İnsanlık tarihinde belirli aşamaları noktalayan önemli dönüm

advertisement
İNSAN HAKLARININ ULUSLARARASI
ALANDA KORUNMASI:
YENİ GELİşMELER VE SORUNLAR
Münci KAPANİ*
İnsanlık tarihinde belirli aşamaları noktalayan önemli dönüm
yılları vardır. Öyle görünüyor ki, bundan böyle 1948 yılı da artık
bu dönüm yılları arasında sayılmak gerekecektir. İnsan Hakları
Evrensel Bildirisinin Birleşmiş Milletlerce kabul ve ilan tarihi o­
lan bu yılın, her 10 Aralık gününde "İnsan Hakları Günü" olarak
anılmasından başka, özellikle her onuncu yıldönümünde
ulusal
ve uluslararası düzeylerde toplantılar, konferanslar ve seminer­
ler düzenlenerek vurgulanması, artık sürekli bir gelenek olarak
yerleşmiş bulunuyor. Bu gelenek, geride bıraktığımız 1978 yılında
da -Bildirinin ctuzuncu yıldönümü olması dolayısıyla- özel bir
öneme bürünerek uluslararası kuruluşlarda ve dünyanın çeşitli ül­
kelerinde bir kutlama havası içinde sürdürülmüştür.
Aslında,
bu toplantılarda "kutlama"dan çok, geçmiş yılların
bir muhasebesini yapmak, insan hakları alanında ortaya çı­
kan eksiklik ve yetersizlikleri gidermenin, daha iyiye ve daha i­
leriye yönelmenin yollarını araştırmak herhalde daha gerçekçi bir
yaklaşım olur. Şunu kabul etmek gerekir ki, aradan otuz yıl gibi
azımsanamıyacak bir zaman geçmiş olmasına rağmen, İnsan Hak­
ları Evrensel Bildirisinde yer alan teınel hak ve özgürlüklerin tam
anlamıyla gerçekleştiğini görmekten hayli uzaklardayız. Hele bu
açık
* Prof. Dr. Münci Kapani, Ankara Üniversitesi Hukuk Faküıtesfnde öğ­
retim üyeSidir.
64
hakların "evrensel"liğinden
söz etmek hiç mümkün olmasa gerek.
Dünya nüfusunun belki yarısına yakın bir bölümünün açlık, yok­
sulluk ve cahillik çizgisinde yaşadığı, öte yandan sayıları yüz mil­
yonlara varan insanların sivil ya da askeri diktatörlüklerde, totali­
ter sisteınlerde ağır baskılar altında ezildikleri gerçeği ortada
dururken i.nsan haklarının "evrensellik" niteliğine kavuşmuş ol­
duğunu ileri sürmek nasıl mümkün olabilir?
bütün bunlara karşılık, yeryüzünde insan haklarını daha
alanlara yayrnak, onlara uluslararası düzeyde daha çok say­
gınlık ve
kazandırmak yolundaki çabalar da eksik değiL.
Bu yazının amacı işte bu tür çabalar üzerinde durmak, özellikle
gelişmeleri biraz önce sözünü ettiğimiz gerçekçi
son yıllar
yaklaşımla ele alarak değerlendirneğe çalışmak olacak. Bu arada
yeni koruına mekanizmalarının kurulmasında ve bunlara etkinlik
sağlanmasında karşılaşılan güçlükleri ve ortaya çıkan sorunları
inceleme fırsatını da bulmuş olacağız.
Aına
geniş
1.
Uluslararası İnsan Hakları
Sözleşmelerinin Getirdikleri.
İnsan haklarının uluslararası alanda korunması konusunda
son yıllar içindeki en önemli gelişme, hiç şüphe yok ki Birleşmiş
Milletler Genel Kurulunca kabul edilmiş bulunan iki Sözleşmenin
uzun bir bekleme süresinden sonra 1976 yılında yürürlüğe girmesi
olmuştur. Bunlardan birincisi Kamusal ve Siyasal Haklar Ulus­
lararası Sözleşmesi (International Covenant on Civil and Political
Rights) **, ikincisi de Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklar Ulus­
** Bu
sözleşmenin başlığı
Türkçeye genellikle "Medeni ve Siyasal Haklar
diye çevriliyor. İngilizcedeki Civil rights karşılığında "Me­
deni Haklar" teriminin kullanılması kanımızca doğru değildir. Bu te­
rimİn hukuk dilinde belirli bir teknik anlamı vardır: "Medeni haklar'
denince, "özel hukuk ilişkilerinden doğan haklar" anlaşılır. (Evlenme,
evlat edinme, miras, velayet hakları, kişiler arasındaki akitlerden do­
ğan haklar gibD. Oysa uluslararası sözleşmelerde yer alan insan hlak­
lannın bu tür haklar olmadığı bellidir. Çeviri yanılgısı herhalde şura­
dan kaynaklanıyor: İngilizcedeki civil sözcüğü değişik anlamları olan
bir sözcüktür. Bir anlamıyla bu sözcük "medeni" karşılığında kullanı­
lır (civil code
"medeni kanun" deyiminde olduğu gibi). Fakat da­
ha genel ve özgün anlamıyla, Latincede civitas (siyasal topluluk, dev­
let) ve civis (siyasal topluluk üyesi, yurttaş) kökenlerinden gelen bu
kelime, "yurttaşlarla ilgili, yurttaşlara ait" demektir. Buna göre civil
rights deyiminin tam sözlük karşılığı "yurttaşlık hakları" ya da yurt­
taşlara ait haklar"dır.
Sözleşmesi"
65
lararası Sözleşmesi (International Covenant on lEcoınoH~rCı So{"ial
and Cultural Rights) adını taşıyor. Bu Sözleşmelerin neler getir­
mekte olduğunu açıklarnadan önce, bunların hazırlanınası ve yü­
rürlüğe girmesi sürecine ve bu süreç içindeki
aşan"1alara kı­
saca değinmek yararlı olacaktır.
