Sümela Manast›r›'nda Ayin Yeliz KARADAŞ* Sümela Manastırı yaklaşık bir ay önce yapılan bir ayin nedeniyle tüm dünyanın ilgi odağı oldu. Zira bu ayin, Hristiyan aleminde “Meryem Ana’nın göğe yükseliş” günü olarak kabul edilen 15 Ağustos tarihinde, Trabzon’a bağlı Maçka ilçesinde bulunan Sümela Manastırı’nda Patrik Bartholomeos tarafından 88 yıl aradan sonra yapılan ilk ayin olma özelliğini taşıyordu. Ayin, Türkiye Cumhuriyeti Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın özel izniyle gerçekleştirildi. Ayine başta Yunanistan ve Rusya’dan olmak üzere, dünyanın çeşitli bölgelerinden çok sayıda din adamı, milletvekilli, bürokrat ile Ortodoks Hristiyan katıldı. İlgi bu kadar yoğun olunca, yaşanan izdiham nedeniyle ayin yapılacak alana sadece 500 kişi alınabildi. İçeri giremeyenler ise ayini Manastır'ın bahçesine kurulan dev ekrandan izlediler. Yaklaşık üç saat süren ayin Yunan televizyonlarında naklen yayınlandı. Yunan basını ayine büyük önem verdi ve konu ayin tarihinden bir-iki hafta öncesinden başlayarak yoğun bir şekilde işlendi. Yunan gazetelerinden Ta Nea, yıllar sonra Türkiye’de önyargıların ortadan kalktığına dikkat çekerken, Ethnos “Sümela Manastırında Ekümenik Huşu”, Vradini “Pontus’un Meryem Anası, daha güzel günlerin garantisi”, Elefterotipiya “Barış mesajıyla 88 yıl sonra tarihi ayin” başlığıyla ayine yer verdi. Elefterotipiya gazetesi ayrıca, ayin sırasında herhangi bir sorun yaşanmaması için Yunan tarafının da hassasiyet gösterdiğini belirterek, 2009 yılında Sümela Manastırı'nda izinsiz ayin yapmaya kalkan ve bu yıl özel izinle * 21. Yüzyıl Türkiye Enstitüsü Karadeniz Araştırmaları Merkezi, Asistan Ekim ’10 • Sayı: 22 21. YÜZYIL [3] Yeliz Karadafl gerçekleştirilecek ayinde bölgede hayatını kaybeden “Pontuslular”ın isimlerini okuyacağını açıklayan Selanik Valisi Panagiotis Psomiadis’in ayine katılmadığına dikkat çekti. Türkiye’de ayin öncesi ve sonrasında herhangi bir sorun yaşanmaması için Türk polisi de yoğun güvenlik önlemleri almıştı. Bu husus, Yunan basınına da yansıdı ve ayinin sorun yaşanmadan sona erdiği özellikle vurgulandı. Ayinin 88 yıl aradan sonra ilk kez gerçekleştirilmesi kadar, ayin için seçilen tarih de oldukça dikkat çekicidir. Zira Hristiyanlar için Meryem Ana’nın göğe yükseldiği gün olarak kabul edilen 15 Ağustos tarihi, aynı zamanda Fatih Sultan Mehmet'in 1461 yılında Trabzon Rum İmparatorluğu’na da son vermesinin yıldönümüdür. Bu hususa da değinen Yunan basını, ayinin 15 Ağustos tarihinde gerçekleştirilmiş olmasını "fethin rövanşı" olarak nitelendirmiştir. Öte yandan, Türk basınına göre ayine katılan Ortodoks Hıristiyan sayısı 3.000 iken [4] 21. YÜZYIL Ekim ’10 • Sayı: 22 Yunan basınında bu sayı yaklaşık 7.000 olarak verilmiştir. Rakamlar arasındaki bu fark oldukça dikkat çekicidir. Türk basınının bu yaklaşımıyla ayinin aslında "büyütülecek bir olay olmadığı" mesajını vermek istediği düşünülebilir. Ayrıca, ayin sırasında üzerlerindeki gömlekleri çıkartıp içlerindeki "Pontus" tişörtleriyle dolaşanlar olmuştur. Bu tişörtlerin arkasına Yunanca "Pontus" kelimesi yazılmış ve "Pontus" haritası resmedilmiştir. Bu görüntülerin Türk basınında yer almaması da keza dikkat çekici olmuştur. Türkiye, bu tür kışkırtıcı hareketleri gözardı etmek istemiş olabilir. Bunlara “birkaç kişinin densizliği” olarak