1-12 Mart 2010 Tarihleri Arasında New York‟ta Gerçekleştirilen Birleşmiş Milletler (BM) Kadının Statüsü Komisyonu (KSK) 54. Dönem Toplantısına İlişkin Rapor EKLER Üst Düzey Yuvarlak Masa Toplantısı Tablo: Ülke Sunumlarında Dile Getirilen Konular Devlet Bakanı Sayın Selma Aliye KAVAF‘ın Konuşmaları (İngilizce ve Türkçe) İsveç‘e Karşı Yanıt Hakkı Çerçevesinde Gerçekleştirilen Konuşma (Türkçe) Pekin Eylem Platformu‘nun 15 Yıl Kutlamaları Pekin Eylem Platformu‘nun Uygulanmasının Bin Yıl Kalkınma Hedeflerinin Tam Anlamıyla Gerçekleştirilmesine Olan Etkisi 7. Pekin Eylem Platformu‘nun Uygulanmasında Kaydedilen İlerlemeler, Eksiklikler ve Zorluklara İlişkin Bölgesel Görüşler 8. Kadın ve Kız Çocuklarının İstihdam ve Saygın İşlere Erişimini Desteklemek de Dahil Eğitim, Öğrenim, Bilim ve Teknolojiye Erişimi ve Katılımı 9. CEDAW‘ın 30. Yıl Dönümünün Anılması 10. Küresel Ekonomik ve Mali Kriz Kapsamında Kadının Ekonomik Olarak Güçlendirilmesi 11. “Küresel Ekonomik ve Mali Kriz Kapsamında Kadının Ekonomik Olarak Güçlendirilmesi‖ konulu interaktif uzman paneli çerçevesinde Türkiye adına gerçekleştirilen sunum (İngilizce ve Türkçe) 12. Ekonomik ve Sosyal Konsey (ECOSOC)‘in Yıllık Bakanlar Gözden Geçirme (AMR) Paneli 13. Kadına Yönelik Şiddete Son Vermek İçin BİRLEŞ 14. ―Kadına Yönelik Şiddete Son Vermek İçin BİRLEŞ‖ konulu interaktif uzman paneli çerçevesinde Türkiye adına gerçekleştirilen sunum (İngilizce ve Türkçe) 15. Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Ulusal Mekanizmalarının Değişen ve Gelişen Durumu 16. “Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Ulusal Mekanizmalarının Değişen ve Gelişen Durumu‖ konulu interaktif uzman paneli çerçevesinde Türkiye adına gerçekleştirilen sunum (İngilizce ve Türkçe) 17. 8 Mart Kutlamaları Çerçevesinde Düzenlenen Etkinlik 18. Yan Etkinlikler 19. Kadının Ekonomik Güçlendirilmesi (Tavsiye Kararı) 20. Anne Ölümlerinin ve Hastalıklarının, Kadının Güçlendirilmesi Yolu İle Ortadan Kaldırılması (Tavsiye Kararı) 21. Sonuç Deklarasyonu (İngilizce ve Türkçe) 1. 2. 3. 4. 5. 6. EK 1 Üst Düzey Yuvarlak Masa Toplantısı 1 Mart 2010 tarihinde iki ayrı salonda paralel oturumlar olarak düzenlenen “Pekin Bildirgesi ve Eylem Platformu ve Genel Kurul’un 23. Özel Oturum Sonuçlarının Uygulanması ve Bunun Bin Yıl Kalkınma Hedeflerinin Gerçekleştirilmesine Yönelik Toplumsal Cinsiyet Bakış Açısı Yerleştirilmesine Olan Katkısı” konulu Üst Düzey Yuvarlak Masa Toplantılarında Ekonomist Caren GROWN, UNFPA Yönetici Müdürü Thoraya OBAID ve Uluslararası Yerli Kadınlar Forumu‘ndan Monica ELEMAN, Kalkınma Sürecinde Kadın Hakları Derneği Yöneticisi (AWID) Lydia Alpizar Duran, UNESCO Toplumsal Cinsiyet Bölümü direktörü Sanye Gülser ÇORAT, ISIS-WICCE adlı sivil toplum kurluşu temsilcisi Ruth OCHIENG söz almıştır. Üst düzey yuvarlak masa toplantısında aşağıdaki hususlar üzerinde durulmuştur. 1 Mart 2010 tarihinde öğleden sonra gerçekleştirilen üst düzey yuvarlak masa toplantısı, üye ülkelerin delegeleri, sivil toplum kuruluşlarından temsilciler ve BM yetkililerinin katılımıyla gerçekleştirilmiştir. Üst düzey yuvarlak masa toplantısında, mevcut küresel finansal krizin ve ekonomik durgunluğun insanlar üzerindeki etkisine değinilmiştir. Kadınların eğitim ve politikaya katılımlarında 1995 yılından bu yana kayda değer bir ilerleme olmasına rağmen, istihdam ve üreme sağlığı gibi konuların gerilerde kaldığı belirtilmiş, toplumsal cinsiyet eşitliği ve kadınların güçlendirilmesi için kapasitelerin fırsatların ve güvenliğin arttırılması gerekliliği kapsamında eğitim, sağlık, alt yapı, istihdam, mülkiyet, politikaya katılım ve şiddetin azaltılmasını içeren Eğitim ve Toplumsal Cinsiyet için Birleşmiş Milletler Bin Yıl Görev Gücü 3‘e dikkat çekilmiştir. Öncelikli alan olarak eğitimin önemi ele alınmış, özellikle Alt Sahra Afrikası ile Güney Asya‘daki düşük ve orta gelirli ülkelerde ilköğretime kayıt farkının azaldığının altı çizilmiştir. Birçok ülkenin 2005 yılında orta öğretimde cinsiyet eşitliğini yakaladığı ancak Alt Sahra Afrikası, Doğu Asya Pasifik, Orta Doğu, Kuzey Afrika ve Güney Asya gibi düşük ve orta gelirli ülkelerdeki cinsiyet eşitlik oranının halen 90‘ın altında olduğu belirtilmiştir. Hükümetlerin temel eğitimi, ortaöğretim veya 16 yaşa kadar verilecek eğitim olarak tanımlaması gerektiğine, özel sektör ve hükümetlerin eğitim sisteminde resmi ve gayri resmi orta öğretim sayısını arttırarak, dezavantajlı kız çocuklarının kamu veya özel orta öğretim kurumlarına katılımlarını sağlayan sistemler geliştirmeleri gerektiğine değinilmiştir. Bu kapsamda, orta öğretim sonrası mesleki programların ekonomik açıdan önemine, birçok kız çocuğunun ortaöğretimi tamamladıktan sonra üniversite eğitimine devam etmedikleri, bu yüzden de kız çocuklarının iş hayatına atılım sürecinde meslek programlarının destek niteliği taşıması; istihdam, mesleki gelişim ve sürekli değişen küresel ekonomi için ilgili ve esnek becerilere dayanması gerektiğine vurgu yapılmıştır. İkinci olarak ise kadının üreme sağlığı ve hakları bu kapsamda da yetişkin sağlığı ve anne ölümlerinin azaltılması konuları ele alınmıştır. Son on yılda yetişkin üreme oranında küresel olarak bir düşüş olduğu ancak gelişmiş ülkelere kıyasla düşük ve orta gelirli ülkelerde bu oranın yüksek olduğuna değinilmiştir. Gelişmekte olan ülkelerde, yetişkin üremesinin büyük kısmının evlilikte meydana geldiğinin ve bu nedenle evlilik yaşının arttırılması gerektiğinin altı 1 çizilmiştir. Çocuk evliliklerinin kız çocuğunun güçsüzlüğünün bir göstergesi olduğu ve sağlık riski için itici bir güç oluşturduğu, bu nedenle söz konusu uygulamaların insan hakları ihlali olarak tanımlanması gerektiği belirtilmiştir. Birçok ülkede, HIV virüsünü en çok taşıyanların genç kadınlar olduğu ve yüksek salgın ülkelerinde önlem müdahalelerinin yetişkin kız çocuklarına odaklanması gerektiğine değinilmiştir. Anne sağlığının en az ilerleme kaydedilen bir alan olduğu hususuna dikkat çekilerek bunun nedeninin sağlık sisteminin düzgün çalışmaması olduğu belirtilerek anne ölümlerinin basit ve iyi müdahalelerle önlenebilir olduğunun altı çizilmiştir. Altyapı eksikliğinden dolayı kadınların daha çok yüke sahip olduklarına, daha çok zaman harcadıklarına dikkat çekilmiş; eskiye oranla daha çok kadının istihdama katıldığına, 2000 yılından bu yana kadınların tarım dışı istihdamlarının yükseldiğine veya aynı kaldığına değinilmiştir. Bu duruma rağmen, kadınların erkeklere oranla daha alt düzeyde az prestijli istihdam ile karşı karşıya kaldığına, kayıt dışı sektörde yer aldıklarına, maaş ve mesleki açıdan ayrım yaşadıklarına vurgu yapılmıştır. Toplantıda, kadınların iş kuyruklarının en arkalarında yer almakta olduğu ve hükümetlerin iş olanaklarının kadınlar içinde mevcut olması için ekonomik teşvik paketleri uygulamaları gerektiğine yer verilmiştir. Kayıt dışı ekonominin işini kaybeden resmi çalışanlar için bir koruyucu görevi üstlendiği, ancak resmi çalışanlar gibi kayıt dışı çalışanların da işlerini kaybetme risklerinin olduğunun altı çizilmiştir. Kadınların mülkiyet haklarının geliştirilmesi, mülkiyete ilişkin cinsiyete göre ayrıştırılmış verilerin sağlanması ve kadının mülkiyet sahibi olmasının önünde engel teşkil eden faktörlerin ortadan kaldırılması gerektiğine değinilmiştir. Kadına yönelik şiddetin, bütün sosyo-ekonomik ve kültürel grupları etkileyen, hem bireylere hem toplumlara ağır bedeller ödeten en yaygın insan hakları ihlali olduğunun altı çizilerek, hükümetlerin UNIFEM tarafından yönetilen Toplumsal Cinsiyet Fonu için fon ve şiddet mağdurları için entegre sağlık hizmetleri sağlayabileceği ve çok sektörlü ağlar geliştirebileceği hususuna değinilmiştir. Bahsi geçen söz konusu bu stratejilerin gerçekleştirilmesi için, kaynak ve kamu yatırımının gerekliliğinin ve bu stratejileri uygulamanın maliyetinin farkında olmanın en önemli adımlardan biri olduğunun altı çizilmiştir. Kaynak sağlamak için teşvik paketlerinin öne sürülmesinin önemli olduğuna ve hisse senedi, tahvil bono ve diğer finansal araçların alımında mali işlem vergisi gibi bir vergi uygulamanın kaynak sağlamada kullanılabileceğine vurgu yapılmıştır. Vergilemenin devlet gelirini arttırdığı dolayısıyla da toplumsal cinsiyet için olumlu etkileri olan sağlık, eğitim ve toplu taşıma gibi sosyal hizmetlerin de arttığına değinilerek, gelirlerinin çoğunu mal ve hizmete ayırmalarından dolayı yoksul kesimi daha çok etkileyen tüketim vergilerinde, yoksullar için bir takım muafiyetlere veya temel tüketim ürünlerinde sıfır vergiye gidilebileceği, bunun da yoksulluk ve toplumsal cinsiyet eşitliği için pozitif çıktılar verebileceği vurgulanmıştır. Mevcut kriz kapsamında, yoksul kesimi koruyan şartlı nakit transferi de dahil kamu giderlerine öncelik vermenin de çok önemli olduğu, Hindistan‘daki Ulusal Kırsal İstihdam Garantisi Programında olduğu gibi sosyal korumanın kamu sektöründe yeni iş alanları açma imkanlarıyla tamamlanması gerektiği belirtilmiştir. Kadın ve Aileden Sorumlu Bakanlıkların ve kadın kuruluşlarının uluslararası düzeyde kaynak seferberliği müzakerelerinde en ön sırada yer alması gerektiğine vurgu yapılarak, bu kaynakların yalnızca fon ayrılarak yapılmasının yeterli olmayacağına, tarım, gıda üretimi, sağlık, eğitim, su, ulaşım, altyapı, istihdam, çevresel sürdürülebilirlik ve iklim değişikliği gibi 2 toplumsal cinsiyeti etkileyen hususların da dikkate alınması gerektiğine değinilmiştir. Krizin geçeceğini ancak yeni krizlerle meydana gelecek fırsatları en iyi şekilde kullanmamız gerektiğinin, krizi bir fırsat olarak değerlendirebileceğimizin altı çizilmiştir. Gerek şu andaki toplantıda, gerekse gelecek Bin Yıl Zirvesinde, G20 toplantısında, G77 toplantısında toplumsal cinsiyet eşitliği ve kadının güçlendirilmesini gündemimizin en üstüne yerleştirmemiz gerektiğine ve bu toplantılarla sunulan imkânları en iyi şekilde kullanmamız gerektiğine değinilmiştir. Toplantıda Bin Yıl Kalkınma Hedeflerinin uluslararası kalkınma için ortak bir çerçeve oluşturması bakımından önemine; Kairo Uluslararası Nüfus ve Kalkınma Konferansı (ICPD), Pekin Dördüncü Dünya Kadın Konferansı ve Kadına Yönelik Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi (CEDAW)‘nin yalnızca kadın ve kız çocuklarının ilerlemesi için öncü olmadığına, aynı zamanda bu belgelerin Bin Yıl Kalkınma Hedeflerine ulaşılması ve hayata geçirilmesi bakımından da önemine vurgu yapılmıştır. Cinsellik ve üreme sağlığı hakkının, kadının güçlendirilmesi, toplumsal cinsiyet eşitliği ve Bin Yıl Kalkınma Hedeflerinin gerçekleştirilmesi için en temel hak olduğunun altı çizilerek; Bin Yıl Kalkınma Hedeflerine ulaşmaya çalışırken 5. Hedef olan anne sağlığı konusunun halen çok gerilerde kaldığına değinilmiş ve bu konunun acilen ele alınması gereken bir husus olduğu belirtilmiştir. Kadınlara aile planlaması, anne, bebek ve çocuk sağlığı, HIV ve AIDS, tüberküloz ve sıtma gibi sağlık hususlarında entegre hizmet sunan sağlık sistemlerinin her kesimi içine alan bir sistem olduğuna değinilmiş, kadın ve kız çocuklarına yatırım yapmanın doğru olmasının yanı sıra akıllı ekonomilerinde temeli olduğuna vurgu yapılmıştır. Herkes için saygın iş hedefini gerçekleştirmek amacıyla kadınların eşit hak ve fırsatlarla istihdam haklarından yararlanmasını sağlamanın gerektiği belirtilerek, eğitimin kadınların güçlendirilmesi için en temel yol olduğuna dikkat çekilmiş ve kadın ve kız çocuklarının tam potansiyellerine ulaşmaları için kaliteli ortaöğretimin de öncelik haline getirilmesi gerektiğine vurgu yapılmıştır. Alt Sahra Afrikası‘nda kız çocuklarının orta öğretim kaydında düşme yaşandığına dikkat çekilerek daha adaletli, refaha ermiş, barışçıl toplumlar için erkeklerle iş birliği yapılarak, eşit fırsatlar, ortak sorumluluklar ve güvene dayalı ilişkileri teşvik ederek kadın ve kız çocuklarına yönelik şiddeti sonlandırmanın önemli olduğu belirtilmiştir. Kadınların karar mekanizmalarına katılımlarının sağlandığı ve kadın haklarına gereken saygının verildiği müddetçe krizin etkilerinin en aza indirileceğine değinilmiştir. Etkili programlar ve güvenilirlik için cinsiyete göre ayrıştırılmış veriler, ilerleme izleme istatistikleri, güçlü yasal çerçeveler, kadın kuruluşları ve sivil toplumun daha çok katılımının önemine vurgu yapılmıştır. Toplantıda, kadın ve kız çocuklarının günlük hayatlarının radikal bir biçimde değiştirileceği günün hayalinin kurulduğu ifade edilerek, gelecekte kız çocuklarının hem öğrenmeleri hem de büyümeleri için gerekli bütün fırsatların var olduğu bir dünyaya doğmalarına duyulan arzu dile getirilmiştir. Bütün kadınların istedikleri gibi sevebilecekleri ve her türlü şiddet ve baskıdan uzak oldukları, eğitim, sağlık hizmetleri, saygın iş ve karar alma mekanizmalarına katılma imkanlarına erişebildikleri bir dünya yaratma isteği ifade edilmiştir. Bu hayallerin kağıt üzerinde küresel anlaşmalar haline getirildiğini ancak bunların uygulamaya yansıtılmasının önemli olduğu belirtilerek, bu doğrultuda 15 yıl önce Pekin‘de toplumsal 3 cinsiyet eşitliğini gerçekleştirmek ve kadın haklarını geliştirmek için küresel bir fikir birliğinin sağlandığının altı çizilmiştir. Toplantıda, Pekin Eylem Platformu‘nun uygulanması konusuna değinilerek Bin Yıl Kalkınma Hedeflerinden bahsedilmiştir. Bin Yıl Kalkınma Hedeflerinin; toplumsal cinsiyet eşitliğini ve kadın haklarını geliştirme konusunda önemli araçlar olduğu ve Kadının Statüsü Komisyonu‘nda Pekin Eylem Platformu‘nun uygulanmasına değinilmesi gerektiği dile getirilmiştir. Bin Yıl Kalkınma Hedeflerinin her ne kadar önemli ve somut hedefler olsa da 90‘ların BM konferansları ve zirvelerinde ele alınan daha kapsamlı gündemi daralttığı belirtilerek, birçok paydaşın da çoğu hedefin 2015 yılına kadar gerçekleştirilemeyeceği görüşünde olduğu ve bu hedeflerin toplumsal cinsiyet eşitliği hususunda somut hedefler olmaması ve kadına karşı şiddeti ortadan kaldırmaması nedeniyle önemli engellerle karşılaştığı ifade edilmiştir. Bu nedenle de Bin Yıl Kalkınma Hedefleri ile ilgili görüşlerin Pekin Eylem Platformu, CEDAW, kadın hakları ve toplumsal cinsiyet eşitliği ile ilgili diğer uluslararası antlaşmaların da geliştirilmesine yönelik stratejileri içermesi gerektiğinin altı çizilmiş, Pekin Eylem Platformu‘nun bir bütün olarak geliştirilmediği müddetçe Bin Yıl Kalkınma Hedeflerini gerçekleştirmenin de mümkün olmayacağı ifade edilmiştir. Üst Düzey Yuvarlak Masa Toplantısında, Pekin Eylem Platformu‘nun kabulünden 15 yıl sonra kazanılan fikirlere değinilmiş, kadın hakları ve toplumsal cinsiyet eşitliğini sağlamak için ―sihirli bir formül‖ün olmadığı belirtilmiştir. Genel Sekreterliğin raporlarının farklı bölümlerinde ―sihirli formüller‖ olarak; toplumsal cinsiyet eşitliğinin ana plan ve programlara yerleştirilmesi ve formal politik sistemde kadınlar için mikro-finans ve hissenin yer aldığı ifade edilmiştir. Birçok feministin söylediği gibi bunların hepsinin iyi fikirler olduğu ancak kadın hareketleri sonucu savunulmaya başlanmış ve zamanla karmaşık dönüştürülebilir stratejilerden yoksun bırakıldığı ifade edilmiştir. Feminist Bilim insanı Srilatha Batliwala‘dan da alıntı yapılarak Batliwala‘nın ―bu stratejilerin hiç birinin tek başlarına ya da birlikte kadını güçlendirmek için yeterli olmadığını, daha da önemlisi bu stratejilerin kadınlar üzerine daha fazla ekonomik ve siyasi yük bindirdiğini ve bu stratejilerin çok geniş bir sürecin sadece bir parçası olduğunu‖ belirttiğine değinilmiştir. Kadın bağımsızlığının farklı boyutlarının güçlendirilmesinin, kadın haklarını ve toplumsal cinsiyet eşitliğini geliştirerek gerçekleştirileceği dile getirilmiş, kadının güçlendirilmesinin en azından aşağıda sıralanan beş boyutta ele alınması gerektiği belirtilmiştir. Bunlar; - Kadının ekonomik bağımsızlığı Kadının siyasi bağımsızlığı ve tam vatandaşlığı Kadının her türlü şiddetten uzak olması Kadının cinsel bağımsızlığı Kadının üreme bağımsızlığı 4 Bu hususta, kadınların ve kadın örgütlenmelerinin önemli bir rol oynadığı belirtilerek, kadınların, kadın haklarını ve toplumsal cinsiyet eşitliğini geliştirmek için önemli yeniliklere ve hareketlere dahil oldukları ve bu hususta dünya çapında pek çok örneğin var olduğu ancak kadınların bunu çok sınırlı kaynaklarla ve baskı altında gerçekleştirmeye çalıştıkları dile getirilmiştir. BM‘nin bu konuda tam bir başarıya ulaşmak için kapasitesinin sınırlı olduğu ve BM‘nin halen kendisinden üye devletler tarafından beklenen rolü oynamak için yeterli kaynağının, kurumsal mekanizmasının ve kapasitesinin olmadığı belirtilerek; BM‘nin teknik öneriler vermenin, politika yapmanın, kural koymanın ötesinde bir şeyler yapması gerektiğinin altı çizilmiştir. Daha derin yapısal değişikliklere ihtiyaç olduğu, mevcut ekonomik ve kalkınma modelinin sınırlılıklarının öğrenildiği, ekonomik ve mali göstergelere öncelik veren bir kalkınma modeli ve pazar-yönelimli ekonomi sayesinde Pekin Eylem Platformu‘nda verilen taahhütlere ve Bin Yıl Kalkınma Hedeflerine ulaşılamayacağı belirtilerek, bu modele alternatif modellerin olması gerektiği vurgulanmıştır. Kadın hakları ve toplumsal cinsiyet eşitliğini geliştirmek için mücadeleyi etkileyen mevcut eğilimlere ve sorunlara değinilmiş, bu eğilimler ve sorunlar arasında şunlar sıralanmıştır; - Mali kriz ve ekonomik durgunluk Artan sosyal güvensizlik ve şiddet Dini tutuculuk İnsan hakları savunucularının tehlike ve risk altında olması İklim değişikliği ve son zamanlarda çok sık gündeme gelen ‗doğal afetler‘ Kadınların ve kızların ‗değişimin aracı‘ ve ‗ ekonomik aktör‘leri oldukları söyleminin medya ve diğer kuruluşlarda ortaya çıkmaya başlaması HIV/AIDS virüsünün kadınlaşması Gelecek dönemler için Pekin Eylem Platformu‘nun uygulanmasını geliştirmek ve böylece Bin Yıl Kalkınma Hedeflerinin başarıya ulaşmasına katkıda bulunmak amacıyla sunulan bazı öneriler ise şunlardır; - Kadın Hakları Savunucularının Korunmalarını ve Desteklenmelerini Sağlamak: Kadın hakları savunucularının çalışmalarında karşılaştıkları tehlikeler göz önünde bulundurularak politik hususlar ve kaynaklarda bu aktivistlerin ihtiyaçlarına değinilmesi gerektiği ve böylece bunun Pekin Eylem Platformu‘nun uygulanması ve dolayısıyla Bin Yıl Kalkınma Hedeflerine ulaşılmasına katkı sağlayacağı dile getirilmiştir. Bunu yaparken de toplumsal cinsiyet eşitliği mekanizmalarının kadın hakları savunucularının güvenliği için desteklenmesi ve daha küçük kadın örgütlerinin erişebileceği mali politikaların sağlanması gerektiği ifade edilmiştir. - Pekin Eylem Platformu ve Bin Yıl Kalkınma Hedeflerinin Toplumsal Cinsiyet İle İlişkili Boyutları İçin Finansman Sağlama Hedeflerinin Tanımlanması: Pekin Eylem 5 Platformu‘nun uygulanmasının geliştirilmesinin ve Bin Yıllık Kalkınma Hedeflerine ulaşılmasının önündeki en büyük engellerden birisinin finansal kaynakların yetersizliği olduğu dile getirilmiştir. Bin Yıl Kalkınma Hedeflerinin toplumsal cinsiyet boyutlarının güncelleştirilmiş maliyetlendirme bilgilerine ve ilgili alanlarda sürdürülebilir başarı elde etmek için gerekli yıllık toplam kaynaklar konusunda yaklaşık bir hedefe ihtiyaç duyulduğu belirtilmiştir. Gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerin Resmi Kalkınma Yardımlarından belirli bir miktarın, özellikle sektör olarak kadın hakları ve toplumsal cinsiyet eşitliği için tahsis edilmesi gerektiği dile getirilmiştir. Ayrıca yoksulluğu ve eşitsizliği ortadan kaldırmak üzere kaynakları kullanılabilir hale getirmek için Uluslararası Mali İşlem Vergisi gibi yaratıcı alternatifleri desteklemenin önemi ele alınarak, artık ―toplumsal cinsiyet eşitliğinin geliştirilmesini finanse edecek yeterli kaynağın bulunmadığı‖ gibi açıklamaların kabul edilemeyeceği belirtilmiştir. Sosyal kalkınma, insan hakları, toplumsal cinsiyet eşitliği ve çevresel sürdürülebilirlik gibi alanlara da yeterli düzeyde finansman yapılmasının gerekliliğinin altı çizilmiştir. Bu nedenle KSK‘da toplumsal cinsiyet bakış açısı ile Bin Yıl Kalkınma Hedeflerinin gerçekleştirilmesi için güncelleştirilmiş maliyet analizi yapmak üzere bir uzmanlar komitesinin oluşturulması gerektiği ifade edilmiştir. Toplumsal cinsiyet eşitliği ve kadın hakları için finansman mekanizmalarının var olan deneyimler ve öğrenilmiş dersler üzerine kurulması gerektiği belirtilmiştir. - Devletlerin ve İlgili Aktörlerin Sorumluluklarını Artırma: UNIFEM‘in ―Kadına Kim Cevap Verir?‖ raporunda ortaya çıktığı üzere cinsiyete dayalı ayrımcılığı ve eşitsizliği sonlandırmak için anahtar unsurun sorumluluk olduğu belirtilmiştir. Politika yapıcıların vaatlerini tutmalarını sağlamaları için kadınların güçlendirilmelerinin önemli olduğu ifade edilerek, sorumluluk eksikliğinin Pekin Eylem Platformu‘nun uygulanmasını ve Bin Yıl Kalkınma Hedeflerine ulaşılmasını sınırlayan bir faktör olduğu belirtilmiştir. Özellikle sivil toplum aktörlerinin ve insan hakları örgütlerinin; hükümetlerin, uluslararası finansal kuruluşların ve uluslarötesi kuruluşların sorumluluk almaları hususunda çeşitli stratejiler ve mekanizmalar geliştirdiği dile getirilmiş, CEDAW‘ın kadın hakları ve sorumluluk mekanizmaları için kilit unsur olarak gözetilmesinin önemine vurgu yapılmıştır. - Haiti‘deki Çabalarda Kadınların ve Toplumsal Cinsiyet Eşitliğinin Göz Önünde Bulundurulması: Haiti‘deki mevcut durumun uluslararası toplumdan güçlü bir müdahaleye ihtiyaç duyduğu ve Üye Devletlerin, uluslararası insani yardım kuruluşlarının verdiği desteğin toplumsal cinsiyet eşitliğini ve kadın haklarını hesaba katacak şekilde olması gerektiği belirtilmiştir. KSK‘nın bu oturumda bu konuya ilişkin özel bir karar tasarısı oluşturma hususunu göz önünde bulundurmasının önemli olduğu dile getirilmiştir. - Güçlü, İşlevsel, İyi-kaynaklı bir BM Toplumsal Cinsiyet Biriminin Kurulması: Önerilen yeni Toplumsal Cinsiyet Biriminin Pekin Eylem Platformu‘nun uygulanması ve Bin Yıl Kalkınma Hedefleri‘nin başarıya ulaşması açısından oldukça önemli 6 olduğu dile getirilmiştir. BM‘nin dünya çapında kadın haklarının geliştirilmesine yönelik görevini yerine getirmesini sağlamak için, yeni BM Toplumsal Cinsiyet Biriminin; Ülkesel düzeyde güçlü bir işlevsel kapasiteye sahip olmasının, Uzun vadede önemli finansal kaynaklara ve finansal sürdürülebilirliğe sahip olmasının, Güçlü siyasi özellik ve taahhütlere sahip bir lidere sahip olmasının ve bu liderin bu yıl atanmasının, Sivil toplumun özellikle de kadın örgütleri ve hareketlerinin katılımını sağlayacak mekanizmaya sahip olmasının gerektiği belirtilmiştir. 7 EK 2: TABLO ÜLKE SUNUMLARINDA DİLE GETİRİLEN KONULAR ÜLKE/GRUPADI MERCOSUR1 RİO GRUBU ADINA ŞİLİ2 AFRİKA GRUBU adına Ekvatoral Gine PASİFİK ADALARI FORUMU GRUBU adına Samoa PEKİN EYLEM PLATFORMUNDA YER ALAN KRITIK ALANLAR Yoksulluk Eğitim Sağlık Kadına Silahlı Ekonomi Öğretim Yönelik Çatışmalar Şiddet x x x x x x x x x x x x x x x x x x Yetki ve Karar Alma Kurumsal Mekanizma x x Kadının İnsan Hakları Medya Çevre Kız Çocukları YENI KONULAR - Ekonomik kriz -acil insani yardım süreçlerine kadınların katılımı - göçmen, kırsalda yaşayanlar ve yerli halklara mensup kadınların durumu -ekonomik kriz -iklim değişikliği -enerji krizleri x x x x x x -iklim değişikliği -cinsiyet ayrıştırmalı veriler -toplumsal cinsiyet göstergeleri 1 (Bolivya, Brezilya, Kolombiya, Şili, Ekvator, Paraguay, Peru, Uruguay, Venezüella, Arjantin) ( Şili, Arjantin, Belize, Bolivya, Brezilya, Kolombiya, Kosta Rika, Küba, Dominik Cumhuriyeti, Ekvator, El Salvador, Guatemala, Guyana, Haiti, Honduras, Meksika, Nikaragua, Panama, Paraguay, Peru, Surinam, Uruguay, Venezüella, Jamaika (CARICOM’u temsilen) 2 1 GRUP 77 VE ÇİN adına Yemen x x AVRUPA BİRLİĞİ adına İspanya Afganistan Angola Antigua ve Barbuda Arjantin Avustralya x x x x x x x x x x x x x x x x x x x x x x x x x Avusturya Azerbaycan x Bahamalar x x Bangladeş x x x x x x x x x x x x x x x x x x x x x x x x x x x x x x -ekonomik ve mali kriz -Yiyecek darboğazı -iklim değişikliği -enerji krizleri -ekonomik kriz -sivil toplumla işbirliği -bilinçlendirme faaliyetleri -ekonomik krizin etkileri x x x x x x x -yerli halka mensup kadınların durumu -iklim değişikliği -toplumsal cinsiyete duyarlı bütçeleme -toplumsal cinsiyete duyarlı bütçeleme -göçmen ve mülteci kadınların eğitim, sağlık vb. erişimleri x x -toplumsal cinsiyete duyarlı bütçeleme 2 -göçmen kadınların durumu Barbados x Belçika x x x x x x x x Botswana x x x x x Brezilya x x x x x x x x x x x x x x x x x x x x x x x x x x x x Kamboçya Kamerun Kanada x x x x x x x x x x x x x x x x x x x Şili Çin Kolombiya Hırvatistan Çek Cumhuriyeti Danimarka x x x x x x x x x -toplumsal cinsiyete duyarlı bütçeleme -kamu çalışanlarına yönelik toplumsal cinsiyet eğitimleri -kaynak yetersizliği -cinsiyet ayrıştırmalı verilerin eksikliği -toplumsal cinsiyete duyarlı bütçeleme x x x x x x -ekonomik kriz x x x x -fiili eşitliğin sağlanması -göçmen kadınların 3 durumu -iklim değişikliği Dominik Cumhuriyeti Mısır Eritre x x x x x Estonya Etiyopya x x Fiji Finlandiya Gambiya x x x x x x x x x x x x Almanya x Yunanistan Guyan Macaristan x x x x x x x x x x x x x x x x x x x x x x x x x x x x x x x x x x x x x x x x x x x x Gürcistan Gana x x x x x x x x x x x x -cinsiyet ayrıştırmalı veriler x x -iklim değişikliği x x x -bilgi iletişim teknolojileri -iklim değişikliği, yiyecek güvenliği x -toplumsal cinsiyete duyarlı bütçeleme -cinsiyet ayrıştırmalı veriler -ekonomik kriz x -ekonomik kriz x x x x x 4 İzlanda Hindistan Endonezya İran İrlanda İsrail İtalya Jamaika x x x x x x x x x x x x x x x Japonya Kenya Kuveyt Lesoto Liberya x x x x Lihtenştayn Lao x x x x Letonya Malavi x x x x x x x x x x x x x x x x x x x x x x x x x x -ekonomik kriz -toplumsal kalıpyargılarla mücadele -ekonomik kriz x x x x x x x x x x x x x x -ekonomik kriz - iklim değişikliği x x x x x x x x x x x x x x x -toplumsal cinsiyete duyarlı savunma sektörü x x 5 Malezya x x x x x Malta Marşal Adaları Meksika x x x x x x x x x x x x x Mongolia Karadağ Fas x x x Namibya x x Hollanda Yeni Zelanda Nijerya Pakistan Filipinler Polonya x x x x x x x x x x x x x x x x x x x x -ekonomik kriz x x x x -toplumsal cinsiyete duyarlı bütçeleme -cinsiyete göre ayrıştırılmış veri -iklim değişikliği -ekonomik kriz x x x x x -ekonomik kriz -iklim değişikliği -gıda krizi -toplumsal cinsiyete duyarlı bütçeleme x -ekonomik kriz x x x x x x x x x x x x -gıda, yakıt ve finansal krizin etkileri -erkek katılımı 6 Katar x x Kore Cumhuriyeti x Samoa x x x x x x x x x İsveç x x x x Sierra Leone x x x x x x x x x x x x x x x -toplumsal cinsiyet etki analizi -toplumsal cinsiyete duyarlı bütçeleme -iklim değişikliği -Finansal ve teknik destek ihtiyacı -Toplumsal cinsiyet istatistikleri ile donatılmış Stratejik Politika Çerçevesi -insan ticareti -fuhuş -erken evlilik -İnanç, gelenekler ve kültürün etkisi -kadınların bedenleri ve cinsellikleri hakkında karar verme özgürlüğü - kadınlar, kız çocukları, erkekler ve erkek çocukları için kapsamlı bir cinsellik eğitimi -Ekonomik kriz -Toplumsal cinsiyete duyarlı bütçeleme x 7 Seyşel Adaları Solomon Adaları x x Güney Afrika Slovenya x x Sri Lanka x x Surinam x x Swaziland x x x x x x x x x x x x x x x x x x x x x x x x x x x -İklim değişikliği ve doğal afetler -gıda ve su güvenliği -Arazi ve mülkiyet hakları -Suya, gıdaya ve elektiriğe ulaşımın genişletilmesi -Sosyal ve kültürel dönüşüm -Kadınları dezavantajlı kılan kalıpyargılarla mücadele -Toplumsal cinsiyet eşitliği sürecine erkeklerin ve erkek çocukların katılımı x x - Toplumsal cinsiyet eşitliği durum analizi -İklim değişikliği -ekonomik kriz -Cinsiyet bazlı veri ve finansal kaynak yetersizliği -Küresel enerji, finans ve ekonomi 8 Tanzanya x x Tayland x x Sırbistan x x Tunus x x x x x x x x x x x x x x x x x x x x x x x x x x x x krizleri -İklim değişikliği -Gıda güvenliği -Gelenekler ve kültürel yapı -Cinsiyete göre ayrışmış verilerin eksikliği -Toplumsal Cinsiyet Mekanizmalarının zayıf kapasitesi -Sivil toplumun ve diğer ortakların önemi -Ekonomi, enerji krizleri -Gıda güvencesizliği -İklim değişikliği -Toplumsal Cinsiyetle ilişkili Kalkınma indeksleri -Kadın mahkumlar -Göçmen kadın çalışanlar -ekonomik kriz -Siyasi irade -Sivil toplumla işbirliğinin önemi -Erkeklerin katılımı -Gençlerin eğitilmesi ve farkındalıklarının 9 Türkiye Tuvalu Birleşik Arap Emirlikleri Uganda x x x x x x x x x x x x x x x x x x x x x x Birleşik Krallık (İngiltere) Amerika Birleşik Devletleri Venezuella x x x x x x Vietnam x x x x x x x x x x x x artırılması -Küresel ekonomik kriz -Bilinç yükseltme faaliyetleri - İklim Değişikliği -Filistinli kadınların durumu -Siyasi İrade x x x x x x x x x -Gıda Güvenliği -Yerli Kadınlar -Toplumsal Cinsiyet istatistikleri ve göstergeleri -Toplumsal Cinsiyete Duyarlı Bütçeleme -Uluslar arası işbirliği -Deneyimlerin ve iyi uygulamaların paylaşılması -Tutucu yaklaşımlar -Toplumsal Cinsiyet eşitliği kurumlarının kısıtlı finansal ve beşeri sermayesi 10 Zambia Zimbabve x x x x x x x x x x -Toplumsal Cinsiyet eşitliği çalışanlarının kısıtlı bilgisi ve becerisi -Kadın göçmenler -Arazi Reform Programı -İklim Değişikliği 11 EK 3 (TÜRKÇE) Pekin +15 gözden geçirilmesi konulu KSK 54. Oturumu Devlet Bakanı Sayın Selma Aliye KAVAF 1 Mart 2010 Genel Oturum Saygıdeğer Oturum Başkanı, Değerli Delegeler, Türkiye Cumhuriyeti Kadın ve Aileden Sorumlu Devlet Bakanı olarak, Pekin Deklarasyonu ve Eylem Platformu ile Birleşmiş Milletler Genel Kurulu‘nun 23. Özel Oturumu Sonuçlarının uygulanması ve Binyıl Kalkınma Hedefleri‘ne yaptıkları katkının gözden geçirileceği, Kadının Statüsü Komisyonunun 54. Dönem Oturumuna katılmaktan ve bu toplantıda sizlerle olmaktan büyük memnuniyet duyuyorum. Temmuz ayında ECOSOC Yıllık Bakanlar Gözden Geçirmesi, son baharda Bin Yıl Kalkınma Hedefleri Gözden Geçirme Zirvesi ve eylül ayında gerçekleştirilecek Kadın, Barış ve Güvenlik konulu Güvenlik Konseyinin 1325 sayılı Karar Tasarısının 10. Yıl dönümünü vesilesiyle kadınların güçlendirilmesi ve toplumsal cinsiyet eşitliği yıl boyunca BM‘nin öncelikli gündem konularından olacak ve bu süre boyunca biz de bu önemli konulara odaklanacağız. Üye Devletler olarak bizler, bu toplantıyı Pekin‘de ve Bin Yıl Kalkınma Zirvesinde belirlediğimiz taahhütleri yinelemek ve hedefleri uygulamak için fırsat olarak kabul etmeliyiz. Türk Hükümeti olarak bu amaçla elimizden gelen tüm çabayı göstermeye hazırız. Gerek ulusal düzeyde gerekse uluslararası bağlamda bu sürece en etkili biçimde katkılarımızı sunmaya devam etmeye kararlıyız. Kadına Yönelik Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Komitesinin kuruluşunun 30. Yıl dönümünde, Komitenin toplumdaki kalıp yargıları değiştirmede ve toplumsal cinsiyet eşitliği hedefine ulaşmada büyük bir katalizör görevi üstlendiğinin de altını çizmek istiyorum. Türkiye olarak bizler de bu belgeleri ve sözleşmeyi toplumsal cinsiyet eşitliği hedefine ulaşmak üzere yürüttüğümüz faaliyetlerin yol göstericisi olarak kabul etmekteyiz. Bu doğrultuda 2005 yılında gerçekleştirilen son gözden geçirmeden bu yana, Türkiye‘de toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanması konusunda önemli ilerlemeler kaydedilmiş, yasal alanda kadın erkek eşitliği güçlendirilmiş ve yasalarda sağlanan eşitliğin uygulamaya yansıtılması için çabalar yoğunlaştırılmıştır. Bu çerçevede, yasalar önünde sağlanan eşitliğe rağmen uygulamada varlığını sürdüren ve göstergelere yansıyan toplumsal cinsiyet eşitsizliklerinin giderilmesi için Pekin Deklarasyonu‘nda yer alan on kritik alanı kapsayacak Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Ulusal Eylem Planı hazırlanmıştır. Saygıdeğer Oturum Başkanı, 1 Değerli Delegeler, Özellikle kız çocuklarının eğitimi konusunda her sektörden sağlanan desteklerle eğitim alanında önemli adımlar atılmıştır. Şu ana kadar gerçekleştirilen kararlı ve kesintisiz çabalarla kız çocuklarının ilköğretimdeki okullulaşma oranı %96‘ya erkek çocuklarının ise %97‘e çıkarılmış, kız çocukları ile erkek çocukları arasındaki okullulaşma farkı azaltılmıştır. Ancak hedefimiz 2013 yılında, hem kız hem de erkek çocukları için %100 okullulaşma oranına ulaşmaktır. Tüm dünyayı etkileyen ekonomik kriz ve kırdan kente göçün etkisiyle işgücüne katılım oranı düşen kadınların daha fazla işgücüne dâhil olması amacıyla, eğitim seviyelerinin yükseltilmesi, aktif işgücü politikalarıyla istihdam edilebilirliklerinin arttırılmasına yönelik tedbirler almaktayız. Kadınların ve gençlerin istihdama katılımlarının arttırılması amacıyla önemli hükümler içeren bir İstihdam Paketi 2008 yılında uygulanmaya konuldu. Bu Paketin bir parçası olarak, kadın ve genç çalıştıran işverenlerin ödemesi gereken sosyal güvenlik primlerinin beş yıl boyunca kademeli olarak devlet tarafından karşılanmasına imkân sağlandı. Tüm bu çabaların yanında toplumsal cinsiyet eşitliği bakış açısının ana plan ve programlara yerleştirilmesinde kamu çalışanlarının kritik rolleri dikkate alınarak, özellikle kırsal alanda karar alma mekanizmalarında yer alan kamu personeline bilinçlendirme eğitimleri verilmektedir. Saygıdeğer Oturum Başkanı, Değerli Delegeler, Tüm ülkelerin ortak sorunu olan kadına yönelik şiddeti önlemek ülkemizde bir devlet politikası olarak kabul edilmiştir. Hükümet kadına yönelik şiddetle mücadele konusunda politik kararlılık içerisindedir. Bu kararlılığın göstergesi olarak kadına yönelik şiddetle mücadele konusunda bir Başbakanlık Genelgesi yayınlanmıştır. Söz konusu Genelge, kadına yönelik şiddetle mücadele konusunda ilgili tüm kurumların sorumluluklarının ayrıntılı bir şekilde talimatlandırılması ve yürütülen çalışmaların belirli aralıklarla izlenmesi açısından son derece önemlidir. Kamuoyunda farkındalık ve duyarlılık yükseltilmesini sağlamak amacıyla 2004 yılında başlatılan Kadına Yönelik Şiddete Son Kampanyası devam etmektedir. 