Birleşmiş
biri,
Milletler
Teşkilatının başlıca kuruluş amaçlarından
de belirtildiği gibi, "insan
ve temel hürriyetlerine karşı saygıyı sağlamak ve geliş­
tirmek" idi. Bu amaçla, daha başlangıçta, Birleşmiş Milletler
bünyesi içinde bir İnsan Hakları Komisyonu kurulmuş (1946) ve
bu Komisyon insan haklarının uluslararası alanda s2-ıi;lann1ası yo­
lundaki çalıı;ımalarına başlamıştır. Bu çalışmaların ilk aşaması, 10
Aralık 1948 tarihinde Birle~miı;ı lViiIleiler Genel Kurulunda oylana­
rak kabul edilen İnsan Hakları Evrensel Bildirisidir. Ancak, hemen
söylemek gerekir ki, ilk aşamanın ürünü olan bu belge, adından
da anlaı;ıılacağı gibi sadece bir "Bildiri" (Dcclaratl.on) idi ve onu
kabul eden devletleri hukukcn bağlayıcı bir
sahip bulun..
muyordu. Nitekim böyle olduğu içindIr ld belgenin Genel Kurulda
onaylanması sırasında herhangi bir güçlükle karşılaşılman11şt.Lr.
AndIaşınanın değiı;ıik nıaddelerinde
haklarına
Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Komisyonu için asıl güç L}
bundan sonra baı;ılıyordu. Zira ikinci aşamada artık sadece bir il­
keler bildirgesi ve haklar listesi değil, katılan devletlere hukuki yü­
kümlülükler yükleyen, açıklanan haklara saygı gösterHip gösteril­
nıediğini belirleyecek bir denetim sistemini öngören bağlayıcı ni­
telikte bir Sözleı;ımenin hazırlanması söz konusu idi. Bu amaca yö­
nelik çalışmaların degiı;ıik safhalardan geçerek sonuçlandırılması
tam yirmi yıl sürdü (1947-1966). Komisyon daha baı;ılangıçta bazı
temel ilke sorunlarına çözürrı aramak zorund.a kalmıştır: DcvletNe var ki, İngilizcedeki bu terim de "insan hakları" kavramını
ondan daha dar olan bir terimdir. Çünkü, Sözleşmelerd8
(ve Evrensel Biljiride) sağlanması öngörülen ha 1\: 18.;:' -siyasal lw!üc;x
dışında- sadece "ytirttaşlara" ait olan hal::l::1r de~;ı, yurttaş olsun VCJ~~
olmasın toplumda yaşayan "büti'm insanlara" dt G~ması gereken hakL.'x­
dır. Gerçekten burada özeHikle sGz konusu olan kişi gCıvenligi, kişi (;:;Vd­
nulmazlığı, konut dokunulmazlığı.
din ve vicdan h ü:rrlyeti , düşünce
hümyeti gibi sırf insan olmak sıfatıyla herkese tanınan, "kamusal"
nitelikte haklar ve özgürlüklerdir.
Bu bakımdan. bjz Sözleşme başlığında yer alan "Civil rights" kar­
şılığında. sözlük anlamını değil, fakat kavramı en iyi yansıtan deyim
olarak "Kamusal haklar" terimini kullanmayı uygun gördük.
karşılamayan,
66
bağlayıcı bir denetim mekanizması onların egemenlik hakla­
r!na gölge düşürmedsn nasıl oluşturulacaktı? Denetim görevini
yapacak organ nasıl kurulacaktı? Bu organın yetkileri neler ola­
caktı? Başvuru yolları nasıl düzenlenecekti? Başvuru hakkı kim­
lere tanınacaktı? Ve nihayet, kIllsik kişi hakları ve siyasal hakIar­
la ekcnomik, sosyal ve kültürel hakları kapsayan tek bir Sözleşme
rni, yoksa bu iki kategoriyi ayrı ayrı düzenleyen iki Sözleşme mi
12ri
~ıazırlanacaktı ?
ınsan }l;-ıkJ8Tl Kcrnisyonu; uzun yıllE:' süren çalışn1alardan son­
ra bu kon ulc~l',ja ~ç:endi içinde ortaya çıkan değişik ve karşıt görüşle­
ri uzlaşma yoluyla bağdaştırarak iki ayrı Sözle§me tasarısını
1954 yılında Birleşmiş Milletler Genel Kuruluna sundu. Fakat iş
burada bltn1iyordu. Bv.ndan sonra tasarılar Genel Kurulun Üçün­
cü Komisyonunda yeniden ele alınarak on iki yıl süreyle (1954­
1966) tekrar konuşuldu, tartışıldı, geliştirildi ve "olgunlaştırıldı".
Nihayet, bu hazırlık çalışmaları maratonu, kesin şeklini alan
Sözleşnıe tasarılarının
Birleşmiş Milletler Genel Kurulunun 16
Aralık 1966 tarihli toplantısında oylanarak kabul edilnıesiyle so­
nuçlanmış oldu!. Ancak, Sözleşmelerin yürürlüğe girebilmesi için
bir on yıl daha beklemek gerekmiştir. Zira her iki tasarı metni
de, yürürlük şartı olarak en az 35 devletin kendi iç hukuk kural­
ları uyarınca bunları onaylayıp katılma belgelerini Genel Sekre­
terliğe sunmasını öngörüyordu. Bu şart, katılan devlet sayısınıh
otuzbeşi bu lmasıyla Ocak ve Mart 1976 tarihlerinde yerine gel­
miş ve Sözleşmeler bu tarihlerden itibaren yürürlüğe girmiş bu­
Lunmaktadır.
bunca zaman alan bu
bir incelemesine girişmemiz
söz konusu değildir. Burada sadece insan hakları alanında son
yılların en önemli gelişmesi sayılan bu belgelerin getirdikleri ye­
nililderi ana çizgileriyle belirtrneğe çalışacağız.
Hazırlanması
ve
işlerlik
kazanması
Uluslararası Sözleşmelerin ayrıntılı
Önce Kamusal ve Siyasal Haklar Sözleşmesini ele alalıın. Bu
genellikle Evrensel Bildiride yer alan insan kişiliğine
Sözleşme
1 Hazırlık çalışmalan hakkında etraflı bilgi için, bk. A. Glenn Mower
J!'., "The Implementation of the U.N. Covenant on Civil and Politicai
Rights," flevue des Droits de L'Hoınme, Vol. X, 1-2 (1977), 275 ve dev.
Bu konuda geniş bir kaynak bibliyografyası için, bk. Marc J. Bossuyt,
'l'~ote~, i::ı.clcüin.; to Uıc IntüY'natim131
Coven2uts 0:1 Hı.:man Rights",
Revt:e :ic:-:: Dro~ts de L'H(\mm[~. Vol. X, 1-2 1977), 237-304.
