DOĞA BİLİMLERİ DERGİSİ

advertisement
KSÜ Doğa Bil. Derg.
KSU J. Nat. Sci.
e-ISSN: 1309-1743
KAHRAMANMARAŞ SÜTÇÜ İMAM ÜNİVERSİTESİ
DOĞA BİLİMLERİ DERGİSİ
JOURNAL of NATURAL SCIENCES
CİLT–VOLUME
20 SAYI–NUMBER 1 YIL–YEAR 2017
KAHRAMANMARAŞ SÜTÇÜ İMAM ÜNİVERSİTESİ
DOĞA BİLİMLERİ DERGİSİ
JOURNAL of NATURAL SCIENCES
e-ISSN: 1309-1743
CİLT/VOLUME: 20
SAYI/NUMBER: 1
YIL/YEAR: 2017
Yazışma Adresi / Corresponding Address
Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi
Doğa Bilimleri Dergisi,
46100 – Kahramanmaraş/TÜRKİYE
Tel : (+90-344) 3002000
E-mail: dogabilimleri@ksu.edu.tr,
Web: http://dergi.ksu.edu.tr/index.php/dbd
Bu dergi hakemli olup yılda 4 kez yayınlanır.
This journal is peer-reviewed and published 4 issues per year.
Derginin Eski Adı/Previous Name of Journal
Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi Fen ve Mühendislik Dergisi
KSU Journal of Science and Engineering
Derginin Eski ISSN Numarası/Previous ISSN Number
1301-2053
KAHRAMANMARAŞ SÜTÇÜ İMAM ÜNİVERSİTESİ
DOĞA BİLİMLERİ DERGİSİ
JOURNAL of NATURAL SCIENCES
e-ISSN: 1309-1743
CİLT/VOLUME: 20
SAYI/NUMBER: 1
YIL/YEAR: 2017
Sahibi/ Owner
Prof.Dr. Durmuş DEVECİ
Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi Rektörü
Editörler Kurulu/Editorial Board
Prof.Dr. Ali KAYGISIZ (Başkan/Editor in Chief)
Zootekni Böl.
dogabilimleri@ksu.edu.tr
Prof.Dr. İ. Ersin AKINCI
Bahçe Bitkileri Böl.
akinci.ie@ksu.edu.tr
Prof.Dr. Hakan DOYGUN
Peyzaj Mimarlığı Böl.
doygun@ksu.edu.tr
Doç.Dr. Adil AKYÜZ
Biyosistem Müh. Böl.
adilakyuz@ksu.edu.tr
Doç.Dr. Sakine Serap AVGIN
Biyoloji Böl.
ssavgin@ksu.edu.tr
Doç.Dr. İsmail AKYOL
Tarımsal Biyoteknoloji Böl.
ismailakyol@ksu.edu.tr
İngilizce Editörü/English Editor
Prof.Dr. Ramazan ÇETİNTAŞ
Bitki Koruma Böl.
cetintas@ksu.edu.tr
Danışmanlar Kurulu/Advisory Board
Dr. Eslam Faid-Allah
Minoufiya University, EGYPT
Prof.Dr. Ahmet ALP
Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniv.
Dr. Tugay Ayaşan
Doğu Akdeniz TAE Müd. ADANA
Prof. Dr. Fikri Balta
Ordu Üniv. ORDU
Prof. Dr. İsmet BOZ
Ondokuz Mayıs Univ. SAMSUN
Prof. Dr. Kerim Mesut Çimrin,
Mustafa Kemal Üniversitesi, HATAY
Prof.Dr. Şebnem Şeküre Ellialtıoğlu,
Ankara Üniversitesi, ANKARA
Prof.Dr. Wayne GARDNER,
The University of Georgia, USA
Prof.Dr. Rüştü Hatipoğlu,
Çukurova Üniversitesi ADANA
Prof.Dr Stanıslaw HURUK
Jan Kochanowski Univ. POLAND
Prof. Dr. Ahmet ILCIM
Mustafa Kemal Üniversitesi, HATAY
Prof.Dr. Khalid Mahmood Khawar
Ankara Üniversitesi, ANKARA
Prof. Dr. Halil Kırnak,
Erciyes Univ. KAYSERİ
Prof.Dr. Yeşim Yalçın Mendi,
Çukurova Üniversitesi, ADANA
Prof.Dr İdris Oğurlu
İstanbul Ticaret Üniv. İSTANBUL
Prof.Dr Vytautas TAMUTİS,
Uniwersytet Aleksandra LITVANIA
Doç.Dr. Gulgun Tiryaki,
ÇOMÜ ÇANAKKALE
Prof.Dr. Jose Cola Zanuncio,
Federal univ. of Vicosa BRAZIL
İçindekiler
Yeni Nesil Nükleotid Dizileme Metotlarının Biyokimyasal Temelleri
İsmail AKYOL, Mehmet Ali YILDIZ, Esen TUTAR
1-15
Yenebilen ve Ekonomik Değeri Olan (Ramaria flavobrunnescens = Gelinparmağı
Mantarı)'nın Vitamin C, E ve Yağ Asidi Bileşenlerinin Belirlenmesi
İbrahim TÜRKEKUL
16-19
Kahramanmaraş İlindeki İçme, Kullanma ve Çevresel Suların Mikrobiyolojik Niteliğinin
Membran Filtrasyon Sistemi İle Belirlenmesi
Ekrem KİREÇCİ, Metin Tansu UĞUZ, Murat ARAL
20-24
Thomisus citrinellus Simon 1875 is a new record (Araneae: Thomisidae) for spider fauna of
Iraq
Hakan DEMİR, Osman SEYYAR, Shurook Abdullah NAJİM
25-27
Diagnosis of Nematode Populations Found in Chard, Barley and Onion Grown in North of
Iraq and South of Turkey
Ramazan ÇETİNTAŞ, Kamal Hussein KAREEM, Nassar Hashim AHMED
28-34
Aspirin Yem Değeri ve Çiftlik Hayvanlarının Beslenmesinde Kullanılabilme Olanakları: II.
Ruminantların Beslenmesinde Kullanımı ve Etkileri
Kasım ÖZEK
35-41
Olgunlaşma Döneminin Kinoa (Chenopodium quinoa Willd.)’da Ot Verimi ve Kalitesi ile
Gaz ve Metan Üretimine Etkisi
Özlem ÜKE, Hasan KALE, Mahmut KAPLAN, Adem KAMALAK
42-46
Kahramanmaraş İlindeki Tekstil Firmalarının Dış Ticaret Yapısı
Sibel DOĞAROĞLU, Cuma AKBAY
47-53
Pamukta Lif Kalite Özelliklerinde Melez Azmanlığı
Hüseyin GÜNGÖR, Lale EFE
54-66
ve
67-74
Bazı Ceviz (Juglans regia L.) Çeşitlerinin Çimlenme ve Çöğür (Anaçlık) Gelişme
Performanslarının Belirlenmesi
Akide ÖZCAN, Mehmet SÜTYEMEZ
75-79
Kahramanmaraş'ın Coğrafi İşaretli Ürünleri ve İlin Potansiyel Durumu
Kenan Sinan DAYISOYLU, Tarık YÖRÜKOĞLU, Tuğberk ANÇEL
80-88
Nehir Tipi Hidroelektrik Santralleri (NT-HES)’nin
Rehabilitasyon Çalışmaları: Trabzon Örneği
Hasan ASLAN, Şeref SOĞUKSULU
Neden
Olduğu
Sorunlar
HAKEMLER/Referenes*
Doç. Dr. Neslihan ABACI
Prof. Dr. İzzet AKÇA
Doç. Dr. Süleyman ALEMDAR
Prof. Dr. Ahmet ALP
Prof. Dr. Ahmet ALP
Prof. Dr. Mahmut Murat ASLAN
İÜ. Aziz Sancar Deneysel Tıp Araştırma Enstitüsü, İstanbul
Prof. Dr. Atilla AŞKIN
Prof. Dr. Erol BAYHAN
Dr. Onder CANBOLAT
Doç. Dr. Ugur COMLEKCİOGLU
Doç. Dr. Tarık DANIŞMAN
Prof. Dr. Mahmut DOGAN
Y. Doç. Dr. Metin DURU
Prof. Dr. Mahfuz ELMASTAŞ
Prof. Dr. Özlem Çetin ERDOĞAN
SDÜ. Ziraat Fak., Bahçe Bitkileri Böl., Isparta
Prof. Dr. Hakan GEREN
Prof. Dr. Bülent GÜLCUBUK
Prof. Dr. Kadir HALKMAN
Prof. Dr. Yıldız AKA KAÇAR
Prof. Dr. Sedat KARAMAN
Prof. Dr. Galip KAŞKAVALCI
Doç. Dr. Ünal KILIÇ
Prof. Dr. Fatih KILLI
Prof. Dr. Yasemin KORKMAZ
Y. Doç. Dr. Mustafa KÜSEK
EÜ. Ziraat Fak., Tarla BitkileriBöl., İzmir
Prof. Dr. Ramazan MERAL
Prof. Dr. Mehmet MERT
Prof. Dr. Fatma KARAKAŞ OĞUZ
Doç. Dr. Ayhan ORHAN
Prof. Dr. Kenan PEKER
Y. Doç. Dr. Mahmut REİS
Doç. Dr. Ahmet SAHİN
Prof. Dr. Mustafa TAN
Prof. Dr. Ekmel TEKİNTAŞ
BÜ., Ziraat Fak., Biyosistem Mühendisliği Böl., Bingöl
Prof. Dr. Hakan USLU
______________________
* Soyadı Alfabetik Sırayla
AÜ. Tıp Fak., Tıbbi Mikrobiyoloji A.B.D., Erzurum
OMÜ. Ziraat Fak., Bitki Koruma Böl., Samsun
CÜ. Veteriner Fak., Besin ve Gıda Hijyeni Tek. ABD, Sivas
KSÜ. Ziraat Fak., Su Ürünleri Böl., Kahramanmaraş
KSÜ. Ziraat Fak., Su Ürünleri Böl., Kahramanmaraş
KSÜ. Ziraat Fak., Bitki Koruma Böl., Kahramanmaraş
DÜ. Ziraat Fak., Bitki Koruma Böl., Diyarbakır
UÜ. Ziraat Fak., Zootekni Böl., Bursa
Kahramanmaraş
KKÜ. Fen-Edebiyat Fak., Biyoloji Böl., Kırıkkale
ERÜ, Mühendislik Fak. Gıda Mühendisliği Böl, Kayseri
Uşak Üniv. Ziraat Fak., Zootekni Böl., Uşak
OGÜ. Fen-Edebiyat Fak. Kimya Böl., Tokat
TÜ. Fen Fak., Biyoloji Böl., Edirne
A.Ü, Ziraat Fak., Tarım Ekonomisi Böl., Kahramanmaraş
A.Ü. Mühendislik Fak., Gıda Mühendisliği Böl., Ankara
ÇÜ. Ziraat Fak., Bahçe Bitkileri Böl., Adana
GOP. Ziraat Fak., Biyosistem Mühendisliği Böl., Tokat
EÜ. Ziraat Fak., Bitki Koruma Böl., İzmir
OMÜ, Ziraat Fak., ZootekniBöl., Samsun
KSÜ. Ziraat Fak., Tarla Bitkileri Böl., Kahramanmaraş
KSÜ, Müh.-Mim.Fak., Tekstil Müh. Böl., Kahramanmaraş
KSÜ. Ziraat Fak., Bitki Koruma Böl., Kahramanmaraş
MKÜ. Ziraat Fak., Tarla Bitkileri Böl., Hatay
MAÜ. Veteriner Fak., Hayvan Bes-Bes. Hast. ABD., Burdur
KOU. İktisadi İdari Bil. Fak., İktisat Bölümü, Kocaeli
SÜ. Ziraat Fak., Tarım Ekonomisi Böl., Konya
KSÜ. Orman Fak., Orman Müh. Böl., Kahramanmaraş
Kahramanmaraş
AÜ. Ziraat Fak., Tarla Bitkileri Böl., Erzurum
ADÜ. Ziraat Fak., Bahçe Bitkileri Böl., Kahramanmaraş
KSÜ Doğa Bil. Derg., 20(1), 1-15, 2017
KSU J. Nat. Sci., 20(1), 1-15, 2017
Derleme Makalesi/ Review Article
DOI : 10.18016/ksujns.76089
Yeni Nesil Nükleotid Dizileme Metotlarının Biyokimyasal Temelleri
İsmail AKYOL1
Mehmet Ali YILDIZ2
Esen TUTAR3
Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniv. Ziraat Fakültesi, Tarımsal Biyoteknoloji Bölümü, Kahramanmaraş
2
Ankara Üniv. Ziraat Fakültesi, Zootekni Bölümü, Ankara
3
Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniv. Fen Bilimleri Enst., Biyomühendislik ve Bilimleri ABD, Kahramanmaraş
:ismailakyol@ksu.edu.tr
1
Geliş (Received): 20.05.2016
Kabul (Accepted): 25.07.2016
ÖZET : Sanger ve Maxam-Gilbert dizileme metotları birinci nesil dizileme olarak ifade edilmektedir. Zincir
sonlandırma yaklaşımı ile dizileme yaygın olarak kullanılmış ve insan genomunun ilk projesi bu yöntem ile
tamamlanmıştır. Ancak metodun hız, kolaylık ve maliyet açılarından sınırlamaları bulunmaktadır. Yeni nesil dizileme
yaklaşımları çok sayıda paralel analiz, yüksek verimlilik ve düşük maliyetler açısından önem taşımaktadır. Bu
derlemede, yeni nesil dizileme işlemleri için gerekli olan yeterli miktarda ışımayı sağlayacak kalıp DNA
amplifikasyonunun yapıldığı Emülsiyon PCR yaklaşımı açıklanmıştır. Ayrıca yeni nesil dizileme yaklaşımları;
pirodizileme, dönüştürülebilir terminatör dizileme, ligasyon yaklaşımlı dizileme, nanopor dizileme ve yarı iletken
dizileme yaklaşımlarının biyokimyasal temelleri açıklanmıştır.
Anahtar kelimeler: emülsiyon PCR, pirodizileme, dönüştürülebilir terminatör dizileme, ligasyon dizileme, nanopor
dizileme, yarı iletken dizileme
Biochemical Basis of New Generation Nucleotide Sequencing Methods
ABSTRACT : Sanger and Maxam-Gilbert sequencing methods are pronounced as the first generation sequencing.
Chain termination sequencing approach is widely used and the first human genome project was completed by this
method. However, this method has certain limitations especially in terms of speed, ease of use and cost. New
generation sequencing approaches are important thanks to their capacity to work with many parallels, high efficiency
and low cost. In this review, emulsion PCR approach, which is required for the amplification of template DNA so that
it can produce sufficient amount of emission on the next generation sequencing, is described. Moreover, biochemical
basis of the new generation sequencing approaches; pyro sequencing, reversible terminator sequencing, ligation
sequencing, nanopore sequencing and semiconductor sequencing, are also described.
Key words: emulsion PCR, pyrosequencing, reversible terminator sequencing, ligation sequencing, nanopore
sequencing, semiconductor sequencing
İnsan Genom Projesinin başarılı bir şekilde
tamamlanmasında kullanılan Sanger dizileme metodu bu
özelliği ile DNA dizilemenin merkezinde bulunduğundan dolayı yeni gelişecek teknolojilerin konvansiyonel metotlara oranla kabul görmesi kolay olmamıştır
(Ansorge, 2009). Ancak ideal DNA dizileme teknolojisi
hızlı, doğru, kolay kullanılabilir ve ucuz olmalıdır. Bu
açılardan bakıldığında, Sanger metodunun hız, kolaylık
ve maliyet açılarından sınırlamaları bulunmaktadır.
İkinci nesil dizileme teknolojileri çok sayıda paralel
analiz, yüksek verimlilik düşük maliyet açısından Sanger
metodunun sınırlamalarını gidermektedir. Yüksek verimli yeni nesil DNA dizileme teknikleri biyolojik bilimlerde hızlı, güvenilir ve kullanım kolaylığı sağlayan
fırsatlar açmaktadır. Yeni nesil dizileme metotları kullanışlı ve pratik olmalarının yanında veri analizleri ve
genomların anlaşılmasındaki biyolojik açıklamaları hala
sınırlıdır. Yeni nesil DNA dizileme yaklaşımı geliştiren
çalışma grupları ve bu tekniğin laboratuvar kullanıcıları,
Sanger dizileme tekniğinin floresan olarak işaretlenmiş
nükleotidlerin kullanılması, uzunlukları birbirinden
sadece bir nükleotid farklı DNA fragmentlerinin ayrılmasında agaroz jel yada polimerin gerekliliği, nispeten
düşük sayıda örnek analiz edilebilirliği, numune hazır-
GİRİŞ
DNA dizileme biyolojik bilimlerin önemli bir çalışma
alanıdır. Zincir sonlandırarak DNA dizileme yaklaşımı
(Sanger ve ark., 1977) ve polimeraz zincir reaksiyonu
(PCR) (Mullis ve ark., 1983) birçok moleküler biyoloji
alanda çok yaygın olarak kullanılmaktadır. İnsan genom
projesinin tamamlanması ile genetik farklılıklar fenotip
ile ilişkilendirmiş ve genom çalışmalarına referans teşkil
etmiştir. Birinci nesil nükleotid dizileme metotları 1977
yılında tanımlanan enzimatik dideoksi tekniği (Sanger ve
ark., 1977) ve Maxam ve Gilbert tarafından tanımlanan
kimyasal degredasyon yöntemleridir (Maxam ve Gilbert,
1977). Bu metotlar DNA dizilemeyi otomatik
yapabilecek şekilde geliştirmişler (Smith ve ark., 1986,
Ansorge ve ark., 1987) ve Biosytem ve PharmaciaAmersham, daha sonra General Electric (GE) Healthcare
olarak ticarileşmiştir. Sanger yöntemi, otomatize olarak
ilk defa floresan EMBL tekniği ile genom bölgesinin
dizilenmesinde kullanılmıştır (Edwards ve ark., 1990).
ABI ve Amersham firmaları paralel analiz ile 384 örneği
dizileyebilecek kapillar sistemi ticarileştirmiştir. Robotik
numune hazırlama üniteleri ile Sanger tekniği kullanılarak insan genomunun dizilenmesine imkân vermiştir.
1
KSÜ Doğa Bil. Derg., 20(1), 1-15, 2017
KSU J. Nat. Sci., 20(1), 1-15, 2017
Derleme Makalesi/ Review Article
DOI : 10.18016/ksujns.76089
lama zorlukları ve otomasyondaki sınırlamaların neler
olduğunu bilmektedirler. Bu sınırlamaların giderilmesi
çabaları jel kullanılmayan ve nükleotid dizilemenin
eşzamanlı yapılabildiği yeni nesil dizileme tekniklerin
gelişimini başlatmıştır.
Yeni nesil DNA dizileme teknikleri hız ve verimlilik
sağlamaktadır. Sanger dizileme tekniği ile genom
dizileme projeleri uzun zaman alır iken günümüz dizileme yaklaşımları ile kısa sürede (bir hafta) tamamlanabilmektedir. Yeni nesil dizileme yaklaşımlarına
biyokimyasal reaksiyonlar açısından bakıldığında,
Sanger dizilemeden farklı biyokimyasal temelleri bulunmaktadır. İkinci nesil dizileme teknolojisinin biyokimyasal yaklaşımı DNA dizilerini sentez ile dizileme ve
ligasyon ile dizileme yaklaşımlarını içermektedir (Fuller
ve ark., 2009, Liu ve ark., 2012). Yüksek maliyeti nedeni
ile yeni türlerin genom dizilemelerinde ve de novo
dizilemelerde sınırlamaları bulunmaktadır. İkinci nesil
dizileme teknolojileri hızlı, yüksek verimlilik ve düşük
maliyet özellikleri ile moleküler uygulamalarda yer
almıştır. Ancak ikinci nesil dizilemeler PCR amplifikasyonuna dayalı olduklarından dolayı dizilemede yanlış
okumalar teknolojinin ana problemini oluşturmaktadır.
İkinci nesil dizilemenin artan kullanımı ve yeni modifikasyonlarına rağmen üçüncü nesil dizileme yeni bir
yaklaşım getirmektedir. Üçüncü nesil dizilemenin iki
temel özelliği bulunmakta; i- dizilemeden önce PCR
işlemi gerekliliğini ortadan kaldırarak dizileme kısa
zamanda yapılması, ii- sinyallerin (elektrik akımı) eş
zamanlı olarak algılanmasıdır. Bu derleme çalışmasında
yeni nesil dizileme metotlarının biyokimyasal temelleri
ve gelişim süreçleri detaylı olarak açıklanmıştır.
Nükleotid dizilenmesinin floresan ışımaya bağlı
olarak belirlendiği dizileme yaklaşımlarında en kritik
işlem yeterli miktarda ışımayı sağlayacak belirli miktarda
kalıp DNA’nın elde edilmesidir. Zincire eklenen her bir
yeni nükleotidin güvenilir olarak belirlenebilmesi için
yeterli amplifikasyon ve ışık sinyal yoğunluğuna sahip
olması gerekmektedir. İkinci nesil dizileme yaklaşımlarında DNA amplifikasyonu emülsiyon PCR yaklaşımı
ile yapılmaktadır. Emülsiyon PCR amplifikasyonu ile
dizisi yapılacak DNA fragmentlerinin her iki ucuna
adaptör diziler ligasyon ile eklenerek denatürasyon
aşamasından sonra ligasyon uçlarının biri solid desteğe
bağlanmaktadır. Adaptör dizilerin DNA fragmentine
eklenmesi farklı yaklaşımlar ile gerçekleştirilmektedir
(Şekil 1, 2, 3, 4).
Emülsiyon PCR karışımı, amplifikasyon biyokimyasallarını içermekte ve solid yüzeye bağlanmış adaptörler
sonraki PCR işlemleri için primer olarak görev
almaktadır. Birkaç PCR döngüsünden sonra, rastgele
çoğaltılmış tek zincir DNA fragmentinin yaklaşık 100
kopyası lam yüzeyinde oluşturulacaktır. Solid destek
ünitesi adaptör diziler ve adaptörün tamamlayıcı dizileri
ile kaplanmıştır. PCR reaksiyonuna doğru sitokiyometrik
miktarda DNA eklenmesi ve klonal olarak amplifiye
edilmiş DNA moleküllerinin her bir bilyeciğe paylaştırılması önemlidir. Her bir tek zincir fragmenti, bir
ucundan solid yüzeye sabitlenmekte, diğer serbest
adaptör uca karşılık gelecek dizi zincirlere hibridize
olarak “köprü” yapısı oluşturacaktır. Dolayısı ile dizilemede adaptör dizileri içeren tek zincir DNA veya PCR
amplifikasyonunun oluşturulması gerekmektedir. Daha
sonra adaptör diziler eklenmiş DNA Kütüphanesi, PCR
reaktifleri ve adaptör dizilere bağlanabilen bilyecikler su
ve yağ karışımı ile emülsifiye edilerek PCR işlemi
yapılmaktadır.
Emülsiyon PCR
Biotinlenmiş oligolar
DNA
fragmentlerinin
bilyeciklere
bağlanması
Oligoların
bilyeciklere
bağlanması
Streptavidin kaplanmış
manyetik bilyeciklerler
Oligo komplemeti
bağlanmış DNA
fragmentleri
Şekil 1. Shendure ve Ji, (2008)’den uyarlanmış emülsiyon PCR amplifikasyonu. Adaptör diziler (yeşil ve mavi) kalıp
DNA’ya ligasyon ile veya PCR başlangıcındaki bir adım ile eklenmiş ve adaptör dizilerin yardımı ile yönetilebilen
DNA fragmenti oluşturulmuştur. Fragmente eklenmiş adaptör diziler, bilyeciklere kovalent olarak bağlanmış
oligonükleotidlerin karşılığı olduğu için fragmentler hibridize olarak bilyelere bağlanmaktadır. Kalıp DNA
fragmentinin ve bilyeciklerin en az bir tanesinin birbirine bağlanmasını sağlamak için dikkatlice ve homojen olarak
karıştırılmalıdır. Sonra bilyecikler su ve yağ karışımında emülsifiye edilerek herbir bilyecik/kalıp DNA kombinasyonu
için PCR mikroreaktörleri oluşturmaktadır. Emülsiyon PCR esnasında, bilyeciklerin yüzeyi kalıp DNA kopyası ile
kaplanmakta ve takiben bilyecikler array üzerine bırakılır ve bireysel olarak amplifiye edilmiş kalıp DNA’lar ayrı ayrı
dizilenmektedir.
2
KSÜ Doğa Bil. Derg., 20(1), 1-15, 2017
KSU J. Nat. Sci., 20(1), 1-15, 2017
Primer 1(P1)
Derleme Makalesi/ Review Article
DOI : 10.18016/ksujns.76089
Kesme enzimleri
DNA
ligaz
DNA
ligaz
(P2
)
2 defa tekrar
(P3
)
(P4
Şekil 2. Shendure ve Ji, (2008)’den uyarlanmış DNA nanotopları kullanılarak Emülsiyon PCR amplifikasyon
yaklaşımı. Genomik DNA fragmentlerine adaptör oligonükleotidler ligasyon ile eklenmiş ve iki uçtaki adaptörlerin
ligasyon işlemi ile fragmentler halka şeklinde birleştirilmiştir. Halkasal DNA fragmenti kesme enzimleri ile kesilerek,
yeni (P2) adaptör diziler kalıp DNA zincirinin içerisine gömülmektedir. Ligasyon işlemi başka (p3 ve P4) adaptör
oligonükleotidler içinde tekrarlanarak dört farklı oligonükleotid adaptörü içeren halkasal fragmentler
oluşturulmaktadır. DNA polimeraz enzimi çoklu adaptörü içeren kalıp DNA’yı (DNA nanoball) çoğaltmakta ve nano
toplar array üzerine bırakılarak ve bireysel olarak amplifiye edilmiş kalıp DNA’lar ayrı ayrı dizilenmektedir.
i-
ii-
A
A
T
iii-
iv-
T
T
A
//
//
A
T
v
vi
Şekil 3. İzotermal köprü amplifikasyonu. Kalıp DNA fragmentleri adaptör oligonükleotid dizilere bağlandıktan sonra
(turuncu ve kırmızı) denatüre edilerek tek zincir DNA oluşturulmaktadır. Akış hücrelerinin yüzeyine kovalent olarak
tutturulan yakalayıcı oligonükleotidler sayesinde kalıp DNA’ya eklenen adaptör oligonükleotidler vasıtası ile
yakalayacaktır. Yakalayıcı oligonükleotidler primer olarak kullanılarak kalıp DNA kopyalanmakta ve daha sonra
tekrar denatüre edilmektedir. Yeni sentezlenen DNA zinciri, yakalayıcı oligonükleotide doğru bükülerek hibridize
olmakta ve köprü yapısını oluşturmaktadır. Yakalayıcı oligonükleotid, primer görevi yaparak DNA zincirini tekrar
çoğaltacaktır. Shendure ve Ji, (2008)’den uyarlanmıştır).
3
KSÜ Doğa Bil. Derg., 20(1), 1-15, 2017
KSU J. Nat. Sci., 20(1), 1-15, 2017
Derleme Makalesi/ Review Article
DOI : 10.18016/ksujns.76089
Şekil 4. Shendure ve Ji, (2008)’den uyarlanan akış hücresinin yüzeyinde çoklu klonal grupların oluşturulması.
aktivitesi ile uzaklaştırılır ve bir sonraki nükleotid
ekleme aşamasına geçilir.
Biyokimyasal ışıma, kalıp DNA’nın henüz eşleşmemiş nükleotidine karşı bağlanan nükleotid 3' uca
eklendikten sonra gerçekleşen biyokimyasal reaksiyonlar
ile ışımaya neden olmaktadır. Nükleotid eklenmesi
olmadığı zaman reaksiyonlar başlamaz ve ışıma
gerçekleşmez. DNA zinciri sentezinde, dNTP uzayan
DNA zincirinin 3' ucuna eklenmekte ve iki fosfat (PPi)
pirofosfat formda açığa çıkmaktadır (R1). PPi ve
adenozin 5' fosfosülfat (APS) ATP sülfirilazı kullanarak
ATP’ye dönüştürülecektir (R2).
ATP lüsiferaz enzimi, lüsiferin ve ATP’yi substrat
olarak kullanarak lüsiferini oksilüsiferine dönüştürmekte
ve görünebilir ışık yaymakta (R3) ve bu reaksiyon 0.2 s
gibi kısa bir sürede gerçekleşmekte ve ışıma kamera
tarafından algılanmaktadır. ATP sülfirilaz enzimi
(ATP:sulfate adenylyltransferase, EC 2.7.7.4) metabolizmada inorganik sülfatın (SO2-4) başlangıç reaksiyonunu katalize etmektedir. ATP sülfirilaz DNA polimeraz enziminin aktivitesinin izlenmesinde ve DNA
dizilemede kullanılmaktadır. Enzim, Saccharomyces
cerevisiae, Penicillium chrysogenum, fare karaciğeri,
ıspanak ve kabaktan saflaştırılabilmektedir. Ayrıca
biyoteknolojik olarak ATP sülfirilaz geni prokaryotlardan, ökaryotlardan, bitkilerden ve hayvanlardan klonlanarak üretilmiştir. Dizileme reaksiyonlarında, yüksek
konsantrasyondaki ATP sülfirilaz kullanılması yanlış
ışımanın kaynağı olabileceği ancak bu yanlış ışıma,
düşük konsantrasyonda ATP sülfürilaz kullanılarak
optimize edilmiştir (Karamohamed ve Nyren, 1999).
DNA polimeraz enziminin uzayan zincirin 3' ucuna
nükleotid eklemesi (0.5 s), floresan ışıma reaksiyonu ve
algılanması 3s’de tamamlanmaktadır. Yayılan ışık
Pirodizileme (Pyrosequencing) Tekniği ve
Biyokimyasal Temeli
Pirodizileme (Pyrosequencing) DNA zincirindeki
nükleotid sırasını, DNA polimeraz enzimi tarafından
sentezlenen yeni DNA zincirine nükleotid eklenmesi
aşamasında belirleyen nükleotid dizileme yaklaşımıdır.
Teknik, işaretlenmiş primer, işaretlenmiş nükleotid
(ddNTP) ile uzayan DNA zincirin sonlanması ve jel
elektroforez kullanmadan dizileme yapmaktadır. Teknik
kullanılarak tek nükleotid polimorfizm analizi ve genom
dizileme (Margulies ve ark., 2005) çalışmaları yapılmıştır. Ronaghi ve ark., (1996) pirodizileme tekniğinin
biyokimyasal teorisini açıklamışlardır. Bu metot ile
nükleotid dizi belirlenmesi, DNA polimeraz enzim
aktivitesi ile kalıp DNA zincirine uygun eklenen her bir
nükleotidin yeni enzimatik reaksiyonları başlatması ve
diğer kemolümünans enzimlerle oluşturulan ölçülebilir
floresan ışımanın belirlenmesi esasına dayanmaktadır.
Pirodizileme, nükleotid dizilemeyi DNA polimeraz
aktivitesine eş zamanlı olarak belirlemektedir.
Pirodizileme tekniği şematik olarak Şekil 5’de
gösterilmiştir.
Kalıp tek zincir DNA (ssDNA) dizileme primeri ile
hibridize edildiğinde adenozin 5' fosfosülfat (APS) ve
lüsiferin substratları; DNA polimeraz, ATP sülfirilaz,
lüsiferaz ve apiraz ile inkübe edilmektedir (Şekil 5).
Pirodizileme reaksiyonları (R1-4) APS ve PPi’nin ATP
sülfirilaz enzimi ile oluşan ATP’nin serbest lüsiferaz
sistemi belirlenmesi temeline dayanmaktadır. Kalıp
DNA zinciri sabit ancak A, G, C ve T nükleotidlerinin
her biri sıra ile 3’ uca döngüsel olarak eklenir. Reaksiyon
sonunda kalan veya 3' uca eklenmeyen her bir nükleotid
eklenme aşamasından sonra reaksiyondan apiraz
4
KSÜ Doğa Bil. Derg., 20(1), 1-15, 2017
KSU J. Nat. Sci., 20(1), 1-15, 2017
Derleme Makalesi/ Review Article
DOI : 10.18016/ksujns.76089
miktarı yeni sentezlenen DNA zincirine eklenen aynı
(GGGG gibi) nükleotid sayısı ile ilişkilidir.
Nükleotidlerden bir tanesinin arka arkaya birden fazla
bulunması durumunda yayılan ışık şiddeti kat olarak
artmaktadır. Reaksiyon tamamlandıktan sonra apiraz
kalan dNTP’leri diğer nükleotid eklenme adımına
geçmeden önce elemine ederek (R4) yeni nükleotid için
reaksiyon başlamakta ve nükleotid kalıntılarının sonraki
nükleotid yaydığı ışık miktarını doğru olarak
belirlemesini sağlamaktadır. Reaksiyonda nükleotid
kontaminasyonuna bağlı olarak sinyal yoğunluğu
(DNA)n + dNTP
ATP sülfirilaz
PPi + APS
ATP + lüsiferin
+ O2
ATP ve dNTP
DNA polimeraz
Lüsiferin
Apiraz
düşmekte ve apiraz enzimi bu kontaminasyonları elemine
etmektedir.
Nükleotid eklenme aralıklarında yıkama yerine
nükleotidleri elemine eden apiraz enzimi manyetik
bilyeciklere sabitlenerek kullanılabilir. Manyetik
bilyeciklere sabitlenmiş apiraz, yıkama reaksiyonundan
sonra mıknatıs kullanılarak kolayca reaksiyondan
uzaklaştırılabilir (Nyren, 1994). Ancak apiraz’ın herbir
nükleotidi eşit oranda elemine etmesi için ATP’nin
reaksiyonda korunması önemlidir.
(DNA)n+1 + PPi ……………………………………...
(R1)
ATP + SO2-4 …………………………………………
(R2)
AMP + PPi + oksilüsiferin + CO2 + hv ………………
(R3)
AMP ve dNMP + 4Pi ………………………………..
(R4)
3’ CGACGGTATAGATGAAGTCTCGGTTCGAACCCCTA
//
5’GCTGCCATATCTACTTCAGA-G
Polimerizasyon
PPi + APS
4
Tekrar Döngü
ATP Sülfürilaz
2
1
ATP + Lusiferin
0
Lüsiferaz
A
2
G C
Yıkama
T
2
A G C T
2
4
A G C
T A G C T
(apiraz)
Şekil 5. Ronaghi ve ark., (1996)’den uyarlanan pirodizilemenin şematik gösterimi. Dizileme primeri 3' ucuna sırası
ile A, G, C ve T nükleotidleri döngüsel olarak eklenmekte ve her yeni nükleotid eklemesi aşamasından sonra apiraz
ile kalıntılar yıkanmaktadır. 1. Döngüde A nükleotidi eklendiğinde ışıma gerçekleşmemekte ve dizilenecek
nükleotidin T olmadığı belirlenmektedir. G eklendiğinde ışımanın olduğu ve dizilenen DNA zincirinin ilk
nükleotidinin C olduğu belirlenecektir. C eklendiğinde ışımanın, G eklendiğinde belirlenen ışımasının iki katı olduğu
ve bu kalıp DNA’da iki G nükleotidinin peş peşe sıralandığını göstermektedir. T eklendiğinde ışıma olmamaktadır. 1.
Döngü sonunda CGG dizisi belirlenebilmektedir. 2., 3. ve 4. döngüde A, G, C ve T nükleotidleri sıra ile diziye
eklenecek ve ışıma miktarına göre dizinin diğer kısımları belirlenecektir.
DNA zincirini belirleyebilmiştir.
Teknik için bir
sınırlama olan bu durum tekniğin geliştirilmesi çalışmaları ile genom dizilemesi yapabilecek (Margulies ve ark.,
2005) seviyeye geliştirilmiştir. Pirodizilemede sinyal ve
Pirodizileme Tekniğinin İyileştirilmesine Yönelik
Modifikasyonlar
Pirodizileme metodu Ronaghi ve ark., (1996)
tarafından yayınlandığında sadece 15 bç uzunlukta bir
5
KSÜ Doğa Bil. Derg., 20(1), 1-15, 2017
KSU J. Nat. Sci., 20(1), 1-15, 2017
Derleme Makalesi/ Review Article
DOI : 10.18016/ksujns.76089
floresan gürültüsünün birbirinden ayrılabilmesi için
dATP yerine dATPαS kullanılmıştır (Ronaghi ve ark.,
1996). dATP lüsiferaz için substrat olarak kullanılmakta
ve yanlış sinyal vermektedir. Gharizadeh ve ark., (2002)
saf 2'-deoxyadenosine-5'-O'-(1-thiotriphosphate) Spizomer kullanmış ve iki kat daha uzun nükleotid zincirini
okuyabilmiştir. Ayrıca Sp-iziomeri daha düşük konsantrasyonda nükleotid kullanımı ve çoklu T bölgelerinin
okuması ve daha etkin DNA polimeraz aktivitesi
sağlanmıştır.
Modifiye edilmiş nükleotidler apiraz aktivitesini
olumsuz etkilemekte özellikle uzun zincir okumalarında
apiraz inhibe olmaktadır. Alternatif nükleotid 7-deaza-2'deoxyadenosine-5'-triphosphate
DNA polimerazın
nükleotid dizilemesine ve apiraz aktivitesine birçok
nükleotid eklenmesinden sonra olumlu etki yapmıştır
(Eriksson ve ark., 2004b). Yöntem bir dizi enzim
reaksiyonlarına bağlı olarak çalışmakta dolayısı ile her
bir enzimin seçimi ve konsantrasyonu dizileme reaksiyonunun performansı için kritik öneme sahiptir. Pirodizilemede 3'→5' ekzonükleaz aktivitesi olmayan DNA
polimeraz I (Klenow fragment) kullanılmaktadır. Ekzonükleaz olmayan T7 DNA polimeraz (Sequqnase
polymeraz) (Gharizadeh ve ark., 2004) tarafından kullanılmıştır. Klenow fragment DNA polimeraz ile karşılaştırıldığında; Sequenase DNA polimeraz ile primer dimer
etkisi azaltılabilmiş, yanlış okumaya sebep olan düğüm
yapılar elemine edilmiş, beş Timin bazı içeren homopolimerik bölgeler ve daha uzun zincirler okunabilmiştir.
Sequenase ayrıca 7-deaza-2'-deoksiadenosine-5'-triposfat ile birleştirilmiştir (Eriksson ve ark., 2004b).
Tek zincir bağlanma proteinlerini birçok organizma
DNA replikasyonunda DNA sentezini artırmak için
kullanmaktadır. Tek zincir bağlanma proteinlerini kalıp
DNA’ya primer bağlanmasından sonra ancak pirodizileme reaksiyonundan önce eklenmiş ve dizileme
kalitesini iyileştirmiştir (Ronaghi, 2000). Bu proteinlerin
reaksiyona eklenmesi ile 30 nükleotitden daha fazla
nükleotidin dizilenmesini sağlamıştır. Bu dizileme iyileştirmesi; enzimlerin etkinliğinin artması, yanlış
eşlenmelerin engellenmesi, reaksiyon esnasında sinyal
yoğunluğunun artırılması, dizilemenin doğruluğunun
artırılması ve daha uzun zincirin dizilenebilmesi avantajlarını sağlamıştır.
Dizileme reaksiyon sıcaklığının optimizasyonu;
lüsiferaz’ın sıcaklık hassasiyetinden dolayı araştırılmamıştır. Glisin betanin ile ışıyan lüsiferaz stabilize
edilerek dizileme işlemi yaklaşık 10 oC artırılmış ve 37
o
C’ye çıkarılmıştır (Eriksson ve ark., 2003, Eriksson ve
ark., 2004a). Sıcaklık yükseltilmesi ile enzimlerin
aktiviteleri iki katına çıkmış ve dizileme iyileştirilmiştir.
Apiraz, pirofosfat ve blok oligonükleotidlerin kombinasyonu ile kalıp DNA bir adımda oluşturulup dizileme
yapılabilmektedir (Nordstrom ve ark., 2002). Pirodizileme diğer önemli gelişmesi, teknikte çoklu oligonükleotidlerin kullanılmasıdır (Gharizadeh ve ark.,
2003a, Gharizadeh ve ark., 2003b, Gharizadeh ve ark.,
2005). Bu modifikasyon ile dizilemeye iki veya daha
fazla primerin kullanılması eklenmiştir. Oligo-nükleo-
tidler kalıp DNA zincirine hibridize olmakta ve DNA
dizileme reaksiyonları için primer görevi yapmaktadırlar.
Yeni yaklaşım farklı genotipler için uygun ve spesifik
olmayan amplifikasyonlar oluşturmaktadır. Yeni
yaklaşım yüksek ve düşük miktar DNA’ların dizilenebileceğini göstermiştir.
Piro-dizilemenin biyokimyasal yaklaşımı 2005
yılında 454 life science tarafından geliştirilerek otomatize edilmiştir. Bu sistem DNA fragmentlerini, özel
bilyeciklere bağlayacak adaptör oligonükleotidlere
ligasyon ile bağlamıştır. Bir sonraki adımda DNA
polimeraz enzimi ve primerler bilyeciklere eklen-mekte
ve çipler üzerinde bulunan bilyeciklere, etiketlen-memiş
nükleotidler sıra ile eklenmekte ve komplement DNA
zinciri sentezi başlamaktadır. Bir sonraki nükleotidin
uzayan zincire DNA polimeraz ile eklenmesi ile açığa
çıkan pirofosfat yayılan ışık ile algılanmaktadır. Her bir
adımda eklenen nükleotidin hangisi olduğu bilinmekte
ışımanın varlığı bir sonraki nükleotidin uzayan DNA
zincirine eklendiğini göstermektedir. Yöntem nükleotid
okuma uzunluğunu 400-500 bç kadar çıkarmıştır ve
bakteri, hayvan ve insan genomu dizile-meye
uygulanabilmektedir.
Dönüştürülebilir
Terminatör
Nükleotid
Kullanarak Dizileme
Dönüştürülebilen terminasyon dizileme teknolojisinin biyokimyasal temeli Li ve ark., (2003) tarafından
açıklanmıştır. Sanger metodunda kullanılan modifiye
nükleotidler (ddNTP) 3' dönüşümsüzdür ve primer
uzamasını reaksiyonda kalıcı olarak sonlandırmaktadır
(Şekil 6i). Ancak dönüştürülebilir terminatör nükleotidler primer uzamasını sadece belli bir süre için
sonlandırabilmektedir. Primer uzamasını anlık bloke
edebilen sonlandırıcılar temelde iki farklı grupta
incelenebilir (Litosh ve ark., 2011). Bunlar 3'-O-bloke
edilmiş dönüştürülebilir sonlandırıcılar (Şekil 6-ii) ve 3'
ucu bloke edilmemiş dönüştürülebilir sonlandırıcılardır
(Şekil 6-ii). Birinci grup dönüştürülebilir dizi
sonlandırıcı nükleotidler 3' uca bağlı OH ucuna oksijen
eklenmesi ve baz grubuna uzaklaştırılabilecek floresan
etiket eklenmesi ile oluşturulmaktadır (Chen ve ark.,
2010, Hutter ve ark., 2010). Diğer grup terminatörlerde
ise 3' bloke edilmemiş ve floresan grup baz grubuna
bağlanmıştır (Şekil 6 iii). Eklenmiş floresan grup, haberci
rolünün yanında primer uzaması esnasında dönüşümlü
terminasyon rolünün bir parçasıdır. 3'-bloke edilmiş
dönüştürülebilir terminatör daha etkin bir terminasyon
sağlar iken 3' ucu bloke edilmemiş terminatöre floresan
grup uzaklaştırıldıktan sonra DNA polimeraz tarafından
daha kolay nükleotid eklenmesi yapılabilir. 3'-OH bloke
edilmiş farklı dönüştürülebilir terminatörler tanımlanmıştır. 3'-OH ucu O-NH2 (Chen ve ark., 2010, Hutter ve
ark., 2010), O-ally (Guo ve ark., 2010) ve –O-azidomethy (Bentley ve ark., 2008) dönüştürülebilir terminatörler bağlanarak farklı terminatörler oluşturulmuştur.
Dönüştürülebilir terminatörler, 3'C bloke edilmesinde ve
floresan grubun uzaklaştırılmasında yüksek oranda
uygulanılabilir olduğu tespit edilmiştir.
6
KSÜ Doğa Bil. Derg., 20(1), 1-15, 2017
KSU J. Nat. Sci., 20(1), 1-15, 2017
Derleme Makalesi/ Review Article
DOI : 10.18016/ksujns.76089
Bağlayıcı
Floresan
grup
(i)
Dönüşümsüz
terminatör grup
(ii)
Kesilebilir
Bağlayıcı
Floresan
grup
Dönüştürülebilir
terminatör grup
(iii)
Kesilebilir
Bağlayıcı
Floresan
grup
Dönüştürülebilir
terminatör grup
Şekil 6. Gardner ve ark., (2012)’dan uyarlanmış dönüştürülebilir nükleotitin şematik gösterimi.
Helicos BioSciences tarafından geliştirilen 3' uç
bloke edilmemiş sanal terminatör tek molekül dizilemede
kullanılmış ve gelişmekte olan üçüncü nesil dizilemede
kullanılabilmiştir (Bowers ve ark., 2009). Ayrıca 3' ucu
serbest ve UV ışık ile floresan grubu uzaklaştırılabilecek
özellikli nükleotidler geliştirilmiştir (Wu ve ark., 2007,
Gardner ve ark., 2012).
Illumina platformu tarafından ikinci nesil dizileme
olarak tanıtılan dönüştürülebilir dizileme teknolojisi,
dönüştürülebilen nükleotid kullanılarak sentez yaklaşımı
ile dizileme yapmakta ve kalıp DNA zincir dizilemesini
adım adım primer uzaması ile belirlemektedir. Dönüştürülebilir terminasyon dizileme işlemi: i- dizilenecek
zincir ve primeri katı destek ünitesine tutturulması ve
dizileme primerinin hibridizasyonu, ii-primer uzamasının bir nükleotid eklendikten (primer + 1) sonra dur-
ması, iii- bağlanmayan nükleotidler yıkandıktan sonra +1
olarak eklenen nükleotide bağlı floresan grubun algılanması, iv- +1 nükleotidine bağlı floresan baz ve 3' bağlı
blok grupların uzaklaştırılması, v-yıkama işleminin tekrarlanması ve yukarıdaki ii-iv aşamalarının tekrar edilmesi işlemini kapsamaktadır (Şekil 7).
Dönüştürülebilir terminatör dizileme primeri
tasarlandıktan sonra DNA polimeraz enziminin dönüştürülebilir nükleotidleri yüksek etkinlik ve doğrulukta
yeni sentezlenen zincire eklemesi gerekmektedir. Uygun
DNA polimeraz enzimleri genellikle primere nükleotid
ekleme potansiyellerine göre değerlendirilmektedir
(Chen ve ark., 2010, Hutter ve ark., 2010).
Dönüştürülebilir olarak sonlandırılmış nükleotidler ile
uyumlu çalışabilen ticari DNA polimeraz enzimleri
bildirilmiştir (Guo ve ark., 2008, Hutter ve ark., 2010).
7
KSÜ Doğa Bil. Derg., 20(1), 1-15, 2017
KSU J. Nat. Sci., 20(1), 1-15, 2017
Derleme Makalesi/ Review Article
DOI : 10.18016/ksujns.76089
OH
Primer --G-C-T-G-C-C-A-T-A-T-C
Kalıp
--C-G-A-C-G-G-T-A-T-A-G-A-T-G-A-A-G-T----5'
-dATP-OR
-dCTP-OR
-dGTP-OR
-dTTP-OR
(i)
DNA polimeraz ile
nükleotid eklenmesi
OR
Primer --G-C-T-G-C-C-A-T-A-T-C-T
Kalıp
--C-G-A-C-G-G-T-A-T-A-G-A-T-G-A-A-G-T----5'
Floresan renk algılama ve 3' blok
grubun uzaklaştırılması
(ii)
R
OH
Primer --G-C-T-G-C-C-A-T-A-T-C-T
Kalıp
--C-G-A-C-G-G-T-A-T-A-G-A-T-G-A-A-G-T----5'
(iii)
Yıkama
OH
Primer --G-C-T-G-C-C-A-T-A-T-C-T
Kalıp
--C-G-A-C-G-G-T-A-T-A-G-A-T-G-A-A-G-T----5'
(iv)
Şekil 7. Dönüştürülebilir nükleotid ile dizileme yaklaşımının şematik gösterimi. Guo ve ark., (2008)’den
uyarlanmıştır.
boyalarla işaretlenmiş dört dönüştürülebilir terminatör
nükleotid ve DNA polimeraz) lam yüzeyine eklenmektedir. Kalıp DNA zincirine göre sentezlendikten
sonra, terminatör nükleotidin destek yüzeydeki yeri
belirlenebilir ve floresan boya sayesinde nükleotid CCD
kamera ile belirlenebilir. Zincirin 3’ ucunda bulunan
terminatör nükleotidden floresan grup uzaklaştırıldıktan
sonra sentez döngüsü tamamlanmaktadır. Dizi okuma
uzunluğu yaklaşık 35 nükleotid uzunluğa kadar
uzatılmıştır. En az 40 milyon poloninin nükleotid
dizilenmesi çok yüksek dizi verimliliğinde aynı anda
belirlenmektedir. 2008 yılında Illumina bir üst model
Genome Analizör II’yi geliştirmiş ve bu model önceki
modele göre üç kat daha fazla çıktı üretmektedir. Sistem
her bir çalışmasında en az 1.5Gb single-read data,
eşlenmiş uçta 3 Gb data üretmektedir. 36 döngülü bir
reaksiyonun koşma süresi tek okuma için 2 güne
düşürülmüş ve eşleştirilmiş uç okuması için 4 gün zaman
almaktadır.
Dönüştürülebilir
Terminatör
Dizileme
Yaklaşımını Kullanan Dizileme Platformları
Dönüştürülebilir nükleotidler avantajlarından dolayı,
dönüştürülebilir sonlandırılmış dizileme teknolojisi yeni
nesil dizileme platformları tarafından ilgi görmüş ve bu
teknoloji Helicos dizileme Illumunia/Soloxa tarafından
geliştirilmiştir (Shendure ve Ji, 2008, Metzker, 2010).
Floresan etiketleri kullanarak duyarlı, yüksek doğrulukta
ve çok az miktarda örnek kullanarak yapmaktadır. Ayrıca
dönüştürülebilir terminasyon kullanımı pirodizileme ile
zor olan homopolimerik bölgelerin tanımlanmasını
yapabilmektedir (Bentley, 2006; Fields, 2007). Solexa
dizileme 2006 yılında ticarileşmiş ve 2007 yılının
başlarında Illumina tarafından satın alınmıştır. Her biri
farklı floresan boya ile işaretlenmiş ve dönüştürülebilen
dört yeni terminatör nükleotid özel DNA polimeraz ile
kalıp zincire uygun dizilenmektedir.
DNA dizileme reaksiyonu ve DNA sentezi
reaksiyonu karışımı (primerler, herbiri farklı floresan
8
KSÜ Doğa Bil. Derg., 20(1), 1-15, 2017
KSU J. Nat. Sci., 20(1), 1-15, 2017
Derleme Makalesi/ Review Article
DOI : 10.18016/ksujns.76089
adımda, primer bağlanmış dizilenecek DNA fragmentine
ekiz nükleotid uzunlukta ve 5' ucu floresan olarak
işaretlenmiş oktomer prob eklenecektir (Şekil 8).
Probların ligasyon işlemi primerin 5' ucuna probun 3'
kovalent bağlanarak yapılmaktadır. Ligasyon işleminden
sonra oktomer prob 5. ve 6. pozisyonlardan (N'Z)
kesilerek yeni 5' uç oluşturularak yeni ligasyona zemin
hazırlamakta ve ayrıca floresan grup uzaklaştırılırken
probun floresan ışıması belirlenmekte dolayısı ile 1. ve 2.
nükleotid olası şekilde (1/4 ihtimal ile) belirlenecektir
(Şekil
8).
Birinci
probun
floresan
grubu
uzaklaştırıldıktan sonra açığa çıkan serbest 5' ucuna
ikinci prob ilk iki nükleotid vasıtası ile (6, 7) hibridize
olmakta ve ikinci probun 3' ucu birinci proba kovalent
bağlanmaktadır. Diğer beş prob aynı örüntüde uç uca
bağlanarak zinciri sentezleyeceklerdir.
Ligasyon Yaklaşımı ile Dizileme
Ligasyon ile nükleotid dizileme yaklaşımı, 1. ve 2.
nükleotidleri bilinen, dört farklı ışıma yapabilen 16 farklı
probun (Şekil 8) kalıp DNA zinciri üzerine 1. ve 2.
nükleotidler esas alınarak hibridize olmaları ve probların
ligasyon ile birbirine bağlanması temeline dayanmaktadır. Problar sekiz nükleotid uzunlukta (oktomer), 1.
ve 2. nükleotidleri probu tamımlayacak nitelikte ve 5' uca
floresan molekül eklenmiştir. Ligasyon dizilemede ilk
adım, dizilemeyi başlatacak primeri adaptöre bağlanmış
DNA fragmentine hibridize edilmesidir. Dizilemede
birbirinin dizi olarak aynı ancak uzunlukları aşamalı
olarak bir nükleotid daha kısa (n, n-1, n-2, n-3 ve n-4)
olan dört primer kullanılır ve konsensüs nükleotid dizisi
bu primerlerin her biri ile belirlenmiş örüntü nükleotid
dizi sonuçları birleştirilerek gerçekleştirilir. İkinci
2. nükleotid
Kesme bölgesi
nükleotid
3'X-X-N-N-N-Z-Z-ZFloresan grup
C
●
G
●
T
●
C
●
●
●
●
G
●
●
●
●
T
●
●
●
●
1.
Universal nükleotidler
A
A
●
Dejenere nükleotidler
Şekil 8. Ligasyon dizileme yaklaşımında kullanınlan oktomer probun şematik gösterimi.
Uygun probların 1. ve 2. nükleotidi primerin 3'
ucundaki ilk iki nükleotid ile tam olarak eşleşmekte
diğerleri esnek bağlanmaktadır. pn primeri ile prob
ligasyonu işlemleri tamamlandıktan sonra, yeni
sentezlenmiş zincir kalıp DNA fragmentinden
denatürasyon ile ayrılmakta ve kalıp DNA fragmenti bu
defa n-1 primeri ile hibridize edilerek oktomer prob
ligasyon işlemleri aynı şekilde yapılacaktır. pn-1
primerinden elde edilen yeni sentez DNA zinciri
ayrıldıktan sonra, pn-2 primeri kullanılarak problar
birbirlerine eklenecektir. Benzer işlemler pn-3 ve pn-4
primerleri ile de yapılmaktadır. Oktomer prob eklenmesi,
ligasyon ve floresan grup uzaklaştırılması işlemlerini
takiben her bir primerden (pn, pn-1, pn-2, pn-3 ve pn-4)
sonra eklenen yedi potansiyel oktomer prob ile 35
nükleotid dizisi belirlenebilmektedir.
n nükleotid uzunlukta primerin hibridasyonunu
takiben, yedi adımda gerçekleştirilen dizi oktomer prob
hibridizasyonları ile DNA fragmentinin 1-2, 6-7, 11-12,
16-17, 21-22, 26-27 ve 31-32 pozisyonlarındaki ikili
nükleotidler tahmin edilebilmektedir (Şekil 9). n-1
uzunluktaki primer başlatıcı olarak kullanıldığında, -1,1,
5-6, 10-11, 15-16, 20-21, 25-26, 30-31 pozisyonundaki
nükleotidleri belirlenecektir. Dizileme n-2 uzunluktaki
primer ile başlatıldığında, 4-5, 9-10, 14-15, 19-20, 24-25,
29-30, 34-35 pozisyonlardaki nükleotidler tanımlanacaktır. n-3 primeri ile DNA fragmentinde 3-4, 8-9, 1314, 18-19, 23-24, 28-29, 33-34 pozisyonundaki
nükleotidler belirlenerek dizi tamamlanacaktır. n-4
primeri kullanıldığında 35 nükleotid uzunluktaki DNA
fragmentinin her bir nükleotidi ikici defa teyit edilerek
fragment dizilenmiş olacaktır (Çizelge 1). Sadece bir
fragment için detaylandırılan dizileme işlemi, 50
milyondan daha fazla bilyecikte paralel olarak
belirlenecek ve sonuçta yüksek verimlilikte her bir
işlemde ciga baz nükleotid belirlenebilecektir.
ABI SOLiD dizileme
yaklaşımı ligasyon
biyokimyasına bağlı olarak 2007 yılında geliştirilmiştir.
Bu yaklaşımda, dizilecek DNA fragmentleri adaptör
moleküllere bağlanmakta ve bilyeciklere tutundurulmaktadır. SOLiD 2.0 olarak geliştirilen teknolojinin
ticari uygulamaları (Appied Biosystem her bir analizde
dizi uzunluğunu 3 Giga bazdan 10 Gb olarak geliştirmiş
ve analiz süresini 8.5 günden 4.5 güne kısaltmıştır.
9
KSÜ Doğa Bil. Derg., 20(1), 1-15, 2017
KSU J. Nat. Sci., 20(1), 1-15, 2017
Derleme Makalesi/ Review Article
DOI : 10.18016/ksujns.76089
Çizelge 1. Yedi farklı ligasyon probu ve beş farklı dizileme primerlerinin başlatıcı olarak kullanılması ile belirlenebilen
nükleotidlerin pozisyonları
Dizileme Primerleri 3' -5'
#-G-C-C-A-T-A-G-T
pn
n-1
#-G-C-C-A-T-A-G
p
n-2
#-G-C-C-A-T-A
p
n-3
#-G-C-C-A-T
p
n-4
#-G-C-C-A
p
Ligasyon Probları
1
2
3
1,2
6,7
11,12
-1,1
5,6
10,11
4,5
9,10
3,4
8,9
2,3
7,8
4
16,17
15,16
14,15
3,14
12,13
5
21,22
20,21
19,20
18,19
17,18
6
26,27
25,26
24,25
23,24
22,23
7
31,32
30,31
34,35
33,34
32,33
C-A-N-N-N-Z-Z-ZC-G-N-N-N-Z-Z-Z-
T-T-N-N-N-Z-Z-Z-
3'G-C-T-G-C-C-A-T-A-G-T-
(i)
Bead # 5'-C-G-A-C-G-G-T-A-T-C-A-A-G-C-T-A-G-C-T-A-G-C-T-Floresan ışıma
ve taraması
Floresan etiketin
uzaklaştırılması
3'G-C-T-G-C-C-A-T-A-G-T-
(ii)
5'-C-G-A-C-G-G-T-A-T-C-A-A-G-C-T-A-G-C-T-A-G-C-T-
Yeni prob eklenmesi ve bu işlemin
toplam 7 defa tekrarlanması
Ligasyon
3'G-C-T-G-C-C-A-T-A-G-T-T-C-N-N-N-C-G-
(iii)
5'-C-G-A-C-G-G-T-A-T-C-A-A-G-C-T-A-G-C-T-A-G-C-TDenatürasyon, sentezlenen zincirin ayrılması ve
n-1, n-2, n-3, ve n-4 primeri ile i, ii ve iii
işlemlerinin tekrar edilmesi
(iv)
3'G-C-T-G-C-C-A-T-A-G
5'-C-G-A-C-G-G-T-A-T-C-A-A-G-C-T-A-G-C-T-A-G-C-T-
Şekil 9. Mardis, (2008)’den uyarlanmış ligasyon dizilemenin biyokimyasal gösterimi. i. Bilyeciklere (Bead)
tutturulmuş DNA fragmenti, hibridize edilmiş primere ligasyon ile eklenmiş oktomer prob, ii. Probtan floresan grubun
uzaklaştırılması, iii. ikinci probun 1. probun 5' ucuna ikinci probun eklenmesi iv. N-1 primeri ile ligasyon.
10
KSÜ Doğa Bil. Derg., 20(1), 1-15, 2017
KSU J. Nat. Sci., 20(1), 1-15, 2017
Derleme Makalesi/ Review Article
DOI : 10.18016/ksujns.76089
üzerine sabitlenmesi ile membran üzerinde nükleotid
transferlerinin yapılabileceği açıklık (nano por)
oluşturulmaktadır.
Birbirinden nanopor mebran ile ayrılan, iki sulu
elektrolit ortamına küçük bir voltaj (~100mV) uygulandığında, pordan geçen iyonik akım standart elektrofizyolojik teknikler ile ölçülebilmektedir. Nano-pordan
geçen iyonik akım membran üzerinden geçen voltajın
kontrolü ile yapılmaktadır. Bu membran üzerinden
sürekli bir iyonik akım geçirildiğinde, nano açıklıktan
geçen biyolojik moleküllerin geçişleri sırasında akımda
moleküle özgü karakteristik bir kesinti oluşmaktadır.
Değişen bu akım bilgilerinin ölçülmesi ile bilinmeyen
molekülün tanımlaması yapılabilecektir. Nanopor’dan
geçen molekül akımı kısmen engellendiği için iyonik
akım düşmektedir. Pordan geçen moleküllerin her biri
iyonik akım miktarını farklı miktarlarda etkilediğinden
dolayı moleküllerin tanımlamaları iyonik akımda
meydana gelen değişiklik ile belirlenebilir (Şekil 10).
Nanopor Teknolojisi ile DNA Dizilemesi
Oxford nanopor teknolojisi, dizileme maliyetin
düşürülmesi ve enzime minumum miktarda bağlı olması
avantajlarını sağlamaktadır. Teknik DNA polimeraz
enzimi kullanımını sınırlandırmakta ve ligaz enzimi
gerekliliğini ortadan kaldırmaktadır. Membran üzerinde
por oluşumu sağlayan bakteriyel proteinler, hücrelerde
organik moleküllerin, küçük iyonların ve hatta
polinükleotidlerin transferlerini yapabilmektedirler. αhaemolysin (α-HL) proteini Staphylococcus aureus
tarafından üretilen ve iyonların, suyun ve düşük molekül
ağırlıklı moleküllerin hücre dışına çıkarılmasını
sağlamaktadır (Bhakdi ve Tranumjensen, 1991).
Nanopor dizileme teknolojisinin önemli bir gerekliliği, membran üzerinde nano boyutta açıklık oluşturan
proteinlerin membrana sabitlenmesidir. Bakteriyel α-HL
proteini yaklaşık 100 (10 nm) uzunlukta ve yarıçapı 1.4
nm ile 2.6 nm arasında değişmektedir. Bu proteinin
elektriksel olarak dirençli polimer membran tabaka
i
i
i
i
v
Akım
Şekil 10. Branton ve ark., (2008)’den uyarlanmış Nonopor dizilemenin şematik olarak gösterilmesi. Zincir dizileme iyonik akımın
bloke edilmesi esasına dayanır. i- α-hemolysin pordan iyonik akımın engelsiz geçişi ii, iii-farklı büyüklükte moleküllerin αhemolysin pordan geçerken akımı şiddetini düşürmesi moleküle göre etkilemesi iv- α-hemolysin por v- α-hemolysin pordan DNA
polinükleotidinin geçişi.
Nanopor, tek zincir nükleik asit polimerinin yüksek
verimlilikte analiz edilebileceği oldukça sınırlı bir açıklık
sağlamaktadır. Membran üzerinde α-HL proteinlerinin
oluşturduğu porlardan tek zincir DNA’nın taşınabileceğini ve taşıma esnasında akım seviyesinin nükleotid
varlığına bağlı olarak değişmektedir (Kasianowicz ve
ark., 1996). Uygulanan akım seviyesindeki azalmalar tek
zincir DNA molekülünün kanalı tıkadığını göstermektedir. DNA veya RNA polimerleri uygun çap
büyüklüğünde nanopordan elektroforetik olarak geçirildiğinde, her bir nükleotid iyonik akımı seviyesini farklı
miktarlarda değiştirmektedir. Tek zincir DNA ve RNA
nükleotidleri, proteinin oluşturduğu nanopordan geçirildiğinde iyonik akımda oluşturduğu değişikliğe göre
belirlenebilir. Sistemin analitik kapasitesi solüsyondaki
moleküllerin elektroforetik alanda nano boyuttaki pordan
taşınmasına bağlıdır. Bu sistem dört faklı nükleotidleri
baz gruplarındaki farklılıklar ile birbirinden ayırmada
kullanılabilecek ve kilobaz uzunluktaki tek zincir
genomik DNA, RNA veya PCR amplifikasyonu
nükleotid etiketlemesi olmaksızın ucuz ve hızlı olarak
dizilenebilir.
RNA ve ssDNA polinükleotitlerinin akım değişikliğini nasıl etkilediği incelenmiş poli Sitozin RNA zinciri
membran poru poli Adenin RNA zincirinden daha fazla
bloke ettiği tespit edilmiştir (Akeson ve ark., 1999,
Meller ve ark., 2000). 30 Adenin ve bunu takip eden 70
Sitozin içeren RNA zinciri dizisi belirlenmiştir (Akeson
ve ark., 1999). Pürin ve pirimidin ribonükleotidlerindeki
net ayrım deoksiribonükleotid ayrımında elde
edilememiştir (Akeson ve ark., 1999). Ayrıca tek
nükleotid ayrımı yapılamamaktadır çünkü α-HL
nanoporda iyonik akımının bloke edilmesi yaklaşık 1015 nükleotid ile gerçekleşmektedir (Meller ve ark.,
2001). Hayal kırıklığı yaratan bu ilk sonuçlar ucuz
dizileme beklentilerini karşılamamasına rağmen
geliştirilen tek bir molekül hassaslığında gelişmeler elde
edilmiştir (Deamer ve Branton, 2002; Nakane ve ark.,
2003; Healy, 2007). Elektrik alan kilobaz uzunlukta
ssDNA molekülünü nanopor’dan taşıyabilmekte
(Bayley, 2006) ve sentetik por içeren katı membranlar
(Branton ve ark., 2008) ve plastik membranlar (Harrell
ve ark., 2006) geliştirilmiştir.
Nanopor teknolojisi hatalı nükleotit okuma oranının
düşürülmesi, okunan dizi uzunluğunun artırılması, por
11
KSÜ Doğa Bil. Derg., 20(1), 1-15, 2017
KSU J. Nat. Sci., 20(1), 1-15, 2017
Derleme Makalesi/ Review Article
DOI : 10.18016/ksujns.76089
proteinin stabilitesinin uzun süre korunması açısından
geliştirilmiştir. Akeson grubu, DNA polimerazı
kullanarak DNA zinciri sentezlenirken DNA zincirini
nonopordan her adımda tek nükleotidi geçmesini
sağlamışlardır. Faj phi29 DNA polimeraz bu yaklaşım
için uygundur çünkü uygulanan elektrik akımının
baskısında DNAya bağlı kalabilmekte ve DNA’yı pora
yönlendirmektedir (Lieberman ve ark., 2010). DNA
polimeraz yaklaşık her on milisaniye veya daha kısa
sürede bir nükleotid eklemektedir. Nanopora insert
edilmiş DNA zincirinin hızı phi29 DNA polimeraz
tarafından kontrol edilmektedir. Nanopor dizileme ile
uzun zincir okumasının başarılması konvensiyonel kısa
zincir okumaları ile karşılaştırıldığında teknolojik
avantajlar sağlamaktadır. Uzun zincir okumaları,
insersiyon delesyon ve gen tekrarları gibi kısa okumalar
ile belirlenmesi zor olan dizilerin belirlenmesinde avantaj
sağlamaktadırlar. Prensip olarak Nanopor dizileme phi29
DNA polimeraz yaklaşımı ile sınırlandırılmış olsa da
limitsiz dizileme sağlamaktadır. Diğer avantajı tek bir
pordan pahalı floresan işaretli moleküller olmadan birden
fazla dizileme yapılabilir.
α-HL protein nanopor lipid tabakaya gömülmekte ve
tabaka potasyum klorid solüsyonu içeren ortamı
birbirinden ayrılmaktadır. DNA zinciri por içerisine
elektrik alan uygulayarak göndermektedir (Cherf ve ark.,
2012). Por içerisinde aşağı veya yukarı hareket elektrik
alan uygulaması ve polimeraz aktivitesi ile kontrol
edilmektedir. (Manrao ve ark., 2012) DNA polimeraz ile
nano por teknolojisini takip etmiş ancak α-HL yerine
geometrik olarak farklı mutant MspA proteini por olarak
kullanmıştır. Nanopor dizileme kullanılarak 48,490 bç
dNTP
uzunlukta lambda faj DNA genomu dizilenmiştir
(Mikheyev ve Tin, 2014).
Alternatif bir yaklaşım katı hal nanoporlarının
dizilemede kullanılmasıdır (Dekker, 2007). Katı hal nano
porları ayarlanabilir por büyüklüğü, biyolojik
membranlardan daha dayanıklı olması ve temizlikten
sonra tekrar kullanılabilir olması açısından avantaj
sağlamaktadır. Silikon tabanlı konvensiyonel nano por
membranlar yaklaşık 30 nm kalınlıkta ve 60 baz
uzunluktaki tek zincir DNA’ya karşılık gelmektedir.
Dolayısı ile bu membranların DNA dizileme için
kullanım kolaylığı bulunmamakta ancak grafin gibi katı
hal nano porları biofiziksel çalışmalar ilgi çekici
alternatifler sunmaktadır. Grafin iletken karbon tabakası,
kalınlığı sadece bir karbon atomu kadar olan ve
ulaşılabilecek en iyi nanopor membrandır.
İyon Yarı İletken DNA Dizileme
İyon yarı iletken DNA dizileme metodu DNA zinciri
polimerizasyonu esnasında açığa çıkan hidrojen
iyonlarının belirlenmesi temeline dayanmaktadır. Metot
kalıp DNA’nın karşı zinciri kopyalanırken eş zamanlı
olarak dizileme yapmaktadır (Şekil 11). Dizilemede ilk
adım, adaptor dizi içeren fragment DNA havuzununun
yeterli sayıda oluşturulmasıdır. Bu işlem DNA
fragmentlerine ligasyon ile adaptor dizilerin eklenmesi
veya primer tasarlanır iken primerin 5' ucuna adaptor
dizinin eklenmesi ile yapılabilir. Emülsiyon PCR ile
çoğaltılan amplifikasyonlar çiplere uygulanmaktadır.
Diğer metotlarda olduğu gibi dizilenecek fragmentin
belli sayıda kopyasının olması nükleotid eklenmesi ile
elde edilecek sinyalin daha net algılanmasına neden
olacaktır.
DNA-Pol.
H
+
H
+
(ΔpH)
Kalıp DNA
(ΔQ)
Bilyecik
Metal oksit duyarlı tabaka
sensör tabaka
metal
geçitler
yığın
deşarj
(ΔV)
kaynak
alıcı
silikon substrat
Şekil 11. Rusk, (2011)’den uyarlanmış kalıp DNA fragmenti içeren yarı iletken dizileme kuyusunun ve sensörün
şematik gösterimi. Nükleotidler sentezlenen DNA zincirine eklendiğinde protonlar (H+) açığa çıkmakta ve kuyunun
pH’sı değişmektedir (ΔpH). Bu durum metal oksit duyarlı tabakanın yüzey potansiyel değişinin uyaracak ve kaynak
terminalin potansiyelini (ΔpH) değiştirecektir.
12
KSÜ Doğa Bil. Derg., 20(1), 1-15, 2017
KSU J. Nat. Sci., 20(1), 1-15, 2017
Derleme Makalesi/ Review Article
DOI : 10.18016/ksujns.76089
Sentezi primer tarafından başlatılmış uzayan DNA
zincirine yeni nükleotidin (dNTP) eklenmesi ile oluşan
kovalent bağ pirofosfat ve pozitif yüklü hidrojeni açığa
çıkmaktadır (Purushothaman ve ark., 2006; Rusk, 2011).
İyon yarı iletken dizileme nükleotid eklenmesi ile açığa
çıkan hidrojenin kimyasal olarak belirlenmesi temeline
dayanmaktadır (Şekil 11). Uzayan DNA zincirine dört
farklı nükleotid sıra ile döngüsel olarak eklenmektedir.
dNTP’ler, yarı iletken çip üzerindeki mikro
kuyucuklarda bulunan dizilenecek kalıp DNA’nın çok
sayıdaki tek zincir kopyası ve DNA polimeraz bulunan
reaksiyonlara sıra ile eklenmektedir (Pennisi, 2010;
Perkel, 2011; Rusk, 2011). dNTP eşlenmemiş kalıp DNA
zincirine eklendiğinde, yeni sentezlenen zincir DNA
polimeraz ile uzatılır. Eklenen nükleotid zincire
bağlandığında açığa çıkacak hidrojen iyonu açığa
çıkacak rekasiyon solüsyonunun pH’sını değiştirerek ve
bu değişim ISFET (ion-sensitive field effect transistor)
tarafından algılanacaktır (Pennisi, 2010; Rusk, 2011).
Eşleşmemiş dNTP molekülleri bir sonraki döngü
başlamadan önce reaksiyondan uzaklaştırılacaktır.
Eklenen dNTP uzayan zincirin kalıp DNA’daki karşılığı
değil ise nükleotid eklenmeyecek ve biyokimyasal
reaksiyon gerçekleşmediğinden pH değişimi olmayacaktır.
Yeterli
miktarda
amplifiye
edilmiş
DNA
fragmentlerinin bulunduğu mikro kuyucuğun altında,
iyon hassas tabakası ve bunun altında ISFET iyon
sensörü bulunmaktadır. Bütün tabakalar yarı iletken çip
ile bağlanmaktadır (Şekil 9). Her bir çip, mikrokuyucukların ISFET algılanan sonuçlarını göstermektedir.
Salınan her bir hidrojen iyonu iyon sensörü tarafından
algılanmaktadır. Çipten alınan elektrik sinyalleri
bilgisayara aktarılmakta ve DNA dizisine işlenmektedir
(Pennisi, 2010). Sinyal işleme ve DNA birleştirilmesi
software tarafından yapılmaktadır.
Teknik, hızlı, düşük kurulum ve işletim masrafı,
modifiye nükleotid kullanılmaması ve optik okumanın
kullanılmaması gibi güçlü yönlere sahiptir. Dizileme
sistemi doğal DNA polimeraz enzimi kullanmakta ve
dizileme eş zamanlı olarak belirlenmektedir. Yarı iletken
dizileme sistemi 4 saniyede bir nükleotid ekleyebildiği ve
100-200 nükleotidi yaklaşık bir saat sürede tamamlanabileceği bildirilmektedir. Tekniğin tekrar nükleotidleri
belirlemede sınırlamaları bulunmakta ve Sanger dizileme
metoduna göre daha kısa yaklaşık 400 nükleotidi
nükleotid okuması yapılmaktadır. Teknoloji DNA
elektronik Ltd. tarafından lisanslandırılmış, Ion Torrent
Inc. tarafından geliştirilmiş ve 2010 yılında yayınlanmıştır (Rusk, 2011).
KAYNAKLAR
Akeson M, Branton D, Kasianowicz JJ, Brandin E,
Deamer DW 1999. Microsecond Time-Scale
Discrimination
Among
Polycytidylic
Acid,
Polyadenylic Acid, and Polyuridylic Acid As
Homopolymers or As Segments Within Single RNA
Molecules. Biophys J, 77(6):3227-3233.
Ansorge WJ, 2009. Next-Generation DNA Sequencing
Techniques. New Biotechnol, 25(4):195-203.
Ansorge W, Sproat B, Stegemann J, Schwager C, Zenke
M 1987. Automated DNA Sequencing Ultrasensitive Detection of Fluorescent Bands during
Electrophoresis. Nucleic Acids Res, 15(11):45934602.
Bayley H, 2006. Sequencing Single Molecules Of DNA.
Curr Opin Chem Biol, 10(6):628-637.
Bentley DR 2006. Whole-Genome Re-Sequencing. Curr
Opin Genet Dev, 16(6):545-552.
Bentley DR, Balasubramanian S, Swerdlow HP, Smith
… , A.J. Smith. 2008. Accurate Whole Human
Genome Sequencing Using Reversible Terminator
Chemistry. Nature, 456(7218):53-59.
Bhakdi S, Tranumjensen J 1991. Alpha-Toxin of
Staphylococcus-Aureus. Microbiol Rev, 55(4):733751.
Bowers J, Mitchell J, Beer E, Buzby, PR, Causey …,
Thompson, JF.2009. Virtual Terminator Nucleotides
For Next-Generation DNA Sequencing. Nat
Methods, 6(8):593-U560.
Branton D, Deamer DW, Marziali, A. …, Schloss JA
2008. The Potential and Challenges Of Nanopore
Sequencing. Nat Biotechnol, 26(10):1146-1153.
Chen F, Gaucher EA, Leal NA, Hutter D, Havemann SA,
Govindarajan S, Ortlund EA, Benner SA 2010.
Reconstructed Evolutionary Adaptive Paths Give
Polymerases Accepting Reversible Terminators For
Sequencing and SNP Detection. P Natl Acad Sci,
107(5):1948-1953.
Cherf GM, Lieberman KR, Rashid H, Lam CE, Karplus
K, Akeson M 2012. Automated Forward And Reverse
SONUÇ
Farklı dizileme konsorsiyumlarının geliştirdikleri
yeni nesil dizileme teknolojileri son yıllarda ön olana
çıkmış ve güvenilirliği yüksek olan çok sayıda nükleotid
dizi verileri oluşturulmuştur. Yeni nesil dizileme
yaklaşımları ile dizileme maliyeti düşmüş ve sadece belli
genom merkezlerinin erişebildiği ve üretebildiği
nükleotid verilerine erişim kolaylaşmıştır. Yeni
moleküler veri üretebilen ve bunları yaygınlaştıran
araştırma grup sayısı artmıştır. Farklı deneysel sonuçların
birleştirilmesi, genom düzeyinde metilasyon, histon
bağlanma ve gen ekspresyonlarının desenlerinin analiz
edilmesi mümkün olmuştur. Yeniden yapılmış nükleotid
dizileri, kompleks genomlardaki varyasyon, klinik
patojen mikroorganizma ve virüs genomlarının
karakterize edilmesine yardımcı olmuştur. Günümüzde
genom dizileri yayınlanmakta ancak uygulanabilir
sonuçlar ile ilişkilendirmede sınırlamalar bulunmaktadır.
Yakın bir gelecekte genomik DNA bilgileri biyoloji ve
medikal alanlara transfer edilerek hastalıkların sebepleri,
tanısı, yeni ilaçların gelişimine ve mikroaary teknolojisi
ile birleştirilerek uygulanabilir nitelikte yaklaşımları
açığa çıkarılabilecektir.
13
KSÜ Doğa Bil. Derg., 20(1), 1-15, 2017
KSU J. Nat. Sci., 20(1), 1-15, 2017
Derleme Makalesi/ Review Article
DOI : 10.18016/ksujns.76089
Ratcheting Of DNA In A Nanopore At 5-Angstrom
Precision. Nat Biotechnol, 30(4):344-348.
Deamer DW, Branton D 2002. Characterization of
Nucleic Acids by Nanopore Analysis. Accounts
Chem Ref, 35(10):817-825.
Dekker C 2007. Solid-State Nanopores. Nat
Nanotechnol, 2(4):209-215.
Edwards A, Voss HP, Rice A, Civitello J, Stegemann C,
Schwager J, Zimmermann H, Erfle C, Caskey T,
Ansorge W 1990. Automated DNA Sequencing of the
Human Hprt Locus. Genomics, 6(4):593-608.
Eriksson J, Gharizadeh B, Nordstrom T, Nyren P 2004a.
Pyrosequencing (TM) Technology at Elevated
Temperature. Electrophoresis, 25(1):20-27.
Eriksson J, Gharizadeh B, Nourizad N, Nyren P 2004b.
7-Deaza-2 '-Deoxyadenosine-5 '-Triphosphate as An
Alternative Nucleotide for The Pyrosequencing
Technology. Nucleos Nucleot Nucl, 23(10):15831594.
Eriksson J, Nordstrom T, Nyren P 2003. Method
Enabling Firefly Luciferase-Based Bioluminometric
Assays at Elevated Temperatures. Anal Biochem,
314(1):158-161.
Fields S 2007. Site-seeing by Sequencing. Science,
316(5830):1441-1442.
Fuller CW, Middendorf LR, Benner SA, Church GM,
Harris T, Huang XH, Jovanovich SB, Nelson JR
Schloss JA, Schwartz DC, Vezenov DV 2009. The
Challenges of Sequencing by Synthesis. Nat
Biotechnol, 27(11):1013-1023.
Gardner AF, Wang JC, Wu, WD, Karouby J, Li H, Stupi
BP, Jack WE, Hersh MN, Metzker ML 2012. Rapid
Incorporation Kinetics and Improved Fidelity Of A
Novel Class Of 3 '-OH Unblocked Reversible
Terminators. Nucleic Acids Res, 40(15):7404-7415.
Gharizadeh B, Ghaderi M, Donnelly D, Amini B, Wallin
KL, Nyren P 2003a. Multiple-Primer DNA
Sequencing Method. Electrophoresis, 24(7-8):11451151.
Gharizadeh B, Ohlin A, Molling P, Backman A, Amini
B, Olcen P, Nyren P 2003b. Multiple Group-Specific
Sequencing Primers For Reliable and Rapid DNA
Sequencing. Molecular and Cellular Probes,
17(4):203-210.
Gharizadeh B, Eriksson J, Nourizad N, Nordstrom T,
Nyren P 2004. Improvements in Pyrosequencing
Technology by Employing Sequenase Polymerase.
Anal Biochem, 330(2):272-280.
Gharizadeh B, Oggionni M, Zheng B, Akom E,
Pourmand N, Ahmadian A, Wallin KL, Nyren P
2005. Type-Specific Multiple Sequencing Primers: A
Novel Strategy For Reliable And Rapid Genotyping
Of Human Papillomaviruses By Pyrosequencing
Technology. J Mol Diagn, 7(2):198-205.
Gharizadeh B, Nordstrom T, Ahmadian A, Ronaghi M,
Nyren P 2002. Long-Read Pyrosequencing Using
Pure 2 '-Deoxyadenosine-5 '-O '-(1-Thiotriphosphate)
Sp-Isomer. Anal Biochem, 301(1):82-90.
Guo J, Yu L, Turro NJ, Ju JY 2010. An Integrated System
for DNA Sequencing by Synthesis Using Novel
Nucleotide Analogues. Accounts Chem Res,
43(4):551-563.
Guo J, Xu N, Li ZM, Zhang SL, Wu J, Kim DH, Marma
MS, Meng QL, Cao HY, Li XX, Shi SD, Yu L,
Kalachikov S, Russo JJ, Turro NJ, Ju, JY 2008. FourColor DNA Sequencing With 3'-O-Modified
Nucleotide Reversible Terminators and Chemically
Cleavable Fluorescent Dideoxynucleotides. P Natl
Acad Sci, USA 105(27):9145-9150.
Harrell CC, Choi Y, Horne LP, Baker LA, Siwy ZS,
Martin CR 2006. Resistive-Pulse DNA Detection
With A Conical Nanopore Sensor. Langmuir,
22(25):10837-10843.
Healy K 2007. Nanopore-Based Single-Molecule DNA
Analysis. Nanomedicine, 2(4):459-481.
Hutter D, Kim MJ, Karalkar N, Leal NA, Chen F,
Guggenheim E, Visalakshi V, Olejnik J, Gordon S,
Benner SA 2010. Labeled Nucleoside Triphosphates
with Reversibly Terminating Aminoalkoxyl Groups.
Nucleos Nucleot Nucl, 29(11-12):879-895.
Karamohamed S, Nyren P 1999. Real-time Detection
And Quantification of Adenosine Triphosphate
Sulfurylase Activity by A Bioluminometric
Approach. Anal Biochem., 271(1):81-85.
Kasianowicz JJ, Brandin E, Branton D, Deamer DW
1996. Characterization of Individual Polynucleotide
Molecules Using A Membrane Channel. P Natl Acad
Sci, 93(24):13770-13773.
Li ZM, Bai XP, Ruparel H, Kim S, Turro NJ, Ju JY 2003.
A Photocleavable Fluorescent Nucleotide For DNA
Sequencing and Analysis. P Natl Acad Sci, USA,
100(2):414-419.
Lieberman KR, Cherf GM, Doody MJ, Olasagasti F,
Kolodji Y, Akeson M 2010. Processive Replication
of Single DNA Molecules in a Nanopore Catalyzed
by phi29 DNA Polymerase. J Am Chem Soc,
132(50):17961-17972.
Litosh VA, Wu WD, Stupi BP, Wang JC, Morris SE,
Hersh MN, Metzker ML 2011. Improved Nucleotide
Selectivity And Termination Of 3'-OH Unblocked
Reversible Terminators By Molecular Tuning Of 2Nitrobenzyl Alkylated Homedu Triphosphates.
Nucleic Acids Res, 39(6): 1-13.
Liu L, Li Y, Li S, Hu N, He, Y, Pong R, Lin DN, Lu LH,
Law M 2012. Comparison of Next-Generation
Sequencing Systems. J Biomed Biotechnol, 2012
(2012): 1-11.
Manrao EA, Derrington IM, Laszlo AH, Langford KW,
Hopper MK, Gillgren N, Pavlenok M, Niederweis M,
Gundlach JH 2012. Reading DNA At SingleNucleotide Resolution With a Mutant Mspa
Nanopore and Phi29 DNA Polymerase. Nat
Biotechnol, 30(4):349-353.
Mardis ER 2008. Next-Generation DNA Aequencing
methods. Annu. Rev. Genom. Human Genet, 9: 387402.
14
KSÜ Doğa Bil. Derg., 20(1), 1-15, 2017
KSU J. Nat. Sci., 20(1), 1-15, 2017
Derleme Makalesi/ Review Article
DOI : 10.18016/ksujns.76089
Margulies M, Egholm M, Altman WE, Attiya S, Bader
JS, Bemben LA, ... & Dewell, SB 2005. Genome
Sequencing in Microfabricated High-Density
Picolitre Reactors. Nature, 437(7057) 376-380.
Meller A, Nivon L, Branton D 2001. Voltage-Driven
DNA Translocations Through A Nanopore. Phys Rev
Lett, 86(15):3435-3438.
Meller A, Nivon L, Brandin E, Golovchenko J, Branton
D 2000. Rapid Nanopore Discrimination Between
Single Polynucleotide Molecules. P Natl Acad Sc,
USA, 97(3):1079-1084.
Metzker ML 2010. Applications of Next-Generation
Sequencing Sequencing Technologies - The Next
Generation. Nat Rev Genet, 11(1):31-46.
Mikheyev AS, Tin MMY 2014. A First Look At The
Oxford Nanopore Minion Sequencer. Mol Ecol
Resour, 14(6):1097-1102.
Nakane JJ, Akeson M, Marziali A 2003. Nanopore
Sensors For Nucleic Acid Analysis. J Phys-Condens
Mat, 15(32): 1365-1393.
Nordstrom T, Alderborn A, Nyren P 2002. Method For
One-Step Preparation of Double-Stranded DNA
Template Applicable For Use With Pyrosequencing
(TM) Technology. J Biochem Bioph Meth, 52(2):7182.
Nyren P 1994. Apyrase Immobilized On Paramagnetic
Beads Used To Improve Detection Limits In
Bioluminometric Atp Monitoring. J Biolum
Chemilum, 9(1):29-34.
Pennisi E 2010. Genomics Semiconductors Inspire New
Sequencing Technologies. Science, 327(5970):11901190.
Perkel J 2011. Making Contact with Sequencing's Fourth
Generation. Biotechniques, 50(2):93-95.
Purushothaman S, Toumazou C, Ou CP 2006. Protons
and Single Nucleotide Polymorphism Detection: A
Simple Use for The Ion Sensitive Field Effect
Transistor. Sensor Actuat B-Chem, 114(2):964-968.
Ronaghi M 2000. Improved Performance of
Pyrosequencing Using Single-Stranded DNABinding Protein. Anal Biochem, 286(2):282-288.
Ronaghi M, Uhlen M, Nyren P 1998. A Sequencing
Method Based on Real-Time Pyrophosphate.
Science, 281(5375):363-365.
Ronaghi M, Karamohamed S, Pettersson B, Uhlen M,
Nyren P 1996. Real-Time DNA Sequencing Using
Detection of Pyrophosphate Release. Anal Biochem,
242(1):84-89.
Rusk N 2011. Torrents of Sequence. Nat Methods,
8(1):44-44.
Shendure J, Ji HL 2008. Next-Generation DNA
Sequencing. Nat Biotechnol, 26(10):1135-1145.
Smith LM, Sanders JZ, Kaiser RJ, Hughes P, Dodd C,
Connell CR, Heiner C, Kent SBH, Hood LE 1986.
Fluorescence Detection in Automated DNASequence Analysis Nature, 321(6071):674-679.
Wu W, Stupi BP, Litosh VA, Mansouri D, Farley D,
Morris S, Metzker S, Metzker ML 2007. Termination
of DNA Synthesis by N-6-Alkylated, Not 3-OAlkylated,
Photocleavable
2-Deoxyadenosine
Triphosphates. Nucleic Acids Res, 35(19):63396349.
15
KSÜ Doğa Bil. Derg., 20(1), 16-19, 2017
KSU J. Nat. Sci., 20(1), 16-19, 2017
Araştırma Makalesi/ Research Article
DOI: 10.18016/ksujns.45941
Yenebilen ve Ekonomik Değeri Olan (Ramaria flavobrunnescens =
Gelinparmağı Mantarı)'nın Vitamin C, E ve Yağ Asidi Bileşenlerinin Belirlenmesi

