Cumhuriyet`in İlk Yıllarında Amik Ovası`nda Pamuk Üretim

advertisement
AMİK OVASI’NDA PAMUK ÜRETİM ALANLARININ ISLAH ÇALIŞMALARI
(1918-1970)
Bayram EVİN
ÖZET
Amik Ovası, Hatay il topraklarının orta kesiminde, verimli topraklardan oluşmaktadır. Bu topraklar, XIII.
yüzyıldan itibaren Avrupalı devletlerin dikkatini çekmiştir. XVIII. yüzyılda Amik Ovası, sömürgeci
devletlerin mücadele sahasına dönüşmüştür. I. Dünya Savaşı sonrasında işgale uğrayan Hatay’ın 1939 yılında
Türkiye’ye katılmasıyla birlikte bölge ekonomisi için büyük önemi olan Amik Ovası’nda, Türk hükümeti
tarafından ıslah çalışmaları başlatılmıştır. Amik Ovası’ndaki bu çalışmalar, 1980 yılında kısmen
tamamlanmıştır. Çalışmalar sonucunda ortaya çıkan tarım arazileri, bu bölgede yaşayıp da toprağı olmayan
köylüler ile çeşitli sebeplerle komşu ülkelerden Türkiye’ye gelmek zorunda kalan Türklere dağıtılmıştır.
Anahtar Kelimeler: Amik Gölü, Amik Ovası, Kurutma, Pamuk.
Rehabilitation Of Cotton Production Areas İn Amik Grass Plain
(1918-1960)
ABSTRACT
Amik Grass Plain, located in the center of Hatay is consisted of rich lands. These lands has been noticed
by Eurapean Gover mants since XII. century. In XVIII. century Amik Grass Plain turned into fight field of
colonizer states. After I World War, with occupated Hatay’s joining to Turkey in 1939, The rehabilitation
stıdies of these lands has been sterted by Turkish Govermants in the Amik Grass Plain which is really
importent for regional economy. These studies in Amik Grass plain was partly complated in 1980.
Agricultural lands which is appeared as a result of these studies were distrubuted to Turkish people living in
this area and hasn’t got any land and to Turkish people who come to Turkey from reighbar countries
beccause of various reasons.
KeyWords: Amik Lake, Amik Grass, Dry, Cotton.
Giriş
Hatay il topraklarının orta kesiminde yer alan Amik Ovası, ilin en geniş ve verimli ovasıdır.
Aşağı Asi vadisinin başlangıcında kurulmuş olan il merkezinin denizden yüksekliği 85 metredir.
Alanının % 46’sını dağların oluşturduğu ilde, ovalar % 34’lük bir paya sahiptir. Hatay topraklarının
yaklaşık yarısını ekili dikili alanlar kaplamaktadır (Gün ve Erdem, 2004: 18). Antakya, dinî bir
merkez olmasının yanında oldukça münbit bir araziye sahiptir. Burada bulunan Amik Ovası,
Anadolu’nun Arabistan ve Mısır’a açılan kapısı durumundadır. İklim koşullarının elverişliliği
sayesinde Amik ovasında, yılda birkaç kez ürün alınabilmektedir. XIX. yüzyılın başlarından
itibaren Antakya, Avrupalı sömürgeci devletlerin rekabet alanı haline dönüşmüştür. 1869’da
Süveyş Kanalı’nın açılması, Antakya’nın önemini artırmıştır. Nitekim İngiltere’nin 4 Haziran
1878’de Kıbrıs’ı ve 11 Temmuz 1882’de Mısır’ı işgal etmesi, zirai verimliliğinin yanında petrol

Yüksek Lisans öğrencisi, Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Tarih Anabilim Dalı,
evinbay@hotmail.com.tr.
1
merkezlerine yakınlığı münasebetiyle Antakya’nın önemini daha da artırmıştır. I. Dünya Savaşı
öncesi ve sonrası İtilaf Devletleri kendi aralarında yaptıkları gizli antlaşmalarla bu toprakları
paylaşmışlardır. Özellikle Fransa ve İngiltere işgal edecekleri toprakları şu şekilde belirlemişlerdi:
İngiltere petrol bölgesi olarak bilinen Musul-Kerkük’ü, Fransa ise, istediği tarım ürününü
yetiştirebileceği Çukurova ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi’ni. Osmanlı Devleti’nin 30 Ekim
1918’de Mondros Ateşkes Antlaşmasını imzalaması üzerine işgallere başlamışlardır. Fransa’nın
İskenderun’la başlayan işgalleri kısa sürede Antakya, Dörtyol, Tarsus, Mersin, Adana, Maraş ve
Urfa’ya uzandı. İşgal edilen bölgelerde başta yönetim olmak üzere önemli arazilerine el konuldu
(Öke, 2012: 34; Akbıyık, 1999: 5; Sarıkoyuncu Değerli, 2008: 3).
Antakya, tarih boyunca birbirinden farklı dine mensup insanların bir arada yaşadığı merkez
olarak dikkat çekmektedir. Roma İmparatorluğu’nun hakim olduğu dönemde ülkenin en önemli
yerleşim merkezlerinden biridir. XII. yüzyıldan itibaren Antakya, Avrupalıların dikkatini çekmeye
başlamıştır (Aytar, 2006: 50). 1516 yılında Mercidâbık seferiyle de Osmanlı hâkimiyetine girmiştir
(Korkmaz ve Gürbüz, 2008: 10). 1918’e kadar Halep vilâyetine bağlı olan Antakya, I. Dünya
Savaşı’ndan sonra Mondros Ateşkes Antlaşması gereğince 11 Kasım 1918’de Fransızlar tarafından
işgal edilmiştir. Fransız hükümeti, antlaşma sağlanana kadar burayı Osmanlı Devleti adına idare
edeceğini bildirmiştir. Paris Barış Konferansı’nda Antakya’nın Türk toprağı olduğu ifade edilmiştir
(18 Ocak 1918). Ancak, 15 Eylül 1919’da İngiltere ve Fransa arasında imzalanan Suriye
Antlaşması’yla Çukurova ve Güneydoğu Anadolu, Fransa’ya bırakılmıştır. Fransızlar, antlaşmadan
oldukça memnun kalmışlardır. Zira, kendi ifadeleriyle Alp dağlarına sahip bir Nil deltası olarak
gördükleri Çukurova’yı diplomatik ve siyasi bir masa manevrasıyla ele geçirmişlerdir (Yalçın,
2011: 233, 252-253).
