Bir Tahlili - Tasavvuf İlmi ve Akademik Araştırma Dergisi

advertisement
es-Sevadü'l-A'zam ile
el-Akidetü't-Tahaviyye 'nin
İçerik Açısından Karşılaştırmalı
Bir Tahlili
Selim ÖZARSLAN
Yrd. Doç. Dr., Fırat ü. ilahiyat Fakültesi
Özet
Sevadü'I-A'zam Matüridl kelam ekolünün ilk dönem eserlerinden birisidir.
Hakim es-Semerkandl ile EbG Cafer Tahavi'nin eserleri islam akaidini Ebu Hanife'nin görüşleri doğrultusunda kelam metoduna bağlı kalarak özetlemektedir.
Tahavi akaid meselelerini kısa ve özlü ifadelerle delilsiz olarak işlerken, Semerkandi daha özlü, veciz, en önemlisi de akli ve nakli deliliere dayanarak izah
eımektedir.
Anahtar kelimeler: İslam, Akaid, Matüridl Kelarnı, Kelarn Metodu
Giriş
Bu araştırmamızda, ilk dönernde kelam metoduna bağlı kalınarak yazılan iki
akaid risalesini içerikleri açısından karşılaştırarak tahlil eımeye çalışacağı z.
Bilindiği gibi ilk devirdeki selef alimleri akaid sahasında -teslimiyeti kendilerine şiar edinmişler, Kur'an-ı Kerim ile sahih sünnette mevcut olan müteşabih
naslara, Allah ve ResUlü'ni.in muradı üzerine iman edip onların keyfiyer ve nası!­
bğını araştırma mayı amaçlamışlardır. Bun ların meydana getirdikleri eserler kliçük ak1de risaleleri halinde olmuştur. Genellikle bu risalelerde ElıJ-i Sünnet aktdesi gayet veciz ifadelerle özetlenir, aykırı görüşlere, itiraz ve tartışmalara fazla
yer verilmezdj. EbG Hanife (ö. 150/767)'nin eL-Fıkbu '/-Ekber i bu sa hanın elde
mevcut ilk eseri olarak kabul edilmektedir.' Ebu Caferet-Tahavi (ö. 321/933)'nin
1 Topaloğlu, Bekir, Kettim hmi G'irlş, lsL 1981, ss. 116-117; İzmirli, Isınail Hakkı, Yeııt ilm-iKelam, Asıkara 1981 , s. 66; Özler, Mevlüt, "İki Akaid Metni; el-Fıkhu'I-Ekber ile en-Nesefinin Akaidi'nin
Muhteva Açısından MukayeseH Bir Tahlili'', A.O.l.F.D., S. 14, Erzurum 1999, s. 47.
196
tasauınt(
Akfdetu 't- Tahau(vye'si ,.c Hakim es-Semerkandi (ö. 342/ 953)'nin es-Sevadü 'lA 'zam'ı akaid sahasının bilinen daha sonraki eserlerindendir.
ı.
Hakim es-Seınerkandi'nin es-Sevltdü'l·A'zatn'ı
es-Sevadü 'l-A 'zam, Miltüridi kel..,am ekolünün başlangıç devri eserlerinin en
önemlilerinden biridir ''Ezici Çoğunluğun Kitahı " anlamına gelen bu eser, hacmi ve ele aldığı konular itibariyle diğer risalelerden daha geniş ve kapsamlıdır.
Bu nedenle, eser kitapla risale arasında bir konumda mütalaa edilebilir. Eser rahkik edilmeksizin birkaç kez basılrnıştır. Kahire-Bulak 0253) baskısı, 56 sayfa
iken, İstanbul 0304) baskıları iki sayfalık "İman Risalesi"yle birlikte 39 sayfadan
oluşmaktadu·. Yazann ram adı Lat'ifEbü'l- Kasıın İshak b. Muhammed b. İsmail elKadi ei-Hanefi'dir; fakat Hakim es-Semerkandi (ö . 342/ 953) olarak şöhret bulmuştur. Ebü MansOr ei-Matürid1 (ö. 333/ 944)'den kelam ve fıkıh okuduğu, Eblı
Bekir ei-Vanak (ö. 280/ 893) ile irtibat kurup tasavvufa sülük ettiği, bu nedenle
de "el-Hakfm " lakabıyla anıldığı rivayet edilmektedir. O, bu eserde Hanefi-Matüridi anlayışa bağlı kalarak "büyük çoğunluk " dediği Ehl-i Sünnet'in akaidini
izaha çalışmıştır. ı
Semerkandl'nin bu çalışmasını diğer akaid risalelerinden -Ebu Hanife'nin elFıkbu 'l-Ekber'i ile Ömer en-Nesefi'nin Aktıidini-ayıran temel özellik, akaid konularını işlerken ayet ve hadisiere dayalı delillerini de zikretıniş olmasıdır. Halbuki diğerlerinde akaid konulan kısa, özlü ve gayet sade bir şekilde deliliere
müracaat edilmeksizin ele alınmıştır. el-Fıkhu'l-Ekber'de bütün risale boyunca
üç ayet delil olarak zikredilirken, bu sayı Akaid'de bire düşmüştür. Bu bir ayet
de peygamberlerin sayısından söz edilirken zikredilınekte, bunun dışında başka
nakil delile yer verilmemektedir. 3
Hakim es-Sernerkandl'nin es-Sevadü 'l-A'zam'ında işlenen konuları, eserde
ele alınış sırasına göre, aşağıda beliıtildiği şekilde sıralamak mümkündür. Ona
göre kurtuluşa eren Ashabü's-Sünne ve'l-Cemaa'dan olan bireyler bu inançlara
sahip olmahdırlar.
Semerkandl, inanılması gereken bu ilkeleri altmış iki (62) ana başlık altında
toplamıştır. Bunlar şunlardan ibarettir:
1- Bireyin imanından şüphe edemeyeceği , "Allah dilerse/ inşallah mü'minim''
diyemeyeceği (İmanda istisna) .
2- Müslüman toplumuna muhalefet eclilemeyeceği.
3- Her iyi ya da kötünün arkasında namaz lnlınabileceği.
2 Kiilip Çelebi, Mustafa b. Abdillab, Keş{i.t 'z-Zı.mli.n, 1staııbul1943, c . Il, s. 1008; Topaloğlu, Kalam ilmi (driş, s . 129, Özel, Ahmet, Hanefi Fıkıb Alim/ari, Ankara 1990, s . 3
3 Özler. Mevlüı., Iki Akaid Metni, s. 54.
es-stwtidıt '1-a 'zam
ile el-akfdetiı 'ı-tahaıJ~yye
ı 97
4- Helal kılmadıkça bir günahtan dolayı kıble ehlinin küfürle itharn olunama( mürtekib-i kebire konusu).
5- Kıbl e ehlinden büyi'ık ve küçük her bireyin cenaze namazının kılıoacağı .
6- Hayır ve şerrio rakdiıinin Allah'tan olduğu.
7- Haksız yere bir Müslüman'ın öldürülemeyeceği ve ona isyan edileıneyeceği.
8- Savaş ve barış esnasında mestler üzerine mesbeınıenin caiz olduğu.
9- Her emir/ devlet başkarurun arkasında bayram ve cuma namazının kıhna-
yacağı
bileceği.
10- İmanın Allah'ın fazü ve rahmetinden olmak üzere Allah vergisi olduğu.
ll- Kulların fiillerinin Allah tarafından yaratılmış olduğu
12- Kabir azabının hak olduğu.
13- Kur'an'ın malıluk olup olmaması meselesi, Kelamullah'ın yaratılmış olmadığı.
14- Münker ve Nekir'in sorgusunun gerçek olduğu.
1.5- Hayattakilerin ölüler için yapmış olduklan dua ve sadakalam1 onlara fayda
vereceği.
16- Hz. Peygamber'in şefaatinin gerçek olduğu.
17- Hz. Peygamber'in Mi'rac'ının gerçek olduğu.
18- Kıyamet günü kitapların (aınel defterietinin) okunmasının gerçek olduğu .
19- Hesaba çekilmenin hak olduğu.
20- Mizanın hak olduğu .
21- Sıratın hak olduğu.
22- Cennet ve cehennemin yaratılmış olduklan ve ebediyeıe kadar son bulmayacakları.
23-
Kıyamec
gününde Allah'ın kendisiyle kullan
hesaba çekeceği.
arasında
herhangi bir vasıra
olmaksızın onları
24- Hz. Peygamber'in ashabından Aşere-i Mübeşşere'nin ce.nnetlik oldukları­
etmenin doğnıluğu .
25- Hz. Peygamber'den sonra onun ashabından ya da ümmetinden Hz. Ebu
Bekir'den daha faziletli hiç kimsenin bulunmadığı ve Hz. Ebu Bekir'in hilafetinin
na
tanıklık
geçerliliği .