İbrahim TÜRKEKUL
Gaziosmanpaşa Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Biyoloji Bölümü, Taşlıçiftlik, Tokat
: ibrahim.turkekul@gop.edu.tr
Geliş (Received): 15.07.2016
Kabul (Accepted): 15.08.2016
ÖZET: Araştırma, ticari öneme sahip makromantarlardan Ramaria flavobrunnescens'in taze ve kurutulmuş
örneklerinde Vitamin C, E, ve yağ asidi bileşenlerinin belirlenmesi amacıyla yürütülmüştür. Vitamin C ve E
miktarları HPLC ile analiz edilmiştir. Vitamin C miktarı taze örneklerde 186 mg kg -1, kurutulmuş örneklerde 7,2
mg kg -1 olarak bulunmuştur. Yağ asidi bileşenleri, yağ asidi metil esterleri oluşturulduktan sonra Alev İyonlaştırma
Detektörü'lü (FID) Gaz Kromatografisi (GC) cihazı ile analiz edilmiştir. Yağ asidi bileşenleri, taze ve kuru
örneklerde yüzde olarak sırasıyla şu şekilde bulunmuştur; linoleik asit: %22.7- %21.4; oleik asit %44.8- % 48.9;
palmitik asit %11.8- %8.8.
Anahtar kelimeler: Ramaria flavobrunnescens, vitamin C, E, yağ asitleri
Determination of Vitamins C, E and Fatty Acid Composition in Edible and
Economically Important Macrofungi, (Ramaria flavobrunnescens= Gelinparmağı Mantarı))
ABSTRACT: This study was conducted to determine vitamins C, E and fatty acid composition in a commercially
important macrofungi, Ramaria flavobrunnescens. Amount of vitamin C and E were determined by HPLC. The ratio
of Vitamin C was 186 mg kg -1 and 7.2 mg kg -1 in fresh and dried samples, respectively. Fatty acid compositions
were analyzed by Gas Chromatography (GC) equipped with Flame Ionization Detector (FID) after formations of
methyl esters. Fatty acid composition percentages for each fresh and dried sample were 22.7%-21.4%; 44.8%48.9%; and 11.8%-8.8% for linoleic acid, oleic acid, and palmitic acid, respectively.
Key words: Fatty acid, Ramaria flavobrunnescens, vitamin C, E
araştırıcı tarafından yapılan çalışmalarda; her yörede
ancak 3–5 mantar yöre halkı tarafından tanınmakta ve
gıda olarak tüketilmektedir (Türkoğlu 2008; Türkoğlu
ve ark. 2008). Mantarlar düşük kalorili ve esansiyel yağ
asitleri ile protein, vitamin, mineral içeriği iyi olan
sağlık açısından önemli besin kaynaklarıdır (Yılmaz ve
ark. 2006).
Ramaria türlerinin ülkemizde birçok bölgede halk
arasında “gelinparmağı, tellice” gibi isimlerle bilinen
taze, kurutularak ve salamurası yapılarak yaygın olarak
tüketilen, bu sebeple pazar payı oldukça yüksek olan
mantarlardır. Genellikle Ağustos-Ekim aylarında doğal
olarak yetişir ve yöre halkı tarafından sevilerek
tüketilirler. Ramaria türlerinin destekleyici tıp, gıda,
ilaç ve kozmetik sanayisinde kullanımının gittikçe
artmasından dolayı, bu mantarların biyolojik aktivite ve
fonksiyonel bileşik analizlerinin yapılmasını daha
önemli hale getirmektedir. Bu nedenle mevcut
çalışmada, ekonomik değere sahip olan Ramaria
flavobrunnescens’in taze ve kurutulmuş numunelerinde
vitamin C, E ve yağ asidi bileşenleri analiz edilmiştir.
GİRİŞ
Mantarlar insanoğlunun varoluşundan bu yana
besinsel değerlerinden ve aromalarından dolayı gıda
maddesi olarak tüketilmektedirler. Gıda olarak
tüketilmesinin yanı sıra ölü veya canlı organik
maddeleri parçalayarak karbon ve azot döngüsünde de
rol oynarlar. Doğada ormanlık alanlarda organik madde
miktarı ve rutubeti yüksek ekolojik ortamları tercih
ederler. Çayırlar, yangına maruz kalmış alanlar,
bahçelik yerler gibi diğer habitatlarda da yetiştikleri
görülmektedir (Gücin 1993). Yenilebilir mantarlar iyi
bir lif kaynağı olup, hücre duvarı; kitin, hemisellüloz,
mannan ve betaglukanları içerir. β-glukan’ın; kandaki
kolesterol ve kan şekeri düzeyinin düşürülmesi, spesifik
olmayan immun uyarıcılarının aktivasyonu ve
bakteriyel, viral, fungal, parazitik enfeksiyonların
önlenmesi ile makrofaj fonksiyonlarının düzenlenmesi
gibi insan sağlığı üzerinde olumlu etkileri olduğu ifade
edilmektedir (Manzi ve Pizzoferrato 2000; Rajarathnam
ve ark. 1998).
Türkiye fitocoğrafik konumundan dolayı oldukça
zengin bir mantar florasına sahiptir. Her mevsim
görülen türlerin haricinde genellikle ilkbahar ve
sonbahar aylarında ortaya çıkan bu mantarların
zenginliği, şüphesiz ki ekolojik şartların uygunluğundan
kaynaklanmaktadır (Işıloğlu ve Öder 1995). Yenilebilir
doğal mantar türleri yönünden oldukça zengin olan
ülkemizde, halkımızın bunları yeterince tanımadığı da
bir gerçektir. Bugüne kadar çeşitli yörelerde birçok
MATERYAL ve METOT
Çalışmada kullanılan makromantar örnekleri, 2014
yılının Ağustos-Eylül-Ekim ayları arasında Canpolat
Yaylası (Tokat) yöresinden toplanmıştır. Arazi
çalışmaları sırasında örneklerin resimleri çekilmiş,
morfolojik özellikleri ve habitatları not edilmiştir.
Araziden toplanan bu örnekler daha sonra laboratuvara
16
KSÜ Doğa Bil. Derg., 20(1), 16-19, 2017
KSU J. Nat. Sci., 20(1), 16-19, 2017
Araştırma Makalesi/ Research Article
DOI: 10.18016/ksujns.45941
getirilip, spor baskıları elde edilmiştir. Mantarların
kurutma işleminde, mantarlar herhangi bir metal
kullanılmadan küçük parçalara bölünen numuneler oda
sıcaklığında (26-28 oC) güneş almayacak bir ortamda
kurutulmuştur. Elde edilen mikroskobik ve makroskobik
incelemeler sonucunda ilgili literatürden (Breitenbach
2005; Phillips 1981; Moser 1983) yararlanılarak
makrofungusların teşhisleri yapılmıştır. Kurutulup
polietilen torbalar içine konan mantarlar fungaryum
örneği haline getirilmiştir. Mantarlar Gaziosmanpaşa
Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Biyoloji Bölüm
Herbaryum' unda saklanmaktadır.
ortalamalar alınmıştır. Vitamin E miktarı kalibrasyon
grafiği kullanarak mg kg -1 doku olarak hesaplanmıştır.
Yağ Asitleri Analizi
Taze ve kurutulmuş mantar örneklerinden 3.5 gram
alınarak Hekzan/Kloroform (3:1) karışımı ile lipit
ekstraksiyonu
yapıldı.
Evaporatorde
çözücü
uzaklaştırıldıktan sonra elde edilen lipit örneklerinin
metil esterleri oluşturulmuştur. Yağ asidi metil esterleri,
metil alkolde çözünmüş %2 N’lik KOH çözeltisi ile
gerçekleştirildi. Organik faza geçmiş olan yağ asitleri
metil esterleri FID detektörü kullanılarak gaz
kromatografisi (GC) ile tayin edilmiştir (Christe 1993).
Her bir pik alanı hesaplanmış, sonuçlar yüzde (%)
olarak verilmiştir.
Analiz için GC Şartları; Enjeksiyon portu sıcaklığı
250°C, enjeksiyon hacmi 1 µL, taşıyıcı gaz olarak
helyum 1 mL/dakika hız ile 50:1 split ve kolon olarak
Trace TR-FAME (30mx0.25 mm, 0.25µm; Thermo)
kullanılmıştır. Fırın programı 50 °C’de başlanarak,
5°C/dakika ısıtma hızı ile 250°C’ye çıkarılmıştır.
Bütün analizler üç tekrarlı yapılmış ve ortalamaları
hesaplanmıştır. Varyans analizi ANOVA testi ile
yapılmış ve ortalamalar arasındaki farklılıklar Duncan's
testi ile belirlenmiştir (SPSS 11.5 version).
Vitamin C ve E Analizi
Vitamin C analizinde; taze ve kurutulmuş mantarlar
sıvı Azot ile parçalandıktan sonra, numunelerden 5g
alınarak 10 mL %3’lük meta-fosforik asit ile ekstrakte
edilmiştir. 2 dakika vortekslendikten sonra oda
sıcaklığında 30 dakika ultrasonik banyoda bekletilen
numune, 0,22 µm naylon şırınga filtresinden
geçirildikten sonra Vit–C analizi için HPLC-DAD
cihazına verilmiştir. HPLC analizinde hareketli faz
olarak 1 mL/dk akış hızında %3 orto-fosforik asit
çözeltisi, HPLC kolonu ters faz C18 Wakosil (150x4.6
mm, 5µm) kolon ve kolon fırını sıcaklığı 30 °C olacak
şekilde
belirlenerek
6
dakikada
analiz
gerçekleştirilmiştir.
Vitamin E analizide; makromantar numuneleri
toplandıktan sonra bir kısmı taze olarak kullanılırken bir
kısmı uygun şartlarda kurutulmuştur. Hem taze hem de
kurutulmuş numuneler hekzan/diklorometan (3:1)
çözücü karışımı ile oda sıcaklığında ekstrakte edilmiştir.
Vitamin E analizi yüksek basınçlı sıvı kromatografisi
(HPLC) cihazı ile yapılmıştır. Dedektör olarak diod
array detector (DAD) ve kolon olarak ters faz C18
kolon kullanılmıştır. Analizler üç tekrarlı yapılmış ve
BULGULAR ve TARTIŞMA
Elde edilen sonuçlara göre vitamin E miktarı taze
numunede 20.8 mg kg -1 doku bulunurken, kurutulmuş
mantar numunesinde 20.4 mg kg -1 doku bulunmuştur.
Taze ve kuru numunelerde vitamin E seviyesi yüksek
olmasına rağmen bu fark istatistiksel olarak anlamlı
bulunmamıştır (p>0.05). Bunun yanında vitamin C'de
ise; taze örneklerde 186 mg kg -1 iken, kurutulmuş
örneklerde 7.2 mg kg -1 kadar düşmektedir (Şekil 1).
Şekil 1. Ramaria flavobrunnescens taze ve kurutulmuş örneklerde Vitamin C ve E değerleri (*anlamlık derecesi: 0.05)
17
KSÜ Doğa Bil. Derg., 20(1), 16-19, 2017
KSU J. Nat. Sci., 20(1), 16-19, 2017
Araştırma Makalesi/ Research Article
DOI: 10.18016/ksujns.45941
Vitamin C miktarının taze ve kurutulmuş numuneler
arasındaki fark istatistiksel olarak anlamlı bulunmuştur
(p˂0.05).Daha
önce
yapılan
çalışmalarda
makromantarlarda genel olarak doymamış yağ asitleri
oranı yüksek olarak bulunmuştur. Bunların linoleik,
oleik, oleik asit, linolenik asit ve palmitoleik asit olduğu
rapor edilmiştir. Doymuş yağ asitlerinden steraik asit ve
palmitik asit daha düşük oranlarda bulunmuştur (Üstün
2011, Yılmaz ve ark. 2006).
Yapmış olduğumuz bu çalışmada görülmektedir ki
Ramaria flavobrunnescens'nın hem taze hem de
kurutulmuş örneklerinde doymamış yağ asitleri
(DOYA) oranı doymuş yağ asitlerinden (DYA) daha
yüksük olarak bulunmuştur (Şekil 2). Çoklu doymamış
yağ asitlerinden (ÇDYA) 18:2 linoleik asit miktarı oleik
asitten sonara en yüksek bulunan yağ asidi olmuştur.
Tekli doymamış yağ asitlerinden (TDYA) önemli olan
18:1 oleik asit miktarı ise tüm yağ asitleri içinde en
yüksek oranda bulunmuştur (Çizelge 1). De novo olarak
sentezlenen stearik asit ve palmitik asitten Stearoil
Coenzim Desaturaz (SCD) enzimi tarafından oleik asit
başta olmak üzere tekli doymamış yağ asitleri biyolojik
sistemlerde sentezlenmektedir (Ntambi, 1999; Flowers
& Ntambi, 2008; Paton & Ntambi, 2009). İnsan için
esansiyel olan çoklu doymamış yağ asitleri oleik asidi
substrat olarak kullanan Δ9, Δ6, ve Δ5 desaturaz
enzimleri tarafından sentezlenmektedir (De Antueno et
al., 2001). Daha önce yapılan çalışmada, yenebilen
mantarların yağ asidi kompozisyonu doymamış yağ
asitleri bakımından yüksek olduğu bildirilmiştir
(Türkekul ve ark. 2010). Doymuş yağ asitlerinden
(DYA) palmitik asit ve stearik asit doymamışlara göre
çok düşük olarak bulunması bu mantarın tüketilmesinin
önemini daha da artırmaktadır. Bu nedenle, mantar
numunelerinde tekli ve çoklu doymamış yağ aside
oranlarının yüksek olması diyet için uygun besinlerdir
(Enoch et al., 1976).
SONUÇ ve ÖNERİLER
Çalışma sonucunda; vitamin E bakımından Ramaria
flavobrunnescens mantarının hem taze, hem de kuru
halde tüketilebileceği önerilirken, vitamin C bakımından
taze olarak tüketilmesi daha uygun olacaktır.
Şekil 2. Ramaria flavobrunnescens türünün yaş ve kuru örneklerde doymuş ve doymamış yağ asitleri oranı
Çizelge 1. Ramaria flavobrunnescens makromantar türünün yaş ve kuru örneklerinde yağ asidi bileşen yüzdesi
Taze (%)
Kuru (%)
C12:0 (Laurik asit)
0.39±0.01
0.16±0.01
C14:0 (miristik asit)
5.05±0.03
2.42±0.03
C15:0 (pentadekanoik asit)
0.12±0.01
0.47±0.01
C15:1 (cis-10 pentadekenoik asit)
2.55±0.02
0.35±0.01
C16:0 (palmitik asit)
11.83±0.1
8.85±0.2
C16:1 (palmitoleik asit)
2.30±0.01
0.80±0.02
C17:0 (heptadekanoik asit)
4.44±0.03
11.52±0.08
C18:0 (stearik asit)
5.76±0.04
5.02±0.05
C18:1n9c (oleik asit)
44.81±0.8
48.97±0.7
C18:2n6c (linoleik asit)
22.75±0.3
21.44±0.3
18
KSÜ Doğa Bil. Derg., 20(1), 16-19, 2017
KSU J. Nat. Sci., 20(1), 16-19, 2017
Araştırma Makalesi/ Research Article
DOI: 10.18016/ksujns.45941
Ramaria flavobrunnescens mantarındaki yağ asidi
profilinin de incelendiği bu çalışmadaki verilere göre,
doymamış yağ asidi oranın yüksek olması ve omega-6
yağ asitlerinden olan linoleik asit oranın hem kuru hem
de taze numunelerde yüksek bulunması sağlık açısından
önemini
ortaya
koymaktadır.
Bu
bağlamda
değerlendirildiğinde bu mantarın hem taze hem de
kurutulmuş olarak tüketilebileceği sonucuna varılmıştır.
Yukarıda
bahsetmiş
olduğumuz
veriler
doğrultusunda Ramaria flavobrunnescens mantarının
besin olarak tüketilmesi oldukça yararlı olacaktır.
(Morchella) Mantarları. Ekoloji Çevre Dergisi, 6:
22-27.
Işıloğlu M, Öder N 1995. Contribution to the
Macrofungi of Mediterranean Turkey. Türk. J.
Botany, 19: 603–609.
Manzi P, Pizzoferrato L 2000. Beta Glucans in Edible
Mushrooms. Food Chem, 68: 315-318.
Moser M 1983. Keys to Agarics and Boleti. Gustav
Fischer Verlag, 535 p., Stuttgart.
Ntambi JM 1999. Regulation of Stearoyl-Coa
Desaturase By Polyunsaturated Fatty Acids And
Cholesterol. J Lipid Res, 40: 1549–1558.
Paton CM, Ntambi JM 2009. Biochemical and
Physiological Function of Stearoyl-Coa Desaturase.
Am J Physiol Endocrinol Metab, 297(1): E28-37.
Phıllıps R 1981. Mushrooms and Other Fungi of Great
Britain & Europe, Pan Books.
Rajarathnam S, Shashirekha MN, Banu Z 1998.
Biodegradative and Biosynthetic Capaticies of
Mushrooms: Present and Future Strategies. Critical
Reviews in Biotechnology, 18(2-3): 91-236.
Türkekul I, Yılmaz N, Şahin F, Bayrak ÖF 2010. Fatty
Acid Composition of Six Mushroom Samples of
Black Sea Region of Turkey. Asian Journal of
Chemistry, 22(2):1479-1486.
Türkoğlu A 2008. Macrofungal Diversity of Babadag
(Denizli, Turkey). African Journal of Biotechnology
7: 192–200.
Türkoğlu A, Allı H, Işıloğlu M, Yağız D, Gezer K 2008.
Macrofungal Diversity of Uşak Province in Turkey.
Mycotaxon, 104: 365-368.
Üstün O 2011. Makrofungusların Besin Değeri ve
Biyolojik Etkileri. Turk Hij Den Biyol Derg, 68(4):
223-40.
Yılmaz N, Solmaz M, Türkekul I, Elmastas M 2006.
Fatty Acid Composition in Some Wild Edible
Mushrooms Growing in The Middle Black Sea
Region of Turkey. Food Chemstry, 99: 168-174.
KAYNAKLAR
Akkara M, Tosun H 2014. Funguslardan Elde Edilen
Endüstriyel Ürünler. Gıda Teknolojileri Elektronik
Dergisi, 9(2): 46-53.
Breitenbach J, Kränzlin F 1986. Non gilled fungiHeterobasidiomycetes,
Aphyllophorales,
Gasteromycetes. Verlag Mykologia. Fungi of
Switzerland, Vol. 2.
Christie WW 1993. Preparation of Lipid Extracts from
Tissues. In: Advances in Lipid Methodology Two,
pp. 195-213 edited by W.W. Christie, Oily Press,
Dundee.
De Antueno RJ, Knickle LC, Smith H, Eelliot ML,
Allen SJ, Neaka S, Winther MD 2001. Activity of
Human Delta5 and Delta6 Desaturases on Multiple
N-3 And N-6 Polyunsaturated Fatty Acids. FEBS
Lett, 509(1): 77-80.
Enoch HG, Catala A, Strittmatter P 1976. Mechanism of
Rat Liver Microsomal Stearyl-Coa Desaturase.
Studies of The Substrate Specificity, EnzymeSubstrate Interactions, and The Function of Lipid. J
Biol Chem 251: 5095–5103.
Flowers MT, Ntambi JM 2008. Role of StearoylCoenzyme A Desaturase in Regulating Lipid
Metabolism. Curr Opin Lipidol, 19: 248-256.
Gücin F 1993. Kozak Yaylasında (Bergama-İzmir)
Yetişen ve İhraç Potansiyeli Olan Kuzugöbeği
19
KSÜ Doğa Bil. Derg., 20(1), 20-24, 2017
KSU J. Nat. Sci., 20(1), 20-24, 2017
Araştırma Makalesi/ Research Article
DOI: 10.18016/ksujns.86250
Kahramanmaraş İlindeki İçme, Kullanma ve Çevresel Suların
Mikrobiyolojik Niteliğinin Membran Filtrasyon Sistemi İle Belirlenmesi