Fransızlar, tekstil sanayisinde temel hammadde olan pamuk ihtiyacını karşılamak için tüm
dikkatlerini Çukurova ve Güneydoğu Anadolu bölgesindeki verimli topraklara
yoğunlaştırmışlardır. Batılı devletler, İskenderun Körfezi’nin ve bu körfezin art bölgesinin stratejik
önemini kavramışlar ve buraya sahip olmak için her türlü çabayı göstermişlerdir. Fransa
Antakya’yı ele geçirdikten sonra ıslah edilmemiş olan Amik Ovası’nda çalışmalar başlatmıştır. Kış
aylarında geniş bir alanı kaplayan Amik Gölünü küçültmek ve bataklıkları kurutmak için projeler
hazırlamışlardır. Bundaki amaç bataklık halinde olan verimli toprakları ıslah ederek başta pamuk
olmak üzere sanayi ürünleri yetiştirmektir. (Terzi ve Ergün, 2013: 103-105). Yukarıda tarihsel
geçmişi verilen çalışmamız, asırlarca atıl durumda kalmış verimli Amik Ovası’nın tarıma
kazandırılması için yapılan çalışmaları incelemiştir. Çalışmamız, Amik Ovası’nda I. Dönem (19181939) Islah Çalışmaları, Amik Ovası’nda II. Dönem (1939-1970) Islah Çalışmaları ve Amik
Ovası’ndaki Islah Çalışmalarının Sonuçları adı altında üç ana başlık olarak ele alınmıştır.
A. AMİK OVASI’NDA I. DÖNEM (1918-1939) ISLAH ÇALIŞMALARI
Antakya, I. Dünya Savaşı’ndan sonra Fransız mandasında kalmıştır. Bu manda döneminde
Fransızlar, Antakya’yı İskenderun Sancağı’na bağlı olarak yönetmişlerdir. Fransızlar, Wilson
İlkelerinde beyan edilen “Tüm sömürgecilik savları, ilgili hakların çıkarlarını ve egemenlik
istemlerini dikkate alacak biçimde eşitlikçiye hakkaniyete uygun düzenlemelere tabi tutulmalıdır“
maddesine ters düşmemek için Hatay topraklarını Türkler adına kontrol ettiklerini dile
getiriyorlardı. Ancak, İngiltere’nin Serhamu Antlaşması gereği Musul ve çevresini işgal etmesine
üzerine Fransızlarda 12 Ağustos 1920’de Suriye’yi tamamen işgal etti. Fransızlar öncelikle,
Cebelü’l-Lübnan, Şam, Lazkiye, Halep ve Hatay’da ayrı ayrı birer idare kurmuşlardır. Daha sonra
ise merkezi Şam olan, büyük bir idare kurmayı başarmışlardır (Hatay Kültür Envanteri, I, 2011: 4647).
2
Fransız mandası döneminde Hatay’da, Amik Gölü’nün ıslah edilmesi konusunda birçok
proje yapılmıştır. Bunlardan biri, tarımsal üretim alanlarını su taşkınlarından korumak ve Amik
Gölü’nün etrafındaki bataklık alanları tarıma açmak amacıyla Amik Ovası’nın kurutulmasına
yöneliktir. Bu projede Amik Gölü’nün kapsadığı alan, yalnızca 7.000 hektar olarak planlanmıştır
(TBMM, B: 48, 16.12. 1989, O: 2: 379; Akbıyık, 2002: 813-814). Fransızların bundan sonraki
hedefi ise Antakya topraklarındaki Türk varlığına son vermektir (Cumhuriyet Senatosu [C.S],
Birleşim [B]: 24, 13/01/1970, [O]:1; 191). Nitekim Fransızlar, bunu gerçekleştirmek amacıyla
bölgede kontrolü sağlamak, Türk izlerini silmek için 1931-1933 yılları arasında Amik Gölü’nü de
ihtiva eden bir imar plânı hazırlamışlar; fakat bunu uygulama fırsatını bulamamışlardır (Hatay
Kültür Envanteri, I, 2011: 46-47). Yeni kurulan mahalleler, hastaneler ve okullarla kendi mimari
yapılarını ve kültürlerini inşa etmek istemişlerdir (Cumhuriyet Senatosu [C.S], Birleşim [B]: 24,
13/01/1970, [O]:1; 191).
Amik Ovası’ndaki ıslah çalışmaları sürdürülürken Fransızlar, Hatay’da arazisi olup da
Türkiye’de veya Türkiye dışında yaşamakta olan Türklerin arazilerini bedelsiz kamulaştırmıştır. Bu
kişiler o dönemde yapılanlara itiraz edemediklerinden haklarını ancak yeni kurulan Hatay
Devleti’nden talep etmişlerdir. Hatay Devleti ise, 30 Mart 1939 tarihinde hakları gasp edilmiş olan
bu kişilere itiraz hakkı tanımıştır (T.C. Başvekâlet Kararlar Dairesi Müdürlüğü, Sayı: 6/4389, 23
Eylül 1940: 1; Hatay Kültür Envanteri, I, 2011: 46-47)). Fransızların bu uygulamadaki amacı,
bedelsiz ele geçirilen bu verimli arazilerde pamuk yetiştirerek Çukurova’da ulaşamadıkları
hedeflerine ulaşmaktı (Akbıyık, 2002: 813-814). Fransızlar Türklerin mallarını kamulaştırmakla
kalmamış yeni imar ve planlama ile İskenderun Sancağını küçültme çabasına da girmiştir. Bu plan
dâhilinde bazı kasabalar köyler İskenderun Sancağı dışarısına çıkarılmıştır. 1921 yılında sancaktan
ayrılan Bayır ve Bucak, 1926 yılında tekrar Sancağa katılmak istemişlerdir. Fransa bu isteği
sürünceme de bırakmıştır. Sancağa katılımı engellemek için Fransız memurlar köy köy dolaşarak
Ziraat Bankası kasasını açmışlar ve halkın Suriye’den ayrılmasını engellemeye çalışmışlardır (Ulus
Gazetesi, 19 Şubat 1937:1, 5).
1936 yılı, Fransız mandası altındaki Hatay için bir dönüm noktası olmuştur. Fransa, istediği
düzeyde kazanım elde edemeyince Antakya’nın da içinde bulunduğu bölgede kurduğu mandayı
lağvetme kararı almıştır. Bununla birlikte bölgedeki çıkarları gereği Fransızlar, İskenderun
sancağını 10 Ocak 1936’da sekiz ayrı idari birime dönüştürmek istemişlerdir. Ancak manda
şartnamesine aykırı olan bu durum, bir kısım Türk’ü, Türkiye’ye katılmak için harekete
geçirmiştir. Hatay Türk’lerine destek amacıyla Ankara’da mitingler yapılmıştı. Fransa’nın bu
tavrına sadece Türkler değil Fransız aydınlarda tepki göstermiştir. Fransız yazar Gérard Tongas La
Tribunedes Nations gazetesinde şöyle diyordu:
Türk milleti üzerindeki eski nüfusumuzun, tahakkümümüzün son eserlerini de terk etmek
cesaretini göstermeliyiz. Fransa, Anadolu ve Trakya kadar bütün vasıflarıyla Türk olan bu
İskenderun ve Antakya sancağını Türkiye’ye iade etmelidir. Fransa ile Türkiye arasında bir
“Alsas-Loren” meselesi yaratılamaz. “Antakya ve İskenderun sancağı” hakkındaki ihtilaf
kolaylıkla halledilebilir. Esasen Türkiye, İseknderun limanını zenginleştirmiş olan Fransa’ya
kendi menfaatlerinin masuniyetini reddetmeyecektir. Üstelik, bu meselenin dürüst bir şekilde
halli Fransız-Türk ticaret münasebetlerinin son derece inkişafına yol açacaktır diyordu (Ulus
Gazetesi, 1 Ocak 1937: 1, 4).
