T.C. SA LIK BAKANLI I L ETFAL E T M VE ARA TIRMA HASTANES A LE HEK ML KOORD NATÖRLÜ Ü UZM. DR. FAT H BORLU TEZ DANI MANI: PROF. DR. YÜKSEL ALTUNTA M KROALBÜM NÜR SAPTANMI H PERTANS F HASTALARIN ANT H PERTANS F TEDAV SONRASI DE ERLEND R LMES ( UZMANLIK TEZ ) DR. SEYHAN ERMAN STANBUL – 2009 Ç NDEK LER Sayfa 1) Te ekkür 3 2) K saltmalar 4 3) Giri 5 4) Genel Bilgiler 7 5) Materyal ve metod 34 6) Bulgular 36 7) Tart ma ve Sonuç 49 8) Özet 54 9) Kaynaklar 55 2 TE EKKÜR Aile Hekimli*i dal nda ald * m ihtisas e*itimim süresince -i li Etfal E*itim ve Ara t rma Hastanesi’nde bilgi ve deneyimlerinden faydaland * m ve kliniklerinde asistan olarak çal maktan gurur duydu*um sayg de*er hocalar m 2. Dahiliye Klinik -efi ve tez dan man m Prof. Dr.Yüksel ALTUNTA-, 3. Dahiliye Klinik -efi Uzm. Dr.Fatih BORLU, 1. Çocuk Klini*i -ef Vekili Doç. Dr. Zeynep Y ld z YILDIRMAK, 2. Çocuk ve Yenido*an Klinik -efi Prof. Dr. Asiye NUHOBLU, 3. Çocuk Klini*i Emekli -efi Prof. Dr. Feyzullah ÇETCNKAYA, 2. Kad n Hastal klar ve Do*um Klinik -efi Op. Dr. Cnci DAVAS, 3. Kad n Hastal klar ve Do*um Klinik -efi Prof. Dr. Melahat DÖNMEZ KESCM, 2. Cerrahi Klinik -ef Vekili Op. Dr. Gürkan YETKCN ve Psikiyatri Klinik -efi Doç. Dr. O*uz KARAMUSTAFALIOBLU’na, bu bölümlerde birlikte zevkle çal t * m ve tecrübelerinden faydaland * m tüm meslekta lar ma ve yard mc sa*l k personeline te ekkürlerimi sunar m. Tez çal malar m yapt * m Hipertansiyon ve Lipid Poliklini*i’nde, bu çal man n planlanmas ve gerçekle tirilmesinde deste*ini gördü*üm Aile Hekimli*i Uzm. Dr. Ali Osman ÖZTÜRK’ e ve bu ünite çal anlar na, bir aile gibi kayna t * m z de*erli Aile Hekimli*i asistan arkada lar ma ve a merkezi çal anlar na te ekkürlerimi sunar m. Son olarak tüm bu çal malar mda yan mda olan sevgili e im Serdar ERMAN’ a, bu günlere gelmemde maddi, manevi desteklerini esirgemeyen, her zaman yan mda olan aileme sonsuz te ekkürler… 3 KISALTMALAR KB : Kan bas nc HT : Hipertansiyon JNC : Birle ik Ulusal Komite (Joint National Committee) ESH-ESC : Avrupa Hipertansiyon Toplulu*u - Avrupa Kardiyoloji Toplulu*u (European Society of Hypertension - European Society of Cardiology) RAAS : Renin anjiyotensin aldosteron sistemi ACE : Anjiyotensin dönü türücü enzimi (Angiotensin converting enzyme) Na : Sodyum K : Potasyum Cl : Klor AT-II : Anjiotensin-II NO : Nitrik oksit SSS : Santral sinir sistemi NE : Norepinefrin LDL : Dü ük yo*unluklu lipoprotein (low density lipoprotein) HDL : Yüksek yo*unluklu lipoprotein (high density lipoprotein) KVH : Kardiovasküler hastal k MAU : Mikroalbüminüri DM : Diabetes mellitus SKB : Sistolik kan bas nc DKB : Diastolik kan bas nc IDF :Uluslararas Diyabet Federasyonu (International Diabetes Federation) ACEC : Anjiyotensin dönü türücü enzim inhibitöri ARB : Anjiyotensin-2 reseptör blokeri BB : Beta bloker DÜ : Diüretik KKB : Kalsiyum kanal blokeri 4 GR VE AMAÇ Hipertansiyon, bir kan bas nc regülasyonu bozuklu*udur. Sistemik kan bas nc n belirleyen ve birbiriyle etkile en birçok faktör olmas nedeniyle hipertansiyondan sorumlu tek bir etyoloji veya patofizyolojik mekanizma yoktur. Hipertansiyon, özellikle eri kin popülasyonu etkileyen, dünyada ve ülkemizde s kl * giderek artan ve yaratt * komplikasyonlar nedeniyle toplum sa*l * n tehdit eden oldukça önemli bir sa*l k sorunudur. Tüm dünyada yakla k 1 milyar, ülkemizde ise yakla k 15 milyon insanda bulunmakta oldu*u tahmin edilen hipertansiyonun bu denli yüksek prevalans n n yan s ra ülkemizde yap lan PATENT çal mas nda oldukça dü ük fark nda olma (% 40) ve antihipertansif tedavi alma (% 31) oranlar bulunmakta ve hatta tedavi alanlarda dahi kan bas nc kontrolü yetersiz oranlarda kalmaktad r (1). Günümüzde hipertansiyon kontrol oranlar nispeten daha iyi olsa da ço*u merkezde hala hedeflerin çok alt ndad r. Ülkemizdeki eri kin bireylerde kan bas nc kontrolü tüm hipertansiflerde % 8, kan bas nc yüksekli*inin fark nda olan ve tedavi alanlarda ise % 20 olarak bulunmu tur (1). Hipertansiyon olu turdu*u hedef organ hasar ile oldukça önemli bir morbidite ve mortalite nedenidir. Hipertansif hastalarda kan bas nc normal s n rlar içerisinde kontrol edilemedi*inde birçok organ ve sistemin fonksiyonu geri dönü ümsüz olarak etkilenebilir. Kan bas nc ne kadar yüksekse, miyokard infarktüsü, kalp yetersizli*i, inme ya da böbrek hastal * n n geli me riski de o derecede artmaktad r (2). Klinik denemelerde antihipertansif tedavi, inme, myokard infarktüsü ve kalp yetersizli*i insidans nda s ras yla %35-40, %20-25, %50’nin üzerinde azalmayla ili kili bulunmu tur (3). Etkili kan bas nc kontrolü sa*lanabilen hipertansiyonlu hastalar n ço*unda 2 ya da daha çok ilaca gereksinim oldu*unu ortaya koyan klinik çal malar mevcuttur (4,5). Bununla birlikte ya am tarz de*i iklikleri önerilmedi*i veya gerçekle tirilmedi*i durumlarda uygun antihipertansif ilaçlar ya da ilaç kombinasyonlar yla bile yeterli kan bas nc kontrolü sa*lanamayabilir (2). Hipertansiyon tespit edildi*i anda beraberinde buna e lik eden organ hasar bulgular da geli mi olabilir. Etkilenen tüm hedef organlar içinde böbrek, hasar en erken ortaya ç kan organ olup, geli en mikroalbüminüri major kardiovasküler bir risk faktörüdür (6). Esansiyel hipertansiyon sonucu ciddi böbrek yetmezli*i riski nispeten dü üktür ancak hipertansiyon prevalans çok yüksektir ve bu hipertansiyonu son dönem böbrek hastal * n n en önemli ikinci sebebi yapmaktad r (7). Normotansiflerle kar la t r ld * nda hipertansif hastalarda böbrek yetmezli*i riski 22 kat artm t r (8). Renal yetmezlik geli ti*inde koroner ve serebrovasküler 5 olay riskinin artt * konusunda ciddi bir fikir birli*i vard r (9). Tüm hipertansif hastalarda renal hasar n de*erlendirilmesine ve önlenmesine daha fazla önem verilmesi gerekmektedir (10). Biz de bu çal mam zda Sa*l k Bakanl * -i li Etfal E*itim ve Ara t rma Hastanesi Hipertansiyon ve Lipid Metabolizmas Bozukluklar Poliklini*i’ nde takipli, mikroalbuminüri saptanm hipertansif hastalar n antihipertansif tedavi sonras mikroalbüminüri düzeyinde azalma olup olmad * n ve bunun kan bas nc ile uyumlu olup olmad * n hastalar n poliklinik takip dosyalar n retrospektif inceleyerek ara t rmay amaçlad k. 6 GENEL B LG LER H PERTANS YON TANIM VE SINIFLAMASI Hipertansiyon arterlerde ölçülen kan bas nc n n normal kabul edilen de*erlerin üzerinde olmas d r (11-12). "Kan bas nc = kardiyak debi(q) x periferik rezistans(r)" formülü ile ifade edilir ve birimi mmHg’ d r (13). Kalp debisinin veya arteriyel direncin artmas halinde bunlar n ürünü olan kan bas nc da artmakta, di*er ifadeyle hipertansiyon ortaya ç kmaktad r. Normal kan bas nc n n, kardiyovasküler komplikasyon riskinin art gösterdi*i spesifik bir üst s n r yoktur. Bu nedenle, hipertansiyonun tan m göreceli bir kavramd r ama hastan n de*erlendirilmesi ve tedavisinde klinik kullan m için gereklidir. Hipertansiyon; inme, koroner kalp hastal * gibi major komplikasyon risklerinde art beraberinde getiren kan bas nc yüksekli*i olarak da tan mlanm t r (14). Günümüzde sistolik kan bas nc n n 140mmHg, diyastolik kan bas nc n n da 90mmHg veya üzerinde bulunmas ya da ki inin antihipertansif ilaç kullan yor olmas hipertansiyon olarak tan mlan r (15,16). Esansiyel (primer, idiyopatik) ve sekonder olmak üzere iki farkl hipertansiyon tipi tan mlanm t r. Esansiyel hipertansiyon, s kl * ya la birlikte artan nedeni bilinmeyen bir hastal kt r ve tüm hipertansiyon nedenlerinin % 95’inden sorumludur. Sekonder hipertansiyon ise altta yatan as l hastal * n bulgusu olarak ortaya ç kan hipertansiyondur ve tüm hipertansiyon nedenlerinin %5’inden sorumludur (15). Kavramsal olarak hipertansiyon; hipertansiyona müdahale etmenin faydalar n n, etmemenin yol açaca* risk ve maliyetten daha fazla oldu*u kan bas nc düzeyi olarak tan mlanm t r. Bu konudaki karma ay gidermek için hipertansiyonun tan m , s n fland rmas , de*i ik hasta ve risk gruplar nda nas l tedavi edilmesi ile ilgili olarak çe itli k lavuzlar yer almaktad r. Bu k lavuzlar aras nda en yayg n olarak bilinenler, Amerika Birle ik Devletleri’ndeki Birle ik Ulusal Komite (Joint National Committee: JNC)’ nin, Dünya Sa*l k Örgütü / Uluslararas Hipertansiyon Toplulu*u (World Health Organization / International Society of Hypertension: WHO/ISH)’ nun ve Avrupa Hipertansiyon Toplulu*uAvrupa Kardiyoloji Toplulu*u (European Society of Hypertension - European Society of Cardiology: ESH-ESC)’ nun haz rlam oldu*u k lavuzlard r. Bu k lavuzlar, randomize kontrollü edilen klinik çal malardan elde bilgilerin * nda belirli zamanlarda güncelle tirilmektedir. 1977 y l nda yay nlanm olan JNC-1 k lavuzunda hedef kan bas nc na 7 ula lmas için yüksek doz diüretik tedavisi ba lang ç terapisi olarak önerilmi ti (17). Beta bloker, ACE inhibitörü ve kalsiyum kanal blokerleri gibi alternatif ilaçlar n kullan m na bu komitenin sonraki k lavuzlar nda yer verilmi tir (18-20). 1993 y l nda yay nlanm olan JNC5’te bile yüksek dozlu tek ajan tedavileri önerilmi tir (21). Bunun yan nda JNC-6’nn 1997’de yay nlanmas ile beraber dü ük dozlu kombinasyon tedavisi ikinci bir seçenek olarak kabul edilmi tir (22). JNC-7 ise kombinasyon tedavisini hipertansiyon kontrolünde birinci seçenek haline getirmi tir (2). Günümüzde, 2003 y l nda yay nlanm 2007 y l nda yay nlam olan JNC-7 ve ESH-ESC’nin oldu*u k lavuzlar en yayg n olarak kullan lan k lavuzlard r (2,23). Her ülkenin hipertansiyon tedavisi için kendi genetik ve co*rafi özelliklerine göre uluslararas k lavuzlar çerçevesinde geli tirdi*i yerel kullan ma uyarlanan k lavuzlar mevcuttur. Ülkemizde Türk Kardiyoloji Derne*i taraf ndan düzenlenen k lavuza göre kan bas nc normalde <140/90 mmHg, tip 2 diyabet varl * nda <130/80 mmHg, proteinürisi günde >1gr olan tüm hipertansiyonlularda ise <125/75 mmHg olmal d r. Amerikan Ulusal Sa*l k Enstitüsü (National Institute of Health: NIH), JNC-7 raporunda bildirilen kan bas nc düzeylerinin s n flamas Tablo 1’de gösterilmi tir. Bu raporda, ideal kan bas nc düzeyi 120/80 mmHg’ n n alt olarak belirtilmi tir. Bu tablo, 18 ve daha ileri ya taki eri kinler için, 2 ya da daha çok say daki muayene s ras nda, uygun ekilde ve oturarak ölçülmü , 2 ya da daha çok say daki kan bas nc de*erinin ortalamas na dayan larak yap lan kan bas nc s n fland rmas d r. Tablo 1. JNC-7 (2003) Bildirisine Göre Kan Bas nc (KB) n n S n fland r lmas ve Hipertansiyon (HT)’un Evrelenmesi KB Sistolik KB Diyastolik KB S-n-fland-rmas- (mmHg) (mmHg) Normal <120 ve <80 Prehipertansiyon 120-139 veya 80-89 Evre 1 HT 140-159 veya 90-99 Evre 2 HT Y160 veya Y100 Bu s n fland rmaya göre prehipertansiyon bir hastal k olarak kabul edilmemelidir. Bu terim, hipertansiyon geli me riski fazla olan bireyleri tan mlamak ve koruyucu tedavi stratejileri geli tirmek için kullan lmaktad r. Prehipertansif bireylere ilaç tedavisi de*il, ileride hipertansiyon geli mesini engellemek için ya am tarz de*i iklikleri önerilmelidir (24). 8 ESH-ESC’nin 2007 y l nda haz rlam oldu*u k lavuzdaki kan bas nc s n fland rmas ise Tablo 2’de gösterilmi tir. S n fland rmada sistolik ve diyastolik kan bas nçlar farkl s n flara dü erse, ki inin kan bas nc de*erlendirilirken daha yüksek olan kan bas nc derecesi dikkate al nmaktad r. Tablo 2. ESH-ESC/2007 Hipertansiyon K lavuzuna Göre Kan Bas nc Düzeylerinin (mmHg) Tan mlamalar ve S n fland r lmas Kategori Sistolik KB Diyastolik KB Optimal < 120 Normal 120-129 ve/veya 80-84 Yüksek Normal 130-139 ve/veya 85-89 Evre 1 HT (hafif) 140-159 ve/veya 90-99 Evre 1 HT (orta) 160-179 ve/veya 100-109 Evre 1 HT ( iddetli) Y 180 ve/veya Y 110 Czole sistolik HT Y 140 ve ve < 80 <90 Kan bas-nc- ölçüm yöntemleri: Kan bas nc n n hasta stresten uzak bir durumda iken (akut bir hastal k ya da ate yokken ve bo mesane ile) ve tekrar tekrar ölçülmesi, do*ru tan aç s ndan son derece önemlidir. Hedef organ hasar n n klinik kan tlar mevcut de*ilse ve kan bas nc 180/110 mmHg üzerinde bulunmam sa, tek bir ölçümle hipertansiyon tan s konulmamal d r. Kan bas nc 140/90 mmHg’ nin üzerinde bulunan hastalarda, dört hafta içinde en az üç kez tekrar ölçümler yap larak tan kesinle tirilmelidir. Hasta kan bas nc ölçümünden önce en az 5 dakika dinlenmeli, oturur durumda, kolu kalp seviyesinde ve alttan desteklenmi durumda olmal d r. Kan bas nc iki dakika ara ile iki kez ölçülmelidir. Cki ölçüm aras nda 5 mmHg’ dan daha fazla fark varsa ölçüm tekrarlanmal d r. Clk de*erlendirme s ras nda her iki koldan da ölçüm yap lmal , kan bas nc hangi tarafta daha yüksekse daha sonraki ölçümler o koldan yap lmal d r. Aletin kalibrasyonu yap lm olmal , man on hastan n kol çevresinin en az %80’ini ve uzunlu*unun 2/3’sini sarmal d r. Radyal arterin nab z palpe edilerek man on, sistolik kan bas nc n n 20 mmHg üzerine kadar i irilmeli ve 3 mmHg/saniye h zla indirilmelidir. Korotkoff seslerinin duyuldu*u an, faz I, sistolik; kayboldu*u an, faz V, çocuklarda ise seslerin azalmaya ba lad * an, faz IV, diyastolik kan bas nc olarak kabul edilir. 