KSÜ Doğa Bil. Derg. KSU J. Nat. Sci. e-ISSN: 1309-1743 KAHRAMANMARAŞ SÜTÇÜ İMAM ÜNİVERSİTESİ DOĞA BİLİMLERİ DERGİSİ JOURNAL of NATURAL SCIENCES CİLT–VOLUME 20 SAYI–NUMBER 1 YIL–YEAR 2017 KAHRAMANMARAŞ SÜTÇÜ İMAM ÜNİVERSİTESİ DOĞA BİLİMLERİ DERGİSİ JOURNAL of NATURAL SCIENCES e-ISSN: 1309-1743 CİLT/VOLUME: 20 SAYI/NUMBER: 1 YIL/YEAR: 2017 Yazışma Adresi / Corresponding Address Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi Doğa Bilimleri Dergisi, 46100 – Kahramanmaraş/TÜRKİYE Tel : (+90-344) 3002000 E-mail: dogabilimleri@ksu.edu.tr, Web: http://dergi.ksu.edu.tr/index.php/dbd Bu dergi hakemli olup yılda 4 kez yayınlanır. This journal is peer-reviewed and published 4 issues per year. Derginin Eski Adı/Previous Name of Journal Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi Fen ve Mühendislik Dergisi KSU Journal of Science and Engineering Derginin Eski ISSN Numarası/Previous ISSN Number 1301-2053 KAHRAMANMARAŞ SÜTÇÜ İMAM ÜNİVERSİTESİ DOĞA BİLİMLERİ DERGİSİ JOURNAL of NATURAL SCIENCES e-ISSN: 1309-1743 CİLT/VOLUME: 20 SAYI/NUMBER: 1 YIL/YEAR: 2017 Sahibi/ Owner Prof.Dr. Durmuş DEVECİ Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi Rektörü Editörler Kurulu/Editorial Board Prof.Dr. Ali KAYGISIZ (Başkan/Editor in Chief) Zootekni Böl. dogabilimleri@ksu.edu.tr Prof.Dr. İ. Ersin AKINCI Bahçe Bitkileri Böl. akinci.ie@ksu.edu.tr Prof.Dr. Hakan DOYGUN Peyzaj Mimarlığı Böl. doygun@ksu.edu.tr Doç.Dr. Adil AKYÜZ Biyosistem Müh. Böl. adilakyuz@ksu.edu.tr Doç.Dr. Sakine Serap AVGIN Biyoloji Böl. ssavgin@ksu.edu.tr Doç.Dr. İsmail AKYOL Tarımsal Biyoteknoloji Böl. ismailakyol@ksu.edu.tr İngilizce Editörü/English Editor Prof.Dr. Ramazan ÇETİNTAŞ Bitki Koruma Böl. cetintas@ksu.edu.tr Danışmanlar Kurulu/Advisory Board Dr. Eslam Faid-Allah Minoufiya University, EGYPT Prof.Dr. Ahmet ALP Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniv. Dr. Tugay Ayaşan Doğu Akdeniz TAE Müd. ADANA Prof. Dr. Fikri Balta Ordu Üniv. ORDU Prof. Dr. İsmet BOZ Ondokuz Mayıs Univ. SAMSUN Prof. Dr. Kerim Mesut Çimrin, Mustafa Kemal Üniversitesi, HATAY Prof.Dr. Şebnem Şeküre Ellialtıoğlu, Ankara Üniversitesi, ANKARA Prof.Dr. Wayne GARDNER, The University of Georgia, USA Prof.Dr. Rüştü Hatipoğlu, Çukurova Üniversitesi ADANA Prof.Dr Stanıslaw HURUK Jan Kochanowski Univ. POLAND Prof. Dr. Ahmet ILCIM Mustafa Kemal Üniversitesi, HATAY Prof.Dr. Khalid Mahmood Khawar Ankara Üniversitesi, ANKARA Prof. Dr. Halil Kırnak, Erciyes Univ. KAYSERİ Prof.Dr. Yeşim Yalçın Mendi, Çukurova Üniversitesi, ADANA Prof.Dr İdris Oğurlu İstanbul Ticaret Üniv. İSTANBUL Prof.Dr Vytautas TAMUTİS, Uniwersytet Aleksandra LITVANIA Doç.Dr. Gulgun Tiryaki, ÇOMÜ ÇANAKKALE Prof.Dr. Jose Cola Zanuncio, Federal univ. of Vicosa BRAZIL İçindekiler Yeni Nesil Nükleotid Dizileme Metotlarının Biyokimyasal Temelleri İsmail AKYOL, Mehmet Ali YILDIZ, Esen TUTAR 1-15 Yenebilen ve Ekonomik Değeri Olan (Ramaria flavobrunnescens = Gelinparmağı Mantarı)'nın Vitamin C, E ve Yağ Asidi Bileşenlerinin Belirlenmesi İbrahim TÜRKEKUL 16-19 Kahramanmaraş İlindeki İçme, Kullanma ve Çevresel Suların Mikrobiyolojik Niteliğinin Membran Filtrasyon Sistemi İle Belirlenmesi Ekrem KİREÇCİ, Metin Tansu UĞUZ, Murat ARAL 20-24 Thomisus citrinellus Simon 1875 is a new record (Araneae: Thomisidae) for spider fauna of Iraq Hakan DEMİR, Osman SEYYAR, Shurook Abdullah NAJİM 25-27 Diagnosis of Nematode Populations Found in Chard, Barley and Onion Grown in North of Iraq and South of Turkey Ramazan ÇETİNTAŞ, Kamal Hussein KAREEM, Nassar Hashim AHMED 28-34 Aspirin Yem Değeri ve Çiftlik Hayvanlarının Beslenmesinde Kullanılabilme Olanakları: II. Ruminantların Beslenmesinde Kullanımı ve Etkileri Kasım ÖZEK 35-41 Olgunlaşma Döneminin Kinoa (Chenopodium quinoa Willd.)’da Ot Verimi ve Kalitesi ile Gaz ve Metan Üretimine Etkisi Özlem ÜKE, Hasan KALE, Mahmut KAPLAN, Adem KAMALAK 42-46 Kahramanmaraş İlindeki Tekstil Firmalarının Dış Ticaret Yapısı Sibel DOĞAROĞLU, Cuma AKBAY 47-53 Pamukta Lif Kalite Özelliklerinde Melez Azmanlığı Hüseyin GÜNGÖR, Lale EFE 54-66 ve 67-74 Bazı Ceviz (Juglans regia L.) Çeşitlerinin Çimlenme ve Çöğür (Anaçlık) Gelişme Performanslarının Belirlenmesi Akide ÖZCAN, Mehmet SÜTYEMEZ 75-79 Kahramanmaraş'ın Coğrafi İşaretli Ürünleri ve İlin Potansiyel Durumu Kenan Sinan DAYISOYLU, Tarık YÖRÜKOĞLU, Tuğberk ANÇEL 80-88 Nehir Tipi Hidroelektrik Santralleri (NT-HES)’nin Rehabilitasyon Çalışmaları: Trabzon Örneği Hasan ASLAN, Şeref SOĞUKSULU Neden Olduğu Sorunlar HAKEMLER/Referenes* Doç. Dr. Neslihan ABACI Prof. Dr. İzzet AKÇA Doç. Dr. Süleyman ALEMDAR Prof. Dr. Ahmet ALP Prof. Dr. Ahmet ALP Prof. Dr. Mahmut Murat ASLAN İÜ. Aziz Sancar Deneysel Tıp Araştırma Enstitüsü, İstanbul Prof. Dr. Atilla AŞKIN Prof. Dr. Erol BAYHAN Dr. Onder CANBOLAT Doç. Dr. Ugur COMLEKCİOGLU Doç. Dr. Tarık DANIŞMAN Prof. Dr. Mahmut DOGAN Y. Doç. Dr. Metin DURU Prof. Dr. Mahfuz ELMASTAŞ Prof. Dr. Özlem Çetin ERDOĞAN SDÜ. Ziraat Fak., Bahçe Bitkileri Böl., Isparta Prof. Dr. Hakan GEREN Prof. Dr. Bülent GÜLCUBUK Prof. Dr. Kadir HALKMAN Prof. Dr. Yıldız AKA KAÇAR Prof. Dr. Sedat KARAMAN Prof. Dr. Galip KAŞKAVALCI Doç. Dr. Ünal KILIÇ Prof. Dr. Fatih KILLI Prof. Dr. Yasemin KORKMAZ Y. Doç. Dr. Mustafa KÜSEK EÜ. Ziraat Fak., Tarla BitkileriBöl., İzmir Prof. Dr. Ramazan MERAL Prof. Dr. Mehmet MERT Prof. Dr. Fatma KARAKAŞ OĞUZ Doç. Dr. Ayhan ORHAN Prof. Dr. Kenan PEKER Y. Doç. Dr. Mahmut REİS Doç. Dr. Ahmet SAHİN Prof. Dr. Mustafa TAN Prof. Dr. Ekmel TEKİNTAŞ BÜ., Ziraat Fak., Biyosistem Mühendisliği Böl., Bingöl Prof. Dr. Hakan USLU ______________________ * Soyadı Alfabetik Sırayla AÜ. Tıp Fak., Tıbbi Mikrobiyoloji A.B.D., Erzurum OMÜ. Ziraat Fak., Bitki Koruma Böl., Samsun CÜ. Veteriner Fak., Besin ve Gıda Hijyeni Tek. ABD, Sivas KSÜ. Ziraat Fak., Su Ürünleri Böl., Kahramanmaraş KSÜ. Ziraat Fak., Su Ürünleri Böl., Kahramanmaraş KSÜ. Ziraat Fak., Bitki Koruma Böl., Kahramanmaraş DÜ. Ziraat Fak., Bitki Koruma Böl., Diyarbakır UÜ. Ziraat Fak., Zootekni Böl., Bursa Kahramanmaraş KKÜ. Fen-Edebiyat Fak., Biyoloji Böl., Kırıkkale ERÜ, Mühendislik Fak. Gıda Mühendisliği Böl, Kayseri Uşak Üniv. Ziraat Fak., Zootekni Böl., Uşak OGÜ. Fen-Edebiyat Fak. Kimya Böl., Tokat TÜ. Fen Fak., Biyoloji Böl., Edirne A.Ü, Ziraat Fak., Tarım Ekonomisi Böl., Kahramanmaraş A.Ü. Mühendislik Fak., Gıda Mühendisliği Böl., Ankara ÇÜ. Ziraat Fak., Bahçe Bitkileri Böl., Adana GOP. Ziraat Fak., Biyosistem Mühendisliği Böl., Tokat EÜ. Ziraat Fak., Bitki Koruma Böl., İzmir OMÜ, Ziraat Fak., ZootekniBöl., Samsun KSÜ. Ziraat Fak., Tarla Bitkileri Böl., Kahramanmaraş KSÜ, Müh.-Mim.Fak., Tekstil Müh. Böl., Kahramanmaraş KSÜ. Ziraat Fak., Bitki Koruma Böl., Kahramanmaraş MKÜ. Ziraat Fak., Tarla Bitkileri Böl., Hatay MAÜ. Veteriner Fak., Hayvan Bes-Bes. Hast. ABD., Burdur KOU. İktisadi İdari Bil. Fak., İktisat Bölümü, Kocaeli SÜ. Ziraat Fak., Tarım Ekonomisi Böl., Konya KSÜ. Orman Fak., Orman Müh. Böl., Kahramanmaraş Kahramanmaraş AÜ. Ziraat Fak., Tarla Bitkileri Böl., Erzurum ADÜ. Ziraat Fak., Bahçe Bitkileri Böl., Kahramanmaraş KSÜ Doğa Bil. Derg., 20(1), 1-15, 2017 KSU J. Nat. Sci., 20(1), 1-15, 2017 Derleme Makalesi/ Review Article DOI : 10.18016/ksujns.76089 Yeni Nesil Nükleotid Dizileme Metotlarının Biyokimyasal Temelleri İsmail AKYOL1 Mehmet Ali YILDIZ2 Esen TUTAR3 Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniv. Ziraat Fakültesi, Tarımsal Biyoteknoloji Bölümü, Kahramanmaraş 2 Ankara Üniv. Ziraat Fakültesi, Zootekni Bölümü, Ankara 3 Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniv. Fen Bilimleri Enst., Biyomühendislik ve Bilimleri ABD, Kahramanmaraş :ismailakyol@ksu.edu.tr 1 Geliş (Received): 20.05.2016 Kabul (Accepted): 25.07.2016 ÖZET : Sanger ve Maxam-Gilbert dizileme metotları birinci nesil dizileme olarak ifade edilmektedir. Zincir sonlandırma yaklaşımı ile dizileme yaygın olarak kullanılmış ve insan genomunun ilk projesi bu yöntem ile tamamlanmıştır. Ancak metodun hız, kolaylık ve maliyet açılarından sınırlamaları bulunmaktadır. Yeni nesil dizileme yaklaşımları çok sayıda paralel analiz, yüksek verimlilik ve düşük maliyetler açısından önem taşımaktadır. Bu derlemede, yeni nesil dizileme işlemleri için gerekli olan yeterli miktarda ışımayı sağlayacak kalıp DNA amplifikasyonunun yapıldığı Emülsiyon PCR yaklaşımı açıklanmıştır. Ayrıca yeni nesil dizileme yaklaşımları; pirodizileme, dönüştürülebilir terminatör dizileme, ligasyon yaklaşımlı dizileme, nanopor dizileme ve yarı iletken dizileme yaklaşımlarının biyokimyasal temelleri açıklanmıştır. Anahtar kelimeler: emülsiyon PCR, pirodizileme, dönüştürülebilir terminatör dizileme, ligasyon dizileme, nanopor dizileme, yarı iletken dizileme Biochemical Basis of New Generation Nucleotide Sequencing Methods ABSTRACT : Sanger and Maxam-Gilbert sequencing methods are pronounced as the first generation sequencing. Chain termination sequencing approach is widely used and the first human genome project was completed by this method. However, this method has certain limitations especially in terms of speed, ease of use and cost. New generation sequencing approaches are important thanks to their capacity to work with many parallels, high efficiency and low cost. In this review, emulsion PCR approach, which is required for the amplification of template DNA so that it can produce sufficient amount of emission on the next generation sequencing, is described. Moreover, biochemical basis of the new generation sequencing approaches; pyro sequencing, reversible terminator sequencing, ligation sequencing, nanopore sequencing and semiconductor sequencing, are also described. Key words: emulsion PCR, pyrosequencing, reversible terminator sequencing, ligation sequencing, nanopore sequencing, semiconductor sequencing İnsan Genom Projesinin başarılı bir şekilde tamamlanmasında kullanılan Sanger dizileme metodu bu özelliği ile DNA dizilemenin merkezinde bulunduğundan dolayı yeni gelişecek teknolojilerin konvansiyonel metotlara oranla kabul görmesi kolay olmamıştır (Ansorge, 2009). Ancak ideal DNA dizileme teknolojisi hızlı, doğru, kolay kullanılabilir ve ucuz olmalıdır. Bu açılardan bakıldığında, Sanger metodunun hız, kolaylık ve maliyet açılarından sınırlamaları bulunmaktadır. İkinci nesil dizileme teknolojileri çok sayıda paralel analiz, yüksek verimlilik düşük maliyet açısından Sanger metodunun sınırlamalarını gidermektedir. Yüksek verimli yeni nesil DNA dizileme teknikleri biyolojik bilimlerde hızlı, güvenilir ve kullanım kolaylığı sağlayan fırsatlar açmaktadır. Yeni nesil dizileme metotları kullanışlı ve pratik olmalarının yanında veri analizleri ve genomların anlaşılmasındaki biyolojik açıklamaları hala sınırlıdır. Yeni nesil DNA dizileme yaklaşımı geliştiren çalışma grupları ve bu tekniğin laboratuvar kullanıcıları, Sanger dizileme tekniğinin floresan olarak işaretlenmiş nükleotidlerin kullanılması, uzunlukları birbirinden sadece bir nükleotid farklı DNA fragmentlerinin ayrılmasında agaroz jel yada polimerin gerekliliği, nispeten düşük sayıda örnek analiz edilebilirliği, numune hazır- GİRİŞ DNA dizileme biyolojik bilimlerin önemli bir çalışma alanıdır. Zincir sonlandırarak DNA dizileme yaklaşımı (Sanger ve ark., 1977) ve polimeraz zincir reaksiyonu (PCR) (Mullis ve ark., 1983) birçok moleküler biyoloji alanda çok yaygın olarak kullanılmaktadır. İnsan genom projesinin tamamlanması ile genetik farklılıklar fenotip ile ilişkilendirmiş ve genom çalışmalarına referans teşkil etmiştir. Birinci nesil nükleotid dizileme metotları 1977 yılında tanımlanan enzimatik dideoksi tekniği (Sanger ve ark., 1977) ve Maxam ve Gilbert tarafından tanımlanan kimyasal degredasyon yöntemleridir (Maxam ve Gilbert, 1977). Bu metotlar DNA dizilemeyi otomatik yapabilecek şekilde geliştirmişler (Smith ve ark., 1986, Ansorge ve ark., 1987) ve Biosytem ve PharmaciaAmersham, daha sonra General Electric (GE) Healthcare olarak ticarileşmiştir. Sanger yöntemi, otomatize olarak ilk defa floresan EMBL tekniği ile genom bölgesinin dizilenmesinde kullanılmıştır (Edwards ve ark., 1990). ABI ve Amersham firmaları paralel analiz ile 384 örneği dizileyebilecek kapillar sistemi ticarileştirmiştir. Robotik numune hazırlama üniteleri ile Sanger tekniği kullanılarak insan genomunun dizilenmesine imkân vermiştir. 1 KSÜ Doğa Bil. Derg., 20(1), 1-15, 2017 KSU J. Nat. Sci., 20(1), 1-15, 2017 Derleme Makalesi/ Review Article DOI : 10.18016/ksujns.76089 lama zorlukları ve otomasyondaki sınırlamaların neler olduğunu bilmektedirler. Bu sınırlamaların giderilmesi çabaları jel kullanılmayan ve nükleotid dizilemenin eşzamanlı yapılabildiği yeni nesil dizileme tekniklerin gelişimini başlatmıştır. Yeni nesil DNA dizileme teknikleri hız ve verimlilik sağlamaktadır. Sanger dizileme tekniği ile genom dizileme projeleri uzun zaman alır iken günümüz dizileme yaklaşımları ile kısa sürede (bir hafta) tamamlanabilmektedir. Yeni nesil dizileme yaklaşımlarına biyokimyasal reaksiyonlar açısından bakıldığında, Sanger dizilemeden farklı biyokimyasal temelleri bulunmaktadır. İkinci nesil dizileme teknolojisinin biyokimyasal yaklaşımı DNA dizilerini sentez ile dizileme ve ligasyon ile dizileme yaklaşımlarını içermektedir (Fuller ve ark., 2009, Liu ve ark., 2012). Yüksek maliyeti nedeni ile yeni türlerin genom dizilemelerinde ve de novo dizilemelerde sınırlamaları bulunmaktadır. İkinci nesil dizileme teknolojileri hızlı, yüksek verimlilik ve düşük maliyet özellikleri ile moleküler uygulamalarda yer almıştır. Ancak ikinci nesil dizilemeler PCR amplifikasyonuna dayalı olduklarından dolayı dizilemede yanlış okumalar teknolojinin ana problemini oluşturmaktadır. İkinci nesil dizilemenin artan kullanımı ve yeni modifikasyonlarına rağmen üçüncü nesil dizileme yeni bir yaklaşım getirmektedir. Üçüncü nesil dizilemenin iki temel özelliği bulunmakta; i- dizilemeden önce PCR işlemi gerekliliğini ortadan kaldırarak dizileme kısa zamanda yapılması, ii- sinyallerin (elektrik akımı) eş zamanlı olarak algılanmasıdır. Bu derleme çalışmasında yeni nesil dizileme metotlarının biyokimyasal temelleri ve gelişim süreçleri detaylı olarak açıklanmıştır. Nükleotid dizilenmesinin floresan ışımaya bağlı olarak belirlendiği dizileme yaklaşımlarında en kritik işlem yeterli miktarda ışımayı sağlayacak belirli miktarda kalıp DNA’nın elde edilmesidir. Zincire eklenen her bir yeni nükleotidin güvenilir olarak belirlenebilmesi için yeterli amplifikasyon ve ışık sinyal yoğunluğuna sahip olması gerekmektedir. İkinci nesil dizileme yaklaşımlarında DNA amplifikasyonu emülsiyon PCR yaklaşımı ile yapılmaktadır. Emülsiyon PCR amplifikasyonu ile dizisi yapılacak DNA fragmentlerinin her iki ucuna adaptör diziler ligasyon ile eklenerek denatürasyon aşamasından sonra ligasyon uçlarının biri solid desteğe bağlanmaktadır. Adaptör dizilerin DNA fragmentine eklenmesi farklı yaklaşımlar ile gerçekleştirilmektedir (Şekil 1, 2, 3, 4). Emülsiyon PCR karışımı, amplifikasyon biyokimyasallarını içermekte ve solid yüzeye bağlanmış adaptörler sonraki PCR işlemleri için primer olarak görev almaktadır. Birkaç PCR döngüsünden sonra, rastgele çoğaltılmış tek zincir DNA fragmentinin yaklaşık 100 kopyası lam yüzeyinde oluşturulacaktır. Solid destek ünitesi adaptör diziler ve adaptörün tamamlayıcı dizileri ile kaplanmıştır. PCR reaksiyonuna doğru sitokiyometrik miktarda DNA eklenmesi ve klonal olarak amplifiye edilmiş DNA moleküllerinin her bir bilyeciğe paylaştırılması önemlidir. Her bir tek zincir fragmenti, bir ucundan solid yüzeye sabitlenmekte, diğer serbest adaptör uca karşılık gelecek dizi zincirlere hibridize olarak “köprü” yapısı oluşturacaktır. Dolayısı ile dizilemede adaptör dizileri içeren tek zincir DNA veya PCR amplifikasyonunun oluşturulması gerekmektedir. Daha sonra adaptör diziler eklenmiş DNA Kütüphanesi, PCR reaktifleri ve adaptör dizilere bağlanabilen bilyecikler su ve yağ karışımı ile emülsifiye edilerek PCR işlemi yapılmaktadır. Emülsiyon PCR Biotinlenmiş oligolar DNA fragmentlerinin bilyeciklere bağlanması Oligoların bilyeciklere bağlanması Streptavidin kaplanmış manyetik bilyeciklerler Oligo komplemeti bağlanmış DNA fragmentleri Şekil 1. Shendure ve Ji, (2008)’den uyarlanmış emülsiyon PCR amplifikasyonu. Adaptör diziler (yeşil ve mavi) kalıp DNA’ya ligasyon ile veya PCR başlangıcındaki bir adım ile eklenmiş ve adaptör dizilerin yardımı ile yönetilebilen DNA fragmenti oluşturulmuştur. Fragmente eklenmiş adaptör diziler, bilyeciklere kovalent olarak bağlanmış oligonükleotidlerin karşılığı olduğu için fragmentler hibridize olarak bilyelere bağlanmaktadır. Kalıp DNA fragmentinin ve bilyeciklerin en az bir tanesinin birbirine bağlanmasını sağlamak için dikkatlice ve homojen olarak karıştırılmalıdır. Sonra bilyecikler su ve yağ karışımında emülsifiye edilerek herbir bilyecik/kalıp DNA kombinasyonu için PCR mikroreaktörleri oluşturmaktadır. Emülsiyon PCR esnasında, bilyeciklerin yüzeyi kalıp DNA kopyası ile kaplanmakta ve takiben bilyecikler array üzerine bırakılır ve bireysel olarak amplifiye edilmiş kalıp DNA’lar ayrı ayrı dizilenmektedir. 2 KSÜ Doğa Bil. Derg., 20(1), 1-15, 2017 KSU J. Nat. Sci., 20(1), 1-15, 2017 Primer 1(P1) Derleme Makalesi/ Review Article DOI : 10.18016/ksujns.76089 Kesme enzimleri DNA ligaz DNA ligaz (P2 ) 2 defa tekrar (P3 ) (P4 Şekil 2. Shendure ve Ji, (2008)’den uyarlanmış DNA nanotopları kullanılarak Emülsiyon PCR amplifikasyon yaklaşımı. Genomik DNA fragmentlerine adaptör oligonükleotidler ligasyon ile eklenmiş ve iki uçtaki adaptörlerin ligasyon işlemi ile fragmentler halka şeklinde birleştirilmiştir. Halkasal DNA fragmenti kesme enzimleri ile kesilerek, yeni (P2) adaptör diziler kalıp DNA zincirinin içerisine gömülmektedir. Ligasyon işlemi başka (p3 ve P4) adaptör oligonükleotidler içinde tekrarlanarak dört farklı oligonükleotid adaptörü içeren halkasal fragmentler oluşturulmaktadır. DNA polimeraz enzimi çoklu adaptörü içeren kalıp DNA’yı (DNA nanoball) çoğaltmakta ve nano toplar array üzerine bırakılarak ve bireysel olarak amplifiye edilmiş kalıp DNA’lar ayrı ayrı dizilenmektedir. i- ii- A A T iii- iv- T T A // // A T v vi Şekil 3. İzotermal köprü amplifikasyonu. Kalıp DNA fragmentleri adaptör oligonükleotid dizilere bağlandıktan sonra (turuncu ve kırmızı) denatüre edilerek tek zincir DNA oluşturulmaktadır. Akış hücrelerinin yüzeyine kovalent olarak tutturulan yakalayıcı oligonükleotidler sayesinde kalıp DNA’ya eklenen adaptör oligonükleotidler vasıtası ile yakalayacaktır. Yakalayıcı oligonükleotidler primer olarak kullanılarak kalıp DNA kopyalanmakta ve daha sonra tekrar denatüre edilmektedir. Yeni sentezlenen DNA zinciri, yakalayıcı oligonükleotide doğru bükülerek hibridize olmakta ve köprü yapısını oluşturmaktadır. Yakalayıcı oligonükleotid, primer görevi yaparak DNA zincirini tekrar çoğaltacaktır. Shendure ve Ji, (2008)’den uyarlanmıştır). 3 KSÜ Doğa Bil. Derg., 20(1), 1-15, 2017 KSU J. Nat. Sci., 20(1), 1-15, 2017 Derleme Makalesi/ Review Article DOI : 10.18016/ksujns.76089 Şekil 4. Shendure ve Ji, (2008)’den uyarlanan akış hücresinin yüzeyinde çoklu klonal grupların oluşturulması. aktivitesi ile uzaklaştırılır ve bir sonraki nükleotid ekleme aşamasına geçilir. Biyokimyasal ışıma, kalıp DNA’nın henüz eşleşmemiş nükleotidine karşı bağlanan nükleotid 3' uca eklendikten sonra gerçekleşen biyokimyasal reaksiyonlar ile ışımaya neden olmaktadır. Nükleotid eklenmesi olmadığı zaman reaksiyonlar başlamaz ve ışıma gerçekleşmez. DNA zinciri sentezinde, dNTP uzayan DNA zincirinin 3' ucuna eklenmekte ve iki fosfat (PPi) pirofosfat formda açığa çıkmaktadır (R1). PPi ve adenozin 5' fosfosülfat (APS) ATP sülfirilazı kullanarak ATP’ye dönüştürülecektir (R2). ATP lüsiferaz enzimi, lüsiferin ve ATP’yi substrat olarak kullanarak lüsiferini oksilüsiferine dönüştürmekte ve görünebilir ışık yaymakta (R3) ve bu reaksiyon 0.2 s gibi kısa bir sürede gerçekleşmekte ve ışıma kamera tarafından algılanmaktadır. ATP sülfirilaz enzimi (ATP:sulfate adenylyltransferase, EC 2.7.7.4) metabolizmada inorganik sülfatın (SO2-4) başlangıç reaksiyonunu katalize etmektedir. ATP sülfirilaz DNA polimeraz enziminin aktivitesinin izlenmesinde ve DNA dizilemede kullanılmaktadır. Enzim, Saccharomyces cerevisiae, Penicillium chrysogenum, fare karaciğeri, ıspanak ve kabaktan saflaştırılabilmektedir. Ayrıca biyoteknolojik olarak ATP sülfirilaz geni prokaryotlardan, ökaryotlardan, bitkilerden ve hayvanlardan klonlanarak üretilmiştir. Dizileme reaksiyonlarında, yüksek konsantrasyondaki ATP sülfirilaz kullanılması yanlış ışımanın kaynağı olabileceği ancak bu yanlış ışıma, düşük konsantrasyonda ATP sülfürilaz kullanılarak optimize edilmiştir (Karamohamed ve Nyren, 1999). DNA polimeraz enziminin uzayan zincirin 3' ucuna nükleotid eklemesi (0.5 s), floresan ışıma reaksiyonu ve algılanması 3s’de tamamlanmaktadır. Yayılan ışık Pirodizileme (Pyrosequencing) Tekniği ve Biyokimyasal Temeli Pirodizileme (Pyrosequencing) DNA zincirindeki nükleotid sırasını, DNA polimeraz enzimi tarafından sentezlenen yeni DNA zincirine nükleotid eklenmesi aşamasında belirleyen nükleotid dizileme yaklaşımıdır. Teknik, işaretlenmiş primer, işaretlenmiş nükleotid (ddNTP) ile uzayan DNA zincirin sonlanması ve jel elektroforez kullanmadan dizileme yapmaktadır. Teknik kullanılarak tek nükleotid polimorfizm analizi ve genom dizileme (Margulies ve ark., 2005) çalışmaları yapılmıştır. Ronaghi ve ark., (1996) pirodizileme tekniğinin biyokimyasal teorisini açıklamışlardır. Bu metot ile nükleotid dizi belirlenmesi, DNA polimeraz enzim aktivitesi ile kalıp DNA zincirine uygun eklenen her bir nükleotidin yeni enzimatik reaksiyonları başlatması ve diğer kemolümünans enzimlerle oluşturulan ölçülebilir floresan ışımanın belirlenmesi esasına dayanmaktadır. Pirodizileme, nükleotid dizilemeyi DNA polimeraz aktivitesine eş zamanlı olarak belirlemektedir. Pirodizileme tekniği şematik olarak Şekil 5’de gösterilmiştir. Kalıp tek zincir DNA (ssDNA) dizileme primeri ile hibridize edildiğinde adenozin 5' fosfosülfat (APS) ve lüsiferin substratları; DNA polimeraz, ATP sülfirilaz, lüsiferaz ve apiraz ile inkübe edilmektedir (Şekil 5). Pirodizileme reaksiyonları (R1-4) APS ve PPi’nin ATP sülfirilaz enzimi ile oluşan ATP’nin serbest lüsiferaz sistemi belirlenmesi temeline dayanmaktadır. Kalıp DNA zinciri sabit ancak A, G, C ve T nükleotidlerinin her biri sıra ile 3’ uca döngüsel olarak eklenir. Reaksiyon sonunda kalan veya 3' uca eklenmeyen her bir nükleotid eklenme aşamasından sonra reaksiyondan apiraz 4 KSÜ Doğa Bil. Derg., 20(1), 1-15, 2017 KSU J. Nat. Sci., 20(1), 1-15, 2017 Derleme Makalesi/ Review Article DOI : 10.18016/ksujns.76089 miktarı yeni sentezlenen DNA zincirine eklenen aynı (GGGG gibi) nükleotid sayısı ile ilişkilidir. Nükleotidlerden bir tanesinin arka arkaya birden fazla bulunması durumunda yayılan ışık şiddeti kat olarak artmaktadır. Reaksiyon tamamlandıktan sonra apiraz kalan dNTP’leri diğer nükleotid eklenme adımına geçmeden önce elemine ederek (R4) yeni nükleotid için reaksiyon başlamakta ve nükleotid kalıntılarının sonraki nükleotid yaydığı ışık miktarını doğru olarak belirlemesini sağlamaktadır. Reaksiyonda nükleotid kontaminasyonuna bağlı olarak sinyal yoğunluğu (DNA)n + dNTP ATP sülfirilaz PPi + APS ATP + lüsiferin + O2 ATP ve dNTP DNA polimeraz Lüsiferin Apiraz düşmekte ve apiraz enzimi bu kontaminasyonları elemine etmektedir. Nükleotid eklenme aralıklarında yıkama yerine nükleotidleri elemine eden apiraz enzimi manyetik bilyeciklere sabitlenerek kullanılabilir. Manyetik bilyeciklere sabitlenmiş apiraz, yıkama reaksiyonundan sonra mıknatıs kullanılarak kolayca reaksiyondan uzaklaştırılabilir (Nyren, 1994). Ancak apiraz’ın herbir nükleotidi eşit oranda elemine etmesi için ATP’nin reaksiyonda korunması önemlidir. (DNA)n+1 + PPi ……………………………………... (R1) ATP + SO2-4 ………………………………………… (R2) AMP + PPi + oksilüsiferin + CO2 + hv ……………… (R3) AMP ve dNMP + 4Pi ……………………………….. (R4) 3’ CGACGGTATAGATGAAGTCTCGGTTCGAACCCCTA // 5’GCTGCCATATCTACTTCAGA-G Polimerizasyon PPi + APS 4 Tekrar Döngü ATP Sülfürilaz 2 1 ATP + Lusiferin 0 Lüsiferaz A 2 G C Yıkama T 2 A G C T 2 4 A G C T A G C T (apiraz) Şekil 5. Ronaghi ve ark., (1996)’den uyarlanan pirodizilemenin şematik gösterimi. Dizileme primeri 3' ucuna sırası ile A, G, C ve T nükleotidleri döngüsel olarak eklenmekte ve her yeni nükleotid eklemesi aşamasından sonra apiraz ile kalıntılar yıkanmaktadır. 1. Döngüde A nükleotidi eklendiğinde ışıma gerçekleşmemekte ve dizilenecek nükleotidin T olmadığı belirlenmektedir. G eklendiğinde ışımanın olduğu ve dizilenen DNA zincirinin ilk nükleotidinin C olduğu belirlenecektir. C eklendiğinde ışımanın, G eklendiğinde belirlenen ışımasının iki katı olduğu ve bu kalıp DNA’da iki G nükleotidinin peş peşe sıralandığını göstermektedir. T eklendiğinde ışıma olmamaktadır. 1. Döngü sonunda CGG dizisi belirlenebilmektedir. 2., 3. ve 4. döngüde A, G, C ve T nükleotidleri sıra ile diziye eklenecek ve ışıma miktarına göre dizinin diğer kısımları belirlenecektir. DNA zincirini belirleyebilmiştir. Teknik için bir sınırlama olan bu durum tekniğin geliştirilmesi çalışmaları ile genom dizilemesi yapabilecek (Margulies ve ark., 2005) seviyeye geliştirilmiştir. Pirodizilemede sinyal ve Pirodizileme Tekniğinin İyileştirilmesine Yönelik Modifikasyonlar Pirodizileme metodu Ronaghi ve ark., (1996) tarafından yayınlandığında sadece 15 bç uzunlukta bir 5 KSÜ Doğa Bil. Derg., 20(1), 1-15, 2017 KSU J. Nat. Sci., 20(1), 1-15, 2017 Derleme Makalesi/ Review Article DOI : 10.18016/ksujns.76089 floresan gürültüsünün birbirinden ayrılabilmesi için dATP yerine dATPαS kullanılmıştır (Ronaghi ve ark., 1996). dATP lüsiferaz için substrat olarak kullanılmakta ve yanlış sinyal vermektedir. Gharizadeh ve ark., (2002) saf 2'-deoxyadenosine-5'-O'-(1-thiotriphosphate) Spizomer kullanmış ve iki kat daha uzun nükleotid zincirini okuyabilmiştir. Ayrıca Sp-iziomeri daha düşük konsantrasyonda nükleotid kullanımı ve çoklu T bölgelerinin okuması ve daha etkin DNA polimeraz aktivitesi sağlanmıştır. Modifiye edilmiş nükleotidler apiraz aktivitesini olumsuz etkilemekte özellikle uzun zincir okumalarında apiraz inhibe olmaktadır. Alternatif nükleotid 7-deaza-2'deoxyadenosine-5'-triphosphate DNA polimerazın nükleotid dizilemesine ve apiraz aktivitesine birçok nükleotid eklenmesinden sonra olumlu etki yapmıştır (Eriksson ve ark., 2004b). Yöntem bir dizi enzim reaksiyonlarına bağlı olarak çalışmakta dolayısı ile her bir enzimin seçimi ve konsantrasyonu dizileme reaksiyonunun performansı için kritik öneme sahiptir. Pirodizilemede 3'→5' ekzonükleaz aktivitesi olmayan DNA polimeraz I (Klenow fragment) kullanılmaktadır. Ekzonükleaz olmayan T7 DNA polimeraz (Sequqnase polymeraz) (Gharizadeh ve ark., 2004) tarafından kullanılmıştır. Klenow fragment DNA polimeraz ile karşılaştırıldığında; Sequenase DNA polimeraz ile primer dimer etkisi azaltılabilmiş, yanlış okumaya sebep olan düğüm yapılar elemine edilmiş, beş Timin bazı içeren homopolimerik bölgeler ve daha uzun zincirler okunabilmiştir. Sequenase ayrıca 7-deaza-2'-deoksiadenosine-5'-triposfat ile birleştirilmiştir (Eriksson ve ark., 2004b). Tek zincir bağlanma proteinlerini birçok organizma DNA replikasyonunda DNA sentezini artırmak için kullanmaktadır. Tek zincir bağlanma proteinlerini kalıp DNA’ya primer bağlanmasından sonra ancak pirodizileme reaksiyonundan önce eklenmiş ve dizileme kalitesini iyileştirmiştir (Ronaghi, 2000). Bu proteinlerin reaksiyona eklenmesi ile 30 nükleotitden daha fazla nükleotidin dizilenmesini sağlamıştır. Bu dizileme iyileştirmesi; enzimlerin etkinliğinin artması, yanlış eşlenmelerin engellenmesi, reaksiyon esnasında sinyal yoğunluğunun artırılması, dizilemenin doğruluğunun artırılması ve daha uzun zincirin dizilenebilmesi avantajlarını sağlamıştır. Dizileme reaksiyon sıcaklığının optimizasyonu; lüsiferaz’ın sıcaklık hassasiyetinden dolayı araştırılmamıştır. Glisin betanin ile ışıyan lüsiferaz stabilize edilerek dizileme işlemi yaklaşık 10 oC artırılmış ve 37 o C’ye çıkarılmıştır (Eriksson ve ark., 2003, Eriksson ve ark., 2004a). Sıcaklık yükseltilmesi ile enzimlerin aktiviteleri iki katına çıkmış ve dizileme iyileştirilmiştir. Apiraz, pirofosfat ve blok oligonükleotidlerin kombinasyonu ile kalıp DNA bir adımda oluşturulup dizileme yapılabilmektedir (Nordstrom ve ark., 2002). Pirodizileme diğer önemli gelişmesi, teknikte çoklu oligonükleotidlerin kullanılmasıdır (Gharizadeh ve ark., 2003a, Gharizadeh ve ark., 2003b, Gharizadeh ve ark., 2005). Bu modifikasyon ile dizilemeye iki veya daha fazla primerin kullanılması eklenmiştir. Oligo-nükleo- tidler kalıp DNA zincirine hibridize olmakta ve DNA dizileme reaksiyonları için primer görevi yapmaktadırlar. Yeni yaklaşım farklı genotipler için uygun ve spesifik olmayan amplifikasyonlar oluşturmaktadır. Yeni yaklaşım yüksek ve düşük miktar DNA’ların dizilenebileceğini göstermiştir. Piro-dizilemenin biyokimyasal yaklaşımı 2005 yılında 454 life science tarafından geliştirilerek otomatize edilmiştir. Bu sistem DNA fragmentlerini, özel bilyeciklere bağlayacak adaptör oligonükleotidlere ligasyon ile bağlamıştır. Bir sonraki adımda DNA polimeraz enzimi ve primerler bilyeciklere eklen-mekte ve çipler üzerinde bulunan bilyeciklere, etiketlen-memiş nükleotidler sıra ile eklenmekte ve komplement DNA zinciri sentezi başlamaktadır. Bir sonraki nükleotidin uzayan zincire DNA polimeraz ile eklenmesi ile açığa çıkan pirofosfat yayılan ışık ile algılanmaktadır. Her bir adımda eklenen nükleotidin hangisi olduğu bilinmekte ışımanın varlığı bir sonraki nükleotidin uzayan DNA zincirine eklendiğini göstermektedir. Yöntem nükleotid okuma uzunluğunu 400-500 bç kadar çıkarmıştır ve bakteri, hayvan ve insan genomu dizile-meye uygulanabilmektedir. Dönüştürülebilir Terminatör Nükleotid Kullanarak Dizileme Dönüştürülebilen terminasyon dizileme teknolojisinin biyokimyasal temeli Li ve ark., (2003) tarafından açıklanmıştır. Sanger metodunda kullanılan modifiye nükleotidler (ddNTP) 3' dönüşümsüzdür ve primer uzamasını reaksiyonda kalıcı olarak sonlandırmaktadır (Şekil 6i). Ancak dönüştürülebilir terminatör nükleotidler primer uzamasını sadece belli bir süre için sonlandırabilmektedir. Primer uzamasını anlık bloke edebilen sonlandırıcılar temelde iki farklı grupta incelenebilir (Litosh ve ark., 2011). Bunlar 3'-O-bloke edilmiş dönüştürülebilir sonlandırıcılar (Şekil 6-ii) ve 3' ucu bloke edilmemiş dönüştürülebilir sonlandırıcılardır (Şekil 6-ii). Birinci grup dönüştürülebilir dizi sonlandırıcı nükleotidler 3' uca bağlı OH ucuna oksijen eklenmesi ve baz grubuna uzaklaştırılabilecek floresan etiket eklenmesi ile oluşturulmaktadır (Chen ve ark., 2010, Hutter ve ark., 2010). Diğer grup terminatörlerde ise 3' bloke edilmemiş ve floresan grup baz grubuna bağlanmıştır (Şekil 6 iii). Eklenmiş floresan grup, haberci rolünün yanında primer uzaması esnasında dönüşümlü terminasyon rolünün bir parçasıdır. 