Türkiye’nin, Antakya’da manda şartnamesine aykırı gelişmeleri Cemiyet-i Akvam’a
taşımasıyla Fransa, İskenderun’un idari durumuna yönelik müdahale isteğinden vazgeçmek
zorunda kalmıştır. Mart 1936’da İskenderun’un belirli noktalarına asılan Türk bayrakları,
3
İskenderun’un Türkiye’ye halk nezdinde fiilen iltihakının başladığını göstermiştir. Bunun
resmileşmesi Hatay Türk Devleti’nin, 2 Eylül 1938’de Fransa ve Türkiye garantörlüğüne
kurulmasından bir yıl sonra gerçekleşmiştir. Hatay Meclisi’nin aldığı kararla Hatay 30 Haziran
1939’da anavatana katılmıştır (Demir, 2012: 48-50, 70; Armaoğlu, 1998: 348-351).
B. AMİK OVASI’NDA II. DÖNEM (1939-1970) ISLAH ÇALIŞMALARI
Hatay’ın anavatana katılmasıyla bölgeyi mamur hale getirmek ve halkın refah seviyesini
yükseltmek isteyen Türkiye, dikkatini buraya vermiştir. CHP’nin 1940’taki kongresinde Hatay
halkı, mevcut durumlarını ve Türk hükümetinden taleplerini dile getirmişlerdir. Ziraat
Vekâlet’inden ziraatın yayılması için fenni pulluk ve ziraat aletlerinin, bilhassa selektör1, triyör2 ve
traktörlerle biçme ve harman makinelerinin temin edilmesini talep etmiştir. Ellerinde bulunan zirai
araçların randımanlı bir şekilde çalışması için ellerinden geleni yaptıklarını belirtmişlerdir. Ayrıca
Nafia Vekâlet’inin dikkatini Amik Gölü’nün bir an evvel kurutulmasına ve Amik Ovası’nda
kanallar açılmasına vermesini istemişlerdir. Nitekim uygulamalardan Asi nehriyle Amik Gölü’nün
ıslahına dair etütler yapıldığı ve projeler hazırlandığı anlaşılmaktadır. Bu projeye göre ıslah
çalışmasının bedeli 250 bin lira olarak tahmin edilmiştir. Nafia Bakanlığı’nın açıklamalarından
1940 yılı itibarıyla Amik Gölü’nün ıslahına dair etütlerin tamamlandığı ve projelerin hazırlandığı,
ayrıca 1941 mali yılı bütçesinden sonra projeye başlanacağı anlaşılmaktadır. Bu projeyle;
bataklıkların kurutulması, sıtma hastalığı ile mücadele edilmesi, tarım arazilerinin sel
baskınlarından korunması ve yeni tarım arazilerinin açılması gibi hususlar da amaçlanmıştır.
Reyhaniye mühim bir ziraat ve ticaret mıntıkası olmasından dolayı kaza da bir Ziraat Bankası
şubesi açılması gündeme getirilmiştir. Ayrıca Hatay Ziraat Bankası’nın eski alacaklarının birikmiş
faizlerinin affedilmesi ve esas borcun taksitlere bağlanması; Fransızlar zamanında bu banka
tarafından tefevvüz edilmiş olan arazilerin taksitlere bağlanarak borçlandırılmak üzere ilk
sahiplerine iadesi gibi hususlara da dikkat çekilmiştir (CHP, 1940: 681).
1950’den itibaren Amik Gölü’nün kurutulması çalışmalarına hız verilmiştir. Projeye göre
daimi gölalanı sedde ile çevrelenecek ve gölü besleyen akarsuların suları buraya boşaltılacaktı. Bu
sistem sayesinde 1955-1956 tarihleri arasında açılan bu kanallarla Afrin Çayı doğrudan göl alanına
ulaştırılarak Karagöl bataklığı kurutulmuştur. Gölü besleyen diğer kaynakların suları da 1955-1960
yılları arasında kanallara alınmıştır. Ayrıca, Amik Gölü sularının beslenmesinin fazla olduğu
dönemlerde boşaltmakta yetersiz kalan Küçük Asi Çayı yatağı derinleştirilmiştir (Korkmaz ve
Gürbüz, 2008: 9).
Yazları bataklık haline dönüşen Amik Gölü, DSİ tarafından yapılan çalışmalar sonucu
193.080,348 dönüm arazi kurutularak hazine adına tescil edilmiştir. Bu arazinin bir kısmı 19701974 yılları arasında Hatay iline bağlı 147 köy halkından ihtiyaç sahibi 9.951 aileye, 10415,330
dönümü ise tabii afete uğrayarak Kırıkhan’a yerleştirilen Trabzon ili Çaykara ilçesinden 400 aileye
dağıtılmıştır. Amik bataklığını kurutma işine her yıl belirli aralıklarla devam edilmiş ve 1971 yılı
itibarıyla 77.286,016 dönüm arazi devlet hazinesi adına kaydedilmiştir ([C.S].,[B]:65,
[O]:1,16.06.1975: 433;Türkiye Büyük Millet Meclisi [TBMM], [B].86, [O]: 1, 7.4.1987: 588589;[TBMM], [B]:41,[O]:1, 5.3.2003: 258-259). Halka dağıtılan bu araziler, kiralama sistemiyle
bölgede yaşayan insanlara verilerek işletilmiştir. İlk zamanlar aile başına dağıtılan 40 dönüm arazi
daha sonraları 10-20 dönüme kadar düşürülmüştür (Çalışkan, 2003:111).
1
Selektör, tahılı yabancı maddelerden ayırmak için kullanılan araca verilen addır.
Triyör, Buğday içerisindeki kırık ve uzun tanelerin ayıklanmasını sağlayan araca verilen addır.