2007-2010 dönemini kapsayan Kadına Yönelik Aile İçi Şiddetle Mücadele Ulusal Eylem Planımız ile yasal düzenlemeler, farkındalık yaratma, kadının güçlendirilmesi, koruyucu hizmetler, tedavi, rehabilitasyon ve kurumlar arası işbirliği alanlarında özel uygulamalara başlanmıştır. Kadına yönelik aile içi şiddeti önleyici, mücadele edici stratejiler geliştirilmesi amacıyla ülke çapında ―Türkiye‘de Kadına Yönelik Aile İçi Şiddet Araştırması‖ yapılmıştır. Ayrıca, kadına yönelik şiddet vuku bulduğunda ilk adım başvuru yerleri olan kolluk kuvvetleri, sağlık personeli, yargı mensuplarına yönelik bilinçlendirme eğitimleri düzenlenmektedir. Bu çerçevede bugüne kadar 40.000 polis, 50.000 sağlık çalışanı, 250 2 hakim ve savcıya yönelik aile içi şiddet mağduru kadınlara yaklaşım tarzı konusundaki eğitimlerden yararlanmıştır. Din görevlileri için benzer programların başlatılmasına ilişkin çalışmalar tamamlanmak üzeredir. Saygıdeğer Oturum Başkanı, Değerli Delegeler, Prof. Dr. Feride Acar‘ın CEDAW Komitesi için adaylığını koymasına ilişkin Türk Hükümetinin kararını bir kez daha hatırlatmaktan memnuniyet duyuyorum. Türk Hükümetinin, geçmiş yıllarda Komite üyesi ve Başkan olarak görev yapan Prof. Dr. Feride Acar‘ın üyeliğinin yenilenmesinin uluslar arası forumda kadınların güçlendirilmesi ve toplumsal cinsiyet eşitliğine ilişkin çabalara katkı sağlayacağına olan inancını da sizlerle paylaşmak istiyorum. Saygıdeğer Oturum Başkanı, Değerli Delegeler, Birleşmiş Milletler Kadının Statüsü Komisyonu 54. Oturumunun, toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanması için yürütülecek çalışmalarımıza katkı sağlayacağı inancı ile hepinizi saygıyla selamlar, beni dinlediğiniz için teşekkür ederim. 3 EK 3 (İNGİLİZCE) CSW 54th Session on 15-year review of the implementation of the Beijing Declaration and Platform for Action State Minister Excellency Selma Aliye KAVAF General Discussion 1 March 2010 Gayri resmi çeviridir Honorable Chairman, Distinguished delegates, Ladies and gentlemen, It is a great honor for me, as the Turkish Minister of State for Women and Family Affairs, to join you today to participate in the 54th session of the Commission on the Status of Women. I am pleased that this Session will review the implementation of the Beijing Declaration and Platform for Action and the outcome of the 23rd special session of the UN General Assembly and its contribution to shaping a gender perspective in the realization of the Millennium Development Goals. Empowerment of women and gender equality will be the priority themes of the UN‘s agenda throughout the year, during which we will direct our focus on these important issues, availing of the opportunity given by the Annual Ministerial Review of ECOSOC in July; the forthcoming MDG Review Summit in autumn and the commemoration of the 10th anniversary of the Security Council Resolution 1325 on women, peace and Security in September. We, the Member States, should use this window of opportunity to reiterate our commitment to and the implementation of the goals we set for ourselves in Beijing, as well as at the Millennium Summit. As Turkey, we are ready to spare no effort to this end and we are committed to continue our contribution both at the national level and the global context to these processes in the most effective manner. I wish to emphasize that on the 30th anniversary of the establishment of the Committee on the Elimination of All Forms of Discrimination against Women, the Committee has proven to be a great catalyst in changing stereotypes in societies and achieving considerable progress towards the target of gender equality. We take due account of these institutional efforts, documents and Conventions in our national activities in Turkey on gender equality. Since the last review in 2005, Turkey has made important progress in promoting gender equality, strengthened the equality between women and men in its legislation and intensified its efforts to put the equality provided by its legislation into practice. A National Action Plan on Gender Equality, covering ten critical areas set forth in Beijing Declaration, has been prepared to 1 eliminate those cases of gender inequality which may occur despite the equality provided by the legislation and are therefore reflected in the established indicators. Honorable Chairman, Distinguished delegates, Remarkable steps have been taken especially in girls‘ education. The schooling rate among girls has risen to 96 percent, and among boys to 97 percent and the schooling gap between girls and boys has been reduced through continuous and decisive efforts. However, our target is to achieve a 100 percent schooling rate both among girls and boys by 2013. In order to ensure greater access to the labor market for women, whose number has decreased due to the global economic crisis and migration from rural to urban areas, measures have been taken towards raising women‘s educational levels and work skills through active labor policies. An Employment Package was launched in 2008, incorporating important provisions for enhancing the employment prospects of women and the youth. As part of the package, the government pays for social security premiums on behalf of employers recruiting women and the youth for a term of five years. Furthermore, targeted training is provided to raise awareness among public personnel in decision-making mechanisms in rural areas, in view of the critical role of public servants in gender mainstreaming. Honorable Chairman, Distinguished delegates, The prevention of violence against women, which is a global problem, is a state policy in Turkey. The Turkish Government is politically determined to combat violence against women. A circular has been issued by the Office of the Prime Minister on combating violence against women, as an indication of this determination. This is of great importance in assigning specific responsibilities to all relevant institutions on the subject l and monitoring their activities in this respect at certain intervals. The ―Stop Violence against Women‖ campaign, launched in 2004 to raise awareness and consciousness among the public, is still in operation. A National Action Plan on Combating Violence against Women covering the period 2007 and 2010 has initiated specific work in such areas as legislation, awareness rising, and empowerment of women, protective services, treatment, rehabilitation and inter-institutional cooperation. A research project on ―Domestic 2 Violence against Women in Turkey ‘‘ has been conducted countrywide in order to develop preventive and combative strategies on violence against women. Moreover, training has been provided to raise awareness among law enforcement officers, health personnel and legal officers, who constitute the first-echelon in the application and assistance process in cases of violence against women. So far, 40.000 police officers, 50.000 health personnel, 250 judges and public prosecutors have benefitted from specific training on methods of approach to victims of domestic violence. Preparations are almost complete for launching similar training programmers for religious officers. Honorable Chairman, Distinguished delegates, I have the pleasure to recall the recent announcement of the Turkish Government‘s decision to put forward the candidacy of Prof. Dr. Feride Acar for the Committee of the Elimination of All Forms of Discrimination against Women. Prof. Feride Acar has served both as a member and Chair of the Committee in the past and the Turkish Government is confident that her renewed membership of the Committee will further contribute to efforts with regard to empowerment of women and gender equality in the international fora. Honorable Chairman, Distinguished delegates, Ladies and gentlemen, I am confident that the 54th session of the UN Commission on the Status of Women will contribute to our activities in promoting gender equality. Thank you for your kind attention. 3 EK 4 02 Mart 2010 tarihli Kadının Statüsü Komisyonu Üst Düzey Kurulu‘nda İsveç Delegasyonu Başkanı Beyanatına İlişkin Türkiye Yanıtı Gayri resmi çeviridir Sayın Başkan, Türkiye Delegasyonu olarak cevap hakkının kullanılması kapsamında 2 Mart 2010 tarihinde Üst Düzey Toplantıda İsveç Delegasyon Başkanı tarafından yapılan sunuma cevap olarak aşağıdaki açıklamayı yapmak istiyoruz. İsveç Delegasyon Başkanının sunumunu dikkatle dinledik. Sunumda kapsayıcı yaklaşımla, özellikle Doğu ya da Batı farketmeksizin, bütün kıtalarda kadınların ayrımcılıkla, eşitsizlikle ve şiddetle karşı karşıya kaldıkları gerçeğinin kabul edilmesine saygı duymaktayız. Ancak, dünyanın bir bölgesinden gelişigüzel seçilen münferit olayları tek tek sayarak verilen örnekler, bu yaklaşımla çelişmektedir. İsveç Delegasyon Başkanı sunumunda Birleşmiş Milletler Kadına Yönelik Şiddet Özel Raportörü‘nün resmi raporlarının yanı sıra, İsveçli akademisyenlerce gerçekleştirilen ―Esir Kraliçe: Eşit İsveç‘te Kadına Yönelik Erkek Şiddeti: Yaygınlık Araştırması‖ gibi çeşitli araştırmalarda ortaya konan, İsveç‘te 18-64 yaş arası kadınların % 46‘sının erkekler tarafından uygulanan şiddete, kadınların ve kız çocuklarının % 34‘ünün cinsel şiddete maruz kaldığını gösteren rakamlara yer verseydi çok daha ikna edici olurdu. Ancak, konuşma bu şekilde gerçekleşmedi. Bu nedenle, Türkiye‘de yaşanan tek bir trajik cinayetin örneklerden biri olarak sayılmasını esefle karşılamaktayız. Her ülkede kadınların ve kız çocuklarının şiddete uğraması üzücü bir gerçek olup, yine üzülerek belirtmek isteriz ki, ne Türkiye ne de İsveç, bu küresel fenomen karşısında istisnai ülkelerdir. İnsanlık dışı bir olayın kurbanı olan 16 yaşındaki Medine MEMİ‘nin tirajik biçimde öldürülmesi, Türkiye‘de çok büyük bir toplumsal kınama ve öfkeye neden olmuştur. Ayrıca bu olay, Hükümet tarafından da kınanmıştır. Bu trajik olay şu anda mahkemeye intikal etmiş olup, korkunç cinayeti işleyenler yargı önüne çıkarılmıştır. Burada bulunan saygıdeğer delegeler hatırlayacaklardır, Türkiye 2004 yılında Birleşik Krallığın (İngiltere) desteği ile ―töre cinayetleri‖nin önlenmesi konusundaki bir Karara sponsor olmuştur. Ayrıca, Türkiye kadınların ve kız çocuklarının şiddetten korunması konusundaki çabalarda her zaman ön planda olmuştur. Bu gibi trajik olayların önüne geçebilmek için, bu amaçla kurulan özel mekanizmalar tarafından takip edilen ciddi yasal düzenlemeler yapılmıştır. 1 2004 yılında kabul edilen Yeni Türk Ceza Kanunu, Türk yasalarına toplumsal cinsiyet eşitliği ilkesinin yerleştirilmesi çabalarına uyumlu olarak, kadınlara ve kız çocuklarına yönelik şiddetin önlenmesi amacıyla yeni düzenlemeler getirmiştir. Yeni Ceza Kanunu ile, ―töre cinayetleri‖ müebbet hapis cezası ile cezalandırılmaktadır. Ayrıca, 2005 yılında Türkiye Cumhuriyeti Parlamentosu‘nda kadınlara ve kız çocuklarına yönelik şiddeti araştırmak üzere özel bir komisyon oluşturulmuştur. Ancak, sadece yasal düzenlemelerle yetinmemekteyiz. Söylemleri uygulamaya geçirmek amacıyla, uygulamayı güçlendirecek çabalar gösterilmektedir. Bu bağlamda, politika yapıcılara ve bu politikaları alanda uygulayacak uzmanlara (polis, yargı görevlileri, sağlık çalışanları gibi) yönelik düzenli eğitimler gerçekleştirilmektedir. Sivil toplum kuruluşları ve hükümet dışı kuruluşlar da kamu tarafından gerçekleştirilen çabalara bilinç artırma kampanyaları ile destek vermektedirler. En önemlisi ise, Türkiye‘de tüm bu çabaların ardındaki siyasi istek ve kararlılığın mevcut olmasıdır. Kamu yönetimi ve sivil toplum, Türkiye‘de kadınların ve kız çocuklarına yönelik bu gibi suçların tekrarlanmasını önlemek amacıyla el ele çalışmaktadır. Türkiye bu yolda çalışmaya devam etmek konusunda kararlı ve kadın haklarının geliştirilmesi ve kadınların şiddetten korunması konusundaki çabalara dahil olmaya hazırdır. Teşekkür ederim Sayın Başkan. 2 EK 5 Pekin Eylem Platformu‟nun 15 Yıl Kutlamaları Bölgesel Gruplar 1. Asya Grubu Adına Afganistan Dr. Zahir TAHIN, Asya Grubu adına, Pekin Deklarasyonu‘nun kabul edilişinin 15. Yıl Dönümünde bu organizasyonda yer almaktan onur duyduğunu belirterek sözlerine başlamıştır. Sayın TAHIN, 1995 Eylül ayında Pekin‘de, kadınların 4. Dünya Kadın Konferansı için toplandıklarını ve bugün, 15 yıl sonra bu olayı anmak, gelişmelere ve sorunlara değinmek için yeniden toplandıklarını dile getirmiştir. TAHIN, Pekin‘de dünya kadınları ile ilgili verilen taahhütlerin uygulamaya geçirilme konusunda, çok fazla başarıya imza atıldığını ancak kadınların önünde gözle görülür engellerin de varlığını korumaya devam ettiğini dile getirmiştir. Kadın haklarının geliştiğini dile getiren TAHIN, Pekin Konferansı‘ndan bu yana kadın ve erkeklerin kadınların karşılaştıkları eşitsizlikler konusunda her zamankinden daha fazla farkında olduğunu ve değişikler için talepte bulunmaya başladıklarını belirtmiştir. Ayrıca, halen dünyanın birçok ülkesinde kadınların güvende olmadıklarını ve aile içi şiddete maruz kaldıklarını, ayrımcılık görmeye devam ettiklerini ve birçok sosyoekonomik engelle karşılaştığını belirten TAHIN, Pekin Eylem Platformu‘nun uygulanması için çabalara devam edilmesi gerektiğini vurgulamıştır. Gösterilen çabalar sonucunda çok fazla gelişme kaydedildiğini söyleyen TAHIN, ilk defa Güney Asya kadınlarının erkeklere oranla daha uzun yaşadığını belirtmiş bunun, Pekin Eylem Platformu sonucunda kadınlara ve kız çocuklarına yönelik iyi muameleden kaynaklandığını vurgulamıştır. Ayrıca Asya ve Pasifik ülkelerindeki ekonomik büyüme sonucunda işgücü pazarında toplumsal cinsiyet farklılıklarında önemli azalmalar olduğunu belirtmiştir. TAHIN, Siyasi alanda da kadınların temsilinin artırılması için kota sistemlerinin başlatılması sonucunda kadınların siyasete katılımının arttığını belirtmiştir. Son 30 yıldır yürütülen faaliyetler sonucunda kadın sorunlarının uluslararası ve ulusal kalkınma gündemlerinde öne çıktığını vurgulayan TAHIN, yalnızca gelişmekte olan ülkelerde fakir kadınların durumuna değil aynı zamanda daha gelişmiş ülkelerde tamamlanmamış toplumsal cinsiyet gündemine de önem verildiğini belirtmiştir. TAHIN, Pekin konferansından bu yana önemli gelişmeler kaydedildiğini ve kadınların eşitlik, saygı ve haysiyetli bir şekilde muamele görmesini sağlamak için kararlı bir şekilde çaba gösterilmesi gerektiğini belirterek sözlerini sonlandırmıştır. 1 2.Afrika Grubu Adına Ekvatoral Gine Afrika Grubu adına söz alan Anatolio NDONG MBA öncelikle böylesi önemli bir organizasyonda konuşmaktan onur duyduğunu dile getirmiştir. Pekin Eylem Platformu‘nun önemli bir belge olduğunu vurgulayan NDONG MBA, Afrika‘nın da bu belgenin formülasyonunda önemli rol oynadığını belirtmiştir. Pekin Eylem Platformu‘nun, kadınlar için eşitliğin yaygınlaştırması için sergilenen çabaların en son noktası olduğunu belirtmiş ve Pekin‘de varılan fikir birliği ve taahhütlerin korunması gerektiğini vurgulamıştır. Pekin Eylem Platformu‘nun, Birleşmiş Milletler‘in de desteklediği toplumsal cinsiyet eşitliği, kadının güçlendirilmesi, barış ve insan hakları kavramlarının farkında olduğunu belirten NDONG MBA, Pekin Eylem Platformu‘nun ayrıca kadınların tam ve eşit paydaş olduğunu ve bu nedenle de toplumsal cinsiyet bakış açısının bütün ülkelerde ana plan ve programlara yerleştirilmesi gerektiğinin ve kadınların karar alma mekanizmalarında merkezde olması gerektiğinin farkında olduğunu vurgulamıştır. Artık taahhütlerin eyleme dökülmesi zamanının geldiğini vurgulayan NDONG MBA, çabaların da hızlandırılması gerektiğini belirtmiştir. Pekin‘den bu yana, Afrika‘nın toplumsal cinsiyet eşitliği ve kadının güçlendirilmesi hususunda önemli bir yol katettiğini vurgulayan NDONG MBA, gelişmelere ve kadınların katkılarına rağmen toplumsal cinsiyet eşitliği ve kadının güçlendirilmesi hedeflerine tam anlamıyla ulaşmak için engellerin varlığını sürdürmeye devam ettiğini belirtmiştir. Ayrıca, Afrika‘nın 2010-2020 yıllarını Afrikalı kadınların yılı ilan ettiğini belirtmiş ve kadın on yılının başarılı olmasını sağlamak için Birleşmiş Milletler ailesini ve uluslararası toplumu işbirliğine davet etmiştir. Pekin Deklarasyonu ve Eylem Planı‘nın uygulanmasını hızlandırmaları gerektiğinin farkında olduklarını dile getiren NDONG MBA, Afrika‘nın Dakar ve Pekin Eylem Platformlarının uygulanmasını hızlandırmak için sırada Banjul Deklarasyonu‘nun olduğunu belirtmiş ve Deklarasyonun 7 ana stratejik alanı olarak şunları sıralamıştır: - Yoksulluğun Azaltılması, İstihdam Sağlanması, Sosyal Güvenlik ve ICT Aracılığı İle Kadının Ekonomik Açıdan Güçlendirilmesi; - Barış, Güvenlik ve Kalkınma - Kadına Yönelik Şiddet - Karar Alma Süreçlerinin Bütün Alanlarında Kadının Temsili ve Katılımı - Cinsel ve Üreme Sağlığı ve HIV/ AIDS; - İklim Değişikliği ve Gıda Güvenliği Sorunu, - Toplumsal Cinsiyet Eşitliğinin Finansmanı 2 Toplumsal cinsiyet eşitliği ve kadının güçlendirilmesinin Bin Yıllık Kalkınma Hedeflerinin gerçekleştirilmesinin merkezinde olduğunu dile getiren NDONG MBA, Pekin Deklarasyonu‘nun ve Pekin Eylem Platformu‘nun Ekonomik ve Sosyal Konsey‘in Temmuz‘da gerçekleştirilecek olan Yıllık Bakanlar Gözden Geçirmesi Toplantısı ve ―Uluslararası Kabul Edilmiş Hedeflerin Uygulanması ve Toplumsal Cinsiyet Eşitliği ve Kadının Güçlendirilmesi‖ temasına ve 20-22 Eylül 2010‘da gerçekleştirilecek Üst Düzey Genel Toplantısı‘na katkıda bulunduğunu belirtmiştir. Son olarak, Afrika‘nın Pekin Deklarasyonu ve Pekin Eylem Platformu‘nu ve Genel Kurul‘un 23. Özel Oturumu‘nun sonuçlarını tam ve etkili bir şekilde uygulayacağı konusundaki taahhütlerini yinelediğini vurgulamış, siyasi, sosyal, ekonomik ve kültürel alanlarda kadının güçlendirilmesi ve toplumsal cinsiyet eşitliğini sağlamak için somut çabalarına devam edeceklerini belirtmiştir. 3.Batı Avrupa ve Diğer Devlet Grupları Adına Almanya Pekin Deklarasyonu ve Eylem Platformu‘nun kadınların hayatlarının iyileştirilmesi için halen evrensel olarak kabul görmüş tek dayanak olduğunu dile getiren Herman KUES, bu belgelerin uzun süren müzakere süreci ve bölgesel hazırlık konferansları sonucunda, farklı bölgelerde kadınların ihtiyaçları göz önünde bulundurularak ortaya konduğunu belirtmiş, bütün bu nedenlerden dolayı da Pekin‘in önemini korumaya devam ettiğini vurgulamıştır. Dünya Konferansı‘nın, toplumsal cinsiyet konularını siyasi gündemin başına koyduğunu dile getiren KUES, Pekin‘in uluslararası kuruluşları, ulusal hükümetleri, yerel yönetimleri ve sivil toplum örgütlerini harekete geçirdiğini, takip sürecinin de bu ilgiyi günümüze kadar sürdürdüğünü belirtmiştir. Ancak, Platform‘da ―kritik alan‖ olarak tanımlanan bir çok hedefin gerçekleştirilmediğini, Platform‘da altı çizilen umutların ve taahhütlerin tam olarak yerine getirilmediğini de kabul etmek gerektiğini vurgulayan KUES, Pekin ‗de kabul edilen ―eylem‖e halen her yerde ihtiyaç duyulduğunu vurgulamıştır. Sorumlulukların kadın ve erkek tarafından paylaşılmadığını, iş, aile ve özel hayatın dengelemesi açısından daha fazlasının yapılması gerektiğini belirten KUES, eşitlik politikasının sosyal, ekonomik ve siyasi çerçevelerin, kadının bu gün yaşamında mevcut olan daha uzun yaşama beklentisi, çeşitli meslek ve kariyerlere erişim, çocuk ve yaşlılara bakma gibi hususlara da uyum sağlayacak şekilde değiştirilmesi gerektiğini, kadın ve kız çocuklarının sağlık, eğitim ve mesleki eğitim hizmetlerine erişimlerini sağlamak için daha fazlasının yapılması gerektiğini de vurgulamıştır. Ayrıca, KUES Kadına Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Komitesi‘nin Pekin‘de masaya yatırılan meseleleri insan hakları bakış açısı ile ele alması nedeniyle önemli rol oynadığını belirtmiş ve Güvenlik Konseyi tarafından 10 yıl önce kabul edilen 1325 sayılı Kadın, Barış ve Güvenlik Kararı‘nın kadının güçlendirilmesi yönünde önemli bir adım olduğunu vurgulamıştır. Bu kararların uygulanması için önemli sorunların varlığını sürdürmeye devam ettiğini belirten KUES, özellikle BM‘nin bünyesinde Toplumsal Cinsiyet Birleşik Yapısı 3 oluşturma konusundaki teklifin masaya yatırılıp kabul edilmesi durumunda, Pekin Gündemi ve kadının güçlendirilmesi konusunda önemli bir adım atılmış olacağını vurgulamıştır. 4. Latin Amerika ve Karayipler Grubu Adına Panama Birleşmiş Milletler Latin Amerika ve Karayipler Grubu (GRULAC) adına Sayın S.E NORMAN söz almıştır. Sayın NORMAN, Şili ve Haiti‘de meydana gelen deprem nedeniyle hayatını kaybedenler için duyduğu üzüntüyü dile getirerek, bu iki ülkeye baş sağlığı dileklerinde bulunmuştur. NORMAN, Pekin Eylem Platformu‘nun 15. yıl dönümü vesilesinin, devletlere Bin Yıl Kalkınma Hedefleri de dahil tüm hedeflerini gerçekleştirmeleri için deneyim ve iyi uygulamaları paylaşma olanağı sunacağını belirtmiştir. Başta Pekin Eylem Platformu‘nun uygulanmasını ele alan rapor olmak üzere toplantı kapsamında BM Genel Sekreterliği tarafından hazırlanan raporlar için GRULAC‘ın minnettarlığını dile getirilmiş ve ―Latin Amerika ve Karayip Ülkelerinde Pekin Bildirgesi ve Eylem Platformu‘nun ve Genel Kurul‘un 23. Özel Oturumu‘nun Uygulanmasının Gözden Geçirilmesi‖ başlıklı LC/L.3175 No‘lu belgeyi hazırlamasından dolayı Latin Amerika ve Karayipler Ekonomik Komisyonu (ECLAC)‘na, teşekkürlerini iletmiştir. Belgenin, 15 yıl içerisinde bölgede kaydedilen ilerlemeler, başarılar ve karşılaşılan sorunları yansıttığını dile getirmiştir. Kadının güçlendirilmesi ve toplumsal cinsiyet eşitliği hususunda, en belirgin engelin mali ve teknik kaynak yetersizliği olduğunu dile getirerek devletleri gereken eylemleri gerçekleştirmeye, en üst düzeyde toplumsal cinsiyet mekanizmaları oluşturmaya, bütçeyi daha dengeli oluşturmaya, Pekin Eylem Platformu‘nun uygulanmasının izlenmesi için sistem oluşturmaya yönelik siyasi kararlılıklarını ve taahhütlerini arttırmaya davet etmiştir. Sayın NORMAN, GRULAC‘ı oluşturan üye devletler olarak, Pekin Bildirgesi ve Eylem Platformu‘nun verimli olması ve gözden geçirme sürecinin başarılı olması için yapıcı bir tutum içerisinde iş birliği yapma isteklerini dile getirmiştir. 5. Doğu Avrupa Devletleri Adına Ukrayna Batı Avrupa Devletleri adına söz alan Ukrayna Daimi Temsilcisi Sayın Yuriy SERGEYEV, üye devletlerin ne boyutta sözlerini yerine getirdiklerinin, sorunları çözdüklerinin, adalet, sağlık ve insan ırkı için olanaklar yarattıklarının değerlendirilmesi bakımından Genel Kurul‘un anma etkinliğinin çok iyi bir fırsat olduğunu dile getirmiştir. Doğu Avrupa Grubu Üyelerinin, Pekin belgelerine olan taahhütlerini yinelediğini ve bu belgelerin uygulanmasına özel itina gösterdiğini belirtmiştir. Sayın SERGEYEV, toplumsal cinsiyet eşitliğinin, toplumsal cinsiyet bakış açısının tüm plan ve programlara yerleştirilmesinin ve kadınların güçlendirilmesinin yalnızca bir hedef olmadığını, aynı 4 zamanda Bin Yıl Kalkınma Hedeflerini gerçekleştirmenin bir yolu ve kalkınma gündeminin vazgeçilmez bir unsuru olduğunu belirtmiştir. Pekin sonuçlarının uygulanması kapsamında birçok ülkede, kadına yönelik şiddetin yasaklandığı, sağlık sistemlerindeki gelişme ile hayat kayıplarının azaltıldığı, karar alma mekanizmalarındaki kadın sayısının arttığı, kadın sünneti, töre ve namus cinayetleriyle mücadele edildiğini belirterek ülkelerin kalkınma için eşitliğin şart olduğu hususunun farkına vardıklarını dile getirmiştir. Tüm bu gelişmelere rağmen; kalkınma sürecine, kamu siyasi ve özel hayata katılımını engelleyen yasalar, politikalar ve uygulamalar nedeniyle kadın ve kız çocuklarının ayrımcılığa maruz kaldığı belirtilerek Pekin Eylem Platformu‘nu gözden geçirilirken, aynı zamanda yoksulluğun kadınlaşması, kadına yönelik fiziki, psikolojik ve cinsel şiddet, kadın ve kız çocuklarının ticareti konularına da vurgu yapılması gerektiğini belirtmiştir. Sağlık hizmetlerine erişimin yetersizliği nedeniyle, anne ve çocuk ölümlerinin bazı ülkelerde kabul edilemeyecek düzeyde yüksek olduğu, özellikle Afrika‘da HIV/AIDS‘e yönelik çok az programın mevcut bulunduğu, kadınların siyasi ve ekonomik temsilinin düşük olduğu, kadınların karar alma, önleyici diplomasi, ihtilaf çözümü, çatışma sonrası barış inşası gibi pozisyonlarda yeterli düzeyde temsil edilmediğini belirterek, kadınların liderlik rollerine erkeklerle eşit olarak katılamamasının nedeninin kalıp yargılardan kaynaklandığı belirtmiştir. Tüm bu engellerin aşılması için kadınlara en iyi olanakların sunulması, her şeyden önce kadınların eğitilmesi, küresel ekonomide, kendi aile yaşantılarında, toplumlarında ve devletlerinde söz sahibi olmaları gerektiğini belirtmiştir. Sayın SERGEYEV, Genel Sekreter ve Genel Sekreter Yardımcısı‘na toplumsal cinsiyet reformu ve Pekin gündeminin geliştirilmesi hususundaki liderlik ve destekleri için Doğu Avrupa Grubu adına teşekkürlerini iletmiş, BM bünyesinde kurulacak olan yeni kadın biriminin toplumsal cinsiyet eşitliği ve kadının güçlendirilmesi alanlarında önemli hizmetler sunacağına olan inancını dile getirmiştir. Toplumsal cinsiyet gündeminin uygulanmasında, erkekler ve kadınların, hükümetlerin, parlamentoların, sivil toplumun, özel sektörün, sosyal ortakların, sivil toplum örgütlerinin, uluslar arası, bölgesel, ulusal ve yerel kurumların iş birliği içerisinde çalışmasının önemine vurgu yapmıştır. Sayın SERGEYEV, milyarlarca kadının umudunu gerçekleştirmek, onlara eğitimli sağlıklı şiddetten uzak parlak bir gelecek, çocuklarının, ailelerinin ve toplumlarının refah içerisinde gelişeceği barış dolu bir dünya sunmak için hükümetlere işbirliği yapma çağrısında bulunarak sözlerini sonlandırmıştır. 5 6. Ev Sahibi Ülke: Amerika Birleşik Devletleri Son olarak ev sahibi ülke ABD adına söz alan Büyükelçi Meryl FRANK, kadın ve kız çocuklarının gelişmesine ilişkin kaydedilen ilerlemeden duydukları memnuniyeti belirtmiş; yoksulluk, eğitim yetersizliği, anne ve çocuk ölümleri gibi kadın ve kız çocuklarının refahını etkileyen birçok konunun bulunduğunu dile getirmiştir. Kadın ve çocuk sağlığını geliştirmenin Obama Yönetiminin öncelikli alanlarından olduğunu, bu hususta üye devletlerle, sivil toplum örgütleriyle anne ölümlerini azaltmak üzere işbirliği yapıldığını, bunun sonucu olarak da birçok Asya, Afrika ve Orta Doğu ülkesinde anne ölümlerinin %50‘den %30‘a düşürüldüğünü belirten Sayın FRANK, anne ölümlerinin azaltılması için hükümetlerin, kadınların doğum esnasındaki komplikasyonları engelleyebilecek uzmanlara erişimlerini ve doğum komplikasyonlarını engellemek ve tedavi etmek amacıyla yeterli ilaç ve tıbbi malzemeyi sağlamaları gerektiğini belirtmiştir. Sayın FRANK, kız çocuklarının eğitiminde ilerlemeler kaydedildiğini ancak erken evlenmeye zorlandıklarından veya ailelerine destek olmak için çalıştıkları için kız çocukları arasında okul bırakmaların daha yaygın olduğunu dile getirmiştir. Pekin Eylem Platformu‘nun kadına yönelik fiili ve meşru ayrımcılığın sonlandırılması gerektiğini belirttiği, bu hususta BM‘nin konuyu ele almak amacıyla karar tasarıları kabul ettiğini belirterek, kadına yönelik ayrımcılık içeren yasaları çok disiplinli bir bakış açısıyla inceleyecek ve üye devletlere teknik yardım sağlayacak bir mekanizmanın oluşturulması gerektiğine değinmiştir. Güvenlik Konseyi‘nin 1325, 1880, 1888 ve 1889 no‘lu karar tasarılarıyla çatışma durumlarında meydana gelen toplu veya sistematik tecavüzlere dikkat çekildiğine vurgu yapan Sayın FRANK, bu karar tasarılarının hükümetlerin vatandaşlarını korumaları için sahip olduğu sorumlulukları vurguladığına, hükümetlerin koruyucudan daha ziyade fail olması durumunda, vatandaşların çare bulmak için bir kapılarının olmadığına değinmiştir. Sayın FRANK, Margot WALLSTROM‘un, silahlı çatışma durumlarında cinsel şiddeti sonlandırma çabalarını koordine etmek üzere Özel Temsilci olarak atanmasına duydukları memnuniyeti dile getirmiştir. İnsan Hakları Yüksek Komisyonu Ofisi ve UNDP‘nin silahlı çatışma durumlarında cinsel şiddeti sonlandırma ve güvenilirliği geliştirme hususunda hükümetlere sağladığı yardımların takdir edildiğini belirtmiştir. HIV/AIDS‘in kadın ve kız çocuklarını orantısız olarak etkilediği, 15-44 yaş arasındaki kadın ölümlerinin en temel sebebinin AIDS olduğu, bu virüsün önlenmesi, tedavi edilmesi ve bakım hizmetlerinin sunulmasına ilişkin önlemler alınması gerektiğini belirterek, toplumsal cinsiyete dayalı şiddetin HIV virüsünü arttırma riski taşıdığını dile getirmiştir. Sayın FRANK, insan ticaretinin insanları ve toplumları derinden etkilediğine, insan ticaretinin yalnızca mağduru fiziksel ve psikolojik açıdan zarara uğratmadığına, aynı zamanda kamu sağlığını tehdit ettiğine, sosyal hizmetleri engellediğine ve organize suçları teşvik ettiğine değinmiştir. İnsan ticareti mağdurlarına yardım etmek amacıyla, onların 6 hizmetlere erişimlerinin sağlanması ve toplumla yeniden bütünleştirilmeleri gerektiğine değinerek, kamu-özel ortaklıklarının oluşturulmasının ve insan ticaretiyle mücadele kapasitesinin geliştirilmesinin öneminin altını çizmiştir. Sayın FRANK, Amerika Birleşik Devletleri‘nin BM‘nin toplumsal cinsiyet gündemine ve toplumsal cinsiyet kurumlarına vereceği desteği yinelediklerini, bu hususta hükümetleri kurulacak olan yeni birimin görev alanını, eleman ve oluşumunu, nasıl fonlanacağını ve diğer BM organlarıyla nasıl koordine olacağını ve kime rapor vereceğini tanımlayan bir Genel Kurul Karar Tasarısı benimsemeye ve 63/311 No‘lu Karar Tasarısı‘nı dayanak almaya davet ettiklerini dile getirerek konuşmasını sonlandırmıştır. 