67
bağlı
klasik hakları ve temel özgürlükleri kapsamakta ve bunla­
rı daha etraflı bir şekilde düzenlemektedir: Yaşama hakkı, kişi
dokunulmazlığı, kişi güvenliği, savunma hakkı, işkence yasağı,
kölelik yasağı, kanun önünde eşitlik, kadın erkek eşitliği, özel
hayatın gizliliği, din, vicdan,
düşünce ve anlatım hürriyetleri,
toplanma ve dernek kurma hürriyeti, yönetime katılma hakkı,
seçme ve seçilme hakkı gibi belli başlı temel hak ve hürriyetler
bu arada sayılmaktadır. Evrensel Bildiride yer alan bazı haklara
(sığınma hakkı, başka ülkelerde serbestçe dolaşabilme ve yerle­
şe bilme hakkı gibi) Sözleşmede yer verilmemiş, buna karşılık
Bildiride yer almayan bazı haklar ise (ulusların kendi gelecekle­
rını ve
yönetimlerini belirleme (self-detennination) hakkı ile
kendi doğal kaynaklarına ve zenginliklerine sahip olma ve bun­
ları serbestçe kullanabilme hakkı gibi) Sözleşmede yer almıştır.
Bu iki belge arasında en önemli farklardan biri hakların dü­
zenlenmesi yönünden kendini gösterir. Evrensel Bildiride insan
haklarının sadece teker teker sayılması ile yetinilmişken, Sözleş­
mede bu hakların hangi hallerde ve ne gibi nedenlerle sınırlandı­
nlabileceği de belirtilnıiştir.
Bu nedenler, kamu düzeni, kamu
güveni, milli güvenlik, genel sağlık, genel ahlak ve başkalarının
hak ve hürriyetlerinin korunması gibi genellikle Anayasalarda
kabul edilen sınırlama ölçüleridir Ancak bu kavramların -hiç de­
ğilse bir bölümünün~ açık ve kesin olmadığı, ve bazen siyasal ik­
tidarların anlayışlarına göre daraltıcı yorumlara elverişli bulun­
duğu da unutulmamalıdır. Ayrıca Sözleşmenin, kapsamı tam be­
lirli olmayan bu sınırlama ölçülerini düşünc~min açıklanması
hürriyeti alanında da getirmiş olduğunu kaydetmek gerekir. Ge­
ne aynı alanda iki yeni ve ilginç hüküm yer almaktadır: Bunlar
her türlü savaş propagandasının yasaklanmasını öngören hü­
kümle, ulusal, ırksal ve dinsel düzeylerde kin ve nefret yarata­
rak ayrıma, düşmanlığa ve şiddete yol açabilecek görüşlerin ya­
yılmasının yasaklanmasını öngören hükümlerdir.
Kişi hakları
ve siyasal haklarla ilgili Sözleşmenin getirmek­
te old uğu en önemli yenilik, sözleşmede yer alan insan haklarına
taraf devletler ce saygı gösterilip gösterilmediğini denetlemeyi
amaçlayan bir mekanizma kurmuş olmasıdır. Bu görevi yerine
getirmek üzere Sözleşmeye katılan devletlerce seçilecek 18 kişilik
bir İnsan Hakları Komitesi kurulmuştur. Ancak hemen belirte­
Um ki, gerek bu organa tanınan yetkiler, gerek üye devletler için
68
öngörülen yükümlülükler gerçek anlamda bir "denetim" meka­
nizmasının varlığından söz etmeye olanak vermeyecek ölçüde Sl­
Eırlıdır. Sözleşme hükümlerine göre, taraf devletlerin normal yü­
kümlülüğü, insan haklarını gerçekleştirme yolunda kendi ülkele­
rinde aldıkları tedbirleri ve bu alandaki gelişmeleri (veya karşı­
laşılan güçlükleri) belirli
aralıklarla düzenleyecekleri raporlar
halinde Genel Sekreterlik kanalıyla İnsan Hakları Komitesine
bildirmekten daha öteye gitmiyor. İnsan Hakları Komitesi bu
raporları inceleyecek ve sonunda belirtmeyi uygun göreceği "ge­
nel görüşleri" (general comments) kendi düzenleyeceği raporla
taraf devletlere bildirecektir. (Ayrıca bu görüşleri B.M. Ekono­
mik ve Sosyal Konseyine de iletebilecektir).
yükümlülüğün bir adım daha ötesinde,
yolunu da öngörmüştür. Ancak, bir dev­
letin başka bir devlete kendi ülkesinde sözleşme hükümlerine
uyulmadığı yolunda şikayet hakkını tanıması, bu hususu düzen­
leyen özel maddeyi (m. 41) açıkça kabul edip onaylamasına bağ­
lıdır. Başka deyişle, devletlerarası başvurma, örneğin Avrupa İn­
~,an Hakları Sözleşmesinde
olduğu gibi, Sözleşmeye katılmakla
kendiliğinden (otomatik olarak) doğan bir hak ve yükümlülük
değildir ve bu prosedürün işletilip işletilmemesi her devletin ta­
ınamen kendi rıza ve isteğine
bırakılmıştır. Nihayet Sözleşme,
daha da ileri bir kademe olarak, yalnız taraf devletlere değil fa­
kat kişilere başvurma hakkının tanınması yolunu da açık tut­
muştur. Ama bu yolun i~lerlik
kazanabilmesi için de gene her
clevlE.tin, kendi isteğine bağlı olarak, kişisel başvurma hakkını
düzenleyen Ek Protokolü kabul edip onaylaması gerekmektedir.