2
4
Demokrat Parti (DP)’nin ülke genelinde başlattığı imar faaliyetleri bu çalışmalarla hedefine
ulaşmaya başlamıştır. Amik Gölü’nün kurutulması ve açılan arazinin tarıma kazandırılması yeni
çalışmaların önünü açmıştır. Kurutma çalışmaları için açılan kanallarla, taşkınları önleme ve göl
sularını boşaltma çalışmaları 1960’lı yıllarda yapılan fizibilite raporlarıyla daha da
hızlandırılmıştır. Birinci fizibilite raporunu Türk mühendisler tamamlamıştır. Ancak 1966 yılında
Devlet Su İşleri (DSİ) Genel Müdürlüğü tarafından Amerikan International Engineering Company
(IECO) firmasına da bir rapor hazırlattırılmıştır. Hazırlık aşamasında Amik havzasında su
kaynaklarının geliştirilmesi için yapılan çalışmalar ve sonuçları IECO firmasına raporlar halinde
verilmiştir. Bu çalışmalar aşağıdaki raporlarda belirtilmiştir (Devlet Planlama Teşkilatı, 1963;
IECO, 1966: XI-XII).
Faaliyet Alanı
Rapor Adı
Proje Adı
Kurum/Yıl
Asi Havzası
İstikşaf Raporu
-
DSİ/1958
Samandağ Ovası
Arazi Tasnif Rp.
Aşağı Asi Pr.
DSİ/1960
Kırıkhan/Hassa/İslahiye
Arazi Tasnif Planl.Rp.
Karasu Pr.
DSİ/1961
Amik Havzası
Arazi Tasnif Planl.Rp.
Amik Pr.
DSİ/1962
Samandağ Ovası
Arazi Tasnif Rp.
Aşağı Asi Pr.
DSİ/1962
Kırıkhan-Hassa-İslahiye
Arazi Tasnif Planl. Rp.
Karasu Pr.
DSİ/1963
Ceyhan-Berdan-Amik
Özet Raporları
Ceyhan-Berdan-Amik Pr.
DSİ/1963
Asi Havzası
Zirai Ekonomi Rp.
Planlama Kademesinde
DSİ/1963
Tahta Köprü Barajı
Jeoloji Planlama Rp.
Planlama Kademesinde
DSİ/1963
Tablo 1: Amik Havzasında Yürütülen Zirai Üretime Yönelik Projeler
IECO firması; Amik Geliştirilmesi, Amik Gölü Projesi, Tahtaköprü Projesi Teknik ve
Ekonomik Fizibilite Raporu adı verilen bu çalışmayı dönemin Başbakanı Süleyman Demirel’e
sunmuştur. IECO raporu, Amik Gölü’nün kurutulması konusundaki en ciddi çalışmadır. Bu rapor
sonucunda Asi Nehri’nin yatağının genişletilmesi ve derinleştirilmesi çalışmalarına başlanmıştır.
Amik Gölü’nün suyunun boşaltılması içinde gerekli çalışmalar yapılmıştır. Açılan kanallarla su
hızla boşaltılmıştır (Yayman, 13/04/2008: 2; TBMM, B.61, 24 Mayıs 1945, O.1: 342). Bu durum,
sulama sezonunda göle ulaşan su miktarının her geçen yıl azalmasına neden olmuştur. Hatta bazı
kanallar tamamen kuruyarak Amik Gölü’ne su ulaştıramaz hale gelmişlerdir. Böylece gölün su
seviyesi düşmeye ve alanı küçülmeye başlamıştır. Yapılan çalışmalar sonrasında göl ve
çevresindeki bataklıkların toplam alanı 70 km2’ye düşmüştür (Korkmaz ve Gürbüz, 2008: 10).
Amik Gölü’nün tamamen kurutulmasında en etkin yöntem, göle gelen akarsuların ova
tabanında oluşturdukları bataklıkların kurutulması olmuştur. Kurutulan bu alanlarda sulu pamuk
tarımı yapılmaya başlanmıştır. Kurutma ve ıslah çalışmaları yapılmadan önce bataklığın çok az
kısmı sınırlı bir şekilde işleniyor ve suya ihtiyaç kalmadan pamuk yetiştirilebiliyordu. Bu üretim
tarzıyla kişiler ancak ihtiyaçlarını karşılayabiliyorlardır. Kurutma çalışmalarından sonra sulu tarıma
ihtiyaç duyulmuştur. Sulu tarımla yapılan üretim, ürünün kalitesini ve miktarını artırmıştır. Ürünü
artan çiftçi daha fazla pamuk ekmek için kolları sıvamış ve pamuk üretiminde Amik Ovası’nın
5
önemli bir yer olduğunu göstermiştir. Kurutma işlemlerinin tarıma katkısı büyük olmuştur. Ancak
olumsuz yönleri de ortaya çıkmıştır. Bataklıkların kurutulması doğal dengeyi bozmuştur. Kurtulan
bataklıkla beraber sazlıklarda ortadan kalkmıştır (Korkmaz ve Gürbüz, 2008: 9-10). Sazlıkların
ortadan kalkması, göçmen kuşların yaşam alanlarının daralmasına ve yok olmasına sebep olmuştur.
Ayrıca gölalanı içerisinde kalan topraklarda tuzlanma sorunu başlamıştır. Bu nedenle yeraltı
sularının azalması, tarımı da olumsuz etkilemiştir (Yayman, 2008: 2).
Amik Gölü’nün kurutulmasıyla bozulan yağış düzeni, su baskınlarına neden olmaya
başlamıştır. 1941 yılından itibaren kurutularak ıslah edilen ve tarıma açılan hazine arazileri 19571967 yılları arasında çiftçiye dağıtılmıştır. Ancak yağışların düzensizliği ıslah edilen bu arazilerin
su baskınlarına maruz kalmasına sebep olmuştur. Özellikle, Amik Gölü alanında, Afrin, Muratpaşa,
Karasu, Comba, Bedirge ve Asi akarsularının getirdiği yüksek debiler bu sahanın deşarjını3
sağlayan Asi nehrinin taşıma kapasitesinin çok üzerinde olduğundan, su birikmesine ve akarsu
yatakları çevresinde yer yer arazinin su altında kalmasına sebep olmuştur (TBMM, B: 86, 07. 04.
1987, O:1, 589). Bu taşkınları önlemek amacıyla DSİ Genel Müdürlüğü Amik Gölü alanı ile
etrafındaki bataklıkları kurutma ve ıslah faaliyetlerini 1953 yılında itibaren hızlandırmıştır. Bugüne
kadar yapılan uygulamalara ek olarak Karasu-Muratpaşa-Afrin-Comba kanallarıyla, Küçük Asi
boyunca, Küçük Asi ve Asi nehrinin birleşim yerinden Hatay ili çıkışına kadar ıslah çalışmaları
yapılmıştır. Ayrıca Amik Ovası’na giren Karasu Çayı üzerinde Tahtaköprü Barajı inşa edilerek
1977 yılında işletmeye açılmış olup, havzanın önemli bir kısmı taşkın itibariyle kontrol altına
alınmıştır. Bunun yanında, Amik Ovasını büyük oranda tehdit eden ve yatak kapasitelerini
zorlayarak taşkınlara neden olan Afrin Nehri suları kontrol altına alınmak için DSİ Genel
Müdürlüğü tarafından Amik-Afrin Projesi, Reyhanlı Barajı ve Sulaması projesi geliştirilmiştir.