Metin Tansu UĞUZ2
Murat ARAL1
Ekrem KİREÇCİ1
1
Kahramanmaras Sütçü İmam Üniversitesi, Tıp Fakültesi, Tıbbi Mikrobiyoloji Anabilim Dalı, Kahramanmaraş
2
Kahramanmaras Sütçü İmam Üniversitesi, Sağlık Hizmetleri MYO, Kahramanmaraş
: ekremkirecci@gmail.com
Geliş (Received): 30.03.2016
Kabul (Accepted): 24.07.2016
ÖZET: Bu çalışmada, Kahramanmaraş ve çevresindeki içme/kullanma suları ile çevresel (nehir, göl) gibi suların
mikrobiyolojik kalitesi araştırıldı. Bu araştırmada, çeşitli su örneklerinden membran filtrasyon yöntemi ile bakteriler
izole edildi. Bu amaçla, su kaynaklarından 6 ay süresince toplanan 67 adet su numunesi çalışmaya alındı.
Numuneler, 0.45μm porlu selüloz membran filtrelerden süzüldükten sonra filtreler Endo-NKS ve Standart TTCNKS besiyerlerine yerleştirildi. Daha sonra her besiyeri 37 ºC’de 24 saat inkübe edildi. Besiyerlerinde üreyen
bakteri kolonileri biyokimyasal yöntemlerle identifiye edildi. Sonuçta, 67 adet su numunesinin 53’ünde (%79)
Escherichia coli ve diğer bakteriler izole edildi. İçme ve kullanma sularındaki Escherichia coli varlığı fekal bir
kontaminasyonu gösterdiğinden, bu durumun su kaynaklı infeksiyonlara yol açabileceği düşünülmektedir.
Anahtar sözcükler: Membran filtrasyon yöntemi, içme ve kullanma suyu, çevresel sular, bakteriler
Detection of Microbial Quality of Drinking, Using and Environmental Waters in
Kahramanmaraş City by Membrane Filtration System
ABSTRACT: In this study, the microbiological quality of drinking/using water and environmental (river, lake)
waters was investigated in Kahramanmaraş area. In this investigation, bacteria were isolated by using membrane
filtration methods from some water samples. For this purpose, 67 water samples TTC were collected and analyzed
over course of 6 months. The samples were filtered through 0.45μm pore size cellulose membrane filter. After
filtration, filters was placed on the Endo-NKS and Standart TTC-NKS medium and incubated for 24h at 37 ºC.
Bacteria colonies on the medium were identified by biochemical methods. In conclusion, Escherichia coli and
different bacteria were isolated in 53 (79 %) of 67 water samples. The presence of Escherichia coli in the water
samples exhibited existence of fecal contamination in the drinking/using water, which is thought to cause water
origin infections.
Key words: Membrane filtration method, drinking and using water, environmental waters, bacteria
Escherichia coli başta olmak üzere koliform grubu
bakteriler, suların biyolojik kirliliğini ölçmek için sık
kullanılan
indikatör
mikroorganizmalardır.
Bu
bakterilerin su kaynaklarında belirlenmesi fekal bir
bulaşmanın belirteci olup, viral, bakteriyel ve paraziter
birçok patojen mikroorganizmanın sularda bulunarak
insanlarda enfeksiyona yol açabileceğini göstermektedir
(CDC, 2016). Sularla bulaşan infeksiyöz ishaller,
dünyada tüm ölüm nedenleri içinde ikinci sırada yer
almaktadır. Yılda yaklaşık 200 milyon insan su ile
ilişkili hastalıklara yakalanmakta, iki milyon insanda
hayatını yitirmektedir (WHO, 2004; CDC, 2016).
Her türlü su kaynağı, direk ya da dolaylı olarak
insan sağlığı üzerinde büyük öneme sahip olup, içme (0
E.coli kolonisi /100 ml), kullanma ve kaynak sularında
(0 E.coli /250 ml) E.coli, koliform grubu ve diğer
patojen bakteriler kesinlikle bulunmamalıdır (Anonim,
2005). O nedenle sağlıklı hayat, sağlıklı su ve beslenme
ile orantılı olup, su kaynaklarının periyodik analizi çok
önemlidir. Bu çalışmada, membran filtrasyon yöntemi
ile Kahramanmaraş ilinde, içme/kullanma ve çevre
sularının mikrobiyolojik kalitesinin araştırılması
amaçlandı.
GİRİŞ
Su hayatın varlığı ve devamı için vazgeçilmez bir
kaynaktır. Dünyada ve ülkemizde temiz suların önemi
her geçen gün artmaktadır. Dünyadaki toplam su miktarı
1 milyar 400 milyon km3 tür. Bu suyun % 97.5’ ini
denizlerde
ve
okyanuslardaki
tuzlu
sular
oluşturmaktadır. Geriye kalan % 2.5’ luk bölüm ise, tatlı
su kaynağı olup içme ve kullanma suyu gibi amaçlar
için kullanılmaktadır (Anonim, 2007). Kahramanmaraş
il sınırlarından çıkan içme ve kullanma suyu kaynakları
ile nehir vb. su kaynakları, çevre iller başta olmak üzere
çok geniş alanda içme/kullanma ve sulama suyu olarak
kullanılmaktadır. Ayrıca şehrimizde önemli oranda bağ
ve bahçecilik yapılmakta olup, bu alanlarda içme ve
kullanma suyu gereksinimi çoğunlukla doğal su
kuyularından karşılanmaktadır. Yine şehir merkezinde
halkın kullanımına sunulan çeşitli büyüklükte yüzlerce
park bulunmakta ve bu yeşil alanlarda içme suyu olarak
halka açık çeşmeler kullanılmaktadır. Tüm dünyada,
yüzey ve yeraltı su kaynaklarının evsel ve çevresel
atıklar ile sel gibi taşkınlar sonucu gerek biyolojik
gerekse de kimyasal olarak kirlenmesi halk sağılığını
tehdit sorunlar arasında yer almaktadır (WHO, 2004).
20
KSÜ Doğa Bil. Derg., 20(1), 20-24, 2017
KSU J. Nat. Sci., 20(1), 20-24, 2017
Araştırma Makalesi/ Research Article
DOI: 10.18016/ksujns.86250
kullandığı çeşme gibi kaynaklardan 6 ay süresince
(Mayıs-Ekim 2015) toplanan 67 adet su numunesi
çalışmaya alınmıştır (Şekil 1-2). Su örnekleri aseptik
şartlarda ve standart numune alma tekniklerine uyularak
alınmış ve Tıbbi mikrobiyoloji laboratuarında
çalışılmıştır.
MATERYAL ve METOT
Numunelerin toplanması
Kahramanmaraş ve çevresindeki, Aksu ve Ceyhan
nehri ile çeşitli baraj gölleri, şehrimizin ana su
kaynakları, bağ ve bahçelerde kullanılan kuyu suları,
ticari pet şişe suları, şehrimizin farklı alanlarında
bulunan ve insanların içme/ kullanma suyu olarak
Şekil 1. Çeşitli su kaynaklarının alındığı alanlar (1. Ceyhan nehri
Şekil 2. Çeşitli su kaynakları
kaynağı, 2.Sır baraj gölü, 3.Kılavuzlu baraj gölü çıkışı, 4. Aksu çayı,
5.Kuzey bağları 6.Şehir merkezi içme suyu, kaynakları, 7 ve 8.Parklar
9.Bağlar)
Membran filtrasyon sisteminde kullanılan araç
ve gereçler
Besiyerleri (Endo-NKS ve Standart TTC-NKS,
Sartorius, Germany); Her biri steril olarak petri
kaplarına yerleştirilmiş ve kurutulmuş besiyerleridir. Bu
set içerisinde steril olarak paketlenmiş 0,45m
gözenekli membran filtreleri (Sartorius, Germany) yer
almaktadır.
Membran filtrasyon cihazı ve diğer gereçler; Cihaz
paslanmaz çelik üçlü vakum filtre tutucusu, paslanmaz
çelik ön-filtre tutucusu, vakum pompası, emniyet şişesi,
pens, dozajlama şırıngası, cam vakum erleni, minisart,
silikon tıpa ve vakum hortumdan oluşmaktadır
(Sartorius, Germany).
Bakterilerin izolasyon ve identifikasyonu
Endo-NKS ve Standart TTC-NKS besiyerlerinde
üretilen bakterilerin filtre yüzeyindeki yoğunluğunun
direk sayım yöntemi ile yaklaşık koloni sayısı
belirlendikten sonra, bakteri kolonileri klasik
mikrobiyolojik yöntemlerle identifiye edilmiştir. Bu
amaçla; besiyerlerinden izole edilen farklı kolonilere
Gram boyama, katalaz, koagülaz, hidrojen sülfür,
simmon sitrat, üçlü şeker, oksidaz, üreaz ve indol gibi
standart biyokimyasal testler uygulanmıştır (Farmer,
1999).
BULGULAR
Çalışmada değerlendirilen 67 adet su numunesinin
membran filtrasyon sistemi ile incelenmesi neticesinde,
numunelerin 53’ünden (%79) bakteri izole edilirken, 14
(%21) numunede üreme saptanmamıştır. Farklı
firmalara, ait olarak alınan 11 adet ticari pet şişe suyu
örneğinin hiçbirisinde etken izole edilememiştir. 39 adet
örnekte > 100.000 koloni E.coli türü bakteri kolonileri,
6 örnekte 1-10.000 E.coli türü bakteri kolonileri ve 8
örnekte ise 5-100 adet karışık koloni üredi. Şehir
merkezindeki içme suyu kaynakları (çeşmeler vs) ile
parklar, bağ ve bahçelere ait ve halkın içme/kullanma
suyu olarak kullandığı su kaynaklarının 13’ünde üreme
görülürken, dördünde ise üreme görülmedi. Sulama
suyu olarak değerlendirilen ve nehir, çay, göl ve havuz
gibi çevresel su kaynakları olan 39 örnekte 100.000
koloniden fazla ve yalnız E.coli bakterisi üredi.
Tanımlanan diğer bakteriler; Koagulaz Negatif
Stafilokoklar (KNS), Bacillus spp. ve enterokoklar
şeklinde idi (Çizelge 1, Şekil 3). Çalışmamızda,
Kahramanmaraş ilindeki çeşitli su kaynaklarından izole
edilen mikroorganizmaların koloni sayıları ve su
örneklerinin dağılımı Çizelge 2 de özetlenmiştir.
Membran filtrasyon işlemi
Membran filtrasyon araçları sterilize edildi. Bu
amaçla, paslanmaz çelik özellikli ekipmanın pratik
olarak % 70’lik alkol ve Bunsen beki alevi kullanılarak
fiziksel yöntemle sterilizasyonu sağlandı. Kuru EndoNKS ve Standart TTC-NKS besiyerlerine dozaj
şırıngası ile 3.5 ml steril distile su ilave edildi. Daha
sonra steril paketlerdeki membran filtre pens ile
tutularak filtre destek kısmına yerleştirildi. Huni kapağı
kaldırılarak su numunesi içerisine konuldu. Vakum
pompası çalıştırılarak vakum musluğu açıldı ve numune
filtre edildi. Filtrasyon işlemi tamamlandıktan sonra
vakum musluğu kapatıldı ve filtre pens ile alınarak daha
önce steril su ile ıslatılmış Endo-NKS ve Standart TTCNKS besiyerlerine yerleştirildi. Petri kutuları, tabanları
alta gelecek şekilde 37°C’de 24 saat inkübasyona
bırakıldı (Evans ve ark.,1981c; Dufour ve ark., 1981;
Grabow and Preez, 1979; Kireçci ve ark., 2006).
21
KSÜ Doğa Bil. Derg., 20(1), 20-24, 2017
KSU J. Nat. Sci., 20(1), 20-24, 2017
Araştırma Makalesi/ Research Article
DOI: 10.18016/ksujns.86250
Çizelge 1. Su örneklerinde üreyen bakterilerin dağılımı
Bakteri
Tek ya da karışık koloni
olarak üremenin görüldüğü
örnek sayısı
E.coli
53
KNS
4
Bacillus spp.
6
Enterococcus spp
2
Şekil 3. NKS besiyerinde üreye farklı bakterilere ait
koloniler dağılımı
Çizelge 2. Membran filtrasyon sistemi ile Kahramanmaraş ilindeki çeşitli su kaynaklarından izole edilen
mikroorganizmaların dağılımı.
Su numunelerinin alındığı kaynaklar(n: 67)
İzole ve identifiye edilen mikroorganizmalar ve koloni sayıları
A-Çeşme ve doğal içme suları
Çarşı çeşmesi (Ulucami civarı) (1)
7 koloni E.coli, 1 koloni bacillus spp., 3 koloni KNS
Kapalı çarşı çeşmesi (1)
8 koloni E.coli, 2 koloni Bacillus spp.
Meydanlık parkı büyük çeşmesi (1)
4 koloni E.coli, 1 koloni KNS
Çarşı karakolu yanı çeşme (1)
10 koloni E.coli
Şelale parkı çeşmesi (1)
13 koloni E.coli
Kılavuzlu parkı çeşmesi (1)
4 koloni E.coli, 19 koloni KNS
Arslanbey parkı çeşmesi (2)
4 koloni E.coli
Çamlık Arslanbey parkı çeşmesi (1)
16 koloni E.coli , 12 koloni Bacillus spp., 1 koloni KNS
Muhsin yazıcıoğlu parkı çeşmesi(1)
Üreme olmadı
Pınarbaşı aile parkı çeşmesi (1)
16 koloni E.coli, 3 koloni Bacillus spp.
Tömek bağı çeşmesi (1)
100 koloni E.coli
Tömek bağı kaynak suyu (2)
150 koloni E.coli, 100 koloni bacillus spp., 40 koloni enterokok
Tömek bağı kaynak suyu (2)
Üreme olmadı
Ceyhan nehri çıkış kaynağı (3)
>100.000 koloni E.coli
B-Ambalajlı ticari içme suları
Ticari içme suyu (11)
Üreme olmadı
C-Çevresel sular
Üngüt yün yıkama havuzu (2)
>100.000 koloni E.coli
Pınarbaşı aile parkı havuzu (1)
10.000 koloni E.coli
Kılavuzlu baraj gölü (2)
>100.000 koloni E.coli
Aksu nehri (16)
>100.000 koloni E.coli
Sır barajı gölü (16)
>100.000 koloni E.coli
seçici besiyerlerinin kullanılması, pratik kullanım ve
deneyin tekrarlanabilirliği gibi yönlerinin önemli
olduğunu belirtmişlerdir (Albert ve ark., 1999; Evans
ve ark., 1981a; Evans ve ark.,1981b; Evans ve
ark.,1981c; Farmer 1999; Grabow ve Preez, 1979;
Dufour ve ark., 1981; Mcfeters ve Stuart, 1972; Rose ve
ark., 1975; Green ve ark., 1977).
Bu çalışmada, membran filtrasyon sistemi
kullanılarak izole edilen bakteriler çeşitli biyokimyasal
testler ile biyotiplendirilerek tanımlanmıştır. İngiltere’de
yapılan bir araştırmada, su kaynaklı gelişen infeksiyöz
hastalıklarda etiyolojik sebebin patojen E.coli’ler
olduğu tespit edilirken, su örneklerinden % 42 oranında
TARTIŞMA ve SONUÇ
Kahramanmaraş
ve
çevresinde;
insanların
içme/kullanma suyu olarak kullandığı çeşmeler, ticari
pet suları, bağ ve bahçelerde kullanılan kuyu suları ile
Aksu, Ceyhan nehri ve çeşitli baraj göllerine ait çevresel
su örnekleri bakteriler yönünden incelenmiştir.
Çeşitli su kaynaklarında ya da atıklarda
mikrobiyolojik inceleme yapan birçok araştırmacı,
membran filtrasyon yöntemi ile birlikte farklı
mikrobiyolojik
yöntemleri
kullanmışlardır.
Bu
araştırmacılar membran filtrasyon sisteminin avantajları
ile ilgili olarak; bir su örneğinin tamamının filtre
edilerek bakterinin yüksek oranda belirlenebilmesi,
22
KSÜ Doğa Bil. Derg., 20(1), 20-24, 2017
KSU J. Nat. Sci., 20(1), 20-24, 2017
Araştırma Makalesi/ Research Article
DOI: 10.18016/ksujns.86250
E.coli izole edilmiştir edilmiştir (Edberg ve ark., 2000).
Bangladesh’de, infeksiyöz çocuk diyarelerinin içme
sularından kaynaklandığı belirlenmiş, sulardan major
patojen olarak; rota virus, enterotoksijenik E.coli,
enteropatojenik E.coli ve Campylobacter jejuni
identifiye edilmiştir (Albert ve ark., 1999). Licence ve
ark.(2001),
yapmış
oldukları
araştırmalarında,
İskoçya’da su kökenli salgınlarda vakaların %52’sinden
Campylobacter sp. izole ederken sadece bir vakada
E.coli O157 suşunu tespit etmişlerdir. Payment ve ark.
(1997), ise infeksiyöz gastroenteritlerde hastalığın en
fazla
fekal-oral-suyoluyla
geliştiğine
dikkat
çekmişlerdir. Rusya’da içme su kaynaklarının
mikrobiyolojik kalitesi üzerinde yapılan araştırmada,
E.coli’ler
fekal
biyolojik
indikatör
olarak
değerlendirilmiştir (Nedachin ve ark., 2005). 2006
yılında yapmış olduğumuz benzer bir araştırmada; Kars
ve
Sarıkamış
askeri
birliklerinde
kullanılan
içme/kullanma sularına ait 1469 adet örneğin %
30’unda E.coli izole edildi (Kirecci ve ark., 2006). Bu
çalışmamızda da önceki araştırmalarda görüldüğü gibi
su örneklerinde çoğunluğu E.coli türü bakteriler
oluşturmuştur. Araştırmamızda ilimiz sınırları içerisinde
yer alan, içme, kullanma ve çevresel sular
değerlendirildiğinde; ticari olarak satılan içme suyu
örneklerinde bakteriyel üreme saptanmazken, şehir
merkezinde içme/kullanma suyu olarak kullanılan
çeşmeler ile bazı park ve bahçelere ait çeşme ve kuyu
sularında üreme belirlendi (tablo2). Çalışmamızda
örneklerden üretilen bakterilerin %79’unun E.coli türü
olması nedeni ile içme/kullanma ve çevresel sularda
çoğunlukla dışkı kaynaklı bakteriyel kontaminasyonun
olduğu görüldü. Bu su kaynaklarını, içme, yüzme, yün
yıkama vb. amaçlı kullanan insanlara çeşitli enfeksiyon
hastalıklarının bulaşma riskini bulunmaktadır.
Çalışma sonuçlarımıza göre, ilimiz sınırlarındaki
çeşitli su kaynaklarında infeksiyonlar açısından riskli
olabilecek bakteriyel üreme tespit edilmiştir. Suların
mikrobiyolojik
kirliliğinin
önlenmesinde,
yasal
düzenlemelere tam olarak uyulmasının yanı sıra çevre
temizliğinde toplumsal bilinçlenme önem arz
etmektedir.
Anonim 2007. MEGEP Gıda Teknolojisi İçme Ve
Kullanma
Suyu
Analizleri.
Http://Hbogm.Meb.Gov.Tr/Modulerprogramlar/Kurs
Programlari/Gida/Moduller/
İcme
Ve
Kullanma_Suyu_Analizleri.Pdf.
Erişim Tarihi:
12.02.2016.
CDC2016. Water-related Diseases and Contaminants in
Public Water Systems.
http://www.cdc.gov/
healthywater /drinking/public/water_diseases.html,
(Erişim tarihi: 18.01.2016).
Dufour A, Strickland ER, Cabellit VJ, 1981. Membrane
Filter Method for Enumerating Escherichia coli.
App. Environ. Microbiol, 5:1152-1158.
Edberg SC, Rice EW, Karlin RJ, Allen MJ 2000.
Escherichia coli: The Best Biological Drinking
Water İndicator For Public Health Protection.
Symposium
Series,
Society
For
Applied
Microbiology, 29:106-116.
Evans TM, Waarvick CE, Seidler RJ, Lechevallier MW
1981a. Failure of the Most-Probable-Number
Technique to Detects in Drinking Water and Raw
Water Suppliest. App. Environ. Microbiol,
41(1):130-138.
Evans TM, Waarvick CE, Seidler RJ, Lechevallier MW
1981b. Species Recovered from Untreated Surface
Water and Drinking Water by the Membrane Filter,
Standard, and Modified Most-Probable-Number
Techniquest. App. Environ. Microbiol, 41(3): 657663.
Evans TM, Seidler RJ, Lechevallier MW, 1981c. Impact
of Verification Media and Resuscitation on
Accuracy of the Membrane Filter Total
Enumeration Techniquet. App. Environ. Microbiol,
41(5):1141-1151.
Farmer J J 1995. Enterobacteriaceae: Introduction and
Identification. (Manual of Clinical Microbiology)
438-449.
Grabow EK, Preez M, 1979. Comparison of m-Endo
LES, MacConkey, and Teepol Media for Membrane
Filtration Counting of Total Bacteria in Water. App.
Environ. Microbiol, 38 (3):351-358.
Green BL, Clausen EM, Litsky W 1977. TwoTemperature Membrane Filter Method for
Enumerating Fecal
Bacteria from Chlorinated
Effluents. App. Environ. Microbiol, 33(6): 12591264.
Kireçci E, Savaşçı M, Uslu, H 2006. Kars ve Sarıkamış
Çevresindeki İçme Suyu Kaynaklarından Membran
Filtrasyon Yöntemi ile Escherichia coli İzolasyonu.
Atatürk Üniversitesi Vet. Bil. Derg, 1 (1-2):29-32.
Licence KR, Oates BA, Reid TMS 2001. An outbreak
of E. coli O157 infection with evidence of spread
from animals to man through contamination of a
private water supply. Epidemiol. Infect, 126:135–
138.
Mcfeters GA, Stuart DG 1972. Survival of Bacteria in
Natural Waters:Field and Laboratory Studies with
Membrane-Filter
Chambers.
App.
Environ.
Microbiol, 24(5): 805-811.
TEŞEKKÜR
2014/2-35M numaralı projemin yapılmasında maddi
kaynaklarını esirgemeyen Kahramanmaraş Sütçü İmam
Üniversitesi Bilimsel Araştırma Projeleri birimine
teşekkürlerimi sunarım.
KAYNAKLAR
Albert MJ, Faruque ASG, Faruque SM, Sack RB,
Mahalanabis D 1999. Case-Control Study of
Enteropathogens Associated with Childhood
Diarrhoea İn Dhaka. Bangladesh. J. Clin.
Microbiol,37 (11): 3458–3464.
Anonim 2005. İnsani Tüketim Amaçlı Sular Hakkında
Yönetmelik.
17.02.2005
Resmi
Gazete
Sayısı:25730, Ek1(parametreler ve sınır değerleri,
değişiklik ek:RG-7/3/2013-28580).
23
KSÜ Doğa Bil. Derg., 20(1), 20-24, 2017
KSU J. Nat. Sci., 20(1), 20-24, 2017
Araştırma Makalesi/ Research Article
DOI: 10.18016/ksujns.86250
Nedachin AE, Artemova TZ, Dmitrieva RA, Doskina
TV, Talaeva IG 2005. Problems of Epidemic Safety
of Drinking Water Use by the Population of Russia.
Gig. Sanit, 6;14-8.
Payment P, Siemiatycki J, Richardson L, Renaud G,
Franco E, Prevos M 1997. A Prospective
Epidemiological Study of Gastrointestinal Health
Effects Due to the Consumption of Drinking Water.
International Journal of Environmental Health
Research. 7(1):5-31.
Rose R, Geldreich E, Litsky W 1975. Improved
Membrane Filter Method for Fecal Analysis. App.
Environ. Microbiol, 29(4): 532-536.
World Health Organisation 2004. Guidelines for
Drinking Water-Quality (3th ed), Genova.
24
KSÜ Doğa Bil. Derg., 20(1),25-27, 2017
KSU J. Nat. Sci., 20(1), 25-27, 2017
Araştırma Makalesi/Research Article
DOI : 10.18016/ksujns.96081
Thomisus citrinellus Simon 1875 is a new record (Araneae: Thomisidae)
for spider fauna of Iraq
1
Hakan DEMİR1
Osman SEYYAR1
Shurook Abdullah NAJIM2
Department of Biology, Faculty of Science and Arts, Ömer Halisdemir University, 51100 Niğde, Turkey
2
Department of Biology, The College of Sciences, Basrah University, Basrah, Iraq
: osmanseyyar@hotmail.com
Received (Geliş): 06.04.2016
Accepted (Kabul): 25.07.2016
ABSTRACT: A thomisid spider species, Thomisus citrinellus Simon 1875 is recorded for the first time in Iraq.
Photographs of habitus and genitalia of the species are presented. Descriptions and localities of species are also
given.
Key Words: Thomisus citrinellus Simon 1875, New Record, Spider Fauna, Iraq.
Irak Örümcek Faunası için Yeni Bir Örümcek kaydı:
Thomisus citrinellus Simon 1875 (Araneae: Thomisidae)
ÖZET: Bir Yengeç Örümceği olan Thomisus citrinellus Simon 1875 türü Irak Örümcek Faunası için ilk kez
kaydedilmiştir. Türe ait habitus ve genitalya fotoğrafları sunulmuştur. Deskripsiyonu ve lokaliteler ayrıca çalışmada
verilmiştir.
Anahtar Kelimeler: Thomisus citrinellus Simon 1875, Yeni Kayıt, Örümcek Faunası, Irak.
were made by means of a SZ61 Olympus
stereomicroscope. . In the identification of this species,
the works of Dippenaar-Schoeman & van Harten (2007)
were consulted.
INTRODUCTION
Thomisidae are commonly called crab-spiders as
they extend their legs in a crab-like fashion and are able
to move forwards, backwards as well as sideways. The
member of this family commonly inhabit the flowers of
the grasses and shrubs and the body coloration can
adapt its living environment (Yang et al. 2005).
The genus Thomisus are large genus contaning about
82 species is known from the Palaearctic, Afrotropical
and Oriental Regions (Dippenaar-Schoeman & van
Harten, 2007). They are commomly found on flowers
and usually coloured in white, yellow and pink. Until
now, only one species of this genus (Thomisus
unidentatus Dippenaar-Schoeman & van Harten, 2007)
has been recorded from Iraq (Seyyar et al. 2015).
The spider fauna of Iraq are poorly studied and the
arachnological investigations are still poor. There is no
scientific report on the crab-spider fauna of the country
(Samir&Sherman, 2012).
Thomisidae is one of the largest spider families
including 2153 species in 175 genera on the world
(World spider catalog 2016). A total 365 thomisid
spider species in 69 genera are known from the
Afrotropical Region (Dippenaar-Schoeman and Van
Harten, 2007). The aim of this paper is to present the
thomisid spider Thomisus citrinellus Simon 1875 as a
new record for the araneofauna of Iraq.
RESULTS
Thomisus citrinellus Simon 1875
Synonyms
Thomisus spinifer O. Pickard-Cambridge, 1872a
Thomisus citrinellus Simon, 1875a
Thomisus spinigerus Mello-Leitão, 1929d
Thomisus spinifer Simon, 1932
Thomisus spinifer Lessert, 1936
Thomisus spinifer simoni Caporiacco, 1941b
Thomisus spinifer obscurior Caporiacco, 1941b
Thomisus spinifer Millot, 1942
Thomisus spinifer decoratus Millot, 1942
Thomisus spinifer maculitibiis Caporiacco, 1947d
Thomisus spinifer obscurior Caporiacco, 1949a
Thomisus spinifer simoni Caporiacco, 1949a
Thomisus spinifer Comellini, 1957
Thomisus citrinellus Levy, 1973
Material examined: Iraq, Basrah, Shat-Alarab
(10♀♀) Abu-Alkhaseeb (11♀♀), Al-Hwair (4♀♀). All
specimens were deposited in Ömer Halisdemir
University Arachnology Museum (Fig.2).
MATERIAL and METHODS
In this study, the specimens were obtained by
manual collection and from under stones in surrounding
of Basrah, Iraq (Fig.1). The specimens were preserved
in 70% ethanol. Examined specimens are deposited in
the
OHUAM
(Ömer
Halisdemir
University
Arachnology Museum). The identification and photos
Identification and description: See DippenaarSchoeman and Van Harten, (2007)
World distribution: Mediterranean, Africa, Yemen,
Socotra, Seychelles (World Spider Catalog, 2016) and
Iraq (this study).
25
KSÜ Doğa Bil. Derg., 20(1),25-27, 2017
KSU J. Nat. Sci., 20(1), 25-27, 2017
Araştırma Makalesi/Research Article
DOI : 10.18016/ksujns.96081
Figure. 1: Collecting localities of Thomisus citrinellus Simon 1875. 1- Shat-Alarab, 2- Abu-Alkhaseeb, 3- Al-Hwair
Figure 2: Thomisus citrinellus Simon 1875, A- General habitus of female; B- Epigyne; C-Vulva
26
KSÜ Doğa Bil. Derg., 20(1),25-27, 2017
KSU J. Nat. Sci., 20(1), 25-27, 2017
Araştırma Makalesi/Research Article
DOI : 10.18016/ksujns.96081
Samir MA, Sherwan TA 2013. First Record of Three
Jumping Spiders (Araneae: Salticidae) in Mergasor
(Erbil-Iraq). International Journal of Molecular
Zoology, 3 (6): 20-23.
Seyyar O, Demir H, Najim SA 2015. A new spider
record of the genus Thomisus Walckenaer, 1805
(Araneae: Thomisidae) from Iraq. Biological
Diversity and Conservation, 9 (2): 221-223.
World Spider Catalog 2016. World Spider Catalog
Version 16. Natural History Museum Bern. Online
at http://wsc.nmbe.ch (accessed 05 April 2016).
Yang ZZ, Zhu MS, Song DX 2005. Two New Species
Of The Spider Genus Tmarus Simon 1875 (Araneae:
Thomisidae) from China. Acta Arachnologica, 54
(2): 95-98.
DISCUSSION
There is not enough literature about the thomisid
fauna of Iraq, because this fauna has not been studies.
Thomisus citrinellus Simon 1875 is widespread
throughout Africa, Saudi Arabia, Palestine, Yemen but
no record of this species in Iraq. Adult females were
collected in May- June. The recording of this species
from Iraq widens its distribution to the Middle East.
REFERENCES
Dippenaar-Schoeman AS, Van Harten A 2007. Crab
Spiders (Araneae: Thomisidae) from Mainland
Yemen And The Socotra Archipelago: Part 1. The
genus Thomisus Walckenaer,
1805. Fauna
of
Arabia, 23: 169–188.
27
KSÜ Doğa Bil. Derg., 20(1),28-34, 2017
KSU J. Nat. Sci., 20(1), 28-34,, 2017
Araştırma Makalesi/Research Article
DOI : 10.18016/ksujns.26348
Diagnosis of Nematode Populations Found in Chard, Barley and Onion Grown
in North of Iraq and South of Turkey
Kamal Hussein KAREEM1
Neziha Gamze AKBAY2
Nassar Hashim AHMED1
Shirkoo Ameen Fateh SALAİ1
Tolga GÜRKAN1.
Ramazan ÇETİNTAŞ2
1
KSÜ, Graduate of Natural and Applied Sciences, Bioengineering and Sciences, Kahramanmaraş
2
KSÜ, Agricultural Faculty, Department of Plant Protection, Kahramanmaraş
: cetintas@ksu.edu.tr
Geliş (Received): 08.08.2016

Kabul (Accepted): 15.09.2016
ABSTRACT: The soil samples of three different crops namely Chards, Barely and Onion in south part of Iraq and
north part of Turkey during 2014-2015 were examined and the abundance, distribution and genera of nematodes
were diagnosed based on their community compositions and trophic groups. Nematodes from 230 collected soil
samples from both countries extracted by Baermann systems, identified, and quantified by microscopic
observations. Total number of genera belonging four trophic groups of nematodes were 19, 11, 7, and 8 for free
living, plant parasite, omnivorous and predaceous nematodes, respectively. In Iraq, the highest numbers nematodes
were found in free living genus of Cephalobus with 600, 1044 and 693 individual for Chard, Barley and Onion,
respectively. Overall, in Turkey, the highest numbers of free living nematodes were also found in genus Cephalobus
with 446, 492 and 541 individual for Chard, Barley and Onion, respectively. In study, the greater free living
nematode densities in all three crops from both counties were Cephalobus followed by Chiloplacus, Rhabditis,
Monhystera, Eucephalobus, Acrobeles and Wilsonema. On the other hand, the highest densities of plant parasitic
nematodes were observed in Tylenchus, Pratylenchus, Aphelenchus, Filenchus, Ditylenchus, Aphelnchoides,
Heterodera, Meloidogyne and Helicotylenchus. Current study indicated that the number of nematodes genus
occurred in both countries differed, because of possibly different soil and environmental conditions for nematodes.
Key words: Biodiversity, nematodes, trophic groups, density
Türkiye’nin Doğusu ile Irak’ın Kuzeyinde Yetiştirilen Zeytin, Asma ve Karışık Meyve Alanlarındaki
Nematod Yoğunluklarının Tanımlanması
ÖZET: Türkiye’nin doğusu ile Irak’ın kuzeyinde yetişen pazı, arpa ve soğan alanlarından, 2014-15 yıllarında,
alınan toprak örneklerinde görülen nematodların trofik yapı ve cinslerine göre yoğunlukları, dağılımları ve
biyoçeşitlilikleri araştırılmıştır. Her iki ülkeden alınan toplam 230 toprak örneğinde nematodlar Baermann sistemi
yardımı ile elde edilmiş ve ışık mikroskobunda teşhisleri yapılmıştır. Çalışmada, dört trofik gruba ait nematodların
cins sayıları bitki paraziti nematodlar için 11, serbest yaşayanlar için 19, predatörler için 8 ve omnivor nematodlar
için ise 7 adet olmuştur. Çalışmanın Irak bölgesinde, en yüksek serbest yaşayan nematod sayısı Cephalobus cinsinde
bulunmuş olup sırası ile pazı, arpa ve soğan için 600, 1044 ve 693 ve Türkiye için ise bu sayılar sırası ile 446, 492
ve 541 olmuştur. Çalışmanın tamamına bakıldığında her iki ülkede de Cephalobus’dan sonra sırası ile Chiloplacus,
Rhabditis, Monhystera, Eucephalobus, Acrobeles ve Wilsonema cinsleri takip etmiştir. Diğer taraftan, çalışmada en
yüksek bitki paraziti nematod sayıları sırası ile Tylenchus, Pratylenchus, Aphelenchus, Filenchus, Ditylenchus,
Aphelnchoides, Heterodera, Meloidogyne ve Helicotylenchus olmuştur. Mevcut çalışmada her iki ülkede mevcut
faklı toprak ve çevresel faktörlerden kaynaklı nematod cins ve sayılarında farklılıklar gözlenmiştir.
Anahtar sözcükler: Biyoçeşitlilik, nematodlar, trofik grouplar, yoğunluklar
which cover all main trophic consumer levels and are
associated in the degrading of dead organic material,
nutrient cycling and microbial activities (Bardgett et al.,
1999).
From an environmental viewpoint, nematodes are
part of nearly all ecosystems in their roles as herbivores,
bacterivores, fungivores, omnivores, predators, plants
and animal parasites, and as consumers of organic
matter. They are crucial in the flow of cycling and
energy of nutrients (Abebe et al., 2011). Nematodes are
also important controllers of remains degradation
(Ruess and Ferris, 2004). Because nematodes sustain a
various life history strategies and gain different food
sources, they are considered as a part of trophic levels in
the food webs (Hsieha, et al., 2016). Nematodes play a
INTRODUCTION
The Phylum Nematoda is extremely varied in terms
of species richness and one of the most plentiful
metazoan groups on earth. Nematodes cover nearly 90%
of all multicellular organisms. Soil nematodes are
considered a good indicators of soil quality and play an
important role in essential soil processes (Neher, 2001).
Nematodes are abundant in soils and contain a high
level of trophic variety (Bongers and Bongers, 1998;
Yeates et al., 2009) and they could provide significant
nitrogen and biomass mineralization to the plants. The
sequences of crop turnover in the soil including various
crop varieties can also effect nematode presence,
community structure and diversity (Rahman et al.,
2007). Feeding strategies in the nematodes are varied
28
KSÜ Doğa Bil. Derg., 20(1),28-34, 2017
KSU J. Nat. Sci., 20(1), 28-34,, 2017
Araştırma Makalesi/Research Article
DOI : 10.18016/ksujns.26348
remarkably role as bio-pointers of soil health (Wilson
and Kakouli-Duarte, 2009). However, some of parasitic
nematodes are very important economically across to
world, due to their negative effect on cultivated crops,
on some animals and people (Blaxter et al., 1998).
The aims of the study were; a) to compare
biodiversity of nematodes occurring in fields of Chard,
Barley and Onion growing areas of Iraq and in Turkey.
b) to determine the population and effect of nematode
genera occurring in different crops of both countries.
Kirkuk and 5 cities of Turkey including
Kahramanmaraş, Gaziantep, Osmaniye, Adana and
Şanlıurfa. Location of each sample taken were recorded
by Global Positioning System (GPS) (Figure 1, 2).
Field Survey
In this study, a total of 230 samples were collected
from Chard, Barley and Onions grown soils located in
both countries of Iraq and Turkey. The soil samples
were taken randomly from top 5 to 25 cm in depth with
representing the entire sampled field. Samples were
taken based on 6 sub-samples (cores) by a zigzag
pattern. Approximately 055 cm3 of soil volume for each
samples were placed into a polyethylene bag to prevent
sun light and high temperature exposure. The taken
samples were labeled with information needed and
transported to the lab in an ice chest for further
evaluations. The abundance of nematodes were
determined based on 100 cm3 sub soil samples for each
location of each crop.
MATERIAL and METHODS
Study Area
This research was conducted to determine the
nematodes populations and their biodiversity in
agricultural soils of two countries, Turkey and Iraq.
Samples were taken from the agricultural field
cultivated with different crops during 2014 and 2015.
Soil samples were collected from Chard, Barley and
Onions fields in two city of Iraq namely Erbil and
Figure 1. A view of soil sampling areas of both south of Turkey and north of Iraq.
Figure 2. A view of soil sampling areas of south of Turkey.
29
KSÜ Doğa Bil. Derg., 20(1),28-34, 2017
KSU J. Nat. Sci., 20(1), 28-34,, 2017
Araştırma Makalesi/Research Article
DOI : 10.18016/ksujns.26348
Acrobeles spp. Wilsonema spp. Amphidelus spp.
Acrolobus spp. Cervidelus spp. Geomonhystera spp.
Panagrolaimus spp. Prismatolaimus spp.), were
bacterivorous, Aphelenchus app. Aphelenchoides spp.
Tylenchus spp. and Ditylenchus spp. were fungivorous
nematodes. The latter five genus were also consider as
plant parasites except Dorillum spp. (Table 5).
Eight plant parasitic nematodes genera specifics
from soil samples collected from Chard, Barley field
were Ditylenchus spp. Meloidogyne spp. Pratylenchus
spp. Heterodera spp. Tylenchus spp. Aphelenchus spp.
Aphelenchoides spp. and Helicotylenchus spp. (Table
6). Seven genera of omnivorous nematodes and
predacious nematodes from all crops Chard, Barley and
Onion soil samples were existed including Labronema
spp. Ecumenicus spp. Eudorylaimus spp. (also
considered predacious nematode), Aprocelaimus spp.
and Dorylaimus spp. Mesodorylaimus spp. Enchodelus
spp. (Table7). Overall eighteen genera of free living
nematodes including Cephalobus spp. Eucephalobus
spp. Monhystera spp. Chiloplacus spp. Rhabditis spp.
Acrobeles spp. Wilsonema spp. Amphidelus spp.
Acrolobus spp. Cervidelus spp. Panagrolaimus spp.
Geomonhystera spp. and Prismatolaimus spp. as
bacterivorous, Aphelenchus spp. Aphelencoides spp.
Tylenchus spp. Ditylenchus spp. Dorillum spp. as
fungivorous were detected in Chard and Barley. (Table
5). Total of 10 genera of plant parasitic nematodes
namely Aphelenchus spp. Aphelenchoides spp.
Pratylenchus spp. Heterodera spp. Tylenchus spp.
Helicotylenchus spp. Meloidogyne spp. Psilenchus spp.
Filenchus spp. and Ditylenchus spp. were detected in
Chard and Onion of Turkey. Psilenchus spp. was not
observed in Barley in both countries (Table 6)
Seven omnivorous and predacious genera identified
from Chard, Barley and Onion including Labronema
spp., Eudorylaimus spp., Aporcelaimus spp. Ecumenicus
spp. Enchodelus spp. (also considers as predacious
nematode), Mesodorylaimus spp. and Dorylaimus spp.
were found.in both countries (Tables 7)
In this study nematodes communities were
monitored and quantified in the soil samples taken from
Chard, Barley and Onion growing agriculture areas of
two countries. Nematode community structure
categorized based on taxonomic family and trophic
groups (i.e. bacterivores, fungivores, plant-parasite,
omnivores and predators). Sampling approaches, the
spatial investigation and nematode distributions in the
field were similar to that reported by Neher et al.,
(2005), Zhang et al., (2012). Using Cobb's sieving and
decanting technique the samples taken from soils of all
fields and then followed by modified Baermann
technique (Young-Mathews et al., 2010). Studies on
nematode community structure in cultivated soils
showed that nematodes are one of the most abundant
components of the micro fauna of agricultural soils
(Boag and Yeates, 1998).
Nematode community structure and diversity
(Bulluck et al., 2002) are affected by the soil
amendments, this also true for soil texture (Hunt, 1993),
Extraction producers of nematodes
Modified Baermann Funnel procedure was used for
10 days to extract occurring nematodes as outlined by
Barker and Campbell, (1981). Extraction process of
nematodes was finalized by sieving the nematode
containing suspension with a 500 mesh-opening sieve
(Spaull and Braithwaite, 1979). Extracted nematodes
were identified to genus level and comparative
abundance was assessed in each sample by a light
microscope. Some of nematodes found in the sample
were fixed for imaging and kept for further studies
(Kimenju et al., 2004).
Morphological identification
Nematodes identification is primarily based on
morphological
characters
and
morphometric
measurements. Several morphological characteristics
used in the identification of the species such as overall
size, shape, presence and shape of the stylet, stylet
knobs, stage of development, juvenile vs adult. Some
morphological traits are not visible thus collected
nematodes were identified to the genus level via an
inverted compound microscope, Lx400 Labomed (40 to
60X) (Bridge and Starr, 2007). The nematodes were
assigned bacteriovores, fungivores, plant parasites and
omnivores or predators (Yeates et al., 1993).
RESULTS and DISCUSSION
Nematode populations and biodiversity for two
different countries, Iraq and Turkey, varied. Overall, 37
nematodes genus were identified in both countries.
In Iraq, samples taken from the soils of Chard,
Barley and Onion, sixteen genera of nematodes were
identified with the number of nematodes 2082, 3804
and 1793, respectively. In Turkey, 18 genera were
identified with the number of nematodes 2366, 2398
and 2885 for Chard, Barley and Onion, respectively
(Table 1).
In Iraq, 8 genera of nematodes were identified with
the number of nematodes of 1260, 3202 and 764 for
Chard, Barley and Onion, respectively. In Turkey,
however, the number of nematode genera were found to
be 10 and the total number of nematodes counted as
1085, 1388 and 1455 for Chard, Barley and Onion,
respectively (Table 2). In Iraq, the number of nematode
genera identified were 5 and the number of nematodes
were 227, 557, and 155 for Chard, Barley and Onion,
respectively. In Turkey, however, the number of
nematode genera were 7 and the number of nematodes
for Chard, Barley and Onion 435, 491 and 573,
respectively (Table 3). The highest and the lowest
number of predacious nematodes through all crops from
both countries were 632 and 225 in Onion of Iraq and
Onion of Turkey, respectively (Table 4).
Accumulative total of 36 genera were observed from
soil samples of both countries from all three crops. Total
of 16 free living nematode genera were identified from
soil samples of all crops Chard, Barley and Onion in
Iraq. Of which, Cephalobus spp. Eucephalobus spp.
Monhystera spp. Chiloplacus spp. Rhabditis spp.
30
KSÜ Doğa Bil. Derg., 20(1),28-34, 2017
KSU J. Nat. Sci., 20(1), 28-34,, 2017
Araştırma Makalesi/Research Article
DOI : 10.18016/ksujns.26348
soil temperature (Boag et al., 1991) and broad
vegetation types (grasses versus woody plants) (Boag
and Orton Williams, 1976). However, they stay constant
with the cultivation. Water level also effects on the
activity and population of nematodes in soil reported by
Steinberger and Sarig, (1993) Thus there are studies
showed that rainfall is the main impact on the nematode
and its species population densities. This might be the
case with our study, where the differences in rainfall or
soil moisture content might have caused the differences
between the countries nematode community structure
and densities.
During 2014-1015, the soil samples taken from the
fields of Chard, Barley and Onion in both countries
showed similarity in number of genera of the free living
nematodes. However, there were differences in the
number of each genera presented in the soil samples of
the fields in both countries. Seven genera of predacious
nematodes were identified at both countries with nearly
same abundance within all three crop fields Chard,
Barley and Onion respectively. (Table 7). There were
some differences in the genera number of Omnivorous
nematodes between both countries. The soil samples
from all three fields of Chard, Barley and Onion Iraq
contained only 5 genera. However, all three crops of
Iraq did not have any nematodes belonging the genera
Mesodorylaimus spp. and Enchodelus spp.
Table 1. Total numeral of free living nematodes (frugivorous and bacterivorous) and belonging genus bring in 100
cm3 soil sample taken from Chard, Barley and Onion of Turkey and Iraq in 2014-2015.
North of Iraq
South of Turkey
Crops
Chard
Barley
Onion
Number
of nematodes
2082
3804
1793
Number
of genera
16
16
16
Number
of nematodes
2366
2398
2885
Number
of genera
18
18
18
Table 2. Total numeral of plant parasitic nematodes and belonging genus bring in 100 cm 3 soil sample taken from
Chard, Barley and Onion of Turkey and Iraq in 2014-2015.
North of Iraq
South of Turkey
Crops
Chard
Barley
Onion
Number
of nematodes
1260
3202
764
Number
of genera
8
8
9
Number
of nematodes
1085
1388
1455
Number
of genera
10
9
10
Table 3. Total numeral of omnivorous nematodes and belonging genus found in 100 cm 3 soil sample taken from
Chard, Barley and Onion of Iraq and Turkey in 2014-2015.
North of Iraq
South of Turkey
Crops
Chard
Barley
Onion
Number
of nematodes
227
557
155
Number
of genera
5
5
5
Number
of nematodes
435
491
573
Number
of genera
7
7
7
Table 4. Total numeral of predacious nematodes and belonging genus found in 100 cm 3 soil sample taken from
Chard, Barley and Onion of Iraq and Turkey in 2014-2015.
North of Iraq
South of Turkey
Crops
Chard
Barley
Onion
Number
of nematodes
289
610
225
Number
of genera
7
7
6
Number o
f nematodes
373
530
632
31
Number
of genera
7
6
6
KSÜ Doğa Bil. Derg., 20(1),28-34, 2017
KSU J. Nat. Sci., 20(1), 28-34,, 2017
Araştırma Makalesi/Research Article
DOI : 10.18016/ksujns.26348
Table 5. The mean number of Bacterivorous and Fungivorous nematodes found in chard, barley and onion in Iraq
and Turkey in 2014-2015.
Crops
Barley Chard Onion
Barley Chard Onion
Cephalobus
15.78b 23.72a 22.3a
12.61a
13.51a 12.88a
Eucephalobus
0.78b
2.11ab 4.16a
2.51b
4.48a
2.57b
Monhystera
2.76a
2.90a
2.41a
6.00b
8.21a
8.19a
Chiloplacus
5.84a
5.20a
4.06b
11.02ab 10.18b 12.64a
Rhabditis
6.6a
5.45a
3.09b
6.17b
8.48a
6.00b
Bacterivorous Acrobeles
0.68b
2.77a
0.51b
1.51b
2.24a
2.80a
Wilsonema
1.60a
1.0ab
0.51b
0.50a
0.57a
0.71a
Amphidelus
1.23a
0.54ab 0.38b
0.10a
0.18a
0.28a
0.48a
0.66a
0.12a
0.00a
Acrolobus
North 0.34b
of Iraq 0.13a
0.36b
1.03a
0.27a
0.35a
South of 0.35a
Turkey 0.07a
Panagrolaimus
0.34b
0.68a
0.29b
0.07a
0.36a
0.14a
Geomonhystera
0.00
0.00
0.00
0.66ab
1.03a
0.42b
Prismatolaimus
0.00
0.00
0.00
0.61a
0.54a
0.19b
Aphelenchus
7.28b
14.0a
5.29b
6.30a
7.50a
7.04a
Aphelencoides
4.68b
0.79c
7.32a
1.66a
0.66b
1.61a
Tylenchus
5.13b
21.0a
4.38b
5.66b
8.70a
8.21a
Ditylenchus
1.07b
4.56a
1.32b
5.10a
3.36b
3.40b
Cervidelus
Fungivorous
Dorillum
0.52b 1.00a 0.32b
0.41a
0.90a 0.83a
Data are an average of nematode numbers per sample. Data transformed with log10(x+1) but actual numbers are
presented. Means within a row in the same country followed by the same letter are not different according to
Duncan’s multiple-range test (P  0.05).
Plant Parasitic Nematodes
Table 6. The mean number of plant parasitic nematodes found in chard, barley and onion in Iraq and Turkey in
2014-2015.
North of Iraq
South of Turkey
Crops
Barley Chard Onion
Barley Chard Onion
Aphelenchus
12.97a 8.32ab 5.90b
6.41a
6.88a
7.58a
Aphelenchoides
0.86b
2.9ab
7.00a
1.74a
0.76b
1.88a
Pratylenchus
20.34a 7.92b
3.51c
8.53a
6.14b
6.39b
Paratylenchus
1.54a
1.42a
0.87a
1.56ab
2.29a
0.86b
Tylenchus
21.0a
6.35b
4.30b
6.79a
9.47a
8.46a
Helicotylenchus
1.09a
1.80a
0.83a
1.23a
0.61a
1.04a
Meloidogyne
Psilenchus
Filenchus
10.70a 0.92b
0.00a 0.00a
0.00
0.00
0.7b
0.10a
0.00
0.64a
0.00a
4.17a
0.20a
1.11a
2.08b
0.41a
0.62a
2.51b
Ditylenchus
4.20a
1.10b
4.48a
2.32b
4.04a
1.82b
Data are an average of nematode numbers per sample. Data transformed with log10(x+1) but actual numbers are presented.
Means within a row in the same country followed by the same letter are not different according to Duncan’s multiple-range test
(P0.05).
32
KSÜ Doğa Bil. Derg., 20(1),28-34, 2017
KSU J. Nat. Sci., 20(1), 28-34,, 2017
Araştırma Makalesi/Research Article
DOI : 10.18016/ksujns.26348
Predacious Nematodes
Table 7. The mean number of predacious nematodes found in chard, barley and onion in Iraq and Turkey in 20142015.
North of Iraq
South of Turkey
Crops
Barley
Chard
Onion
Barley
Chard
Onion
Labronema
5.29a
2.75b
2.80b
2.30b
5.09a
5.23a
Eudorylaimus
2.79a
1.60b
1.51b
2.84a
2.18a
2.46a
Senura
0.25b
0.15b
0.70a
0.17a
0.36a
0.09a
Mononchus
3.68a
1.90b
1.29b
0.92b
2.57ab
5.93a
Discolaimus
1.02a
0.60b
0.54b
0.35b
0.24b
0.79a
Aprocelaimus
Anatonchus
0.47a
0.34a
0.07b
0.15a
0.00b
0.45a
0.30a
0.00b
0.54a
0.30a
0.18a
0.00b
Data are an average of nematode numbers per sample. Data transformed with log10(x+1) but actual numbers are presented.
Means within a row in the same country followed by the same letter are not different according to Duncan’s multiple-range test
(P0.05).
inform about the managing nematodes. More
comprehensive studies with wider crop varieties needed
to be conducted to learn more of nematode density and
biodiversity.
CONCLUSION
In current study, 37 genera belonging to different
nematodes trophic groups from Chard, Barley and
Onions field’s soils of different parts of two countries
were diagnosed. From the soil samples taken at both
countries, four trophic groups belonging free living,
plant parasite, omnivorous and predaceous were
identified. Total of nineteen genera from free-livings, 10
genera from plant parasites, 5 genera from omnivorous
and 7 genera from predaceous.
We can conclude that the number and genera of
nematodes from the Turkey province was higher than
Iraq, this may be due to differences in moisture, climate,
the tillage or crop rotation. The individual number of
free-living nematodes were higher than all other three
nematodes, and we noticed that individual numbers of
plant parasite nematodes from Barely crops were higher
in both countries than other crops. In general highest
individual numbers containing genera was Cephalobus
followed by Aphelechus, Rhabditis, Tylencus,
Pratylencus, Monhystera, Chiloplacus, Eucephalobus,
Meloidogyn, Heterodera, Aphelencoided, Ditylencus,
Helycotylencus, Labronema, Monhestera, Eudorilymus,
respectively. The lowest number of diagnosed
nematodes
were
Psilenchus,
Cervidelus,
Prismatolaimus,
Amphidelus,
Wilsonema,
Geomonhystera, Anatonchus, Aporcelaimus, Senura,
Discolimus, and Ecuminicus.
In current study, within the three different crops
fields of two countries, the genera and species of
nematodes showed that there were differences of
obtained data. Because of difference in the geographic
and climatic region of both countries, the nematode
biodiversity in some degree is inevitable. More detailed
studies covering more areas of related crops are needed.
Therefore, it is not surprising that nematode
communities varied among regions. Thus, the region
and ecosystem type can be used for the interpretation of
nematode index values (Ruess, 2003).
We suggest that there should be farmers’ awareness
about the plant parasite nematodes and their expected
damages to the farms. In addition, they should be
REFERENCES
Abebe E, Mekete T, Thomas WK 2011. A critique of
current methods in nematode taxonomy. African
Journal of Biotechnology, 10(3): 312-323.
Bardgett RD, Cook R, Yeates GW, Denton CS 1999.
The Influence of Nematodes on Belowground
Processes in Grassland Ecosystems. Plant and Soil,
212(1): 23-33.
Barker DF, Campbell AM 1981. The bir A Gene of
Escherichia coli Encodes a Biotin Holoenzyme
Synthetase. Molecular Biology, 146(4): 451-467.
Blaxter ML, Deley P, Garey JR, Liu LX, Scheldeman P,
Vierstraete JR, Vanfleteerent JR, Mackey LY,
Dorris M, Frisse LM, Vida JT, Thomas K 1998. A
Molecular Evolutionary Framework for the Phylum
Nematoda. Nature, 39(5): 71-75.
Boag B, Williams KJ 1976. The Criconematidae of the
British Isles. Ann. Applied Biological. 84(3): 361369.
Boag B, Yeates, GW 1998. Soil Nematode Biodiversity
in Terrestrial Ecosystems. Biodivers, 7(5): 617-630.
Boag B, Crawford JW, Neilson R 1991. The Effect of
Potential Climatic Changes on the Geographical
Distribution of the Plant-Parasitic Nematodes
Xiphinema
and
Longidorus
in
Europe.
Nematologica, 37(1): 312-323.
Bongers T, Bongers M 1998. Functional diversity of
nematodes. Applied Soil Ecology, 10(3): 239-251.
Bridge J, Starr JL 2007. Plant Nematodes of
Agricultural Importance: A color handbook. (CRC
Press; San Diego, CA, USA: 2007).
Bulluck LR, Barker KR, Ristaino JB 2002. Influences
of Organic and Synthetic Soil Fertility Amendments
on Nematode Trophic Groups and Community
Dynamics under Tomatoes. Applied Soil Ecology,
21(3): 233-250.
Hsieha J, Wangb M, Laic J, Liua H 2016. A Novel
Static Cultivation of Bacterial Cellulose Production
33
KSÜ Doğa Bil. Derg., 20(1),28-34, 2017
KSU J. Nat. Sci., 20(1), 28-34,, 2017
Araştırma Makalesi/Research Article
DOI : 10.18016/ksujns.26348
by Intermittent Feeding Strategy. Taiwan Institute of
Chemical Engineers, 63: 46-5.
Hunt DJ 1993. Aphelenchida, Longidoridae and
Trichodoridae: Their Systematics and Bionomics.
(Wallingford: CAB International).
Kimenju J, Sibanda Z, Talwana H and Wanjohi W
2004. Nematology Training Manual. (Nematology
Initiative for Eastern and Southern Africa).
Neher DA 2001. Role of Nematodes in Soil Health and
Their Use as Indicators. Journal of Nematology
33(4): 161-168.
Neher DA, Wu J, Barbercheck ME, and Anas O 2005.
Ecosystem Type Affects Interpretation of Soil
Nematode Community Measures. Applied Soil
Ecology, 30(1): 47-64.
Rahman L, Chan KY, Heenan DP, Heenan 2007. Impact
of Tillage, Stubble Management and Crop Rotation
on Nematode Populations in a Long-Term Field
Experiment. Soil Till. Res, 95: 110-119.
Ruess L 2003. Nematode Soil Faunal Analysis of
Decomposition Pathways in Different Ecosystems.
Nematology, 52(2): 179 -181.
Ruess L, Ferris H 2004. Decomposition Pathways and
Successional Changes. Nematol. Monogr. Perspect,
2: 547-556.
Spaull VW and Braithwaite JMC 1979. A Comparison
of Methods for Extracting Nematodes from Soil and
Roots of Sugarcane, Proceedings of the South
African Sugar Technologists, 53:103-107.
Steinberger Y, Sarig S 1993. Response by Soil
Nematode Populations and the Soil Microbial
Biomass to a Rain Episode in the Hot, Dry Negev
Desert. Biology and Fertility of Soils, 16(3): 188192.
Wilson MJ and Kakoul-duarte T 2009. Nematodes as
Environmental Indicators. (Wallingford, UK, CAB
International) 315.
Yeates GW, Bongers T, De Goede R GM, Freckman
DW and Georgieva SS 1993. Feeding Habits in Soil
Nematode Families and Genera an outline for Soil
Ecologists. Journal of Nematology, 25(3): 315.
Yeates GW, Ferris H, Moens T, Van der Putten WH
2009. The Role of Nematodes in Ecosystems.
(Nematodes as Environmental Indicators) 1-45.
Young-Mathews A, Culman SW, Sánchez-Moreno S,
O’Geen AT, Ferris H, Hollander A D and Jackson
LE 2010. Plant-Soil Biodiversity Relationships and
Nutrient Retention in Agricultural Riparian Zones of
the Sacramento Valley, California. Agroforestry
Systems 80(1): 41-60.
Zhang M, Liang WJ and Zhang XK 2012. Soil
Nematode Abundance and Diversity in Different
Forest Types at Changbai Mountain, China.
Zoological Studies, 51(5): 619-626
34
KSÜ Doğa Bil. Derg., 20(1), 35-41, 2017
KSU J. Nat. Sci., 20(1), 35-41, 2017
Derleme Makalesi/Review Article
DOI : 10.18016/ksujns.70307
Aspirin Yem Değeri ve Çiftlik Hayvanlarının Beslenmesinde Kullanılabilme Olanakları:
II. Ruminantların Beslenmesinde Kullanımı ve Etkileri