9 Kan bas nc n n, hastanede ve hekimler taraf ndan yap lan ölçüm s ras nda yüksek, bunun d nda normal olmas (beyaz önlük hipertansiyonu) olas l * da evde kan bas nc ölçümleri ile d lanmal d r. Kan bas nc düzeylerinin daha do*ru bir ekilde saptanmas , tedavinin etkinlik ve güvenilirli*inin yeterli izlenebilmesi ve hipertansiyonun hedef organ hasar ile daha iyi korelasyon göstermesi bak m ndan 24 saatlik ayaktan kan bas nc izlemi (ambulatory blood pressure monitoring: ABPM) de yap lmaktad r. Ayaktan kan bas nc izlemi beyaz önlük hipertansiyonu ve noktürnal hipertansiyon dü ünüldü*ünde, “s n rda” hipertansiyon tan s koyarken, tedaviye dirençli hipertansiyon vakalar nda ve hipotansif ataklar göstermede yararl d r. Evde hastan n kendisi taraf ndan yap lan kan bas nc ölçümleri de klinik aç dan yararl d r. Bu i lem, farkl günlere ait, günlük ya am ko ullar ndaki kan bas nc de*erlerinin elde edilmesine olanak sa*lar. Tedavi etkinli*i hakk nda daha fazla bilgi edinme ve hastan n tedaviye uyumunu artt rabilmesi nedeniyle evde yap lan kan bas nc ölçümleri yararl d r. Ancak bu i lem, hastada anksiyete yarat yorsa, hasta bu durumu bahane edip kendi ba na tedavisini de*i tiriyorsa kaç n lmal d r. EP DEM YOLOJ Hipertansiyon insidans farkl ya guruplar nda ve co*rafik bölgelerde, toplumlar aras nda ve ayn toplum içinde büyük ölçüde de*i kenlik gösterir (25). Hipertansiyonun tan mlar ndaki ve ölçüm tekniklerindeki farkl l klar, dünya genelinde ve toplumlar aras nda hipertansiyon insidans n n incelenmesini engellemekle birlikte tüm dünyadaki hipertansiyon prevalans n n tahminen 1 milyar olabilece*i belirtilmektedir (26). Bat toplumunda tüm eri kin ya gruplar nda hipertansiyon prevelans % 15-30 aras ndad r. Ülkemizde yap lan TEKHARF çal mas na göre hipertansiyon prevalans n n %33 oldu*u, ya ilerledikçe prevalans n artt * , ülkemiz kuzeyinde prevalans n %40’ lar n üzerine ç kt * , güneyinde ise %30’ lar n alt na indi*i tespit edilmi tir (27). Hipertansiyon geli iminin, genetik ve çevresel faktörler aras ndaki etkile imin sonucu oldu*u kabul edilmektedir. Genetik farkl l klar, popülasyon içindeki kan bas nc farkl l klar ndan sorumlu iken, popülasyonlar aras ndaki kan bas nc düzeyi farkl l klar n büyük ölçüde çevresel faktörler belirler. Ya am n erken dönemlerinde erkeklerde kad nlara göre daha yüksek oranlar görülürken, ya am n geç dönemlerinde bunun tam tersi söz konusu olur (28). 10 ETYOLOJ Hipertansiyon farkl hastalarda kan bas nc nda yükselmelere sebep olan heterojen bir hastal kt r. Cnsanda kan bas nc varyasyonunun %25-40’ genetik olarak belirlenir; bu süreçte kan bas nc n hem yükselten, hem de dü üren genler rol oynar (29,30). Bir insanda kan bas nc fenotipi, yüksek düzeyde alkol tüketimi, tuz içeri*i yüksek, potasyum ve kalsiyum içeri*i dü ük diyetler, ya lanma, sedanter ya am tarz , sosyoekonomik durum ve stres gibi çevresel ve demografik faktörlerle etkile en ve kan bas nc n yükselten ve dü üren gen gruplar n n ekspresyonuna ba*l d r (31). Hipertansiyonun nedeni % 95 hastada bilinmemektedir (primer hipertansiyon, esansiyel hipertansiyon) yani bilinen bir hastal *a ba*l de*ildir. % 5 hastada ise hipertansiyon ba ka bir hastal *a ba*l d r (sekonder hipertansiyon). Hipertansiyona yol açan hastal klar n önemli k sm böbrek kaynakl d r. Endokrin (hormonal) sebepler ise önemli di*er bir grubu olu turmaktad r. Bu hastal klar n önemli bir k sm n n tedavi edilebilir nitelikte olmas , hastal klar n tedavisi ile hipertansiyonun kal c tedavisinin mümkün olmas her hastan n sekonder hipertansiyon aç s ndan de*erlendirilmesini zorunlu k lmaktad r. Ba l ca sekonder hipertansiyon nedenleri; • Renal nedenler: Renal parankimal hastal klar: Akut glomerulonefrit, kronik glomerulonefrit, diyabetik nefropati, polikistik böbrek hastal * , hidronefroz Renovasküler hastalklar: Renal arter stenozu, intrarenal vaskülit • Endokrin nedenler: Akromegali, hipotiroidi, hipertiroidi, hiperparatiroidi, Cushing sendromu, primer aldosteronizm, feokromositoma • Ekzojen hormonlar: Östrojen, glukokortikoidler, mineralokortikoidler, eritropoetin, sempatomimetikler • Aort koarktasyonu • Gebelik • Uyku apne sendromu • Nörolojik hastal klar: Kafaiçi bas nç art , kuadripleji, Guillain-Barré sendromu • Akut stres • Alkol • Nikotin 11 PATOF ZYOLOJ Yüksek kan bas nc , artm kalp debisi ve/veya artm periferik dirence ba*l olarak ortaya ç kt * na göre, bu iki hemodinamik parametreyi etkileyen bir veya daha fazla faktördeki bozukluklar kan bas nc yükselmesine neden olur. Kan bas nc n n kontrolü böbrekler, santral sinir sistemi, periferik sinir sistemi ve vasküler endotel aras ndaki karma k bir ili ki ile sa*lan r. Adrenal bez ve hipofiz de buna katk da bulunur. Kalp bu sistemler taraf ndan yap lan de*i imlerin ço*una yan t veren organd r. Ayr ca, lokal ve sistemik etkili hormonlar da kan bas nc n n kontrolüne yard m eder. Genetik olarak hipertansiyona yatk n olanlarda, kan bas nc n düzenleyen sistemler aras nda dengesizlik olu ur. Hipertansiyon olu umunda rolü olan patofizyolojik faktörler aras nda artm sempatik sinir sistemi (SSS) aktivitesi, sodyum tutan hormonlar n ve vazokonstriktör maddelerin a r üretimi, vazodilatör maddelerin yetersiz üretimi, renin üretimindeki dengesizlikler, diyette sodyumun fazla ve potasyumun az al nmas , obezite, insülin direnci ve diyabet, damar hücre büyümesinde etkili faktörlerin a r üretimi say labilir. Sempatik sinir sistemi aktivasyonu Sempatik sinir sistemindeki aktivite artt , hem hipertansiflerde ve hem de normotansif ki lilerde kalp, böbrekler ve periferik damarlar üzerindeki etkileri yoluyla kalp debisi ve damar direncini art rarak ve s v retansiyonuna neden olarak kan bas nc nda yükselmelere yol açar. SSS uyar lmas n n sonunda kalp h z nda art , periferik vazokonstriksiyon, adrenallerden norepinefrin sal n m ve kan bas nc nda art gerçekle ir. Ayr ca damar düz kas hücresinde hipertrofi ve buna ba*l sertlik (kompliyans azalmas ) geli mesine yol açar. SSS aktivasyonuyla renal efferent sempatik lifler de uyar l r, böylece renal kan ak m nda dü me ve renal vasküler dirençte artmayla sonuçlanan vazokonstriksiyona neden olur (32). Renal sempatik uyar lma do*rudan sodyum reabsorbsiyonu ve jukstaglomerüler aparattan renin sal n m n uyar r. Artm SSS aktivitesinin damar duvar nda olu turdu*u yap sal de*i ikliklerin (damar düz kas hücresi hipertrofisi ve buna ba*l kompliyans azalmas ) zamanla SSS’deki aktivitede azalma olmas na ra*men kan bas nc düzeyinin yüksek devam etmesine neden oldu*u dü ünülmektedir. Artm kalp h z ve kalp debisiyle birlikte yüksek plazma norepinefrin düzeyleri özellikle bu hasta grubunda saptanm t r. Bunlarda emosyonel ve fiziksel streslere kan bas nc yan t artm t r ve bir k sm nda beta adrenerjik uyar ya ba*l plazma renin seviyelerinde de art 12 vard r. Postgangliyonik sempatik sinir uçlar ndan sal nan temel nörotransmitter norepinefrindir (NE) ve hipertansiflerin yakla k %30’unda kandaki NE düzeyi yükselmi tir (33). Bu bulgu özellikle 40 ya n alt ndaki genç hastalarda belirgindir ve ya la birlikte NE düzeyi azal r. Bu da SSS’deki aktivite art n n, hipertansiyonun süre*en olmas nda de*il de özellikle ortaya ç kmas nda rolü oldu*u görü ünü desteklemektedir. nsülin direnci: Cnsülin direnci, glikozun periferik dokularda, özellikle iskelet kaslar nda kullan m n n azalmas yla karakterize metabolik bir bozukluktur. Esansiyel hipertansiyonlularda insülin direnci s k görülür ve hipertansiyonla ili kili toplam kardiyovasküler riskin art nda rol al r. Özellikle obez hipertansiflerin hemen tamam , insülinin karaci*er taraf ndan al m n n azalmas sonucu hiperinsülinemiktir. Prospektif gözlem çal malar nda, açl k insülin düzeyi yüksek olanlar n kontrol grubuna göre ileride hipertansiyon geli imi riskinin 2-3 kat artt * saptanm t r (34). Hipertansiflerde insülinin vazodilatör etkisi, insülin direnci ve artm SSS aktivitesine ba*l olarak zay flam t r (35). Artm-@ sodyum al-m-: Sodyum al m n n artmas , su tutulumunun art ve kalp debisinin art na yol açarak ve ayr ca renal fonksiyonlar ve vasküler reaktiviteyi de*i tirerek hipertansiyona neden olabilir (36). Yüksek dozda sodyum tüketenlerin hepsinde hipertansiyon geli memekte, ancak e zamanl olarak renal sodyum at l m nda bir bozukluk olanlarda zararl etkiler ortaya ç kmaktad r. Yani sodyum al m n n artmas , hipertansiyon geli iminde gerekli fakat tek ba na yeterli olmayan bir faktördür. Burada önemli olan bir ayr nt , sodyumun klorlu tuzun (NaCl) hipertansiyona neden oldu*u, sodyum bikarbonat veya askorbat n ise böyle bir etkisinin olmad * d r (37). Bat tipi diyetin fazla sodyum içeri*ine ek olarak dü ük potasyum içeri*i, sodyum fazlal * ndan gelen zararl etkiyi artt rmaktad r (38). Renal sodyum tutulumu: Böbreklerden sodyumun geri al m n n art na yol açan birkaç patojenik yol vard r. Bunlardan birincisi; konjenital veya edinsel hastal klar sonucunda nefron say s veya fonksiyonunda azalmaya ba*l olarak renal filtrasyon yüzeyinin azalmas d r. Buna ba*l olarak böbreklerden sodyum ekskresyon miktar azalmakta, kan bas nc yükselmekte, bu da bir k s r döngü neticesinde glomerüler hipertansiyon yoluyla sistemik hipertansiyonu indüklemektedir (39). Sodyum retansiyonuna neden olan ikinci mekanizma da bas nç natriürez ili kisinin bozulmas d r. Normal ki ilerde kan bas nc yükseldi*inde, böbreklerden sodyum ve su at l m artarak intravasküler hacim küçültülür ve böylece kan bas nc normale döner. Bu fenomene bas nç natriürezi denir. 13 Hipertansif hastalarda ise kan bas nc ile sodyum at l m aras ndaki bu ili ki bozulur, kan bas nc n n bu yolla regülasyonu gerçekle mez (40). Sodyum retansiyonuna neden olan üçüncü mekanizma da nefron heterojenitesi, yani böbreklerde afferent arteriyollerde vazokonstriksiyona veya intrensek bir daralmaya ba*l olarak iskemik nefron topluluklar n n bulunmas ve buna ba*l olarak renin salg s n n homojenitesinin bozulmas d r (41). Renin-anjiyotensin-aldosteron sistemi: Renin-Anjiyotensin-Aldosteron sistemi (RAAS) hem hipertansif ve hem de normotansiflerde dola an kan hacmini ve kan bas nc n düzenleyen en önemli mekanizmalardan biridir. Renin, böbrekte jukstaglomerüler hücrelerden sal n r ve karaci*erden plazmaya verilen anjiyotensinojenin anjiyotensin-I’ e çevrilmesi reaksiyonunu katalize eder. Bu da anjiyotensin dönü türücü enzim (ACE) taraf ndan anjiyotensin-II’ ye y k l r. RAAS’ nin fizyolojik ve patolojik etkileri anjiyotensin-II (AT-II) üzerinden gerçekle ir (42). AT-II’ nin AT1 ve AT2 olmak üzere 2 tip reseptörü vard r ve etkilerinin ço*u AT1 üzerinden olur. AT-II’ nin AT1 reseptörüne ba*lanmas yla periferik damarlarda vazokonstriksiyon, aldosteron sentez ve sal n m , renal tübüler sodyum geri al m , SSS aktivitesi ve vasopressin sal n m uyar l r, negatif geri besleme ile renin sal n m inhibe olur. Ayr ca AT-II, güçlü bir büyüme faktörü ve mitojen olup, hücre ve matriks ço*almas n uyar r. Kan bas nc nda yükselme oldu*unda negatif geri besleme yoluyla jukstaglomerüler hücrelerden renin salg s azal r. Bu nedenle esansiyel hipertansiyonu olanlarda bu inhibisyona ba*l olarak plazma renin düzeyinin dü ük olmas beklenir. Ancak hipertansif hastalarda plazma renin düzeyleri homojen olmay p kan bas nc düzeyi ile orant l de*ildir. Sadece %30’unda renin düzeyi dü ük olup %50’sinde normal, %20’sinde ise yüksektir. Hipertansif hastalarda plazma renin düzeylerinin uygunsuz bir ekilde normal veya yüksek olmas n aç klayacak ba l ca 2 mekanizma öne sürülmü tür. Bunlardan birincisi, nefron heterojenitesidir (39). Cskemik nefronlardan sal nan renin plazma düzeyini farkl seviyelerde artt rarak normal ya da yüksek plazma renin düzeylerine neden olur. Sonuçta, hiperfiltrasyon yapan nefronlarda a r vazokonstriksiyon ve sodyum tutulumu gerçekle erek hipertansiyon geli ir. Plazma renin düzeyinin hipertansiflerde normal olmas n n di*er bir nedeni, bu esansiyel hipertansifler aras nda önemli bir oranda non-modülatör ki iler olmas d r (43). Yani bu ki ilerde sodyum k s tlamas na yan t olarak aldosteron salg lanmas uyar lmaz. Ayr ca rezistans damarlar n AT-II’ ye olan duyarl l * nda art meydana geldi*i ve renin ve AT-II’nin dü ük serum düzeylerinde bile kan bas nc n n yükselebilece*i öne sürülmü tür. 14 Endotel disfonksiyonu: Endotel hücreleri, damar duvar ndaki düz kas hücreleri üzerinde vazoaktif dilatasyon ve konstriksiyon yapan birçok lokal parakrin etkili madde salg layarak hipertansiyon patogenezinde aktif rol al r. Bunlar n içinde en güçlüleri nitrik oksit (NO) ve endotelindir. Nitrik oksit (NO): Vazokonstriktör hormonlara yan t olarak salg lanan bir vazodilatör maddedir ve normal kan bas nc n n sürdürülmesini sa*lar (44). Ateroskleroza ba*l veya genetik olarak NO sentez veya salg lanmas ndaki bir bozukluk, ki inin hipertansiyona olan yatk nl * n belirleyen önemli bir faktördür (45). Endotelin Endotel hücrelerinden salg lanan ve düz kas hücrelerine ETA üzerinden etki ederek vazokonstriksiyona, ETB reseptörüne ba*lanarak prostasiklin ve NO üretimi yoluyla vazodilatasyona neden olan bir peptiddir (46). Endotelin üretimindeki art , kan bas nc yükselmesinin yan nda hipertansif ki ilerde küçük damarlarda hipertrofik yeniden ekillenmenin olu umundan da sorumlu tutulmaktad r. Vasküler hipertrofi Sodyum al m fazlal * nda ve renal sodyum tutulumuna ait bozukluklarda kan bas nc yükselmesine neden olan temel mekanizma, kalp debisindeki art t r. Di*er birçok faktör ise temel olarak rezistans damarlarda vazokonstriksiyon ve hipertrofiye yol açarak periferik damar direncindeki artma yoluyla kan bas nc yükselmesine neden olur. Stres art na ba*l SSS aktivitesinde art , endotelin, AT-II, hiperinsülinemi gibi birçok faktör, damar düz kas hücresinde tonüs art ve vazokonstriksiyona yol açabilir (47). HEDEF ORGANLARDAK DE KL KLER VE KOMPL KASYONLAR Yüksek kan bas nc , ba ta kardiyovasküler hastal klar olmak üzere birçok organ ve sistemi etkileyerek morbidite ve mortalite sebebi olmaktad r. Hipertansiyonun komplikasyonlar sadece kan bas nc yüksekli*ine ba*l olabilece*i gibi hipertansiyonun zemin haz rlad * ateroskleroza da ba*l olabilir (48). Hipertansiyon, endotel disfonksiyonuna neden olarak özellikle direnç arteriyollerinde hiperplazi ve hipertrofiye neden olur (49). Bunun sonucunda, arter duvar nda y rt lma, kanama ve trombüs olu umuna neden olarak iskemi ve organ hasar na yol açabilir. Sonuç olarak, hipertansiyon ba ta iskemik kalp hastal klar olmak üzere, konjestif kalp yetmezli*i, serebrovasküler olay veya böbrek yetmezli*ine neden olur (50). 