SAĞLIKTA ADRES BAŞKENT SAYI 16 / YAZ 2014 Başkent Üniversitesi Hastanesi yayınıdır. Ayın Konusu: EYVAH! KARDEŞİM OLUYOR TANI VE TEDAVİ BİRİMLERİ Acil Tıp Anestiziyoloji Ağrı Kliniği Aile Hekimliği Beyin ve Sinir Cerrahisi Çocuk Cerrahisi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Dermatoloji Aşırı Terleme Tedavisi Botox Uygulaması Fototerapi Diş Hekimliği Endokrinoloji Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon Ayaş Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Merkezi Gastroenteroloji Ülseratif Kolit & Crohn Hastalığı Merkezi Genel Cerrahi Yanık Polikliniği Göğüs Hastalıkları Sigara Bırakma Kliniği Uyku Laboratuarı Hematoloji Kemik İliği Nakil Ünitesi Kalp Damar Cerrahisi Göz Hastalıkları Kadın Hastalıkları ve Doğum Tüp Bebek Kardiyoloji Kulak Burun Boğaz Hastalıkları Nörotoloji Polikliniği Nefroloji Yapracık Geriatri ve Psikososyal Rehabilitasyon Merkezi Yenikent Diyaliz Nöroloji Nükleer Tıp Ortopedi ve Travmatoloji Patoloji Plastik ve Rekonsrüktif Cerrahisi Psikiyatri Romatoloji Radyodiagnostik Tıbbi Genetik Tıbbi Onkoloji Üroloji Taş Kırma Kliniği Ürodinami Laboratuarı İÇİNDEKİLER 04 10 12 16 20 24 28 32 36 SAĞLIKTA ADRES BAŞKENT EDİTÖRDEN Sağlık ve Magazin Dergisi Sahibi Prof. Dr. Ali HABERAL Rektör Sorumlu Yazı İşleri Müdürü Melek ALKAN ÇAKMAK Tasarım Uygulama Başkent Üniversitesi Ankara Hastanesi Bilgi İşlem Dairesi Başkanlığı Sağlık Birimleri Bölümü Baskı Altan Özyurt Matbaacılık İvedik Organize Sanayi Bölgesi 1354. Cadde Fora İş Merkezi No: 138/3 Yenimahalle / ANKARA Tel: (0312) 394 83 94 Yayın Türü Yerel Süreli Yayın Merhaba sevgili okurlarımız, 35 yıllık yaşantıdan sonra yeni bir dönemecin muhteşem etkisinden, anne olmanın dayanılmaz güzelliğinden bahsederek giriş yapılması düşünülen bir yazı, maalesef, kaybedilen 301 canın annelerinin yaşadığı acıya dönüştü. Kömür bu sefer, annelerin, eşlerin, çocukların yüreklerine kor oldu düştü. Soma acının adı oldu. Somada kömürün karasına inat bir masumiyetle, sedyeleri kirleteceğini düşünenleri gördük, yüreğimiz sızladı. Çocukların yaşamlarını kendi hayatlarının üzerinde tutan babaları gördük, babalar günü kutlayacak olmaktan utandık. Çalışma koşullarını gördük, insanlığımızı sorguladık. Şimdi tek temennimiz, bu felaketin “doğal” kabul edilmeyip sorumluların hak ettikleri cezaları almaları. Belki bu sayede yitirdiklerimizin ruhlarına bir nebze su serpilir. Daha insanı yarınlarda buluşmak üzere, iyi okumalar dileriz. Baskı Tarihi 23.06.2014 İdare Adresi Mareşal Fevzi Çakmak Caddesi 10. Sokak No: 45 Bahçelievler / ANKARA Tel: (0312) 212 68 68 Faks: (0312) 223 73 33 www.baskent-ank.edu.tr Melek ALKAN ÇAKMAK EYVAH ! KARDEŞİM OLUYOR 4 Uzm. Dr. Burcu AKIN SARI Başkent Üniversitesi Hastanesi Psikiyatri ABD Çocuk için en değerli varlık onun annesidir. Onu başkalarıyla paylaşmak düşüncesi kolay, dayanılır bir duygu değildir. Küçük bir çocuk için, kendisi varken, ikinci bir kardeşe neden gerek duyulduğunu anlamak güçtür. Anne sevgisini yitirmek korkusu, daha yeni bir kardeş geleceğini öğrendiği anda içini sızlatmaya başlar. Annenin gebeliğin son aylarında ağırlaşmasıyla isteksiz ve yorgun oluşu, kucağına alamayışı, çocukta sevilmediği duygusunu yaratmaya başlar. Tedirgin bir şekilde annenin sevgisini sınamaya girişir. Çevresinde dolaşır, olmadık isteklerde bulunur. Huysuzlaşır, ağlar, tutturur. Anne sabırsız davrandıkça tedirginliği artar. Kafası sormaya korktuğu sorularla doludur. Ancak asıl fırtına, kucağında hiç tanımadığı bir yaratıkla anne eve dönünce kopacaktır: Evde esen bayram havası, bebeği görmek için eve doluşan insanlar çocuğun iyice boynunu büker. Artık korkusu gerçekleşmiştir: Anneyi bütün gün uğraştıran, bütün ilgiyi üzerine toplayan bu yaratık onun gerçekten yerini almıştır! Kendisi erkekse, gelen kardeş kız olduğu için daha çok sevildiği sonucunu çıkarır. Gelen erkek ise neden ikinci bir erkek çocuğa ihtiyaç duyulduğunu anlayamaz. Bir süre duygularını içinde saklar. Bebeği sever, getirdiği oyuncaklarla oyalanır. Birkaç gün geçince “Bebeği sevdik, artık geldiği yere gitsin” diye bir yoklama yapar. Bebeğin geri gitmeyeceğini anladıktan sonra kıskançlık belirtileri su yüzüne çıkmaya başlar. Bebek emzirilirken o da anne kucağına tırmanır. Bebeğin biberonundan emmek ister. Onun gibi kakasını, çişini kaçırmaya başlar. Yemeğini kendi başına yerken, annenin yedirmesinde direnir. Böylece kendini tahtından indiren yumurcağa benzeyerek annenin ilgisini üstünde tutmaya çalışır. Hele de daha önce kendisi “Paşam, kraliçem, aşkım, vb.” şeklinde sevilmişse… Bebeksi konuşmaya özenir. İtmeler vurup kaçmalar başlar. Bu davranışı karşısında çevreden gelen sert tepkiler, pabucunun dama atıldığı kanısını iyice yerleştirir. Bebekle doğrudan ilgili görünmeyen huysuzluklar, hırçınlıklar, tutturmalar baş gösterir. İstedikleri olmayınca uzun uzun ağlar, tepinir. Bazen çocuğun bakımında anneye yardım etmeye can atar. “Ne cici, ne tatlı değil mi anne?” der. Bu sözler annelere çocuğunun kardeşini kıskanmadığını düşündürür. Aslında kıskançlık duygusundan kurtulmuş değildir. İçine atmıştır. Kıskançlığını dışa vurursa, annenin kendisinden büsbütün uzaklaşacağı korkusuyla onun yanında yer almayı yeğlemiştir. Gösterdiği sevginin yapmacıklığı ve aşırılığı, asıl duygusunun, bunun tam tersi olduğunu kanıtlar. Bu gibi çocuklar biraz daha incelenirse, altta yatan duygularını ele veren davranışları gözden kaçmaz: Bebeğin yanağını okşarken biraz fazla sıkmak, gizlice burmak, ağlatacak ölçüde kucaklamak, bebeği sözde kaza ile düşürmek...… Kardeş kıskançlığının çok doğal olduğunu bilen anne bu belirtilerin uzayıp gitmesini önleyebilir. Anne sevgisini tümden yitirmediğini gören çocuk, zamanla yatışır. Ama kardeşe karşı duyguları birden değişmez, dalgalanma gösterir. Kimi çok sever görünür, kimi de kardeşini gözü görmek istemez. Zamanla kardeşe karşı olumlu duygular artacak, olumsuzlar ise azalacak ya da içe atılacaktır. Bu ancak çocuğun duygularının anlayışla karşılandığı evlerde gerçekleşebilir. Çocuk kardeşini sevmek zorundaymış gibi bir duyguya kapılmamalıdır. Olumsuz duygularını dışa vurunca suçlanmamalıdır. “ Kardeşimi hiç sevmiyorum” diyen bir çocuğa “Aman o nasıl söz, o sana ne yaptı ki?” demek çocuğun kardeşine karşı öfkesini bilemekten başka bir işe yaramaz. Bunun yerine “Ona kızmakta haklısın, bak beni de çok uğraştırıyor, ara sıra ben de kızıyorum” demek çocuğu hem şaşırtır, hem de içine su serper. Olumsuz duygularının anlayışla karşılandığını görmek onu rahatlatır. Anne çocuğuna “Kardeşini kıskanıyorsun” demeden bu duygusunu anladığını belirtebilir. “Kardeş geldi diye, beni böyle uğraştırıyor diye seni eskisi gibi sevmediğimi düşünebilirsin, ama ben seni eskisi kadar seviyorum. Benim kardeşim de doğduğu zaman öyle sanmıştım, hem kardeşime hem anneme kızmış, huysuzlanmıştım” gibi sözler anneyle 5 çocuğu yaklaştırır, çocuktaki kuşkuları siler. Ama kıskançlığı toptan gidereceğini söyleyemeyiz. Önemli olan kıskançlık duygusunu yatıştırmaktır, ortadan kaldırmak değil. Ayrıca sözler davranışlarla desteklenmelidir. Çocuğun ilgisini ve sevgisini sürdüren bir anne, çocuk bebeğe yaklaştıkça “Aman kardeşine dokunma” diye tepki gösterirse, hele kardeşe vurup kaçtığında “Ne yapıyorsun, kardeşini öldüreceksin” ya da “Kardeşin ölürse ne yaparız?” derse, çocukta kardeşine karşı olan öfke artar, onun el üstünde tutulduğu duygusu köklenir. Çocuğun duyguları anlayışla karşılanmalı, ancak kardeşine vurmasına izin verilmeyeceği de kesin bir dille anlatılmalıdır. Anne ve evdeki herkes, bebeği, çocuğun önünde gösterişli bir şekilde okşayıp sevmekten kaçınmalıdır. Annenin bebekle çok uğraştığı bir sırada, babanın çocukla ilgilenmesi yararlı olur. Anne, bebeği doyurup uyuttuktan sonra, çocuğuyla ayrıca ilgilenmeli, ayağına dolaşıyorsa “Gel şu işleri bitirip seninle oynayalım” demelidir. Çocuğun yatma vakti gelince yatağının kıyısına oturup, konuşarak ya da masal anlatarak uykuya dalışını kolaylaştırmak çok iyi olur. 6 Annenin sevgisini kanıtlamak için aşırı bir çaba göstermesi gerekmez. Örneğin öteden beri kendi odasında yatan bir çocuğu, anababa koynunda uyutmak gereksiz bir önlemdir. Ebeveyn odasında yatan çocuğun, bebek geldikten sonra odasını ayırmak da o ölçüde sakıncalıdır. Oda ayırma işinin çok önceden yapılması gereklidir. Kardeşi görüp kıskanmasın diye, üçdört yaş çocuğunu kardeş geldikten sonra anaokuluna göndermek de çok yanlış bir tutumdur. Çocuk haklı olarak, kendi iyiliği için okula verildiğini düşünmeyecektir. Bu davranışı evden atılmak olarak yorumlayacaktır. Çocukla kardeş arasındaki yaş ayrımı ne kadar azsa kıskançlığın o denli büyük olacağı bilinmektedir. Kendisi üç yaşından küçük olan, ananın bakım ve desteğine gereksinimi azalmamış çocuğun yeni gelen kardeşe tepkisi büyük olur. Ama yaş farkı ne olursa olsun kardeş kıskançlığı görülebilir. Kimi anne, çocuğun hatırı için bir kardeş doğurur. Doğumdan sonra çocuğun kardeşe karşı ters tutumunu görerek şaşırır. Kaç çocuk sahibi olacaklarını anne ve baba kendileri karar- laştırmalıdır; böyle önemli bir kararın sorumluluğu çocuğa bırakılmamalıdır. Sonradan çocuğu azarlamak “Sen kardeş istemiştin ya!” diye başına kakmak yararsızdır. Anne ve babanın, kıskançlığı en uygun yollardan ele aldığı, ayrım gözetmediği evlerde bile, belli ölçüde yarışma ve çekişme vardır. Kıskançlık gibi kaba ve yıkıcı olabilen bir duygunun yarışmaya dönüşmesi, önemli bir gelişmedir. Bunu sağlayabilen anne babalar başarılı sayılmalıdır. Bununla birlikte, kardeşler arasındaki çekişmenin ara sıra alevlenmesi kaçınılmazdır. Kardeş geçimsizliği olduğu zaman anne ve babanın yapması gereken yangına körükle gitmemektir. Kardeşler arasındaki çelişkili ilişkiyi akıldan çıkarmayan anababa, yanlış tutumlardan kaçınabilir. İlk kural çocukların oyununa gelmemektir. Çocuklar anababayı kendi anlaşmazlıklarına çekmekte ustadırlar. Kavgayı kimin başlattığını aramaya girişen anababa, bu işin çok zor olduğunu görür: Biri ötekine vurmuştur. Niçin vurmuştur? Çünkü önce o sövmüştür. Bu suçlamalar uzar gider. Kimin gerçek suçlu olduğunu bulmaya çalışmak hatta bulmak sorunu çözmeyecek aksine Küçük bir çocuk için, kendisi varken, ikinci bir kardeşe neden gerek duyulduğunu anlamak güçtür. Anne sevgisini yitirmek korkusu, daha yeni bir kardeş geleceğini öğrendiği anda içini sızlatmaya başlar. 