Kasım ÖZEK
Güney Marmara Kalkınma Ajansı, Balıkesir
: kozek@gmka.gov.tr
Geliş (Received): 30.05.2016
Kabul (Accepted): 25.07.2016
ÖZET: Bu derlemede, aspirin süt ve et sığırları ile küçükbaş hayvanların beslenmesinde kullanılabilme olanakları
tartışılmıştır. Aspir, kurak ve yarı kurak bölgelerde yetiştirilebilen, hayvan beslemede soya alternatifi olabilecek bir
yağlı tohum bitkisidir. Aspirin besin maddesi içeriği varyete, toprak ve iklim koşullarına bağlı olarak değişmektedir.
Aspir, ruminant beslemede dane ve küspe olarak kullanılabildiği gibi kaba yem olarak kullanılmaya ve kaliteli silaj
yapımına da uygundur. Tam yağlı aspir tohumu süt sığırı rasyonlarına 3 kg gün -1 seviyesinde eklenebilirken, aspir
küspesi besi sığırları rasyonlarına % 15 düzeyinde ilave edilebilir. Damızlık koyunlara kaba yem olarak
yedirildiğinde döl verimini arttırmakta, buzağılarda ise soğu ğa karşı toleransı ve büyümeyi olumlu yönde
etkilemektedir. Ayrıca aspir küspesi de kuzu ve oğlak besisinde başarıyla kullanılabilecek bir yemdir.
Anahtar Kelimeler: Aspir, besi sığırı, besleme, koyun, süt sığırı.
Feed Value and the Possibilities of Using in Farm Animal Nutrition of Safflower:
II. The Using and Effects in Ruminant Nutrition
ABSTRACT: In this review, the possibilities of using the safflower in dairy, beef cattle and small ruminant
nutrition were discussed. Safflower is a soy alternative oilseed crop that can be grown arid and semi-arid regions for
animal feed. Nutrient content of safflower varies depending on variety, soil and climatic conditions. Safflower can
be used as grain, oil meal and forage in ruminant nutrition, and at the same t ime it is suitable for silage. Full-fat
safflower seeds are given to dairy cattle with a level of 3 kg day -1 . Also, beef cattle rations may contain 15%
safflower meal. When safflower is used as forage in nutrition of breeding sheep it increases fertility. In addition, it is
reported that safflower increases growth and cold tolerance of calves. Safflower meal can be used successfully in the
fattening lambs and kids.
Key words: Dairy cattle, beef cattle, nutrition, safflower, sheep
GİRİŞ
Aspir, esas olarak yağı ve hayvan yemi amacıyla
ekilirken az da olsa bazı yemeklerde renklendirici
olarak ve alternatif tıpta kullanılmak amacıyla da
yetiştirilmektedir (Karakaş Oğuz ve Oğuz, 2006;
İlkdoğan, 2012; Bergman ve Kandel, 2013). Aspir yağı,
zeytinyağına göre daha az doymuş yağ asitleri, daha
fazla doymamış yağ asitleri içermektedir. Bu yağ, kalp
ve damar hastalıklarına yakalanma riskini azaltırken
kötü kolesterol düzeyinin düşürülmesinde de önemli rol
oynamaktadır (Karakaş Oğuz ve Oğuz, 2006; Malakian
ve Hassanabadi, 2010; Blair, 2011 ).
Aspirin besin maddesi kompozisyonu bölge toprak
ve varyeteye bağlı olarak değişmektedir. Aspir
küspesinin yem değeri ise içerdiği kabuk miktarı ve
küspenin elde ediliş yöntemine bağlı olarak farklılık
göstermektedir. Kabuğu büyük oranda ya da tamamen
ayrılmış aspir küspesinin besin maddesi içeriği soya
fasulyesi küspesinin besin madde içeriği ile eşdeğer ya
da daha iyi durumdadır. Aspirin tohum, küspe ve kaba
yem olarak besin maddesi içerikleri ile kanatlı
beslemede kullanılabilme olanakları ve etkileri Özek
(2016) tarafından detaylı bir şekilde verilmiştir.
Aspir tohumu, küspesi veya yağının ruminant
rasyonlarında sınırsız düzeyde kullanılması mümkün
değildir. Oğuz ve ark. (2014) süt sığırı rasyonlarına 2
kg gün -1 düzeyinde aspir tohumu ilavesinin herhangi bir
olumsuz etki olmaksızın kullanılabileceğini ancak bu
seviyesinin 3 kg gün -1 düzeyine çıktığında süt veriminin
azaldığını bildirmektedir. Diğer taraftan, Dschaak ve
ark. (2011) süt sığırı rasyonlarına 3 kg gün -1 düzeyinde
aspir tohumu ilavesinin mümkün olduğunu, ancak 4 kg
gün -1 düzeyinde ilavenin bazı sorunlara neden olduğunu
belirtmişlerdir. Voicu ve ark. (2009) aspir küspesinin
besi sığırı rasyonlarına rasyon kesif yeminin % 18’i
düzeyinde ilave edilebileceğini bildirirken, Tufarelli ve
ark. (2013) aspir küspesinin hem kuzuların hem de
oğlakların
beslenmesinde
kullanılabileceğini
bildirmişlerdir. Aspirin kaba yem olarak süt sığırları,
koyun ve besi sığırlarına yedirilebileceği
ifade
edilmektedir (Stanford ve ark., 2001; Voicu ve ark.,
2009).
Aspirin Süt Sığırlarının Beslenmesinde Kullanımı
ve Etkileri
Aspir tohumları, süt sığırlarına, besi hayvanlarına ve
koyunlara kırılmadan bütün halde verilebilir. Oğuz ve
ark. (2014) laktasyonun son dönemindeki süt sığırlarına
hayvan başına 1, 2 veya 3 kg gün -1 aspir tohumu
verilmesinin (kesif yemin % 12.5, % 25 veya % 37.5’i
oranında) süt verimi, süt yağı, bazı kan ve rumen
parametrelerine etkisini inceledikleri bir çalışmada,
35
KSÜ Doğa Bil. Derg., 20(1), 35-41, 2017
KSU J. Nat. Sci., 20(1), 35-41, 2017
Derleme Makalesi/Review Article
DOI : 10.18016/ksujns.70307
hayvanlara günlük 2 kg aspir tohumu verilmesinin süt
verimini olumsuz etkilemediği ancak günlük 3 kg aspir
tohumu verilmesinin süt verimini önemli oranda
düşürdüğü
bildirilmiştir. Araştırıcılar, süt yağ
miktarında
önemli
bir
değişiklik
olmadığını
belirlemişlerdir.
Sütte okside bir tat bırakması nedeniyle inek başına
günde 3 kg’dan fazla aspir tohumunun verilmemesine
dikkat edilmelidir. Süt sığırı rasyonlarına rasyon kuru
maddesinin % 6’sı oranında aspir yağı ilavesi, süt yağ
yüzdesini ve yağ üretimini % 30 oranında
düşürmektedir Ancak, süt verimi, süt protein ve laktoz
oranını etkilememektedir. Süt yağ asidi kompozisyonu
ise doymamış yağ asitleri lehine değişmektedir. Sütteki
konjuge linoleik asit (CLA) miktarı da, % 87 oranında
daha fazla olmaktadır (Bell ve ark., 2006). Süt yağ
yüzdesi ve yağ üretimindeki bu düşüş, % 40-50
düzeyinde kaba yemle beslenen süt sığırlarının
rumenlerinde gerçekleşen yağ asiti sentezinin rasyona
yüksek oranda aspir yağı ilavesi ile sekteye uğramasının
bir sonucudur (Griinari ve ark., 1998).
Laktasyondaki süt sığırlarının rasyonlarına yağ
ilavesi enerji dengesini, süt verimini, süt yağını,
üremeyi ve hayvanın sağlığını pozitif yönde teşvik
etmektedir. Bu yüzden, aspir süt sığırlarının özellikle
laktasyonun ilk döneminde ihtiyaç duydukları yüksek
enerji ihtiyaçlarının karşılanmasında önemli bir yağlı
tohum olarak görülmektedir. Alizadeh ve ark. (2010)
aspir tohumunun süt sığırı rasyonlarına laktasyonun
erken döneminde rasyon kuru madde (KM)’sinin % 5’i
düzeyinde ilave edilebileceğini bildirmektedirler.
Yüksek yağ ve düşük selüloz içeriği yönünde
geliştirilen yeni bir aspir varyetesi (NutraSaff ) ile yerli
(geleneksel) aspir varyetesinin süt sığırlarındaki
etkilerini belirlemek amacıyla son zamanlarda yapılan
bir çalışmada % 63 kaba yem % 37 kesif yem içeren
rasyonlara % 3 düzeyinde yerli ya da Nutrasaff aspir
varyetesi tohumu ilave edilmiştir (Dschaak ve ark.,
2011). Kontrol rasyonu ise, % 2 düzeyinde pamuk
tohumu içermiştir. İlgili araştırmanın sonuçları Çizelge
1’ de verilmiştir. Çizelge 1’den görüldüğü gibi, rasyona
aspir tohumu ilavesi KM alımını ve sindirimini
etkilememiştir (P>0.05). Bu sonuç, süt sığırı
rasyonlarına % 3 düzeyinde aspir tohumu ilavesinin
sindirimi olumsuz etkilemediğini göstermektedir.
Ancak, bir başka çalışmada rasyona % 15 düzeyinde
ayçiçeği küspesi ilavesinin KM alımını düşürdüğü
bildirilmektedir (P<0.05) (Mansoori ve ark., 2011).
Dschaak ve ark. (2011), rasyona aspir tohumu ilavesinin
ham protein (HP) alımı ve sindirimini etkilemediğini
(P>0.05), Nutrasaff aspir varyetesi ilaveli grupta Nötral
Deterjan Lif (NDF) alımının daha düşük gerçekleştiğini
(P<0.05),
rumen içeriğinin ortalama pH’sının da
gruplar arasında farklılık göstermediğini bildirmiştir
(P>0.05) (Çizelge 1).
Çizelge 1. Aspir tohumunun süt sığırlarında bazı sindirim ve performan s özellikleri üzerine etkileri (Dschaak ve
ark., 2011).
Yerli aspir
Nutrasaff aspir
Özellikler
Kontrol
P
tohumu (% 3)
tohumu (% 3)
KM alımı, kg gün -1
21.4
22.0
21.9
P>0.05
KM sindirimi, %
70.1
71.2
72.4
P>0.05
NDF alımı, kg gün -1
8.42a
8.28a
7.77b
P<0.01
NDF sindirimi, %
61.3
60.7
62.6
P>0.05
HP alımı, kg gün -1
3.35
3.42
3.38
P>0.05
HP sindirimi, %
68.9
70.3
71.3
P>0.05
Ortalama pH
6.23
6.21
6.26
P>0.05
Süt verimi, kg gün -1
30.4
30.7
31.7
P>0.05
-1
%3.5 yağa dönüştürülmüş süt verimi, kg gün
29.4
28.6
28.9
P>0.05
Süt yağ oranı, %
3.5
3.34
3.26
P>0.05
Süt protein oranı, %
0.93
0.93
0.97
P>0.05
Süt Laktoz oranı, %
4.62
4.66
4.65
P>0.05
Yem çevirimi, süt verimi KM -1 alımı
1.41
1.39
1.45
P>0.05
Yem çevirimi, %3.5 yağlı süt KM -1 alımı
1.37
1.29
1.32
P>0.05
KM: Kuru madde, HP: Ham protein, NDF: Nötral deterjan lif,
Çizelge 1’de görüldüğü gibi, rasyona aspir tohumu
ilavesi süt verimi ve süt kompozisyonunu etkilememiştir
(P>0.05). Aspir küspesinin süt sığırlarındaki etkileri ile
ilgili sonuçlar arasında uyum olmadığı tespit edilmiştir.
Kimi araştırmalarda aspir tohumu ilavesinin süt
verimine etkisi olmazken (Alizadeh ve ark., 2010;
Dschaak ve ark., 2010) kimi araştırmalarda da negatif
etki bildirilmiştir (Mansoori ve ark., 2011). Bu farklı
bildirişler, muhtemelen ilave edilen aspir miktarından,
rasyon kompozisyonundan ve hayvanların fizyolojik
durumlarındaki farklılıktan kaynaklanmış olabileceğini
düşündürmektedir. Dschaak ve ark. (2011) rasyona aspir
tohumu ilavesinin süt yağ, protein, laktoz düzeylerine
ve yem çevirimine herhangi bir etkisinin olmadığını
bildirirken (P<0.05) (Çizelge 1), Dschaak ve ark. (2010)
rasyona ilave edilen aspir küspesi miktarının % 4
düzeyine çıkarıldığında süt yağı yüzdesinin düştüğünü
bildirmiştir. Dschaak ve ark. (2011)’in yaptığı
36
KSÜ Doğa Bil. Derg., 20(1), 35-41, 2017
KSU J. Nat. Sci., 20(1), 35-41, 2017
Derleme Makalesi/Review Article
DOI : 10.18016/ksujns.70307
araştırmanın sonuçları süt sığırı rasyonlarına % 3
düzeyinde yerli ya da NutraSaff aspir ilavesinin süt
verimi, sindirim ve süt yağ verimine herhangi bir
negatif etkisinin olmadığını göstermekte olup (Çizelge
1), süt sığırları için % 3 düzeyinde iyi bir yem
kaynağıdır.
Goering ve ark. (1976) korunmuş aspir yağının süt
sığırlarında süt verimi, kompozisyonu, lezzeti ve
oksidadif stabilitesine etkisini incelemek amacıyla
yürüttükleri bir çalışmada 800 g korunmuş aspir yağını
16 hafta boyunca kaba:konsantre yem karışımına ilave
etmişlerdir. Aspir yağı kazein-formaldehit (doğal
polimerin
(yüksek
molekül ağırlıklı bileşikler)
değiştirilmiş hali) ile muamele edilerek rumende
biyohidrojenizasyondan (yemle alınan yağ asitlerinin
rumende mikroorganizmalar tarafından doyurulması)
korunmuştur. Sonuç olarak, sütte linoleik asit içeriği
artmış, ancak süt verimi, yağı ve protein miktarında
herhangi bir değişiklik olmamıştır.
Dschaak ve ark. (2011)’in yürüttükleri çalışmanın
rasyona aspir tohumu ilavesinin süt yağ asidi içeriğine
etkisine ilişkin sonuçları Çizelge 2’de verilmiştir.
Çizelge 2. Rasyona % 3 düzeyine aspir tohumu ilavesinin süt sığırlarında süt yağ asidi içeriğine etkileri (Dschaak ve
ark.., 2011).
Yağ asidi, 100 g yağ asidi metil esterinde
Konvansiyonel aspir Nutrasaff aspir
Kontrol
P
g olarak
ilaveli (% 3)
ilaveli (% 3)
C16:0
37.3a
34.7b
32.1c
P<0.01
C16:1 trans-9
0.37
0.38
0.39
P>0.05
C16:1 cis-9
1.86
1.82
1.74
P>0.05
C17:0
0.70
0.67
0.63
P>0.05
C17:1 cis-10
0.28
0.28
0.26
P>0.05
C18:0
8.12
8.15
9.14
P>0.05
c
b
a
C18:1 cis-9
16.2
18.1
19.8
P<0.01
C18:1 trans-9
0.096c
0.149b
0.155a
P<0.01
C18:1 trans-10
0.21b
0.27ab
0.36a
P<0.05
C18:1 cis-11
1.24b
1.35ab
1.43a
P<0.05
C18:1 trans-11
1.02b
0.89b
1.33a
P<0.01
C18:1 trans, toplam
3.37a
2.63b
2.34b
P<0.01
Trans-10, cis-12 CLA
0.45
0.34
0.33
P>0.05
C18:2 n-6
2.31
2.49
2.52
P>0.05
C18:3 n-3
0.45
0.49
0.45
P>0.05
C18:3 n-6
0.036
0.042
0.036
P>0.05
C20:0
0.10
0.11
0.10
P>0.05
C20:1
0.080
0.097
0.088
P>0.05
C20:2
0.049
0.048
0.057
P>0.05
MUFA
23.5c
25.9b
28.5a
P<0.01
PUFA
3.62
3.89
3.92
P>0.05
SFA
71.9a
70.1a
67.4b
P<0.01
SCFA
6.91
7.09
6.85
P>0.05
MCFA
60.2a
58.4b
54.9c
P<0.01
LCFA
31.9c
34.4b
38.1a
P<0.01
CLA: Konjuge loneliek asit; MUFA = Tekli doymamış yağ asitleri; PUFA = Çoklu doymamış yağ asitleri ; SFA =
Doymuş yağ asitleri; SCFA = Kısa zincirli yağ asitleri (C4:0 - C10:0); MCFA = Orta zincirli yağ asitleri (C11:0 C17:1 cis -10); LCFA = Uzun zincirli yağ asitleri (C18:0 - C24:0).
Rasyona aspir tohumu ilavesi, sütteki palmitik yağ
asidi (C16:0) miktarını önemli düzeyde düşürmüştür
(P<0.05). En düşük değer ise 32.1 g 100g -1 ile Nutrasaff
aspir varyetesi ilaveli grupta tespit edilmiştir. Sütteki
oleik asit miktarı, yerli ve Nuttrasaff aspir tohumu
ilaveli gruplarda kontrol grubuna kıyasla önemli
düzeyde daha yüksek tespit edilmiştir (P<0.05). Aspir
ilaveli iki grup arasında mukayese yapıldığında
Nutrasaff aspir tohumu ilave edilmiş grubun süt oleik
asit miktarı, konvansiyonel aspir ilaveli grubunkinden
daha düşük bulunmuştur (P<0.05). Aspir tohumu
ilavesi, süt linoleik (C18:2 n-6) ve linolenik (C18:3 n-6)
yağ asidi miktarlarını artma eğilimine sokmuş ancak
önemli düzeyde etkilememiştir (P>0.05). Rasyona aspir
tohumu ilavesinin sütteki toplam doymuş yağ asitleri
(SFA), tekli doymamış yağ asitleri (MUFA) ve çoklu
doymamış yağ asitleri (PUFA) miktarlarına etkisi
yukarıda ferdi yağ asitleri üzerinden açıklanan yönde
gerçekleşmiştir (Çizelge 2). Rasyon yağ asidi
kompozisyonu ile süt yağ asidi kompozisyonu arasında
doğrusal bir ilişki mevcuttur (Chilliard ve Ferlay, 2004).
Bu anlamda,
benzer sonuçlar bu çalışmada da
gözlenmiştir (Çizelge 2).
37
KSÜ Doğa Bil. Derg., 20(1), 35-41, 2017
KSU J. Nat. Sci., 20(1), 35-41, 2017
Derleme Makalesi/Review Article
DOI : 10.18016/ksujns.70307
Yapılan bir çalışmada, rasyona KM üzerinden 3 ay
süreyle rasyon yağının % 5’ini karşılayacak düzeyde
aspir tohumu ilavesinin, canlı ağırlık, süt verimi ve
buzağıların büyüme performansına herhangi bir negatif
etkisi olmamıştır (P>0.05). Süt yağ yüzdesi 30. günde
gruplar arasında herhangi bir farklılık göstermezken
(P>0.05) 60 ve 90. günlerde aspir tohumu tüketen
gruplarda daha yüksek bulunmuştur (P<0.05). Serum
glikoz, insülin, IGF-I (İnsuline-benzer Büyüme Faktörü1) ve GH (büyüme hormonu) seviyelerinin de aspir
tohumu
ilavesinden
etkilenmediği
bildirilmiştir
(P>0.05) (Bottger ve ark., 2002).
sırasıyla % 9 ve % 14 daha kötüdür (P>0.05). Bu
nedenle,
aspir
küspesinin
besi hayvanlarının
rasyonlarına kesif yemin % 15’inden daha fazla
düzeyde ilavesinin fayda-maliyet analizi ve yem
kaynaklarına ulaşma durumuna göre bir değerlendirilme
yapıldıktan sonra karar verilmesi daha doğru olacaktır.
Aspir tohumu, yüksek oranda linoleik asit içermesi
münasebetiyle üreme performansını arttırdığından
damızlıkların beslenmesinde tercih edilmektedir (Blair,
2011). Ayrıca, aspir tohumu ve aspirin kaba yem olarak
tüketilmesinin soğuğa karşı toleransı arttırdığı
bildirilmektedir
(Lammoglia
ve
ark.,
1999a;
Lammoglia ve ark., 1999b). Stanford ve ark. (2001),
aspirin kaba yem olarak yem değerini ve sindirimini
belirlemek ve yonca ile kıyaslamak amacıyla tam
çiçeklenmiş aspir otu, dona maruz kalmış olgunlaşmış
aspir otu ve yonca otunun sindirilebilirlikleriyle ilgili
bazı özelliklerini Jersey tosunlarında in situ olarak
belirlemişlerdir. Bu araştırmanın sonuçları Çizelge 4’te
verilmiştir. Çizelge 4’ten görüldüğü gibi, dona maruz
kalmış olgun aspir otunun KM üzerinden potansiyel
sindirilebilir kısmı yonca ve tam çiçeklenmiş aspir
otundan daha düşüktür (P<0.05). Tam çiçeklenmiş aspir
ve dona maruz kalmış olgun aspir otunun HP üzerinden
potansiyel sindirilebilir kısmı yoncadan daha fazladır
(P<0.05).
Gerçek
rumen
parçalanabilirliğine
bakıldığında, HP bakımından üç kaba yemin değerleri
birbirine çok yakınken KM yönünden dona maruz
kalmış olgun aspir otunun diğerlerinden daha düşük
olduğu görülmektedir (P<0.05)
(Çizelge 4). Aspir
otunda olgunlaşma ile sindirimin düşmesi, NDF, ADF
(asit deterjan lif) ve lignin miktarının artmasından
kaynaklandığı düşünülmektedir.
Aspirin
Besi
Sığırlarının
Beslenmesinde
Kullanımı ve Etkileri
Aspirin besi sığırlarının beslenmesinde kullanımına
ilişkin çalışma sayısı diğer türlere göre nispeten daha
azdır. Voicu ve ark. (2009) besi sığırlarında aspir
küspesinin besi performansına etkisini belirlemek
amacıyla yaptıkları çalışmanın sonuçları Çizelge 3’te
verilmiştir. Araştırmada, rasyon kesif yeminin % 18 ya
da % 35’ini aspir küspesi oluşturmuştur. Hayvanlara
kaba yem olarak buğday silajı yedirilmiştir. Çizelge
3’ten de görüldüğü gibi iki farklı düzeydeki aspir
küspesi ilavesinin besi sığırlarında besi performansına
olumsuz bir etkisi olmamıştır (P>0.05). Ancak, rasyon
kesif yeminin % 18 ve % 35’i düzeyinde aspir küspesi
ilave edilmiş rasyonlarla beslenen hayvanlarda besi
sonu canlı ağırlığı kontrol grubuna göre sayısal olarak
sırasıyla % 3 ve % 10 daha düşük olduğu tespit
edilmiştir (P>0.05) (Çizelge 3). Yem çevirimi, kesif
yemin % 18 ve % 35’i yerine aspir küspesi ilaveli
gruplarda kontrol grubuna kıyasla sayısal olarak
Çizelge 3. Rasyon kesif yeminin % 18 ya da % 35’i düzeyinde aspir küspesi ilavesinin besi sığırlarında besi
performansına etkisi (Voicu ve ark., 2009).
% 18 Aspir
% 35 Aspir
Özellikler
Kontrol
P
küspeli
küspeli
Kaba yem Tüketimi (KM üzerinden), kg gün -1
3.23
3.19
3.24
P>0.05
Kesif Yem tüketimi (KM üzerinden), kg gün -1
6.14
6.14
6.14
P>0.05
Başlangıç canlı ağırlık, kg
286.7
286.1
283.8
P>0.05
Besi sonu canlı ağırlık, kg
Yem çevirimi, kg KM Kg -1 canlı ağırlık artışı
KM:Kuru madde
361.1
5.66
353.2
5.95
348.2
6.55
Çizelge 4. Aspir ve yoncanın kuru ot olarak Jersey tosunlarda bazı özellikleri (Stanford ve ark., 2001).
Dona maruz
Yonca
Tam çiçeklenmiş
Özelikler
kalmış olgun aspir
otu
aspir otu
otu(tohumlu)
KM
47.4b
45.8b
31.5a
Potansiyel sindirilebilir kısım, %
a
b
HP
48.0
64.4
65.4b
KM
43.4
33.2
29.6
Çözünebilir kısım, %.
HP
46.5
23.4
20.4
KM
62.2b
63.6b
47.4a
Gerçek rumen parçalanabilirliği, %
HP
76.8
79.0
76.9
KM:Kuru madde; HP:Ham protein
38
P>0.05
P>0.05
P
P<0.05
P<0.05
P>0.05
P>0.05
P<0.05
P>0.05
KSÜ Doğa Bil. Derg., 20(1), 35-41, 2017
KSU J. Nat. Sci., 20(1), 35-41, 2017
Derleme Makalesi/Review Article
DOI : 10.18016/ksujns.70307
Aspirin Küçükbaş Hayvanların Beslenmesinde
Kullanımı ve Etkileri
Stanford ve ark. (2001), kurudaki koyunlarda aspirin
kaba yem olarak değerini ve döl verimine etkisini
belirlemek amacıyla tam çiçeklenmiş aspir otu ve
yoncanın
denendiği
bir
besleme
denemesi
yürütmüşlerdir. Çalışmada elde edilen sonuçlar Çizelge
5’te verilmiştir. Araştırma 9 hafta devam etmiş, bu
sürenin sonunda koyunlar çiftleştirilmeye bırakılmış ve
çiftleşme ve gebelik süresince yonca kuru otuna ilaveten
günlük 1 kg arpa ile beslenmişlerdir. Araştırmada, ilgi
çeken husus aspir otu ile beslenen koyunlarda döl
veriminin beklenmedik şekilde artmış olmasıdır. Ancak,
Afganistan, Hindistan ve Çin gibi asya ülkelerinde halk
arasındaki geleneksel tıpta çocuk sahibi olmak isteyen
kadınlarda aspir ve aspir çiçeği çayı içirilmesinin
geçmişten günümüze kullanılan bir yöntem olduğu
bildirilmektedir (Stanford ve ark. 2001). Dolayısıyla bu
araştırmada da aspir otu ile beslenen koyunlarda döl
verimin artmış olması aspir bitkisinde üreme
hormonlarını arttırıcı ya da uyarıcı özellikler olduğunu
düşündürmektedir. Ancak, bu konuda bilimsel bir şey
söyleyebilmek için daha ileri araştırmalara ihtiyaç
vardır. Bu araştırma, aspir otunun damızlık koyunlara
kaba yem olarak rahatlıkla verilebileceğini göstermiştir.
Ancak aspir otunda yem çevirimi yoncaya göre daha
kötüdür. Ağız yaralanmaları ve yem tüketiminde düşüş
şeklinde tezahür edecek diğer olumsuzluklar da
bildirilmemiştir.
Aspir küspesinin kuzu ve oğlaklarda besi
performasına, karkas özelliklerine ve et yağ asiti
kompozisyonuna etkisini belirlemek amacıyla iki
araştırma yapılmıştır (Tufarelli ve ark., 2013). Her iki
araştırmada yaklaşık 40 günlük yaştaki kuzu ve
oğlaklarda 50 gün sürmüş, kuzu ve oğlaklar tam rasyon
ile beslenmişlerdir. Kuzu ve oğlaklarda yapılan her iki
araştırmada da kontrol yeminin ana bileşenini mısır
oluştururken deneme yemlerinin ana bileşenini aspir
küspesi oluşturmuştur. Araştırmanın sonuçları Çizelge
6’da verilmiştir. Çizelge 6’dan da görüldüğü gibi,
kuzularda canlı ağırlık ve yem tüketimi aspir
küspesinden etkilenmemiştir (P>0.05). Ancak, yemden
yararlanmanın aspir küspeli yemi tüketen grupta daha
iyi olduğu görülmektedir (P<0.05). Oğlaklarda, canlı
ağırlık aspir küspesinden etkilenmezken (P>0.05) aspir
küspeli grupta yem tüketimi daha düşük, yemden
yararlanma daha iyi gerçekleşmiştir (P<0.05). Hem
kuzularda hem oğlaklarda gruplar arasında karkas
özellikleri bakımından farklılık tespit edilmemiştir
(P>0.05) (Çizelge 6).
Aspir küspeli yemle beslenen kuzu ve oğlakların
etlerinin kontrol yemiyle beslenen kuzu ve oğlakların
etlerine kıyasla doymuş yağ asitleri bakımından daha
düşük (P<0.05), doymamış yağ asitleri bakımından daha
yüksek (P<0.05) düzeyde olduğu görülmektedir
(Çizelge 6). Aspir küspeli yemle beslenen oğlakların
etlerinin tekli doymamış yağ asidi içeriği de daha
yüksek bulunmuştur (P<0.05).
Çizelge 6’da verilen araştırmanın sonuçları, aspir
küspesinin hem kuzuların hem de oğlakların
beslenmesinde
besi
performansını
olumsuz
etkilemeksizin ve hatta et kalitesini insan sağlığı
açısından daha yararlı olduğu bildirilen doymamış yağ
asitleri
lehine
arttırarak
kullanılabileceğini
göstermektedir. Diğer taraftan, aspir küspesi içerdiği
fenolik glikozitler (2-hydroxyarctiin ve matairesional
monoglucoside) nedeniyle ishal yapıcı ve acı tat
oluşturucu özelliğe sahip olup bu fenolik glikozidlerler
nedeniyle oluşan olumsuzluklar metanol muamelesi
veya
beta-glukozidaz
ilavesi
ile
ortadan
kaldırılabilmekted ir (Blair, 2011).
Bolte ve ark. (2002) yaptıkları bir çalışmada, yüksek
oleik ve linoleik yağ asitleri içeren aspir tohumlarının
koyunlarda kas ve adipoz dokulardaki yağ asitlerine
olan etkilerini araştırmışlardır. Kontrol rasyonu şeker
pancarı posası, yulaf samanı ve soya küspesinden
hazırlanmıştır. Gruplarda ortalama günlük canlı ağırlık
artışı, yemden yararlanma oranı ve karkas özellikleri
bakımından herhangi bir farklılık görülmez iken
(P>0.05) adipoz dokulardaki doymuş yağ asitleri
miktarı aspir tohumu katılan diğer gruplardan daha
yüksek bulunmuştur (P<0.05). Bununla beraber
kaslardaki CLA içeriği aspir katılan gruplarda artış
göstermiştir. Dolayısıyla hem doymuş yağ asitlerinin
azalması hem de CLA gibi insan sağlığını olumlu yönde
etkileyen yağ asitlerinin artması nedeniyle aspirin besi
performansını olumsuz etkilemeksizin et kalitesini
artırabileceği sonucuna varılmıştır. Tufarelli ve ark.
(2013)’da koyun rasyonlarına % 3-6 oranında ilave
edilen aspir yağının ette doymamış yağ asitleri ve CLA
oranını arttırdığını belirtmişlerdir.
SONUÇ ve ÖNERİLER
Aspirin ruminant hayvanların beslenmesinde
kullanımını maddeler halinde şu şekilde özetleyebiliriz:
1. Aspirin yem değeri varyete, toprak ve iklim
koşullarına bağlı olarak değişmektedir. Aspir küspesinin
yem değeri SFK’ya yakın olup, aspir ülkemizde soyaya
alternatif olabilecek bir bitkidir. Aspir, ruminantların
beslenmesinde dane, küspe, ve kaba yem olarak belirli
düzeyde rahatlıkla kullanılabilecek bir yemdir.
2. Günlük 2 kg aspir tohumu süt sığırı
rasyonlarına herhangi bir olumsuz etkisi olmaksızın
ilave edilebilir. Rasyonda aspirden gelen yağ miktarının
artması süt ve yağ verimini olumsuz etkilemektedir.
Rasyona aspir tohumu, aspir küspesi veya aspir yağı
ilavesi süt yağ asiti komposizyonu doymamış yağ asitler
lehine arttırmaktadır.
3. Aspir tohumu ya da küspesi besi sığırlarının
kesif yemlerinin % 15’ini oluşturacak düzeyde
rasyonlara ilave edilebilir. Bu düzeyin üzerinde ilave
edildiğinde besi performansını olumsuz etkilemektedir.
Beside belirli bir düzeyin üzerinde kullanılmasına,
fayda-maliyet analizi ve yem kaynaklarına ulaşma
durumuna göre bir değerlendirilme yapıldıktan sonra
karar verilmesi daha doğru olacaktır.
39
KSÜ Doğa Bil. Derg., 20(1), 35-41, 2017
KSU J. Nat. Sci., 20(1), 35-41, 2017
Derleme Makalesi/Review Article
DOI : 10.18016/ksujns.70307
4. Aspirin damızlık koyunlara kaba yem olarak
kullanılması döl verimini attırmaktadır. Ancak aspir
koyunlarda kaba yem olarak yem çevirimini yoncaya
göre kötüleştirmektedir. Kuzu ve oğlak besisinde kesif
yemin önemli bir kısmının aspir küspesinden oluşması,
besi performansını olumsuz etkilememektedir. Hatta
yem çevirimi daha da iyileşmektedir. Aspirli yemle
beslenen kuzu ve oğlakların etlerinin yağ asidi içeriği
doymamış yağ asitleri lehine artmakta ve oğlakların
etlerinin tekli doymamış yağ asidi içeriği de artış
göstermektedir.
Sonuç olarak; Aspir, dane, küspe, ve kaba yem
olarak ifade edilen sınırlar içerisinde herhangi bir
olumsuz etkisi olmaksızın ruminantların beslenmesinde
kullanılabilecek bir yemdir.
Çizelge 5. Aspir otunun kurudaki koyunlarda kaba yem olarak kullanılabilme olanakla rı (Stanford ve ark., 2001).
Tam çiçeklenmiş aspir
Özellikler
Yonca otu
P
otu
Deneme başı canlı ağırlık, kg
71.3
72.3
P>0.05
Deneme sonu canlı ağırlık, kg
78.7
83.0
P>0.05
2.1
2.2
P>0.05
Sunulan yem (KM üzerinden, kg gün -1
2.2a
2.4b
P<0.05
Tüketilmeyen yem, sunulan yemin % si olarak
2.0a
3.6b
P<0.05
Yem çevirimi, g canlı ağırlık artışı kg -1 yem
45 a
58b
P<0.05
Kuzulayan koyun başına doğan kuzu sayısı, adet
1.6
1.6
P>0.05
89.7b
P<0.05
Yem tüketimi (KM üzerinden), kg
gün -1
Doğum yapan koyun oranı, %
80.1
a
Çizelge 6. Aspir küspesinin tam rasyonla beslenen kuzu ve oğlaklardaki etkileri (Tufarelli ve ark., 2013).
Kuzu
Oğlak
Özellikler
Kontrol
Aspir
P
Kontrol
Aspir
P
Deneme başı canlı ağırlık, kg
16.2
16.0
P>0.05
12.0
12.1
P>0.05
Deneme sonu canlı ağırlık, kg
23.1
23.9
P>0.05
20.3
20.7
P>0.05
Yem Tüketimi, g gün -1
960
874
P>0.05
765A
621B
P<0.05
Yem çevirimi, g g -1
5.88a
4.65b
P<0.05
4.24A
3.69B
P<0.05
Karkas Özellikleri, %
Nem
75.70
75.78
P>0.05
75.81
74.80
P>0.05
Protein
18.60
19.0
P>0.05
19.72
18.98
P>0.05
Yağ
3.93
3.27
P>0.05
3.17
3.73
P>0.05
Kül
1.31
1.24
P>0.05
1.08
1.00
P>0.05
Et yağ asidi kompozisyonu, toplam yağ asitlerinin % ’si olarak
Σ SFA
48.50a
46.74b
P<0.05
44.73A
38.65B
P<0.05
Σ MUFA
42.89
44.45
P>0.05
47.82B
54.54A
P<0.05
Σ PUFA
8.52
8.81
P>0.05
7.43
6.80
P>0.05
Σ UFA
51.40b
53.26a
P<0.05
55.26B
61.34A
P<0.05
Total n-6
7.72
7.80
P>0.05
6.61
5.74
P>0.05
Total n-3
0.89
1.01
P>0.05
0.82
1.06
P>0.05
MUFA = Tekli doymamış yağ asitleri, PUFA = Çoklu doymamış yağ asitleri, SFA = Doymuş yağ asitleri, UFA:
Doymamış yağ asitleri
40
KSÜ Doğa Bil. Derg., 20(1), 35-41, 2017
KSU J. Nat. Sci., 20(1), 35-41, 2017
Derleme Makalesi/Review Article
DOI : 10.18016/ksujns.70307
İlkdoğan U 2012. Türkiye’de Aspir Üretimi İçin Gerekli
Koşullar ve Oluşturulacak Politikalar. Ankara
Üniversitesi.Fen
Bilimleri
Enstitüsü.,
Tarım
Ekonomisi Anabilim Dalı, Doktora tezi.
Lammoglia MA, Bellows RA, Grings EE, Bergman JW,
Short RE, MacNeil MD 1999a. Effects of Feeding
Beef Females Supplemental Fat During Gestation on
Cold Tolerance in Newborn Calves. J. Anim. Sci,
77(4): 824-834.
Lammoglia MA, Bellows RA, Grings EE, Bergman JW,
Short, RE, MacNeil MD 1999b. Effects of
Prepartum Supplementary Fat and Muscle
Hypertrophy Genotype on Cold Tolerance in
Newborn Calves. J. Anim. Sci, 77:2227-2233.
Malakian M, Hassanabadi A 2010. Inclusion of Full-Fat
Safflower Seed (Carthamus tinctorius L.) in Broiler
Diet. Italian Journal of Animal Science, 9(e52):268272.
Mansoori H, Aghazadeh A,
Nazeradl N
2011.
Sunflower Oil Seed (raw-or heat-treated) in
Lactating Dairy Cow’s Diets : Effects on Milk Fatty
Acids Profile and Milk Production. J. Anim. Vet.
Adv, 10: 470–479.
Karakaş Oğuz, F., Oğuz, M.N. 2006. Aspir ve hayvan
beslemede kullanımı. Yem Magazin, 14(45):29-33.
Oğuz MN, Oğuz KF, Büyükoğlu Tİ 2014. Effect Of
Different Concentrations of Dietary Safflower Seed
on Milk Yield and Some Rumen and Blood
Parameters at the end Stage of Lactation in Dairy
Cows. Revista Brasileira Zootecnia, 43(4):207-211.
Özek K 2016. Aspirin Yem Değeri ve Çiftlik
Hayvanlarının
Beslenmesinde
Kullanılabilme
Olanakları: I. Kanatlıların Beslenmesinde Kullanımı
ve Etkileri. Iğdır Üniversitesi. Fen Bilimleri
Enstitüsü Dergisi, 6(4): 169-178.
Stanford K, Wallins GL, Lees BM, Mündel HH 2001.
Feeding Value of Immature Safflower Forage for
Dry Ewes. Canadian Journal of Animal science, 81:
289–292.
Tufarelli V, Vicenti A, Ragni M, Pinto F, Selvaggi M
2013. Feeding of Safflower (Carthamus tintorius)
Cake in Small Ruminant Total Mixed Rations:
Effects on Growth Traits and Meat Fatty Acid
Composition. Iranian Journal of Applied Animal
Science, 3(2): 243-247.
Voicu D, Voicu I, Hebean V, Bader L, Calin A 2009.
Bioproductive and Economic Effect of The
Safflower
on
Steer
Performance.
Archiva
Zootechnica, 12 (3): 39-44.
KAYNAKLAR
Alizadeh AR, Ghorbani GR, Alikhani M, Rahmani HR,
Nikkhah A 2010. Safflower Seeds In Corn Silage
And Alfalfa Hay Based Early Lactation Diets: A
Practice Within An Optimum Forage Choice. Anim.
Feed Sci. Technol, 155:18–24.
Bell JA, Griinari JM, Kennelly JJ 2006. Effect of
Safflower Oil, Flaxseed Oil, Monensin, and Vitamin
E on Concentration of Conjugated Linoleic Acid in
Bovine Milk Fat. J. Dairy Sci, 89:733–748.
Bergman J, Kandel H 2013. Safflower production. Nort
Dokato State University Extension Service. ND,
USA.
https://www.ag.ndsu.edu/pubs/plantsci
/crops/a870.pdf (Erişim tarihi: 20.03 2014).
Blair R 2008. Nutrition and Feeding of Organic Poultry.
(CABI).
Bolte MR, Hess BW, Means WJ, Moss GE, Rule DC
2002. Feeding Lambs High-Oleate or HighLinoleate Safflower Seeds Differentially Influences
Carcass Fatty Acid Composition. Journal of Animal
Science, 80: 609-616
Bottger JD, Hess BW, Alexander BM, Hixon DL,
Woodard LF, Funston RN, Hallford DM, Moss GE
2002. Effects of Supplementation With High
Linoleic or Oleic Cracked Safflower Seeds on
Postpartum Reproduction and Calf Performance of
Primiparous Beef Heifers. J. Anim. Sci, 80: 20232030.
Chilliard Y, Ferlay A 2004. Dietary Lipids and Forages
Interactions on Cow and Goat Milk Fatty Acid
Composition And Sensory Properties . Reprod. Nutr.
Dev, 44:467–492.
Dschaak CM, Eun JS, Young AJ, Bergman JW 2010.
Nutritive Merits of Whole Nutrasaff Safflower Seed
When Fed to Holstein Dairy Cows During
Midlactation. Anim. Feed Sci. Technol, 156: 26–36.
Dschaak CM, Noviandi CT, Eun JS, Fellner V, Young
AJ, Zobell DR, Israelsen CE 2011. Ruminal
Fermentation, Milk Fatty Acid Profiles, and
Productive Performance of Holstein Dairy Cows Fed
2 Different Safflower Seeds. J. Dairy Sci,
94(10):5138–5150.
Goering HK, Gordon CH, Wrenn TR 1976. Effect of
Feeding
Protected Safflower Oil
on
Yield,
Composition, Flavor And Oxidative Stability of
Milk. J. Dairy. Sci, 59: 416-425.
Griinari JM, Dwyer DA, McGuire MA, Bauman DE,
Palmquist DL, Nurmela KV 1998. Trans Octadecanoic Acids and Milk Fat Depression in
Lactating Dairy Cows. J. Dairy Sci, 81: 1251–1261.
41
KSÜ Doğa Bil. Derg., 20(1), 42-46, 2017
KSU J. Nat. Sci., 20(1), 42-46, 2017
Araştırma Makalesi/Research Article
DOI : 10.18016/ksujns.51209
Olgunlaşma Döneminin Kinoa (Chenopodium quinoa Willd.)’da
Ot Verimi ve Kalitesi ile Gaz ve Metan Üretimine Etkisi