15 Tablo 3 Hipertansiyona BaEl- Geli@en Komplikasyonlar (48) H PERTANS F ATEROSKLEROT K Retinopati Serebral tromboz Ensefalopati Myokard infarktüsü Serebral kanama Koroner kalp hastal * Sol ventrikül hipertrofisi Kloadikasyo sendromlar Konjestif kalp yetmezli*i Böbrek yetmezli*i Aort disseksiyonu Hipertansiyon ve Kardiyak Bulgular Hipertansiyonun neden oldu*u art yük (afterload) art na, kalp kompensatuvar bir yan t olarak sol ventrikül duvar kal nl * n artt rarak cevap verir. Olay n ilerlemesiyle beraber, diastolik fonksiyon bozuklu*u ve sol ventrikül hipertrofisi ortaya ç kar. Sol ventrikül hipertrofisi en s k görülen kardiyak problem olarak kar m za ç kmaktad r. Dahas , Devereaux ve arkada lar , sol ventrikül hipertrofisinin kardiyovasküler bir risk faktörü olmas n n ötesinde, preklinik kardiyovasküler hastal k olarak kabul edilmesi gerekti*ini ileri sürmü ler ve sol ventrikül hipertrofisi ile iskemik kalp hastal * , iskemik serebrovasküler hastal k, retinal hasar ve böbrek hasar aras nda anlaml ili ki saptam lard r. Ayr ca hipertansif hastalardaki ani ölüm riskinin, sol ventrikül hipertrofisine ba*l artm ba*lant l olabilece*i ileri sürülmü tür (48,49). Yüksek kan bas nc aritmi riski ile kalp yetmezli*i geli iminin en önemli risk faktörüdür (51). Konjestif kalp yetmezli*i geli en hastalar n %90’ nda hipertansiyon öyküsü vard r ve hipertansiyon varl * kalp yetmezli*i riskini normotansiflere göre 3 kat artt rmaktad r (52). Hipertansiyonda ortaya ç kan sistolik ve diyastolik fonksiyon bozuklu*u uzun dönemde sol ventrikül pompa yetersizli*i ve konjestif kalp yetmezli*ine yol açar. Hipertansiyon, koroner arterlerde ateroskleroza neden olarak, endotel disfonksiyonu ile vazodilatatör yan tlar bask layarak ve koroner kan rezervini azaltarak koroner kalp hastal * riskini artt r r. Bu mekanizmalar hipertansif hastalar n koroner iskemi, myokard infarktüsü ve ani ölüm gibi sonuçlarla daha çok kar la malar n aç klamaktad r ve bu 16 nedenlerden dolay , hipertansiyon, koroner kalp hastal * n n en önemli engellenebilir risk faktörü olarak görülmektedir (51). Hipertansiyonun olu turdu*u kardiyovasküler hastal klar de*erlendirirken önemli bir nokta ise, hipertansiyonun nadiren di*er kardiyovasküler risk faktörlerinden ba* ms z tek ba na bulundu*udur. Bilindi*i gibi hipertansiyon metabolik olarak dislipidemi, glukoz intolerans , abdominal obesite ve hiperinsülinemi ile birliktedir. Bu nedenle, hipertansiyona ba*l kalp hastal * riski incelenirken ve tedavi plan olu turulurken risk faktörlerinin tümü göz önünde bulundurulmal d r (48). Hipertansiyon ve Serebral Bulgular Serebrovasküler olaylar n en s k görüleni %85 oran ile beyin kan ak m n n azalmas veya durmas yla sonuçlanan serebral infarktüsdür. Serebrovasküler infarktüsün büyük ço*unlu*u serebral otoregulasyonu bozan intrakraniyal veya ekstrakraniyal arterlerin t kanmas na ba*l aterotrombotik inmedir. Serebral kan ak m , genelde serebral otoregülasyon ile kontrol alt nda tutulur. Bu, vasküler tonus ve kalp debisi ile sa*lan r. Normotansif ki ilerde dinlenme s ras nda ortalama arteriyel kan bas nc 90mmHg olup bunun alt limiti 60mmHg’dir. Bu limitlerin alt na dü tü*ünde oksijen ekstraksiyonu artar; ancak ileri dönemde iskemik beyin zedelenmesi meydana gelmeye ba lar. Hipertansiyon bulunan ki ilerde genelde serebral otoregülasyon bozulur. Hipertansiyon, hem iskemik hem de hemorajik serebrovasküler olaylar n en s k nedenidir (53,54). Özellikle ya l popülasyonu etkileyen izole sistolik hipertansiyonun tedavi edilip edilmemesi gerekti*ine ili kin sorular da geni serili çal malarla ara t r lm , tedavi almayan hastalarda serebrovasküler olay riskinin 2–4 kat artt * ve antihipertansif tedavi ile serebrovasküler olay insidans nda %26 azalma oldu*u gösterilmi tir (55). Hipertansif ensefalopati, beyinde yüksek kan bas nc sonucunda ortaya ç kan geçici de*i ikliklere verilen klinik tablonun ad d r. Son y llarda etkin hipertansif tedaviden dolay ender rastlan r hale gelmi tir (56). Hipertansiyon ve Böbrek BulgularHipertansiyonun böbrekte neden oldu*u en önemli patolojik de*i iklik, afferent arteriyol duvar nda hyalinizasyon ve skleroz ile karakterize hipertansif nefrosklerozdur. Hipertansif hastalarda böbrek tutulumu genellikle asemptomatik olmakla beraber ilk belirti 17 konsantrasyon defektini yans tan noktüridir. Clk objektif bulgu ise mikroalbüminüridir ve intrarenal vazodilatör cevab n azalmas ile tubulointerstisyel hasar n ba lamas ndan ve progresyonundan sorumludur. Mikroalbüminüri hem böbrek hasar n n ilerleyici karakterini hem de genel kardiyovasküler morbiditeyi yans tan bir belirteçtir (57). Hipertansiyon, geli mi ülkelerde renal yetersizlik nedenleri aras nda diabetes mellitustan sonra ikinci s ray almaktad r. Böbrek bozuklu*u, hipertansiyon süresi ve e lik eden metabolik bozukluklarla artmaktad r. ABD’de düzenli diyaliz tedavisi görmekte olan hastalar n yakla k %25-30’unda renal yetmezlik nedenini HT olu turmaktad r (58). Ba lang çta KB art n n glomerüllere aktar lmas , artm afferent arterioler direnç ile engellenmeye çal l rsa da ileri dönemlerde bu otoregülasyonun kayb ile afferent arterioler vazodilatasyon olu arak glomerül içi bas nç artar. Bas nç art ile izole nefron glomerüler filtrasyonu ve filtrata geçen protein, solut artar ve mezengial hücreler uyar l r. Mekanik etki ile ba layan olaya, vasküler duvar büyüme faktörlerinin etkisi ile hiperplazi ve hipertrofi, interstisyel enflamasyon, serbest radikal olu umu, kalsinozis, lipid ve karbonhidrat metabolizmas bozukluklar n n eklenmesiyle Glomerüler kapillerdeki hidrostatik bas nç art glomerüloskleroz geli mektedir (59). ve elektrik yük de*i imi ile idrarla albumin at l m artar. Glomerüler albumin geçi i ile i yükü artan proksimal tubülden, lizozom kaynakl N-asetil beta-D glukozaminidaz n (NAG) idrara at l m da artar Ba lang çta hemodinamik de*i imle olu an bu at l m, nefronda yap sal de*i imin olu mas ile daha da artar. Bu nedenle renal fonksiyonlar n normal oldu*u erken evrede, glomerüler ve tubüler etkilenmenin erken belirleyicileri olan üriner albumin ekskresyonu ve NAG’ n idrar düzeylerindeki art böbrekte geriye dönü ümlü bozulmalar saptamada giderek önem kazanmaktad r. Üriner albumin ekskresyonu: Günlük idrarla at lan albuminin de*erinin 30-300 mg veya 20-200 µg/dk aras nda olmas mikroalbüminüri (MA) olarak tan mlanmaktad r (60). ESHESC 2003 K lavuzu’nda, diabetes mellitusu bulunmayan hipertansif hastalarda MA’ nin, tan mlanan e ik de*erlerin alt nda bile olsa kardiyovasküler olaylar öngörmeyi sa*lad * bildirilmi ve genel populasyonda yap lan bir çal mada, MA ile kardiyovasküler kaynakl olan ve olmayan mortalite aras nda ili ki oldu*u gösterilmi tir. Diabetes mellitus ve hipertansiyonu olan tüm hastalarda, MA’ nin güvenilir bir yöntemle ölçülmesi ve bu ölçümün tercihen kreatinin at l m ile oranlanarak de*erlendirilmesi önerilmekte, albumin/kreatinin oran erkeklerde Y22, kad nlarda Y31 ise MA olarak de*erlendirilmektedir (23). Son çal malarda primer hipertansiyonu olan hastalarda, MA prevalans n n % 8-15 oran nda oldu*u gösterilmi se de, hasta seçimi ve kullan lan ölçüm tekniklerinin farkl l * na ba*l 18 olarak bu oran %5-40 gibi geni oranlarda de*i iklikler göstermektedir (61,62). Hipertansiyonda MA olu umunda farkl mekanizmalar öne sürülmektedir. Kan bas nc art ile olu an renal hemodinamik de*i iklikler, glomerül içi bas nç ve glomerüler filtrasyon membran geçirgenli*inin art ve/veya albuminin tubüler reabsorbsiyonundaki yetersizli*i ile MA’ nin ba lad * , glomerüler ve arteriollerdeki yap sal hasarla MA’ nin devam etti*i dü ünülmektedir (63). MA düzeyi ile hipertansiyon derecesi ve süresi, hasta ya , dislipidemi, sigara kullan m , obezite, insülin direnci, protrombotik e*ilimler, RAAS aktivitesinin art , endotelyal disfonksiyon ve tuza duyarl l k aras nda ili ki oldu*u bildirilmi tir (62,63). Hipertansif hastalar n 10 y ll k izleminde, iskemik kalp hastal * riskinin MA olanlarda dört kat artt * saptanm t r (64). Geni prospektif çal malar, MA olanlarda, hafif KB art n n bile uzun dönemde böbrek yetmezli*i geli imi için güçlü ba* ms z bir risk faktörü oldu*unu göstermi tir (62). Bu nedenle MA, primer hipertansiyonu olan hastalarda erken intrarenal vasküler disfonksiyonun göstergesi olarak de*erlendirilmektedir. Hipertansif hastalarda üriner albumin ekskresyonu, kan bas nc ndaki dü ü ile orant l olarak azalmaktad r. Albumin at l m , diüretik, beta bloker ve kalsiyum kanal blokerleri ile %10-35, intraglomerüler bas nc azaltan ACE inhibitörleri ile %50-60 oran nda azalmaktad r (65,66). Hipertansiyon ve Göz BulgularHipertansiyona ba*l göz komplikasyonlar 18. yüzy l n ilk yar s ndan beri bilinmektedir. En s k bilinen göz komplikasyonu retinopati olmas na ra*men; retinopati d nda da retinal ven ve retinal arter oklüzyonlar , retinal emboli, iskemik optik nöropati ve hipertansif korioidopati gibi tablolar da hipertansiyona e lik edebilir. Hipertansiyon ve diyabetin s k olarak birlikte bulunmalar nedeniyle de diyabetik ve hipertansif göz komplikasyonlar birlikte bulunuyor olabilirler. Bilindi*i gibi göz dibi, vücutta arter ve arteriyollerin görülebildi*i tek yerdir. Bu nedenle hipertansiyonun yaratt * mikrovasküler hasar do*rudan de*erlendirme imkân verir. Hipertansif retinopatinin Keith ve Wagener taraf ndan yap lan s n fland rmas halen geçerlili*ini korumaktad r (67). Retina de*i ikliklerinin izlenmesi, mikrovasküler hasar n do*rudan de*erlendirilmesinin en önemli yolu olmas nedeni ile hipertansiyonlu her hastada hem tan , hem de takip aç s ndan önemlidir. Bir ba ka önemi de risk belirleyici olmas d r. Böylece Evre II retinopatiden itibaren damarlarda organik de*i ikliklerin ortaya ç kmaya ba lad * söylenebilir. Evre III-IV retinopatinin ortaya ç kmas ‘hedef organ hasar ’ olarak nitelendirilmeli ve tedavi hedefleri buna göre de*erlendirilmelidir. 19 KL N K DE ERLEND RME Hastalar n önemli bir k sm nda hipertansiyon sinsi bir seyir izler yani hiçbir belirti yoktur. Hipertansiyonun ba l ca belirtileri; ba a*r s , çarp nt , nefes darl * , halsizlik, yorgunluk, burun kanamas , kulaklarda ç nlama, yürüme ve merdiven ç kmada zorlanma, bazen çok s k idrara ç kma, gece uykudan uyan p idrar yapma ve bacaklarda i liktir. Kan bas nc n n çok yükseldi*i durumlarda çift görme, dilde peltekle me, yüzde veya vücutta kar ncalanma olabilir. Bu belirtilerin hiçbirisi hipertansiyona özgü de*ildir, ba ka hastal klarda da izlenebilir. Hipertansiyonda ilk de*erlendirmede öncelikle 3 temel hedefe yönelmek gereklidir; 1.Kan bas nc n n evrelenmesi, 2.Genel kardiyovasküler riskin belirlenmesi, 3.Daha fazla ara t rma gerektirebilecek olan olas sekonder hipertansiyon nedenlerinin tespit edilmesi gereklidir. Hipertansiyonlu bir hastan n klinik de*erlendirilmesi anamnezle ba lar. Anamnezde özellikle göz önüne al nmas gereken noktalar a a* da s ralanm t r; a) Kan bas nc yüksekli*inin süresi ve daha önceki düzeyleri ile daha önce uygulanan antihipertansif tedavinin sonuçlar ve yan etkileri, b) Hastan n koroner kalp hastal * , kalp yetersizli*i, serebrovasküler hastal k, periferik damar hastal * , diabetes mellitus, gut, dislipidemi, bronkospazm, seksüel disfonksiyon, böbrek hastal klar ve di*er önemli hastal klar ile ilgili geçmi i, bu klinik tablolarla ilgili imdiki semptomlar ve bu tablolar n tedavisi için kullan lan ilaçlar ve sonuçlar ile ilgili bilgiler, c) Sekonder hipertansiyon nedenleri ile ilgili olmas olas semptomlar, d) Hastan n diyetteki ya*, tuz ve alkol al kanl klar , sigara içip içmedi*i ve içiyorsa süresi ve miktar , fizik aktivite al kanl klar ve vücudundaki ya* fazlas n ortaya koymak aç s ndan gençli*indeki ve imdiki a* rl * aras ndaki fark, e) Kan bas nc n artt rmas olas ilaçlar ve maddelerin kullan m ile ilgili anamnez (örne*in oral kontraseptifler, nonsteroid antiinflamatuar ilaçlar, meyan kökü, kokain, amfetamin türevleri, eritropoetin, siklosporinler, steroid hormonlar), f) Hipertansiyon, diyabet, dislipidemi, kalp yetersizli*i, serebrovasküler olay veya böbrek hastal * ile ilgili aile anamnezi, 20 g) Hipertansiyonun seyri ve sonuçlar na etki edebilecek ki isel psikososyal ve çevresel faktörler (örne*in aile yap s , çal ma ortam , e*itim düzeyi, sosyokültürel ve sosyoekonomik yap s ) (15) sorgulanmal d r. Hipertansiyonlu bir ki ide, kan bas nc n n ölçümü d nda tam bir fizik muayene yap lmal ve muayene s ras nda özellikle a a* daki noktalara dikkat edilmelidir (15,16); a) Kan bas nc n n her iki koldan ve en az iki kere kurallara uygun bir ekilde ölçülerek kaydedilmesi, b) Hastan n boy ve kilosunun ölçümü ve vücut kitle indeksinin hesaplanmas (kilogram olarak a* rl * n metre olarak boy’un karesine bölünmesi), c) Kardiyovasküler sistemin ayr nt l muayenesi, ritm bozukluklar , 3. ve/veya 4. ses duyulup duyulmad * ve kalp yetersizli*i bulunup bulunmad * n n saptanmas , d) Boyun muayenesinde karotis üfürümlerinin, venöz dolgunlu*un ve tiroid büyümesinin olup olmad * n n tespiti, e)Ekstremitelerde periferik arter nab zlar nda zay flama veya kaybolma, arteryel üfürüm ve ödem aranmas , f) Akci*erlerde rallerin ve bronkospazm n ara t r lmas , h) Bat n muayenesinde üfürüm, anormal pulsasyon, böbreklerde büyüme veya ba ka kitle olup olmad * n n incelenmesi, j) Göz dibinin ve serebrovasküler hasar aç s ndan sinir sisteminin incelenmesi gerekmektedir. LABORATUVAR NCELEMELER Hipertansiyonlu hastalarda yap lacak laboratuar incelemeleri (tablo 4), gerçekçi bir risk belirlemesi yap lmas , hedef organ hasar n n ve di*er klinik tablolar n ortaya ç kart lmas ve sekonder hipertansiyonun ekarte edilmesi amaçlar na yöneliktir. Cncelemeler en basit olandan en karma k olana do*ru geni letilmelidir. Cstenecek tetkiklerin seçiminde; hasta ya , kan bas nc düzeyleri, hipertansiyon ilerleme h z önemlidir. Ayr nt l incelemeler sekonder hipertansiyonun nedenlerini veya hedef organ hasar n , klinik kardiyovasküler hastal k varl * n ve iddetini ortaya ç karmaya yöneliktir. EKG’de sol ventrikül hipertrofisinin saptanmas durumunda bunun ekokardiyografi ile kan tlanmas gereklidir. Kraniyal, renal veya periferik arter darl klar ndan ya da aort anevrizmas ndan üphe edilmesi durumunda bu damarlar ultrasonografi ile ayr nt l bir ekilde incelenmelidir (15,16). 