26- Ebu Bekir'den sonra insanların en faZiletlisinin Ömer b. Hattab, ondan
sonra Osman b . Affan, ondan sonra Ali b . Ebi Tali b olduğu ve bunların halifeliklerinin muteber ve geçerli olduğu.
27- Hz. Peygamber'in
ashabına buğz
edilmeyip,
hayırdan başkası
ile
anıla­
mayacağı.
28- Allah'ın halktan birisine gazap edebildiği gibi hoşnut da olabileceği .
29- Rü'yecullah; nasıllığı bilinmeksizin Allah'ın görülmesinin mümkün olabileceği.
198
ta.wımnı(
30- Peygamberlerin derece ve düzeylerinin velilerin derece ve düzeylerinden
yüce ve üstün olduğu.
31- Evliyanın kerameti; evliyanın kerametinin doğru olup inkar edilemeyeceği.
32- Allah'ın mutluyu (said) mutsuza (şaki), mutsuzu da mutluya çevirebileceği.
33- inanınayan/kafirlerin akıllannın peygamber ve mü'minlerin akıllanyla
eşit olmadığı; akıllar eşit olup, mü'minlerin aklı ile inanmayanların aklı eşittir diyenlerin bid'atçi olduğu .
34- Allah'ın ezeli ve ebedi olarak yaratıcı olduğu; Allah'ın yaratılanlan yaratmadan önce de yaratıcı olduğu. O'nun bu halinde bir değişikliğin olmadığı.
35- Allah'ın sıfatları: Allalı'ın alim, kadir olduğu ve onun ilim ve kudret sıfat­
Iarına sahip olduğu.
36- Allah'ın mü'minlerin günahkarlanna günahları ölçüsünde cehennemde
azap edeceği.
37- Halk onun iyi veya kötü olduğunu anlasın veya anlamasın, Allah'ın dilediğini yapacağı
38- Mushaflarda yazılı olanın Kur'an olup, Allah'ın kelamı olduğu ve hakikatte onun yaratılmadığı.
39- İmarun hakiki olup, mecaz1 olmadığı.
40- Bir birey dünyada birisine düşınanlık beslese ve bundan dolayı da tevl:X!
etmeden ıni.i'min olarak ölse, kıyamet gününde Allah bu insanın husumeti ölçüsünde iyiliklerinden alarak basınına vereceği (Amellerde kısas).
11- Tevf'ıkle birlikte taatın eşit olduğu gibi, hızlanla birlikte günahın da eşit
olduğu .
42- İmanın, dil ile ikrar, kalb ile tasdik olduğu.
43- Kalbiyle Allah'ı bilip, diliyle bunu ikrar etmeyen kimsenin kafir olduğu;
diliyle ikrar edip, kalbiyle Allah'ı tarumayan kimsenin münafık olduğu.
44- Allah'a mekan, zaman, gelme ve gitme nispet edilemeyeceği.
45- Allah'ın hiçbir şeye benzemediği; herhangi bir şeyin de O'nun benzeri olmadığı.
46- Bazı vakitlerde kazanmanın farz kılınmış olduğu; geçirn için gündüzterin
var edildiği.
47- İmanın arnelden ayrı olduğu .
48- İyilik yapanla (muhsin) kötülük yapanın (ınus'i) ima nının eşit olduğu.
49- Öldükten sonra dirilmenin gerçek olduğu.
50- Kıyaınetin kopmasının gerçek olduğu; ona hazırlıklı olmanın gerekliliği;
kıyaınetin kopacağına Kur'an ayetlerinin delalet ettiği; dolayısıyla onu inkar edenin Allah' ı inkar etm iş olacağı.
51- Vitir namazının üç rekat ve bir selamdan oluştuğu.
52- İmaının abdestsizliğinin ceınaati de bağlayıcılığı.
es-seı•adı'i 'l-a 'zam ile
el-akideul't-r.ahfw(vye
199
53- Durgun ve az suda abdest almanın caiz olmayışı.
54- Mestleri çıkardıktan sonra ayakların yıkanmasının gerekliliği .
55- Yaradan kan ve irinin akmasıyla abdestin bozulduğu ve abdestin yenilenmesinin gerektiği .
56- imanın artmayacağı ve eksilmeyeceği.
57- Allah'ın lanetine uğramJŞ olan İbüs'in, Allah'a kulluk ettiği esnada Allah
ve melekler katında mü'min olduğu .
58- Hz. EbG Bekir ve Hz. Ömer'in putlara taptıkları esnada AIJah ve melekler
katmda kafir oldukları.
59- Sevenden, Allah sevgisi sebebiyle, Allah'ın emirlerinin sakıt olmayacağı
(İnsandan mükellefiyetierin hiçbir zaman kalkmayacağı) .
60- Allah'ın rahmetinden ümit kesmenin küfür olduğu .
61- (.Nasıl bir sonia öleceğini bilmed iğinden dolayı) kişinin ömrünün sonu
için Allah'tan korkmasırun gerekliliği.
Yazar kitabın başında altmış iki (62) asıldan söz etmişse de altmış bir (61) tanesinden bahsetıniştir.
Bu ana başlıklara bakarak Hak:im es-Seınerkandi'nin bu risalesinde hemen
hemen akaid problemlerinin çoğuna temas ettiğini söyleyebiliriz. Ancak o, daha
sonraki dönemde yazılan -mesela Aktiid- risalelerde mevcut olan kelam konularına bir haşlangıç ve hazırlık malıiyerindeki eşyarun hakikati, bilgi edinme yolları ve alemin mahiyeti gibi konulara değinınemiştir. Yine ınüellif bu risalesinde
ele aldığı konuları çok belirgin bir düzen içerisinde de sıralaınamıştır. Bir konu
ile ilgili bütün meseleler aynı yerde ele alınınaffilş, farklı yerlerde değişik boyutlarıyla işlenıneye çalışılmıştır.
es-Sevadi.i'I-A'zam Matüridiyye kelam ekolünün rrıütekaddim dönemdeki
kaynaklanndan birisi olup her akaid nsalesinde bulunmayan bazı fıkhi meselelere değinmesiyle de ayrıca bir öneme sahiptir.
Hakim es-Serrıerkandi, incelediği konuları, konunun kendisi açısından önemine göre, bazen özlü bir şekilde, bazen de daha tefernıatlı bir tarzda deliiJeriyle birlikte ele almıştır. O incelediği meseleleri akli delillerden daha çok nakli delillerle destekleme yoluna gitmiştir. Hemen hemen bütün ke!aıni meselelerde
Kur' an! nasslara yer vermiştir. Bu da bize Hanefi-Matüridi çizgiye sahip olan müellifin arnacının kelaın'i konulan tartışınakla birlikte kahir ekseriyetin inandığı
akideyi açıklamak olduğu izlenimini vermektedir.
Müellif HaK'un es-Semerkandi'nin es-Sevadi.i'l-A'zam'ında benimsediği üslubu, genelde ele aldığı meseleyi kendi mezhep anlayışı doğnıltusunda açıkladık­
tan sonra, görüşüne muhalif olanlan bid'atçilikle ve yalancılıkla ithaın etme şek­
linde belirginlik kazanmaktadır. Bununla birlikte ınüellif diğer kelam ekallerinden olan Mu 'tezile, Havaric, Şla, Cebriyye ve Kerramiyye'nin görüşlerini aykırı
200
ıasauınıf
görüşler
olarak teHikki ermekte ve onları küfürle suçlamaktadır. Haklın es-Semerkandi'nin eserinde kullandığı yöntem ya da takındığı tarz bundan ibarettir,
diyebiliriz. Hemen hemen ilk dönem İslam alimlerinin kelarni meseleleri ele alış
tarzı da bu şekildedir.'
Semerkandl'nin bu çalışmasmda yoğun olarak üzerinde durduğu konu imanla ilgili meselelerdir.
2. Ebu Cafer et-TahaVı'ninAkidetü't-TahllvtY.Ye'si
Akidetu't-Tahaviyye, dördüncü hicrl asrın başlannda Elıl-i Sünnet akldesini
savtınarı Ebü Cafer Alun ed b. Muhammed b. Selerne b. Selame b. Abdulmelik elEzd1 et-Tahavi tarafından kaleme alınan küçük bir akide risalesidir. TahaVı, Mı­
sır'ın Talıa isimli bir beldesinden olup, Hanefi fıkhı ve akidesi üzerinde derinleş­
miş bir İslam alimidir. İbn Nedim Fihristinde Akfde'sinden başka fıkha dair birçok eserinden bahseder. İlim ve zühd yönünden zamanının yeganesi olduğu da
aynı kaynakta belirtilmektedir.'
Tahavi'nin de risalesinin baş tarafında belirttiği gibi Hanefi akaidi üzerine yazılan bu eser," İslam aleminde diğer akldelere nazaran daha az meşhur olmuştu r.