7 EK 6 Pekin Eylem Platformu‟nun Uygulanmasının Bin Yıl Kalkınma Hedeflerinin Tam Anlamıyla Gerçekleştirilmesine Olan Etkisi Panel, üye ülkelerin delegeleri, sivil toplum kuruluşlarından temsilciler ve BM yetkililerinin katılımıyla gerçekleştirilmiştir. Panelde, Ottowa Üniversitesi Profesörü Sayın Eva RATHGEBER, UNDP Bölge Temsilcisi ve Bölge Koordinatörü Sayın Gulden TURKOZCOSSLETT, Yeni Çağda Kadınlar İçin Alternatifler Geliştirilmesi Eğitim Koordinatörü Sayın Zo RANDRIAMARO söz almıştır. Pekin Eylem Platformu ve Bin Yıl Kalkınma Hedefleri arasındaki benzerliklere ve farklılıklara yer veren panelde aşağıdaki hususlara vurgu yapılmıştır. Pekin Eylem Platformu (PfA)‘nun kadının güçlendirilmesini merkeze yerleştirdiğine, kadının güçlendirilmesi ve haklarını tüm insanlığın ilerlemesi olarak tanıdığına vurgu yapılırken, Bin Yıl Kalkınma Hedeflerinin zaman kısıtlamalı olduğunun, yoksulluğun gelir yoksulluğu, açlık, hastalık, barınma yetersizliği gibi farklı boyutlarının ele aldığının, toplumsal cinsiyetin yaygınlaştırılması, eğitim, çevresel sürdürülebilirlik gibi konulara da odaklandığının altı çizilmiştir. Bin Yıl Kalkınma Hedefleri (MDG)‘nin temelini Pekin Eylem Platformu‘nun oluşturmadığına, MDG‘nin toplumsal cinsiyet eşitliğini dar bir biçimde tanımladığına, bu nedenle uzmanlar tarafından çoğu MDG‘nin hedef olarak belirlenmemesinin nedeninin PfA ve MDG arasındaki yeterli olmayan tutarlılık olarak görüldüğüne değinilmiştir. MDG 1 ―Yoksulluk, Açlık ve İstihdam‖ başlığı altında; kadınların aile reisi olduğu hanelerin en yoksul ve dezavantajlı haneler arasında olduğuna, kadınların mülk, konaklama, daha az eğitim, ayrımcı aile içi güç ilişkileri ve sosyal normlarda farklı erişimlere sahip olduklarına, kadınların mülk kontrolüne sahip olduklarında hanede daha çok karar alma gücü bulunduğuna ve çocuklarının refahı için daha çok gelir ayırdıklarına değinilmiştir. MDG 2 ―Temel Evrensel Eğitim‖ başlığı altında, son zamanlarda gelişmekte olan dünya ülkelerinde okul altyapısında ve imkanlarında kayda değer bir gelişme olduğu vurgulanmıştır. Bu duruma rağmen, Güney Asya, Alt Sahra Afrikası, Ortadoğu ve Kuzey Afrika‘da kız çocuğu okul kayıt ve devam oranının erkeklere göre düşük olduğunun altı çizilmiştir. Alt Sahra Afrikasında okula devamın kayıt oranından daha geride olduğuna, 10 kız çocuğundan 4‘ünün okula devam etmediğine, okul hizmetlerinin çoğu zaman kalitesiz ve yetersiz alt yapıya sahip olduğuna ve sosyal normlar, okul ücretleri, okul uzaklığı ve okul hizmetlerinin kalitesizliğinden dolayı özellikle kız çocukları arasında okul bırakmaların yüksek olduğuna değinilmiştir. Bin Yıl Kalkınma Hedeflerinin 3. hedefinde yer alan toplumsal cinsiyet eşitliği ve kadının güçlendirilmesi kapsamında, ilköğretim ve ortaöğretimde cinsiyet eşitsizliklerini ortadan kaldırma hususuna değinilmiştir. Kadının iş gücüne katılımının Kuzey Afrika, Batı ve Güney Asya‘da düşük iken Doğu Asya‘da daha da düştüğüne, kadınların çocuk doğurma, sosyal sorumluluk ve üreme gibi nedenlerle istihdama katılımlarının düştüğüne değinilmiştir. Kadınların orantısız bir biçimde tarım ve düşük ücretli işlerde yer aldığına, kadın iş gücüne dayalı beceri gerektiren işlerde bile kadınların düşük ücretlerle çalıştıkları hususuna dikkat çekilmiştir. Kadınların politikada temsiline gelince, 2009 yılında kadınların parlamentoda temsilinde dünya ortalamasının % 18.7 olduğuna, 2008 yılında Ruanda‘nın parlamentoda en 1 çok kadına sahip ilk ülke olduğuna (% 50‘yi aşan) değinilerek, toplumsal cinsiyet eşitliği yasalarının bir çok ülkede var olmasına rağmen uygulamada halen eksikliklerin olduğuna dikkat çekilmiştir. Söz konusu panelde, MDG 4 ―Çocuk Ölümlerinin Azaltılması‖ hedefi doğrultusunda, 1990 ve 2015 yılları arasında 5 yaş altındaki çocuk ölümlerinin 3‘te 2 azaltılmasına, dünya genelinde beş yaş altı çocuk ölümlerinin düştüğüne ancak ölümlerin 99%‘unun en az gelişmiş ülkelerde meydana geldiğine ve kırsal kesimlerde bu ölümlerin kentlere göre daha yoğun olduğuna değinilmiştir. Panelde MDG 5 ―Anne Ölümlerinin Azaltılması‖ hususuna da yer verilmiştir. Az gelişmiş ülkelerde yaşayan annelerin gelişmiş ülkelerde yaşayan annelere göre 300 kat ölüm riski taşıdıklarına dikkat çekilmiştir. MDG 6 HIV/AIDS ve diğer hastalıklarda ise kadınların % 60‘ı Alt Sahra Afrikasında olmak üzere, dünya üzerinde HIV virüsü taşıyanların yarısını oluşturduklarının altı çizilmiştir. HIV/AIDS‘in kadınlarda daha yaygın olmasının sebebi yerinden edilme ve kadına yönelik şiddete bağlanmıştır. Sıtma ve tüberküloz vakalarına en çok Alt Sahra Afrikasında rastlanmakta olduğunun, kadınların hem hasta hem de bakıcı olarak iki kat daha fazla yük altında bulunduğunun altı çizilmiştir. MDG 7 ―Çevresel Sürdürülebilirlik‖ hedefi doğrultusunda kadınların rol ve sorumluluklarında ayrımcılık ve toplumsal cinsiyet eşitsizliğine maruz kaldıklarına, iklim değişikliği ve doğal afetlerden en çok etkilenenlerin kadınlar olduğuna, geçim, kuraklık, biyolojik çeşitlilik, mülk kaybı, yerinden edilme gibi konuların kadınları ve erkekleri farklı şekilde etkilediğine değinilmiştir. Panelde, MDG 8 ―Kalkınma İçin Küresel Ortaklık‖ hedefi çerçevesinde, ticaret politikalarının dağılımsal etkilerinin cinsiyete özgü olduğuna, bunun nedeninin ise kadın ve erkeklerin kaynaklar üzerinde ve kaynaklara erişimlerinde farklılıkların bulunduğuna değinilmiştir. Bu kapsamda toplumsal cinsiyet analizlerinin ticaret anlaşmalarının oluşturulması, uygulanması ve izlenmesi hakkında bilgi sunması, çalışma hayatının değişen yapısı ve şartlarını ele alması gerektiğinin altını çizerek, cinsiyete bağlı maaş farklarına, mülkiyet modelleri ve mal varlığı üzerindeki kontrole değinilmiştir. Bu Bin Yıl Kalkınma Hedeflerinin uygulanmasındaki yavaşlığın sebepleri; ülkelerin bu hedeflerin oluşturulmasına etkin katılım sağlamaması, küresel düzeyden yerel düzeye güvenirliğe yeterli önemin verilmemesi, ekonomik büyümenin eşitsizliğe dayanması, hem küresel olarak hem de ülkeler arasında eşitsizlikleri arttırması, birçok ülkede makroekonomik şartların gerçekleşmiş olmaması, ekonomik büyümenin yeterli istihdam ve saygın işle sonuçlanmaması, tarım sektörünün ihmali, küresel mali ve ekonomik kriz, kadın hakları ve uluslararası iş gücü standartlarının yeterli düzeyde uygulanmaması olarak sayılmıştır. Panelde benzer şekilde, Pekin Eylem Platformu‘nun uygulanmasındaki yavaşlığın sebebi de ele alınmıştır. Bu uygulamadaki yavaşlığın sebebi, Pekin Eylem Platformu‘nun uygulanmasını destekleyecek ulusal düzeyde kurumsal düzenlemelerin, toplumsal cinsiyet eşitliğine ulaşılmasını hızlandıracak politikaları kısıtlaması, taahhütlere paralel olarak hükümet ve sivil toplum tarafından yeterli destek verilmemesi ve eyleme bulunulmaması, ulusal düzeyde yetersiz mali, teknik, sosyal kaynak ve uluslar arası yardım, toplumsal cinsiyetin tüm plan ve politikalara yerleştirilmesi, toplumsal cinsiyete duyarlı bütçeleme ve cinsiyete göre ayrıştırılmış veri için yeterli yatırım yapılmamasına bağlanmıştır. Pekin Eylem Platformu kritik alanları ve Bin Yıl Kalkınma Hedeflerinin kıyaslanmasına ilişkin şu bilgilere değinilmiştir. 2 Pekin Eylem Platformu Kritik Alanları MDG hedef ve göstergeleri Kadın ve yoksulluk MDG 1 ( hedef 1A, 1B, 1C) Eğitim ve öğretim MDG 2; MDG 3 (gösterge 1); MDG 6 (gösterge 3&4) Kadın ve sağlık MDG 5; MDG 6 Kadına yönelik şiddet Kadın ve silahlı çatışma Kadın ve ekonomi MDG 1; MDG 3 (gösterge 2); MDG 8 Güç ve karar alma mekanizmasında kadın MDG 3 (gösterge 3) Kadınların ilerlemesi için kurumsal mekanizmalar Kadının insan hakları MDG 3 için göstergelerde yer alan veri Kadın ve medya Kadın ve çevre MDG 7 Kız çocuğu MDG 2; MDG 4 Bin Yıl Kalkınma Hedefleri ve Pekin Eylem Platformu‘nun bir noktada birleştirilmesi için kritik müdahale alanları olarak; yönetilenlerin sesine kulak veren katılımcı ve güvenilir ekonomik ve siyasi yönetişim sistemleri geliştirilmesine, hükümetler tarafından CEDAW ve 100-111 No‘lu ILO Sözleşmelerinde belirlenen kadınlar için insan hakları yükümlülüklerine uyulmasına, sivil toplum, kadın kuruluşları, ticaret birlikleri ve kamu arasında kadın konularına ilişkin farkındalığın ve desteğin arttırılması, erkek ve erkek çocuklarının toplumsal cinsiyet hareketine dahil edilmesine değinilmiştir. Ayrıca, panelde on özel eylem belirtilmiştir. Bu özel eylemler şu şekildedir: 1. Tam istihdam ve saygın işin alanı açmanın makroekonomik politikaların birincil hedefi haline getirilmesi, 2. Kadınların her seviyede karar alma mekanizmalarına dahil edilmesinin garanti altına alınması, 3 3. Toplumsal cinsiyete duyarlı bütçelemenin ve sonuçlarla bağlantılı olarak tüm ekonomik politikaların toplumsal cinsiyet denetiminin sağlanması, 4. Kayıt dışı sektörde dahil tüm çalışma alanlarında temel hakların garanti altına alınması, 5. Makul fiyatlarda gıda erişiminin sağlanması, 6. Toplumsal cinsiyet eşitliği dikkate alınarak, eğitim ve kaliteli sağlık sistemlerine evrensel erişimin sağlanması, 7. Kaliteli cinsel ve üreme sağlığı hizmetlerine evrensel erişimin sağlanması, 8. Kadınların özel ihtiyaçları doğrultusunda, su ve enerji kaynakları için alt yapıya yatırım yapılması, 9. Kadınların yararına, doğal kaynakların korunması ve iklim değişikliğine adaptasyon için katılımcı ve demokratik sistemler geliştirilmesi, 10. Farklılıkların anlaşılmasını, politikaların ve bu politikaların uygulanmasının izlenmesini sağlayacak cinsiyete göre ayrıştırılmış verilerin toplanmasını ve bu verilerin yaygınlaştırılmasının sağlanmasıdır. Panelde, ikinci olarak aşağıdaki hususlar ele alınmıştır: Gündemi ileri taşımak: Bin Yıl Kalkınma Hedeflerine (MDG) ulaşılması için Pekin Eylem Platformu‟nun (PfA) uygulanmasının desteklenmesi Pekin Eylem Platformu‟nun uygulanmasından öğrenilen dersler Kadının güçlendirilmesinin, tutarlı ve çok sektörlü bir yaklaşım gerektirdiğine değinilmiştir. Pekin Eylem Platformu‘nda belirlenen kritik alanlarda ilerlemenin dengesiz ve yetersiz olduğu belirtilmiş (UNDAW,2009:5), yoksulluğa çok boyutlu bir olgu olarak yaklaşım kavramı ile kadının güçlendirilmesi yaklaşımının uyumlu olmadığı ve yoksulluğu azaltma yaklaşımlarında yoksulluğun toplumsal cinsiyet boyutuna yer verilmediği vurgulanmıştır. Kadının güçlendirilmesi ve toplumsal cinsiyet eşitliğinin alternatif kalkınma çerçevesi ve kalkınmacı devlet gerektirdiği belirtilmiştir. Hedeflere ulaşılmasını engelleyen ve kadın haklarını hesaba katmayan kalkınmaya ortodoks neoliberal yaklaşımın eksikliklerinden en çok kadın ve kız çocuklarının etkilendiği ele alınarak, bu doğrultuda en çok anne ölümlerinin Alt Sahra Afrikasında meydana geldiği örneği verilmiştir. Ayrıca, neoliberal kalkınma sistemini etkileyen çoklu krizlerin milyonlarca kadını yoksulluğa sürüklediğinin altı çizilmiştir. (1) Temel sosyal hizmetler özelleştirildiğinde ve serbestleştirildiğinde ve (2) istihdam ve gelir artışıyla sonuçlanmayan serbest piyasa politikaları ile Devletin rolü azaltıldığında Pekin Eylem Platformu‘nun ve Bin Yıl Kalkınma Hedeflerinin gerçekleştirilmesinin mümkün olamayacağı belirtilmiştir. 4 Kadının güçlendirilmesi ve toplumsal cinsiyet eşitliğinin etkili bir güvenli altyapı gerektirdiği dile getirilmiştir. MDG‘leri yasal olarak bağlayıcı anlaşmalar haline getirmedeki başarısızlıkların uygulamada denetimsizlikle sonuçlandığı, CEDAW‘ın Pekin Eylem Platformu için normatif ve güvenilir bir alt yapı oluşturduğuna değinilmiş ve eksik olanın hükümetlerin yasal çerçeveyi kendi içlerinde uygulamama, eşitlik ve ayrımcılık yapmama normatif standartlarını yasalaştırmadaki isteksizliği olarak belirtilmiştir. Panelde eylem için şu tavsiyelerde bulunulmuştur Bin Yıl Kalkınma Hedeflerine haklara dayalı bir yaklaşım ve toplumsal cinsiyet eşitliğine ahlaki bir yükümlülük ve kalkınma için bir şart olarak bakılması, CEDAW ile kurulan güvenilirlik sürecinin, sürecin değerlendirilmesi için bir model sergilediğinin unutulmaması, Çoklu küresel krizlerin etkileri göz önünde bulundurularak, 12 kritik alanda yer alan eksikliklerin ve zorlukların tutarlı ve çok sektörlü bir yaklaşımla ele alınması, Pekin alanları ; 1,2,3,7,9,12 Evrensel ve toplumsal cinsiyete duyarlı sosyal koruma ve güvence sistemlerinin geliştirilmesi ve finanse edilmesine odaklanılması, Kadınlar için istihdam olanaklarının artırılması ve yeterli destek mekanizmalarının sağlanması, Gelişmekte olan ve donör ülkelerde toplumsal cinsiyete duyarlı bütçelemenin sağlanması, Pekin alanları;3,5 Kadına yönelik şiddete ilişkin kampanyalar ve eylemlerin yoğunlaştırılması, Pekin alanları;1,2,8,9,11 Kadınların yoğun olarak bulunduğu geçim sektörü başta olmak üzere tarım sektörüne ilişkin geçmiş politika ihmalinin ele alınması, Vergi reformu (ilerlemeyi teşvik etmek amacıyla yoksul yanlısı vergileme), mali reform (fakir ve zengin arasındaki, uçurumu derinleştiren eğilimi tersine çevirmek amacıyla) ve ticaret reformu (kırsal kesim ve çoğunluğu kadınların oluşturduğu yoksul çalışanların karşılaştığı zorluklara son vermek amacıyla) olmak üzere en az üç çeşit makroekonomik reformu gerektiren toplumsal cinsiyete duyarlı ve insan merkezli makro ekonomik çerçeveye geçişin sağlanması. 5 EK 7 Pekin Eylem Platformu‟nun Uygulanmasında Kaydedilen İlerlemeler, Eksiklikler ve Zorluklara İlişkin Bölgesel Görüşler Beş ayrı bölgeye ilişkin kaydedilen ilerlemeler ve var olan eksiklikler üzerinde durulan panelde, ECA İdari Sekreter Yardımcısı Lalla Ben BARKA, ECE İdari Sekreteri Jan KUBIS, ECLAC Toplumsal Cinsiyet Bölümü Başkanı Sonia MONTANO, ESCAP İdari Sekreteri Noeleen HEYZER ve son olarak da ESCWA İdari Sekreteri AL DAFA söz almıştır. Birleşmiş Milletler Afrika Ekonomik Komisyonu (ECA) Pekin Eylem Platformu‘nun Uygulanmasında Kaydedilen İlerlemeler, Eksiklikler ve Zorluklara İlişkin Bölgesel Görüşler konulu panel, 4 Mart 2010 tarihinde üye ülke delegeleri, sivil toplum kuruluşları temsilcileri ve BM yetkililerinin katılımıyla gerçekleştirilmiştir. Farklı bölgeleri temsilen beş ayrı konuşmacının söz aldığı panelde, Afrika‘da ilköğretimdeki cinsiyet farklılıklarını kapatmaya yönelik büyük ilerleme kaydedildiğine, ancak orta ve yükseköğretimde halen eksikliklerin bulunduğuna ve kız çocuklarının miras haklarına ilişkin eksikliklerin giderilmesi gerektiği hususlarına değinilmiştir. Ayrıca Afrika bölgesinde kadınların karar alma mekanizmalarına katılımlarında ilerleme olduğu dile getirilmiş, Parlamentoda en yüksek kadın temsilini sağlayan Ruanda örneği verilmiştir. Anne ölümlerinde ise Afrika‘nın listede ilk sırada yer aldığı belirtilmiş, sağlık hizmetlerine erişim ve gelir eşitsizlikleri, bölgede yeterli sayıda sağlık personelinin bulunmaması nedenler olarak dile getirilmiştir. Kadına yönelik şiddet alanında ise yasal düzenlemelerin yapıldığı belirtilmiş ve ülkelerin % 47‘sinde ülkenin kadın sünneti ile mücadele kapsamında yasaların yürürlüğe konulduğu vurgulanmıştır. Kadın ve Silahlı çatışma alanında Afrika ülkelerinin BM‘nin 1325, 1820, 1888 ve 1889 sayılı Güvenlik Konseyi Kararlarına ilişkin farkındalığın arttığı, bu kapsamda on ülkede 1325 Sayılı Karar‘ın uygulamaya konulduğuna, üç ülkede ise ulusal eylem planı uygulanmaya başladığı hususlarına değinilmiştir. Ayrıca, Afrika‘da kadının ekonomik hayata katılımı konusunda ilerlemeler kaydedilmekle birlikte, kadınların kredi, teknoloji ve toprak gibi üretici kaynaklara erişimlerinde halen eksikliklerin olduğu dile getirilmiştir. Afrika bölgesinde medyanın insan haklarının geliştirilmesindeki rolüne ilişkin farkındalığın arttığına değinilerek, yetersiz beşeri ve mali kaynakların, iklim değişikliği ile mali krizin bu ilerlemelere sekte vurduğu dile getirilmiştir. 16-29 Kasım tarihlerinde gerçekleştirilen Banjul Afrika Gözden Geçirme Toplantısı‘nda ise Pekin Eylem Platformu‘nun uygulanmasını kolaylaştırmak amacıyla aşağıdaki yedi alana odaklanılması gerektiği belirtilmiştir. Bu alanlar; Kadının ekonomik olarak güçlenmesi Barış ve güvenlik Kadına yönelik şiddet Kadınların her alanda karar alma mekanizmalarına katılımı ve temsili 1 Cinsel ve Üreme sağlığı, HIV/AIDS İklim değişikliği ve gıda güvenliği Toplumsal cinsiyet eşitliği finansmanı Bu yedi alanı ele almak amacıyla; kamu ve özel sektör arasında toplumsal cinsiyet eşitliğine ilişkin bilgi ve kapasitenin arttırılmasının, çok sektörlü ve kuruluşlar arası işbirliğinin sağlanmasının, insan haklarına dayalı yaklaşımın temele alınmasının, toplumsal cinsiyete duyarlı bütçeleme ve şeffaf izleme mekanizmalarının geliştirilmesinin altı çizilmiştir. Avrupa Ekonomik Komisyonu Bölgesi (ECE) Panelde Avrupa, Orta Asya ve Kuzey Amerika bölgelerinde kaydedilen ilerlemeler dile getirilmiştir. ECE bölgesinde, kadına yönelik şiddetin cezalandırılması, şiddet mağduru kadın ve kız çocuklarına yardım edilmesi alanlarında büyük ilerleme kaydedildiği belirtilmiştir. Kayda değer bir diğer ilerlemenin de kadınların ekonomik durumlarının güçlendirilmesi olduğu dile getirilmiştir. ECE bölgesinde kadının ilerlemesi için ulusal mekanizmaların sayısının arttırılarak kapasitesinin güçlendirildiğine, buna rağmen özellikle ECE bölgesinin doğu kısımlarında yetersiz siyasi ve kurumsal destek mali ve beşeri kaynak yetersizliği gibi nedenler mekanizmaların etkililik sağlayamadığına değinilmiştir. Kadının güçlendirilmesi ve toplumsal cinsiyet eşitliğinin geliştirilmesine yönelik kazanımlar elde edilmesine rağmen, iki büyük zorlukla karşı karşıya kalındığı dile getirilmiştir. Bunlar; Toplumsal cinsiyet eşitliği için yeterli politikaların oluşturulmaması İş gücüne katılım hususunda birçok ilerleme kaydedilmesine rağmen cinsiyete dayalı ücret farkının azaltılmasında ve prestijli mesleklere eşit katılım hususlarında yeterli ilerleme olmadığının altı çizilmiştir. Toplumsal cinsiyete dayalı bütçelemenin yalnızca geçici temellerde gerçekleştirilmeye çalışıldığı belirtilerek sistematik uygulanma eksikliklerin olduğuna değinilmiştir. Ayrıca emekli ve işsizlik maaşları da dahil kadınlar için sosyal korumanın halen bir sıkıntı alanı oluşturduğu belirtilmiştir. Azınlık ve göçmen kadınların durumlarında ise belirgin bir ilerleme olmadığına, tavsiyelerin bu kadınların özel ihtiyaçlarını ele alacak şekilde oluşturulması gerektiğine değinilmiştir. Tüm ülke ve tüm alanlar için geçerli olan ikinci bir zorluk da mevcut yasaların icrası ve uygulanmasının yeterli olmaması olarak belirtilmiştir. Bu hususta gelişme sağlanması için şunlar önerilmiştir: - Cinsiyete göre ayrıştırılmış sistematik ve güvenli veri ve istatistiklerin toplanması, Aile içi sorumlulukların paylaşılması için erkekleri teşvik edecek politika önlemlerinin alınması. ECE bölgesinde Pekin Eylem Platformu‘nun uygulanmasında ilerleme kaydedilmesine rağmen, bu ilerlemenin yetersiz olduğuna, ekonomik ve mali krizin bu ilerlemeyi ciddi 2 şekilde yavaşlatabileceğine, bölgede göç ve yaşlı nüfus gibi yeni sorunların ortaya çıktığına değinilmiştir. Toplumsal cinsiyet eşitliğinin yaygınlaştırılmasının sosyal adaletin sağlanmasına, ekonomik etkinlik ve temel insan haklarına saygı duyulması amacına hizmet edeceği belirtilerek; hükümetlerin, sivil toplumun, uluslar arası kuruluşların ve uluslar arası toplumun işbirliği içerisinde olması gerektiğinin altı çizilmiştir. Birleşmiş Milletler Latin Amerika ve Karayipler Ekonomik Komisyonu (ECLAC) Panelde Latin Amerika ve Karayipler‘de kaydedilen ilerlemeler ve var olan eksikliklere değinilmiştir. Başarılar Bölgedeki ülkelerin, Pekin Eylem Platformu ve ilgili uluslar arası taahhütleri uygulama hususunda çok büyük çabalar sarf ettiğine ancak bölgede kaydedilen ilerlemelerin dengesiz olduğuna değinilmiştir. Bölgede eğitim hususunda çok büyük kazanımların olduğu, aile ve iş mevzuatlarının kabulü ile aile ve iş yaşamlarının uyumlaştırılması hususunda önemli ilerlemelerin kaydedildiği, HIV/AIDS, toplumsal cinsiyete dayalı şiddetle mücadele ve kadının ilerlemesi için ulusal mekanizmaların geliştirilmesine ilişkin farkındalık ve duyarlılık oluşturulduğu belirtilmiştir. Kadınların siyasete katılımlarında da gelişme olduğu, vurgulanarak bölgede yer alan parlamentolarda seçilmiş koltuk sayısını % 20sini kadınların oluşturduğuna dikkat çekilmiş, bununla birlikte, kadınların parlamentoda % 40‘lık paya sahip olmalarının 35 yıldan daha fazla bir zaman gerektireceği belirtilmiştir. Kadınların krediye erişimleri ve emeklilik reform politikaları hususunda büyük adımların atıldığı dile getirilmiş, ulusal mekanizmaların kurulmasının ve güçlendirilmesinin toplumsal cinsiyet politikalarının uygulanmasında anahtar rol sahibi olduğuna değinilmiştir. Mevcut zorluklar Son 20 yılda yoksulluk % 13 oranında azalmasına rağmen, kadın yoksulluğunun erkeklerinkinden daha yüksek olduğu dile getirilerek, bu oranın 2008 yılında 138‘e 100 olduğu belirtilmiştir. Gelir eşitsizliklerinin ve güvensiz işlerde daha çok kadın istihdamının devam ettiğine, ekonomik politikalara toplumsal cinsiyet bakış açısının yerleştirilerek iş gücü piyasasına eşit katılımın, aile sorumluluklarının eşit olarak paylaşılmasının, kadın ve erkek arasındaki eğitim farkının azaltılmasının, eşit ücret ve ayrımcılık yapmamanın önündeki engellerin kaldırılması gerektiğine değinilmiştir. Kırsal kesimde yaşayan kadınların halen %30‘unun gelirlerinin olmadığı ve bu nedenle de cinsiyete dayalı şiddete karşı daha savunmasız oldukları dile getirilmiştir. Gelişmiş ülkelerde krizin etkilerini azaltmak için nakit para transferi gibi bir takım araçlara başvurulurken, nispeten daha az gelişmiş yerlerde kadının refahının çoğu zaman kadının ücretsiz emeğiyle katkıda bulunmasına ve ailesine bağlı olduğuna değinilmiştir. Bölgede şiddette uğrayan kadın oranının % 40 olduğu belirtilmiştir. 3 800‘den çok hükümet ve sivil toplum temsilcilerinin katılımıyla 13-16 Temmuz 2010 tarihinde Brezilya‘da düzenlenecek toplantıda iklim değişikliği, doğal afetler, krizin kadınlar üzerindeki etkisi, kadının insan haklarını korumada devletin rolünün güçlendirilmesi ve ayrımcı değer ve geleneklerin değiştirilmesi gibi hususların da ele alınacağına değinilmiştir. Barış kültürünü geliştirmek ve herkes için eşit fırsatların mevcut olduğu bir topluma katkı sunmak için yeni sosyal ve mali sözleşmelerin gerekli olduğu belirtilerek, bölgedeki devletlerin ekonomik ve sosyal önlemler benimseyerek ekonomik ve mali krize karşı proaktif bir şekilde tepki verdiği dile getirilmiştir. Buna rağmen, devlet, aile ve piyasa üçlüsü arasındaki karmaşık bağımlılığı ele alacak ve kısa vadeli müdahalelerle uzun vadeli politikaları bağdaştıracak hiçbir stratejinin bulunmadığı belirtilmiştir. Birleşmiş Milletler Asya ve Pasifik Ekonomik ve Sosyal Komisyonu (ESCAP) Bölgede kaydedilen ilerlemeler Asya Pasifik bölgesinde kaydedilen en önemli başarının 1990 ve 2004 yılları arasında 350‘den fazla insanın aşırı yoksulluktan kurtarılması olduğu dile getirilmiştir. Asya-Pasifik bölgesinde 4 ülke dışında bütün ülkelerin CEDAW‘ı kabul edip onayladıkları belirtilerek. Sözleşme ile birlikte bölgedeki ülkelerin kadın haklarının geliştirilmesi için yasalar benimsediği, 49 ülkeden en az 27‘sinin kadına yönelik şiddetle mücadele etmek amacıyla ulusal eylem planları, politikalar ve yasalar kabul ettiği dile getirilmiştir. Kadın haklarını geliştirmek için hemen hemen bütün hükümetlerin kadından sorumlu bölümler kurduğu belirtilmiştir. Kız çocuklarının okullaşması hususunda aileleri teşvik etmek amacıyla şartlı nakit transferlerinin sağlandığı, bölgedeki birçok devletin yoksulluğun ortadan kaldırılması için toplumsal cinsiyetin önemli olduğuna inandığı hususlarına değinilmiştir. Mevcut zorluklar Panelde birçok ilerlemeye rağmen, dünya üzerindeki anne ölümlerinin yarısının AsyaPasifik bölgesinde meydana geldiği ve bir milyon kadından dörtte birinin doğum sırasında veya önlenebilir doğum komplikasyonları nedeniyle hayatını kaybettiği belirtilmiştir. Kadın hakları ihlalinin devam ettiğine, din ve kültür aşırıcılığının artışının kadınlar için kısıtlamalara neden olduğuna değinilmiş, bu kapsamda da şiddet failleri ile potansiyel kadına yönelik şiddet faillerinin cezalandırılması gerektiğinin altı çizilmiştir. Kadınların karar alma mekanizmalarına katılımında bir artış olmasına rağmen yalnızca Nepal ve Yeni Zelanda‘da parlamentoda kadın temsilinin %30‘dan fazla olduğu belirtilmiştir. Ayrıca mevcut krizden dolayı, kadınların işlerini kaybetme olasılığının daha yüksek olduğuna, kadınların daha az beceri gerektiren işlerde, daha düşük ücretlerde çalıştıklarına değinilmiştir. Bölgedeki diğer bir konunun da gelişmekte olan küçük ada devletlerinin durumu olduğu belirtilerek, küçük, izole, savunmasız ve düşük kapasitedeki ada devletlerinde sorunların çok daha büyük boyutlara ulaştığı dile getirilmiştir. Bugün Pasifik ülkelerindeki kadın parlamenter oranının sadece % 3.1 olduğu belirtilmiş, siyasi 4 kurumlarda yeterli sayıda kadın temsilinin bulunmamasının kadın konularının ele alınması ve siyasi gündem çerçevesi oluşturulması bakımından olumsuz sonuçlar doğurduğuna değinilmiştir. Asya Pasifik Pekin +15 Gözden Geçirme Sonuçları Geçen Kasım ayında, ESCAP‘dan (Economic and Social Commission for Asia and the Pasific), ilgili üye devletlerden ve Asya Pasifik bölgesinden 400‘e yakın temsilcinin Pekin Eylem Platformu‘nun uygulanması ve Platformun bölgesel ve küresel sonuçlarını gözden geçirmek üzere Bangkok‘ta toplandığı dile getirilmiştir. ESCAP üye devletlerinin; Bangkok Deklarasyonu‘nda, Pekin Eylem Platformu ve Genel Kurul‘un 23. Özel Oturumu‘nun sonuçlarını eksiksiz ve etkili bir biçimde gerçekleştirilmesine olan taahhütlerini yineledikleri dile getirilmiştir. Üyelerin Pekin Eylem Platformu‘nda belirtilen 12 kritik alanı gerçekleştirmek üzere gerekli somut eylemleri gerçekleştirmeye, Birleşmiş Milletler‘in bölgede toplumsal cinsiyet eşitliği ve kadının güçlendirilmesindeki rolüne desteklerine ve yüksek derecede taahhütlerine değinilmiştir. ESCAP üyelerinin, Birleşmiş Milletler‘in toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanması için önerdiği değişiklikleri memnuniyetle karşıladığı dile getirilmiş, Asya Pasifik Koordinasyon Mekanizması yoluyla ESCAP ile bölgesel düzeyde işbirliği yapacak küresel bir birimin gerekliliğine dikkat çekilmiştir. Toplantıya daha önce rastlanılmamış bir katılımın olmasının, üye devletlerin, sivil toplumun ve BM birimlerinin toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanmasına ve kadının güçlendirilmesine ilişkin taahhütlerinin bir göstergesi olduğu belirtilmiştir. Asya Pasifik bölgesinin dünya nüfusunun % 60‘dan fazlasına tekabül ettiği, bu nedenle bölgedeki ilerlemenin ya da geri kalmanın Bin Yıl Kalkınma Hedefleri de dahil tüm alanlarda küresel performans üzerinde derin etkilere sahip olduğuna dikkat çekilmiş, dünya kadınlarının yarısından fazlasını oluşturan bölgede kadınlarının yaşamlarının geliştirmesi hususunda öncelik olarak çalışıldığı belirtilmiştir. Kadınların öncelikleri ve ihtiyaçlarının ekonomik krize müdahalenin merkezine yerleştirilmesi gerektiği dile getirilerek, bunun da krediye erişim, kadın işletmelerine destek ve uzun vadede ekonomik gelişmenin yanı sıra kadınlar için iyi sonuçlar doğuracak gıda, su, enerji gibi önlemlerin olduğunu garanti alan tarım sektörüne daha çok yatırımı içerdiğine değinilmiştir. İklim değişikliğine adaptasyonun kadınlar için var olan sorunları, bölgedeki doğal afetlerin boyutunu ve sıklığını arttıracağına, iklim değişikliğinin herkesi etkilediğine ancak toplumsal cinsiyete dayalı iş bölümü ve mevcut toplumsal cinsiyet eşitsizliklerinden dolayı kadınların iklim değişikliğinden en çok etkilenen kesim olduğuna değinilmiştir. Pekin‘den günümüze her alanda ilerlemenin altını çizen temel dersin ―güç‖ olduğuna, dolayısıyla kararları kimin verdiğinin, gündemi kimin belirlediğinin ve bundan kimin yararlandığının önemine dikkat çekilmiştir. Kadınların küresel ve makro-ekonomik politikadan hane yönetimine kadar her seviyede tam ve eşit derecede karar almaya katılımının Pekin Eylem Platformu‘ndaki kritik alanlarda sürdürülebilir ilerleme sağlanması bakımından hayati önem taşıdığı belirtilmiştir. Kadın liderliğinin bölgede toplumsal cinsiyet eşitliğini geliştirmek için kontrole sahip olduğunu, bu nedenle ESCAP‘ın kadın liderliğine destek vermesi gerektiğinin altı çizilmiş, bunun da genç kadınlar arasında ortaya çıkan liderlik girişimlerine odaklanarak mümkün 5 olabileceği dile getirilmiştir. Son olarak, 15 yıl içerisinde kadın ve kız çocuklarının yaşamlarında gözle görür bir değişikliğin meydana geldiğine, ancak kaydedilen bu ilerlemenin sürdürülmesi, beslenmesi ve desteklenmesi gerektiğine, Asya Pasifik Bölgesinin birçok alanda küresel toplumda hızla kendini gösteren bir bölge olduğuna, kadın ve kız çocuklarının tam potansiyellerine erişmeleri, yoksulluktan, korkudan ve ayrımcılıktan uzak bir yaşam sürmeleri için çabaların birleştirilerek bölgede ciddi başarılara imza atılacağı hususları belirtilmiştir. Birleşmiş Milletler Batı Asya Ekonomik ve Sosyal Komisyonu (ESCWA) Arap ülkelerinin Pekin Eylem Platformu‘nun uygulanmasına ilişkin çok büyük ilerleme kaydettiği, ilerlemenin özellikle kadınların eğitimi hususunda gerçekleştirildiği dile getirilmiştir. Arap ülkelerinin ayrım yapılmaksızın tüm vatandaşlarına ücretsiz kamu eğitimini garantileyen ulusal eğitim stratejilerine yatırım yaptığına, birçok Arap ülkesinde eğitimin her seviyesinde cinsiyet eşitlik endeksinin yükseldiğine değinilmiştir. Sağlık hizmetlerinin kalitesi ve erişilebilirliğinde de gelişmelerin kaydedildiği, bu gelişmeler sonucunda yaşam süresinin kayda değer şekilde yükseldiğine, doğurganlık ve anne ölümleri oranlarının keskin bir biçimde düştüğüne, anne ölümleri oranının % 0.01‘e ulaştığına ve GCC ülkelerinde doğumların % 98.2‘sinin tıbbi becerilere sahip çalışanlar tarafından kontrol edildiğine değinilmiştir. Bölgede ayrımcılık içeren kanunların gözden geçirildiği ve kadınları koruyan, kadınların kamu yaşamına katılımlarını arttıran yasaların yürürlüğe konulduğuna değinilerek, söz konusu yasal reformların Arap ülkelerinin konuya ilişkin siyasi istekliliğinin de bir göstergesi olduğunu belirtmiştir. Ayrıca, Aile Kanunlarının yayınlanması, Aile Mahkemelerinin oluşturulması, İş Kanunlarındaki ayrımcı hükümlerin kaldırılması, Şahsi Hal Kanunları ve Ceza Kanunlarında gerekli tedbirlerin alınmasının da bu konuya duyulan istekliliğin göstergesi olduğu dile getirilmiştir. Cezayir, Mısır, Fas, Sudan ve Tunus‘ta Vatandaşlık Kanunlarında değişiklik yapılarak kadınların uyruklarını çocuklarına verebilmelerinin sağlandığı belirtilmiştir. Mısır, Ürdün, Irak, Fas, Moritanya, Filistin, Sudan ve Tunus gibi ülkelerde kadınların siyasi temsilini arttırmak için kota sistemi uygulanması için özel tedbirler alındığı belirtilerek, bu bağlamda kadınların seçimlere katılım oranlarında önemli bir artışın gözlendiği, ESCAW Bölgesinde parlamentoda en yüksek kadın temsilinin % 25.5 oranıyla Irak‘ta, % 22.5 oranıyla da Arap Emirlikleri‘nde olduğuna değinilmiştir. 22 Arap ülkesinden 19‘unun CEDAW‘ı kabul etmesinin kadın eşitliği konusundaki taahhüdün bir göstergesi olduğuna, bazı Arap ülkelerinin CEDAW‘a ilişkin çekincelerini geri çektiğine değinilmiştir. Tüm bu gelişmelere rağmen, bölgede kadınların sosyal hayata katılımlarının sınırlı olduğu, Arap kadınlarının yalnızca dörtte birinin iş gücüne katıldığı, ulusal parlamentoda kadın payı ve temsilinin yalnızca % 10 olduğu belirtilmiştir. Irak ve Filistin gibi ülkelerde kadına yönelik şiddetin, kadının ilerlemesinin önünde bir engel teşkil ettiğine, toplumsal cinsiyet eşitliğinin engelleyen diğer faktörlerin de kanıta dayalı planlama ve politika için gerekli olan temel istatistik ve cinsiyete göre ayrıştırılmış veri eksikliği olduğuna değinilmiştir. Uluslararası mali kriz, küresel gıda krizi ve iklim değişikline ilişkin istatistik ve analizlerin 6 mevcut olmamasının devletlerin kadınları korumak için politika geliştirmelerini engellediği hususu vurgulanmıştır. Pekin Eylem Platformunun uygulanmasına ilişkin kaydedilen ilerlemenin, kadınlar için ulusal mekanizmaların kapasitesini geliştirilmesi ve toplumsal cinsiyet eşitliğini sağlamayı hedefleyen politika ve programlara ayrılan mili ve beşeri kaynakların arttırılmasını gerektiren bir karar tasarısının kabul edilmesiyle sonuçlandığına değinilmiştir. Kadınların durumuna ilişkin sosyal olguları izlemek, kaydetmek ve çeşitli sektörde yer alan toplumsal cinsiyet farklarını belirlemek üzere cinsiyete göre ayrıştırılmış veri sağlamak amacıyla hazırlanan karar tasarısının, ulusal gözlem evleri ve erken uyarı sistemlerinin oluşturulmasına odaklandığı dile getirilmiştir. Buna ek olarak, üye devletlerin ihtilaf çözümü ve barış oluşturma sürecine kadınları dahil etmeleri gerektiği, Irak ve Filistin‘deki şiddet mağduru kadınlara özel önem verilmesi gerektiği belirtilmiştir. Bu bağlamda, ESCWA bölgesindeki devletlerin Pekin Eylem Platformu‘nun uygulanmasına ilişkin ESCWA bölgesindeki farklılıkları ortadan kaldırma kapama ve sorunlarla başa çıkma hususunda birlikte çalışmaya devam edecekleri dile getirilmiş ve ESCWA Kadın Merkezi‘nin, kadınların güçlendirilmesi ve hakkaniyetli toplumlarda sürdürülebilir beşeri kalkınmaya katkıda bulunmaları için kadınların potansiyelinin önündeki engelleri ortadan kaldırılması hususunda üye devletlere yardım etmeye devam edeceğine değinilmiştir. 