21 Tablo 4 . Hipertansiyonlu hastalarda laboratuvar incelemeleri Birinci basamak temel laboratuvar incelemeleri • Rutin idrar analizi • Basit kan say m • Kan ekeri • Elektrokardiyografi • Gö*üs röntgenografisi kinci basamak temel laboratuvar incelemeleri • Tam kan say m • Kreatinin • Sodyum • Potasyum • Total kolesterol • HDL-kolesterol • Açl k trigliseridi • LDL-kolesterol GereEinde yap-lacak laboratuvar incelemeleri • Kreatinin klirensi • Mikroalbüminüri(spot), 24 saatlik idrarda protein • Fundus muayenesi • Kan kalsiyumu • Cnsülin, Hemoglobin A1C ve/veya fruktozamin • TSH • Ürik asit • Ekokardiyografi • 24 saatlik ayaktan kan bas nc izlemi • Apolipoproteinler, lipoprotein elektroforezi ve di*er lipid analizleri • PRA, aldosteron ve katekolaminler • Bat n ultrasonografisi • Kraniyal, renal ve periferik arterlerin ultrasonografi/ Doppler incelenmesi 22 Kardiyovasküler Riskin DeEerlendirilmesi; Hipertansiyon toplam kardiyovasküler riskin bir bile enidir. ESC 2007 hipertansiyon tedavi yakla m nda, hastalara uygulanacak tedavinin toplam kardiyovasküler risk göz önüne al narak ki iye özel olarak belirlenmesi gereklili*i vurgulanm t r. (23) Prognozu etkileyen risk faktörleri; • Nab z bas nc düzeyleri • Ya (E > 55 ya , K > 55 ya ) • Sigara kullanma al kanl * • Dislipidemi Total kolesterol: > 5.0 mmol/l (190 mg/dl) ya da LDL-kolesterol: > 3.0 mmol/l (115 mg/dl) ya da HDL-kolesterol: E < 1.0 mmol/l (40 mg/dl) K < 1.2 mmol/l (46 mg/dl) • Abdominal obezite (bel çevresi E > 102cm, K > 88cm) • Erken kardiyovasküler hastal k varl * na ili kin aile öyküsü (E > 55 ve K > 65 ya ) • Açl k plazma glukoz düzeyi 5.6-6.9 mmol/l (102-125 mg/dl) • Bozulmu glukoz tolerans testidir. Yüksek/Çok yüksek riskli bireyler; • Sistolik KB Y 180 mmHg ve/veya diyastolik KB Y 110 mmHg, • Diyastolik KB dü ük (< 70mmHg) iken sistolik KB’ n n > 160 mmHg olmas , • Diabetes mellitus, • Metabolik sendrom, • Y3 kardiyovasküler risk faktörü bulunmas , • A a* daki subklinik organ hasarlar ndan bir veya daha fazlas n n varl * ; -Elektrokardiyografide (özellikle yüklenme) veya ekokardiyografide (özellikle konsantrik tipte) sol ventrikül hipertrofisi, -Karotis arterde duvar kal nla mas veya plak olu umu yönünde kay t, -Arter sertli*inde art , -Serum kreatinin düzeyinde orta derecede art , -Hesaplanm glomerüler filtrasyon h z n n veya kreatinin klirensinin azalmas , -Mikroalbüminüri veya proteinüri, • Saptanm kardiyovasküler hastal k veya böbrek hastal * olan hastalar yüksek/çok yüksek riskli bireyler olarak de*erlendirilmelidir. 23 H PERTANS YON TEDAV S Hipertansiyonlu hastada tedavinin birincil amac , uzun dönemdeki kardiyovasküler morbidite ve mortalitede maksimum azalt lman n sa*lanmas d r. Bu, sigara, dislipidemi, abdominal obezite ya da diyabet gibi saptanabilen bütün geriye çevrilebilir risk faktörlerinin kontrol edilmesi ve ili kili klinik durumlar n uygun biçimde tedavi edilmesini ve yükselmi kan bas nc n n tedavisini gerektirmektedir. Sistolik kan bas nc n n 140mmHg’n n, diyastolik kan bas nc n n ise 90mmHg’n n alt nda tutulmas hedeflenmelidir (15,16). Diyabetik ve çok yüksek ya da yüksek riskli hastalarda kan bas nc hedefinin < 130/80 mmHg olmas önerilmi tir. HOT ve UKPDS çal malar nda gösterildi*i (68,69) ve ABCD çal malar yla do*ruland * gibi (70,71) tip 2 diyabetik hastalarda makro ve mikrovasküler komplikasyonlar n s kl * nda, kan bas nc n n daha fazla dü ürülmesinin daha az dü ürülmesine oranla yararl etkisi oldu*u yönünde kesin kay tlar bulunmaktad r. Hipertansiyon tedavisini 2’ye ay rabiliriz; 1- Hipetansiyonun Nonfarmakolojik Tedavisi-Ya am Tarz De*i iklikleri 2- Hipertansiyonun Farmakolojik Tedavisi Yay nlanan JNC VII K lavuzu’nda zorunlu endikasyon yoksa komplikasyonsuz hipertansiflerde ilk seçenek ilaç olarak tiazid grubu diüretikler önerilmektedir (2). ESH-ESC HT K lavuzu’na göre ba lang ç ve idame tedavisi için diüretikler, ACE inhibitörleri, anjiotensin reseptör blokerleri, kalsiyum kanal blokerleri ve beta blokerlerden birisinin verilebilece*i bildirilmektedir. Uygulanan bireyselle tirilmi tedavi yönteminde, hastan n demografik özellikleri (ya , cins, rk v.b), e lik eden kardiyovasküler risk faktörleri, hedef organ hasarlar de*erlendirilerek uygun ilac n kullan lmas önerilmektedir (2). Prehipertansiyonu olan hastalarda gelecekte HT geli me riskinin yüksek oldu*u ve kardiyovasküler riski önlemek için bu hastalara mutlak ya am tarz de*i ikliklerinin önerilmesi gerekti*i JNC VII raporunda vurgulanm t r. Bu bireylerde e lik eden kronik böbrek yetmezli*i, diabetes mellitus, kalp yetersizli*i, inme ve koroner kalp hastal * varsa antihipertansif ilaç tedavisi ba lanmas önerilmektedir (2). ESH-ESC HT K lavuzu’nda, tedavinin zamanlanmas ve ilac n seçimi kardiyovasküler risk s n flamas esas na göre yap lm t r (23). JNC 7 klavuzundaki hipertansiyon tedavi algoritmas Tablo 5’ de, ESH/2007 tedavi önerileri Tablo 6’ da gösterilmi tir. 24 Tablo 5. Kan bas nc s n fland rmas (JNC-7) ve tedavi yakla m Kan Bas-nc- Ya@am tarz- Özel endikasyon* Özel endikasyon* s-n-flamas- deEi@iklikleri yoksa varsa Önerilir _ _ Antihipertansif ilaç Özel endikasyon için endikasyonu yok ilaç(lar) Ço*unlukla tiyazid Özel endikasyon için grubu diüretik; ilaç(lar). Gerektikçe ACEC, ARB, KKB, BB di*er antihipertansif veya kombinasyon ilaçlar (diüretikler, de*erlendirilebilir ACEC,ARB,KKB,BB) Ço*unlukla iki ilaç Özel endikasyon için kombinasyonu. ilaç(lar). Gerektikçe (ço*unlukla tiyazid di*er antihipertansif grubu diüretik ve ilaçlar (diüretikler, ACEC/ARB/ BB/KKB) ACEC,ARB,KKB,BB) Normal (SKB < 120 ve DKB < 80 mmHg) Pre-Hipertansiyon (SKB 120-139 veya Evet DKB 80-89mmHg) Evre 1 HT (SKB 140-159 veya Evet DKB 90-99mmHg) Evre 2 HT (SKB Y160 veya DKB > 100mmHg) * Evet Özel endikasyon: Kronik böbrek hastal * veya diyabetes mellitus 25 Tablo 6. ESH 2007 Hipertansiyon Tedavi Yakla@-mKan Bas-nc- (mmHg) Di*er risk Normal Yüksek- Evre 1 HT Evre 2 HT Evre 3 HT faktörleri, (120-129/ normal (140-159/ 90- (160-179/ (O180/O 110) organ hasar 80-84) (130-139/ 99) 100-109) veya hastal k 85-89) Ba ka risk KB’ na KB’ na Birkaç ay Birkaç hafta Ya am tarz faktörü yok yönelik yönelik süreyle ya am süreyle ya am de*i iklikleri giri ime gerek giri ime gerek tarz tarz + yok yok de*i iklikleri, de*i iklikleri, Hemen ilaç KB kontrol KB kontrol tedavisi edilemezse edilemezse ilaç tedavisi ilaç tedavisi 1-2 risk Ya am tarz Ya am tarz Birkaç hafta Birkaç hafta Ya am tarz faktörü de*i iklikleri de*i iklikleri süreyle ya am süreyle ya am de*i iklikleri tarz tarz + de*i iklikleri, de*i iklikleri, Hemen ilaç KB kontrol KB kontrol tedavisi edilemezse edilemezse ilaç tedavisi ilaç tedavisi Y3 risk Ya am tarz Ya am tarz Ya am tarz Ya am tarz Ya am tarz faktörü, de*i iklikleri de*i iklikleri de*i iklikleri de*i iklikleri de*i iklikleri metabolik ilaç tedavisi + + + sendrom dü ünülebilir Claç tedavisi Claç tedavisi Hemen ilaç tedavisi veya organ hasar Diabetes Ya am tarz Ya am tarz mellitus de*i iklikleri de*i iklikleri + ilaç tedavisi Saptanm Ya am tarz Ya am tarz Ya am tarz Ya am tarz Ya am tarz KVH veya de*i iklikleri de*i iklikleri de*i iklikleri de*i iklikleri de*i iklikleri böbrek + + + + + hastal * Hemen ilaç Hemen ilaç Hemen ilaç Hemen ilaç Hemen ilaç tedavisi tedavisi tedavisi tedavisi tedavisi 26 Hipertansiyonun Nonfarmakolojik Tedavisi ve Ya@am Tarz- DeEi@iklikleri Ya am tarz de*i ikliklerinin kan bas nc n dü ürdü*ü, hipertansiyonun ortaya ç kmas n engelledi*i veya geciktirdi*i, antihipertansif ilaçlar n etkinli*ini artt rd * ve kardiyovasküler riski azaltt * bilinmektedir. Hipertansiyon tedavisinde önerilen ya am biçimi de*i iklikleri; • Fazla kilolar n verilmesi, • Alkol al m n n k s tlanmas (Erkeklerde 30, kad nlarda 15ml etanol), • Aerobik egzersiz (Haftan n ço*u günü 30-45 dakika), • Sodyum k s tlanmas (100mmol/gün Na = 2.4g Na = 6g NaCl), • Yeterli potasyum al nmas (90mmol/gün), • Yeterli kalsiyum ve magnezyum al nmas , • Diyetle doymu ya* ve kolesterol al m n n k s tlanmas , • Sigaran n b rak lmas d r. Hipertansiyonun Farmakolojik Tedavisi Cdeal bir antihipertansif ilaç u özelliklere sahip olmal d r: • Sistemik kan bas nc n dü ürmek aç s ndan günde tek dozla uzun süreli olarak (24 saat) etkili olmal d r, • Yan etkileri ve istenmeyen metabolik etkileri olmamal d r, • Hedef organ hasar n n geri dönü mesini kolayla t rabilmelidir. Diüretikler: Ucuz olmalar , günde tek doz al nabilmeleri, yan etkileri nispeten az oldu*u için hasta uyumunun iyi olmas nedeni ile ya l bireylerde ilk seçilecek antihipertansif ilaçlardand r. Tiyazid ve tiazid benzeri diüretikler: (Bendroflumethiazide, Benzthiazide, Clopamide, Chlorthalidone, Chlorothiazide, Cyclothiazide, Hydrochlorothiazide, Indapamide, Mefruside, Metolazone, Xipamide) Distal tubulus k vr mlar n n ba lang ç bölgesinde Na+, Cltransport’unu inhibe ederek, Na+ geri emilimini bozarak su kayb na neden olurlar. Uzun vadede kalp debisinde azalma ve ayn zamanda sistemik damar direncinde anlaml bir dü ü e yol açarlar. Etki süresi ortalama 24 saattir. Yan etki profili en yüksek diüretiklerdir. Tiyazidler ile tedaviye küçük dozlarda ba lan lmal d r (örne*in, 12.5mg/gün hidroklorotiyazid gibi). 27 Hidroklorotiyazidin hipertansiyon kontrolünde maksimum dozunun 25 mg/gün’ü geçmemesi önerilmi tir (72). Kombinasyon tedavilerinde s kça tercih edilen bir guruptur. Tek zorunlu kontrendikasyonu gut hastal * d r. Yan etki olarak, hipokalemi, hiperkalsemi, hiperürisemi, glukoz tolerans nda bozulma ve serumda total kolesterol ve dü ük dansiteli lipoprotein düzeyinde yükselme görülebilir. Loop diüretikleri: (Furosemide, Bumetanide, Ethacrynic acid, Torsemide, Azosemide, Muzolimine, Piretanide, Tripamide) Loop diüretikleri, henle kulpunun kal n ç kan kolunun lüminal membran n n sodyum potasyum-klor kotransport sistemini inhibe ederek primer olarak klor reabzorbsiyonunu bloke ederler. Bu nedenle, tiyazid gurubuna göre çok daha güçlüdür ve daha h zl etki ederler. Etki süresi ortalama 6 saattir. Özellikle böbrek fonksiyon bozuklu*u yada kalp yetmezli*i olan hastalarda kullan l rlar. Ayr ca kalsiyum at l m n art rd klar için hiperkalsemi tedavisinde de kullan l rlar. Yan etki olarak, yüksek dozlarda kullan l rlarsa hipokalemi, hipokalsemi görülebilir. Potasyum tutucu diüretikler: (Amiloride, Triamterene) Distal tubuluslar n son bölümü ve toplay c kanallarda do*rudan etki ile Na+ ile K+ al veri ini duraklat rlar. Na+ at l m n art r r, K+ reabsorsiyonunu ço*alt rlar. Spironolakton aldosteron reseptörleri için spesifik bir antagonisttir ve bu nedenle etkisi aldosteron varl * na ba*l d r. Buna kar l k, amilorid ve triamteren potasyum sekresyonunun direkt inhibitörleri olarak etki ederler. Bu üç ilaç da, di*er diüeritiklere ba*l geli en potasyum kayb n önlemek aç s ndan faydal d r. Potasyum tutucu diüretikler, ACE inhibitörleri ile birlikte yada böbrek yetmezli*i olan hastalarda kullan ld * nda ciddi hiperkalemiye sebep verebilirler. Yan etki olarak, doza ba*l gastrointestinal semptomlar, yorgunluk, jinekomasti ve impotans görülebilir. Aldosteron reseptör antagonistleri: (Spironolactone, Eplerenone, Canrenone, Atecanrenone) Primer etki yerleri distal tubuluslar n son bölümü ve toplay c kanallar olup Na+ at l m nda artma, K+ reabsorbsiyonunda fazlala ma meydana getirirler. Anjiyotensin Konverting Enzim nhibitörleri (ACE ): ACE’ nin aktivitesinin inhibisyonu, kininlerin yar ömrünü uzat rken anjiyotensin-2 olu umunu engeller. Anjiyotensin-2 düzeylerinin azalmas , bu peptid taraf ndan olu turulan direkt vazokonstrüksiyonu ortadan kald r rlar. Bu ilaçlar, kalp, beyin, böbrek ve damar duvarlar gibi de*i ik dokularda ACE’ nin aktivitesini inhibe ederler. Antihipertansif etki, kalp debisinde de*i iklik olmaks z n sistemik damar direncinde dü ü e ba*l