3'-bloke edilmiş dönüştürülebilir terminatör daha etkin bir terminasyon sağlar iken 3' ucu bloke edilmemiş terminatöre floresan grup uzaklaştırıldıktan sonra DNA polimeraz tarafından daha kolay nükleotid eklenmesi yapılabilir. 3'-OH bloke edilmiş farklı dönüştürülebilir terminatörler tanımlanmıştır. 3'-OH ucu O-NH2 (Chen ve ark., 2010, Hutter ve ark., 2010), O-ally (Guo ve ark., 2010) ve –O-azidomethy (Bentley ve ark., 2008) dönüştürülebilir terminatörler bağlanarak farklı terminatörler oluşturulmuştur. Dönüştürülebilir terminatörler, 3'C bloke edilmesinde ve floresan grubun uzaklaştırılmasında yüksek oranda uygulanılabilir olduğu tespit edilmiştir. 6 KSÜ Doğa Bil. Derg., 20(1), 1-15, 2017 KSU J. Nat. Sci., 20(1), 1-15, 2017 Derleme Makalesi/ Review Article DOI : 10.18016/ksujns.76089 Bağlayıcı Floresan grup (i) Dönüşümsüz terminatör grup (ii) Kesilebilir Bağlayıcı Floresan grup Dönüştürülebilir terminatör grup (iii) Kesilebilir Bağlayıcı Floresan grup Dönüştürülebilir terminatör grup Şekil 6. Gardner ve ark., (2012)’dan uyarlanmış dönüştürülebilir nükleotitin şematik gösterimi. Helicos BioSciences tarafından geliştirilen 3' uç bloke edilmemiş sanal terminatör tek molekül dizilemede kullanılmış ve gelişmekte olan üçüncü nesil dizilemede kullanılabilmiştir (Bowers ve ark., 2009). Ayrıca 3' ucu serbest ve UV ışık ile floresan grubu uzaklaştırılabilecek özellikli nükleotidler geliştirilmiştir (Wu ve ark., 2007, Gardner ve ark., 2012). Illumina platformu tarafından ikinci nesil dizileme olarak tanıtılan dönüştürülebilir dizileme teknolojisi, dönüştürülebilen nükleotid kullanılarak sentez yaklaşımı ile dizileme yapmakta ve kalıp DNA zincir dizilemesini adım adım primer uzaması ile belirlemektedir. Dönüştürülebilir terminasyon dizileme işlemi: i- dizilenecek zincir ve primeri katı destek ünitesine tutturulması ve dizileme primerinin hibridizasyonu, ii-primer uzamasının bir nükleotid eklendikten (primer + 1) sonra dur- ması, iii- bağlanmayan nükleotidler yıkandıktan sonra +1 olarak eklenen nükleotide bağlı floresan grubun algılanması, iv- +1 nükleotidine bağlı floresan baz ve 3' bağlı blok grupların uzaklaştırılması, v-yıkama işleminin tekrarlanması ve yukarıdaki ii-iv aşamalarının tekrar edilmesi işlemini kapsamaktadır (Şekil 7). Dönüştürülebilir terminatör dizileme primeri tasarlandıktan sonra DNA polimeraz enziminin dönüştürülebilir nükleotidleri yüksek etkinlik ve doğrulukta yeni sentezlenen zincire eklemesi gerekmektedir. Uygun DNA polimeraz enzimleri genellikle primere nükleotid ekleme potansiyellerine göre değerlendirilmektedir (Chen ve ark., 2010, Hutter ve ark., 2010). Dönüştürülebilir olarak sonlandırılmış nükleotidler ile uyumlu çalışabilen ticari DNA polimeraz enzimleri bildirilmiştir (Guo ve ark., 2008, Hutter ve ark., 2010). 7 KSÜ Doğa Bil. Derg., 20(1), 1-15, 2017 KSU J. Nat. Sci., 20(1), 1-15, 2017 Derleme Makalesi/ Review Article DOI : 10.18016/ksujns.76089 OH Primer --G-C-T-G-C-C-A-T-A-T-C Kalıp --C-G-A-C-G-G-T-A-T-A-G-A-T-G-A-A-G-T----5' -dATP-OR -dCTP-OR -dGTP-OR -dTTP-OR (i) DNA polimeraz ile nükleotid eklenmesi OR Primer --G-C-T-G-C-C-A-T-A-T-C-T Kalıp --C-G-A-C-G-G-T-A-T-A-G-A-T-G-A-A-G-T----5' Floresan renk algılama ve 3' blok grubun uzaklaştırılması (ii) R OH Primer --G-C-T-G-C-C-A-T-A-T-C-T Kalıp --C-G-A-C-G-G-T-A-T-A-G-A-T-G-A-A-G-T----5' (iii) Yıkama OH Primer --G-C-T-G-C-C-A-T-A-T-C-T Kalıp --C-G-A-C-G-G-T-A-T-A-G-A-T-G-A-A-G-T----5' (iv) Şekil 7. Dönüştürülebilir nükleotid ile dizileme yaklaşımının şematik gösterimi. Guo ve ark., (2008)’den uyarlanmıştır. boyalarla işaretlenmiş dört dönüştürülebilir terminatör nükleotid ve DNA polimeraz) lam yüzeyine eklenmektedir. Kalıp DNA zincirine göre sentezlendikten sonra, terminatör nükleotidin destek yüzeydeki yeri belirlenebilir ve floresan boya sayesinde nükleotid CCD kamera ile belirlenebilir. Zincirin 3’ ucunda bulunan terminatör nükleotidden floresan grup uzaklaştırıldıktan sonra sentez döngüsü tamamlanmaktadır. Dizi okuma uzunluğu yaklaşık 35 nükleotid uzunluğa kadar uzatılmıştır. En az 40 milyon poloninin nükleotid dizilenmesi çok yüksek dizi verimliliğinde aynı anda belirlenmektedir. 2008 yılında Illumina bir üst model Genome Analizör II’yi geliştirmiş ve bu model önceki modele göre üç kat daha fazla çıktı üretmektedir. Sistem her bir çalışmasında en az 1.5Gb single-read data, eşlenmiş uçta 3 Gb data üretmektedir. 36 döngülü bir reaksiyonun koşma süresi tek okuma için 2 güne düşürülmüş ve eşleştirilmiş uç okuması için 4 gün zaman almaktadır. Dönüştürülebilir Terminatör Dizileme Yaklaşımını Kullanan Dizileme Platformları Dönüştürülebilir nükleotidler avantajlarından dolayı, dönüştürülebilir sonlandırılmış dizileme teknolojisi yeni nesil dizileme platformları tarafından ilgi görmüş ve bu teknoloji Helicos dizileme Illumunia/Soloxa tarafından geliştirilmiştir (Shendure ve Ji, 2008, Metzker, 2010). Floresan etiketleri kullanarak duyarlı, yüksek doğrulukta ve çok az miktarda örnek kullanarak yapmaktadır. Ayrıca dönüştürülebilir terminasyon kullanımı pirodizileme ile zor olan homopolimerik bölgelerin tanımlanmasını yapabilmektedir (Bentley, 2006; Fields, 2007). Solexa dizileme 2006 yılında ticarileşmiş ve 2007 yılının başlarında Illumina tarafından satın alınmıştır. Her biri farklı floresan boya ile işaretlenmiş ve dönüştürülebilen dört yeni terminatör nükleotid özel DNA polimeraz ile kalıp zincire uygun dizilenmektedir. DNA dizileme reaksiyonu ve DNA sentezi reaksiyonu karışımı (primerler, herbiri farklı floresan 8 KSÜ Doğa Bil. Derg., 20(1), 1-15, 2017 KSU J. Nat. Sci., 20(1), 1-15, 2017 Derleme Makalesi/ Review Article DOI : 10.18016/ksujns.76089 adımda, primer bağlanmış dizilenecek DNA fragmentine ekiz nükleotid uzunlukta ve 5' ucu floresan olarak işaretlenmiş oktomer prob eklenecektir (Şekil 8). Probların ligasyon işlemi primerin 5' ucuna probun 3' kovalent bağlanarak yapılmaktadır. Ligasyon işleminden sonra oktomer prob 5. ve 6. pozisyonlardan (N'Z) kesilerek yeni 5' uç oluşturularak yeni ligasyona zemin hazırlamakta ve ayrıca floresan grup uzaklaştırılırken probun floresan ışıması belirlenmekte dolayısı ile 1. ve 2. nükleotid olası şekilde (1/4 ihtimal ile) belirlenecektir (Şekil 8). Birinci probun floresan grubu uzaklaştırıldıktan sonra açığa çıkan serbest 5' ucuna ikinci prob ilk iki nükleotid vasıtası ile (6, 7) hibridize olmakta ve ikinci probun 3' ucu birinci proba kovalent bağlanmaktadır. Diğer beş prob aynı örüntüde uç uca bağlanarak zinciri sentezleyeceklerdir. Ligasyon Yaklaşımı ile Dizileme Ligasyon ile nükleotid dizileme yaklaşımı, 1. ve 2. nükleotidleri bilinen, dört farklı ışıma yapabilen 16 farklı probun (Şekil 8) kalıp DNA zinciri üzerine 1. ve 2. nükleotidler esas alınarak hibridize olmaları ve probların ligasyon ile birbirine bağlanması temeline dayanmaktadır. Problar sekiz nükleotid uzunlukta (oktomer), 1. ve 2. nükleotidleri probu tamımlayacak nitelikte ve 5' uca floresan molekül eklenmiştir. Ligasyon dizilemede ilk adım, dizilemeyi başlatacak primeri adaptöre bağlanmış DNA fragmentine hibridize edilmesidir. Dizilemede birbirinin dizi olarak aynı ancak uzunlukları aşamalı olarak bir nükleotid daha kısa (n, n-1, n-2, n-3 ve n-4) olan dört primer kullanılır ve konsensüs nükleotid dizisi bu primerlerin her biri ile belirlenmiş örüntü nükleotid dizi sonuçları birleştirilerek gerçekleştirilir. İkinci 2. nükleotid Kesme bölgesi nükleotid 3'X-X-N-N-N-Z-Z-ZFloresan grup C ● G ● T ● C ● ● ● ● G ● ● ● ● T ● ● ● ● 1. Universal nükleotidler A A ● Dejenere nükleotidler Şekil 8. Ligasyon dizileme yaklaşımında kullanınlan oktomer probun şematik gösterimi. Uygun probların 1. ve 2. nükleotidi primerin 3' ucundaki ilk iki nükleotid ile tam olarak eşleşmekte diğerleri esnek bağlanmaktadır. pn primeri ile prob ligasyonu işlemleri tamamlandıktan sonra, yeni sentezlenmiş zincir kalıp DNA fragmentinden denatürasyon ile ayrılmakta ve kalıp DNA fragmenti bu defa n-1 primeri ile hibridize edilerek oktomer prob ligasyon işlemleri aynı şekilde yapılacaktır. pn-1 primerinden elde edilen yeni sentez DNA zinciri ayrıldıktan sonra, pn-2 primeri kullanılarak problar birbirlerine eklenecektir. Benzer işlemler pn-3 ve pn-4 primerleri ile de yapılmaktadır. Oktomer prob eklenmesi, ligasyon ve floresan grup uzaklaştırılması işlemlerini takiben her bir primerden (pn, pn-1, pn-2, pn-3 ve pn-4) sonra eklenen yedi potansiyel oktomer prob ile 35 nükleotid dizisi belirlenebilmektedir. n nükleotid uzunlukta primerin hibridasyonunu takiben, yedi adımda gerçekleştirilen dizi oktomer prob hibridizasyonları ile DNA fragmentinin 1-2, 6-7, 11-12, 16-17, 21-22, 26-27 ve 31-32 pozisyonlarındaki ikili nükleotidler tahmin edilebilmektedir (Şekil 9). n-1 uzunluktaki primer başlatıcı olarak kullanıldığında, -1,1, 5-6, 10-11, 15-16, 20-21, 25-26, 30-31 pozisyonundaki nükleotidleri belirlenecektir. Dizileme n-2 uzunluktaki primer ile başlatıldığında, 4-5, 9-10, 14-15, 19-20, 24-25, 29-30, 34-35 pozisyonlardaki nükleotidler tanımlanacaktır. n-3 primeri ile DNA fragmentinde 3-4, 8-9, 1314, 18-19, 23-24, 28-29, 33-34 pozisyonundaki nükleotidler belirlenerek dizi tamamlanacaktır. n-4 primeri kullanıldığında 35 nükleotid uzunluktaki DNA fragmentinin her bir nükleotidi ikici defa teyit edilerek fragment dizilenmiş olacaktır (Çizelge 1). Sadece bir fragment için detaylandırılan dizileme işlemi, 50 milyondan daha fazla bilyecikte paralel olarak belirlenecek ve sonuçta yüksek verimlilikte her bir işlemde ciga baz nükleotid belirlenebilecektir. ABI SOLiD dizileme yaklaşımı ligasyon biyokimyasına bağlı olarak 2007 yılında geliştirilmiştir. Bu yaklaşımda, dizilecek DNA fragmentleri adaptör moleküllere bağlanmakta ve bilyeciklere tutundurulmaktadır. SOLiD 2.0 olarak geliştirilen teknolojinin ticari uygulamaları (Appied Biosystem her bir analizde dizi uzunluğunu 3 Giga bazdan 10 Gb olarak geliştirmiş ve analiz süresini 8.5 günden 4.5 güne kısaltmıştır. 9 KSÜ Doğa Bil. Derg., 20(1), 1-15, 2017 KSU J. Nat. Sci., 20(1), 1-15, 2017 Derleme Makalesi/ Review Article DOI : 10.18016/ksujns.76089 Çizelge 1. Yedi farklı ligasyon probu ve beş farklı dizileme primerlerinin başlatıcı olarak kullanılması ile belirlenebilen nükleotidlerin pozisyonları Dizileme Primerleri 3' -5' #-G-C-C-A-T-A-G-T pn n-1 #-G-C-C-A-T-A-G p n-2 #-G-C-C-A-T-A p n-3 #-G-C-C-A-T p n-4 #-G-C-C-A p Ligasyon Probları 1 2 3 1,2 6,7 11,12 -1,1 5,6 10,11 4,5 9,10 3,4 8,9 2,3 7,8 4 16,17 15,16 14,15 3,14 12,13 5 21,22 20,21 19,20 18,19 17,18 6 26,27 25,26 24,25 23,24 22,23 7 31,32 30,31 34,35 33,34 32,33 C-A-N-N-N-Z-Z-ZC-G-N-N-N-Z-Z-Z- T-T-N-N-N-Z-Z-Z- 3'G-C-T-G-C-C-A-T-A-G-T- (i) Bead # 5'-C-G-A-C-G-G-T-A-T-C-A-A-G-C-T-A-G-C-T-A-G-C-T-Floresan ışıma ve taraması Floresan etiketin uzaklaştırılması 3'G-C-T-G-C-C-A-T-A-G-T- (ii) 5'-C-G-A-C-G-G-T-A-T-C-A-A-G-C-T-A-G-C-T-A-G-C-T- Yeni prob eklenmesi ve bu işlemin toplam 7 defa tekrarlanması Ligasyon 3'G-C-T-G-C-C-A-T-A-G-T-T-C-N-N-N-C-G- (iii) 5'-C-G-A-C-G-G-T-A-T-C-A-A-G-C-T-A-G-C-T-A-G-C-TDenatürasyon, sentezlenen zincirin ayrılması ve n-1, n-2, n-3, ve n-4 primeri ile i, ii ve iii işlemlerinin tekrar edilmesi (iv) 3'G-C-T-G-C-C-A-T-A-G 5'-C-G-A-C-G-G-T-A-T-C-A-A-G-C-T-A-G-C-T-A-G-C-T- Şekil 9. Mardis, (2008)’den uyarlanmış ligasyon dizilemenin biyokimyasal gösterimi. i. Bilyeciklere (Bead) tutturulmuş DNA fragmenti, hibridize edilmiş primere ligasyon ile eklenmiş oktomer prob, ii. Probtan floresan grubun uzaklaştırılması, iii. ikinci probun 1. probun 5' ucuna ikinci probun eklenmesi iv. N-1 primeri ile ligasyon. 10 KSÜ Doğa Bil. Derg., 20(1), 1-15, 2017 KSU J. Nat. Sci., 20(1), 1-15, 2017 Derleme Makalesi/ Review Article DOI : 10.18016/ksujns.76089 üzerine sabitlenmesi ile membran üzerinde nükleotid transferlerinin yapılabileceği açıklık (nano por) oluşturulmaktadır. Birbirinden nanopor mebran ile ayrılan, iki sulu elektrolit ortamına küçük bir voltaj (~100mV) uygulandığında, pordan geçen iyonik akım standart elektrofizyolojik teknikler ile ölçülebilmektedir. Nano-pordan geçen iyonik akım membran üzerinden geçen voltajın kontrolü ile yapılmaktadır. Bu membran üzerinden sürekli bir iyonik akım geçirildiğinde, nano açıklıktan geçen biyolojik moleküllerin geçişleri sırasında akımda moleküle özgü karakteristik bir kesinti oluşmaktadır. Değişen bu akım bilgilerinin ölçülmesi ile bilinmeyen molekülün tanımlaması yapılabilecektir. Nanopor’dan geçen molekül akımı kısmen engellendiği için iyonik akım düşmektedir. Pordan geçen moleküllerin her biri iyonik akım miktarını farklı miktarlarda etkilediğinden dolayı moleküllerin tanımlamaları iyonik akımda meydana gelen değişiklik ile belirlenebilir (Şekil 10). Nanopor Teknolojisi ile DNA Dizilemesi Oxford nanopor teknolojisi, dizileme maliyetin düşürülmesi ve enzime minumum miktarda bağlı olması avantajlarını sağlamaktadır. Teknik DNA polimeraz enzimi kullanımını sınırlandırmakta ve ligaz enzimi gerekliliğini ortadan kaldırmaktadır. Membran üzerinde por oluşumu sağlayan bakteriyel proteinler, hücrelerde organik moleküllerin, küçük iyonların ve hatta polinükleotidlerin transferlerini yapabilmektedirler. αhaemolysin (α-HL) proteini Staphylococcus aureus tarafından üretilen ve iyonların, suyun ve düşük molekül ağırlıklı moleküllerin hücre dışına çıkarılmasını sağlamaktadır (Bhakdi ve Tranumjensen, 1991). Nanopor dizileme teknolojisinin önemli bir gerekliliği, membran üzerinde nano boyutta açıklık oluşturan proteinlerin membrana sabitlenmesidir. Bakteriyel α-HL proteini yaklaşık 100 (10 nm) uzunlukta ve yarıçapı 1.4 nm ile 2.6 nm arasında değişmektedir. Bu proteinin elektriksel olarak dirençli polimer membran tabaka i i i i v Akım Şekil 10. Branton ve ark., (2008)’den uyarlanmış Nonopor dizilemenin şematik olarak gösterilmesi. Zincir dizileme iyonik akımın bloke edilmesi esasına dayanır. i- α-hemolysin pordan iyonik akımın engelsiz geçişi ii, iii-farklı büyüklükte moleküllerin αhemolysin pordan geçerken akımı şiddetini düşürmesi moleküle göre etkilemesi iv- α-hemolysin por v- α-hemolysin pordan DNA polinükleotidinin geçişi. Nanopor, tek zincir nükleik asit polimerinin yüksek verimlilikte analiz edilebileceği oldukça sınırlı bir açıklık sağlamaktadır. Membran üzerinde α-HL proteinlerinin oluşturduğu porlardan tek zincir DNA’nın taşınabileceğini ve taşıma esnasında akım seviyesinin nükleotid varlığına bağlı olarak değişmektedir (Kasianowicz ve ark., 1996). Uygulanan akım seviyesindeki azalmalar tek zincir DNA molekülünün kanalı tıkadığını göstermektedir. DNA veya RNA polimerleri uygun çap büyüklüğünde nanopordan elektroforetik olarak geçirildiğinde, her bir nükleotid iyonik akımı seviyesini farklı miktarlarda değiştirmektedir. Tek zincir DNA ve RNA nükleotidleri, proteinin oluşturduğu nanopordan geçirildiğinde iyonik akımda oluşturduğu değişikliğe göre belirlenebilir. Sistemin analitik kapasitesi solüsyondaki moleküllerin elektroforetik alanda nano boyuttaki pordan taşınmasına bağlıdır. Bu sistem dört faklı nükleotidleri baz gruplarındaki farklılıklar ile birbirinden ayırmada kullanılabilecek ve kilobaz uzunluktaki tek zincir genomik DNA, RNA veya PCR amplifikasyonu nükleotid etiketlemesi olmaksızın ucuz ve hızlı olarak dizilenebilir. RNA ve ssDNA polinükleotitlerinin akım değişikliğini nasıl etkilediği incelenmiş poli Sitozin RNA zinciri membran poru poli Adenin RNA zincirinden daha fazla bloke ettiği tespit edilmiştir (Akeson ve ark., 1999, Meller ve ark., 2000). 30 Adenin ve bunu takip eden 70 Sitozin içeren RNA zinciri dizisi belirlenmiştir (Akeson ve ark., 1999). Pürin ve pirimidin ribonükleotidlerindeki net ayrım deoksiribonükleotid ayrımında elde edilememiştir (Akeson ve ark., 1999). Ayrıca tek nükleotid ayrımı yapılamamaktadır çünkü α-HL nanoporda iyonik akımının bloke edilmesi yaklaşık 1015 nükleotid ile gerçekleşmektedir (Meller ve ark., 2001). Hayal kırıklığı yaratan bu ilk sonuçlar ucuz dizileme beklentilerini karşılamamasına rağmen geliştirilen tek bir molekül hassaslığında gelişmeler elde edilmiştir (Deamer ve Branton, 2002; Nakane ve ark., 2003; Healy, 2007). Elektrik alan kilobaz uzunlukta ssDNA molekülünü nanopor’dan taşıyabilmekte (Bayley, 2006) ve sentetik por içeren katı membranlar (Branton ve ark., 2008) ve plastik membranlar (Harrell ve ark., 2006) geliştirilmiştir. Nanopor teknolojisi hatalı nükleotit okuma oranının düşürülmesi, okunan dizi uzunluğunun artırılması, por 11 KSÜ Doğa Bil. Derg., 20(1), 1-15, 2017 KSU J. Nat. Sci., 20(1), 1-15, 2017 Derleme Makalesi/ Review Article DOI : 10.18016/ksujns.76089 proteinin stabilitesinin uzun süre korunması açısından geliştirilmiştir. Akeson grubu, DNA polimerazı kullanarak DNA zinciri sentezlenirken DNA zincirini nonopordan her adımda tek nükleotidi geçmesini sağlamışlardır. Faj phi29 DNA polimeraz bu yaklaşım için uygundur çünkü uygulanan elektrik akımının baskısında DNAya bağlı kalabilmekte ve DNA’yı pora yönlendirmektedir (Lieberman ve ark., 2010). DNA polimeraz yaklaşık her on milisaniye veya daha kısa sürede bir nükleotid eklemektedir. Nanopora insert edilmiş DNA zincirinin hızı phi29 DNA polimeraz tarafından kontrol edilmektedir. Nanopor dizileme ile uzun zincir okumasının başarılması konvensiyonel kısa zincir okumaları ile karşılaştırıldığında teknolojik avantajlar sağlamaktadır. Uzun zincir okumaları, insersiyon delesyon ve gen tekrarları gibi kısa okumalar ile belirlenmesi zor olan dizilerin belirlenmesinde avantaj sağlamaktadırlar. Prensip olarak Nanopor dizileme phi29 DNA polimeraz yaklaşımı ile sınırlandırılmış olsa da limitsiz dizileme sağlamaktadır. Diğer avantajı tek bir pordan pahalı floresan işaretli moleküller olmadan birden fazla dizileme yapılabilir. α-HL protein nanopor lipid tabakaya gömülmekte ve tabaka potasyum klorid solüsyonu içeren ortamı birbirinden ayrılmaktadır. DNA zinciri por içerisine elektrik alan uygulayarak göndermektedir (Cherf ve ark., 2012). Por içerisinde aşağı veya yukarı hareket elektrik alan uygulaması ve polimeraz aktivitesi ile kontrol edilmektedir. (Manrao ve ark., 2012) DNA polimeraz ile nano por teknolojisini takip etmiş ancak α-HL yerine geometrik olarak farklı mutant MspA proteini por olarak kullanmıştır. Nanopor dizileme kullanılarak 48,490 bç dNTP uzunlukta lambda faj DNA genomu dizilenmiştir (Mikheyev ve Tin, 2014). Alternatif bir yaklaşım katı hal nanoporlarının dizilemede kullanılmasıdır (Dekker, 2007). Katı hal nano porları ayarlanabilir por büyüklüğü, biyolojik membranlardan daha dayanıklı olması ve temizlikten sonra tekrar kullanılabilir olması açısından avantaj sağlamaktadır. Silikon tabanlı konvensiyonel nano por membranlar yaklaşık 30 nm kalınlıkta ve 60 baz uzunluktaki tek zincir DNA’ya karşılık gelmektedir. Dolayısı ile bu membranların DNA dizileme için kullanım kolaylığı bulunmamakta ancak grafin gibi katı hal nano porları biofiziksel çalışmalar ilgi çekici alternatifler sunmaktadır. Grafin iletken karbon tabakası, kalınlığı sadece bir karbon atomu kadar olan ve ulaşılabilecek en iyi nanopor membrandır. İyon Yarı İletken DNA Dizileme İyon yarı iletken DNA dizileme metodu DNA zinciri polimerizasyonu esnasında açığa çıkan hidrojen iyonlarının belirlenmesi temeline dayanmaktadır. Metot kalıp DNA’nın karşı zinciri kopyalanırken eş zamanlı olarak dizileme yapmaktadır (Şekil 11). Dizilemede ilk adım, adaptor dizi içeren fragment DNA havuzununun yeterli sayıda oluşturulmasıdır. Bu işlem DNA fragmentlerine ligasyon ile adaptor dizilerin eklenmesi veya primer tasarlanır iken primerin 5' ucuna adaptor dizinin eklenmesi ile yapılabilir. Emülsiyon PCR ile çoğaltılan amplifikasyonlar çiplere uygulanmaktadır. Diğer metotlarda olduğu gibi dizilenecek fragmentin belli sayıda kopyasının olması nükleotid eklenmesi ile elde edilecek sinyalin daha net algılanmasına neden olacaktır. DNA-Pol. H + H + (ΔpH) Kalıp DNA (ΔQ) Bilyecik Metal oksit duyarlı tabaka sensör tabaka metal geçitler yığın deşarj (ΔV) kaynak alıcı silikon substrat Şekil 11. Rusk, (2011)’den uyarlanmış kalıp DNA fragmenti içeren yarı iletken dizileme kuyusunun ve sensörün şematik gösterimi. Nükleotidler sentezlenen DNA zincirine eklendiğinde protonlar (H+) açığa çıkmakta ve kuyunun pH’sı değişmektedir (ΔpH). Bu durum metal oksit duyarlı tabakanın yüzey potansiyel değişinin uyaracak ve kaynak terminalin potansiyelini (ΔpH) değiştirecektir. 12 KSÜ Doğa Bil. Derg., 20(1), 1-15, 2017 KSU J. Nat. Sci., 20(1), 1-15, 2017 Derleme Makalesi/ Review Article DOI : 10.18016/ksujns.76089 Sentezi primer tarafından başlatılmış uzayan DNA zincirine yeni nükleotidin (dNTP) eklenmesi ile oluşan kovalent bağ pirofosfat ve pozitif yüklü hidrojeni açığa çıkmaktadır (Purushothaman ve ark., 2006; Rusk, 2011). İyon yarı iletken dizileme nükleotid eklenmesi ile açığa çıkan hidrojenin kimyasal olarak belirlenmesi temeline dayanmaktadır (Şekil 11). Uzayan DNA zincirine dört farklı nükleotid sıra ile döngüsel olarak eklenmektedir. dNTP’ler, yarı iletken çip üzerindeki mikro kuyucuklarda bulunan dizilenecek kalıp DNA’nın çok sayıdaki tek zincir kopyası ve DNA polimeraz bulunan reaksiyonlara sıra ile eklenmektedir (Pennisi, 2010; Perkel, 2011; Rusk, 2011). dNTP eşlenmemiş kalıp DNA zincirine eklendiğinde, yeni sentezlenen zincir DNA polimeraz ile uzatılır. Eklenen nükleotid zincire bağlandığında açığa çıkacak hidrojen iyonu açığa çıkacak rekasiyon solüsyonunun pH’sını değiştirerek ve bu değişim ISFET (ion-sensitive field effect transistor) tarafından algılanacaktır (Pennisi, 2010; Rusk, 2011). Eşleşmemiş dNTP molekülleri bir sonraki döngü başlamadan önce reaksiyondan uzaklaştırılacaktır. Eklenen dNTP uzayan zincirin kalıp DNA’daki karşılığı değil ise nükleotid eklenmeyecek ve biyokimyasal reaksiyon gerçekleşmediğinden pH değişimi olmayacaktır. Yeterli miktarda amplifiye edilmiş DNA fragmentlerinin bulunduğu mikro kuyucuğun altında, iyon hassas tabakası ve bunun altında ISFET iyon sensörü bulunmaktadır. Bütün tabakalar yarı iletken çip ile bağlanmaktadır (Şekil 9). Her bir çip, mikrokuyucukların ISFET algılanan sonuçlarını göstermektedir. Salınan her bir hidrojen iyonu iyon sensörü tarafından algılanmaktadır. Çipten alınan elektrik sinyalleri bilgisayara aktarılmakta ve DNA dizisine işlenmektedir (Pennisi, 2010). Sinyal işleme ve DNA birleştirilmesi software tarafından yapılmaktadır. Teknik, hızlı, düşük kurulum ve işletim masrafı, modifiye nükleotid kullanılmaması ve optik okumanın kullanılmaması gibi güçlü yönlere sahiptir. Dizileme sistemi doğal DNA polimeraz enzimi kullanmakta ve dizileme eş zamanlı olarak belirlenmektedir. Yarı iletken dizileme sistemi 4 saniyede bir nükleotid ekleyebildiği ve 100-200 nükleotidi yaklaşık bir saat sürede tamamlanabileceği bildirilmektedir. Tekniğin tekrar nükleotidleri belirlemede sınırlamaları bulunmakta ve Sanger dizileme metoduna göre daha kısa yaklaşık 400 nükleotidi nükleotid okuması yapılmaktadır. Teknoloji DNA elektronik Ltd. tarafından lisanslandırılmış, Ion Torrent Inc. tarafından geliştirilmiş ve 2010 yılında yayınlanmıştır (Rusk, 2011). KAYNAKLAR Akeson M, Branton D, Kasianowicz JJ, Brandin E, Deamer DW 1999. Microsecond Time-Scale Discrimination Among Polycytidylic Acid, Polyadenylic Acid, and Polyuridylic Acid As Homopolymers or As Segments Within Single RNA Molecules. Biophys J, 77(6):3227-3233. Ansorge WJ, 2009. Next-Generation DNA Sequencing Techniques. New Biotechnol, 25(4):195-203. Ansorge W, Sproat B, Stegemann J, Schwager C, Zenke M 1987. Automated DNA Sequencing Ultrasensitive Detection of Fluorescent Bands during Electrophoresis. Nucleic Acids Res, 15(11):45934602. Bayley H, 2006. Sequencing Single Molecules Of DNA. Curr Opin Chem Biol, 10(6):628-637. Bentley DR 2006. Whole-Genome Re-Sequencing. Curr Opin Genet Dev, 16(6):545-552. Bentley DR, Balasubramanian S, Swerdlow HP, Smith … , A.J. Smith. 2008. Accurate Whole Human Genome Sequencing Using Reversible Terminator Chemistry. Nature, 456(7218):53-59. Bhakdi S, Tranumjensen J 1991. Alpha-Toxin of Staphylococcus-Aureus. Microbiol Rev, 55(4):733751. Bowers J, Mitchell J, Beer E, Buzby, PR, Causey …, Thompson, JF.2009. Virtual Terminator Nucleotides For Next-Generation DNA Sequencing. Nat Methods, 6(8):593-U560. Branton D, Deamer DW, Marziali, A. …, Schloss JA 2008. The Potential and Challenges Of Nanopore Sequencing. Nat Biotechnol, 26(10):1146-1153. Chen F, Gaucher EA, Leal NA, Hutter D, Havemann SA, Govindarajan S, Ortlund EA, Benner SA 2010. Reconstructed Evolutionary Adaptive Paths Give Polymerases Accepting Reversible Terminators For Sequencing and SNP Detection. P Natl Acad Sci, 107(5):1948-1953. Cherf GM, Lieberman KR, Rashid H, Lam CE, Karplus K, Akeson M 2012. Automated Forward And Reverse SONUÇ Farklı dizileme konsorsiyumlarının geliştirdikleri yeni nesil dizileme teknolojileri son yıllarda ön olana çıkmış ve güvenilirliği yüksek olan çok sayıda nükleotid dizi verileri oluşturulmuştur. Yeni nesil dizileme yaklaşımları ile dizileme maliyeti düşmüş ve sadece belli genom merkezlerinin erişebildiği ve üretebildiği nükleotid verilerine erişim kolaylaşmıştır. Yeni moleküler veri üretebilen ve bunları yaygınlaştıran araştırma grup sayısı artmıştır. Farklı deneysel sonuçların birleştirilmesi, genom düzeyinde metilasyon, histon bağlanma ve gen ekspresyonlarının desenlerinin analiz edilmesi mümkün olmuştur. Yeniden yapılmış nükleotid dizileri, kompleks genomlardaki varyasyon, klinik patojen mikroorganizma ve virüs genomlarının karakterize edilmesine yardımcı olmuştur. Günümüzde genom dizileri yayınlanmakta ancak uygulanabilir sonuçlar ile ilişkilendirmede sınırlamalar bulunmaktadır. Yakın bir gelecekte genomik DNA bilgileri biyoloji ve medikal alanlara transfer edilerek hastalıkların sebepleri, tanısı, yeni ilaçların gelişimine ve mikroaary teknolojisi ile birleştirilerek uygulanabilir nitelikte yaklaşımları açığa çıkarılabilecektir. 13 KSÜ Doğa Bil. Derg., 20(1), 1-15, 2017 KSU J. Nat. Sci., 20(1), 1-15, 2017 Derleme Makalesi/ Review Article DOI : 10.18016/ksujns.76089 Ratcheting Of DNA In A Nanopore At 5-Angstrom Precision. Nat Biotechnol, 30(4):344-348. Deamer DW, Branton D 2002. Characterization of Nucleic Acids by Nanopore Analysis. Accounts Chem Ref, 35(10):817-825. Dekker C 2007. Solid-State Nanopores. Nat Nanotechnol, 2(4):209-215. Edwards A, Voss HP, Rice A, Civitello J, Stegemann C, Schwager J, Zimmermann H, Erfle C, Caskey T, Ansorge W 1990. Automated DNA Sequencing of the Human Hprt Locus. Genomics, 6(4):593-608. Eriksson J, Gharizadeh B, Nordstrom T, Nyren P 2004a. Pyrosequencing (TM) Technology at Elevated Temperature. Electrophoresis, 25(1):20-27. Eriksson J, Gharizadeh B, Nourizad N, Nyren P 2004b. 7-Deaza-2 '-Deoxyadenosine-5 '-Triphosphate as An Alternative Nucleotide for The Pyrosequencing Technology. Nucleos Nucleot Nucl, 23(10):15831594. Eriksson J, Nordstrom T, Nyren P 2003. Method Enabling Firefly Luciferase-Based Bioluminometric Assays at Elevated Temperatures. Anal Biochem, 314(1):158-161. Fields S 2007. Site-seeing by Sequencing. Science, 316(5830):1441-1442. Fuller CW, Middendorf LR, Benner SA, Church GM, Harris T, Huang XH, Jovanovich SB, Nelson JR Schloss JA, Schwartz DC, Vezenov DV 2009. The Challenges of Sequencing by Synthesis. Nat Biotechnol, 27(11):1013-1023. Gardner AF, Wang JC, Wu, WD, Karouby J, Li H, Stupi BP, Jack WE, Hersh MN, Metzker ML 2012. Rapid Incorporation Kinetics and Improved Fidelity Of A Novel Class Of 3 '-OH Unblocked Reversible Terminators. Nucleic Acids Res, 40(15):7404-7415. Gharizadeh B, Ghaderi M, Donnelly D, Amini B, Wallin KL, Nyren P 2003a. Multiple-Primer DNA Sequencing Method. Electrophoresis, 24(7-8):11451151. Gharizadeh B, Ohlin A, Molling P, Backman A, Amini B, Olcen P, Nyren P 2003b. Multiple Group-Specific Sequencing Primers For Reliable and Rapid DNA Sequencing. Molecular and Cellular Probes, 17(4):203-210. Gharizadeh B, Eriksson J, Nourizad N, Nordstrom T, Nyren P 2004. Improvements in Pyrosequencing Technology by Employing Sequenase Polymerase. Anal Biochem, 330(2):272-280. Gharizadeh B, Oggionni M, Zheng B, Akom E, Pourmand N, Ahmadian A, Wallin KL, Nyren P 2005. Type-Specific Multiple Sequencing Primers: A Novel Strategy For Reliable And Rapid Genotyping Of Human Papillomaviruses By Pyrosequencing Technology. J Mol Diagn, 7(2):198-205. Gharizadeh B, Nordstrom T, Ahmadian A, Ronaghi M, Nyren P 2002. Long-Read Pyrosequencing Using Pure 2 '-Deoxyadenosine-5 '-O '-(1-Thiotriphosphate) Sp-Isomer. Anal Biochem, 301(1):82-90. Guo J, Yu L, Turro NJ, Ju JY 2010. An Integrated System for DNA Sequencing by Synthesis Using Novel Nucleotide Analogues. Accounts Chem Res, 43(4):551-563. Guo J, Xu N, Li ZM, Zhang SL, Wu J, Kim DH, Marma MS, Meng QL, Cao HY, Li XX, Shi SD, Yu L, Kalachikov S, Russo JJ, Turro NJ, Ju, JY 2008. FourColor DNA Sequencing With 3'-O-Modified Nucleotide Reversible Terminators and Chemically Cleavable Fluorescent Dideoxynucleotides. P Natl Acad Sci, USA 105(27):9145-9150. Harrell CC, Choi Y, Horne LP, Baker LA, Siwy ZS, Martin CR 2006. Resistive-Pulse DNA Detection With A Conical Nanopore Sensor. Langmuir, 22(25):10837-10843. Healy K 2007. Nanopore-Based Single-Molecule DNA Analysis. Nanomedicine, 2(4):459-481. Hutter D, Kim MJ, Karalkar N, Leal NA, Chen F, Guggenheim E, Visalakshi V, Olejnik J, Gordon S, Benner SA 2010. Labeled Nucleoside Triphosphates with Reversibly Terminating Aminoalkoxyl Groups. Nucleos Nucleot Nucl, 29(11-12):879-895. Karamohamed S, Nyren P 1999. Real-time Detection And Quantification of Adenosine Triphosphate Sulfurylase Activity by A Bioluminometric Approach. Anal Biochem., 271(1):81-85. Kasianowicz JJ, Brandin E, Branton D, Deamer DW 1996. Characterization of Individual Polynucleotide Molecules Using A Membrane Channel. P Natl Acad Sci, 93(24):13770-13773. Li ZM, Bai XP, Ruparel H, Kim S, Turro NJ, Ju JY 2003. A Photocleavable Fluorescent Nucleotide For DNA Sequencing and Analysis. P Natl Acad Sci, USA, 100(2):414-419. Lieberman KR, Cherf GM, Doody MJ, Olasagasti F, Kolodji Y, Akeson M 2010. Processive Replication of Single DNA Molecules in a Nanopore Catalyzed by phi29 DNA Polymerase. J Am Chem Soc, 132(50):17961-17972. Litosh VA, Wu WD, Stupi BP, Wang JC, Morris SE, Hersh MN, Metzker ML 2011. Improved Nucleotide Selectivity And Termination Of 3'-OH Unblocked Reversible Terminators By Molecular Tuning Of 2Nitrobenzyl Alkylated Homedu Triphosphates. Nucleic Acids Res, 39(6): 1-13. Liu L, Li Y, Li S, Hu N, He, Y, Pong R, Lin DN, Lu LH, Law M 2012. Comparison of Next-Generation Sequencing Systems. J Biomed Biotechnol, 2012 (2012): 1-11. Manrao EA, Derrington IM, Laszlo AH, Langford KW, Hopper MK, Gillgren N, Pavlenok M, Niederweis M, Gundlach JH 2012. Reading DNA At SingleNucleotide Resolution With a Mutant Mspa Nanopore and Phi29 DNA Polymerase. Nat Biotechnol, 30(4):349-353. Mardis ER 2008. Next-Generation DNA Aequencing methods. Annu. Rev. Genom. Human Genet, 9: 387402. 