ihvân-ı safâ risâleleri

advertisement
İHVÂN-I SAFÂ
RİSÂLELERİ
Cilt 1
İdeaAyrıntı Dizisi
Ayrıntı Yayınları
Ayrıntı: 638
İdeaAyrıntı Dizisi: 9
İhvân-ı Safâ Risâleleri
Cilt 1
Kitabın Orjinal Adı
Resâilu İhvâni’s-safâ ve
Hullânu’l-vefâ Dâru Sâdr
İdeaAyrıntı Dizi Editörü
Burhan Sönmez
Editör
Prof. Dr. Abdullah Kahraman
Yardımcı Editör
Prof. Dr. İsmail Çalışkan
Çevirenler
Prof. Dr. Ali Durusoy, Prof. Dr. Bayram Ali Çetinkaya,
Prof. Dr. İsmail Çalışkan, Doç. Dr. Ahmet Hakkı Turabi,
Yrd. Doç. Dr. Ali Avcu, Doç Dr. Enver Uysal,
Yrd. Doç. Dr. Ömer Bozkurt, Elmin Aliyev
Yayıma Hazırlayan
Özlem Çekmece
Bu kitabın Türkçe yayım hakları
Ayrıntı Yayınları’na aittir.
Kapak Görseli
NYPL/Science Source/Photo Researchers
Getty Images Turkey
Kapak Tasarımı
Gökçe Alper
Dizgi
Esin Tapan Yetiş
Baskı
Kayhan Matbaacılık San. ve Tic. Ltd. Şti.
Davutpaşa Cad. Güven San. Sit. C Blok No.:244
Topkapı/İstanbul Tel.: (0212) 612 31 85
Sertifika No.: 12156
Birinci Basım: 2012
Baskı Adedi: 2000
ISBN 978-975-539-659-0
Sertifika No.: 10704
AYRINTI YAYINLARI
Hobyar Mah. Cemal Nadir Sok. No.:3 Cağaloğlu – İstanbul
Tel.: (0212) 512 15 00 Faks: (0212) 512 15 11
www.ayrintiyayinlari.com.tr & info@ayrintiyayinlari.com.tr
İHVÂN-I SAFÂ
RİSÂLELERİ
Cilt 1
İ DE AAYR I NT I DİZ İ Sİ
KURTULUŞ TEOLOJİSİ
Ed.: Christopher Rowland
KİRLİLİK KAVRAMI VE
ALEVİLİĞİN ASİMİLASYONU
Mevlüt Özben
İSLAM’IN GELECEĞİ
Wilfred S. Blunt
İSLAM’IN İKİNCİ MESAJI
Mahmut Muhammed Taha
TANRISIZ Ahlâk?
Walter Sinnott-Armstrong
DÜŞMANIN TARİHİ
Gil Anidjar
İSLAM’DA 50 ÖNEMLİ İSİM
Roy Jackson
ESRÂRNÂME
Ferîddüdîn Attâr
İçindekiler
Giriş (Burhan Sönmez)................................................................................................................................ 7
Çeviri Üzerine Not (Abdullah Kahraman)............................................................................................... 11
Risâlelerin İçeriklerini Özetleyen Fihrist Bölümü [Fihristü’r-Resâil]................................................... 13
Matematik Kısmının Birinci Risâlesi: Sayılar Hakkında......................................................................... 31
Matematik Kısmının İkinci Risâlesi: Hendesede Geometri ve Mahiyeti.............................................. 51
Matematik Kısmının Üçüncü Risâlesi: Astronomi-Astroloji................................................................. 81
Matematik Kısmının Dördüncü Risâlesi: Coğrafya................................................................................. 111
Matematik Kısmının Beşinci Risâlesi: Musiki.......................................................................................... 129
Matematik Kısmının Altıncı Risâlesi: Ahlâkın Islahı ve
Nefsin Terbiyesinde Sayısal ve Geometrik Oran...................................................................................... 161
Matematik Kısmının Yedinci Risâlesi: Bilimsel Sanatlar ve Amaçları Üzerine.................................... 173