d r ve daha önceki sodyum azalmas ile artar. Kan bas nc ndaki dü ü ün önemli bir bölümü kininlerin vazodilatatör etkilerine ba*l d r. Ayr ca, aldosteron 28 sekresyonunda azalma, sempatik sinir sistemi aktivasyonunun bask lanmas , endojen endotelin sekresyonunun bask lanmas ve endotel fonksiyonunda düzelme gibi di*er birçok etki, kan bas nc n n dü mesinde etkili olur. ACE inhibitörleri, kan bas nc n iki vital organ olan kalp ve böbreklerin fonksiyonunu korumaya e*ilimli bir ekilde dü ürür. Kalp yetmezli*i, sol ventrikül disfonksiyonu, postmyokard infarktüs durumu ve diyabetik nefropati, ACE inhibitörlerinin kullan m için zorunlu endikasyonlard r. Hamilelik, bilateral renal arter stenozu ve hiperkalemi mutlak kontrendikasyonlard r. Öksürük ve hiperkalemi ACE inhibitörlerinin en s k görülen yan etkileri iken anjioödem nadir olmas na ra*men ya am tehdit eden bir komplikasyondur. Halen kullan mda bulunan ACE inhibitörleri unlard r: a) Birinci ku ak ACE inhibitörleri: Kaptopril, enalapril b) Ckinci ku ak ACE inhibitörleri: Fosinopril, benazepril, cilazepril, quinapril, trandolapril, perindopril, lisinopril, ramipril Anjiyotensin-2 Reseptör Blokerleri (ARB): Anjiyotensin-2 reseptör blokerleri, etkilerini anjiyotensin-1 reseptörlerini bloke ederek, RAAS’ ni bask layarak gösterirler. Cyi tolere edilebilen ve yan etkileri az olan ilaçlard r. Klinik kullan ma girmi ARB’ ler; losartan, valsartan, irbesartan, kandesartan, telmisartan, olmesartan ve eprosartand r. ARB’ lerin klinik kullan m sonucu gösterdikleri ba l ca etkileri (73,74,75); • Düz kas gev emesi, • Natriüretik ve diüretik etki, • Plazma hacminde azalma, • Ventrikül hipertrofisinde azalma, • Ventrikül aritmilerinde azalma, • Diyastolik disfonksiyonda iyile me, • Mikroalbüminüride azalma olarak s ralanmaktad r. ARB’ lerin önemli bir özelli*i de kan bas nc n dü ürürken kalp h z ve kardiyak outputta de*i ikli*e neden olmazlar (75). Kullan ld klar ilk dozdan itibaren 2 saat içinde kan bas nc nda dü me gözlenir ve maksimum etki tekrarlayan dozlar ile 2-6 haftada ortaya ç kar. Etkisi 24 saat devam etti*i için günde tek doz al nmalar kullan m kolayl * sa*lar. ACE inhibitörlerinin tersine, kinin düzeylerinde art a neden olmaz ve bu ilaçlar öksürü*ü provoke etmez. ACE inhibitörlerini tolere edemeyen kalp yetmezli*i olan hastalarda bu ilaçlar ilk 29 seçilecek ilaç gurubudur. Bu ajanlardan losartan’ n ürikozürik etkisi de vard r. Kontrendikasyonlar , ACE inhibitörleri için kontrendike olarak kabul edilen durumlar ile ayn d r. Bu ilaç gurubunda yan etki profili oldukça dü ük olmakla beraber, hiperkalemi ve hipotansiyon görülebilmektedir. Adrenerjik reseptör antagonistleri: Adrenerjik sinir uçlar nda reseptör düzeyinde blokaj etkisi gösterirler. 1-Alfa adrenerjik reseptör antagonistleri: Damar düz kas hücre membran nda yer alan post sinaptik alfa adrenerjik reseptörleri bloke ederler. a) Selektif alfa 1 adrenoseptör blokerleri: (prazosin, terazosin, doxazosin, urapidil) Lipid profili üzerine olumlu etkileri vard r. Clk doz (first dose) fenomenine neden olabilirler. Bu nedenle doz titrasyonu yap lmal d r. b) Nonselektif adrenoseptör blokerleri: Hem alfa-1 hem alfa-2 adrenerjik reseptörleri bloke ederler (fentolamin, fenoksibenzamin, tolazolin, dibenamin, ergot alkaloidleri). Damar düz kaslar nda gev eme, vasodilatasyon ve periferik dirençte dü me sa*larlar. Bu esnada, kalp h z n ve debisini artt r rlar. Plazma volumünde dü me meydana gelir. Plazma renin aktivitesi ve böbrek kan ak m de*i mez. Nonselektif alfa adrenoseptör blokerler alfa-2 reseptörünü de bloke ederler, ta ikardi hipertansif atak gibi sempatik aktiviteye ait semptomlara yol açabilirler. Bu grupta bulunan fentolamin, fenoksibenzamin ve tolazalin feokromasitoma tedavisinde kullan l r. 2-Beta Adrenerjik reseptör antagonistleri (beta blokerler): Periferik beta adrenerjik reseptörleri, katekolaminler ile yar maya dayanan (kompetitif) bir mekanizma ile kapatarak, bloke ederler. Böylece arteriyal damar direncini dü ürmek suretiyle antihipertansif etkilerini meydana getirirler. Ayr ca, myokard üzerinde yapt klar (-) inotrop etki sonucu kalp kontraktilitesini azaltarak kalp h z n ve debisini azalt rlar. Renal renin sal n m n inhibe ederler. Merkezi sinir sisteminden sempatik “ak ” azalt rlar. Bunlar n yan s ra vasküler dokuda prostaglandin düzeylerini yükseltirler. Barorefleks duyarl l * n artt r rlar. Böbrek kan ak m n ve “prejunctional” sempatik inhibisyon yaparak noradrenalin sal n m n azalt rlar. Cntrensek sempatomimetik aktivitesi pozitif (ISA +) beta blokerler, kalp h z n ve debisini de*i tirmezler. Gençlerde, beyaz rkta, yüksek ve normal renin düzeyi olan ki ilerde, kalp at m hacmi yüksek, periferik direnci hiperdinamik hastalarda çok etkilidirler. Beta bloker kullan m n n anjina pektoris, kalp yetmezli*i, yeni geçirilmi 30 myokard infarktüsü ve hipertansiyonla ili kili önemli komplikasyonlar saptanan hastalarda yararl oldu*u kan tlanm t r (76,77). 3-Alfa+Beta adrenerjik reseptör antagonistleri(mikst reseptör blokerleri): Bu ajanlar kompetitif olarak hem selektif alfa-1, hem de nonselektif, beta-1+beta-2 adrenoseptör blokaj yaparak vasodilatör etki gösteren bir beta bloker grubudur. Kalsiyum Kanal Blokerleri: Günümüzde üç tip kalsiyum kanal blokeri (benzotiyazepinler, fenilakilaminler ve dihidropiridinler) vard r. Bu üç tipin hepsi ayn kalsiyum kanal ile etkile ime girer (L tipi voltajgated plazma membran kanal ). Kan bas nc n kontrol etmek aç s ndan etkinlikleri ayn d r, etki mekanizmalar farkl d r. Nondihidropiridin ilaçlar olan verapamil ve diltiazem kalp dokusunda etki eder ve kalp kontraktilitesini, sinüs dü*ümü iletimini ve atriyoventriküler iletimi azalt r. Buna kar l k, dihidropiridinler, kan bas nc n primer olarak sistemik damar direncini azaltarak dü ürürler (78). Kalsiyum kanal blokerleri ayr ca natriürezi de kolayla t r r. Bu da antihipertansif etkiyi art r r. Kalsiyum kanal blokerleri, ya l hipertansiflerde, izole sistolik hipertansiyonu ve anjinas olan hastalarda kullan labilir. Birlikte atriyal fibrilasyon varsa, verapamil ve diltizem gibi h z azalt c ilaçlar yararl d r. Özellikle dihidropiridinler için periferik vasküler hastal k muhtemel bir endikasyondur. Kalp bloku ve kalp yetmezli*i nondihidropiridin gurubu için kontrendikasyon olu tururken, iskemik kalp hastal * olanlarda nifedipin gibi k sa etkili dihidropiridin grubu ilaçlar refleks ta ikardiye yol açt klar için kontrendikasyon olu turur. Yan etki olarak konstipasyon ve atriyoventriküler blok verapamilin en önemli yan etkileridir. Dihidropiridin grubunda ise yan etki olarak daha çok ba a*r s , flushing ve ödem görülür. DiEer laçlar: Metildopa, merkezi alfa-2 agonist olarak etki eder. Hipertansiyon tedavisinde, hamilelikte ve di*er ilaçlarla kombine olarak güvenli bir ekilde kullan labilir. Cmidazol reseptör antagonisti olarak etki eden moksonidin merkezi sempatik aktiviteyi azaltarak etki gösterir. Yan etki profili dü ük oldu*u için güvenle kullan labilir. Hidralazin ve minoksidil güçlü arteriyolar vazodilatatörlerdir. Refleks ta ikardi, sodyum tutulumuna ba*l kalp debisinde art ve anjina geli me olas l * nedeniyle günümüzde pek tercih edilmezler. Guanetidin gibi periferik norepinefrin nöronlar n bo altan ilaçlar, hastalar taraf ndan iyi tolere edilmedikleri için günümüzde pek kullan lmazlar. 31 Neutral endopeptidase (NEP) inhibitörleri (sinorphan, thiorphan, omapatrilat), endotelin I reseptör antagonistleri (bosentan, phosphoramidon), renin inhibitörleri (pepstatin, norstatin, difluorostatin, cylostatin), serotonin antagonistleri, vasopressin antagonistleri, adrenomedullin ve adenosin geli tirilmekte olan antihipertansif ajanlar olarak say labilir. Özel durumlar; JNC-7, hipertansiyona e lik eden baz komorbidite durumlar nda dikkat edilmesi gerekti*ini ve bu durumlar n baz ilaç gruplar için zorunlu endikasyonlar oldu*unu bildirmi tir. (2) Tablo 7. JNC-7 k-lavuzunda ilaç gruplar- için mutlak endikasyonlar Önerilen laçlar Mutlak laç Diüretik BB ACEC ARB KKB AldA Klinik Çal-@malar Endikasyonu ACC/AHA Kalp Yetmezli*i K lavuzu, Kalp yetmezli*i d d d d d d MERIT-HF, COPERNICUS, CIBIS, SOLVD, AIRE, TRACE, ValHEFT, RALES d Post miyokard ACC/AHA Post-MI d K lavuzu, BHAT, SAVE, Capricorn, infaktüsü Yüksek koroner EPHESUS d d ALLHAT, HOPE, d ANBP2, LIFE, CONVINCE, kalp hastal * riski Diyabetes mellitus Kronik böbrek EUROPA, INVEST d d d d d d d önlenmesi NKF-ADA K lavuzu, UKPDS, ALLHAT NKF K lavuzu, Kaptopril çal mas , RENAAL, IDNT, hastal * Rekürren inme d REIN, AASK d PROGRESS d 32 ESH/2007 tedavi önerilerinde belirtilen baz antihipertansif ilaçlar n kullan m için mutlak ve olas kontrendikasyonlar Tablo 8 de gösterilmi tir. Tablo 8. Baz- antihipertansif ilaçlar için kontrendikasyonlar Tiyazid diüretkleri Mutlak kontrendikasyonlar Olas kontrendikasyonlar Gut Metabolik sendrom Glukoz intolerans Gebelik Beta-blokerler Ast m Periferik arter hastal * A-V blok (2. veya 3. derece) Metabolik sendrom Glukoz intolerans Kronik obstrüktif hastal * Kalsiyum antagonistleri Ta iaritmiler (dihidropiridinler) Kalp yetmezli*i Kalsiyum antagonistleri A-V blok (2. veya 3. derece) (verapamil, diltiazem) Kalp yetmezli*i ACE inhibitörleri Gebelik Anjiyonörotik ödem Hiperkalemi Bilateral renal arter stenozu Anjiyotensin 2 reseptör Gebelik antagonistleri Hiperkalemi Bilateral renal arter stenozu Diüretikler (antialdosteron) Böbrek yetmezli*i Hiperkalemi 33 akci*er MATERYAL VE METOD Çal ma retrospektif olarak -i li Etfal E*itim ve Ara t rma Hastanesi Hipertansiyon ve Lipid Metabolizmas Bozukluklar Poliklini*i’ ne 2005 - 2008 y llar aras nda ba vuran ve kay tl takip edilen, mikroalbüminüri saptanm 600 hipertansif hastan n poliklinik dosyalar taranarak gerçekle tirildi. Kullan lacak olan temel verileri ve t bbi kay tlar dosyalar nda bulunan ve düzenli takiplere gelen 150 hasta çal maya dahil edildi. Gebeler, malignite nedeniyle takipli olanlar, böbrek yetmezli*i olanlar, renovasküler hastal k öyküsü olanlar, sekonder hipertansiyon nedeni ile ileri tetkik edilmesi gereken hastalar çal maya al nmad . Çal maya al nan hastalar n, sosyodemografik özellikleri, detayl öyküleri, antropometrik ölçümleri, fizik muayene bulgular , laboratuvar ve görüntüleme tetkikleri sonuçlar ve hedef organ hasar göstergeleri incelendi. Hastalar n cinsiyet, ya , bel çevresi, bilinen hipertansiyon süresi (y l), sigara kullan m öyküsü, özgeçmi lerinde ek hastal k varl * , almakta oldu*u antihipertansif ilaç s n flar , antihipertansif tedavi öncesi ve sonras bak lan sistolik - diyastolik KB de*erleri ve 24 saatlik idrardaki mikroalbümin düzeyleri, tedavi süresi (ay), lipid profili, açl k kan ekeri düzeyleri kay t edildi. Hastalar n poliklini*e ilk ba vurular nda belirttikleri kronolojik ya lar al nd . Bel çevresi, açl kta, ayakta ve ekspiryum ortas nda, en alt kot s n r yla spina iliaca anterior superior ortas ndan, bu bölge ç plak olarak sabit gerilimli mezura ile ölçülerek santimetre biriminde kaydedilen de*er al nd . KB indirekt metodla, Erkameter 3000 markal standart cival masa üstü sfigmomanometre vas tas yla, hasta son 1 saat içinde kafein ve tütün kullan m olmaks z n, 5 dakika oturur halde konu turulmadan dinlendirildikten sonra s rt destekli dik ekilde oturur pozisyonda her iki koldan, 2 dk’ l k aralarla al nan 3 ölçümün son ikisinin ortalamas al narak kaydedildi. -i li Etfal E*itim ve Ara t rma Hastanesi Biyokimya Laboratuvar nda, en az 12 saatlik gece açl * sonras al nm venöz kan örneklerinde enzimatik, kalorimetrik ve kemülüminesan immunoassay yöntemlerle Abbott Aeroset Otoanalizörde ve Immulite-1000 cihaz nda çal lan biyokimyasal ve hormonal tetkik sonuçlar al nd . Mikroalbüminüri; 24 saatlik idrarda mikroalbümin miktar n n 30-300 mg/gün aral * nda olmas olarak kabul edildi. 34 IDF kriterlerine göre Metabolik sendrom varl * ve hasta da* l mlar incelendi.(62) Çal mada elde edilen veriler de*erlendirilirken, istatistiksel analizler için NCSS 2007&PASS 2008 Statistical Software (Utah, USA) program kullan ld . Çal ma verileri de*erlendirilirken tan mlay c istatistiksel metodlar n (Ortalama, Standart sapma, frekans) yan s ra niceliksel verilerin parametrelerin iki grup aras kar la t rmalar nda Mann Whitney U test kullan ld . Normal da* l m gösteren parametrelerin grup içi kar la t rmalar nda paired sample t testi, normal da* l m göstermeyen parametrelerin grup içi kar la t rmalar nda ise Wilcoxon i aret testi kullan ld . Parametreler aras ndaki ili kilerin incelenmesinde Spearman’s rho testi kullan ld . Sonuçlar %95’lik güven aral * nda, anlaml l k p<0.05 düzeyinde de*erlendirildi. 35 BULGULAR -i li Etfal E*itim ve Ara t rma Hastanesi Hipertansiyon ve Lipid Metabolizmas Bozukluklar Poliklini*i’ ne 2005 - 2008 y llar aras nda ba vuran ve kay tl takip edilen, mikroalbüminüri saptanm 600 hipertansif hastan n poliklinik dosyalar incelenerek, antihipertansif tedavi alan ve kullan lacak olan temel verileri dosyalar nda bulunan, 84 (%56)’ü kad n, 66 (%44)’s erkek olan toplam 150 hasta çal maya dahil edildi. Cinsiyet Erkek 44% Kad n 56% ekil 1: Cinsiyet daE-l-mHastalar n ya lar 19 ile 80 aras nda de*i mekte olup; ortalama ya lar 52.70±12.22, hipertansiyon süresi 1 ile 30 y l aras nda de*i mekte olup; ortalama hipertansiyon süresi 6.77±6.90 y l, medyan 4 y l idi. Hastalar n %56’s sigara kullanm yorken, %30’u sigara kullan yor ve %14’ü sigaray b rakm idi. Hastalar n 83 (%55.3) ’ünde ek hastal k öyküsü yoktu. 