14 KSÜ Doğa Bil. Derg., 20(1), 1-15, 2017 KSU J. Nat. Sci., 20(1), 1-15, 2017 Derleme Makalesi/ Review Article DOI : 10.18016/ksujns.76089 Margulies M, Egholm M, Altman WE, Attiya S, Bader JS, Bemben LA, ... & Dewell, SB 2005. Genome Sequencing in Microfabricated High-Density Picolitre Reactors. Nature, 437(7057) 376-380. Meller A, Nivon L, Branton D 2001. Voltage-Driven DNA Translocations Through A Nanopore. Phys Rev Lett, 86(15):3435-3438. Meller A, Nivon L, Brandin E, Golovchenko J, Branton D 2000. Rapid Nanopore Discrimination Between Single Polynucleotide Molecules. P Natl Acad Sc, USA, 97(3):1079-1084. Metzker ML 2010. Applications of Next-Generation Sequencing Sequencing Technologies - The Next Generation. Nat Rev Genet, 11(1):31-46. Mikheyev AS, Tin MMY 2014. A First Look At The Oxford Nanopore Minion Sequencer. Mol Ecol Resour, 14(6):1097-1102. Nakane JJ, Akeson M, Marziali A 2003. Nanopore Sensors For Nucleic Acid Analysis. J Phys-Condens Mat, 15(32): 1365-1393. Nordstrom T, Alderborn A, Nyren P 2002. Method For One-Step Preparation of Double-Stranded DNA Template Applicable For Use With Pyrosequencing (TM) Technology. J Biochem Bioph Meth, 52(2):7182. Nyren P 1994. Apyrase Immobilized On Paramagnetic Beads Used To Improve Detection Limits In Bioluminometric Atp Monitoring. J Biolum Chemilum, 9(1):29-34. Pennisi E 2010. Genomics Semiconductors Inspire New Sequencing Technologies. Science, 327(5970):11901190. Perkel J 2011. Making Contact with Sequencing's Fourth Generation. Biotechniques, 50(2):93-95. Purushothaman S, Toumazou C, Ou CP 2006. Protons and Single Nucleotide Polymorphism Detection: A Simple Use for The Ion Sensitive Field Effect Transistor. Sensor Actuat B-Chem, 114(2):964-968. Ronaghi M 2000. Improved Performance of Pyrosequencing Using Single-Stranded DNABinding Protein. Anal Biochem, 286(2):282-288. Ronaghi M, Uhlen M, Nyren P 1998. A Sequencing Method Based on Real-Time Pyrophosphate. Science, 281(5375):363-365. Ronaghi M, Karamohamed S, Pettersson B, Uhlen M, Nyren P 1996. Real-Time DNA Sequencing Using Detection of Pyrophosphate Release. Anal Biochem, 242(1):84-89. Rusk N 2011. Torrents of Sequence. Nat Methods, 8(1):44-44. Shendure J, Ji HL 2008. Next-Generation DNA Sequencing. Nat Biotechnol, 26(10):1135-1145. Smith LM, Sanders JZ, Kaiser RJ, Hughes P, Dodd C, Connell CR, Heiner C, Kent SBH, Hood LE 1986. Fluorescence Detection in Automated DNASequence Analysis Nature, 321(6071):674-679. Wu W, Stupi BP, Litosh VA, Mansouri D, Farley D, Morris S, Metzker S, Metzker ML 2007. Termination of DNA Synthesis by N-6-Alkylated, Not 3-OAlkylated, Photocleavable 2-Deoxyadenosine Triphosphates. Nucleic Acids Res, 35(19):63396349. 15 KSÜ Doğa Bil. Derg., 20(1), 16-19, 2017 KSU J. Nat. Sci., 20(1), 16-19, 2017 Araştırma Makalesi/ Research Article DOI: 10.18016/ksujns.45941 Yenebilen ve Ekonomik Değeri Olan (Ramaria flavobrunnescens = Gelinparmağı Mantarı)'nın Vitamin C, E ve Yağ Asidi Bileşenlerinin Belirlenmesi İbrahim TÜRKEKUL Gaziosmanpaşa Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Biyoloji Bölümü, Taşlıçiftlik, Tokat : ibrahim.turkekul@gop.edu.tr Geliş (Received): 15.07.2016 Kabul (Accepted): 15.08.2016 ÖZET: Araştırma, ticari öneme sahip makromantarlardan Ramaria flavobrunnescens'in taze ve kurutulmuş örneklerinde Vitamin C, E, ve yağ asidi bileşenlerinin belirlenmesi amacıyla yürütülmüştür. Vitamin C ve E miktarları HPLC ile analiz edilmiştir. Vitamin C miktarı taze örneklerde 186 mg kg -1, kurutulmuş örneklerde 7,2 mg kg -1 olarak bulunmuştur. Yağ asidi bileşenleri, yağ asidi metil esterleri oluşturulduktan sonra Alev İyonlaştırma Detektörü'lü (FID) Gaz Kromatografisi (GC) cihazı ile analiz edilmiştir. Yağ asidi bileşenleri, taze ve kuru örneklerde yüzde olarak sırasıyla şu şekilde bulunmuştur; linoleik asit: %22.7- %21.4; oleik asit %44.8- % 48.9; palmitik asit %11.8- %8.8. Anahtar kelimeler: Ramaria flavobrunnescens, vitamin C, E, yağ asitleri Determination of Vitamins C, E and Fatty Acid Composition in Edible and Economically Important Macrofungi, (Ramaria flavobrunnescens= Gelinparmağı Mantarı)) ABSTRACT: This study was conducted to determine vitamins C, E and fatty acid composition in a commercially important macrofungi, Ramaria flavobrunnescens. Amount of vitamin C and E were determined by HPLC. The ratio of Vitamin C was 186 mg kg -1 and 7.2 mg kg -1 in fresh and dried samples, respectively. Fatty acid compositions were analyzed by Gas Chromatography (GC) equipped with Flame Ionization Detector (FID) after formations of methyl esters. Fatty acid composition percentages for each fresh and dried sample were 22.7%-21.4%; 44.8%48.9%; and 11.8%-8.8% for linoleic acid, oleic acid, and palmitic acid, respectively. Key words: Fatty acid, Ramaria flavobrunnescens, vitamin C, E araştırıcı tarafından yapılan çalışmalarda; her yörede ancak 3–5 mantar yöre halkı tarafından tanınmakta ve gıda olarak tüketilmektedir (Türkoğlu 2008; Türkoğlu ve ark. 2008). Mantarlar düşük kalorili ve esansiyel yağ asitleri ile protein, vitamin, mineral içeriği iyi olan sağlık açısından önemli besin kaynaklarıdır (Yılmaz ve ark. 2006). Ramaria türlerinin ülkemizde birçok bölgede halk arasında “gelinparmağı, tellice” gibi isimlerle bilinen taze, kurutularak ve salamurası yapılarak yaygın olarak tüketilen, bu sebeple pazar payı oldukça yüksek olan mantarlardır. Genellikle Ağustos-Ekim aylarında doğal olarak yetişir ve yöre halkı tarafından sevilerek tüketilirler. Ramaria türlerinin destekleyici tıp, gıda, ilaç ve kozmetik sanayisinde kullanımının gittikçe artmasından dolayı, bu mantarların biyolojik aktivite ve fonksiyonel bileşik analizlerinin yapılmasını daha önemli hale getirmektedir. Bu nedenle mevcut çalışmada, ekonomik değere sahip olan Ramaria flavobrunnescens’in taze ve kurutulmuş numunelerinde vitamin C, E ve yağ asidi bileşenleri analiz edilmiştir. GİRİŞ Mantarlar insanoğlunun varoluşundan bu yana besinsel değerlerinden ve aromalarından dolayı gıda maddesi olarak tüketilmektedirler. Gıda olarak tüketilmesinin yanı sıra ölü veya canlı organik maddeleri parçalayarak karbon ve azot döngüsünde de rol oynarlar. Doğada ormanlık alanlarda organik madde miktarı ve rutubeti yüksek ekolojik ortamları tercih ederler. Çayırlar, yangına maruz kalmış alanlar, bahçelik yerler gibi diğer habitatlarda da yetiştikleri görülmektedir (Gücin 1993). Yenilebilir mantarlar iyi bir lif kaynağı olup, hücre duvarı; kitin, hemisellüloz, mannan ve betaglukanları içerir. β-glukan’ın; kandaki kolesterol ve kan şekeri düzeyinin düşürülmesi, spesifik olmayan immun uyarıcılarının aktivasyonu ve bakteriyel, viral, fungal, parazitik enfeksiyonların önlenmesi ile makrofaj fonksiyonlarının düzenlenmesi gibi insan sağlığı üzerinde olumlu etkileri olduğu ifade edilmektedir (Manzi ve Pizzoferrato 2000; Rajarathnam ve ark. 1998). Türkiye fitocoğrafik konumundan dolayı oldukça zengin bir mantar florasına sahiptir. Her mevsim görülen türlerin haricinde genellikle ilkbahar ve sonbahar aylarında ortaya çıkan bu mantarların zenginliği, şüphesiz ki ekolojik şartların uygunluğundan kaynaklanmaktadır (Işıloğlu ve Öder 1995). Yenilebilir doğal mantar türleri yönünden oldukça zengin olan ülkemizde, halkımızın bunları yeterince tanımadığı da bir gerçektir. Bugüne kadar çeşitli yörelerde birçok MATERYAL ve METOT Çalışmada kullanılan makromantar örnekleri, 2014 yılının Ağustos-Eylül-Ekim ayları arasında Canpolat Yaylası (Tokat) yöresinden toplanmıştır. Arazi çalışmaları sırasında örneklerin resimleri çekilmiş, morfolojik özellikleri ve habitatları not edilmiştir. Araziden toplanan bu örnekler daha sonra laboratuvara 16 KSÜ Doğa Bil. Derg., 20(1), 16-19, 2017 KSU J. Nat. Sci., 20(1), 16-19, 2017 Araştırma Makalesi/ Research Article DOI: 10.18016/ksujns.45941 getirilip, spor baskıları elde edilmiştir. Mantarların kurutma işleminde, mantarlar herhangi bir metal kullanılmadan küçük parçalara bölünen numuneler oda sıcaklığında (26-28 oC) güneş almayacak bir ortamda kurutulmuştur. Elde edilen mikroskobik ve makroskobik incelemeler sonucunda ilgili literatürden (Breitenbach 2005; Phillips 1981; Moser 1983) yararlanılarak makrofungusların teşhisleri yapılmıştır. Kurutulup polietilen torbalar içine konan mantarlar fungaryum örneği haline getirilmiştir. Mantarlar Gaziosmanpaşa Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Biyoloji Bölüm Herbaryum' unda saklanmaktadır. ortalamalar alınmıştır. Vitamin E miktarı kalibrasyon grafiği kullanarak mg kg -1 doku olarak hesaplanmıştır. Yağ Asitleri Analizi Taze ve kurutulmuş mantar örneklerinden 3.5 gram alınarak Hekzan/Kloroform (3:1) karışımı ile lipit ekstraksiyonu yapıldı. Evaporatorde çözücü uzaklaştırıldıktan sonra elde edilen lipit örneklerinin metil esterleri oluşturulmuştur. Yağ asidi metil esterleri, metil alkolde çözünmüş %2 N’lik KOH çözeltisi ile gerçekleştirildi. Organik faza geçmiş olan yağ asitleri metil esterleri FID detektörü kullanılarak gaz kromatografisi (GC) ile tayin edilmiştir (Christe 1993). Her bir pik alanı hesaplanmış, sonuçlar yüzde (%) olarak verilmiştir. Analiz için GC Şartları; Enjeksiyon portu sıcaklığı 250°C, enjeksiyon hacmi 1 µL, taşıyıcı gaz olarak helyum 1 mL/dakika hız ile 50:1 split ve kolon olarak Trace TR-FAME (30mx0.25 mm, 0.25µm; Thermo) kullanılmıştır. Fırın programı 50 °C’de başlanarak, 5°C/dakika ısıtma hızı ile 250°C’ye çıkarılmıştır. Bütün analizler üç tekrarlı yapılmış ve ortalamaları hesaplanmıştır. Varyans analizi ANOVA testi ile yapılmış ve ortalamalar arasındaki farklılıklar Duncan's testi ile belirlenmiştir (SPSS 11.5 version). Vitamin C ve E Analizi Vitamin C analizinde; taze ve kurutulmuş mantarlar sıvı Azot ile parçalandıktan sonra, numunelerden 5g alınarak 10 mL %3’lük meta-fosforik asit ile ekstrakte edilmiştir. 2 dakika vortekslendikten sonra oda sıcaklığında 30 dakika ultrasonik banyoda bekletilen numune, 0,22 µm naylon şırınga filtresinden geçirildikten sonra Vit–C analizi için HPLC-DAD cihazına verilmiştir. HPLC analizinde hareketli faz olarak 1 mL/dk akış hızında %3 orto-fosforik asit çözeltisi, HPLC kolonu ters faz C18 Wakosil (150x4.6 mm, 5µm) kolon ve kolon fırını sıcaklığı 30 °C olacak şekilde belirlenerek 6 dakikada analiz gerçekleştirilmiştir. Vitamin E analizide; makromantar numuneleri toplandıktan sonra bir kısmı taze olarak kullanılırken bir kısmı uygun şartlarda kurutulmuştur. Hem taze hem de kurutulmuş numuneler hekzan/diklorometan (3:1) çözücü karışımı ile oda sıcaklığında ekstrakte edilmiştir. Vitamin E analizi yüksek basınçlı sıvı kromatografisi (HPLC) cihazı ile yapılmıştır. Dedektör olarak diod array detector (DAD) ve kolon olarak ters faz C18 kolon kullanılmıştır. Analizler üç tekrarlı yapılmış ve BULGULAR ve TARTIŞMA Elde edilen sonuçlara göre vitamin E miktarı taze numunede 20.8 mg kg -1 doku bulunurken, kurutulmuş mantar numunesinde 20.4 mg kg -1 doku bulunmuştur. Taze ve kuru numunelerde vitamin E seviyesi yüksek olmasına rağmen bu fark istatistiksel olarak anlamlı bulunmamıştır (p>0.05). Bunun yanında vitamin C'de ise; taze örneklerde 186 mg kg -1 iken, kurutulmuş örneklerde 7.2 mg kg -1 kadar düşmektedir (Şekil 1). Şekil 1. Ramaria flavobrunnescens taze ve kurutulmuş örneklerde Vitamin C ve E değerleri (*anlamlık derecesi: 0.05) 17 KSÜ Doğa Bil. Derg., 20(1), 16-19, 2017 KSU J. Nat. Sci., 20(1), 16-19, 2017 Araştırma Makalesi/ Research Article DOI: 10.18016/ksujns.45941 Vitamin C miktarının taze ve kurutulmuş numuneler arasındaki fark istatistiksel olarak anlamlı bulunmuştur (p˂0.05).Daha önce yapılan çalışmalarda makromantarlarda genel olarak doymamış yağ asitleri oranı yüksek olarak bulunmuştur. Bunların linoleik, oleik, oleik asit, linolenik asit ve palmitoleik asit olduğu rapor edilmiştir. Doymuş yağ asitlerinden steraik asit ve palmitik asit daha düşük oranlarda bulunmuştur (Üstün 2011, Yılmaz ve ark. 2006). Yapmış olduğumuz bu çalışmada görülmektedir ki Ramaria flavobrunnescens'nın hem taze hem de kurutulmuş örneklerinde doymamış yağ asitleri (DOYA) oranı doymuş yağ asitlerinden (DYA) daha yüksük olarak bulunmuştur (Şekil 2). Çoklu doymamış yağ asitlerinden (ÇDYA) 18:2 linoleik asit miktarı oleik asitten sonara en yüksek bulunan yağ asidi olmuştur. Tekli doymamış yağ asitlerinden (TDYA) önemli olan 18:1 oleik asit miktarı ise tüm yağ asitleri içinde en yüksek oranda bulunmuştur (Çizelge 1). De novo olarak sentezlenen stearik asit ve palmitik asitten Stearoil Coenzim Desaturaz (SCD) enzimi tarafından oleik asit başta olmak üzere tekli doymamış yağ asitleri biyolojik sistemlerde sentezlenmektedir (Ntambi, 1999; Flowers & Ntambi, 2008; Paton & Ntambi, 2009). İnsan için esansiyel olan çoklu doymamış yağ asitleri oleik asidi substrat olarak kullanan Δ9, Δ6, ve Δ5 desaturaz enzimleri tarafından sentezlenmektedir (De Antueno et al., 2001). Daha önce yapılan çalışmada, yenebilen mantarların yağ asidi kompozisyonu doymamış yağ asitleri bakımından yüksek olduğu bildirilmiştir (Türkekul ve ark. 2010). Doymuş yağ asitlerinden (DYA) palmitik asit ve stearik asit doymamışlara göre çok düşük olarak bulunması bu mantarın tüketilmesinin önemini daha da artırmaktadır. Bu nedenle, mantar numunelerinde tekli ve çoklu doymamış yağ aside oranlarının yüksek olması diyet için uygun besinlerdir (Enoch et al., 1976). SONUÇ ve ÖNERİLER Çalışma sonucunda; vitamin E bakımından Ramaria flavobrunnescens mantarının hem taze, hem de kuru halde tüketilebileceği önerilirken, vitamin C bakımından taze olarak tüketilmesi daha uygun olacaktır. Şekil 2. Ramaria flavobrunnescens türünün yaş ve kuru örneklerde doymuş ve doymamış yağ asitleri oranı Çizelge 1. Ramaria flavobrunnescens makromantar türünün yaş ve kuru örneklerinde yağ asidi bileşen yüzdesi Taze (%) Kuru (%) C12:0 (Laurik asit) 0.39±0.01 0.16±0.01 C14:0 (miristik asit) 5.05±0.03 2.42±0.03 C15:0 (pentadekanoik asit) 0.12±0.01 0.47±0.01 C15:1 (cis-10 pentadekenoik asit) 2.55±0.02 0.35±0.01 C16:0 (palmitik asit) 11.83±0.1 8.85±0.2 C16:1 (palmitoleik asit) 2.30±0.01 0.80±0.02 C17:0 (heptadekanoik asit) 4.44±0.03 11.52±0.08 C18:0 (stearik asit) 5.76±0.04 5.02±0.05 C18:1n9c (oleik asit) 44.81±0.8 48.97±0.7 C18:2n6c (linoleik asit) 22.75±0.3 21.44±0.3 18 KSÜ Doğa Bil. Derg., 20(1), 16-19, 2017 KSU J. Nat. Sci., 20(1), 16-19, 2017 Araştırma Makalesi/ Research Article DOI: 10.18016/ksujns.45941 Ramaria flavobrunnescens mantarındaki yağ asidi profilinin de incelendiği bu çalışmadaki verilere göre, doymamış yağ asidi oranın yüksek olması ve omega-6 yağ asitlerinden olan linoleik asit oranın hem kuru hem de taze numunelerde yüksek bulunması sağlık açısından önemini ortaya koymaktadır. Bu bağlamda değerlendirildiğinde bu mantarın hem taze hem de kurutulmuş olarak tüketilebileceği sonucuna varılmıştır. Yukarıda bahsetmiş olduğumuz veriler doğrultusunda Ramaria flavobrunnescens mantarının besin olarak tüketilmesi oldukça yararlı olacaktır. (Morchella) Mantarları. Ekoloji Çevre Dergisi, 6: 22-27. Işıloğlu M, Öder N 1995. Contribution to the Macrofungi of Mediterranean Turkey. Türk. J. Botany, 19: 603–609. Manzi P, Pizzoferrato L 2000. Beta Glucans in Edible Mushrooms. Food Chem, 68: 315-318. Moser M 1983. Keys to Agarics and Boleti. Gustav Fischer Verlag, 535 p., Stuttgart. Ntambi JM 1999. Regulation of Stearoyl-Coa Desaturase By Polyunsaturated Fatty Acids And Cholesterol. J Lipid Res, 40: 1549–1558. Paton CM, Ntambi JM 2009. Biochemical and Physiological Function of Stearoyl-Coa Desaturase. Am J Physiol Endocrinol Metab, 297(1): E28-37. Phıllıps R 1981. Mushrooms and Other Fungi of Great Britain & Europe, Pan Books. Rajarathnam S, Shashirekha MN, Banu Z 1998. Biodegradative and Biosynthetic Capaticies of Mushrooms: Present and Future Strategies. Critical Reviews in Biotechnology, 18(2-3): 91-236. Türkekul I, Yılmaz N, Şahin F, Bayrak ÖF 2010. Fatty Acid Composition of Six Mushroom Samples of Black Sea Region of Turkey. Asian Journal of Chemistry, 22(2):1479-1486. Türkoğlu A 2008. Macrofungal Diversity of Babadag (Denizli, Turkey). African Journal of Biotechnology 7: 192–200. Türkoğlu A, Allı H, Işıloğlu M, Yağız D, Gezer K 2008. Macrofungal Diversity of Uşak Province in Turkey. Mycotaxon, 104: 365-368. Üstün O 2011. Makrofungusların Besin Değeri ve Biyolojik Etkileri. Turk Hij Den Biyol Derg, 68(4): 223-40. Yılmaz N, Solmaz M, Türkekul I, Elmastas M 2006. Fatty Acid Composition in Some Wild Edible Mushrooms Growing in The Middle Black Sea Region of Turkey. Food Chemstry, 99: 168-174. KAYNAKLAR Akkara M, Tosun H 2014. Funguslardan Elde Edilen Endüstriyel Ürünler. Gıda Teknolojileri Elektronik Dergisi, 9(2): 46-53. Breitenbach J, Kränzlin F 1986. Non gilled fungiHeterobasidiomycetes, Aphyllophorales, Gasteromycetes. Verlag Mykologia. Fungi of Switzerland, Vol. 2. Christie WW 1993. Preparation of Lipid Extracts from Tissues. In: Advances in Lipid Methodology Two, pp. 195-213 edited by W.W. Christie, Oily Press, Dundee. De Antueno RJ, Knickle LC, Smith H, Eelliot ML, Allen SJ, Neaka S, Winther MD 2001. Activity of Human Delta5 and Delta6 Desaturases on Multiple N-3 And N-6 Polyunsaturated Fatty Acids. FEBS Lett, 509(1): 77-80. Enoch HG, Catala A, Strittmatter P 1976. Mechanism of Rat Liver Microsomal Stearyl-Coa Desaturase. Studies of The Substrate Specificity, EnzymeSubstrate Interactions, and The Function of Lipid. J Biol Chem 251: 5095–5103. Flowers MT, Ntambi JM 2008. Role of StearoylCoenzyme A Desaturase in Regulating Lipid Metabolism. Curr Opin Lipidol, 19: 248-256. Gücin F 1993. Kozak Yaylasında (Bergama-İzmir) Yetişen ve İhraç Potansiyeli Olan Kuzugöbeği 19 KSÜ Doğa Bil. Derg., 20(1), 20-24, 2017 KSU J. Nat. Sci., 20(1), 20-24, 2017 Araştırma Makalesi/ Research Article DOI: 10.18016/ksujns.86250 Kahramanmaraş İlindeki İçme, Kullanma ve Çevresel Suların Mikrobiyolojik Niteliğinin Membran Filtrasyon Sistemi İle Belirlenmesi Metin Tansu UĞUZ2 Murat ARAL1 Ekrem KİREÇCİ1 1 Kahramanmaras Sütçü İmam Üniversitesi, Tıp Fakültesi, Tıbbi Mikrobiyoloji Anabilim Dalı, Kahramanmaraş 2 Kahramanmaras Sütçü İmam Üniversitesi, Sağlık Hizmetleri MYO, Kahramanmaraş : ekremkirecci@gmail.com Geliş (Received): 30.03.2016 Kabul (Accepted): 24.07.2016 ÖZET: Bu çalışmada, Kahramanmaraş ve çevresindeki içme/kullanma suları ile çevresel (nehir, göl) gibi suların mikrobiyolojik kalitesi araştırıldı. Bu araştırmada, çeşitli su örneklerinden membran filtrasyon yöntemi ile bakteriler izole edildi. Bu amaçla, su kaynaklarından 6 ay süresince toplanan 67 adet su numunesi çalışmaya alındı. Numuneler, 0.45μm porlu selüloz membran filtrelerden süzüldükten sonra filtreler Endo-NKS ve Standart TTCNKS besiyerlerine yerleştirildi. Daha sonra her besiyeri 37 ºC’de 24 saat inkübe edildi. Besiyerlerinde üreyen bakteri kolonileri biyokimyasal yöntemlerle identifiye edildi. Sonuçta, 67 adet su numunesinin 53’ünde (%79) Escherichia coli ve diğer bakteriler izole edildi. İçme ve kullanma sularındaki Escherichia coli varlığı fekal bir kontaminasyonu gösterdiğinden, bu durumun su kaynaklı infeksiyonlara yol açabileceği düşünülmektedir. Anahtar sözcükler: Membran filtrasyon yöntemi, içme ve kullanma suyu, çevresel sular, bakteriler Detection of Microbial Quality of Drinking, Using and Environmental Waters in Kahramanmaraş City by Membrane Filtration System ABSTRACT: In this study, the microbiological quality of drinking/using water and environmental (river, lake) waters was investigated in Kahramanmaraş area. In this investigation, bacteria were isolated by using membrane filtration methods from some water samples. For this purpose, 67 water samples TTC were collected and analyzed over course of 6 months. The samples were filtered through 0.45μm pore size cellulose membrane filter. After filtration, filters was placed on the Endo-NKS and Standart TTC-NKS medium and incubated for 24h at 37 ºC. Bacteria colonies on the medium were identified by biochemical methods. In conclusion, Escherichia coli and different bacteria were isolated in 53 (79 %) of 67 water samples. The presence of Escherichia coli in the water samples exhibited existence of fecal contamination in the drinking/using water, which is thought to cause water origin infections. Key words: Membrane filtration method, drinking and using water, environmental waters, bacteria Escherichia coli başta olmak üzere koliform grubu bakteriler, suların biyolojik kirliliğini ölçmek için sık kullanılan indikatör mikroorganizmalardır. Bu bakterilerin su kaynaklarında belirlenmesi fekal bir bulaşmanın belirteci olup, viral, bakteriyel ve paraziter birçok patojen mikroorganizmanın sularda bulunarak insanlarda enfeksiyona yol açabileceğini göstermektedir (CDC, 2016). Sularla bulaşan infeksiyöz ishaller, dünyada tüm ölüm nedenleri içinde ikinci sırada yer almaktadır. Yılda yaklaşık 200 milyon insan su ile ilişkili hastalıklara yakalanmakta, iki milyon insanda hayatını yitirmektedir (WHO, 2004; CDC, 2016). Her türlü su kaynağı, direk ya da dolaylı olarak insan sağlığı üzerinde büyük öneme sahip olup, içme (0 E.coli kolonisi /100 ml), kullanma ve kaynak sularında (0 E.coli /250 ml) E.coli, koliform grubu ve diğer patojen bakteriler kesinlikle bulunmamalıdır (Anonim, 2005). O nedenle sağlıklı hayat, sağlıklı su ve beslenme ile orantılı olup, su kaynaklarının periyodik analizi çok önemlidir. Bu çalışmada, membran filtrasyon yöntemi ile Kahramanmaraş ilinde, içme/kullanma ve çevre sularının mikrobiyolojik kalitesinin araştırılması amaçlandı. GİRİŞ Su hayatın varlığı ve devamı için vazgeçilmez bir kaynaktır. Dünyada ve ülkemizde temiz suların önemi her geçen gün artmaktadır. Dünyadaki toplam su miktarı 1 milyar 400 milyon km3 tür. Bu suyun % 97.5’ ini denizlerde ve okyanuslardaki tuzlu sular oluşturmaktadır. Geriye kalan % 2.5’ luk bölüm ise, tatlı su kaynağı olup içme ve kullanma suyu gibi amaçlar için kullanılmaktadır (Anonim, 2007). Kahramanmaraş il sınırlarından çıkan içme ve kullanma suyu kaynakları ile nehir vb. su kaynakları, çevre iller başta olmak üzere çok geniş alanda içme/kullanma ve sulama suyu olarak kullanılmaktadır. Ayrıca şehrimizde önemli oranda bağ ve bahçecilik yapılmakta olup, bu alanlarda içme ve kullanma suyu gereksinimi çoğunlukla doğal su kuyularından karşılanmaktadır. Yine şehir merkezinde halkın kullanımına sunulan çeşitli büyüklükte yüzlerce park bulunmakta ve bu yeşil alanlarda içme suyu olarak halka açık çeşmeler kullanılmaktadır. Tüm dünyada, yüzey ve yeraltı su kaynaklarının evsel ve çevresel atıklar ile sel gibi taşkınlar sonucu gerek biyolojik gerekse de kimyasal olarak kirlenmesi halk sağılığını tehdit sorunlar arasında yer almaktadır (WHO, 2004). 20 KSÜ Doğa Bil. Derg., 20(1), 20-24, 2017 KSU J. Nat. Sci., 20(1), 20-24, 2017 Araştırma Makalesi/ Research Article DOI: 10.18016/ksujns.86250 kullandığı çeşme gibi kaynaklardan 6 ay süresince (Mayıs-Ekim 2015) toplanan 67 adet su numunesi çalışmaya alınmıştır (Şekil 1-2). Su örnekleri aseptik şartlarda ve standart numune alma tekniklerine uyularak alınmış ve Tıbbi mikrobiyoloji laboratuarında çalışılmıştır. MATERYAL ve METOT Numunelerin toplanması Kahramanmaraş ve çevresindeki, Aksu ve Ceyhan nehri ile çeşitli baraj gölleri, şehrimizin ana su kaynakları, bağ ve bahçelerde kullanılan kuyu suları, ticari pet şişe suları, şehrimizin farklı alanlarında bulunan ve insanların içme/ kullanma suyu olarak Şekil 1. Çeşitli su kaynaklarının alındığı alanlar (1. Ceyhan nehri Şekil 2. Çeşitli su kaynakları kaynağı, 2.Sır baraj gölü, 3.Kılavuzlu baraj gölü çıkışı, 4. Aksu çayı, 5.Kuzey bağları 6.Şehir merkezi içme suyu, kaynakları, 7 ve 8.Parklar 9.Bağlar) Membran filtrasyon sisteminde kullanılan araç ve gereçler Besiyerleri (Endo-NKS ve Standart TTC-NKS, Sartorius, Germany); Her biri steril olarak petri kaplarına yerleştirilmiş ve kurutulmuş besiyerleridir. Bu set içerisinde steril olarak paketlenmiş 0,45m gözenekli membran filtreleri (Sartorius, Germany) yer almaktadır. Membran filtrasyon cihazı ve diğer gereçler; Cihaz paslanmaz çelik üçlü vakum filtre tutucusu, paslanmaz çelik ön-filtre tutucusu, vakum pompası, emniyet şişesi, pens, dozajlama şırıngası, cam vakum erleni, minisart, silikon tıpa ve vakum hortumdan oluşmaktadır (Sartorius, Germany). Bakterilerin izolasyon ve identifikasyonu Endo-NKS ve Standart TTC-NKS besiyerlerinde üretilen bakterilerin filtre yüzeyindeki yoğunluğunun direk sayım yöntemi ile yaklaşık koloni sayısı belirlendikten sonra, bakteri kolonileri klasik mikrobiyolojik yöntemlerle identifiye edilmiştir. Bu amaçla; besiyerlerinden izole edilen farklı kolonilere Gram boyama, katalaz, koagülaz, hidrojen sülfür, simmon sitrat, üçlü şeker, oksidaz, üreaz ve indol gibi standart biyokimyasal testler uygulanmıştır (Farmer, 1999). BULGULAR Çalışmada değerlendirilen 67 adet su numunesinin membran filtrasyon sistemi ile incelenmesi neticesinde, numunelerin 53’ünden (%79) bakteri izole edilirken, 14 (%21) numunede üreme saptanmamıştır. Farklı firmalara, ait olarak alınan 11 adet ticari pet şişe suyu örneğinin hiçbirisinde etken izole edilememiştir. 39 adet örnekte > 100.000 koloni E.coli türü bakteri kolonileri, 6 örnekte 1-10.000 E.coli türü bakteri kolonileri ve 8 örnekte ise 5-100 adet karışık koloni üredi. Şehir merkezindeki içme suyu kaynakları (çeşmeler vs) ile parklar, bağ ve bahçelere ait ve halkın içme/kullanma suyu olarak kullandığı su kaynaklarının 13’ünde üreme görülürken, dördünde ise üreme görülmedi. Sulama suyu olarak değerlendirilen ve nehir, çay, göl ve havuz gibi çevresel su kaynakları olan 39 örnekte 100.000 koloniden fazla ve yalnız E.coli bakterisi üredi. Tanımlanan diğer bakteriler; Koagulaz Negatif Stafilokoklar (KNS), Bacillus spp. ve enterokoklar şeklinde idi (Çizelge 1, Şekil 3). Çalışmamızda, Kahramanmaraş ilindeki çeşitli su kaynaklarından izole edilen mikroorganizmaların koloni sayıları ve su örneklerinin dağılımı Çizelge 2 de özetlenmiştir. Membran filtrasyon işlemi Membran filtrasyon araçları sterilize edildi. Bu amaçla, paslanmaz çelik özellikli ekipmanın pratik olarak % 70’lik alkol ve Bunsen beki alevi kullanılarak fiziksel yöntemle sterilizasyonu sağlandı. Kuru EndoNKS ve Standart TTC-NKS besiyerlerine dozaj şırıngası ile 3.5 ml steril distile su ilave edildi. Daha sonra steril paketlerdeki membran filtre pens ile tutularak filtre destek kısmına yerleştirildi. Huni kapağı kaldırılarak su numunesi içerisine konuldu. Vakum pompası çalıştırılarak vakum musluğu açıldı ve numune filtre edildi. Filtrasyon işlemi tamamlandıktan sonra vakum musluğu kapatıldı ve filtre pens ile alınarak daha önce steril su ile ıslatılmış Endo-NKS ve Standart TTCNKS besiyerlerine yerleştirildi. Petri kutuları, tabanları alta gelecek şekilde 37°C’de 24 saat inkübasyona bırakıldı (Evans ve ark.,1981c; Dufour ve ark., 1981; Grabow and Preez, 1979; Kireçci ve ark., 2006). 21 KSÜ Doğa Bil. Derg., 20(1), 20-24, 2017 KSU J. Nat. Sci., 20(1), 20-24, 2017 Araştırma Makalesi/ Research Article DOI: 10.18016/ksujns.86250 Çizelge 1. Su örneklerinde üreyen bakterilerin dağılımı Bakteri Tek ya da karışık koloni olarak üremenin görüldüğü örnek sayısı E.coli 53 KNS 4 Bacillus spp. 6 Enterococcus spp 2 Şekil 3. NKS besiyerinde üreye farklı bakterilere ait koloniler dağılımı Çizelge 2. Membran filtrasyon sistemi ile Kahramanmaraş ilindeki çeşitli su kaynaklarından izole edilen mikroorganizmaların dağılımı. Su numunelerinin alındığı kaynaklar(n: 67) İzole ve identifiye edilen mikroorganizmalar ve koloni sayıları A-Çeşme ve doğal içme suları Çarşı çeşmesi (Ulucami civarı) (1) 7 koloni E.coli, 1 koloni bacillus spp., 3 koloni KNS Kapalı çarşı çeşmesi (1) 8 koloni E.coli, 2 koloni Bacillus spp. Meydanlık parkı büyük çeşmesi (1) 4 koloni E.coli, 1 koloni KNS Çarşı karakolu yanı çeşme (1) 10 koloni E.coli Şelale parkı çeşmesi (1) 13 koloni E.coli Kılavuzlu parkı çeşmesi (1) 4 koloni E.coli, 19 koloni KNS Arslanbey parkı çeşmesi (2) 4 koloni E.coli Çamlık Arslanbey parkı çeşmesi (1) 16 koloni E.coli , 12 koloni Bacillus spp., 1 koloni KNS Muhsin yazıcıoğlu parkı çeşmesi(1) Üreme olmadı Pınarbaşı aile parkı çeşmesi (1) 16 koloni E.coli, 3 koloni Bacillus spp. Tömek bağı çeşmesi (1) 100 koloni E.coli Tömek bağı kaynak suyu (2) 150 koloni E.coli, 100 koloni bacillus spp., 40 koloni enterokok Tömek bağı kaynak suyu (2) Üreme olmadı Ceyhan nehri çıkış kaynağı (3) >100.000 koloni E.coli B-Ambalajlı ticari içme suları Ticari içme suyu (11) Üreme olmadı C-Çevresel sular Üngüt yün yıkama havuzu (2) >100.000 koloni E.coli Pınarbaşı aile parkı havuzu (1) 10.000 koloni E.coli Kılavuzlu baraj gölü (2) >100.000 koloni E.coli Aksu nehri (16) >100.000 koloni E.coli Sır barajı gölü (16) >100.000 koloni E.coli seçici besiyerlerinin kullanılması, pratik kullanım ve deneyin tekrarlanabilirliği gibi yönlerinin önemli olduğunu belirtmişlerdir (Albert ve ark., 1999; Evans ve ark., 1981a; Evans ve ark.,1981b; Evans ve ark.,1981c; Farmer 1999; Grabow ve Preez, 1979; Dufour ve ark., 1981; Mcfeters ve Stuart, 1972; Rose ve ark., 1975; Green ve ark., 1977). Bu çalışmada, membran filtrasyon sistemi kullanılarak izole edilen bakteriler çeşitli biyokimyasal testler ile biyotiplendirilerek tanımlanmıştır. İngiltere’de yapılan bir araştırmada, su kaynaklı gelişen infeksiyöz hastalıklarda etiyolojik sebebin patojen E.coli’ler olduğu tespit edilirken, su örneklerinden % 42 oranında TARTIŞMA ve SONUÇ Kahramanmaraş ve çevresinde; insanların içme/kullanma suyu olarak kullandığı çeşmeler, ticari pet suları, bağ ve bahçelerde kullanılan kuyu suları ile Aksu, Ceyhan nehri ve çeşitli baraj göllerine ait çevresel su örnekleri bakteriler yönünden incelenmiştir. Çeşitli su kaynaklarında ya da atıklarda mikrobiyolojik inceleme yapan birçok araştırmacı, membran filtrasyon yöntemi ile birlikte farklı mikrobiyolojik yöntemleri kullanmışlardır. Bu araştırmacılar membran filtrasyon sisteminin avantajları ile ilgili olarak; bir su örneğinin tamamının filtre edilerek bakterinin yüksek oranda belirlenebilmesi, 22 KSÜ Doğa Bil. Derg., 20(1), 20-24, 2017 KSU J. Nat. Sci., 20(1), 20-24, 2017 Araştırma Makalesi/ Research Article DOI: 10.18016/ksujns.86250 E.coli izole edilmiştir edilmiştir (Edberg ve ark., 2000). Bangladesh’de, infeksiyöz çocuk diyarelerinin içme sularından kaynaklandığı belirlenmiş, sulardan major patojen olarak; rota virus, enterotoksijenik E.coli, enteropatojenik E.coli ve Campylobacter jejuni identifiye edilmiştir (Albert ve ark., 1999). Licence ve ark.(2001), yapmış oldukları araştırmalarında, İskoçya’da su kökenli salgınlarda vakaların %52’sinden Campylobacter sp. izole ederken sadece bir vakada E.coli O157 suşunu tespit etmişlerdir. Payment ve ark. (1997), ise infeksiyöz gastroenteritlerde hastalığın en fazla fekal-oral-suyoluyla geliştiğine dikkat çekmişlerdir. Rusya’da içme su kaynaklarının mikrobiyolojik kalitesi üzerinde yapılan araştırmada, E.coli’ler fekal biyolojik indikatör olarak değerlendirilmiştir (Nedachin ve ark., 2005). 