bakılmış da olabilir. Ancak, Sümela’da ayin düzenlenmesi, Yunanistan ve ileriye yönelik beklentileri açısından büyük önem taşımaktadır. Yunanistan’ın bu bölgeye ilişkin bitip tükenmez hayalleri bulunmaktadır. Yunanistan’da isminde "Pontus" ibaresini taşıyan ve Doğu Karadeniz bölgesini geri alma amacıyla çeşitli etkinliklerde bulunan 150’den fazla sivil toplum örgütü faaliyet göstermektedir. Sümela Manast›r›'nda Ayin Özellikle Yunanistan'daki son genel seçimlerde PASOK'un iktidara gelmesini takip eden dönemde, Türkiye'nin, iki ülke arasındaki tüm meselelerin samimi bir diyalog yoluyla çözüme kavuşturulması yönünde girişimi olmuştur. Türkiye Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan'ın bu doğrultuda mevkidaşı Başbakan Papandreou'ya gönderdiği mektup ve aldığı olumlu karşılık ile Başbakan Erdoğan'ın geçtiğimiz Mayıs ayında Yunanistan'a gerçekleştirdiği resmi ziyaret ve bu ziyaret sırasında imzalanan protokol ve mutabakatlar, TürkYunan ilişkilerinde pozitif unsurların ön planda olacağı bir dönemin başladığının habercisi olarak değerlendirilmiştir. Elbette ki, meselelerin çözümü zaman alacaktır. Ancak, Türkiye'nin ortaya koyduğu bu iradenin sonuç vermesi için Yunanistan'dan samimi mukabele gösterilmesi şarttır. Türkiye’nin komşuluk ilişkilerinde iyileşme isteyen politikalarına Yunanistan’ın karşılık verdiğini söylemek güçtür. 15 Ağustos günü Sümela Manastırı'nda gerçekleştirilmiş olan ayinden sadece iki gün önce, yani 13 Ağustos akşamı Batı Trakya’nın Gümülcine kentindeki bir azınlık mezarlığına saldırı düzenlenmiş ve buradaki 10 mezar tahrip edilmiştir. Batı Trakya’da günümüzde Yunan devletinin politikaları nedeniyle sayıları oldukça azalmış bulunan cami, mezarlık gibi yerlere bu tip saldırılar sıkça yapılmaktadır. Ancak, bu saldırıların failleri asla bulunamamakta, saldırganlar yakalansa bile göstermelik cezalar almaktadırlar. Yunan polisinin bu tavrı, bu tür girişimleri cesaretlendirmektedir. Azınlık mezarlığına yapılan saldırının amacı, Türk toplumunu kışkırtmak ve Sümela’da olay çıkmasını sağlayarak Türkiye’yi uluslararası platformda zor duruma düşürmek olabilir. Neyse ki, Türk halkı duyarlılığı- nı korumuş ve herhangi bir sorun yaşanmamıştır. Bundaki en büyük rol de Türk basınının saldırı olaylarını kamuoyuna taşımamasındadır. Ancak, bu durum, bundan sonra sorun yaşanmayacağı anlamına gelmemektedir. Yunan hükümetinin Türk azınlığa dönük saldırıların önüne geçmemesi uzun vadede ikili ilişkileri sıkıntıya sokabilecektir. Öte yandan sokaklarda “Pontus” tişörtleriyle dolaşılması da Türk toplumunda rahatsızlığa yol açabilir. Türk Devleti, dış ilişkilerinde tüm komşularına yönelik olarak "sıfır sorun" politikası izlemektedir. Bu politikanın gereği olarak, Türkiye, samimi ve yapıcı bir diyalog ortamının tesisi ile başta ekonomik olmak üzere karşılıklı bağımlılığın yaratılmasına büyük önem atfetmektedir. Ancak, bu yaklaşımın tek taraflı kalması halinde arzu edilen sonuçları doğurmayacağı da muhakkaktır. Türkiye'nin özelde Yunanistan'a yöneklik bu iyi niyet açılımlarının mutlak surette Atina'da karşılık bulması ve başta Batı Trakya Türk Azınlığı'nın hak ve menfaatlerinin korunması için esasen gecikmiş olan tüm adımların daha fazla zaman kaybetmeden atılması gerekmektedir. 21. YÜZYIL Ekim ’10 • Sayı: 22 21. YÜZYIL [5]