22 (%14.7)’sinde DM, 16 (%10.7)’ s nda bozulmu glukoz tolerans , 24 (%16)’ ünde KAH ve 5 (%3.3)’ inde SVO öyküsü vard . Hastalar n 60 (%40)’ nda hipertansif retinopati (HTRP) saptanmad . 42 (%28)’ sinde Grade 1, 44 (%29.3)’ ünde Grade 2 ve 4 (%2.7)’ünde Grade 3 HTRP vard . Grade 4 HTRP’ye ise rastlanmad . 36 Tablo 9: Metabolik Sendrom Parametrelerinin DaE-l-mMin-Max Ort±SD Bel çevresi 74-119 98,22±9,73 HDL 29-108 48,46±12,88 Trigliserid 43-526 160,38±78,93 AK 74-250 108,69±29,31 Hasta say-s- % Var 91 60,7 Yok 59 39,3 Metabolik Sendrom Hastalar n bel çevreleri 79 cm ile 119 cm aras nda de*i mekte olup; ortalama bel çevresi 98.22±9.73 cm, HDL düzeyleri 29 ile 108 aras nda de*i mekte olup; ortalama HDL düzeyi 48.46±12, trigliserid düzeyleri 43 ile 526 aras nda de*i mekte olup; ortalama trigliserid düzeyi 160.38±78, AK- düzeyleri 74 ile 250 aras nda de*i mekte olup; ortalama AK- düzeyi 108.69±29.31 idi. IDF kriterlerine göre hastalar n 91 (%60.7)’ i metabolik sendrom tan s ald . Metabolik Sendrom Yok 39,3% Var 60,7% ekil 2: Metabolik sendrom daE-l-m- 37 Tablo 10: Cinsiyet, Ek Hastal-k ve Metabolik Sendrom Varl-E-na Göre lk ba@vuruda Bak-lan Mikroalbüminüri DeEerlendirilmesi lk ba@vurudaki Mikroalbüminüri p Kad-n Ort±SD Medyan 68,00±49,27 46 Cinsiyet 0,396 Erkek 67,25±41,38 52 Var 75,58±49,43 60 Yok 61,29±41,91 44 Metabolik Var 72,98±50,22 54 Sendrom Yok 59,49±36,99 44 Ek Hastal-k 0,024* 0,100 Mann Whitney U Test kullan ld * p<0.05 Ek hastal * olan hastalar n ilk ba vuruda bak lan mikroalbüminüri düzeyleri, ek hastal l * olmayan hastalardan istatistiksel olarak anlaml düzeyde yüksek saptand (p<0.05). Metabolik sendrom varl * na ve cinsiyete göre hastalar n ilk ba vurular nda bak lan mikroalbüminüri düzeyleri aras nda istatistiksel olarak anlaml bir farkl l k bulunmad (p>0.05). 60 50 40 30 20 10 0 Kad n Erkek Cinsiyet Var Yok Ek Hastal k Var Yok Metabolik Sendrom Tedavi Öncesi Mikroalbüminüri ekil 3: Cinsiyet, Ek Hastal-k ve Metabolik Sendrom Varl-E-na Göre lk ba@vuruda Bak-lan Mikroalbüminüri GrafiEi 38 Tablo 11: Sistolik Bas-nç, Diastolik Bas-nç, Ya@ ve Hipertansiyon Süresi le lk ba@vuruda Bak-lan Mikroalbüminüri DeEerlendirilmesi lk ba@vurudaki Mikroalbüminüri r p Sistolik Bas-nç 0,190 0,020* Diastolik Bas-nç 0,203 0,013* Ya@ 0,032 0,701 Hipertansiyon Süresi 0,022 0,789 Spearman’s Rho test kullan ld * p<0.05 Hipertansiyon süresi ve ya ile ilk ba vuruda bak lan mikroalbüminüri düzeyleri aras nda istatistiksel olarak anlaml bir ili ki bulunmad (p>0.05). Sistolik Mikroalbüminüri 250,00 Diastolik Mikroalbüminüri Sistolik Mikroalbüminüri Diastolik Mikroalbüminüri 200,00 150,00 100,00 50,00 0,00 50,00 100,00 150,00 200,00 250,00 300,00 ekil 4: Sistolik ve Diastolik Bas-nç le Mikroalbüminüri li@ki GrafiEi Sistolik arter bas nc ile ilk ba vuruda bak lan mikroalbüminüri düzeyleri aras nda pozitif yönde, %19 düzeyinde; diastolik arter bas nc ile ise pozitif yönde, %20.3 düzeyinde ve istatistiksel olarak anlaml bir ili ki bulundu (p<0.05). 39 Antihipertansif Tedavi Da !l!m!; Hastalar n 25 (%16.7)’ i ARB + DÜ, 24 (%16)’ ü ARB, 23 (%15.3)’ ü ACEC + DÜ, 12 (%8)’ si ARB + KKB, 12 (%8)’ si ARB + DÜ + KKB, 10 (%6.7)’ u ACEC + KKB, 10 (%6.7)’ u ARB + DÜ + g Bloker, 8 (%5.3)’ i ACEC, 8 (%5.3)’ i ACEC + DÜ + g Bloker, 7 (%4.7)’ si ACEC + g Bloker, 6 (%4)’ s ACEC + DÜ + KKB ve 5 (%3.3)’ i KKB tedavisi kullanmakta idi. Hastalar n 37 (%24.7)’ si monoterapi, 113 (%75.3)’ü ise kombine ilaç tedavisi almakta idi. Tedavi KKB ACE/+DÜ+KKB ACE/+ 0 Bloker ACE/+DÜ+ 0 Bloker ACE/ ARB+DÜ+ 0 Bloker ACE/+KKB ARB+DÜ+KKB ARB+KKB ACE/+DÜ ARB ARB+DÜ 0 5 10 15 20 25 30 35 40 45 50 % ekil 5: Antihipertansif tedavi daE-l-m- Totalde bak ld * nda ise; hastalar n 62 (% 42.8)’ si ACEC ve 83 (% 57.2)’ü ARB tedavisi kullanmakta idi. Hastalar n 59 (%39.4)’unun tedavi süresi 6 ile 12 ay aras nda, 21 (%14)’ inin 13 ile 18 ay aras nda, 47 (%31.3)’ sinin 19 ile 24 ay aras nda ve 23 (%15.3)’ ünün 25 ile 36 ay aras nda idi. 40 Tablo 12: Sistolik ve Diastolik Tansiyon DeEi@imi Ort±SD p 153,74±22,53 mmHg lk Ba@vuru Sistolik 0,001** Tedavi Sonras- 137,70±15,68 mmHg 93,43±11,31 mmHg lk Ba@vuru Diyastolik 0,001** Tedavi Sonras- Paired Sample t testi 84,70±8,94 mmHg ** p<0.01 Antihipertansif tedavi sonras de*erlendirilen sistolik (-16mmHg) ve diyastolik (-8.7mmHg) kan bas nçlar nda görülen dü ü istatistiksel olarak ileri düzeyde anlaml saptand (p<0.05). 160 140 120 100 80 60 40 20 0 /lk Ba2vuru Tedavi Sonras Sistolik /lk Ba2vuru Tedavi Sonras Diastolik ekil 6: Sistolik ve Diastolik Tansiyon DeEi@imi 41 Antihipertansif tedavi alan 150 hastan n, 137 (%91.7)’ sinde tedavi sonras bak lan mikroalbüminüri düzeyinde azalma saptand . Artm 2 8,7% Azalm 2 91,3% ekil 7: Mikroalbüminüri deEi@imi Mikroalbüminüri düzeyinde azalma görülen 137 hastan n, 85 (%62)’inin mikroalbüminüri düzeyi 30mg/gün’ün alt nda, 52 (%38)’sinin 30mg/gün ve üzerinde bulundu. Mikroalbüminüri düzeyinde art görülen 13 hastan n 2 (%15)’ sinin mikroalbüminüri düzeyi 300mg/gün’ ün üzerinde bulundu. Tablo 13: Mikroalbüminüri Düzeyi lk Ba@vuru Ort±SD Medyan 67,67±45,82mg/gün 48 Mikroalbüminüri 0,001** TedaviSonras- Wilcoxon ./aret testi p 41,46±49,22mg/gün 25 ** p<0.01 Hastalar n antihipertansif tedavi sonras bak lan mikroalbüminüri düzeyinde görülen dü ü istatistiksel olarak ileri düzeyde anlaml saptand (p<0.05). 42 50 45 40 35 30 25 20 15 10 5 0 /lk ba2vuru Tedavi Sonras Mikroalbüminüri ekil 8: Tedavi sonras- mikroalbüminüri deEi@imi 43 Tablo 14: Metabolik Sendroma Göre Mikroalbüminüri DeEi@imi Mikroalbüminüri Var Metabolik Sendrom Yok lk Ba@vuru Tedavi Sonras- Ort±SD Ort±SD (Medyan) (Medyan) 72,98±50,22 44,29±50,59 mg/gün (54) mg/gün (26) 59,49±36,99 37,08±47,13 mg/gün (44) mg/gün (25) Wilcoxon ./aret testi kullan ld p 0,001** 0,001** ** p<0.01 Metabolik sendrom tan s alan ve almayan hastalarda; ilk ba vuruda bak lan mikroalbüminüri düzeyine göre antihipertansif tedavi sonras bak lan mikroalbüminüri düzeyinde görülen dü ü her iki grup için de istatistiksel olarak ileri düzeyde anlaml bulundu (p<0.01). 60 50 40 30 20 10 0 Var Yok Metabolik Sendrom Tedavi sonras /lk Ba2vuru ekil 9: Metabolik Sendrom Varl-E-na Göre Mikroalbüminüri DeEi@im GrafiEi 44 Tablo 15: Ek Hastal-k Varl-E-na Göre Mikroalbüminüri DeEi@imi Mikroalbüminüri Var lk Ba@vuru Tedavi Sonras- Ort±SD Ort±SD (Medyan) (Medyan) 75,58±49,43 49,39±62,15 mg/gün (60) mg/gün (26) 61,29±41,91 35,06±34,65 mg/gün (44) mg/gün (24) p 0,001** Ek Hastal-k Yok Wilcoxon ./aret testi kullan ld 0,001** ** p<0.01 Öz geçmi inde ek hastal k öyküsü olan ve olmayan hastalarda; ilk ba vuruda bak lan mikroalbüminüri düzeyine göre antihipertansif tedavi sonras bak lan mikroalbüminüri düzeyinde görülen dü ü her iki grup için de istatistiksel olarak ileri düzeyde anlaml bulundu (p<0.01). 60 50 40 30 20 10 0 Var Yok Ek Hastal k Mikroalbüminüri /lk Ba2vuru Tedavi Sonras ekil 10: Ek hastal-k varl-E-na göre mikroalbüminüri deEi@im grafiEi 45 Tablo 16: Tedaviye Göre Mikroalbüminüri DeEi@imi Mikroalbüminüri lk Ba@vuru Tedavi Sonras- Ort±SD (Medyan) Ort±SD (Medyan) ARB+DÜ 85,84±66,58 mg/gün (46) 51,52±48,04 mg/gün (24) 0,001** ARB 55,70±30,49 mg/gün (44) 36,20±42,91 mg/gün (22) 0,002** ACE +DÜ 51,91±26,53 mg/gün (44) 26,34±23,65 mg/gün (19) 0,001** ARB+KKB 64,75±35,00 mg/gün (56,5) 30,50±20,34 mg/gün (24,5) 0,006** ARB+DÜ+KKB 86,83±60,85 mg/gün (62) 77,33±93,65 mg/gün (43) 0,272 ACE +KKB 60,40±34,66 mg/gün (41) 29,80±16,45 mg/gün (25,5) 0,011* ARB+DÜ+ U Bloker 80,60±31,94 mg/gün (80,5) 68,10±101,63 mg/gün (42,5) 0,074 ACE 44,12±11,97 mg/gün (43,5) 23,87±10,59 mg/gün (20) 0,012* ACE +DÜ+ U Bloker 87,87±57,78 mg/gün (64) 35,25±14,40 mg/gün (32) 0,012* ACE + U Bloker 53,14±29,67 mg/gün (35) 27,28±14,45 mg/gün (25) 0,043* ACE +DÜ+KKB 91,33±73,25 mg/gün (61,5) 55,16±41,30 mg/gün (33,5) 0,249 53,80±17,99 mg/gün (55) 37,60±29,05 mg/gün (37) 0,080 KKB Wilcoxon ./aret testi kullan ld * p<0.05 46 ** p<0.01 p Clk ba vuruda bak lan mikroalbüminüri düzeyine göre antihipertansif tedavi sonras bak lan mikroalbüminüri düzeyinde görülen dü ü ; ARB, ARB+DÜ, ARB+KKB, ACEC+DÜ tedavileri ile istatistiksel olarak ileri düzeyde anlaml bulundu (p<0.01). ACEC, ACEC+KKB, ACEC+DÜ+g bloker, ACEC+g bloker tedavileri ile istatistiksel olarak anlaml bulundu (p<0.05). KKB, ARB+DÜ+g bloker tedavileri ile mikroalbüminüri düzeyinde görülen dü ü anlaml l *a yak n olmakla birlikte istatistiksel olarak anlaml bulunmad (p>0.05). ACEC+DÜ+KKB, ARB+DÜ+KKB tedavileri ile ise mikroalbüminüri düzeyindeki de*i im istatistiksel olarak anlaml bulunmad (p>0.05). 70 60 50 40 30 20 10 0 ARB+DÜ ARB ACE/+DÜ Mikroalbüminüri ARB+KKB Ilk Ba2vuru ACE/+KKB ACE/ ACE/+DÜ+ 0 Bloker ACE/+ 0 Bloker Tedavi Sonras ekil 11: Tedavi @ekillerine göre mikroalbüminüri deEi@im grafiEi 47 Tablo 17: Tedaviye Göre Mikroalbüminüri DeEi@imi Mikroalbüminüri ACE Tedavi (ACE -ARB) ARB lk Ba@vuru Tedavi Sonras- Ort±SD Ort±SD (Medyan) (Medyan) 60,87±40,22 30,62±22,69 mg/gün (48) mg/gün (24,5) 73,59±50,13 49,78±61,80 mg/gün (49) mg/gün (25) Wilcoxon ./aret testi kullan ld Totalde p 0,001** 0,001** ** p<0.01 bak ld * nda ise; ACEC tedavisi alan hastalarda tedavi sonras mikroalbüminüri düzeyinde 60,87±40,22 mg/gün’den 30,62±22,69 mg/gün’e (-30.2 mg/gün), ARB tedavisi alan hastalarda 73,59±50,13 mg/gün’den 49,78±61,80 mg/gün’e (-23.4 mg/gün) dü ü gözlendi. Her iki grup için de mikroalbüminüri düzeyinde görülen dü ü istatistiksel olarak ileri düzeyde anlaml saptand (p<0.01). 50 45 40 35 30 25 20 15 10 5 0 ACE/ ARB Tedavi Mikroalbüminüri /lk Ba2vuru Tedavi Sonras ekil 12: Tedaviye göre mikroalbüminüri deEi@im grafiEi 48 TARTI MA VE SONUÇ Hipertansiyon, özellikle eri kin popülasyonu etkileyen, dünyada ve ülkemizde s kl * giderek artan ve yaratt * komplikasyonlar nedeniyle toplum sa*l * n tehdit eden oldukça önemli bir sa*l k sorunudur. Ülkemizde hipertansiyon prevalans ile ilgili yap lan PATENT çal mas nda, 18 ya üstü yeti kin nüfusun % 31,8’ inde hipertansiyon saptan rken, bu denli yüksek prevalans n aksine hipertansiflerin sadece % 40’ n n hipertansiyonun fark nda oldu*u ve % 31’ inin antihipertansif ilaç kulland * gösterilmi tir. Yine ayn çal madan çarp c bir ba ka sonuç da kan bas nc kontrol oranlar yla ilgili olup, antihipertansif ilaç kullanan hastalar n %20’ sinde, tüm hipertansiflerin ise yaln z %8’ inde hipertansiyon kontrol alt nda bulunmu tur (1). Ülkemizde yap lan bir di*er çal ma olan METSAR çal mas nda yeti kinlerde hipertansiyon prevalans %41 iken hasta grubunda tedavi ile kan bas nc kontrolü sadece %6 bulunmu tur (79). Tedavideki ba ar oran ya , cinsiyet, rk, etnik yap , sosyoekonomik durum, hasta bilinç düzeyi, e*itim ve sa*l k hizmetlerinin niteli*i ile ili kili oldu*undan, geli mekte olan ülkelerde ba ar oran dü üktür. Yüksek kan bas nc , ba ta kardiyovasküler hastal klar olmak üzere birçok organ ve sistemi etkileyerek morbidite ve mortalite sebebi olmaktad r. Hipertansiyonun kontrol alt na al nmas kardiovasküler hastal ktan primer ve sekonder korunma için temel stratejidir. Çe itli randomize kontrollü çal malardan elde edilen bulgular kan bas nc n n 5-10 mmHg oran nda dü mesinin inme ve koroner kalp hastal * n s ras yla %35-40 ve %15-20 azaltt * n ortaya koymaktad r (80). Etkilenen tüm hedef organlar içinde böbrek, hasar en erken ortaya ç kan organ olup geli en mikroalbüminüri major kardiovasküler bir risk faktörüdür (6). Esansiyel hipertansiyon sonucu ciddi böbrek yetmezli*i riski nispeten dü üktür, ancak hipertansiyon prevalans çok yüksektir ve bu, hipertansiyonu son dönem böbrek hastal * n n en önemli ikinci sebebi yapmaktad r (7). Normotansiflerle kar la t r ld * nda, hipertansif hastalarda böbrek yetmezli*i riski 22 kat artm t r (8). Renal yetmezlik geli ti*inde koroner ve serebrovasküler olay riskinin artt * konusunda ciddi bir fikir birli*i vard r (9). Tüm hipertansif hastalarda, renal hasar n de*erlendirilmesine ve önlenmesine daha fazla önem verilmesi gerekmektedir(10). Çal maya al nan hastalar n ço*unlu*unun bayan (%56) olmas , tüm hastalarda ya ortalamas n n 52.70±12.22 y l olmas , HT ve ateroskleroz geli iminde majör risk faktörü 49 oldu*u bilinen sigara içim oran n n %30 olmas poliklini*imize ba vuran hasta profiline ba*land . Clk ba vuruda bak lan mikroalbüminüri düzeyi ile incelenen hastalar n ya , cins, hipertansiyon tan süresi aras ndaki farklar istatistiksel olarak anlaml bulunmad (p>0.05). Çal maya al nan hastalar n %55.3’ ünde ek hastal k yokken, %44.7’ sinde ek hastal k (DM, Bozulmu glukoz tolerans , KAH ve SVO) öyküsü vard . Ek hastal * olan hastalar n ilk ba vuruda bak lan mikroalbüminüri düzeyleri, ek hastal l * olmayan hastalardan istatistiksel olarak anlaml düzeyde yüksek bulundu (p=0.024). Retina de*i ikliklerinin izlenmesi mikrovasküler hasar n do*rudan de*erlendirilmesinde en önemli yol olmas nedeni ile hipertansiyonlu her hastada hem tan , hem de takip aç s ndan önemlidir. Bir ba ka önemi de risk belirleyici olmas d r. Hipertansif retinopatinin Keith ve Wagener taraf ndan yap lan s n fland rmas halen geçerlili*ini korumaktad r (67). Evre 3-4 retinopatinin ortaya çkmas ‘hedef organ hasar ’ olarak nitelendirilmeli ve tedavi hedefleri buna göre de*erlendirilmelidir. Çal maya al nan hastalar n %2.7’ sinde evre 3 retinopati saptan rken, evre 4 retinopatiye ise