2006 yılında yapmış olduğumuz benzer bir araştırmada; Kars ve Sarıkamış askeri birliklerinde kullanılan içme/kullanma sularına ait 1469 adet örneğin % 30’unda E.coli izole edildi (Kirecci ve ark., 2006). Bu çalışmamızda da önceki araştırmalarda görüldüğü gibi su örneklerinde çoğunluğu E.coli türü bakteriler oluşturmuştur. Araştırmamızda ilimiz sınırları içerisinde yer alan, içme, kullanma ve çevresel sular değerlendirildiğinde; ticari olarak satılan içme suyu örneklerinde bakteriyel üreme saptanmazken, şehir merkezinde içme/kullanma suyu olarak kullanılan çeşmeler ile bazı park ve bahçelere ait çeşme ve kuyu sularında üreme belirlendi (tablo2). Çalışmamızda örneklerden üretilen bakterilerin %79’unun E.coli türü olması nedeni ile içme/kullanma ve çevresel sularda çoğunlukla dışkı kaynaklı bakteriyel kontaminasyonun olduğu görüldü. Bu su kaynaklarını, içme, yüzme, yün yıkama vb. amaçlı kullanan insanlara çeşitli enfeksiyon hastalıklarının bulaşma riskini bulunmaktadır. Çalışma sonuçlarımıza göre, ilimiz sınırlarındaki çeşitli su kaynaklarında infeksiyonlar açısından riskli olabilecek bakteriyel üreme tespit edilmiştir. Suların mikrobiyolojik kirliliğinin önlenmesinde, yasal düzenlemelere tam olarak uyulmasının yanı sıra çevre temizliğinde toplumsal bilinçlenme önem arz etmektedir. Anonim 2007. MEGEP Gıda Teknolojisi İçme Ve Kullanma Suyu Analizleri. Http://Hbogm.Meb.Gov.Tr/Modulerprogramlar/Kurs Programlari/Gida/Moduller/ İcme Ve Kullanma_Suyu_Analizleri.Pdf. Erişim Tarihi: 12.02.2016. CDC2016. Water-related Diseases and Contaminants in Public Water Systems. http://www.cdc.gov/ healthywater /drinking/public/water_diseases.html, (Erişim tarihi: 18.01.2016). Dufour A, Strickland ER, Cabellit VJ, 1981. Membrane Filter Method for Enumerating Escherichia coli. App. Environ. Microbiol, 5:1152-1158. Edberg SC, Rice EW, Karlin RJ, Allen MJ 2000. Escherichia coli: The Best Biological Drinking Water İndicator For Public Health Protection. Symposium Series, Society For Applied Microbiology, 29:106-116. Evans TM, Waarvick CE, Seidler RJ, Lechevallier MW 1981a. Failure of the Most-Probable-Number Technique to Detects in Drinking Water and Raw Water Suppliest. App. Environ. Microbiol, 41(1):130-138. Evans TM, Waarvick CE, Seidler RJ, Lechevallier MW 1981b. Species Recovered from Untreated Surface Water and Drinking Water by the Membrane Filter, Standard, and Modified Most-Probable-Number Techniquest. App. Environ. Microbiol, 41(3): 657663. Evans TM, Seidler RJ, Lechevallier MW, 1981c. Impact of Verification Media and Resuscitation on Accuracy of the Membrane Filter Total Enumeration Techniquet. App. Environ. Microbiol, 41(5):1141-1151. Farmer J J 1995. Enterobacteriaceae: Introduction and Identification. (Manual of Clinical Microbiology) 438-449. Grabow EK, Preez M, 1979. Comparison of m-Endo LES, MacConkey, and Teepol Media for Membrane Filtration Counting of Total Bacteria in Water. App. Environ. Microbiol, 38 (3):351-358. Green BL, Clausen EM, Litsky W 1977. TwoTemperature Membrane Filter Method for Enumerating Fecal Bacteria from Chlorinated Effluents. App. Environ. Microbiol, 33(6): 12591264. Kireçci E, Savaşçı M, Uslu, H 2006. Kars ve Sarıkamış Çevresindeki İçme Suyu Kaynaklarından Membran Filtrasyon Yöntemi ile Escherichia coli İzolasyonu. Atatürk Üniversitesi Vet. Bil. Derg, 1 (1-2):29-32. Licence KR, Oates BA, Reid TMS 2001. An outbreak of E. coli O157 infection with evidence of spread from animals to man through contamination of a private water supply. Epidemiol. Infect, 126:135– 138. Mcfeters GA, Stuart DG 1972. Survival of Bacteria in Natural Waters:Field and Laboratory Studies with Membrane-Filter Chambers. App. Environ. Microbiol, 24(5): 805-811. TEŞEKKÜR 2014/2-35M numaralı projemin yapılmasında maddi kaynaklarını esirgemeyen Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi Bilimsel Araştırma Projeleri birimine teşekkürlerimi sunarım. KAYNAKLAR Albert MJ, Faruque ASG, Faruque SM, Sack RB, Mahalanabis D 1999. Case-Control Study of Enteropathogens Associated with Childhood Diarrhoea İn Dhaka. Bangladesh. J. Clin. Microbiol,37 (11): 3458–3464. Anonim 2005. İnsani Tüketim Amaçlı Sular Hakkında Yönetmelik. 17.02.2005 Resmi Gazete Sayısı:25730, Ek1(parametreler ve sınır değerleri, değişiklik ek:RG-7/3/2013-28580). 23 KSÜ Doğa Bil. Derg., 20(1), 20-24, 2017 KSU J. Nat. Sci., 20(1), 20-24, 2017 Araştırma Makalesi/ Research Article DOI: 10.18016/ksujns.86250 Nedachin AE, Artemova TZ, Dmitrieva RA, Doskina TV, Talaeva IG 2005. Problems of Epidemic Safety of Drinking Water Use by the Population of Russia. Gig. Sanit, 6;14-8. Payment P, Siemiatycki J, Richardson L, Renaud G, Franco E, Prevos M 1997. A Prospective Epidemiological Study of Gastrointestinal Health Effects Due to the Consumption of Drinking Water. International Journal of Environmental Health Research. 7(1):5-31. Rose R, Geldreich E, Litsky W 1975. Improved Membrane Filter Method for Fecal Analysis. App. Environ. Microbiol, 29(4): 532-536. World Health Organisation 2004. Guidelines for Drinking Water-Quality (3th ed), Genova. 24 KSÜ Doğa Bil. Derg., 20(1),25-27, 2017 KSU J. Nat. Sci., 20(1), 25-27, 2017 Araştırma Makalesi/Research Article DOI : 10.18016/ksujns.96081 Thomisus citrinellus Simon 1875 is a new record (Araneae: Thomisidae) for spider fauna of Iraq 1 Hakan DEMİR1 Osman SEYYAR1 Shurook Abdullah NAJIM2 Department of Biology, Faculty of Science and Arts, Ömer Halisdemir University, 51100 Niğde, Turkey 2 Department of Biology, The College of Sciences, Basrah University, Basrah, Iraq : osmanseyyar@hotmail.com Received (Geliş): 06.04.2016 Accepted (Kabul): 25.07.2016 ABSTRACT: A thomisid spider species, Thomisus citrinellus Simon 1875 is recorded for the first time in Iraq. Photographs of habitus and genitalia of the species are presented. Descriptions and localities of species are also given. Key Words: Thomisus citrinellus Simon 1875, New Record, Spider Fauna, Iraq. Irak Örümcek Faunası için Yeni Bir Örümcek kaydı: Thomisus citrinellus Simon 1875 (Araneae: Thomisidae) ÖZET: Bir Yengeç Örümceği olan Thomisus citrinellus Simon 1875 türü Irak Örümcek Faunası için ilk kez kaydedilmiştir. Türe ait habitus ve genitalya fotoğrafları sunulmuştur. Deskripsiyonu ve lokaliteler ayrıca çalışmada verilmiştir. Anahtar Kelimeler: Thomisus citrinellus Simon 1875, Yeni Kayıt, Örümcek Faunası, Irak. were made by means of a SZ61 Olympus stereomicroscope. . In the identification of this species, the works of Dippenaar-Schoeman & van Harten (2007) were consulted. INTRODUCTION Thomisidae are commonly called crab-spiders as they extend their legs in a crab-like fashion and are able to move forwards, backwards as well as sideways. The member of this family commonly inhabit the flowers of the grasses and shrubs and the body coloration can adapt its living environment (Yang et al. 2005). The genus Thomisus are large genus contaning about 82 species is known from the Palaearctic, Afrotropical and Oriental Regions (Dippenaar-Schoeman & van Harten, 2007). They are commomly found on flowers and usually coloured in white, yellow and pink. Until now, only one species of this genus (Thomisus unidentatus Dippenaar-Schoeman & van Harten, 2007) has been recorded from Iraq (Seyyar et al. 2015). The spider fauna of Iraq are poorly studied and the arachnological investigations are still poor. There is no scientific report on the crab-spider fauna of the country (Samir&Sherman, 2012). Thomisidae is one of the largest spider families including 2153 species in 175 genera on the world (World spider catalog 2016). A total 365 thomisid spider species in 69 genera are known from the Afrotropical Region (Dippenaar-Schoeman and Van Harten, 2007). The aim of this paper is to present the thomisid spider Thomisus citrinellus Simon 1875 as a new record for the araneofauna of Iraq. RESULTS Thomisus citrinellus Simon 1875 Synonyms Thomisus spinifer O. Pickard-Cambridge, 1872a Thomisus citrinellus Simon, 1875a Thomisus spinigerus Mello-Leitão, 1929d Thomisus spinifer Simon, 1932 Thomisus spinifer Lessert, 1936 Thomisus spinifer simoni Caporiacco, 1941b Thomisus spinifer obscurior Caporiacco, 1941b Thomisus spinifer Millot, 1942 Thomisus spinifer decoratus Millot, 1942 Thomisus spinifer maculitibiis Caporiacco, 1947d Thomisus spinifer obscurior Caporiacco, 1949a Thomisus spinifer simoni Caporiacco, 1949a Thomisus spinifer Comellini, 1957 Thomisus citrinellus Levy, 1973 Material examined: Iraq, Basrah, Shat-Alarab (10♀♀) Abu-Alkhaseeb (11♀♀), Al-Hwair (4♀♀). All specimens were deposited in Ömer Halisdemir University Arachnology Museum (Fig.2). MATERIAL and METHODS In this study, the specimens were obtained by manual collection and from under stones in surrounding of Basrah, Iraq (Fig.1). The specimens were preserved in 70% ethanol. Examined specimens are deposited in the OHUAM (Ömer Halisdemir University Arachnology Museum). The identification and photos Identification and description: See DippenaarSchoeman and Van Harten, (2007) World distribution: Mediterranean, Africa, Yemen, Socotra, Seychelles (World Spider Catalog, 2016) and Iraq (this study). 25 KSÜ Doğa Bil. Derg., 20(1),25-27, 2017 KSU J. Nat. Sci., 20(1), 25-27, 2017 Araştırma Makalesi/Research Article DOI : 10.18016/ksujns.96081 Figure. 1: Collecting localities of Thomisus citrinellus Simon 1875. 1- Shat-Alarab, 2- Abu-Alkhaseeb, 3- Al-Hwair Figure 2: Thomisus citrinellus Simon 1875, A- General habitus of female; B- Epigyne; C-Vulva 26 KSÜ Doğa Bil. Derg., 20(1),25-27, 2017 KSU J. Nat. Sci., 20(1), 25-27, 2017 Araştırma Makalesi/Research Article DOI : 10.18016/ksujns.96081 Samir MA, Sherwan TA 2013. First Record of Three Jumping Spiders (Araneae: Salticidae) in Mergasor (Erbil-Iraq). International Journal of Molecular Zoology, 3 (6): 20-23. Seyyar O, Demir H, Najim SA 2015. A new spider record of the genus Thomisus Walckenaer, 1805 (Araneae: Thomisidae) from Iraq. Biological Diversity and Conservation, 9 (2): 221-223. World Spider Catalog 2016. World Spider Catalog Version 16. Natural History Museum Bern. Online at http://wsc.nmbe.ch (accessed 05 April 2016). Yang ZZ, Zhu MS, Song DX 2005. Two New Species Of The Spider Genus Tmarus Simon 1875 (Araneae: Thomisidae) from China. Acta Arachnologica, 54 (2): 95-98. DISCUSSION There is not enough literature about the thomisid fauna of Iraq, because this fauna has not been studies. Thomisus citrinellus Simon 1875 is widespread throughout Africa, Saudi Arabia, Palestine, Yemen but no record of this species in Iraq. Adult females were collected in May- June. The recording of this species from Iraq widens its distribution to the Middle East. REFERENCES Dippenaar-Schoeman AS, Van Harten A 2007. Crab Spiders (Araneae: Thomisidae) from Mainland Yemen And The Socotra Archipelago: Part 1. The genus Thomisus Walckenaer, 1805. Fauna of Arabia, 23: 169–188. 27 KSÜ Doğa Bil. Derg., 20(1),28-34, 2017 KSU J. Nat. Sci., 20(1), 28-34,, 2017 Araştırma Makalesi/Research Article DOI : 10.18016/ksujns.26348 Diagnosis of Nematode Populations Found in Chard, Barley and Onion Grown in North of Iraq and South of Turkey Kamal Hussein KAREEM1 Neziha Gamze AKBAY2 Nassar Hashim AHMED1 Shirkoo Ameen Fateh SALAİ1 Tolga GÜRKAN1. Ramazan ÇETİNTAŞ2 1 KSÜ, Graduate of Natural and Applied Sciences, Bioengineering and Sciences, Kahramanmaraş 2 KSÜ, Agricultural Faculty, Department of Plant Protection, Kahramanmaraş : cetintas@ksu.edu.tr Geliş (Received): 08.08.2016 Kabul (Accepted): 15.09.2016 ABSTRACT: The soil samples of three different crops namely Chards, Barely and Onion in south part of Iraq and north part of Turkey during 2014-2015 were examined and the abundance, distribution and genera of nematodes were diagnosed based on their community compositions and trophic groups. Nematodes from 230 collected soil samples from both countries extracted by Baermann systems, identified, and quantified by microscopic observations. Total number of genera belonging four trophic groups of nematodes were 19, 11, 7, and 8 for free living, plant parasite, omnivorous and predaceous nematodes, respectively. In Iraq, the highest numbers nematodes were found in free living genus of Cephalobus with 600, 1044 and 693 individual for Chard, Barley and Onion, respectively. Overall, in Turkey, the highest numbers of free living nematodes were also found in genus Cephalobus with 446, 492 and 541 individual for Chard, Barley and Onion, respectively. In study, the greater free living nematode densities in all three crops from both counties were Cephalobus followed by Chiloplacus, Rhabditis, Monhystera, Eucephalobus, Acrobeles and Wilsonema. On the other hand, the highest densities of plant parasitic nematodes were observed in Tylenchus, Pratylenchus, Aphelenchus, Filenchus, Ditylenchus, Aphelnchoides, Heterodera, Meloidogyne and Helicotylenchus. Current study indicated that the number of nematodes genus occurred in both countries differed, because of possibly different soil and environmental conditions for nematodes. Key words: Biodiversity, nematodes, trophic groups, density Türkiye’nin Doğusu ile Irak’ın Kuzeyinde Yetiştirilen Zeytin, Asma ve Karışık Meyve Alanlarındaki Nematod Yoğunluklarının Tanımlanması ÖZET: Türkiye’nin doğusu ile Irak’ın kuzeyinde yetişen pazı, arpa ve soğan alanlarından, 2014-15 yıllarında, alınan toprak örneklerinde görülen nematodların trofik yapı ve cinslerine göre yoğunlukları, dağılımları ve biyoçeşitlilikleri araştırılmıştır. Her iki ülkeden alınan toplam 230 toprak örneğinde nematodlar Baermann sistemi yardımı ile elde edilmiş ve ışık mikroskobunda teşhisleri yapılmıştır. Çalışmada, dört trofik gruba ait nematodların cins sayıları bitki paraziti nematodlar için 11, serbest yaşayanlar için 19, predatörler için 8 ve omnivor nematodlar için ise 7 adet olmuştur. Çalışmanın Irak bölgesinde, en yüksek serbest yaşayan nematod sayısı Cephalobus cinsinde bulunmuş olup sırası ile pazı, arpa ve soğan için 600, 1044 ve 693 ve Türkiye için ise bu sayılar sırası ile 446, 492 ve 541 olmuştur. Çalışmanın tamamına bakıldığında her iki ülkede de Cephalobus’dan sonra sırası ile Chiloplacus, Rhabditis, Monhystera, Eucephalobus, Acrobeles ve Wilsonema cinsleri takip etmiştir. Diğer taraftan, çalışmada en yüksek bitki paraziti nematod sayıları sırası ile Tylenchus, Pratylenchus, Aphelenchus, Filenchus, Ditylenchus, Aphelnchoides, Heterodera, Meloidogyne ve Helicotylenchus olmuştur. Mevcut çalışmada her iki ülkede mevcut faklı toprak ve çevresel faktörlerden kaynaklı nematod cins ve sayılarında farklılıklar gözlenmiştir. Anahtar sözcükler: Biyoçeşitlilik, nematodlar, trofik grouplar, yoğunluklar which cover all main trophic consumer levels and are associated in the degrading of dead organic material, nutrient cycling and microbial activities (Bardgett et al., 1999). From an environmental viewpoint, nematodes are part of nearly all ecosystems in their roles as herbivores, bacterivores, fungivores, omnivores, predators, plants and animal parasites, and as consumers of organic matter. They are crucial in the flow of cycling and energy of nutrients (Abebe et al., 2011). Nematodes are also important controllers of remains degradation (Ruess and Ferris, 2004). Because nematodes sustain a various life history strategies and gain different food sources, they are considered as a part of trophic levels in the food webs (Hsieha, et al., 2016). Nematodes play a INTRODUCTION The Phylum Nematoda is extremely varied in terms of species richness and one of the most plentiful metazoan groups on earth. Nematodes cover nearly 90% of all multicellular organisms. Soil nematodes are considered a good indicators of soil quality and play an important role in essential soil processes (Neher, 2001). Nematodes are abundant in soils and contain a high level of trophic variety (Bongers and Bongers, 1998; Yeates et al., 2009) and they could provide significant nitrogen and biomass mineralization to the plants. The sequences of crop turnover in the soil including various crop varieties can also effect nematode presence, community structure and diversity (Rahman et al., 2007). Feeding strategies in the nematodes are varied 28 KSÜ Doğa Bil. Derg., 20(1),28-34, 2017 KSU J. Nat. Sci., 20(1), 28-34,, 2017 Araştırma Makalesi/Research Article DOI : 10.18016/ksujns.26348 remarkably role as bio-pointers of soil health (Wilson and Kakouli-Duarte, 2009). However, some of parasitic nematodes are very important economically across to world, due to their negative effect on cultivated crops, on some animals and people (Blaxter et al., 1998). The aims of the study were; a) to compare biodiversity of nematodes occurring in fields of Chard, Barley and Onion growing areas of Iraq and in Turkey. b) to determine the population and effect of nematode genera occurring in different crops of both countries. Kirkuk and 5 cities of Turkey including Kahramanmaraş, Gaziantep, Osmaniye, Adana and Şanlıurfa. Location of each sample taken were recorded by Global Positioning System (GPS) (Figure 1, 2). Field Survey In this study, a total of 230 samples were collected from Chard, Barley and Onions grown soils located in both countries of Iraq and Turkey. The soil samples were taken randomly from top 5 to 25 cm in depth with representing the entire sampled field. Samples were taken based on 6 sub-samples (cores) by a zigzag pattern. Approximately 055 cm3 of soil volume for each samples were placed into a polyethylene bag to prevent sun light and high temperature exposure. The taken samples were labeled with information needed and transported to the lab in an ice chest for further evaluations. The abundance of nematodes were determined based on 100 cm3 sub soil samples for each location of each crop. MATERIAL and METHODS Study Area This research was conducted to determine the nematodes populations and their biodiversity in agricultural soils of two countries, Turkey and Iraq. Samples were taken from the agricultural field cultivated with different crops during 2014 and 2015. Soil samples were collected from Chard, Barley and Onions fields in two city of Iraq namely Erbil and Figure 1. A view of soil sampling areas of both south of Turkey and north of Iraq. Figure 2. A view of soil sampling areas of south of Turkey. 29 KSÜ Doğa Bil. Derg., 20(1),28-34, 2017 KSU J. Nat. Sci., 20(1), 28-34,, 2017 Araştırma Makalesi/Research Article DOI : 10.18016/ksujns.26348 Acrobeles spp. Wilsonema spp. Amphidelus spp. Acrolobus spp. Cervidelus spp. Geomonhystera spp. Panagrolaimus spp. Prismatolaimus spp.), were bacterivorous, Aphelenchus app. Aphelenchoides spp. Tylenchus spp. and Ditylenchus spp. were fungivorous nematodes. The latter five genus were also consider as plant parasites except Dorillum spp. (Table 5). Eight plant parasitic nematodes genera specifics from soil samples collected from Chard, Barley field were Ditylenchus spp. Meloidogyne spp. Pratylenchus spp. Heterodera spp. Tylenchus spp. Aphelenchus spp. Aphelenchoides spp. and Helicotylenchus spp. (Table 6). Seven genera of omnivorous nematodes and predacious nematodes from all crops Chard, Barley and Onion soil samples were existed including Labronema spp. Ecumenicus spp. Eudorylaimus spp. (also considered predacious nematode), Aprocelaimus spp. and Dorylaimus spp. Mesodorylaimus spp. Enchodelus spp. (Table7). Overall eighteen genera of free living nematodes including Cephalobus spp. Eucephalobus spp. Monhystera spp. Chiloplacus spp. Rhabditis spp. Acrobeles spp. Wilsonema spp. Amphidelus spp. Acrolobus spp. Cervidelus spp. Panagrolaimus spp. Geomonhystera spp. and Prismatolaimus spp. as bacterivorous, Aphelenchus spp. Aphelencoides spp. Tylenchus spp. Ditylenchus spp. Dorillum spp. as fungivorous were detected in Chard and Barley. (Table 5). Total of 10 genera of plant parasitic nematodes namely Aphelenchus spp. Aphelenchoides spp. Pratylenchus spp. Heterodera spp. Tylenchus spp. Helicotylenchus spp. Meloidogyne spp. Psilenchus spp. Filenchus spp. and Ditylenchus spp. were detected in Chard and Onion of Turkey. Psilenchus spp. was not observed in Barley in both countries (Table 6) Seven omnivorous and predacious genera identified from Chard, Barley and Onion including Labronema spp., Eudorylaimus spp., Aporcelaimus spp. Ecumenicus spp. Enchodelus spp. (also considers as predacious nematode), Mesodorylaimus spp. and Dorylaimus spp. were found.in both countries (Tables 7) In this study nematodes communities were monitored and quantified in the soil samples taken from Chard, Barley and Onion growing agriculture areas of two countries. Nematode community structure categorized based on taxonomic family and trophic groups (i.e. bacterivores, fungivores, plant-parasite, omnivores and predators). Sampling approaches, the spatial investigation and nematode distributions in the field were similar to that reported by Neher et al., (2005), Zhang et al., (2012). Using Cobb's sieving and decanting technique the samples taken from soils of all fields and then followed by modified Baermann technique (Young-Mathews et al., 2010). Studies on nematode community structure in cultivated soils showed that nematodes are one of the most abundant components of the micro fauna of agricultural soils (Boag and Yeates, 1998). Nematode community structure and diversity (Bulluck et al., 2002) are affected by the soil amendments, this also true for soil texture (Hunt, 1993), Extraction producers of nematodes Modified Baermann Funnel procedure was used for 10 days to extract occurring nematodes as outlined by Barker and Campbell, (1981). Extraction process of nematodes was finalized by sieving the nematode containing suspension with a 500 mesh-opening sieve (Spaull and Braithwaite, 1979). Extracted nematodes were identified to genus level and comparative abundance was assessed in each sample by a light microscope. Some of nematodes found in the sample were fixed for imaging and kept for further studies (Kimenju et al., 2004). Morphological identification Nematodes identification is primarily based on morphological characters and morphometric measurements. Several morphological characteristics used in the identification of the species such as overall size, shape, presence and shape of the stylet, stylet knobs, stage of development, juvenile vs adult. Some morphological traits are not visible thus collected nematodes were identified to the genus level via an inverted compound microscope, Lx400 Labomed (40 to 60X) (Bridge and Starr, 2007). The nematodes were assigned bacteriovores, fungivores, plant parasites and omnivores or predators (Yeates et al., 1993). RESULTS and DISCUSSION Nematode populations and biodiversity for two different countries, Iraq and Turkey, varied. Overall, 37 nematodes genus were identified in both countries. In Iraq, samples taken from the soils of Chard, Barley and Onion, sixteen genera of nematodes were identified with the number of nematodes 2082, 3804 and 1793, respectively. In Turkey, 18 genera were identified with the number of nematodes 2366, 2398 and 2885 for Chard, Barley and Onion, respectively (Table 1). In Iraq, 8 genera of nematodes were identified with the number of nematodes of 1260, 3202 and 764 for Chard, Barley and Onion, respectively. In Turkey, however, the number of nematode genera were found to be 10 and the total number of nematodes counted as 1085, 1388 and 1455 for Chard, Barley and Onion, respectively (Table 2). In Iraq, the number of nematode genera identified were 5 and the number of nematodes were 227, 557, and 155 for Chard, Barley and Onion, respectively. In Turkey, however, the number of nematode genera were 7 and the number of nematodes for Chard, Barley and Onion 435, 491 and 573, respectively (Table 3). The highest and the lowest number of predacious nematodes through all crops from both countries were 632 and 225 in Onion of Iraq and Onion of Turkey, respectively (Table 4). Accumulative total of 36 genera were observed from soil samples of both countries from all three crops. Total of 16 free living nematode genera were identified from soil samples of all crops Chard, Barley and Onion in Iraq. Of which, Cephalobus spp. Eucephalobus spp. Monhystera spp. Chiloplacus spp. Rhabditis spp. 30 KSÜ Doğa Bil. Derg., 20(1),28-34, 2017 KSU J. Nat. Sci., 20(1), 28-34,, 2017 Araştırma Makalesi/Research Article DOI : 10.18016/ksujns.26348 soil temperature (Boag et al., 1991) and broad vegetation types (grasses versus woody plants) (Boag and Orton Williams, 1976). However, they stay constant with the cultivation. Water level also effects on the activity and population of nematodes in soil reported by Steinberger and Sarig, (1993) Thus there are studies showed that rainfall is the main impact on the nematode and its species population densities. This might be the case with our study, where the differences in rainfall or soil moisture content might have caused the differences between the countries nematode community structure and densities. During 2014-1015, the soil samples taken from the fields of Chard, Barley and Onion in both countries showed similarity in number of genera of the free living nematodes. However, there were differences in the number of each genera presented in the soil samples of the fields in both countries. Seven genera of predacious nematodes were identified at both countries with nearly same abundance within all three crop fields Chard, Barley and Onion respectively. (Table 7). There were some differences in the genera number of Omnivorous nematodes between both countries. The soil samples from all three fields of Chard, Barley and Onion Iraq contained only 5 genera. However, all three crops of Iraq did not have any nematodes belonging the genera Mesodorylaimus spp. and Enchodelus spp. Table 1. Total numeral of free living nematodes (frugivorous and bacterivorous) and belonging genus bring in 100 cm3 soil sample taken from Chard, Barley and Onion of Turkey and Iraq in 2014-2015. North of Iraq South of Turkey Crops Chard Barley Onion Number of nematodes 2082 3804 1793 Number of genera 16 16 16 Number of nematodes 2366 2398 2885 Number of genera 18 18 18 Table 2. Total numeral of plant parasitic nematodes and belonging genus bring in 100 cm 3 soil sample taken from Chard, Barley and Onion of Turkey and Iraq in 2014-2015. North of Iraq South of Turkey Crops Chard Barley Onion Number of nematodes 1260 3202 764 Number of genera 8 8 9 Number of nematodes 1085 1388 1455 Number of genera 10 9 10 Table 3. Total numeral of omnivorous nematodes and belonging genus found in 100 cm 3 soil sample taken from Chard, Barley and Onion of Iraq and Turkey in 2014-2015. North of Iraq South of Turkey Crops Chard Barley Onion Number of nematodes 227 557 155 Number of genera 5 5 5 Number of nematodes 435 491 573 Number of genera 7 7 7 Table 4. Total numeral of predacious nematodes and belonging genus found in 100 cm 3 soil sample taken from Chard, Barley and Onion of Iraq and Turkey in 2014-2015. North of Iraq South of Turkey Crops Chard Barley Onion Number of nematodes 289 610 225 Number of genera 7 7 6 Number o f nematodes 373 530 632 31 Number of genera 7 6 6 KSÜ Doğa Bil. Derg., 20(1),28-34, 2017 KSU J. Nat. Sci., 20(1), 28-34,, 2017 Araştırma Makalesi/Research Article DOI : 10.18016/ksujns.26348 Table 5. The mean number of Bacterivorous and Fungivorous nematodes found in chard, barley and onion in Iraq and Turkey in 2014-2015. Crops Barley Chard Onion Barley Chard Onion Cephalobus 15.78b 23.72a 22.3a 12.61a 13.51a 12.88a Eucephalobus 0.78b 2.11ab 4.16a 2.51b 4.48a 2.57b Monhystera 2.76a 2.90a 2.41a 6.00b 8.21a 8.19a Chiloplacus 5.84a 5.20a 4.06b 11.02ab 10.18b 12.64a Rhabditis 6.6a 5.45a 3.09b 6.17b 8.48a 6.00b Bacterivorous Acrobeles 0.68b 2.77a 0.51b 1.51b 2.24a 2.80a Wilsonema 1.60a 1.0ab 0.51b 0.50a 0.57a 0.71a Amphidelus 1.23a 0.54ab 0.38b 0.10a 0.18a 0.28a 0.48a 0.66a 0.12a 0.00a Acrolobus North 0.34b of Iraq 0.13a 0.36b 1.03a 0.27a 0.35a South of 0.35a Turkey 0.07a Panagrolaimus 0.34b 0.68a 0.29b 0.07a 0.36a 0.14a Geomonhystera 0.00 0.00 0.00 0.66ab 1.03a 0.42b Prismatolaimus 0.00 0.00 0.00 0.61a 0.54a 0.19b Aphelenchus 7.28b 14.0a 5.29b 6.30a 7.50a 7.04a Aphelencoides 4.68b 0.79c 7.32a 1.66a 0.66b 1.61a Tylenchus 5.13b 21.0a 4.38b 5.66b 8.70a 8.21a Ditylenchus 1.07b 4.56a 1.32b 5.10a 3.36b 3.40b Cervidelus Fungivorous Dorillum 0.52b 1.00a 0.32b 0.41a 0.90a 0.83a Data are an average of nematode numbers per sample. Data transformed with log10(x+1) but actual numbers are presented. Means within a row in the same country followed by the same letter are not different according to Duncan’s multiple-range test (P 0.05). Plant Parasitic Nematodes Table 6. The mean number of plant parasitic nematodes found in chard, barley and onion in Iraq and Turkey in 2014-2015. North of Iraq South of Turkey Crops Barley Chard Onion Barley Chard Onion Aphelenchus 12.97a 8.32ab 5.90b 6.41a 6.88a 7.58a Aphelenchoides 0.86b 2.9ab 7.00a 1.74a 0.76b 1.88a Pratylenchus 20.34a 7.92b 3.51c 8.53a 6.14b 6.39b Paratylenchus 1.54a 1.42a 0.87a 1.56ab 2.29a 0.86b Tylenchus 21.0a 6.35b 4.30b 6.79a 9.47a 8.46a Helicotylenchus 1.09a 1.80a 0.83a 1.23a 0.61a 1.04a Meloidogyne Psilenchus Filenchus 10.70a 0.92b 0.00a 0.00a 0.00 0.00 0.7b 0.10a 0.00 0.64a 0.00a 4.17a 0.20a 1.11a 2.08b 0.41a 0.62a 2.51b Ditylenchus 4.20a 1.10b 4.48a 2.32b 4.04a 1.82b Data are an average of nematode numbers per sample. Data transformed with log10(x+1) but actual numbers are presented. Means within a row in the same country followed by the same letter are not different according to Duncan’s multiple-range test (P0.05). 