Planlama aşaması çalışmaları 1995 yılında tamamlanmıştır. Amik Ovası’nı sulama ve taşkınları
önlemek için geliştirilen söz konusu proje kapsamında 25 m yüksekliğinde, 9.272 m kret
uzunluğunda ve 460 hm3 depolama hacimli Reyhanlı Barajı’nın yapılması kararlaştırılmıştır. Bu
projeyle Amik Ovası’nda toplam 60.000 ha (hektar) tarım arazisi sulanacak ve 20.000 ha tarım
arazisi ile Hatay ili ve birçok belde taşkınların zararlarından korunacaktır (Enerji ve Tabii
Kaynaklar Bakanlığı [E. ve T.K.B.] 9 Mayıs 2003/744: 1-2; [TBMM], [B]: 12, 21.02.1950, [O]: 2;
959; [TBMM], [B]: 54, 27. 02. 1949, [O]: 2; 875). Reyhanlı Barajının gövde ve üniteleri ile
derivasyon4tesislerinin kesin projeleri DSİ Genel Müdürlüğünce 2003 yılında tamamlanmış olup bu
tarihteki proje değeri 666 trilyondur (TBMM, 7/515-1683, 3).
Amik Gölü’nü kurutma ve Amik Ovası’nı sellere karşı korumak amacıyla yapılan çalışmalar
bölge nüfusunu etkilemeye başlamıştır. Yapılan barajlar ve kanallar için kamulaştırılan arazilerde
bulunan halkın taşınmaz mallarına el konulmuş ve halk geçim kaynaklarını kaybetmişti. Arazisi
sular altında kalan halk bölgeden göçe başlamıştı. Devlet bölgeden göçü önlemek ve bu ailelerin
yeniden üretken hale getirilmesi için Amik Gölü’nün kurutulması sonucu ele geçen tarım arazilerin
bir kısmına bu aileler yerleştirildi. Ayrıca göçebe vatandaşlarımız ve çeşitli ülkelerden ülkemize
sığınan Türkler bu arazilere yerleştirildi. Bu çalışmalar sonucunda göçler önlenmiş, araziler
kullanıma açılmıştır. Arazilerin ıslah edilmesiyle, üretim artmış ve bu arazilere yerleştirilen halkın
çalışmalarıyla, atıl durumdaki topraklar işler hale getirilmiştir. Çiftçilere yapılan desteklemelerle
pamuk ekimi artmıştır. Pamuk, Amik Ovası’nın vazgeçilmez ürünü haline gelmiştir ([TBMM],
[B]:46, 28.12. 1999, [O]:4: 869).
3
4
Deşarj: Su boşaltımını sağlayan.
Derivasyon: Akarsuyun yatağını değiştirme.
6
Kış ve bahar aylarında dağlık alanlarda yaşayan halk, yazın tarım yapmak için ovaya
iniyorlardı. Ayrıca büyük arazi sahiplerinin topraklarını işlemek isteyenler de yazları ovaya göç
ediyor ve “Berdi Ev” adı verilen Amik Gölü’nde yetişen sazlardan yapılmış evlerde kalıyorlardı.
Bu nedenle Amik Ovası’nda yazları nüfus artışı gerçekleşirken diğer zamanlar da azalıyordu
(Korkmaz ve Gürbüz, 2008: 11-14).
Sıra
No
Akarsuyun Adı
1955 Sonrası
görülen
Maksimum
Debi
Mevcut Kanal
Kapasitesi
100 Yıllık
Taşkın
Debisi
100 Yıllık
Taşkının %80
Debisi
500 Yıllık
Taşkın
Debisi
Q100
Q100*0.80
Q500
Amik Gölüne Deşarj Olan Akarsular
1
Karasu
268
240
240
192.0
340
2
Serinyol Kanalı
125
125
100.0
176
3
Comba Kanalı
10
30
30
24.0
40
4
Murat Paşa Kanalı
50
78
78
62.4
110
5
Afrin Kanalı
710
420
420
336.0
580
6
Harim Taşkın Kanalı
120
120
96.0
120
1.013.0
810.4
1,366.0
Göle Giren Toplam Debi
Tablo 2: Amik Ovası Akarsularının Taşkın Debisi (Hatay İl Özel İdaresi, 2012: 4)
Amik Ovası’nda toprak, Ortakçılık, maraba ve azap usulleri şeklinde işlenmektedir.
Ortakçılık usulünde toprak sahibi, arazisini bir yıllığına çiftçiye kiralardı. Tarlaya ekilecek tohum
arazi sahibi tarafından verilirken diğer bütün işler ve masraflar çiftçiye aitti. Hasattan sonra vergi
ve tohum çıkarıldıktan sonra çiftçi ürünün yarısını alırdı. Amik Ovası’nda bu sistem en çok
uygulanan yöntemdi. Maraba usulünde, çiftçi sadece emeğini ortaya koyar ve ürünün dörtte birini
alırdı. Azap usulünde ise çiftçi, ailesiyle birlikte mal sahibinin bir yıllık bütün işlerini yapar ve
hasat zamanı önceden belirlenen ücreti alırdı. İstenildiği takdirde anlaşma uzatılabilirdi. Bu
sistemler sayesinde Amik Ovası’nın verimli toprakları devamlı ekilip biçilebilmiştir (Sayın, 2006:
48). Bu sistemlerin haricinde, nadasa bırakılan topraklarda kısa sürede yetişen (beyaz darı gibi)
ürünler ekilirdi. Mal sahibinin yalnız tohumu vermesine rağmen çiftçiler daha kârlıydı. Amik
Gölü’nün sularının çekilmesiyle ortaya çıkan otlaklarda hayvanlarını otlatırken bir taraftan da
tarımsal faaliyetlerini yapıyorlardı. Ayrıca Amik Gölü kenarında sebze yetiştiriciliği
yapmaktaydılar. Kavun, karpuz ve mısır yetiştiren bu çiftçiler, toprak sahiplerine hisse verirlerdi.
Sebzeciliğin dışında Amik Ovası’nda daha çok şu ürünler yetiştirilirdi. Gölü besleyen akarsular
boyunca 1950 öncesi çeltik tarımı yapılırken kurutma çalışmalarına paralel olarak ticari pamuk
ekimi yapılmaya başlanmıştır. Ovada ilk ticari pamuk tarımı 1940’lı yıllardan itibaren yapılmaya
başlanmıştır. Tarımsal yapıda ortaya çıkan değişimler göl ve bataklık alanlarının daralmasına neden
olmuştur. Su çekilmesinin en erken olduğu alanlarda pamuk, çekilmenin daha geç olduğu alanlarda
ise mısır, beyaz darı, fasulye, karpuz, salatalık, hıta, acur gibi ürünler yetiştiriliyordu. Taşkın
7
tehlikesi olmayan alanlarda ise ekim ayında buğday ekimi yapılırdı (Korkmaz ve Gürbüz, 2008:
18-19).