rastlanmad . Palaniappan L ve ark taraf ndan 5659 kat l mc ile yap lan çal mada mikroalbüminürisi olan kad nlar n %34’ü, erkeklerin ise %42’sinde metabolik sendrom tespit edilmi olup, mikroalbüminüri ile metabolik sendrom aras nda anlaml ili ki saptanm t r (81). Choi HS ve ark 6588 kat l mc ile yapt * çal mada metabolik sendrom kriter say s ile mikroalbüminüri aras nda dereceli ili ki tespit edilmi tir (82). Çal maya al nan tüm hastalar n %60.7’ si IDF kriterlerine göre metabolik sendrom tan s ald . Bizim çal mam zda, metabolik sendrom varl * na göre, hastalar n ilk ba vuruda bak lan mikroalbüminüri düzeyleri aras nda istatistiksel olarak anlaml bir farkl l k bulunmad (p>0.05). Ateroskleroz geli imi ile ili kili abdominal obezitenin göstergesi olan bel çevresinin ortalama de*eri çal maya al nan hasta grubunda 98.22±9.73 cm saptand . Bu durum obeziteye ba*l insülin direncinin sodyum retansiyonuna ba*l kan volüm art ile hipertansiyon geli iminde rol ald * n dü ündürmektedir (83). KB art ile olu an renal hemodinamik de*i iklikler, glomerüler kapiller elektrik yükünün de*i mesi, intraglomerüler bas nç ve glomerüler filtrasyon membran geçirgenli*inin art ve/veya albuminin tubüler reabsorbsiyonundaki yetersizlik ile mikroalbüminüri ba lamaktad r (63). Hemodinamik de*i ikliklerle olu an mikroalbüminürinin, hipertansiyon devaml l * ile daha da artmas ve albuminin kendisinin de antijenik yap da olmas ile rearbsorbsiyon ve filtrasyon duvar nda bozulma h zlan r. Glomerülo-tubüler yap sal bozulmadaki art ile makroalbüminüri (Y300 mg/gün) geli ir. 50 Çal mam zda hastalar n ilk ba vuruda ölçülen sistolik kan bas nc ortalamalar 153,74±22,53 mmHg, diyastolik kan bas nc ortalamalar ise 93,43±11,31 mmHg olarak bulundu. Sistolik arter bas nc ile ilk ba vuruda bak lan mikroalbüminüri düzeyi aras nda pozitif yönde, %19 düzeyinde, diastolik arter bas nc ile ise pozitif yönde, %20.3 düzeyinde ve istatistiksel olarak anlaml bir ili ki saptand (p<0.05). Bu sonuca göre, hipertansiyon nedeniyle takipli olan hastalar n mikroalbüminüri aç s ndan de*erlendirilmesi gerekmektedir. Çal maya al nan hastalar n %16.7’ si ARB+DÜ, %16’ s ARB, %15.3’ ü ACEC+DÜ, %8’ i ARB+KKB, %8’ i ARB+DÜ+KKB, %6.7’ si ACEC+KKB, %6.7’ si ARB+DÜ+g Bloker, %5.3’ ü ACEC, %5.3’ ü ACEC+DÜ+g Bloker, %4.7’ si ACEC+g Bloker, %4’ ü ACEC+DÜ+ KKB ve %3.3’ ü KKB tedavisi almakta, totalde bak ld * nda ise % 42.8’ i ACEC ve % 57.2’si ARB tedavisi almakta idi. Hastalar n tedavi süresi 6-36 ay aras nda de*i mekte ve %24.7’ si monoterapi, %75.3’ü kombine ilaç tedavisi almakta idi. CASTLE çal mas , kandesartan ve amlodipinin hipertansif hastalardaki etkilerini kar la t rmak için yap lan bir çal mad r (84). Tedavi sonunda sistolik kan bas nçlar nda kandesartan grubunda 15.2mmHg, amlodipin grubunda 15.4mmHg azalma ve diyastolik kan bas nçlar nda s ras yla 10.2mmHg ve 11.3mmHg dü me saptanm t r. CALM çal mas nda, hipertansif ve tip 2 DM’ lu mikroalbüminürisi olan hastalarda kandesartan, lisinopril veya her ikisinin kan bas nc na ve mikroalbüminüri üzerine olan etkisi incelendi (85). Monoterapi sonras diyastolik kan bas nçlar nda kandesartan grubunda 9.5mmHg, lisinopril grubunda 9.7mmHg, kombinasyon tedavisi sonras nda ise 16.3mmHg azalma saptand . Çal ma sonucunda kan bas nc n ve albüminüriyi azalt c etkilerinin benzer oldu*u ve kombinasyon tedavisiyle daha etkili sonuçlar al naca* görü üne var ld . Bizim çal mam zda ise hastalar n tedavi sonras nda ölçülen sistolik kan bas nc ortalamalar nda 153,74±22,53 mmHg’ dan 137,70±15,68’ e (-16mmHg); diyastolik kan bas nc ortalamalar nda 93,43±11,31 mmHg’ dan 84,70±8,94’ e (-8.7mmHg) gerileme bulundu. Sistolik ve diyastolik kan bas nçlar nda görülen bu dü ü istatistiksel olarak ileri düzeyde anlaml saptand (p<0.05). IRMA II çal mas nda tip 2 DM ve mikroalbüminürisi olan hipertansif hastalarda irbesartan n böbre*i koruyucu etkisi ara t r ld (86). Çal ma sonunda idrarla at lan albuminin 150mg irbesartan alan grupta %24, 300mg irbesartan alan grupta %38 azalm oldu*u ve irbesartan n diyabetik nefropati geli imini azaltt * saptand . MARVAL çal mas sonucunda valsartan n hem normotansif hem de hipertansif hastalarda albüminüriyi antihipertansif etkisinden ba* ms z olarak amlodipine oranla anlaml ekilde azaltt * görü üne var ld (87). 51 RENAAL çal mas nda losartan tedavisi ile son dönem böbrek yetmezli*i geli me riskinin azald * ve proteinürinin %35 oran nda azald * gösterildi (88). ONTARGET çal mas nda telmisartan ve ramiprilin kan bas nc n dü ürmede ve kardiyovaskuler korumada e it etkinli*e sahip oldu*u, kombinasyon tedavisinin ise daha fazla renal fonksiyonlarda bozulma ile birlikte oldu*u bulundu. (89) IMPROVE çal mas nda irbesartan, ramipril veya her ikisinin kullan lmas n n kan bas nc kontrolü ve mikroalbüminüri üzerine olan etkisi ara t r ld (90). Kan bas nc nda azalma irbesartan ve ramipril alan grupta (-23/-11mmHg), ramipril ve plasebo alan gruba (-20/-9mmHg) göre daha fazlayd . Albüminürideki azalma her iki grupta benzer bulundu. Bizim çal mam zda ise antihipertansif tedavi alan 150 hastan n, 137 (%91.7)’ sinde tedavi sonras bak lan mikroalbüminüri düzeylerinde azalma saptand . Mikroalbüminüri düzeyinde görülen bu dü ü istatistiksel olarak ileri düzeyde anlaml saptand (p<0.05). Düzenli antihipertansif ilaç kullanan ve yak n takibe al nan hastalarda beklendi*i gibi tedavi sonras bak lan mikroalbüminüri düzeyinde dü ü gözlendi. Mikroalbüminüri düzeyinde azalma görülen hastalar n, %62’sinin mikroalbüminüri düzeyi 30mg/gün’ün alt nda, %38’inin 30mg/gün ve üzerinde bulundu. Ancak bu çal madaki hasta populasyonunun bazal albümin at l m oranlar dü üktü. Mikroalbüminüri düzeyinde art görülen hastalar n %15’ inde makroalbuminüri (Y300 mg/gün) saptand . Bu durum tedavi uyumsuzlu*una ve ek hastal k varl * na ba*land . Tedavi seçenekleri ayr ayr incelendi*inde; ilk ba vuruda bak lan mikroalbüminüri düzeyine göre antihipertansif tedavi sonras mikroalbüminüri düzeyindeki dü ü ; ARB, ARB+DÜ, ARB+KKB, ACEC+DÜ tedavileri ile istatistiksel olarak ileri düzeyde anlaml (p<0.01), ACEC, ACEC+KKB, ACEC+DÜ+g bloker, ACEC+g bloker tedavileri ile istatistiksel olarak anlaml bulundu (p<0.05). KKB, ARB+DÜ+g bloker tedavileri ile mikroalbüminüri düzeyinde görülen dü ü anlaml l *a yak n olmakla birlikte istatistiksel olarak anlaml bulunmad (p>0.05). ACEC+DÜ+KKB, ARB+DÜ+KKB tedavileri ile ise mikroalbüminüri düzeyindeki de*i im istatistiksel olarak anlaml bulunmad (p>0.05). ACE tedavisi alan hastalarda tedavi sonras mikroalbüminüri düzeyinde 44,12±11,97 mg/gün’den 23,87±10,59 mg/gün’e (-20.3mg/gün), ARB tedavisi alan hastalarda 55,70±30,49 mg/gün’den 36,20±42,91 mg/gün’e (-19.5mg/gün) dü ü gözlendi. Bizim çal mam zda da albüminürideki azalma her iki grupta benzer bulundu. Sonuç olarak hipertansiyon oldukça önemli bir halk sa*l * sorunudur. Hipertansif hastalar n önemli bir k sm durumlar ndan habersizdir. Hipertansiyon tan s alan hastalarda tedavi s kl kla yetersiz ve kan bas nc kontrol oranlar dü üktür. Hipertansiyon geli iminin 52 önlenmesi ve fark ndal k, tedavi ve kontrolün iyile tirilmesi için toplum düzeyinde tedbirlerin öncelikle al nmas ve bunlar tutarl ve devaml ekilde uygulanabilir k lacak sa*l k politikalar n n olu turulmas gerekmektedir. Etkilenen tüm hedef organlar içinde böbrek, hasar en erken ortaya ç kan organd r. Kan bas nc ndaki süre*en yükselme, renal otoregulasyon mekanizmalar n n yetersiz kald * durumda hipertansif renal hasara yol açmakta ve dislipidemi, insülin direnci gibi e lik eden risk faktörlerinin de etkisiyle son dönem böbrek yetmezli*ine kadar ula abilen süreç h zlanmaktad r. Hipertansif hastalar n 10 y ll k izleminde, iskemik kalp hastal * riskinin mikroalbüminüri tespit edilen hastalarda dört kat artt * saptanm t r. Bu nedenle mikroalbüminüri, hipertansif hastalarda erken vasküler ve glomerüler disfonksiyonun göstergesi olarak kullan lmaktad r. Saptanmas kolay ve nispeten maliyeti dü ük bir tetkiktir. Antihipertansif tedavi sonras kan bas nc ndaki dü ü ile orant l olarak mikroalbüminüri azalmaktad r. Hipertansif hastalarda renal hasar n de*erlendirilmesine ve önlenmesine daha fazla önem verilmesinin, hipertansiyona ba*l komplikasyon geli en hastalar n ya am tarz de*i iklikleri ve antihipertansif tedavi ile daha yak n takip edilmesinin ve daha agresif kan bas nc kontrolü sa*lanmas n n hipertansiyon tedavisinde daha efektif sonuçlar verece*ini dü ünmekteyiz. Toplum sa*l * yla ilgili bu yakla mlar, hipertansiyon ve komplikasyonlar yla ili kili süregelen yüksek maliyetli k s r döngünün k r lmas için bir f rsat olu turabilir. 53 ÖZET Giri@: Hipertansiyon dünyada ve ülkemizde s kl * giderek artan ve yaratt * komplikasyonlar nedeniyle toplum sa*l * n tehdit eden oldukça önemli bir sa*l k sorunudur. Eri kin nüfusun yakla k ¼’inde görülen bu hastal * n yayg nl * n n aksine hipertansif hastalar n durumlar n n fark nda olma, tedavi alma ve kan bas nc kontrol oranlar bir hayli dü ük kalmaktad r. Amaç: Bir üçüncü basamak hipertansiyon merkezinde izlenen mikroalbüminüri saptanm hipertansif hastalar n antihipertansif tedavi sonras mikroalbüminüri düzeyinde azalma olup olmad * n ve bunun kan bas nc ile uyumlu olup olmad * n n incelenmesi amaçland . Gereç ve Yöntem: -i li Etfal E*itim ve Ara t rma Hastanesi Hipertansiyon ve Lipid Metabolizmas Bozukluklar Poliklini*i’ne 2005-2008 y llar aras nda ba vuran ve kay tl takip edilen, mikroalbuminüri saptanm 150 hipertansif hastada, antihipertansif tedavi sonras kan bas nc ve mikroalbüminüri düzeyleri, mikroalbüminürinin metabolik sendrom ile ili kisi incelendi. Bulgular: Çal maya al nan hastalar n, %56’s kad nlardan olu makta idi. Ya ortalamas 52.70±12.22 y l, sigara içim oran %30, hipertansiyon süresi 1 ile 30 y l aras nda de*i mekte idi. %55.3’ ünde öz geçmi inde hastal k öyküsü yoktu. Hastalar n %2.7’ sinde evre 3 retinopati saptan rken, evre 4 retinopatiye ise rastlanmad . Hastalar n %60.7’ si IDF kriterlerine göre metabolik sendrom tan s ald . Metabolik sendrom varl * na göre, hastalar n ilk ba vuruda bak lan mikroalbüminüri düzeyleri aras nda istatistiksel olarak anlaml bir farkl l k saptanmad . Sistolik arter bas nc ile ilk ba vuruda bak lan mikroalbüminüri düzeyi aras nda pozitif yönde, %19 düzeyinde, diastolik arter bas nc ile pozitif yönde, %20.3 düzeyinde ve istatistiksel olarak anlaml bir ili ki saptand . Hastalar n tedavi süresi 6-36 ay aras nda de*i mekte ve %24.7’ si monoterapi, %75.3’ü kombine ilaç tedavisi almakta idi. Antihipertansif tedavi alan 150 hastan n, 137 (%91.7)’ sinde tedavi sonras bak lan mikroalbüminüri düzeylerinde azalma saptand . Antihipetansif tedavi sonras de*erlendirilen sistolik ve diyastolik kan bas nçlar nda ve mikroalbüminüri düzeylerinde görülen dü ü istatistiksel olarak ileri düzeyde anlaml saptand . Sonuç: Hipertansif hastalarda renal hasar n de*erlendirilmesine ve önlenmesine daha fazla önem verilmesinin, hipertansiyona ba*l komplikasyon geli en hastalar n ya am tarz de*i iklikleri ve antihipertansif tedavi ile daha yak n takip edilmesinin ve daha agresif kan bas nc kontrolü sa*lanmas n n hipertansiyon tedavisinde daha efektif sonuçlar verece*ini dü ünmekteyiz. 54 KAYNAKLAR 1- Türk Hipertansiyon Prevalans Çal mas . Türk Hipertansiyon ve Böbrek Hastal klar Derne*i, 2003 2- Chobanian AV, Bakris GL, Black HR, et al: The seventh report of the Joint National Committee on Prevention, Detection, Evaluation, and Treatment of High Blood Pressure: the JNC 7 report. JAMA 2003:289:2560-2572 3- Neal B, MacMahon S, Chapman N. Effects of ACE inhibitors, calcium antagonists, and other blood-pressure-lowering drugs. Lancet, 2000;356:1955-1964 4- Cushman WC, Ford CE, Cutler JA, et al: Success and predictors of blood pressure control in diverse North American settings: The Antihypertensive and Lipid-Lowering Treatment to Prevent Heart Attack Trial (ALLHAT). J Clin Hypertens (Greenwich),2002;4: 393-404 5- Black HR, Elliott WJ, Neaton JD, et al: Baseline characteristics and elderly bloodpressure control in the CONVINCE trial. Hypertension, 2001;37: 12-18 6- Montalescot G, Collet JP.preserving cardiac function in the hypetensive patient: Why renal parameters hold the key. Eur Heart J 2005:26:2616-2622 7- Wenzel RR. Renal protection in hypertensive patients: selection of antihypertensive therapy. Drugs 2005:65(suppl 2):29-30 8- Lewis EJ, Lewis JB. Treatment of diabetic nephropathywith angiotensin II receptor antagonist. Clin Exp Nephrol 2003:7:1-8 9- Weiner DE, Tighiouart H, Amin MG, et al: Chronic kidney disease as a risk factor for cardiovascular disease and all-cause mortality: A pooled analysis of community-based studies. J Am Soc Nephrol, 2004;15:1307-1315 10- Kaplan NM: Year Book of Cardiology, 2005:15 11- Oparil S, Calhoun DA. High blood pressure. ln: Dale DC, Federman DD, eds.Scientific Ameri. medicine. New York: Scientific American, 1997; vol.1, sect.1, subsect 2:1-14. 12- Harrap SB. Genetics. Ln: Oparil S, Weber MA, eds. Hypertension: companion to Brenner and Rector’s The kidney. Philadelphia, PA :WB Saunders, 1999: ch. 4. 13- Heart Disease A Textbook of Cardio-vascular Medicine 6th Edition Eugene Braunwald, Douglas P. Zipes, Peter Libby, Norman M. Kaplan. Chapter 28. Page 941972. 55 14- Williams B. Hypertension in Diabetes.Martin Dunitz, London and New York 2003: 3. 