7 daha karmaşık hale getirecektir. Bu nedenle böyle durumlarda en doğrusu araya girmemek, anlaşmazlığı kendi aralarında çözümlemeleri gerektiğini söz ve davranışlarla kardeşlere anlatmaktır. Küçük çekişmelerde, tartışmanın kavgaya dönüşmediği durumlarda, anababayı yardıma çağırsalar da araya girmemek en uygun çözümdür. Tartışma büyüyor ve kavgaya dönüşüyorsa en iyisi kardeşleri ayırmak, ayrı odalara göndermektir. Kavga anababanın gözü önünde gerçekleşmemiş ise kural olarak cezaya ve dayağa başvurmamak gerekir. Kardeş kavgalarına sık karışan anababaların yanlışlığa ve haksızlığa düşmemeleri olanaksızdır. Sık karışma, ortalığı yatıştıracağı yerde, yeni çekişmelere ortam hazırlar. Anababa sahneden çekilince yeni bir çatışma çıkar. Bu durumda sıklıkla büyük kardeş haksız çıkarılır. Başlatan küçükler de olsa “Sen büyüksün, sen abisin, sen ablasın” diye büyüğün hakkının yendiği çoktur. Küçük kardeşin sürekli kayırılması abi ve ablada düşmanca duygular biriktirir. Bazı durumlarda tam tersi de yaşanır; “O senin ablan, ona karşı saygılı ol” denmesi çocuğun dışlandığını hissetmesine neden olacaktır. Çekişmeler yoluyla, anababanın dikkatini çeken çocuklar, bundan kolay vazgeçemezler. “Ona hiçbir şey söylemiyorsunuz, neden ona her istediğini alıyorsunuz da bana almıyorsunuz?” türü davranışlarla çocuklar gerçek olan ya da olmayan kayırmalara, ayrıcalıklara karşı tepkisini dile getirir. Bunlar karşısında suçlanan anababa, çocuklara kılı kırk yararcasına, eşit davranma çabasına girer. Ama bununla çekişme ve yakınmalar azalmaz. Bu biçimde sürüp giden ve yıllar geçtikçe azalmayıp artan kardeş sorunları nereden kaynaklanır? İlk akla gelen soru, gerçekten, kardeşler arasında ayırım yapılıp yapılmadığı ile ilgilidir. Ne yazık ki, birçok evde bilerek çoğu kez de bilmeyerek bu ayrım gözetilir. İlk ayrım büyük küçük ayrımıdır. Evde, sağlığı bo- Kardeş kavgalarına sık karışan anababaların yanlışlığa ve haksızlığa düşmemeleri olanaksızdır. Sık karışma, ortalığı yatıştıracağı yerde, yeni çekişmelere ortam hazırlar. Anababa sahneden çekilince yeni bir çatışma çıkar. Bu durumda sıklıkla büyük kardeş haksız çıkarılır. 8 zuk ya da sakatlığı olan çocuğa daha çok ayrıcalık tanınmış olabilir. Kimi evde süregen hastalığı olan çocuklar hastalığının gerektirdiği bakım nedeniyle ilgi görüyorsa bu durum kardeşlerde acıma duyguları değil, kızgınlık uyandırır. Birkaç kız kardeşten sonra gelen erkek kardeşe karşı da özellikle yaşı yakın olanların tutumları buruk olur. Bunda haksız da değillerdir. Bir yandan baba tek erkek çocuğuna özel davranırken, öte yandan, babaya bir erkek çocuk doğuran ana da oğluna, babanın tahtına oturacak prens gibi ayrıcalıklı davranır. Uysal, anababa sözü dinleyen çocukların ailede özel bir yeri vardır. Ama bunlar içinde saman altından su yürütenlere de rastlanır. Anababa yanında göze batan davranışta bulunmaz, öteki kardeşleri kışkırtıp öne iterler. Kimi zaman da anababa ayrım göstermezken bir çocuk belki bir nedenle, nine ve dedelerin sevgilisi olup çıkarlar. Ona söz söyletilmez, anababaya karşı korunur, kollanır ve kayrılır. NASIL DAVRANMALIYIZ? ■■Kardeşlerin birbirini kıskanması durumunda, asıl kıskanılan ve paylaşılmayanın anababa olduğunu bilerek işe başlayabiliriz. ■■Çocuğumuza, bir kardeşinin olacağını daha bebek doğmadan anlatmamız ve yeni gelecek misafirimize onu hazırlamamız, doğru bir yaklaşımdır. ■■Yeni kardeşi doğduğunda, büyük çocuğun asla inanmayacağı sözlerden (Ör. Keşke bu bebek doğmasaydı/ Seni çok daha fazla seviyorum) ya da kardeşini onun yanında sevmeme, kucağımıza almama gibi davranışlardan uzak durmalıyız. ■■Çocuğumuza kardeşinin neden daha fazla bakıma muhtaç olduğunu anlatmamız ve kardeşiyle ilgili ona sorumluluk vermemiz (Ör. Kardeşinin altını değiştirmemiz gerekiyor. Rica etsem yeni bir bez getirerek bana yardım eder misin? ) çocuğumuzun kardeşini daha fazla benimsemesini sağlayacaktır. ■■Çocuklarımızdan biriyle ilgilenirken, diğer çocuğumuzun bizlere olan ihtiyacını tamamen yok saymamız doğru değildir. ■■Her çocuğun anababayla bire bir geçireceği zaman dilimlerine ihtiyacı vardır. ■■Kardeşler arasında ufak anlaşmazlık ve kavgalarda anababalar olarak hakem ya da hakim konumuna girmememiz gerekir. Ancak çocuklar birbirine zarar verecek davranışlarda bulunuyorsa, araya girip olayı sonlandırmak bize düşer. ■■Küçük kardeşin her davranışını hoş görüp, olumsuz davranışların tüm sorumluluğunu büyük çocuğumuza yüklemekten kaçınmamız gerekir. ■■Kardeşlerin başarı düzeyleri, yetenekleri ve davranışları kıyaslanmamalıdır. Çocuklarımızın kendilerine özgü özellik ve yeteneklerine saygı göstermemiz, onların da kardeşler olarak rekabete girmelerini önemli ölçüde önleyebilir. ■■Kendisi bir yeteneği kazandığı halde yapmak istemediği davranışlar olduğunda (Ör. Biberondan süt içmek istemek, altının bağlanmasını talep etmek) onun bu yetenekleri kazandığı, bu nedenle bunların yapılamayacağı, bununla birlikte bu yeteneklerin küçük kardeşten de zamanı gelince bekleneceği belirtilebilir. ■■Oyuncak, tv, bilgisayar gibi paylaşılamayan nesneler olduğunda kavga kendine zarar verme aşamasına gelirse bu nesneleri sıra ile pay etmek yerine ikisine de verilmemesi kavga sonlandıktan sonra tekrar paylaşmaya çalışmaları için yüreklendirilmeleri uygun olacaktır. Böylece pay edilmesini beklemek yerine paylaşmayı öğrenecekler ve problem çözme becerileri de gelişecektir. Unutulmamalıdır ki, kardeşler sosyal ortamlara çocukları hazırlamak için biçilmiş kaftanlardır. Onlarla kuracakları ilişkideki tavırları, aralarındaki sorunları çözmek için kullanacakları yöntemler, sosyal ortamlarda diğer insanlara karşı nasıl davranmaları gerektiği konusunda onların deneyim kazanmasına ve problemleri çözmede başarılı olmasına katkı sağlar. 9 YAZ SICAKLARI BEYİN KANAMALARINI TETİKLER Mİ? ‘’Ayağını sıcak, başını serin tut’’ Lokman Hekim Tavsiyeleri’nden 10 Yrd. Doç. Dr. Erkin SÖNMEZ Başkent Üniversitesi Hastanesi Beyin ve Sinir Cerrahisi ABD Soğuk kış günlerinin ardından ısınan havalar hemen hemen herkesi sevindirirken, hastalıkları da beraberinde getirebilmektedir. Orta yaş üzerindeki, kalp ve tansiyon problemi olan kişiler başta olmak üzere aşırı kilolular, ateşli hastalık geçirenler, akıl hastaları ve küçük çocuklar sıcak havalardan olumsuz etkilenmektedirler. Sıcak havalarda özellikle tansiyon hastalarında görülen beyin kanamalarında bir artış yaşanmaktadır. Beyin kanamaları çok çeşitli olmakla birlikte basit olarak beyni besleyen damarların duvarlarının yırtılması sonucu kanın beyin içine ve/veya çevresine sızarak beyin dokusunu tahrip etmesi veya sıkıştırması olarak tarif edilebilinir. Beyin kanamaları sanılanın aksine sadece ileri yaştaki kişilerde değil, altta kanamayı kolaylaştıran sistemik ve/veya anevrizma(damarda baloncuk), arteriovenöz malformasyon(damar yumağı) gibi damarsal hastalıklara sahip gençlerde de görülebilmektedir. Aşırı sıcaklarda, beyin kanamasına yol açan en önemli faktörler vücudun susuz kalması ve sıcaklık dengesinin bozulmasıdır. Güneş altında özellikle yüksek nemli ortamlarda vücut sıcaklığı artmakta, bu sıcaklık artışı beyin damarlarını direkt olarak etkileyebildiği gibi sıvı-tuz metabolizması üzerinden dolaylı olarak da etkileyebilmektedir. Sıcaklık artışına bağlı ciltten terleme ve doğrudan buharlaşma yolu ile vücuttan sıvı-tuz kaybı gerçekleşmektedir. Artan sıvı ve tuz kaybına bağlı olarak, kan basıncında hızlı değişiklikler olabilmekte ve kan pıhtılaşma sisteminde bozulmalar ortaya çıkabilmektedir. Bunların sonucunda beyindeki kan dolaşımını belirli bir dengede tutan mekanizmalar bozulmakta, bu bozukluklarda beyin fonksiyonlarında bozulma, inme(felç) veya beyin kanaması gelişmesine neden olmaktadırlar. Vücut sıcaklığının 40 ºC (santigrat derecenin) üzerine çıktığı durumlarda şiddetli ve ciddi beyin fonksiyon kayıplarının meydana geldiği bilinmektedir. Bulantı, kusma, baygınlık ve ani bilinç kaybı, beyin kanamasının en tipik belirtileridir. Hastalık tıbbi takip ile kolayca kontrol altına alınabilecek küçük bir kanama şeklinde ortaya çıkabileceği gibi hayatı tehdit edebilen boyutlara da ulaşabilmektedir. Bu nedenle, hasta zaman kaybedilmeden bir sağlık kuruluşuna ulaştırıldığı takdirde, beyin kanamasından göreceği zarar en aza indirilebilmektedir. Hasta sağlık kuruluşuna ulaştırılıp, görüntüleme yöntemleri (bilgisayarlı tomografi, manyetik rezonans görüntüleme