Buna rağmen bu akaid risalesi üzerinde birçok şerhler yapı lmıştı(. Bu şerhler
arasında en fazla bilineni Ebu'l-izz (ö. 792/ 1390)'in yaptığı Şerhu't-Tahaviyyeoı­
muşnır.
Akfdetu 't-Tahii.viyye diğer adıyla Beyanu 's-Sünne ve'l-Cemaa içeriği ve anlatım tarzıyla
henüz keHim
üslfıbuna
tam
bürünemeıniş,
Ehl-i Sünnet selef ak1de-
sini özetler mahiyettedir.8 Eser Elıl-i Sünnet'çe inanılınası zaruri görülen esaslan
özgün ve oldukça veciz ifadelerle, tartışmaya yer vermeksizin ortaya koyar. Ta-
havl'nin bu eseri, imam-ı Azaın'a atfedilen inanç esaslarını ilk defa doğru bir şe­
kilde belirleyen eserlerden olması hasebiyle de özel bir değeri haizdir.9
Bu açıklamalardan sonra şimdi Akidetu'r-Tahaviyye'de işlenen konuları baş­
lıklar halinde zikredeceğiz.
*Allah' ın birliği ve sıfatları (Tevhid konusu)
4 Bkz Özler. İki Akaid Metni, s. 51
S Bkz. İbn Nedim, Ebu 'l-Ferec Muhammed b. İshak b. EbiYa'kub, Fibrtsr, ıhk. Şeyh İbrah im Ramazan , Beynıı 1415/ 1994. s. 257
6 Değişik baskıları bulunan Akfdeıu 't-Taha.uiyYC için biz Mecmı.ı't-Mutııni'I-Kebi'r (Matbaatü'lO smaniyye el-Mısrıyye, 1347) isimli e serin içinde yer alan metni esas aldık. Vereceğimiz sayfa nu maraları bu baskıya a it olacaktır. eı-Tahiivi, Ebu Cafer, Aklclcru'r- Tabav~Y.JXJ, M.ısır 1347, s. ı ıs.
7 Uludağ, Sü leyman, Ketilm Ilmi ve Isiilm Akaidi (Şerlıtı'I-Akaid), isıaııbul1991, s. 28; Aytekin,
Arif, TabalJf .Akidestı;e Sele/Akidestndeki Yen·, isranbul 1996, ss. 7-8.
8 Topaloğlu , Kelam ilmi Giriş, s. 127; Uludağ, a.g.e, s. ıs,
9 Aytekin, Arif, "ei-Akideru'ı-Tahaviyye", DlA, İsıanbtıl1989, c. U, s. 259.
es-setJildii 't-a 'zam ile e/-akidetı"i 't-tahiiıı(!Jyc
201
•Nübüvvet meselesi,
*Kur'an'm Allah kel<'imı oluşu ve mahluk olmadığı meselesi
•Rü'yetullah
*Mi'rac
*Havz
•şefaat
*Misak; Allah'ın Hz. Adem ve zürriyetinden aldığı misakın gerçekliği
*Kader; kader'in Allah'ın yaratıkları hakkındaki bir sırrı olduğu
*Levh ve'l-Kalem
*Arş ve Kürsi.
*Allah'ın KeHimı'nın yaratılmışların sözleriyle eşit olmadı~.
*İsh1m toplumuna muhalefet edilemeyeceği.
*Helal sayroadıkça günah işLeyen Kıble ehlinin küfüile itham edileıneyeceği
(lv!ürtekibü 'l-kebire).
*Kişinin imandan inkarı sebebiyle çıkacağı .
*İmanı n dil ile ikrar ve kalp ile tasdik olduğu .
*İman birdir. Aslında inananlar eşütir. Fazilet yönünden farklılığın söz konusu olduğu.
*Bütün mü'minlerin Allah 'ın dosnı olduğu .
•imanın esasları .
*Mürtekibü'l~kebire.
•iyi ve kötünün arkasında namaz kılınabileceği .
*İslam toplumundan birisinin vacip olmadıkça öldürülemeyeceği.
*Devlet başkanına ve valilere isyan edilemeyeceği, onlara itaatin Allah'a itaat
olduğu.
•şaz görüşlerden
ve muhalefetten kaçınmanın gerekli olduğu.
*Güven veren ve adaletli olanlan sevmenin, hıyanet ve zulüm sahiplerine
buğz etmenin gerekliliği.
*Mest üzerine meshetmek.
*Kiraınen Katibin/Şe refli Yazıcılar.
*Ölüm meleği.
*Kabir azabı .
*Münker-Nekir suali.
*Kabrin cennet bahçelerinden bir bahçe, cehennem çukurlanndan bir çukur
olması.
*Ba's, arz, hesap, kitapların okunması.
*Sırat, Mizan.
•cennet ve cehennem.
•Hayır ve şer.
•istitaa meselesi.
202
ıasavvıif
•insan ve fiilieri (4falü 'l-ı:bad).
"Teklif-i ma la ytıtak meselesi.
*Hayattakilerin ölüler için duaları.
"Allah'ın rızası ve gazap etmesi.
*Ashabı sevmenin ve onları hayır sözden
başka
bir şeyle anınamanın gerek-
liliği.
*Hilafet meselesi.
•Aşere-i Mübeşşere 'yi sevmek ve onların cennetlik olduklarına tanıklık etmenin gerekliliği.
•Selef alirolerin güzel sözlerle anı lması.
'" Ne bi ve evliyanın dereceleri; bi.- tek nebinin bütün evliyadan faziletli olması.
*Kıyamet alametlefi.
"Deccal'in çıkması, Dabbetü'l-Arz'ın çıkışı.
"Hz. İsa'nın semadan inmesi, güneşin batıdan doğması .
"'Kahin'in bildirdiklerinin doğnılanmaması.
*Toplulukta sevap, aynlıkta azabın olduğu.
*Bütün yeryüzü ve gökyüzünde Allah'ın dininin İslam olduğu ; onun haricinde başka bir dinin kabul edilmeyeceği.
3- İki Akaid Metninin Karşılaştırılması
Amlan başlıklara bakarak Ebu Cafer et-Tahavi'nin bu risalesinde hemen hemen akaid problemlerinin çoğuna temas ettiğini söyleyebiliriz. Fakat o da Haklın es-Semerkandi gibi ele aldığı konulan bir bütünlük içerisinde işleyememiş,
farklı yerlerde konumın değişik yönlerine temas etmiştir. Bununla birlikte Tahavi'nin akldesinin Sevadü'l-A'zam'a nispede daha düzenli ve sistematik olduğu
söylenebilir.
es-Sevadü'l-A'zam'da olduğu gibi TahaYı'nin akidesinde de, eşyanın hakikaCi, ilim elde etme yolları ve alemin mahiyeti gibi konulara temas edilmemiştir.
Bunun sebebi de her iki akaid yazannın aynı çağda yaşamış olmalarına rağmen
bu konulara ilgi ve gereksinim duymamalanyla izah edilebilir.
Tahavi akaidinde konuları işlerken kısa ve özlü ifadelerle Ehl-i Sünnet'in akidesini açıklayıp, yorumlarken diğer fırkalann görüşlerine değinme miştir. Bununla birlikte o eserinin sonunda Müşebbihe, Cehıniyye, Cebriyye, Kaderiyye,
Rafıza (Şi'a) vb.nin görüşlerinden kanıması için Allah'a niyazda bulunmaktadır.
Çünkü oruarı reddedilmiş ve heva mahsulü görüşler alarak değerlendirmekte­
dir."'
lOet-Tahavi,
Akfdetıl 't- Tahaofyye,
s. 126.
es-se11iidii 'l-a 'zam ile el-akfdetıl 't-tabaıliyye
203
.l-ler iki akaid metninde birlikte göriilen en belirgin özellik, ele alınan konulan Kur'an-ı Kerim'den alınan delillerle desteklemeleridir. Sevadü'l-A'zam'da
Kur'anl delillerin yanı sıra Hz. Peygamber'in hadisleri de delil olarak bolca zikredilmektedir. Tahavi işlediği konuların izah11u yaparken Kur'an ve sünnetin dı­
şında başka bir delil kullanmazken, Hakim es-Semer.kandl bunlarla birlikte akli
ve nazari deliHerden de istifade etmiştir. Dolayısıyla o akaid meselelerine akli
izah tarzlan da getirmeye çaltşınıştu·.
Bu iki risalenin içeriklerini birlikte karşılaştırdığıınızda, her iki metinele de
aşağıdaki konuların birlikte ele alınıp ineelendiğini göm1ekteyi2:
*Allah'ın Sıfatları .
*Rü'yetullah.
*Kur'arı'ın Allah kelamı oluşu ve malıluk olup olmadığı meselesi.
*İmanın tanımı , imanın dil ile ikrar, kalb ile tasdik olduğu.
*Mürtekibü'l-kebire.
*Helal Sayınaclıkça Günah İşleyen Kıble Ehlinin Küfürle İthaın Edilmeyeceği.