32 KSÜ Doğa Bil. Derg., 20(1),28-34, 2017 KSU J. Nat. Sci., 20(1), 28-34,, 2017 Araştırma Makalesi/Research Article DOI : 10.18016/ksujns.26348 Predacious Nematodes Table 7. The mean number of predacious nematodes found in chard, barley and onion in Iraq and Turkey in 20142015. North of Iraq South of Turkey Crops Barley Chard Onion Barley Chard Onion Labronema 5.29a 2.75b 2.80b 2.30b 5.09a 5.23a Eudorylaimus 2.79a 1.60b 1.51b 2.84a 2.18a 2.46a Senura 0.25b 0.15b 0.70a 0.17a 0.36a 0.09a Mononchus 3.68a 1.90b 1.29b 0.92b 2.57ab 5.93a Discolaimus 1.02a 0.60b 0.54b 0.35b 0.24b 0.79a Aprocelaimus Anatonchus 0.47a 0.34a 0.07b 0.15a 0.00b 0.45a 0.30a 0.00b 0.54a 0.30a 0.18a 0.00b Data are an average of nematode numbers per sample. Data transformed with log10(x+1) but actual numbers are presented. Means within a row in the same country followed by the same letter are not different according to Duncan’s multiple-range test (P0.05). inform about the managing nematodes. More comprehensive studies with wider crop varieties needed to be conducted to learn more of nematode density and biodiversity. CONCLUSION In current study, 37 genera belonging to different nematodes trophic groups from Chard, Barley and Onions field’s soils of different parts of two countries were diagnosed. From the soil samples taken at both countries, four trophic groups belonging free living, plant parasite, omnivorous and predaceous were identified. Total of nineteen genera from free-livings, 10 genera from plant parasites, 5 genera from omnivorous and 7 genera from predaceous. We can conclude that the number and genera of nematodes from the Turkey province was higher than Iraq, this may be due to differences in moisture, climate, the tillage or crop rotation. The individual number of free-living nematodes were higher than all other three nematodes, and we noticed that individual numbers of plant parasite nematodes from Barely crops were higher in both countries than other crops. In general highest individual numbers containing genera was Cephalobus followed by Aphelechus, Rhabditis, Tylencus, Pratylencus, Monhystera, Chiloplacus, Eucephalobus, Meloidogyn, Heterodera, Aphelencoided, Ditylencus, Helycotylencus, Labronema, Monhestera, Eudorilymus, respectively. The lowest number of diagnosed nematodes were Psilenchus, Cervidelus, Prismatolaimus, Amphidelus, Wilsonema, Geomonhystera, Anatonchus, Aporcelaimus, Senura, Discolimus, and Ecuminicus. In current study, within the three different crops fields of two countries, the genera and species of nematodes showed that there were differences of obtained data. Because of difference in the geographic and climatic region of both countries, the nematode biodiversity in some degree is inevitable. More detailed studies covering more areas of related crops are needed. Therefore, it is not surprising that nematode communities varied among regions. Thus, the region and ecosystem type can be used for the interpretation of nematode index values (Ruess, 2003). We suggest that there should be farmers’ awareness about the plant parasite nematodes and their expected damages to the farms. In addition, they should be REFERENCES Abebe E, Mekete T, Thomas WK 2011. A critique of current methods in nematode taxonomy. African Journal of Biotechnology, 10(3): 312-323. Bardgett RD, Cook R, Yeates GW, Denton CS 1999. The Influence of Nematodes on Belowground Processes in Grassland Ecosystems. Plant and Soil, 212(1): 23-33. Barker DF, Campbell AM 1981. The bir A Gene of Escherichia coli Encodes a Biotin Holoenzyme Synthetase. Molecular Biology, 146(4): 451-467. Blaxter ML, Deley P, Garey JR, Liu LX, Scheldeman P, Vierstraete JR, Vanfleteerent JR, Mackey LY, Dorris M, Frisse LM, Vida JT, Thomas K 1998. A Molecular Evolutionary Framework for the Phylum Nematoda. Nature, 39(5): 71-75. Boag B, Williams KJ 1976. The Criconematidae of the British Isles. Ann. Applied Biological. 84(3): 361369. Boag B, Yeates, GW 1998. Soil Nematode Biodiversity in Terrestrial Ecosystems. Biodivers, 7(5): 617-630. Boag B, Crawford JW, Neilson R 1991. The Effect of Potential Climatic Changes on the Geographical Distribution of the Plant-Parasitic Nematodes Xiphinema and Longidorus in Europe. Nematologica, 37(1): 312-323. Bongers T, Bongers M 1998. Functional diversity of nematodes. Applied Soil Ecology, 10(3): 239-251. Bridge J, Starr JL 2007. Plant Nematodes of Agricultural Importance: A color handbook. (CRC Press; San Diego, CA, USA: 2007). Bulluck LR, Barker KR, Ristaino JB 2002. Influences of Organic and Synthetic Soil Fertility Amendments on Nematode Trophic Groups and Community Dynamics under Tomatoes. Applied Soil Ecology, 21(3): 233-250. Hsieha J, Wangb M, Laic J, Liua H 2016. A Novel Static Cultivation of Bacterial Cellulose Production 33 KSÜ Doğa Bil. Derg., 20(1),28-34, 2017 KSU J. Nat. Sci., 20(1), 28-34,, 2017 Araştırma Makalesi/Research Article DOI : 10.18016/ksujns.26348 by Intermittent Feeding Strategy. Taiwan Institute of Chemical Engineers, 63: 46-5. Hunt DJ 1993. Aphelenchida, Longidoridae and Trichodoridae: Their Systematics and Bionomics. (Wallingford: CAB International). Kimenju J, Sibanda Z, Talwana H and Wanjohi W 2004. Nematology Training Manual. (Nematology Initiative for Eastern and Southern Africa). Neher DA 2001. Role of Nematodes in Soil Health and Their Use as Indicators. Journal of Nematology 33(4): 161-168. Neher DA, Wu J, Barbercheck ME, and Anas O 2005. Ecosystem Type Affects Interpretation of Soil Nematode Community Measures. Applied Soil Ecology, 30(1): 47-64. Rahman L, Chan KY, Heenan DP, Heenan 2007. Impact of Tillage, Stubble Management and Crop Rotation on Nematode Populations in a Long-Term Field Experiment. Soil Till. Res, 95: 110-119. Ruess L 2003. Nematode Soil Faunal Analysis of Decomposition Pathways in Different Ecosystems. Nematology, 52(2): 179 -181. Ruess L, Ferris H 2004. Decomposition Pathways and Successional Changes. Nematol. Monogr. Perspect, 2: 547-556. Spaull VW and Braithwaite JMC 1979. A Comparison of Methods for Extracting Nematodes from Soil and Roots of Sugarcane, Proceedings of the South African Sugar Technologists, 53:103-107. Steinberger Y, Sarig S 1993. Response by Soil Nematode Populations and the Soil Microbial Biomass to a Rain Episode in the Hot, Dry Negev Desert. Biology and Fertility of Soils, 16(3): 188192. Wilson MJ and Kakoul-duarte T 2009. Nematodes as Environmental Indicators. (Wallingford, UK, CAB International) 315. Yeates GW, Bongers T, De Goede R GM, Freckman DW and Georgieva SS 1993. Feeding Habits in Soil Nematode Families and Genera an outline for Soil Ecologists. Journal of Nematology, 25(3): 315. Yeates GW, Ferris H, Moens T, Van der Putten WH 2009. The Role of Nematodes in Ecosystems. (Nematodes as Environmental Indicators) 1-45. Young-Mathews A, Culman SW, Sánchez-Moreno S, O’Geen AT, Ferris H, Hollander A D and Jackson LE 2010. Plant-Soil Biodiversity Relationships and Nutrient Retention in Agricultural Riparian Zones of the Sacramento Valley, California. Agroforestry Systems 80(1): 41-60. Zhang M, Liang WJ and Zhang XK 2012. Soil Nematode Abundance and Diversity in Different Forest Types at Changbai Mountain, China. Zoological Studies, 51(5): 619-626 34 KSÜ Doğa Bil. Derg., 20(1), 35-41, 2017 KSU J. Nat. Sci., 20(1), 35-41, 2017 Derleme Makalesi/Review Article DOI : 10.18016/ksujns.70307 Aspirin Yem Değeri ve Çiftlik Hayvanlarının Beslenmesinde Kullanılabilme Olanakları: II. Ruminantların Beslenmesinde Kullanımı ve Etkileri Kasım ÖZEK Güney Marmara Kalkınma Ajansı, Balıkesir : kozek@gmka.gov.tr Geliş (Received): 30.05.2016 Kabul (Accepted): 25.07.2016 ÖZET: Bu derlemede, aspirin süt ve et sığırları ile küçükbaş hayvanların beslenmesinde kullanılabilme olanakları tartışılmıştır. Aspir, kurak ve yarı kurak bölgelerde yetiştirilebilen, hayvan beslemede soya alternatifi olabilecek bir yağlı tohum bitkisidir. Aspirin besin maddesi içeriği varyete, toprak ve iklim koşullarına bağlı olarak değişmektedir. Aspir, ruminant beslemede dane ve küspe olarak kullanılabildiği gibi kaba yem olarak kullanılmaya ve kaliteli silaj yapımına da uygundur. Tam yağlı aspir tohumu süt sığırı rasyonlarına 3 kg gün -1 seviyesinde eklenebilirken, aspir küspesi besi sığırları rasyonlarına % 15 düzeyinde ilave edilebilir. Damızlık koyunlara kaba yem olarak yedirildiğinde döl verimini arttırmakta, buzağılarda ise soğu ğa karşı toleransı ve büyümeyi olumlu yönde etkilemektedir. Ayrıca aspir küspesi de kuzu ve oğlak besisinde başarıyla kullanılabilecek bir yemdir. Anahtar Kelimeler: Aspir, besi sığırı, besleme, koyun, süt sığırı. Feed Value and the Possibilities of Using in Farm Animal Nutrition of Safflower: II. The Using and Effects in Ruminant Nutrition ABSTRACT: In this review, the possibilities of using the safflower in dairy, beef cattle and small ruminant nutrition were discussed. Safflower is a soy alternative oilseed crop that can be grown arid and semi-arid regions for animal feed. Nutrient content of safflower varies depending on variety, soil and climatic conditions. Safflower can be used as grain, oil meal and forage in ruminant nutrition, and at the same t ime it is suitable for silage. Full-fat safflower seeds are given to dairy cattle with a level of 3 kg day -1 . Also, beef cattle rations may contain 15% safflower meal. When safflower is used as forage in nutrition of breeding sheep it increases fertility. In addition, it is reported that safflower increases growth and cold tolerance of calves. Safflower meal can be used successfully in the fattening lambs and kids. Key words: Dairy cattle, beef cattle, nutrition, safflower, sheep GİRİŞ Aspir, esas olarak yağı ve hayvan yemi amacıyla ekilirken az da olsa bazı yemeklerde renklendirici olarak ve alternatif tıpta kullanılmak amacıyla da yetiştirilmektedir (Karakaş Oğuz ve Oğuz, 2006; İlkdoğan, 2012; Bergman ve Kandel, 2013). Aspir yağı, zeytinyağına göre daha az doymuş yağ asitleri, daha fazla doymamış yağ asitleri içermektedir. Bu yağ, kalp ve damar hastalıklarına yakalanma riskini azaltırken kötü kolesterol düzeyinin düşürülmesinde de önemli rol oynamaktadır (Karakaş Oğuz ve Oğuz, 2006; Malakian ve Hassanabadi, 2010; Blair, 2011 ). Aspirin besin maddesi kompozisyonu bölge toprak ve varyeteye bağlı olarak değişmektedir. Aspir küspesinin yem değeri ise içerdiği kabuk miktarı ve küspenin elde ediliş yöntemine bağlı olarak farklılık göstermektedir. Kabuğu büyük oranda ya da tamamen ayrılmış aspir küspesinin besin maddesi içeriği soya fasulyesi küspesinin besin madde içeriği ile eşdeğer ya da daha iyi durumdadır. Aspirin tohum, küspe ve kaba yem olarak besin maddesi içerikleri ile kanatlı beslemede kullanılabilme olanakları ve etkileri Özek (2016) tarafından detaylı bir şekilde verilmiştir. Aspir tohumu, küspesi veya yağının ruminant rasyonlarında sınırsız düzeyde kullanılması mümkün değildir. Oğuz ve ark. (2014) süt sığırı rasyonlarına 2 kg gün -1 düzeyinde aspir tohumu ilavesinin herhangi bir olumsuz etki olmaksızın kullanılabileceğini ancak bu seviyesinin 3 kg gün -1 düzeyine çıktığında süt veriminin azaldığını bildirmektedir. Diğer taraftan, Dschaak ve ark. (2011) süt sığırı rasyonlarına 3 kg gün -1 düzeyinde aspir tohumu ilavesinin mümkün olduğunu, ancak 4 kg gün -1 düzeyinde ilavenin bazı sorunlara neden olduğunu belirtmişlerdir. Voicu ve ark. (2009) aspir küspesinin besi sığırı rasyonlarına rasyon kesif yeminin % 18’i düzeyinde ilave edilebileceğini bildirirken, Tufarelli ve ark. (2013) aspir küspesinin hem kuzuların hem de oğlakların beslenmesinde kullanılabileceğini bildirmişlerdir. Aspirin kaba yem olarak süt sığırları, koyun ve besi sığırlarına yedirilebileceği ifade edilmektedir (Stanford ve ark., 2001; Voicu ve ark., 2009). Aspirin Süt Sığırlarının Beslenmesinde Kullanımı ve Etkileri Aspir tohumları, süt sığırlarına, besi hayvanlarına ve koyunlara kırılmadan bütün halde verilebilir. Oğuz ve ark. (2014) laktasyonun son dönemindeki süt sığırlarına hayvan başına 1, 2 veya 3 kg gün -1 aspir tohumu verilmesinin (kesif yemin % 12.5, % 25 veya % 37.5’i oranında) süt verimi, süt yağı, bazı kan ve rumen parametrelerine etkisini inceledikleri bir çalışmada, 35 KSÜ Doğa Bil. Derg., 20(1), 35-41, 2017 KSU J. Nat. Sci., 20(1), 35-41, 2017 Derleme Makalesi/Review Article DOI : 10.18016/ksujns.70307 hayvanlara günlük 2 kg aspir tohumu verilmesinin süt verimini olumsuz etkilemediği ancak günlük 3 kg aspir tohumu verilmesinin süt verimini önemli oranda düşürdüğü bildirilmiştir. Araştırıcılar, süt yağ miktarında önemli bir değişiklik olmadığını belirlemişlerdir. Sütte okside bir tat bırakması nedeniyle inek başına günde 3 kg’dan fazla aspir tohumunun verilmemesine dikkat edilmelidir. Süt sığırı rasyonlarına rasyon kuru maddesinin % 6’sı oranında aspir yağı ilavesi, süt yağ yüzdesini ve yağ üretimini % 30 oranında düşürmektedir Ancak, süt verimi, süt protein ve laktoz oranını etkilememektedir. Süt yağ asidi kompozisyonu ise doymamış yağ asitleri lehine değişmektedir. Sütteki konjuge linoleik asit (CLA) miktarı da, % 87 oranında daha fazla olmaktadır (Bell ve ark., 2006). Süt yağ yüzdesi ve yağ üretimindeki bu düşüş, % 40-50 düzeyinde kaba yemle beslenen süt sığırlarının rumenlerinde gerçekleşen yağ asiti sentezinin rasyona yüksek oranda aspir yağı ilavesi ile sekteye uğramasının bir sonucudur (Griinari ve ark., 1998). Laktasyondaki süt sığırlarının rasyonlarına yağ ilavesi enerji dengesini, süt verimini, süt yağını, üremeyi ve hayvanın sağlığını pozitif yönde teşvik etmektedir. Bu yüzden, aspir süt sığırlarının özellikle laktasyonun ilk döneminde ihtiyaç duydukları yüksek enerji ihtiyaçlarının karşılanmasında önemli bir yağlı tohum olarak görülmektedir. Alizadeh ve ark. (2010) aspir tohumunun süt sığırı rasyonlarına laktasyonun erken döneminde rasyon kuru madde (KM)’sinin % 5’i düzeyinde ilave edilebileceğini bildirmektedirler. Yüksek yağ ve düşük selüloz içeriği yönünde geliştirilen yeni bir aspir varyetesi (NutraSaff ) ile yerli (geleneksel) aspir varyetesinin süt sığırlarındaki etkilerini belirlemek amacıyla son zamanlarda yapılan bir çalışmada % 63 kaba yem % 37 kesif yem içeren rasyonlara % 3 düzeyinde yerli ya da Nutrasaff aspir varyetesi tohumu ilave edilmiştir (Dschaak ve ark., 2011). Kontrol rasyonu ise, % 2 düzeyinde pamuk tohumu içermiştir. İlgili araştırmanın sonuçları Çizelge 1’ de verilmiştir. Çizelge 1’den görüldüğü gibi, rasyona aspir tohumu ilavesi KM alımını ve sindirimini etkilememiştir (P>0.05). Bu sonuç, süt sığırı rasyonlarına % 3 düzeyinde aspir tohumu ilavesinin sindirimi olumsuz etkilemediğini göstermektedir. Ancak, bir başka çalışmada rasyona % 15 düzeyinde ayçiçeği küspesi ilavesinin KM alımını düşürdüğü bildirilmektedir (P<0.05) (Mansoori ve ark., 2011). Dschaak ve ark. (2011), rasyona aspir tohumu ilavesinin ham protein (HP) alımı ve sindirimini etkilemediğini (P>0.05), Nutrasaff aspir varyetesi ilaveli grupta Nötral Deterjan Lif (NDF) alımının daha düşük gerçekleştiğini (P<0.05), rumen içeriğinin ortalama pH’sının da gruplar arasında farklılık göstermediğini bildirmiştir (P>0.05) (Çizelge 1). Çizelge 1. Aspir tohumunun süt sığırlarında bazı sindirim ve performan s özellikleri üzerine etkileri (Dschaak ve ark., 2011). Yerli aspir Nutrasaff aspir Özellikler Kontrol P tohumu (% 3) tohumu (% 3) KM alımı, kg gün -1 21.4 22.0 21.9 P>0.05 KM sindirimi, % 70.1 71.2 72.4 P>0.05 NDF alımı, kg gün -1 8.42a 8.28a 7.77b P<0.01 NDF sindirimi, % 61.3 60.7 62.6 P>0.05 HP alımı, kg gün -1 3.35 3.42 3.38 P>0.05 HP sindirimi, % 68.9 70.3 71.3 P>0.05 Ortalama pH 6.23 6.21 6.26 P>0.05 Süt verimi, kg gün -1 30.4 30.7 31.7 P>0.05 -1 %3.5 yağa dönüştürülmüş süt verimi, kg gün 29.4 28.6 28.9 P>0.05 Süt yağ oranı, % 3.5 3.34 3.26 P>0.05 Süt protein oranı, % 0.93 0.93 0.97 P>0.05 Süt Laktoz oranı, % 4.62 4.66 4.65 P>0.05 Yem çevirimi, süt verimi KM -1 alımı 1.41 1.39 1.45 P>0.05 Yem çevirimi, %3.5 yağlı süt KM -1 alımı 1.37 1.29 1.32 P>0.05 KM: Kuru madde, HP: Ham protein, NDF: Nötral deterjan lif, Çizelge 1’de görüldüğü gibi, rasyona aspir tohumu ilavesi süt verimi ve süt kompozisyonunu etkilememiştir (P>0.05). Aspir küspesinin süt sığırlarındaki etkileri ile ilgili sonuçlar arasında uyum olmadığı tespit edilmiştir. Kimi araştırmalarda aspir tohumu ilavesinin süt verimine etkisi olmazken (Alizadeh ve ark., 2010; Dschaak ve ark., 2010) kimi araştırmalarda da negatif etki bildirilmiştir (Mansoori ve ark., 2011). Bu farklı bildirişler, muhtemelen ilave edilen aspir miktarından, rasyon kompozisyonundan ve hayvanların fizyolojik durumlarındaki farklılıktan kaynaklanmış olabileceğini düşündürmektedir. Dschaak ve ark. (2011) rasyona aspir tohumu ilavesinin süt yağ, protein, laktoz düzeylerine ve yem çevirimine herhangi bir etkisinin olmadığını bildirirken (P<0.05) (Çizelge 1), Dschaak ve ark. (2010) rasyona ilave edilen aspir küspesi miktarının % 4 düzeyine çıkarıldığında süt yağı yüzdesinin düştüğünü bildirmiştir. Dschaak ve ark. (2011)’in yaptığı 36 KSÜ Doğa Bil. Derg., 20(1), 35-41, 2017 KSU J. Nat. Sci., 20(1), 35-41, 2017 Derleme Makalesi/Review Article DOI : 10.18016/ksujns.70307 araştırmanın sonuçları süt sığırı rasyonlarına % 3 düzeyinde yerli ya da NutraSaff aspir ilavesinin süt verimi, sindirim ve süt yağ verimine herhangi bir negatif etkisinin olmadığını göstermekte olup (Çizelge 1), süt sığırları için % 3 düzeyinde iyi bir yem kaynağıdır. Goering ve ark. (1976) korunmuş aspir yağının süt sığırlarında süt verimi, kompozisyonu, lezzeti ve oksidadif stabilitesine etkisini incelemek amacıyla yürüttükleri bir çalışmada 800 g korunmuş aspir yağını 16 hafta boyunca kaba:konsantre yem karışımına ilave etmişlerdir. Aspir yağı kazein-formaldehit (doğal polimerin (yüksek molekül ağırlıklı bileşikler) değiştirilmiş hali) ile muamele edilerek rumende biyohidrojenizasyondan (yemle alınan yağ asitlerinin rumende mikroorganizmalar tarafından doyurulması) korunmuştur. Sonuç olarak, sütte linoleik asit içeriği artmış, ancak süt verimi, yağı ve protein miktarında herhangi bir değişiklik olmamıştır. Dschaak ve ark. (2011)’in yürüttükleri çalışmanın rasyona aspir tohumu ilavesinin süt yağ asidi içeriğine etkisine ilişkin sonuçları Çizelge 2’de verilmiştir. Çizelge 2. Rasyona % 3 düzeyine aspir tohumu ilavesinin süt sığırlarında süt yağ asidi içeriğine etkileri (Dschaak ve ark.., 2011). Yağ asidi, 100 g yağ asidi metil esterinde Konvansiyonel aspir Nutrasaff aspir Kontrol P g olarak ilaveli (% 3) ilaveli (% 3) C16:0 37.3a 34.7b 32.1c P<0.01 C16:1 trans-9 0.37 0.38 0.39 P>0.05 C16:1 cis-9 1.86 1.82 1.74 P>0.05 C17:0 0.70 0.67 0.63 P>0.05 C17:1 cis-10 0.28 0.28 0.26 P>0.05 C18:0 8.12 8.15 9.14 P>0.05 c b a C18:1 cis-9 16.2 18.1 19.8 P<0.01 C18:1 trans-9 0.096c 0.149b 0.155a P<0.01 C18:1 trans-10 0.21b 0.27ab 0.36a P<0.05 C18:1 cis-11 1.24b 1.35ab 1.43a P<0.05 C18:1 trans-11 1.02b 0.89b 1.33a P<0.01 C18:1 trans, toplam 3.37a 2.63b 2.34b P<0.01 Trans-10, cis-12 CLA 0.45 0.34 0.33 P>0.05 C18:2 n-6 2.31 2.49 2.52 P>0.05 C18:3 n-3 0.45 0.49 0.45 P>0.05 C18:3 n-6 0.036 0.042 0.036 P>0.05 C20:0 0.10 0.11 0.10 P>0.05 C20:1 0.080 0.097 0.088 P>0.05 C20:2 0.049 0.048 0.057 P>0.05 MUFA 23.5c 25.9b 28.5a P<0.01 PUFA 3.62 3.89 3.92 P>0.05 SFA 71.9a 70.1a 67.4b P<0.01 SCFA 6.91 7.09 6.85 P>0.05 MCFA 60.2a 58.4b 54.9c P<0.01 LCFA 31.9c 34.4b 38.1a P<0.01 CLA: Konjuge loneliek asit; MUFA = Tekli doymamış yağ asitleri; PUFA = Çoklu doymamış yağ asitleri ; SFA = Doymuş yağ asitleri; SCFA = Kısa zincirli yağ asitleri (C4:0 - C10:0); MCFA = Orta zincirli yağ asitleri (C11:0 C17:1 cis -10); LCFA = Uzun zincirli yağ asitleri (C18:0 - C24:0). Rasyona aspir tohumu ilavesi, sütteki palmitik yağ asidi (C16:0) miktarını önemli düzeyde düşürmüştür (P<0.05). En düşük değer ise 32.1 g 100g -1 ile Nutrasaff aspir varyetesi ilaveli grupta tespit edilmiştir. Sütteki oleik asit miktarı, yerli ve Nuttrasaff aspir tohumu ilaveli gruplarda kontrol grubuna kıyasla önemli düzeyde daha yüksek tespit edilmiştir (P<0.05). Aspir ilaveli iki grup arasında mukayese yapıldığında Nutrasaff aspir tohumu ilave edilmiş grubun süt oleik asit miktarı, konvansiyonel aspir ilaveli grubunkinden daha düşük bulunmuştur (P<0.05). Aspir tohumu ilavesi, süt linoleik (C18:2 n-6) ve linolenik (C18:3 n-6) yağ asidi miktarlarını artma eğilimine sokmuş ancak önemli düzeyde etkilememiştir (P>0.05). Rasyona aspir tohumu ilavesinin sütteki toplam doymuş yağ asitleri (SFA), tekli doymamış yağ asitleri (MUFA) ve çoklu doymamış yağ asitleri (PUFA) miktarlarına etkisi yukarıda ferdi yağ asitleri üzerinden açıklanan yönde gerçekleşmiştir (Çizelge 2). Rasyon yağ asidi kompozisyonu ile süt yağ asidi kompozisyonu arasında doğrusal bir ilişki mevcuttur (Chilliard ve Ferlay, 2004). Bu anlamda, benzer sonuçlar bu çalışmada da gözlenmiştir (Çizelge 2). 37 KSÜ Doğa Bil. Derg., 20(1), 35-41, 2017 KSU J. Nat. Sci., 20(1), 35-41, 2017 Derleme Makalesi/Review Article DOI : 10.18016/ksujns.70307 Yapılan bir çalışmada, rasyona KM üzerinden 3 ay süreyle rasyon yağının % 5’ini karşılayacak düzeyde aspir tohumu ilavesinin, canlı ağırlık, süt verimi ve buzağıların büyüme performansına herhangi bir negatif etkisi olmamıştır (P>0.05). Süt yağ yüzdesi 30. günde gruplar arasında herhangi bir farklılık göstermezken (P>0.05) 60 ve 90. günlerde aspir tohumu tüketen gruplarda daha yüksek bulunmuştur (P<0.05). Serum glikoz, insülin, IGF-I (İnsuline-benzer Büyüme Faktörü1) ve GH (büyüme hormonu) seviyelerinin de aspir tohumu ilavesinden etkilenmediği bildirilmiştir (P>0.05) (Bottger ve ark., 2002). sırasıyla % 9 ve % 14 daha kötüdür (P>0.05). Bu nedenle, aspir küspesinin besi hayvanlarının rasyonlarına kesif yemin % 15’inden daha fazla düzeyde ilavesinin fayda-maliyet analizi ve yem kaynaklarına ulaşma durumuna göre bir değerlendirilme yapıldıktan sonra karar verilmesi daha doğru olacaktır. Aspir tohumu, yüksek oranda linoleik asit içermesi münasebetiyle üreme performansını arttırdığından damızlıkların beslenmesinde tercih edilmektedir (Blair, 2011). Ayrıca, aspir tohumu ve aspirin kaba yem olarak tüketilmesinin soğuğa karşı toleransı arttırdığı bildirilmektedir (Lammoglia ve ark., 1999a; Lammoglia ve ark., 1999b). Stanford ve ark. (2001), aspirin kaba yem olarak yem değerini ve sindirimini belirlemek ve yonca ile kıyaslamak amacıyla tam çiçeklenmiş aspir otu, dona maruz kalmış olgunlaşmış aspir otu ve yonca otunun sindirilebilirlikleriyle ilgili bazı özelliklerini Jersey tosunlarında in situ olarak belirlemişlerdir. Bu araştırmanın sonuçları Çizelge 4’te verilmiştir. Çizelge 4’ten görüldüğü gibi, dona maruz kalmış olgun aspir otunun KM üzerinden potansiyel sindirilebilir kısmı yonca ve tam çiçeklenmiş aspir otundan daha düşüktür (P<0.05). Tam çiçeklenmiş aspir ve dona maruz kalmış olgun aspir otunun HP üzerinden potansiyel sindirilebilir kısmı yoncadan daha fazladır (P<0.05). Gerçek rumen parçalanabilirliğine bakıldığında, HP bakımından üç kaba yemin değerleri birbirine çok yakınken KM yönünden dona maruz kalmış olgun aspir otunun diğerlerinden daha düşük olduğu görülmektedir (P<0.05) (Çizelge 4). Aspir otunda olgunlaşma ile sindirimin düşmesi, NDF, ADF (asit deterjan lif) ve lignin miktarının artmasından kaynaklandığı düşünülmektedir. Aspirin Besi Sığırlarının Beslenmesinde Kullanımı ve Etkileri Aspirin besi sığırlarının beslenmesinde kullanımına ilişkin çalışma sayısı diğer türlere göre nispeten daha azdır. Voicu ve ark. (2009) besi sığırlarında aspir küspesinin besi performansına etkisini belirlemek amacıyla yaptıkları çalışmanın sonuçları Çizelge 3’te verilmiştir. Araştırmada, rasyon kesif yeminin % 18 ya da % 35’ini aspir küspesi oluşturmuştur. Hayvanlara kaba yem olarak buğday silajı yedirilmiştir. Çizelge 3’ten de görüldüğü gibi iki farklı düzeydeki aspir küspesi ilavesinin besi sığırlarında besi performansına olumsuz bir etkisi olmamıştır (P>0.05). Ancak, rasyon kesif yeminin % 18 ve % 35’i düzeyinde aspir küspesi ilave edilmiş rasyonlarla beslenen hayvanlarda besi sonu canlı ağırlığı kontrol grubuna göre sayısal olarak sırasıyla % 3 ve % 10 daha düşük olduğu tespit edilmiştir (P>0.05) (Çizelge 3). Yem çevirimi, kesif yemin % 18 ve % 35’i yerine aspir küspesi ilaveli gruplarda kontrol grubuna kıyasla sayısal olarak Çizelge 3. Rasyon kesif yeminin % 18 ya da % 35’i düzeyinde aspir küspesi ilavesinin besi sığırlarında besi performansına etkisi (Voicu ve ark., 2009). % 18 Aspir % 35 Aspir Özellikler Kontrol P küspeli küspeli Kaba yem Tüketimi (KM üzerinden), kg gün -1 3.23 3.19 3.24 P>0.05 Kesif Yem tüketimi (KM üzerinden), kg gün -1 6.14 6.14 6.14 P>0.05 Başlangıç canlı ağırlık, kg 286.7 286.1 283.8 P>0.05 Besi sonu canlı ağırlık, kg Yem çevirimi, kg KM Kg -1 canlı ağırlık artışı KM:Kuru madde 361.1 5.66 353.2 5.95 348.2 6.55 Çizelge 4. Aspir ve yoncanın kuru ot olarak Jersey tosunlarda bazı özellikleri (Stanford ve ark., 2001). Dona maruz Yonca Tam çiçeklenmiş Özelikler kalmış olgun aspir otu aspir otu otu(tohumlu) KM 47.4b 45.8b 31.5a Potansiyel sindirilebilir kısım, % a b HP 48.0 64.4 65.4b KM 43.4 33.2 29.6 Çözünebilir kısım, %. HP 46.5 23.4 20.4 KM 62.2b 63.6b 47.4a Gerçek rumen parçalanabilirliği, % HP 76.8 79.0 76.9 KM:Kuru madde; HP:Ham protein 38 P>0.05 P>0.05 P P<0.05 P<0.05 P>0.05 P>0.05 P<0.05 P>0.05 KSÜ Doğa Bil. Derg., 20(1), 35-41, 2017 KSU J. Nat. Sci., 20(1), 35-41, 2017 Derleme Makalesi/Review Article DOI : 10.18016/ksujns.70307 Aspirin Küçükbaş Hayvanların Beslenmesinde Kullanımı ve Etkileri Stanford ve ark. (2001), kurudaki koyunlarda aspirin kaba yem olarak değerini ve döl verimine etkisini belirlemek amacıyla tam çiçeklenmiş aspir otu ve yoncanın denendiği bir besleme denemesi yürütmüşlerdir. Çalışmada elde edilen sonuçlar Çizelge 5’te verilmiştir. Araştırma 9 hafta devam etmiş, bu sürenin sonunda koyunlar çiftleştirilmeye bırakılmış ve çiftleşme ve gebelik süresince yonca kuru otuna ilaveten günlük 1 kg arpa ile beslenmişlerdir. Araştırmada, ilgi çeken husus aspir otu ile beslenen koyunlarda döl veriminin beklenmedik şekilde artmış olmasıdır. Ancak, Afganistan, Hindistan ve Çin gibi asya ülkelerinde halk arasındaki geleneksel tıpta çocuk sahibi olmak isteyen kadınlarda aspir ve aspir çiçeği çayı içirilmesinin geçmişten günümüze kullanılan bir yöntem olduğu bildirilmektedir (Stanford ve ark. 2001). Dolayısıyla bu araştırmada da aspir otu ile beslenen koyunlarda döl verimin artmış olması aspir bitkisinde üreme hormonlarını arttırıcı ya da uyarıcı özellikler olduğunu düşündürmektedir. Ancak, bu konuda bilimsel bir şey söyleyebilmek için daha ileri araştırmalara ihtiyaç vardır. Bu araştırma, aspir otunun damızlık koyunlara kaba yem olarak rahatlıkla verilebileceğini göstermiştir. Ancak aspir otunda yem çevirimi yoncaya göre daha kötüdür. Ağız yaralanmaları ve yem tüketiminde düşüş şeklinde tezahür edecek diğer olumsuzluklar da bildirilmemiştir. Aspir küspesinin kuzu ve oğlaklarda besi performasına, karkas özelliklerine ve et yağ asiti kompozisyonuna etkisini belirlemek amacıyla iki araştırma yapılmıştır (Tufarelli ve ark., 2013). Her iki araştırmada yaklaşık 40 günlük yaştaki kuzu ve oğlaklarda 50 gün sürmüş, kuzu ve oğlaklar tam rasyon ile beslenmişlerdir. Kuzu ve oğlaklarda yapılan her iki araştırmada da kontrol yeminin ana bileşenini mısır oluştururken deneme yemlerinin ana bileşenini aspir küspesi oluşturmuştur. Araştırmanın sonuçları Çizelge 6’da verilmiştir. Çizelge 6’dan da görüldüğü gibi, kuzularda canlı ağırlık ve yem tüketimi aspir küspesinden etkilenmemiştir (P>0.05). Ancak, yemden yararlanmanın aspir küspeli yemi tüketen grupta daha iyi olduğu görülmektedir (P<0.05). Oğlaklarda, canlı ağırlık aspir küspesinden etkilenmezken (P>0.05) aspir küspeli grupta yem tüketimi daha düşük, yemden yararlanma daha iyi gerçekleşmiştir (P<0.05). Hem kuzularda hem oğlaklarda gruplar arasında karkas özellikleri bakımından farklılık tespit edilmemiştir (P>0.05) (Çizelge 6). Aspir küspeli yemle beslenen kuzu ve oğlakların etlerinin kontrol yemiyle beslenen kuzu ve oğlakların etlerine kıyasla doymuş yağ asitleri bakımından daha düşük (P<0.05), doymamış yağ asitleri bakımından daha yüksek (P<0.05) düzeyde olduğu görülmektedir (Çizelge 6). Aspir küspeli yemle beslenen oğlakların etlerinin tekli doymamış yağ asidi içeriği de daha yüksek bulunmuştur (P<0.05). Çizelge 6’da verilen araştırmanın sonuçları, aspir küspesinin hem kuzuların hem de oğlakların beslenmesinde besi performansını olumsuz etkilemeksizin ve hatta et kalitesini insan sağlığı açısından daha yararlı olduğu bildirilen doymamış yağ asitleri lehine arttırarak kullanılabileceğini göstermektedir. Diğer taraftan, aspir küspesi içerdiği fenolik glikozitler (2-hydroxyarctiin ve matairesional monoglucoside) nedeniyle ishal yapıcı ve acı tat oluşturucu özelliğe sahip olup bu fenolik glikozidlerler nedeniyle oluşan olumsuzluklar metanol muamelesi veya beta-glukozidaz ilavesi ile ortadan kaldırılabilmekted ir (Blair, 2011). Bolte ve ark. (2002) yaptıkları bir çalışmada, yüksek oleik ve linoleik yağ asitleri içeren aspir tohumlarının koyunlarda kas ve adipoz dokulardaki yağ asitlerine olan etkilerini araştırmışlardır. Kontrol rasyonu şeker pancarı posası, yulaf samanı ve soya küspesinden hazırlanmıştır. Gruplarda ortalama günlük canlı ağırlık artışı, yemden yararlanma oranı ve karkas özellikleri bakımından herhangi bir farklılık görülmez iken (P>0.05) adipoz dokulardaki doymuş yağ asitleri miktarı aspir tohumu katılan diğer gruplardan daha yüksek bulunmuştur (P<0.05). Bununla beraber kaslardaki CLA içeriği aspir katılan gruplarda artış göstermiştir. Dolayısıyla hem doymuş yağ asitlerinin azalması hem de CLA gibi insan sağlığını olumlu yönde etkileyen yağ asitlerinin artması nedeniyle aspirin besi performansını olumsuz etkilemeksizin et kalitesini artırabileceği sonucuna varılmıştır. Tufarelli ve ark. (2013)’da koyun rasyonlarına % 3-6 oranında ilave edilen aspir yağının ette doymamış yağ asitleri ve CLA oranını arttırdığını belirtmişlerdir. SONUÇ ve ÖNERİLER Aspirin ruminant hayvanların beslenmesinde kullanımını maddeler halinde şu şekilde özetleyebiliriz: 1. Aspirin yem değeri varyete, toprak ve iklim koşullarına bağlı olarak değişmektedir. Aspir küspesinin yem değeri SFK’ya yakın olup, aspir ülkemizde soyaya alternatif olabilecek bir bitkidir. Aspir, ruminantların beslenmesinde dane, küspe, ve kaba yem olarak belirli düzeyde rahatlıkla kullanılabilecek bir yemdir. 2. Günlük 2 kg aspir tohumu süt sığırı rasyonlarına herhangi bir olumsuz etkisi olmaksızın ilave edilebilir. Rasyonda aspirden gelen yağ miktarının artması süt ve yağ verimini olumsuz etkilemektedir. Rasyona aspir tohumu, aspir küspesi veya aspir yağı ilavesi süt yağ asiti komposizyonu doymamış yağ asitler lehine arttırmaktadır. 3. Aspir tohumu ya da küspesi besi sığırlarının kesif yemlerinin % 15’ini oluşturacak düzeyde rasyonlara ilave edilebilir. Bu düzeyin üzerinde ilave edildiğinde besi performansını olumsuz etkilemektedir. Beside belirli bir düzeyin üzerinde kullanılmasına, fayda-maliyet analizi ve yem kaynaklarına ulaşma durumuna göre bir değerlendirilme yapıldıktan sonra karar verilmesi daha doğru olacaktır. 