Harita 1: Amik Ovası Akarsuları Taşkın Debisi Haritası (Hatay İl Özel İdaresi, 2012: 3).
C. AMİK OVASI’NDAKİ ISLAH ÇALIŞMALARININ SONUÇLARI
Endüstricilerin karşısına çıkan sorunlardan bir tanesi de ham madde teminiydi. 1800 yılından
itibaren pamukla elyaf arasında bir mücadele ortaya çıkmıştı. Zaten Amik Ovasında pamuk
üretiminin başlaması ve artması da bu döneme denk gelmektedir (Heaton, 1985: 186). Türkiye’de
pamuk üretiminde en büyük atılım Cumhuriyet döneminde gerçekleşmiştir. Pamuk tohumu üretimi
ve pamuk ıslahına yönelik yasal mevzuatlar oluşturulmuştur. Pamuk ıslahı ve üretim tekniğinin
geliştirilmesi için ciddi bilimsel çalışmalar yapılmıştır. Toprak tahlilleri gerçekleştirilmiş ve toprak
cinsine göre üretim gerçekleştirilmeye çalışılmıştır. 1925 yılından günümüze pamuk ekim alanları,
verimi ve üretiminde çok büyük gelişmeler sağlanmıştır. Artık bilindik tohumların yerine, Amik
Ovası’nın iklim yapısına göre en iyi yetişen pamuk tohumları getirilerek üretim yapılmaktadır.
1945 yılından itibaren pamuk üretiminde ciddi bir ilerleme sağlanmıştır. Amik Ovası, pamuk
üretim alanlarının genişletilmesine uygun arazi tipine ve iklim yapısına sahiptir. Pamuk üretiminin
8
artırılması ve geliştirilmesi Tarım Bakanlığının sorumluluğunda olmasına rağmen birçok özel
sektör bu alanda çalışmalar yapmaktadır. Bu konuda araştırma enstitülerinin yanında çeşitli
üniversiteler, pamuk üzerinde, çeşitli ıslah ve yetiştirme tekniği çalışmaları yapmaktadırlar. Buna
örnek olarak Çukurova Üniversitesi Pamuk Araştırma ve Uygulama Merkezini gösterebiliriz
(Gençer vd., 2005: 4-7). Açılan bu merkezin yanında Hatay’ın Reyhanlı ilçesinde bir ziraat mektebi
açılmıştır. Bu ziraat mektebi sayesinde çevre köylerde yaşayan köylülerin çocukları ziraat eğitimi
almaya başlamıştır. Buna rağmen devlet ödenek sıkıntısından dolayı bu mektepleri kapatmak
istemiştir. Okulların kapatılması özellikle pamuk tarımına büyük bir darbe vuracaktır. Çünkü,
Amik Ovası’nda yetişen pamuk, Çukurova’da bile yetişmemektedir. Adana’da bir dönüm araziden
30-40 kilo pamuk yetiştirilirken Amik Ovası’nda 150-200 kiloya kadar pamuk
yetiştirilebilmektedir. Amik Ovası’nın bu özelliğinden dolayı 1940’tan sonra pamuk ekimine önem
verilmiştir ([TBMM], [B]: 54, [O]: 2, 27.02.194: 875). Öyle ki İskenderun Limanı’na gelen 2500
ton gübrenin 1500 tonu Amik Ovası’nda pamuk ziraatı yapanlara ayrılırken, geri kalanı Diyarbakır,
Malatya ve Urfa’daki çiftçilere dağıtılmaktadır (…. Sancak, Ulus Gazetesi, 14 Ağustos 1965).
Cumhuriyet dönemine kadar bu bölgeye pamuk genellikle Halep ve Lazkiye’den
getirilmekteydi. Ancak, 1950 den sonra Amik Ovası’nda pamuk; endüstriyel bitkiler üretiminde ilk
sırayı almaya başlamıştır. Bu konuda, Antakya’da yıllarca Ziraat Odası Başkanlığı yapan Reşit
Kuseyrioğlu “pamuk üretiminin Amik Ovası’nda özellikle 1938-39 yıllarından sonra
yaygınlaştığını ifade etmektedir. Amik Ovası’nın pamuk üretimi için kurutulmasına, Fransa’nın bu
bölgeyi işgaliyle başlanmıştır. Bu bölgede ilk pamuk üretiminin yapıldığı yer Arsuz’dur. İlk
üretilen pamukların koza pamuğu olarak üretildiğini" söyledi (Reşit Kuseyrioğlu, görüşme, 04
Ocak, 2014).
Pamuk, kullanım alanı açısıyla büyük ekonomik öneme sahip bir üründür. Yağ ve yem
sanayisinin işlenmesi yönüyle çırçır, kâğıt ve tekstil sanayisinin hammaddesi durumundadır. Bu
sanayilerin gelişmesi ve çoğalması nüfus artışına, yaşam standartlarının yükselmesine ve pamuğa
talebi artırmıştır. Tüm dünyada da pamuğa talep bu nedenlerden dolayı artmıştır. Dünya üzerinde
iklim açısından sınırlı sayıda ülkede pamuk yetiştiriciliği yapılabildiğinden üretimin %80’nine
yakını buralarda yetiştirilmektedir. Dünyada en fazla pamuk üreten ülkeler sırasıyla, Çin,
Hindistan, ABD, Pakistan, Brezilya, Özbekistan ve Türkiye’dir. Tüketimde ise ilk üç sırayı Çin,
Hindistan ve Pakistan almaktadır (Hatay Valiliği İl Gıda Tarım ve Hayvancılık Müdürlüğü
[HVİGTHM], 2011: 3).
Amik Havzasının ticari ve sanayi gelişmesi tarımla yakından ilgilidir. Havza içerisinde iplik
ve pamuklu dokuma fabrikaları, miyankökü işleme tesisleri, çeltik fabrikaları, çırçır fabrikaları
bulunmaktadır. Ancak, bölgede pamuk çok yetiştirildiği için endüstriyel gelişim, pamuk ipliği ve
pamuklu dokuma sanayii etrafında toplanmıştır. Havza içerisinde en önemli ticaret merkezi
Antakya’dır. Çiftçi, esnaf ve imalatçılar için iyi bir piyasa mevcuttur (IECO, 1966: I-I-4). Hatay’ın
sanayi yapısı incelendiğinde, sanayinin endüstriyel tarım alanında en fazla pamuk çırçır ve prese
dayalı olduğu görülür. Kurulan bu sanayi alanı, çevresindeki tarımsal yapıyı da etkilemiştir. Bu
tarımsal yapıda oluşan yeni pazar alanları işgücü olanaklarını ortaya çıkarmıştır (Açcı, 2008: 7, 67,
83). Türk pamuklu sanayiinde ithalat ikamesi5ile başlayan gelişme, 1963 yılında çıkarılan 261
sayılı yasa ve yatırım indirimleriyle ilgili gümrük muafiyetleri pamuk sanayiinin giderek
gelişmesini sağlamıştır. Yıllarca ham pamuk ihracı yapan ülkemiz artık işlenmiş pamuk ihracı
5
Daha önce yurt dışından ithal edilmekte olan malların, uygulanan koruyucu ve özendirici önlemlerle yurt içinde
üretilmesini öngören bir sanayileşme stratejisidir.
