­ miz Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesini genişletmeyi ve geliştir­ ın€:yi amaçlayan önerilerİn kısa bir süre içinde gerçekleşmesinı beklemek fazla iyiınserlik olur. Zaten bunların çoğu bugün içiıı henüz olgunlaşmamış tartışmalı konulardır ve üzerlerinde blr 8 Bu yeni görüş ve öneriler konusunda geniş bilgi için bk. A,H. Robert­ son, "1 he Promotion of Human Rights by the Council of Europe>, Revue des Droits de L'Homme, Vol. VIII, 2-3 (1975), 545-585: Pieter Van Dijk, "A European Ombudsman for Human Rights: Reopening a Dls­ cussion", Revue des Droits de L'Homme, Vol. X, ı-2 (977), 187-211; Banş Perin, HAvrupa, İnsan Haklarına Sosyal Boyut Getiriyor", !VaE.i­ yet, 29 Mart 1978. 76 consensus doğmuş değildir. Öte yandan, görülen odur ki üye dev­ letlerin hiç değilse bir bölümü kendilerini şimdiden yeterince yü· kümlülük altına sokmuş oldukları inancındadırlar. Bu alanda daha ileri adımların atılabilmesi için herhalde uzunca bir süre beklemek gerekecektir. Aynı zamanda böyle bir gelişme Avrupa Konseyi içinde bütünleşme yolunda daha fazla mesafe alınması­ na ve insan hakları konusunda statik değil fakat dinamik bir an­ layışın üye ülkeler arasında yaygınlaşmasına bağlı olacaktır. 3. İnsan Haklan ve Uluslararası Politika Bugüne kadar uluslararası düzeyde insan haklarının tarn etkili bir koruma mekanizmasına kavuşturulamamış olmasının temel nedeni üzerinde biraz durmak gerekir. Aslında uzun boylu araştırmayı gerektirmeyecek kadar açık olan bu ne­ den, politika faktörünün -bütün diğer konularda olduğu gibi- in­ san hakları konusunda da birinci pUtnda rol oynayışından başk~ birşey değildir. Gerçekten, insan haklarının "siyasallaşması" bu­ gün belirgin bir olgu olarak karşımıza çıkıyor. Devletlerarası iliş­ kilerde sürüp giden çıkar çatışmaları, ideolojik bölünmeler, blok­ laşmalar ve karşılıklı güvensizlik ortamı içinde bir bakıma bu oLgu fazla yadırganmıyabilir. Fakat evrensel değerde bir üstün amacın, belli politik hedeflere ulaşma aracı olarak kullanılmak istenmesi herhalde hoş karşılanamaz. Ne var ki günümüzde bu tür davranışlara oldukça sık rastlanmaktadır. Bir devletin ulus­ lararası mekanizmalardan insan haklarının sağlanması amacıy­ la değil de sırf çıkar çatışması içinde bulunduğu başka bir devle­ ti "köşeye sıkıştırmak" amacıyla yararlanmaya kalkışmasının insan haklarına dünya ölçüsünde geçerlik kazandırma çabalarını olumsuz yönde etkileyeceğinden şüphe edilmemelidir. Nitekim, daha önce de değindiğimiz gibi, bu yöndeki kaygılar Birleşmiş Milletler çerçevesinde oluşturulan Sözleşmelerde daha etkin bir denetim sisteminin kabulü konusunda birçok devletleri çekingen davranmaya zorlamıştır. Aynı duruınun, Avrupa İnsan Hakla!'ı Sözleşmesine katılm~ş olup da, kişisel başvurma hakkı ile İnsan Hakları Mahkemesinin yargı yetkisini henüz tanımamış olan ül­ keler açısından da geçerli olduğu söylenebilir. anlamıyla Şu halde, uluslararası düzeyde insan haklarını korumakla görevli organ ve kuruluşlara genel bir güven ve saygınlık kazan­ dırabilmek için herşeyden önce onları politika etkeninden müm­ 77 kün olduğu kadar arındırmak gerekmektedir. Gerçi bu aland~jJ bazı önlemler düşünülmemiş değildir. Örneğin bazı organlara (Bir­ kşmiş ıvIilletler İnsan Hakları Komitesi, Avrupa İnsan Hakları Komisyonu ve Mahkemesi gibi) seçilecek üyelerin bu kuruluşlara uyruğu bulundukları devletin teııısilcisi olarak değil de kendi "kişisel nitelikleri" ile katılınaları öngörülmüştür. Ancak bu ku­ ralın beklenen sonucu (yani üyelerin