Matematik Kısmının Sekizinci Risâlesi: Pratik Sanatlar ve Amaçları Üzerine.................................... 187
Matematik Kısmının Dokuzuncu Risâlesi: Ahlâkın Anlamı, Farklı Oluşunun Nedenleri ve
Ahlâkî Hastalıkların Çeşitleri, Peygamberlerin Ahlâkına Dair Bazı Nükteler ve
Filozofların Ahlâkının Özü Üzerine.......................................................................................................... 201
Matematik Kısmının Onuncu Risâlesi: İsagoci........................................................................................ 269
Matematik Kısmının On Birinci Risâlesi: Kategoriler (On Mekûlât) Üzerine..................................... 281
Matematik Kısmının On İkinci Risâlesi: İbâre’nin (Peri Hermenias) Anlamı Üzerine...................... 291
Matematik Kısmının On Üçüncü Risâlesi: Birinci Analitikler’in Anlamı Üzerine............................. 297
Matematik Kısmının On Dördüncü Risâlesi: İkinci Analitiklerin (Burhân) Anlamı Üzerine.......... 305
Giriş
“G
elin! Bu bahçeye girin!” der İhvân-ı Safâ, “Arzu ettiğiniz meyvelerden yiyin! İstediğiniz kokulardan koklayın! Gönlünüzce eğlenip, istediğiniz yerde dolaşın! Sevinip
neşelenin!”
Bir grup düşünürün ortak adı olan İhvân-ı Safâ, “arınmış kardeşler” veya “gönlü temiz
kardeşler” anlamına gelir. İslam’ın dördüncü yüzyılında (dokuz yüzlerin sonu, binli yılların
başı) Basra’da ortaya çıkmakla birlikte Bağdat’da da bir kolları bulunur. Ortak düşünce ve
dayanışma içinde, 52 fasikülden (risâleden) oluşan bir eser yazarlar.
İslam tarihinin ilk �������������������������������������������������������������������
yüzyılları toplumsal kamplaşmaların ve düşünsel yarılmaların yaşandığı bir dönem olur. Akıl ile inancın, bağlanma ile sorgulamanın sarsıcı geriliminde Mutezileciler, Kelâmcılar, Felsefeciler ve Tasavvufçular kendilerine yer ararlar. Bâtınî - Zâhirî
ya da Sünni - Şii diye bilinen ve uzlaşmaz bir hat izleyen eğilimler, toplumdaki bölünmeler
içinde gelişir. İbni Sina, Eşari, daha sonra Gazali ve İbni Rüşd gibi düşünürlerin etrafında
dönen tartışmalar, inanç ve hayat üzerindeki etkileriyle yayılır. Emeviler, Abbasiler, Fatımiler, Karmatiler, İsmaililer ve diğerleri, farklı fikirlerin ifade edildiği ama çok fazla kanın da
aktığı bir süreçten geçerler. Tarih, keskin kılıçların olduğu kadar keskin fikirlerin de eşitsiz
gelişiminde biçim alır.
İhvân-ı Safâ, bu derin yarılmaların ortasında belirir.
Aklın rehberliğinde, kalbi arındırmaya ve insanı yükseltmeye gayret ederler. Din ile felsefenin, bilim ile ahlâkın iç bağlarla bütünleşmesi, insanlığın gelişme imkânını yaratır. İhvân-ı
Safâ bu inançla, Sokrates’ten beri var olan geleneğe benzer şekilde, arınma yoluyla olgunlaşmaya yönelerek, “insan-ı küllî”nin peşine düşer. Yetkin insana ulaşmak için olgunlaşmak ve
ahlâken güzelleşmek gerekir. Bu arzu, onları, “insanın ne olduğuna değil, ne olabileceğine”
yani yaratıcı potansiyeline dair bir anlayışa götürür.