vb) ile beyin kanaması tanısı konduktan sonra, kanamanın nedenine ve derecesine göre tedavi planı yapılmaktadır. Kanama bir anevrizma ve arteriovenöz malformasyon gibi bir damar bozukluğundan kaynaklanıyorsa cerrahi veya girişimsel radyolojik yöntemlerle müdahale edilmekte, hipertansiyona bağlı şiddetli olmayan beyin kanamalarında ise genellikle ameliyata gerek duyulmadan tıbbi tedavi yapılmaktadır. Tıbbi tedaviden sonuç alınamayan ve/veya beyinde hacim olarak belirli sınırı aşmış kanamalarda ise beynin hasar görmemesi için hastanın zaman kaybedilmeden ameliyat edilmesi gerekebilmektedir. Aşırı sıcaklara bağlı ortaya çıkan beyin kanaması aslında önlenebilir bir hastalıktır. Özellikle sıcaklığın 32 santigrat dereceyi ve nem oranının yüzde 65-70’i geçtiği havalarda daha dikkatli olunmalıdır. Güneş ışınlarının yeryüzüne dik olarak geldiği 11.00-15.00 saatleri arasında çok gerekli değilse dışarıya çıkılmamalıdır. Bu mümkün değil ise düzenli olarak sıvı alımına ve özellikle yudum yudum su içmeye özen gösterilmeli, kahveden uzak durulmalıdır. Gereksiz derecede yorucu aktivitelerden kaçınılmalıdır. İnce, açık renkte ve hafif giysiler tercih edilmeli ve özellikle şapka kullanımı teşvik edilmelidir. Sık sık ılık duş alarak vücut sıcaklığının yükselmesine izin verilmemelidir. Önlem alınmadığı zaman sıcak çarpması denen durum çok hızlı gelişmekte ve belirtiler ortaya çıktığında kişi kendini korumak için geç kalmaktadır. Kalp damar ve şeker hastalığı gibi kronik hastalığı bulunanlar ile yaşlı kişilerin sıcaktan diğer bireylerden daha fazla ve çabuk etkilendikleri bilinmektedir. Bu yüzden bu kişiler yukarıda bahsedilen durumlara daha fazla dikkat etmelilerdir. 11 ŞAH DAMARI DARLIKLARI 12 Doç. Dr. Tankut AKAY Başkent Üniversitesi Hastanesi Kalp Damar Cerrahisi ABD Şah damarı darlıkları veya tıbbi adıyla Karotis stenozları boyundaki karotis arterinin (Şah damarı) daralmasını veya tıkanmasını tanımlar. Karotis arteri beyine kan sağlayan ana damardır. Bu tıkanmanın nedeni aynı zamanda ateroskleroz da denilen birbiri üzerine birikerek plak oluşturan yağlardır. Bu yağlı madde damarın iç duvarında birikerek damarda daralmaya ve iç kısmında düzensizliklere neden olur. Aynı zamanda koparak beyin damarlarında tıkanmalar yapan kan pıhtılarının oluşmasına da neden olur. Beyine giden kan akımı kesildiğinde beyinin besin ve oksijeni kesilmiş olur ve bu durum hayatı tehdit eden önemli şikayetlerin sebebidir. Bu şikayetler, görme kaybı, konuşma bozukluğu, söyleneni anlayamama, kol, bacak veya her ikisini birden hareket ettirememe olarak özetlenebilir. Bunların bir bölümü geçici olabilir aşağı yukarı bir iki gün içinde geçer. Bu duruma geçici iskemik atak denir, oluşan pıhtı kendiliğinden erir ya da tedaviyle erir ve damar sistemi yeniden düzgün olarak çalışmaya başlar. Eğer bu geçmez de kalıcı olursa inme, felç şeklinde ortaya çıkar. İnme, sakatlıkların ve ölümün başta ge- len sebeplerindendir. Şah damarı darlıkları veya Karotis stenozları inmenin en önemli nedenlerinden birisidir. Aynı zamanda kalp ve kanser hastalığından sonra en sık rastlanan ölüm sebebidir Şah damarı darlıkları ile ilgili bir çok risk faktörü vardır. Bu risk faktörleri; ilerlemiş yaş, yüksek tansiyon (kan basıncı 13 140/90 altında tutulmalıdır.), sigara, yüksek kan yağları ve kolesterol düzeyleri, (başta LDL olmak üzere kanda yüksek kolesterol düzeyleri bu hastalığın gelişimini hızlandırır), kontrolsüz Diyabet veya yüksek kan şekeri, alkol ,sedanter yaşam (hareketsiz yaşam) ve şişmanlık (obezite) olarak özetlenebilir. BELİRTİLERİ NELERDİR? Karotis hastalarının çoğunda bir şikayet yada belirti olmayabilir. Ancak hastalık ilerlediğinde günün birinde aniden inme gelişebilir. İnme bazen daha hafif şikayetlerden sonra ortaya çıkabilir. Bu şikayetlere geçici iskemik atak (TIA, transient iskemik atak) ismi verilir. Genellikle olay daralmış yada tıkanmış damardan beyne zaman zaman pıhtı atması ve pıhtı ile tıkanan beyin bölgesinin fonk- 14 siyonlarının kaybından kaynaklanır. Bu şikayetle çoğu kez birkaç saat en fazla 24 saatte düzelir. Geçici şikayetler ise ■■ Geçici körlük (amarozis fugax): Genellikle dar veya tıkalı şah damarı ile aynı taraftaki gözün tamamında yada bir kısmında körlük oluşmasıdır. Hastalar olayı “perde inmesi” şeklinde ifade ederler. Sorun çoğu kez 10-15 dakika içinde kendiliğinden düzelir. ■■ Kol yada bacakta geçici felç: Konuşmakta, kelimeleri düzgün sıralamakta güçlük. Bu şikayetler çoğunlukla hiçbir iz bırakmadan genelde bir saat, en geç bir saat içinde kaybolur. Bu durum genelde daha kalıcı ve ağır olan inmenin habercisidir. İnme aynı şikayetlerin 24 saatten uzun sürmesi durumudur. Yani körlük, vücudun bir tarafında felç, konuşma güçlüğü ve bazen şuur kaybının uzun süreli veya kalıcı olmasıdır. Hastaların bir bölümü bu olay nedeni ile ölebilir. Hastaların dörtte birinden fazlasında bir yıl içinde tekrar inme gelişir. Bu şikayetler eğer oluşmuş ise ilerleyen dönemde tekrar inmeye neden olabileceği için bir an önce bir kalp damar cerrahına muayene olmak gereklidir. Kalp damar cerrahınız boynunuzda şah damarınızın üzerine steteskobunu koyduğunda bazı sesleri duyabilir. Bu duyulan sese üfürüm adı verilir ve bu ses basınç farkı olan iki yer arasında veya dar bir yerden türbulansla geçen kanın çıkarttığı sestir ve şah damarı darlıkları için fikir verir. Teşhisde kullanılan diğer testler arasında: ■■ Karotis renkli doppler ultrasonografi ■■ Manyetik rezonans anjiografi, ■■ Bilgisayarlı tomografik anjiografi, ■■ Konvansiyonel Anjiografi sayılabilir. Eğer hastada bir beyin hasarı sözkonusu ise elbette hastaya beyin tomografisi ve beyin MR tetkikleri uygulanmalıdır. TEDAVİ Tedavide 3 seçenek mevcuttur. Bunlar sırası ile ilaç tedavisi, endovasküler tedavi (anjiografi ile stent konulması) ve cerrahi tedavi (endarterektomi) olarak sayılabilir. Karotis arterindeki daralmanın %50 den daha az olması ve bu darlıkların hastada şikayet yaratmaması durumunda hastalarda muhtemel bir inme veya tromboembolik olayı (beyine pıhtı gitmesi) önlemek için pıhtıönler ilaç verilmesi gerekir. İlaç tedavisi dışında 2 yöntem mevcuttur. Cerrahi olarak plağın çıkarılması ve şah damarına stent konulması. İki yöntemin de kullanılmasının uygun olduğu ve olmadığı durumlar mevcuttur. İki yöntemden sonra da pıhtıönler ilaç tedavisinin kullanıması ve risk faktörlerini azaltmak son derece önemlidir. Karotis arter darlığında altın standart olarak kabul edilen cerrahide karotis endarterektomi ameliyatı uygulanır. Ameliyat lokal anestezi altında, hasta uyanıkken yapılır. Ameliyatta uygulanan işlem darlığa sebep olan plağın damar içinden sıyrılarak çıkarılması ve damarın çapına göre, gerekirse bir yama konularak daralmış damar genişletilmesidir. Hastalar bu yöntemle ortalama 2 günde taburcu olmaktadır. Ameliyatın uygun olmadığı bazı durumlar vardır. Bu durumlar ameliyat edilecek olan damardaki darlığın kafa kaidesine uzanması ve cerrahi sınırın ideal olmaması, ameliyat için çok riskli hasta grubu olması, boyun bölgesine geçirilmiş ameliyat ve radyasyon tedavisi geçirmiş hasta grubu olması olarak özetlenebilir. Bu durumda da hastalara anjiografi yapılarak, karotis arter stentlemesi uygulanmalıdır. 15 ERKEK KISIRLIĞI Erkek kısırlığı son yıllarda yaşanan olumlu gelişmeler nedeniyle çok büyük oranda tedavi edilebilir ya da sperm elde edilerek gebelik sağlanabilir duruma gelmiştir. Kısırlık tedavisinin yapılabilmesi için öncelikli olarak kısırlığa yol açan faktörler saptanmalıdır. Çünkü erkek kısırlığında tedavi planlaması nedene yönelik olarak düzenlenmektedir. 16 Doç. Dr. Ayhan DİRİM Başkent Üniversitesi Hastanesi Üroloji ABD Erkek kısırlığı (infertilitesi) bir erkeğin doğal yoldan baba olamaması olarak tanımlanır. Normal çiftler aylık % 20-25 şans ile 6.ayda % 75, 1 yıl sonunda da % 90 oranında çocuk sahibi olabilmektedir. Dolayısıyla doğurganlığı normal olan çiftlerin korunmasız düzenli cinsel ilişki ile 1 yıl içinde gebe kalma olasılığı yaklaşık %90’dır. Bu bilgiden hareketle 1 yıl boyunca korunmasız yapılan düzenli cinsel ilişkiye rağmen gebe kalınamaması durumu kısırlık olarak adlandırılır. Genel olarak kısırlığın 1/3’ünden erkekler, 1/3’ünden kadınlar ve 1/3’ünden de her iki partner birlikte sorumlu tutulmuştur. Yani kısırlığın yaklaşık yarısı erkekten kaynaklanan nedenlerden dolayı olmaktadır. Kısırlık tanısı alan çiftlerde, kolay, ucuz ve çabuk sonuçlanabilir olması açısından erkeğin öncelikli olarak araştırılması avantajlıdır. ERKEK ÜREME FİZYOLOJİSİ Testisler (Yumurtalıklar): Testisler skrotum adı verilen yumurtalık torbalarında yerleşmiş bir çift bezdir. Testisler erkek karakteristiklerinin gelişmesini sağlayan testosteron hormonunun (erkeklik hormonu) salgılanmasından ve sperm hücrelerinin üretiminden sorumludur. Sperm üretimi ve hormonal kontrolü: Sperm üretimini hormonlar kontrol eder. Beynin alt kısmında yerleşmiş olan hipofiz bezi FSH ve LH olarak adlandırılan hormonları üretir. FSH: Sperm üretimini uyarır. LH: Testosteron üretimini uyarır. Testosteron: Sperm üretimi ve erkeksi karakteristiklerin gelişimi için gereklidir. Sperm hücresinin yapısı: Sperm hücresi üç kısımdan meydana gelir. Sperm hücresinin baş kısmı genetik materyali içerir. Boyun sperm hareketi için gerekli enerjiyi, kuyruk kısmı ise sperm hareketini sağlar. yacak olan kanalların açık olması ■Sağlıklı ■ ve hedef yumurtaya ulaşabilen spermin olması ■Döllenmiş ■ olan yumurtanın rahimde tutunması KISIRLIK NEDENLERİ Kısırlığa neden olabilecek faktörler aşağıdaki şekilde özetlenebilir: ■■ Doğuştan kaynaklanan anormallikler (inmemiş testis gibi) ■■ Testis (yumurtalık) tümörleri ■■ Testis yaralanması Çocuk isteyen eşlerin yumurtlama (ovulasyon) zamanını bilmesi önemlidir. Spermlerin kadın üreme sisteminde canlı kalabilme süresi 48-72 (ortalama 48) saattir. Oysa yumurtlama sonrası yumurtanın yaşam süresi 18-24 (ortalama 18) saattir. Bu nedenle kısırlık tedavisine başlamadan önce eşlerin yumurtlama sürecini kapsayan adetin ilk gününden sonraki 11-16. günler arasında 2 günde bir cinsel ilişki yapması önerilmelidir. ■■ Varikosel Gebeliğin oluşması için gerekli faktörler şu şekilde sıralanabilir: ■■ Sistemik hastalıklar ■Kadının ■ yumurta oluşturması ■Oluşan ■ bu yumurtayı rahime taşı- ■■ Cinsel fonksiyon bozuklukları ■■ İlaca bağlı sebepler ■■ Retrograd ejakülasyon (meninin geriye mesaneye doğru boşalması) ■■ Çevresel ve kimyasal etkenler ■■ Kemoterapi ve radyoterapi ■■ Enfeksiyonlar ■■ Üreme kanallarında tıkanıklık ■■ Nörojenik (sinir sistemine ait) nedenler 17 ■■ Hormonal bozukluklar ■■ Genetik ve aileden kaynaklanan etkenler ■■ Daha önce geçirilmiş cerrahiler ■■ Ergenlik sonrası geçirilen kabakulak Erkek üreme sağlığını hormonlar, sperm üretimi, sperm kanallarında spermin taşınması ve cinsel fonksiyonlar etkiler. Bunlardan herhangi birindeki bozukluk kısırlığa neden olur. Testislerin doğuştan olmaması ya da torba dışında bir yerde bulunması (kasık ya da karın iç bölgesi gibi) durumunda erkeklerde kısırlık görülebilmektedir. Varikosel infertil erkeklerde sıklıkla gözlenen, testis toplardamarlarındaki genişleme ile seyreden bir tablodur. Bu hastalarda sperm sayısı ve hareketliliğinde azalma, sperm şekil bozuklukları görülebilir. Varikosel hastalığı cerrahi olarak tedavi edilebilmektedir. Sertleşme sorunu yaşayan erkekler cinsel ilişkiye giremedikleri için kısırlık sorunu yaşanabilir ama 18 kısırlık problemi olan erkeklerde sertleşme probleminin olması her zaman beklenen bir durum değildir. Bağımlılık yapan uyuşturucu maddeler ve doping amaçlı alınan maddeler sperm kalitesini olumsuz yönde etkileyebilir. Aşırı derecede sıcak ortamlarda kalan erkekler ile kimyasal maddelere maruz kalan erkeklerde de benzer nedenlerle kısırlık görülebilir. Aşırı alkol ve sigara tüketimi de sperm kalitesini olumsuz yönde etkileyen ve kısırlığa yol açan faktörler arasındadır. Yine bazı ilaçlar meninin geriye, mesaneye doğru boşalmasına neden olarak kısırlık nedeni olabilir. Kemoterapi ve radyoterapiye bağlı kısırlık görülebilmektedir. Özellikle testis kanseri nedeniyle kemoterapi alması gereken hastalarda kemoterapi öncesinde alınan spermler dondurulurak kişinin gelecekte tüp bebek yöntemi ile çocuk sahibi olabilmesi sağlanabilmektedir. Zira spermlerin kemoterapiden sonra normal haline dönebilmeleri için oldukça uzun bir süreye ihtiyaç duyulmaktadır. Tüm bu nedenler dışında nedeni açıklanamayan kısırlık faktörü de mev- cuttur. Detaylı incelemelere rağmen erkeklerin bir kısmında bu sorun hiçbir şekilde açıklanamamaktadır. HASTANIN DEĞERLENDİRİLMESİ Çocuğu olmayan çiftler tedavi için başvurduklarında erkek her koşulda ve bir ürolog/androlog tarafından muayene edilmelidir. Muayenenin ilk aşaması hastadan bilgi alınmasıdır. Erkeğin doktora anlattıkları çok önemlidir. Hastanın çocukluk çağına kadar geri gidilip bilgi alınması, hastalığın nedenlerine ait detaylarla hekimi uyarması açısından çok önemlidir. Doktor hastaya yönelttiği sorularla birçok hastalığın ipucunu yakalayabilir. Örneğin ne kadar zamandır evli olunduğu doktor açısından belirleyici bir durumdur. Çünkü kısırlık tanısı koyabilmek için çiftlerin 1 yıllık düzenli ilişkiye girmelerine karşın hamilelik durumunun ortaya çıkmamış olması gereklidir. Bu bir yıl içinde en az haftada 2 kez ilişkiye girilip girilmediği de sorulmalıdır. Ailede başka bir erkekte testislerin yukarıda olması (torbalara inmemiş olması) durumu varsa veya erkek testisle ilgili bir problem yaşadı ise tanıya gidilmesinde yardımcı olabilir. Erkeğin ergenlikten sonra kabakulak geçirmiş olup olmadığı da sorulmalıdır. Bu hastalık süreci içinde erkeğin yumurtalıklarında şişme de olduysa sperm oluşumunda sorunla karşılaşılabilir. Evli çiftin yaşları da önemlidir. Kadın 35 yaşın üzerinde ise, adetleri düzenli değilse önemli risk faktörü sayılır. Daha sonra cinsel organlara ait yapılacak muayene yine çok önemlidir. Görülebilecek gelişme bozuklukları ya da anomaliler yine nedene yönelik olarak hekime fikir verecektir. Hasta incelemesinin ikinci aşaması yapılacak tetkiklerdir. Erkekten dolayı kısırlığa neden olan en önemli faktör spermin yapısı, sayısı ve hareketiyle ilgili olan bozukluklardır. Bu nedenle ilk olarak semen analizi (meni tahlili) yapılır ve bu sonuca göre gerekirse hormonlar, genetik testler gibi diğer tetkikler sırasıyla istenebilir. Özetle kısırlığın nedeni araştırılırken erkekle ilgili nedenlerin araştırılmasında semen incelemesi ilk yapılması gereken basit, kolay ve ucuz bir yöntemdir. Semen analizi 3-5 günlük cinsel perhiz sonrası alınan semenin incelenmesine dayanır. Bu analiz Dünya Sağlık Örgütü kriterlerine göre değerlendirilmekte ve sperm sayısı, canlılık oranı, şekli ve hareketliliği gibi parametreler incelenmektedir. Semen analizi normal ise erkeğin genel olarak kısır olmadığı kabul edilir. Vurgulanması gereken en önemli nokta semen analizinde problem varsa test 3-4 hafta arayla tekrarlanmalı ve anormalliğin devamlı olup olmadığına bakılmalıdır. yol açan faktörler saptanmalıdır. Çünkü erkek kısırlığında tedavi planlaması nedene yönelik olarak düzenlenmektedir. Örneğin kısırlık nedeni olarak Varikosel saptanmış ise ve semen analizindeki sperm parametreleri bozuk ise bunları düzeltmeye yönelik olarak genişlemiş toplardamarların bağlanarak kesildiği bir cerrahi uygulanmalıdır. Günümüzde bu yöntem mikroskopik olarak yüksek başarı ve daha düşük komplikasyon oranları ile uygulanır hale gelmiştir. Kısırlık nedeninin hormon yetmezliği olduğu olgularda hormon takviyesi yapılabilir ya da semen analizinde enfeksiyon varsa antimikrobik tedavi verilebilir. Sigara ve yoğun alkol alımının olumsuz etkileri kanıtlanmış olduğundan kullanılmaları engellenmelidir. Erkeklerde iktidarsızlık ve geri boşalma problemleri kısırlığa yol açan faktörler arasında yer alır ve teşhis ve tedavisi ile doğurganlık oranlarında artış sağlanabilir. Bu tür rahatsızlıklarda özellikle ilaç tedavisi ve psikolojik destek ile iyi sonuçlar alınabilmektedir. Aşılama olarak da bilinen intrauterin inseminasyon tedavisi çocuğu olmayan çiftlere uygulanan en yaygın tedavilerden biridir. Aşılama tedavisi semen analizinde sperm sayısı, yapısı ve hareketliliği normalin altında olan hastalara uygulanmaktadır. Semen analizinde hiç sperm yok ise sperm hücreleri doğrudan kaynağından yani testislerden (yumurtalıklardan) veya üreme kanallarından elde edilebilir. Eğer testisten biyopsi yöntemiyle sperm aranacaksa, bugün artık kabul edilen yöntem mikroskopik olarak uygulanan cerrahi yöntemdir. Klasik testis biyopsilerine kıyasla mikroskopik testis biyopsisi ile daha fazla sperm bulma şansı sözkonusudur. Elde edilen spermler bir daha bulunabilme güçlüğü nedeniyle çok kıymetli olduğundan, bu spermlerin dondurularak saklanabilecek olanakların olduğu kliniklerde uygulanması daha yararlı olacaktır. Testislerden alınan spermlerden tek bir sperm hücresi mikropipetler yardımı ile bir yumurtanın içine enjekte edilerek “Mikroenjeksiyon” olarak adlandırılan yöntem uygulanabilmektedir. Çocuk sahibi olmak için uğraşanların bilmesi gereken en önemli noktalardan biri mikroenjeksiyonun ya da tüp bebek yönteminin uygulanmasında jinekologla üroloğun ortak çalışmasının önemidir. Çünkü ürolojik tedavi gören hastaların daha sonra uygulanan tüp bebek yönteminde başarı şanslarının arttığı saptanmıştır. TEDAVİ Erkek kısırlığı son yıllarda yaşanan olumlu gelişmeler nedeniyle çok büyük oranda tedavi edilebilir ya da sperm elde edilerek gebelik sağlanabilir duruma gelmiştir. Kısırlık tedavisinin yapılabilmesi için öncelikli olarak kısırlığa 19 MENİSKÜS YARALANMALARI 20 Doç. Dr. Rahmi Can AKGÜN Başkent Üniversitesi Hastanesi Ortopedi ve Travmatoloji ABD Esasında çok sık duyarız menisküs kelimesini. Doktorlar olarak çoğu zaman kullanıldığı cümleler bizde bir tebessüm oluşturur. ‘Menisküs olmuşum’, ‘Galiba menisküsüm var benim’,’Yoksa ben menisküs müyüm doktor bey? ‘. Aslında bunların hepsinde kastedilen şey hepimizde olan menisküs dediğimiz diz içerisindeki fibrokartilaj yapıdaki (ne çok yumuşak ne de kıkırdak kadar sert) oluşumların yırtılmasıdır. Menisküsler dizimizde iç ve dış olmak üzere iki adet bulunmaktadır. Şekil olarak yarımay, C harfi veya fasulye şekline benzerler. Ortalama genişlikleri 9-10 mm kalınlıkları ortalama 3-5 mm civarındadır. İleri yaşlarda yıpranarak bu kalınlıklarını kaybederler. Dizin hareketleri esnasında dış menisküs içtekine göre daha fazla hareket eder. Bunun sebebi iç menisküsün dizin çevresindeki kapsül dediğimiz yapılara daha iyi bağlı olmasındandır. İyi de bu menisküsler ne işe yararlar? Meniskülerin birincil görevi diz eklemi içerisine gelen yükü dağıtmaktır. Ayakta dik dururken dize gelen yüklerin %50 si menisküsler üzerinden