Özlem ÜKE1
Hasan KALE1 Mahmut KAPLAN1
Adem KAMALAK2
1
Erciyes Üniversitesi, Ziraat Fakültesi, Tarla Bitkileri Bölümü, Kayseri
2
Kahramanmaras Sütçü İmam Üniversitesi, Ziraat Fakültesi, Zootekni Bölümü, Kahramanmaraş
: mahmutkaplan5@hotmail.com
Geliş (Received): 10.06.2016
Kabul (Accepted): 22.08.2016
ÖZET: Çalışmanın amacı farklı olgunlaşma dönemlerinde (çiçeklenme öncesi, tam çiçeklenme ve tohum bağlama)
hasat edilen kinoa bitkisinin (Chenopodium quinoa Willd.) yeşil ve kuru ot verimi, besleme değeri, in vitro gaz ve
metan üretimi, metabolik enerji (ME) ve organik madde sindirim derecesine (OMS) etkisini belirlemektir. Kinoa
bitkisinin olgunlaşması araştırmada incelenen tüm parametreleri etkilemiştir (P≤0.01).
Çalışma sonuçlarına göre olgunlaşma döneminin ilerlemesiyle yeşil ve kuru ot verimleri ile ADF ve NDF
oranlarında artış olurken, ham protein, ham yağ, ham kül, gaz ve metan üretimi, ME ve OMS oranlarında azalmalar
meydana gelmiştir. Olgunlaşma döneminin ilerlemesiyle bitkinin besleme değeri azalmıştır. Bu yüzden ham protein
ve ME içeriğinin yüksek olduğu çiçeklenme öncesi ve çiçeklenme dönemlerinde kinoa bitkisinin hasat edilmesi için
önerilebilir.
Anahtar kelimeler: Besin değeri, in vitro gaz üretimi, kinoa, organik madde sindirimi, ot verimi
Effects of Maturity Stages on Hay Yield and Quality, Gas and Methane Production of
Quinoa (Chenopodium quinoa Willd.)
ABSTRACT: The aim of the current experiment was to determine the green forage yield, dry forage yield, nutritive
value, gas production, methane production, metabolisable energy and organic matter digestibility of quinoa plant
harvested at three different stages (pre-flowering, flowering and seeding maturity). The maturity stages had a
significant (P≤0.01) effect on the parameters studied.
Crude protein, ether extract, crude ash, gas production, methane production, metabolisable energy and organic
matter digestibility decreased while green forage yield, dry forage yield, ADF and NDF contents increased with
advanced maturity.
The nutritive value of quinoa plant decreased with advancing maturity. Therefore quinoa plant could be harvested at
pre-flowering or flowering stages since crude protein and metabolisable energy of quinoa plant was high at these
stages.
Key words: Nutritive value, in vitro gas production, quinoa, organic matter digestibility, hay yield
bitkilerin verim ve kalitesi üzerine etkileri konusunda
oldukça fazla sayıda çalışma mevcuttur (Kamalak ve
ark., 2005ab; Canbolat, 2012; Kaplan ve ark., 2013;
Kaplan ve ark., 2014ab). Ancak bazı bitkilerde bu
alanda yapılmış çalışmalar mevcut değildir (Kaplan ve
ark., 2014a). Yemlerin besleme değeri üzerinde
yemlerin besin madde bileşimi, metabolik enerji ve
sindirilebilir besin maddeleri oldukça önemlidir. Bu
açıdan bu parametrelerin belirlenmesi oldukça
önemlidir (Canbolat, 2012). Yemlerin besleme
değerinin saptanmasında hızlı, kolay ve ucuz bir yöntem
olması nedeniyle in vitro gaz üretim tekniği
kullanılmaktadır (Menke ve ark. 1979). Ayrıca in vitro
gaz üretim tekniği küresel ısınmada etkili olan metan
(CH4) gazı ölçümünde de yararlanılabilmektedir (Lin ve
ark., 2013).
Bu araştırmanın amacı; farklı olgunlaşma
döneminde hasat edilen kinoa bitkisinin yeşil ve kuru ot
verimi, kimyasal bileşimi, in vitro gaz ve metan üretimi
ile metabolik enerji ve organik madde sindirim
derecesini belirlemektir.
GİRİŞ
And dağlarının bitkisi olarak bilinen kinoa dünyada
insan ve hayvan beslenmesinde geleceğin bitkisi olacağı
bildirilmektedir (Pearsall, 1992). Kinoa tek yıllık,
tohumla çoğalan otsu bir bitki olup, 40-150 cm arasında
dik olarak boylanabilmektedir (Bhargava ve ark., 2007).
Her türlü toprak koşullarına uyum sağlamaktadır. Kinoa
bitkisi kurağa, dona ve tuzluluğa, hastalık ve zararlılara
karşı yüksek düzeyde direnç göstermektedir (Jacobsen
ve ark., 2003). Bu üstün özelliklerinden dolayı kinoa
ülkemizde düşük verimli ve marjinal tarım alanlarında
tarımı yapılabilir.
Genellikle tohumu için yetiştirilmesine rağmen yem
olarak otu için de yetiştirilebilmektedir (Tan ve
Yöndem, 2013). Kinoa bitkisi çeşide, iklim ve toprak
özelliklerine bağlı olarak, kuru ot verimi 800 kg/da’ın
üzerine çıktığı bildirilmektedir. Kinoa otunun %26-28
kuru madde, %13-22 ham protein içerdiği, kuru madde
sindiriminin
ise
%63-69
arasında
değiştiği
bildirilmektedir (Van Schooten ve Pinxterhuis, 2003).
Bitkilerin ot verimi ve kalitesi üzerine hasat zamanı
etki etmektedir (Kaplan ve ark., 2013). Hasat zamanının
42
KSÜ Doğa Bil. Derg., 20(1), 42-46, 2017
KSU J. Nat. Sci., 20(1), 42-46, 2017
Araştırma Makalesi/Research Article
DOI : 10.18016/ksujns.51209
içerisine 30 ml tamponlanmış rumen sıvısı eklenmiştir.
İçerisinde örnek ve rumen sıvısı bulunan şırıngalar 39
°
C ayarlanmış su banyosu içerisine yerleştirilmiştir.
Ayrıca örnek içermeyen sadece tamponlanmış rumen
sıvısı içeren dört adet şırınga inkübasyona dahil
edilmiştir. Bu şırıngalardan elde edilen gaz ölçümleri
tüm şırıngalardan elde edilen gazlardan düşürülerek net
gaz üretimi belirlenmiştir. Yemler 24 saatlik
inkübasyona bırakılmış ve açığa çıkan toplam gaz
hacimleri (mL) belirlenmiştir. Elde edilen gazlar plastik
şırınga yardımıyla İnfrared Metan Analiz cihazına
(Sensor Europe GmbH, Erkrath, Germany) transfer
edilmiş ve gazın içerisindeki metan yüzdeleri
belirlenmiştir (Goel ve ark., 2008). Metan üretimini
hesaplamak için aşağıdaki formül kullanılmıştır.
Metan üretimi (ml)= Toplam gaz (mL) x Metan (%)
MATERYAL ve METOT
Kinoa Tarımı ve Yem Örneklerinin Hazırlanması
Çalışmada materyal olarak Salcedoinia kinoa çeşidi
kullanılmıştır. Tohumlar 1 Mayıs 2015 yılında Erciyes
Üniversitesi Araştırma ve Uygulama Merkezi deneme
tarlasına 10.5 m2’lik parsellere ekilmiştir. Tohumlar 100
g/da hesabına göre 35 cm sıra arasında her parselde 6
sıra olacak şekilde ekilmiştir (Tan ve Yöndem, 2013).
Deneme toprağının kireç ve tuz oranı düşük, potasyum
ve fosfor yönünden zengin, pH hafif alkali olurken
organik madde oranı ise az bulunmuştur. Toprak
analizlerine göre 10 kg/da N ve 8 kg/da P2O5 olacak
şekilde gübre uygulaması yapılmıştır (Aguilar ve
Jacobsen, 2003). Sapa kalkma ve çiçeklenme öncesi
dönemlerinde olmak üzere iki defa sulama yapılmıştır.
Bitkiler çiçeklenme öncesi, tam çiçeklenme ve tohum
bağlama dönemlerinde hasat edilmiş yeşil ve kuru ot
verimi belirlenmiştir.
Yemlerin Metabolik Enerji Değeri ve Organik
Madde Sindirim Derecesinin Belirlenmesi
Kinoa bitkisinin metabolik enerji ve organik madde
sindirilebilirliği, 24 saatlik gaz üretimi ve kimyasal
bileşimine ait bazı parametreler kullanılarak aşağıdaki
eşitlikle hesaplanmıştır (Menke ve Steingass 1988).
ME (MJ/kg KM) = 2.20 + 0.136 GÜ + 0.057HP +
0.002859HY2
OMS (%) = 14.88 + 0.889GÜ + 0.45HP +0.0651HK
Bu eşitliklerde
KM: Kuru madde
GÜ: 24 saatlik net gaz üretimi (mL)
HP: Ham protein(%)
HY: Ham yağ (%)
HK: Ham kül (%)
OMS: Organik madde sindirim derecesi (%)
Kimyasal Analizler
Kinoa bitkisinden hasat sonrası yeşil ot alınmış (500
g) ve 70°C’de 48 saat kurutulmuştur. Kurutulan yemler
analiz öncesi 1 mm elek çapına sahip değirmende
öğütülerek kimyasal analizlerde kullanılmıştır. Ham kül
içeriği 1 g kuru örneğin 550 oC’de 8 saat kül fırınında
yakılarak, ham yağ eter eksraksiyonu, azot (N) içeriği
ise Kjeldahl metodu kullanılarak saptanmıştır (AOAC,
1990). Hücre duvarı bileşenlerini oluşturan nötr deterjan
lif (NDF) (Van Soest ve Wine, 1967) ve asit deterjan lif
(ADF) ANKOM 200 Fiber Analyzer (ANKOM
Technology Corp. Fairport, NY, USA) cihazı
kullanılarak belirlenmiştir (Van Soest, 1963).
İn Vitro Gaz ve Metan Üretiminin Saptanması
Farklı olgunlaşma dönemlerinde hasat edilen kinoa
otunun gaz ve metan üretiminin belirlenmesinde in vitro
gaz üretim tekniği kullanılmıştır (Menke ve ark., 1979).
Rumen sıvısı fistül takılmış %60 yonca ve %40 arpadan
oluşan karışımla beslen ve her zaman ulaşabilecekleri su
ve yalama taşları temin edilen üç adet 1.5 yaşlı ivesi
toklusundan
alınmıştır.
Rumen
sıvısı
sabah
yemlemesinden önce alınarak dört katlı tülbentten
süzülmüş ve 1:2 oranında tampon çözeltiyle
karıştırılmıştır. Tampon çözelti 500 ml distile edilmiş
saf su, 0.1 ml solüsyon A, 200 ml solüsyon B, 200 ml
solüsyon C, 1 ml resazurin (0.1%, w/v) solüsyon C ve
40 ml solüsyon E den oluşmuştur. A solüsyonu 13.2 g
CuCl22H2O, 10.0 g MnCl24H2O, 1.0 g CoCl26H2O, 8.0
g FeCl26H2O saf suyla 100 mile tamamlanmıştır. B
solüsyonu 35 g NaHCO3 ve 4 g NH4HCO3 saf suda
çözülerek 100 mile tamamlanmıştır. C solusyonu 5.7 g
Na2HPO4, 6.2 g KH2PO4, 0.6 g MgSO47H2O saf suda
çözülerek 1000 mile tamamlanmıştır. D solüsyonu 0.5 g
resazurin saf suda çözülerek 100 ml tamamlanmıştır. E
solüsyonu ise 95 ml saf su, 4 ml 1 N-NaOH ve 625 mg
Na2S9H2O oluşmuştur. Öğütülmüş örneklerden dört
tekerrürlü olarak yaklaşık 0.2 gram 100 ml şırınga
içerisine tartılarak konmuştur. Daha sonra şırınga
İstatistiki Analiz
Araştırma sonucu elde edilen bulgular, SAS (1999)
paket programı kullanılarak tesadüf blokları deneme
desenine göre varyans analizine tabi tutulmuştur.
Ortalamalar arasındaki farklılığı ortaya koymak için
asgari önem farkı (AÖF: LSD) testi uygulanmıştır.
BULGULAR ve TARTIŞMA
Farklı olgunlaşma dönemlerinde hasat edilen kinoa
bitkisine ait ot verim ve kimyasal bileşimi değerleri
Çizelge 1’de verilmiştir. Hasat zamanının verim ve
kimyasal bileşime etkisi çok önemli (P≤0.01)
bulunmuştur. Hasat zamanının ilerlemesiyle yeşil ve
kuru ot verimlerinde artış olmuştur. En düşük yeşil ve
kuru ot verimleri sırasıyla 955.21 kg/da ve 204.75 kg/da
ile çiçeklenme öncesi dönemden alınırken en yüksek
yeşil ve kuru ot verimleri sırasıyla 1367.93 kg/da 431.85 kg/da ile tohum bağlama döneminden elde
edilmiştir. Hücre duvarı bileşenlerini oluşturan ADF ve
NDF içeriği hasat zamanına bağlı olarak artmıştır
(P≤0.01). ADF içeriği %24.47 ile %31.45 arasında,
NDF içeriği ise %37.19 ile %46.21 arasında değişmiştir.
Hasat zamanının ilerlemesi ham kül, ham yağ ve ham
protein içeriğinde azalma gözlenmiştir. Ham kül
43
KSÜ Doğa Bil. Derg., 20(1), 42-46, 2017
KSU J. Nat. Sci., 20(1), 42-46, 2017
Araştırma Makalesi/Research Article
DOI : 10.18016/ksujns.51209
%12.22 ile %15.24 arasında, ham yağ %2.03 ile %3.55
arasında ve ham protein ise %11.17 ile % 20.62
arasında değişim göstermiştir.
Olgunlaşma dönemi kinoa bitkisinin in vitro gaz
üretimi, metan üretimi (mL), metabolik enerji ve
organik madde sindirim derecesine etkisi önemli
bulunmuştur (P≤0.01) (Çizelge 2). Olgunlaşma
zamanının ilerlemesiyle in vitro gaz ve metan üretimi
azalmıştır. En düşük in vitro gaz (33.77 mL) ve metan
üretimi (6.74 mL) tohum bağlama döneminden elde
edilmiştir. En yüksek in vitro gaz (42.07 mL) ve metan
üretimi (8.47 mL) ise çiçeklenme öncesi dönemden
saptanmıştır. En düşük ME 6.85 MJ/kg KM ile tohum
bağlama döneminden, en yüksek ME 8.03 MJ/kg KM
ile çiçeklenme öncesi dönemden elde edilmiştir.
Organik madde sindirimi %44.97 ile %52.37 arasında
değişmiş, en düşük değer tohum bağlama, en yüksek
değer ise çiçeklenme öncesi dönemde elde edilmiştir.
Çizelge 1. Farklı olgunlaşma dönemlerinde hasat edilen kinoa bitkisine ait ot verimi ve kimyasal bileşimi
Özellikler
Hasat Dönemleri
AÖF
Ön Der
1367.93 a
58.700
**
355.68 b
431.85 a
25.113
**
24.47 c
29.00 b
31.45 a
1.061
**
NDF (%)
37.19 c
43.58 b
46.21 a
1.201
**
Ham Kül (%)
15.24 a
13.99 b
12.22 c
0.382
**
Ham Yağ (%)
3.55 a
2.91 b
2.03 c
0.206
**
Çiçeklenme öncesi
Tam çiçeklenme
Tohum bağlama
YOV (kg/da)
955.21 c
1165.07 b
KOV (kg/da)
204.75 c
ADF (%)
Ham Protein (%)
20.62 a
13.05 b
11.17 c
0.670
**
YOV: yeşil ot verimi; KOV: kuru ot verimi; AÖF: asgari önem farkı; Ön Der: önem derecesi; **: P≤0.01;
a,b,c
: aynı sütunda farklı harfler ile gösterilen ortalamalar arasındaki farklılıklar önemlidir.
Çizelge 2. Farklı olgunlaşma dönemlerinde hasat edilen kinoa bitkisine ait in vitro gaz ve metan üretimi, metabolik
enerji ve organik madde sindirimi
Özellikler
Hasat Dönemleri
AÖF
Ön. Der.
Çiçeklenme öncesi
Tam çiçeklenme
Tohum bağlama
Gaz Üretimi (mL)
42.07a
38.17b
33.77 c
1.100
**
Metan (mL)
8.47 a
7.67 b
6.74 c
0.523
**
Metan (%)
20.14
20.10
19.96
1.530
NS
ME (MJ /kg DM)
8.03 a
7.45 b
6.85 c
0.151
**
OMS (%)
52.37 a
48.84 b
44.97 c
0.939
**
ME: metabolik enerji; OMS: organik madde sindirim derecesi; AÖF: asgari önem farkı; Ön Der: önem derecesi;
**: P≤0.01; a,b,c : aynı sütunda farklı harfler ile gösterilen ortalamalar arasındaki farklılıklar önemlidir.
Olgunlaşmanın ilerlemesiyle bitkilerde yapısal
maddeler artmakta ve yeni dokular meydana
gelmektedir. Bunun sonucu olarak ta yeşil ve kuru ot
veriminde (biomasta) artış olmaktadır (Temel ve Tan,
2002).
Çalışmada
da
olgunlaşma
döneminin
ilerlemesiyle ot verimlerinde artışa neden olmuştur.
Olgunlaşma zamanının ilerlemesiyle birlikte yapraklar
azalmakta, yaprak/sap oranı azalmaktadır. Olgunlaşma
ham protein oranı bakımından zengin olan yaprakların
azalmasına yol açarak ham proteinde azalmaya neden
olacağı bildirilmektedir (Buxton, 1996). Çalışmada da
olgunlaşma ile kinoa bitkisinin ham protein içeriği
azalmıştır. Olgunlaşma döneminin ilerlemesi hücre
duvarı bileşenlerinden ADF ve NDF düzeyini
artırmıştır. Vejetasyon döneminin ilerlemesiyle birçok
bitkide ADF ve NDF oranlarında artış, ham protein,
ham yağ ve karbonhidrat oranlarında azalmaya yol
açtığı bildirilmektedir (Kamalak ve ark., 2005ab;
Canbolat, 2012; Kaplan ve ark., 2014ab). Yemlerdeki
fermantasyon sonucu oluşan in vitro gaz miktarı
fermente olabilir karbonhidrat miktarı ile doğrudan
ilişkilidir (Blümmel ve Orskov, 1993). Olgunlaşmanın
ilerlemesiyle azalan fermente olabilir karbonhidrat
miktarı in vitro gaz üretimini de azaltmıştır (Blümmel
ve Orskov, 1993). Kinoa bitkisinin ME ve OMS
içerikleri 24 saatlik in vitro gaz üretimi ve otların ham
protein, ham yağ ve ham kül içeriklerine göre
hesaplanmıştır. Olgunlaşma döneminin ilerlemesiyle
azalan bu değerler ME ve OMS azalmasına yol açmıştır
(Menke ve Steingass, 1988). Yemler fermantasyon
sonucu
çıkan
metan
içeriğine
göre
düşük
antimetanojenik (>%11 ve ≤%14), orta antimetanojenik
(%>6 ve <%11) ve yüksek antimetanojenik (>%0 ve
<%6) olarak sınıflandırılmaktadır (Lopez ve ark.
2010).. Buna göre kinoa otlarının antimetanojenik
etkisinin düşük olduğu söylenebilir.
44
KSÜ Doğa Bil. Derg., 20(1), 42-46, 2017
KSU J. Nat. Sci., 20(1), 42-46, 2017
Araştırma Makalesi/Research Article
DOI : 10.18016/ksujns.51209
SONUÇ
Araştırma sonuçlarına göre olgunlaşma dönemi
kinoa bitkisinin ot verimi ve besleme değerini önemli
düzeyde etkilemiştir. Olgunlaşmanın ilerlemesiyle
verim artmasına rağmen, besin madde bileşiminde
azalma olmuştur. Ham protein ve ME içeriğinin yüksek
olması nedeniyle kinoa bitkisinin çiçeklenme öncesi ve
tam çiçeklenme döneminde hasat edilmesi gerektiği
söylenebilir. Bununla birlikte hasat zamanının kinoa
bitkisinin yem değeri ve hayvanlarda tüketimi üzerinde
yeni in vivo ve in vitro çalışmalarla ortaya konması
önem taşımaktadır.
Kamalak A, Canbolat O, Gurbuz Y, Ozkan CO,
Kizilsimsek M 2005b. Determination of nutritive
value of wild mustard, Sinapsis arvensis harvested at
different maturity stages using in situ and in vitro
measurements. Asian-Austral J Anim Sci, 18 (9):
1249–1254.
Kaplan M, Kamalak A, Ozkan CO, Atalay AI 2014a.
Vejetasyon döneminin yabani korunga otunun
potansiyel besleme değerine, metan üretimine ve
kondense tanen içeriğine etkisi. Harran Üniv Vet
Fak Derg, 3(1): 1-5.
Kaplan M, Kamalak A, Kasra AA, Güven I 2014b.
Effect of maturity stages on potential nutritive value,
methane production and condensed tannin content of
Sanguisorba minor Hay. Kafkas Univ. Vet Fak.
Derg. 20: 445-449.
Kaplan M, Uzun S, Kökten K 2013. Effects of harvest
time on hay yield and quality of different bitter vetch
(Vicia ervilia L.) lines. Legume Research, 37 (2):
188-194.
Lin B, Wang JH, Lu Y, Liang Q, Liu JX 2013. In vitro
Rumen fermentation and methane production are
influenced by active components of essential oils
combined with fumarate. Anim Physiol Anim Nutr,
97 (1): 1-9.
Lopez S, Makkar HPS, Soliva CR 2010. Screening
plants and plant products for methane inhibitors. In
“In vitro screening of plant resources for extra
nutritional attributes in ruminants: Nuclear and
related methodologies”, Ed; Vercoe PE, Makkar
HPS, Schlink A, London, New York, USA.
Menke KH, Raab L, Salewski A, Steingass H, Fritz D,
Schneider W 1979. The estimation of the
digestibility and metabolisable energy content of
ruminant feeding stuffs from the gas production
when they are incubated with rumen liquor in vitro.
J Agric Sci Camb, 93(1): 217–222.
Menke KH, Steingass H 1988. Estimation of the
energetic feed value obtained from chemical
analysis and in vitro gas production using rumen
fluid. Animal Research and Development, 28: 7–55.
Pearsall DM 1992. The origins of plant cultivation in
South America. In: C.W.Cowan, P.J.Watson (Eds.).
The Origins of Agriculture. Smithsonian Institute
Press, Washington, DC, pp: 173-205.
SAS 1999. SAS User’s Guide: Statistic. Statistical
Analysis Systems Institute Inc., Cary, NC.
Tan M, Yöndem Z 2013. İnsan ve hayvan
beslenmesinde yeni bir bitki: Kinoa (Chenopodium
quinoa Willd.). Alınteri, 25(B): 62-66.
Temel S, Tan M 2002. A research on determination of
seeding and cutting time in common vetch (Vicia
sativa L.) under Erzurum conditions. Ataturk Univ.
Ziraat Fak. Derg, 33 (4): 363-368.
Van Schooten, HA, Pinxterhuis JB 2003. Quinoa as an
alternative forage crop in organic dairy farming.
Optimal Forage Systems for Animal Production and the
Environment Grassland Science in Europe, Vol: 8.
TEŞEKKÜR
Çalışmanın yapılmasında destek sağlayan Erciyes
Üniversitesi Bilimsel Araştırma Projeleri Birimi’ne
teşekkür ederiz (Proje no: FYL-2016-6412).
KAYNAKLAR
Aguilar PC, Jacopsen SE 2003. Cultivation of quinoa on
the peruvian altiplano. Food Reviews International,
19: 31-41.
AOAC 1990. Official Method of Analysis. 15th. edn.
Association of Official Analytical Chemist,
Washington, DC. USA.
Bhargava A, Shukla S, Ohri D 2007. Genetic variability
and interrelationship among various morphological
and quality traits in quinoa (Chenopodium quinoa
Willd.), Field Crops Research, 101: 104–116.
Blummel M, Orskov ER 1993. Comparison of an in
vitro gas production and nylon bag degradability of
roughages in predicting feed in take in cattle. Anim
Feed Sci Technol, 40: 109-119.
Buxton DR 1996. Quality related characteristics of
forages as influenced by plant environment and
agronomic factors. Anim Feed Sci Technol, 59(1-3):
37–49.
Canbolat O 2012. Comparison of in vitro gas
production, organic matter digestibility, relative feed
value and metabolizable energy contents of some
cereal forages. Kafkas Univ Vet Fak Derg 18 (4):
571-577.
Goel G, Makkar HPS, Becker K 2008. Effect of
Sesbania sesban and Carduus pycnocephalus leaves
and fenugreek (Trigonella foenum-graecum L) seeds
and their extraction partitioning of nutrients from
roughage-and concentrate-based feeds to methane.
Animal Feed Science and Technology, 147(1-3): 7289.
Jacobsen SE, Mujica A, Jensen CR 2003. The resistance
of quinoa (Chenopodium quinoa Willd.) to adverse
abiotic factors. Food Reviews International Vol. 19:
99–109.
Kamalak A, Canbolat O, Gurbuz Y, Erol A, Ozay O
2005a. Effect of maturity stage on chemical
composition, in vitro and in situ dry matter
degradation of tumble weed hay (Gundelia
tournetortii L.) Small Rum Res, 58: 149-156.
45
KSÜ Doğa Bil. Derg., 20(1), 42-46, 2017
KSU J. Nat. Sci., 20(1), 42-46, 2017
Araştırma Makalesi/Research Article
DOI : 10.18016/ksujns.51209
Van Soest PJ 1963. The use of detergents in the analysis of
fibre feeds. II. A rapid method for the determination of
fibre and lignin. Journal of the Association of Official
Analytical Chemists, 46: 829-835.
Van Soest PJ, Wine RH 1967. The use of detergents in the
analysis of fibrous feeds. IV. Determination of plant
cell wall constituents. Journal of the Association of
Official Analytical Chemists, 50: 50-55.
46
KSÜ Doğa Bil. Derg., 20(1), 47-53, 2017
KSU J. Nat. Sci., 20(1), 47-53, 2017
Araştırma Makalesi/Research Article
DOI : 10.18016/ksujns.96081
Kahramanmaraş İlindeki Tekstil Firmalarının Dış Ticaret Yapısı

Sibel DOĞAROĞLU1, Cuma AKBAY2
1
KİPAŞ Holding Kambiyo Bölümü, Gaziantep Yolu Üzeri Kahramanmaraş
2
Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi, Ziraat Fakültesi, Tarım Ekonomisi Bölümü, Kahramanmaraş
: cakbay@ksu.edu.tr
Geliş (Received): 08.08.2016
Kabul (Accepted): 15.09.2016
ÖZET: Bu araştırmada Kahramanmaraş ilinde faaliyet gösteren tekstil firmalarının dış ticaret yapısı incelenerek
mevcut yapının ortaya konulması yanında; işletmelerin dış ticaret yapısının büyüklüklerini doğrudan nasıl
etkilediğinin, işletmelerin dış ticaret yapısı ve Kahramanmaraş ilinde tekstil firmalarında ithalat-ihracat işlemlerinin
profesyonel durumunun, dış ticaret biriminin öneminin, dış ticarette ihtiyaç duyulan bilgilerin, işletmelerin geçmiş
yıllarda dış ticarette karşılaşmış olduğu sorunların ve işletmelerin dış ticarette yetersiz olduğu konuların belirlenmesi
amaçlanmıştır.
Çalışmanın ana materyalini, Kahramanmaraş ilinde faaliyet gösteren tekstil işletmelerinin yöneticileri ile yüz yüze
yapılan kapsamlı anket çalışması oluşturmaktadır. Araştırma sonuçları, işletmelerin dış ticaret yaparken en çok
mevzuat bilgisine ihtiyaçları olduğunu, mali kaynak yetersizliklerinden oluşan sıkıntıların işletmeler açısından
önemli bir eksiklik olduğunu, dış ticaret bölümünde en çok sistemli ve ekip çalışmalarında etkin olan personel tercih
ettiklerini göstermektedir. Ayrıca, geçmiş yıllarda dış ticarette yaşanan en önemli sorunların iç ve dış pazardaki
vergi maliyetleri olduğu ve işletmelerin rekabet gücünü rakiplerine kıyasla güçlü pazarlama ve finansman yapısı
sayesinde arttıracakları saptanmıştır. Bu çalışmanın ithalat-ihracat yapan işletmelere yardımcı olacağı
düşünülmektedir.
Anahtar kelimeler: Kahramanmaraş, tekstil, ihracat, üretim, pazarlama
Foreign Trade Structure of Textile Firms in Kahramanmaras Province
ABSTRACT: In this research, with the addition of revealing the present framework by investigating the structure of
foreign trades of textile firms in the city of Kahramanmaraş; it is also aimed to be determined that how the foreign
trade structure of companies directly affect their size, the foreign trade structure of companies and the professional
state of imports-exports operations of the textile firms in the city of Kahramanmaraş, importance of the foreign trade
department, the information needed in foreign trade, the problems in foreign trade that companies faced in the
previous years and inefficiency of the companies regarding foreign trade.
The main material of the study is the comprehensive questionnaires that were made face to face with managers of
textile companies in Kahramanmaras. Results indicate that companies mostly need regulation information during
foreign trade transactions, problems due to financial resource deficiencies are important insufficiencies for
companies and effective and systematic staff in team works is mostly chosen for foreign trade departments. Add to
this, it is determined that the most important problems in foreign trade in the past years are taxation costs in the
domestic and foreign market, and that the companies would increase their competitive capacity through powerful
marketing and financing structure by comparison to their rivals. This research is thought to be helpful for the
companies doing exports and imports.
Keywords: Kahramanmaras, textile, export, production, marketing
bir güçtür. Aslında ihracat odaklı büyüme, ihracat ve dış
ticaretin bir ülkenin ekonomik büyüme ve
kalkınmasında merkezi rol oynadığı bir ekonomik
kalkınma stratejisi olarak tanımlanmaktadır (Çetin ve
Ecevit, 2008).
Tekstil sektörü, sağladığı istihdam imkânı, üretim
sürecinde yarattığı katma değer ve uluslararası
ticaretteki ağırlığı nedeniyle ekonomik kalkınma
sürecinde önemli rol oynayan bir sanayi dalı olarak
bilinmektedir (Çetin ve Ecevit, 2008).
Türkiye’de piyasa ekonomisinin benimsenmeye
başlamasıyla 1980’li yılların başından itibaren
Kahramanmaraş büyük bir iktisadi adım atarak
sanayileşme ve çağdaş ticaret sürecine girmiş, büyüme
ve kalkınma için bir altyapı oluşturulmuş ve
GİRİŞ
Dünya
ekonomisinin
yaşamakta
olduğu
küreselleşme sürecinde üretim ve ticari etkinliklerinin
artan oranda uluslararası nitelik kazandığı bir gerçektir.
Bu konuda gerekli olan en büyük unsurlar iyi yetişmiş
insan gücü, makroekonomik unsurlar, etkin işleyen bir
piyasa düzeni ve gelişmiş bir teknoloji ile ticari bir
altyapıdır (Kıyak, 2005).
Toplumların iktisadi yaşamlarında dış ticaret, tarih
boyunca önemli bir yer tutmuştur (Kıyak, 2005).
Küreselleşen dünyanın ya da bütünleşen dünyanın
dışında kalmamak, sürekli büyüyen pazardan ya da
dünya ticaretinden pay alabilmek için fırsat ve
avantajlardan yararlanmak ülkeler için öncelikli
amaçlardan olmuştur (Doğan ve ark, 2003). İhracat
ekonomik büyüme ve kalkınma sürecinde sürükleyici
47
KSÜ Doğa Bil. Derg., 20(1), 47-53, 2017
KSU J. Nat. Sci., 20(1), 47-53, 2017
Araştırma Makalesi/Research Article
DOI : 10.18016/ksujns.96081
sanayileşme sürecinde yüksek bir hıza ulaşmıştır
(KMTSO, 2003; Görücü, 2004).
Türk tekstil ve hazır giyim sektörü ihracat
gelirlerinin %22,6’sını ve 2 milyon kişiye istihdam
sağlamasıyla ekonominin lider sektörlerinden birisi
olmuştur (Doğaka, 2014). Ortadoğu pazarına yakınlığı,
hammaddeye yakınlığı gibi avantajlarını kullanarak,
Türkiye'nin ve Kahramanmaraş ilinin en büyük
sorunlarından biri olan işsizliği azaltmak yönünde,
tekstil sektöründe harekete geçirilmesi gereken büyük
bir potansiyel görülmektedir.
Kahramanmaraş’ta sanayi siciline kayıtlı 666 adet
sanayi işletmesi mevcuttur. Toplam sanayi işletmesi
içerisinde %0,9’luk bir oran ile sanayisi gelişmişlik
düzeyinde orta seviyedeki illerimiz arasında yer alır.
Bölgede bulunan sanayi işletmeleri arasında gıda
ürünleri (%25) ve tekstil ürünleri imalatı (%24) ilk
sıralarda yer almaktadır (Doğaka, 2014).
2011 yılı göstergelerine göre, Kahramanmaraş ili
Türkiye iplik üretiminin %27’si, dokuma kumaş
üretiminin ise %8’i gerçekleştirilmektedir. En büyük
sektör konumunda bulunan tekstil sektöründe yılda 359
bin ton iplik, 138 milyon metre dokuma kumaş, 49
milyon metre denim, 122 bin ton örme kumaş, 22,7
milyon adet konfeksiyon üretimi yapılmakta ve 191 bin
ton boya ve kasar işi gerçekleştirilmektedir (Doğaka,
2014).
Kahramanmaraş ili sanayisi, tarıma dayalı sanayi
içinde çırçır, dokuma, boya-kasar ve konfeksiyon
üretim konuları ağırlık kazanmaktadır. İlde tekstilin
yoğun olması nedeniyle küçük ve orta ölçekli tekstil
işleme tesisleri yoğun olarak bulunmaktadır. 5084 sayılı
Yatırımların ve İstihdamın Teşviki Kanunu ve diğer
teşvikler ile tekstil sektöründe de ilerleme
kaydedilmiştir.
Gerek istihdam hacmi, gerekse yarattığı katma değer
açısından tekstil sektörü, Kahramanmaraş’ta imalat
sanayinin itici gücü olmuştur. Kahramanmaraş
bölgesinde imalat sanayi, özellikle iplik,
kumaş,
pamuk, ayakkabı-deri işlemeciliği ve konfeksiyon
üretimi gelişmiştir. Kahramanmaraş ili, tekstil
sektörünün önemli bir merkezi haline gelmiştir.
Sektördeki firmaların ihracata yönelmesinde ülke
ekonomisine üretim, istihdam ve gelir katkısı ilk sırada
yer alırken, küreselleşme zorunluluğu ve ürünün üstün
kalitesi bu faktörü izlemektedir (Çetin ve Ecevit, 2008).
Kahramanmaraş’ta iplik, hidrolik pamuk, dokuma, örgü
kumaş, konfeksiyon, boya gibi ürünler, ticarete konu
olan en önemli tarımsal ürünler olup işlenmekte ve
ambalajlanmaktadır.
Bu araştırmanın temel amacı, Kahramanmaraş ilinde
faaliyet gösteren tekstil firmalarının dış ticaret yapısı
incelenerek mevcut yapının ortaya konulmasıdır. Bu
amaç doğrultusunda, çalışmada rekabet kapsamına giren
en önemli konuların başında gelen işletmelerin dış
ticaret yapıları, işletme büyüklüklerinin dış ticaret
yapısını doğrudan nasıl etkilediği, firmalarda ithalatihracat işlemlerinin profesyonel durumu, dış ticaret
biriminin önemi, ihtiyaç duyulan bilgiler, işletmelerin
geçmiş yıllarda dış ticarette karşılaşmış oldukları
sorunları ve dış ticarette yetersiz olduğu konular
araştırılacaktır.
MATERYAL ve METOT
Bu çalışmanın ana materyalini, Kahramanmaraş
ilinde faaliyet gösteren tekstil işletmelerinin yöneticileri
ile yüz yüze yapılan anketlerden elde edilen veriler
oluşturmaktadır. Bölgede tekstil ile ilgili işletme sayısı
toplamda 100 adet olarak belirlenmiş olup 93
işletmeden elde edilen veriler analizlerde kullanılmıştır.
Analizlerde tanımlayıcı istatistikler ve frekanslardan
yararlanılmıştır.
BULGULAR
Araştırma alanında anket yapılan bireylerin
%62,37’sinin erkek, %38,7’sinin evli, % 40,9’unun ön
lisans mezunu, %28,0’ının lisans mezunu olduğu
saptanmıştır. Bu durum sektörde bayan yöneticilerin
sayısının çok fazla olmadığını göstermektedir.
Türkiye'de çalışma hayatındaki bayan yöneticilerin
erkek yöneticilere göre sayısının az olduğu gerçeği,
Kahramanmaraş ilinde de kendini göstermektedir (Alıcı,
2007 ). Araştırma bölgesinde, 2008 yılında yapılan bir
çalışmada, tekstil sektöründeki işletme yöneticilerinin
%87,50’sinin erkek, %82,5’inin üniversite mezunu
olduğu tespit edilmiştir (Çetin ve Ecevit, 2008). Sonuç
olarak kadın çalışanların gün geçtikçe tekstil sektörüne
katılımının arttığı ve yönetici konumunda daha çok paya
sahip olduğu ifade edilebilir. Dış ticaret bölümünde
çalışan bekâr bireylerin sayısının evli bireylerin
sayısından fazla olduğu gözlemlenmiştir.
Anket yapılan bireylerin %53,77’sinin idari
personel, %29,03’ünün orta kademe, %10’unun üst
kademe ve %2,15’inin alt kademe yöneticisi olduğu
tespit edilmiştir. İşletmelerin %48,39’unda 45 kişiden
fazla, %27,96’sında 25-44 kişi, %16,13’ünde 15-24 kişi,
%5,38’inde 5-14 kişi ve %2,15’inde ise 5’den az bireyin
çalıştığı tespit edilmiştir. İşletmelerin personel sayısına
bakıldığında, anket yapılan işletmelerin %27,96’sında
personel sayısının 50-100 arasında olduğunu ve
KOSGEB’in KOBİ tanımına göre orta boy işletme
oldukları görülmektedir.
İşletmeler ticari unvanlarına göre; anonim, limited
ve şahıs şirketleri olarak üç gruba ayrılmaktadır. Anket
yapılan işletmelerin %73,12’sinin anonim şirket,
%20,43’ünün limited şirket ve %6,45’inin şahıs
işletmesi olduğu tespit edilmiştir. Çetin ve Ecevit
(2008)’in çalışmasıyla karşılaştırıldığında limited ve
anonim şirketlerin sayısının arttığı buna karşılık anonim
şirketlerin sayısının azaldığı saptanmıştır. Ancak her iki
çalışmada Kahramanmaraş ilinde tekstil sektöründeki
işletmelerin daha çok anonim şirketler şeklinde olduğu
ifade görülmektedir.
İşletmeler faaliyet türlerine göre ise;
üretim
işletmeleri, fason üretim yapan işletmeler, ihracatçı veya
ithalatçı işletmeler olarak bölümlendirilmiştir. Fason
üretim veya kısaca Fason, gerçek üretici firmadan
anlaşma üzerine toplu ürün sipariş ederek,
ürünlere gerçek
üretici adını
değil
de sipariş
verenin adının yazdırılmasıdır. Üretim İşletmeleri
48
KSÜ Doğa Bil. Derg., 20(1), 47-53, 2017
KSU J. Nat. Sci., 20(1), 47-53, 2017
Araştırma Makalesi/Research Article
DOI : 10.18016/ksujns.96081
hammaddeleri satın alıp mamul haline dönüştüren ve
daha sonra diğer işletmelere ya da nihai tüketicilere
satan işletmelerdir. İthalat ya da dışalım, yurtdışında
üretilmiş malların, ülkedeki alıcılar tarafından satın
alınmasıdır. İhracat bir malın yabancı ülkelere döviz
karşılığı yapılan satışıdır (Anonim, 2014). Ankete
katılan işletmelerin %41,94’ünün ihracat, %37,63’ünün
üretim, %7,53’ünün ithalat, %7,53’ünün hem ithalat ve
hem de ihracat yapan işletmeler ve %5,38’inin fason
işletmeler olduğu tespit edilmiştir (Çizelge 1). Ankete
katılan işletmelerin dağılımı incelendiğinde, il genelinde
tekstil firmalarının faaliyet türünde ihracat işlemlerinin
ağırlıklı olduğu saptanmıştır. Bu seçim ithalat ve fason
işlemlere göre ihracat işlemlerinin maliyetinin daha az,
getirisinin daha fazla ve işlem prosedürünün zorlayıcı
olmadığını göstermektedir.
profesyonel bir dış ticaret bölümünün bulunmadığı ifade
edilebilir.
Çizelge 3. Dış ticaret bölümünde çalışan sayısının
dağılımı
Çalışan sayısı
Birey sayısı
Oran (%)
Çalışan yok
1-4 kişi
5 ve üzeri
Toplam
50
23
20
93
53,8
24,7
21,5
100,0
İşletmelerin işletim şekli yönetim sözleşmesi,
finansal kiralama ve sahip-işletmeci olarak üç grupta
incelenmiştir. Yönetim sözleşmesi, uluslararası bir
işletmenin yabancı bir işletme ile o işletmenin
faaliyetinin bir bölümünü veya tamamını yönetmek
üzere karşılıklı yaptıkları anlaşma olarak tanımlanabilir.
Finansal kiralama (Leasing), bir malın yatırımcı
tarafından satın alınması yerine, bir leasing şirketi
tarafından alınıp, yatırımcıya belirli bir dönem
kiralanmasıdır. Sahip-işletmeci, mal ve hizmet üreten
işletmelerde üretim, yönetim, para kaynakları,
muhasebe, satış, pazarlama konularında çalışan ayrıca
küçük işletmeleri kurma ve yönetme bilgi ve becerisine
sahip kişilerdir (Anonim, 2014) .
Ankete katılan işletmelerin %96,77’sinin sahip
işletmeci, %2,15’inin kiralama, %1,08’inin ise yönetim
sözleşmesi olduğu tespit edilmiştir (Çizelge 4).
Çizelge 1. Anket katılan bireylerin işletmelerinin
faaliyet türüne göre dağılımı
İşletme sayısı
Oran (%)
Üretim
35
37,63
İhracat
39
41,94
İthalat
7
7,53
Fason
5
5,38
İthalat ve ihracat
7
7,53
Toplam
93
100,00
Araştırmaya dahil edilen işletmelerin %67,74’ünde
dış ticaret bölümünün olduğu, %32,26’sinde ise
olmadığı tespit edilmiştir (Çizelge 2). Elde edilen
verilere göre Kahramanmaraş ilindeki tekstil
işletmelerinin dış ticaret bölümü varlığının çoğunlukta
olduğu dolayısıyla da gelişmiş ülkelerde olduğu gibi
Kahramanmaraş ilinde de ihracatın büyük önem taşıdığı
gözlemlenmiştir. Buna karşın hala dış ticaret bölümü
bulunmayan tekstil işletmelerinin olması da üzerinde
durulması gereken önemli bir konudur.
Çizelge 4. Ankete katılan işletmelerinin işletim şeklinin
dağılımı
Çizelge 2. Ankete katılan işletmelerin dış ticaret bölümü
varlığının dağılımı
İşletme sayısı
Oran (%)
Var
63
67,74
Yok
30
32,26
Toplam
93
100,00
İşletim şekli
İşletme sayısı
Oran (%)
Sahip-işletmeci
Kiralama
Yönetim sözleşmesi
Toplam
90
2
1
93
96,77
2,15
1,08
100,00
Kahramanmaraş ilinde geçmişten günümüze
çoğunlukla tekstil işletmeciliği yapılmasından kaynaklı
sahip-işletmeci işletmelerinin diğer işletim şekline göre
daha büyük bir paya sahip olduğu gözlemlenmiştir.
Sonuç olarak yönetim sözleşmesi ve kiralamanın
azınlıkta
olması
işletmenin
işletim
şeklinin
devamlılığını sağlamasına karşın profesyonel yönetici
bulundurma
sayısının
az
olduğu
sonucuna
varılmaktadır. Sahip-işletmecilerin çoğunun kendi
işletmelerinin avantaj ve dezavantajlarını iyi
görememesi, sektördeki değişim ve dönüşümü takip
edememesi birçok soruna yol açmaktadır. Bu tarz
eksikliklerin yaşanmaması için profesyonel yöneticilere
işletmelerin gelişmesi için daha çok ihtiyaç duyulduğu
gözlemlenmiştir.
Araştırmaya dahil edilen işletmelerin %69,89’unun
hiç bir mesleki örgüte üye olmadığı, %30,11’inin ise
üye olduğu tespit edilmiştir (Çizelge 5). Mesleki
örgütlere üye olmak dış piyasa ve ihracat alandaki
gelişmelerden daha hızlı haberdar olabilme, firmaya
İşletmelerdeki dış ticaret bölümünde çalışanı
olmayan firma oranı %53,80 olarak saptanmıştır.
İşletmelerde dış ticaret bölümünde çalışan sayısı
ortalama 3,31’dür (Çizelge 3). 2008 yılında yapılan bir
çalışmaya göre Kahramanmaraş ilindeki tekstil
sektöründe, 250 ve daha fazla işçi çalıştıranların oranı
%45, 50-249 arası işçi çalıştıranların oranı %50, 10-49
işçi %5 ve 10 ve 10’dan daha az işçi çalıştıran
işletmelere ise rastlanmamıştır (Çetin ve Ecevit, 2008).
Bu iki çalışmanın sonuçlarına göre tekstil işletmelerinin
dış ticaret bölümü sayısında artış görülmesine rağmen
bu bölümde çalışan sayısının oranlarının düştüğü
gözlemlenmiştir. Bunun sonucunda çoğu işletmede
49
KSÜ Doğa Bil. Derg., 20(1), 47-53, 2017
KSU J. Nat. Sci., 20(1), 47-53, 2017
Araştırma Makalesi/Research Article
DOI : 10.18016/ksujns.96081
yeniliklere ayak uydurabilme hızı ve karşılaşılan
sorunları tespit edip çözüm yolu arama gibi kolaylıklar
kazandırabilir. Anket sonucunda üyelik oranın düşük
olması Kahramanmaraş ilinde işletmelerin faaliyetlerini
geleneksel sürdürdüklerini göstermektedir.
%40,86’sının Asya, %3,23’ünün Amerika, %2,15’inin
Çin ve %9,68’inin ise diğer ülkeler olduğu
gözlemlenmiştir. İşletmelerin hedef coğrafyalarının
neredeyse yarısının Avrupa diğer bir yarısının ise Asya
olduğu ancak gelişmiş bir ülke olmasına rağmen
Amerika hedef coğrafyalar arasında çok gerilerdedir.
Bunun nedeninin gümrük prosedürleri, vergiler ve
lojistikte yaşanılan sorunlar olduğu söylenebilir
(Çizelge 8).
Çizelge 5. Ankete katılan işletmelerin mesleki örgüte
üyeliğinin dağılımı
Üyelik Durumu
İşletme sayısı
Oran (%)
Üye
Üye değil
Toplam
28
65
93
30,11
69,89
100,00
Çizelge 8. Ankete katılan işletmelerin ihracat hedef
coğrafyalarının dağılımı
E-ticaret, internet ortamında insanların belirli
sistemler üzerinde gerçek ve ya sanal ürünleri para
karşılığında satın alması işlemidir (Anonim, 2014).
Araştırmaya dahil edilen işletmelerin %54,84’inin eticaret yapmadığı, %45,16’sının ise e-ticaret yaptığı
gözlemlenmiştir (Çizelge 6).
Avrupa
Asya
Amerika
Çin
Diğer
Toplam
Çizelge 6. Anket katılan işletmelerin e-ticaret yapma
durumları
E-Ticaret yapıyor
E-Ticaret yapmıyor
Toplam
Birey sayısı
Oran (%)
42
51
93
45,16
54,84
100,00
İşletme sayısı
Oran (%)
41
38
3
2
9
93
44,09
40,86
3,23
2,15
9,68
100,00
Ankete katılan işletmelerin rakiplerinin, %50,54’ü
ulusal, %37,63’ü ise küçük yerel rakipler olduğu
saptanmıştır (Çizelge 9). Ticarette ihracat büyük önem
taşımasına rağmen Kahramanmaraş ilindeki işletmelerin
uluslararası rakiplerinin ulusal rakiplere göre oranı
(%7,53) çok daha düşüktür. Bunun sonucunda
Kahramanmaraş ilindeki birçok işletmenin uluslararası
rekabete girebilmesi için sermaye, dış piyasaya girme
stratejileri gibi konularda yeterli donanıma sahip
olmadığı ifade edilebilir.
Kapasite kullanım oranı, bir üretim biriminin
kullanım kapasitesinin, aynı üretim biriminin
maksimum kapasitesine olan oranıdır (Anonim, 2014).
Ankete katılan işletmelerin ihracatının kapasite
kullanım içerisindeki oranı kapasitesi %30'dan az olan
işletmelerin oranının %56,99, %31-49 arasında olan
işletmelerin oranının %26,88 ve %50 ve üzeri olan
işletmelerin oranının %16,13 olduğu, ortalamalarının ise
%33,33 olduğu saptanmıştır (Çizelge 7).
Çizelge 9. Ankete katılan işletmelerin rakip çevresinin
dağılımı
Küçük yerel rakipler
Ulusal rakipler
Uluslararası rakipler
Rakibimiz yok
Diğer
Toplam
Çizelge 7. İhracatın kapasite kullanım içerisindeki
oranının dağılımı
İhracatın kapasite kullanım İşletme
Oran (%)
içerisindeki oranı
sayısı
≥%30
53
56,99
%31-%49
25
26,88
%50 ve üzeri
15
16,13
Toplam
93
100,00
Ortalama: %33.33; Standard sapma: 21,18
Birey sayısı
Oran (%)
35
47
7
2
2
93
37,63
50,54
7,53
2,15
2,15
100,00
Ankete katılan işletmelerin dış ticaret bölümündeki
eleman açığı olmayanların oranı %77,42’dir (Çizelge
10).
Çizelge 10. Ankete katılan işletmelerin dış ticaret
bölümündeki eleman açığının dağılımı
2008 yılında yapılan bir çalışmaya göre kapasite
kullanım oranı %75 ve üzeri olan %92,50 ve %51-75
olan %7,5 olduğu belirlenmiştir (Çetin ve Ecevit, 2008).
Bu iki çalışmanın sonuçlarına göre işletmelerin
kullanılan kapasite oranının gün geçtikçe azaldığı ifade
edilebilir.
İhracat yapan işletmelerin coğrafi bölgeleri ve
menşei incelendiğinde, %100’ünün Türkiye olduğu
tespit edilmiştir. Bu işletmelerin ihracat hedef
coğrafyaları incelendiğinde ise, %44,09’unun Avrupa,
Eleman açığı durumu
İşletme sayısı
Oran(%)
Eleman açığı var
Eleman açığı yok
Toplam
21
72
93
22,58
77,42
100,00
Araştırma sonuçları incelendiğinde, Kahramanmaraş
ilindeki tekstil işletmelerinin dış ticaret bölümündeki
eleman açığının büyük ölçüde giderildiği gözlenmiş, bu
duruma üniversitelerdeki dış ticaret ön lisans
50
KSÜ Doğa Bil. Derg., 20(1), 47-53, 2017
KSU J. Nat. Sci., 20(1), 47-53, 2017
Araştırma Makalesi/Research Article
DOI : 10.18016/ksujns.96081
programlarının ve ilin tekstil ihracatı ağırlıklı bir il
olması nedeni ile lise sonrası kişilerin bu sektörde
deneyim kazanmasının sebep olduğu düşünülmektedir.
Buna rağmen hala dış ticaret bölümünde eleman açığı
bulunan işletmelerin var olduğu gözlemlenmiştir.
Ankete katılan işletmelerin devlet veya Ticaret ve
Sanayi Odalarının ihracat teşviklerinden %51,61’inin
yararlandıkları, %48,39’unun ise bu teşviklerden
yararlanmadıkları tespit edilmiştir (Çizelge 11).
Ankete katılan işletmelerin, %70,97’sinin sanayi
sitesi ve %11,83’ünün ise organize sanayi bölgesinde
faaliyette bulunduğu saptanmıştır (Çizelge 13).
Kahramanmaraş ilinde yapılan bu çalışmada coğrafi
konum, uygun iş gücü ortamı, arazi fiyatlarının
uygunluğu, arazi bulabilme imkânının fazlalığı, pazara
yakınlık, tedarikçilere ve kaynaklara yakınlık nedeni ile
firmaların kuruluş yeri olarak sanayi sitelerini ve
organize sanayi bölgesini tercih etmiş olduğu
görülmektedir.
Çizelge 11. Ankete katılan işletmelerin devlet veya
ticaret ve sanayi odalarının ihracat teşviklerinden
yararlanmasının dağılımı
İşletme sayısı
Oran(%)
Yararlanan
48
51,61
Yararlanmayan
45
48,39
Toplam
93
Çizelge 13. Ankete
yerlerinin dağılımı
Türkiye’de ihracatın doğrudan büyük teşvik
uygulandığı dönemlerde hızla arttığını teşviklerin
azaltıldığı dönemlerde ise gerilediğini belirtmektedir
(Yılanoğlu, 2008). Türkiye’deki birçok ihracatçı işletme
teşviklerden yararlanarak kendi aralarında şiddetli
rekabetlere girmiştir. Kahramanmaraş ilinde teşvik
bölgesi olması nedeni ile bu çalışmaya göre,
Kahramanmaraş
ilindeki
ihracatçı
işletmelerin
%51,61'inin
teşviklerden
yararlanarak
rekabet
ortamında yerini aldığı söylenebilir.
Ankete katılan işletmelerin %63,44’ünün yerel veya
uluslararası fuarlara
katıldığı, %36,56’sının ise
katılmadığı gözlemlenmiştir (Çizelge 12).
Katılıyorum
Katılmıyorum
Toplam
59
34
93
63,44
36,56
100,00
faaliyet
Oran(%)
11
66
11
1
4
93
11,83
70,97
11,83
1,08
4,30
100,00
Ankete katılan işletmelerin faaliyet gösterdiği
alanlar Çizelge 14'te gösterilmektedir. İşletmelerin
%92,47’sinin tekstil, %6,45’inin üretim olduğu
görülmektedir. Kahramanmaraş uzun yıllardan beri
önde gelen tekstilin, işletmelerin faaliyet alanları
incelendiğinde günümüzde de ilk sıralarda yer aldığı
belirlenmiştir.
Çizelge 14. Ankete katılan işletmelerinin faaliyet
gösterdiği alanların dağılımı
Çizelge 12. Ankete katılan işletmelerin yerel veya
uluslararası fuarlara katılımının dağılımı
Oran(%)
işletmelerin
İşletme sayısı
Organize sanayi bölgesi
Sanayi sitesi
Yerleşim içi
Girişimin kendi kampüsü
Diğer
Toplam
100,00
İşletme sayısı
katılan
İşletme sayısı
Oran (%)
86
1
6
93
92,47
1,08
6,45
100,00
Tekstil
Yan sanayi
Üretim
Toplam
Ankete katılan işletmelerin ölçek büyüklükleri
Çizelge 15'te gösterilmektedir. İşletmelerin yarısından
fazlası (%52,69) küçük ölçekli, %15,05'inin orta ölçekli
ve %32,26’sının ise büyük ölçekli işletme olduğu tespit
edilmiştir. 2008 yılında yapılan bir çalışmaya göre
tekstil sektöründeki işletmelerin %55’i küçük ve orta
ölçekli iken %45’i büyük ölçekli firma niteliğindedir
(Çetin ve Ecevit, 2008).
Kahramanmaraş ilindeki işletmelerin yarısından
fazlasının fuarlara katıldığı ve bu şekilde yeniliklerden
ve gelişmelerden haberdar olabildiği, yeni müşteriler
tanıyarak müşteri portföylerine de faydalar sağladıkları
gözlemlenmiştir. 2008 yılında yapılan bir çalışmaya
göre, işletmelerin uluslararasındaki fuar ve sergilere
katılma oranının %25 olduğu belirlenmiştir (Çetin ve
Ecevit, 2008). Yıl bazında oranlar incelendiğinde
Kahramanmaraş ili tekstilcilerinin yaptıkları işe daha
profesyonel yaklaştıkları ve yeniliğe daha açık olduğu
söylenebilir.
Ankete katılan işletmelerin kuruluş yılları,
%35,48’inin 1990-1995 yılları arasında, %30,11’inin
1996-2001 yılları arasında olduğu tespit edilmiştir.
İşletmelerin birçoğunun 1990-1995 yılları arasında
faaliyete geçtiği görülmektedir. Tekstil sektöründe her
geçen yıl yeni işletmelerinde sektöre katıldığı ve
ihracata yöneldiği belirlenmiştir.
Çizelge 15. Ankete
büyüklüğünün dağılımı
katılan
Ölçek Büyüklüğü
Küçük(=<5000)
İşletme Orta (5001-10000)
Büyük(=>10000)
Toplam
51
işletmelerin
ölçek
İşletme sayısı Oran (%)
49
14
30
93
52,69
15,05
32,26
100,00
KSÜ Doğa Bil. Derg., 20(1), 47-53, 2017
KSU J. Nat. Sci., 20(1), 47-53, 2017
Araştırma Makalesi/Research Article
DOI : 10.18016/ksujns.96081
Ankete katılan işletmelerin faaliyet alanları itibariyle
dağılımı incelendiğinde, %66,67’sinin hem ihracat hem
iç piyasaya satış yaptığı gözlenmiştir. İncelenen
İşletmelerin %21,51’inin sadece iç piyasaya satış
yaptığı buna karşılık %7.53'ünün ise fason üretim
yaptığı gözlemlenmiştir (Çizelge 16). Ürettiği ürünün
tamamını ihraç eden firmaların oranı ise sadece
%2,15'dir. Kahramanmaraş ilindeki tekstilcilerin anket
sonucuna göre, işletme gelirlerini oluşturan faaliyet
alanı tercilerini, ağırlıklı ihracattan yana kullanırken
destek olarak iç piyasa satışlarına da yöneldikleri
gözlenmiştir.
Ankete katılan işletmeler finansman ihtiyaçlarının
%62,37’sinin öz sermayelerinden, %16,33’ünü ise ticari
kredilerden sağladıkları sonucuna ulaşılmıştır (Şekil 1).
2008 yılında Kahramanmaraş ilinde yapılan bir
çalışmaya göre ise, firmalar destek kredilerinden
yararlandıklarında bunların %75 yatırım kredileri, %55
işletme kredileri, %40 ihracat kredileri olduğu
belirlenmiştir (Çetin ve Ecevit, 2008). Anket sonucu
Kahramanmaraş
ili
tekstilcilerinin,
finansman
ihtiyaçlarını karşılamak için finans kuruluşlarını 2008
yılına göre neredeyse yok denecek kadar az
kullandıklarını göstermektedir.
Çizelge 16. Ankete katılan işletmelerin faaliyet
gösterdiği alanın dağılımı
İşletme sayısı Oran (%)
% 100 ihracat
2
2,15
% 100 iç piyasa
20
21,51
Hem ihracat hem de iç piyasa
62
66,67
Fason
7
7,53
Diğer
2
2,15
Toplam
93
100,00
Ankete katılan işletmelerin %50,54’ü web sitelerinin
olduğunu, %49,46’sı ise web sitelerinin olmadığını
belirtmişlerdir (Çizelge 17). Kahramanmaraş ilindeki
işletmelerin yarısında fazlasının web sitesi kullandığı,
bu sayede yeniliklerden yaralanabildiği ve işletmesini
uluslararası alana taşıyabildiği belirlenmiştir.
Şekil 1. Ankete katılan işletmeler
ihtiyaçlarının karşılandığı kaynaklar
Çizelge 17. Ankete katılan işletmelerin web sitesi
varlığının dağılımı
İşletme sayısı
Oran (%)
Evet
47
50,54
Hayır
46
49,46
Toplam
93
100,00
finansman
Ankete
katılan
işletmelerin
üretim
kalite
standartlarına göre dağılımları Çizelge 19'da verilmiştir.
İşletmelerin %50,54’ü müşteri odaklı markasız ürünler
üretirken, %25,81’i ise markalı ürünler üretmektedirler.
Kendi markası ile ihracat yapan firmaların oranı ise
%11.83'dür. Kendi markasına imalat yapan firmaların
oranı %8,60, lüks ve pahalı ürünler üreten işletmelerin
oranı ise %3,23'tür.
Küreselleşme süreci birlikte özellikle gelişmiş
ülkelerin kendi aralarındaki ticareti endüstriler arası
ticaretten endüstri içi ticarete dönmüştür. Yani aynı
endüstri içerisinde farklı nitelikli mallar haline
gelmiştir. Bu değişim uluslararası uzmanlaşma desenini
de değiştirmiştir. Eskiden endüstriler arası uzmanlaşma
varken uzmanlaşma bugün ürünler üzerine yoğunlaşmış
durumdadır (Saruhan, 2010).
Ankete katılan işletmelerin üretim tarzı incelendiğinde
%44,09’unun iplik, %36,56’sının kumaş olduğu
saptanmıştır (Çizelge 18).
Çizelge 19. Ankete katılan işletmelerin üretim kalite
standartlarının dağılımı
Müşteri odaklı markasız
ürünler
Markalı ürünler
Lüks ve pahalı ürünler
Kendi markasına imalat
Kendi markası ile ihracat
Toplam
Çizelge 18. Ankete katılan işletmelerin üretim tarzının
dağılımı
Üretim tarzı
İşletme sayısı
Oran (%)
Open-End İplik
41
47,67
Kumaş
34
39,53
Konfeksiyon
7
8,14
Ring İplik
3
3,49
Boya
1
1,16
Toplam*
86
100,00
*: Yedi işletme bu soruya cevap vermemiştir.
İşletme sayısı
Oran(%)
47
50,54
24
3
8
11
93
25,81
3,23
8,60
11,83
100,00
TARTIŞMA ve SONUÇ
Ekonominin temel uğraşı olan bireyin ve toplumun
refah düzeyinin yükseltilmesi hedefi yolunda
ihtiyaçların ülkelerin kendi üretimi ile karşılanamaması
dış ticareti ön plana çıkarmaktadır. Ülkeler dış ticarette
başka ülkelerden mal ya da hizmet alabilmekte ve başka
ülkelere mal ya da hizmet satabilmektedir. Böylece
ülkeler ihracat sayesinde üretim fazlasını başka
52
KSÜ Doğa Bil. Derg., 20(1), 47-53, 2017
KSU J. Nat. Sci., 20(1), 47-53, 2017
Araştırma Makalesi/Research Article
DOI : 10.18016/ksujns.96081
pazarlarda satarak gelir elde ederken, ülke içi üretimin
yetersizliğini de ithalat ile başka ülkelerden mal ya da
hizmet alarak gidermektedirler.
İhracat-tekstil sektörü ilişkisi üzerinde yoğunlaşan
bu çalışmada, Kahramanmaraş ilinde tekstil sektöründe
faaliyet gösteren firmalarının dış ticaret bölümleri
incelenmiş, mevcut durumu ve sorunları belirlenmiştir.
Kahramanmaraş ilinin tekstil işletmeleri bağlamında dış
ticaret bölümlerinin yapısını ortaya konulmaya
çalışılmıştır.
Bu araştırma sonuçlarına göre, şirketlerdeki erkek
çalışan sayısının bayan çalışan sayısından fazla olduğu
gözlemlenmiştir. Şirketlerin dış ticaret bölümünde
çalışan bayan sayısını arttırmak için teşviklerde
bulunulması önerilmektedir. Bu teşvikler aynı zamanda
dış ticaret bölümünde çalışan kişi sayısını da
arttıracaktır. İşletmelerde çalışan personellerin eğitim
durumu göz önüne alındığında, ağırlıklı ön lisans
mezunu olduğu gözlemlenmiş, yüksek lisans yapmış
kişi sayısının düşük olduğu belirlenmiştir. Bu birimin
daha profesyonel hale gelebilmesi için daha çok
üniversite mezunu personelin seçilmesi, yöneticilerin de
yüksek
lisans
mezunu
kişilerden
seçilmesi
gerekmektedir.
Birçok işletmenin mesleki örgüte üyeliğinin
olmadığı gözlemlenmiştir. Dış ticaret bölümüne sahip
işletmelerin profesyonel bir şekilde çalışabilmesi aynı
zamanda yeniliklerden ve gelişmelerden haberdar
olabilmesi için mesleki örgüte üye olmaları tavsiye
edilmektedir.
Araştırmada, Kahramanmaraş ilindeki işletmelerin
uluslararası rekabet için yeterli donanıma sahip
olmadığı belirlenmiştir. Ulusal rakiplere sahip
işletmelerin gelişebilmesi ve yeterli donanıma sahip
olarak uluslararası rekabete girebilmesi için kurumların
devletin teşviklerinden yaralanması, personel eğitimi
vermesi ve finans gücüne sahip olması gerekmektedir.
İşletmelerin dış ticaret yaparken en çok mevzuat
bilgisine
ihtiyaçları
olduğunu,
mali
kaynak
yetersizliklerinden oluşan sıkıntıların işletmeler
açısından önemli bir eksiklik olduğunu, dış ticarette
bölümünde en çok sistemli ve ekip çalışmalarında etkin
olan personel tercih ettiklerini belirtmişlerdir.
Geçmiş yıllarda dış ticarette yaşanan en önemli
sorunların iç ve dış pazardaki vergi maliyetleri ve
rekabet gücü olduğu saptanmıştır. İşletmelerin rekabet
güçlerini etkileyen faktörlere bakıldığında; iç ve dış
pazardaki vergi maliyetleri, satın alma-mal kalitesi ve
tedarik eksiklikleri, paketleme ve etiketleme konusunda
taraflar arasındaki uyumsuzluklar, üretimlerin ihracat
standartlarının altında kalması, makine-teçhizat
sağlamada ki sıkıntılar, istihdam maliyetlerinin yüksek
olması, dış ticaret yapabilmek için yeterli kaynak
finansmana erişe bilirlikte ki sıkıntılar gibi sorunların ön
planda olduğu gözlemlenmiştir. Bu sorunları yaşayan
işletmelerin sektörel dış ticaret şirketleri çatısı altında
birleşmeleri halinde maliyetin düşüşü, kapasite
kullanımındaki artış ve oluşacak olan güçlü pazarlama
ve finansman yapısı sayesinde rekabet gücünü
arttıracakları düşünülmektedir.
Stratejik işbirliği ve rekabet gücünü, dolayısıyla
ihracatı geliştirmede etkili bir araç olarak görülen sanayi
kümelenmeleri Türkiye için de önemli bir açılım
olabilir. Bu uygulamanın Kahramanmaraş tekstil
sektörü içinde başlatılması sektörün geleceği açısından
oldukça önemlidir. Böylece, bölgesel ve ulusal
kalkınmanın sağlanmasında sanayi kümelenmeleri
aracından
daha
fazla
yararlanmak
mümkün
olabilecektir. Tekstil sektöründeki firmaların ihracat
performanslarının geliştirilmesinde teşvik sistemine
önemli derecede el atılması faydalı olacaktır. Bu
çalışmadan elde edilen sonuçların ithalat-ihracat yapan
ve yapmayı planlayan işletmelere yardımcı olacağı
düşünülmektedir.
KAYNAKLAR
Alıcı S 2007. Kahramanmaraş’ta Bulunan Küçük ve
Orta Ölçekli (Kobi) Tekstil İşletmelerinde İstihdam
ve İş Gücü Talebi. Kahramanmaraş Sütçü İmam
Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, İktisat Ana
Bilim Dalı Yüksek Lisans Tezi, 73 s..
Çetin M, Ecevit E 2008. İhracatın Sürükleyici Gücü
Olarak Tekstil Sektörü: Kahramanmaraş İli Örneği.
Celal Bayar Üniversitesi İ.İ.B.F. Dergisi, 15(2): 115132.
DOĞAKA 2014. TR63 Bölgesi Mevcut Durum Analizi.
“http://dogaka.gov.tr/Icerik/Dosya
/www.dogaka.
gov.tr_228_GK5M05RL_TR63_Bolgesinde_Sanayi
_Sektoru.pdf” (Erişim Tarihi: 31.10.2016).
Doğan Öİ, Marangoz M, Topoyan M 2003. İşletmelerin
İç ve Dış Pazarda Rekabet Gücünü Etkileyen
Faktörler ve Bir Uygulama. Dokuz Eylül
Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 2(5):
115-137.
Görücü
V
2004.
Bölgesel
Kalkınmada
Kahramanmaraş'ın İktisadi Potansiyeli ve Gelişme
Stratejileri. 1. Kahramanmaraş Sempozyumu, 6-8
Mayıs, Türkiye, 1147-1158.
Kıyak H 2005. Türkiye’nin Dış Ticaret Yapısı ve
Ortadoğu Ülkeleri ile Dış Ticaret İlişkileri. Marmara
Üniversitesi Ortadoğu Araştırmaları Enstitüsü.
Yüksek Lisans Tezi, 88 s.
KMTSO 2003. Kahramanmaraş Ticaret ve Sanayi
Odası, Cumhuriyetin 80. yılında Kahramanmaraş'ın
Ekonomisi ve Sosyal Altyapısı ISBN 975-512-7607, 304 s., Kahramanmaraş.
Saruhan, H. 2010. Küreselleşme Sürecinin Gelişmekte
Olan Ülkelerin Dış Ticaret Yapısı Üzerine
Etkileri(Türkiye Örneği). Dokuz Eylül Üniversitesi
Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yüksek Lisans Tezi, 56 s.
Yılanlıoğlu Z 2008. Türkiye’nin Dış Ticaretinin Yapısal
Dönüşümü(1980-2007).
Süleyman
Demirel
Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yüksek
Lisans Tez, 103 s.
53
KSÜ Doğa Bil. Derg., 20(1), 54-66, 2017
KSU J. Nat. Sci., 20(1), 54-66, 2017
Araştırma Makalesi/Research Article
DOI : 10.18016/ksujns.65079
Pamukta Lif Kalite Özelliklerinde Melez Azmanlığı