39 KSÜ Doğa Bil. Derg., 20(1), 35-41, 2017 KSU J. Nat. Sci., 20(1), 35-41, 2017 Derleme Makalesi/Review Article DOI : 10.18016/ksujns.70307 4. Aspirin damızlık koyunlara kaba yem olarak kullanılması döl verimini attırmaktadır. Ancak aspir koyunlarda kaba yem olarak yem çevirimini yoncaya göre kötüleştirmektedir. Kuzu ve oğlak besisinde kesif yemin önemli bir kısmının aspir küspesinden oluşması, besi performansını olumsuz etkilememektedir. Hatta yem çevirimi daha da iyileşmektedir. Aspirli yemle beslenen kuzu ve oğlakların etlerinin yağ asidi içeriği doymamış yağ asitleri lehine artmakta ve oğlakların etlerinin tekli doymamış yağ asidi içeriği de artış göstermektedir. Sonuç olarak; Aspir, dane, küspe, ve kaba yem olarak ifade edilen sınırlar içerisinde herhangi bir olumsuz etkisi olmaksızın ruminantların beslenmesinde kullanılabilecek bir yemdir. Çizelge 5. Aspir otunun kurudaki koyunlarda kaba yem olarak kullanılabilme olanakla rı (Stanford ve ark., 2001). Tam çiçeklenmiş aspir Özellikler Yonca otu P otu Deneme başı canlı ağırlık, kg 71.3 72.3 P>0.05 Deneme sonu canlı ağırlık, kg 78.7 83.0 P>0.05 2.1 2.2 P>0.05 Sunulan yem (KM üzerinden, kg gün -1 2.2a 2.4b P<0.05 Tüketilmeyen yem, sunulan yemin % si olarak 2.0a 3.6b P<0.05 Yem çevirimi, g canlı ağırlık artışı kg -1 yem 45 a 58b P<0.05 Kuzulayan koyun başına doğan kuzu sayısı, adet 1.6 1.6 P>0.05 89.7b P<0.05 Yem tüketimi (KM üzerinden), kg gün -1 Doğum yapan koyun oranı, % 80.1 a Çizelge 6. Aspir küspesinin tam rasyonla beslenen kuzu ve oğlaklardaki etkileri (Tufarelli ve ark., 2013). Kuzu Oğlak Özellikler Kontrol Aspir P Kontrol Aspir P Deneme başı canlı ağırlık, kg 16.2 16.0 P>0.05 12.0 12.1 P>0.05 Deneme sonu canlı ağırlık, kg 23.1 23.9 P>0.05 20.3 20.7 P>0.05 Yem Tüketimi, g gün -1 960 874 P>0.05 765A 621B P<0.05 Yem çevirimi, g g -1 5.88a 4.65b P<0.05 4.24A 3.69B P<0.05 Karkas Özellikleri, % Nem 75.70 75.78 P>0.05 75.81 74.80 P>0.05 Protein 18.60 19.0 P>0.05 19.72 18.98 P>0.05 Yağ 3.93 3.27 P>0.05 3.17 3.73 P>0.05 Kül 1.31 1.24 P>0.05 1.08 1.00 P>0.05 Et yağ asidi kompozisyonu, toplam yağ asitlerinin % ’si olarak Σ SFA 48.50a 46.74b P<0.05 44.73A 38.65B P<0.05 Σ MUFA 42.89 44.45 P>0.05 47.82B 54.54A P<0.05 Σ PUFA 8.52 8.81 P>0.05 7.43 6.80 P>0.05 Σ UFA 51.40b 53.26a P<0.05 55.26B 61.34A P<0.05 Total n-6 7.72 7.80 P>0.05 6.61 5.74 P>0.05 Total n-3 0.89 1.01 P>0.05 0.82 1.06 P>0.05 MUFA = Tekli doymamış yağ asitleri, PUFA = Çoklu doymamış yağ asitleri, SFA = Doymuş yağ asitleri, UFA: Doymamış yağ asitleri 40 KSÜ Doğa Bil. Derg., 20(1), 35-41, 2017 KSU J. Nat. Sci., 20(1), 35-41, 2017 Derleme Makalesi/Review Article DOI : 10.18016/ksujns.70307 İlkdoğan U 2012. Türkiye’de Aspir Üretimi İçin Gerekli Koşullar ve Oluşturulacak Politikalar. Ankara Üniversitesi.Fen Bilimleri Enstitüsü., Tarım Ekonomisi Anabilim Dalı, Doktora tezi. Lammoglia MA, Bellows RA, Grings EE, Bergman JW, Short RE, MacNeil MD 1999a. Effects of Feeding Beef Females Supplemental Fat During Gestation on Cold Tolerance in Newborn Calves. J. Anim. Sci, 77(4): 824-834. Lammoglia MA, Bellows RA, Grings EE, Bergman JW, Short, RE, MacNeil MD 1999b. Effects of Prepartum Supplementary Fat and Muscle Hypertrophy Genotype on Cold Tolerance in Newborn Calves. J. Anim. Sci, 77:2227-2233. Malakian M, Hassanabadi A 2010. Inclusion of Full-Fat Safflower Seed (Carthamus tinctorius L.) in Broiler Diet. Italian Journal of Animal Science, 9(e52):268272. Mansoori H, Aghazadeh A, Nazeradl N 2011. Sunflower Oil Seed (raw-or heat-treated) in Lactating Dairy Cow’s Diets : Effects on Milk Fatty Acids Profile and Milk Production. J. Anim. Vet. Adv, 10: 470–479. Karakaş Oğuz, F., Oğuz, M.N. 2006. Aspir ve hayvan beslemede kullanımı. Yem Magazin, 14(45):29-33. Oğuz MN, Oğuz KF, Büyükoğlu Tİ 2014. Effect Of Different Concentrations of Dietary Safflower Seed on Milk Yield and Some Rumen and Blood Parameters at the end Stage of Lactation in Dairy Cows. Revista Brasileira Zootecnia, 43(4):207-211. Özek K 2016. Aspirin Yem Değeri ve Çiftlik Hayvanlarının Beslenmesinde Kullanılabilme Olanakları: I. Kanatlıların Beslenmesinde Kullanımı ve Etkileri. Iğdır Üniversitesi. Fen Bilimleri Enstitüsü Dergisi, 6(4): 169-178. Stanford K, Wallins GL, Lees BM, Mündel HH 2001. Feeding Value of Immature Safflower Forage for Dry Ewes. Canadian Journal of Animal science, 81: 289–292. Tufarelli V, Vicenti A, Ragni M, Pinto F, Selvaggi M 2013. Feeding of Safflower (Carthamus tintorius) Cake in Small Ruminant Total Mixed Rations: Effects on Growth Traits and Meat Fatty Acid Composition. Iranian Journal of Applied Animal Science, 3(2): 243-247. Voicu D, Voicu I, Hebean V, Bader L, Calin A 2009. Bioproductive and Economic Effect of The Safflower on Steer Performance. Archiva Zootechnica, 12 (3): 39-44. KAYNAKLAR Alizadeh AR, Ghorbani GR, Alikhani M, Rahmani HR, Nikkhah A 2010. Safflower Seeds In Corn Silage And Alfalfa Hay Based Early Lactation Diets: A Practice Within An Optimum Forage Choice. Anim. Feed Sci. Technol, 155:18–24. Bell JA, Griinari JM, Kennelly JJ 2006. Effect of Safflower Oil, Flaxseed Oil, Monensin, and Vitamin E on Concentration of Conjugated Linoleic Acid in Bovine Milk Fat. J. Dairy Sci, 89:733–748. Bergman J, Kandel H 2013. Safflower production. Nort Dokato State University Extension Service. ND, USA. https://www.ag.ndsu.edu/pubs/plantsci /crops/a870.pdf (Erişim tarihi: 20.03 2014). Blair R 2008. Nutrition and Feeding of Organic Poultry. (CABI). Bolte MR, Hess BW, Means WJ, Moss GE, Rule DC 2002. Feeding Lambs High-Oleate or HighLinoleate Safflower Seeds Differentially Influences Carcass Fatty Acid Composition. Journal of Animal Science, 80: 609-616 Bottger JD, Hess BW, Alexander BM, Hixon DL, Woodard LF, Funston RN, Hallford DM, Moss GE 2002. Effects of Supplementation With High Linoleic or Oleic Cracked Safflower Seeds on Postpartum Reproduction and Calf Performance of Primiparous Beef Heifers. J. Anim. Sci, 80: 20232030. Chilliard Y, Ferlay A 2004. Dietary Lipids and Forages Interactions on Cow and Goat Milk Fatty Acid Composition And Sensory Properties . Reprod. Nutr. Dev, 44:467–492. Dschaak CM, Eun JS, Young AJ, Bergman JW 2010. Nutritive Merits of Whole Nutrasaff Safflower Seed When Fed to Holstein Dairy Cows During Midlactation. Anim. Feed Sci. Technol, 156: 26–36. Dschaak CM, Noviandi CT, Eun JS, Fellner V, Young AJ, Zobell DR, Israelsen CE 2011. Ruminal Fermentation, Milk Fatty Acid Profiles, and Productive Performance of Holstein Dairy Cows Fed 2 Different Safflower Seeds. J. Dairy Sci, 94(10):5138–5150. Goering HK, Gordon CH, Wrenn TR 1976. Effect of Feeding Protected Safflower Oil on Yield, Composition, Flavor And Oxidative Stability of Milk. J. Dairy. Sci, 59: 416-425. Griinari JM, Dwyer DA, McGuire MA, Bauman DE, Palmquist DL, Nurmela KV 1998. Trans Octadecanoic Acids and Milk Fat Depression in Lactating Dairy Cows. J. Dairy Sci, 81: 1251–1261. 41 KSÜ Doğa Bil. Derg., 20(1), 42-46, 2017 KSU J. Nat. Sci., 20(1), 42-46, 2017 Araştırma Makalesi/Research Article DOI : 10.18016/ksujns.51209 Olgunlaşma Döneminin Kinoa (Chenopodium quinoa Willd.)’da Ot Verimi ve Kalitesi ile Gaz ve Metan Üretimine Etkisi Özlem ÜKE1 Hasan KALE1 Mahmut KAPLAN1 Adem KAMALAK2 1 Erciyes Üniversitesi, Ziraat Fakültesi, Tarla Bitkileri Bölümü, Kayseri 2 Kahramanmaras Sütçü İmam Üniversitesi, Ziraat Fakültesi, Zootekni Bölümü, Kahramanmaraş : mahmutkaplan5@hotmail.com Geliş (Received): 10.06.2016 Kabul (Accepted): 22.08.2016 ÖZET: Çalışmanın amacı farklı olgunlaşma dönemlerinde (çiçeklenme öncesi, tam çiçeklenme ve tohum bağlama) hasat edilen kinoa bitkisinin (Chenopodium quinoa Willd.) yeşil ve kuru ot verimi, besleme değeri, in vitro gaz ve metan üretimi, metabolik enerji (ME) ve organik madde sindirim derecesine (OMS) etkisini belirlemektir. Kinoa bitkisinin olgunlaşması araştırmada incelenen tüm parametreleri etkilemiştir (P≤0.01). Çalışma sonuçlarına göre olgunlaşma döneminin ilerlemesiyle yeşil ve kuru ot verimleri ile ADF ve NDF oranlarında artış olurken, ham protein, ham yağ, ham kül, gaz ve metan üretimi, ME ve OMS oranlarında azalmalar meydana gelmiştir. Olgunlaşma döneminin ilerlemesiyle bitkinin besleme değeri azalmıştır. Bu yüzden ham protein ve ME içeriğinin yüksek olduğu çiçeklenme öncesi ve çiçeklenme dönemlerinde kinoa bitkisinin hasat edilmesi için önerilebilir. Anahtar kelimeler: Besin değeri, in vitro gaz üretimi, kinoa, organik madde sindirimi, ot verimi Effects of Maturity Stages on Hay Yield and Quality, Gas and Methane Production of Quinoa (Chenopodium quinoa Willd.) ABSTRACT: The aim of the current experiment was to determine the green forage yield, dry forage yield, nutritive value, gas production, methane production, metabolisable energy and organic matter digestibility of quinoa plant harvested at three different stages (pre-flowering, flowering and seeding maturity). The maturity stages had a significant (P≤0.01) effect on the parameters studied. Crude protein, ether extract, crude ash, gas production, methane production, metabolisable energy and organic matter digestibility decreased while green forage yield, dry forage yield, ADF and NDF contents increased with advanced maturity. The nutritive value of quinoa plant decreased with advancing maturity. Therefore quinoa plant could be harvested at pre-flowering or flowering stages since crude protein and metabolisable energy of quinoa plant was high at these stages. Key words: Nutritive value, in vitro gas production, quinoa, organic matter digestibility, hay yield bitkilerin verim ve kalitesi üzerine etkileri konusunda oldukça fazla sayıda çalışma mevcuttur (Kamalak ve ark., 2005ab; Canbolat, 2012; Kaplan ve ark., 2013; Kaplan ve ark., 2014ab). Ancak bazı bitkilerde bu alanda yapılmış çalışmalar mevcut değildir (Kaplan ve ark., 2014a). Yemlerin besleme değeri üzerinde yemlerin besin madde bileşimi, metabolik enerji ve sindirilebilir besin maddeleri oldukça önemlidir. Bu açıdan bu parametrelerin belirlenmesi oldukça önemlidir (Canbolat, 2012). Yemlerin besleme değerinin saptanmasında hızlı, kolay ve ucuz bir yöntem olması nedeniyle in vitro gaz üretim tekniği kullanılmaktadır (Menke ve ark. 1979). Ayrıca in vitro gaz üretim tekniği küresel ısınmada etkili olan metan (CH4) gazı ölçümünde de yararlanılabilmektedir (Lin ve ark., 2013). Bu araştırmanın amacı; farklı olgunlaşma döneminde hasat edilen kinoa bitkisinin yeşil ve kuru ot verimi, kimyasal bileşimi, in vitro gaz ve metan üretimi ile metabolik enerji ve organik madde sindirim derecesini belirlemektir. GİRİŞ And dağlarının bitkisi olarak bilinen kinoa dünyada insan ve hayvan beslenmesinde geleceğin bitkisi olacağı bildirilmektedir (Pearsall, 1992). Kinoa tek yıllık, tohumla çoğalan otsu bir bitki olup, 40-150 cm arasında dik olarak boylanabilmektedir (Bhargava ve ark., 2007). Her türlü toprak koşullarına uyum sağlamaktadır. Kinoa bitkisi kurağa, dona ve tuzluluğa, hastalık ve zararlılara karşı yüksek düzeyde direnç göstermektedir (Jacobsen ve ark., 2003). Bu üstün özelliklerinden dolayı kinoa ülkemizde düşük verimli ve marjinal tarım alanlarında tarımı yapılabilir. Genellikle tohumu için yetiştirilmesine rağmen yem olarak otu için de yetiştirilebilmektedir (Tan ve Yöndem, 2013). Kinoa bitkisi çeşide, iklim ve toprak özelliklerine bağlı olarak, kuru ot verimi 800 kg/da’ın üzerine çıktığı bildirilmektedir. Kinoa otunun %26-28 kuru madde, %13-22 ham protein içerdiği, kuru madde sindiriminin ise %63-69 arasında değiştiği bildirilmektedir (Van Schooten ve Pinxterhuis, 2003). Bitkilerin ot verimi ve kalitesi üzerine hasat zamanı etki etmektedir (Kaplan ve ark., 2013). Hasat zamanının 42 KSÜ Doğa Bil. Derg., 20(1), 42-46, 2017 KSU J. Nat. Sci., 20(1), 42-46, 2017 Araştırma Makalesi/Research Article DOI : 10.18016/ksujns.51209 içerisine 30 ml tamponlanmış rumen sıvısı eklenmiştir. İçerisinde örnek ve rumen sıvısı bulunan şırıngalar 39 ° C ayarlanmış su banyosu içerisine yerleştirilmiştir. Ayrıca örnek içermeyen sadece tamponlanmış rumen sıvısı içeren dört adet şırınga inkübasyona dahil edilmiştir. Bu şırıngalardan elde edilen gaz ölçümleri tüm şırıngalardan elde edilen gazlardan düşürülerek net gaz üretimi belirlenmiştir. Yemler 24 saatlik inkübasyona bırakılmış ve açığa çıkan toplam gaz hacimleri (mL) belirlenmiştir. Elde edilen gazlar plastik şırınga yardımıyla İnfrared Metan Analiz cihazına (Sensor Europe GmbH, Erkrath, Germany) transfer edilmiş ve gazın içerisindeki metan yüzdeleri belirlenmiştir (Goel ve ark., 2008). Metan üretimini hesaplamak için aşağıdaki formül kullanılmıştır. Metan üretimi (ml)= Toplam gaz (mL) x Metan (%) MATERYAL ve METOT Kinoa Tarımı ve Yem Örneklerinin Hazırlanması Çalışmada materyal olarak Salcedoinia kinoa çeşidi kullanılmıştır. Tohumlar 1 Mayıs 2015 yılında Erciyes Üniversitesi Araştırma ve Uygulama Merkezi deneme tarlasına 10.5 m2’lik parsellere ekilmiştir. Tohumlar 100 g/da hesabına göre 35 cm sıra arasında her parselde 6 sıra olacak şekilde ekilmiştir (Tan ve Yöndem, 2013). Deneme toprağının kireç ve tuz oranı düşük, potasyum ve fosfor yönünden zengin, pH hafif alkali olurken organik madde oranı ise az bulunmuştur. Toprak analizlerine göre 10 kg/da N ve 8 kg/da P2O5 olacak şekilde gübre uygulaması yapılmıştır (Aguilar ve Jacobsen, 2003). Sapa kalkma ve çiçeklenme öncesi dönemlerinde olmak üzere iki defa sulama yapılmıştır. Bitkiler çiçeklenme öncesi, tam çiçeklenme ve tohum bağlama dönemlerinde hasat edilmiş yeşil ve kuru ot verimi belirlenmiştir. Yemlerin Metabolik Enerji Değeri ve Organik Madde Sindirim Derecesinin Belirlenmesi Kinoa bitkisinin metabolik enerji ve organik madde sindirilebilirliği, 24 saatlik gaz üretimi ve kimyasal bileşimine ait bazı parametreler kullanılarak aşağıdaki eşitlikle hesaplanmıştır (Menke ve Steingass 1988). ME (MJ/kg KM) = 2.20 + 0.136 GÜ + 0.057HP + 0.002859HY2 OMS (%) = 14.88 + 0.889GÜ + 0.45HP +0.0651HK Bu eşitliklerde KM: Kuru madde GÜ: 24 saatlik net gaz üretimi (mL) HP: Ham protein(%) HY: Ham yağ (%) HK: Ham kül (%) OMS: Organik madde sindirim derecesi (%) Kimyasal Analizler Kinoa bitkisinden hasat sonrası yeşil ot alınmış (500 g) ve 70°C’de 48 saat kurutulmuştur. Kurutulan yemler analiz öncesi 1 mm elek çapına sahip değirmende öğütülerek kimyasal analizlerde kullanılmıştır. Ham kül içeriği 1 g kuru örneğin 550 oC’de 8 saat kül fırınında yakılarak, ham yağ eter eksraksiyonu, azot (N) içeriği ise Kjeldahl metodu kullanılarak saptanmıştır (AOAC, 1990). Hücre duvarı bileşenlerini oluşturan nötr deterjan lif (NDF) (Van Soest ve Wine, 1967) ve asit deterjan lif (ADF) ANKOM 200 Fiber Analyzer (ANKOM Technology Corp. Fairport, NY, USA) cihazı kullanılarak belirlenmiştir (Van Soest, 1963). İn Vitro Gaz ve Metan Üretiminin Saptanması Farklı olgunlaşma dönemlerinde hasat edilen kinoa otunun gaz ve metan üretiminin belirlenmesinde in vitro gaz üretim tekniği kullanılmıştır (Menke ve ark., 1979). Rumen sıvısı fistül takılmış %60 yonca ve %40 arpadan oluşan karışımla beslen ve her zaman ulaşabilecekleri su ve yalama taşları temin edilen üç adet 1.5 yaşlı ivesi toklusundan alınmıştır. Rumen sıvısı sabah yemlemesinden önce alınarak dört katlı tülbentten süzülmüş ve 1:2 oranında tampon çözeltiyle karıştırılmıştır. Tampon çözelti 500 ml distile edilmiş saf su, 0.1 ml solüsyon A, 200 ml solüsyon B, 200 ml solüsyon C, 1 ml resazurin (0.1%, w/v) solüsyon C ve 40 ml solüsyon E den oluşmuştur. A solüsyonu 13.2 g CuCl22H2O, 10.0 g MnCl24H2O, 1.0 g CoCl26H2O, 8.0 g FeCl26H2O saf suyla 100 mile tamamlanmıştır. B solüsyonu 35 g NaHCO3 ve 4 g NH4HCO3 saf suda çözülerek 100 mile tamamlanmıştır. C solusyonu 5.7 g Na2HPO4, 6.2 g KH2PO4, 0.6 g MgSO47H2O saf suda çözülerek 1000 mile tamamlanmıştır. D solüsyonu 0.5 g resazurin saf suda çözülerek 100 ml tamamlanmıştır. E solüsyonu ise 95 ml saf su, 4 ml 1 N-NaOH ve 625 mg Na2S9H2O oluşmuştur. Öğütülmüş örneklerden dört tekerrürlü olarak yaklaşık 0.2 gram 100 ml şırınga içerisine tartılarak konmuştur. Daha sonra şırınga İstatistiki Analiz Araştırma sonucu elde edilen bulgular, SAS (1999) paket programı kullanılarak tesadüf blokları deneme desenine göre varyans analizine tabi tutulmuştur. Ortalamalar arasındaki farklılığı ortaya koymak için asgari önem farkı (AÖF: LSD) testi uygulanmıştır. BULGULAR ve TARTIŞMA Farklı olgunlaşma dönemlerinde hasat edilen kinoa bitkisine ait ot verim ve kimyasal bileşimi değerleri Çizelge 1’de verilmiştir. Hasat zamanının verim ve kimyasal bileşime etkisi çok önemli (P≤0.01) bulunmuştur. Hasat zamanının ilerlemesiyle yeşil ve kuru ot verimlerinde artış olmuştur. En düşük yeşil ve kuru ot verimleri sırasıyla 955.21 kg/da ve 204.75 kg/da ile çiçeklenme öncesi dönemden alınırken en yüksek yeşil ve kuru ot verimleri sırasıyla 1367.93 kg/da 431.85 kg/da ile tohum bağlama döneminden elde edilmiştir. Hücre duvarı bileşenlerini oluşturan ADF ve NDF içeriği hasat zamanına bağlı olarak artmıştır (P≤0.01). ADF içeriği %24.47 ile %31.45 arasında, NDF içeriği ise %37.19 ile %46.21 arasında değişmiştir. Hasat zamanının ilerlemesi ham kül, ham yağ ve ham protein içeriğinde azalma gözlenmiştir. Ham kül 43 KSÜ Doğa Bil. Derg., 20(1), 42-46, 2017 KSU J. Nat. Sci., 20(1), 42-46, 2017 Araştırma Makalesi/Research Article DOI : 10.18016/ksujns.51209 %12.22 ile %15.24 arasında, ham yağ %2.03 ile %3.55 arasında ve ham protein ise %11.17 ile % 20.62 arasında değişim göstermiştir. Olgunlaşma dönemi kinoa bitkisinin in vitro gaz üretimi, metan üretimi (mL), metabolik enerji ve organik madde sindirim derecesine etkisi önemli bulunmuştur (P≤0.01) (Çizelge 2). Olgunlaşma zamanının ilerlemesiyle in vitro gaz ve metan üretimi azalmıştır. En düşük in vitro gaz (33.77 mL) ve metan üretimi (6.74 mL) tohum bağlama döneminden elde edilmiştir. En yüksek in vitro gaz (42.07 mL) ve metan üretimi (8.47 mL) ise çiçeklenme öncesi dönemden saptanmıştır. En düşük ME 6.85 MJ/kg KM ile tohum bağlama döneminden, en yüksek ME 8.03 MJ/kg KM ile çiçeklenme öncesi dönemden elde edilmiştir. Organik madde sindirimi %44.97 ile %52.37 arasında değişmiş, en düşük değer tohum bağlama, en yüksek değer ise çiçeklenme öncesi dönemde elde edilmiştir. Çizelge 1. Farklı olgunlaşma dönemlerinde hasat edilen kinoa bitkisine ait ot verimi ve kimyasal bileşimi Özellikler Hasat Dönemleri AÖF Ön Der 1367.93 a 58.700 ** 355.68 b 431.85 a 25.113 ** 24.47 c 29.00 b 31.45 a 1.061 ** NDF (%) 37.19 c 43.58 b 46.21 a 1.201 ** Ham Kül (%) 15.24 a 13.99 b 12.22 c 0.382 ** Ham Yağ (%) 3.55 a 2.91 b 2.03 c 0.206 ** Çiçeklenme öncesi Tam çiçeklenme Tohum bağlama YOV (kg/da) 955.21 c 1165.07 b KOV (kg/da) 204.75 c ADF (%) Ham Protein (%) 20.62 a 13.05 b 11.17 c 0.670 ** YOV: yeşil ot verimi; KOV: kuru ot verimi; AÖF: asgari önem farkı; Ön Der: önem derecesi; **: P≤0.01; a,b,c : aynı sütunda farklı harfler ile gösterilen ortalamalar arasındaki farklılıklar önemlidir. Çizelge 2. Farklı olgunlaşma dönemlerinde hasat edilen kinoa bitkisine ait in vitro gaz ve metan üretimi, metabolik enerji ve organik madde sindirimi Özellikler Hasat Dönemleri AÖF Ön. Der. Çiçeklenme öncesi Tam çiçeklenme Tohum bağlama Gaz Üretimi (mL) 42.07a 38.17b 33.77 c 1.100 ** Metan (mL) 8.47 a 7.67 b 6.74 c 0.523 ** Metan (%) 20.14 20.10 19.96 1.530 NS ME (MJ /kg DM) 8.03 a 7.45 b 6.85 c 0.151 ** OMS (%) 52.37 a 48.84 b 44.97 c 0.939 ** ME: metabolik enerji; OMS: organik madde sindirim derecesi; AÖF: asgari önem farkı; Ön Der: önem derecesi; **: P≤0.01; a,b,c : aynı sütunda farklı harfler ile gösterilen ortalamalar arasındaki farklılıklar önemlidir. Olgunlaşmanın ilerlemesiyle bitkilerde yapısal maddeler artmakta ve yeni dokular meydana gelmektedir. Bunun sonucu olarak ta yeşil ve kuru ot veriminde (biomasta) artış olmaktadır (Temel ve Tan, 2002). Çalışmada da olgunlaşma döneminin ilerlemesiyle ot verimlerinde artışa neden olmuştur. Olgunlaşma zamanının ilerlemesiyle birlikte yapraklar azalmakta, yaprak/sap oranı azalmaktadır. Olgunlaşma ham protein oranı bakımından zengin olan yaprakların azalmasına yol açarak ham proteinde azalmaya neden olacağı bildirilmektedir (Buxton, 1996). Çalışmada da olgunlaşma ile kinoa bitkisinin ham protein içeriği azalmıştır. Olgunlaşma döneminin ilerlemesi hücre duvarı bileşenlerinden ADF ve NDF düzeyini artırmıştır. Vejetasyon döneminin ilerlemesiyle birçok bitkide ADF ve NDF oranlarında artış, ham protein, ham yağ ve karbonhidrat oranlarında azalmaya yol açtığı bildirilmektedir (Kamalak ve ark., 2005ab; Canbolat, 2012; Kaplan ve ark., 2014ab). Yemlerdeki fermantasyon sonucu oluşan in vitro gaz miktarı fermente olabilir karbonhidrat miktarı ile doğrudan ilişkilidir (Blümmel ve Orskov, 1993). Olgunlaşmanın ilerlemesiyle azalan fermente olabilir karbonhidrat miktarı in vitro gaz üretimini de azaltmıştır (Blümmel ve Orskov, 1993). Kinoa bitkisinin ME ve OMS içerikleri 24 saatlik in vitro gaz üretimi ve otların ham protein, ham yağ ve ham kül içeriklerine göre hesaplanmıştır. Olgunlaşma döneminin ilerlemesiyle azalan bu değerler ME ve OMS azalmasına yol açmıştır (Menke ve Steingass, 1988). Yemler fermantasyon sonucu çıkan metan içeriğine göre düşük antimetanojenik (>%11 ve ≤%14), orta antimetanojenik (%>6 ve <%11) ve yüksek antimetanojenik (>%0 ve <%6) olarak sınıflandırılmaktadır (Lopez ve ark. 2010).. Buna göre kinoa otlarının antimetanojenik etkisinin düşük olduğu söylenebilir. 44 KSÜ Doğa Bil. Derg., 20(1), 42-46, 2017 KSU J. Nat. Sci., 20(1), 42-46, 2017 Araştırma Makalesi/Research Article DOI : 10.18016/ksujns.51209 SONUÇ Araştırma sonuçlarına göre olgunlaşma dönemi kinoa bitkisinin ot verimi ve besleme değerini önemli düzeyde etkilemiştir. Olgunlaşmanın ilerlemesiyle verim artmasına rağmen, besin madde bileşiminde azalma olmuştur. Ham protein ve ME içeriğinin yüksek olması nedeniyle kinoa bitkisinin çiçeklenme öncesi ve tam çiçeklenme döneminde hasat edilmesi gerektiği söylenebilir. Bununla birlikte hasat zamanının kinoa bitkisinin yem değeri ve hayvanlarda tüketimi üzerinde yeni in vivo ve in vitro çalışmalarla ortaya konması önem taşımaktadır. Kamalak A, Canbolat O, Gurbuz Y, Ozkan CO, Kizilsimsek M 2005b. Determination of nutritive value of wild mustard, Sinapsis arvensis harvested at different maturity stages using in situ and in vitro measurements. Asian-Austral J Anim Sci, 18 (9): 1249–1254. Kaplan M, Kamalak A, Ozkan CO, Atalay AI 2014a. Vejetasyon döneminin yabani korunga otunun potansiyel besleme değerine, metan üretimine ve kondense tanen içeriğine etkisi. Harran Üniv Vet Fak Derg, 3(1): 1-5. Kaplan M, Kamalak A, Kasra AA, Güven I 2014b. Effect of maturity stages on potential nutritive value, methane production and condensed tannin content of Sanguisorba minor Hay. Kafkas Univ. Vet Fak. Derg. 20: 445-449. Kaplan M, Uzun S, Kökten K 2013. Effects of harvest time on hay yield and quality of different bitter vetch (Vicia ervilia L.) lines. Legume Research, 37 (2): 188-194. Lin B, Wang JH, Lu Y, Liang Q, Liu JX 2013. In vitro Rumen fermentation and methane production are influenced by active components of essential oils combined with fumarate. Anim Physiol Anim Nutr, 97 (1): 1-9. Lopez S, Makkar HPS, Soliva CR 2010. Screening plants and plant products for methane inhibitors. In “In vitro screening of plant resources for extra nutritional attributes in ruminants: Nuclear and related methodologies”, Ed; Vercoe PE, Makkar HPS, Schlink A, London, New York, USA. Menke KH, Raab L, Salewski A, Steingass H, Fritz D, Schneider W 1979. The estimation of the digestibility and metabolisable energy content of ruminant feeding stuffs from the gas production when they are incubated with rumen liquor in vitro. J Agric Sci Camb, 93(1): 217–222. Menke KH, Steingass H 1988. Estimation of the energetic feed value obtained from chemical analysis and in vitro gas production using rumen fluid. Animal Research and Development, 28: 7–55. Pearsall DM 1992. The origins of plant cultivation in South America. In: C.W.Cowan, P.J.Watson (Eds.). The Origins of Agriculture. Smithsonian Institute Press, Washington, DC, pp: 173-205. SAS 1999. SAS User’s Guide: Statistic. Statistical Analysis Systems Institute Inc., Cary, NC. Tan M, Yöndem Z 2013. İnsan ve hayvan beslenmesinde yeni bir bitki: Kinoa (Chenopodium quinoa Willd.). Alınteri, 25(B): 62-66. Temel S, Tan M 2002. A research on determination of seeding and cutting time in common vetch (Vicia sativa L.) under Erzurum conditions. Ataturk Univ. Ziraat Fak. Derg, 33 (4): 363-368. Van Schooten, HA, Pinxterhuis JB 2003. Quinoa as an alternative forage crop in organic dairy farming. Optimal Forage Systems for Animal Production and the Environment Grassland Science in Europe, Vol: 8. TEŞEKKÜR Çalışmanın yapılmasında destek sağlayan Erciyes Üniversitesi Bilimsel Araştırma Projeleri Birimi’ne teşekkür ederiz (Proje no: FYL-2016-6412). KAYNAKLAR Aguilar PC, Jacopsen SE 2003. Cultivation of quinoa on the peruvian altiplano. Food Reviews International, 19: 31-41. AOAC 1990. Official Method of Analysis. 15th. edn. Association of Official Analytical Chemist, Washington, DC. USA. Bhargava A, Shukla S, Ohri D 2007. Genetic variability and interrelationship among various morphological and quality traits in quinoa (Chenopodium quinoa Willd.), Field Crops Research, 101: 104–116. Blummel M, Orskov ER 1993. Comparison of an in vitro gas production and nylon bag degradability of roughages in predicting feed in take in cattle. Anim Feed Sci Technol, 40: 109-119. Buxton DR 1996. Quality related characteristics of forages as influenced by plant environment and agronomic factors. Anim Feed Sci Technol, 59(1-3): 37–49. Canbolat O 2012. Comparison of in vitro gas production, organic matter digestibility, relative feed value and metabolizable energy contents of some cereal forages. Kafkas Univ Vet Fak Derg 18 (4): 571-577. Goel G, Makkar HPS, Becker K 2008. Effect of Sesbania sesban and Carduus pycnocephalus leaves and fenugreek (Trigonella foenum-graecum L) seeds and their extraction partitioning of nutrients from roughage-and concentrate-based feeds to methane. Animal Feed Science and Technology, 147(1-3): 7289. Jacobsen SE, Mujica A, Jensen CR 2003. The resistance of quinoa (Chenopodium quinoa Willd.) to adverse abiotic factors. Food Reviews International Vol. 19: 99–109. Kamalak A, Canbolat O, Gurbuz Y, Erol A, Ozay O 2005a. Effect of maturity stage on chemical composition, in vitro and in situ dry matter degradation of tumble weed hay (Gundelia tournetortii L.) Small Rum Res, 58: 149-156. 45 KSÜ Doğa Bil. Derg., 20(1), 42-46, 2017 KSU J. Nat. Sci., 20(1), 42-46, 2017 Araştırma Makalesi/Research Article DOI : 10.18016/ksujns.51209 Van Soest PJ 1963. The use of detergents in the analysis of fibre feeds. II. A rapid method for the determination of fibre and lignin. Journal of the Association of Official Analytical Chemists, 46: 829-835. Van Soest PJ, Wine RH 1967. The use of detergents in the analysis of fibrous feeds. IV. Determination of plant cell wall constituents. Journal of the Association of Official Analytical Chemists, 50: 50-55. 46 KSÜ Doğa Bil. Derg., 20(1), 47-53, 2017 KSU J. Nat. Sci., 20(1), 47-53, 2017 Araştırma Makalesi/Research Article DOI : 10.18016/ksujns.96081 Kahramanmaraş İlindeki Tekstil Firmalarının Dış Ticaret Yapısı Sibel DOĞAROĞLU1, Cuma AKBAY2 1 KİPAŞ Holding Kambiyo Bölümü, Gaziantep Yolu Üzeri Kahramanmaraş 2 Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi, Ziraat Fakültesi, Tarım Ekonomisi Bölümü, Kahramanmaraş : cakbay@ksu.edu.tr Geliş (Received): 08.08.2016 Kabul (Accepted): 15.09.2016 ÖZET: Bu araştırmada Kahramanmaraş ilinde faaliyet gösteren tekstil firmalarının dış ticaret yapısı incelenerek mevcut yapının ortaya konulması yanında; işletmelerin dış ticaret yapısının büyüklüklerini doğrudan nasıl etkilediğinin, işletmelerin dış ticaret yapısı ve Kahramanmaraş ilinde tekstil firmalarında ithalat-ihracat işlemlerinin profesyonel durumunun, dış ticaret biriminin öneminin, dış ticarette ihtiyaç duyulan bilgilerin, işletmelerin geçmiş yıllarda dış ticarette karşılaşmış olduğu sorunların ve işletmelerin dış ticarette yetersiz olduğu konuların belirlenmesi amaçlanmıştır. Çalışmanın ana materyalini, Kahramanmaraş ilinde faaliyet gösteren tekstil işletmelerinin yöneticileri ile yüz yüze yapılan kapsamlı anket çalışması oluşturmaktadır. Araştırma sonuçları, işletmelerin dış ticaret yaparken en çok mevzuat bilgisine ihtiyaçları olduğunu, mali kaynak yetersizliklerinden oluşan sıkıntıların işletmeler açısından önemli bir eksiklik olduğunu, dış ticaret bölümünde en çok sistemli ve ekip çalışmalarında etkin olan personel tercih ettiklerini göstermektedir. Ayrıca, geçmiş yıllarda dış ticarette yaşanan en önemli sorunların iç ve dış pazardaki vergi maliyetleri olduğu ve işletmelerin rekabet gücünü rakiplerine kıyasla güçlü pazarlama ve finansman yapısı sayesinde arttıracakları saptanmıştır. Bu çalışmanın ithalat-ihracat yapan işletmelere yardımcı olacağı düşünülmektedir. Anahtar kelimeler: Kahramanmaraş, tekstil, ihracat, üretim, pazarlama Foreign Trade Structure of Textile Firms in Kahramanmaras Province ABSTRACT: In this research, with the addition of revealing the present framework by investigating the structure of foreign trades of textile firms in the city of Kahramanmaraş; it is also aimed to be determined that how the foreign trade structure of companies directly affect their size, the foreign trade structure of companies and the professional state of imports-exports operations of the textile firms in the city of Kahramanmaraş, importance of the foreign trade department, the information needed in foreign trade, the problems in foreign trade that companies faced in the previous years and inefficiency of the companies regarding foreign trade. The main material of the study is the comprehensive questionnaires that were made face to face with managers of textile companies in Kahramanmaras. Results indicate that companies mostly need regulation information during foreign trade transactions, problems due to financial resource deficiencies are important insufficiencies for companies and effective and systematic staff in team works is mostly chosen for foreign trade departments. Add to this, it is determined that the most important problems in foreign trade in the past years are taxation costs in the domestic and foreign market, and that the companies would increase their competitive capacity through powerful marketing and financing structure by comparison to their rivals. This research is thought to be helpful for the companies doing exports and imports. Keywords: Kahramanmaras, textile, export, production, marketing bir güçtür. Aslında ihracat odaklı büyüme, ihracat ve dış ticaretin bir ülkenin ekonomik büyüme ve kalkınmasında merkezi rol oynadığı bir ekonomik kalkınma stratejisi olarak tanımlanmaktadır (Çetin ve Ecevit, 2008). Tekstil sektörü, sağladığı istihdam imkânı, üretim sürecinde yarattığı katma değer ve uluslararası ticaretteki ağırlığı nedeniyle ekonomik kalkınma sürecinde önemli rol oynayan bir sanayi dalı olarak bilinmektedir (Çetin ve Ecevit, 2008). Türkiye’de piyasa ekonomisinin benimsenmeye başlamasıyla 1980’li yılların başından itibaren Kahramanmaraş büyük bir iktisadi adım atarak sanayileşme ve çağdaş ticaret sürecine girmiş, büyüme ve kalkınma için bir altyapı oluşturulmuş ve GİRİŞ Dünya ekonomisinin yaşamakta olduğu küreselleşme sürecinde üretim ve ticari etkinliklerinin artan oranda uluslararası nitelik kazandığı bir gerçektir. Bu konuda gerekli olan en büyük unsurlar iyi yetişmiş insan gücü, makroekonomik unsurlar, etkin işleyen bir piyasa düzeni ve gelişmiş bir teknoloji ile ticari bir altyapıdır (Kıyak, 2005). Toplumların iktisadi yaşamlarında dış ticaret, tarih boyunca önemli bir yer tutmuştur (Kıyak, 2005). Küreselleşen dünyanın ya da bütünleşen dünyanın dışında kalmamak, sürekli büyüyen pazardan ya da dünya ticaretinden pay alabilmek için fırsat ve avantajlardan yararlanmak ülkeler için öncelikli amaçlardan olmuştur (Doğan ve ark, 2003). İhracat ekonomik büyüme ve kalkınma sürecinde sürükleyici 47 KSÜ Doğa Bil. Derg., 20(1), 47-53, 2017 KSU J. Nat. Sci., 20(1), 47-53, 2017 Araştırma Makalesi/Research Article DOI : 10.18016/ksujns.96081 sanayileşme sürecinde yüksek bir hıza ulaşmıştır (KMTSO, 2003; Görücü, 2004). Türk tekstil ve hazır giyim sektörü ihracat gelirlerinin %22,6’sını ve 2 milyon kişiye istihdam sağlamasıyla ekonominin lider sektörlerinden birisi olmuştur (Doğaka, 2014). Ortadoğu pazarına yakınlığı, hammaddeye yakınlığı gibi avantajlarını kullanarak, Türkiye'nin ve Kahramanmaraş ilinin en büyük sorunlarından biri olan işsizliği azaltmak yönünde, tekstil sektöründe harekete geçirilmesi gereken büyük bir potansiyel görülmektedir. Kahramanmaraş’ta sanayi siciline kayıtlı 666 adet sanayi işletmesi mevcuttur. Toplam sanayi işletmesi içerisinde %0,9’luk bir oran ile sanayisi gelişmişlik düzeyinde orta seviyedeki illerimiz arasında yer alır. Bölgede bulunan sanayi işletmeleri arasında gıda ürünleri (%25) ve tekstil ürünleri imalatı (%24) ilk sıralarda yer almaktadır (Doğaka, 2014). 