İhvân-ı Safâ öteki düşünce ve inançlara karşı hoşgörüyü özellikle vurgular. Hiçbir bilime
düşman olunmamalı, hiçbir kitaptan uzak durulmamalıdır onlara göre. Bütün dinlerin������
olumlu yanına vurgu yaparlar. İhvân-ı Safâ grubundan bir düşünürün şöyle dediği rivayet edilir:
7
“Din, hastaların; felsefe ise sağlıklı insanların tedavisiyle ilgilenir. Peygamberler hastaları,
hastalıklarının artmaması, hatta onların bütünüyle iyileşmesi için tedavi ederler. Filozoflar
ise herhangi bir hastalık bulaşmaması için, sağlıklı insanların sağlığını korur.”
Onların tek tek kendi adlarını kullanmak yerine ortak bir isim tercih etmeleri, dönemin
baskıcı koşullarının yanı sıra “küllî” düşüncelerinin de bir yansımasıdır. Grubun tam adı
İhvân-ı Safâ ve Hullân-ı Vefâ Ehl-i Adl ve Ebnâ-i Hamd’dır. İslam üzerine araştırmalarıyla
bilinen Goldziher, İhvân-ı Safâ adının Kelile ve Dimne söylencesinden alındığını belirtir. Söz
ettiği hikâyede, bir avcıdan kurtulmak için birbirlerine yardım eden hayvanlar (güvercin,
fare, kaplumbağa, gazel) başarıya ulaştıktan sonra hep birlikte “ihvân-ı safâ olduklarını” söylerler. Risâleler’de buna dönük ifadeler görülür. Kardeşine yardım etmenin, hatta gerekirse
kendini feda etmenin yüceliği dile getirilir.
İhvân-ı Safâ içinde birbirine bağlı dört ayrı derece vardır: Birincisi on beş yaşını dolduran
gençlerin oluşturduğu sanatkâr grubudur. İkinci derece, otuz yaşını ������������������������
dolduran ve akıl ve hikmeti bilen “liderler” grubudur. Üçüncü derece, kırk yaşını dolduran güçlü kralların derecesidir. Dördüncüsü ise, elli yaşını dolduran ve hakikate açık biçimde erişenlerin derecesidir.
Kim oldukları ve kaç kişi oldukları konusunda değişik teori ve söylentiler vardır. Kendilerini “Âdem babanın mağarasında uyuyanlar” olarak tanımlar ve “ashâb-ı keyf uykularını
tamamlayarak uyandıklarını” söylerler. Ayda üç gece gerçekleşen toplantılarına yabancıları
almazlar, ama düşüncelerini yaymaktan da geri durmazlar. İhvân-ı Safâ üyeleri arasında elBesti, Zencani, Mukaddesi, Mihrcâni, Avfi, Rifai ve el-Sabi gibi isimler anılır. Etraflarındaki
sır halesi bin yıldır kalkmamıştır. Risâleler’i, üç “gizli imam”dan (imam-ı mestûr) ikincisinin
yazdığı iddia edildiği gibi, İhvân-ı
���������������������������������������������������������������������
Safâ’yı İsmaililer�������������������������������������������
’den Nusayriler’e ve Dürziler’e kadar değişik yapılara atfedenler de olur.
Abbasi halifesinin emriyle 1050 yılında İhvân-ı
��������������������������������������������������
Safâ Risâ���������������������������������
leleri’nin (İbni Sina’nın eserleriyle birlikte) bütün kütüphanelerden toplanarak yakıldığı bilinir. Ancak Endülüslü düşünür
Müslime, Doğu’ya seyahati sırasında risâleleri toplayarak, yok olmaktan kurtarır.
Hz. Muhammed’den ilhamla, dünyanın bir hapishane olduğunu söyleyen İhvân-ı Safâ,
buradan kurtulmanın yolunun bilgiyle arınmaktan geçtiğine inanır. Bu temelde insanın olgunlaşmasını ve ahlâkın düzeltilmesini dert edinerek, toplam 52 risâle ve bir de ek (Risâletü’lCâmia) yazarlar. Ansiklopedik bir niteliğe sahip bu eserde, matematikten müziğe, felsefeden
gökbilimine ve sihirden aşka kadar pek çok konu, şiirsel bir dille tartışılır ve özenle işlenir.