•insan Fiilierinin Yaratılması (~fiUü'l-İbiid).
"Ka bir azabı.
*Münker- Nekir suali
*Ba's/diriliş, arz, hesap, kitapların okunınası.
*Sırat, Mizan.
•cennet ve cehennem.
•Mi'rac.
*Havz.
•şefaat.
*Aşere-i Mübeşşere'yi sevmenin ve onların cennetlik olduklarına tanıklık etmenin gerekliliği.
*Hz. Peygamber'in ashabına buğz ediJmeyeceği ve hayırdan başkası ile anılınayacağı.
•AJlah'ın rızası
ve gazap etmesi.
•Haytr ve şerrio takdirinin Allah'tan olduğu.
*Hayanakilerin ölüler için duaları .
..Evliyanın kerameti.
*Nebi ve evliyanın dereceleri.
*İslam toplumuna muhalefet.
•iyi ve kötünün arkasında namaz.
*Mestler üzerine meshetmek.
*Dört büyük halifenin fazilet sıralaması ve halifeliklerinin geçerliliği.
likrettiğimiz bu konular her iki eserde de birlikte ele alınmış olmasına rağmen itikadi meselelerio işieniş tarzında aralarında farklılı klar göze çarpar. Bura-
204
tasaı'l'ttf
da konulan ana başlıklar halinde ele alarak müellitlerin bu
tarzlarını ortaya koymaya çalışacağız.
ıneselelere yaklaşım
ı. İlaruyat Balıisieri
1-Allah 'ın Birliği ve Sıfatları
Tahavi risalesine Allah'ın birliğini vurgulayarak başlarken Semerkand1 imanda istisna yapılmaması gereğini vurgulayarak başlamıştır. Tahavl, Allah'ın birliği­
ni zat ve sıfatlan yönüyle ele almakta, onun ortağı ve benzeri olmadığını vurgulamaktadır. Zat ve sıfatları açısından ezell ve ebedl olduğunu, sıfatlarında sonradan herhangi bir değişikliğin söz konusu olamayacağını belirtmektedir."
Semerkandl'ye göre Yüce Allah ezell ve ebedi olarak yaratıcıdır. Allah yaratı­
lanları yaratmadan önce de yaratıcıydı. O'nun bu halinde bir değişiklik obnaz. O
kendi zarıyla alim, kendi zatıyla kadirdir. O'nun dışındakilerden ilme sahip olanIann alimlikleri mecaz!dir. Hakiki alim ve kadir Yüce Allah'tır. Allah hiçbir şeye
benzeınez. Yaratıklarından herhangi bir şey onun benzeri değildir. Bu konudaki görüşünü Kur'an1 deHllerle desteklemektedir. AlJah için mekan, zaman, gelme
ve gitme ispat edilemez. Zira onJar yaratılmışların sıfatlandır. imanın tamamı,
keyfiyetiyle meşgul olmaksızın Allah'ı tanımak ve bilmektir. Müteşabih ayetlere
ve haberi sıfadara Lefsir edilmeksizin inanılınası gerektiğini belirten müellif, onlan yorumJayanJarın ise bid'atçi ve ta'tll elilinden olduğunu ileri sürer. '"
Bu sebeple Haktın es-Semerkandi, haberi sıfatlar konusunda Selef'in turumumı benimsemiş, onları te'vile taraftar olmamıştır. Bu sıfatlar hakkında farz olanın
onları tefsir ve yonımlamak değil, olduğu hal üzere onlara inanmak olduğunu
12
vurgulamıştır.
Semerkandi isimlerini anınaksızın Yüce Allah'ın zat!, subuti, fiill ve haberi sı­
kendine özgü bir üslfıpla ele alrmşrır.
fatlarını
2. Rü 'yetullab
Her iki akfde sahibi de
nasıllığı
bilinmeksizin ve ihata edilmeksizin Allah'ın
ahiret aleminde cennetlik ınü'minler tarafından görüleceğini kabul ederek bunda herhangi bir şüphenin olmadığını beyan etmişlerdir. Semerkandi, Allah'ın baş
gözüyle görüleceğini inkar ederek, kalb gözüyle görülebileceğini söyleyenleri
sapıklık ve bid'atçilikle itharn etmektedir. O, bu konudaki düşüncesini Kur'an ve
hadisten delillerle desteklemektedir." Her iki müellifin de bu konuya yaklaşımı,
Ehl-i Sünnet bakış açısını yansıtmaktadır.
1lllkfdetıı 't·TabaıJi.-yye, ss. 118-119
12 Semerkandl, Hakim, Kfıabın-sevtidi'l-A 'zam Ff'I-Ke/fim,
13 Aynı eser, ss. 26-27
14 Akfderıı 't-Tahaıliyye, ss. 119-120; Seuadü'l-A'zam, s. 18.
isı.
1304. s. 21
es-set'ddü '/-cı 'zam ile el-akfdett'i "1-taJ:Hiu~Y.ve
205
3. Kur'tm 'ın Mahluk Olup Olmadığı Meselesi
Tahavi, Kur'an'ın zuhunından itibaren keyfiyeti bilinmeksizin Allah kelamı
olduğunu, Peygamber' e vahiy olarak indirildiğini, yaratılmışlann sözü gibi malı­
luk olmadığını vurgulamakta, onun beşer sözü olduğunu iddia edenlerin kafır
olduklarını ileri süm1ektedir.·~
Haklm es-Semerkand! ise, "mushaflarda yazılı olan Kur'an'dır ve o Allah'ın
kelamıdır; hakikatte o yaratılmamıştır" diyerek Kur'an'ı tammlamakta, yaratılma­
mış olduğu inancını taşımaktadtr. Ancak o Kur'an'ı yazan kalemin ve kağıdın
malıluk olduğu , onun haricinde yazılma ve okumanın mahluk olmadığı kanaatirıdedir. Bu konudaki inancını da Hz. Peygamber'den ve Ebı.i Hanife'den gelen
rivayerlere dayandırma ktadır. Tahavi gibi Semerkandi de Kur'an'ın malıluk olduğunu söyleyen Mu' tezile ve Cehmiyye'yi küfü.rle itharn etmekte, kafir oldukların­
da şüphe bulunmadığı şeklindeki yorumuyla da katı ve sert bir ttıtum sergilemektedir. 16
4. İman-Amel İ/i.şkisi
Her iki akaid risalesirıde de imanın tarifi aynı tarzda yapılmaktadır. Buna göre, iman dil ile ikrar kalb ile tasdiktir. Seınerkandi'ye göre, kalbiyle Allah'ı bilip,
diliyle bunu ikrar etmeyen kimse kafirdir. Diliyle ikrar edip, kalbiyle AJlab'ı tanı­
mazsa bu kimse de münafıktır. O, imanı dille ikrar olmaksızm yalnızca kalble tarif edenlerin Cehınl, kal ble olmaksızın yalnızca dille ikrar olarak tarif edenleri de
Kerrami, dil ile ikrar, kalb ile tasdik ve organlarla amel etmek olarak tanımlayan­
ları da bid'atçi olarak görmel<tedir. Semerkandl, imanı amelden, arneli de imandan başka bir şey olarak görmekte ve o şekilde değerlendirmektedir. 1'
Semerkandl, imanda artma ve eksilmenin olabileceğini kabul etmemektedir.
Onun düşüncesinde artma ve eksilme ancak fiilierde söz konusu olabilir. O aynı zamanda artma ve eksilmenin yaratılmış şeylerde olabileceğirii, imanın ise Allah vergisi olduğunu , dolayısıyla artma ve eksilmeyi kabul etmeyeceğini vurgulaınaktadır.1 8 Müellif imanın aıtması ile ilgili ayetteki'9 artışı da sahabeden bazıla­
rının "yakin" bazılarının da "tasdik" bakınundan artacağı şeklinde yorumladıkla­
rını söyleınektedir.ııı
Tahavi ise imanın artıp eksilmeyeceği konusunda herhangi bir şey söylememekle birlilne imanın bir tek şey olduğunu, el1linin de imanın aslında eşit oldukıs Akfdetıı 't-Tahat'iyye,
s.
119
16 Se!Jt.idti'/-A'zam, ss.ll-12, 22-24.
17 Aynı eset; ss. 26, 28.
18 Aynı eser. ss. 10, 33.
19 9 Tevbe/124.
20 SetJiidrl 'l -A 'zam, s. 33.
tasat-ıtıff
20ts
!arını,
mü'minlerin aralarındaki üstünlüğün de gerçekte, hevaya muhalefetle ol-
duğumı bildirmektedir.
21
Her iki müellif de iman ile İslam'ın birbirinin eşiti olup olmadığı konusuna
deği.runemişlerdir.