2011 yılı göstergelerine göre, Kahramanmaraş ili Türkiye iplik üretiminin %27’si, dokuma kumaş üretiminin ise %8’i gerçekleştirilmektedir. En büyük sektör konumunda bulunan tekstil sektöründe yılda 359 bin ton iplik, 138 milyon metre dokuma kumaş, 49 milyon metre denim, 122 bin ton örme kumaş, 22,7 milyon adet konfeksiyon üretimi yapılmakta ve 191 bin ton boya ve kasar işi gerçekleştirilmektedir (Doğaka, 2014). Kahramanmaraş ili sanayisi, tarıma dayalı sanayi içinde çırçır, dokuma, boya-kasar ve konfeksiyon üretim konuları ağırlık kazanmaktadır. İlde tekstilin yoğun olması nedeniyle küçük ve orta ölçekli tekstil işleme tesisleri yoğun olarak bulunmaktadır. 5084 sayılı Yatırımların ve İstihdamın Teşviki Kanunu ve diğer teşvikler ile tekstil sektöründe de ilerleme kaydedilmiştir. Gerek istihdam hacmi, gerekse yarattığı katma değer açısından tekstil sektörü, Kahramanmaraş’ta imalat sanayinin itici gücü olmuştur. Kahramanmaraş bölgesinde imalat sanayi, özellikle iplik, kumaş, pamuk, ayakkabı-deri işlemeciliği ve konfeksiyon üretimi gelişmiştir. Kahramanmaraş ili, tekstil sektörünün önemli bir merkezi haline gelmiştir. Sektördeki firmaların ihracata yönelmesinde ülke ekonomisine üretim, istihdam ve gelir katkısı ilk sırada yer alırken, küreselleşme zorunluluğu ve ürünün üstün kalitesi bu faktörü izlemektedir (Çetin ve Ecevit, 2008). Kahramanmaraş’ta iplik, hidrolik pamuk, dokuma, örgü kumaş, konfeksiyon, boya gibi ürünler, ticarete konu olan en önemli tarımsal ürünler olup işlenmekte ve ambalajlanmaktadır. Bu araştırmanın temel amacı, Kahramanmaraş ilinde faaliyet gösteren tekstil firmalarının dış ticaret yapısı incelenerek mevcut yapının ortaya konulmasıdır. Bu amaç doğrultusunda, çalışmada rekabet kapsamına giren en önemli konuların başında gelen işletmelerin dış ticaret yapıları, işletme büyüklüklerinin dış ticaret yapısını doğrudan nasıl etkilediği, firmalarda ithalatihracat işlemlerinin profesyonel durumu, dış ticaret biriminin önemi, ihtiyaç duyulan bilgiler, işletmelerin geçmiş yıllarda dış ticarette karşılaşmış oldukları sorunları ve dış ticarette yetersiz olduğu konular araştırılacaktır. MATERYAL ve METOT Bu çalışmanın ana materyalini, Kahramanmaraş ilinde faaliyet gösteren tekstil işletmelerinin yöneticileri ile yüz yüze yapılan anketlerden elde edilen veriler oluşturmaktadır. Bölgede tekstil ile ilgili işletme sayısı toplamda 100 adet olarak belirlenmiş olup 93 işletmeden elde edilen veriler analizlerde kullanılmıştır. Analizlerde tanımlayıcı istatistikler ve frekanslardan yararlanılmıştır. BULGULAR Araştırma alanında anket yapılan bireylerin %62,37’sinin erkek, %38,7’sinin evli, % 40,9’unun ön lisans mezunu, %28,0’ının lisans mezunu olduğu saptanmıştır. Bu durum sektörde bayan yöneticilerin sayısının çok fazla olmadığını göstermektedir. Türkiye'de çalışma hayatındaki bayan yöneticilerin erkek yöneticilere göre sayısının az olduğu gerçeği, Kahramanmaraş ilinde de kendini göstermektedir (Alıcı, 2007 ). Araştırma bölgesinde, 2008 yılında yapılan bir çalışmada, tekstil sektöründeki işletme yöneticilerinin %87,50’sinin erkek, %82,5’inin üniversite mezunu olduğu tespit edilmiştir (Çetin ve Ecevit, 2008). Sonuç olarak kadın çalışanların gün geçtikçe tekstil sektörüne katılımının arttığı ve yönetici konumunda daha çok paya sahip olduğu ifade edilebilir. Dış ticaret bölümünde çalışan bekâr bireylerin sayısının evli bireylerin sayısından fazla olduğu gözlemlenmiştir. Anket yapılan bireylerin %53,77’sinin idari personel, %29,03’ünün orta kademe, %10’unun üst kademe ve %2,15’inin alt kademe yöneticisi olduğu tespit edilmiştir. İşletmelerin %48,39’unda 45 kişiden fazla, %27,96’sında 25-44 kişi, %16,13’ünde 15-24 kişi, %5,38’inde 5-14 kişi ve %2,15’inde ise 5’den az bireyin çalıştığı tespit edilmiştir. İşletmelerin personel sayısına bakıldığında, anket yapılan işletmelerin %27,96’sında personel sayısının 50-100 arasında olduğunu ve KOSGEB’in KOBİ tanımına göre orta boy işletme oldukları görülmektedir. İşletmeler ticari unvanlarına göre; anonim, limited ve şahıs şirketleri olarak üç gruba ayrılmaktadır. Anket yapılan işletmelerin %73,12’sinin anonim şirket, %20,43’ünün limited şirket ve %6,45’inin şahıs işletmesi olduğu tespit edilmiştir. Çetin ve Ecevit (2008)’in çalışmasıyla karşılaştırıldığında limited ve anonim şirketlerin sayısının arttığı buna karşılık anonim şirketlerin sayısının azaldığı saptanmıştır. Ancak her iki çalışmada Kahramanmaraş ilinde tekstil sektöründeki işletmelerin daha çok anonim şirketler şeklinde olduğu ifade görülmektedir. İşletmeler faaliyet türlerine göre ise; üretim işletmeleri, fason üretim yapan işletmeler, ihracatçı veya ithalatçı işletmeler olarak bölümlendirilmiştir. Fason üretim veya kısaca Fason, gerçek üretici firmadan anlaşma üzerine toplu ürün sipariş ederek, ürünlere gerçek üretici adını değil de sipariş verenin adının yazdırılmasıdır. Üretim İşletmeleri 48 KSÜ Doğa Bil. Derg., 20(1), 47-53, 2017 KSU J. Nat. Sci., 20(1), 47-53, 2017 Araştırma Makalesi/Research Article DOI : 10.18016/ksujns.96081 hammaddeleri satın alıp mamul haline dönüştüren ve daha sonra diğer işletmelere ya da nihai tüketicilere satan işletmelerdir. İthalat ya da dışalım, yurtdışında üretilmiş malların, ülkedeki alıcılar tarafından satın alınmasıdır. İhracat bir malın yabancı ülkelere döviz karşılığı yapılan satışıdır (Anonim, 2014). Ankete katılan işletmelerin %41,94’ünün ihracat, %37,63’ünün üretim, %7,53’ünün ithalat, %7,53’ünün hem ithalat ve hem de ihracat yapan işletmeler ve %5,38’inin fason işletmeler olduğu tespit edilmiştir (Çizelge 1). Ankete katılan işletmelerin dağılımı incelendiğinde, il genelinde tekstil firmalarının faaliyet türünde ihracat işlemlerinin ağırlıklı olduğu saptanmıştır. Bu seçim ithalat ve fason işlemlere göre ihracat işlemlerinin maliyetinin daha az, getirisinin daha fazla ve işlem prosedürünün zorlayıcı olmadığını göstermektedir. profesyonel bir dış ticaret bölümünün bulunmadığı ifade edilebilir. Çizelge 3. Dış ticaret bölümünde çalışan sayısının dağılımı Çalışan sayısı Birey sayısı Oran (%) Çalışan yok 1-4 kişi 5 ve üzeri Toplam 50 23 20 93 53,8 24,7 21,5 100,0 İşletmelerin işletim şekli yönetim sözleşmesi, finansal kiralama ve sahip-işletmeci olarak üç grupta incelenmiştir. Yönetim sözleşmesi, uluslararası bir işletmenin yabancı bir işletme ile o işletmenin faaliyetinin bir bölümünü veya tamamını yönetmek üzere karşılıklı yaptıkları anlaşma olarak tanımlanabilir. Finansal kiralama (Leasing), bir malın yatırımcı tarafından satın alınması yerine, bir leasing şirketi tarafından alınıp, yatırımcıya belirli bir dönem kiralanmasıdır. Sahip-işletmeci, mal ve hizmet üreten işletmelerde üretim, yönetim, para kaynakları, muhasebe, satış, pazarlama konularında çalışan ayrıca küçük işletmeleri kurma ve yönetme bilgi ve becerisine sahip kişilerdir (Anonim, 2014) . Ankete katılan işletmelerin %96,77’sinin sahip işletmeci, %2,15’inin kiralama, %1,08’inin ise yönetim sözleşmesi olduğu tespit edilmiştir (Çizelge 4). Çizelge 1. Anket katılan bireylerin işletmelerinin faaliyet türüne göre dağılımı İşletme sayısı Oran (%) Üretim 35 37,63 İhracat 39 41,94 İthalat 7 7,53 Fason 5 5,38 İthalat ve ihracat 7 7,53 Toplam 93 100,00 Araştırmaya dahil edilen işletmelerin %67,74’ünde dış ticaret bölümünün olduğu, %32,26’sinde ise olmadığı tespit edilmiştir (Çizelge 2). Elde edilen verilere göre Kahramanmaraş ilindeki tekstil işletmelerinin dış ticaret bölümü varlığının çoğunlukta olduğu dolayısıyla da gelişmiş ülkelerde olduğu gibi Kahramanmaraş ilinde de ihracatın büyük önem taşıdığı gözlemlenmiştir. Buna karşın hala dış ticaret bölümü bulunmayan tekstil işletmelerinin olması da üzerinde durulması gereken önemli bir konudur. Çizelge 4. Ankete katılan işletmelerinin işletim şeklinin dağılımı Çizelge 2. Ankete katılan işletmelerin dış ticaret bölümü varlığının dağılımı İşletme sayısı Oran (%) Var 63 67,74 Yok 30 32,26 Toplam 93 100,00 İşletim şekli İşletme sayısı Oran (%) Sahip-işletmeci Kiralama Yönetim sözleşmesi Toplam 90 2 1 93 96,77 2,15 1,08 100,00 Kahramanmaraş ilinde geçmişten günümüze çoğunlukla tekstil işletmeciliği yapılmasından kaynaklı sahip-işletmeci işletmelerinin diğer işletim şekline göre daha büyük bir paya sahip olduğu gözlemlenmiştir. Sonuç olarak yönetim sözleşmesi ve kiralamanın azınlıkta olması işletmenin işletim şeklinin devamlılığını sağlamasına karşın profesyonel yönetici bulundurma sayısının az olduğu sonucuna varılmaktadır. Sahip-işletmecilerin çoğunun kendi işletmelerinin avantaj ve dezavantajlarını iyi görememesi, sektördeki değişim ve dönüşümü takip edememesi birçok soruna yol açmaktadır. Bu tarz eksikliklerin yaşanmaması için profesyonel yöneticilere işletmelerin gelişmesi için daha çok ihtiyaç duyulduğu gözlemlenmiştir. Araştırmaya dahil edilen işletmelerin %69,89’unun hiç bir mesleki örgüte üye olmadığı, %30,11’inin ise üye olduğu tespit edilmiştir (Çizelge 5). Mesleki örgütlere üye olmak dış piyasa ve ihracat alandaki gelişmelerden daha hızlı haberdar olabilme, firmaya İşletmelerdeki dış ticaret bölümünde çalışanı olmayan firma oranı %53,80 olarak saptanmıştır. İşletmelerde dış ticaret bölümünde çalışan sayısı ortalama 3,31’dür (Çizelge 3). 2008 yılında yapılan bir çalışmaya göre Kahramanmaraş ilindeki tekstil sektöründe, 250 ve daha fazla işçi çalıştıranların oranı %45, 50-249 arası işçi çalıştıranların oranı %50, 10-49 işçi %5 ve 10 ve 10’dan daha az işçi çalıştıran işletmelere ise rastlanmamıştır (Çetin ve Ecevit, 2008). Bu iki çalışmanın sonuçlarına göre tekstil işletmelerinin dış ticaret bölümü sayısında artış görülmesine rağmen bu bölümde çalışan sayısının oranlarının düştüğü gözlemlenmiştir. Bunun sonucunda çoğu işletmede 49 KSÜ Doğa Bil. Derg., 20(1), 47-53, 2017 KSU J. Nat. Sci., 20(1), 47-53, 2017 Araştırma Makalesi/Research Article DOI : 10.18016/ksujns.96081 yeniliklere ayak uydurabilme hızı ve karşılaşılan sorunları tespit edip çözüm yolu arama gibi kolaylıklar kazandırabilir. Anket sonucunda üyelik oranın düşük olması Kahramanmaraş ilinde işletmelerin faaliyetlerini geleneksel sürdürdüklerini göstermektedir. %40,86’sının Asya, %3,23’ünün Amerika, %2,15’inin Çin ve %9,68’inin ise diğer ülkeler olduğu gözlemlenmiştir. İşletmelerin hedef coğrafyalarının neredeyse yarısının Avrupa diğer bir yarısının ise Asya olduğu ancak gelişmiş bir ülke olmasına rağmen Amerika hedef coğrafyalar arasında çok gerilerdedir. Bunun nedeninin gümrük prosedürleri, vergiler ve lojistikte yaşanılan sorunlar olduğu söylenebilir (Çizelge 8). Çizelge 5. Ankete katılan işletmelerin mesleki örgüte üyeliğinin dağılımı Üyelik Durumu İşletme sayısı Oran (%) Üye Üye değil Toplam 28 65 93 30,11 69,89 100,00 Çizelge 8. Ankete katılan işletmelerin ihracat hedef coğrafyalarının dağılımı E-ticaret, internet ortamında insanların belirli sistemler üzerinde gerçek ve ya sanal ürünleri para karşılığında satın alması işlemidir (Anonim, 2014). Araştırmaya dahil edilen işletmelerin %54,84’inin eticaret yapmadığı, %45,16’sının ise e-ticaret yaptığı gözlemlenmiştir (Çizelge 6). Avrupa Asya Amerika Çin Diğer Toplam Çizelge 6. Anket katılan işletmelerin e-ticaret yapma durumları E-Ticaret yapıyor E-Ticaret yapmıyor Toplam Birey sayısı Oran (%) 42 51 93 45,16 54,84 100,00 İşletme sayısı Oran (%) 41 38 3 2 9 93 44,09 40,86 3,23 2,15 9,68 100,00 Ankete katılan işletmelerin rakiplerinin, %50,54’ü ulusal, %37,63’ü ise küçük yerel rakipler olduğu saptanmıştır (Çizelge 9). Ticarette ihracat büyük önem taşımasına rağmen Kahramanmaraş ilindeki işletmelerin uluslararası rakiplerinin ulusal rakiplere göre oranı (%7,53) çok daha düşüktür. Bunun sonucunda Kahramanmaraş ilindeki birçok işletmenin uluslararası rekabete girebilmesi için sermaye, dış piyasaya girme stratejileri gibi konularda yeterli donanıma sahip olmadığı ifade edilebilir. Kapasite kullanım oranı, bir üretim biriminin kullanım kapasitesinin, aynı üretim biriminin maksimum kapasitesine olan oranıdır (Anonim, 2014). Ankete katılan işletmelerin ihracatının kapasite kullanım içerisindeki oranı kapasitesi %30'dan az olan işletmelerin oranının %56,99, %31-49 arasında olan işletmelerin oranının %26,88 ve %50 ve üzeri olan işletmelerin oranının %16,13 olduğu, ortalamalarının ise %33,33 olduğu saptanmıştır (Çizelge 7). Çizelge 9. Ankete katılan işletmelerin rakip çevresinin dağılımı Küçük yerel rakipler Ulusal rakipler Uluslararası rakipler Rakibimiz yok Diğer Toplam Çizelge 7. İhracatın kapasite kullanım içerisindeki oranının dağılımı İhracatın kapasite kullanım İşletme Oran (%) içerisindeki oranı sayısı ≥%30 53 56,99 %31-%49 25 26,88 %50 ve üzeri 15 16,13 Toplam 93 100,00 Ortalama: %33.33; Standard sapma: 21,18 Birey sayısı Oran (%) 35 47 7 2 2 93 37,63 50,54 7,53 2,15 2,15 100,00 Ankete katılan işletmelerin dış ticaret bölümündeki eleman açığı olmayanların oranı %77,42’dir (Çizelge 10). Çizelge 10. Ankete katılan işletmelerin dış ticaret bölümündeki eleman açığının dağılımı 2008 yılında yapılan bir çalışmaya göre kapasite kullanım oranı %75 ve üzeri olan %92,50 ve %51-75 olan %7,5 olduğu belirlenmiştir (Çetin ve Ecevit, 2008). Bu iki çalışmanın sonuçlarına göre işletmelerin kullanılan kapasite oranının gün geçtikçe azaldığı ifade edilebilir. İhracat yapan işletmelerin coğrafi bölgeleri ve menşei incelendiğinde, %100’ünün Türkiye olduğu tespit edilmiştir. Bu işletmelerin ihracat hedef coğrafyaları incelendiğinde ise, %44,09’unun Avrupa, Eleman açığı durumu İşletme sayısı Oran(%) Eleman açığı var Eleman açığı yok Toplam 21 72 93 22,58 77,42 100,00 Araştırma sonuçları incelendiğinde, Kahramanmaraş ilindeki tekstil işletmelerinin dış ticaret bölümündeki eleman açığının büyük ölçüde giderildiği gözlenmiş, bu duruma üniversitelerdeki dış ticaret ön lisans 50 KSÜ Doğa Bil. Derg., 20(1), 47-53, 2017 KSU J. Nat. Sci., 20(1), 47-53, 2017 Araştırma Makalesi/Research Article DOI : 10.18016/ksujns.96081 programlarının ve ilin tekstil ihracatı ağırlıklı bir il olması nedeni ile lise sonrası kişilerin bu sektörde deneyim kazanmasının sebep olduğu düşünülmektedir. Buna rağmen hala dış ticaret bölümünde eleman açığı bulunan işletmelerin var olduğu gözlemlenmiştir. Ankete katılan işletmelerin devlet veya Ticaret ve Sanayi Odalarının ihracat teşviklerinden %51,61’inin yararlandıkları, %48,39’unun ise bu teşviklerden yararlanmadıkları tespit edilmiştir (Çizelge 11). Ankete katılan işletmelerin, %70,97’sinin sanayi sitesi ve %11,83’ünün ise organize sanayi bölgesinde faaliyette bulunduğu saptanmıştır (Çizelge 13). Kahramanmaraş ilinde yapılan bu çalışmada coğrafi konum, uygun iş gücü ortamı, arazi fiyatlarının uygunluğu, arazi bulabilme imkânının fazlalığı, pazara yakınlık, tedarikçilere ve kaynaklara yakınlık nedeni ile firmaların kuruluş yeri olarak sanayi sitelerini ve organize sanayi bölgesini tercih etmiş olduğu görülmektedir. Çizelge 11. Ankete katılan işletmelerin devlet veya ticaret ve sanayi odalarının ihracat teşviklerinden yararlanmasının dağılımı İşletme sayısı Oran(%) Yararlanan 48 51,61 Yararlanmayan 45 48,39 Toplam 93 Çizelge 13. Ankete yerlerinin dağılımı Türkiye’de ihracatın doğrudan büyük teşvik uygulandığı dönemlerde hızla arttığını teşviklerin azaltıldığı dönemlerde ise gerilediğini belirtmektedir (Yılanoğlu, 2008). Türkiye’deki birçok ihracatçı işletme teşviklerden yararlanarak kendi aralarında şiddetli rekabetlere girmiştir. Kahramanmaraş ilinde teşvik bölgesi olması nedeni ile bu çalışmaya göre, Kahramanmaraş ilindeki ihracatçı işletmelerin %51,61'inin teşviklerden yararlanarak rekabet ortamında yerini aldığı söylenebilir. Ankete katılan işletmelerin %63,44’ünün yerel veya uluslararası fuarlara katıldığı, %36,56’sının ise katılmadığı gözlemlenmiştir (Çizelge 12). Katılıyorum Katılmıyorum Toplam 59 34 93 63,44 36,56 100,00 faaliyet Oran(%) 11 66 11 1 4 93 11,83 70,97 11,83 1,08 4,30 100,00 Ankete katılan işletmelerin faaliyet gösterdiği alanlar Çizelge 14'te gösterilmektedir. İşletmelerin %92,47’sinin tekstil, %6,45’inin üretim olduğu görülmektedir. Kahramanmaraş uzun yıllardan beri önde gelen tekstilin, işletmelerin faaliyet alanları incelendiğinde günümüzde de ilk sıralarda yer aldığı belirlenmiştir. Çizelge 14. Ankete katılan işletmelerinin faaliyet gösterdiği alanların dağılımı Çizelge 12. Ankete katılan işletmelerin yerel veya uluslararası fuarlara katılımının dağılımı Oran(%) işletmelerin İşletme sayısı Organize sanayi bölgesi Sanayi sitesi Yerleşim içi Girişimin kendi kampüsü Diğer Toplam 100,00 İşletme sayısı katılan İşletme sayısı Oran (%) 86 1 6 93 92,47 1,08 6,45 100,00 Tekstil Yan sanayi Üretim Toplam Ankete katılan işletmelerin ölçek büyüklükleri Çizelge 15'te gösterilmektedir. İşletmelerin yarısından fazlası (%52,69) küçük ölçekli, %15,05'inin orta ölçekli ve %32,26’sının ise büyük ölçekli işletme olduğu tespit edilmiştir. 2008 yılında yapılan bir çalışmaya göre tekstil sektöründeki işletmelerin %55’i küçük ve orta ölçekli iken %45’i büyük ölçekli firma niteliğindedir (Çetin ve Ecevit, 2008). Kahramanmaraş ilindeki işletmelerin yarısından fazlasının fuarlara katıldığı ve bu şekilde yeniliklerden ve gelişmelerden haberdar olabildiği, yeni müşteriler tanıyarak müşteri portföylerine de faydalar sağladıkları gözlemlenmiştir. 2008 yılında yapılan bir çalışmaya göre, işletmelerin uluslararasındaki fuar ve sergilere katılma oranının %25 olduğu belirlenmiştir (Çetin ve Ecevit, 2008). Yıl bazında oranlar incelendiğinde Kahramanmaraş ili tekstilcilerinin yaptıkları işe daha profesyonel yaklaştıkları ve yeniliğe daha açık olduğu söylenebilir. Ankete katılan işletmelerin kuruluş yılları, %35,48’inin 1990-1995 yılları arasında, %30,11’inin 1996-2001 yılları arasında olduğu tespit edilmiştir. İşletmelerin birçoğunun 1990-1995 yılları arasında faaliyete geçtiği görülmektedir. Tekstil sektöründe her geçen yıl yeni işletmelerinde sektöre katıldığı ve ihracata yöneldiği belirlenmiştir. Çizelge 15. Ankete büyüklüğünün dağılımı katılan Ölçek Büyüklüğü Küçük(=<5000) İşletme Orta (5001-10000) Büyük(=>10000) Toplam 51 işletmelerin ölçek İşletme sayısı Oran (%) 49 14 30 93 52,69 15,05 32,26 100,00 KSÜ Doğa Bil. Derg., 20(1), 47-53, 2017 KSU J. Nat. Sci., 20(1), 47-53, 2017 Araştırma Makalesi/Research Article DOI : 10.18016/ksujns.96081 Ankete katılan işletmelerin faaliyet alanları itibariyle dağılımı incelendiğinde, %66,67’sinin hem ihracat hem iç piyasaya satış yaptığı gözlenmiştir. İncelenen İşletmelerin %21,51’inin sadece iç piyasaya satış yaptığı buna karşılık %7.53'ünün ise fason üretim yaptığı gözlemlenmiştir (Çizelge 16). Ürettiği ürünün tamamını ihraç eden firmaların oranı ise sadece %2,15'dir. Kahramanmaraş ilindeki tekstilcilerin anket sonucuna göre, işletme gelirlerini oluşturan faaliyet alanı tercilerini, ağırlıklı ihracattan yana kullanırken destek olarak iç piyasa satışlarına da yöneldikleri gözlenmiştir. Ankete katılan işletmeler finansman ihtiyaçlarının %62,37’sinin öz sermayelerinden, %16,33’ünü ise ticari kredilerden sağladıkları sonucuna ulaşılmıştır (Şekil 1). 2008 yılında Kahramanmaraş ilinde yapılan bir çalışmaya göre ise, firmalar destek kredilerinden yararlandıklarında bunların %75 yatırım kredileri, %55 işletme kredileri, %40 ihracat kredileri olduğu belirlenmiştir (Çetin ve Ecevit, 2008). Anket sonucu Kahramanmaraş ili tekstilcilerinin, finansman ihtiyaçlarını karşılamak için finans kuruluşlarını 2008 yılına göre neredeyse yok denecek kadar az kullandıklarını göstermektedir. Çizelge 16. Ankete katılan işletmelerin faaliyet gösterdiği alanın dağılımı İşletme sayısı Oran (%) % 100 ihracat 2 2,15 % 100 iç piyasa 20 21,51 Hem ihracat hem de iç piyasa 62 66,67 Fason 7 7,53 Diğer 2 2,15 Toplam 93 100,00 Ankete katılan işletmelerin %50,54’ü web sitelerinin olduğunu, %49,46’sı ise web sitelerinin olmadığını belirtmişlerdir (Çizelge 17). Kahramanmaraş ilindeki işletmelerin yarısında fazlasının web sitesi kullandığı, bu sayede yeniliklerden yaralanabildiği ve işletmesini uluslararası alana taşıyabildiği belirlenmiştir. Şekil 1. Ankete katılan işletmeler ihtiyaçlarının karşılandığı kaynaklar Çizelge 17. Ankete katılan işletmelerin web sitesi varlığının dağılımı İşletme sayısı Oran (%) Evet 47 50,54 Hayır 46 49,46 Toplam 93 100,00 finansman Ankete katılan işletmelerin üretim kalite standartlarına göre dağılımları Çizelge 19'da verilmiştir. İşletmelerin %50,54’ü müşteri odaklı markasız ürünler üretirken, %25,81’i ise markalı ürünler üretmektedirler. Kendi markası ile ihracat yapan firmaların oranı ise %11.83'dür. Kendi markasına imalat yapan firmaların oranı %8,60, lüks ve pahalı ürünler üreten işletmelerin oranı ise %3,23'tür. Küreselleşme süreci birlikte özellikle gelişmiş ülkelerin kendi aralarındaki ticareti endüstriler arası ticaretten endüstri içi ticarete dönmüştür. Yani aynı endüstri içerisinde farklı nitelikli mallar haline gelmiştir. Bu değişim uluslararası uzmanlaşma desenini de değiştirmiştir. Eskiden endüstriler arası uzmanlaşma varken uzmanlaşma bugün ürünler üzerine yoğunlaşmış durumdadır (Saruhan, 2010). Ankete katılan işletmelerin üretim tarzı incelendiğinde %44,09’unun iplik, %36,56’sının kumaş olduğu saptanmıştır (Çizelge 18). Çizelge 19. Ankete katılan işletmelerin üretim kalite standartlarının dağılımı Müşteri odaklı markasız ürünler Markalı ürünler Lüks ve pahalı ürünler Kendi markasına imalat Kendi markası ile ihracat Toplam Çizelge 18. Ankete katılan işletmelerin üretim tarzının dağılımı Üretim tarzı İşletme sayısı Oran (%) Open-End İplik 41 47,67 Kumaş 34 39,53 Konfeksiyon 7 8,14 Ring İplik 3 3,49 Boya 1 1,16 Toplam* 86 100,00 *: Yedi işletme bu soruya cevap vermemiştir. İşletme sayısı Oran(%) 47 50,54 24 3 8 11 93 25,81 3,23 8,60 11,83 100,00 TARTIŞMA ve SONUÇ Ekonominin temel uğraşı olan bireyin ve toplumun refah düzeyinin yükseltilmesi hedefi yolunda ihtiyaçların ülkelerin kendi üretimi ile karşılanamaması dış ticareti ön plana çıkarmaktadır. Ülkeler dış ticarette başka ülkelerden mal ya da hizmet alabilmekte ve başka ülkelere mal ya da hizmet satabilmektedir. Böylece ülkeler ihracat sayesinde üretim fazlasını başka 52 KSÜ Doğa Bil. Derg., 20(1), 47-53, 2017 KSU J. Nat. Sci., 20(1), 47-53, 2017 Araştırma Makalesi/Research Article DOI : 10.18016/ksujns.96081 pazarlarda satarak gelir elde ederken, ülke içi üretimin yetersizliğini de ithalat ile başka ülkelerden mal ya da hizmet alarak gidermektedirler. İhracat-tekstil sektörü ilişkisi üzerinde yoğunlaşan bu çalışmada, Kahramanmaraş ilinde tekstil sektöründe faaliyet gösteren firmalarının dış ticaret bölümleri incelenmiş, mevcut durumu ve sorunları belirlenmiştir. Kahramanmaraş ilinin tekstil işletmeleri bağlamında dış ticaret bölümlerinin yapısını ortaya konulmaya çalışılmıştır. Bu araştırma sonuçlarına göre, şirketlerdeki erkek çalışan sayısının bayan çalışan sayısından fazla olduğu gözlemlenmiştir. Şirketlerin dış ticaret bölümünde çalışan bayan sayısını arttırmak için teşviklerde bulunulması önerilmektedir. Bu teşvikler aynı zamanda dış ticaret bölümünde çalışan kişi sayısını da arttıracaktır. İşletmelerde çalışan personellerin eğitim durumu göz önüne alındığında, ağırlıklı ön lisans mezunu olduğu gözlemlenmiş, yüksek lisans yapmış kişi sayısının düşük olduğu belirlenmiştir. Bu birimin daha profesyonel hale gelebilmesi için daha çok üniversite mezunu personelin seçilmesi, yöneticilerin de yüksek lisans mezunu kişilerden seçilmesi gerekmektedir. Birçok işletmenin mesleki örgüte üyeliğinin olmadığı gözlemlenmiştir. Dış ticaret bölümüne sahip işletmelerin profesyonel bir şekilde çalışabilmesi aynı zamanda yeniliklerden ve gelişmelerden haberdar olabilmesi için mesleki örgüte üye olmaları tavsiye edilmektedir. Araştırmada, Kahramanmaraş ilindeki işletmelerin uluslararası rekabet için yeterli donanıma sahip olmadığı belirlenmiştir. Ulusal rakiplere sahip işletmelerin gelişebilmesi ve yeterli donanıma sahip olarak uluslararası rekabete girebilmesi için kurumların devletin teşviklerinden yaralanması, personel eğitimi vermesi ve finans gücüne sahip olması gerekmektedir. İşletmelerin dış ticaret yaparken en çok mevzuat bilgisine ihtiyaçları olduğunu, mali kaynak yetersizliklerinden oluşan sıkıntıların işletmeler açısından önemli bir eksiklik olduğunu, dış ticarette bölümünde en çok sistemli ve ekip çalışmalarında etkin olan personel tercih ettiklerini belirtmişlerdir. Geçmiş yıllarda dış ticarette yaşanan en önemli sorunların iç ve dış pazardaki vergi maliyetleri ve rekabet gücü olduğu saptanmıştır. İşletmelerin rekabet güçlerini etkileyen faktörlere bakıldığında; iç ve dış pazardaki vergi maliyetleri, satın alma-mal kalitesi ve tedarik eksiklikleri, paketleme ve etiketleme konusunda taraflar arasındaki uyumsuzluklar, üretimlerin ihracat standartlarının altında kalması, makine-teçhizat sağlamada ki sıkıntılar, istihdam maliyetlerinin yüksek olması, dış ticaret yapabilmek için yeterli kaynak finansmana erişe bilirlikte ki sıkıntılar gibi sorunların ön planda olduğu gözlemlenmiştir. Bu sorunları yaşayan işletmelerin sektörel dış ticaret şirketleri çatısı altında birleşmeleri halinde maliyetin düşüşü, kapasite kullanımındaki artış ve oluşacak olan güçlü pazarlama ve finansman yapısı sayesinde rekabet gücünü arttıracakları düşünülmektedir. Stratejik işbirliği ve rekabet gücünü, dolayısıyla ihracatı geliştirmede etkili bir araç olarak görülen sanayi kümelenmeleri Türkiye için de önemli bir açılım olabilir. Bu uygulamanın Kahramanmaraş tekstil sektörü içinde başlatılması sektörün geleceği açısından oldukça önemlidir. Böylece, bölgesel ve ulusal kalkınmanın sağlanmasında sanayi kümelenmeleri aracından daha fazla yararlanmak mümkün olabilecektir. Tekstil sektöründeki firmaların ihracat performanslarının geliştirilmesinde teşvik sistemine önemli derecede el atılması faydalı olacaktır. Bu çalışmadan elde edilen sonuçların ithalat-ihracat yapan ve yapmayı planlayan işletmelere yardımcı olacağı düşünülmektedir. KAYNAKLAR Alıcı S 2007. Kahramanmaraş’ta Bulunan Küçük ve Orta Ölçekli (Kobi) Tekstil İşletmelerinde İstihdam ve İş Gücü Talebi. Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, İktisat Ana Bilim Dalı Yüksek Lisans Tezi, 73 s.. Çetin M, Ecevit E 2008. İhracatın Sürükleyici Gücü Olarak Tekstil Sektörü: Kahramanmaraş İli Örneği. Celal Bayar Üniversitesi İ.İ.B.F. Dergisi, 15(2): 115132. DOĞAKA 2014. TR63 Bölgesi Mevcut Durum Analizi. “http://dogaka.gov.tr/Icerik/Dosya /www.dogaka. gov.tr_228_GK5M05RL_TR63_Bolgesinde_Sanayi _Sektoru.pdf” (Erişim Tarihi: 31.10.2016). Doğan Öİ, Marangoz M, Topoyan M 2003. İşletmelerin İç ve Dış Pazarda Rekabet Gücünü Etkileyen Faktörler ve Bir Uygulama. Dokuz Eylül Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 2(5): 115-137. Görücü V 2004. Bölgesel Kalkınmada Kahramanmaraş'ın İktisadi Potansiyeli ve Gelişme Stratejileri. 1. Kahramanmaraş Sempozyumu, 6-8 Mayıs, Türkiye, 1147-1158. Kıyak H 2005. Türkiye’nin Dış Ticaret Yapısı ve Ortadoğu Ülkeleri ile Dış Ticaret İlişkileri. Marmara Üniversitesi Ortadoğu Araştırmaları Enstitüsü. Yüksek Lisans Tezi, 88 s. KMTSO 2003. Kahramanmaraş Ticaret ve Sanayi Odası, Cumhuriyetin 80. yılında Kahramanmaraş'ın Ekonomisi ve Sosyal Altyapısı ISBN 975-512-7607, 304 s., Kahramanmaraş. Saruhan, H. 2010. Küreselleşme Sürecinin Gelişmekte Olan Ülkelerin Dış Ticaret Yapısı Üzerine Etkileri(Türkiye Örneği). Dokuz Eylül Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yüksek Lisans Tezi, 56 s. Yılanlıoğlu Z 2008. Türkiye’nin Dış Ticaretinin Yapısal Dönüşümü(1980-2007). Süleyman Demirel Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yüksek Lisans Tez, 103 s. 53 KSÜ Doğa Bil. Derg., 20(1), 54-66, 2017 KSU J. Nat. Sci., 20(1), 54-66, 2017 Araştırma Makalesi/Research Article DOI : 10.18016/ksujns.65079 Pamukta Lif Kalite Özelliklerinde Melez Azmanlığı Hüseyin GÜNGÖR1 Lale EFE2 1 Düzce Üniversitesi, Ziraat ve Doğa Bilimleri Fakültesi, Tarla Bitkileri Bölümü, Düzce 2 Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi Ziraat Fakültesi Tarla Bitkileri Bölümü, Kahramanmaraş :hgungor78@hotmail.com Geliş (Received): 15.03.2016 Kabul (Accepted): 04.08.2016 ÖZET: Bu araştırma on pamuk genotipi ve bunların yarım diallel melezlerinde oluşan popülasyonunda lif kalite özelliklerinde melez azmanlığının belirlenmesi amacı ile yürütülmüştür. Lif uzunluğu için, % 4.26 heterosis ile % 1.39 heterobeltiosis; Lif kopma dayanıklılığı için, % 1.77 heterosis ile % -6.16 heterobeltiosis; lif inceliği yönünden, % -2.97 heterosis ile % -8.69 heterobeltiosis; kısa lif oranı için, % -3.77 heterosis ile % -10.38 heterobeltiosis; lif uzunluk uyum indeksi için, % 0.07 heterosis ile % -0.62 heterobeltiosis; lif kopma uzaması için, % 4.62 heterosis ile % -3.84 heterobeltiosis; sarılık değeri için, % 0.54 heterosis ile % -4.33 heterobeltiosis; grilik değeri yönünden ise, % 0.80 heterosis ile % -2.69 heterobeltiosis değerleri bulunmuştur. Anahtar Kelimeler: Diallel melezleme, lif kalite özellikleri, melez azmanlığı, pamuk A Heterosis Study For Fiber Quality Traits in Cotton ABSTRACT: This research was conducted to determine heterosis in fiber quality traits of ten cotton genotypes and their half diallel crosses. The values of heterosis and heterobeltiosis were 4.26% and 1.39%, 1.77% and -6.16%, 2.97% and -8.69%, -3.77% and -10.38%, 0.07% and -0.62%, 4.62% and-3.84%, 0.54% and -4.33%; and 0.80%, 2.69% for fiber length, fiber strength, fiber fineness, short fiber rate, uniformity index, fiber elongation, the yellowness value and reflectance degree, respectively. Key words: Diallel cross, fiber quality traits, heterosis, cotton olumsuz heterosis; lif kopma uzaması yönünden, Meredith ve Bridge (1971) olumlu heterosis bildirmişlerdir. Pamukta kalite ve yüksek verim için heterosis ıslahından faydalanılması gerektiği (Meredith ve Brown, 1998) bildirilmektedir. Hibrit pamuk üretimi, uygun ebeveyn seçimi, melezleme tekniği, işçilik maliyetleri, zaman, melezleme sonucu elde edilen tohum miktarı gibi sorunlar nedeniyle günümüzde yeterince yaygınlık kazanamamıştır. Ama bu sorunları aşan Çin, Hindistan, Özbekistan ve Pakistan gibi bazı ülkeler heterosis ıslahından istifade ederek melez pamuk üretimi yapmaktadırlar (Zhang ve Zhu, 2002; Başbağ ve Gençer, 2007; Güvercin, 2011). Böylelikle, hem yüksek verim hem de üstün lif kalitesi elde etmektedirler. Bu çalışma ile bazı pamuk genotipleri (Gossypium hirsutum L. ve Gossypium barbadense L.) arasında yapılan 10x10 yarım diallel melezleme sonucu elde edilen F1 melez kuşaklarında lif kalite özellikleri için heterosis ve heterobeltiosis değerleri hesaplanarak melez azmanlıkları tespit edilmiştir. GİRİŞ Pamuk, lifleriyle tekstil endüstrisinin ihtiyaç duyduğu hammaddeyi karşılayan önemli bir kültür bitkisidir. Tekstil endüstrisi için en önemli konu kaliteli lif temin edebilmektir. Kaliteli lif aynı zamanda tekstil üretimini artırarak markalaşmanın önünü açmaktadır. Tekstil endüstrisinde, lif uzunluğu, lif kopma dayanıklılığı, lif inceliği, kısa lif oranı, lif uzunluk uyum indeksi, lif kopma uzaması, sarılık değeri ve grilik değeri önemli lif kalite özellikleridir. Meredith ve Brown (1998), pamukta yüksek kaliteli lif elde edilmesinde heterosis ıslahından faydalanılması gerektiğini bildirmişlerdir. İki saf hattın melezlenmesi sonucu elde edilen F1 melezi ortalamasının ebeveynlerin ortalamasından üstün olması heterosis, F1 melez ortalamasının üstün ebeveynden daha üstün olması ise heterobeltiosis olarak tanımlanmaktadır (Dumlupınar ve ark., 2015). Pamukta tür içi ve türler arası yapılan melezleme çalışmalarında önemli melez azmanlığı değerleri pek çok araştırıcı tarafından bildirilmiştir. Lif uzunluğu yönünden, Al-Rawi ve Kohel (1969), Baloch ve ark. (1995), Khan ve ark. (1996), Çiçek ve Kaynak (2008) olumlu heterosis, Ünay ve ark. (1995) olumsuz yönde heterosis; lif kopma dayanıklılığı yönünden, Al-Rawi ve Kohel (1969), Meredith be Bridge (1971), Ünay ve ark. (1995), Karademir (2005), Akışcan (2011) olumlu heterosis, Boyacı (1983) ve Başal (2001) olumsuz heterosis; Lif inceliği yönünden, Ünay (1993), Kaynak (1996), Başal (2001) ve Akışcan (2011) olumsuz heterosis; kısa lif oranı yönünden, Boyacı (2011) MATERYAL ve METOT Araştırma, ProGen Tohum A.