Hüseyin GÜNGÖR1
Lale EFE2
1
Düzce Üniversitesi, Ziraat ve Doğa Bilimleri Fakültesi, Tarla Bitkileri Bölümü, Düzce
2
Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi Ziraat Fakültesi Tarla Bitkileri Bölümü, Kahramanmaraş
:hgungor78@hotmail.com
Geliş (Received): 15.03.2016
Kabul (Accepted): 04.08.2016
ÖZET: Bu araştırma on pamuk genotipi ve bunların yarım diallel melezlerinde oluşan popülasyonunda lif kalite
özelliklerinde melez azmanlığının belirlenmesi amacı ile yürütülmüştür. Lif uzunluğu için, % 4.26 heterosis ile %
1.39 heterobeltiosis; Lif kopma dayanıklılığı için, % 1.77 heterosis ile % -6.16 heterobeltiosis; lif inceliği yönünden,
% -2.97 heterosis ile % -8.69 heterobeltiosis; kısa lif oranı için, % -3.77 heterosis ile % -10.38 heterobeltiosis; lif
uzunluk uyum indeksi için, % 0.07 heterosis ile % -0.62 heterobeltiosis; lif kopma uzaması için, % 4.62 heterosis ile
% -3.84 heterobeltiosis; sarılık değeri için, % 0.54 heterosis ile % -4.33 heterobeltiosis; grilik değeri yönünden ise,
% 0.80 heterosis ile % -2.69 heterobeltiosis değerleri bulunmuştur.
Anahtar Kelimeler: Diallel melezleme, lif kalite özellikleri, melez azmanlığı, pamuk
A Heterosis Study For Fiber Quality Traits in Cotton
ABSTRACT: This research was conducted to determine heterosis in fiber quality traits of ten cotton genotypes and
their half diallel crosses. The values of heterosis and heterobeltiosis were 4.26% and 1.39%, 1.77% and -6.16%, 2.97% and -8.69%, -3.77% and -10.38%, 0.07% and -0.62%, 4.62% and-3.84%, 0.54% and -4.33%; and 0.80%, 2.69% for fiber length, fiber strength, fiber fineness, short fiber rate, uniformity index, fiber elongation, the
yellowness value and reflectance degree, respectively.
Key words: Diallel cross, fiber quality traits, heterosis, cotton
olumsuz heterosis; lif kopma uzaması yönünden,
Meredith ve Bridge (1971) olumlu heterosis
bildirmişlerdir. Pamukta kalite ve yüksek verim için
heterosis ıslahından faydalanılması gerektiği (Meredith
ve Brown, 1998) bildirilmektedir. Hibrit pamuk üretimi,
uygun ebeveyn seçimi, melezleme tekniği, işçilik
maliyetleri, zaman, melezleme sonucu elde edilen
tohum miktarı gibi sorunlar nedeniyle günümüzde
yeterince yaygınlık kazanamamıştır. Ama bu sorunları
aşan Çin, Hindistan, Özbekistan ve Pakistan gibi bazı
ülkeler heterosis ıslahından istifade ederek melez pamuk
üretimi yapmaktadırlar (Zhang ve Zhu, 2002; Başbağ ve
Gençer, 2007; Güvercin, 2011). Böylelikle, hem yüksek
verim hem de üstün lif kalitesi elde etmektedirler.
Bu çalışma ile bazı pamuk genotipleri (Gossypium
hirsutum L. ve Gossypium barbadense L.) arasında
yapılan 10x10 yarım diallel melezleme sonucu elde
edilen F1 melez kuşaklarında lif kalite özellikleri için
heterosis ve heterobeltiosis değerleri hesaplanarak
melez azmanlıkları tespit edilmiştir.
GİRİŞ
Pamuk, lifleriyle tekstil endüstrisinin ihtiyaç
duyduğu hammaddeyi karşılayan önemli bir kültür
bitkisidir. Tekstil endüstrisi için en önemli konu kaliteli
lif temin edebilmektir. Kaliteli lif aynı zamanda tekstil
üretimini artırarak markalaşmanın önünü açmaktadır.
Tekstil endüstrisinde, lif uzunluğu, lif kopma
dayanıklılığı, lif inceliği, kısa lif oranı, lif uzunluk uyum
indeksi, lif kopma uzaması, sarılık değeri ve grilik
değeri önemli lif kalite özellikleridir. Meredith ve
Brown (1998), pamukta yüksek kaliteli lif elde
edilmesinde heterosis ıslahından faydalanılması
gerektiğini bildirmişlerdir.
İki saf hattın melezlenmesi sonucu elde edilen F1
melezi ortalamasının ebeveynlerin ortalamasından üstün
olması heterosis, F1 melez ortalamasının üstün
ebeveynden daha üstün olması ise heterobeltiosis
olarak tanımlanmaktadır (Dumlupınar ve ark., 2015).
Pamukta tür içi ve türler arası yapılan melezleme
çalışmalarında önemli melez azmanlığı değerleri pek
çok araştırıcı tarafından bildirilmiştir. Lif uzunluğu
yönünden, Al-Rawi ve Kohel (1969), Baloch ve ark.
(1995), Khan ve ark. (1996), Çiçek ve Kaynak (2008)
olumlu heterosis, Ünay ve ark. (1995) olumsuz yönde
heterosis; lif kopma dayanıklılığı yönünden, Al-Rawi ve
Kohel (1969), Meredith be Bridge (1971), Ünay ve ark.
(1995), Karademir (2005), Akışcan (2011) olumlu
heterosis, Boyacı (1983) ve Başal (2001) olumsuz
heterosis; Lif inceliği yönünden, Ünay (1993), Kaynak
(1996), Başal (2001) ve Akışcan (2011) olumsuz
heterosis; kısa lif oranı yönünden, Boyacı (2011)
MATERYAL ve METOT
Araştırma, ProGen Tohum A.Ş.’ye ait Hatay merkez
ilçeye bağlı Karaali mevkiinde bulunan araştırma ve
uygulama alanında, 2012 ve 2013 yıllarında
yürütülmüştür. Çalışmada, Gossypium hirsutum L.
türüne ait 9 genotip (Lider (Mig 119), BA 707, BA 525,
PG 910, Gloria, PG 300, PG 318ACP, PG 820, PG 53)
ve Gossypium barbadense L. türüne ait ise 1 genotip
(Pima S7) ebeveyn olarak kullanılmıştır. 10 adet
ebeveyn genotip arasında 10x10 yarım diallel
54
KSÜ Doğa Bil. Derg., 20(1), 54-66, 2017
KSU J. Nat. Sci., 20(1), 54-66, 2017
Araştırma Makalesi/Research Article
DOI : 10.18016/ksujns.65079
melezleme yapılarak 45 adet F1 döl kuşağı elde
edilmiştir. Böylelikle, çalışma materyali 45 adet F1 döl
kuşağı ile 10 adet ebeveynden meydana gelmiştir. 2012
yılında elde edilen melezler ve ebeveynleri 23.05.2013
tarihinde, tesadüf blokları deneme desenine göre üç
tekrarlamalı olarak ekilmiştir. Her parsel, 70 cm sıra
arası genişliğinde, 25 cm sıra üzeri mesafede, 7.5 m
uzunluğundaki tek sıradan oluşmuştur. Parsellere ekim,
her ocağa 3 adet tohum gelecek şekilde, elle yapılmıştır.
Çıkıştan sonra bitkiler, 10-15 cm olduğunda her ocakta
tek bitki kalacak şekilde seyreltilmiştir. Deneme normal
bakım koşulları altında yürütülmüştür. Deneme 5 kez
karık sulama yöntemi kullanılarak sulanmıştır. Deneme
alanı, 7.5 kg/da saf azot (N), 7.5 kg/da saf fosfor (P 205)
ve 7.5 kg/da saf potasyum (K2O) olacak şekilde ekim
öncesi gübrelenmiştir. Üst gübre olarak, 1. sulamadan
önce, 4.5 kg/da saf azot (N) 2. sulamadan öncede 2
kg/da saf azot (N) gelecek şekilde gübreleme
yapılmıştır. Deneme, 2 kez el, 2 kez makine ile
çapalanmış ve son çapalama ile birlikte boğaz doldurma
işlemi de yapılmıştır. Denemede, Yeşil kurt ve emici
(aphid) böcekler için 3 kez kimyasal mücadele
yapılmıştır. Denemenin hasadı elle 2 defada yapılmıştır.
İlk hasat 15.09.2013 tarihinde, ikinci hasat ise
12.10.2013 tarihinde yapılmıştır. Lif kalite analizleri,
her genotipe ait bitkilerin dördüncü, beşinci ve altıncı
meyve dallarının ilk kozalarından rastgele alınan 20
adet kozaya ait kütlü pamukların çırçırlanmasından
sonra elde edilen liflerin USTER HVI 1000 aygıtında
analiz edilmesi ile belirlenmiştir. İncelenen lif kalite
özelliklerinde (lif uzunluğu, lif kopma dayanıklılığı, lif
inceliği, kısa lif oranı, lif uzunluk uyum indeksi, lif
kopma uzaması, sarılık değeri, grilik değeri) heterosis
ve heterobeltiosis değerleri hesaplanmıştır. Heterosis
(Chang ve Smith, 1967) ve heterobeltiosis değerleri
(Fonseca ve Patterson, 1968) araştırıcıların aşağıda
belirttiği yöntemler yardımıyla hesaplanmıştır.
Heterosis 
lif inceliği, kısa lif oranı, lif uzunluk uyum indeksi, lif
kopma uzaması, sarılık değeri ve grilik (yansıtma)
değeri özelliklerine ait heterosis ve heterobeltiosis
değerleri ayrı ayrı çizelgeler halinde verilmiştir (Çizelge
1-8).
Lif Uzunluğu (mm)
Lif uzunluğuna ilişkin Heterosis (Ht) ve
Heterobeltiosis (Hb) değerleri (%) Çizelge 1’de
verilmiştir. F1 melez popülasyonlarındaki lif uzunluğuna
ait heterosis değerleri % -2.62 (BA 525 x PG 910) ile %
18.26 (BA 707 x Pima S7) arasında değişmiştir.
Heterobeltiosise ilişkin değerler ise % -5.4 (Gloria x PG
53) ile % 9.57 (Lider (Mig119) x BA 525) arasında
değişim göstermiştir. En yüksek ortalama heterosis ve
heterobeltiosis değeri, Pima S7’nin anaç olarak
bulunduğu melez serisinden (Ht: % 12.58, Hb: % 5.05),
en düşük ortalama heterosis ve heterobeltiosis değeri ise
Gloria genotipinin anaç olarak bulunduğu melez
serisinden (Ht: % 1.96, Hb: % -1.19) elde edildiği
görünmektedir. Ele alınan melez populasyonlarında lif
uzunluğu özelliği yönünden ortalama % 4.26 oranında
heterosis, % 1.39 oranında heterobeltiosis değerleri elde
edilmiştir. Lif uzunluğu yönünden F1 melez gücünün
olumlu ve düşük olduğu saptanmıştır. Lif uzunluğu
yüksek üstün dominant genleri taşıyan ebeveynlerin
tercih edilmesi bu özelliğin daha fazla geliştirilmesine
katkı sağlayabilir. Bu özellik için, Al-Rawi ve Kohel
(1969) % 2.8, Baloch ve ark. (1995) % 3.65 ve Ünay ve
ark. (1995) % -3.25 oranında heterosis bulmuşlardır.
Lif Kopma Dayanıklılığı (g/tex)
Çizelge 2’de F1 melez popülasyonlarındaki lif
kopma dayanıklılığına ait heterosis değerleri % -11.68
(PG 910 x PG 300) ile % 17.21 (BA 707 x PG 318ACP)
arasında değişmiştir. Heterobeltiosise ilişkin değerler ise
% -17.61 (PG 910 x PG 300) ile % 6.78 (PG 820 x PG
53) arasında değişim göstermiştir. En yüksek ortalama
heterosis ve heterobeltiosis değeri, BA 707’nin anaç
olarak bulunduğu melez serisinden (Ht: % 4.36, Hb: % 2.45), en düşük ortalama heterosis ve heterobeltiosis
değeri ise PG 300 genotipinin anaç olarak bulunduğu
melez serisinden (Ht: % -3.27, Hb: % -10.44) elde
edilmiştir. Ele alınan melez popülasyonlarında lif
kopma dayanıklılığı özelliği yönünden ortalama % 1.77
oranında heterosis, % -6.16 oranında heterobeltiosis
değerlerinin saptanması (Çizelge 2), lif kopma
dayanıklılığı yönünden F1 melez gücünün bu özellik
açısından olumlu ve düşük olduğunu göstermektedir.
Lif kopma dayanıklılığı yüksek üstün dominant genleri
taşıyan ebeveynlerin tercih edilmesi bu özelliğin daha
fazla geliştirilmesine katkı sağlayabilir. Bu özellik için,
Al-Rawi ve Kohel (1969), Meredith ve Bridge (1971),
Ünay ve ark. (1995), Karademir (2005), Akışcan (2011)
olumlu yönde, Boyacı (1983) ve Başal (2001) ise
olumsuz yönde heterosis değerleri elde etmişlerdir.
F1  EO
*100
EO
Eşitlikte; Heterosis değerini; F1, F1 döl kuşağı
ortalama değerini; EO, ebeveynlerin ortalama
değerlerini belirtmektedir.
Heterobelt iosis 
F1 - ÜE
*100
ÜE
Eşitlikte; Heterobeltiosis değerini; F1, F1 döl kuşağı
ortalama değerini; ÜE, Üstün ebeveynin ortalama
değerlerini belirtmektedir.
BULGULAR ve TARTIŞMA
On pamuk genotipi ve bunların yarım diallel F1
generasyonlarında lif uzunluğu, lif kopma dayanıklılığı,
55
Çizelge 1.10x10 Yarım Diallel F1 Generasyonlarında Lif Uzunluğuna (mm) İlişkin Heterosis (Ht) ve Heterobeltiosis (Hb) Değerleri (%).
Anaçlar
P(1)
P(2)
P(3)
P(1)
P(2)
P(3)
P(4)
P(5)
P(6)
P(7)
P(8)
P(9)
P(10)
4.79
3.40
0.37
-0.92
-1.36
-4.81
7.74
5.67
1.67
-0.45
1.37
0.52
-1.08
-1.66
4.11
-3.70
Ht
9.19
9.57
2.51
2.64
0.61
3.36
2.45
3.00
-0.50
Hb
0.86
0.81
-3.83
0.40
-0.61
1.65
-0.48
18.26
8.43
-2.62
-3.16
1.09
2.93
2.32
2.71
6.71
15.61
-1.88
1.6
0.78
1.88
5.88
7.56
Ht
0.84
2.49
1.94
-0.16
1.9
14.57
Hb
-1.92
Ht
Hb
Ht
Hb
P(4)
P(5)
P(6)
P(7)
P(8)
P(9)
P(10)
1.36
0.64
-0.78
0.9
6.8
Ht
2.08
7.43
-1.73
-1.8
10.45
Hb
0.4
5.84
-4.87
5.72
Ht
-1.19
-0.39
-5.4
1.01
Hb
-2.22
15.11
-1.96
-1.07
8.42
Ht
6.76
3.03
13.79
Hb
4.73
0.75
7.38
Ht
6.22
15.86
Hb
5.66
7.51
Ht
5.42
Hb
-2.63
Ht
Hb
Ortalamalar
Ht
2.98
4.12
4.49
2.44
1.96
3.68
4.24
3.74
2.32
12.58
Hb
0.85
1.18
2.57
0.41
-1.19
1.40
1.87
1.59
0.22
5.05
Ort. Ht: % 4.26
P(1): Lider (Mig 119)
P(6): PG 300
P(2): BA 707
P(7): PG 318ACP
Ort. Hb: % 1.39
P(3): BA 525
P(8): PG 820
P(4): PG 910
P(9): PG 53
56
P(5): Gloria
P(10): Pima S7
Çizelge 2.10x10 Yarım Diallel F1 Generasyonlarında Lif Kopma Dayanıklılığına İlişkin Heterosis (Ht) ve Heterobelthiosis (Hb) Değerleri (%).
Anaçlar
P(1)
P(2)
P(3)
P(4)
P(5)
P(6)
P(7)
P(8)
P(9)
P(10)
P(1)
P(2)
P(3)
P(4)
P(5)
P(6)
P(7)
P(8)
P(9)
P(10)
Ht
7.49
-0.39
2.29
1.07
-0.07
-4.90
-1.22
2.59
1.72
Hb
5.22
-2.87
1.71
-8.37
-7.08
-12.32
-4.16
-1.71
-14.64
Ht
3.41
-2.03
-7.08
-3.11
5.92
0.37
17.04
Hb
2.40
-4.48
-17.31
-11.73
17.21
5.97
3.22
-1.82
-3.50
Ht
2.78
8.37
-6.84
12.06
2.75
8.68
4.01
Hb
-0.17
-3.95
-15.44
0.99
1.09
6.74
-14.52
Ht
-6.14
-11.68
-4.21
-0.24
6.65
4.12
Hb
-14.61
-11.36
-3.41
1.77
-12.38
Ht
-17.61
-9.79
-8.88
-1.64
0.52
3.55
Hb
-12.13
-10.48
-13.09
-12.31
-5.11
Ht
2.2
0.46
-4.9
4.29
Hb
0.84
-9.07
-15.08
-6.69
Ht
9.16
9.34
2.11
Hb
-1.92
-3.06
-7.91
Ht
8.29
0.12
Hb
6.78
-17.98
Ht
4.33
Hb
-15.48
Ht
Hb
Ortalamalar
Ht
0.95
4.36
3.87
-0.94
-2.22
-3.27
3.79
2.62
3.99
4.59
Hb
-4.91
-2.45
-2.86
-6.73
-10.82
-10.44
-4.36
-4.28
-3.80
-10.91
Ort. Ht: % 1.77
P(1): Lider (Mig 119)
P(6): PG 300
P(2): BA 707
P(7): PG 318ACP
Ort. Hb: % -6.16
P(3): BA 525
P(8): PG 820
P(4): PG 910
P(9): PG 53
57
P(5): Gloria
P(10): Pima S7
Çizelge 3.10x10 Yarım Diallel F1 Generasyonlarında Lif İnceliğine (mic.) İlişkin Heterosis (Ht) ve Heterobeltiosis (Hb) Değerleri (%).
Anaçlar
P(1)
P(2)
P(1)
P(2)
P(3)
P(4)
P(5)
P(6)
P(7)
P(8)
P(9)
P(10)
Ht
0.95
-2.55
4.83
-1.66
0.53
1.34
1.08
2.31
Hb
-0.20
-5.21
0.25
-3.35
-1.86
-8.01
-1.81
0.80
7.70
-6.07
-15.78
-19.31
-5.36
-10.18
-9.07
-0.64
-0.22
6.01
-10.96
-11.39
-10.62
-9.32
-7.96
-4.10
-20.78
Ht
-8.32
-1.58
-1.4
-8.69
-8.04
2.21
-12.95
Hb
-10.55
Ht
Hb
P(3)
P(4)
P(5)
P(6)
P(7)
P(8)
P(9)
P(10)
-12.11
-5.23
-5.69
-18.69
-8.61
-12.55
Ht
-3.24
3.26
-3.72
-1.9
2.11
-24.65
-7.08
Hb
-9
-3.5
-16.07
-4.52
-0.95
-21.99
Ht
-0.06
-1.11
3.07
1.39
-4.71
Hb
-0.75
-8.82
-0.46
-1.76
-15.57
Ht
2.12
1.34
1.33
-1.17
Hb
-5.24
-2.8
-2.5
-11.91
Ht
-5.37
0.14
-5.8
Hb
-15.5
-10.26
-9.83
Ht
-13.21
-11.93
Hb
-15
-24.31
Ht
-4.16
Hb
-17.44
Ht
Hb
Ortalamalar
Ht
1.61
-5.03
-7.94
-2.16
-2.01
-0.35
-2.41
-3.91
-1.89
-5.58
Hb
-2.83
-9.05
-12.28
-8.64
-6.17
-4.84
-11.15
-8.57
-6.38
-16.95
Ort. Ht: % -2.97
P(1): Lider (Mig 119)
P(6): PG 300
P(2): BA 707
P(7): PG 318ACP
Ort. Hb: % -8.69
P(3): BA 525
P(8): PG 820
P(4): PG 910
P(9): PG 53
58
P(5): Gloria
P(10): Pima S7
Çizelge 4.10x10 Yarım Diallel F1 Generasyonlarında Kısa Lif Oranına (%) İlişkin Heterosis (Ht) ve Heterobeltiosis (Hb) Değerleri (%).
Anaçlar
P(1)
P(2)
P(3)
P(4)
P(5)
P(6)
P(7)
P(8)
P(9)
P(10)
P(1)
P(2)
P(3)
P(4)
P(5)
P(6)
P(7)
P(8)
P(9)
P(10)
Ht
-3.44
2.85
0.87
9.16
2.11
10.12
7.30
5.51
7.68
Hb
-7.33
-3.55
-2.85
5.46
-2.79
7.73
-4.68
2.66
-6.23
Ht
-5.36
14.83
0.41
-3.53
-5.89
-14.90
3.56
-15.46
Hb
-8.10
10.34
-6.05
-4.96
-8.01
-21.50
0.87
-28.95
Ht
2.2
-1.46
-1.81
-10.31
-9.94
-2.43
-15.95
Hb
-3.27
-9.69
-3.22
-14.27
-14.68
-6.68
-30.69
Ht
6.2
8.57
-10.64
-12.02
-6.43
-15.14
Hb
-0.9
4.3
-13.90
-18.67
-10.26
-28.36
Ht
-2.01
-9.46
-14.9
19.14
-8.8
Hb
-9.45
-13.56
-26.37
-2.76
-9.88
14
12.35
-18.47
Ht
Hb
-5.92
-16.03
8.31
-31.08
Ht
-17.76
1.92
-14.11
Hb
-25.76
-17.35
1.41
-26.39
Ht
-19.06
-24.07
Hb
-27.02
Ht
-40.2
-9.36
Hb
-22.16
Ht
Hb
Ortalamalar
Ht
4.68
-3.31
-4.69
-1.28
-0.19
-1.59
-6.54
-12.80
0.58
-12.51
Hb
-1.29
-8.19
-10.46
-7.06
-7.23
-6.76
-10.96
-21.66
-4.32
-25.84
Ort. Ht: % -3.77
P(1): Lider (Mig 119)
P(6): PG 300
P(2): BA 707
P(7): PG 318ACP
Ort. Hb: % -10.38
P(3): BA 525
P(8): PG 820
P(4): PG 910
P(9): PG 53
59
P(5): Gloria
P(10): Pima S7
Çizelge 5.10x10 Yarım Diallel F1 Generasyonlarında Lif Uzunluk Uyum İndeksine (%) İlişkin Heterosis (Ht) ve Heterobeltiosis (Hb) Değerleri (%).
Anaçlar
P(1)
P(2)
P(3)
P(4)
P(5)
P(6)
P(7)
P(8)
P(9)
P(10)
P(1)
P(2)
P(3)
P(4)
P(5)
P(6)
P(7)
P(8)
P(9)
P(10)
Ht
-0.45
0.69
-1.70
1.29
-0.20
-0.28
-1.61
-0.65
-2.93
Hb
-0.82
-0.43
-1.91
0.38
-1.29
-0.29
-2.03
-1.16
Ht
-0.05
-1.29
1.01
0.13
-0.10
-0.68
-1.40
-3.93
0.59
Hb
-1.38
-1.63
-0.10
-1.18
-0.47
-1.24
-2.13
-0.34
Ht
0.3
-0.93
0.96
0.32
0.64
-0.09
Hb
-0.72
2.45
2.15
-1.8
-0.17
-0.54
-0.18
-1.17
Ht
0.12
-1.94
-0.76
-0.26
-0.1
1.47
Hb
-0.67
-2.93
-1.06
-0.51
-0.51
0.63
Ht
-0.2
1.08
0.12
0.7
1.32
Hb
-0.78
0.18
-0.45
0.18
0.52
Ht
-0.05
0.23
-0.41
0.27
Hb
-1.14
-0.53
-0.99
-0.13
Ht
2.05
0.32
3.03
Hb
1.67
-0.19
Ht
-0.33
2.31
0.88
Hb
-0.5
0.26
Ht
-0.51
Hb
-1.04
Ht
Hb
Ortalamalar
Ht
-0.65
-0.25
0.48
-0.46
0.88
-0.34
0.69
0.08
-0.19
0.45
Hb
-1.28
-1.03
-0.47
-1.03
0.16
-1.20
0.09
-0.43
-0.72
-0.32
Ort. Ht: % 0.07
P(1): Lider (Mig 119)
P(6): PG 300
P(2): BA 707
P(7): PG 318ACP
Ort. Hb: % -0.62
P(3): BA 525
P(8): PG 820
P(4): PG 910
P(9): PG 53
60
P(5): Gloria
P(10): Pima S7
Çizelge 6.10x10 Yarım Diallel F1 Generasyonlarında Lif Kopma Uzamasına (%) İlişkin Heterosis (Ht) ve Heterobeltiosis (Hb) Değerleri (%).
Anaçlar
P(1)
P(2)
P(3)
P(4)
P(5)
P(6)
P(7)
P(8)
P(9)
P(10)
P(1)
P(2)
P(3)
P(4)
P(5)
P(6)
P(7)
P(8)
P(9)
P(10)
Ht
-4.18
-14.94
18.30
-11.00
0.09
-6.08
18.12
-5.77
4.86
Hb
-5.85
-18.86
16.34
-15.92
-13.94
-9.26
1.56
-11.13
0.99
Ht
-1.55
-5.39
11.97
3.42
7.03
18.90
3.50
-6.92
Hb
-5.47
-7.03
4.95
-11.48
1.96
1.41
-1.89
-10.99
Ht
-4.99
-15.57
4.78
-15.83
4.52
2.74
17.42
Hb
-9.91
-23.76
-13.49
-22.2
-13.46
5.72
7.93
Ht
13.68
5.16
-7.43
25.44
-1.34
-2.45
Hb
8.07
-8.89
-9.87
9.88
-7.59
-5.12
Ht
2.26
-1.57
48.27
-30.16
0.4
Hb
-7.08
-6.27
6.08
34.07
11.23
-37.76
2.14
-1.68
Ht
Hb
-5.79
3.95
-16.45
-12.33
Ht
34.30
14.53
14.7
Hb
20.03
-1.18
4.92
11.16
Ht
0.5
13.17
Hb
-17.92
1.2
Ht
36.72
Hb
24.45
Ht
Hb
Ortalamalar
Ht
-0.07
2.98
-2.60
4.55
2.03
3.78
5.08
19.38
2.54
8.52
Hb
-6.23
-3.82
-10.39
-1.57
-5.04
-9.50
-1.70
4.52
-6.41
1.73
Ort. Ht: % 4.62
P(1): Lider (Mig 119)
P(6): PG 300
P(2): BA 707
P(7): PG 318ACP
Ort. Hb: % -3.84
P(3): BA 525
P(8): PG 820
P(4): PG 910
P(9): PG 53
61
P(5): Gloria
P(10): Pima S7
Çizelge 7.10x10 Yarım Diallel F1 Generasyonlarında Sarılık Değerine (%) İlişkin Heterosis (Ht) ve Heterobeltiosis (Hb) Değerleri (%).
Anaçlar
P(1)
P(2)
P(3)
P(4)
P(5)
P(6)
P(7)
P(8)
P(9)
P(10)
P(1)
P(2)
P(3)
P(4)
P(5)
P(6)
P(7)
P(8)
P(9)
P(10)
Ht
-6.62
0.27
2.69
1.68
0.25
0.42
-3.81
-4.58
Hb
-8.01
-6.25
0.81
-2.48
-1.04
-7.05
-9.62
-3.25
-7.40
Ht
1.37
-3.40
-5.37
-4.32
-5.50
-0.39
-3.46
-14.06
5.65
Hb
-6.21
-6.22
-10.25
-6.60
-9.13
-5.09
-8.06
-3.84
Ht
3.98
5.32
6.48
5.05
3.18
6.9
6.6
Hb
-1.12
2.55
0.83
0.88
0.05
1.65
-0.96
-4.9
-1.17
3.66
0.07
-9.55
Ht
Hb
-0.76
-2.24
-5.82
-3.07
-1.91
-6.03
Ht
-2.01
-3.73
-1.61
0.55
Hb
-4.87
6.08
-5.09
-3.59
-0.25
11.81
-2.97
Ht
-0.36
1.78
-3.73
4.26
Hb
-1.85
-0.7
-6.15
-7.23
Ht
-1.00
0.7
4.66
Hb
-2.74
-0.32
-8.06
Ht
-3.64
7.92
Hb
-5.55
-5.98
Ht
2.8
Hb
-10.48
Ht
Hb
Ortalamalar
Ht
-1.86
-2.45
4.35
0.45
0.92
0.15
-1.35
0.61
-0.40
5.02
Hb
-5.70
-7.05
-1.68
-2.93
-3.08
-3.32
-4.64
-3.32
-4.05
-7.58
Ort. Ht: % 0.54
P(1): Lider (Mig 119)
P(6): PG 300
P(2): BA 707
P(7): PG 318ACP
Ort. Hb: % -4.33
P(3): BA 525
P(8): PG 820
P(4): PG 910
P(9): PG 53
62
P(5): Gloria
P(10): Pima S7
Çizelge 8.10x10 Yarım Diallel F1 Generasyonlarında Grilik (Yansıtma) Değerine (%) İlişkin Heterosis (Ht) ve Heterobeltiosis (Hb) Değerleri (%).
Anaçlar
P(1)
P(2)
P(3)
P(4)
P(5)
P(6)
P(7)
P(8)
P(9)
P(10)
P(1)
P(2)
P(3)
P(4)
P(5)
P(6)
P(7)
P(8)
P(9)
P(10)
Ht
1.08
-0.06
-0.25
0.30
1.08
0.62
-0.02
-0.96
Hb
0.72
-1.10
-1.11
-0.21
0.05
-0.52
-0.41
-1.99
4.27
-2.50
Ht
-1.45
-0.35
1.49
0.56
0.31
0.21
-1.16
-4.55
Hb
-2.54
-1.28
-0.54
-0.89
-0.54
-2.25
-10.70
-0.31
-0.8
0.01
0.09
-5.37
Ht
0.03
1.04
0.81
Hb
-0.16
0.09
-0.49
-0.98
-0.74
-0.32
-12.38
Ht
0.37
0.54
0.74
-1.18
-0.59
-4.79
Hb
-0.16
0.29
0.37
-1.73
-1.18
-11.69
Ht
0.83
0.99
1.19
-0.72
-5.71
Hb
0.12
0.17
0.66
-1.59
-12.1
Ht
-0.4
1.14
-0.64
-4.56
Hb
-0.65
0.41
-1.1
-11.61
Ht
0.03
-0.45
-7.24
Hb
-0.81
-0.8
-14.19
Ht
-0.93
Hb
-1.66
-7.33
-13.61
Ht
-3.06
Hb
-10.24
Ht
Hb
Ortalamalar
Ht
0.67
-0.43
-0.78
-0.61
-0.05
-0.20
-0.69
-0.76
-0.94
-4.26
Hb
-0.79
-1.89
-2.07
-1.85
-1.33
-1.50
-2.03
-2.05
-2.35
-11.00
Ort. Ht: % -0.80
P(1): Lider (Mig 119)
P(6): PG 300
P(2): BA 707
P(7): PG 318ACP
Ort. Hb: % -2.69
P(3): BA 525
P(8): PG 820
P(4): PG 910
P(9): PG 53
63
P(5): Gloria
P(10): Pima S7
KSÜ Doğa Bil. Derg., 20(1), 54-66, 2017
KSU J. Nat. Sci., 20(1), 54-66, 2017
Araştırma Makalesi/Research Article
DOI : 10.18016/ksujns.65079
Hb: % -1.28) elde edilmiştir. Çizelge 5’e göre, ele
alınan melez popülasyonlarda lif uzunluk uyum indeksi
özelliği yönünden ortalama % 0.07 oranında heterosis,
% -0.62 oranında heterobeltiosis değerleri elde
edilmiştir. Oluşturulan F1 melez popülasyonlarında, lif
uzunluk uyum indeksi yönünden ortalama % 0.07
oranında heterosis ile % -0.62 oranında heterobeltiosis
saptanması (Çizelge 5), lif uzunluk uyum indeksi
yönünden F1 melez gücünün pozitif ve düşük olduğunu
göstermektedir.
Lif İnceliği (micronaire)
Lif inceliğine ait heterosis değerleri % -15.78 (BA
707 x Gloria) ile % 7.70 (Lider (Mig119) x Pima S7);
heterobeltiosise ilişkin değerler ise % -24.65 (BA 525 x
Pima S7) ile % 2.21 (BA 707 x PG 53) arasında değişim
göstermiştir. En yüksek ortalama heterosis ve
heterobeltiosis değeri Lider (Mig119)’in anaç olarak
bulunduğu melez serisinden (Ht: % 1.61, Hb: % - 2.83),
en düşük ortalama heterosis ve heterobeltiosis değeri ise
Pima S7 genotipinin anaç olarak bulunduğu melez
serisinden (Ht: % -5.58, Hb: % -16.95) elde edilmiştir.
Ele alınan melez populasyonlarında lif inceliği özelliği
yönünden ortalama % -2.97 oranında heterosis, % -8.69
oranında heterobeltiosis değerleri elde edilmiştir
(Çizelge
3).
Üzerinde
çalışılan
F1
melez
populasyonlarının, lif inceliği yönünden melez gücünün
negatif ve düşük olduğunu göstermektedir. Lif inceliği
düşük üstün dominant genleri taşıyan ebeveynlerin
tercih edilmesi bu özelliğin daha fazla geliştirilmesine
katkı sağlayabilir. Bu özellik için, Ünay (1993), Kaynak
(1996), Başal (2001) ve Akışcan (2011) benze şekilde
olumsuz yönde heterosis değerleri bildirmişlerdir.
Lif Kopma Uzaması (Elongation) (%)
Çizelge 6’da F1 melez popülasyonlarındaki lif
kopma uzamasına ait heterosis değerleri % -30.16
(Gloria x PG 53) ile % 48.27 (Gloria x PG 820);
heterobeltiosise ilişkin değerler ise % -37.76 (Gloria x
PG 53) ile % 34.07 (Gloria x PG 820) arasında değişim
göstermiştir. En yüksek ortalama heterosis ve
heterobeltiosis PG 820 genotipinin anaç olarak
bulunduğu melez serisinden (Ht: % 19.38, Hb: % 4.52),
en düşük ortalama heterosis ve heterobeltiosis değeri ise
BA 525 genotipinin anaç olarak bulunduğu melez
serisinden (Ht: % -2.60, Hb: % -10.39) elde edilmiştir.
Ele alınan melez popülasyonlarda lif kopma uzaması
özelliği yönünden ortalama % 4.62 oranında heterosis,
% -3.84 oranında heterobeltiosis değerleri elde
edilmiştir (Çizelge 6). Oluşturulan F1 melez
popülasyonlarında lif kopma uzaması yönünden
ortalama
% 4.62 oranında heterosis ile % -3.84
oranında heterobeltiosis saptanması, lif kopma uzaması
yönünden F1 melez gücünün olumlu ve düşük olduğunu
göstermektedir. Bu özellik için, Meredith ve Bridge
(1971) benzer şekilde olumlu yönde heterosis
bildirmişlerdir.
Kısa Lif Oranı (%)
F1 melez popülasyonlarındaki kısa lif oranına ait
heterosis değerleri % -24.07 (PG 820 x Pima S 7) ile %
19.14 (Gloria x PG 53) arasında değişmiştir.
Heterobeltiosise ilişkin kısa lif oranına ait değerler ise
% -40.20 (PG 820 x Pima S7) ile % 14 (Gloria x PG
53) arasında değişim göstermiştir. En yüksek ortalama
heterosis ve heterobeltiosis değeri Lider (Mig119)’in
anaç olarak bulunduğu melez serisinden (Ht: % 4.68,
Hb: % -1.29), en düşük ortalama heterosis ve
heterobeltiosis değeri ise Pima S7 genotipinin anaç
olarak bulunduğu melez serisinden (Ht: % -12.51, Hb:
% -25.84) elde edilmiştir. Ele alınan melez
popülasyonlarında kısa lif oranı özelliği yönünden
ortalama % -3.77 oranında heterosis, % -10.38 oranında
heterobeltiosis değerlerinin saptanmış olması (Çizelge
4) kısa lif oranı özelliği için F1 melez gücünün negatif
ve düşük olduğunu göstermektedir. Bu özellik için,
Boyacı (2011) benzer şekilde olumsuz yönde heterosis
değeri bildirmiştir.
Sarılık Değeri (Yellowness) (+b)
10 pamuk genotipi ve bunların yarım diallel F 1
generasyonlarında sarılık değerine ilişkin Heterosis (Ht)
ve Heterobeltiosis (Hb) değerleri Çizelge 7’de
verilmiştir. F1 melez popülasyonlarındaki heterosis
değerleri % -7.05 (Lider (mig119) x PG 318ACP) ile %
11.81 (Gloria x Pima S7) arasında değişmiştir.
Heterobeltiosise ilişkin değerler ise % -14.06 (Lider
(Mig119) x Pima S7) ile % 3.66 (BA 525 x PG 53)
arasında değişim göstermiştir. En yüksek ortalama
heterosis ve heterobeltiosis değeri Pima S7 genotipinin
anaç olarak bulunduğu melez serisinden (Ht: % 5.02,
Hb: % -7.58), en düşük ortalama heterosis ve
heterobeltiosis değeri ise Lider (Mig119) genotipinin
anaç olarak bulunduğu melez serisinden (Ht: % -1.86,
Hb: % -5.70) elde edilmiştir. Ele alınan melez
popülasyonlarında bu özellik yönünden ortalama % 0.54
oranında heterosis, % -4.33 oranında heterobeltiosis
değerleri elde edilmiştir (Çizelge 7). Oluşturulan F1
melez populasyonlarında, sarılık değeri yönünden
ortalama % 0.54 oranında heterosis ile % -4.33 oranında
heterobeltiosis saptanması, sarılık değeri yönünden F 1
melez gücünün pozitif ve düşük olduğunu
göstermektedir.
Lif Uzunluk Uyum İndeksi (Uniformity Index) (%)
10 pamuk genotipi ve bunların yarım diallel F 1
generasyonlarında lif uzunluk uyum indeksine ilişkin
Heterosis (Ht) ve Heterobeltiosis (Hb) değerleri (%)
Çizelge 5’de verilmiştir. Çizelge 5’de F1 melez
popülasyonlarındaki lif uzunluk uyum indeksi değerine
ait heterosis değerleri % -2.93 (Lider (Mig119) x Pima
S7) ile % 2.45 (BA 525 x Gloria); heterobeltiosise
ilişkin değerler ise % -3.93 (Lider (Mig119) x Pima S7)
ile % 2.31 (PG 318ACP x Pima S7) arasında değişim
göstermiştir. En yüksek heterosis ve heterobeltiosis
değeri, Gloria genotipinin anaç olarak bulunduğu melez
serisinden (Ht: % 0.88, Hb: % 0.16), en düşük heterosis
ve heterobeltiosis değeri ise Lider (Mig119) genotipinin
anaç olarak bulunduğu melez serisinden (Ht: % -0.65,
64
KSÜ Doğa Bil. Derg., 20(1), 54-66, 2017
KSU J. Nat. Sci., 20(1), 54-66, 2017
Araştırma Makalesi/Research Article
DOI : 10.18016/ksujns.65079
Grilik Değeri (Yansıtma Değeri) (Reflectance
Degree) (Rd)
10 pamuk genotipinin yarım diallel F1
generasyonlarında grilik (yansıtma) değerine ilişkin
Heterosis (Ht) ve Heterobeltiosis (Hb) değerleri Çizelge
8’de verilmiştir. F1 melez popülasyonlarındaki heterosis
değerleri % -7.33 (PG 820 x Pima S7) ile % 4.27 (Lider
(Mig119) x Pima S7) arasında değişmiştir.
Heterobeltiosise ilişkin değerler ise % -14.19 (PG
318ACP x Pima S7) ile % 1.04 (BA 707 x Gloria)
arasında değişim göstermiştir. En yüksek ortalama
heterosis ve heterobeltiosis değeri Lider (Mig119)
genotipinin anaç olarak bulunduğu melez serisinden
(Ht: % 0.67, Hb: % -0.79), en düşük ortalama heterosis
ve heterobeltiosis değeri ise Pima S7 genotipinin anaç
olarak bulunduğu melez serisinden (Ht: % -4.26, Hb: %
-11) elde edilmiştir. Ele alınan melez popülasyonlarında
bu özellik yönünden ortalama % -0.80 oranında
heterosis, % -2.69 oranında heterobeltiosis değerleri
elde edilmiştir (Çizelge 4.99). Oluşturulan F1 melez
populasyonlarında, grilik (yansıtma) değeri için
ortalama % -0.80 oranında heterosis ile % -2.69
oranında heterobeltiosis saptanması (Çizelge 8), grilik
(yansıtma) değeri yönünden F1 melez gücünün negatif
ve düşük olduğunu göstermektedir.
PG 318ACP, PG 300 x Pima S7, PG 300 x PG 820, PG
318ACP x Pima S7, PG 318 ACP x PG 820, PG
318ACP x PG 53, PG 820 x Pima S7), lif kopma
uzaması yönünden 14 (Lider (Mig 119) x PG 910, BA
707 x PG 820, BA 707 x Gloria, BA 707 x PG 318ACP,
BA 707 x PG 53, BA 525 x Pima S7, BA 525 x PG 53,
PG 910 x PG 820, PG 910 x Gloria, Gloria x PG 820,
PG 318ACP x PG 820, PG 318ACP x Pima S7, PG
318ACP x PG 53, PG 53 x Pima S7), sarılık değeri
yönünden 13 (Lider (Mig 119) x PG 318ACP, Lider
(Mig 119) x PG 53, BA 707 x PG 318ACP, BA 707 x
Gloria, BA 707 x PG 53, BA 525 x PG 820, PG 910 x
PG 318ACP, Gloria x PG 318ACP, Gloria x PG 300,
Gloria x PG 820, PG 300 x PG 53, PG 318ACP x PG
820, PG 820 x PG 53), grilik değeri yönünden 21 (Lider
(Mig 119) x BA 707, Lider (Mig 119) x PG 300, Lider
(Mig 119) x PG 318ACP, Lider (Mig 119) x Gloria, BA
707 x Gloria, BA 707 x PG 300, BA 707 x PG 318ACP,
BA 525 x Gloria, BA 525 x PG 53, BA 525 x PG 910,
BA 525 x PG 820, PG 910 x PG 318ACP, PG 910 x PG
300, PG 910 x Gloria, PG 910 x PG 53, Gloria x PG
820, Gloria x PG 318ACP, Gloria x PG 300, PG 300 x
PG 820, PG 318ACP x PG 820, PG 318ACP x PG 53)
önemli bulunmuştur. Bu kombinasyonlardan; BA 707 x
Pima S7, Gloria x Pima S7, PG 910 x Pima S7, PG 300
x Pima S7, PG 820 x Pima S7 melez kombinasyonları 5
özellik (lif uzunluğu, lif kopma dayanıklılığı, lif
inceliği, kısa lif oranı, lif uzunluk uyum indeksi), BA
525 x Pima S7 ve PG 53 x Pima S7 melez
kombinasyonları 5 özellik (lif uzunluğu, lif kopma
dayanıklılığı, lif inceliği, kısa lif oranı, lif kopma
uzaması), PG 318ACP x Pima S7 melez kombinasyonu
6 özellik (lif uzunluğu, lif kopma dayanıklılığı, lif
inceliği, kısa lif oranı, lif uzunluk uyum indeksi, lif
kopma uzaması), PG 318ACP x PG 820 melez
kombinasyonu 8 özellik (lif uzunluğu, lif kopma
dayanıklılığı, lif inceliği, kısa lif oranı, lif uzunluk uyum
indeksi, lif kopma uzaması, sarılık değeri, grilik değeri)
yönünden önemli bulunan kombinasyonlardır.
SONUÇ
Çalışma sonucunda, lif uzunluğu yönünden 18
(Lider (Mig 119) x BA 707, Lider (Mig 119) x Pima S7,
Lider (Mig 119) x BA 525, Lider (Mig 119) x PG 300,
BA 707 x PG 300, BA 707 x Pima S7, BA 525 x Pima
S7, BA 525 x PG 53, PG 910 x Pima S7, Gloria x PG
318ACP, Gloria x Pima S7, PG 300 x Pima S7, PG
318ACP x Pima S7, PG 318ACP x PG 820, PG
318ACP x PG 53, PG 820 x Pima S7, PG 820 x PG 53,
PG 53 x Pima S7), lif kopma dayanıklılığı yönünden 15
(Lider (Mig 119) x Pima S7, Lider (Mig 119) x Gloria,
BA 707 x Pima S7, BA 707 x PG 318ACP, BA 525 x
Gloria, BA 525 x Pima S7, PG 910 x Pima S7, Gloria x
Pima S7, PG 300 x Pima S7, PG 300 x PG 318ACP,
PG 318ACP x Pima S7, PG 318ACP x PG 820, PG
318ACP x PG 53, PG 820 x Pima S7, PG 53 x Pima
S7), Lif inceliği yönünden 15 (BA 707 x Pima S7, BA
707 x BA 525, BA 707 x Gloria, BA 707 x PG 300, BA
525 x PG 53, BA 525 x Pima S7, BA 525 x PG
318ACP, PG 910 x Pima S7, PG 910 x PG 318ACP,
Gloria x Pima S7, PG 300 x Pima S7, PG 318ACP x
Pima S7, PG 318ACP x PG 820, PG 820 x Pima S7, PG
53 x Pima S7), kısa lif oranı yönünden 15 (Lider (Mig
119) x Pima S7, BA 707 x Pima S7, BA 525 x Pima S7,
BA 525 x PG 318ACP, PG 910 x Pima S7, PG 910 x
PG 318ACP, Gloria x PG 820, Gloria x PG 318ACP,
Gloria x Pima S7, PG 300 x Pima S7, PG 318ACP x PG
820, PG 318ACP x Pima S7, PG 820 x Pima S7, PG
820 x PG 53, PG 53 x Pima S7), lif uzunluk uyum
indeksi yönünden 16 (Lider (Mig 119) x Gloria, BA 707
x Gloria, BA 707 x Pima S7, BA 707 x PG 300, BA 707
x PG 318ACP, BA 525 x Gloria, BA 525 x PG
318ACP, PG 910 x Pima S7, Gloria x Pima S7, Gloria x
KAYNAKLAR
Akışcan Y 2011. Pamukta (Gossypium hirsutum L.)
Verticillium Solgunluğu (Verticillium dahlia Kleb.)
Hastalığına Dayanıklılık, Erkencilik, Verim ve
Kalite özelliklerinin Kalıtımı. Çukurova Üniversitesi
Fen Bilimleri Enstitüsü, Doktora Tezi, 148 s.
Al-Rawi KM, Kohel RJ 1969. Diallel Analyses of Yield
and Other Agronomic Characters in Gossypium
hirsutum L. Crop Science, 9 (6): 779-783.
Baloch MJ, Bhutto H, Rind R, Tunio GH 1995.
Combining Ability Estimates in 5 x 5 Diallel Intrahirsutum Crosses. Pakistan Journal of Botany, 27
(1): 121-126.
Başal H 2001. Pamukta (Gossypium hirsutum L.)
Diallel Analiz Yöntemi ile Verim, Verim Öğeleri ve
Lif Kalite Özelliklerinin Genetik Analizi. Adnan
Menderes Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü,
Doktora Tezi, 99 s.
65
KSÜ Doğa Bil. Derg., 20(1), 54-66, 2017
KSU J. Nat. Sci., 20(1), 54-66, 2017
Araştırma Makalesi/Research Article
DOI : 10.18016/ksujns.65079
Basbağ S, Gençer O 2007. Investigation of Some Yield
and Fibre Quality Characteristics of Interspecific
Hybrid (Gossypium hirsutum L. x Gossypium
barbadense L.) Cotton Varieties. Hereditas 144: 3342.
Boyacı S 1983. Gossypium hirsutum L. Türü Pamuk
Çeşitlerinin Yarım Diallel Melezlerinde Önemli
Kantitatif Özelliklerinin Genetik Analizleri Üzerine
Araştırmalar. Çukurova Üniversitesi, Fen Bilimleri
Enstitüsü, Tarla Bitkileri Anabilim Dalı, Doktora
Tezi.
Boyacı K 2011. Bazı Pamuk (Gossypium ssp.)
Genotiplerinin
Çoklu
Dizi
(linexTester)
Melezlerinde Tarımsal ve Teknolojik Özelliklerin
Kalıtımı Üzerinde Bir Araştırma. Çukurova
Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü, Doktora Tezi,
113 s.
Chang MS, Smith JD 1967. Diallel Analysis of
Inheritance of Quantitative Characters in Grain
Sorghum. I.Heterosis and Inbreding Depression.
Can.J.Genet.Cytol., 9(1):44-51.
Çiçek S, Kaynak MA 2008. Farklı Pamuk Türlerine Ait
Çeşitlerin Diallel Melezlerinde Önemli Agronomik
Ve Teknolojik Özelliklerin Kalıtımının Saptanması.
ADÜ Ziraat Fakültesi Dergisi, 5(1):45-52.
Dumlupınar Z, Karakuzulu H, Demirtaş MB, Uğurer M,
Gezginç H, Dokuyucu T, Akkaya A 2015. A
Heterosis Study for Some Agronomic Traits in Oat.
Journal of Agricultural Sciences, 21(3):414-419.
Fonseca SM, Patterson FL 1968. Hybrid Vigor in a
Seven Parent Diallel Cross in Common Winter
Wheat (T. Aestivum L.). Crop Sci., 8(1):85-88.
Güvercin RŞ 2011. Pamukta (Gossypium ssp.) F1
Melezlerinin Lif Verimine Etkili Bazı Karakterlerde
Heterosis, Heterobeltiosis ve Ekonomik Heterosis.
Tarım Bilimleri Dergisi, 17: 113-121.
Karademir E 2005. Çok Yönlü Dayanıklılık Islahı ile
Geliştirilen Pamuk Çeşitleri (Gossypium hirsutum
L.) ile Bölge Standart Pamuk Çeşitlerinin
(Gossypium hirsutum L.) Melezlenmesi ile
Oluşturulan Fı Döl Kuşaklarında Verim, Erkencilik
ve Lif Kalite Özellikleri Yönünden Genetik Yapının
İrdelenmesi. Çukurova Üniversitesi Fen Bilimleri
Enstitüsü, Doktora Tezi, 125 s.
Kaynak MA 1996. Farklı Morfolojik ve Fizyolojik
Özelliklere Sahip Bazı Pamuk (Gossypium hirsutum
L.) Çeşitlerinin Genetik Analizi. TUBİTAK Türk
Tarım ve Ormancılık Dergisi, Cilt: 20 Ek Sayı.
Khan MA, Sadaqat HA, Ahmad F, Ahmad Z 1996.
Hybrid vigor and expected genetic loss in Cotton
(Gossypium hirsutum L.). J. Agric. Res., 34: 1-9.
Meredith WR, Bridge RR 1971. Heterosis and Gene
Actions in Cotton. Crop Scince, 12: 304-310.
Meredith WR, Brown JS 1998. Heterosis and
Combining Ability of Cottons Originating From
Different Regions of the United States. The Journal
of Cotton Science. 2: 77-84.
Ünay A 1993. Pamukta (Gossypium hirsutum L.)
Erkencilik ve Bazı Tarımsal Özelliklerin Kalıtımı
Üzerinde Araştırmalar. Trakya Üniversitesi, Fen
Bilimleri Enstitüsü, Doktora Tezi, 180 s.
Ünay A, İnan O, Çetinkaya M, Gençkal C 1995. An
Investigation of Fiber Characters by HVI Motion
Control 4000 Tests in Cotton. Proceedings Joint
Meeting of Working Groups, Adana, 137-139s.
Zhang TZ, Zhu XF 2002. Development of NAU 98-4
Hbrid in Cotton. China Cottons, 29-30.
66
KSÜ Doğa Bil. Derg., 20(1), 67-74, 2017
KSU J. Nat. Sci., 20(1), 67-74, 2017
Derleme Makalesi/ Review Article
DOI : 10.18016/ksujns.86536
Nehir Tipi Hidroelektrik Santralleri (NT-HES)’nin Neden Olduğu Sorunlar
ve Rehabilitasyon Çalışmaları: Trabzon Örneği