Sözleşme,
bu asgari
devletlerarası başvurma
ve kişisel başvurma yollarının tanınması h3.­
Komitesinin yetkileri, biraz önce de değindi­
ğimiz gibi, hayli sınırlıdır. Şurasını açıkça belirtmek gerekir ki,
Komitenin yargısal nitelikte herhangi bir fonksiyonu, bağlayıcı
bir karar alma yetkisi olmadığı gibi, Sözleşmede yer alan hakla­
rın ihlal edilip edilmediğini saptama ve açıklama yetkisi de yok­
tur. Sözleşme hükümlerinin ihlal edildiği gerekçesiyle kendisine
yapılacak başvurmalarda İnsan Hakları Komitesi taraflar ara­
sında sadece bir "uzlaştırmacı", bir "arabulucu" rolü oynamak­
la yetinmek zorundadır. Devletlerararası başvurmalarda Komite
uzlaştırma fonksiyonunu
taraf devletlerin onayı üzerine kendi
içinden oluşturacağı beş kişilik ad hoc bir Uzlaştırma Komisyonu
Devletlerarası
linde
İnsan Hakları
69
aracılığı
ile yürütür. Bu uzlaştırma çabaları sonunda dostça bir
çözüme ulaşılabilirse mesel e sona erer. Herhangi bir uzlaşmanın
sağlanamaması halinde Konlİsyona düşen iş, bir rapor düzenle­
yerek başvuru konusu olaylarla ilgili bulguları açıklamak ve
"dostça bir çözüme varılması olanakları konusunda görüşlerini
belirtmek"ten ibarettir. İlgili devletlerin bu raporu kabul edip
etmemek hususunda tamamen serbest olduklarını da burada kay­
detmek yerinde ol ur.
Görüldüğü
gibi, Bİrleşıniş Milletlerce kabul edilerek yürür­
giren Kamusal ve Siyasal Haklar Sözleşmesi, bu haklarla il­
gili olarak son derece gevşek ,esnek ve kad.emeli bir denetim me­
kaniznıası getirmiş bulunmaktadır. Ekonoıuik, Sosyal ve Küitü­
rel Haklar Sözleşmesinde öngörülen denetim sistemi ise daha da
zayıftır.
Bu ikinci sözleşmede tanınan hakların sağlanmasını
gözetmek üzere birinci sözleşmedeki İnsan Hakları Komitesi ben­
zeri özel bir organ kurulması yoluna gidilmemiştir. Sözleşmeye
katılan devletlerin tek
yükümlülüğü, kendi ülkelerinde ekono­
mik, sosyal ve kültürel hakların gerçekleştiriln1esi ile ilgili olarak
alınan tedbirleri ve bu alanlarda kaydedilen gelişrneleri, belirli
aralıklarla düzenliyecekleri raporlarla Birleşmiş Milletler Genel
Sekreteri kanalıyla Ekonomik ve Sosyal Konseye bildirrnekten
ibarettir. Ekonomik ve Sosyal Konsey bu raporları inceleyecek
ve gerekli gördüğü "genel nitelikte" bazı tavsiyelerde bulunabile­
cektir.
lüğe
Yirmi yıllik bir hazırlık çalışmaları döneminden ve onun ar­
on yıllık bir bekleme süresinden sonra nihayet yürürlüğe
giren Uluslararası Sözleşmelerin insan haklarının }:orunrnası ala·
nında neler
getirdiklerini yukarıda kısaca özetl(;meğ'e çalıştık.
Bu konuda iyimser bir bekleyiş içinde olan bazı çevrelerce bel­
ki de "dağın fare doğurması" olarak nitelendirilebilecek olan
bu sonuç için en azından söylenebilecek şey, etkin bir denetim
mekanizması getirmekten uzak kaldığı ve bu bakımdan büyük
bir aşama sayılamıyacağıdır. Ancak, bu objektif gözlernin geri­
sinde yatan bazı gerçekıere bakmakta ve ortaya çıkan "güdük"
sonuca yol açan nedenleri saptamakta yarar vardır. İnsan hak­
larının uluslararası alanda daha etkin olarak korunmasını sağla­
yacak bir sistem niçin gerçekleştirilememiştir? Sözleşmelere ka tı­
lan ve böylece insan haklarına saygı gösterme yükümlülüğünü
yüklenen devletlerin kendi ülkelerinde bu hakları çiğnemeleri
dından
70
halinc~c
bİr
hiç cleğ'Dce bn durumu açıkça belirlernek yetkisine sahip
y-jksek kar2.r 01';,,,111 niçin kurulanıamıştır?
olan bu hedeflere ulaşıla­
roloynadığını görüyoruz.
Bunla-:'dan birincisi, hazırlık çalışn1alarına katılan devletler ara­
f.;n(~. siynssd, sosyal, ekonomik ve kültürel alanlarda ıııevcut ay­
rılıklr:ı,nl '.r. Birbirinden çok farklı sosyal yapılara, siyasal sistem­
ideolo,jilere, kültürlere ve gelişme düzeylerine sahip olan
6f~vJ.etlerin uluslararası bİ'-' kontrol mekanızınası üzerinde --hatta
~<oTunn1aE.~. gereken ortak bir haklar listesi üzerinde- anlaşnıaları
kolay c1ınaınıştır. Nitekim sonunda bütün insan haklarını içe­
ren tek bir Sözleşme yerine değişik kategorIde hakları kapsayan
iki 2.yn Sözleşıne yapılıııasına yol açan başlıca etken de bu olmm~­
tur.
Gerçek bir ileri
m,aınasın6a başlL(;;1
adım sayılabilecek
iki
enerrıli
etkenin
.l\n(.a~: ~Y.;.ndan daha da önenıli olan ve ağır basan ikinci en­
zelleyicj. etken, devletlerin esen1enIik hakları konusunda gösterdik­
leri tiU.zliktir. Birleşnıiş lYlilletler üyesi ülkelerin birçoğu, gerçek­
t ':l1 f'tı:~ili ve bağl::tyıcı bir denetin1 sistemini devletlerin egemen­
liklerini kısıtlayıc]. nitelikte görnıüşler ve bunun "ülkelerin iç iş­
lerine n:;..~~dsJw.18~ı :::;ayılabileceği görüşünü ileri sürmüşlerdir. Bü­
~TüI~ d8\Tlc.tler arasında Sovyetler Birliği başlangıçtan beri bu gö­
~::r:.:~
. Aınerika Birleşik Devletleri ise bağ'lay]eı bir
l::ara::.' rrı.;:;.~-:.(:.yüzrrJası kuıulınası yolundaki önerilere ilke olarak
beraber, bunların pratikte "işlerliği" konusun­
taVlr t::üı;:ı,n:::nıştır: ı . İnsan Hakları Komisyonundaki
t9.zırlık
sırasında bu
çalı~ınalara katılan devletler genellikle 'belirgin bir endişenin hakiın olduğu söylene­
yer alan insan haklarının ihleJi durumunu yargı[gj yetkileI'le donatılnıış bir karar organının ku­ rl..ılrna;:·E halinele, bu ınekanİzınanın dost olnıayan devlstlerce sırf kendilerini zor durumda bırakmak için kullanılabileceği endişesi. i
2 So\yetler Birliği'nin bu konudaki göı'üşlerini yansıtan bir makale için
b~~.