Risâleler dört bölüm altında sınıflandırılır:
a) Matematiksel ve Eğitsel Bilimler. (On dört risâle)
b) Cisimsel-Doğal Bilimler. (On yedi risâle)
c) Psikolojik-Aklî Bilimler. (On risâle)
d) Metafizik Bilimler. (On bir risâle)
İhvân-ı Safâ��������������������������������������������������������������������������������
, sayılara özel bir anlam yüklediği için, Ris�����������������������������������
���������������������������������
leler’in ilk cildini matematik konusuna ayırır. Pisagorculardan (Pythagoras) ilhamla, varlığın aslını sayılara göre düşünür
ve felsefelerini buna göre geliştirirler. Bilimsel sanatların ve ahlâkın yanı sıra musikiye de
matematik bölümünde yer verirken, tıpkı Yunan ve İskenderiye filozofları gibi, melodi ve
ritmlerle gök cisimlerinin hareketleri arasında bir ilişki kurarlar.
Doğal bilimlerin ele alındığı ikinci ciltte, madde-suret, zaman-mekân, hareket, meteoroloji, varlıklar, sesler ve işitme gücünün algılanması gibi konular işlenir. İhvân-ı Safâ, do8
ğuş ve gelişme anlayışına eğilim göstererek dört ayrı varlık türü sıralar: Madenler, bitkiler,
hayvanlar ve insanlar. Bunların her birinin alt tabakası bir alttaki varlığa, üst tabakası ise bir
sonraki varlığa bağlanır. Madenlerin alt tabakası toprakla, üst tabakası bitkilerle bitişiktir.
Yosun buradaki bir tür ara halkadır. Bitkilerin hayvanlara bağlanan yemişi ise hurmadır.
Diğer bitkilerden farklı olduğu için hurma hayvani bir bitkidir. Dişi hurmanın aşılanması
hayvanlarınkini andırır. Hurmanın baş tarafı kesildiğinde, artık gelişmez, tıpkı hayvanların
ölmesi gibi. Hayvanların en gelişkini de insana en yakın olanıdır. Bunlar niteliklerine göre
birkaç çeşittir: Fiziki benzerlik açısından maymun, zekâsıyla fil, organizasyon yeteneği açısından ise arı, insan ile hayvan arasındaki aralıkta yer alır.
Üçüncü ciltte psikolojik-aklî bilimler incelenirken, yeni-Platoncu bir yaklaşımla, feyz
(taşma) ve sudûr (meydana gelme) öğretisi dile getirilir. Evrenin ve bütün maddelerin işleyişi, canlı bir bedene benzetilir ve evren “büyük insan” olarak adlandırılır. İhvân-ı Safâ,
insanın bütün çabasının, tam bilgiyi elde etmek olduğuna inanır. Küllî Aklı bilmekle ve onun
rehberliğinde ulaşabilecek bir amaçtır bu.
Dördüncü ciltte farklı görüşleri ve inançları ele alırken, din ile felsefe arasında köprüler kurmaktan ziyade içsel bağlar bulmaya çalışırlar. Farabi ve İbni Sina’nın başka biçimde
tartıştıkları meselelere akıl düşürürler. Farklılıkların aşıldığı kapsayıcı bir dine doğru yol
alırken, aklî bir inanç yaratma hayalinin ardına düşer ve din ile felsefeyi bu gayretle yoğurmaya çalışırlar. Bu bağlamda mesela şeytan inancı, dünyevileşmiş akıl ile tanımlanır. İhvân-ı
Safâ’ya göre şeytan, rüştüne ulaşmış olan insandır. Çünkü öğüt dinlemez ve şehevî arzuların
peşinden gider. Davranışları ve ahlâkı kötü olduğu için o da kötü insan olur.