tarafsızlığını) sağlamak için yeterli olduğu pek söylenemez. Bu bakımdan, adı geçen Of­ ganlarda görevalacak üyelerin bağımsızlık ve tarafsızlıklarıuı p8kiştirmek için bazı yeni kuralların (kendi ülkelerinde hükü· metle ya da siyasal ve idari organlarla ilişkili bir görevde bulun­ mamak gibi) getirilmesi görüşü giderek yaygınlık kazanmakta­ dır. Öte yandan, devletlerarası başvurmalarda prosedür bakımın­ dan başvurunun bir "suçlama" niteliği değil, fakat bir "araştır­ ma ve soruşturma istemi" niteliği taşıması asıl amacın sağlan­ ması yönünden herhalde daha yararlı olacaktır. Böylece, hiç de­ ğilse bir ölçüde, başvuru konusunun iki devlet arasında uluslar­ arası siyasal bir çatışma ve çekişmeye dönüşmesi belki önlenebi.­ lecek ve bu arada asıl hedef gözden kaybolmayarak insan hakla­ rının gerçekten çiğnenip çiğnenmediğinin araştırılnıası ve sap­ tanması mümkün olabilecektirv. Fakat, kabul etmek gerekir ki, hukuk tekniği açısından ak­ la gelebilecek önlemler ne olursa olsun, bugünkü aşamada devlet­ lerarası alanda insan haklarını politikadan büsbütün arındırma!~ ve soyutlamak pek olası görünmüyor. İleride -belki çok ileride­ dünya konjonktürünün tam bir yumuşama, karşılıklı güven ve iyiniyet ortamına girmesiyle bu sonuca yaklaşma da söz konusu olabilir. Ancak şurası da bir gerçektir ki, insan hakları artık ül­ kelerin bir iç sorunu olmaktan çıkmış, ulusal sınırları aşarak uluslararası boyutlara ulaşmıştır. Tartışmasız evrensel bir değer olarak kabul edil~m, fakat uygulamada henüz etkin bir korum:ı mekanizmasına kavuşturulamayan bu kavramın dünya ölçüsünd~ geçerlik kazanması için çabaların sürdürülmesi gerekmektedir. 9 Uluslararası düzeyde insan haklarının "siyasal:aşması" ve bu siyasai­ laşmadan arınabilme (depolitisation) konusunda, bk. Karel Vasak. Dimensions Intemationales des Droits de L'Homme: Perspeetives d'avenir", Revue des Droits de L'Homme, VoL VII, 1-2, (1975), 617-61d. Aynea bk. Mower, loe. cit., S. 288-292. 78 devlet adanı1arınca verilen söylev ve ds­ bu alanda yeterli olduğu söylenemez. Bir süper devle­ tin, (A.B.D.'nin) insan haklarını dış politikasının tenıel ilkelerin­ den biri olarak benünsediğini ilan etnıesi ve bu konuda sık sıK çıkışlar yapması da, uygulamada gözetilen ayırını1ar ve kullanı­ lan "çifte standardlar" yüzünden ne yazık ki pek inandırıcı 01­ Belli yıldönümlerİnde nıı~çlErin mamaktadırl o. Evrensel bildirilerde ve uluslararası sözleşmelerde yer alan irisan haklarına dünyanın bütün ülkelerinde uyulmasını sağlaya­ bilmek için her şeyden önce güçlü bir dünya kamuoyunun oluş­ turulması gerekli görünüyor. Bu alanda devletleraras] kurulu§­ lardan çok, devletler-dışı gönüllü kuruluşların (Uluslararası Af Örgütü, Uluslararası Hukukçular Komisyonu gibi) önemli bir rol oynadıklarını görmekteyiz. Politik ve ideolojik açıdan ülke­ ler arasında hiçbir ayırını gözetmeksizin tam bir tarafsızlıkla uğ­ raşılarını sürdüren bu kuruluşlar, bilinçli bir dünya kamuoya yaratma bakınundan olduğu kadar, insan haklarının korunnıa­ sında somut sonuçlar elde etme bakımından da etkili olmakta­ dırlar. Bu yöndeki çabaların çoğalması ve yaygınlaşması ölçüsünde insan hakları da sadece yaldızlı belgelerde yazılı kalan güzel söz­ ler olmaktan çıkarak evrensel düzeyde gerçekleşme olanakları­ na kavuşacaktır. Devletleri Başkanı Jimmy Carter'in insan haklan ve çelişkileri konusunda. bk. Sandra Vogelge­ sang, "What Price Principle? U.S. Policy on Human Rights." Foreign Affairs, (July 1978), 819-841. 10 Amerika Birleşik politikasının tutarsızlık 79