7 EK 8 Kadın ve Kız Çocuklarının İstihdam ve Saygın İşlere Erişimini Desteklemek de Dahil Eğitim, Öğrenim, Bilim ve Teknolojiye Erişimi ve Katılımı 2011 yılında gerçekleştirilecek Kadının Statüsü Komisyonu‘nun 55. Oturumu‘nun öncelikli konusunun ele alındığı panelde sırasıyla, Afrikalı Kadın Eğitimciler Forumu Baş Yöneticisi Codou DIAW, Oxford Üniversitesi Afrika Ekonomileri Çalışmaları Merkezinde Araştırma Görevlisi Monazza ASLAM ve İngiltere Bilim, Mühendislik ve Teknolojideki Kadınları Araştırma Merkezi Yöneticisi Annette WILLIAMS olmak üzere üç konuşmacı yer almıştır. İlk panelist olan Codou DIAW, konuşmasında kadınların ve kız çocuklarının eğitime erişimde karşılaştıkları engellerin kaldırılmasının, hem kadınlar hem de erkekler için eğitimin kalitesinin artırılmasının çok önemli olduğunu belirtmiştir. Geçen on beş yılda kadınlar açısından temel eğitimde ve yükseköğretimde önemli ilerlemeler kaydedildiğini, ancak Latin Amerika ve Afrika‘da (özellikle Nepal, Mali gibi fakir ülkelerde) yapılması gereken çok şey olduğunu ifade etmiştir. Afrika‘da eğitim alanında istenilen hedefe ulaşılmasında birçok mücadele alanı olduğuna değinen Baş Yönetici, yoksulluğun en temel mücadele alanı olduğunu, bu noktada özellikle çocukların çok mağdur olduğunu belirtmiş, diğer mücadele alanlarını kültürel engeller, erken evlilikler, genç yaştaki hamilelikler, HIV ve çatışmalar olarak sıralamıştır. Eğitimin kalitesini diğer önemli bir problem olarak ifade eden Baş Yönetici, öğrenci sayısının çok fazla olması durumunda eğitimin kalitesinin düştüğünü ve eğitimin kalitesinde öğretmenlerin eğitiminin çok önemli olduğunu belirtmiştir. Sayın DIAW, genç kadınların işgücü piyasasının istediği becerilere sahip olmadığını, bu nedenle işgücü piyasasına katılımda zorluklarla karşılaştıklarını, işgücü piyasasına katılsalar bile kariyer yapma imkanı bulamadıklarını dile getirmiştir. Ayrıca, yaşanan krizle birlikte eğitim gibi sosyal sektörlere yapılan yatırımların azaldığını ifade eden Sayın DIAW, eğitimin kalitesinin iyileştirilmesinin çok önemli olduğuna yeniden vurgu yapmış, bunun için politikaların sadece eğitim oranlarına değil eğitimin kalitesinin artırılmasına yönelmesi gerektiğini, bu konu ile ilgili yapılan düzenlemelerin ve uygulamaların her yönüyle devam etmesi, denenmesi ve etkisinin ölçülmesi gerektiğini, eğitim kurumlarında çalışanların toplumsal cinsiyete duyarlı olarak eğitilmesinin önemini belirterek konuşmasını sonlandırmıştır. İkinci panelist olan Monazza ASLAM, sunumunda toplumsal cinsiyet bakış açısıyla eğitimin ekonomik getirisi ve eğitim ile istihdam arasındaki ilişkiyi ele almıştır. Monazza Aslam, kadınların ekonomik statüsünün artırılmasında eğitimin çok önemli bir yere sahip olduğunu, özellikle gelişmekte olan ülkelerde kız çocuklarının eğitiminin sosyal ve ekonomik anlamda birçok fayda sağladığını belirtmiştir. Kadınların eğitiminin, düşük bebek ölüm oranlarının, doğurganlığın azalmasını, çocuk sağlığında iyileşmeyi, tarımda ve evde üretkenliğin artışını, çocukların eğitiminde iyileşmeyi, işgücüne katılımda artışı, daha yüksek kazancı, daha fazla siyasi katılımı ve güçlenmede artışı da beraberinde getirmekte 1 olduğunu ifade eden ASLAM, kadınların ekonomik statülerinin dönüşümünün temelinde eğitime erişimlerindeki dönüşümün yer aldığını ve gelişmiş ülkelerdeki kadınların ücretli yaşama katılmalarının yüksek düzeyde olması ve erkek işi olarak görülen mesleklere artan oranda katılmaları gibi olumlu tabloların eğitime erişimle sağlandığını belirtmiştir. Sonuç olarak kadınların geliri aile gelirine önemli miktarda katkı sağlamakta ve böylelikle aile yaşamının dinamiği ile kadınların ekonomik ve sosyal konumları değişmektedir. ASLAM, Afrika ve Güney Asya‘da halen eğitim ve eğitime ulaşımda erkek ve kadınlar arasında önemli farklar bulunmakta olduğunu belirtmiş, eğitimin getirisinin göz önüne alınmasının önemli olduğunu, yüksek seviyeli eğitimin getirisinin daha fazla olduğunu, yüksek düzeydeki eğitimin kadınlar için daha da önemli olduğunu dile getirmiştir. Çünkü yüksek eğitim seviyesine sahip kadınlar bariyerleri daha kolay aşabilmekte, ayrımcılığa direnç gösterebilmekte, daha iyi mesleklere girebilmekte ve çocuk bakımı masraflarını ödeyebilmektedirler. Özellikle gelişmekte olan ülkelerde özellikle gelir farklılıklarının azaltılmasında eğitimin faydası olmaktadır. ASLAM, çoğu ülkede temel eğitimin kadınlardaki getirisinin erkeklere göre daha az ve genel olarak temel eğitimin kalitesinin ve dolayısıyla getirisinin de düşük olduğunu, bu nedenle getirilerin düşük olduğu ülkelerde şartlı nakit transferlerinin temel eğitim seviyesinde verilmesine ihtiyaç duyulabileceğini vurgulamış, iyi kalitede eğitimin özellikle işgücü piyasasında toplumsal cinsiyet eşitliğinin artırılmasında önemli bir yol olduğunu belirtmiştir. Erkek işi olarak görülen mesleklerde kadınların daha az temsil edilmelerinin engellenmesi için okul müfredatının düzenlenmesinin önemine değinen ASLAM, kalıpyargıların okullardaki materyallerde vurgulandığını dile getirmiştir. Ayrıca, toplumsal cinsiyet kalıpyargılarının ortadan kaldırılması için öğretmenlerin bu konuda eğitilmesi gerektiğini, böylelikle fen, matematik ve teknoloji alanlarında cesaretlendirici olabileceklerini belirtmiştir. Kadınların meslek seçimi konusunda kısıtlı bir alana sahip olduklarını, bu noktada mesleki segmentasyonun azaltılmasının çok önemli olduğuna, aktif işgücü piyasası ve eğitim programlarının kadın işgücü arz ve talebini eşleştirmesi gerekliliğine vurgu yapmıştır. ASLAM, artan sayıda eğitimli genç kadının işgücü piyasasına dahil edilmesi için yeni politikalar gerektiğini dile getirmiş, söz konusu genç kadınların okuldan iş hayatına geçişlerinde yardımcı olacak bazı önemli politikaları şöyle sıralamıştır: - Eğitimin kalitesinin artırılması, kadınlar arasında yüksek işsizlik ve iş arama süresinin uzun olmasının temelinde düşük beceri ve eğitim düzeyi yatmaktadır. Bu noktada kadınların küreselleşme ile birlikte karşılaştırmalı üstünlük elde edebilecekleri alanlarda eğitilmeleri teknoloji ile ilgili becerilerini geliştirmeleri önemlidir. - Çoğu gelişmekte olan ülkede çocuk bakım hizmetleri gibi aile dostu politikaların uygulanması genç kadınların okuldan iş hayatına geçişini sağlamakla kalmayacak 2 aynı zamanda çocuk doğumundan sonra işgücü piyasasına yeniden girişini de kolaylaştıracaktır. - Kültürel dirençlerle baş etmede medyadan aktif olarak yararlanmalıdır. - Genç kadınların çalışma hayatına girişlerinde özel girişimciliğe ulaşımlarının sağlanması hayati bir bileşendir. Kadınların mikrofinansa erişimlerini sağlayacak politikalar bu amacı gerçekleştirmede yardımcı olabilir. - Kadınlara iş yaşamına geçişlerini kolaylaştırmak için danışmanlık verilmesi, kazançlı işlere sahip olmaları için beşeri sermayelerini geliştirmelerinde kariyer gelişim hizmetleri almaları önem arz etmektedir. Üçüncü panelist olan Annette WILLIAMS sunumunda kadınların bilim ve teknolojiye erişimi ve katılımı konusuna değinmiş, kadınların ve kız çocuklarının bilim, mühendislik ve teknoloji alanlarında eğitim ve istihdama katılımı ve temsiliyetine ilişkin durum değerlendirmesi yapmış, bu alanlarda kadınların durumuna ilişkin İngiltere temelinde güncel verilere yer vermiş ve kadınların düşük temsiliyetinin nedenleri ve sonuçlarını özetlemiş, sonuç olarak alınması gereken önlemlere yer vermiştir. WILLIAMS, kadınların bilim ve mühendislik alanlarına katılımında yaşanan eksikliğin bilimsel gelişme, üretkenliği ve uzmanlığı etkileyen bir durum olduğunu, UNESCO tarafından 2007 yılında yapılan bir araştırmanın, eğer bilim ve teknoloji alanındaki araştırma ve gelişme hızı aynı şekilde devam ederse dünya genelinde kadın ve erkek araştırmacı sayısının artırılması gerektiğini ortaya koyduğunu ifade etmiştir. OECD ülkelerinin çoğunda kadınların eğitim ve işe katılımlarının artmasına rağmen dünya genelinde çoğu kadının fakirlik, eğitim yetersizliği, yasal, kurumsal ve kültürel faktörler nedeniyle bilim alanında kariyer yapmanın sağladığı faydalardan yararlanamamakta olduğunu belirtmiştir. Bu alanda politika oluşturma sürecinde sistematik ve karşılaştırılabilir veri toplanmasının önemine değinmiştir. WILLIAMS, kadınlar için teknolojiye erişimde eşit koşulların olmadığını, kadınların bilim ve teknoloji alanlarında yer almak için yeterli donanıma sahip olamadığını belirtmiştir. Kadınlarda üniversiteden istihdama geçerken erkeklere kıyasla daha fazla kayıp söz konusu olduğunu, bu durumda çocuk bakım hizmetlerinin yaygın olmamasının, özellikle mühendislik alanında esnek çalışma biçimlerinin ve yarı zamanlı çalışmanın yaygın olmamasının etkili olduğunu ifade etmiştir. Kadınların bilim, mühendislik ve teknoloji alanlarında katılımlarıyla ilgili olarak genel anlamda kurumsal engeller, kültürel faktörler, kalıp yargılar ve bilinçsiz önyargıların mevcut olduğunu belirten WILLIAMS, bu alanların erkek alanı olarak görüldüğünü, kadınların kariyer alanları olarak görülmediğini, kariyer hedeflerinin ve tercihlerin kadınlar ve kız çocuklar için hangi mesleklerin uygun olup olmadığına ilişkin sosyo-kültürel davranışlar ve toplumsal cinsiyet kalıp yargıları tarafından belirlenmekte olduğunu, bu süreçte ebeveynler, öğretmenler ve kariyer danışmanlarının da etkili olduğunu ifade 3 etmiştir. Kadın rol modellerin eksikliğinin de kadınların bu alanlara katılımını olumsuz olarak etkilediğini dile getirmiştir. Mesleki segmentasyonun eşitsizliğe neden olduğunu, kadınların ve kız çocukların eğitimine yapılan yatırımın düşük olmasıyla yaşanan eşitsizliğin nesilden nesile taşındığını belirtmiştir. Kadınların bilim ve teknoloji alanlarında tıp gibi sağlık ve bakım ile ilgili alanlarda yoğunlaştıklarını, mühendislik, imalat teknolojileri ve inşaat gibi alanlarda çok az yer aldıklarını belirten WILLIAMS, kadınların bilim, mühendislik ve teknoloji alanlarında yönetici düzeyindeki temsil oranlarının da oldukça düşük olduğunu ifade etmiştir. Annette WILLIAMS konuşmasının sonunda, kadınların söz konusu alanlardaki katılımlarının ve statülerinin artırılmasına ilişkin şu önerilerde bulunmuştur: - Teşvik mekanizmaları, yapısal ve kültürel engellerin kaldırılması çok önemlidir. - Kurumların kültürel ve yapısal değişimlerinin sağlanması, bu alanlardaki karar vericilere, yöneticilere toplumsal cinsiyet eğitimlerinin verilmesi önemlidir. - Toplumsal cinsiyet kalıp yargıları ile mücadelede devletin dahil edilmesi hayati bir öneme sahiptir. - Kadınların bilim, mühendislik ve teknoloji alanlarına katılımları ve pozisyonlarının artırılmasında ulusal bir stratejinin oluşturulması önemli adım olacaktır. - Ekonomi için kadın işgücünün değeri tüm dünya tarafından kabul edilmekte ve bu noktada kadınların bilim, mühendislik ve teknoloji alanlarında erkeklerle eşit bir şekilde yer alarak bu alandaki mesleklerin getirilerinden yararlanmaları ve kariyerlerini tamamlamaları için gerekli koşulların yaratılması büyük önem taşımaktadır. Panelistlerin sunumlarının ardından katılımcılara söz verilmiş olup, Türkiye adına Ankara Milletvekili Sayın Aşkın ASAN söz almıştır. Sayın ASAN konuşmasında kırsal bölgedeki kadınlar için uzaktan eğitim projesine başlandığını ancak yürütülen bu projede bazı sıkıntılar yaşandığını ve hedeflenen sonuçların alınamadığını ifade etmiştir. Bu proje ile, yürütülecek projelerin başarılı olabilmesi için dört alanda desteklenmesinin önemli olduğu sonucuna ulaşıldığını belirtmiş, bu dört alanı şu şekilde sıralamıştır: - Eğitime başlamadan önce yüz yüze kılavuzluk eğitimi verilmesi, - Eğitim süresince çocuk bakım hizmeti sunulması, - Eğitime ulaşımın sağlanmasında taşıma hizmeti verilmesi, - Bir öğün yemek hizmetinin sağlanması. 4 Sayın ASAN, yapılan çalışmalarda bu konuların dikkate alınmasının çok önemli olduğunu belirtmiş, yürütülen çalışmalara toplumsal cinsiyet bakış açısının yansıtılmasına vurgu yapmıştır. 5 EK 9 CEDAW‟ın 30. Yıldönümünün Anılması Panelde Hukuk Profesörü Andrew BYNERS ve CEDAW Komitesi Üyesi Dubravka SIMONIVIC birer sunum gerçekleştirmiştir. Sayın BYRNES sunumunda Kadına Yönelik Her Türlü Ayrımcılığın Ortadan Kaldırılması Sözleşmesi‘nin birkaç önemli boyutunun olduğunu belirterek, başkaları tarafından da ifade edildiği gibi Sözleşmenin bir tür ―Kadın Hakları Senedi‖ olduğunu ifade etmiştir. Sözleşmenin toplumsal cinsiyet eşitliğini ve dolayısıyla kadının ilerlemesini sağlayacak bir kalkınma aracı olduğunu sözlerine ekleyen BYRNES, toplumsal cinsiyet eşitliği ile ilgili çalışmalar açısından kamu politika hukuku ve kalkınma için çerçeve oluşturduğunu da belirtmiştir. Ayrıca, CEDAW Sözleşmesi‘nin taraf ülkeleri bağlayıcı hukuki bir belge olduğunu dile getirmiş ve Sözleşmenin kabul edilip onaylanmasından bu yana bu konuda kaydedilen gelişmelere ve Komite‘nin çalışmalarına değinmiştir. Daha sonra, BYRNES, birçok meselenin ve sorunun 30 yıl önceki ile aynı olduğunu, cevabın bir kısmının ise Sözleşmenin yeni meselelere ve anlayışlara yorumlanması ve uyarlanması ile alakalı olduğunu ifade etmiş; Komite‘nin Sözleşme‘yi zamana göre geliştirmenin gerekli olduğunun farkına vardığını, Sözleşmenin ―dinamik bir araç‖ olduğunu ve maddelerinin içeriğinin, kadına yönelik ayrımcılığın doğasının ve kadına yönelik ayrımcılık ile mücadele eden diğer araçların anlaşılmasına ve netleştirilmesine katkıda bulunduğunu belirtmiştir. BYRNES, bu bağlamda Komite‘nin katkılarının; raporlama sürecinde taraf devletler ile işbirliği yapması, belirli meseleler üzerine yaptığı beyanatlar, genel tavsiye kararları ve son olarak da İhtiyari Protokol ve Sözleşme altındaki rapor inceleme süreçleri ile ilgili görüşleri gibi farklı türdeki çıktılarında görüleceğini ifade etmiştir. BYRNES, daha sonra kapsamlı bir şekilde Komite‘nin genel tavsiye kararlarına değinmiş ve şunları belirtmiştir: 2010 Mart itibari ile, CEDAW Komitesi hazırlanmakta olan tavsiye kararları ile birlikte toplam 26 genel tavsiye kararı kabul etmiştir. Daha önce kabul edilmiş olan tavsiye kararları kısa ve sınırlı idi ancak bu durum 1992 yılında kadına yönelik şiddet ile ilgili 19. Tavsiye Kararı‘nın kabul edilmesi ile değişmiştir ve bu tarihten sonra neredeyse bütün genel tavsiye kararları daha kapsamlı ve detaylı hale getirilmiştir. Komite tarafından ayrıntılı olarak hazırlanmış genel tavsiye kararları şu şekilde sıralanabilir: 19. Genel Tavsiye Kararı ( Kadına yönelik şiddet) 21. Genel Tavsiye Kararı ( Evlilikte ve aile ilişkilerinde eşitlik) 23. Genel Tavsiye Kararı ( Siyasi ve sosyal hayat) 24. Genel Tavsiye Kararı ( 12. Madde: Kadın ve Sağlık) 25. Genel Tavsiye Kararı ( 4. Madde: 1. Paragraf: Geçici Özel Önlemler) 26. Genel Tavsiye Kararı ( Göçmen işçi kadınlar) 1 Daha sonra Komite‘nin İhtiyari Protokol altındaki ilmi içtihatlarına değinen ve Komite‘nin, kadına yönelik şiddet dahil bir çok konuda uluslararası insan hakları hukukuna ve Sözleşmenin içtihatlarına önemli katkılarda bulunduğunu dile getiren BYRNES, bunun taraf devletlerin yükümlülüklerini ayrıntılandırmak için önemli olduğunu vurgulamıştır. BYRNES, şiddet vakalarının hukuk, politika, idari değişim ve Komite‘nin takip sürecinin geliştirilmesi açısından ulusal düzeyde de önemli gelişmeler sağladığını ifade etmiş ve Komitenin takip sürecinde, en azından taraf devletlerin işbirliği yapmaya istekliliği konusunda başarılar kaydettiğini belirtmiş ve bu konuda Avusturya örneğini vererek bu ülke ile süren tartışmaların Komite‘nin memnun olacağı önlemler alınmadan son bulmayacağını belirtmiştir. BYRNES, ayrıca Komite‘nin içtihat hukuku biriminin büyüdüğünü ve ihlaller olduğu düşünülen vakalarla ilgili daha fazla karar kabul edildiğini belirtmiş ve ulusal uygulamaların daha fazla önem kazanacağını, bu bağlamda da yürütme ve yasama organına büyük sorumluluk düşeceğini, benzer durumların diğer uluslararası insan hakları anlaşmalarının uygulanmasında da ortaya çıkmakta olduğunu ifade etmiştir. Sözleşmenin ve Komite‘nin rolünün artması ve sivil toplumların uluslararası düzeyde rapor hazırlama ve diğer süreçlere dahil olması sonucu Komitenin beklentilerinin de arttığını belirten BYRNES, Komitenin İhtiyari Protokol altında yürüttüğü çalışmaların devletlere yön gösterme ve hakları ihlal edilen mağdurlar için çözüm yolları bulma konusunda yeni fırsatların ortaya çıkmasını sağladığını ifade etmiştir. Brynes daha sonra, politika ve yasal analiz açısından Sözleşmeyi bir çerçeve olarak ele almış ve bu hususta bazı ülkelerden örnekler vermiştir. Bunun ardından Sözleşmenin ve CEDAW‘ın içtihat hukukunun hukuk makamları tarafından kullanılmasının arttığını belirtmiştir. BYRNES daha sonra İnsan Hakları Komitesi‘nin Evrensel Periyodik Gözden Geçirme Sürecine değinmiş ve şunları dile getirmiştir: İnsan Hakları Komitesinin kurulması ve Evrensel Periyodik Gözden Geçirme Sürecinin başlatılması Sözleşmenin ve Komitenin görevlerinin uygulanması ile ilgili fırsatlar ve sorunlar açığa çıkarmıştır. Her ne kadar Evrensel Periyodik Gözden Geçirme ile ilgili sorunlar olmuşsa da anlaşma organlarının bulgularının ve tavsiyelerinin BM kaynaklarında yer alması önemli bir başlangıç noktası olmuştur. Bu süreç İnsan Hakları Konseyi için CEDAW tavsiye kararlarını güçlendirmesi ve CEDAW‘ın evrensel periyodik gözden geçirme tavsiye kararlarını takip etmesi açısından bir fırsat olmuştur. Bu konu hakkında Vanuatu ve Japonya‘yı örnek olarak gösteren BYRNES, Sözleşmenin ve Tavsiye Kararlarının ulusal düzeyde uygulanması için adımlar atması konusunda Vanuatu‘da teşvik edildiğini belirtmiş ve Vanuatu tarafından da bu tavsiye kararlarının ‗‘kabul edilebilir‘‘ olarak nitelendirildiğini belirtmiştir. Komite‘nin 44. Oturumunda Japonya‘ya Paris İlkeleri ile uyumlu insan hakları kuruluşu kurması konusunda tavsiyede bulunulduğunu dile getiren BYRNES, Japonya‘nın söz konusu Tavsiye Kararını takip etme konusunda uzlaştığını belirtmiş ve bu iki örneğin de hükümetler için, İnsan Hakları Konseyi‘nin ve anlaşma organlarının, insan haklarının korunması ve 2 uygulanmasının geliştirilmesi yolundaki ilişkilerinin muhtemel süreci hakkında bilgi verdiğini ifade etmiştir. Bunun ardından ulusal insan hakları kuruluşları ve ulusal parlamentoların da sürece dahil edildiğini belirten BYRNES şunları ifade etmiştir: Her ne kadar Komite daha önce ulusal insan hakları kuruluşları ve ulusal parlamentoların uygulamada yer alabileceği ve Sözleşmeyi takip edebileceğini belirtmiş olsa da Komitenin bu husustaki son görüşü, bu iki aktörün kuruluşlar ile işbirliği yapmak açısından önemli bir noktada durdukları yönündedir. Birçok ulusal insan hakları kuruluşunun toplumsal cinsiyete ilişkin talepleri vardır ve bu kuruluşlar politika reformları başlatarak ve uluslar arası mekanizmalara bilgiler sağlayarak hükümetlerin performanslarını inceleyebilirler. Son olarak, Ulusal Parlamento‘nun Sözleşmenin uygulanması ve izlenmesi konusundaki rolünün çok uzun zamandır bilindiğini belirten BRYNES, Komite‘nin son beyanatının parlamentoları sözleşmenin uygulanması ile izlenmesi ve Komite‘ye bilgi sağlaması hususunda daha fazla görev alması için teşvik etmesi açısından önemli olduğunu dile getirmiştir. Sayın BYRNES‘in sunumunun ardında söz alan Sayın SIMONIVIC tarafından 1979 yılında imzalanan Kadına Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi ve 1995 yılında kabul edilen Pekin Eylem Platformu‘nun kadına karşı şiddetin ortadan kaldırılması, kadının geliştirilmesi ve kadın erkek eşitliğinin sağlanması yolunda iki önemli küresel araç olduğu belirtilmiştir. Her ikisinin de BM üye devletleri tarafından kabul edildiğini belirten, CEDAW Sözleşmesinin 186 devletin onaylaması ile en çok devlet tarafından onaylanan ikinci sözleşme olduğunu Pekin Eylem Platformu‘nun da 189 ülkenin fikir birliği ile oluşturulduğunu vurgulamış ve bu sayıların devletlerin çoğunun bu iki araca bağlı olduklarının açık bir göstergesi olduğunu belirtmiştir. SIMONIVIC, CEDAW Sözleşmesi‘nin bundan 30 yıl önce kabul edildiğini ve kadınların sosyal, ekonomik ve siyasi hayata eşit olarak, ayrımcılığa maruz kalmadan katılımlarını sağlamak için yasal olarak bağlayıcı bir insan hakları anlaşması olduğunu dile getirmiş, 1995 yılında kabul edilen Pekin Eylem Platformu‘nun da her ne kadar yasal olarak bağlayıcı olmasa da stratejik öncelikleri belirten ve kadının gelişmesi için alınması gereken önlemler, yapılması gereken çalışmalar ve uygulama stratejilerini içeren kapsamlı bir uzlaşı politika dokümanı olduğunu belirtmiştir. Sayın SIMONIVIC, 2010 yılında gerçekleştirilen 3. KSK, Eylem Platformu‘nun gözden geçirildiği söz konusu panelde CEDAW ve Pekin Eylem Platformu arasındaki sinerjiye odaklanılacağını belirterek, 7 yıllık CEDAW Komitesi üyesi ve 2007-2008 yılında başkanlık yapmış olmanın verdiği deneyime dayanarak bu konu ile ilgili kendi kişisel görüşlerini dile getireceğini belirtmiştir. Konuşmasına Sözleşme ve Pekin Eylem Platform‘u arasındaki bağlantı ve sinerjilerden bahsederek devam eden SIMONIVIC, öncelikle Pekin Eylem Platformu‘nun CEDAW Sözleşmesi‘nin kabul edilmesinden sonra kabul edildiğinin vurgulanmasının önemli olduğunu belirterek, Pekin Eylem Platformu‘nun CEDAW Sözleşmesi‘ne ve Komitesi‘ne 3 birçok kez atıfta bulunduğunu ve CEDAW Sözleşmesinin uygulanmasını güçlendirmeyi hedefleyen faaliyetler barındırdığını dile getirmiştir. Ardından hem Pekin Deklarasyonunun hem de Pekin Eylem Platformu‘nun CEDAW Sözleşmesini savunduğunu ve tekrar onayladığını belirterek bu görüşü somut bir kanıt ile desteklemek için şu örnekleri vermiştir: Pekin Deklarasyonu 8. Paragrafında ―CEDAW Sözleşmesine bağlılığını doğrular‖ Pekin Eylem Platformu 7. Paragrafında ―CEDAW Sözleşmesini destekler..‖ Pekin Eylem Platformu 25. Paragrafta CEDAW Sözleşmesinin 1979 yılında kabul edildiğine 1981 yılında da yürürlüğe girdiğine değinir, ―kadın ve erkek arasında eşitlik hususunda ne kastedildiği ile ilgili uluslararası standart oluşturur‖ 124. Paragraf (f) ―Kadına karşı şiddeti önleme ve onunla mücadele etme konusundaki faaliyetlerinde Hükümetler CEDAW Komitesinin 11. Oturumda kabul edilen 19. Genel tavsiye kararını göz önünde bulundurarak, CEDAW sözleşmesini uygulamaya çağrılırlar‖. 215. Paragrafta I. Kritik Alan başlığı altında ―Kadının İnsan Hakları‖ ; ―Hükümetlerin yalnızca kadının insan haklarını ihlal etmekten kaçınmasının yeterli olmadığını, bu hakları geliştirmek ve korumak için de aktif bir şekilde çaba harcaması gerektiğini‖ vurgular. ―Kadının insan haklarının öneminin farkında olunması BM üye ülkelerinin ¾‘ünün CEDAW Sözleşmesine taraf olması gerçeği ile gözler önüne serilmektedir‖. 218. Paragraf, Sözleşmenin hedefleri ile uyuşmayan koşulların önlenmesi çağrısında bulunur. 219. Paragraf CEDAW Sözleşmesine henüz taraf olmamış, Sözleşme ile uyuşmayan koşulların mevcut olduğu ya da ulusal hukukun uluslararası normları ve standartları uygulamak üzere yeniden gözden geçirilmediği ülkelerde, kadının yasal olarak eşitliğinin henüz güvence altına alınmadığını net bir şekilde ifade etmektedir. SIMONIVIC CEDAW Komitesinin Sözleşme‘nin ve Pekin Eylem Platformu‘nun uygulanmasını izlediğini belirterek şunları dile getirmiştir: ―Komite 23 uzmandan oluşmaktadır. CEDAW Komitesinin görevi, taraf devletlerin periyodik olarak sunduğu ülke raporlarını göz önünde bulundurarak Sözleşmenin uygulanmasını izlemektedir‖. SIMONIVIC Pekin Eylem Platformu‘nun CEDAW Komitesi tavsiyeleri ve Pekin Eylem Platformu‘nun uygulanması arasında önemli bir bağ oluşturduğunu belirtmiş ve bunu somut bir kanıtla desteklemek için Pekin Eylem Platformu‘nun ilgili paragraflarına atıfta bulunmuştur. Söz konusu paragraflarda Komitenin CEDAW Sözleşmesini uygularken, Taraf Devletler tarafından sunulan ülke raporları değerlendirilirken, Pekin Eylem Platformu‘nu da göz önünde bulundurması gerektiği ve taraf devletlerin ülke raporlarını hazırlarken Pekin Eylem Platformu‘nu uygulamak için alınan önlemler hakkında bilgiye de yer vermeye davet edildiklerinden bahsettiğini belirterek, bütün bu hükümlerin bu iki belgenin karşılıklı olarak birbirlerini desteklediğini gösterdiğini ifade etmiştir. SIMONIVIC, daha sonra, toplumsal cinsiyet eşitliğinin yaygınlaştırılması ve kadın haklarının gerçekleştirilmesi konusunda CEDAW Sözleşmesi ve Pekin Eylem Platformu‘nun kullanılmasına değinmiş ve her iki belgenin de toplumsal cinsiyete özgü belgeler olduklarını ve sadece kadınları hedef aldıklarını belirtmiştir. CEDAW 4 Sözleşmesi‘nin her ne kadar toplumsal cinsiyete özgü bir belge de olsa, hedefinin meşru ve fiili kadın erkek eşitliğini gerçekleştirmek olduğunu belirten SIMONIVIC, bunun kadına yönelik her türlü ayrımcılığın önlenmesini sağlayacak politikalarla gerçekleşeceğini vurgulamıştır. SIMONIVIC her iki belgenin (hem CEDAW Sözleşmesi hem de Pekin Eylem Platformu) kız çocuklarını da dahil ederek bütün kadınları hayatları boyunca korumaya yönelik olduğunu dile getirmiş, Pekin Eylem Platform‘unun da stratejik hedeflerinden birinin kadın ve erkek arasında meşru ve fiili eşitlik sağlamak olduğunu belirtmiştir. Ayrıca her iki belgenin de ülkelerin iç hukukunun, standartlarının ve politikalarının kadına yönelik her türlü ayrımcılığı önleme ve kadın haklarının yaygınlaştırılması yönünde geliştirilmesine önemli etkide bulunduğunu belirten SIMONIVIC, bu nedenle de bu belgelerin iki ayrı belge olarak değil de kadına yönelik her türlü ayrımcılığı ortadan kaldırmak için ve toplumsal cinsiyet eşitliğinin pratikte de gerçekleştirilmesi için birbiri ile uyumlu ve birbirini karşılıklı destekleyen araçlar olarak kullanılması gerektiğini vurgulamıştır. SIMONIVIC, CEDAW Sözleşmesi‘nin 16 maddesinin ve Pekin Eylem Platformu‘nun 12 kritik alanının, birbirine benzer ve birbirini tamamlayıcı olduğunu belirtmiş, bazı alanlarda hedeflere ulaşmak üzere gerekli çalışmalar konusunda Pekin Eylem Platformu‘nun daha kesin olduğunu ifade etmiş ve Komite‘nin Sözleşme yükümlülükleri doğrultusunda taraf devletlerin atması gereken adımlar ile ilgili analizlerine tavsiye edilen çalışmaları dahil ettiğini dile getirmiştir. Simonivic, CEDAW Sözleşmesi‘nde her ne kadar kadının haklarının geliştirilmesi ile ilgili ulusal kurumlara açık bir şekilde değinilmese de Pekin Eylem Platformu‘nda kadının geliştirilmesine yönelik ulusal mekanizmalara değinildiğini ve onların çalışmaları ile ilgili standartların belirlendiğini ifade etmiştir. Kadına yönelik şiddet konusunun her iki belgede de kapsamlı bir şekilde ele alındığını dile getiren SIMONIVIC, bu konunun İhtiyari Protokol ile Komite tarafından güçlendirildiğini vurgulamıştır. Komite‘nin 1992 tarihli 19. Genel Tavsiye Kararlarında kadına yönelik şiddetin, kadına yönelik ayrımcılık oluşturduğunun ve insan haklarını ihlal ettiğinin doğrulandığını belirten SIMONIVIC, ayrıca ―Devletlerin de şiddeti önlemek, araştırmak, gerekli cezai işlemleri yapmak konusunda başarısızlık göstermeleri durumunda sorumlu tutulacakları‖nın vurgulandığını ifade etmiştir. Ayrıca Komite‘nin ―suçlunun haklarının kadının insan haklarının üstünde tutulamayacağı‖ ile ilgili görüşüne de değinmiştir. SIMONIVIC ayrıca hem CEDAW Sözleşmesinin hem de Pekin Eylem Platformu‘nun ayrımcılık içeren yasaları ortadan kaldırmaya yönelik yükümlülükler içerdiğini ve bu anlamda da birbirlerini desteklediğini belirtmiş, ulusal düzeyde ‗‘erteleme olmaksızın‘‘ kadına ve kız çocuklarına yönelik ayrımcılık içeren yasalardaki değişiklikleri de görmemiz gerektiğini vurgulamıştır. Komite‘nin ayrıca Sözleşme‘nin uygulanması ile ilgili paydaş yelpazesini artırmayı hedeflediğini belirten SIMONIVIC, devletlerin her ne kadar önemli sorumluklara sahip olsalar da diğer aktörlerin de Sözleşmenin uygulanmasında çok önemli bir paya sahip olduğunu vurgulamıştır. 5 Son olarak SIMONIVIC, değindiği can alıcı unsurları özetleyerek konuşmasını sonlandırmıştır. 6 EK 10 Küresel Ekonomik ve Mali Kriz Kapsamında Kadının Ekonomik Olarak Güçlendirilmesi Kadının Ekonomik Olarak Güçlendirilmesi Konusuna Genel Bir Bakış Toplumsal Cinsiyet ve Kalkınma Danışmanı, Ekonomist Mona KHALAF, Uruguay Cumhuriyet Üniversitesinden Ekonomist Alma ESPINO, Toplumsal Cinsiyet Eşitliği ve Ekonomi Programı Direktörü Rania ANTONOPOULOS söz aldığı panelde aşağıdaki hususlar ele alınmıştır: 8 Mart 2010 tarihinde gerçekleştirilen panelin konusu mevcut küresel ekonomik ve mali kriz kapsamında kadının ekonomik olarak güçlendirilmesidir. Panele, kadının güçlendirilmesi konusunun uzun süredir küresel olarak ele alınan, bir konu olduğu ve bu konunun Bin Yıl Kalkınma Hedeflerinin kabulüyle uluslararası bağlamda tanındığı ve gözler önüne serildiği belirtilerek giriş yapılmıştır. Dünya Bankası tarafından, güçlendirmeye ―varlıkların büyümesinin ve bireylerin kapasitelerinin kurumlara katılımı, uzlaşması, nüfuzu, kontrolü ve yaşamlarını etkileyen kurumları sorumlu tutabilmeleri‖ olarak atıfta bulunulduğuna değinilerek, bunun pragmatik bir şekilde kadınların ekonomik ve mali kaynaklara erişimlerinin kolaylaştırılmasına, onlar için saygın ve tam zamanlı istihdam fırsatları güvenliği sağlanmasına, yeterli yasal zemin oluşturulmasına ve bu amaçla toplumsal cinsiyete duyarlı makro-ekonomik politikalar benimsenmesine dönüştürülebileceği belirtilmiştir. Eğitim ve iş gücü piyasasında kadınların oranı gibi, kadınların ekonomik olarak güçlendirilmesine katkı sağlayan birçok değişkene ilişkin ilerleme kaydedilse de, güçlendirmenin ‗‘yavaş ve bölgeler arasında dengesiz‘‘ olduğu dile getirilerek bu durumun, kültürel, sosyal normlar ve geleneklerle açıklanabileceği belirtilmiştir. EKONOMİK GÜÇLENDİRME: ELEMENTLER VE KISITLAMALAR Panelde, ekonomik ve finansal kaynakların kadının güçlendirilmesi üzerinde çok büyük bir etkiye sahip olduğuna değinilerek, bu kaynakların dengesiz bir şekilde dağılımının kadınların kalkınmaya katılımlarını tehlikeye soktuğu, sonuç olarak da hakkaniyetli ve sürdürülebilir büyüme sürecini yavaşlattığı belirtilmiştir. Ayrıca cinsiyetler arasında eşit kaynak dağılımının kadınların üretkenliğini arttırdığına, kişisel gelişimlerini sağladığına, kadınların toplum etkinliklerine katılımlarına ve çocuklarının refahı, sağlığı ve eğitimine yatırım yapmalarına olanak sağladığına, böylece eşit kaynak dağılımının makro-ekonomik düzeyden daha çok üretken beşeri kaynağa dönüşerek, ekonomik büyümenin ve kadın için resmi istihdam fırsatlarının oluştuğu hususu vurgulanmıştır. İşgücü İşgücünün hem erkek hem kadın için geçimlerini sağlamaya yarayan kaynak olduğu, ancak ―istihdam edilmiş olmanın veya işe sahip olmanın nihai hedef olmadığına, nihai hedefin saygın iş ve çalışma koşulları altında katkı sağlama, başarılı olma ve kendini 1 gerçekleştirme‖ olduğu belirtilmiş, yapısal uyum programlarının uygulandığı ülkelerde özel sektörün küçülmesinden dolayı, birçok kadının işsiz kaldığına ve bu kadınların sürdürülebilirlik, saygınlık ve sosyal koruması bulunmayan kayıt dışı sektörde yer almak zorunda kaldığına değinilmiştir. Kadınların doğalarına daha uygun olduğunun düşünülmesi nedeniyle sektörlerin kadın-erkek arasında ayrılmasının da, kadınların üretkenliğinin önünde bir engel teşkil ettiği dile getirilmiştir. Evin geçiminden özellikle erkeklerin sorumlu olduğunun düşünülmesinden dolayı, kadınlar eşit derecede kalifiye olsalar bile herhangi bir istihdam fırsatı çıktığında erkeklere öncelik verildiği belirtilmiştir. İş gücü piyasasındaki ayrımcılığın nedeninin eğitim olanaklarındaki ayrımcılıkla açıklanabileceği belirtilerek, farklı alanlarda yaşam boyu olanaklar sağlanmasının kadının güçlendirilmesi bakımından hayati olabileceği dile getirilmiştir. Geçinmek için gelir sağlamanın her zaman kadınları güçlendirmediğini, birçok ülkede ataerkil sistemler nedeniyle kadınların kendi gelirlerini tamamen ve bağımsız bir biçimde kullanabilme haklarına sahip olamadığı belirtilmiş, bununla beraber, kadınların iş gücü piyasasındaki payında küresel olarak bir artışın gözlemlendiğine ve işgücüne en düşük katılım oranının Batı Asya‘da olduğuna değinilmiştir. Yalnızca kadınların sorumluluğunda kabul edilen bakım hizmetleri ve hane içindeki görünmez emeği kadınların kazancını, iş tercihini ve boş zamanını tehlikeye attığı hususuna vurgu yapılarak bu durumun kadınların üretme ve üreme rollerinin daha da çok artmasına ve kadın erkek arasındaki iş bölümü ve dağılımının yapılmamasına neden olduğuna değinilmiştir. Ekonomik Kaynaklar Kadınların kaynaklar üzerinde kontrol sahibi olmalarının, aile içerisinde karar almaya katılmalarında, çocuklarının sağlığı ve eğitimleri üzerinde olumlu etkilerinin bulunmasında önemli bir unsur olduğuna değinilmiştir. Mülkiyete erişimde varolan toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin temel nedeninin ise erkeklerin lehine olan miras yasaları olduğu dile getirilerek kadının kanunen hakkı olsa bile, bu hakkın geleneklerden dolayı kullanılamadığına, malları