52 risâleden sonra gelen beşinci ciltte, bütün risâlelerin özünü yansıtan bütünsel bir bakış
sunulur. Bu konuda fihristte şöyle denir: “Bundan sonra, diğer risâlelerin hepsini özetleyen,
onlardaki hakikatlerin tamamını içeren er-Risâletü’l-Câmia gelir… Er-Risâletü’l-Câmia, dile
getirdiğimiz şeyler için en son gaye ve en son amaçtır.”
İhvân-ı Safâ Risâleleri olarak bilinen ve bin yıldır Doğu’dan Batı’ya geniş bir kültür ve
düşün coğrafyasında önceleri nefesi sonraları ise hayaletiyle dolaşan bu eser, şimdi okunup,
arınmış kalplerde yer edinmeyi bekler, yeniden.
“Ey kardeş!” der İhvân-ı Safâ, “bu risâleler, ilim isteklileri, hikmeti seçenler, özgürlüğü
seven ve kurtuluşu tercih edenler içindir. Onları sadece hak edenlere vermek ve hak edenleri
onlardan mahrum etmemek suretiyle, risâleler konusunda emanet hakkı yerine getirilmelidir. Çünkü risâleler; cilâ, şifa, nur ve ışıktır. Hatta onlar ilaç olamamışsa, hastalık gibidir.
İyileştiremezse hasta eder; ıslah etmezse ifsat eder; kurtuluşa erdirmezse helâk eder. Tedavi
eder, ama bazen hasta da edebilir. Öldürür de, diriltir de.”
Aradan bin yıl geçti.
Emanet hakkını yerine getiriyoruz.
Burhan Sönmez
Nisan 2012, İstanbul
9
Çeviri Üzerine Not
K
imlikleri ve görüşleri etrafında farklı yorumlar yapılan İhvân-ı Safâ’nın tam olarak ne
düşündükleri, her biri diğeriyle ilişkili ve aynı mantık örgüsünün bir parçası olan bu
risâlelerde gizlidir. Bu sebeple risâlelerin hiçbiri ihmal edilmeden ve kendi orijinal sıralarına göre okunması gerekmektedir. Şimdiye kadar bu topluluk ve risâleler üzerine yapılan
yorumlar, büyük ihtimalle risâlelerin tamamı görülmeden yapılmıştır. En azından bu durum
Türk okuyucular açısından böyledir. Çünkü risâlelerin tam Türkçe bir çevirisi henüz yayınlanmamıştır. Araştırmacıların bir kısmının doğrudan risâlelere müracaat etmek yerine, ya
yabancı dillerdeki kısmi çevirilerine veya onlarla ilgili ikinci ve üçüncü el kaynaklara dayandıkları görülmektedir. Bu sebeple ilk defa bu risâleler orijinal dili olan Arapça’dan Türkçe’ye
çevrilmektedir.
Risalelerin çevirisinde mümkün olduğu kadar sahasında uzman olan çevirmenlerden
yararlanılmıştır. Farklı kişiler tarafından çevrilmekle birlikte baştan sona kadar Arapça metinle karşılaştırılarak üslup birliği kurulmaya çalışılmıştır. Her çeviri eserde olduğu gibi, bu
çeviride de dil ve terminoloji sıkıntısı yaşanmıştır. Arapça bir kavramın dilimizde ittifak
edilmiş bir karşılığı her zaman bulunmamaktadır. Bu sebeple terimlere yaklaşık bir anlam
verilmekle birlikte, okuyucuya doğru manayı çağrıştırır düşüncesiyle, genel olarak orijinali
parantez içerisinde korunmuştur.
Bütün çabalara rağmen çeviri olması ve insan elinden çıkması nedeniyle eksiklerin ve gözden kaçan hususların olabileceğini düşünmekteyiz. Bu konuda dikkatli okuyucuların ve iyi
niyetli eleştirmenlerin uyarıları bizi sevindirecek ve doğruyu bulmamıza yardım edecektir.
Editör
Prof. Dr. Abdullah Kahraman
11
Risalelerin İçeriklerini Özetleyen Fihrist Bölümü
[Fihristü’r-Resâil]1
1. Çeviri: Doç. Dr. Enver Uysal. Uludağ Üniversitesi İlâhîyat Fakültesi Öğretim Üyesi.
Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla!
Risâlelerin Fihristi
u, bütün anlamları ve buradaki amaçlarının hakikati ile İhvânu’s-safâ ve Hullânu’lvefâ, Ehl-i Adl ve Ebnâu’l-hamd [Safâ Kardeşler, Vefalı Dostlar, Adalet Ehli ve Hamd
Çocukları]’nın risâlelerinin fihristidir. Onlar, hâlis sûfîlerin -ki hangi yörede bulunurlarsa
bulunsunlar, Allah onların itibarlarını korusun- sözlerinden çeşitli bilimlere, dikkat çekici hikmetlere, edebin inceliklerine ve anlamların hakikatlerine ilişkin 52 risâledir. Risâleler
dört bölüme ayrılmıştır:
a) Riyazî-Tâlîmî (Matematiksel ve Eğitsel) Bilimler,
b) Cismânî-Tabîî (Cisimsel-Doğal) Bilimler,
c) Nefsânî (Psikolojik)-Aklî Bilimler,
d) Dinî-İlâhî (Metafizik) Bilimler.
B
Matematiksel ve Eğitsel Bilimler on dört risâledir:
Birinci risâle; “Sayı” [el-‘adâd] ve onun mahiyeti, niceliği, niteliği ve özellikleri hakkındadır. Bu risâle ile amaçlanan hedef, felsefeye yeni başlayanların, hikmeti tercih edenlerin,
eşyanın hakikatleri üzerine düşünenlerin ve bütün var olanların nedenleri hakkında araştırma yapanların nefislerinin terbiyesidir. Bu risâlede sayının zihinlerdeki suretinin [heyûlâ] 1,
var olanların maddedeki suretlerineuygun düştüğünün, sayının en üstün âlemden bir örnek
olduğunun, nefsini terbiye etmeye çalışan kişinin, sayı bilimini öğrendikten sonra diğer matematikselve tabiat bilimlerini öğrenme aşamasına geçebileceğinin açıklaması da mevcuttur.
Sayı bilimi, bilimlerin aslı, hikmetin temeli, marifetlerin başlangıcı ve anlamların ana unsurudur.
İkinci risâlerisâle; “Hendese [Geometri]”nin esasını oluşturanların, kaç çeşit olduğunun
ve içerdiği konuların niteliğinin açıklanması hakkındadır. Bu risâle ile ulaşılmak istenen,
zihinleri gözle görülen şeylerle [mahsûsât] aklî olanlara [ma’kûlât], cisimsel varlıklardan
ruhanî varlıklara, maddî varlıklardan maddeden soyutlanmış varlıklara yönlendirmek ve ço1. Heyûlâ: Bütün cisimlerin varsayılan özü. Eşyanın gerçek olan kısmı. Zihinde tasarlanan şey. ‘Adâd ilminde, sayıların
zihinlerdeki sûreti. (y.h.n.)
15
ğalmayan, artmayan, [basit] birleşme ile bireyselleşmeyen [el-mevcudât-ı gayrı mürekkeb],
bir miktar ile sınırlandırılamayan, çizgi vb. şeylerle sınırları belirlenemeyen soyut suret, salt
ruhanî cevherler, açık olarak bilinemeyen, zaman ve mekân üstü yüce bireysel varlıklar…
gibi basit cevherlerin nasıl görülebileceği, hendese ilmi çerçevesinde bunların nasıl ilişkilendirileceği, onların nasıl bilinebileceği ve nefsin onlara nasıl yükselebileceği konularını
araştırmaktır.
Üçüncü risâle; “Giriş” mahiyetindedir ve “Yıldızlar” hakkındadır. Feleklerin [gök cisimlerinin] oluşumundan, burçların nitelikleri, gezegenlerin seyri ve onların bu âlemdeki etkilerinden, doğuranların [ümmühât] ve doğumların büyüme, yıpranma, oluş ve bozuluşla
yıldızlardan nasıl etkilendiğinden bahseder. Bu risâlerisâlenin amacı, temiz nefisleri felekler
âlemine ve göklerin tabakalarına, ruhanî varlıkların, mukarreb meleklerin, mele-i â’lâ’ya, en
üstün cevherlerin konaklama yerlerine yükselmeye ve Rûhu’l-Emîn’e [Faal Akla] ulaşmaya
teşvik etmektir.
