Yunan Mitolojisinde İlk Kadın: PANDORA Pandora, becerikli ama çirkin tanrı Hephaistos tarafından Zeus’un emriyle yaratılmış ilk kadındır. Bütün tanrılar ona bir yetenek vermiştir. Mitolojideki en bariz kadın karşıtı hikayelerden biridir. Öyle ki, rönesans sonrası bile kimi eserlere konu edilmiş ve benzer şekilde “kötülük kaynağı kadın” imajı sürdürülmüştür. Pandora, Aphrodite’den cazibesini Athena’dan becerikliliği, Hermes’ten yaltakçılık ve sinsilik yeteneklerini almıştır. Pandora’nın kutusu deyim olarak günümüzde de sık sık kullanılmaktadır. Pandora’nın asıl öyküsü ise, bir hayli “kadın karşıtı” unsurlarla doludur. Prometheus’un sürekli insanları kollayan tavırları Zeus’u rahatsız etmektedir. Kimilerine göre sırf anlaşmazlığı su yüzüne çıkarmak için Prometheus’un insanlar lehine bir sunak eti paylaşımındaki hilesine göz yumar. Sonra da hileyi anladığında ceza olarak insanların elinden ateşi alır. Prometheus da ateşi çalarak insanlara verir. Zeus da Prometheus’u cezalandırmak için harekete geçer. İşte Pandora’nın öyküsü burada başlar. O ana kadar sadece erkeklerden oluşan insanoğluna isminin anlamı “herşeyi bahşeden” anlamına gelen Pandora, yani bir kadın gönderilmiştir! Zeus’un güzellikle ve bütün kötülüklerle donattığı bu kadınla insanlıktan intikamını alma zamanı gelmiştir. Bu bela yeryüzünde sadece Prometheus’un kardeşi olan Epimetheus’un evinde kendisine yer bulabilmiştir. Her tanrı gibi kendisine biraz fazla güvenen ve elbette güzellerden hoşlanan Epimetheus, kardeşi Prometheus’un “Zeus mutlaka bir intikam için ölümlüleri cezalandırmak üzere bir tuzak kuracak, Olympos’tan gelen herşeyi reddetmelisin” uyarısını unutacak ve Pandora’ya aşık olacaktır. Pandora, Epimetheus’un evindeyken bir erzak küpünün kapağını açar ve o güne kadar hastalık, suç, kötülük yüzü görmemiş 92 ACTUAL insanlık bütün felaketlerle yüz yüze kalır. Pandora erzak küpünün kapağını kapattığında ise, geride sadece umut kalır. “Pandora’nın kutusu” deyiminin yanlış çevirilerden ve daha sonraki bu yanlış çeviriye dayanan rönesans sonrası eserlerden kaldığı sanılmaktadır. Ancak, Pandora’nın ilk adının geçtiği ve bu öyküsünün anlatıldığı “Hesiodos: İşler ve Günler” eserinde, Yunanca Pithos yani kutudan çok küp-kavanoza karşılık gelmektedir. İlk eserde Pandora’nın bu erzak küpünü yanında mı getirdiği, yoksa Epimetheus’un evinde mi bulduğu belirtilmemektedir. Daha da ilginci ise, Pandora’nın küpün kapağını bilerek, yani kasıtlı olarak mı açtığı yoksa kadınsı bir “aşırı meraklılığın” insanlığın felaketi mi olduğu anlatılmaz. Ancak, bütün hikayelerde Pandora şu veya bu şekilde erkeklerin başına “felaket” getiren “kötülük kaynağı” olarak gösterilmektedir. Pandora’ya ilişkin hikayelerden ilginç bir nokta da yaratılışıyla ilgilidir. Hephaistos’un Pandora’yı çamurdan yarattığı anlatılmaktadır. Bu hikayeye göre Hephaistos, Zeus’un emrini yerine getirirken, kendi karısı olan Aphrodite'in vücudunu model olarak kullanmıştır. Heykel bitince onun kalbine ruh yerine bir kıvılcım koymuş, heykel canlanmış ve gözleri açılmıştır. Bu güzel insanı süslemek için bütün tanrılar ve tanrıçalar yardım etmişlerdir. Herkes kendisinden ona bir şey armağan etmiştir. Athena ona güzel bir kemer, süslü elbiseler vermiştir. Letafet perileri Kharites beyaz göğsüne parlak altın, gerdanlık takmıştır. Aphrodite başına güzellikler saçmış, güzel saçlı Horalar ilkbahar çiçekleriyle onu süslemişlerdir. Dişi tanrıların “bu çalışmalarından” sonra Hermes, Pandora'nın kalbine, hıyanet ve aldatıcı sözler koymuş, Zeus da “hiç açmaması koşuluyla bir küp” hediye etmiştir. Böylece Zeus ilk kadını, beraberinde kötülüklerle dolu bir kutuyla yeryüzüne yollayarak insanlardan intikam almıştır. MEDICINE EYLÜL 2007