erkek kardeşlerine devrettiğine, aynı mantığın evlilikte mülkiyet hakkı durumunda da geçerli olduğuna değinilmiştir. Ulaşım ve su kaynakları bakımından yeterli alt yapının oluşturulmasının da çok önemli olduğu belirtilerek, özellikle kırsal alanlarda kadınların yetersiz ulaşım imkanlarından muzdarip oldukları, bu durumun da onların sağlığı, kız çocuklarını okula kayıt ettirmeleri, toplumsal aktivitelere katılımları ve boş zamanlarını değerlendirmeleri üzerinde olumsuz etkilerinin bulunduğu vurgulanmıştır. Su kaynaklarına erişim için de aynı durumun geçerli olduğu, nicelik ve nitelik olarak kaliteli su kaynakları sağlamanın kadın ve çocuklar için oldukça zaman harcayan bir eylem olduğuna değinilerek, 2008 UNIFEM raporlarına göre, Afrika‘da kadın ve çocukların yılda 40 milyar saatini su toplayıp taşıyarak geçirdiği belirtilmiştir. Mali Kaynaklar Gerek kamu gerekse özel mülkiyete ait olsun mali kaynakların, paraya-dayalı kaynaklar olduğu, bunların hükümet giderleri, özel mali giderler, resmi kalkınma yardımları, gelir, kredi ve havale gibi parasal kaynakları içerdiği belirtilmiştir ( BM, 2009). Kadınların mali 2 kaynaklar üzerindeki sınırlı kontrolleri nedeniyle kooperatif ve tarım kredi bankalarınca sağlanan banka kredilerinde ve mali olanaklardan kadınların daha az paya sahip olduğu kadınların erkeklere oranla daha çok ipotek ödedikleri dile getirilmiştir. Yapısal uyum programlarının, özel sektör tarafından sağlanan finansal hizmetleri azalttığına değinilerek, mikro finansın benimsenmesinin bu sorunlara bir çözüm üreteceği belirtilmiştir. Kadınların işlettikleri işletmelerin büyüklüğü oranında kredi alma hakkı bulunması nedeniyle, kredilerin kadınların girişimlerinin büyümesi için yeterli olmadığına değinilmiştir. Mikro finans programlarının gelir üzerinde olumlu etkilerinin bulunduğu ve dalgalanmaları azalttığı belirtilmekle birlikte, ―Gelir düzeyindeki artışın kadının güçlendirilmesi için yeterli olmadığı çünkü aile içerisindeki eşitsizliklerin kadının bu gelirden yararlanmasını engellediği‖, dolayısı ile yalnızca kadının mali kaynaklara erişimine odaklanan, yönetimsel ve mali beceriler geliştirmesi için kadınlara ek yararlar sağlayamayan mikro finans programları nedeniyle güçlendirmenin yavaşlatıldığı vurgulanmıştır. Kadınların resmi sektörde saygın, sürekli, kazanç getiren, özlük haklarının bulunduğu ve bakım hizmeti sunan işlere erişimlerinde ayrımcılığa maruz kalmalarından dolayı acil durumlarda çok ciddi sorunlarla karşı karşıya kaldıkları dile getirilerek, gelişmekte olan birçok ülkede, sosyal güvencenin yalnızca resmi istihdamla mümkün olduğu, kadınların ise sosyal güvenceye sahip işlere erişimlerinin kısıtlı olduğu belirtilmiştir. SONUÇ VE TAVSİYELER Birçok çabaya rağmen kadının ekonomik olarak güçlendirilmesinin mümkün olmadığına, kadınların iş gücü piyasasına katılımlarının artmasına rağmen bu artışın bölgeler arasında dengesizlik gösterdiği belirtilmiş, kadınların kayıt dışı sektörde yaptıkları işin karşılığını alamadıkları, aile içerisinde sundukları bakım hizmetlerinin onların temel alanı olarak kaldığı, kadının ücretsiz emeğinin kayda alınmadığı dile getirilmiştir. Yatay ve dikey toplumsal cinsiyet ayrımının halen yaygın olduğu, kalıp yargı rollerinden dolayı kadınların belli bir sektörde yoğunlaştığı bu nedenle de karar alma pozisyonlarına ulaşamadığına ayrıca, kadınların dünyanın her bölgesinde mali ve ekonomik kaynaklara erişimde ayrımcılıkla karşı karşıya kaldığı, bunun da onların ekonomik büyümeye olan katkı ve üretkenliğini olumsuz yönde etkilediği dolayısı ile bu sorunun ele alınırken sosyo-kültürel boyutlarının da göz önünde bulundurulması gerektiğine değinilmiştir. Bu bağlamda, kadınların ekonomik katkılarının göz önünde bulundurulması ve güçlendirilmesi için politika önlemlerinin alınması gerektiğine vurgu yapılmış, özel sektör, sivil toplum ve hükümetlerin bu hususta birlikte çalışması gerektiğinin altı çizilmiştir. Hükümet seviyesinde, benimsenen politikaların ekonomik, sosyal, hukuki boyutları da içermesi gerektiği bu çerçevede hükümetler tarafından yapılan eylemlerde; - Ekonomik ve sosyal altyapı için yeterli miktarda fonun sağlanmasına, - Ücret eşitsizliğini azaltmak, hem kadın hem erkek için saygın ve tam zamanlı iş güvencesi sağlamak amacıyla toplumsal cinsiyete duyarlı stratejilerin geliştirilmesine, 3 - Özel sektörde kadına karşı ayrımcılık içermeyen işe alma prosedürlerinin benimsenmesine, - Kadınların ekonomik karar alma mekanizmalarında, özel sektörde ve devlet kurumlarında yeterli temsilinin sağlanmasına, - Tüm kadınların sağlık hizmetleri ve sosyal güvenceye eşit erişimlerinin sağlanmasına, - Kadınların piyasa ihtiyaçlarını karşılayan uygun teknik ve eğitim hizmetleriyle donatılmasına, - Medya ve ders kitaplarında tanımlanan kalıp yargı rollerindeki kadın model imajının geliştirilmesine, - Çalışan kadınların ev ve iş yaşamının uyumlaştırılmasına hizmet edecek sosyal politikaların geliştirilmesine, - Kadınların siyaset hayatına katılımlarını arttıracak yasaların çıkarılmasına, - Miras, mülkiyet ve krediye erişim gibi kadın haklarına karşı ayrımcılık içeren yasalarda düzeltme yapılmasına odaklanılması gerektiği belirtilmiştir. Söz konusu eylemlerin ise yalnızca hükümetler tarafından başlatılıp uygulanamayacağına, sivil toplumun da onay ve desteğinin gerektiğine, kadının ekonomik olarak güçlendirilmesi ve bunun başarıya ulaşması için sivil toplum tarafından lobi faaliyetlerinin önemli olduğuna, bu şekilde hem erkekler hem de kadınlar arasında konuya ilişkin farkındalığın arttırılabileceğine değinilerek kadının ekonomik katkısının öneminin, iş dünyasının ancak kadının sarf ettiği hem ücretli hem de ücretsiz emeğin hesaba katılarak anlaşılabileceğinin altı çizilmiş, ücretli işin yanı sıra, çocuk bakımı, hasta bakımı, yemek, temizlik vb. gibi hane içinde yapılan ücretsiz emeğin de iş gücü anlamında bir karşılığının olduğu dile getirilmiştir. Bölgesel ve yerel değişkenlere rağmen, çalışma yaşındaki kadınların iş gücü piyasasına katılım oranının erkeklere kıyasla çok gerilerde olduğu ve işsizlik oranının kadınlar arasında daha yaygın olduğu, gerek ücretli gerek ücretsiz iş gücü bakımından kadınların erkeklere kıyasla daha çok zaman harcadıkları ancak daha az ücret karşılığında çalıştıkları belirtilmiştir. DEVLET POLİTİKA ÖNLEMLERİ Yıkıcı etkilerine rağmen, krizden çok önemli bir ders alındığı belirtilerek, devletin ekonomik istikrarı sağlamak için gerekli düzenlemeyi yapması ve politikalar oluşturmasının hayati önem taşıdığının altı çizilmiştir. Yüz yıllar boyunca hükümetlerin farklı sosyal güvence ve sosyal politika izlediği, ekonomiyi ciddi bir çöküşten kurtarmak için ―aktivist bir devlet modeli‖ benimsendiği ve bu modelle İkinci Dünya Savaşından sonra devlet ve vatandaşlar, özel sektör ve devlet arasındaki hak ve yükümlülükleri belirleyen pakların olduğu, mali ve finansal politikaları düzenleyen bir takım önlemlerin kullanıldığına değinilmiştir. 4 Vatandaşlarının refahına ve farklılıklarına odaklanan devletin, yeniden dağılım politikalarıyla eşitsizlikleri ortadan kaldırma görevi üstlendiği dile getirilmiştir. Barış ve sosyal uyumun sosyal güvenlik sistemini de içerdiği, vergi ve gider politikalarının yaşlı maaşı, evrensel ücretsiz eğitim ve temel hizmetlere erişim hakkı gibi hizmetlere izin veren bir politika yapısına sahip olduğuna değinilmiştir. Bu süreçten sonra da, Washington Uzlaşı Çağı ile ―laissez-faire‖ ideolojisinin gündeme geldiğine, bu yeni ideolojinin devletin görev ve boyutunun daha küçük olmasını önerdiğine bu şekilde ülkenin vatandaşları ve ekonomisinin daha iyi olacağı inancına sahip olunduğu, ilerleyen dönemlerde yönetimli piyasanın yerini serbest piyasaya bıraktığı, bununla birlikte para yöneticileri kapitalizminin ortaya çıktığı belirtilmiştir. Bu süreç boyunca, savunmasızlık, sosyal dışlanma, marjinalleşme ve gelir eşitsizliği uçurumunu daha da derinleştirdiği, bir çok durum için sosyal korumanın tek çare olduğu belirtilmiştir. KÜRESEL İŞ KRİZİ: POLİTİKA ÖNLEMLERİNİN „‟CİNSİYETLEŞTİRİLMESİ‟‟ Gelişmiş veya gelişmekte olan hiçbir ülkenin giderek büyüyen ekonomik krizin etkilerinden kolayca kurutulamayacağı, krizin yarattığı karmaşa ile ihraç, gelir ve turizmdeki azalmanın birçok gelişmekte olan ülke için dış borç ödemeleri ve mali açıkların kapatılması açısından tehlike yarattığı belirtilerek bu duruma kendini en iyi şekilde hazırlamış ülkelerin bile sorunlar yaşadığı, dünya çapında öncelikle gerçekleştirilmesi gereken ortak hedefin mali krizin etkilerini en kısa zamanda azaltmak ve ekonomik iyileşmeyi sağlamak için politikalar geliştirmek olduğu dile getirilmiştir. Orta ve ciddi düzeydeki durgunluk ve krizlerin, konjonktüre karşı politikalar, mali açılım, parasal ve döviz kuru oranı politikaları gerektirdiğine değinilerek, konjonktüre karşı politika gündeminde toplumsal cinsiyet etkenlerinin yer alması durumunda, kriterlerin aşağıdaki şekilde olacağı belirtilmiştir; - Genişletici politikalar yoluyla iş kayıplarının önlenmesi, herkes için saygın iş imkanlarının sunulması, - Hem erkekler hem kadınlar için üretken kaynaklara erişimin güçlendirilmesi, - Ücretsiz iş gücündeki cinsiyet eşitsizliklerinin, kadın ve çocukların görünmez iş yükünün ele alınması, - Kadın ve çocuklar başta olmak üzere, herkes için en azından sosyal güvenceye erişimin sağlanması. Mali Politikalar ve Toplumsal Cinsiyet Konusu Genişletici mali politikaların konjonktüre karşı olması gerektiği belirtilmiş, uluslararası mali kurumların engelleri ortadan kaldırmasının önemli olduğu vurgulanarak maliyet ücretlerinin arttırılmasının tasarruf programlarıyla gerçekleştirilmemesi gerektiğine değinilmiştir. Kamu girişimleri ve sosyal sektörün özelleştirilmesinin; gelecek gelirlerinin azalması ve mali harcamaların kısıtlanması için ek bir baskı ve alım gücü en düşük olan kesimi etkileyen kullanıcı harcının yüklenmesi gibi arzulanmaz sonuçlar doğuracağına vurgu yapılmıştır. 5 Toplumsal cinsiyet bakış açısıyla, kadın ve çocuklar da dahil dezavantajlı grupların yararlanabileceği, mali teşvik paketlerinin geliştirilebileceği dile getirilerek, eğitim, sağlık ve eğitim gibi hizmetlerin alt yapılarına yapılan harcamaların daha önceki seviyelerde tutulması ve kesintilerin önlenmesi gerektiğinin, bu durumun kadının genel koşullarının iyileştirilmesi için çok daha etkili olduğunun altı çizilmiştir. Özel sektörün kadınlar için devamlı ve resmi istihdam kaynağı oluşturması bakımından önemine, hükümetlerin ekonomik krizin etkilerini bütçe kesintileri yaparak azaltmaya çalışmasının kadın istihdamını azaltacağına, sağlık, eğitim ve sosyal hizmetler gibi sektörlerde kadınların dengesiz bir biçimde istihdam edildiklerine değinilmiştir. Doğrudan İş Alanları Yaratma: Mali Teşvik Paketlerinin Cinsiyetleştirilmesi Mevcut iş krizi açısından, kamu bünyesinde doğrudan iş imkânlarının yaratılması yoluyla politikalar oluşturulmasının, politika araçları bakımından kilit görev üstlendiği, buna paralel olarak da son yıllarda birçok ülkenin ―istihdam garanti projeleri‖, ―kamu hizmeti istihdam programları‖, ―iş için gıda‖, ―kamu işleri programları‖, ―son çare istihdam‖ gibi programlar geliştirdiğine değinilerek, özel bir örnek olarak Hindistan‘ın yanında, krizin başlarında Afrika‘dan Şili‘ye birçok ülkenin yukarıdaki programlara benzer programlar uyguladıklarına ve Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) tarafından istihdam altyapı programlarına ilişkin destek sağlandığına vurgu yapılmıştır. SONUÇ Bulundukları coğrafi konum, sosyo- ekonomik durum ve gelir düzeyine bağlı olarak, krizin kadın ve erkekleri farklı boyutlarda etkilediği, politika önlemleri geliştirilirken bu farkın göz önünde bulundurulmasının önemli olduğu belirtilmiştir. Krizin en yıkıcı etkisinin işsizlik olduğu, istihdam olanaklarının gayrisafi yurt içi hasıladan çok gerilerde kaldığı ve işsizlik durumunun güvensizliği ve savunmasızlığı da beraberinde getirdiği dile getirilerek kamu hizmeti iş sahası oluşturmanın ümit verici olabileceği, kadınların ihtiyaçlarına cevap verecek şekilde oluşturulduğunda, sosyal koruma politikasının; yoksulun, kalkınmanın ve toplumsal cinsiyet eşitliğinin lehine olacağının, ücretsiz iş yükünün azaltılacağının, gerek kadın gerekse erkek için eşit ücret olanaklarını arttıracağının altı çizilmiştir. 6 EK 11 (İNGİLİZCE) Statement by Turkey within the framework of the Interactive Expert Panel on ―Women‘s Economic Empowerment in the Context of the Global Economic and Financial Crisis‖ Thank you Ms Chairperson, First of all I would like to thank all the panelists for their lucrative contributions. In Turkey, Women labor force participation has been decreasing since the early 90‘s.Facing this reality, the government is intensifying its efforts to combat against this problem. In this frame work Turkish Parliament launched an employment package. With this employment package, the government pays social security premiums on behalf of employers recruiting women and the youth for a term of 5 years. Another important support mechanism is the loans provided to small and medium sized entrepreneurs. The State covers seventy five percent of interest of such loans. As an affirmative action, women are provided with larger amount of credits than men. Moreover active labor force programs are effective tools in promoting women employment in Turkey. In addition to these programs, Turkish Employment Institution engendered its structures, projects, programs and policies though guidelines. Continuously, all its staff are being trained on gender equality and gender mainstreaming. As we all know economic empowerment of women can not be achieved without reaching equal sharing of responsibilities. In this frame work Turkey prepared a draft law on parental leave and it is on the agenda of Turkish parliament. These mentioned measures helped to weaken the burdens of global crises and also to reduce informal employment. I would like to address my question to all panelists : In addition to measures taken by central governments can you explain how can the local administrations can get an additional role in reducing the effects of global crises ? Thank You Ms. Chairperson. 1 EK 11 (TÜRKÇE) “Küresel Ekonomik Ve Mali Kriz Kapsamında Kadının Ekonomik Olarak Güçlendirilmesi‖ Konulu İnteraktif Uzman Paneli Çerçevesinde Türkiye Adına Gerçekleştirilen Sunum Gayri resmi çeviridir Teşekkür ederim Sayın Başkan, Öncelikle, yararlı katkılarından dolayı bütün panelistlere teşekkür etmek istiyorum. Türkiye‘de, kadınların iş gücüne katılımı 90‘lardan bu yana düşüş göstermiştir. Bu gerçek karşısında, hükümet bu sorunla mücadele konusundaki çabalarını yoğunlaştırmaktadır. Bu çerçevede, Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından, istihdam paketi yürürlüğe konmuştur. İstihdam paketi ile kadın ve gençleri işe alan işverenin ödemek zorunda olduğu sosyal sigorta primleri devlet tarafından 5 yıl boyunca ödenmektedir. Bir diğer önemli destek mekanizması da küçük ve orta ölçekli işletme girişimcilerine sağlanan kredidir. Devlet sağlanan bu kredinin faizinin %75ini ödemektedir. Olumlu eylem olarak kadınlara erkeklerden daha fazla kredi verilmektedir. Ayrıca, aktif iş gücü programları da Türkiye‘de kadın istihdamını yaygınlaştırmaya yönelik etkili araçlardır. Bu programlara ek olarak, Türkiye İş Kurumu, hazırladığı rehberler aracılığı ile yapılarına, projelerine, programlarına ve politikalarına toplumsal cinsiyet bakış açısını yerleştirmiştir. Buna ek olarak Kurum personeli toplumsal cinsiyet eşitliği ve toplumsal cinsiyet bakış açısını ana plan ve programlara yerleştirmek üzere eğitilmektedir. Hepimizin bildiği gibi, kadının ekonomik açıdan güçlendirilmesi sorumlulukların eşit bir şekilde paylaşımı sağlanmadan gerçekleştirilemez. Bu çerçevede, Türkiye ebeveyn izni ile ilgili Kanun Taslağı hazırlamıştır ve Taslak Meclis gündemindedir. Bahsi geçen bu önlemler hem küresel krizin yükünü hafifletmeye hem de kayıt dışı istihdamı azaltmaya yardımcı olmuştur. Türkiye‘deki gelişmeler hakkında kısaca bilgi verdikten sonra ben sorumu bütün panelistlere yöneltmek istiyorum: Merkezi hükümetler tarafından alınan bu önlemlere ek olarak, yerel idareler küresel krizin etkilerini azaltmak için ne tür sorumluluklar alabilirler lütfen açıklar mısınız? Teşekkür ederim Sayın Başkan. 1 EK 12 Ekonomik ve Sosyal Konsey (ECOSOC) Yıllık Bakanlar Gözden Geçirmesi (AMR) Paneli Toplumsal cinsiyet eşitliği ve kadınların güçlendirilmesine ilişkin uluslararası uzlaşılmış hedef ve taahhütlerin uygulanması 9 Mart 2010 tarihinde gerçekleştirilen, ―Toplumsal Cinsiyet Eşitliği ve Kadınların Güçlendirilmesine Yönelik Uluslararası Hedef ve Taahhütlerin Uygulanması‖ konulu panelde, Harvard Üniversitesi‘nden Prof. Gita SEN, FPRI‘den Kıdemli Araştırma Görevlisi Agnes QUISUMBING ve Afrika‘dan Kadın, Barış ve Güvenlik Ağı İdari Yöneticisi Leymah Roberta GBOWEE söz almıştır. Panelde, toplumsal cinsiyet eşitliğinin, kalkınma hedeflerinin gerçekleştirilmesi ve yoksulluğun ortadan kaldırılması bakımından hayati önem taşıdığına, toplumsal cinsiyet konularının BM Bin Yıl Kalkınma Hedefleri‘nin gerçekleşmesinde ciddi bir rol üstlendiğine vurgu yapılarak; sekiz kalkınma hedefinden dördünün, evrensel düzeyde ilköğretimin sağlanması, toplumsal cinsiyet eşitliğinin gerçekleştirilmesi ve kadınların güçlendirilmesi, çocuk ölümlerinin azaltılması ve anne sağlığının geliştirilmesi hedefleriyle doğrudan bağlantılı olduğu, toplumsal cinsiyetin aynı zamanda, yoksulluğun ortadan kaldırılması HIV/AIDS, tüberküloz ve diğer hastalıklarla ile mücadele, çevresel sürdürülebilirliğin sağlanması gibi geri kalan hedeflerin gerçekleştirilmesi bakımından da oldukça önemli olduğu belirtilmiştir. Toplumsal cinsiyet eşitliği ve yoksulluğun ortadan kaldırılması arasındaki bağlantı Yoksulluğun ortadan kaldırılmasının toplumsal cinsiyet eşitliği ile birebir ilişkisinin bulunduğu belirtilerek bu hedefi gerçekleştiremeyen ülkelerde 2005 yılı itibariyle kişi başına büyüme oranlarında % 0.1-0.3 arasında azalmanın meydana geldiği, kadın başına çocuk sayısında % 0.1-0.4 arasında bir artış olduğu ve beş yaş altı ölümlerin arttığı ve beş yaş altı düşük kilolu çocuk yaygınlığında % 2.5 artış olduğu tahmin edilmektedir. Benzer şekilde Mozambik‘te her bir haneden bir yetişkin kadının ilköğretim düzeyinde eğitilmesinin açlık sınırında yaşayan nüfus oranının % 23 oranında düşürülmesini sağlayacağı belirtilerek, kadınların eğitilmesinin yanında, yoksulluk üzerinde erkeklerin eğitimlerinin de bir o kadar önemli olduğu vurgulanmıştır. Uluslararası Politika Araştırma Enstitüsü (IFPRI)‘nün, yaptığı araştırmayla da toplumsal cinsiyet eşitliğinin küresel açlıkla doğrudan ilişki içerisinde olduğunun ortaya çıktığı belirtilmiştir. Küresel Açlık Endeksi (GHI) ile küresel açlık durumu üç açlığa bağlı göstergeyle bütünleştirmiş olup ve bunlar şu şekilde ifade edilmiştir; (a) yetersiz beslenenlerin nüfusa oranı, (b) beş yaş altı çocuklarda kilo eksikliğinin yaygınlığı, (c) beş yaş altı çocuk ölüm oranı. IFPRI tarafından yapılan araştırmaların, Küresel Açlık Endeksi ve Küresel Toplumsal Cinsiyet Farkı Endeksi arasında bağlantı kurarak alt ölçekleri verdiği belirtilerek, söz konusu göstergelerle ((a) ekonomik katılım, (b) eğitime katılım, (c) siyasi güçlendirme, (d) sağlık ve hayatta kalma) toplumsal cinsiyet ve küresel açlık arasındaki bağlantı açıklanmaya çalışılmıştır. Yüksek açlık 1 oranlarının, aynı zamanda erkekler ve kadınlar arasındaki sağlık ve yaşam süresi eşitsizlikleriyle de bağlantılı olduğu belirtilerek, özellikle sağlık ve eğitim alanlarındaki cinsiyet eşitsizliklerinin ortadan kaldırılmasının açlık seviyesinin azaltılması bakımından büyük önem taşıdığı ifade edilmiştir. Afrika, Asya ve Latin Amerika‟dan İyi Uygulama Örnekleri Cinsiyetlerarası ilişkilerin kültüre ve koşullara özgü olmasından dolayı, bölgede kırsal veya tarımsal nüfusunun fazla olması, kadınların veya erkeklerin tarım sektöründeki dağılımı, yasal ve kurumsal mekanizmaların varlığı gibi benzer unsurlara bağlı olarak toplumsal cinsiyet eşitliğinin bölgeler arasında farklılık gösterdiği belirtilmiştir. Smith‘in toplumsal cinsiyet eşitsizliğini ortadan kaldırmak amacıyla; (a) kadına yönelik ayrımcılığın ortadan kaldırılması, (b) kilit alanlarda daha aktif tedbirler uygulayarak aradaki farkın kapatılması olarak 2 yaklaşım önerdiği ifade edilmiş ve Afrika, Asya ve Latin Amerika‘dan iyi uygulama örneklerine değinilmiştir. Bunlar: Toplumsal cinsiyete dayalı ayrımcılığı önlemek için yapılan politika reformu ile, erkek ve kadın arasında eşit ve adil bir düzen kurmanın hedeflendiği, kadının siyasi gücü ve katılımının hayati önem taşıdığı belirtilerek, Anayasasında seçimlere en az dörtte bir kadın katılımını teşvik eden Uganda örneği verilmiştir. Güney Afrika‘nın yeni Anayasası‘nda; ırk, cinsiyet veya engellilik nedeniyle hiçbir ayrım yapılamayacağı hususunun getirildiği, tarım çalışanları ve üreticileri olarak kadınların büyük rol oynadığı Alt Sahra Afrika‘sında mülkiyette ve ekonomi sağlayan kazançlardaki ayrımcılığın ortadan kaldırılmasının büyük önem taşıdığı belirtilmiştir. Etiyopya‘da da benzer şekilde kadınlara yönelik olumlu gelişmelerin kaydedildiği, arazi belgeleme işlemlerinin düşük ücretle, hızlı ve şeffaf olarak gerçekleştirildiği, Arazi Belgeleme Komitesi‘nin en az bir kadın üye gerektirdiği ve bu işlemin şeffaflık açısından kamu kaydı yapıldıktan sonra geçerli kılındığına dikkat çekilmiştir. Uganda‘da yine kadına yönelik gerçekleştirilen olumlu bir örnek olarak, 1998 Toprak Kanunu ile kadınların toprak koruma faaliyetleri hususunda teşvikinin sağlandığı ve tarımda verimi arttıracağı düşüncesiyle, yasal okuryazarlık kampanyalarının gerçekleştirildiği belirtilmiştir. Bangladeş‘te ise birçok sivil toplum örgütünün kadınların statüsünü ve çocukların refahını geliştirmeye yönelik faaliyette bulunduğu belirtilerek, Bangladeş‘te kadınlara yönelik uygulanan en verimli programların yoksul kadınlara yönelik mikro-kredi olduğu, Bangladeş Kırsal İlerleme Komitesi (BRAC)‘nin, ekonomik güvence, gelir ve kazançlar üzerinde kontrol, siyasi ve yasal farkındalık, kamu propagandalarına katılımı gibi kadının güçlendirilmesine yönelik bir takım önlemler üzerinde büyük etkisinin olduğu dile getirilmiştir. Latin Amerika‘dan da kız çocuklarının okullaşmalarının sağlanması için sağlanan şartlı nakit transferlerine değinilmiştir, Meksika‘nın önemli ölçüde bir bütçe ayırdığı program ile kız çocuklarının okula devam durumuna göre, aileye şartlı nakit transferi sağlandığı, programın para yardımı, beslenme takviyesi, eğitim harçları ve temel sağlık paketini içerdiği belirtilmiştir. Bu programa ilişkin durum değerlendirmesinde ise, kız çocuklarının okul kayıt oranında % 11-15, erkeklerin kayıt oranında ise % 5-8‘lik bir artışın olduğu, yetişkin ve çocuk ölümlerinin azaltıldığı, ayrıca kadınların sağlık, beslenme gibi konularda eğitilerek donanımlı hale gelmelerinin sağlandığı belirtilmiştir. 2 Yoksulluğu Ortadan Kaldırma Programlarının Toplumsal Cinsiyete Duyarlılığının Arttırılması Çiftçiler ve işçiler olarak kadınların özel ihtiyaçlarının ele alınmasının gelecek vadeden bir yaklaşım olduğu belirtilerek, bu yaklaşımların; Kadının mülkiyet haklarının geliştirilmesine ve okullulaşmaya yapılan yatırımın sürdürülmesi: Bu şekilde kadınların mülkiyet üzerindeki kontrollerinin artacağına ve eğitim oranlarının yükseleceğine sonuç olarak da üretkenliklerinin artacağına değinilmiştir Müşteri ihtiyaçları doğrultusunda program dizaynları ve servis hizmetlerinin benimsenmesi: Müşterinin ihtiyacına göre ürün veya servis hizmeti sunan başarılı programların, benimsemek için programların çeşitlenmesini sağlayacağı belirtilmiştir Müdahaleler geliştirilirken ve uygulanırken toplumsal cinsiyet rollerinin göz önünde bulundurulması: Toplumsal cinsiyet rollerini dikkate alan müdahalelerin, bu rolleri ihmal eden, görmezden gelen müdahalelere kıyasla daha başarılı olduğu belirtilmiştir. Verimliliği arttırmak için yoksullukla mücadele programlarının değerlendirilmesi ve toplumsal cinsiyete göre farklılaşmış etkilerin dikkate alınması: Büyük çapta yoksullukla mücadele müdahalelerinin, kamu kaynağına dayalı olduğuna bu nedenle de değerlendirmenin şart olduğuna değinilerek, farklılıkların ve cinsiyete göre müdahalelerin farklı etkilerinin dikkate alınması gerektiği ve değerlendirme olmadan, hangi programların ne kadar etkili olduğunun kestirilemeyeceği belirtilmiştir. Kadının muhtelif ihtiyaçlarının dikkate alınması: Kalkınma planlamacıları tarafından kadınların özel ihtiyaçlarının dikkate alınması gerektiği, kadınların homojen bir grupmuş ve ihtiyaçları benzermiş gibi algılanmaları, kadınların gerçek ihtiyaçlarının belirlenmesinde sıkıntı yarattığına değinilmiştir. Kültür ve ortama duyarlı kalınması: Alt Sahra Afrikasında kadın çiftçileri hedefleyen bir müdahalenin Güney Asya‘da işe yaramayacağına dolayısıyla, ülkeler ve bölgeler arasındaki büyük farklılıkların dikkate alınması gerektiğine değinilerek, toplumsal cinsiyete duyarlı yoksulluğu azaltma programlarının, ülkelerin sosyo-kültürel ve kendine özgü yapılarıı doğrultusunda hazırlanması gerektiği belirtilerek panel sonlanmıştır. 3 EK 13 “Kadına Yönelik Şiddete Son Vermek İçin BİRLEŞ” Erkek ve erkek çocuklarının kadına yönelik şiddeti önleme ve ortadan kaldırma çabalarına dahil edilmesi 11 Mart 2010 tarihinde düzenlenen Sonke Toplumsal Cinsiyet Adalet Ağı Yönetici Yardımcısı Dean PEACOCK, İnsan Hakları Avukatı Susanna CHIAROTTI ve Uluslararası Kızıl Haç Komitesi Delege Başkanı Walter A. FÜLLEMANN‘ın söz aldığı panelde, aşağıdaki konular ele alınmıştır. Erkeklerin ve erkek çocuklarının kadına yönelik şiddeti önleme çabalarına dahil edilmesi konusuna odaklanılmıştır. Kadına yönelik şiddet, toplumsal cinsiyet eşitliği vb. gibi kadınları olumsuz yönde etkileyen birçok hususta Pekin Eylem Platformu‘na atıfta bulunularak, Platform‘un üye devletleri taahhütlerin gerçekleştirilmesine ve kadın konularında önlem almaya davet ettiği belirtilmiş, birçok hukuki ve ulusal düzenlemelere rağmen aile içi şiddet, cinsel şiddet ve tecavüzlerin arttığı Güney Afrika örneği verilmiştir. Erkekler tarafından kadına yönelik şiddet vakasının bölgelere göre farklılık gösterdiği, Dünya Sağlık Örgütü tarafından, 10 ülkenin 15 ayrı bölgesinden 24.000‘in üzerinde kadınla yapılan Kadın Sağlığı ve Aile İçi Şiddet Araştırmasına göre, yakın partneri tarafından ömürlerinde en az bir defa fiziksel veya cinsel şiddete uğrayan kadın oranının % 71 olduğu belirtilerek, erkeklerin ve erkek çocukların kadına yönelik şiddeti önleme çabalarına dahil edilmesi ve toplumsal cinsiyet eşitliği hedefine ulaşılması için üç alana odaklanılması gerektiği belirtilmiştir. Bu alanlar; (a) erkek ve erkek çocukların çabalara dahil edilmesi için politika ve bildirgelerin oluşturulması, (b) sivil toplumun erkek ve erkek çocuklarla işbirliği içerisinde çalışmasının sağlanması ve güçlendirilmesi, (c) erkek ve erkek çocukların katılımının hem kadınlar hem de erkekler için olumlu değişikliklere katkıda bulunduğuna ilişkin kanıta dayalı bir sistem oluşturulmasıdır. Erkek ve Erkek Çocuklarının Dahil Edilmesi İçin Politika Taahhütleri Erkeklerin toplumsal cinsiyet eşitliği çabalarına dahil edilmesine yönelik birçok bildirge ve taahhüdün yayınlandığını, bunlardan özellikle 2001-2006 BM Genel Kurul HIV/AIDS Özel Oturumu, 2004-1009 BM Kadının Statüsü Komisyonları, 2009 BM AIDS Kadın, Kız Çocukları, HIV ve Toplumsal Cinsiyet Eşitliğine İlişkin Eylem Çerçevesinin erkeklerin bu sürece katılımlarındaki rol ve önemin dikkate alınması bakımından oldukça önemli olduğu belirtilerek, uluslararası taahhütlerin, politika yapıcıların imzasını ve alınan politika ve önlemlerin uygulanmasının gözetilmesi için de sivil toplumun işbirliğini gerektirdiği ifade edilmiştir. 1 Sivil Toplum Girişimleri Siyasi taahhütlerin yanı sıra, kadına yönelik şiddeti sonlandırmak ve toplumsal cinsiyet eşitliğini gerçekleştirmek amacıyla erkeklerle iş birliği içerisinde çalışan birçok sivil toplum kuruluşunun bulunduğuna değinilerek, erkekleri yeni erkeklik modelleri hususunda ve kadın konularında eğiten Afrika‘daki Rwanda Erkek Kaynakları Merkezi ve Sierra Leone‘deki Toplumsal Cinsiyet Eşitliği için Erkek Derneği örnekleri verilmiştir. Benzer şekilde Asya‘da Kadına Yönelik Şiddete Son Vermek için Erkek Eylemleri gibi kadına yönelik şiddet ve kadın hakları hususunda işlev gösteren kuruluşların varlığından bahsedilmiş, Latin Amerika, Kuzey Amerika ve Avrupa‘da da eşitlik ve kadın hakları için benzer kuruluşların faaliyet gösterdiği, 30 ülkede erkek ve erkek çocukları ile çalışan yaklaşık 400 kuruluşun bulunduğu belirtilmiştir. Kanıt Temelinin Oluşturulması Erkek ve erkek çocuklarının katılımlarına olanak tanıyan yeni programların uygulanmaya konmasıyla etkili bir kanıta dayalı programlamanın ortaya çıktığı, erkek ve erkek çocuklarının tavır ve davranışlarını değiştirme yönünde istekli oldukları belirtilmiştir. Dünya Sağlık Örgütü tarafından yapılan benzer bir programda erkeklerin olumsuz, toplumsal cinsiyet yaklaşımlarında olumlu değişimlerin yaşandığına değinerek, bu programlarla, erkeklerin kadına yönelik şiddet ve cinsel şiddet oranlarında bir azalma ve değişim yaşandığı ifade edilmiştir. Küçük Çaplı Müdahalelerin Ötesine Gidilmesi Sivil toplum örgütlerinin çalışmalarının çok etkili olduğu ancak kadına yönelik şiddetin halen çok yaygın olduğu dile getirilerek, bu hususta yapılan çalışmaların çoğunun sivil toplum tarafından üstlenildiği bu nedenle çok az sayıda insana ulaşıldığı belirtilmiştir. Müdahalelerin boyutunun artması için erkeklerle ortak çalışılacak politika yaklaşımlarının benimsenmesi, hükümetlerin taahhütlerini yerine getirmeleri için sivil toplumun kapasitelerinin güçlendirilmesi, kadın hakları kuruluşlarıyla yakın iş birliği yapılması ve ortak ilkeler, parametreler ve öncelikler geliştirilmesi gerektiği vurgulanmıştır. Erkek ve Erkek Çocuklarıyla Ortak Çalışma İlkeleri Geliştirmek Dünya genelinde erkeklerin kadınların güçlendirilmesi ve toplumsal cinsiyet eşitliği çalışmalarına dahil edilmesi ve hükümetlerin bu hususta adımlar atmasının, çalışmalara yol gösterecek ve toplumsal cinsiyet eşitliği hedefini gerçekleştirecek ilkelerin oluşturulması bakımından önemli olduğuna değinilerek, WHO‘nun konuya ilişkin politika önerileri sunulmuştur: 2 Erkeklerin değişime yatırım yapmalarının öneminin kavranması: Gerek anneleri gerek kız kardeşleri gerekse iş arkadaşları gibi hayatlarındaki kadınların şiddete uğramasının erkekler üzerinde olumsuz etkileri olduğuna, kadına yönelik şiddeti sonlandırmak için erkeklerin bu alana yatırım yapması gerektiğine değinilmiştir. Kadın haklarının geliştirilmesi: Erkeklerin toplumsal cinsiyet eşitliğinin gerçekleştirilmesi hedefine dahil etmeye yönelik politika yaklaşımlarının gerek kadınların gerekse erkeklerin insan haklarından eşit derecede yararlanmasına odaklanması gerektiği belirtilmiştir. İnsan hakları kuruluşlarına danışılması: Toplumsal cinsiyet eşitliğini gerçekleştirmeye yönelik hazırlanan politika ve programların kadın hakları ve toplumsal cinsiyet eşitliği hususunda çalışan gruplara danışılarak yapılması gerektiği belirtilmiştir. Erkeklerin birbirlerinden farklı olduğunun göz önünde bulundurulması: Erkeklerin toplumsal cinsiyet eşitliğini gerçekleştirmeye yönelik çalışmalara dahil edilirken, onların homojen olmadığının da dikkate alınması gerektiği belirtilmiştir. Sonuç Kadına yönelik şiddetin kesinlikle tolere edilemeyeceği, erkeklerin toplumsal cinsiyet eşitliği, kadının güçlendirilmesi ve kadına yönelik şiddetin sonlandırılmasına yönelik yapılan çalışmalara dahil edilmesinin kadının sağlığı, insan hakları ve saygınlığına çok büyük katkı sağlayacağı belirtilmiştir. Kadına Yönelik Şiddeti Sonlandırmak için Birleş konulu panelde, sözü son olarak Uluslararası Kızıl Haç Komitesi Delege Başkanı Walter FÜLLEMANN almıştır. FÜLLEMANN, silahlı çatışmaların kadınlar üzerindeki etkisinden bahsederek şunları vurgulamıştır. Savaş metodu olarak sivil halkın da savaşa dahil edilmesinin, savaşanla sivil halk arasındaki ayrımın net olmamasının kadınların daha çok yaralanma, yerinden edilme ve cinsel şiddete maruz kalmasına sebep olduğu, bunun sonuçlarının da kadınlar üzerinde yıkıcı bir etki yarattığını belirterek, savaş ve çatışma zamanlarında devletlerin ve insani aktörlerin kadınların durumunun düzeltilmesi hususunda sorumluluklarını yerine getirmeleri gerektiğini vurgulamıştır. Kadınların “mağdur” veya “savunmasız” algısının terk edilmesi Kadınların yalnızca mağdur ve pasif kurbanlar olduğunu algısının değiştirilmesi gerektiği, kadınların aynı zamanda karar alma mekanizmalarında, politikacılar olarak, sivil toplum liderleri olarak üstlendiği rollerin de dikkate alınması gerektiğine vurgu yapılmıştır. Kadınların, savaş zamanlarında bile büyük yük ve streslerle başa çıkabilen, omuzlarına yüklenen yükleri başarıyla taşıyabilen varlıklar olduğu dolayısıyla da, onların ―mağdur‖ ve ―savunmasız‖ olarak nitelendirilmelerinin potansiyellerinin kısıtlanmasına neden olduğu belirtilmiştir. Ayrıca, Uluslararası İnsani Hukuk, İnsan Hakları ve Mülteci Hukukunun silahlı çatışma durumlarında kadınları koruduğunu ancak sorunun uygulama yetersizliği olduğu belirtilerek söz konusu yasal mevzuatın bağlayıcı olan yasal mevzuatlar kapsamında ihlallerin cezalandırılmaması durumunun ortadan kaldırılması gerektiğinin altı çizilmiştir. Kadına yönelik şiddetin kabul edilemez olduğunun altı çizilerek, cinsel şiddetin savaş zamanlarında, kadınların maruz kaldığı en yaygın şiddet şekli olduğu, kadının 3 fiziksel ve psikolojik bütünlüğüne büyük zarar verdiği belirtilmiştir. Cinsel şiddete insan hakları hukukunda yer verildiği, benzer şekilde ulusal hukuklarda da bulunması gerektiği belirtilmiştir. Cinsel şiddete daha kapsamlı bir müdahalenin olması gerektiği vurgulanarak, cinsel şiddet mağdurlarının uygun ve yeterli sağlık hizmetlerine erişimlerinin sağlanması, danışmanlık hizmetlerine duyabilecekleri ihtiyaçlarının da dikkate alınması gerektiği belirtilmiştir. İnsan hakları hukukunun yaygınlaştırılırken, aynı zamanda kadınların korunması ve cinsel şiddetin yasaklanmasına ilişkin ilkelerin de yaygınlaştırılması gerektiğinin altı çizilmiş, silahlı çatışmada kadınların aile reisi olarak birçok sorunla karşı karşıya kaldığı, bu durumda kadınların omuzlarına ekstra yükün bindiği dile getirilmiştir. Aile reisi olarak tüm sorumlulukları üstlenen kadınların ekonomik yoksunlukla karşı karşıya kaldıkları, eşi olmayan kadınların yasal durumlarının belirsiz olduğu (miras, velayet ve mülkiyet hakları hususunda), sağlık hizmetlerine erişimlerinde kadınların birçok engelle karşı karşıya kaldığı, savaş durumlarında, anne sağlığı hizmetlerine erişimin mümkün olmadığı, yine birçok gelişmekte olan ülkede hamilelik ve çocuk doğurmanın anne ölümlerinin temel nedeni arasında bulunduğu dile getirilmiştir. 