15- Chobanian AV, Bakris GL, Black HR, et al. Seventh Report of the Joint National Committee on Prevention, Detection, Evaluation and Treatment of High Blood Pressure: The JNC 7 Complete Report. Hypertension.2003;42:1206-1252 16- Guidelines Subcommittee of the World Health Organization: World Health Organization-International Society of Hypertension Guidelines for the Management of Hypertension. J Hypertens 1999; 17:151-83. 17- Joint National Committee on Detection, Evaluation, and Treatment of High Blood Pressure. Report of the Joint National Committee on Detection, Evaluation, and Treatment of High Blood Pressure. A cooperative study. JAMA 1977; 237: 255–61. 18- Joint National Committee on Detection, Evaluation, and Treatment of High Blood Pressure. The 1980 report of the Joint National Committee on Detection, Evaluation, and Treatment of High Blood Pressure. Arch Intern Med 1980; 140: 1280–5. 19- Joint National Committee on Detection, Evaluation, and Treatment of High Blood Pressure. The 1984 report of the Joint National Committee on Detection, Evaluation, and Treatment of High Blood Pressure. Arch Intern Med 1984; 144: 1045–57. 20- Joint National Committee on Detection, Evaluation, and Treatment of High Blood Pressure. The 1988 report of the Joint National Committee on Detection, Evaluation, and Treatment of High Blood Pressure. Arch Intern Med 1988; 148: 1023–38. 21- Joint National Committee on Detection, Evaluation, and Treatment of High Blood Pressure. The fifth report of the Joint National Committee on Detection, Evaluation, and Treatment of High Blood Pressure (JNC V). Arch Intern Med 1993; 153: 149–52. 22- Joint National Committee on Prevention, Detection, Evaluation, and Treatment of High Blood Pressure. The sixth report of the Joint National Committee on Prevention, Detection, Evaluation, and Treatment of High Blood Pressure. Arch Intern Med 1997; 157: 2413–46 23- Guidelines Committee. 2003 European Society of Hypertension-European Society of Cardiology guidelines for the management of arterial hypertension. J Hypertens, 2003;21:1011-1053. 24- Franco V, Oparil S, Carretero OA. Hypertension Treatment. Circulation. 2004;109: 2953-2958-11. World Health Report 2002: Reducing risks, promoting healthy life. Geneva, Switzerland: World Health Organization, 2002. 25- Bruce NG, Cook DG, Shaper AG, et al. Geographical variations in blood pressure in British men and women. J Clin Epidemiol 1990;43:385-98. 56 26- World Health Report 2002: Reducing risks, promoting healthy life. Geneva, Switzerland:World Health Organization, 2002. 27- Onat A, Türkmen S, Karabulut A, Yaz c M, Can G, Sansoy V. Türk Yeti kinlerinde Hiperkolesterolemi ve Hipertansiyon Birlikteli*i; S kl * na ve Kardiyovasküler Riski Öngördümesine Cli kin TEKHARF Çal mas Verileri. Türk Kardiyoloji Derne*i Ar ivi 2004; 32:533-541 28- Michael H Crawford, John P DiMarco. Hipertansif Kalp Hastal * Crawford Kardiyoloji 1.Bask 2.Cilt, Bölüm 3: 1- 11. 29- Lifton RP. Moleculer genetics of human blood pressure variation. Science 1996; 272:676- 80. 30- Harrap SB. Genetics. Ln: Oparil S, Weber MA, eds. Hypertension: companion to Brennerand Rector’s The kidney. Philadelphia, PA :WB Saunders, 1999: ch. 4. 31- Carretero OA, Oparil S. Essential hypertension: part 1: definition and etiology. Circulation 2000; 101:329- 35. 32- Urata H, Boehm KD, Philip A, et al. Cellular localization and regional distribution of an angiotensin-II forming chimase in the heart. J Clin Invest 1993;91:1269-81. 33- Grassi G. Role of the sympathetic nervous sysytem in hypertension. J Hypertens 1998;16: 1979- 87. 34- Haffner SM, Ferrannini E, Hazuda HP, et al. Clustering of cardiovascular risk factors in confirmed prehypertensive individuals. Hypertension 1992;20:38-45. 35- Baron AD, Brechtel-Hook G, Johnson A, et al. Skeletal muscle blood flow. A possible link between insulin resistance and blood pressure. Hypertension 1993;21:129-35. 36- Barba G, Cappucio FP, Russo L, et al. Renal function and blood pressure response to dietary salt restriction in normotensive men. Hypertension 1996;27:1160-4. 37- Schorr U, Distler A, Sharma AM. Effect of sodium chloride and sodium bicarbonate rich mineral water on blood pressure and metabolic parameters in elderly normotensive individuals: a randomized double blind crossover trial. J Hypertens 1996;14:131-5. 38- Geleijnse JM, Witteman JCM, den Breeijen JH, et al. Dietary electrolyte intake and blood pressure in older subjects: the Rotterdam study. J Hypertens 1996;14:737-41. 39- Brenner BM, Chertow GM. Congenital oigonephropathy and the etiology of adult hypertension and progressive renal injury. Am J Kidney Dis 1994;23:171-5. 57 40- Hall JE, Brands MW, Shek EW. Central role of the kidney and abnormal fluid volume control in hypertension. J Hum Hypertens 1996;10:633-9. 41- Laragh JH. The renin system and four lines of hypertension research. Hypertension 1992;20:267-79. 42- Googfriend TL, Elliott ME, Catt KJ. Angiotensin receptors and their antagonists. N Engl J Med 1996;334:1649-54. 43- Williams GH, Fisher NDL, Hunt SC, et al. Effects of genderand genotype on the fenotypic expression of nonmodulating essential hypertension. Kidney Int 2000;57:1404. 44- Higashi Y, Oshima T, Ozono R, et al. Effect of L-arginin infusion on systemic and renal hemodynamics in hypertensive patients. Am J Hypertens 1999;12 (part 1):8-15. 45- Vogel RA. Cholesterol lowering and endothelial function. Am J Med 1999;107:47987. 46- Levin ER. Endothelins. N Engl J Med 1995;333:356-63. 47- Dzau VJ, Gibbons GH, Cooke JP, et al. Vascular biology and medicine in the 1990s: scope, concepts, potentials, and perspectives. Circulation 1993;87:705-19. 48- Ar c M, Ça*lar -. Hipertansiyon ve olu turdu*u sorunlar. Hacettepe t p dergisi 2002;33(1): 4-9. 49- Devereux RB, Roman MJ, Ganau A, et al. Cardiac and arterial hypertrophy and atherosclerosis in hypertension. Hypertension 1994; 23: 802-9. 50- Hyman, DJ, Pavlik, VN. Characteristics of patients with uncontrolled hypertension in the United States. N Engl J Med 2001; 345:479- 86. 51- Frochlic, ED. Hypertension: OurMajor Challenges; Hypertension 2001; 38:990-991. 52- Kannel WB. Blood pressure as a cardiovascular risk factor: prevention and treatment. JAMA 1996;275:1571-76. 51 53- Kumral E, Özkaya B, Sa*duyu A et al.The Ege Stroke Registry: a hospital-based study in the Aegean region, Czmir, Turkey. Cerebrovasc Dis 1998; 8: 278-88. 54- Sacco RL, Benjamin EJ, Broderick JP, et al. Risk factors. Stroke 1997: 28: 1507-17. 55- SHEP Cooperative Research Group. Prevention of stroke by antihypertensive drug treatment in older persons with isolated systolic hypertension: final results of the Systolic Hypertension in the Elderly Program (SHEP) JAMA 1991; 265: 3255-64. 56- Kumral K, Kumral E. Hipertensif ansefalopati: I. Santral sinir sisteminin damarsal hastal klar . Ege Üniversitesi Bas mevi, 1993: 433-6. 58 57- Gangevoort RT, Navis GJ, Wapstra FH, et al: Proteinuria and progression of renal disease: Therapeutic implications. Curr Opin Nephrol Hypertens 1997; 6: 133-140. 58- Geronimus AT, Bound J, Waidmann TA, Hillemeier MM, Burns PB. Excess mortality among blacks and whites in the United States. N Engl J Med 1996;335:1552-8. 59- Navar LG. The kidney in blood pressure regulation and development of hypertension. Med Clin North Am 1997;81(5):1165-98. 60- -en S, Çeçen -, Sevinir -, Çiftçi -, Çiftçi -. Esansiyel hipertansiyonda erken renal etkilenme göstergeleri. Türk Nefrol Diyal Transplant 1999;3:147-51. 61- Bigazzi R, Bianchi S, Campese VM, Baldari G. Prevalence of microalbuminuria in a large population of patients with mild to moderate essential hypertension. Nephron 1992;61:94-7. 62- Pontremoli R, Leoncini G, Ravera M, Viazzi F, Vettoretti S, Ratto E et al. Microalbuminuria, cardiovascular, and renal risk in primary hypertension. J Am Nephrol 2002;13:169-72. 63- Ruilope LM. Microalbuminuria as risk in essential hypertension. Nephrol Dial Transplant 1997;12 (Suppl 2):2-5. 64- Jensen JS, Feldt-Rasmussen B, Strandgaard S, Schroll M, Borch-Johnsen K. Arterial hypertension, microalbuminuria, and risk of ischemic heart disease. Hypertension 2000; 35: 898-903. 65- Agrawal B, Wolf K, Berger A, Luft FC. Effect of antihypertensive treatment on qualitative estimates of microalbuminuria. J Hum Hypertension 1996;10:551-5. 66- Editorial: Should all patients with type 1 diabetes mellitus microalbuminuria receive angiotensin-converting enzyme inhibitors? Ann Intern Med 2001;134:370-9. 67- Wegener HP, Clay GE,Gipner JF: Classication of retinal lesions in the presence of vascular hypertension.Trans Am Ophtalmol Soc 1947;43:55-73. 68- Hansson L, Zanchetti A, Carruthers SG, Dahlof B, Elmfeldt D, Julius S, Menard J, Rahn KH, Wedel H, Westerling S. Effects of intensive blood-pressure lowering and low-dose aspirin in patients with hypertension: principal results of the Hypertension Optimal Treatment (HOT) randomised trial. Lancet 1998; 351:1755-1762. RT 69- UK Prospective Diabetes Study Group. Tight blood pressure control and risk of macrovascular and microvascular complications in Type 2 diabetes. UKPDS38. BMJ 1998;317:703-713. RT 59 70- Schrier RW, Estacio RO, Esler A, Mehler P. Effects of aggresive blood pressure control in normotensive type 2 diabetic patients on albuminuria retinopathy and stroke. Kidney Int 2002; 61:1086-1097. RT 71- Estacio RO, Jeffers BW, Gifford N, Schrier RW. Effects of blood pressure control on diabetic microvascular complications in patients with hypertension and type 2 diabetes. Diabetes Care; 23 (Suppl.2):B54-B64. RT 72- Sobel BJ, Bakris GL: Treatment of the hypertensive patient in hypertension. A Clinicians Guide to diagnosis and Treatment. Sobel BJ, Bakris GL. (Eds. ) Hanley and Belfur Inc. / Philadelphia, 1995, p. 29-46 73- Dates JA, Brown NJ. Antihypertensive agents and the drug therapy of hypertension. Goodman & Gilman’s The Phamacological Basis of Therapeutics. Harman JG, Limbird LE, Gilman AG. New York, McGraw-Hill Professional;10 Th, 2001:871-900. 74- Kayaalp SO. Antihipertansif ilaçlar. Rasyonel Tedavi Yönünden T bbi Farmakoloji. Ankara, Hacettepe-Ta Kitapç l k Ltd. -ti., 10. Bask , 2002;429-464. 75- Chung O, Unger T. Pharmacology of angiotensin Burnier M, Brunner HR. Angiotensin II receptor antagonists. Lancet 2000;355:637-645 76- Freemantle N, Cleland J, Young P, Mason J, Harrison J. Beta blockade after myocardial infarction:systematic review and meta regression analysis. Br Med Journal 1999; 318:1730-1737.MA 77- Shekelle PG ,Rich MW, Morton SC, Atkinson SC, Tu W, Maglione M, Rhodes S, Barrett M, Fonarow GC, Grenberg B, Heidenreich PA, Knabel T, kontsam MA, Steimle A, Warner Stevenson L. Efficacy of angiontensin-converting enzyme inhibitors and beta-blokers in the managent of left ventricularsystolic dysfonction according to race, gender and diabetic status :a meta- analysis of major clinical trials. J Am Coll Cardiol 2003; 41:1529-1538.MA 78- Schols H: Pharmacological aspects of calcium channel blockers. Cardiovasc Drugs Ther 1997; 10: 869-72 79- METSAR ara t r c lar . Türk eri kinlerinde metabolik sendrom prevalans . TKD XX. Ulusal kongresi 2004 Antalya 80- Neaton JD,Grimm RH Jr,Prineas RH et all.Treatment of mild hypertension study. JAMA 1993;270:713-724 81- Palaniappan L,carnethon M,fortmann SP.Association between microalbuminuria and the metabolic syndrome. Am J hypertens.2003 Nov;16(11 Pt1):952-8 60 82- Choi HS,Ryu SH,Lee KB.The relationship of microalbuminuria with metabolic syndrome.Nephron Clin Pract2006;104(2):c85-93 83- He J, Whelton PK, Apel LJ, Charleston J, Klag MJ. Long-term effects of weight loss and dietary sodium reduction on incidence of hypertension. Hypertension 2000;35:544-9. 84- Kloner RA, Weinberger M, Pool JL, et al. Comparative effects of Candesartan Cilexetil and amlodipine in patients with mild systemic hypertension. Comparison of Candesartan and Amlodipine and amlodipine for safety, Tolerability and Efficacy (CASTLE) study. Am J Cardiol 2001;87:727-731. 85- Mogensen CE, Neldam S, Tikkanen I, et al. Randomised controlled trial of dual blockade of renin-angiotensin system in patient with hypertension, microalbumin_uria, and non-insulin dependent diabetes: the candesartan and lisinopril microalbuminurea (CALM) study. BMJ 2000;321:851-860 86- Parving HH, Lehnert H, Brochener-Mortensen J, et al. Fort he irbesartan in patients with type 2 diabetes and microalbuminuria study group. The effect of irbesartan on the development of diabetic nephropathy in patients with type 2 diabetes. New Eng J Med 2001;345:870-878 87- Viberti G, Wheeldon NM, et al. For the Micro Albuminuria Reduction With VALsartan MARVAL. Study Investigators. Circulation 2002;106:672-678 88- Brenner BM, Cooper ME, de Zeeuw D, Keane WF, Mitch WE ve ark.. Effects of losartan on renal and cardiovascular outcomes in patients with type 2 diabetes and nephropathy. N Engl J Med. 2001, 345: 861-869 89- ONTARGET Investigators, Yusuf S, Teo KK, Pogue J, Dyal L, Copland I, Schumacher H,Dagenais G, Sleight P, Anderson C.Telmisartan, ramipril, or both inpatients at high risk for vasculer events.N Engl J Med.2008;358:1547-59. 90- Bakris GL, Ruilope L, Locatelli F, et al. Treatment of microalbuminuria in hypertension subjects with elevated risk: Results of the IMPROVE trial. Kidney Int. 2007;72:879-885. 61