5./nsanın Fiı:llerinin Yaratılması
(Efalü'l-lbad)
Her iki çalışmada da insanların fiilierinin Allah tarafından yaratıldığı kaydedilmektedir. Sevadü'l-A'zam'da Allah'ın bütün fiil ve sıfatlarının yaratılmadığı
vurgulanmakta, insanların füllerinin ise ezeli olmadığı için Allah tarafından yaratıldığı belirtilmektedir. Yaratmanın nasıl olduğu ve mahiyeti ile ilgili herhangi bir
1
ınalurnat da verilrnemektedir.~
Akldetu't-Tabaviyye'de ise insan fillerinin Allah tarafından yaratıldığı , insanla.r tarafından da kesb edildiği vurgulanmaktadır. Semerkandi bu konudan bahsederken "kesb" tabirini kullanmadığı halde, Tahavi hem "kesbHtabirini hem de
"halk" tabirini kullanmaktadır. Ancak Tahav1 ne "kesb" tabirini ne de "halk" tabirini tanımlamaktadır. O fiille teklif arasında bir ilişki kurrnaktadır. Buna göre
Ailah, insanlara ancak güç yerirebilecekleri şeyleri teklif etmekte, insanlar da ancak Allah'ın teklif ettiği şeylere güç yetirebilmektedirler. Netice olarak Tahavi'ye
göre, her şey Allah'ın dileınesi/meşiet, ilmi, kazası ve kaderi ile olmaktadır. .ı.ı
6- Mürtekib-i Kebire Konusu
Akaid sahiplerinin bu konuyu ele alışlarındaki amaç açıkça zikredilmese de
Hariciler, Mutezile ve Mürcie'nin bu konudaki göri.'ışlerini redderrnektir.
Hariciler büyük günah işieyenin kafir; Mu'tezile, imanla küfür arasında bir
yerde, fasık, tevbe etmeden ölürse cehennemde ebed1 olarak kalacağını söylemişlerdir.
Mürcie ise, büyük
günahın
imana herhangi bir zarar
vermeyeceğini,
dolay1sıyla kişiyi imandan çıkarmayacağını söylemiştir. Yine onlara göre, imanla birlikte masiyelin zararı olmadığı gibi, küfürle birlikte taatın da bir faydası yoktur.2'
Her iki müellif de helal kılroadıkça bir günahtan dolayı kıble ebiinin küfürle
itbam edilemeyeceği kanaatindedir. Ancak Tahavi, "imanla birlikte günahın sa-
21
Akfdetıt 't- Tahaviyye,
ss. 122-123.
22 Scl'adü 'l -A 'zam, s. 11
23 Akfdetıt't-TCihat•fyye, ss. 124·125.
24 Eş' ari. Ebu 'I-Hasan Ali b . İsmail, Mak.aflitt'i '1-fç/am~vyfn, ıhk Muhammed Muhyiddin Abdul8 eyrut 1411/ 1990. c. I, ss. 204. 229-231; Ka di Abdülcabbar, Ahmed, Şerint Usılli ·t-Hamse, ıhk.
Abdülkecim Osman, Kahire 1416/ 1996, ss. 701·702: Bağdadi, Ebu Mansur Abdtılkahir, el-Fark Beyne'I-Frrak, (Mezhepler Arasındaki Farklar), çev. E. Ruhi Fığlalı, Ankara 1991 , s. 59; Şehristıini, Ebi'IFeılı t-1ııhammed b . Abdülkerim , el-Mi/el ıJC ·n -Nthal, thk Ahmed Fehrni Muhammed, Beyruı ırz. c. I,
ss. 4 L··.3; Nişvanu'l-Hiınyeri, Ebu Said, ei-Hunı 'l-Iyıı, ıhk. Kemal Musıafa, Kahire 1948, ss. 204-205.
hanıid.
es-sevadtl '/-a):am ile el-akfclettı 't-tabaıri_vye
207
hibine zarar vermeyeceğini söyleyemeyiz; onların mürninlerden olmasım arzu
ederiz, onların cennene olacağına emin olarak şahitlik edemeyiz, onların günahlannın yarlığanmasını diler, onların dummlarından ümit kesmeyiz" demek süretiyle, Mürcie'ye cevap vermiş olmaktadır. Bununla birlikte Tahavi, imandan olan
herhangi bir şeyi inkar etmedikçe bireyin imandan çıkmayacağını da vurgulamaktadır. Semerkandi ise, bir kafiriniman etmediği sürece bütün iyilikleri ve taatları yapmasıyla küfürden çıkıp, mürnin olamayacağı gibi, bir mürninin de Allah'ı inidir etmedikçe bütün kötülükleri yapmasıyla imandan çıkıp kafir olamayacağını söylemektedir. Bu görüşünü desteklemek için de Allah'ın günahkar
kullarına uEy iman edenler! Bir daha dönmernek üzere Allah'a tevbe edin ... ""'
şekli nde hitap etmesini delil olarak ileri sürmektedir. Burada onlara mürninler
diye hitap edilmiş, kafider olarak hitap edilmemiştir. Demek ki, günahlar insanı
imandan çıkarmamaktadır. Semerkandi bu konuda başka nakli deliller de zikı"e­
der.26
Tahavl, büyük günah meselesini müstakil bir mesele olarak ele almaktadır.
Onun bu konudaki kanaati şu şekildedir: Büyük günah sahibi, mü'min olarak fakat tevbe etmeden ölürse, onların dunımu Allahıın iradesi ve hükmüne kalmış­
tır. Allah isterse onların günahlarını bağışlamak suretiyle affeder, isterse cehennemde azap eder. Affı O'nun ihsanı ve rahmeti, azabı ise adaletidir Neticede
ona göre, büyük günah sahibi cehennemde ebedi olarak kalmayacak, Allah'ın
raluneti ve şefaatçilerin şefaat etmesi ile oradan çıkarak cennete girecektir. Allah
kendisini tanıyanları inkar edicilerle aynı konumda bırakmayacaktır. 1'
Tahavi bu meselede Semerkandl'den daha ayrıntılı bilgi vererek konunun aydınlığa kavuşmasına yardımcı olmuştur. Tahavi'nin büyük günah meselesine
yaklaşımı selefi metodu çağrıştınrken, Semerkandi daha serbest bir yaklaşım sergiler görünmektedir.
Neticede büyük günalı sahibi kafir olarak adlandırılamazsa da küçük de göri.Uemez.
8. Hayır ve Şer
Her iki müellif de hayır ve şerrin takdirinin Allah'tan olduğunu belirtmişlerdir.
Sevadü'l-A'zam müellifine göre, hiçbir şey Allah'ın kazasının dışında olamadığı gibi insanlar da Allah'ın kazasından müstağni değildirler. Kaza insanların fiilleri için delil olmadığı gibi, kazaya dayanmak ya da onu inkar etmek de küfürdür. Allah'ın kazasıİlı reddetmek ve onu inkar etmek de küfür olmaktadır. İman
ise bu iki durum arasmda olmaktır. Kaderi Allah'ın kazasını inkar ettiğinden do25 66 Talu1nı/8.
26 Sevadr"i.'I-A 'zam, s. 7; Akfdetu.'t -Tahal'tyye, s. 122.
27 Akfdeh1.'t-Tahauiyye, s. 123.
208
tasavvı~f
layı küfre düşerken, Cebri ise kazaya dayanarak kulluk görevlerini terk etmesinden dolayı küfre düşmüştür. Bu ikisi arasında bir yol tutan ise sağlam bir kıılpa
rutunmuş ve Allah 'ın yoluna yönelmiş olmaktadır.
Semerkandl, hayu· ve şerrio insandan olup, A11ah'ın onda etkinliğinin olmadığını söyleyen Kaderiler!e, hayır ve şerrio Allah'tan olup insanın onda etkinliği­
nin bulunmadığını iddia eden Cebrileri ümmetin Mecfıs11eri olarak itharn eder.
Zira ona göre, Cebriler kulluğu Allah'a, Kaderller ise RubGbiyyeti/Rabliği kendi
nefislerine izafe etmişlerdir. Cebriler hayır ve şerrio Allah'tan olduğunu iddia
ederek kendilerini günahran mazür gördükleri gibi, kafirleri de küfürlerinden
mazur görmüşlerdir. Kaderller ise hayır ve şerrio kendilerinden ol~uğurn.ı iddia
eunekle Allah'ın onda bir meşlet/iradesinin olmadığını söylemişlerdir.
Taat, Allalı 'ın kazası , kaderi, yardımı , dilemesi, nzası ve emri ile meydana gelirken, masiyet, Allah'ın kazası, kaderi, hızlanı olmakla birlikte emri ve nzası olmaksızın meydana gelmektedir. Semerkandl'nin hayır ve şer, taat ve masiyet
hakkındaki yorumlanndan hareketle Ebu Hanife'nin bu konudaki görüşlerini takip ettiğini rahatlıkla söyleyebiliriz.