geçerken, dizimizi 90 derece büktüğümüzde yüklerin %85’i menisküsler üzerinden aktarılır. Aynı zamanda şok emici özellikleri vardır. Eklemin içindeki kayganlaştırıcı özelliğe katkıda bulunur. İç menisküs ön çapraz bağla beraber dizin öne doğru kaymasını önleyen ikincil bir etkiye de sahiptir. Menisküs yırtığı denilen şey spor yapanlarda olmaz mı? Bende de olabilir mi? Evet, özellikle genç yaşlarda oluşan menisküs yırtıkları spor yapılırken geçirilen travmalar sonrasında oluşmaktadır. Ancak ileri yaşlardaki menisküs yırtıklarında yıllar içinde yıpranıp incelmiş menisküsler hafif bir yere ters basma esnasında, çömelirken bile olabilmektedir. Menisküsümün yırtıldığını nasıl anlarım? Menisküs yırtıklarında hastalar genellikle travma veya özellikle vücudumuzu döndürme hareketi esnasında dizin çoğunlukla iç kısmında zaman zaman dış kısmında ani batıcı bir ağrı duyarlar. Büyük bir kısmı dizinden o esnada bir ses geldiğinden şikayet ederler. Olayın ardından basarken ve özellikle dönüş hareketlerinde ağrıdan yakınırlar. Hatta bazı hastalar yatakta dizlerini birbirine acıdan değdiremediklerini söylerler. Bu bulguların hiç biri aslında menisküs yırtıklarına özgü değildir. Başka dokuların yaralanmalarında da görülebilmektedir. Böyle bir ağrı sonrası en doğru şey bir ortopedi doktoruna muayene olmaktır. Bir arkadaşımın menisküsü yırtıldığında dizini hiç oynatamamıştı? Bu neden oluyor? Menisküsler birçok şekilde yırtılabilir. Yırtığın büyüklüğü, yeri ve şekli çeşitli mekanik problemlere yol açabilir. Kova sapı yırtığı ve fleb şeklinde (büyük bir menisküs parçasının hareketli olması) olan yırtıklarda menisküs parçaları eklem aralığına girerek diz hareketlerini kısıtlayıp dizin bükülü bir vaziyette durmasına ve ağrıya yol açabilir. Bu durumda cerrahi kaçınılmaz bir hal alacaktır. İç menisküs yırtığı olan kişiler iç menisküsün dizin öne doğru gitmesini engelleyici ikincil etkisi ortadan kalktığı için boşluğa basma hissi, güvensizlik hissi yaşayabilirler. Menisküsüm yırtıldığında ilaçla tedavi edilebilir mi? Her menisküs yırtığına cerrahi olarak müdahale etmiyoruz. Özellikle ileri yaşlarda dejeneratif yırtık denilen menisküsün yaşlanıp yıpranmasına bağlı olarak herhangibir yaralanma geçirmeden oluşan yırtıklarda ilk olarak ödem ve ağrıyı giderici ilaçlarla şikayetleri yok etmeye çalışıyoruz. Eğer hastanın şikayetleri ilaçlar ve sonrasında verilen diz çevresi kaslarını güçlendirici egzersizlerle geçiyorsa cerrahi tedavi gerektirmez. 21 Menisküsler kendi kendine iyileşebilirler mi? Menisküslerin kötü yanlarından biri sadece kenarlardaki %10-%25 lik bir alan damarlardan zengindir ve bu bölgeler iyi beslenebilir. Ortaya doğru yaklaştıkça beslenmesi sadece eklem sıvısından olmakta bu yüzden kenardaki iyi beslenen %10-25 lik bölge dışında iyileşme kapasitesi çok ama çok düşük olmaktadır. İyileşmesini artırmak için ek gıdalar, kalsiyum desteği hatta kelle paça gibi çorbalar içmek gerekli midir? Düzenli ve yeterli beslenen kişilerde ek protein ve kalsiyum alma ihtiyacı yoktur. İçilecek veya yenilecek herhangi bir yiyeceğin iyileştirmeye pozitif yönde etkisini gösteren herhangibir yayın yoktur. Bunun tam tersi olarak yendiğinde iyileşmeyi azaltacak bir yiyeceğin varlığı da bilimsel olarak kanıtlanmamıştır. netik rezonans görüntüleme(MRG) isteyip istemeyeceğimizi sorar. Bizim için tanıyı koymamıza en yararlı olan şeyler ise hastamızın bize anlattığı şikayetlerinin hikayesi ve muayene esnasında saptadığımız bulgulardır. Bundan sonra ilk istediğimiz tetkik hastamızın direk grafileri olmaktadır. Bu hemen elde edip değerlendirebileceğimiz bir tetkiktir. İleri yaştaki hastalarda halkın kireçlenme dediği osteoartritte eklem kıkırdağı da meniskülerle beraber hasar gördüğünden bunlarda tedavi şekli sadece menisküs yırtığı olan bireylerden farklılık göstermektedir. Şüphede kalınan durumlarda veya cerrahi planlanan hastalarda çekilir. Yapılan çalışmalarda magnetik rezonans görüntülemenin menisküs yırtığını göstermedeki başarı oranları %75-80 civarındadır. Görüldüğü gibi %20 gibi bir hasta grubunu atlama şansı vardır. O yüzden muayene bulguları tedavi planlaması açısından çok önemlidir. Toplumda kapalı alana girme korkusu olan bir çok kişi olduğundan MR görüntüleme olmadan bazen tedavi planlamasını yapmak gerekmektedir. Menisküs yırtığı olup olmadığımı anlamak için nasıl bir tetkik yaptırmam gerekli? Ne zaman cerrahi tedavi gerekir? Aslında bize dizde ağrı şikayetiyle başvuran bir çok hasta bize hemen mag- Özellikle travma sonrası dizde kilitlenme ile gelen menisküs yırtıklarına artrosko- 22 pik cerrahi işlem yapılmalıdır. Çünkü burda artık mekanik bir problem vardır ve ortadan kaldırılması gerekmektedir. Sık sık dizde takılma hisseden, dizde tekrarlayan şişlikleri olan ve menisküs yırtığı tanısı alan hastalarda artroskopik cerrahi gerektiren hasta grubundandır. Belirgin bir mekanik bulgusu olmadan (takılma, kilitlenme, boşluğa basma hissi) ağrısı olan hastalarda 3 ay ödem ve ağrıyı giderici ilaçlar yanında, egzersiz, soğuk uygulama sonrası ağrıları geçmiyorsa, menisküs problemi yaşadıkları bölgede de hassasiyetleri varsa artroskopik girişim yapılabilir. Artroskopi dediğiniz işlem nasıl bir uygulama? Artroskopi küçük deliklerden girilerek eklemin özel bir kamera sistemi ile canlı olarak gözlenmesi ve bu esnada tedavi için gereken işlemlerin yine küçük deliklerden özel ortopedik aletlerle yapılmasıdır. Genellikle 1 cm’lik 2 küçük delikten işlemler yapılmaktadır. İşlem esnasında genellikle spinal anestezi (belden uyuşturma) kullanılır. Genel anestezi genellikle spinal anestezinin yapılamayacağı durumlarda veya hastanın genel anestezi almak yönünde isteği olduğunda uygulanır. Ameliyatını izlemek isteyen hastalarımıza artros- kopi esnasında durumlarını ekrandan anlatarak yaptıklarımızı izlemelerini sağlıyoruz. Bu tabi spinal anestezi alan hastalarda mümkün. Böylelikle hastalar dizleri içerisindeki problemli alanları görüp bunlar için neler yaptığımızı izleyebiliyorlar. Menisküs yırtığı için artroskopi esnasında nasıl bir işlem yapılıyor? Daha önce de belirttiğimiz gibi menisküsler faydalı yapılardır. Bir menisküsün tamamı alındığında o taraftaki eklem yüzeyine binen güçler 2-3 kat artmakta ve bunun sonucunda daha erken zamanlarda kıkırdak hasarı ve halkın kireçlenme dediği osteoartrit oluşmaktadır. Bu nedenle özellikle iyileşme kapasitesinin fazla olduğu menisküs kenar kısımlarına yakın yırtıklarda tamir etmeyi başta düşünmek gerekmektedir. Son yıllarda artroskopik özel dikiş materyalleri ile bu yırtıkları tamir etmek daha kolay bir şekilde mümkün olmaktadır. Tamir edilemeyecek kadar kötü yırtıklarda yırtık bölgenin alınması tedaviyi oluşturmaktadır. ğiyle 1 hafta basmak yeterli olmaktadır. Eğer tamir yapılmışsa tamirin şekline göre cerrahın ön gördüğü birkaç haftalık sürede tam yük vermeye ve bazı hareketlere kısıtlama getirilebilir. Hastalara fizyoterapistimiz eşliğinde egzersizler yaptırılıp, evde yapacakları anlatılır. Genellikle düşük olasılıkta da olsa oluşabilecek emboli riskine karşı kan sulandırıcı ilaçlar 2-3 hafta boyunca verilir. Benim hem menisküsüm hem de ön çapraz bağımda yırtık varmış. Sadece menisküs ameliyatı olsam olur mu? Bir çok ön çapraz bağ yaralanması menisküs yırtıklarıyla beraber olmaktadır. Doğru olan özellikle 50 yaş altı hastalarda hem menisküse hem de ön çapraz bağ yırtığına aynı anda müdahale temektir. Sonuçların bu şekilde yapıldığı takdirde çok daha iyi olduğu binmektedir. Menisküs ameliyatından sonra tekra menisküsüm yırtılır mı? Eğer sadece menisküsün bir miktarı alınmış veya menisküs tamiri yapılmışsa aynı şekilde bir yaralanma geçirilirse menisküs yırtığı oluşabilir. Ama bu yapı- lan artroskopik girişime bağlı oluşmaz, travma nedeniyle olur. Menisküs nakli yapılabilir mi? Son yıllarda menisküsün tamamının travma nedeniyle zarar gördüğü genç hastalarda kadavradan menisküs nakilleri yapılabilmektedir. Başarı oranları şu an için 10 yıllık periyotta %75-85 civarındadır. Benim de dizlerimde hem kireçlenme varmış hem de menisküslerim yırtıkmış. Artroskopi ameliyatından fayda görür müyüm? Osteoartrit (kireçlenme) zemininde oluşan menisküs yırtıkları ayrı olarak değerlendirilmelidir. Eğer ileri derece bir osteoartrit varsa hastalar sadece artroskopi ile menisküse yapılacak işlemden fayda görmezler. Şikayetler devam eder. Böyle hastalarda daha farklı ameliyatlar gerekmektedir. Sonuç olarak menisküs yırtıkları kişiden kişiye değişiklik gösteren iyi bir ortopedik muayene gerektiren bir durumdur. Tedavilerden hastalar oldukça fayda görmektedir. Dizde bu tip şikayetleri olan hastalar derhal bir ortopedi doktoruna başvurmalıdır. Artroskopi sonrası hastanede kaç gün kalacağım ve ameliyat sonrası ne zaman yürüyebilirim? Artroskopi işlemi hiç hastaneye yatmadan günübirlik yapılabildiği gibi genellikle 1 gün hastanede kalarak da yapılmaktadır. Diz içerisine sıvı birikmesini önleyici bir diren konulur ve 1 gün sonra bu pansuman yapılırken çekilir. Eğer sadece menisküsün bir kısmı alınmış tamir yapılmamışsa hastanın yürümesinde herhangibir sakınca yoktur. Genellikle tek bir koltuk değneği deste- 23 25 PASİF SİGARA İÇİCİLİĞİ 26 Uzm. Dr. Mustafa Ilgaz DOĞRUL Başkent Üniversitesi Hastanesi Göğüs Hastalıkları ABD Önlenebilir ölüm nedenleri içinde en tindir. Son yıllarda yapılan çalışmalarda dumanı dünya genelinde ki en önemli