Hasan ASLAN1
Şeref SOĞUKSULU1
1
Trabzon Büyükşehir Belediyesi, Trabzon.
: aslanhasan61@gmail.com
Geliş (Received): 06.04.2015
Kabul (Accepted): 08.06.2016
ÖZET: Elektrik enerjisi üretiminde kullanılan ana kaynaklar kömür, petrol, doğal gaz ve barajlardır. Son yıllarda
çevre ile barışık enerji çeşitliliğinin artırılması için rüzgâr ve nehir tipi hidroelektrik santrallerinin (NT-HES)
kurulması ve işletimi kamunun yanı sıra, 3096 ve 4628 sayılı kanunların yürürlüğe girmesiyle de özel sektörün
enerji üretimi devlet tarafından teşvik edilmektedir. NT-HES projeleri, akarsu havzasının doğal niteliğinin ciddi
şekilde değişikliğine zemin oluşturmaktadır. Niteliği değişen alanların planlı rehabilitasyonu, doğal özelliklerinin
geri kazandırılması ve yaşam ortamlarının iyileştirilmesi sürdürülebilir ekosistem açısından önemlidir.
Her mevsim yağış alması, hızlı ve yüksek debiye sahip akarsuların bulunması nedeniyle Doğu Karadeniz
Bölgesi’nin, NT-HES yapılabilirliği konusunda ki potansiyeli yüksektir. Trabzon, yürütülen/yürütülmekte olan 124
NT-HES projesi ile bölgede ve Türkiye’de ilk sırada yer almaktadır. Bu çalışmada; Trabzon’daki mevcut NTHES’lerde gözlem ve incelemeler yapılmış, ilgili kurum ve kuruluşlardan gerekli bilgi ve belgeler toplanmıştır. NTHES’lerin inşaat aşaması ve sonrasındaki çalışmalarına yönelik tespitler yapılmış, akarsu havzalarındaki
hafriyatların ve erozyonun sucul yaşam üzerindeki etkilerinin neler olabileceği ortaya konulmuş ve bazı önerilerde
bulunulmuştur.
Anahtar Kelimeler: NT-HES, Rehabilitasyon, Çevre Düzenlemesi, Akarsu Havzası, Trabzon
Run of River Hydroelectrical Power Plants (HPPs)’s Caused Problems and Studies of Rehabilitation:
Sample of Trabzon City
ABSTRACT: The main sources used in electricity generation are coal, oil, natural gas and dams. In recent years, to
diversify the environmental friendly energy, increasing the river type hydropower plants (HPPs) is encouraged by
the state. Also, it is important that HPPs basin hydroelectric projects constitutes serious changes in the nature of
natural forests and pastures. In terms of maintaining the sustainable ecosystem of the nature, it is very crucial that to
plan rehabilitation of the area, bringing back to its natural features and improving the living environment.
Because of having heavy rainfalls in every season and fast and high flow rivers, the Eastern Black Sea region has a
greater potential to have HPPs. Trabzon is ranked the first in in Turkey by being implemented about 124 HPPs in
the region. In the study, the HPPs existing in Trabzon were examined and necessary information and documents
from the relevant institutions were collected. The impacts of pre and post construction of HPPs and the excavation
and erosion in river basins on the aquatic life were determined and some suggestions were made.
Key Words: Run of river hydropower regulation (HPPs), rehabilitation, arrangement of environmental, river basin,
Trabzon
Güneydoğu Anadolu, %19’u ise Doğu Akdeniz
bölgesinde yer almaktadır. Türkiye genelinde yapılan
1659 adet NT-HES ile kıyaslandığında Trabzon ilinde
125, Giresun da 95, Rize de 71 NT-HES projesi
projelendirilmiştir. Bölgedeki diğer iller ile birlikte
toplam sayı 450 civarındadır (EIE, 2016).
NT-HES projeleri, başlangıç ve bitiş noktası olarak
birkaç kilometre uzunluğundaki alanları kapsamaktadır.
Başlıca bileşenleri; su alma yapısı, iletim hattı, cebri
boru ve santral binası alanlarından oluşmaktadır.
Şantiye, hafriyat depo alanları ve servis yolları diğer
birimleri teşkil etmektedir (Ak ve ark., 2008). NTHES’lerde en fazla tahribat riski cebri boru, yol ve kanal
kazıları yapılırken oluşmaktadır. Tahribat oranı, kazı
miktarı ve alanı arazi eğimiyle doğrudan ilişkilidir.
Örneğin, cebri boruların açıktan kazı yöntemiyle
GİRİŞ
Türkiye’deki 26 ana su toplama havzasından birisi
olan Doğu Karadeniz Havzası, birbirine paralel olarak
akan irili-ufaklı çok sayıda akarsu ve küçük buzul
gölleri içermektedir. Havzanın önemli akarsularını
Melet Çayı, Harşit Çayı, Folderesi, Değirmendere,
Karadere, Solaklı Deresi, Baltacı Deresi, İyidere, Pazar
Çayı, Fırtına Deresi, Çağlayan Deresi ve Kapistre
Deresi gibi birbirine paralel olarak uzanan ana kollar ile
bunların alt havzaları oluşturmaktadır (Ak ve ark.,
2008). Bölgenin her mevsim yağış almasından ayrıca
dağların denize dik ve paralel uzanmasından dolayı NTHES kurulmasına uygundur. Ülkemizde kurulan nehir
tipi hidroelektrik santralleri (NT-HES), Doğu Karadeniz
Bölgesinde yoğunlaşmıştır. Lisanslandırılmış NT-HES
projelerinin %36’sı Karadeniz, %32’si Doğu ve
67
KSÜ Doğa Bil. Derg., 20(1), 67-74, 2017
KSU J. Nat. Sci., 20(1), 67-74, 2017
Derleme Makalesi/ Review Article
DOI : 10.18016/ksujns.86536
yerleştirilmesi oldukça zor olmakla beraber, emniyetli
çalışma alanı sağlanması için birçok yaklaşım yolu
açılmasını gerektirir. Kilometrelerce iletim kanalı
açılması, yüz ölçüm olarak çok uzun bir alanın
kullanılarak
niteliğinin
değiştirilmesi
anlamına
gelmektedir. Açıkta kazı yapılması ve hafriyatların
kontrolsüzce dökülmesi orman ve örtü tahribatındaki en
önemli sebeptir. Dere yataklarına bırakılan hafriyat ve
atıklar ile buralarda yapılan inşaat çalışmaları sucul
ekosistemi direkt olarak etkilemektedir (Coşkun 2010;
Özalp ve ark., 2010).
Ülkemizde
NT-HES’ler
üzerine
yapılan
çalışmalarda; inşaat aşamasındaki teknik hatalardan,
orman alanlarındaki tahribatlar ve buna bağlı
görüntülere, vasfı değişen alanlardaki rehabilitasyon
işlemlerinin yetersizliğinden, yöredeki sosyal doku ve
turizm üzerindeki olumsuz etkilere, projelerin uzun ve
orta
vadede
doğal
ekosistemde
oluşturacağı
değişikliklerden sucul ekosisteme etkileri gibi konular
ele alınmıştır (Ak ve ark., 2008 ve 2011; Kurdoğlu ve
Özalp, 2009; Selim 2011; Bobat 2013; Kocabaş ve ark.,
2013). Bu çalışmada, Trabzon il sınırları içerisinde
bulunan NT-HES’ler için yerinde gözlem ve
incelemeler yapılarak ilgili kurum ve kuruluşlardan
gerekli bilgi ve belgeler toplanmıştır. NT-HES’lerin
inşaat aşamasında ve sonrasındaki uygulamalarda görsel
kaliteyi artırıcı çalışmaların hangi boyutta olduğuna
bakılmış, mevzuatlar bakımından da genel bir durum
değerlendirilmesi
yapılarak
bazı
önerilerde
bulunulmuştur.
MATERYAL ve METOT
Doğu Karadeniz Havzası içerisinde yer alan Trabzon
ili sınırları içerisinde; doğudan batıya doğru İyidere
(Rize ile ortak), Baltacı, Solaklı, Çark, Manahoz,
Küçükdere, Karadere, Yanbolu, Yomra, Değirmendere,
Yıldızlı, Söğütlü, Kavaklı, Akçakale, Kirazlık, Fol ve
Ağasar Dereleri bulunmaktadır (Şekil 1). Bu çalışma,
2005-2014 yılları aralığını içermekte olup, söz konusu
dereler üzerinde kurulmuş olan NT-HES’leri
kapsamaktadır.
İlgili akarsular üzerinde bulunan NT-HES
projelerinin faaliyet aşaması ve sonrasında uygulanan
rehabilitasyon ve çevre düzenlemesi çalışmaları
belirlenmiş ve fotoğrafları çekilmiştir. Örnekleme
çalışmalarında ÇED raporları ile Orman ve Su İşleri
Bakanlığı verilerinden faydalanılmıştır. Bunlarla
beraber dönem dönem arazi çalışmaları yapılmış,
fotoğraflar çekilerek durum tespit edilmiştir.
Şekil 1. Trabzon ili havza sınırları haritası (link 1. (2015)’den)
68
KSÜ Doğa Bil. Derg., 20(1), 67-74, 2017
KSU J. Nat. Sci., 20(1), 67-74, 2017
Derleme Makalesi/ Review Article
DOI : 10.18016/ksujns.86536
yapısı-eğimi ve işi takip eden firmanın hassas
çalışmaması tahribat oranını etkilemektedir (Şekil 2).
Artvin’de inşaatı devam eden NT-HES tesislerinde
sözleşme gereklerinin yerine getirilmediği ve ortaya
çıkan fazla kazı malzemesinin şevlerden aşağıya
gelişigüzel bir şekilde atıldığı bildirilmiştir. Normal
şartlarda ve yapılan sözleşme gereği bu malzeme
atılımının uygun sahalarda hazırlanan depo alanlarında
depolanması gerekmektedir (Coşkun 2010; Özalp ve
ark., 2010). Sinop ili Ayancık ilçesinde yapılan NTHES inşaatı için çıkan hafriyatta gerekli özenin
gösterilmediği ve hemen hemen tüm derelerin ve yakın
orman içlerinin hafriyat malzemesi ile doldurulduğu
bildirilmiştir (Yılmaz ve ark., 2012).
BULGULAR ve TARTIŞMA
Niteliği Bozulan Doğal Alanlar
Bölgede üretime geçen projelere bakıldığında; fazla
tahribat yapan açık kazı tekniklerinin kullanıldığı,
aslında tahribatı daha az olan proje alternatiflerinin
rahatlıkla uygulanabileceği görülmektedir. İldeki NTHES projelerinden yalnızca birinde basınçlı tünel
sistemi ve 3’ünde ise yolu takip eden basınçlı boru
sistemi uygulanmıştır. Bunların dışında kalan projelerin
birçoğunda uygun yol ağı olmasına veya tamamen yer
altından basınçlı tünel sistemi uygulanması mümkün
olmasına karşın uygulanmadığı belirlenmiştir. Cebri
boru kazıları ve yaklaşım yolları en fazla görüntü
kirliliği oluşturan yapılardır. Cebri boru uzunluğu
arttıkça tahribat ve erozyon etkileri de artmakta, arazi
2b
2a
Şekil 2a ve 2b: Araklı ilçesindeki bir NT-HES projesinde cebri boru kazısının 2011 (2a) yılı ve 2012 (2b) yılındaki
durumu (boru üzeri hızla kapatılmış ve yeşillenme başlamıştır)
NT-HES’lerle birlikte doğal hali bozulan alanların
nasıl düzeltileceğine dair standart bir rehabilitasyon plan
formatı ve programı bulunmamaktadır. Bu hususta
yetkili orman müdürlüklerinin orman kesim izin
taahhütnamesi ile ÇED dosyalarında alınan yüzeysel
taahhütlerin dışında herhangi bir somut belge yoktur
(Ürker ve Çobanoğlu, 2012). İlgili kurumlarca bu konu
henüz tam olarak oluşturulmadığından, yatırımcıyı
zorlayacak bir süreç takip edilmemektedir. Oysa benzer
şekilde orman-mera gibi alanları kullanmak zorunda
kalan madencilik sektöründe, malzeme alımlarıyla
bozulan arazilerin doğaya yeniden geri kazandırılması
amacıyla yönetmelik çıkarılmış ve bu doğrultuda
yatırımcılardan “doğaya yeniden kazandırma planı”
istenmiştir (ÇED Rehberi, 2009).
sayıda da olsa bazı projelerde kısmi alanlarda
düzenleme yapmak suretiyle ağaçlandırma ve mesire
yeri oluşturma çalışmalarının DSI veya taahhütte
bulunan ilgili şirket tarafından yapıldığı belirlenmiştir
(Şekil 3 ve Şekil 4).
Çevre bilincinin artmasıyla birlikte, bozulan
arazilerin doğaya geri kazandırılması, rehabilitasyon ve
ağaçlandırma çalışmaları son yıllarda daha çok önem
kazanmıştır. Bu konudaki bazı uygulamalar şöyledir:
Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) süreçlerinde
rehabilitasyon konusu kabaca ele alınmakta olup,
yatırımcı firmalardan DSİ, Orman ve Çevreyle ilgili
kurumların uygun göreceği bir rehabilitasyon planı
hazırlayacağına dair taahhütler istenmeye başlanmıştır.
İzin taahhüt senetleri, Orman Bölge Müdürlükleriyle
yatırımcı firma arasında imzalanan noter onaylı taahhüt
senedi olup, yatırımcıyı bağlayıcı ifadeler içerir. Orman
ve Su İşleri Bakanlığı’nın 08.09.2011 tarih ve 22 sayılı
yazısında; NT-HES’lerin inşaatı sırasında tahrip edilen
doğal örtünün yeniden eski haline getirilmesi için
çalışma yapılıp yapılmadığının her bir proje için ilgili
Orman İşletme Müdürlüğü veya şefliğince tespit
edilerek bildirmesi istenmiştir.
NT-HES Projelerindeki Rehabilitasyon İşlemleri
2005 yılından beri inşaatı biten ve devam eden
projelerdeki gözlemlere göre, vasıf değişikliği yapılan
orman alanlarının genelde kendi haline bırakıldığı
(doğal yeşillenme), kapsamlı arazi ıslahı projeleri
uygulanmadığı/bulunmadığı gözlemlenmiştir. İnşaatı
biten çoğu projedeki genel olumsuz tabloya karşılık, az
69
KSÜ Doğa Bil. Derg., 20(1), 80-87, 2017
KSU J. Nat. Sci., 20(1), 80-87, 2017
Derleme Makalesi/ Review Article
DOI : 10.18016/ksujns.86536
3a
3b
Şekil 3a ve 3b: Maçka ilçesindeki bir NT-HES projesinde bölgeye uygun olmayan ağaç türleriyle yapılan
rehabilitasyon çalışması (1000 m. rakımda top akasya (3a) ve atkestanesi (3b) dikilmiştir)
4b
4a
Şekil 4a ve 4b: Araklı ilçesindeki bir NT-HES projesine ait hafriyat döküm sahasının 2010 yılındaki görüntüsü
(4a) ve 2012 yılındaki durumu (4b) (dere sınırına tahkimat yapılarak üzeri ağaçlandırılmış ve mesire yerine
dönüştürülmüştür)
Orman Bölge Müdürlüğü ve DSİ tarafından Trabzon
Solaklı ve Rize İyidere Vadisi, rehabilitasyon
projelerinin uygulanması için pilot bölge seçilmiştir. Bu
projeler aslında söz konusu havzaların tamamını
içerecek şekilde olup, akarsu yataklarından başlayarak
orman, mera ve diğer alanlarla bütünlük içermektedir.
Trabzon ilinde üretime geçen NT-HES projelerine
yönelik yapılan değerlendirmede; Orman Bölge
Müdürlüğü ile İl Çevre ve Şehircilik Müdürlüğü’nden
elde edilen bilgilere göre, toplam 17 proje incelenmiştir.
(Çizelge 1). Bu projelerden 14 tanesinde 918.874 m2
orman kiralaması yapıldığı ancak yalnızca 7 tanesinde
rehabilitasyon planı onaylatılarak İl Çevre ve Şehircilik
Müdürlüğüne sunulduğu görülmektedir. Rehabilitasyon
planlarının fiiliyatına bakıldığında; 7 adet rehabilitasyon
planının birçok yönüyle kâğıt üzerinde kaldığı ve halen
uygulanmadığı, uygulama yapılan bazı projelerde de
tüm alanları içermeyen kısmi rehabilitasyon işlemlerinin
gerçekleştirildiği tespit edilmiştir. Özellikle, 2005’li
yıllarda başlatılan ilk projeler; kontrolsüzce aşırı
hafriyat kazıları yapılan ve yamaçlardaki bitki
örtüsünün tahrip edildiği örneklerdir.
70
KSÜ Doğa Bil. Derg., 20(1), 67-74, 2017
KSU J. Nat. Sci., 20(1), 67-74, 2017
Derleme Makalesi/ Review Article
DOI : 10.18016/ksujns.86536
(5a)
(5b)
Şekil 5a ve 5b: İyidere Vadisi üzerinde 2011 yılında bir Regülatör mansabında yapılan akarsu yatağı düzenlemesi
(5a) ve Solaklı Vadisinde 2012 yılında DSİ ve Orman Bölge Müdürlüğü işbirliğiyle yapılan rehabilitasyon
çalışmalarından görünüm (5b)
Çizelge 1. Trabzon İlinde Üretime Geçen Bazı NT-HES Projeleri için Orman Kiralama Alanı ve Rehabilitasyon
Plan Durumu
Kiralanan Orman
Rehabilitasyon
NT-HES Proje Adı
Üretim (MW)
Alanı (m2)
Planı (var/yok)
ERİKLİ-AKOCAK HES
81
73334
Var
ÇANAKCI HES
9,46
89525
Var
HORYAN HES
5,68
22102
Yok
SELİMOĞLU HES
9,33
Yok
ÇAMLIKAYA HES
7,00
Yok
SARMAŞIK I HES
20,0
67270
Yok
SARMAŞIK II HES
21,74
51878
Yok
YILDIZLI HES
1,20
Yok
BALKODU-I HES
9,10
187575
Var
BANGAL KUŞLUK HES
17,0
35583
Yok
YUK. MANAHOZ HES
22,86
22529
Yok
GÜNAYŞE HES
8,45
20455
Yok
CEVHER I-II HES
17,05
144647
Var
VİZARA HES
9,0
83461
Var
ARCA HES
16,35
51533
Var
CUNİS HES
8,41
55877
Yok
ARAKLI-I HES
15,36
13105
Var
Toplam Orman Kiralama (m2)
918874
çıkmaktadır. Bunların yanında cebri boru ve servis
yolları, santral binası ve şantiye yapımı aşamalarında da
ciddi oranda hafriyatla karşılaşılmaktadır. Ayrıca, bazı
projelerde başlangıçta etüt edilemeyen ve sonradan
ortaya çıkan heyelan ve zemin sorunları da hafriyatları
artırmaktadır. Kazılarda ortaya çıkan toprak türü
malzemeler aslında rehabilitasyon için genellikle uygun
malzemelerdir. Ancak, yeterli depo alanı olmaması
nedeniyle bu tür malzemeler diğerlerine karıştırılarak
elden çıkarılmaktadır. Uygun olmayan depolama
teknikleriyle birlikte NT-HES’lerin yamaç erozyon
etkilerini arttırması çirkin görüntülerin ortaya çıkmasına
neden olmuştur (Şekil 6).
NT-HES’lerde Hafriyat ve Erozyon Etkilerinin
Azaltılması
Trabzon ili için bakıldığında; mevcut dere
havzalarının özellikle orta ve yukarı kısımları
morfolojik açıdan yeterli geniş depo alanları
içermemektedir. Orta ve yukarı havzadaki NT-HES
projelerinden
çıkan
hafriyatların
kullanılmayan
kısımlarının havza mansabındaki uygun bir depo alanına
taşınması çok zor ve masraflı olduğundan, firmalarca
tercih edilmemektedir. Bu nedenle geçen dönemler
içerisinde yamaçlara, ormanlık alanlara veya dere
kenarlarına izinsiz ve kontrolsüz hafriyat dökümlerinin
çokça yapıldığı izlenmektedir. Hafriyat oluşumu en
fazla iletim tünelleri ve kanal kazılarından ortaya
71
KSÜ Doğa Bil. Derg., 20(1), 80-87, 2017
KSU J. Nat. Sci., 20(1), 80-87, 2017
Derleme Makalesi/ Review Article
DOI : 10.18016/ksujns.86536
6b
6a
Şekil 6a ve 6b: Vakfıkebir’deki bir NT-HES projesinin 2009 yılı (6a) ile 2012 yılındaki (6b) durumu (doğal
yeşillenme yanında şirket tarafından çok sayıda ağaç dikilmiştir)

Daha önceden ÇED kapsamı dışında izin alan
NT-HES projeleri varsa bunlar için de söz konusu
koşullar geçerli olmalıdır.

Hafriyat atıklarını azaltmak için, uygun
vasıftaki malzemeler köy ve yayla yollarına serilebilir.

Hazır beton, mıcır, marn, dolgu dışında inşaat
işlerinde kullanılmayan toprak türü malzemeler;
Rehabilitasyon - çevre düzenlemesinde veya verimsiz
arazilerin ıslahında kullanılmalıdır (Tarım İl, İlçe
Müdürlükleri koordinasyonu altında ilgili kurumlarca
veya komisyonlarca yöredeki uygun alanların ve talep
eden şahısların listesi çıkarılmalıdır).

Yamaç erozyonunun önlenmesinin en etkili
yöntemi, öncelikle açık kazı tekniklerinin azaltılması
(kapalı tünel ve basınçlı boru sistemlerinin
uygulanması) ve bu güne kadar hafriyat dökülen
alanlardaki Rehabilitasyon işlemlerinin (setleme,
tahkimat duvarı veya beton duvar, ağaçlandırma, tel
örgü, çit, çimlendirme vb.) hızlandırılmasıyla olacaktır.
NT-HES projeleri için rehabilitasyon ve erozyon
kontrolü konusunda yapılacak olan planlamalarda
tarafımızca aşağıdaki hususlara dikkat edilmesi
gerekmektedir:

Rehabilitasyon ve erozyon kontrolü planlaması
bütün havzalar için ilgili kamu kuruluşlarınca ayrı ayrı
yapılmalıdır. Her havzanın sayısal haritaları çıkartılmalı
ve güncellenmelidir.

Rehabilitasyon ve erozyon kontrolü planlaması
için DSİ, Çevre, Orman, İl Özel İdaresi ve tarımla ilgili
resmi
kurumlardan
oluşan
teknik
komisyon
kurulmalıdır.

Havzalarda yer alan bütün projeler (inşaatı
biten ve bitmeyenler) başlangıç ve bitiş yerleri ve
hafriyat depo koordinatlarıyla beraber depo alanlarının
mevcut durumu, depolama kapasitesi bilgileri havza ile
ilgili haritalarda yer almalıdır.

Henüz inşaatına başlanmayan projelerden
çıkması olası hafriyat miktarları bilgileri sağlıklı bir
şekilde kayıt altına alınmalıdır.

Hazırlanacak haritalara; ilgili havza ve yakın
çevresindeki kırma-eleme-yıkama ve hazır beton
tesisleri ile madencilik tesisleri bilgileri de işlenmelidir.

Hafriyatın geri kullanımı olası kısımları
atılmayacak şekilde en yakın kırma eleme ve hazır
beton tesislerine yönlendirilmeli ve değerlendirilmelidir.

Ayrıca, sahile yakın olan NT-HES projelerine
ait hafriyatlar varsa belediye döküm sahalarına,
karayolu sahil dolgu alanlarına ve dere ıslah çalışmaları
arka dolgularına yönlendirilmelidir.

İzinler tamamlanmadan her hangi bir alana
hafriyat dökülmemelidir.

Depolama alanları proje aşamasından önce
belirlenmelidir. Gerekirse birkaç proje ortak depo
alanlarına yönlendirilmelidir.
NT-HES’lerde Arazi Islahı
NT-HES projelerinde doğal yapısı bozulan orman
alanlarının kendi haline bırakıldığı, kapsamlı arazi ıslahı
projeleri uygulanmadığı gözlenmiştir. Trabzon ilinde
yalnızca iki projede kapsamlı ve kayda değer
rehabilitasyon çalışması tespit edilmiştir. Rehabilitasyon
konusu, NT-HES projelerindeki en önemli görsel
düzenlemeler olup, teknik ve estetik açıdan her yönüyle
ele alınmasını gerektirmektedir. Son yıllarda eleştirilerin
artmasıyla birlikte Orman ve Su İşleri Bakanlığı Orman
Genel Müdürlüğü 2011 yılında taşra teşkilatlarına
genelge göndererek şeflik ve işletmeler bazında durum
değerlendirilmesi
yapılmasını
ve
Bakanlığa
bildirilmesini istemiştir.

İvedilikle rehabilitasyon ve çevre düzenleme
tekniklerine dair bir yönetmelik çıkarılmalıdır.
72
KSÜ Doğa Bil. Derg., 20(1), 67-74, 2017
KSU J. Nat. Sci., 20(1), 67-74, 2017
Derleme Makalesi/ Review Article
DOI : 10.18016/ksujns.86536

ÇED süreçlerinde bu konu takip edilmeli ve
süreç sonuçlanmadan onaylı bir rehabilitasyon planı
yatırımcıdan alınmalıdır.

Kurumlar ve meslek odalarınca; NT-HES’lere
ait rehabilitasyon plan formatı geliştirilmeli ve
uygulayıcı kurumlara gönderilmelidir.

İnşaatı biten veya bitme aşamasında olan bütün
NT-HES’lere verilecek uygun bir süre içerisinde
rehabilitasyon projeleri onaylanıp hayata geçirilmelidir.

Rehabilitasyon yapılacak alanlarda yöre
halkının ekonomisine katkı sağlayacak bazı türlerin
(ceviz, fındık, dut, ıhlamur, yaban mersini, ahududu,
ahlat, karayemiş, böğürtlen, kızılcık, kestane vb.)
dikilmesi bölgeye olan sosyal desteği artıracaktır (Link
2).
NT-HES’lerin en çok etkilediği alanlar orman
alanlarıdır. Projelerin yaklaşık %70’inden fazlası orman
alanlarında yer almaktadır. Trabzon Orman Bölge
Müdürlüğü’nden alınan bilgilere göre; 14 NT-HES
projesi için 918874 m2 orman alanı kiralanmıştır.
Etkilenme yüzeysel kazı yaparak ağaç ve bitki örtüsünü
tıraşlama, yol açımları veya hafriyat dökümleri
sonucunda tahribat oluşumu şeklinde kendini
göstermektedir.

NT-HES faaliyetlerinde, ormanla ilgili izinler
için firmaların her talebi kabul edilmemeli ve bu konuda
yetkili kurumlar konuyu çok iyi değerlendirmelidir.

Orman alanlarıyla ilgili kurumlar projenin
sonunda değil, ilk müracaat safhasında ve ÇED
süreçlerinde ormanı ilgilendiren her aşamada katılım
sağlayarak söz sahibi olmalıdır.

Kazılar ve yol açma işlemleri yetkili birimlerce
sürekli kontrol edilerek tahribat ve erozyonu artırıcı
faaliyetlere izin verilmeden durdurulmalıdır.

Kazı malzemeleri yamaçlardan veya şevlerden
aşağıya rastgele dökülmemeli ve oluşabilecek zararların
sıkı takibinin yapılması gerekmektedir.

Ormanlara daha az zarar veren proje
alternatifleri seçilmesi konusunda ilgili kurumlarca
gerekli koordinasyon sağlanarak şirketler buna ikna
edilmelidir.
değişimler suyun kalitesinde değişiklikler oluşturmakta,
sucul ekosistemler olumsuz yönde etkilenerek, özellikle
akarsu ortamlarında yaşamakta olan balıkların göçleri
engellenebilmekte, üreme dönemleri etkilenerek,
popülasyon kayıpları oluşabilmektedir (Ak ve ark., 2008
ve 2011; Kocabaş ve ark., 2013).
İnşaat aşamasında dere yataklarına dökülen hafriyat
türü malzemeler suyun altından ya da arasından akarak
bulanıklığa, suda göllenmelere ve akarsuyla irtibatı
kesik göllenmelere (tuzak göller) neden olabilmektedir.
Ayrıca, dere yatakları içerisinde yapılan kazı çalışmaları
ve bulanıklık da akarsulardaki sucul organizmaları
etkileyebilmektedir.
Kuraklık
nedeniyle
suyun
debisinde oluşan değişimler ergin ve yavru balıkların
dere içerisinde oluşacak küçük gölcüklerde mahsur
kalabilmelerine ve yüksek sıcaklık artışı ile oksijen
azalmasına sebebiyet vererek balık ölümlerine neden
olabilmektedir (Ak, 2009; Aksungur ve ark., 2010).
Projelerin ilerleyen dönemlerinde, can suyu
miktarlarının yetersiz kalmasının veya bırakılan suyun
sıcaklık, derinlik ve oksijen miktarının işletme
döneminde izlenmesinin ve ek önlemler alınabileceğinin
dosyalarda taahhüt ettirilmesi de doğru ve etkili
olacaktır. Akarsularda yapılmakta olan en önemli
ekonomik faaliyetlerden biri olan kültür balıkçılığı da
HES projeleri nedeniyle bir takım sorunlarla karşı
karşıya kalmaktadır. Özellikle, ardışık HES’lerin
yapıldığı
vadilerde
işletmelerin
yeterli
suyu
bulamayacakları ve çalışmalardan etkilenecekleri
ortadadır. Bununla birlikte bazı alabalık tesislerinin
kapasite artırımına gitmeyi planlaması su kullanım
hakkıyla ilgili sorunları beraberinde getirmektedir
(Atılgan ve ark.., 2011).
Can suyu miktarlarının modem bağlantılı on-line
debi ölçer sistemleri kurularak, sürekli ölçülmesi ve
izlenmesi işlemlerine benzer sistem kurulumu
yöntemlerinden yararlanılmalıdır. Bunun için de balık
geçidi girişi veya çıkışlarına su altı kamerası destekli
görüntüleme veya benzeri tespit edici sistemler
kurularak balık geçitlerinin uygun çalışıp çalışmadığı,
yeterli su taşıyıp taşımadığı ve ortamda yaşadığı
belirtilen türlerden hangilerinin bu geçitlerden geçip,
geçmediği hususları da birlikte izlenmelidir.
Sucul Fauna
Belirli hızda ve debide doğal olarak akmakta olan
akarsuların önünün bir anda kesilmesinin sucul canlılar
için gerekli olan suda meydana getireceği değişiklik
(suyun kalitesi, miktarı, oksijen içeriği, bulanıklığı gibi)
akarsuyun aşağı kısımlarındaki balık türü çeşitliliğini ve
miktarını etkileyecektir. NT-HES projeleri kapsamında;
hem mevcut faaliyetlerle hem de suyun bentlerle ve
regülatörlerle yer yer tutularak bırakılması sonucunda;
habitat bölünmelerine veya tahribatlarına zemin
hazırlanmakta ve bunun sonucunda da akarsuların
taşıdığı mineral, besin maddeleri ve sediment düzeyi
miktarlarında değişiklikler olabilmektedir. Ayrıca,
suyun biyolojik ve kimyasal oksijen ihtiyaçlarındaki
SONUÇ
Çalışma, NT-HES’lerdeki eksikliklerin ortaya
koyulması ve bunlara yönelik önerilerle birlikte gelecek
dönemlere katkı sağlaması açısından önemlidir. NTHES’ler tarafından oluşturulan hafriyat atıkları, doğal
yapısı bozulan alanlar ve erozyon etkileri kısa ve uzun
vadede detaylı olarak araştırılması ve kalıcı çözüm
önerileri getirilmesi gereken hususlardır. NT-HES’lerde
arzu edilen düzeyin çok altında çevre ve rehabilitasyon
düzenlemeleri
yapılmaktadır.
Rehabilitasyon
edilen/edilecek alan miktarı ilgili kurumlarca
izlenmelidir.
Sürecin
hızlandırılması
için
de
ağaçlandırma ve çimlendirme işlemleri suni olarak
73
KSÜ Doğa Bil. Derg., 20(1), 67-74, 2017
KSU J. Nat. Sci., 20(1), 67-74, 2017
Derleme Makalesi/ Review Article
DOI : 10.18016/ksujns.86536
başlatılmalıdır. Bu sayede NT-HES’ler de korkulan
şekilde bir doğal alan ve orman tahribatı yaşanmayacağı
açıktır.
Çevresel Etki Değerlendirmesi Sektörel Rehberleri
2009. ÇED Rehberi-Barajlar ve Hidroelektrik
Santrallar. T.C. Çevre ve Orman Bakanlığı. 29s.
EIE 2016. http://www.eie.gov.tr (Erişim tarihi:
26.05.2016)
Kocabaş M, Başçınar N, Kutluyer F, Aksu Ö 2013.
HES’ler ve Balıklar. Türk Bilimsel Derlemeler
Dergisi, 6 (1): 128-131.
Kurdoğlu O, Özalp M 2010. Nehir tipi hidroelektrik
santral yatırımlarının yasal süreç, çevresel etkiler,
doğa koruma ve eko turizmin geleceği kapsamında
değerlendirilmesi. III. Ulusal Karadeniz Ormancılık
Kongresi 20-22 Mayıs 2010. Cilt: II Sayfa: 688-707
Link1.
http://www.gislab.ktu.edu.tr/mapgaleri/
trb_havza.jpg (Erişim tarihi: 20.04.2016)
Link2.
http://ormuh.org.tr/arsiv/files/Rehabilitasyon
%20Teknikleri.pdf (Erişim tarihi:20.04.2016)
Özalp M, Kurdoğlu O, Yüksel EE, Yıldırımer S 2010.
Artvin’de nehir tipi hidroelektrik santrallerin neden
olduğu/olacağı ekolojik ve sosyal sorunlar. III.
Ulusal Karadeniz Ormancılık Kongresi (20-22
Mayıs 2010). Cilt: II Sayfa: 677-687.
Selim S 2011. Akarsu Vadisindeki İnsan Kaynaklı
Faaliyetlerin Ekosistem Bütünlüğüne Olası Etkileri:
Çağlayan Vadisi Örneği. Süleyman Demirel
Üniversitesi, FBE Dergisi, 15-2: 94-101.
Ürker O, Çobanoğlu N 2012. Türkiye’de Hidroelektrik
Santraller’in Durumu (Hes’ler) ve Çevre Politikaları
Bağlamında Değerlendirilmesi. Ankara Üniversitesi
Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 3(2):65-88, DOI:
10.1501/sbeder_0000000046.
Yılmaz C, Uzun A, Zeybek Hİ, Kaya M 2012. Nehir
Tipi Hidroelektrik Santrallerinin Coğrafi Ortam
Üzerine Etkilerine Bir Örnek: Ayancık Hes. eJournal of New World Sciences Academy, NWSANature Sciences, 4A0049, 7, (3), 50-67.
KAYNAKLAR
Ak O, Çakmak E, Aksungur M, Çavdar Y 2008. Akarsu
Üzerindeki Faaliyetlerin Sucul Ekosisteme Etkisine
Bir Örnek: Yanbolu Deresi (Arsin-Trabzon). Su ve
Enerji Konferansı Bildiriler Kitabı, s. 334-340,
Çevre ve Orman Bakanlığı DSİ Genel Müdürlüğü,
XXVI. Bölge Müdürlüğü Artvin.
Ak O, 2009. Nehir Tipi Hidroelektrik Santrallerinin
Sucul Ekosistem Üzerine Etkileri. SUMAE Yunus
Araştırma Bülteni, 9:2.
Aksungur M, Ak O, Özdemir A 2011. Nehir tipi
hidroelektrik santrallerinin sucul ekosisteme etkisi:
Trabzon Örneği. Journal of Fisheries Sciences, 5(1):
79-92.
Atılgan E, Soğuksulu Ş, Aslan H 2011. Hidroelektrik
Santrallerinin (HES) Çevreye
Etkileri ve Bu
Etkilerin Azaltılmasına Dair Öneriler: Trabzon İli
Örneği. SUMAE Yunus Araştırma Bülteni,
11(4):7.12.
Bobat A 2011. The triplec on flicts in hydro projects:
energy, economy and environment. Third
International
Conference
on
Environmental
Management, Engineering, Planning and Economics
(CEMEPE 2011)SECOTOX Conference, 19- 24
June 2011 – Skiathos island, Greece.
Coşkun H 2010. Nehir Tipi Hidroelektrik Santrallerinin
Artvin’deki Orman Ekosistemlerinde Neden Olduğu
Arazi Kullanım Değişiminin ve Arazi Tahribatının
Belirlenmesi. Artvin Çoruh Univ. FBE. Yük. Lis.
Tezi 78s.
74
KSÜ Doğa Bil. Derg., 20(1), 75-79, 2017
KSU J. Nat. Sci., 20(1), 75-79, 2017
Araştırma Makalesi/Research Article
DOI : 10.18016/ksujns.04653
Bazı Ceviz (Juglans regia L.) Çeşitlerinin
Çimlenme ve Çöğür (Anaçlık) Gelişme Performanslarının Belirlenmesi
1