Sevadü 'l-A'zam ınüellifi , hadisiere dayanarak hayır ve şer fiillerin insanlardan
meydana geldiğini, hayır ve şerıin takdir edilmesinin de Allah'tan olduğunu kabul etmenin en uygun izah tarzı olacağını ileri sürmektedir."8
Tahavl, hayır ve şerrin mahiyeti hakkında bilgi vermemiş, yalnızca "hayır ve
şer kullara takdir edilmiştir" demekle yetinmiştir. <!')
n. Nübüvvet Balıisieri
Tahavl, peygamberlik konusunda fazla bir şey söyleınemektedir. O
Hz. Muhammed'in Allah'ın kulu ve kendisi
tarafından
yalnızca
seçilerek gönderilmiş son
p,eygamberi olduğunu vurgulamakla yetinmektedir:«ı
Sevadü'l-A'zaın sahibi ise peygamberlik konusuna değinmemekte, yalnızca
Hz. Peygamber'in şefaati ve Mi'rac'ından söz etmektedir.
Bu risalelerde peygamberlik meselelerinden söz edilmemesi, ilk dönemlerde
nübüwet k'lıruınu ile ilgili münakaşa ve tartışmaların yoğunluk kazanı11adığmı
gösterınesi açısından önemli bir tespit niteliğindedir.~•.
. 1. Mi'rctc
Her iki risalede de Hz. Peygamber'in Mi'rac'ının hak olduğu belirtilmekte,
onun önce Beytü'l-Makdis'e vardığı, oradan da Allah'ın dilediği kadar seınalara
yükseldiği vurgulanıuaktadır.
28 Seuadt'i.'I -A 'zam, s. 8.
29 Akfdelu ·r- Tahaı•~yye, s. 124.
30 Aynı eser, s 119.
31 Bkz. Gölcük , Şerafeddin- Toprak, Süleyman, Keliim, Konya 1991, ss. 265-266.
es-sevadü1-a'zam ile
Mi'rac'ın
keyfiyeti
hakkında
el-akfdetü't-rahav~vye
209
bilgi vermeyen Semerkandt, ayetlerle sabit olan
İsra'yı inkar edenin kafir, miracı inkar edenin ise bidatçi olduğunu söylemekte-
dir. O her zaman
olduğu
gibi bu konuyu da nakli delillerle ispatlamaya
çalış­
maktadır :'2
Tahav1 ise Mi'rac'ın keyfiyeti hakkında az da olsa bilgi vermektedir. Buna göre Hz. Peygamber'in Mi 'racı, şahsen vtıku bulmuştur. Önce semaya oradan da
Allah'ın dilediği yüceliklere ulaşmış, Allah orada ona ikramda bulunarak dilediği şeyleri ona vahy etmiştir. '"
2.
Evliyanın
Kerameti ile Nebi ve Evliyanın Dereceleri
Evliyanın kerameti konusunda Semerkandi', Tahavi'den daha kapsamlı bilgiler vermektedir. Ona göre evliyanın kerameti doğrudur, inkar edilemez. İnkar
eden bid'atçi konumundadır. Sernerkandl, Kur'an'da anlatılan geçmiş milletler
hakkındaki keramet türünden hadiseleri örnek vererek, evliyanın kerametinin
doğnıluğunu ispatlamaya çalışmaktadır. 34
Her iki akaid sahibi de keramet haricindeki istidrac nevinden harikulade hallerden söz etmemektedirler.
Her iki müellife göre de peygamberlerin derece ve düzeyleri evHyaların derece ve düzeylerinden yüce ve üstündür. Çünkü evliyalar Allah ve Resulü'ne iraat etmedikçe peygamberlerin derecelerine ulaşamazlar. Velilerin derecelerinin
peygamberlerden üstün olduğunu söyleyenler ise Kerramilerdir. Tahav1, bir tek
peygamberin bütün velilerden daha faziletli ve üsti.in olduğunu belirtir. 3s
llL Ahiret ve Ahirete İlişkin Balıister
1. Kabir Azabı ve Münker-Nekir Suali
Her iki akaid risalesinde de ka bir azabının hak olduğu ifade edilmekte ise de
keyfiyetine dair herhangi bir maluınat verilmemiştir. Tah;:lvi'nin "Ona müstehak
olanlar için kabir azabına inanınz. " demekle yetinmesine rağmen, Semerkandl,
kab ir aza b ını inkar edenin sapık bid'atçi bir Mu'tezil'i olduğunu söylemekte, ayet
ve hadislerden deliller ileri sürerek onun gerçek olduğunu kanıtlamaya çalış­
maktadır. Aynca Semerkandi', Hz. Peygamber'in her gece Mülk suresini okuyanın kabir azabından korunacağını söylediğini bildirerek kabir azabından korunma yolunu da göstermektedir.
Yine her iki müdlif ka bir azabı konusunda, "kabrin cennet bahçelerinden bir
bahçe, cehennem çu kurlarından bir çukur olduğu" doğrultusunda Hz. Eeygamber'den bir rivayette bulunmaktadırlar.
32 Sevddı11-A ·zam, s. 14.
33 Akfdetu't-TabaıJiyye, s. 120.
34 Seviidt'i 'l-A'zam, s. 19; Akfderıı·ı-Tabaviyye, s. 126
35 Sevddü'I-A 'zam, ss. 18-19; Akfdetı.t 't-Tabat'~)')Je, ss. 125-126
.210
tasawıtf
Kabirdeki ölüler için MÜnker-Nekir sualinin hak olduğunu, Rabbinin, dininin
ve peygamberinin kim olduğu sorusunu yönelteceklerini bildiren müellifler, bu
sorgunun mahiyeti hakkında da doyurucu izahlar yapmamışlardır. Semerkandl
bu suali inkar edenin Kadeô olduğunu ifade ettikten sonra hadislerden deliller
getirmek sfıretiyle görüşünü desteklemeye çalışmaktadır. Bu hadislerden birinde Hz. Ömer'in "bu soru esnasında aklım başımda mı olacak" sorusuna karşılık
Hz. Peygamber'in "evet ya Ömer" dediği rivayet edilmektedir. 36
2. Ba's (Diriliş), Arz, Hesap, Kitap/ann Okurıması
Her iki risalede de kıyamet gününde arnelierin karşılığının alınması için öldükten sonra dirilmenin gerçek olduğu belirtilmektedir. Tahavi bu konuda herhangi bir delile yer vermezken Semerkandi, nakli delillerle dirilişi kanıtlamaya
çalışır. Ona göre, dirilişi inkar edenler Dehriyye'dir; bu tavırları onların küfürlerini gerektirir. ~
Her iki müellife göre, kıyamet günü kitaplarm (amel defterlerirıin) okunınası
gerçektir. Ayetlerle varid olan bu dunımu inkar eden Allah'ı inkar etmiş olur. Hesaba çekilmek de Ktır'aru deilllerle sabittir. Bu konularda Tahavi delile müracaat
etmeksizin bunlara inandıkları nı ifade ederken, Semerkandl nakli delillerle btmların vuku bulacağını kanıtlamaya çalışır. Bunları inkar eden kiifı.r olmaktadır.3S
7
3. Mizan ve Sırat
Tahavi mizan ve sıratın mahiyetlerinin ne olduğunu açıklamadan ınizan ve
hak olduğunu belirtmektedir.~? Semerkandi ise cehennem üzerinde kurulan sı rat köprüsünün hak olduğu hususunu ayet ve hadislerden getirdiği kanıt­
larla açıklamaya çalışmıştır. Arncilerin tartılması için kantarların (Mizan) bu sırat
üzerine kun.ılacağını söylemesi ise farldı bir anlayışı sergiler gözükınektedir.'
sıratın
0
4. Şerfaat
Akldeti.i't-Tahavi'de hadislerde varit olduğu şekliyle şefaatin hak olduğu belirtilrnekle yetinilmektedir.4 ' Ha klın es-Semarkandi ise, Hz. Peygamber'in ümmetinden büyük günah sahiplerine şefaat edeceğini, bunun da gerçek olduğunu
vurgulama ktadır. Şefaati inkar edenleri bid'atçilikle nitelemektedir. Seınerkandi,
şefaatin gerçek olduğunu nakli delillerle kanıtlamaya çalışmaktadır.
Hakim es-Semerkandf,
yalnızca
Hz. Peygamber'in şefaatinden söz etmekte,
36 S~:ddı'i. '1-A 'zam, ss. 1 2-13; Akidetu '1-Tahaı•~},-e, s. 124.
37 .'>eı•iidıi 'I-A 'zam, s. 29.
38 Aynı eser, s. 15; Akide/lt 't-Tabau~vye, s. 124.
39 Akfdeıu 'ı-Tahaı.Ji)'}V!, s. 124.
40 Scuadı't'l-A 'zam, s. ıs.
4 1 Akfdetıt.'t-Tahaviyye, s. 120.
es"se/ladt/.'1-cl 'zam ile el-akfd.ett'i 't-tahilı>iyye
211
diğer
peygamberlerin ve Hz. Peygamber'in ümmetinden hayırlı kimselerin şefa­
atinden söz etmemektedir. Bununla birlikte o yalnızca büyük günah sahipleri
için şefaatten bahsetmekte, küçük günahiann şefaate konu-olup olmadığından
ise haber vermemektedir.