4 EK 14 (İNGİLİZCE) Statement by Turkey within the framework of the Interactive Expert Panel on ―Unite to End Violence against Women‖ Thank you chairperson, First of all I would like to thank all the panelists for their impressive presentations. Violence against women is one of the global major obstacles that prevent women and girls to fully enjoy their human rights. Given this, Turkey strongly welcomes and supports the Secretary General‘s campaign ―Unite‖ in order to end all types of violence against women. Parallel to the intensified efforts by the international arena, prevention of violence against women is a state policy in Turkey. The Turkish Government has dedicated to combat violence against women with the full political will. The New Turkish Penal Code amended in 2005 with a gender sensitive manner including custom killings. Moreover, amending the Family Protection Law brought a variety of protection measures to protect victims of domestic violence. Ladies and Gentelmen Let me list the measures and policies adopted to combat violence against women. 1. A 2006 Prime Minister‘s circular on combating domestic violence and honor crimes allocated specific responsibilities to all relevant institutions including those at local level to eradicate violence against women and to monitor their activities in this respect at certain intervals. 2. Based on a recent survey research, ―Domestic Violence against Women in Turkey‘‘, we are developing additional preventive and combative strategies to eradicate violence against women. 3. The ―Stop Violence against Women‖ campaign, launched in 2004 to raise awareness and consciousness, is still in force. A National Action Plan on Combating Violence against Women covering the period 2007 and 2010 has initiated specific work in many areas such as legislation, awareness rising, empowerment of women, protective services, treatment, rehabilitation and inter-institutional cooperation. 4. Training has been provided to raise awareness among law enforcement officers, health personnel and legal officers, who constitute the first-echelon in the application and assistance process in cases of violence against women. Until today, 40.000 police officers working in the police stations, 50.000 health personnel working in the emergences, the first step health units and state hospitals, 250 judges of the family courts and public prosecutors have 1 benefitted from the specific training on domestic violence against women. Preparations are almost complete for launching similar training programmers for religious officers and public union leaders. All the training programmes are developed as a joint work with NGOs which are well experienced in training and combating domestic violence. 5. Another step is the hot line at national level, Alo 183. 6. At the local level, providing shelters for women survivors of violence was stipulated by the 2004 Law on Municipalities – at least one shelter per settlement with a population of over 50,000. Ministry of Interior has launched a pilot project investigating how to support the municipalities in this process. There are 57 shelter-houses. 7. To combat trafficking, a ―task force‖ including NGOs is formed by Ministry of Foreign Affairs. Two NGO members of this task force have special shelters for women victims of trafficking. Thank you Chair. 2 EK 14 (TÜRKÇE) ―Kadına Yönelik Şiddete Son Vermek İçin Birleş‖ Konulu İnteraktif Uzman Paneli Çerçevesinde Türkiye Adına Gerçekleştirilen Sunum Gayri resmi çeviridir Teşekkür ederim Sayın Başkan, Öncelikle bütün panelistlere etkileyici sunumları için teşekkür etmek istiyorum. Kadına yönelik şiddet, kadınların ve kız çocuklarının insan haklarını tam olarak kullanmalarını engelleyen en önemli sorunlardan bir tanesidir. Bunu göz önünde bulundurarak, Türkiye, Genel Sekreterliğin ―Kadına Yönelik Her Türlü Şiddeti Sonlandırmak İçin BİRLEŞİN‖ kampanyasını olumlu karşılamakta ve desteklemektedir. Uluslararası platformda gerçekleştirilen yoğun çabalara paralel olarak, kadına yönelik şiddetin önlenmesi Türkiye‘de bir devlet politikasıdır. Tam politik iradesi ile Türk Hükümeti kadına yönelik şiddetle mücadele konusunda kararlıdır. Yeni Türk Ceza Kanunu 2005 yılında, töre cinayetleri de dahil toplumsal cinsiyete duyarlı olacak şekilde değiştirilmiştir. Ayrıca, Ailenin Korunmasına Dair Kanunun değiştirilmesi ile aile içi şiddet mağdurları korumaya yönelik çeşitli önlemler alınmıştır. Hanımefendiler ve Beyefendiler, Kadına yönelik şiddetle mücadele konusunda yürürlükte olan önlemler ve politikalardan bahsetmek istiyorum. 1. Kadına Yönelik Aile İçi Şiddet ve Töre Cinayetleri ile Mücadele konusunda 2006 yılında yayınlanan Başbakanlık Genelgesi yerel düzeydeki kuruluşlar da dahil ilgili bütün kuruluşlara kadına yönelik şiddeti ortadan kaldırmak için belirli sorumluluklar vermiştir ve bu çerçevede yürütülen çalışmalar belli aralıklarla izlenmektedir. 2. Son zamanlarda gerçekleştirilen ‗‘Türkiye‘de Kadına Yönelik Aile İçi Şiddet‘‘ araştırmasına dayanarak, kadına yönelik şiddeti ortadan kaldırmak için ilave önleme ve mücadele stratejileri geliştirmekteyiz. 3. 2004 yılında bu konuda farkındalığı ve bilinci artırmak için başlatılan ‗‘Kadına Yönelik Şiddete Son‘‘ kampanyası halen yürürlüktedir. 2007-2010 yıllarını kapsayan Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Ulusal Eylem Planı kapsamında yasama, farkındalık artırma, tedavi, rehabilitasyon ve kurumlar-arası işbirliği gibi bir çok alanda belirli çalışmalar başlatmıştır. 4.Kadına yönelik şiddet vakalarında kadınların ilk aşama başvuru yerleri olan Emniyet Teşkilatı personeli, sağlık görevlileri ve yargı mensuplarının farkındalığını artırmaya yönelik eğitim programları düzenlenmektedir. Bu programlarla şu ana kadar, karakollarda çalışan 1 40.000 polis, acil servislerde ve devlet hastanelerinde çalışan 50.000 sağlık görevlisi ve aile mahkemelerinde görevli 250 hakim ve savcı kadına yönelik aile içi şiddet eğitimlerinden yararlanmışlardır. Din görevlileri ve toplum önderlerine yönelik benzer eğitim programlarının verilmesi için başlatılan çalışmalar da neredeyse tamamlanmıştır. Bütün eğitim programları eğitim ve aile içi şiddet ile mücadele konusunda deneyimli STK‘lar ile işbirliği içinde gerçekleştirilmektedir. 5. Bir diğer adım ise ulusal düzeyde Alo 183 telefon hattının oluşturulmasıdır. 6. Yerel düzeyde ise 2004 tarihinde düzenlenen Belediye Kanunu ile, nüfusu en az 50.000 olan yerleşim yerlerinde şiddet mağdurlarına yönelik sığınmaevi kurulması zorunluluğu getirilmiştir. İçişleri Bakanlığı tarafından bu süreçte belediyelerin nasıl destekleneceği hususunda araştırma yapmak üzere pilot proje başlatmıştır. Toplam olarak 57 sığınma evi bulunmaktadır. 7. İnsan ticareti ile mücadelede ise, Dışişleri Bakanlığı tarafından STK‘ların da dahil edildiği ―görev gücü‖ oluşturulmuştur. Söz konusu Görev Gücünde yer alan iki adet STK‘ya ait insan ticareti mağduru kadınlara yönelik sığınma evi bulunmaktadır. Teşekkür ederim Sayın Başkan. 2 EK 15 “Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Ulusal Mekanizmalarının Değişen ve Gelişen Durumu” 11 Mart 2010 tarihinde kadınların geliştirilmesi ve toplumsal cinsiyet eşitliği için ulusal mekanizmaların rolü, önemi ve karşılaştığı sorunların ele alındığı panelde; Politika Diyalog Merkezinden Rounaq JAHAN, Namibya Ulusal Konseyi Başkan Yardımcısı Mensah WILLIAMS ve Toplumsal Cinsiyet Uzmanı Mary RUSIMBI söz almış ve Panelde aşağıdaki hususlara değinilmiştir: Toplumsal cinsiyet eşitliği ve kadının güçlendirilmesi için ulusal mekanizmaların güçlendirilmesi gerektiğine vurgu yapılmıştır. Bangladeş‘ten Rounaq JAHAN‘ın konuya ilişkin yaptığı sunumda, 1995 Dördüncü Kadın Konferansı‘ndan bu yana bir çok ulusal mekanizmanın oluşturulduğu, bu mekanizmaların çalışmalarını hızlandıran veya yavaşlatan birçok faktörün olduğu, belirtilerek toplumsal cinsiyet eşitliği gündeminin görünürlük kazanması, demokratikleşme süreci, insan hakları ve beşeri kalkınma politika çerçevelerinin bu çalışmalar üzerinde olumlu yönde etkisinin bulunduğuna; çatışma, küreselleşme, ekonomik özgürleşme, sosyal muhafazakarlığın artışının da ulusal mekanizmalar için yeni zorluklar doğurduğuna değinilmiştir. Toplumsal cinsiyet ve kadının güçlendirilmesi için oluşturulan mekanizmaların, yatay ve dikey olarak büyüyüp çeşitlendiği ve çok çeşitli strateji ve belgeler benimsediği dile getirilerek, ulusal mekanizmaların sınıflandırılması ve kıyaslanmasında, dört faktörün bulunduğunun altı çizilerek sıralanmıştır; Yapısı ve Konumu: Söz konusu mekanizmaların devlet elinde olup olmaması, özerk olup olmaması, Görev Alanı: Mekanizmaların çalıştığı konu alanları (toplumsal cinsiyet eşitliği/eşitsizliği, ayrımcılık), Rolü/fonksiyonu: Mekanizmaların strateji geliştirme, ulusal eylem planları uygulama, veri ve istatistik toplama gibi görevleri, Kaynak: Kaynakların mali ve beşeri kaynakları içerdiği, donör bağlılığının bulunmasının mekanizmalar için sürdürülebilirlik riski oluşturduğu belirtilmiştir. Bu mekanizmaların temel çalışma alanlarının; toplumsal cinsiyet bakış açısının tüm plan ve programlara yerleştirilmesi, geçici özel önlemlerin geliştirilmesi, bu hususa ilişkin mevzuatın yaygınlaştırılması, danışmanlık hizmetlerinin sağlanması olduğu dile getirilerek, mekanizmaların öncelik alanları arasında başta aile içi şiddet olmak üzere kadına yönelik şiddet, cinsel taciz, insan ticareti, kadının siyasi temsili, kadın sağlığı, yoksulluk ve ekonomik kalkınmanın yer aldığı belirtilmiştir. Koordinasyon ve İşbirliği Ulusal mekanizmaların çoğalması ve çeşitlenmesi ile birlikte koordinasyon ve işbirliğinin çok daha önem kazandığı, bazı bölgelerde bu konuda olumlu gelişmeler olduğu, mekanizmalar arsındaki koordinasyon ve işbirliğinin, resmi kurumsal düzenlemeler veya fiili düzenlemelerle olabileceği dile getirilmiştir. Resmi olarak koordinasyon düzenlemelerinin oluşturulduğu yerlerde, mekanizmaların yetkilerinin daha fazla olduğu, 1 ulusal mekanizmaların en büyük sorununun ise zayıf konumları ve kısıtlı bütçeleri olduğu belirtilmiştir. Kilit başarı alanları Ulusal mekanizmaların, yasal reformlar, farkındalığın arttırılması ve siyasi görünürlük, kadının siyasetteki temsilinin artması, toplumsal cinsiyet bakış açısının ana plan ve politikalara yerleştirilmesi ve kapasite geliştirme alanlarında ciddi kazanımlar ve başarılar elde ettiği belirtilmiştir. Engeller ve sorunlar Ulusal mekanizmaların birçok sorunla karşı karşıya kaldığı belirtilerek, bu sorunların kaynak yetersizliği, kısıtlı bütçe ve eleman olduğunun altı çizilmiştir. Bir çok durumda mekanizmaların fon için donöre bağımlı olduğunu belirtilmiştir. Son zamanlarda en çok dile getirilen engellerden birinin de siyasi kararlılığın yetersizliği olduğu, bu durumun ise mekanizmaların sürdürülebilirliğini riske attığı dile getirilmiş, bu nedenle, mekanizmaların kadın hareketleri, sivil toplum örgütleri ve paydaşlarla işbirliği yapmalarının önemine vurgu yapılmıştır. Ulusal mekanizmalara ilişkin yapılan çalışmada; Ulusal mekanizma yapılarının yatay çoğalma ve çeşitliliğinin, toplumsal cinsiyet eşitliğinin gündemde tutulması ve toplumsal cinsiyet eşitliği bakış açının ana plan ve programlara yerleştirilmesi üzerinde olumlu etkilerinin olduğu, Mekanizmalar için mevcut kaynakların görev ve rollerini gerçekleştirmeleri için yetersiz olduğu, Geçici özel önlemlerin mekanizmalar için olumlu katkılarının olduğu, Güvenilirlik kurumlarına rağmen güvenilirliğin yetersiz olduğu, İş birliğinin bu mekanizmaları güçlendirdiği Mekanizmalar arasındaki iş birliği ve koordinasyonun zayıf olduğu Yasal reformların mekanizmalar için en etkili strateji olduğu bulgularının saptandığını belirtilmiştir. Tavsiyeler Ulusal mekanizmaları güçlendirmek üzere aşağıdaki tavsiyelerde bulunulmuştur: Koordinasyon için kurumsal düzenlemelerin resmileştirilmesi ve koordinasyonu geliştirmek amacıyla uygulamaların izlenmesi, Kadın örgütleri ve diğer sosyal ortaklarla iş birliği yapılması, Uzmanlaşmış eleman kapasitesinin ve bütçeye ayrılan ödeneğin arttırılması, Stratejilerin belirlenmesi ve politikaların güçlendirilmesi amacıyla ek çabalar gerçekleştirilmesi, Özel tedbirlerin alınması, Cinsiyete göre ayrıştırılmış veri ve istatistik toplanması, toplumsal cinsiyet eşitliği araştırmalarının yapılması, 2 Çeşitli mekanizmaların performanslarını daha iyi değerlendirmek amacıyla izleme göstergelerinin geliştirilmesi. Panelde, ikinci olarak Namibya Cumhuriyeti Parlamentosu Ulusal Konsey Başkan Yardımcısı Margaret Mensah WILLIAMS söz almıştır. WILLIAMS, son yirmi yılda Namibya Hükümetinin demokratik yönetim arayışının, toplumsal cinsiyet eşitliği politika ve programlarının geliştirilmesi açısından çok büyük ilerlemelere vesile olduğuna değinmiş, Namibya Hükümetinin, CEDAW, CEDAW İhtiyari Protokolü, Pekin Eylem Platformu ve Afrika Bölgesel Eylem Platformu gibi belgeleri onayladığına vurgu yapmıştır. Namibya‘nın politika ve programlarının temelini CEDAW ve Pekin Eylem Platformu‘nun oluşturduğu, siyasi, sosyal ve ekonomik alanlarda toplumsal cinsiyet eşitliğinin gerçekleştirilmesi hususunda Namibya‘nın ciddi ilerlemeler kaydettiği bu çerçevede, toplumsal cinsiyet eşitliğini gerçekleştirmek üzere sosyal ve yasal alanlarda ilerlemeler kaydedilerek, ayrımcılık içeren yasalara ilişkin reformlar gerçekleştirildiği, bunların arasında Evlilik Eşitliği Eylemi, Olumlu Eylemler Akdi, Tecavüzle Mücadele Akdi, Kadına Yönelik Şiddet Akdinin bulunduğu belirtilmiştir. Kadınların hükümet içerisinde de üst düzey pozisyonlarda bulunduğu ancak bu duruma rağmen müdahalelerde siyasi nüfuzun etkisinde bir artış gözlenmediği belirtilmiştir. Toplumsal cinsiyet savunucularının çabaları ve hükümet desteklerine rağmen toplumsal cinsiyet eşitliği hususunda halen ön yargıların varlığını koruduğu, konunun kamuoyuna taşınması ve Parlamento düzeyine eriştirilmesi hususunda sivil toplumun da yetersiz kaldığı dile getirilmiştir. Milletvekillerine yönelik savunuculuk programlarının yürütüldüğüne ancak bu çalışma ve programların toplumsal cinsiyet eşitliği ile birebir alakalı olmadığı belirtilmiştir. Kadınların güç paylaşımı ve karar alma mekanizmalarına katılımını hedefleyen birçok program, politika ve kampanyaların yapıldığı belirtilerek, kadınların karar alma mekanizmalarına katılımında bir artış gözlendiği ancak üst düzey karar alma pozisyonlarında % 50 oranına halen ulaşılamadığı ifade edilmiştir. Siyasi partilerin, kadınların siyasi güç paylaşımına katılımlarını desteklemelerine rağmen hiçbir siyasi parti başkanının kadın olmadığına dikkat çekilerek, Parlamentolararası Birliğin raporlarına göre Namibya hükümetinin kadın temsili bakımından dünyada yirmi üçüncü sırada yer aldığı belirtilmiştir. Engeller Kadınların güçlendirilmesi, toplumsal cinsiyet eşitliği, güç paylaşımı ve karar alma mekanizmalarına katılımda eşitliğin sağlanması önündeki en büyük engelin, erkeklerin olumsuz tavır ve davranışlarını değiştirmemeleri olduğu belirtilmiştir. Kadınların sosyal, ekonomik ve yasal eşitlik için verdikleri mücadeleye devam ederken, halen ataerkil kalıp yargılara sahip erkeklerin mevcut olduğu bunun da kadınların haklarına erişimleri önünde engel teşkil ettiği dile getirilmiştir. Topluma ilişkin yapısal engellerin kadınların rollerini kısıtladığına, Namibya hükümetinin Pekin Eylem Platformu‘nun kabulünden bu yana büyük gelişmeler kaydetmesine rağmen, sosyal, yasal ve ekonomik alanda toplumsal cinsiyet eşitliğine tam anlamıyla ulaşamadığına, kadınların karar alma mekanizmalarına katılımının yetersiz olduğuna ve bu hususta ilerlemeler kaydedilmesi gerektiğine değinilmiştir. 3 EK 16 (İNGİLİZCE) Statement by Turkey within the framework of the Interactive Expert Panel on ―The Evolving Status and Role of National Mechanisms for Gender Equality‖ Thank you Mr. Chairperson, First of all I would like to thank all the panelists for their impressive presentations. Since 1990 national mechanism on gender equality is in charge of eliminating all forms of discrimination against women and girls, protecting their human rights and coordinating gender mainstreaming strategies in Turkey. After 2004 there was an increase in the financial and human resources allocated to the national mechanism. Consequently, the national mechanism started to work more effectively. National mechanism also periodically monitors the Gender Equality National Action Plan that includes development of the institutional mechanisms in addition to other 9 critical areas of concern. As an another important step, Turkey established ―Advisory Board on the Status of Women‖ that is composed of the representatives of related public institutions and organizations, universities and non-governmental organizations in order to asses gender equality policies and to monitor gender mainstreaming strategies. Moreover, the Commission on Equal Opportunities between Women and Men was established in the Turkish Parliament in 2009. Presently, the Commission has two subcommissions working on the issue of early marriages and violence against women. At the local level, ―Equality between Women and Men Commissions‖ were begun to be built, operating under provincial and municipal assemblies. Local equality units at the provincial governorates are also established as a pilot implementation in six cities. Local action plans on equality between women and men are prepared in the same cities, and gender mainstreaming in the context of strategic plans of the local authorities is in force. In addition to these developments, local coordination committees on domestic violence against women and local task force committees in the urgent cases are formed by the governorates in 22 provinces. Mr. Chairperson, As the panelists described, the units responsible for women‘s issues that are located under main ministries is a kind of mechanisms that we also have. I would like to ask my question in that sense. How do you describe the roles of such units in gender mainstreaming? How they should be designed to work more effectively? Thank you chairperson. 1 EK 16 (TÜRKÇE) “Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Ulusal Mekanizmalarının Değişen ve Gelişen Durumu‖ Konulu İnteraktif Uzman Paneli Çerçevesinde Türkiye Adına Gerçekleştirilen Sunum Gayri resmi çeviridir Teşekkür ederim Sayın Başkan, Öncelikle panelistlere etkileyici sunumları için teşekkür etmek istiyorum. Türkiye‘de toplumsal cinsiyet eşitliğini sağlamak üzere kurulan ulusal mekanizma, 1990 yılından bu yana kadına ve kız çocuklarına yönelik her türlü ayrımcılığı önlenmek, kadının ve kız çocuklarının insan haklarını korumak ve Türkiye‘de toplumsal cinsiyet eşitliğinin ana plan ve programlara yerleştirilmesi stratejilerini koordine etmek üzere çalışmalarını sürdürmektedir. 2004 yılından sonra ulusal mekanizmaya tahsis edilen finansal ve beşeri kaynaklarda artış olmuş bunun sonucunda da ulusal mekanizma daha etkili çalışmaya başlamıştır. Ulusal mekanizma aynı zamanda diğer 9 kritik alana ek olarak kurumsal mekanizmaların geliştirilmesini içeren Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Ulusal Eylem Planı‘nı düzenli olarak izlemektedir. Bir diğer önemli adım olarak, Türkiye‘de toplumsal cinsiyet eşitliği politikalarını değerlendirmek ve toplumsal cinsiyet eşitliğinin ana plan ve programlara yerleştirilmesi stratejisine katkıda bulunmak üzere ilgili kamu kurum ve kuruluşlarının, üniversitelerin ve sivil toplum örgütlerinin katılımcılarından oluşan ―Kadının Statüsü Danışma Kurulu‖ kurulmuştur. Ayrıca, Türkiye Büyük Millet Meclisi‘nde 2009 yılında Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu kurulmuştur. Şu anda Komisyonun, erken evlilikler ve kadına yönelik şiddet konularında çalışan iki alt komisyonu bulunmaktadır. Yerel düzeyde, valilik ve belediyelerin altında çalışmak üzere ―Kadın Erkek Eşitliği Komisyonları‖ kurulmaya başlanmıştır. Valiliklerdeki ―Yerel Eşitlik Birimleri‖ ise pilot uygulama olarak 6 ilde kurulmuştur. Kadın erkek eşitliği ile ilgili yerel eylem planları da aynı şehirlerde hazırlanmış ve böylece yerel yönetimlerin stratejik planları kapsamında toplumsal cinsiyet eşitliği bakış açısının ana plan ve programlara yerleştirilmesi stratejisi uygulamaya konulmuştur. Bu gelişmelere ek olarak, acil durumlar için, valilikler tarafından 22 ilde kadına yönelik aile içi şiddet ile ilgili Yerel İşbirliği Komiteleri ve Yerel Çalışma Komiteleri oluşturulmuştur. Sayın Başkan, Panelistlerin de tanımladığı şekilde ana bakanlıkların altında kadın sorunlarından sorumlu olarak çalışan birimler, bizim de sahip olduğumuz mekanizmalardır. Bu çerçevede Türkiye ye ilişkin bu kısa bilgilendirmeden yola çıkarak toplumsal cinsiyet bakış açısının ana plan ve programlara yerleştirilmesi için bu birimlerin görevlerini nasıl tanımladığınızı öğrenmek istiyorum. Daha etkili faaliyet göstermek için nasıl tasarlanmalıdırlar? 1 Teşekkür ederim Sayın Başkan. 2 EK 17 8 Mart Kutlamaları 3 Mart 2010 tarihinde düzenlenen 8 Mart Dünya Kadınlar Günü Kutlamasına ilişkin oturum iki bölüm halinde gerçekleşmiş, ilk bölümde sırasıyla BM Genel Sekreteri Ban Ki Moon, Çin Halk Cumhuriyeti Kadın ve Çocuk Bakanı Meng Xiaosi, Norveç Toplumsal Cinsiyet Eşitliği ve Çocuk İşleri Bakanı Audon Lysbakken birer konuşma gerçekleştirirken, ikinci bölümde sırasıyla Pekin‘de gerçekleştirilen 4. Dünya Kadın Konferansı‘nın Genel Sekreteri Gertrude Mongella, KSK eski Başkanı Patricia Licuanan, Uluslararası Yerli Kadınlar Birliği‘nden Tarcila Rivera Zea, ―Çünkü ben bir kız çocuğuyum‖ girişiminden Amy adlı bir genç kız birer sunum gerçekleştirmiştir. Oturum Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreteri Ban Ki Moon tarafından gerçekleştirilen konuşma ile başlamıştır. Ban Ki Moon konuşmasında eşit haklar, eşit fırsatlar ve herkes için ilerleme motivasyonu ile Dünya Kadınlar Gününün kutlandığını ifade ederek, toplumsal cinsiyet eşitliği ve kadının güçlendirilmesinin BM sistemi içerisinde temel teşkil ettiğini, ayrıca ekonomik ve toplumsal zorunluluk olduğunu söylemiştir. Kadınlar yoksulluk ve adaletsizliklerden arınmadıkça, dünya ülkelerinin ortak hedefi olan, barış, güvenlik ve sürdürülebilir kalkınmaya erişilemeyeceğini de ifade eden Genel Sekreter, Pekin‘in ardından geçen 15 yıl içerisinde pek çok alanda gelişmeler kaydedildiğini, özellikle pek çok kız çocuğunun eğitim imkanına kavuştuğunu, üreme sağlığı konusunda pek çok politika geliştirildiğini, kadınların iş dünyasında daha fazla yer aldığını ve kredilere daha fazla ulaşabildiğini, hükümetlerde ve yasama organlarında daha yüksek oranlarda yer aldığını ve tüm bu getirilerde sivil toplumun önemli bir rol oynadığını ifade etmiştir. Bu gelişmelerin yanında kadınların halen adaletsiz ve ayrımcı uygulamalara maruz kaldığını ve şiddetin en kötü uygulamalarını yaşadıklarını söyleyerek, bugün tüm dünyada kadınların %70‘nin şiddet mağduru olduğunu ve bu şiddeti çoğunlukla en yakınında yer alan eşlerinden gördüklerini belirtmiştir. Bu uygulamaların çoğunlukla kültürle ilişkilendirildiğini ancak şiddetin bir istismar ve suç olduğunu, kadınların temel insan hakkını ihlal ettiğini ifade etmiş, özellikle erken ve zorla evlilikler, töre cinayetleri, insan ticareti gibi uygulamalara dikkat çekmiştir. Tarafından başlatılan ―Kadına Yönelik Şiddete Karşı BİRLEŞ‖ adlı kampanyaya ve yeni oluşturulan ―Erkek Liderler Ağı‖na da dikkat çeken Ban Ki Moon, BM‘nin aynı zamanda çatışmalarda yaşanan cinsel şiddete karşı da güçlü bir duruş sergilediğini ifade etmiştir, bu vesile ile Ekim ayında 10. yılı kutlanacak olan Güvenlik Konseyi‘nin 1325 sayılı Tavsiye Kararına da vurgu yapmıştır. Ayrıca anne ölümlerinin halen yüksek olduğuna, pek çok kadının aile planlaması olanaklarına erişemediğine, tüm kültürlerde toplumsal cinsiyete ilişkin ön yargıların halen varlığını sürdürdüğüne, kadınların yoksulluk nedeniyle halen en fazla yükü çektiklerine dikkat çekmiştir. BM bünyesinde kurulacak olan yeni toplumsal cinsiyet eşitliği birleşik yapısına üye ülkeler tarafından sunulan destek için teşekkür eden Ban Ki Moon, bu süreci kesintiye uğratmadan Genel Kurul‘un bir tavsiye kararı ile yeni birimin kurulmasını sağlaması konusunda üye devletleri teşvik etmiş, BM tarihinde ilk kez organizasyon içerisinde bu kadar fazla sayıda kadının yer aldığını, son üç yılda üst yönetimde yardımcı pozisyonda bulunan kadınların oranının %40‘a çıktığını, ancak bunu 1 halen yetersiz gördüğünü çünkü kadınların özellikle, özel temsilcilik ve barışı koruma operasyonlarında düşük oranda temsil edildiğini söylemiştir. Ban ki Moon araştırmaların kadınlar ile erkeklerin aynı şartlarda ve koşullarda, aynı görevleri yerine getirebildiğini gösterdiğini, bunun yanında kadın personelin cinsel şiddet vakaları, sivil hayata yeniden entegre, kadın tutuk evleri, savaş sonrasında ülkenin yeninden inşası gibi alanlarda daha fazla avantaja sahip olduğunu ifade emiştir. Ayrıca BM tarafından üretilen Çok-Amaçlı Platform adlı alet hakkında da bilgi veren Genel Sekreter, bu basit makinenin, bir yandan su pompalanması, kabukların ve tohumların kırılması gibi işleri dakikalar içerisinde gerçekleştirerek kadınlara, okula, kliniklere gitmeleri, hatta başka işler yapabilmeleri için vakit yarattığını, diğer yandan ise elektrik üretebilmesi nedeniyle bir gelir kaynağı da olabileceğini, bu makineye sahip olan kadınlara işletmecilik eğitimlerinin de verildiğini aktarmıştır. Genel Sekreter son olarak toplumsal cinsiyet eşitliği ve kadının güçlendirilmesi konusundaki kararlılıklarını yineleyerek konuşmasını tamamlamıştır. Genel Sekreterin ardından söz alan Çin Halk Cumhuriyeti Bakanı, farklı kadın gruplarının varlığına vurgu yaparak, bu farklılıkları göz önünde bulunduracak politikaların uygulanması gerektiğini ifade etmiştir. Erkek bakış açısının halen karar alma mekanizmaları üzerinde baskı kurduğunu söyleyen Bakan, özellikle kritik sorun alanlarında- savaş v.b.- halen erkeklerin karar aldıklarını söylemiştir. Erkeklerin, ―orada neden bir erkek yok diye‖ kadınların durumuna özeneceği günlerin gelmesini dileyen Bakan, kadınların ve erkeklerin dünyayı farklı alanlarda paylaştığını, asla düşman olmadıklarını ancak eşit de olamadıklarını söyleyerek Dünya Kadınlar Gününün tüm insanlara ait olduğunu söyleyerek, tüm erkekleri de bu kutlamaya ve kadınların mutluluğunu paylaşmaya davet etmiştir. Üçüncü olarak söz alan Norveç Bakanı ise, toplumsal cinsiyet eşitliğine erişmek için mücadelenin sürmesi gerektiğini, çünkü hem zengin hem de fakir ülkelerde kadınların artık daha fakir olduğunu, daha az eğitim gördüklerini, en temel sağlık hizmetlerine erişemediklerini, tüm dünyada şiddetin halen çoğunlukla kadınlara ve kız çocuklarına yönelik olduğunu ve bu durumun hayatın tüm alanlarını etkilediğini söyleyerek, özellikle toplumsal cinsiyet eşitliğinin ekonomik boyutuna vurgu yapmıştır. Oturumun ikinci bölümünde ise, farklı panelistler söz almıştır. İlk konuşmacı, Pekin‘den bu yana kaydedilen önemli gelişmelere, Pekin‘in toplumsal cinsiyet eşitliği ve kadının güçlendirilmesi konusunda sağladığı katkıya ve motivasyona vurgu yapmıştır. Bu gelişmelerde birinin de Pan Afrika Parlamenterler Birliği‘ne bir kadının başkanlık etmesi olduğunu belirten konuşmacı, bunun gibi örneklerin tüm dünyada görülmeye başladığını böylece kadınların artık tüm dünyada görünürlüğünün artmaya başladığını, Pekin Deklarasyonu ve Eylem Platformu sayesinde tüm alanlarda –kiliseler, camiler de dahil- bu konunun tartışılmaya başlandığını, bu başarı da sivil toplumun da önemli bir role sahip olduğunu söylemiştir. Bu sayede artık kadınların da bu dünyaya ait olduğunun kabullenildiğini, pek çok ülkede doğru yolda olunduğunu gösteren işaretler olduğunu, hızımızı arttırarak mücadeleyi sürdürmemiz gerektiğini de ifade eden konuşmacı, yeni kurulacak toplumsal cinsiyet birleşik yapısının yeterli olmayacağını, tüm dünyanın üzerinde uzlaşması için yeni bir konferans düzenlenebileceğini belirtmiştir. Konuşmacı son olarak 2 gelecekte iletişim teknolojilerinin cinsiyetler arası uçurumun ne kadar olacağını belirleyeceğini, bu teknolojilerden yeteri kadar yararlanamayan kadınların ise daha fazla sıkıntı çekeceğini söylemiştir. İkinci olarak söz alan panelist ise, Pekin‘in her düzeyde istişari ve katılımcı bir süreç olduğunu belirterek, BM bünyesinde yapılan en geniş konferans olduğunu, konferansta güç, ortaklık ve eylem olduğunu, temel olarak kadınların taleplerinin dile getirildiğini, ülkelerin temel metin üzerinde pek az değişiklik yaptığını ve neticede, az sayıda çekince ile bir uzlaşıya varıldığını anlatarak, kadınların Pekin‘de dünyaya seslerini duyurduklarını, hükümetlerde konunun daha fazla değer kazandığını, oradaki motivasyonla her yıl Kadının Statüsü Komisyonuna daha fazla kadının katılım sağladığını söylemiş, mesajlarımızı tekrarlamaktan yorulmamamız gerektiğini, yeni teknolojilere erişim konusunda ayrımcılık yapılmamasına ve bu teknolojilerin kadın dostu olmasına dikkat edilmesi gerektiğini eklemiştir. Üçüncü konuşmacı ise, yerli kadınların haklarını savunma süreçlerine vurgu yapan bir konuşma gerçekleştirerek, Meksika‘daki toplantıda 1 yerli kadının, Nairobi‘deki toplantıda ise 20-30 kadar yerli kadının yer aldığını, bu sayının Pekin‘de 175‘e çıktığını aktararak, yerli kadınların gitgide daha fazla tecrübe kazandığını söylemiştir. Pekin‘in yerli kadınlara kazandırdığı en önemli şeyin ise geleceğe umutla bakmak olduğunu ve bu sayede kolektif haklarını (insan hakları ve kadın hakları+kültürel, ekonomik ve kalkınma hakları) talep etmeye başladıklarını söylemiş, üye ülkelere eşitlik için kendi kültürleri çerçevesinde çalışmayı, genç kadınlara kulak vermeyi tavsiye etmiştir. Kadınların da halen geleneksel bakış açılarını koruduğunu söyleyerek, tüm düzeylerde eğitme daha fazla tabi olmaları gerektiğini, eşitliğin sağlanması için ise hem uluslararası hem de yerel düzeyde çalışılmasını tavsiye etmiştir. Oturumda son olarak söz alan genç bir feminist aktivist, annesinin kendisine sürekli olarak yemek yapmasını söylediğini, ancak kendisinin neden erkekler yapmıyor diye düşündükten sonra bu konuda çalışmaya başladığını aktarmış, şu sıralarda üniversite eğitimini ne alanda alacağını düşündüğünü, aslında matematik ve fen alanında çalışmak istediğini ama bunun üstesinden gelip gelemeyeceğini konusunda tereddütler yaşadığını söyleyerek, kadınlara ilişkin kalıpyargılarına içselleştirildiğini aktarmıştır. Bu içselleştirmeye medyanın katkısının çok fazla olduğunu söyleyen konuşmacı, medyanın kadınlara karşı oldukça olumsuz ifadeler kullandığını bu ve benzeri sorunlarla mücadele için hükümetlerin gerekli önlemleri aldığından emin olunması gerektiğini söylemiştir. 