V, K<.u..tashkin, "Human Rights and Peaceful Coexistence," Revue
des Droits de L'Homme. Vol. IX. ı (1976), 5-20. S.S.CB. Bilimler Aka­
demisinde araştırmacı olan yazar, bu makalesinde devletlerin egemen­
lik haklarına saygı ve iç işlerine karışmama ilkelerinin uluslararası
denetim konusunda en başta göz önünde tutulması gereken temel
prensipler oldugunu vurgulamaktadır.
Mower, loe. ciL, s. 275.
71
Bu
ve günümüzdeki ul us­
ve
karşılıklı güvensizlik ortamından kaynaklandığını söylemeğe ge­
rek yoktur sanırız. Nedenler ne olursa olsun, sonunda Uluslarara­
sı Sözleşmelerle ortaya konan sistem, "ülkelerin iç işlerine karış­
mama" ilkesini ön planda tutan ve insan haklarının korunması
konusunda son sözü egemen devletlere bırakan bir sistem olmuş­
tur.
kaygının
tamamen yersiz
lararası ilişkilerde geçerliğini
olmadığını
koruyan
çıkar çatışmalarından
Bir bakıma, böyle olduğu içindir ki bugün Birleşmiş Millet­
lerce hazırlanan Sö~leşmeler yürürlüğe girebilmiştir denilebilir.
Elde edebildiğimiz son bilgilere göre bugüne kadar 52 devlet
Kamusal ve Siyasal Haklarla ilgili Sözleşmeyi onaylayarak
katılma belgelerini Birleşmiş Milletler Genel Sekreterliğine ver­
mişlerdir. Bunlar arasında Batılı devletler olduğu gibi sosyalist
ülkeler ve Üçüncü Dünya ülkeleri de bulunmaktadır. Türkiye he­
nüz uluslararası Sözleşmeleri onaylamayan ülkeler arasında yer
[$lıyor. Oysa Türkiye açısından
bu hususta fazla çekingen dav­
ranmayı gerektirecek bir neden yoktur. Her şeyden önce, bugün
yürürlükteki Anayasa -uygulamadaki bazı sınırlamalara rağ­
men- temel hak ve hürriyetleri en geniş ölçüde tanıyan anayasalar
arasında sayılabilir.
Kaldı ki, biraz önce de
belirttiğimiz gibi,
Sözleşmeler esnek ve kademe li bir katılma ve denetim sistemini
öngörmekte, dolayısıyla taraf devletler iradelerini aşan bir yü­
kümlülük altına girmemektedirler. Öte yandan bugüne kadar
Sözleşmelere katılan
devletlerin listesine bir göz atıldığında ve
bunların arasında örneğin Bulgaristan, Irak, İran, Libya, Moğo­
listan, Peru, Senegal, Şili, Uruguay, Ürdün, Venezuela gibi ülkele­
rin isimıerine rastlandığıncta ister istemez şu soru akla gelecek­
tir: Acaba bu ülkelerde insan hakları bizde olduğundan daha ge­
niş ve daha etkin bir biçimde mi sağlanmaktadır? Bilinen ger­
çekler ve veriler karşısında bu soruya herhalde "evet" diye kar­
şılık vermek mümkün olmasa gerektir. O halde? Kısacası, Türki­
ye'nin uluslararası insan hakları sözleşmelerine şimdilik hiç de­
ğilse ilk kademede (yani sadece belirli aralıklarla gelişme raporla­
rı verilmesi yükümlülüğünü öngören düzeyde) katılmasında 4 hiç
4 Zaten Kamusal ve Siyasal Haklarla ilgili Sözleşmeyi onaylayan dev­
letlerin büyük çoğunluğu denetim prosedürüne sadece bu düzeyde
katılmış bulunuyorlar. Kişisel başvurma hakkını düzenleyen ek pro­
tokolü onaylayan ülkelerin sayısı çok daha azdır (1978 ilk yansında 13
72
bir sakınca olmadığı gibi, bunun en aZindan insan haklarına
inanç ve bağlılık konusunda başka ülkelerdEn geri kalmadığını
göstermesi yönünden uluslararası forumlarda saygınlığı arttırıcı
bir etken olacağı da düşünülebilir.
Birleşmiş
sonur..da gE'r~ekleştiri­
len Sözleşmelerin uluslararası alanda insc:n haklarının sa~lan­
masında ve korunrl1asında ne ölçüde etkilj olacagu1ı bize zaınan
gösterecektir. Ancak, söylemek gerekir ki, öngörülen denetim sis­
teminin gevşekliği ve İnsan Hakları Koınitesin::: tanıl1En yetkile­
rin sınırlılığı bu konuda fazla iyimserliğ'e pek yer bırakınıyo!'. İle­
ride olumlu gelişmelerin kendini gösterebilmesi, her şeyden önc,~
taraf devletlerin soyut bir iyiniyet gösterisi havasından çıkarak
belirlenen hedefler yönünde somut ve inançlı adımlar atmalan­
na bağlı görünmektedir.
Milletlerce uzun
çaIH~mala:;.'
2. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi: Yeni aşama~ara
yönelme eğilimleri.
Birleşmiş Milletler çerçevesinde gerçekleştirilen Sözleşm~le­
rin yürürlüğe girınesi son yılların en önemli gelişmesi sayılmak­
la beraber, bugün için insan haklarının uluslararası alanda en
ileri düzeyde korunınasını sağlayan belge gene de Avrupa İnsa'1.