9
yapmaktadır. İşlenmiş ürünlerin ihracı milli ekonomimiz ve istihdam açısından çok daha önemlidir
(Kandemir, 1978: 114).
SONUÇ
Amik Ovası, ilk çağlardan itibaren yerleşim yeri olarak kullanılmıştır. Bu süre içerisinde,
bölgeye hâkim olan devletler için stratejik önemi olan bir yerdir. Anadolu ile Arap yarımadasının
kesiştiği nokta olması ve bölgenin Akdeniz’e açılması Amik Ovası’nın stratejik önemini artırmıştır.
19. yüzyıldan itibaren özellikle Avrupalı devletlerin ilgisini çekmeye başlayan Antakya, Birinci
Dünya Savaşı’yla İtilaf Devletleri’nin işgaline uğramıştır. Anadolu’da başlayan Milli Mücadele
sonucunda itilaf devletleri geri çekilmek zorunda kalmıştır. Fransızlarla yapılan Ankara
Antlaşması’yla Mersin, Adana, Maraş, Antep ve Urfa işgalden kurtulduysa da Hatay sınırlarımız
dışında kalmıştır. Fransa bu süreci iyi değerlendirerek Hatay’da Türk izlerini yok etmeye
çalışmıştır. Ayrıca bu verimli arazilerde dokuma sanayiinin bel kemiği olan pamuğu yetiştirmek
istemiştir. Çukurova’ya gelme sebebi de buydu zaten. Bunu gerçekleştirmek için Amik Ovası’nın
en önemli yerini kaplayan Amik Gölü’nü ıslah çalışmalarını başlatmıştır. Hedefleri Amik Gölü’nü
küçülterek ortaya çıkan arazileri değerlendirmekti. 1939 yılına kadar bu çerçevede çalışmış ve
başta pamuk olmak üzere endüstriyel ürünler yetiştirmişlerdir.
Hatay ili sınırları içerisinde bulunan Amik Ovası’nda arazilerin %98’i sulanır durumdadır.
Bunda ovayı besleyen akarsuların katkısı küçümsenemez. Bunun yanında arazilerin yaklaşık yarısı
yer altı sularıyla sulanmaktadır. Bu sulama türü diğer sulama yöntemlerine göre daha maliyetlidir.
Amik - Afrin projesinin gerçekleşmesiyle devreye girecek olan Reyhanlı Barajı sayesinde
kanaletler aracılığıyla sulanan araziler artacak ve maliyetler azalacaktır. Maliyetinin yanında
sulamada yer altı sularının kullanılması farklı bir sorunu ortaya çıkarmıştır. Yer altı sularının
azalmasıyla ovadaki topraklar tuzlanmaya başlamıştır. Bu sebepten Amik Gölü’nün küçükte olsa
tekrar oluşturulması dile getirilmeye başlanmıştır. Amik Havzası’nda yapılan ve yapımı devam
eden barajlarla bu sorunlar aşılmaya çalışılmıştır. Hedeflenen baraj ve kanaletler tamamlandığında,
Amik Ovası’nda sulama maliyetleri daha da düşecek ve çiftçiler rahatlayacaktı. Yer altı suyu
kullanımı ise azalacaktı. Böylece ovada oluşan tuzlanma minimum seviyeye inecekti.
Amik Ovası’nın sulama sorunu giderildiği zaman ürünlerde verim artacak maliyet ise
düşecektir. Bu da çiftçinin yükünü hafifletecekti. Kârlılık oranının artması çiftçinin daha geniş
alanları ekmesini sağlayacak ancak nadasa bırakılan arazilerin azalmasına sebep olacak özellikle
ikinci ürün ekimi artacaktı.
Amik Ovası’nda sulu tarımda maliyetin düşmesi özellikle pamuk ekimini artıracaktı. Çünkü
sulama maliyeti çiftçinin üzerinde büyük bir yük oluşturmaktadır. Kuyulardan çekilen sulardan
dolayı yüksek miktarda elektrik faturası gelmektedir. Çiftçinin belini büken bu faturalar nedeniyle
pamuk ekimi azalma göstermektedir. 2000 yıllarından beri azalma gösteren pamuk ekimi bu
projelerin devreye girmesiyle artacaktır. Pamuk üretiminin artmasıyla ithal edilen pamuk miktarı
azalacaktır. Pamuk, bugün sadece dokuma sanayiinde değil yağ ve yem sanayiinde de önemli bir
yere sahiptir. Ürünün artması aynı zamanda bölgede pamuğa dayalı çırçır, yağ ve yem sanayisinde
artışını sağlayacaktır. Pamuğun çeşitli alanlarda ana ürün olmasından dolayı pamuk için yapılan
teşviklerin artırılması gerekmektedir. Çünkü, pamuğa yapılan teşvik sanayiye, işsizlik oranının
düşmesine de teşvik anlamına gelmektedir. Amik Ovası’nda, pamuğun yanında meyve, sebze
yetiştiriciliği de önemli bir yer tutmaktadır. Sulama sorununun çözülmesi veya kolaylaştırılması bu
alanlardaki üretimi de artıracaktır. Tarımdaki çeşitlilik bölgenin ekonomiye katkısını artıracaktır.
10
Tarımın il ekonomisindeki katkısı oldukça fazladır. Tarım sektörü istihdam konusunda
zengin bir yapı oluşturmaktadır. Tarımın daha etkin olması için Amik Ovası’nda planlanan
projelerin bir an önce bitirilmesi gerekmektedir. Üretilen tarım ürünlerinin değerlendirilmesi için
büyük ölçekli Organize Tarım Bölgeleri oluşturulmalıdır. Bu sanayi kuruluşlarında işlenecek
endüstriyel ürünlere ağırlık verilmelidir. Sanayinin tarıma yönelik kurulması tarım sektöründeki
çalışan nüfus oranını artıracaktır. Böylece istihdam sorunu da azalacaktır.
KAYNAKÇA
AÇCI, Y., (2008), Hatay İlinin Sosyo-Ekonomik Yapısı ve Gelişme Potansiyeli, Çukurova
Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, İktisat Anabilim Dalı, Yayınlanmamış Yüksek
Lisans Tezi, Adana.