5. Cennet ve Cehennem
Her iki akaid sahibine göre cennet ve cehennem şu anda yaratılmışlar, ebediyete kadar da yok olup son bulmayacaklardu·. Yani ikisi de ebedldirler.
Semerkandi, cennet ve cehennemin şimdi yaratılnuş olmayıp sonradan yaratılacağını söyleyenierin kafir olduğunu ; içindekilerle birlikte helak olacaklarını
söyleyenierin ise Cehmiyye'den olduklarını belirtir. Cennet ve cehennemin yararılm ış olduklarına da.ir Kur'an'dan ve hadisten deliller zikreder.
Tahavt ise Cennet ve cehennemin insanlar yaratılmadan önce Allah tarafın­
dan var edildiğini, sonradan da insanların yaratıldığını belirtir. •ı
6. Mest üzerine Meshetmek
Mest üzerine meshetmek aslında fıkhl bir mesele olmasına rağmen her iki
akaid sahibi de eserlerinde bu konuya yer vermişlerdir.'3 Haktın es-Semerkandi
mestler üzerine meshetmenin misafirler için üç gün üç gee<;,
,. mukimler için bir
gün bir gece olduğunu belirtmektedir. o savaş ve barış esnasında da mestler
i.'ızerine meshedilebileceğini ifade eder. Çıplak ayak üzerine meshedilemeyeceğini söyleyen Semerkandi, bu uygulamanın Şia mezhebinin görüşü olduğumı
ifade eder.'" Bu ve benzeri görüşlerinden olsa gerek onlara iyi dileklerde bulunmaz. Onun bu tavrı da onların bu konudaki uygulamalannı doğru bulmadığı anlamına gelmektedir.
Semerkanöı'nin konuya bu şekildeki yaklaşımı , Ehl-i Sünnet'le Şia arasında
geçmişten gelen ihtiliifı yansıtması açısından önem taşımaktadır. Şia'nın göriişü­
nü doğnı bulınayı p, benimsemediklerini ortaya koymak için Sünni alimler fıkhi
bir meseleyi akaid konuları arasında işlemişlerdir. Bu onların Kitap ve Sünnet'e
bağlılıklarındaki hassasiyeti yansıtması açısından önemlidir.
Tahavi ise "haberlerde geldiği gibi barış ve savaş esnasında mestler üzerine
meshetmeyi kabul ederiz" demekte süresi ve niçin bu konuyu ele aldığı hususunda herhangi bir açı klamada bulunınamaktadır.
45
42 Seıiidı'i. 'l-A'zam, ss. 15-16; Akidetll'r-Tahaı,rlyye, s. 124; Bu konuda
Selim Öıarslan , isitim 'da Ölıtm ue Diriliş ösretisi, Konya 2001.
43 Seı,ildı'i 'l-A 'zam, s. 10; Akidetıt't-Taha.ı.,~Y)>e. s 124
44 Seıl/idı'i ·t-A 'zam, s. 10.
45 Akfdetl/. 't-Tabaıliyye, s. 124.
tefemıatlı
bilgi için bkz.
212
tasawııf
7. Iyi ve Kötünün Arkasında Namaz
Her iki müellif de kıble ehlinden olan her iyi ve kötü kimsenin arkasında namaz kılınabileceğini belirtmişlerdir.'6
Semerkandi, Şia'run buna muhalefet ederek her iyi ve kötü(imam)nün arkasında namaz kılmayı doğru bulmadıklarıru söylemiştir. Hakim es-Semerkandi bu
7
şekilde düşünenleri bidatçilikle suçlamıştır. '
Tahavi ise bu kimseler hakkında bu kötü nitelikler kendilerinde ortaya çık­
madıkça, onların küfür, nifak ve ş.irkte olduklarına tanıklık edilemeyeceğini vurgulamaktadır. 18
8 . Hayattakilerin Ölüler için Duaları
Her iki risalede de hayattakilerin ölüler için yaprruş oldukları dua ve sadakaların onlara fayda vereceği belirtilmektedir.
Hakim es-Semerkandi, bu dua ve sadakaların ölülere fayda vereceğini inkar
edenlerin Mu'tezile olduğunu bildirdikten sonra. dua ve sadakaların ölülere fayda vereceğine dair Hz. Peygamber'in hadislerinden örnekler vermektedir. Bu
hadislerden birisi de şudur: Hz. Peygamber'in "Ölülerinize hediye veriniz" demesi üzerine orada bulunanlar "Nasıl bir hediye ey Allah'ın elçisi" cüye sorarlar.
Bunun üzerine AJlah Resulü "Dua ve sadaka hediyesirt diye cevap verıniştir.' 9
Tahavi, Allah'ın dualan kabul edip ihtiyaçları gidereceğini ve gücünün her
şeye yettiğini, hiç kimsenin ondan müstağni olamayacağını belirtmek suretiyle
konuya farklı bir yaklaşım getirmektedir."'
4. Hlliifet ve İmamet Meselesi
Dört Büyük Halifenin Fazilet Sıra laması ve Halifeliklerinin Geçerliliği:
Hakim es-Semerkandi'ye göre Hz. Peygamber'den sonra onun ashabından
ya da ümmetinden Hz. Ebü Bekir'den daha faziletli hiç kimse yokmr. Onun fazileü kitap ve sünnetle sabittir. Hz. Ebü Bekir'in insanlar üzerindeki bilafeti geçerli ve sahihtir.
Ebu Bekir'den sonra insanların en faziletiisi Ömer b. Hattab, ondan sonra Osman b. Affan, ondan sonra Ali b. Ebi Talib'dir ve bunların halifelikleri muteber
.ve geçerlidir.5'
Tahavi de, Hz. Peygamber'den sonra hilafete en layık olanın bütün ümmetin
46 Sevddı'l.'l-A 'zam, s. 6; Akfdeıtt 't-Tahaviyye, s. 123.
47 Seuiidı'i 'l-A 'zam, s. 6.
48 Akfdetıt 't-Taharliyye, s. 123.
49 SePiidı'i 'l-A 'zam, s. 13.
50 Aynı ese:r, s. 13; Akfdetti.'I-Tctbaıtiyye, s. 125.
51 SfMidıl 'l-A 'zam, ss. 16-17.
es-seutidü '1-a 'zam ile el-akfdetü.'r-ıabiiu(yye
213
en faziletJisi olduğundan dolayı Hz. Ebu Bekir, ondan sonra Hz. Ömer, ondan
sonra Hz. Osman ondan sonra da Hz. Ali'nin olduğunu belirtir. Ona göre Hulefau'r-Raşidun ve Eimmetu'l-Mehdiyyün o lan bu zatlar hak ve adalet üzerine hükmetmişlerdir. ;ı
Her iki müellif de halifede bulunması gereken şartların neler olduğu hususunda bir şey söylemedikleri gibi, halifenin seçimle mi yoksa nass ile mi belirleneceği konusunda da herhangi bir şey söylememişlerdir.
Bu şel,<.ilde ele aldığımız her iki risalede işlenen belli başlı konuları ana teıiıa­
lanyla karşılaştırdıktan sonra şunları söylememiz mümkün gözükmektedir:
Her iki akaid saltibi hemen hemen bütün konularda aynı tarzda düşünmekre­
dirler. Bu da her iki mfıellifin de -Haklm es-Seıne rkandi'nin Marüridi aracılığıyla­
EbO Hanife'ılin görüşlerine bağlı olmasından kaynaklanıyor olabilir. Tahavi'nin
Mısır'da, Seınerkandi'nin ise Türkistan'da ayrı bölgelerde yaşarnalarına rağmen
birçok kez aynı meseleye temas etmeleri, Ebü Hanife'ye bağlılıklarıyla birlikte yaşadıktan çağın problemlerilli aksettirmesi bakırnından da önemli sayılmalıdır.
Makalemizin baş tarafında da lemas ettiğimiz gibi, her iki risalerun tertip ve
planı birbirine nazaran farklılıklar arz eder. Tahavi ele aldığı akaid meselelerini
daha planlı bir tarzda işleyip özerlerken, Semerkandi daha serbest bir planla
kendisince daha önemli bulduğu konuları nakli ve akli deliilere de müracaat
ederek teferruatlı bir tarzda ele almıştır.
Bununla birlikte bir müellifın tefemıatlıca işlediği bir meseleye diğer müellif
yalnızca kısa bir tema..·>la yetiruniş, dolayısıyla aynı konulara değişik bir tarzda
ağırlık verilmiştir. Bunun tersi de sık!Jkla gözlenmektedir. Bu da her iki müellifin şahsi tercihlerine bağlı olmakla birlikte, daha çok içinde yaşadıkları bölge ve
çağın ihtiyaçlarından ve özelliklerinden kaynaklanınıştır.