Akide ÖZCAN1
Mehmet SÜTYEMEZ2
Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniv., Afşin Meslek Yüksekokulu, Bahçe Tarımı Bölümü, Kahramanmaraş
2
Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniv., Ziraat Fakültesi, Bahçe Bitkileri Bölümü, Kahramanmaraş
: akideozcan@ksu.edu.tr
Geliş (Received): 13.04.2016
Kabul (Accepted): 26.07.2016
ÖZET: Bu araştırma, 2012-2013 yıllarında 11 ceviz (Juglans regia L.) (Maraş-18, Maraş-12, Sütyemez-1,
Sütyemez-2, Bilecik, Kaman-1, Pedro, Howard, Fernor, Franquette ve Serr) genotipine ait tohumların çimlenme
oranları ve çöğür gelişimlerinin belirlenmesi amacıyla yapılmıştır. Çalışmada, incelenen genotipler içerisinde
çimlenme oranları bakımından en düşük değer %63.0 ile Fernor çeşidinde belirlenirken, Maraş-18 çeşidi %89.4 ile
en yüksek çimlenme oranına sahip olmuştur. Üzerinde çalışılan genotiplerin çöğür çap gelişme durumları 7.8 mm
(Fernor) ile 9.9 mm (Maraş-18) değerler arasında ölçülürken, bitki boy uzunluklarının 24.6 cm (Sütyemez-2) ile
68.7 cm (Serr) arasında olduğu belirlenmiştir.
Anahtar Kelimeler: Ceviz (Juglans regia L.), çöğür, anaç, çimlenme oranı
Determination of Germination and Seedling (Rootstock)
Growth Performance of Some Walnut Cultivars (Juglans regia L.)
ABSTRACT: This research was carried out to determine the germination ratio and seedling growth of 11 (Maraş18, Maraş-12, Sütyemez-1, Sütyemez-2, Bilecik, Kaman-1, Pedro, Howard, Fernor, Franquette and Serr) walnut
genotypes in 2012-2013. Among all investigated genotypes in this study, Fernor cultivar sustained the lowest
germination ratio with 63.0% while Maraş-18 cultivar maintained the greatest germination ratio with 89.4%.
Moreover, it was determined that the seedling stem diameter of the genotypes were ranked from 7.8 mm (Fernor) to
9.9 mm (Maraş-18) while plant heights were ranked between 24.6 cm (Sütyemez-2) and 68.7 cm (Maraş-18).
Key Words: Walnut (Juglans regia L.), seedling, rootstock, germination ratio
Bu araştırmada, bazı ceviz genotiplerine ait
tohumların çimlenme hızı, çimlenme oranı ve çöğür
gelişim hızı gibi anaçlık özelliklerinin belirlenmesi
amaçlanmıştır.
GİRİŞ
Dünyada ceviz üretiminde söz sahibi olan ABD’de
kurulan ceviz bahçelerinde genelde 4 anaç
kullanılmaktadır. Bu anaçlar J. regia, J. nigra, J. hindsii
ve Paradox’dur. Bu türlerle karşılaştırıldığında Juglans
californica, Royal melezi ve diğer ceviz türleri ise anaç
olarak çok daha az kullanılmaktadır (Kahraman, 2005).
Bu anaçlar arasında en çok J. regia x J. hindsii melezi
olan Paradox anacı tercih edilmektedir (Şen, 1986; Rom
ve Carlos, 1987; McGranahan ve ark., 1988). Paradox
(J. regia x J. hindsii ) anacı, kökte zarara sebep olan
Pratylenchus valnus’a (Çayır nematodu) daha
dayanıklıdır (Şen, 1986).
Ceviz yetiştiriciliğinde kullanılan bazı anaçlarda
(Paradox) Blackline hastalığından dolayı, anaç ıslahı
konusunda çalışmalara devam edilmektedir. Amerika
Birleşik Devletleri’nde yapılan ıslah çalışmasında ise, J.
regia L. ile tozlanmış Parodox çöğürlerinden selekte
edilen birkaç tipin hem gelişimlerinin güçlü olduğu hem
de Blackline hastalığına karşı dayanımlarının daha iyi
olduğu bildirilmektedir (McGranahan ve ark., 1988).
Ceviz yetiştiriciliğinde kullanılan anaçların hemen
hepsinde bazı problemlerin görülmesinden dolayı diğer
meyve türlerinde (Elma, Kiraz vb.) olduğu gibi cevizde
kabul görmüş bir anaç yoktur. Bununla birlikte
günümüzde hala bitkisel üretimde J. regia L.
tohumlarından elde edilen çöğürler kullanılmaktadır
(Sütyemez, 2011).
MATERYAL ve METOT
Bu çalışma, 2012-2013 yıllarında Örtü altında (sera)
ve açık arazide yürütülmüştür. Materyal olarak; KSÜ
SEKAMER’de yetiştirilen yerli (Maraş-18, Maraş-12,
Sütyemez-1, Sütyemez-2, Bilecik ve Kaman-1) ve
yabancı (Pedro, Howard, Fernor, Franquette ve Serr)
ceviz genotiplerine ait 500’er adet olmak üzere toplam
5500 adet tohum kullanılmıştır.
Tohumların soğuklama ihtiyacını karşılamak ve
dinlenmeden çıkabilmelerine yardımcı olmak için
tohumlar kum içerisinde 2-5 oC de, 50-75 gün süre ile
katlamaya alınmıştır.
Katlama sonrasında yetiştirme yerlerine ekilen
tohumların son çıkışlarından (ekimden sonra yaklaşık
77-84 gün) sonra elde edilen çöğürler sayılmıştır. Ekilen
tohumların çıkışları % olarak ifade edilmiştir. Tohum
çimlenme sürelerinin belirlenmesi ve ekilen tohumların
çıkışları, belirli zaman periyotları (1’er hafta) içerisinde
incelenmiş ve her periyottaki çıkan bitki sayısının kayıt
alınması esasına göre belirlenmiştir. Ceviz genotiplerine
ait tohumlardan elde edilen çöğür bitkilerinde bitki
sürgün boy ve anaç çap ölçümleri (topraktan; 3, 10, 20
75
KSÜ Doğa Bil. Derg., 20(1), 75-79, 2017
KSU J. Nat. Sci., 20(1), 75-79, 2017
Araştırma Makalesi/Research Article
DOI : 10.18016/ksujns.04653
ve 30 cm yüksekliklerden) vegetasyon döneminden
(yaprak dökümünden) hemen sonra yapılmıştır.
Araştırmada kullanılan tohum genotiplerinden elde
edilen çöğürlerin anaçlık özelliklerinin karşılaştırılması
ve belirlenmesinde “Tartılı Derecelendirme Yöntemi’’
kullanılmıştır (Çizelge 1).
Çizelge 1. Ceviz genotiplerinin Tartılı Derecelendirme ’ye esas alınan özellikleri ve puanları
Özellikler
Görece Puanları
Özelliklerin Sınıf Değer Puanları
(% Önem Dereceleri)
< 65: 1 puan, 65.8- 69.0: 3 puan
Tohumların Çimlenmesi ve Çöğür
30
70.0- 73.2: 5 puan, 74.2- 77.4: 7 puan
Oranları
78.4- 81.6: 8 puan, 82.6- 85.8: 9 puan
≥86: 10 puan
≥ 63: 1 puan, 54- 61: 3 puan
Tohumların Çıkış Süreleri
20
46- 53: 5 puan, 38- 45: 7 puan
(Çıkışların %75 ve Üzeri Olduğu
30- 37: 8 puan, 22- 29: 9 puan
Süreye Göre)
<21: 10 puan
< 28: 1 puan, 29- 33.3: 3 puan
Çöğür Boyu (cm)
20
34.3- 38.6: 5 puan, 39.6- 43.9: 7 puan
44.9- 49.2: 8 puan, 50.2- 54.5: 9 puan
>55: 10 puan
<7.0: 1 puan, 7.0 – 7.7: 3 puan
Çöğür Çapı (mm)
30
7.8- 8.4: 5 puan, 8.5- 9.1: 7 puan
9.2- 9.8: 9 puan,>10.0: 10 puan
Toplam
100
Çizelge 2. Tohum çimlenme oranları (%)
Genotipler
Ekilen Tohum
Çimlenme
Sayısı (adet)
Oranları (%)
Maraş-18
500
89.4
Maraş-12
500
76.4
Sütyemez -1
500
74.2
Sütyemez-2
500
86.0
Bilecik
500
67.6
Kaman-1
500
84.2
Pedro
500
72.0
Howard
500
64.8
Fernor
500
63.0
Franquette
500
88.0
Serr
500
64.6
BULGULAR
Tohum Çimlenme Oranlarının (%) Belirlenmesi
Araştırmada en yüksek çimlenme oranları; sırasıyla
Maraş-18 (%89.4), Franquette (%88.0) ve Sütyemez-2
(%86.0) genotiplerinden elde edilmiştir. Çimlenme
oranı bakımından en düşük değer, Fernor (% 63.0)
çeşidine ait tohumlarda olduğu belirlenmiştir.
Araştırmada yer alan tohum kaynaklarının genelde
çimlenme oranlarının %70’in üzerinde olduğu
görülmektedir (Çizelge 2 ve Şekil 1).
Çöğürlerde Morfolojik Özelliklerin Belirlenmesi
Denemede yer alan genotiplere ait sürgün boyu
ortalama değerleri Şekil 3’de verilmiştir. Elde edilen
sonuçlara göre çöğürlerde en yüksek sürgün boy
gelişimi sırasıyla 68.7 cm ile Serr, 41.9 cm ile Maraş18 ve 40.1 cm ile Franquette çeşidi belirlenirken en
düşük sürgün boy ölçümü ise 24.6 cm ile Sütyemez-2
genotipinde ölçülmüştür (Şekil 2).
Şekil 1. Tohum çimlenme oranları (%)
76
KSÜ Doğa Bil. Derg., 20(1), 75-79, 2017
KSU J. Nat. Sci., 20(1), 75-79, 2017
Araştırma Makalesi/Research Article
DOI : 10.18016/ksujns.04653
Şekil 2.Çöğür bitkilerde sürgün boyu ölçümleri (cm)
puanlamaya; çimlenme oranı (%), bitki çıkış sayısı
(hızı), çöğür sürgün boy ölçümü ve sürgün çap
ölçümleri gibi özellikler (3, 10, 20 ve 30 cm) tabi
tutulmuştur. Tartılı derecelendirme sonucunda tohum
kaynaklarından elde edilen toplam puan değerleri
Çizelge 4’de sunulmuştur. Bu değerlendirme sonucunda
en yüksek toplam puanın Maraş-18 (760) çeşidinde
olduğu belirlenmiştir. Bu çeşidi Franquette (670) ve
Maraş-12 (640) genotipleri takip etmiştir. Tartılı
derecelendirmede en düşük toplam puana (200) Fernor
çeşidinin sahip olduğu belirlenmiştir (Çizelge 4).
Tohum Çimlenme Sürelerinin (Hız) Belirlenmesi
Ceviz genotiplerine ait tohumlar üzerinde farklı
dönemlerde yapılan incelemeler sonucunda elde edilen
çimlenme süreleri (hız) Çizelge 3’de verilmiştir.
Tohumların şaşırtılmasından sonra bitki çıkışlarının
stabil kalmaya başladığı (çimlenmenin durduğu kabul
edilerek) 10. haftada en az bitki sayısı 289 adet (%57.8)
ile Fernor çeşidinde olduğu tespit edilirken en fazla bitki
sayısı 437 (% 87.4) ve 418 (%83.6) adet ile Maraş-18 ve
Sütyemez-2 genotiplerine ait tohumlardan elde
edilmiştir. Tohum çimlenmelerinin tamamlandığı yani
bitki çıkışlarının tüm genotiplerde stabil olmaya
başladığı, 11.-12. haftalar sonunda ise en az bitki sayısı
(318 adet) ve çimlenme oranı (%63.0) Fernor çeşidinde
belirlenirken, en fazla bitki sayısı ve çimlenme oranı,
447 adet ve %89.4 ile Maraş-18 çeşidinden elde
edilmiştir (Şekil 3).
Araştırmada
kapsamında
üzerinde
çalışılan
genotipler içerisinde en fazla sürgün çap gelişimleri 9.9
mm ile Maraş-18 ve Pedro (9.8 mm) çeşitlerinde olduğu
tespit edilmiştir. En düşük çap ölçüm değerlerine ise 7.8
mm ve 7.9 mm ile Fernor ve Sütyemez-2 genotiplerinin
sahip olduğu belirlenmiştir (Şekil 4).
Çizelge 4. Ön seçimi yapılan genotiplerin Tartılı
Derecelendirme puanları
Tohum Kaynakları
Toplam Puan
Maraş-18
760
Maraş-12
640
Sütyemez-1
480
Sütyemez-2
430
Bilecik
300
Kaman-1
580
Pedro
480
Howard
400
Fernor
200
Franquette
670
Serr
380
Tohum Genotiplerinin Ön Seçimi
Araştırmada materyal olarak kullanılan tohum
kaynaklarının anaçlık özelliklerinin karşılaştırılmasında
ve ön seçim için yapılan Tartılı Derecelendirmede
Çizelge 3. Tohum çimlenme süreleri (Hız) –adet
Genotipler
Maraş-18
Maraş-12
Sütyemez-1
Sütyemez-2
Bilecik
Kaman-1
Pedro
Howard
Fernor
Franquette
Serr
7.
(1.)
1
1
15
5
8
1
2
1
14.
(2.)
10
10
141
15
3
48
22
12
9
1
6
21.
(3.)
23
81
211
129
7
110
64
69
13
13
14
28.
(4.)
45
129
256
252
18
193
153
136
15
28
31
35.
(5.)
112
186
280
286
21
259
268
187
18
47
56
42.
(6.)
179
274
307
304
92
304
308
248
24
129
98
Günler (Hafta)
49.
56.
(7.)
(8.)
244
311
355
380
316
327
336
369
178
263
315
318
330
347
297
316
30
107
248
291
165
189
77
63.
(9.)
392
382
353
398
316
372
355
331
205
376
243
70.
(10.)
437
382
370
418
338
393
360
340
289
403
301
77.
(11.)
447
382
371
430
338
421
360
342
318
440
323
84.
(12.)
447
382
371
430
338
421
360
342
318
440
323
KSÜ Doğa Bil. Derg., 20(1), 75-79, 2017
KSU J. Nat. Sci., 20(1), 75-79, 2017
Araştırma Makalesi/Research Article
DOI : 10.18016/ksujns.04653
Şekil 3. Ceviz genotiplerine ait tohumlarda periyodik (2 hafta aralık ile) çimlenme durumları (adet)
78
KSÜ Doğa Bil. Derg., 20(1), 75-79, 2017
KSU J. Nat. Sci., 20(1), 75-79, 2017
Araştırma Makalesi/Research Article
DOI : 10.18016/ksujns.04653
Şekil 4. Çöğür bitkilerde sürgün çap değerleri (mm)
Sütyemez-1 ve Pedro (480), Sütyemez-2 (430), Howard
(400), Serr (380), Bilecik (300) ve Fernor (200)’’
şeklinde olduğu belirlenmiştir.
Tohum çimlenme hızı ve oranları ayrıca bitkisel
gelişme durumlarına göre Maraş-18, Franquette ve
Maraş-12 genotiplerinin çöğür gelişme kabiliyetlerinin
diğer genotiplere göre daha iyi olduğu belirlenmiştir.
Bundan dolayı bu tohum kaynaklarının diğer ceviz
genotiplerine göre; çoğaltma amaçlı kullanılmalarının
daha avantajlı olacağı görülmüştür.
SONUÇ ve ÖNERİLER
Farklı ceviz genotipleri üzerinde yapılan bu çalışma
sonucunda;
1. Araştırmada kullanılan tohum kaynakları
arasında çimlenme oranı bakımından en yüksek
değerlere %89.4, %88.0 ve %86.0 sırasıyla Maraş-18,
Franquette ve Sütyemez-2 genotiplerinin sahip olduğu
belirlenmiştir.
2. Tohum çimlenme hızları bakımından en erken (12. haftalar) çıkışların Sütyemez-1 çeşidinde olduğu
tespit edilmiştir. Ayrıca Fernor çeşidinde çıkış hızının
diğer genotiplere göre daha ileri ki günlerde (50-56.
günlerde) yoğunlaşması dikkat çekici bulunmuştur.
3. Bitkisel gelişim performansları bakımından; en iyi
bitki çap gelişiminin; Maraş-18 (9.9 mm), Pedro (9.8
mm), Maraş-12 (9.6 mm) ve Howard (9.5 mm)
genotiplerinde olduğu belirlenirken, en düşük bitki çap
gelişiminin 7.8 mm ile Fernor çeşidinde olduğu
belirlenmiştir. Ayrıca elde edilen bitkilerde ortalama
bitki boylarının ise 68.7 cm (Serr) ile 24.6 cm
(Sütyemez-2) değerleri arasında değiştiği tespit
edilmiştir.
4. Genel olarak genotiplerin performanslarının
değerlendirilmesi, tartılı derecelendirme puanlamalarına
göre yapılmıştır. Buna göre, genotiplerin aldıkları
toplam puanların sıralamasının; “Maraş-18 (760),
Franquette (670), Maraş-12 (640), Kaman-1 (580),
KAYNAKLAR
Kahraman KA 2005. Ceviz Islahı. Selçuk Üniversitesi
Fen Bilimleri Enstitüsü Bahçe Bitkileri Ana Bilim
Dalı, Yüksek Lisans Semineri 2005.
Mc Granahan G, Ramos D, Synder R, Leslie C, Ingels C
1988. Walnut improvemend in California.
International Conference on Walnuts. Atatürk
Central Horticultural Research Institute, Yalova
Turkey, September 19-23, 1988.
Rom R, Carlos RF 1987. Rootstock for Fruit Crops.
University of California, Davis, California. p:415450.
Sütyemez M 2011. Bahçe Bitkileri Genel Meyvecilik
Ders Notları (Yayımlanmamış). 80 s.
Şen SM 1986. Ceviz Yetiştiriciliği, Eser Matbaası,
Samsun, 229 s.
79
KSÜ Doğa Bil. Derg., 20(1), 80-88, 2017
KSU J. Nat. Sci., 20(1), 80-88, 2017
Derleme Makalesi/ Review Article
DOI : 10.18016/ksujns.14147
Kahramanmaraş’ın Coğrafi İşaretli Ürünleri ve İlin Potansiyel Durumu
Kenan Sinan DAYISOYLU1
1
Tarık YÖRÜKOĞLU2
Tuğberk ANÇEL2
Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniv. Mühendislik ve Mimarlık Fak. Gıda Müh. Böl. Kahramanmaraş
2
Kahramanmaraş Ticaret Borsası/Kahramanmaraş
:kesiday@ksu.edu.tr
Geliş (Received): 03.06.2016
Kabul (Accepted): 19.08.2016
ÖZET: Belirgin bir niteliği, ünü veya diğer özellikleri itibariyle kökenin bulunduğu bir yöre, alan, bölge veya ülke
ile özdeşleşmiş ürünler coğrafi işaret olarak nitelenir ve bu tarz ürünler yasalar ile korunmaktadır. Coğrafi işaretler,
menşe adı ve mahreç işareti olarak ikiye ayrılmıştır. Coğrafi işaretler kimi zaman tarımsal bir ürün olabildiği gibi
doğal ürünler, maden, el sanatları ve sanayi ürünleri de olabilmektedir.
Kahramanmaraş ili, Akdeniz bölgesini İç Anadolu, Güneydoğu ve Doğu Anadolu bölgesine bağlayan bir geçiş
bölgesi olması ve geçmişten günümüze çeşitli medeniyetlere ev sahipliği yapmasıyla coğrafi işaret açısından zengin
bir potansiyeli barındırmaktadır.
Bu çalışmada, ilk olarak Kahramanmaraş ilinde koruma altına alınan coğrafi işaretler, menşe veya mahreç olma
özellikleriyle ele alınmıştır. Sonraki bölümde ise Kahramanmaraş ilinin coğrafi işaret potansiyeli zenginliğine dikkat
çekilerek; coğrafi işarete konu olabilecek ürünlerin tespiti ve bu ürünlerin menşe adı veya mahreç işareti üzerinden
tescil durumları irdelenmiştir.
Anahtar Kelimeler: Kahramanmaraş, Coğrafi İşaret, Mahreç İşareti ve Menşe Adı, Yöresel Ürünler
The Products with Geographical Indication of Kahramanmaraş Province and Its Potentials
ABSTRACT: Products, which are a specific quality, a reputation or others criteria be synonymous with origin of its
area, region or country are called as geographical indication and this kind of products are under protection of law.
Geographical indication are divided into two categories; designation of origin and geographic indication.
Sometimes geographical indications can be agricultural products, sometimes can be natural or industrial products,
can also mining or handcraft products.
Kahramanmaraş province, a transition region, connects Mediterranean region between Central Anatolia,
Southeastern and Eastern Anatolia and has a rich geographical indications potential due to fact that hosted a various
civilization from past to present,
In this study, it is first discussed geographic indications, putting under protection, in terms of designation of origin
or geographic indication in Kahramanmaraş province. In the next section drawing attention to the potential wealth of
geographical indications of Kahramanmaraş province; it is determined products which have potential to be a
geographical indication. And also it is discussed whether these product are designation of origin or geographic
indication.
Key words: Kahramanmaraş, Geographical Indications, Designation of Origin, Local Product.
gibi tarıma dayalı ürünler olabileceği gibi maden ve el
sanatları ürünleri ile sanayi ürünlerinden de
oluşabilmektedir (Yenipınar ve ark., 2014).
Coğrafi işaret korumasının ürünlere doğrudan ve
dolaylı olarak sağladığı çeşitli yararlar vardır. Her
şeyden önce coğrafi işaretler yoluyla belirli bir yörede
üretilen
ürünlerin
doğallığı
ve
kalitesinin
sürdürülebilirliği koruma altına alınmaktadır. Coğrafi
işaretler, ürünün kaynaklandığı coğrafi bölgeyi ve ürün
kalitesini garanti etmesi, ürünün tanınmışlığını ve katma
değerini artırması; ait oldukları yöreye ekonomik katkı
sağlaması; üretici ve tüketicileri koruması açısından
önem taşımaktadır (Akın, 2006).
Coğrafi işaretlerden yalnızca o ürün için belirlenen
özelliklere
göre
üretim
yapan
üreticiler
yararlanabilmektedir. Böylece coğrafi işaretin elde
edilmesinde beşeri faktörü temsil eden yöresel üreticiler
desteklenmektedir. Coğrafi işaret tescili sağlanan
ürünler, üretimin yapıldığı çevrelerde ekonomik
GİRİŞ
Coğrafi işaretleme, yerel değerlerin sürdürülebilir
bir şekilde korunmasına, bu değerlerin gelecek nesillere
aktarılmasına, bölge ve kırsal ekonominin gelişmesine
yardımcı olmaktadır. Coğrafi işaretler bir ürünün, belirli
bir ülke, yöre ya da bölge ile bağlantısını ifade eden
sembollerdir. Bu işaretler, söz konusu yöreye özgü
doğal ya da insan faktörlerinden oluşan özelliklerin
ürüne kazandırdığı nitelik ve kalite itibariyle bölge
ürünlerinin benzer ürünlerden ayırt edilebilmesini
sağlamaktadır (Anonim, 1996).
Türkiye’de coğrafi işaretlerin tescili, Türk Patent
Enstitüsü’nce (TPE) yapılmaktadır. Türkiye’de 1995
yılında “Coğrafi İşaretlerin Korunması” Hakkında 555
Sayılı Kanun Hükmünde Kararname yayınlanmıştır.
2009 yılında bu kararnameye coğrafi işaretlerin
uygulanması ve başvuru koşullarının güncellenmesi
konusunda eklemeler yapılmıştır. Coğrafi işaretlere
konu olan ürünler yiyecek ve alkollü/alkolsüz içecek
80
KSÜ Doğa Bil. Derg., 20(1), 80-88, 2017
KSU J. Nat. Sci., 20(1), 80-88, 2017
Derleme Makalesi/ Review Article
DOI : 10.18016/ksujns.14147
faaliyetlerin gelişmesini
destekleyerek bölgesel
kalkınmaya ve kırsal kalkınmaya da katkıda
bulunmaktadır (Çalışkan ve Koç, 2012).
Türkiye’de, coğrafi işaretler, menşe adı ve mahreç
işareti olmak üzere iki gruba ayrılmaktadır. Menşe adı;
coğrafi sınırları belirlenmiş, belirgin niteliği, ünü ve
diğer özellikleriyle bu yöre ile özdeşleşmiş, üretimi,
işlenmesi ve diğer işlemlerin tümüyle bölge sınırları
içinde üretilen bir ürünü tanımlamaktadır. Menşe adı,
ürünün tamamıyla tanımlanan bölge sınırları içinde
üretilmiş olmasını gerektirmektedir. Mahreç işareti ise;
coğrafi sınırları belirlenmiş belirgin bir niteliği, ünü
veya diğer özellikleriyle bu yöre ile özdeşleşmiş bir
ürün olmasının yanında, üretimi, işlenmesi ve diğer
işlemlerinden en az birinin belirlenmiş bölge sınırları
içindeki gibi üretilen ürünü kapsamaktadır (Anonim,
1995).
Kahramanmaraş, tarihi bir kent olarak çok eski
kültür, medeniyet, toplum ve devletlere beşiklik etmiş
ve çok önemli olaylara tanık olmuş köklü bir yerleşim
yeridir. Yapılan araştırmalara göre kuruluşu milattan
önce dokuz binli yıllara, hatta daha eskilere kadar
ulaşabilen Maraş’a, Hititler, Asurlular, Persler,
Romalılar, Bizanslılar, Araplar ve Türkler çeşitli
aralıklarla hâkim olmuşlardır. Maraş, bugünkü
Türkiye’nin önemli illerinden biri olarak yaşamaya
devam etmektedir (Küpelikılıç, 2013).
Coğrafi yapısı bakımdan irdelendiğinde, Ahır Dağı
eteklerine kurulmuş olan Kahramanmaraş’ın fiziki
yapısı içerisinde yer alan Maraş, Elbistan, Göksun,
Pazarcık ovaları; Ceyhan nehri, Aksu, Göksu ırmakları
ve bu akarsuları besleyen dere ve sulak alanlar; Ahir
Dağı ve Doğu Toroslar üzerinde yer alan yaylalar ve
iklim çeşitliliğinin sağladığı zengin flora ve faunası ile
ormanlar; kente özgü doğal güzelliklerdir.
Hem tarihsel hem de coğrafi yapısındaki çeşitlilik,
Kahramanmaraş’ın
kendine
özgü
değerler
oluşturmasında çok önemli bir rol oynamakta ve ilin
zengin bir coğrafi işarete konu olabilecek ürün
potansiyeline sahip olmasını sağlamaktadır.
Coğrafi işaret başvurusuna uygun olabilecek
ürünlerin tespit edilmesinde, Kahramanmaraş İl Gıda
Tarım ve Hayvancılık Müdürlüğü, Doğu Akdeniz Geçit
Kuşağı Tarımsal Araştırma Enstitüsü, Kahramanmaraş
Ticaret Borsası, Kahramanmaraş İl Turizm Müdürlüğü
ve Doğu Akdeniz Kalkınma Ajansı (DOĞAKA)
kaynakları, Kahramanmaraş ile ilgili yazılmış kitaplar
ve internette bulunan verilerden yararlanılmıştır. Bu
derleme çalışması oluşturulurken bilimsel kaynaklar
taranmış, ancak Kahramanmaraş iline ait ve coğrafi
işarete konu olabilecek ürünlerin potansiyelini ortaya
koyan herhangi bir çalışmaya rastlanamamış, bilimsel
çalışmaların daha çok coğrafi işaretlerin önemi ve
coğrafi işaretli ürünlerin korunmasında karşılaşılan
sorunlar üzerine yapıldığı gözlemlenmiştir.
Kahramanmaraş ilinin coğrafi işaretli ürünleri ve
coğrafi
işarete
konu
olabilecek
ürünleri
değerlendirilmeden önce Kahramanmaraş’ın tarihsel
gelişimi, coğrafyası ve iklimsel özellikleri hakkında
bilgi verilmesinin yerinde olacağı düşünülmektedir.
Kahramanmaraş ili Türkiye’nin güneyinde, Akdeniz
Bölgesi’nin Adana Bölümü’nde, 37° 11’ ve 38° 36’
kuzey paralelleri ile 36° 15’ ve 37° 42’ doğu
meridyenleri arasında yer almaktadır. Kahramanmaraş,
kuzeyden Sivas, kuzey - doğudan Malatya, doğudan
Adıyaman, güneyden Gaziantep, batıdan Adana ve
Osmaniye ve kuzeybatıdan Kayseri illeri ile çevrilidir.
Kahramanmaraş 14.525 km2 yüzölçümü ile alan
büyüklüğü bakımından Türkiye’nin on ikinci ilidir
(Anonim, 2014a).
Merkez ilçe deniz seviyesinden 568 m. yükseklikte
olup, ilin kuzey kesimleri oldukça dağlıktır. Yeryüzü
şekilleri genellikle Güneydoğu Torosların uzantıları
olan dağlarla bunlar arasında kalan çöküntü alanlarından
oluşmaktadır. Rakımı 350 metreden 3000 metreye kadar
çıkan ilde geniş ovalar vardır. Bunlar; Gâvur, Maraş,
Göksun, Aşağı Göksun, Afşin, Elbistan, Andırın,
Mizmilli, Narlı ve İnekli Ovalarıdır. İlin belli başlı
dağları ise; Nurhak, Binboğa, Engizek, Uludaz ve Ahır
Dağı (Ahir Dağı). Ceyhan nehri ile Aksu, Bertiz,
Erkenez, Göksu, Göksun, Hurman, Körsulu, Sarsap ve
Söğütlü çayları ilimizin başlıca akarsularıdır.
Toprakların %59,7’sini dağlar, %24'ünü platolar ve
%16,3’ünü de ovalar teşkil eder (Anonim, 2015f).
Kahramanmaraş, dört ayrı coğrafi bölgenin
(Akdeniz Bölgesi, İç Anadolu Bölgesi, Doğu Anadolu
Bölgesi, Güneydoğu Anadolu Bölgesi) birbirine en çok
yaklaştığı alanda yer alır. Coğrafi konumu ve diğer
faktörlerinde etkisi ile üç farklı iklim tipi arasında,
bozulmuş Akdeniz iklimine daha yakın bir iklim
özelliği gösterir. Kahramanmaraş merkezinde görülen
iklimin aksine kuzeye doğru gidildikçe yükseltiye bağlı
olarak tamamen karasal iklim özellikleri görülür. Yıllık
ortalama sıcaklıklar güneyden kuzeye, batıdan doğuya
doğru gidildikçe yükseltiye bağlı olarak karasallık
özelliği nedeniyle bariz bir şekilde azalma
göstermektedir.
Coğrafi İşaretlerle İlgili Yöresel Durum
2016 yılı mayıs ayı içerisinde TPE tarafından 188
adet ürüne coğrafi işaret tescili verilmiştir. 244 ürün
coğrafi işaret kapsamında başvuruları yapılmış ve TPE
tarafından
incelemeleri
devam
etmektedir.
Kahramanmaraş ilinin tescillenmiş coğrafi işaretli ürün
sayısı beş adettir. Başvuru aşamasındaki coğrafi işaretli
ürünlere bakıldığında yedi adet ürünün TPE tarafından
tescillenmesi beklenmektedir.
Kahramanmaraş ili coğrafi işaretli ürünlerinin
incelenmesinde; Türk Patent Enstitüsü, coğrafi işaretler
bölümünden yararlanılmıştır. Tescilli coğrafi işaretli
ürünler incelenirken; başvuru ve tescil tarihi, başvuru
yapan kurumlar, ürünün menşe adı veya mahreç işareti
olma durumu, ürünün ayırt edici özellikleri ve coğrafi
işaret sınırları göz önünde bulundurulmuştur.
81
KSÜ Doğa Bil. Derg., 20(1), 80-88, 2017
KSU J. Nat. Sci., 20(1), 80-88, 2017
Derleme Makalesi/ Review Article
DOI : 10.18016/ksujns.14147
Şekil 1. Kahramanmaraş İli İklim Dağılımı (Anonim, 2016b)
Şekil 2. Kahramanmaraş İli Lokasyonu (Anonim, 2014a)
82
KSÜ Doğa Bil. Derg., 20(1), 80-88, 2017
KSU J. Nat. Sci., 20(1), 80-88, 2017
Derleme Makalesi/ Review Article
DOI : 10.18016/ksujns.14147
Kahramanmaraş’ın bulunduğu jeopolitik konumu
gereği ve sahip olduğu farklı iklim desenleri (Şekil 1), il
genelinde çok çeşitli tarımsal ürünlerin yetişmesine
olanak sağlamaktadır. Bazı ürünler nemli ve sıcak iklim
istekleri gösterirken, kimi ürünler kuru ve soğuk iklim
istekleri gösterebilmektedir. Örneğin, ilin Akdeniz
bölgesine en yakın yeri olan Andırın ilçesinde ticari
olarak narenciye yetiştirilirken, Doğu Anadolu
bölgesine en yakın yeri olan Elbistan ilçesinde çerezlik
ay çekirdeği, patates ve şeker pancarı yetiştirilmektedir.
Bir başka örnek ise Onikişubat, Dulkadiroğlu ve
Pazarcık ilçelerinde nar, incir ve zeytin yetişirken; İç
Anadolu bölgesine bağlantısı bulunan Göksun ilçesinde
elmanın yetişmesidir (Şekil 2).
yapım süreci belirtilmiş, Maraş tarhanasının ülkemizde
yapılan diğer tarhanalardan farklı olarak yapım
sürecinde yoğurdun pişirilmediği, pişmiş dövme aşına
daha sonra ilave edildiği, kurutma işleminin çığ (çiğ)
denen özel sazlıklardan yapılan sergiler üzerine
serilerek yapıldığı ve son ürün olarak irili ufaklı farklı
kesitlerde cips görünümünde piyasa araz edildiği
hususlarına vurgu yapılmıştır. Yine Maraş tarhanasının
tüketim alışkanlığının diğer önemli ürün farkındalığı
sunduğu hususuna değinilmiş ve bu bağlamda Maraş
tarhanasının çok çeşitli tüketim şekillerinin (yarı kuru
firik halde, yağda ve fırında kızartılmış halde, çorba vb.)
olduğu bildirilmiştir (Anonim, 2010b).
Çağlayancerit Cevizi
Çağlayancerit cevizi Kahramanmaraş ilinin sahip
olduğu bir diğer coğrafi işaretli ürün olup, başvuru
süreci Çağlayancerit Ziraat Odası tarafından takip
edilmiştir. Ürün 21.12.2012 tarihinde menşe adı olarak
TPE tarafından tescillenmiştir. Coğrafi işaret sınırları
Kahramanmaraş ili Çağlayancerit merkez ilçesi, Boylu
köyü, Bölükdamlar köyü, Emiruşağı köyü, Kale köyü,
Küçükcerit köyü, Soğukpınar köyü, Oruçpınar köyü,
Zeynep Uşağı köyü, Küçüküngüt köyü, Bozlar ve
Helete beldesi olarak belirlenmiştir. Ürünün ayırt edici
özelliği olarak Kahramanmaraş ilinin Çağlayancerit
ilçesinin yerli çeşidi olması; dolgun gövdeli, ekstra
irilikte, açık sarı iç renginde, yumuşak yapılı ve kolay
kırılarak içi tüm olarak çıkarılabilen, antraknoza ve iç
kurduna dayanıklı ceviz olduğu belirtilmiştir (Anonim,
2011b).
Kahramanmaraş Bölgesi Coğrafi İşaret Tescilli
Ürünleri
Maraş Biberi
Kahramanmaraş ilinde ilk coğrafi işaret çalışması
Maraş biberi üzerine Kahramanmaraş Ticaret ve Sanayi
Odası tarafından 2001 yılı içerisinde başlatılmış, bu
kapsamda TPE tarafından 14.04.2002 yılında
kırmızıbiber menşe işareti olarak Kahramanmaraş
Ticaret ve Sanayi Odası üzerine tescillenmiştir.
Kırmızıbiber coğrafi işareti sınırları Kahramanmaraş ili
başta olmak üzere Hatay, Gaziantep, Adıyaman,
Şanlıurfa ve Kilis olarak belirlenmiştir. Yine ayrıca,
tescil başvurusunda Maraş biberinden elde edilecek
ürünlerde tasniflenmiştir. Maraş biberinden acı kırmızı
toz biber, acı kırmızı pul (yaprak) biber ve acı siyah pul
(İsot) biber elde edilebileceği açıklanmıştır (Anonim,
2002).
Maraş Burma Bileziği
Kahramanmaraş ilinin el sanatları kapsamında tek
tescile sahip olduğu ürün Maraş burma bileziğidir.
26.09.2012 yılında Kahramanmaraş Büyükşehir
Belediyesi adına tescillenen burma bilezik mahreç
işareti kapsamında olup, ürünün ayırt edici özelliği;
tamamen elişine dayalı bir teknikle üretilmesi ve ürünün
en belirgin özelliklerinden birisinin Kahramanmaraş’a
özgü bir tasarım olmasıdır. Bildirilen diğer belirgin
özellikleri ise çok uzun bir müddet özelliğini bozmadan
kullanılabilmesi ve hiçbir burmada uygulanmayan
inşaat çivisi kullanarak yeni bir teknik geliştirilmiş
olmasıdır (Anonim, 2012).
Andırın Tirşiği
2010 yılı içerisinde kente ait iki adet ürün TPE
tarafından coğrafi işaretli ürünler kategorisine dâhil
edilmiştir. Bunlardan ilki Andırın tirşiği olup, başvuru
Andırınlılar Eğitim Kültür, Yardımlaşma ve Dayanışma
Derneği, Ankara Şubesi tarafından yapılmıştır. Bahse
konu ürün, mahreç işareti kapsamında tescil edilmiş,
ürünün coğrafi işaret sınırı Kahramanmaraş ili ve
ilçeleri (belirtilen özelliklere bağlı kalınmak suretiyle
diğer bölgelerde de üretilebilir) olarak belirlenmiştir.
Ayırt edici özellik bakımından tirşiğin iki önemli ayırt
edici özelliği olduğu belirtilmiştir. Birincisi yapım
tekniği ve mayalanmasındaki özgünlük, ikincisi
hammaddesi olan yabancı pancar bitkisinin, yörenin
endemik karakteristiğini yansıtan biyolojik değişime
uğramasıdır (Anonim, 2010a).
Başvurusu Aşamasındaki Coğrafi İşaretli
Ürünler
Kahramanmaraş ilinin, TPE nezdinde başvuru
aşamasında 7 adet ürünü bulunmaktadır. Bunlar
sırasıyla; Andırın kirazı, Göksun Redchief Delicous
Elması, Göksun Starkrimson Delicious Elması, Maraş
cevizi (Maraş-18), Maraş dondurması, Maraş işi ve
Maraş file nakışıdır. Andırın kirazı, Göksun redchief ve
starkrimson elması 2014 yılında Kahramanmaraş
Ticaret Borsası tarafından menşe adı kapsamında,
Maraş cevizi (Maraş-18) 2013 yılında Kahramanmaraş
Sütçü İmam Üniversitesi Ziraat Fakültesi tarafından
menşe adı kapsamında; Maraş işi ve Maraş file nakışı
Maraş Tarhanası
Kahramanmaraş ilinin aynı yılda tescillenen bir
diğer coğrafi işaretli ürünü Maraş tarhanasıdır.
Kahramanmaraş Ticaret Borsası tarafından başvurusu
yapılan Maraş tarhanası, TPE tarafından 29.07.2010
tarihinde tescillenmiştir. Maraş tarhanası mahreç işareti
kapsamında değerlendirilmiş ve ürünün ayırt edici
özellikleri
bakımından
birden
fazla
özellik
belirlenmiştir. İlk ayırt edici özellik olarak ürünün
83
KSÜ Doğa Bil. Derg., 20(1), 80-88, 2017
KSU J. Nat. Sci., 20(1), 80-88, 2017
Derleme Makalesi/ Review Article
DOI : 10.18016/ksujns.14147
2016 yılında Kahramanmaraş Büyükşehir Belediyesi
tarafından mahreç işareti kapsamında TPE’ye tescil
başvurusunda
bulunan
ürünlerdir.
Başvuru
aşamasındaki coğrafi işaretli ürünlerden biri olan Maraş
dondurması hakkında daha detaylı bir bilgi verilmesi
önem arz etmektedir (Anonim, 2014b).
yöresel yemekler ve 6 tanesi el sanatları kategorisinde
gösterilmiştir. Türk Patent Enstitüsüne tescillenme
başvurusu
yapılabilecek
Çizelge-1’de
belirtilen
ürünlerden tarımsal ürünler menşe adı; hayvansal
ürünler, yöresel yemekler ve el sanatları ise mahreç
işareti olarak değerlendirilmiştir.
Coğrafi işarete sahip ürünlerin geleneksel üretim ve
özellikleri koruma altına alınarak gelecek nesillere
bozulmadan aktarım yapması sağlanır. Duyusal ve tat
özelliklerinin yanında, ürünlerin daha hijyenik şartlarda
üretilmesine olanak sağlanır. Bu ürünlerin ticari alanda
rekabet şansları her zaman daha yüksektir. Ekolojik
denge, biyo çeşitlilik korunabilir; toprak ve su varlıkları
koruma altına alınabilir.
Ülkemizin köklü tarihsel geçmişine bakıldığında,
kimi bölgelerde medeniyetlerin sırayla hüküm sürdüğü
ve dolayısıyla sosyal, kültürel her türlü etkileşime
uğradığı görülecektir. 7 Şubat 1973 tarihinden sonra
Kahramanmaraş olarak anılan Maraş ilinin, bu
medeniyetlere ev sahipliği yapmış bir konumu
bulunmasından ötürü, bu çalışmaya konu teşkil eden
coğrafi işaret düzleminde zengin bir portföyünün
bulunduğu yadsınamaz. Mevcut bu potansiyelin
harekete geçirilmesi, ilde lokomotif rol üstlenen kurum
ve kuruluşlarca sağlanmalı; tescilli ürünü mevcutta beş
olan, ancak yukarıda sözü edilen zenginliklere kıyasla
oldukça düşük olan bu sayı kısa sürede daha yüksek
rakamlara ulaştırılmalıdır. Çalışmanın, bu potansiyeli
harekete geçirmede bir ivme kazandıracağı da
umulmaktadır.
Maraş Dondurması
Kahramanmaraş deyince akla ilk gelecek ürün olan
Maraş dondurmasının coğrafi işaret çalışması,
Kahramanmaraş’ta faaliyet gösteren özel bir şirket
tarafından 20.11.2002 yılında yapılmıştır. Enstitü
tarafından Maraş dondurması 23.09.2003 yılında adı
geçen firma üzerine menşe adı olarak tescillenmiştir.
İlgili mevzuatta coğrafi işaret için ürünün üreticisi olan
gerçek veya tüzel kişiler, tüketici dernekleri ile konu ve
coğrafi yöre ile ilgili kamu kuruluşlarının başvuru
hakkına sahip olduğu bildirilmektedir (Anonim, 1995).
Bu kapsamda Maraş dondurması özel şirketlerin coğrafi
işaret alması konusuna örnek teşkil etmektedir. Ancak
kentte bu alanda faaliyet gösteren diğer işletmelerin
mahkemeye başvurusu üzerine, adı geçen firma adına
verilen coğrafi işaret tescili yıllar süren ve Yargıtay’a
kadar taşınan süreç sonunda iptal edilmiştir. Bu
gelişmeler neticesinde, 2014 yılı içerisinde bu kez
Kahramanmaraş Ticaret ve Sanayi Odası tarafından
tekrar coğrafi işaret başvurusu gerçekleştirilmiştir.
Maraş dondurmasının coğrafi işaret başvurusu menşe
adı olarak yapılmış ve ürünün coğrafi sınırları
Kahramanmaraş il merkezi olarak sınırlandırılmıştır.
Coğrafi İşarete Konu Olabilecek Ürünler
Kahramanmaraş sahip olduğu ve vurgulana gelen
tarihsel, coğrafi ve iklimsel zenginlikleriyle çeşitli
alanlarda ismi ile özdeşleşmiş ürünlere sahiptir. İlde
faaliyet gösteren sivil toplum kuruluşları ve kamu
kurumları tarafından bu ürünlerin koruma altına
alınması ve gelecek nesillere bozulmadan aktarılması
amacı ile coğrafi işaretli ürünler kapsamında Türk
Patent Enstitüsü nezdinde beş tanesi tescil ettirilmiştir.
Ancak bu tescilli ürünler ilin sözü edilen zenginliğinin
çok az bir kısmını temsil etmektedir. İl genelinde
tarımsal ve hayvansal ürün, yöresel yemek ve el
sanatlarından oluşan coğrafi işarete konu olabilecek pek
çok ürün bulunmaktadır. Çizelge-1’de Kahramanmaraş
ili için coğrafi işaret potansiyeline sahip ürünlerin bir
envanteri oluşturulmaya çalışılmıştır.
KAYNAKLAR
Akın EB 2006. Coğrafi İşaret Olarak Tescil Edilmiş
Malatya Kayısısının Teknolojik Özelliklerinin
Saptanması ve Gıda Güvenliği Açısından
Araştırılması. Hacettepe Üniversitesi, Fen Bilimleri
Enstitüsü Gıda Müh. Anabilim Dalı, Doktora Tezi,
Ankara, 136 s.
Akpınarlı F, Baykasoğlu N, Kurt G, Yılmazoğlu İH,
Yıldız E 2014. Kahramanmaraş El Sanatları Cilt 2.
Hangar Yayıncılık, Ankara, 12-268.
Alparslan Y, Yakar S 2009. Seyahatname, Şehir Tarihi
ve Coğrafya Kitaplarına Göre Maraş. Ukde
Yayıncılık, Kahramanmaraş, 39-42.
Alparslan Y, Özturan HA 2012. Eski Maraş’ta Aile Ev
Ekonomisi
ve
Zahra.
Ukde
Yayıncılık,
Kahramanmaraş, 49-131.
Altun İ 1995. Kahramanmaraş-Elbistan Bölgesinde
Üretilen Kelle Peynirinin Teknik ve Hijyenik
Özellikleri Üzerine Bir Araştırma. Yüzüncü Yıl
Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü Gıda Müh.
Anabilim Dalı, Yüksek Lisans Tezi, Van, 58 s.
Anonim 1995. 555 Sayılı Coğrafi İşaretlerin Korunması
Hakkında Kanun Hükmünde Kararname'nin
Uygulama
Şeklini
Gösterir
Yönetmelik.
http://www.tpe.gov.tr/TurkPatentEnstitusu/resources
/temp/B599A95C-2ECC-4096-B28904F2FBD63B76.pdf (Erişim tarihi: 01.06.2016).
SONUÇ ve ÖNERİLER
Bu çalışmadaki amaç coğrafi işarete konu olabilecek
ürünlerin bir envanterinin çıkarılması olup, coğrafi
işaret kapsamında değerlendirilebilecek bu ürünlerin
detaylı bir analizinin yapılmasına ihtiyaç bulunmaktadır.
Çizelge-1’de coğrafi işarete konu olabilecek ürünler,
tarımsal ürünler, hayvansal ürünler, yöresel yemekler ve
el sanatları olmak üzere dört ana kategori altında
toplanmıştır. Yine bu ürünlerin coğrafi sınırları
çizilmeye ve son olarak menşe veya mahreç grubuna mı
ait olduğu belirlenmeye çalışılmıştır. Ürünlerin 19
tanesi tarımsal ürün, 2 tanesi hayvansal ürün, 34 tanesi
84
Çizelge 1. Kahramanmaraş İli Coğrafi İşarete Konu Olabilecek Bazı Ürünler
Ürün Adı
Ürün Grubu
Menşe/
Mahreç
Coğrafi Sınırı
Kaynak
Bertiz kabarcık üzümü
Tarımsal Ürün
Menşe
Kahramanmaraş il sınırı
Mahrabaşı (Hönüsü) üzümü
Tarımsal Ürün
Menşe
Kahramanmaraş il sınırı
Maraş yıldız üzümü
Tarımsal Ürün
Menşe
Kazma-Gafarlı-Göllü
Anonim, 2014a; Alparslan ve Yakar, 2009;
Anonim, 2016a; Anonim, 2015a; Anonim, 2015b;
Alparslan ve Özturan, 2012; Kazancı, 2015
Alparslan ve Yakar, 2009; Anonim, 2016a;
Anonim, 2015a; Alparslan ve Özturan, 2012;
Anonim, 2015b; Kazancı, 2015
Alparslan ve Yakar, 2009; Anonim, 2015a
Maraş azezi üzümü
Tarımsal Ürün
Menşe
Bertiz-Kozlu-Gaffarlı-Pazarcık
Alparslan ve Yakar, 2009; Anonim, 2015a
Maraş ağa üzümü
Tarımsal Ürün
Menşe
Kazma-Gafarlı-Göllü
Alparslan ve Yakar, 2009; Anonim, 2015a
Sultani zeytini
Tarımsal Ürün
Menşe
Anonim, 2011a
Abbas inciri
Tarımsal Ürün
Menşe
Onikişubat-Dulkadiroğlu ilçeleri
Fatmalı-Kale-DereboğazıHartlap
Urmu dutu
Tarımsal Ürün
Menşe
Kahramanmaraş il sınırı
Maraş milinar
Tarımsal Ürün
Menşe
Karadere-Büyüksır-Küçüksır
Anonim, 2016a; Alparslan ve Özturan, 2012;
Kazancı, 2015
Alparslan ve Yakar, 2009
Hacı hamza armudu
Tarımsal Ürün
Menşe
Onikişubat-Dulkadiroğlu ilçeleri
Anonim, 2011a
Hacı Veli kayısısı
Tarımsal Ürün
Menşe
Onikişubat-Dulkadiroğlu ilçeleri
Hıta (Acur)
Tarımsal Ürün
Menşe
Pazarcık-Türkoğlu Ovası
Maraş et kabağı
Tarımsal Ürün
Menşe
Kahramanmaraş il sınırı
Anonim, 2011a
Anonim, 2016a; Anonim, 2015d; Anonim, 2015e;
Kazancı, 2015
Anonim, 2016a; Kazancı, 2015
Elbistan lahanası
Tarımsal Ürün
Menşe
Elbistan ilçesi
Anonim, 2016a; Anonim, 2015d; Kazancı, 2015
Elbistan çerezlik ay çekirdeği
Tarımsal Ürün
Menşe
Elbistan ilçesi
Maraş sarı çeltiği
Tarımsal Ürün
Menşe
Maraş Ovası
Afşin koçovası sarımsağı
Tarımsal Ürün
Menşe
Afşin ilçesi
Anonim, 2016a; Kazancı, 2015
Alparslan ve Yakar 2009; Alparslan ve Özturan,
2012
Anonim, 2016a; Anonim, 2015d; Kazancı, 2015
Şahinkayası ayvası
Tarımsal Ürün
Menşe
Tekir vadisi
Maraş sıkma/parmak peyniri
Hayvansal Ürün
Mahreç
Kahramanmaraş il sınırı
Elbistan kelle peyniri
Hayvansal Ürün
Mahreç
Elbistan ilçesi
Maraş çöreği
Yöresel Yemek
Mahreç
Kahramanmaraş il sınırı
Maraş yumuşak çöreği
Yöresel Yemek
Mahreç
Kahramanmaraş il sınırı
Maraş sumak ekşisi
Yöresel Yemek
Mahreç
Kahramanmaraş il sınırı
85
Anonim, 2011a
Anonim, 2015d
Yener 2012; Anonim, 2016a; Alparslan ve
Özturan, 2012; Kazancı, 2015
Altun, 1995
Küpelikılıç, 2013; Anonim, 2016a; Anonim,
2011c; Alparslan ve Özturan, 2012; Kazancı, 2015
Küpelikılıç, 2013; Alparslan ve Özturan, 2012
Küpelikılıç, 2013; Anonim, 2016a; Alparslan ve
Özturan, 2012
Küpelikılıç, 2013; Anonim, 2016a; Alparslan ve
Özturan, 2012; Kazancı, 2015
Anonim, 2014a; Küpelikılıç, 2013; Alparslan ve
Özturan, 2012; Anonim, 2015g
Anonim, 2014a; Küpelikılıç, 2013; Anonim,
2011c; Alparslan ve Özturan, 2012; Kazancı, 2015
Küpelikılıç, 2013; Anonim, 2011c; Alparslan ve
Özturan, 2012
Küpelikılıç, 2013; Anonim, 2011c; Alparslan ve
Özturan, 2012
Anonim, 2014a; Küpelikılıç, 2013; Anonim,
2011c; Alparslan ve Özturan, 2012; Anonim,
2015g; Kazancı, 2015
Anonim, 2014a; Küpelikılıç, 2013; Anonim,
2016a; Anonim, 2011c; Alparslan ve Özturan,
2012; Alparslan ve Özturan, 2012; Kazancı, 2015
Anonim, 2014a; Küpelikılıç, 2013; Alparslan ve
Özturan, 2012; Alparslan ve Özturan, 2012;
Anonim, 2015g
Küpelikılıç, 2013; Anonim, 2016a; Alparslan ve
Özturan, 2012; Kazancı, 2015
Küpelikılıç, 2013; Anonim, 2016a; Anonim,
2015c; Kazancı, 2015
Anonim, 2014a; Anonim, 2016a; Anonim, 2015c;
Kazancı, 2015
Küpelikılıç, 2013; Anonim, 2016a; Anonim, 2015c
Maraş ekşi ahıdı
Yöresel Yemek
Mahreç
Kahramanmaraş il sınırı
Ravanda (Iravandı) şerbeti
Yöresel Yemek
Mahreç
Kahramanmaraş il sınırı
Maraş samsası
Yöresel Yemek
Mahreç
Kahramanmaraş il sınırı
Maraş un (köpük) sucuğu
Yöresel Yemek
Mahreç
Kahramanmaraş il sınırı
Maraş karasucuk
Yöresel Yemek
Mahreç
Kahramanmaraş il sınırı
Maraş pestili
Yöresel Yemek
Mahreç
Kahramanmaraş il sınırı
Maraş bastığı
Yöresel Yemek
Mahreç
Kahramanmaraş il sınırı
Maraş hapısası
Yöresel Yemek
Mahreç
Kahramanmaraş il sınırı
Maraş irişkiti
Yöresel Yemek
Mahreç
Kahramanmaraş il sınırı
Maraş paçası
Yöresel Yemek
Mahreç
Kahramanmaraş il sınırı
Maraş ekşili çorbası
Yöresel Yemek
Mahreç
Kahramanmaraş il sınırı
Maraş bulamaç çorbası
Maraş pıtpıt lepesi
Maraş döğmeli
mercimek çorbası
Maraş sömelek köftesi
Yöresel Yemek
Yöresel Yemek
Mahreç
Mahreç
Kahramanmaraş il sınırı
Kahramanmaraş il sınırı
Yöresel Yemek
Mahreç
Kahramanmaraş il sınırı
Küpelikılıç, 2013; Anonim, 2015c
Yöresel Yemek
Mahreç
Kahramanmaraş il sınırı
Küpelikılıç, 2013; Anonim, 2015g
Maraş sulu yağlı köftesi
Yöresel Yemek
Mahreç
Kahramanmaraş il sınırı
Anonim, 2014a; Küpelikılıç, 2013
Maraş kebabı
Yöresel Yemek
Mahreç
Kahramanmaraş il sınırı
Anonim, 2014a; Küpelikılıç, 2013; Kazancı, 2015
Maraş ekşili kebabı
Yöresel Yemek
Mahreç
Kahramanmaraş il sınırı
Küpelikılıç, 2013; Anonim, 2016a; Kazancı, 2015
Maraş şekerli pidesi
Yöresel Yemek
Mahreç
Kahramanmaraş il sınırı
Küpelikılıç, 2013; Anonim, 2016a; Kazancı, 2015
Maraş çullaması
Yöresel Yemek
Mahreç
Kahramanmaraş il sınırı
Maraş kırması
Yöresel Yemek
Mahreç
Kahramanmaraş il sınırı
Eli böğründe (Yan yana)
Yöresel Yemek
Mahreç
Kahramanmaraş il sınırı
Anonim, 2014a; Küpelikılıç, 2013; Anonim,
2016a; Kazancı, 2015
Anonim, 2014a; Küpelikılıç, 2013; Alparslan ve
Özturan, 2012
Küpelikılıç, 2013; Anonim, 2016a; Kazancı, 2015
Maraş ekşili eya sulusu
Yöresel Yemek
Mahreç
Kahramanmaraş il sınırı
Küpelikılıç, 2013; Kazancı, 2015; Anonim, 2015g
Maraş ekşili turşusu
Yöresel Yemek
Mahreç
Kahramanmaraş il sınırı
Küpelikılıç, 2013
86
Küpelikılıç, 2013; Anonim, 2016a; Anonim, 2015c
Maraş fıstık ezmesi
Yöresel Yemek
Mahreç
Kahramanmaraş il sınırı
Küpelikılıç, 2013; Anonim, 2011c
Elbistan pisik omacı
Elbistan yoğurtlu
şeker pancarı çorbası
Çemen (Çaman)
Çardak ekmeği
Yöresel Yemek
Mahreç
Elbistan ilçesi
Küpelikılıç, 2013; Anonim, 2016a; Kazancı, 2015
Yöresel Yemek
Mahreç
Elbistan ilçesi
Anonim, 2016a; Kazancı, 2015
Yöresel Yemek
Yöresel Yemek
Mahreç
Mahreç
Kahramanmaraş il sınırı
Çardak kasabası
Küpelikılıç, 2013; Kazancı, 2015
Küpelikılıç, 2013; Anonim, 2016a; Kazancı, 2015
Şirin tarhana
Yöresel Yemek
Mahreç
Kahramanmaraş il sınırı
Küpelikılıç, 2013
Maraş ceviz oymacılığı
El sanatları
Mahreç
Kahramanmaraş il sınırı
Maraş yemenisi
El sanatları
Mahreç
Kahramanmaraş il sınırı
Maraş küleği
El sanatları
Mahreç
Kahramanmaraş il sınırı
Maraş sim sırması
El sanatları
Mahreç
Kahramanmaraş il sınırı
Maraş semeri
El sanatları
Mahreç
Kahramanmaraş il sınırı
Hartlap bıçağı
El sanatları
Mahreç
Hartlap Mahallesi
87
Yayan ve Kılıç, 2014; Akpınarlı ve ark., 2014;
Anonim, 2014a; Anonim, 2011c
Akpınarlı ve ark., 2014; Anonim, 2014a; Anonim,
2011c
Akpınarlı ve ark., 2014; Anonim, 2014a; Anonim,
2011c
Tekerek, 2010; Yakar ve Yakar, 2011; Akpınarlı
ve ark., 2014; Anonim 2014a; Anonim, 2016a;
Kazancı, 2015
Akpınarlı ve ark., 2014; Anonim, 2014a; Anonim,
2011c
Akpınarlı ve ark., 2014; Anonim, 2016a; Kazancı,
2015
KSÜ Doğa Bil. Derg., 20(1), 80-88, 2017
KSU J. Nat. Sci., 20(1), 80-88, 2017
Derleme Makalesi/ Review Article
DOI : 10.18016/ksujns.14147
Anonim 1996. Özel İhtisas Komisyonu Raporları.
http://www.kalkinma.gov.tr/lists/zel%20htisas%20k
omisyonu%20raporlar/allitems.aspx (Erişim tarihi:
23.05.2016).
Anonim
2002.
Maraş
Biberi.
http://www.tpe.gov.tr/TurkPatentEnstitusu/resources
/temp/F6465DA2-798F-4A44-962B15BA8EA745D5.pdf (Erişim tarihi: 01.06.2016).
Anonim
2010a.
Andırın
Tirşiği.
http://www.tpe.gov.tr/TurkPatentEnstitusu/resources
/temp/EA899ADD-BFBD-4949-857C7164413587B9.pdf (Erişim tarihi: 01.06.2016).
Anonim
2010b.
Maraş
Tarhanası.
http://www.tpe.gov.tr/TurkPatentEnstitusu/resources
/temp/E798CDA9-6467-4979-85A5069A4325123A.pdf
(Erişim
tarihi:
01.06.2016).
Anonim 2011a. T.C. Kahramanmaraş İli 2012-2016
Yılları Tarımsal Yatırım ve Üretim Stratejik Planı.
Kahramanmaraş İl Gıda, Tarım ve Hayvancılık
Müdürlüğü, Kahramanmaraş, 61-195.
Anonim
2011b.
Çağlayancerit
Cevizi.
http://www.tpe.gov.tr/TurkPatentEnstitusu/resources
/temp/563EECFE-326A-4EBD-8E71EF22329AC027.pdf (Erişim tarihi: 01.06.2016).
Anonim 2011c. Kahramanmaraş Turizm Eylem Planı.
Doğu Akdeniz Kalkınma Ajansı Yayınları,
Kahramanmaraş, 38-79.
Anonim
2012.
Maraş
Burma
Bileziği.
http://www.tpe.gov.tr/TurkPatentEnstitusu/resources
/temp/7DC82C76-2AE6-4D33-AC4826D6F2345AD0.pdf (Erişim tarihi: 01.06.2016).
Anonim
2014a.
Akdeniz’in
Altın
Kenti
Kahramanmaraş. Kültür ve Turizm Bakanlığı
Yayınları, Ankara, 95-299.
Anonim 2014b. Başvuru Aşamasındaki Coğrafi
İşaretler.
http://www.tpe.gov.tr/TurkPatentEnstitusu/geograph
icalList/ (Erişim tarihi: 01.06.2016).
Anonim 2015a. Doğu Akdeniz Asma Gen
Kaynaklarının
Belirlenmesi
ve
Muhafazası.
http://arastirma.tarim.gov.tr/dagtem/Menu/30/Sonucl
anan-Projeler (Erişim tarihi: 28.05.2016).
Anonim 2015b. Hönüsü ve Kabarcık Üzüm Çeşitlerinde
Klon
Seleksiyonu.
http://arastirma.tarim.gov.tr/dagtem/Menu/30/Sonucl
anan-Projeler (Erişim tarihi: 28.05.2016).
Anonim 2015c. Mado Geleneksel Lezzetlerinde
Kahramanmaraş Beslenme Kültürü (Cilt 1). Mado
Yayınevi, Kahramanmaraş, 64-160.
Anonim 2015d. TR63 Bölge Planı. Doğu Akdeniz
Kalkınma Ajansı Yayınları, Kahramanmaraş,
23-202.
Anonim 2015e. TR63 Bölgesi Yaş Sebze Meyve
Bölgesel Sektör Raporu. Doğu Akdeniz Kalkınma
Ajansı Yayınları, Kahramanmaraş, 9-21.
Anonim
2015f.
Coğrafi
Yapı.
http://www.kahramanmaras.gov.tr/cografi-yapi
(Erişim tarihi: 01.06.2016).
Anonim
2015g.
Yöresel
Mutfak.
http://www.kahramanmaraskulturturizm.gov.tr/TR,1
51915/yoresel-mutfak.html
(Erişim
tarihi:
01.06.2016).
Anonim 2016a. Yöresel Ürünler ve Coğrafi İşaretler.
Doğu Akdeniz Kalkınma Ajansı 3 Aylık Dergisi,
4(9): 6-60.
Anonim 2016b. İklim Sınıflandırması, Kahramanmaraş.
http://www.mgm.gov.tr/iklim/iklimsiniflandirmalari.aspx?m=KAHRAMANMARAS
(Erişim tarihi: 05.08.2016).
Çalışkan V, Koç H 2012. Türkiye’de Coğrafi İşaretlerin
Dağılış
Özelliklerinin
ve
Coğrafi
İşaret
Potansiyelinin Değerlendirilmesi. Doğu Coğrafya
Dergisi, 17(28): 193-211.
Kazancı E 2015. Kahramanmaraş’ın Nesi Meşhur.
http://marasavucumda.com/kahramanmarasin-nesimeshur/ (Erişim tarihi: 01.06.2016).
Küpelikılıç S 2013. Kahramanmaraş Mutfak Kültürü ve
Yöresel Lezzetler. Noya Medya Yayınevi,
Kahramanmaraş, 10-249.
Tekerek FS 2010. Sonsuz Evrende Bir Vav İle
Bütünleşmek. Öncü Basımevi, Kahramanmaraş, 1116.
Yakar E, Yakar EB 2011. Maraş İşi Sim Sırma ve
Bindallılar. Halim ofset Basımevi, Kahramanmaraş,
1-206.
Yayan G, Kılıç A 2014. Kahramanmaraş Sandıklarında
Kullanılan Motiflerin ve Sembollerin Dili. Öncü
Basımevi, Kahramanmaraş, 1-114.
Yener A 2012. Kahramanmaraş Piyasasında Keçi ve
İnek Sütlerinden Yapılarak Satışa Sunulan Sıkma
Peynirlerinin Bazı Özelliklerinin Belirlenmesi.
Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi, Fen
Bilimleri Enstitüsü, Gıda Mühendisliği Anabilim
Dalı, Yüksek Lisans Tezi, Kahramanmaraş, 79 s.
Yenipınar U, Köşker H, Karacaoğlu S 2014. Turizmde
Yerel Yiyeceklerin Önemi ve Coğrafi İşaretleme:
Van Otlu Peyniri. Journal of Tourism and
Gastronomy Studies, 2(2): 13-23.
88
Download