AKBIYIK, Y., (1999), Milli Mücadele’de Güney Cephesi Maraş, Atatürk Araştırma Merkezi,
Ankara.
________, Y., (2002). “Milli Mücadele’de Güney Cephesi”, Türkler, 15, Yeni Türkiye Yayınları,
Ankara.
ARMAOĞLU, F., (1998), 20. Yüzyıl Siyasi Tarihi(1914-1995), 1-2, Alkım Yayınevi, İstanbul.
AYTAR, İ., H., (2006), 19. Yüzyılın İkinci Yarısında Tarsus’ta Yaşayan Gayrimüslimlerin SosyoEkonomik Yapıya Etkileri, Mersin Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Tarih Anabilim
Dalı, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Mersin.
CHP, Cumhuriyet Halk Partisi Dilekleri, 1940: 681.
CS, B: 24, 13/01/1970, O:1; 191.
11
ÇALIŞKAN, V., (2003) “Amik Ovası ve Amik Gölü: Bir Sulak Alanı Kurutma Deneyiminin
Günümüze Ulaşan Etkileri”, Türk Coğrafya Dergisi, (41), İstanbul, ss.97-125.
DEMİR, Y., (2012), "Hatay’da Siyasi Çekişmeler ve Türkiye’nin Politikası (1936-1938)", History
Studies, Enver Konukçu Armağanı, ss. 47-72.
DSİ ve IECO, (1966).,Amik Geliştirilmesi Teknik ve Ekonomik Fizibilite Raporu, Amik Gölü ve
Tahtaköprü Projeleri, DSİ, Ankara.
GENÇER, O., Özüdoğru, T., vd., (2005), Türkiye’de Pamuk Üretimi ve Sorunları, TMMOB Ziraat
Mühendisleri Odası, Türkiye Ziraat Mühendisliği Teknik Kongresi, 3-7 Ocak, Ankara.
GÜN, M.,- Erdem, M. A., (2004), Hatay İli Tarımsal Master Planı, T.C. Tarım ve Köyişleri
Bakanlığı, Araştırma Planlama ve Koordinasyon Kurulu Başkanlığı, Hatay Tarım İl
Müdürlüğü, Hatay.
HATAY İl Kültür Müdürlüğü, (2011), Hatay Kültür Envanteri, Cilt: 1, Editör: M. Nalan YASTI,
Hatay.
HATAY Valiliği İl Gıda Tarım Ve Hayvancılık Müdürlüğü, (2011), Kütlü Pamuk Desteklemesi
Durum Analiz Raporu, Hatay.
HEATON, H., (1985), Avrupa İktisat Tarihi, Teori Yayınları, II, Çev: Mehmet Ali Kılıçbay-Osman
Aydoğuş, Ankara.
KANDEMİR, E., (1978), "Türk Pamuk Sanayii ve İhracat Olanakları", İşletme Dergisi, 3, (1-2), ss.
105-118, Erzurum.
KORKMAZ, H.,-Gürbüz, M., (2008), “Amik Gölü’nün Kültürel Ekolojisi (CulturalEcology of
Lake Amik)”, Marmara Coğrafya Dergisi, (17), İstanbul, ss.1-26.
ÖKE, M. K., (2012), Ermeni Sorunu 1914-1923, İrfan Yayıncılık, İstanbul.
SARIKOYUNCU Değerli, E., (2008), “İngiltere’nin Doğu(Şark) Politikası(1882-1914)’’,
Akademik Bakış Uluslararası Hakemli Sosyal Bilimler Dergisi, (14).
SAYIN, S., (2006), Amik Ovasında Mekanizasyon Planlaması, Tarım Makinaları Edinim
Olanaklarına İlişkin Veritabanı Oluşturulması ve Bunların Değerlendirilmesi Konusunda
Bir Araştırma, Çukurova Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü, Tarım Makinaları Anabilim
Dalı, Doktora Tezi, Adana.
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ (TBMM), (Enerji ve Tabi Kaynaklar Bakanlığı Araştırma
Planlama ve Koordinasyon Kurulu Başkanlığı’nın 7/515-1683 Yazılı Soru Önergesi
Cevabı); (9 Mayıs 2003/744 Sayılı Yazı:1-2; 7/331-1195 Yazılı Soru Önergesi Cevabı, 4
Haziran 2003: 3); (MHP’nin Araştırma Açılması Teklifi, 2009:3762, 10/422: 3).
________, (B.61, 24 Mayıs 1945, O.1: 342); (B.54, 27 Şubat 1949, O.2: 875); (B.12, 21 Şubat
1950, O.2: 959); (B.12, 3 Aralık 1952, O.1: 56); (B.86, 7 Mart 1987, O.1:588-589); (B.46,
28 Aralık 1999, O.4: 869); (B.48, 16 Aralık 1989, O.2: 379); (B.74, 14 Şubat 1995, O:3:
144); (B.41, 5 Mart 2003, O.1: 258-259); (B. 54, O.2, 27.02.194: 875).
________, Tutanak Dergisi, Dönem: 17, Cilt: 38, Yasama Yılı: 4, B: 86, 07. 04. 1987, O:1, 589.
T. C. BAŞVEKÂLET KARARLAR DAİRESİ MÜDÜRLÜĞÜ, Hatay Kadastrosu İtiraz Müddeti
Hakkında Kanun Lâyihası ve adliye Encümeni Mazbatası (1/488), Sayı: 6/4389, 23 / 09 /
1940.
12
TERZİ, M. A.,- Ergün, A., (2013), Kınık’tan Kıyı’ya Osmanlı Belgelerinde Osmaniye, Anadolu
Matbaası, Osmaniye.
TOSUN, M., (2004) Hatay İli Uygun Yatırım Alanları Araştırması, Türkiye Kalkınma Bankası
A.Ş. Araştırma Müdürlüğü, Ankara.
Ulus Gazetesi, 1 Ocak 1937: 1, 4; 19 Şubat 1937:1, 5; 14 Ağustos 1965: 3.
USTA, H., (2003) İstanbul Ticaret Odası Pamuk Sektör Profil Araştırması, İstanbul.
YALÇIN, D., (2011), Türkiye Cumhuriyeti Tarihi, 1, Atatürk Araştırma Merkezi, Ankara.
YAYMAN, H, (2008), “Bir Yok Oluşun Öyküsü”, Radikal Gazetesi, 13/04/2008, 2.
Birinci Beş Yıllık Kalkınma Planı – T.C. Başbakanlık, Devlet Planlama Teşkilatı, 1963
Elektrik Enerjisi Sektörü, 26. No. lu İlave Etütler – Türkiye Cumhuriyeti, Başbakanlık, Devlet
Planlama Teşkilâtı, 1963 (IECO, 1966: xi-xii)
13
Download