3 EK 18 Yan Etkinlikler “Kardelenler Kampanyasının Tanıtımı Paneli” (1 Mart 2010-New York/KSK 54. Oturumu-Yan Etkinlik) Panel, Türkiye‘nin Birleşmiş Milletler Daimi Temsilcisi Ertuğrul APAKAN‘ın gerçekleştirdiği bir açılış konuşması ile başlamıştır. APAKAN konuşmasında, kız çocuklarının okullulaşmasının arttırılması konusunun Türkiye‘de sektörel bir konu haline geldiğini, tüm taraflarca sahiplenildiğini belirterek, diğer ülkeler için bir örnek oluşturulmasını ümit ettiklerini söylemiştir. Daha sonra BM Genel Sekreter Yardımcısı ve Toplumsal Cinsiyet ve Kadının Güçlendirilmesi Konuları Özel Danışmanı Rachel N. MAYANJA, bir konuşma gerçekleştirmiştir. MAYANJA konuşmasında, eğitimin, kız çocuklarının tam potansiyellerine erişebilmeleri için gerekli olduğunu, okula bir yıl daha fazla devam eden kız çocuklarının en az % 10-20 civarında daha fazla ücretle çalıştığını, daha iyi sağlık imkanı aldıklarını söylemiş, Pekin‘in ardından geçen 15 yıl boyunca dünyada kız çocuklarının okullulaşma oranının genel olarak arttığını, 1992 yılında her 100 erkek çocuğuna karşılık 92 kız çocuğu okula devam ederken, bugün bu rakamın 100‘e 96 olduğunu söylemiştir. Kız çocuklarının okullulaşması sorunun çözümü için daha fazla sayıda babaya ulaşılması gerektiğini söyleyen MAYANJA, bunun için yalnızca hükümetlerin değil, tüm tarafların desteğine ihtiyaç duyulduğunu, Türkiye‘de ise bunun iyi bir örneğinin Kardelenler Projesi ile yaşandığını ifade etmiştir. Kız çocuklarının eğitimi konusunda tüm dünyada atılan bu önemli adımların yanında daha fazlasının yapılabileceğini, örneğin okul yolunda cinsel istismarın engellenebileceğini, eğitim materyallerindeki olumsuz simgelerin ortadan kaldırılabileceğini ifade ederek sözlerini tamamlamıştır. Üçüncü olarak Devlet Bakanı Sayın Selma Aliye KAVAF bir konuşma gerçekleştirerek, Kardelenler Kampanyası‘nın 10. Yılında, 20.000 kız çocuğuna burs sağlandığını gururla ifade ettiklerini belirterek, Kardelenler‘in Türkiye‘nin projesi olduğunu söylemiştir. Eğitimin Türkiye‘nin en ücra köşelerine kadar ulaştırılması gerektiğini, bunun için de milli seferberliğin kaçınılmaz olduğunu belirten Sayın KAVAF, Türkiye‘nin 2013 yılında % 100 okullulaşmaya erişmeyi hedeflediğini ifade etmiş, 10 yıl önce kız çocuklarının okullulaşma oranının % 77 iken günümüzde % 96‘ya yükseldiğini aktarmıştır. Kardelenler Projesi‘nin yanı sıra 350.000 kız çocuğunun okullulaşmasını sağlayan ―Haydi Kızlar Okula Kampanyası‖, ―Eğitime %100 Destek Kampanyası‖, ―Şartlı Nakit Transferi‖ ve ―Yetiştirici Sınıf Öğretim Programı Projesi‖ gibi uygulamaların da sürdüğünü belirten Sayın Bakan, başarı için devlet, sivil toplum ve özel sektör işbirliğinin önemine vurgu yapmıştır. Panelin bu aşamasında, National Geographic tarafından Kardelenler‘e ilişkin olarak hazırlanan belgesel film gösterilmiştir. 1 Kardelenler Projesinin ortaklarından olan Turkcell‘in Kurumsal İşler Yöneticisi Koray ÖZTÜRKLER bir konuşma gerçekleştirerek, Türkiye‘nin pek çok medeniyeti içerisinde barındıran Anadolu toprakları üzerine kurulduğunu hatırlatarak, töre, çocuk yaşta evlendirme gibi olumsuz uygulamaların da görüldüğünü söyleyerek sözlerine başlamıştır. Kadınlar ne kadar eğitimli olursa, çocuk ölümlerinin o kadar az olacağını, çocukların kendilerine güvenlerinin artacağını, toplumun sosyal ve ekonomik yapısının güçleneceğini söyleyen ÖZTÜRKLER, ―kardelen‖in umudun çiçeği olduğunu ve kış soğuğunda karı delerek hayata tutunduğunu aktarmış, daha mutlu bir hayat için pek çok hayalin daha gerçekleşmesi gerektiğini söylemiş, son kız çocuğu da okullulaşana kadar çalışmalarını sürdüreceklerini belirtmiştir. ÖZTÜRKLER son olarak proje çerçevesinde burs alan kız çocuklarına destek olmak için Turkcell‘de çalışan ve kamuoyunda yer alan başarılı kadınların desteği ile ―yönderlik programı‖ yürüttüklerini söylemiştir. Beşinci olarak Kardelenler bursu ile okuyan Güleser isimli bir genç kız hayat hikayesini ve yaşadığı zorlukları aktardıktan sonra, okumanın onun için tek çare olduğunu ve Kardelenler bursu sayesinde okuduğunu ve onurlu bir yaşam mücadelesi sürdüğünü aktarmıştır. Son olarak Panelde yazar Elif ŞAFAK söz alarak, kadınların Müslüman dünyada ayrı bir yerde durduğunu, Türkiye‘de ise kadınların kamusal alanda daha fazla yer aldığını, ancak bir yandan da töre cinayetlerinin görüldüğünü, Türkiye‘nin kadın erkek eşitliğinin hayata geçemediği bir ülke olduğunu söylemiştir. Kadınların medyada daha ön planda durduğunu, ancak yaşamın diğer alanlarında, örneğin siyasette bunun görülemediğini belirten ŞAFAK, kadınlara istedikleri bireyi inşa edebilmeleri için ihtiyaç duydukları malzemenin sunulması gerektiğini söylemiştir. “Daha İyi Bir Dünya İçin Vizyon: Ekonomik Krizden Eşitliğe” (3 Mart 2010-New York/KSK 54. Oturumu-Yan Etkinlik) 3 Mart 2010 tarihinde düzenlenen ―Daha İyi Bir Dünya İçin Vizyon: Ekonomik Krizden Eşitliğe‖ paneline UNDP ve IDRC (Uluslar arası Kalkınmayı Araştırma Merkezi)‘nin yanında Kanada ve Nikaragua‘nın BM‘deki Daimi Temsilcileri ev sahipliği yapmıştır. Panelde kendilerine ―Casablanca Dreamers‖ adını veren tüm dünyadan kadın aktivistler ve düşünürlerden oluşan bir grup da yer almıştır. Panelde ekonomik krizin toplumsal cinsiyet eşitliği açısından bir fırsat olarak görülmeye başlandığı ve son ekonomik krizden dünya genelinde pek çok ülkenin etkilendiği belirtilerek, bazı yetkililer tarafından genel olarak krizin kurumsallaşmış sosyal ve ekonomik eşitsizliklerle yüz yüze olan az gelişmiş ülkelerdeki kadınları olumsuz etkilemesinin beklendiği, ancak bu kriz sayesinde gelişmeleri ve politikaları yeniden gözden geçirme fırsatının ortaya çıktığı vurgulanmış ve ekonomik krizin bir fırsata dönüştürülebileceği ifade edilmiştir. 2 “Ekonomik Kriz ve İyileşme Dönemlerinde Toplumsal Cinsiyet Eşitliği: Doğru Makroekonomik Politikalar Belirleme” (4 Mart 2010-New York/KSK 54. Oturumu-Yan Etkinlik) Panelde Kalkınmada Kadının Hakları Derneği (AWID), UNIFEM, Bolivya Ulusal Meclisi İnsan Hakları Komisyonu temsilcileri, ile Essex Üniversitesi‘nden Daniel Elson tarafından sunum gerçekleştirmiştir. Bu çerçevede, AWID temsilcisi krizlerin kadınların geçimi ve hakları üzerinde çok-boyutlu etkilerine ışık tutan AWID tarafından hazırlanan bölgelerarası analizlerin bulgularını sunmuştur. UNIFEM temsilcisi, yardımların etkinliği ve Güvenlik Konseyinin toplumsal cinsiyet, barış ve güvenlik üzerine 1325 ve 1820 sayılı kararlarının uygulaması hakkında UNDP ve UNIFEM‘in araştırmasının ön bulgulara değinmiş, 4 ülke üzerine yapılan araştırmalar arasından Kongo Cumhuriyetine ilişkin araştırmaya odaklanmıştır. Savaş sonrası durumlarda güvenlik ve barışın inşasında kadınların ihtiyaçlarının hangi ölçüde dikkate alındığı ve karşılandığını değerlendirmiş ve savaş sonrası süreçte kadınların güvenlik ve barışın inşası sürecindeki ihtiyaçlarının etkili bir şekilde finanse edilmesine yönelik önemli bir takım önerilerde bulunmuştur. Bolivya Ulusal Meclisi İnsan Hakları Komisyonu temsilcisinin sunumu Bolivya‘da toplumsal cinsiyet eşitliğini finanse etmenin maliyeti üzerine odaklanmış, ilgili finansal ve yerel politikaları etkilemede toplumsal cinsiyet ihtiyaçlarının değerlendirilmesinin önemli olduğunu söylemiştir. “Toplumsal Cinsiyet ve İklim Değişikliği- Kopenhag‟ın Anlatılmayan Hikayesi” (4 Mart 2010-New York/KSK 54. Oturumu-Yan Etkinlik) Panelde yer alan konuşmacılar Kopenhag‘da gerçekleştirilen İklim Değişikliği Zirvesi‘nde kadınların liderliğinin olmadığını, kadınların yeterince temsil edilmediğini, metinde toplumsal cinsiyete ilişkin önemli vurgular bulunmadığını belirtmiş; oysa ki Pekin Deklarasyonu ve Eylem Platformu başta olmak üzere pek çok uluslar arası belgenin kadınlar ve iklim değişikliğinin etkileri konusunda kapsamlı ifadeler içerdiğini, Pekin‘de bu yana yıllar geçtikçe iklim değişikliği dokümanlarında kadına yapılan atıf sayısının düştüğünü belirterek bu konuda daha sıkı çalışılması gerektiğini ifade etmiş özellikle kapasite geliştirme, bilinç arttırma, ulusal kalkınma ve çevre programlarında konuya yer verme gibi yöntemlerle, konunun gündemden düşürülmesinin engellenebileceğini söylemiştir. Panelde ayrıca iklim değişikliğinin insan sağlığına ne yönden zararlar verebileceği açıklanarak, iklim değişikliği ile mücadelenin para odaklı değil insan sağlığı odaklı olması gerektiğine, kadınların gıda üretimi ve kontrolü üzerindeki etkilerine de değinen konuşmacılar, kadınların daha az toprağa sahip olduğu halde böyle bir sorumluluk altında bulunduklarını, bu nedenle de savunmasızlıklarının arttığını belirtmiş, kadınların bu alanda güçlendirilmesi için karar alma mekanizmalarında daha fazla yer almaları, yeni teknoloji imkanlarına daha fazla erişimlerinin sağlanması, uygun kredi ve pazar olanaklarına kavuşturulmaları gibi önlemlere dikkat çekmiştir. Ayrıca doğal 3 afetler nedeniyle mağdur durumda olan kadınların istismara daha açık olduğunu belirten konuşmacılar, böyle durumlar için kadınlara özel sığınma alanları açılabileceğini söylemiştir. “Anne Ölümleri: Binyıl Kalkınma Hedefi 5‟e Erişmek İçin Engelleri Aşmak ve İlerlemeyi Hızlandırmak” (5 Mart 2010-New York/KSK 54. Oturumu-Yan Etkinlik) Panelde yer alan konuşmacılar, çok sayıda kişinin hayatını kaybettiği, doğal afet gibi sorunlar karşısında hükümetlerin hızla harekete geçtiğini, anneliğe bağlı ölümlerin de çok sayıda olmasına rağmen aynı kararlılığın bu sorunla mücadele konusunda gösterilmediğini, hastanelerin ve sağlık bakım hizmetlerinin, özellikle acil durum hizmetlerinin ve bu alanda çalışan personel sayısının yetersiz olduğunu, sağlık çalışanların özellikle belli bölgelerde çalışmak istememesi nedeniyle insan kaynağı sorunun bölgesel farklılıklar içerdiğini, annesini kaybeden çocukların da büyük oranda iki yıl içerisinde öldüğünü, anne ölümlerinin kalkınmanın önünde bir engel olarak duran ve önlenebilir bir durum olduğunu belirterek, sağlık sektöründe çalışacak nitelikli eleman yetiştirilmesi için daha fazla eğitim düzenlenmesi gerektiğine, tam donanımlı hizmet verecek doktorların zorunlu olmadığına, birinci basamakta hizmet verebilecek ebe ve hemşire sayısının arttırılarak hamilelik bakım hizmetlerinin ücretsiz olarak verilmesinin büyük ölçüde ölümleri engelleyebileceğine, cinsel haklar ve üreme haklarının özgürce kullanılmasının önemine vurgu yapmışlardır. Bunun yanında hamile kadınların iyi beslenmesi gerektiğine dikkat çeken panelistler, çevre şartlarının, temiz suya ve elektriğe erişimin, güvenli ve yeterli gıdaya erişimin önemine de değinmiştir. 4 EK 19 Kadının Ekonomik Güçlendirilmesi (Tavsiye Kararı) KSK 54. Oturumunda 4-12 Mart 2010 tarihleri arasında ―Kadının Ekonomik Güçlendirilmesi‖ konulu Tavsiye Kararı görüşmeleri gerçekleştirilmiş, Türkiye Delegasyonu taslak metin üzerinde gerçekleşen tartışmaları yakından takip ederek, süreci hızlandırmak ve kararların sürekliliğini sağlamak üzere eski yıllarda uzlaşma ile kabul edilen Sonuç Belgelerinden de yararlanarak bazı önerilerde bulunmuştur. Tavsiye Kararına ilişkin olarak Ülkemiz tarafından, emeğin toplumsal cinsiyet temelinde bölünmesinin değiştirilmesi, kadın ve erkeğe eşit davranılması, eşit ücret ve güç elde edilmesi, ücretli ve ücretsiz işin paylaşılması amacıyla kadınların kayıtlı ekonomiye dahil edilmeleri, özellikle karar alma pozisyonlarında yer almalarının sağlanması, ev eksenli çalışanların çoğunluğunun kadın olması nedeniyle ev eksenli çalışan kadınların haklarının korunması, yapılan çalışmaların izleme ve değerlendirmesinin yapılması ve yapılacak çalışmalara yerel yönetimlerin de katılımının sağlanmasına yönelik öneriler sunulmuştur. Bir haftadan fazla süren ve oldukça yoğun geçen toplantılar sonucunda Kadının Ekonomik Güçlendirilmesine ilişkin Tavsiye Kararı kabul edilmiş olup, Türkiye söz konusu Tavsiye Kararına ortak sunucu olmuştur. 1 Women‟s economic empowerment The Commission on the Status of Women, Reaffirming the goals, objectives and commitments of the Beijing Declaration and Platform for Action, and the outcome documents of the twenty-third special session of the General Assembly,1 entitled Women 2000: gender equality, development and peace for the twenty-first century, Reaffirming the commitments related to women‘s economic empowerment contained in the relevant outcomes of the Commission on the Status of Women, Recalling relevant international commitments that contribute to women‘s economic and social empowerment, made at the major United Nations Conferences and Summits, including at the World Summit for Social Development held in Copenhagen in 1995, at the Millennium Summit held in 2000, the 2005 World Summit2 and at the Follow-up International Conference on Financing for Development to Review the Implementation of the Monterrey Consensus, held in Doha in 2008, Bearing in mind that women‘s economic empowerment is crucial in the implementation of the Beijing Platform for Action and the outcome of the twenty-third special session of the General Assembly, and contributes to the achievement of the Millennium Development Goals, Recalling the Convention on the Elimination of All Forms of Discrimination against Women, Recalling also all relevant General Assembly and ECOSOC resolutions pertaining to issues related to women‘s economic empowerment, Reaffirming the commitment of States to place people at the centre of development and direct our economies to meet human needs more effectively, and to recognize that empowering people, particularly women, to strengthen their own capacities is a main objective of development and its principal resource, Expressing deep concern about the increasing feminization of poverty and emphasizing that the empowerment of women is a critical factor in the eradication of poverty and that the implementation of special measures aimed at empowering women can help to achieve this, and further recognizing that women‘s poverty is directly related to the absence of economic opportunities and autonomy, lack of access to economic resources, lack of access to education and support services and their minimal participation in the decision-making process, Concerned that women‘s economic empowerment is constrained by gender inequalities and disparities in economic power sharing, unequal distribution of unremunerated work between women and men, lack of technological and financial support for women‘s entrepreneurship, unequal access to, and control over, capital, particularly land and credit and access to labour markets, as well as all harmful traditional and customary practices, Noting that there is increasing recognition that women‘s economic empowerment is a key factor that contributes to sustainable economic development and to women‘s full enjoyment of all human rights, including the right to development, Recalling that in the agreed conclusions on ―Financing for gender equality and the empowerment of women‖ adopted in 2008,3 and on ―Eradicating poverty, including through the empowerment of women throughout their life cycle, in a globalizing world‖ adopted in 1 2002, the Commission on the Status of Women noted the growing body of evidence demonstrating that investing in women and girls has a multiplier effect on productivity, efficiency and sustained economic growth and that increasing women‘s economic empowerment is central to the achievement of the Millennium Development Goals including to the eradication of poverty, Reaffirming that in order to ensure women's empowerment in the economy and their economic advancement, adequate mobilization of resources at the national and international levels, as well as new and additional resources to the developing countries from all available funding mechanisms, including multilateral, bilateral and private sources, for the advancement of women and their economic empowerment, will also be required, Expressing deep concern over the negative impact of the global economic and financial crisis and of the food crisis and ongoing food insecurity which could hamper progress in achieving the Millennium Development Goals and the implementation of the Beijing Declaration and Platform for Action, Recalling the importance that recovery measures should take into account the negative impact of the financial and economic crisis on women and men and integrate gender equality concerns in all response measures, Bearing in mind that in the Doha Declaration on Financing for Development,4 Heads of State and Government and high representatives recalled, inter alia, that gender equality and empowerment of women are essential for economic growth, poverty reduction, environmental sustainability and development effectiveness and reiterated the need for gender mainstreaming into the formulation and implementation of development policies, including financing for development policies, and for dedicated resources, Recalling the Equal Remuneration Convention, 1951 (Convention No. 100), the Discrimination (Employment and Occupation) Convention, 1958 (Convention No. 111) and the Workers with Family Responsibilities Convention, 1981 (Convention No. 156) of the International Labour Organization, Bearing in mind that despite the increase of women‘s access to economic opportunities, hundreds of millions of women are dependent on subsistence and small-holder agriculture and employment in the informal sector, where they are more likely to have low paid jobs, with limited or no social protection and deficient protection of their labour rights, Recognizing that the full integration of women into the formal economy, in particular, into economic decision-making, means changing the current gender-based division of labour into new economic structures where women and men enjoy equal treatment, pay and power, including sharing of paid and unpaid work, Remaining concerned about the lingering negative consequences, including for women‘s economic empowerment, of some structural adjustment programmes, stemming from inappropriate design and application, Recognizing the crucial role and contribution of rural women, including indigenous women, in enhancing agricultural and rural development, improving food security and eradicating poverty, inter alia, adding value to local agricultural produce, Underlining the importance of strengthening domestic financial sectors as a source of capital by making them inclusive to women living in poverty, in particular women living in poverty and women living in rural and/or remote areas, thus expanding their access to financial services, 2 Reiterating that access to microfinance and microcredit and to formal finance services can contribute to the achievement of the goals and targets of major United Nations conferences and summits in the economic and social fields, including those contained in the United Nations Millennium Declaration,5 in particular the goals relating to poverty eradication, gender equality and the empowerment of women, Reaffirming that microfinance, in particular microcredit programmes, has succeeded in generating productive self-employment and has proved to be an effective tool in overcoming poverty, and bearing in mind that microfinance, including microcredit, savings and other financial instruments, have especially benefited women and have contributed in the achievement of their economic empowerment, Noting that the costs of unequal sharing of responsibilities include weaker labour market attachment for women (forgone jobs, shorter working hours, confinement to informal work, and lower wages), weaker access to social security benefits, and less time for education/training, leisure and self-care, and political activities, Recognizing that women's poverty and lack of empowerment, as well as their exclusion from social policies and from the benefits of sustainable development, can place them at increased risk of violence, and that violence against women impedes the social and economic development of societies and States, as well as the achievement of the internationally agreed development goals, including the Millennium Development Goals, 1. Calls upon States to incorporate gender perspectives into social and economic policies including development and poverty eradication strategies and related actions promoting women‘s economic rights and independence, and to address the extent to which policies, programmes and activities effectively address the needs, priorities and contributions of women and men, with a view to ensuring that the formulation and implementation of relevant strategies contribute to women‘s economic empowerment; 2. Calls upon States to adopt and apply a systematic approach across all areas and at all levels to accelerate women‘s full participation in economic decision-making at all levels and ensure the mainstreaming of a gender perspective in the implementation and evaluation of economic and development policies, and social safety net and poverty eradication programmes, as well as to promote and reinforce capacity building of States and other stakeholders in gender-responsive public management, including, but not limited to, gender budgeting; 3. Urges States to develop and implement gender-sensitive policies and programmes aimed at promoting women‘s economic empowerment, including through enhancing their access to full and productive employment and decent work for all and to equal pay for equal work or work of equal value, and at supporting women‘s technical, managerial and entrepreneurial capacities and initiatives, with the aim of ensuring sustainable and adequate income generation and empowering women as equal partners with men in these fields; 4. Calls upon States to undertake legislative and administrative reforms to give women full and equal access to economic resources, including the right to inheritance and to ownership of land and other property, credit, natural resources and appropriate technologies; 5. Calls upon States to fulfill their commitments to promote gender equality and the empowerment of women and to ensure the equal access of women and girls to education for all, basic services, including primary health care, housing, economic opportunities and decision-making at all levels; 6. Urges States and/or, as appropriate, the relevant funds, programmes and specialized agencies of the United Nations system, within their respective mandates, and invites the international financial institutions, civil society, non-governmental organizations and the private sector, bearing in mind national priorities, to strengthen education, health, and social 3 services and effectively utilize resources to achieve gender equality and the empowerment of women and ensure women‘s and girls‘ rights to education at all levels and the enjoyment of the highest attainable standard of physical and mental health, including sexual and reproductive health, as well as quality, affordable and universally accessible health care and services, in particular primary health care; 7. Calls upon States to provide adequate safety nets and strengthen State-based and communitybased support systems, as an integral part of social policy, in order to enable women living in poverty to withstand adverse economic environments and preserve their livelihood, assets and revenues in times of crisis; 8. Calls upon States to fulfill their obligation to ensure full and equal access to education for girls and women, recognizing that investing in women's education is the key element in achieving social equality, higher productivity and social returns in terms of health, lower infant mortality and the reduced need for high fertility; 9. Reaffirms the Dakar Framework for Action on Education for All, and commit to ensure, by 2015, access to and completion of free and compulsory primary education of good quality and to achieve gender equality in education by 2015, and decide to strengthen policies aimed at ensuring full and equal access of women and girls to education at all levels through lifelong learning, including adult and long distance education and training as well as to eradicate illiteracy in order to promote women‘s economic empowerment, 10. Urges States to undertake the following actions: (a) Continue to strengthen policies relevant for women‘s economic empowerment aimed at: addressing inequality affecting women and girls in access to and achievement in education at all levels, in particular to eliminate inequalities related to age, poverty, geographic location, language, ethnicity, religion and disability; adopting measures to promote non-discriminatory and gender-sensitive education that is free of gender-based stereotypes and offers broader career choices; scaling up strategies to encourage and support girls‘ participation in science and technology; promoting educational programmes in which girls are prepared to participate in decision-making at all levels, including in the economic field; and implementing initiatives to translate educational achievements of women into employment opportunities; (b) Enhance the implementation of policies that also impact on women‘s economic empowerment related to access to education across the life cycle, use of information and communication technologies in programmes for adult education and vocational training, and eradication of illiteracy; 11. Encourages efforts to provide education in humanitarian emergency situations, including in order to improve women's empowerment; 12. Calls upon States that have not yet done so, to consider ratifying the relevant International Labour Organization conventions; 13. Calls upon States to adopt and apply effective measures, including legislative measures, to ensure the application of the principle of equal remuneration for men and women workers for equal work or work of equal value, to promote equality of opportunity and treatment among men and women in respect of employment and occupation, to enable persons with family responsibilities who are engaged or wish to engage in employment to be able to do so; 14. Urges States and/or, as appropriate, the relevant entities of the United Nations system, international and regional organizations, within their respective mandates, as well as civil society, the private sector, employer organizations, trade unions, media and other relevant actors, to take the following actions: 4 (a) Continue to develop and strengthen policies, strategies and programmes to enhance the employability of women; and ensure their access to full and productive employment and decent work, including through improving access to formal and non-formal education and vocational training, lifelong learning and retraining, long-distance education, including in information and communications technologies and entrepreneurial skills, particularly in developing countries, to support women‘s economic empowerment in the different stages of their lives; (b) Promote women‘s participation in high-level management and in economic decision-making; (c) Adopt effective measures to promote equal pay for equal work or work of equal value; (d) Adopt and implement effective measures to promote and protect the rights of women workers, eliminate sex-based discrimination in the workplace, and take action to remove structural and legal barriers as well as stereotypic attitudes and behaviours of women and men at work, addressing, inter alia, gender bias in recruitment; working conditions; remuneration; occupational segregation; harassment; discrimination in access to social protection benefits; women‘s occupational health and safety; the situation of women working in the informal sector and the need to cover this sector in labour regulations and social protection; unequal career opportunities; the situation of domestic female workers, including migrant women; and the inadequate sharing, by men, of family responsibilities; (e) Develop or strengthen policies and programmes to support the multiple roles of women in society, while acknowledging the social significance of maternity and motherhood, parenting, the role of parents and legal guardians in the upbringing of children and caring for other family members; such policies and programmes should also promote shared responsibility of parents, women and men and society as a whole; (f) Take and encourage measures, including, where appropriate, the formulation, promotion and implementation of legal and administrative measures to facilitate the reconciliation of work and personal and/or family life, such as child and dependant care, parental leave and maternity leave and other leave schemes and flexible working schemes for men and women and, where appropriate, shorter working hours, and design, implement and promote family-friendly policies and services, including affordable, accessible and quality care services for children and other dependents, parental and other leave schemes and campaigns to sensitize public opinion and other relevant actors on equal sharing of employment and family responsibilities between women and men and emphasize men‘s equal responsibilities with respect to household work; (g) Measure in quantitative and qualitative terms, unremunerated work that is outside national accounts in order to better reflect its value; 15. Calls on Member States to strengthen the incentive role of the public sector as employer in order to develop an environment that effectively affirms and empowers women; 16. Acknowledges also the vital role the private sector can play in generating full and productive employment and decent work for women; 17. Calls upon States to ensure and strengthen women‘s access to social protection schemes and/or insurance schemes, throughout the life cycle, including health insurance and pension schemes, giving particular attention to women living in poverty; 18. Urges States to adopt appropriate measures to overcome negative impacts of the economic and financial crisis, including on women and girls, and integrate a gender perspective into these measures so that they equally benefit women and men; 19. Urges States to adopt and implement legislation, policies and/or programmes aimed at eliminating the constraints faced by women in accessing formal financial services, 5 including savings, credit, insurance and money transfer services, using alternative nontraditional security arrangements and giving particular attention to the obstacles faced by poor women living in rural and urban areas in having access to those services, including to affordable microfinancing; and also to adopt and implement legislation, policies and/or programmes that support savings, credit and lending mechanisms for women; 20. Calls on Member States to undertake legislative, administrative and financial measures to create a strong enabling environment for all women entrepreneurs and women participating in the labour market, including: a sound macroeconomic framework; accountable systems for managing public resources; and a business climate that attracts investment and promotes movement from the