Hakları Sözleşmesidir. Bu Sözleşmenin başlıca üstünlüğü yalnız
siyasal değil fakat yargısal (ve yarı-yargısal) bir denetim meka­
nizması getirmekte oluşunda kendini gösterir. Bir çeşit soruştur­
ma kurulu niteliği taşıyan ve Sözleşme hükümlerinin ihlali du­
rumunu saptama yetkisine sahip olan Avrupa İnsan Hakları Ko­
misyonu ile taraflarca bağlayıcı karar alma yetkisinin tanınma­
sı halinde bu yetkiyi kullanan İnsan Hakları Mahkemesi dene­
tim mekanizmasının temelorganlarıdır. öte yandan kişisel baş­
vurma hakkının üye devletlerin büyük çoğunluğunca kabul edil~
miş olması sonucunda yaygınlaşması da etkinliği artıran faktör­
lerden biri olmuştur. Birleşmiş Milletler Sözleşmeleriyle ulaşıla­
ülke),
Devletlerarası
başvurma
ile ilgili özel hükmü kabul edenlerin
(1978 ilk yansında yalnız altı ülke). Bu pro··
girmesi için en az on devlet tarafından kabulu
şart olduğundan, devletlerarası başvurma (şikayet) yolu henüz işle­
memektedir. (Bu bilgiler, Uluslararası Hukukçular Komisyonunca Ce­
nevre'de yayınlanan THE REVlEv\' adlı derginin Haziran 1978 tarih
ve No. 20 sayısından derlenmiştir),
sayısı
ise daha da
sedürün yürürlüğe
azdır
73
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesiyle sağla­
elbette ki açık bir nedeni var: O da bu söz­
leşmenin evrensel değil fakat bölgesel bir nitelik taşıması ve üye­
lerinin temelde aynı toplumsal değerleri paylaşan, siyasal sistem
olarak çoğulcu d eınokrasiyi benimseyen devletlerden oluşması­
dır. Dünya çapında, bir sosyal ve siyasal sistemler mozayiği görü­
nümü veren devlet topluluklarını kapsamayı amaçlayan bağlayı­
cı anlaşmalarla, az çok türdeş yapılara ve değerlere sahip ülkele­
ri bir araya getiren sözleşnıeler arasında bir karşılaştırma yapı­
lırken bu temel gerçeği gözden uzak tutmamak gerekir.
mayan bu
aşamanın
nabilmiş olmasının
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin yürürlüğe girdiği tarih­
ten (3 Eylul 1953) bu yana ona katılan ülkelerde insan hakları­
nın korunnıası bakımından hiç de küçümsenemiyecek olumlu etki­
ler yarattığı söylenebilir. Sözleşme hükümleri, onu onaylamış
bulunan devletlerin bir bölümünde (ve bu arada Türkiyede) iı;
hukukun kanun hükmü düzeyinde bir parçası sayılmakta, bazıla­
1'1nd:1 da (örn:;ğin Avusturyada) anayasa ile eş değerde bir hukuk
kaynağı olarak kabul edilmektedir. Bir ülkeden
diğerine farklı
(üzenlenmeler görülmekle birlikte, birçok hallerde Sözleşuıe hü­
kümleri ulusal mahkemelerce doğrudan doğruya uygulanabilir
pozitif hukuk kuralları niteliğine sahip bulunmaktadır!>.
Ancak, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin iç hukuk üzerin­
etkü~i ve denetim mekanizması yönünden göreceli etkinliğine
karşılık kapsam yönünden sınırlı bir nitelik taşıdığını da belirt­
mek gerekir. Gerçekten, bu Sözleşme sadece "klasik haklar"diye
&nılan kişi haklarını ve siyasal hakları kapsamaktadır G • Bunlar
zaten her deınokratik devletin kendi Anayasasıyla belki de daha
geniş ve ayrıntılı olarak (Türkiye Cumhuriyeti Anayasasında ol­
duğu gibi) güvence altına aldığı haklardır. Bu bakımdan bir ye­
deki
5 Bu konuda daha etraflı bilgi için, bk. Les Droits de L'Hcmme en Droit
Interne et en Droit InternationaL. Actes du
CoHoque Internationaj
sur la Convention Europeenne des Droits de L'Homme. Presses Univer­
sitaires de Bruxelles, 1968. -Özellikle Ganshof Van der Meersch'in bil­
dirisi, s. 155-251.- Ayrıca bk. Rona Aybay, "Avrupa İnsan Hakları Söz­
leşmesi ve Türk Pozitif Hukuku," İnsan Hakları Armağanı (XXX. YılJ.
(Birleşmiş Milletler Türk Derneği Yayını). Ankara, 1973, s. 116-134.
6 Sosyal haklar, Avrupa Konseyi Üyesi devletler tarafından 1961 yılın­
da Torino'da imzalanan Avrupa Sosyal Şartı (European Social Char­
ter) ile ayrı -yargısal denetim dışında kalan çok daha esnek- bir dü­
zenlemeye bağlanmıştır.
74
nilik ya da fazlalik söz konusu değildir. Aslında sözleşmenin, in­
san haklarının ilk1.n her ülkenin kendi iç hukukunca korunma­
;:':1 gerektiği açısından hareket ettig,i söylenebilir.
(Nitekim, İn­
san Hakları Komisyonuna başvurıııa iç hukuk yollarının tüketil­
mesi şartına bağlanmıştır). Şu halde, Tahsin Bekir Balta'nın da
belirttiği gibi, "İnsa:;:) haklarının iç hukukta korunması esastır.
Milletlerarası koruma ise kapsarnca sın1rlı olduğu gibi ancak ta­
mamlayıcı ek bir değer taşıyor"-;-.
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin uluslararası alanda atı­
lan en ileri adım sayrlmasına rağll1en açıkça beliren bazı eksik­
likle:l'İ ve yetersizlikleri olduğu ve bunların giderilmesi yolunda
harca:nması
görüşü günün1üzde hayli yaygındır.
Bu nedenledir ki bir süreden beri bu belge~e yeni boyutlar ka­
zandırmak ve onu daha etkin hale getirmek için araştırmalar,
öneriler ve girişimler yapılmakta olduğunu görüyoruz. Bu çalış­
(naların bLi' bölüıuü Sözleşme kapsarnıııın genişletilmesini amaç­
lıyor. Avrupa Konseyi çerçevesinde başlatılan ön araştırmalard&.
sosyal hakların tümünün olmasa bile, hiç değilse bazılarının Söz­
L~şme kapsamı içine alınması
olanakları üzerinde durulmakta­
dır. Bunlar arasında en belirgin olarak sosyal güvenlik, sendikal
haklar, sağlığın korunması, kadın ve çocukların korunması, eşit
işe eşit ücret gibi hakların ön planda geldiği söylenebilir. Ayrıc9.
güncel bir sorun olan yabancı ülkelerde çalışan işçilerin hakları­
nın korunması konusunun da bu arada gündeıne gelmesi bekle­
nebilir. Ancak, Sözleşmenin denetim güvencesine alınması söz
konusu olacak bu hakların belirlenrrıesinde hem teknik hem de
siyasal düzeyde önemli güçlüklerin bulunduğu gerçeği gözden
uzak tu tuhnamalıdır.