önemlisi kabul edilen tütün, kullanıcıla- nikotinin en güçlü bağımlılık yapıcı ajan- ev içi hava kirliliği nedenidir. Tütünün rın yaklaşık yarısını öldürmektedir. Dün- lardan biri olduğu görülmüştür. Nikotin yanması ile yanma bölgesinden çev- ya genelinde bir milyardan fazla insan yasal kullanımı olan ve kolay buluna- reye yayılan yan akım ve sigara içen halen tütün ürünleri kullanmaktadır. bilen bir madde olması nedeniyle ba- kişi tarafından solunan ana akım olmak Tütün, en sık görülen sekiz ölüm nede- ğımlılığı, özellikle çocuklarda, çevreden üzere iki tip duman oluşur. Çevresel si- ninden altısı için başlıca risk faktörüdür. kolayca etkilenir. En yaygın şekilde kullanılan tütün ürünü Çevresel tütün dumanı, aktif olarak si- dumanından oluşur. Ana akım sigara sigaradır. Sigara, kullanım oranlarının gara içilmesi sırasında ortama yayılan dumanında bulunan partiküler madde- bu şekilde devam etmesi durumunda dumandır. Pasif içicilik ise kendi sigara ler (katran,nikotin vs.) filtre tarafından 2030 yılında 8 milyondan fazla kişinin içmediği halde çevresel tütün dumanı- süzüldüğü için yan akım sigara duma- ölümüne yol açacaktır. na maruz kalınmasıdır. Çevresel tütün nında ki partiküler madde konsantras- dumanı sigara içmeyenler için önem- yonu daha yüksektir. Bu nedenle daha li bir sağlık tehlikesidir ve güvenli bir toksik olan yan akım dumanının kanse- Tütünü diğer bitkilerden ayıran en maruziyet seviyesi yoktur. Çalışmalar- önemli özelliği yapraklarında bulunan dan elde edilen kanıtlar pasif içiciliğin nikotindir. Sigara dumanındaki hoşa ölümle sonuçlanabilen hastalıklara yol giden fizyolojik etkilerden ve bağımlılık açtığını ve var olan sağlık problemlerini oluşumundan sorumlu temel ajan niko- kötüleştirdiğini göstermektedir. Sigara gara dumanının %85’i yan akım sigara rojenik etkisi 2-6 kat, inflamasyona neden olma etkisi ise 4 kat daha fazladır. Sigara dumanına maruziyetin çocuklar 27 ve anne karnındaki bebekler üzerine etkilenmektedir. Doğum sonrası olan nik hastalıklar ile ilişkilendirilmektedir. olan zararlı etkileri çok iyi bilinmekle çevresel tütün dumanı maruziyeti ise Yapılan çalışmalarda sigara dumanına beraber ülkemizde çocukların %75’inin daha akut sağlık problemlerine neden maruziyet ile ortaya çıktığı kesin olarak bulunduğu ortamda sigara içilmektedir. olarak ani bebek ölümü sendromu ris- kanıtlanmış durumlar; akciğer kanseri, Çocukların sürekli sigara içilen ortam- kini iki katına çıkarmakta, alt solunum koroner kalp hastalığı, astım atakları, da yaşamak zorunda kalmaları, sağlık yolu enfeksiyonlarının sıklığı ve şiddetini kalp hastalığı semptomlarının başla- durumlarını ve gelecekteki yaşamlarını ise artırmaktadır. Ayrıca bu çocuklarda ması, mevcut bronşit semptomlarının olumsuz yönde etkiler. Özellikle yaşam- ileri yaşlarda astım,orta kulak iltihabı ve kötüleşmesi, nefes darlığı, hava yolu larının ilk birkaç yılı, ev gibi kapalı ortam- meningokok hastalıkları daha sık sap- irritasyonu, öksürük, mide bulantısı, larda geçen çocuklar istemsiz olarak ev tanmaktadır. baş ağrısı ve göz irritasyonu olarak sı- ortamı kirliliğinin etkisinde kalırlar. Erişkinlerde de durum farklı değildir. Pa- ralanabilir. Sigara içme alışkanlığı olan veya du- sif içiciliğin kısa süreli etkileri göz, burun Kullananlara ve dumanına maruz ka- mana maruz kalan anne adaylarında ve boğazda irritasyon, akut bronşit ve lanlara zarar verdiği kesin olarak bilinen plesanta ve fetüsün gelişimi etkilenerek pnömoni ile ilişkilendirilirken, uzun süreli sigaranın hala yasal olarak satılabilen yaşam boyu sürecek bozukluklar orta- etkileri ise kanser, kalp damar hastalık- tek ürün olması, sorunun temelini oluş- ya çıkmakta, akciğer ve beyin gelişimi ları, kronik bronşit ve amfizem gibi kro- turmaktadır. 28 İVERSİTESİ H ÜN A EV D E Rİ LE ESİ BAŞ K T AN ST EN BAŞKENT ÜNİVERSİTESİ HASTANESİ ĞLIK HİZME SA T BAŞKENT'le Evinize Sağlık Hastanemizdeki Profesyonel Hizmeti Evinize Getiriyoruz. Başkent Üniversitesi Hastanesi, Evde Sağlık Hizmetleri kapsamında doktor, hemşire, diyetisyen, fizyoterapist ve psikologdan oluşan profesyonel ekibiyle hastane hizmetlerini evinize getiriyor. Uygulama kapsamında sunulan hizmetler; İlk Muayene ve Tedavi Planı Oluşturma Rutin Muayene ve Kontrol Psikolog Viziti Fizyoterapist Viziti Diyetisyen Viziti Doppler Ultrasonografi ve Ultrasonagrafi Yara Pansumanı Nazogastrik Sonda Bakımı ve Değişimi Üriner Sonda Bakımı ve Değişimi Kan Alma Serum Takma / Çıkarma Serum Saatlik İzlem İlaç Uygulamaları( IM,SC,IV,Aşı) Kan Şekeri Ölçümü -Takibi Trakeostomi Bakımı - Aspirasyon Eğitimi EKG Çekilmesi Holter Takılması Ambulatuvar Takılması Solunum Fonksiyon Testi (SFT) Dikiş Alma Bize Ulaşın 0 (312) 212 82 82 Adres : Fevzi Çakmak Cd. 10. Sk. No:45 Bahçelievler/ANKARA 29 YENİDOĞAN SARILIĞI 30 Uzm. Dr. Aslıhan ABBASOĞLU Başkent Üniversitesi Hastanesi Yenidoğan BD Sarılık bilirubin adı verilen, cilde sarı tisidir. Sarı renk hastalığın ilerlemesi ile yüksek seviyesine ulaşır, daha sonra rengi veren bir maddenin kandaki se- tüm gövdede görülür. Parmakla hafif- giderek azalır. viyesinin yükselmesi ve deride birik- çe burun ya da karın cildine bastırılıp mesi sonucu oluşur. Zamanında do- Yenidoğanda sarılık oluşturabilecek ve kaldırıldığında sarı renk daha bariz bir ğan yenidoğan bebeklerin %60’ında; yakın takip gerektiren diğer nedenler şekilde tespit edilebilir. arasında en önemli sebeplerden birisi erken doğan bebeklerin ise %80’inde yenidoğan sarılığı görülür. Yenidoğan bebeklerde sarılığın erken tespiti ve takibi oldukça önemlidir çünkü, sarılık çoğunlukla kendiliğinden geçse de, bazı durumlarda bilirubin yüksek seviyelere ulaşıp beyin hasarına neden olabilir. Bu yüzden sarılığı olan yenidoğanların özellikle ilk bir hafta-on gün içindeki doktor takipleri son derece önemlidir. On günden kan grubu uygunsuzluğudur. Annenin Bilirubin yükseldikçe bebekte ne gibi belirtiler oluşur? Kanda yükselen bilirubin bebekte uyku yapar. Sarılığı olan bebek emmek istemez, uyumak ister. Bu durumda beslenmenin azalmasına bağlı olarak atılım azaldığı için bilirubin daha da yükselir ve kısır döngü başlar. Eğer sonra kan beyin bariyeri kapanarak bilirubin çok yükselip beyni etkilemişse bilirubinin kandan beyne geçmesinin (kernikterus), o zaman bebek tiz sesle engellendiği kabul edilir. ağlamaya başlar, başını geriye atar ve tablo havale geçirmeye kadar kötüle- Yeni Doğan Bebeğin Sarılık Olduğu Nasıl Anlaşılır? şebilir. Bu durumdaki bir bebekte ileri dönemde çoğunlukla zeka ve motor kan grubu Rh (-), bebeğin kan grubu Rh (+) olduğunda Rh uygunsuzluğu; annenin kan grubu O, bebeğin kan grubu A, B veya AB grubu olduğunda ise ABO uygunsuzluğu olmaktadır. Anne ve bebek arasında kan grubu uygunsuzluğu olduğunda annede bebeğin kan grubuna karşı antikorlar gelişir. Anne kanında oluşan bu antikorlar plasenta yoluyla bebeğe geçer ve bebeğin alyuvar hücrelerinin parçalanmasına yol açar. Bunun sonucunda açığa çıkan fazlaca bilirubin, bebekte sarılık ortaya çıkmasına neden olur. bebeğin vücudundaki belirtilerden an- Sarılık Sebepleri Hangi Bebekler Sarılık Açısından Daha Dikkatli Takip Edilmelidir? laşılabilir. Yeni doğan bebeklerin göz Yenidoğan bebeklerde fizyolojik sarı- Erken doğmuş bebekler, aklarında, burun çevrelerinde ve yüz- lık genellikle hayatın ikinci günü baş- ■■Doğum esnasında kafa derisi al- lerinde görülen sarı renk sarılığın belir- lar, üçüncü ve dördüncü günlerde en tında kanama meydana gelmiş Yeni doğan bebekte sarılık olduğu gelişim geriliği, işitme, görme sorunları oluşur. 31 şil spektrumda ışık kaynağı kullanılır. Bu ışık bilirubinin idrar ve dışkı yoluyla vücuttan atılmasını sağlar. Fototerapi bebeğe herhangi bir şekilde zarar vermez. Bebeğin gözleri ışıktan zarar görmemesi için kapatılır. Bazen yan etki olarak ciltte kırmızı döküntüler, bronzlaşma veya sık ve sulu dışkılamaya neden olabilir. Aralıklarla bebeğin kanı alınarak bilirubin düzeyinin güvenli sınıra düşüp düşmediği kontrol edilir. Işık tedavisi sonlandırıldıktan bir iki gün sonra bilirubin seviyesi genellikle tekrar yükselir. Bu dönemde de doktor kontrolü tavsiye edilir. 2.İntravenöz immunoglobulinler: Eğer sarılık anne ve bebek arasındaki kan grubu farklılıklarına bağlı ise bu durumda anneden geçen antikorlar kırmızı kan hücrelerinin yıkılmasına neden olabilir. İntravenöz immuno globulin uygulaması ile antikor düzeyi azaltılabilir ve kan değişimi riskini azaltabilir. 3.Kan değişimi: Ciddi sarılık vakalarında, diğer tedavilere yanıt alınamadığında bebeğin kanının değiştirilmesi gerekebilir. olanlar, ■■İlk 24 saatte sarılığı tespit edilenler, Anne Sütü Sarılığı ■■Emme sorunu olup buna bağlı 1.Fototerapi(Işık terapisi): Bebeğin Anne sütüne bağlı sarılık uzun yıllardan olarak iyi beslenemeyen bebekler, doğum yaşına, kilosuna ve pre- beri bilinmektedir. Anne sütü sarılığı ■■Sarılığı iki haftadan uzun süren metüre olup olmamasına göre erken ve geç olmak üzere iki dönem belli çizelgeler oluşturulmuştur. halinde incelenirse de ikisi arasında Bu çizelgelere göre bilirubin belli net bir ayrım yapmak güçtür ve aynı bir seviyeyi bulduğunda tedaviye olayın devamı gibi de düşünülebilir. başlanır. Bebeğiniz özel bir ışık Erken anne sütü sarılığı ilk birkaç gün kaynağı altına yerleştirilir. Mavi-ye- içinde görülür ve anne sütünün özel- bebekler, Büyük kardeşlerinin bebeklik dönemlerinde ışık tedavisi gerektirecek kadar sarılık tespit edilmiş olanlar. 