informal to the formal sector through, inter alia, competitive markets, enforceable contracts, the absence of corruption, regulatory policies that promote public confidence in the market and reducing barriers to international trade within an appropriate time frame; 21. Encourages all relevant economic stakeholders to continue to take gender perspectives into account in the design of loans, grants, projects, programmes and strategies so as to promote women‘s economic empowerment and equality; 22. Urges the international community to actively support national efforts for the promotion of microfinance and microcredit schemes that ensure women's access to credit, self-employment and integration into the economy; 23. Calls upon States, and encourages, as appropriate, relevant funds, programmes and specialized agencies of the United Nations system, international financial institutions, the private sector, nongovernmental organizations and other civil society actors, to take measures to develop, finance, implement, monitor and evaluate gender-responsive policies and programmes aimed at promoting women‘s entrepreneurship, in particular to benefit women living in poverty, including through greater access to formal financial instruments, microfinance, microcredit, cooperatives, technological innovation and transfer of technology, market intelligence, investments, knowledge and skills training, advisory services, access to markets, including through international trade, and facilitation of networking and exchanges; 24. Expresses its concern on the fact that women entrepreneurs, especially in the early stages of the businesses they have founded, may find it difficult to sustain their businesses, inter alia, because of a lack of access to markets, and encourages all relevant economic stakeholders to strengthen competitiveness of women, to ensure their access to national and international markets, with emphasis on low income women, and to include women entrepreneurs in their supply chains, as a means of channeling continued income to businesses established and operated by women; 25. Calls upon sending, transit and receiving States to incorporate gender perspectives in all policies and programmes on migration, promote the full enjoyment of human rights and fundamental freedoms by women migrants, combat discrimination, all forms of exploitation, ill-treatment, unsafe working conditions and violence, including sexual violence and trafficking in women and girls, and facilitate family reunification in an expeditious and effective manner, with due regard to applicable laws, as such reunification has a positive effect on the integration of migrants; 26. Urges Governments and/or, as appropriate, the relevant funds, programmes and specialized agencies of the United Nations system, within their respective mandates, and invites the international financial institutions, civil society, non-governmental organizations and the private sector, to ensure that adequate resources are allocated for activities targeting persistent serious obstacles to the economic empowerment of women in situations of armed conflict; 6 27. Invites States and, as appropriate, international organizations, in partnership with cooperatives and cooperative organizations, inter alia, to promote the growth of agricultural cooperatives through women‘s access to finance, land and property, adoption of sustainable production techniques, investments in rural infrastructure and irrigation, strengthened marketing mechanisms and support for the participation of women in economic activities; 28. Recognizes that global advances in information and communication technologies have created significant potential for facilitating women‘s economic empowerment, and that realizing this potential requires efforts to improve development of, and equal access to, technologies that facilitate educational and occupational access, and that encourage, support and enhance women‘s economic empowerment; 29. Calls upon States to develop and promote, with the support of, as appropriate, relevant United Nations entities, academic institutions, the private sector, non-governmental organizations and other relevant actors, the production and use of sex and age disaggregated statistics and academic research on the economic situation of women, including in the area of employment, in order to effectively inform national policies; 30. Reaffirms that the international community, while strengthening international cooperation, should emphasize the importance of an open, rule-based, equitable, secure, nondiscriminatory, transparent and predictable multilateral trading system that will also ensure the equal access of women to market and technologies and resources at both the national and international levels; 31. Urges developed countries that have not yet done so, in accordance with their commitments, to make concrete efforts towards meeting the target of 0.7 per cent of their gross national product for official development assistance to developing countries and 0.15 to 0.20 per cent of their gross national product to least developed countries, and encourage developing countries to build on the progress achieved in ensuring that official development assistance is used effectively to help meet development goals and targets and, inter alia, to assist them in achieving gender equality and the empowerment of women; 32. Emphasizes the special importance of timely, effective, comprehensive and durable solutions to the external debt problems of developing countries, since debt financing and relief can contribute to economic growth and development and the empowerment of women; 33. Urges States and the international community to further promote international cooperation, including North-South, South-South and triangular cooperation, for enhancing women‘s economic empowerment; and to continue to share good practices related to women‘s economic empowerment; 34. Reiterates the importance of strengthening coordination, accountability, effectiveness and efficiency in the United Nations system‘s capacity to support the efforts of Member States in the implementation of national policies for the achievement of, and to address under-resourcing in, gender equality and the empowerment of women; 35. Requests the Secretary-General to submit to the Commission on the Status of Women at its fifty-sixth session a report on the implementation of the present resolution. 7 EK 20 Anne Ölümlerinin ve Hastalıklarının, Kadının Güçlendirilmesi Yolu İle Ortadan Kaldırılması (Tavsiye Kararı) KSK 54. Oturumunda 4-12 Mart 2010 tarihleri arasında ―Anne Ölümlerinin ve Hastalıklarının, Kadının Güçlendirilmesi Yolu İle Ortadan Kaldırılması‖ konulu Tavsiye Kararı görüşmeleri gerçekleştirilmiş, Türkiye Delegasyonu taslak metin üzerinde gerçekleşen tartışmaları yakından takip ederek, özellikle Pekin Deklarasyonu çerçvesinde alınan kararların sürekliliğini sağlamak üzere eski yıllarda uzlaşma ile kabul edilen Sonuç Belgelerinden de yararlanarak bazı önerilerde bulunmuştur. Tavsiye Kararına ilişkin olarak öncelikle Ülkemiz tarafından, teklif edilen başlıkta yer alan ―anne ölümlerinin azaltılması‖ ifadesi yerine ―ortadan kaldırılması‖nın hedeflenmesi önerilmiş, neticede yer alan başlığa bu öneri yansımıştır. Bunun yanında Ülkemiz tarafından özellikle daha önceki bir çok metinde kabul edilen kadının insan hakları, cinsel haklar ve üreme hakları, güvenli olmayan koşullarda düşük ve doğum, güvenli annelik, erken ve zorla evlilikler gibi kavramların metinde korunması amacıyla teklifler getirilmiş, bunun yanında kadınların karar alma pozisyonlarında yer almalarının sağlanması, yapılan kanıta dayalı çalışmaların yapılması, birinci basamak sağlık hizmetlerinin önemi ve kadın sağlığı konusunda özelleşmiş sivil toplum kuruluşlarının sürece dahil edilmesine yönelik öneriler sunulmuştur. Oturum sonunda Tavsiye Kararı kabul edilmiş olup, Türkiye söz konusu Tavsiye Kararına, Pekin Eylem Platformunda yer verilen taahhütlerden geriye gidilmesi ve söz konusu sorunla baş edilebilmesi için erken evliliklerin önlenmesi gibi hayati önemde olan hususlara vurgu yapılmaması nedeniyle ortak sunucu olmamıştır. 1 Eliminating preventable maternal mortality and morbidity through the empowerment of women The Commission on the Status of Women, Reaffirming our strong commitment to the full implementation of the Beijing Declaration and Platform for Action, the Cairo Programme of Action adopted at the International Conference on Population and Development in 1994 and the Copenhagen Declaration and Programme of Action of 1995 and their review conferences and commitments regarding the reduction of maternal, newborn and child mortality and universal access to reproductive health, including those contained in the 2000 Millennium Declaration1, the 2005 World Summit Outcome, and recalling other relevant UN resolutions, Reaffirming also the internationally agreed development goals, including the Millennium Development Goals, in particular MDG 5 on improving maternal health, including the targets to reduce by 3/4 between 1990 and 2015 the maternal mortality ratio and to achieve by 2015 universal access to reproductive health, MDG 4 on reducing child mortality, and MDG 3 on promoting gender equality and empowerment of women, and MDG 6 on combating HIV/AIDS, malaria and other diseases, and taking note with concern that MDG 5 is the least likely of all the MDGs to be achieved based on current data, Recalling the Universal Declaration of Human Rights and the obligations of States Parties to the Convention on the Elimination of All Forms of Discrimination against Women, the Convention on the Rights of the Child, the Convention on the Rights of Persons with Disabilities, the International Convention on the Elimination of All Forms of Racial Discrimination, the International Covenant on Civil and Political Rights, the International Covenant on Economic, Social and Cultural Rights, and the Convention on the Protection of the Rights of All Migrant Workers and Members of Their Families, Recalling the 2009 Ministerial Declaration of the High Level Segment of the Economic and Social Council on ―Implementing the internationally agreed goals and commitments in regard to global public health,‖ Recalling the Human Rights Council resolution 11/8 of 17 June 2009 on preventable maternal mortality and morbidity and human rights, and resolution 2009/1 of the Commission on Population and Development on the contribution of the Programme of Action of the International Conference on Population and Development to the internationally agreed development goals, including the Millennium Development Goals, Taking note of the holding of the various regional and international initiatives relating to the reduction of maternal mortality involving representatives of governments, civil society and the private sector, including, inter alia, the international conference “Addis Call to Urgent Action for Maternal Health‖ of October 26, 2009, where participants agreed to the Addis Ababa Statement of Commitment of October 27 and 28, 2009, as well as the 2009 Madang commitment agreed by the Pacific Island countries and the 2008 Pacific Policy Framework for Achieving Universal Access to Reproductive Health Services and Commodities, Recognizing the need to continue to raise awareness at the national, regional and international level about maternal mortality and morbidity, 1 Recognizing the role of the UN system, including its funds, programmes and agencies, in particular the leading roles of the World Health Organization, UNFPA, UNICEF, and the World Bank, in reducing maternal mortality and morbidity and the work under the annual World Health Assembly agenda item on monitoring the achievement of the health-related Millennium Development Goals, and welcoming the ongoing efforts of United Nations entities to promote gender equality, empowerment of women, development, human rights and peace through, inter alia, the mainstreaming of a gender equality perspective in United Nations activities, Welcoming the ongoing partnerships between a variety of stakeholders at the local, national, regional and global levels aimed at addressing the multifaceted determinants of global health and the commitments and initiatives to accelerate progress on the health-related Millennium Development Goals, including those announced at the high-level event on the Millennium Development Goals, held at United Nations headquarters on 25 September 2008, and at the corresponding follow-up high-level event held on 23 September 2009, Expressing deep concern that more than half a million women die every year from largely preventable complications related to pregnancy or childbirth; that for every death, WHO has assessed that an estimated twenty additional women and girls suffer from pregnancy-related and childbirth-related injury, disability, infection, and disease, that over 200 million women worldwide lack access to safe, affordable and effective forms of contraception, and that complications from pregnancy and childbirth are one of the leading causes of death for women between the ages of 15 - 19, in particular in many developing countries, and further expressing grave concern over the almost nine million children—four million of them newborns—who will die this year, chiefly from preventable causes, and that children whose mothers die are ten times more likely to die within two years, Taking note that, as reported by WHO2, the causes of maternal death, in order of prevalence worldwide, include severe bleeding (haemorrhage), infections, complications due to unsafe abortion, high blood pressure in pregnancy (eclampsia), obstructed labor, and other direct causes, accounting for an estimated 80 per cent of maternal mortality worldwide, as well as other indirect causes, Expressing deep concern that HIV infection significantly increases the risk of maternal mortality and morbidity, so that in countries with high HIV prevalence, AIDS-related complications are one of the leading causes of maternal mortality, Acknowledging that failure to prevent maternal mortality and morbidity is among the most significant barriers to the empowerment of women and girls in all aspects of life, the full enjoyment of their human rights, and their ability to reach their full potential, Reaffirming our commitment to the equal participation of women and men in public and political life as a key element in women‘s and men‘s equal participation in eliminating preventable maternal mortality and morbidity as well as in decision-making when defining policies and strategies in that regard, Reaffirming that gender equality cannot be achieved without promoting and protecting the right of women to enjoy the highest attainable standard of physical and mental health, including sexual and reproductive health, and reaffirming that expanding access to sexual and reproductive health information and health services are essential for achieving the Beijing Platform for Action, the Cairo Programme of Action and the Millennium Development Goals, Recognizing the need for greater coordination, global cooperation and commitment to achieving universal access to health services for women and children through a primary health 2 care approach and evidence-based interventions and further to reduce maternal and newborn mortality and morbidity, including through the provision of sexual and reproductive health care services, including family planning services, in line with the Beijing Platform for Action and Cairo Programme of Action, 3 Recognizing also that the unacceptably high global rates of preventable maternal mortality and morbidity are health, development and human rights challenges, and recognizing further that such high rates are directly related to poverty, the presence of persistent gender inequalities, including inequitable and unequal access to adequate health services and facilities, gender-based violence, harmful traditional practices, lack of education, lack of economic opportunity, lack of participation in decision-making, and multiple forms of discrimination, Recognizing that early pregnancy and early childbearing present a much higher risk of complications during pregnancy and delivery as well as maternal mortality and morbidity, and deeply concerned that early childbearing and limited access to the highest attainable standard of health, including sexual and reproductive health, cause high levels of obstetric fistula and other maternal morbidities as well as maternal mortality, Recognizing the need to ensure women‘s and girls‘ right to education at all levels, as well as sex education based on full and accurate information in a manner consistent with the evolving capacities of girls and boys, and with appropriate direction and guidance, Reaffirming the commitment to strengthening health systems that deliver equitable health outcomes, Expressing concern about the slow pace of progress in improving maternal, newborn and child health and the inadequate resources for their health, and noting the growing inequalities between and within Member States, the lack of appreciation of the impact of maternal, newborn and child health on sustainable socio-economic development, and the continuing need to address gender inequalities, Stressing the importance of strengthening health systems to better respond to women‘s health needs in terms of access, comprehensiveness, and quality, and underlining the need to address women‘s health through comprehensive strategies targeting root causes of gender inequality in health care, including unequal and limited access to health services, 1. Calls upon Member States and the international community to strongly commit at all levels to eliminate the persistent and the unacceptably high global rate of maternal mortality and morbidity; 2. Urges Government authorities and other leaders at the international, regional, national and local levels, to generate the political will, increased resources, commitment, international cooperation and technical assistance urgently required to reduce maternal mortality and morbidity and improve maternal and newborn health; 3. Calls upon States to fully and effectively implement the Beijing Platform for Action, the International Conference on Population and Development Programme of Action and the outcomes of their review conferences, including the commitments relating to sexual and reproductive health and reproductive rights and the promotion and protection of all human rights in this context; and to maximize their efforts to eliminate preventable maternal mortality and morbidity by strengthening comprehensive health services to women and girls, including access to sexual and reproductive health care services and information as agreed to in the Beijing Platform for Action and Cairo Programme of Action; 4 3 4. Further calls upon States to address gender inequalities, violations of the full enjoyment of all human rights of women and girls, discrimination against women and girls, poverty, and harmful traditional practices that contribute to the unacceptably high and persistent global rate of maternal mortality and morbidity, bearing in mind the impact of multiple forms of discrimination, to guarantee to all women access to the highest attainable standard of health, and to ensure women‘s full participation in decision-making at local, national and international levels regarding health care; 5. Encourages Member States to develop comprehensive strategies to target root causes of gender inequality in health care and put into practice policies to ensure women‘s access to affordable and adequate health services by strengthening health systems to better respond to women‘s needs; 6. Calls upon States to integrate HIV/AIDS interventions into programmes for primary health care, sexual and reproductive health, and mother and child health, including strengthening efforts to eliminate the mother-to-child transmission of HIV, and encourages the international community, especially the Global Fund to combat HIV/AIDS, Tuberculosis and Malaria, to support these efforts; 7. Urges Member States, with the help of the United Nations system and the international community where needed, to strengthen health systems for women and girls to reduce maternal mortality and morbidity, through health financing, the health workforce, the procurement and distribution of medicines, vaccines, commodities and equipment; infrastructure, information systems, service delivery and political will in leadership and governance, bearing in mind the need for gender mainstreaming; 8. Urges Member States to strengthen measures, including increased financial resources, as necessary, to accelerate progress towards the achievement of Millennium Development Goal 5 on improving maternal health; 9. Acknowledges the critical role of men and boys and the need to share responsibilities between women and men in reducing maternal mortality and morbidity and promoting the health of women and girls, and urges Member States, the United Nations, and civil society to include in their development priorities programmes that address the critical role of men in supporting women to have access to safe conditions for pregnancy and childbirth, contributing to family planning, preventing sexually transmitted infections (STIs) and HIV, and ending violence against women and girls; 10. Encourages Member States, including donor countries, and the international community to increase their efforts to eliminate preventable maternal mortality and morbidity through effective health interventions and health system strengthening, promotion and protection of the full enjoyment of all human rights by women and girls and the empowerment of women and girls, and to give renewed emphasis to maternal mortality and morbidity initiatives in their development partnerships and cooperation arrangements, by honouring existing commitments and considering new commitments in areas such as humanitarian, emergency and crisis situations, and by coordinating at the MDG Summit in September 2010 to strengthen planning and accountability for greatly accelerated progress on reducing maternal mortality and morbidity; 11. Urges States to elaborate and implement comprehensive gender-sensitive poverty eradication strategies that address social, structural and macroeconomic issues in order to eliminate preventable maternal mortality and morbidity; 4 12. Recognizes the interlinkages between poverty, malnutrition, lack of, or inadequate or inaccessible health services, early childbearing, and gender discrimination as root causes of maternal mortality and morbidity, that poverty remains a major social risk factor, that the eradication of poverty contributes to meeting the needs and protecting and promoting the rights of women and girls and that continued urgent national and international action is required to eliminate it; 13. Also encourages Member States, in particular those with persistent high maternal mortality and morbidity, to maximize the efficient use of existing resources for maternal health and also to meet commitments such as those included in the Abuja Declaration to reduce poverty, and to increase budgetary allocations towards health and development programmes that would eliminate preventable maternal mortality and morbidity, including prevention and treatment of hemorrhage, obstructed labor, obstetric fistula, infections and reproductive cancers, eliminate financial barriers, and promote the health, including sexual and reproductive health, of women and girls; 14. Urges Member States, the international community, civil society, including women‘s and youth organizations, and the private sector to strengthen partnerships and international cooperation to eliminate preventable maternal mortality and morbidity; 15. Encourages Member States to collect data disaggregated by sex and age on all factors contributing to maternal mortality and morbidity, and on other categories needed for monitoring in a timely fashion progress toward MDG 5 and to share such data with the United Nations system for better monitoring of progress towards MDG 5 and its targets; 16. Notes with appreciation the work done by the United Nations on Millennium Development Goals indicators, in particular for MDG 5, and in this regard, requests the Secretary-General to continue to expand the knowledge base, including the United Nations web site on MDG progress, and encourages relevant United Nations Funds and Programmes, specialized agencies and offices, as feasible, to prepare a compendium of best practices that have been taken by Member States, United Nations bodies, Funds and Programmes, the private sector, and non-governmental organizations, including women‘s organizations, on eliminating preventable maternal mortality and morbidity, including through the empowerment of women and girls, the elimination of gender discrimination and gender inequalities, and the promotion of the full enjoyment of all human rights by women and girls; 17. Decides to hold at its fifty-fifth session an expert panel discussion on eliminating preventable maternal mortality and morbidity and the empowerment of women, including oral briefings by, and interactive discussion with the relevant United Nations Funds and Programmes, agencies and offices, including the World Bank, as well as representatives of the private sector and civil society, such as the Global Alliance for Vaccines and Immunizations (GAVI), the Global Fund to Combat HIV/AIDS, Tuberculosis and Malaria, and the Partnership for Maternal, Newborn, and Child Health; 18. Requests the Secretary-General to provide a report to the fifty-sixth session of the Commission on the Status of Women, in consultation with Member States, international organizations, and all other relevant stakeholders, taking into account Human Rights Council Resolution 11/8 and other relevant United Nations resolutions, on actions to strengthen linkages among programmes, initiatives and activities throughout the United Nations system for the empowerment of women and girls, gender equality, protection of all their human rights and elimination of preventable maternal mortality and morbidity. 5 EK 21 (İNGİLİZCE) Declaration on the occasion of the fifteenth anniversary of the Fourth World Conference on Women We, the representatives of Governments gathered at the fifty-fourth session of the Commission on the Status of Women, in New York, on the occasion of the fifteenth anniversary of the Fourth World Conference on Women, held in Beijing in 1995, in the context of the review of the outcomes of the Conference and of the twenty-third special session of the General Assembly, entitled ―Women 2000: gender equality, development and peace for the twenty-first century‖, and its contribution to the annual ministerial review of the Economic and Social Council on the theme ―Implementing the internationally agreed goals and commitments in regard to gender equality and empowerment of women‖, to be held in July 2010, and the High-level Plenary Meeting of the General Assembly which will focus on accelerating progress towards the achievement of all the Millennium Development Goals by 2015, to be held from 20 to 22 September 2010, 1. Reaffirm the Beijing Declaration and Platform for Action adopted at the Fourth World Conference on Women, the outcome documents of the twenty-third special session of the General Assembly and the declaration of the Commission on the Status of Women on the tenth anniversary of the Fourth World Conference on Women; 2. Welcome the progress made thus far towards achieving gender equality and the empowerment of women, stress that challenges and obstacles remain in the implementation of the Beijing Declaration and Platform for Action and the outcome documents of the twentythird special session of the General Assembly, and, in this regard, pledge to undertake further action to ensure their full and accelerated implementation; 3. Emphasize that the full and effective implementation of the Beijing Declaration and Platform for Action is essential to achieving the internationally agreed development goals, including those contained in the Millennium Declaration, and stress the need to ensure the integration of a gender perspective in the Highlevel Plenary Meeting of the General Assembly on accelerating progress towards the achievement of all the Millennium Development Goals by 2015; 4. Recognize that the implementation of the Beijing Declaration and Platform for Action and the fulfilment of the obligations under the Convention on the Elimination of All Forms of Discrimination against Women are mutually reinforcing in achieving gender equality and the empowerment of women; 5. Call upon the United Nations system, international and regional organizations and all sectors of civil society, including non-governmental organizations, as well as all women and men, to fully commit themselves and to intensify their contributions to the implementation of the Beijing Declaration and Platform for Action and the outcome of the twenty-third special session of the General Assembly. 1 EK 21 (TÜRKÇE) Dördüncü Dünya Kadın Konferansı‟nın 15. Yılı Vesilesi ile Deklarasyon 1995 yılında Pekin‘de düzenlenen Dördüncü Dünya Kadın Konferansı‘nın 15. Yıldönümü vesilesi ile Konferansın çıktılarının, Genel Kurul‘un ―Kadın 2000: Toplumsal Cinsiyet, Kalkınma ve 21. Yüzyıl İçin Barış‖ başlıklı 23. Özel Oturumu‘nun gözden geçirilmesi ile bu belgelerin Temmuz 2010‘da düzenlenecek olan ―Toplumsal Cinsiyet Eşitliği ve Kadının Güçlendirilmesi Konusundaki Uluslararası Uzlaşılmış Hedeflerin ve Taahhütlerin Uygulanması‖ konulu Ekonomik ve Sosyal Konsey‘in yıllık Bakanlar Düzeyindeki Toplantısında gözden geçirmesi ve 20-22 Ekim 2010 tarihlerinde düzenlenecek olan Genel Kurul‘un ―Bin Yıl Kalkınma Hedeflerine 2015 Yılında Erişilmesi İçin İlerlemeyi Hızlandırmak‖ konusuna odaklanacak olan üst düzey Genel Oturumuna sunacakları katkıyı değerlendirmek üzere Kadının Statüsü Komisyonu‘nun 54. Oturumu‘nda New York‘da bir araya gelmiş olan biz hükümet temsilcileri, 1. Dördüncü Dünya Kadın Konferansı‘nda kabul edilen Pekin Deklarasyonu ve Eylem Platformu ile Genel Kurul‘un 23. Özel Oturumu‘nun çıktılarını ve Kadının Statüsü Komisyonu‘nun Dördüncü Dünya Kadın Konferansı‘nın onuncu yılı vesilesi ile yayınladığı bildirgeyi yeniden onaylarız, 2. Toplumsal cinsiyet eşitliğine erişilmesi ve kadının güçlendirilmesi amacıyla kaydedilen gelişmeyi memnuniyetle karşılar, Pekin Eylem Platformu‘nun ve Genel Kurul‘un 23. Özel Oturumu‘nun çıktılarının uygulanmasında karşılaşılan engellere ve zorluklara dikkat çekerken, bu bağlamda söz konusu belgelerin tam olarak uygulanmasından emin olunması için daha fazla eylemde bulunulması hususunda güvence veririz, 3. Pekin Deklarasyonu ve Eylem Platformu‘nun tam ve etkin bir şekilde uygulanmasının Binyıl Kalkınma Hedefleri de dahil, uluslar arası uzlaşılmış hedeflere erişilmesi konusunda asli unsur olduğunu vurgular; ―Binyıl Kalkınma Hedeflerine 2015 Yılında Erişilmesi İçin İlerlemeyi Hızlandırmak‖ konulu Genel Kurul Üst Düzey Genel Oturumuna toplumsal cinsiyet bakış açısının dahil edilmesinden emin olunmasına duyulan ihtiyaca dikkat çekeriz, 4. Pekin Deklarasyonu ve Eylem Platformu'nun uygulanmasının ve Kadına Yönelik Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi‘nden doğan yükümlülüklerin yerine getirilmesinin, toplumsal cinsiyet eşitliğinin gerçekleştirilmesi ve kadınların güçlendirilmesinde karşılıklı olarak birbirlerini desteklediğinin farkındayız, 5. Birleşmiş Milletler sistemlerini, uluslararası ve bölgesel kuruluşları, sivil toplum kuruluşları da dahil tüm sivil toplum sektörünü, kadın ve erkekleri; Pekin Deklarasyonu ve Eylem Platformu ve Genel Kurul‘un 23. Özel Oturum Sonuçlarının uygulanmasına ilişkin taahhütlerini gerçekleştirmeye ve katkılarını yoğunlaştırmaya davet ediyoruz. 1