öte yandan, insan hakları listesinin ıgenişletilmesi tartışılır­
ken sosyal haklar dışında başka bazı yeni hakların mevcut liste­
ye eklenmesi önerileri de ortaya atılmaktadır. Örneğin sığınma
hakkı, ölüm cezasının kaldırılması, cezaevlerindeki mahkumla­
rın statüsü, organ nakli, çevre korunması, ilk ve orta öğretiml~
ilgili bazı haklar, üzerinde durulan başlıca konular arasında sa­
yılabilir.
7 Tahsin Bekir Balta, Avrupa İnsan Haklan Sözleşmesi ve Türkiye. Tür­
kiye'de İnsan Haklan Semineri. {Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi
Yayım}. {Ankara: ı970) , s. 261.
75
kapsam bakımından ge­
nişletmeye yönelik uğraşıların yanı sıra denetim sistemine daha
fazla etkinlik sağlayabilecek yolların araştırılması da sürdürül­
mektedir. Bu konuda hiç şüphesiz bugünkü mekanizmaya ger­
çek değer kazandıran, fakat kabulü tamamen taraf devletlerin
isteğine bağlı (optinnal) olan iki denetinı yolunun
(kişisel baş­
vurma hakkı ile İnsan Hakları Mahkemesinin zorunlu yargı yet­
kisinin) şimdiye kadar bunları kabul etınemiş devletlerce de -ki
bunların arasında Türkiye de bulunmaktadır- tanınması dileği
en başta geliyor. Bugüne dek değişik çevrelerce değişik vesileler­
le açıklanan bu dileğin gerçekleşmesi halinde insan haklarının
Avrupa topluluğu içinde korunması hem ortak bir prosedüre
bağlanmış olacak, hem de tam yargısal bir nitelik kazanacaktır.
Avrupa
İnsan Hakları Sözleşmesini
ötesinde, İnsan Hakları Komisyonuna başvur­
ve yaygınlaştırma amacını taşıyan bazı yeni
ve orijinal görüşler de ileri sürülüyor. Devletlerarası ve kişiseı
başvurma yollarına ek olarak Sözleşme h ükümlerinin ihlaJi ha­
linde denetim mekanizmasını harekete geçirme yetkisiyle dona­
tılmış bağımsız bil' İnsan Hakları Yüksek Komiserliği (ya da İs­
kandinav ülkelerindeki örneklere benzer bir Ombudsman) ku­
rulması bu görüşler arasında yer alıyor. İleri sürülen bir başk-i
düşünce de ,kişisel başvurmalarda
şikayetçiye yardımcı olacaK
ve ona yol gösterecek bağımsız bir görevlinin (veya görevlilerin)
atann1asıdı:c Gene bir başka öneriye göre, insan haklarının çiğ­
nenmesİ ile ilgili konularda ulusal mahkemelerin isteği üZ3rino
İnsan Hakları Mahkemesine danışma niteliğinde g'örüş bildüme
yetkisi tanınnıalıdırf).
Bu
aşanıanın
mayı kolaylaştırm.a
Hemen söyleyelirn ki, yukarıda sadece bazılarına değindiğ~­
miz Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesini genişletmeyi ve geliştir­
ın€:yi amaçlayan önerilerİn kısa
bir süre içinde gerçekleşmesinı
beklemek fazla iyiınserlik olur. Zaten bunların çoğu bugün içiıı
henüz olgunlaşmamış tartışmalı konulardır ve üzerlerinde blr
8 Bu yeni görüş ve öneriler konusunda geniş bilgi için bk. A,H. Robert­
son, "1 he Promotion of Human Rights by the Council of Europe>,
Revue des Droits de L'Homme, Vol. VIII, 2-3 (1975), 545-585: Pieter Van
Dijk, "A European Ombudsman for Human Rights: Reopening a Dls­
cussion", Revue des Droits de L'Homme, Vol. X, ı-2 (977), 187-211;
Banş Perin, HAvrupa, İnsan Haklarına Sosyal Boyut Getiriyor", !VaE.i­
yet, 29 Mart 1978.
76
consensus doğmuş değildir. Öte yandan, görülen odur ki üye dev­
letlerin hiç değilse bir bölümü kendilerini şimdiden yeterince yü·
kümlülük altına sokmuş oldukları inancındadırlar. Bu alanda
daha ileri adımların atılabilmesi için herhalde uzunca bir süre
beklemek gerekecektir. Aynı zamanda böyle bir gelişme Avrupa
Konseyi içinde bütünleşme yolunda daha fazla mesafe alınması­
na ve insan hakları konusunda statik değil fakat dinamik bir an­
layışın üye ülkeler arasında yaygınlaşmasına bağlı olacaktır.
3.
İnsan
Haklan ve Uluslararası Politika
Bugüne kadar uluslararası düzeyde insan haklarının tarn
etkili bir koruma mekanizmasına kavuşturulamamış
olmasının temel nedeni üzerinde biraz durmak gerekir. Aslında
uzun boylu araştırmayı gerektirmeyecek kadar açık olan bu ne­
den, politika faktörünün -bütün diğer konularda olduğu gibi- in­
san hakları konusunda da birinci pUtnda rol oynayışından başk~
birşey değildir. Gerçekten, insan haklarının "siyasallaşması" bu­
gün belirgin bir olgu olarak karşımıza çıkıyor. Devletlerarası iliş­
kilerde sürüp giden çıkar çatışmaları, ideolojik bölünmeler, blok­
laşmalar ve karşılıklı
güvensizlik ortamı içinde bir bakıma bu
oLgu fazla yadırganmıyabilir. Fakat evrensel değerde bir üstün
amacın, belli politik hedeflere ulaşma aracı olarak kullanılmak
istenmesi herhalde hoş karşılanamaz. Ne var ki günümüzde bu
tür davranışlara oldukça sık rastlanmaktadır. Bir devletin ulus­
lararası mekanizmalardan insan haklarının sağlanması amacıy­
la değil de sırf çıkar çatışması içinde bulunduğu başka bir devle­
ti "köşeye sıkıştırmak" amacıyla yararlanmaya kalkışmasının
insan haklarına dünya ölçüsünde geçerlik kazandırma çabalarını
olumsuz yönde etkileyeceğinden şüphe edilmemelidir. Nitekim,
daha önce de değindiğimiz gibi, bu yöndeki kaygılar Birleşmiş
Milletler çerçevesinde oluşturulan Sözleşmelerde daha etkin bir
denetim sisteminin kabulü konusunda birçok devletleri çekingen
davranmaya zorlamıştır. Aynı duruınun, Avrupa İnsan Hakla!'ı
Sözleşmesine katılm~ş olup da, kişisel başvurma hakkı ile İnsan
Hakları Mahkemesinin yargı yetkisini henüz tanımamış olan ül­
keler açısından da geçerli olduğu söylenebilir.