32 Yenidoğan Sarılığı Nasıl Tedavi Edilir? liklerinden ziyade, emzirmedeki tek- dar uzayabilir. nik yanlışlıklar nedeniyle yetersiz anne sütü alımı nedeniyle görülür. Geç anne sütü sarılığı ise 3,5 günden sonra yavaş yavaş artan hiperbilirubinemi ile karakterizedir ve anne sütü içindeki bazı maddeler ile ilişkilidir. Bilirubin yüksekliği 2. haftaya kadar devam eder ve daha sonra yavaş yavaş azalarak birkaç ay içinde normale döner. Bebeklerde hemoliz bulgusuna veya herhangi bir hastalık belirtisine rastlanmaz. Tartı alımı ve bağırsak fonksiyonları normaldir. Tanı ancak diğer patolojik nedenleri ekarte ederek konur. Bu sarılık şekli 3-12 haftaya ka- Bebeğinizde sarılık varsa doktor takibi yanında onu sık ve iyi beslemeniz Unutmayalım ki; Bebeğinizin karın, kol ve bacaklarında sarılık varsa, bunun yanısıra çok uyuyorsa emmesi de zayıflamışsa kaçıncı gününde olursa olsun hemen doktorunuza başvurmalısınız. Çünkü bunlar bilirubin düzeyinin yükselmiş olduğunun göstergeleridir. sarılığın çabuk atlatılması açısından önemlidir. Yenidoğan sarılığı sık olarak görülmesine ve birçok bebekte de kendiliğinden geçmesine rağmen bu durum her bebek için geçerli değildir. Hangi yenidoğanda bilirubin düzeyinin tehlikeli seviyeye ulaşacağı her zaman tahmin edilemeyeceği için bebeğinizin ilk üçbeş gün içerisinde bir doktor tarafından görülmesi çok önemlidir. Böylece, tedavi edilmediğinde kalıcı problemlere neden olabilecek bir hastalığı kolaylıkla önlemiş olursunuz. 33 KADERİ DEĞİŞTİRİLEBİLEN ESKİ BİR DÜŞMAN : MULTİPL MİYELOM 34 Uzm. Dr. Deniz ARICA Başkent Üniversitesi Hastanesi Hematoloji BD susuzluk hissi gibi ek belirtiler Multipl miyelom adlı hastalık kemik ili- dikleri için organlarda giderek çoğa- ğindeki plazma hücresi adı verilen hüc- lıp tümör denilen yapıları oluştururlar. relerin kontrolsüz çoğaldığı bir kemik Multipl miyelomda ise kemik iliği içinde iliği kanseridir. Kontrolsüz çoğalmaya çoğalmaya uygun bir yapı olduğundan başlayan bu anormal plazma hücreleri hücreler serbestçe çoğalmaya devam kemik iliğinde çoğalmaya devam ettik- ederler. Kemik iliği içinde çok fazla plaz- çe özellikle omurlar, kalça kemikleri, ka- ma hücresi biriktiğinde kemiğin sert fatası, kaburgalar gibi iliğin aktif çalıştığı kısımlarına zarar vermeye başlar. Bu Teşhis kemiklerde ağrılara yol açar. Bu kont- noktadan sonra artık kemik grafilerinde Hastalık daha çok 65 yaş üstünde gö- rolsüz çoğalmanın sonucunda plazma ya da bilgisayarlı tomografi (BT) – man- rülür, ancak daha erken yaşta da orta- hücrelerinden bağışıklık sistemimize yetik rezonans görüntüleme (MR) gibi ya çıkabilmektedir. Özellikle inatçı bel hizmet edecek değişik antikorlar yerine tetkiklerde görebileceğimiz türde kemik ve sırt ağrıları olan hastaların bu açıdan tek bir tip antikor üretilir, üretilen bu tek lezyonları ortaya çıkmaya başlar. tetkik edilmeleri gerekebilir. Bazı rutin tip antikor paraprotein olarak adlandırılır ve vücuda herhangi bir faydası yoktur. Dolayısıyla bu hastalıktaki semptom ve bulguların bir kısmı ilikte çoğalan hücrelerden, bir kısmı da kan veya idrarda mevcut olan paraproteinden kaynaklı- Bu semptomlar başka hastalıklarda da ortaya çıkabileceğinden teşhis için mutlaka ayrıntılı bir değerlendirme gerekir. kan testleri hastalıktan şüphelenmeyi Belirtiler ■■ Halsizlik, çabuk yorulma gibi kansızlık belirtileri ■■ Sırt, bel ya da kaburgalarda uzun süreli ve süreklilik gösteren ağrılar sağlar, ayrıca bir kırık ya da ağrı nedeniyle çekilen kemik grafisi de tamamen şüphelerin başlangıç noktası olabilir. Sonrasında yapılacak diğer testler şöyle sıralanabilir; dır. ■■ Kemiklerde kolay ortaya çıkan kırılmalar Kanserlerde kontrolsüz çoğalan hüc- ■■ Kilo kaybı bulinler) ve M proteini ölçümleri ile ilgili reler ölmeleri gereken zamanda ölme- ■■ Bulantı, kusma, sık idrara çıkma, testler, kansızlık ya da beyaz kan hüc- Kan testleri: Antikorlar (immünglo- 35 releri ve trombositlerde bir azalma olup talık risk seviyesini belirlemeye yönelik çoğu zaman sonrasında yapılacak kök olmadığı ile ilgili tam kan sayımı, kalsi- kromozom analizleri için de sitogenetik hücre nakli için hastayı hazırlayıcı bir yum, kreatinin ölçümleri incelemeler gönderilir. indüksiyon tedavisi olarak düşünülmelidir. Eğer hastanın genel sağlık durumu İdrar testleri: Özellikle 24 saatlik idrarda anormal proteinin belirlenmesine ilişkin testler Tedavi Eğer semptomsuz multipl miyelom Kemik grafileri veya bilgisayar- (asemptomatik miyelom) varsa hemen lı tomografi (BT)-manyetik rezo- kemoterapi gerekmeyebilir, yaş ve has- nans görüntüleme (MR) : Hastalığın talık durumu gözönüne alınarak yakın kemiklere zarar verip vermediği ya da takip altında en uygun tedavi zamanını kaç tane kemiğe zarar verdiğini görmek beklemek bir seçenek olabilir, bu seçe- amaçlı yapılır, bazen plazma hücreleri nek bekle-gör politikası olarak adlandı- özellikle kemik yapıların komşuluğunda rılır. dokuda da yerleşebileceğinden hastalığın yayılım alanlarını belirler. Eğer hastalık semptomatik hale gelmişse kemoterapi uygulamak gerekir, eğer müsait ise kök hücre nakli için yaş sınırı daha ileriye de çekilebilir. İndüksiyon Tedavisi: ■■Kemoterapi: Hızlı büyüyen hücreleri hedef aldığı için miyelom hücrelerini öldürür ama normal hücrelere de belli oranda zarar verebilir. ■■Hedefe yönelik tedavi: Direkt miyelom hücrelerinin büyümesini durdurmayı amaçlayan tedavilerdir, normal hücrelere daha az oranda zarar verir. Kemik iliği aspirasyon ve biyopsi: hasta 65 yaşın altında ve ek başka cid- Kemik iliğinde miyelom hücrelerinin di sağlık sorunları olmayan bir hasta ise varolup olmadığının tek kesin kanıtıdır. kök hücre nakli mutlaka düşünülmelidir, alanında yeni kan damarlarının ge- Aynı zamanda alınan örneklerden has- hatta bu hasta grubunda kemoterapi lişimini engelleyerek kanser hücre- 36 ■■Antianjiojenik ilaçlar: Tümör lerinin beslenmesine engel olmayı ya da başka bir vericiden toplanmış- belli aralıklarla takibe devam etmek ge- hedefleyen bir tedavidir. sa allojeneik kök hücre nakli adı verilir. rekir. ■■Kortikosteroid: Miyelom tedavi rejimlerinin hemen hepsinde yer alır. Kök Hücre Nakli Miyelom hastalarında ön planda tercih edilen tedavi otolog kök hücre naklidir. Hücre toplama işlemi genelde kandan yapılır, hücrelerin geri verilmesi işlemi de kan verilmesi gibidir. Tedavinin yok ettiği sağlıklı ilik hücrelerinin yerini zamanla Amacı hastanın yüksek dozda ilaç ile nakledilen yeni kan hücreleri alır ve bu tedavi edilmesini sağlayabilmektir, yük- hücrelerden sağlıklı yeni hücreler üretil- sek dozda kemoterapi hem miyelom meye başlar. hastaya kemoterapiyi takiben daha önceden toplanmış sağlıklı hücreler verilir. Bu hücreler yüksek doz tedavi verilmeden önce hastanın kendisinden toplanıp saklanmışsa buna otolog kök hücre nakli; aile bireylerinden birinden başlangıcından sonra bazen uzun süre semptom vermeyebilir. Ancak hastalığın adının erken konulması, tedavisiz izlenecek bile olsa hastanın takibe alınmasını ve organ hasarlarının erken teşhis edilip tedavinin optimal zamanda başlanmasını mümkün kılar. Tedavi süreci son 10 yıl içinde farklılaşmış, kul- hücrelerine hem de kemik iliğindeki normal hücrelere zarar verdiğinden Multipl miyelom sinsi bir hastalıktır, Hastalığın Takibi lanılabilecek farklı ilaç seçenekleri ortaya çıkmıştır. Kök hücre naklinin yaygın- Tedavi süresince hastalığın tedaviye laşması ise bu hastalığın makus talihini verdiği yanıtı izlemek için belli aralıklarla değiştirerek kür olabilme şansını doğur- belli tetkikler tekrarlanır. Ayrıca tedaviler muş, birçok hastada da nükse kadar bittikten sonra da, hiçbir belirti verme- geçen süreyi uzatarak yaşam kalitesini den hastalık nüksedebileceğinden yine belirgin olarak artırmıştır. 37 TANSİYON HASTALARI YAZIN NASIL BESLENMELİ 38 Dr. Dyt. İrem OLCAY EMİNSOY Başkent Üniversitesi Hastanesi Beslenme ve Diyet Ünitesi Yaz aylarının başlaması ile bir yaşanan sağlık sorunlarında da farklılaşmalar olmaktadır. Sıcaklık ve nem artışına bağlı olarak vücut ısısı artmakta ve metabolizma bu yeni duruma uyum sağlamaya çalışmaktadır. Kalp debisinde düşme, doku ve organlarda oksijenlenmede azalma, kalp atım sayısı ve kan basıncındaki artış nedeniyle yaz aylarında özellikle yüksek tansiyon, kalp yetmezliği ve koroner kalp hastalıklarında artış gözlenmektedir. 1.Hipertansiyon yıllar boyu hiç belirti vermeden seyredebilir. 2.Yüksek miktarda sodyum alımı ve vücut yağı ile ilişkilidir. 3.Sağlıklı bir beslenme programı ile hipertansiyon kontrol altına alınabilinir. 4.Yeterli ve sağlıklı potasyum, magnezyum ve kalsiyum alımın hipertansiyondan koruyucu etkisi vardır. 