Bu karşılaştınnamız sa yesinde eserlerin yazıldığı dönemde· hangi konulann
etraflıca ele alınıp tarttşıldığını da öğrenmiş bulunuyoruz.
Bunları söyledikten sonra şimdi de bu risalelerden birinde mevcut olup da,
diğerinde mevcut olmayan konulan başlıklar halinde tespit etmeye çalışacağız.
Seviidü'l-A 'zam 'ında Bulunup da Tabavi'ninAkzdetu't-Tabiiı;iyye'sinde Bulunmayan Konular:
•imanda istisna meselesi.
*Kıble ehlinden büyük ve küçük her bu·eyin cenaze namazının kılınması.
•iman'ın Allah'ın fazlı ve rahmetinden olmak üzere Allah vergisi olması.
•Kıyamet gününde Allah'ın kendisiyle kulları arasında herhangi bir vasıra olmaksızın onları hesaba çekmesi.
L Hakim
cs-Senıerka.ndi'nin
52 Akf.detu 't-Tcıbaı!iyye, s. 125.
214
tasatJtmf
•inanmayan (k:lfir)lerin
akıllaruun
Peygamber ve mü'ıninlerin
akıllanyla eşit
olmadığı .
*İman
hakikldir, mecaz:l değildir.
• Am ellerde kısas.
*Tevfıkle
birlikte taatın eşit olduğu gibi, hızlaola birlikte günalun eşitliği .
ve münafık.
•Allah için mekan, zaman, gelme ve gitmenin ispat ve nispet edilememesi .
..Bazı vakitlerde kazanmanın farz kılınışı.
*İmanın arnelden ayn oluşu.
"'İyilik yapanla (muhsin) kötülük yapanın (musl) imanının eşitliği.
, *Vitir namazı.
•imamın abdestsizliğinin cemaatı de bağlayıcılığı.
*Durgun ve az suda abdesr alm;ının caiz olmayışı .
•Kafır
*Kıyaınetin kopması.
"'Mestleri çıkardıktan sonra ayakların yıkanmasının gerekliliği.
*Yaradan kan ve irinin akmasıyla abdestin bozulduğu ve abdesrin yenilenmesinin gerektiği.
•imanın artmaması ve eksilınemesi.
•Allah'ın lanetine uğramış olan İblis'in, Allah'a kulluk ettiği esnada Allah ve
melekler katında ınü'min oluşu .
•ı-ız . Ebu Bekir ve Hz. Ömer'in putlara taptıklan esnada Allah ve melekler katında kafir oluşları.
•sevenden Allah sevgisi sebebiyle Allah'ın emirlerinin sakıt olmayacağı (İn­
sandan mükellefiyetierin hiçbir zaman kalkmayacağı).
*Allah'ın rahmetinden ümit kesmenin küfür olduğu.
*(Nasıl bir.sonla öleceğini bilmediğinden dol ayı) kişinin ömriinün sonu için
Allah'tan korkmasının gerekliliği .
n. Tahavi'nin Akidetu't-Tahiiv tyye'sinde Bulunup da Hakim es-Semerkandi'nin Seviidü'l-A 'zam'ında Bulunmayan Konular:
"Nübüvvet meselesi.
"Havz.
*Misak.
*Kader.
·*Levh ve'l-Kalem.
•Arş ve Kürs!.
•iman esasları.
*Güven veren ve adaletli olanlan sevmek, luyanet ve zulüm sahiplerine buğz
etmek.
f's-seuiid1l't-a'zam ile el-akfdetü't-tahav(YJ>e
215
*Kiramen Katibin/Şerefli Yazıcılar.
•ölüm meleği.
•Arz.
"İstitiia meselesi.
*Tekllf-i ma la yutak meselesi.
•Kıyamet alametleri.
•Kahin'in bildirdiklerinin doğnılanmaması.
•Toplulukta sevap, aynlıkta azabın olduğu .
*Bütün yeryüzü ve gökyüzünde Allah'ın dininin İsl am olduğu, onun haricinde başka bir dinin kabul edilmeyeceği .
Sonuç
Dördüncü h icri astr İslam coğrafyasının farklı bölgelerinde yirmi yıllık farkla
çağdaş iki alimi Halllin es-Semerkanc\1 ile Eb(ı Cafer Tahavi'nin ortak olarak ele
aldıkları akaid meselelerinde hemen hemen aynı görüşleri paylaştıklan belirlenmiştir. Bu sonucun ortaya çıkınasında da her iki müellifın menşe itibariyle Ebu
Hanife'nin itikad'i ve flkhi görüşlerine bağlı oluşlaruun etkin rol oynadığını düşümnekteyiz .
TahaVı, risalesini özlü bir şekilde ele almasıyla Selef'in benimsediği metot ve
üslüba daha yakın gözükürken yani te'vil ve müteşabihe dalmazken, Semerkandl, bu konularda daha serbest hareket etmiş gözükmektedir.
Birbirlerinin temas etmediği konulara değinmiş olmaları da yaşadıklan bölgelerin ihtiyaç ve özelliklerinin farklı olmasıyla izah edilebilir.
Bu risaleleıin kendisine konu edindiği akaid meselelerinin zamanla kelaıu ilminin ol uşmasındaki katkıları kelam tarihi açısından bizce önemlidir.
Summary
The book called Sevad ai-A'zaın is one of the works of the theology school
of Ma turidi in the first period. The works of Hakim as-Semerkandi and Abu Djafer Tahawi are summarized creeds of Islam according to the way of Abu Hanifa
with the method of theology.
While studying the matters of Akida of Tahavi without proof in short and essential, Semarkaneli explains them with more kernel, rational and revelationaJ
proofs.
Key Words: Islam, Creed, Theology of Mattı ridi, Method of Theology.
216 · ıasat!!'llf
BİBLİYOGRAFYA
AYTEKİN, Arif, Tabavi AL>tdesi ve SeleJ A"ktdesindeki Yeri, isı:anbul 1996.
AYTEKİN, Arif, "el-Aklderü't-Tahaviyye", DİA, istanbul 1989
BAGDADİ, Ebu Mansur Abdulkahir <.4 29/1037) , el-Fark Beyne'/-.Fırak, (Mezhepler
Arasındaki Farklar), çev. E. Ruhi Fığlalı, Ankara 1991.
EŞ'ARİ, Ebu'I-Hasan Ali b. İsmail (324/935), Makiilatü'l-Mamiyyfn, thk. Muhammed
Muhyiddin Abdul haınid, Beyrut 1411/1990.
GÖLCÜK, Ş.- TOPRAK, S. , Kelam, Tekin Kitabevi, Konya 1991.
İBN NEDiM, Ebu'I-Ferec Mu h ammed b. İshak b. Ebi Ya'ku"Jı.(385/995), Fthrlst, ıJ1k.
Şeyh İbrahim Ramazan, Daru' I-M:a'rife, Beyrut 1415/1994.
lZMfRLI, İsmail Hakkı 0946), Yeni flm-i Kelam, Ankara 19~1.
KADİ ABDÜLCABBAR, A11111ed (415/ 102{>, Şerh-u UsıUi'l-Hamse, thk.Abdülkerim Osınan, Mektebetü'l-Vehbe, Kahire 1416/ 1996.
KATİP ÇELEBİ, Mustafa b Abdillah, Keşjiı 'z-Zunun, İstanbul 1943
NİŞYANU'l-HİMYERİ, Ebu Said <573/1178), el-Hilrn '1-Jyn, thk. Kemal Musı:afa,Kalıi-
re 1948.
ÖZARSlAN, Selim, İslam'da Ölüm ve Din:liş Öğretisi, Konya 2001.
ÖZEL, Ahmet, Hanefi Fıkıh limlerl, Ankara 1990
ÖZLER, Mevlüt, "İki Akaid Metni; ei-Fıklıu'I-Ekber ile en-Nesefınin Akaidi'nin Muhteva Açısından Mukayeseli Bir Tahlili", Atatürk OJF.D., S. 14, Er2;uruın 1999.
SEMERKANDİ, Hakim (342/953>. Kitaba's-SevddCl-A zam.fı''l-Kelam,İstanbul 1304.
ŞEHRİSTANİ, Ebi' l-Fed1 Muhammed b. Abdülkerim (548/1153), el-Mi/el ve'nNihal,
thk. Ahmed 'Fehıni Muhammed, Daru 'l-Kütübü'l-İlmiyye. Beyrul trs.
ET-TAHAVİ, Ebu Cafer (321/933), Akfdeıu't-Tahaviyye, (Mecmii'l-Mutuni'l-Kehfr
içinde), Matbaatü'l-Osınaniyye el-Mısrıyye, Mısır 1347.
TOPALOGLU, Bekir, Keliim İlmi Giı"iş, İstanbul 1981.
ULUDAG, Süleyman, Kelam ilmi lle İslam Akaidi (Şerhu'l-Akaid), İstanbul 1991.
Download