anlamıyla
Şu halde, uluslararası
düzeyde insan haklarını korumakla
görevli organ ve kuruluşlara genel bir güven ve saygınlık kazan­
dırabilmek için herşeyden önce onları politika etkeninden müm­
77
kün
olduğu
kadar
arındırmak
gerekmektedir.
Gerçi bu
aland~jJ
bazı önlemler düşünülmemiş değildir. Örneğin bazı organlara (Bir­
kşmiş ıvIilletler İnsan Hakları Komitesi, Avrupa İnsan Hakları
Komisyonu ve Mahkemesi gibi) seçilecek üyelerin bu kuruluşlara
uyruğu bulundukları devletin
teııısilcisi olarak değil de kendi
"kişisel nitelikleri" ile katılınaları öngörülmüştür. Ancak bu ku­
ralın beklenen sonucu (yani üyelerin tarafsızlığını) sağlamak
için yeterli olduğu pek söylenemez. Bu bakımdan, adı geçen Of­
ganlarda görevalacak üyelerin bağımsızlık ve tarafsızlıklarıuı
p8kiştirmek için bazı yeni
kuralların (kendi ülkelerinde hükü·
metle ya da siyasal ve idari organlarla ilişkili bir görevde bulun­
mamak gibi) getirilmesi görüşü giderek yaygınlık kazanmakta­
dır.
Öte yandan, devletlerarası başvurmalarda prosedür bakımın­
dan başvurunun bir "suçlama" niteliği değil, fakat bir "araştır­
ma ve soruşturma istemi" niteliği taşıması asıl amacın sağlan­
ması yönünden herhalde daha yararlı olacaktır. Böylece, hiç de­
ğilse bir ölçüde, başvuru konusunun iki devlet arasında uluslar­
arası siyasal bir çatışma ve çekişmeye dönüşmesi belki önlenebi.­
lecek ve bu arada asıl hedef gözden kaybolmayarak insan hakla­
rının gerçekten çiğnenip
çiğnenmediğinin araştırılnıası ve sap­
tanması mümkün olabilecektirv.
Fakat, kabul etmek gerekir ki, hukuk tekniği açısından ak­
la gelebilecek önlemler ne olursa olsun, bugünkü aşamada devlet­
lerarası alanda insan haklarını politikadan büsbütün arındırma!~
ve soyutlamak pek olası görünmüyor. İleride -belki çok ileride­
dünya konjonktürünün tam bir yumuşama, karşılıklı güven ve
iyiniyet ortamına girmesiyle bu sonuca yaklaşma da söz konusu
olabilir. Ancak şurası da bir gerçektir ki, insan hakları artık ül­
kelerin bir iç sorunu olmaktan çıkmış, ulusal sınırları aşarak
uluslararası boyutlara ulaşmıştır. Tartışmasız evrensel bir değer
olarak kabul edil~m, fakat uygulamada henüz etkin bir korum:ı
mekanizmasına kavuşturulamayan bu kavramın dünya ölçüsünd~
geçerlik kazanması için çabaların sürdürülmesi gerekmektedir.
9 Uluslararası düzeyde insan haklarının "siyasal:aşması" ve bu siyasai­
laşmadan arınabilme (depolitisation)
konusunda, bk. Karel Vasak.
Dimensions Intemationales des Droits de L'Homme: Perspeetives
d'avenir", Revue des Droits de L'Homme, VoL VII, 1-2, (1975), 617-61d.
Aynea bk. Mower, loe. cit., S. 288-292.
78
devlet adanı1arınca verilen söylev ve ds­
bu alanda yeterli olduğu söylenemez. Bir süper devle­
tin, (A.B.D.'nin) insan haklarını dış politikasının tenıel ilkelerin­
den biri olarak benünsediğini ilan etnıesi ve bu konuda sık sıK
çıkışlar yapması da, uygulamada gözetilen ayırını1ar ve kullanı­
lan "çifte standardlar" yüzünden ne yazık ki pek inandırıcı 01­
Belli
yıldönümlerİnde
nıı~çlErin
mamaktadırl o.
Evrensel bildirilerde ve uluslararası sözleşmelerde yer alan
irisan haklarına dünyanın bütün ülkelerinde uyulmasını sağlaya­
bilmek için her şeyden önce güçlü bir dünya kamuoyunun oluş­
turulması gerekli görünüyor.
Bu alanda devletleraras] kurulu§­
lardan çok, devletler-dışı gönüllü kuruluşların (Uluslararası Af
Örgütü, Uluslararası Hukukçular Komisyonu gibi) önemli bir
rol oynadıklarını görmekteyiz. Politik ve ideolojik açıdan ülke­
ler arasında hiçbir ayırını gözetmeksizin tam bir tarafsızlıkla uğ­
raşılarını sürdüren bu kuruluşlar, bilinçli bir dünya kamuoya
yaratma bakınundan olduğu kadar, insan haklarının korunnıa­
sında somut sonuçlar elde etme bakımından da etkili olmakta­
dırlar.
Bu yöndeki çabaların çoğalması ve yaygınlaşması ölçüsünde
insan hakları da sadece yaldızlı belgelerde yazılı kalan güzel söz­
ler olmaktan çıkarak evrensel düzeyde gerçekleşme olanakları­
na kavuşacaktır.
Devletleri Başkanı Jimmy Carter'in insan haklan
ve çelişkileri konusunda. bk. Sandra Vogelge­
sang, "What Price Principle? U.S. Policy on Human Rights." Foreign
Affairs, (July 1978), 819-841.
10 Amerika
Birleşik
politikasının tutarsızlık
79
Download