5.Hipertansiyonu önlemek ve kontrol edebilmek için DASH diyeti (hipertansiyonu önlemek için diyet yaklaşımları) önerilmektedir. Yaz aylarında, kış aylarına göre tansiyon hava sıcaklığına bağlı olarak daha düşük seyredebilir. Kişilerin tansiyonlarının düşük olduğunu düşünerek, kendi başlarına ilaç dozlarında değişiklik yapması hatalıdır. İlaçlar ilgili her tür değişiklik doktor tarafından yapılmalıdır. Beslenme açısından dikkat edilmesi gereken bazı ayrıntılar vardır. Yeterli ve dengeli beslenmek her dönem ve her yaş grubu için önemlidir. Ağırlık artışı tansiyonunda artmasına neden olur. Bu nedenle ağırlık artışı engellenmesi gereklidir. Hipertansiyon hastaları mutlaka sodyumu kısıtlamalıdır. Sodyum ağırlıklı olarak tuzda bulunmaktadır. Tuz, NaCl’den (sodyum klorür) oluşmaktadır. Özellikle son araştırmalar günlük ihtiyacımızın yaklaşık 3-4 katı kadar tuz tükettiğimizi göstermiştir. Peki, acaba biz bu tuzu nerede, nasıl tüketmekteyiz? Hazır gıdalar, konserveler, şarküteri ürünleri, krakerler, peynir, zeytin, konserveler, bazı dondurulmuş gıdalar, tütsülenmiş ve salamura yapılmış gıdalar, tuzlama balıklar, hazır çorbalar, hazır salata sosları, soya sosu oldukça yoğun tuz içeren yiyeceklerdendir. Yemek pişirirken, yemek yerken eklenen tuz miktarlarına dikkat edilmelidir. Yemeklere hiç tuz eklemeden bile, sadece besinlerin içerdiği sodyum miktarı günlük ihtiyacımız olan sodyumu karşılamaktadır. Sodyum yetersizliği az görülmekle birlikte, uzamış diyare, kusma ve terleme ile sodyum kaybı olmaktadır. Bu durumlarda kişilere göre değişmekle birlikte bir miktar tuz tüketilmesi tavsiye edilebilir. Tuz tüketimini azaltmak için, mümkün oluyorsa tuz ilave edilmemiş yiyecekleri tercih edilmelidir. Dışarıdan hazır ve hızlı yemek tüketiyorsanız meşrubat yerine ayran, patates kızartması yerine salata tercih edilmesi daha sağlıklı olacaktır. Patates kızartmasını değiştirme şansınız yoksa, tuz atılmamasını talep edilebilinir. Taze sebze ve meyve tercih edin, konserve ve dondurulmuş gıdalar da tuz ilave edilmemişleri almak, salamura, zeytin tuzlu peynir, tuzlamalardan uzak durmak gerekmektedir. Potasyum, sodyum ile birlikte vücutta sıvı dengesinin korunmasını sağlamaktadır. Potasyum alımın sodyum alımına göre daha yüksek olması tansiyonun normal sınırlarda olması için önemlidir. Farklı bir rahatsızlık söz konusu değilse, alınması gereken potasyum miktarı sebze ve meyve tüketimi ile karşılanmaktadır. Yeşil yapraklı sebzeler, kök sebzeler ve meyveler her gün tüketilebilinir. Sebze, meyve günlük 4-5 porsiyon kadar tüketilmelidir. Bunun 2 porsiyon kadarı sebze, 3 porsiyon kadarı da meyve olabilir. Süt ve yoğurt kalsiyum için önemli kaynaklardandır. Süt, yoğurt ve ayran tüketimi günde 2-3 bardak kadar olmalıdır. Bu sayede vücudumuz için gerekli kalsiyumun bir kısmını almış oluruz. Ayrıca kalsiyumun tansiyonu düşürücü etkisi de söz konusudur. Yapılan bir çalışmada kalsiyum tüketiminin yetersizliğinin, hipertansiyon riskini artırdığı bulunmuştur. Kalsiyumun en iyi kaynakları olarak da, süt, yoğurt, çökelek, beyaz peynir söylenebilir. Ayrıca yeşil sebzelerin, kuru baklagillerin, kuru meyvelerin kalsiyum içerikleri yüksektir. Bu besinlerdeki kalsiyumun emilimi içerdikleri farklı besin öğeleri nedeniyle süt ve türevlerinden daha düşüktür. Yağ tüketimi önemli konulardan bir tanesidir. Vücudumuzun belli miktarda yağa ihtiyacı vardır. Yağ çeşitliğinin sağlanması ile beslenmemizde gerekli olan yağ asitlerini almış oluruz. Özellikle yaz aylarında daha sık yenen sebze kızartmalarından kaçınmak, sebze, pilav gibi yemekleri kavurmadan pişirmek gerekmektedir. Böylece alınan yağ miktarını azaltmak söz konusudur. Hayvansal yağlardan iç yağ, kuyruk yağı gibi uzak durmak gerekmektedir. Dışarıda yenen kebap türü yemeklerde zaman zaman 39 bu yağ türleri de kullanılmaktadır. Bu nedenle ev dışından yemek yendiğinde tuzlu yemeklerin haricinde, az yağlı yemeklerin seçimi de önem kazanmaktadır. Et grubundaki yiyeceklerden özellikle şarküteri ürünlerinde tuz fazla miktarda bulunmaktadır. Ayrıca bu besinler oldukça yağlıdır. Bu nedenle bu yiyeceklerin tüketiminden kaçınılması gereklidir. Yağlı etlerin tüketimi kısıtlanmalı, kırmızı etlerdeki görünür yağlar temizlenmelidir. Tavuk tüketirken, derisinden uzak durulmalıdır. Balık kızartma yapılmamalıdır. Terleme ile artan sıvı ve mineral kaybının önlenmesi için yeterli sıvı alımı önemlidir. Ayrıca, yaşamın her döneminde yeterli sıvı alımı vücutta oluşan toksinlerin (zararlı öğeler) atılması, vücut fonksiyonlarının düzenli çalışmasında, metabolizma dengesinin sağlanmasında ve vücutta pek çok biyokimyasal reaksiyonun gerçekleşmesinde son derece önemli rol oynamaktadır. Bu nedenle, her gün en az 2-2.5 litre (12-14 su bardağı) su içilmeli, sıvı alımının karşılanmasında kahve, çay ve gazlı içecekler yerine süt, ayran ve taze meyve suyu gibi içecekler tercih edilmelidir. Hipertansiyon hastalığına eşlik eden farklı rahatsızlıklar söz konusu ise bu hastalığın gereğine göre alınması gereken sıvı miktarı farklılaşabilir. Hemodiyalize giren hastaların sıvı gereksinimleri, kişilerin idrarı olup olmamasına göre değişmektedir. Bu grup hastaların alması gereken sıvı miktarının kişiye özel olarak hesaplanması gerekmektedir. Fındık, ceviz, badem gibi yağlı tohumların tüketimi, haftada 3-4 defa 4-5 adet olacak şeklide önerilmektedir. Yağlı tohumlar tüketilirken, tuzlu olmamalarına dikkat edilmelidir. Şekerli gıdaların azaltılması ağırlık denetimine yardımcı olmaktadır. Özellikle şerbetli tatlılar, pastalar ve çikolata (hem yağ, hem de şeker içiriği yüksektir) kaçınılmalı, yerine sütlü tatlılar, dondurma tercih edilebilir. Fakat bunlar tüketilirken de haftalık 1-2 porsiyonla sınırlamak yararlı olacaktır. Alkol tüketiminde tansiyon üzerine et- 40 kisi vardır. Bu nedenle özellikle yaz aylarında alkol tüketimine dikkat edilmesi gerekmektedir. Deniz kenarında ve sıcaklarla birlikte tansiyon daha düşük düzeylerde seyredebilir. Alkol alını ile tansiyon bir miktar daha düşebilir. Bu da kişide istenmeyen yan etkilerin ortaya çıkmasına neden olabilir. Eğer alkol tüketiliyorsa bunun miktarının kısıtlanması gerekmektedir. Ayrıca sürekli ve yüksek miktarda alkol ise tansiyonun yükselmesine neden olabilir. Hipertansiyon hastalarının aşırı miktarda ve düzenli alkol tüketme alışkanlığı varsa, tansiyondan korunmak için bu alışkanlıktan vazgeçmek gerekmektedir. Yenilen yemeklerin türü kadar, öğün sayısı ve yoğunluğu da önemlidir. Okulların kapanması, yaz tatili gibi nedenlerle, öğün düzeninde de değişiklikler meydana gelmektedir. Sabah kahvaltısı en önemli öğündür. Kahvaltıda az yağlı peynir, bir miktar tam buğday ekmeği, yeşillik, domates, salatalık, meyve tüketilebilir. Öğle ve akşam yemeklerinin ara öğünlerle desteklenmesi ile 3 ara, 3 ana öğün sağlıklı bir öğün planı oluşturmada yardımcı olacaktır. Besin hijyeni yaz aylarında daha da önem kazanmaktadır. Sıcakların artması ile uygun koşullarda bekletilmeyen yiyeceklerde mikroorganizmalar üremekte, bu yiyeceklerin bozulması ve bozuk yiyeceğin tüketilmesi ise besin zehirlenmelerine neden olmaktadır. Evde pişen yemekleri hızlıca soğutulmalı, yenilecek miktar kadar yemek ısıtmalıdır. Süt, yoğurt, köfte ve yumurta gibi gıdaları mutfak masası veya tezgâhın üzerinde bırakılmamalıdır. Çünkü bu tür protein içeriği yüksek besinler oda sıcaklığında çok çabuk bozulurlar. Çiğ ve pişmiş veya pişirilmeye gerek duyulmadan yenecek gıdaları birbirinden ayrı yerlerde hazırlanmalıdır. Böylece çiğ gıdalarda bulunan bakterilerin pişmiş gıdalara geçişini önlemiş olur. Sebze ve meyveleri bol suda iyice yıkanmalıdır. Herhangi bir nedenle yaşanan besin zehirlenmesi söz konusu olduğunda kusma ve/ veya ishal söz konusu ise vücuttan tuz, potasyum, su kaybı söz konusu olabilir. Bu durumda su tüketimi artırmaya çalışmak, haşlanmış patates, pirinç lapası, ayran, yoğurt tüketimi barsak hareketlerinin yavaşlamasını sağlayabilir. Tüketilen besinlere az miktarda tuz katılabilir. Ama bu durumun uzaması söz konusu ise mutlaka bir doktora danışılması gereklidir. Yaz aylarında da düzenli öğün alışkanlığını sürdürmeye çalışıp, aşırı tuzlu gıdalardan uzak durarak, sebze meyve günde en az 5 porsiyon, süt veya yoğurt 2-3 bardak tüketerek, şerbetli tatlılardan uzak durarak, kızartma, kavurma, yağlı et tüketmemek önemlidir. SİGORTA ŞİRKETLERİ BANKALAR ADAC ÖZEL SAĞLIK SİGORTA (ALMANYA) FORTİS BANK A.Ş. MENSP. EMEKLİ SAND. VAKFI AK SİGORTA A.Ş. GARANTİ BANKASI A.Ş.EMEKLİ VE YARDIM SANDIĞI VAKFI ALLİANZ SİGORTA A.Ş. İŞ BANKASI ANADOLU ANONİM TÜRK SİGORTA A.Ş. ŞEKERBANK VAKFI ANKARA ANONİM TÜRK SİGORTA ŞİRKETİ TC MERKEZ BANKASI AXA SİGORTA A.Ş. TC MERKEZ BANKASI SOS.GÜV.VAKFI AXA SİGORTA A.Ş. SAĞLIĞIM TAMAM POLİÇESİ TÜRKİYE VAKIFLAR BANKASI ACIBADEM SİGORTA A.Ş. ESBANK MENSUPLARI EMEKLİ SANDIĞI VAKFI BUPA INSURANCE LTD. İNGİLTERE CGM COMPUGROUP A.Ş. DEMİR HAYAT SİGORTA A.Ş. DUBAİ SİGORTA A.Ş. ERGO SİGORTA A.Ş. ERGO SİGORTA ŞİRKETİ TAMAMLAYICI EUREKO SİGORTA A.Ş. EURO-CENTER EUROP ASSISTANCE GENERALİ SİGORTA A.Ş. GMC SERVICES INTERNATİONAL FRANSA GROUPAMA SİGORTA A.Ş. GÜNEŞ SİGORTA A.Ş. GÜVEN SİGORTA A.Ş. HALK SİGORTA (BİRLİK SİGORTA) A.Ş. HDI SİGORTA A.Ş. RESMİ KURUMLAR ANAYASA MAHKEMESİ BAŞKANLIĞI ANKARA SANAYİ ODASI ANKARA TİCARET ODASI MİLLİ REASÜRANS T.A.Ş. MENSP. EMEKL. VE SAĞLIK SAND. VAKFI SOSYAL GÜVENLİK KURUMU BAŞKANLIĞI TCDD VAKFI TÜRKİYE ODALAR VE BORSALAR BİRLİĞİ YEŞİLKART TÜRKİYE BAROLAR BİRLİĞİ INTER PARTNER ASSISTANCE MAPFRE GENEL SİGORTA A.Ş. MAPFRE GENEL SİGORTA A.Ş. FARK YOK POLİÇESİ MARM A.Ş. METLIFE EMEKLİLİK VE HAYAT SİGORTA A.Ş. MONDIAL ASSISTANCE RAY SİGORTA A.Ş. REMED ASSISTANCE PİLOTAJ BORAJET HAVACILIK TAŞIMACILIIK S.O.S. INTERNATIONAL AMBULANS SERVİSİ A.Ş. GÜNEŞ EKSPRES (SUN EXPRES) HAVACILIK AŞ. SOMPO JAPAN SİGORTA A.Ş. (Fiba Sigorta A.Ş.) HAN HAVACILIK TUR ASSIST HELİPORTUGAL VANBREDA MNG HAVA YOLLARI TAŞIMACILIK A.Ş. YAPI KREDİ SİGORTA A.Ş. SKYLİNE ULAŞIM TİCARET A.Ş. ZİRAAT SİGORTA A.Ş. TÜRK HAVA KURUMU ZÜRİCH SİGORTA A.Ş. YÜZÜAK HAVACILIK 41