Dördüncü risâle; “Mûsikî” hakkında olup2, telif (ses ve nağmeleri düzenleyip uyumlu
hale getirme) sanatı bilimine giriştir. Burada nağmelerin ve onlarla uyumlu melodilerin,
-tıpkı ilaçların, diğer içeceklerin ve panzehirlerin canlıların bedenlerindeki etkileri gibidinleyenlerin nefislerindeki etkileri, gök cisimlerinin, hareketleri, dönüşleri ve birbiriyle
sürtünmeleri esnasında ut, tambur ve sazların çıkardığı nağmeler gibi, güzel, beğenilen ve
kulağa hoş gelen, düzensiz nağmeler çıkardıkları açıklanır. Bu risâlenin amacı, insanî-melekî
düşünen nefisleri, bedenlerinden ayrıldıktan -ki bu ölüm olarak adlandırılır- sonra oraya
(ruhanî-semavî âleme) yükselmeye teşvik etmektir. Çünkü Allah’ın şu ifadesiyle açıkladığı
gibi, Peygamberlerin, sıddıkların, şehitlerin, hakikatleri düşünüp inceden inceye araştıran
sâlihlerin ruhlarının yükseldiği yer orasıdır: “Hayır, hayır! İyilikseverler için yazgı, kesinlikle
Yüce Cennet’tir (İlliyyûn). Kim söyleyecek sana Yüce Cennet’in ne olduğunu, O yazılmış bir
yazgıdır.”.3
Beşinci risâle; “Coğrafya”, yani yeryüzünün ve çeşitli bölgelerin biçimi hakkındadır. Burada yeryüzünün; üzerindeki bütün dağlar, denizler, çöller, akarsular, şehirler ve köyler ile
birlikte küre şeklinde ve canlı olduğu, tamamen bir canlı suretine benzediği ve bütün organları ve cüzleriyle, zâhiri ve bâtını ile Allah’a ibadet ettiği; yeryüzünün haritasının, takdirinin,
yollarının ve ülkelerinin nasıl olduğu açıklanır. Bu risâleden amaç; nefsin bu âleme geliş
nedeni, onun (bedenle) nasıl birleştiği, başka şeylerle ilişkisinin ve duyu organlarını kullanmasının, kıyas için çıkarımda bulunmasının nedeni ve kurtuluşunun nasıl olacağı konusunda uyarıda bulunmak, Allah’ın bize getirdiği deliller, iç dünyamızda ve dış dünyada bize
gösterdiği işaretler üzerine düşünmeye teşvik etmektir. Ki bu sayede araştırmacı için hakikat
ortaya çıkar da ona sarılır, onun peşinde koşar, bütün hallerinde Allah’a tevekkül eder; emelleri sona erip ecel yaklaşmadan, üzüntü ve pişmanlık hissetmeden ve ömrü sona ermeden
önce, kendisini ahiret yurdu için azık biriktirmeye ve oraya göç etmeye hazırlar.
Altıncı risâle; “Sayısal ve Geometrik Oranlar, sesler arasındaki uyum ve ilişkiler, bunların
çeşitleri ve aralarındaki düzenin nasıl olduğu” hakkındadır. Bu risâlede ulaşılmak istenen;
akıllı insanların nefslerine bilimlerin sırlarını, hakikatlerini ve gizli yönlerini, hikmetlerin
2. Burada dördüncü risâlenin “Mûsikî” olduğu söylense de kitap sırasında 4. ve 5. Risâlenin sırası yer değiştirmiştir. Buna
göre 4. Risâle “Coğrafya” 5. Risâle ise “Mûsikî”dir. (ç.n.)
3. Mutaffifîn 83/18-20.
16
Download