Ş.’ye ait Hatay merkez ilçeye bağlı Karaali mevkiinde bulunan araştırma ve uygulama alanında, 2012 ve 2013 yıllarında yürütülmüştür. Çalışmada, Gossypium hirsutum L. türüne ait 9 genotip (Lider (Mig 119), BA 707, BA 525, PG 910, Gloria, PG 300, PG 318ACP, PG 820, PG 53) ve Gossypium barbadense L. türüne ait ise 1 genotip (Pima S7) ebeveyn olarak kullanılmıştır. 10 adet ebeveyn genotip arasında 10x10 yarım diallel 54 KSÜ Doğa Bil. Derg., 20(1), 54-66, 2017 KSU J. Nat. Sci., 20(1), 54-66, 2017 Araştırma Makalesi/Research Article DOI : 10.18016/ksujns.65079 melezleme yapılarak 45 adet F1 döl kuşağı elde edilmiştir. Böylelikle, çalışma materyali 45 adet F1 döl kuşağı ile 10 adet ebeveynden meydana gelmiştir. 2012 yılında elde edilen melezler ve ebeveynleri 23.05.2013 tarihinde, tesadüf blokları deneme desenine göre üç tekrarlamalı olarak ekilmiştir. Her parsel, 70 cm sıra arası genişliğinde, 25 cm sıra üzeri mesafede, 7.5 m uzunluğundaki tek sıradan oluşmuştur. Parsellere ekim, her ocağa 3 adet tohum gelecek şekilde, elle yapılmıştır. Çıkıştan sonra bitkiler, 10-15 cm olduğunda her ocakta tek bitki kalacak şekilde seyreltilmiştir. Deneme normal bakım koşulları altında yürütülmüştür. Deneme 5 kez karık sulama yöntemi kullanılarak sulanmıştır. Deneme alanı, 7.5 kg/da saf azot (N), 7.5 kg/da saf fosfor (P 205) ve 7.5 kg/da saf potasyum (K2O) olacak şekilde ekim öncesi gübrelenmiştir. Üst gübre olarak, 1. sulamadan önce, 4.5 kg/da saf azot (N) 2. sulamadan öncede 2 kg/da saf azot (N) gelecek şekilde gübreleme yapılmıştır. Deneme, 2 kez el, 2 kez makine ile çapalanmış ve son çapalama ile birlikte boğaz doldurma işlemi de yapılmıştır. Denemede, Yeşil kurt ve emici (aphid) böcekler için 3 kez kimyasal mücadele yapılmıştır. Denemenin hasadı elle 2 defada yapılmıştır. İlk hasat 15.09.2013 tarihinde, ikinci hasat ise 12.10.2013 tarihinde yapılmıştır. Lif kalite analizleri, her genotipe ait bitkilerin dördüncü, beşinci ve altıncı meyve dallarının ilk kozalarından rastgele alınan 20 adet kozaya ait kütlü pamukların çırçırlanmasından sonra elde edilen liflerin USTER HVI 1000 aygıtında analiz edilmesi ile belirlenmiştir. İncelenen lif kalite özelliklerinde (lif uzunluğu, lif kopma dayanıklılığı, lif inceliği, kısa lif oranı, lif uzunluk uyum indeksi, lif kopma uzaması, sarılık değeri, grilik değeri) heterosis ve heterobeltiosis değerleri hesaplanmıştır. Heterosis (Chang ve Smith, 1967) ve heterobeltiosis değerleri (Fonseca ve Patterson, 1968) araştırıcıların aşağıda belirttiği yöntemler yardımıyla hesaplanmıştır. Heterosis lif inceliği, kısa lif oranı, lif uzunluk uyum indeksi, lif kopma uzaması, sarılık değeri ve grilik (yansıtma) değeri özelliklerine ait heterosis ve heterobeltiosis değerleri ayrı ayrı çizelgeler halinde verilmiştir (Çizelge 1-8). Lif Uzunluğu (mm) Lif uzunluğuna ilişkin Heterosis (Ht) ve Heterobeltiosis (Hb) değerleri (%) Çizelge 1’de verilmiştir. F1 melez popülasyonlarındaki lif uzunluğuna ait heterosis değerleri % -2.62 (BA 525 x PG 910) ile % 18.26 (BA 707 x Pima S7) arasında değişmiştir. Heterobeltiosise ilişkin değerler ise % -5.4 (Gloria x PG 53) ile % 9.57 (Lider (Mig119) x BA 525) arasında değişim göstermiştir. En yüksek ortalama heterosis ve heterobeltiosis değeri, Pima S7’nin anaç olarak bulunduğu melez serisinden (Ht: % 12.58, Hb: % 5.05), en düşük ortalama heterosis ve heterobeltiosis değeri ise Gloria genotipinin anaç olarak bulunduğu melez serisinden (Ht: % 1.96, Hb: % -1.19) elde edildiği görünmektedir. Ele alınan melez populasyonlarında lif uzunluğu özelliği yönünden ortalama % 4.26 oranında heterosis, % 1.39 oranında heterobeltiosis değerleri elde edilmiştir. Lif uzunluğu yönünden F1 melez gücünün olumlu ve düşük olduğu saptanmıştır. Lif uzunluğu yüksek üstün dominant genleri taşıyan ebeveynlerin tercih edilmesi bu özelliğin daha fazla geliştirilmesine katkı sağlayabilir. Bu özellik için, Al-Rawi ve Kohel (1969) % 2.8, Baloch ve ark. (1995) % 3.65 ve Ünay ve ark. (1995) % -3.25 oranında heterosis bulmuşlardır. Lif Kopma Dayanıklılığı (g/tex) Çizelge 2’de F1 melez popülasyonlarındaki lif kopma dayanıklılığına ait heterosis değerleri % -11.68 (PG 910 x PG 300) ile % 17.21 (BA 707 x PG 318ACP) arasında değişmiştir. Heterobeltiosise ilişkin değerler ise % -17.61 (PG 910 x PG 300) ile % 6.78 (PG 820 x PG 53) arasında değişim göstermiştir. En yüksek ortalama heterosis ve heterobeltiosis değeri, BA 707’nin anaç olarak bulunduğu melez serisinden (Ht: % 4.36, Hb: % 2.45), en düşük ortalama heterosis ve heterobeltiosis değeri ise PG 300 genotipinin anaç olarak bulunduğu melez serisinden (Ht: % -3.27, Hb: % -10.44) elde edilmiştir. Ele alınan melez popülasyonlarında lif kopma dayanıklılığı özelliği yönünden ortalama % 1.77 oranında heterosis, % -6.16 oranında heterobeltiosis değerlerinin saptanması (Çizelge 2), lif kopma dayanıklılığı yönünden F1 melez gücünün bu özellik açısından olumlu ve düşük olduğunu göstermektedir. Lif kopma dayanıklılığı yüksek üstün dominant genleri taşıyan ebeveynlerin tercih edilmesi bu özelliğin daha fazla geliştirilmesine katkı sağlayabilir. Bu özellik için, Al-Rawi ve Kohel (1969), Meredith ve Bridge (1971), Ünay ve ark. (1995), Karademir (2005), Akışcan (2011) olumlu yönde, Boyacı (1983) ve Başal (2001) ise olumsuz yönde heterosis değerleri elde etmişlerdir. F1 EO *100 EO Eşitlikte; Heterosis değerini; F1, F1 döl kuşağı ortalama değerini; EO, ebeveynlerin ortalama değerlerini belirtmektedir. Heterobelt iosis F1 - ÜE *100 ÜE Eşitlikte; Heterobeltiosis değerini; F1, F1 döl kuşağı ortalama değerini; ÜE, Üstün ebeveynin ortalama değerlerini belirtmektedir. BULGULAR ve TARTIŞMA On pamuk genotipi ve bunların yarım diallel F1 generasyonlarında lif uzunluğu, lif kopma dayanıklılığı, 55 Çizelge 1.10x10 Yarım Diallel F1 Generasyonlarında Lif Uzunluğuna (mm) İlişkin Heterosis (Ht) ve Heterobeltiosis (Hb) Değerleri (%). Anaçlar P(1) P(2) P(3) P(1) P(2) P(3) P(4) P(5) P(6) P(7) P(8) P(9) P(10) 4.79 3.40 0.37 -0.92 -1.36 -4.81 7.74 5.67 1.67 -0.45 1.37 0.52 -1.08 -1.66 4.11 -3.70 Ht 9.19 9.57 2.51 2.64 0.61 3.36 2.45 3.00 -0.50 Hb 0.86 0.81 -3.83 0.40 -0.61 1.65 -0.48 18.26 8.43 -2.62 -3.16 1.09 2.93 2.32 2.71 6.71 15.61 -1.88 1.6 0.78 1.88 5.88 7.56 Ht 0.84 2.49 1.94 -0.16 1.9 14.57 Hb -1.92 Ht Hb Ht Hb P(4) P(5) P(6) P(7) P(8) P(9) P(10) 1.36 0.64 -0.78 0.9 6.8 Ht 2.08 7.43 -1.73 -1.8 10.45 Hb 0.4 5.84 -4.87 5.72 Ht -1.19 -0.39 -5.4 1.01 Hb -2.22 15.11 -1.96 -1.07 8.42 Ht 6.76 3.03 13.79 Hb 4.73 0.75 7.38 Ht 6.22 15.86 Hb 5.66 7.51 Ht 5.42 Hb -2.63 Ht Hb Ortalamalar Ht 2.98 4.12 4.49 2.44 1.96 3.68 4.24 3.74 2.32 12.58 Hb 0.85 1.18 2.57 0.41 -1.19 1.40 1.87 1.59 0.22 5.05 Ort. Ht: % 4.26 P(1): Lider (Mig 119) P(6): PG 300 P(2): BA 707 P(7): PG 318ACP Ort. Hb: % 1.39 P(3): BA 525 P(8): PG 820 P(4): PG 910 P(9): PG 53 56 P(5): Gloria P(10): Pima S7 Çizelge 2.10x10 Yarım Diallel F1 Generasyonlarında Lif Kopma Dayanıklılığına İlişkin Heterosis (Ht) ve Heterobelthiosis (Hb) Değerleri (%). Anaçlar P(1) P(2) P(3) P(4) P(5) P(6) P(7) P(8) P(9) P(10) P(1) P(2) P(3) P(4) P(5) P(6) P(7) P(8) P(9) P(10) Ht 7.49 -0.39 2.29 1.07 -0.07 -4.90 -1.22 2.59 1.72 Hb 5.22 -2.87 1.71 -8.37 -7.08 -12.32 -4.16 -1.71 -14.64 Ht 3.41 -2.03 -7.08 -3.11 5.92 0.37 17.04 Hb 2.40 -4.48 -17.31 -11.73 17.21 5.97 3.22 -1.82 -3.50 Ht 2.78 8.37 -6.84 12.06 2.75 8.68 4.01 Hb -0.17 -3.95 -15.44 0.99 1.09 6.74 -14.52 Ht -6.14 -11.68 -4.21 -0.24 6.65 4.12 Hb -14.61 -11.36 -3.41 1.77 -12.38 Ht -17.61 -9.79 -8.88 -1.64 0.52 3.55 Hb -12.13 -10.48 -13.09 -12.31 -5.11 Ht 2.2 0.46 -4.9 4.29 Hb 0.84 -9.07 -15.08 -6.69 Ht 9.16 9.34 2.11 Hb -1.92 -3.06 -7.91 Ht 8.29 0.12 Hb 6.78 -17.98 Ht 4.33 Hb -15.48 Ht Hb Ortalamalar Ht 0.95 4.36 3.87 -0.94 -2.22 -3.27 3.79 2.62 3.99 4.59 Hb -4.91 -2.45 -2.86 -6.73 -10.82 -10.44 -4.36 -4.28 -3.80 -10.91 Ort. Ht: % 1.77 P(1): Lider (Mig 119) P(6): PG 300 P(2): BA 707 P(7): PG 318ACP Ort. Hb: % -6.16 P(3): BA 525 P(8): PG 820 P(4): PG 910 P(9): PG 53 57 P(5): Gloria P(10): Pima S7 Çizelge 3.10x10 Yarım Diallel F1 Generasyonlarında Lif İnceliğine (mic.) İlişkin Heterosis (Ht) ve Heterobeltiosis (Hb) Değerleri (%). Anaçlar P(1) P(2) P(1) P(2) P(3) P(4) P(5) P(6) P(7) P(8) P(9) P(10) Ht 0.95 -2.55 4.83 -1.66 0.53 1.34 1.08 2.31 Hb -0.20 -5.21 0.25 -3.35 -1.86 -8.01 -1.81 0.80 7.70 -6.07 -15.78 -19.31 -5.36 -10.18 -9.07 -0.64 -0.22 6.01 -10.96 -11.39 -10.62 -9.32 -7.96 -4.10 -20.78 Ht -8.32 -1.58 -1.4 -8.69 -8.04 2.21 -12.95 Hb -10.55 Ht Hb P(3) P(4) P(5) P(6) P(7) P(8) P(9) P(10) -12.11 -5.23 -5.69 -18.69 -8.61 -12.55 Ht -3.24 3.26 -3.72 -1.9 2.11 -24.65 -7.08 Hb -9 -3.5 -16.07 -4.52 -0.95 -21.99 Ht -0.06 -1.11 3.07 1.39 -4.71 Hb -0.75 -8.82 -0.46 -1.76 -15.57 Ht 2.12 1.34 1.33 -1.17 Hb -5.24 -2.8 -2.5 -11.91 Ht -5.37 0.14 -5.8 Hb -15.5 -10.26 -9.83 Ht -13.21 -11.93 Hb -15 -24.31 Ht -4.16 Hb -17.44 Ht Hb Ortalamalar Ht 1.61 -5.03 -7.94 -2.16 -2.01 -0.35 -2.41 -3.91 -1.89 -5.58 Hb -2.83 -9.05 -12.28 -8.64 -6.17 -4.84 -11.15 -8.57 -6.38 -16.95 Ort. Ht: % -2.97 P(1): Lider (Mig 119) P(6): PG 300 P(2): BA 707 P(7): PG 318ACP Ort. Hb: % -8.69 P(3): BA 525 P(8): PG 820 P(4): PG 910 P(9): PG 53 58 P(5): Gloria P(10): Pima S7 Çizelge 4.10x10 Yarım Diallel F1 Generasyonlarında Kısa Lif Oranına (%) İlişkin Heterosis (Ht) ve Heterobeltiosis (Hb) Değerleri (%). Anaçlar P(1) P(2) P(3) P(4) P(5) P(6) P(7) P(8) P(9) P(10) P(1) P(2) P(3) P(4) P(5) P(6) P(7) P(8) P(9) P(10) Ht -3.44 2.85 0.87 9.16 2.11 10.12 7.30 5.51 7.68 Hb -7.33 -3.55 -2.85 5.46 -2.79 7.73 -4.68 2.66 -6.23 Ht -5.36 14.83 0.41 -3.53 -5.89 -14.90 3.56 -15.46 Hb -8.10 10.34 -6.05 -4.96 -8.01 -21.50 0.87 -28.95 Ht 2.2 -1.46 -1.81 -10.31 -9.94 -2.43 -15.95 Hb -3.27 -9.69 -3.22 -14.27 -14.68 -6.68 -30.69 Ht 6.2 8.57 -10.64 -12.02 -6.43 -15.14 Hb -0.9 4.3 -13.90 -18.67 -10.26 -28.36 Ht -2.01 -9.46 -14.9 19.14 -8.8 Hb -9.45 -13.56 -26.37 -2.76 -9.88 14 12.35 -18.47 Ht Hb -5.92 -16.03 8.31 -31.08 Ht -17.76 1.92 -14.11 Hb -25.76 -17.35 1.41 -26.39 Ht -19.06 -24.07 Hb -27.02 Ht -40.2 -9.36 Hb -22.16 Ht Hb Ortalamalar Ht 4.68 -3.31 -4.69 -1.28 -0.19 -1.59 -6.54 -12.80 0.58 -12.51 Hb -1.29 -8.19 -10.46 -7.06 -7.23 -6.76 -10.96 -21.66 -4.32 -25.84 Ort. Ht: % -3.77 P(1): Lider (Mig 119) P(6): PG 300 P(2): BA 707 P(7): PG 318ACP Ort. Hb: % -10.38 P(3): BA 525 P(8): PG 820 P(4): PG 910 P(9): PG 53 59 P(5): Gloria P(10): Pima S7 Çizelge 5.10x10 Yarım Diallel F1 Generasyonlarında Lif Uzunluk Uyum İndeksine (%) İlişkin Heterosis (Ht) ve Heterobeltiosis (Hb) Değerleri (%). Anaçlar P(1) P(2) P(3) P(4) P(5) P(6) P(7) P(8) P(9) P(10) P(1) P(2) P(3) P(4) P(5) P(6) P(7) P(8) P(9) P(10) Ht -0.45 0.69 -1.70 1.29 -0.20 -0.28 -1.61 -0.65 -2.93 Hb -0.82 -0.43 -1.91 0.38 -1.29 -0.29 -2.03 -1.16 Ht -0.05 -1.29 1.01 0.13 -0.10 -0.68 -1.40 -3.93 0.59 Hb -1.38 -1.63 -0.10 -1.18 -0.47 -1.24 -2.13 -0.34 Ht 0.3 -0.93 0.96 0.32 0.64 -0.09 Hb -0.72 2.45 2.15 -1.8 -0.17 -0.54 -0.18 -1.17 Ht 0.12 -1.94 -0.76 -0.26 -0.1 1.47 Hb -0.67 -2.93 -1.06 -0.51 -0.51 0.63 Ht -0.2 1.08 0.12 0.7 1.32 Hb -0.78 0.18 -0.45 0.18 0.52 Ht -0.05 0.23 -0.41 0.27 Hb -1.14 -0.53 -0.99 -0.13 Ht 2.05 0.32 3.03 Hb 1.67 -0.19 Ht -0.33 2.31 0.88 Hb -0.5 0.26 Ht -0.51 Hb -1.04 Ht Hb Ortalamalar Ht -0.65 -0.25 0.48 -0.46 0.88 -0.34 0.69 0.08 -0.19 0.45 Hb -1.28 -1.03 -0.47 -1.03 0.16 -1.20 0.09 -0.43 -0.72 -0.32 Ort. Ht: % 0.07 P(1): Lider (Mig 119) P(6): PG 300 P(2): BA 707 P(7): PG 318ACP Ort. Hb: % -0.62 P(3): BA 525 P(8): PG 820 P(4): PG 910 P(9): PG 53 60 P(5): Gloria P(10): Pima S7 Çizelge 6.10x10 Yarım Diallel F1 Generasyonlarında Lif Kopma Uzamasına (%) İlişkin Heterosis (Ht) ve Heterobeltiosis (Hb) Değerleri (%). Anaçlar P(1) P(2) P(3) P(4) P(5) P(6) P(7) P(8) P(9) P(10) P(1) P(2) P(3) P(4) P(5) P(6) P(7) P(8) P(9) P(10) Ht -4.18 -14.94 18.30 -11.00 0.09 -6.08 18.12 -5.77 4.86 Hb -5.85 -18.86 16.34 -15.92 -13.94 -9.26 1.56 -11.13 0.99 Ht -1.55 -5.39 11.97 3.42 7.03 18.90 3.50 -6.92 Hb -5.47 -7.03 4.95 -11.48 1.96 1.41 -1.89 -10.99 Ht -4.99 -15.57 4.78 -15.83 4.52 2.74 17.42 Hb -9.91 -23.76 -13.49 -22.2 -13.46 5.72 7.93 Ht 13.68 5.16 -7.43 25.44 -1.34 -2.45 Hb 8.07 -8.89 -9.87 9.88 -7.59 -5.12 Ht 2.26 -1.57 48.27 -30.16 0.4 Hb -7.08 -6.27 6.08 34.07 11.23 -37.76 2.14 -1.68 Ht Hb -5.79 3.95 -16.45 -12.33 Ht 34.30 14.53 14.7 Hb 20.03 -1.18 4.92 11.16 Ht 0.5 13.17 Hb -17.92 1.2 Ht 36.72 Hb 24.45 Ht Hb Ortalamalar Ht -0.07 2.98 -2.60 4.55 2.03 3.78 5.08 19.38 2.54 8.52 Hb -6.23 -3.82 -10.39 -1.57 -5.04 -9.50 -1.70 4.52 -6.41 1.73 Ort. Ht: % 4.62 P(1): Lider (Mig 119) P(6): PG 300 P(2): BA 707 P(7): PG 318ACP Ort. Hb: % -3.84 P(3): BA 525 P(8): PG 820 P(4): PG 910 P(9): PG 53 61 P(5): Gloria P(10): Pima S7 Çizelge 7.10x10 Yarım Diallel F1 Generasyonlarında Sarılık Değerine (%) İlişkin Heterosis (Ht) ve Heterobeltiosis (Hb) Değerleri (%). Anaçlar P(1) P(2) P(3) P(4) P(5) P(6) P(7) P(8) P(9) P(10) P(1) P(2) P(3) P(4) P(5) P(6) P(7) P(8) P(9) P(10) Ht -6.62 0.27 2.69 1.68 0.25 0.42 -3.81 -4.58 Hb -8.01 -6.25 0.81 -2.48 -1.04 -7.05 -9.62 -3.25 -7.40 Ht 1.37 -3.40 -5.37 -4.32 -5.50 -0.39 -3.46 -14.06 5.65 Hb -6.21 -6.22 -10.25 -6.60 -9.13 -5.09 -8.06 -3.84 Ht 3.98 5.32 6.48 5.05 3.18 6.9 6.6 Hb -1.12 2.55 0.83 0.88 0.05 1.65 -0.96 -4.9 -1.17 3.66 0.07 -9.55 Ht Hb -0.76 -2.24 -5.82 -3.07 -1.91 -6.03 Ht -2.01 -3.73 -1.61 0.55 Hb -4.87 6.08 -5.09 -3.59 -0.25 11.81 -2.97 Ht -0.36 1.78 -3.73 4.26 Hb -1.85 -0.7 -6.15 -7.23 Ht -1.00 0.7 4.66 Hb -2.74 -0.32 -8.06 Ht -3.64 7.92 Hb -5.55 -5.98 Ht 2.8 Hb -10.48 Ht Hb Ortalamalar Ht -1.86 -2.45 4.35 0.45 0.92 0.15 -1.35 0.61 -0.40 5.02 Hb -5.70 -7.05 -1.68 -2.93 -3.08 -3.32 -4.64 -3.32 -4.05 -7.58 Ort. Ht: % 0.54 P(1): Lider (Mig 119) P(6): PG 300 P(2): BA 707 P(7): PG 318ACP Ort. Hb: % -4.33 P(3): BA 525 P(8): PG 820 P(4): PG 910 P(9): PG 53 62 P(5): Gloria P(10): Pima S7 Çizelge 8.10x10 Yarım Diallel F1 Generasyonlarında Grilik (Yansıtma) Değerine (%) İlişkin Heterosis (Ht) ve Heterobeltiosis (Hb) Değerleri (%). Anaçlar P(1) P(2) P(3) P(4) P(5) P(6) P(7) P(8) P(9) P(10) P(1) P(2) P(3) P(4) P(5) P(6) P(7) P(8) P(9) P(10) Ht 1.08 -0.06 -0.25 0.30 1.08 0.62 -0.02 -0.96 Hb 0.72 -1.10 -1.11 -0.21 0.05 -0.52 -0.41 -1.99 4.27 -2.50 Ht -1.45 -0.35 1.49 0.56 0.31 0.21 -1.16 -4.55 Hb -2.54 -1.28 -0.54 -0.89 -0.54 -2.25 -10.70 -0.31 -0.8 0.01 0.09 -5.37 Ht 0.03 1.04 0.81 Hb -0.16 0.09 -0.49 -0.98 -0.74 -0.32 -12.38 Ht 0.37 0.54 0.74 -1.18 -0.59 -4.79 Hb -0.16 0.29 0.37 -1.73 -1.18 -11.69 Ht 0.83 0.99 1.19 -0.72 -5.71 Hb 0.12 0.17 0.66 -1.59 -12.1 Ht -0.4 1.14 -0.64 -4.56 Hb -0.65 0.41 -1.1 -11.61 Ht 0.03 -0.45 -7.24 Hb -0.81 -0.8 -14.19 Ht -0.93 Hb -1.66 -7.33 -13.61 Ht -3.06 Hb -10.24 Ht Hb Ortalamalar Ht 0.67 -0.43 -0.78 -0.61 -0.05 -0.20 -0.69 -0.76 -0.94 -4.26 Hb -0.79 -1.89 -2.07 -1.85 -1.33 -1.50 -2.03 -2.05 -2.35 -11.00 Ort. Ht: % -0.80 P(1): Lider (Mig 119) P(6): PG 300 P(2): BA 707 P(7): PG 318ACP Ort. Hb: % -2.69 P(3): BA 525 P(8): PG 820 P(4): PG 910 P(9): PG 53 63 P(5): Gloria P(10): Pima S7 KSÜ Doğa Bil. Derg., 20(1), 54-66, 2017 KSU J. Nat. Sci., 20(1), 54-66, 2017 Araştırma Makalesi/Research Article DOI : 10.18016/ksujns.65079 Hb: % -1.28) elde edilmiştir. Çizelge 5’e göre, ele alınan melez popülasyonlarda lif uzunluk uyum indeksi özelliği yönünden ortalama % 0.07 oranında heterosis, % -0.62 oranında heterobeltiosis değerleri elde edilmiştir. Oluşturulan F1 melez popülasyonlarında, lif uzunluk uyum indeksi yönünden ortalama % 0.07 oranında heterosis ile % -0.62 oranında heterobeltiosis saptanması (Çizelge 5), lif uzunluk uyum indeksi yönünden F1 melez gücünün pozitif ve düşük olduğunu göstermektedir. Lif İnceliği (micronaire) Lif inceliğine ait heterosis değerleri % -15.78 (BA 707 x Gloria) ile % 7.70 (Lider (Mig119) x Pima S7); heterobeltiosise ilişkin değerler ise % -24.65 (BA 525 x Pima S7) ile % 2.21 (BA 707 x PG 53) arasında değişim göstermiştir. En yüksek ortalama heterosis ve heterobeltiosis değeri Lider (Mig119)’in anaç olarak bulunduğu melez serisinden (Ht: % 1.61, Hb: % - 2.83), en düşük ortalama heterosis ve heterobeltiosis değeri ise Pima S7 genotipinin anaç olarak bulunduğu melez serisinden (Ht: % -5.58, Hb: % -16.95) elde edilmiştir. Ele alınan melez populasyonlarında lif inceliği özelliği yönünden ortalama % -2.97 oranında heterosis, % -8.69 oranında heterobeltiosis değerleri elde edilmiştir (Çizelge 3). Üzerinde çalışılan F1 melez populasyonlarının, lif inceliği yönünden melez gücünün negatif ve düşük olduğunu göstermektedir. Lif inceliği düşük üstün dominant genleri taşıyan ebeveynlerin tercih edilmesi bu özelliğin daha fazla geliştirilmesine katkı sağlayabilir. Bu özellik için, Ünay (1993), Kaynak (1996), Başal (2001) ve Akışcan (2011) benze şekilde olumsuz yönde heterosis değerleri bildirmişlerdir. Lif Kopma Uzaması (Elongation) (%) Çizelge 6’da F1 melez popülasyonlarındaki lif kopma uzamasına ait heterosis değerleri % -30.16 (Gloria x PG 53) ile % 48.27 (Gloria x PG 820); heterobeltiosise ilişkin değerler ise % -37.76 (Gloria x PG 53) ile % 34.07 (Gloria x PG 820) arasında değişim göstermiştir. En yüksek ortalama heterosis ve heterobeltiosis PG 820 genotipinin anaç olarak bulunduğu melez serisinden (Ht: % 19.38, Hb: % 4.52), en düşük ortalama heterosis ve heterobeltiosis değeri ise BA 525 genotipinin anaç olarak bulunduğu melez serisinden (Ht: % -2.60, Hb: % -10.39) elde edilmiştir. Ele alınan melez popülasyonlarda lif kopma uzaması özelliği yönünden ortalama % 4.62 oranında heterosis, % -3.84 oranında heterobeltiosis değerleri elde edilmiştir (Çizelge 6). Oluşturulan F1 melez popülasyonlarında lif kopma uzaması yönünden ortalama % 4.62 oranında heterosis ile % -3.84 oranında heterobeltiosis saptanması, lif kopma uzaması yönünden F1 melez gücünün olumlu ve düşük olduğunu göstermektedir. Bu özellik için, Meredith ve Bridge (1971) benzer şekilde olumlu yönde heterosis bildirmişlerdir. Kısa Lif Oranı (%) F1 melez popülasyonlarındaki kısa lif oranına ait heterosis değerleri % -24.07 (PG 820 x Pima S 7) ile % 19.14 (Gloria x PG 53) arasında değişmiştir. Heterobeltiosise ilişkin kısa lif oranına ait değerler ise % -40.20 (PG 820 x Pima S7) ile % 14 (Gloria x PG 53) arasında değişim göstermiştir. En yüksek ortalama heterosis ve heterobeltiosis değeri Lider (Mig119)’in anaç olarak bulunduğu melez serisinden (Ht: % 4.68, Hb: % -1.29), en düşük ortalama heterosis ve heterobeltiosis değeri ise Pima S7 genotipinin anaç olarak bulunduğu melez serisinden (Ht: % -12.51, Hb: % -25.84) elde edilmiştir. Ele alınan melez popülasyonlarında kısa lif oranı özelliği yönünden ortalama % -3.77 oranında heterosis, % -10.38 oranında heterobeltiosis değerlerinin saptanmış olması (Çizelge 4) kısa lif oranı özelliği için F1 melez gücünün negatif ve düşük olduğunu göstermektedir. Bu özellik için, Boyacı (2011) benzer şekilde olumsuz yönde heterosis değeri bildirmiştir. Sarılık Değeri (Yellowness) (+b) 10 pamuk genotipi ve bunların yarım diallel F 1 generasyonlarında sarılık değerine ilişkin Heterosis (Ht) ve Heterobeltiosis (Hb) değerleri Çizelge 7’de verilmiştir. F1 melez popülasyonlarındaki heterosis değerleri % -7.05 (Lider (mig119) x PG 318ACP) ile % 11.81 (Gloria x Pima S7) arasında değişmiştir. Heterobeltiosise ilişkin değerler ise % -14.06 (Lider (Mig119) x Pima S7) ile % 3.66 (BA 525 x PG 53) arasında değişim göstermiştir. En yüksek ortalama heterosis ve heterobeltiosis değeri Pima S7 genotipinin anaç olarak bulunduğu melez serisinden (Ht: % 5.02, Hb: % -7.58), en düşük ortalama heterosis ve heterobeltiosis değeri ise Lider (Mig119) genotipinin anaç olarak bulunduğu melez serisinden (Ht: % -1.86, Hb: % -5.70) elde edilmiştir. Ele alınan melez popülasyonlarında bu özellik yönünden ortalama % 0.54 oranında heterosis, % -4.33 oranında heterobeltiosis değerleri elde edilmiştir (Çizelge 7). Oluşturulan F1 melez populasyonlarında, sarılık değeri yönünden ortalama % 0.54 oranında heterosis ile % -4.33 oranında heterobeltiosis saptanması, sarılık değeri yönünden F 1 melez gücünün pozitif ve düşük olduğunu göstermektedir. Lif Uzunluk Uyum İndeksi (Uniformity Index) (%) 10 pamuk genotipi ve bunların yarım diallel F 1 generasyonlarında lif uzunluk uyum indeksine ilişkin Heterosis (Ht) ve Heterobeltiosis (Hb) değerleri (%) Çizelge 5’de verilmiştir. Çizelge 5’de F1 melez popülasyonlarındaki lif uzunluk uyum indeksi değerine ait heterosis değerleri % -2.93 (Lider (Mig119) x Pima S7) ile % 2.45 (BA 525 x Gloria); heterobeltiosise ilişkin değerler ise % -3.93 (Lider (Mig119) x Pima S7) ile % 2.31 (PG 318ACP x Pima S7) arasında değişim göstermiştir. En yüksek heterosis ve heterobeltiosis değeri, Gloria genotipinin anaç olarak bulunduğu melez serisinden (Ht: % 0.88, Hb: % 0.16), en düşük heterosis ve heterobeltiosis değeri ise Lider (Mig119) genotipinin anaç olarak bulunduğu melez serisinden (Ht: % -0.65, 64 KSÜ Doğa Bil. Derg., 20(1), 54-66, 2017 KSU J. Nat. Sci., 20(1), 54-66, 2017 Araştırma Makalesi/Research Article DOI : 10.18016/ksujns.65079 Grilik Değeri (Yansıtma Değeri) (Reflectance Degree) (Rd) 10 pamuk genotipinin yarım diallel F1 generasyonlarında grilik (yansıtma) değerine ilişkin Heterosis (Ht) ve Heterobeltiosis (Hb) değerleri Çizelge 8’de verilmiştir. F1 melez popülasyonlarındaki heterosis değerleri % -7.33 (PG 820 x Pima S7) ile % 4.27 (Lider (Mig119) x Pima S7) arasında değişmiştir. Heterobeltiosise ilişkin değerler ise % -14.19 (PG 318ACP x Pima S7) ile % 1.04 (BA 707 x Gloria) arasında değişim göstermiştir. En yüksek ortalama heterosis ve heterobeltiosis değeri Lider (Mig119) genotipinin anaç olarak bulunduğu melez serisinden (Ht: % 0.67, Hb: % -0.79), en düşük ortalama heterosis ve heterobeltiosis değeri ise Pima S7 genotipinin anaç olarak bulunduğu melez serisinden (Ht: % -4.26, Hb: % -11) elde edilmiştir. Ele alınan melez popülasyonlarında bu özellik yönünden ortalama % -0.80 oranında heterosis, % -2.69 oranında heterobeltiosis değerleri elde edilmiştir (Çizelge 4.99). Oluşturulan F1 melez populasyonlarında, grilik (yansıtma) değeri için ortalama % -0.80 oranında heterosis ile % -2.69 oranında heterobeltiosis saptanması (Çizelge 8), grilik (yansıtma) değeri yönünden F1 melez gücünün negatif ve düşük olduğunu göstermektedir. PG 318ACP, PG 300 x Pima S7, PG 300 x PG 820, PG 318ACP x Pima S7, PG 318 ACP x PG 820, PG 318ACP x PG 53, PG 820 x Pima S7), lif kopma uzaması yönünden 14 (Lider (Mig 119) x PG 910, BA 707 x PG 820, BA 707 x Gloria, BA 707 x PG 318ACP, BA 707 x PG 53, BA 525 x Pima S7, BA 525 x PG 53, PG 910 x PG 820, PG 910 x Gloria, Gloria x PG 820, PG 318ACP x PG 820, PG 318ACP x Pima S7, PG 318ACP x PG 53, PG 53 x Pima S7), sarılık değeri yönünden 13 (Lider (Mig 119) x PG 318ACP, Lider (Mig 119) x PG 53, BA 707 x PG 318ACP, BA 707 x Gloria, BA 707 x PG 53, BA 525 x PG 820, PG 910 x PG 318ACP, Gloria x PG 318ACP, Gloria x PG 300, Gloria x PG 820, PG 300 x PG 53, PG 318ACP x PG 820, PG 820 x PG 53), grilik değeri yönünden 21 (Lider (Mig 119) x BA 707, Lider (Mig 119) x PG 300, Lider (Mig 119) x PG 318ACP, Lider (Mig 119) x Gloria, BA 707 x Gloria, BA 707 x PG 300, BA 707 x PG 318ACP, BA 525 x Gloria, BA 525 x PG 53, BA 525 x PG 910, BA 525 x PG 820, PG 910 x PG 318ACP, PG 910 x PG 300, PG 910 x Gloria, PG 910 x PG 53, Gloria x PG 820, Gloria x PG 318ACP, Gloria x PG 300, PG 300 x PG 820, PG 318ACP x PG 820, PG 318ACP x PG 53) önemli bulunmuştur. Bu kombinasyonlardan; BA 707 x Pima S7, Gloria x Pima S7, PG 910 x Pima S7, PG 300 x Pima S7, PG 820 x Pima S7 melez kombinasyonları 5 özellik (lif uzunluğu, lif kopma dayanıklılığı, lif inceliği, kısa lif oranı, lif uzunluk uyum indeksi), BA 525 x Pima S7 ve PG 53 x Pima S7 melez kombinasyonları 5 özellik (lif uzunluğu, lif kopma dayanıklılığı, lif inceliği, kısa lif oranı, lif kopma uzaması), PG 318ACP x Pima S7 melez kombinasyonu 6 özellik (lif uzunluğu, lif kopma dayanıklılığı, lif inceliği, kısa lif oranı, lif uzunluk uyum indeksi, lif kopma uzaması), PG 318ACP x PG 820 melez kombinasyonu 8 özellik (lif uzunluğu, lif kopma dayanıklılığı, lif inceliği, kısa lif oranı, lif uzunluk uyum indeksi, lif kopma uzaması, sarılık değeri, grilik değeri) yönünden önemli bulunan kombinasyonlardır. SONUÇ Çalışma sonucunda, lif uzunluğu yönünden 18 (Lider (Mig 119) x BA 707, Lider (Mig 119) x Pima S7, Lider (Mig 119) x BA 525, Lider (Mig 119) x PG 300, BA 707 x PG 300, BA 707 x Pima S7, BA 525 x Pima S7, BA 525 x PG 53, PG 910 x Pima S7, Gloria x PG 318ACP, Gloria x Pima S7, PG 300 x Pima S7, PG 318ACP x Pima S7, PG 318ACP x PG 820, PG 318ACP x PG 53, PG 820 x Pima S7, PG 820 x PG 53, PG 53 x Pima S7), lif kopma dayanıklılığı yönünden 15 (Lider (Mig 119) x Pima S7, Lider (Mig 119) x Gloria, BA 707 x Pima S7, BA 707 x PG 318ACP, BA 525 x Gloria, BA 525 x Pima S7, PG 910 x Pima S7, Gloria x Pima S7, PG 300 x Pima S7, PG 300 x PG 318ACP, PG 318ACP x Pima S7, PG 318ACP x PG 820, PG 318ACP x PG 53, PG 820 x Pima S7, PG 53 x Pima S7), Lif inceliği yönünden 15 (BA 707 x Pima S7, BA 707 x BA 525, BA 707 x Gloria, BA 707 x PG 300, BA 525 x PG 53, BA 525 x Pima S7, BA 525 x PG 318ACP, PG 910 x Pima S7, PG 910 x PG 318ACP, Gloria x Pima S7, PG 300 x Pima S7, PG 318ACP x Pima S7, PG 318ACP x PG 820, PG 820 x Pima S7, PG 53 x Pima S7), kısa lif oranı yönünden 15 (Lider (Mig 119) x Pima S7, BA 707 x Pima S7, BA 525 x Pima S7, BA 525 x PG 318ACP, PG 910 x Pima S7, PG 910 x PG 318ACP, Gloria x PG 820, Gloria x PG 318ACP, Gloria x Pima S7, PG 300 x Pima S7, PG 318ACP x PG 820, PG 318ACP x Pima S7, PG 820 x Pima S7, PG 820 x PG 53, PG 53 x Pima S7), lif uzunluk uyum indeksi yönünden 16 (Lider (Mig 119) x Gloria, BA 707 x Gloria, BA 707 x Pima S7, BA 707 x PG 300, BA 707 x PG 318ACP, BA 525 x Gloria, BA 525 x PG 318ACP, PG 910 x Pima S7, Gloria x Pima S7, Gloria x KAYNAKLAR Akışcan Y 2011. Pamukta (Gossypium hirsutum L.) Verticillium Solgunluğu (Verticillium dahlia Kleb.) Hastalığına Dayanıklılık, Erkencilik, Verim ve Kalite özelliklerinin Kalıtımı. Çukurova Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü, Doktora Tezi, 148 s. Al-Rawi KM, Kohel RJ 1969. Diallel Analyses of Yield and Other Agronomic Characters in Gossypium hirsutum L. Crop Science, 9 (6): 779-783. Baloch MJ, Bhutto H, Rind R, Tunio GH 1995. Combining Ability Estimates in 5 x 5 Diallel Intrahirsutum Crosses. Pakistan Journal of Botany, 27 (1): 121-126. Başal H 2001. Pamukta (Gossypium hirsutum L.) Diallel Analiz Yöntemi ile Verim, Verim Öğeleri ve Lif Kalite Özelliklerinin Genetik Analizi. Adnan Menderes Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü, Doktora Tezi, 99 s. 65 KSÜ Doğa Bil. Derg., 20(1), 54-66, 2017 KSU J. Nat. Sci., 20(1), 54-66, 2017 Araştırma Makalesi/Research Article DOI : 10.18016/ksujns.65079 Basbağ S, Gençer O 2007. Investigation of Some Yield and Fibre Quality Characteristics of Interspecific Hybrid (Gossypium hirsutum L. x Gossypium barbadense L.) Cotton Varieties. Hereditas 144: 3342. Boyacı S 1983. Gossypium hirsutum L. Türü Pamuk Çeşitlerinin Yarım Diallel Melezlerinde Önemli Kantitatif Özelliklerinin Genetik Analizleri Üzerine Araştırmalar. Çukurova Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, Tarla Bitkileri Anabilim Dalı, Doktora Tezi. Boyacı K 2011. Bazı Pamuk (Gossypium ssp.) Genotiplerinin Çoklu Dizi (linexTester) Melezlerinde Tarımsal ve Teknolojik Özelliklerin Kalıtımı Üzerinde Bir Araştırma. Çukurova Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü, Doktora Tezi, 113 s. Chang MS, Smith JD 1967. Diallel Analysis of Inheritance of Quantitative Characters in Grain Sorghum. I.Heterosis and Inbreding Depression. Can.J.Genet.Cytol., 9(1):44-51. Çiçek S, Kaynak MA 2008. Farklı Pamuk Türlerine Ait Çeşitlerin Diallel Melezlerinde Önemli Agronomik Ve Teknolojik Özelliklerin Kalıtımının Saptanması. ADÜ Ziraat Fakültesi Dergisi, 5(1):45-52. Dumlupınar Z, Karakuzulu H, Demirtaş MB, Uğurer M, Gezginç H, Dokuyucu T, Akkaya A 2015. A Heterosis Study for Some Agronomic Traits in Oat. Journal of Agricultural Sciences, 21(3):414-419. Fonseca SM, Patterson FL 1968. Hybrid Vigor in a Seven Parent Diallel Cross in Common Winter Wheat (T. Aestivum L.). Crop Sci., 8(1):85-88. Güvercin RŞ 2011. Pamukta (Gossypium ssp.) F1 Melezlerinin Lif Verimine Etkili Bazı Karakterlerde Heterosis, Heterobeltiosis ve Ekonomik Heterosis. Tarım Bilimleri Dergisi, 17: 113-121. Karademir E 2005. Çok Yönlü Dayanıklılık Islahı ile Geliştirilen Pamuk Çeşitleri (Gossypium hirsutum L.) ile Bölge Standart Pamuk Çeşitlerinin (Gossypium hirsutum L.) Melezlenmesi ile Oluşturulan Fı Döl Kuşaklarında Verim, Erkencilik ve Lif Kalite Özellikleri Yönünden Genetik Yapının İrdelenmesi. Çukurova Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü, Doktora Tezi, 125 s. Kaynak MA 1996. Farklı Morfolojik ve Fizyolojik Özelliklere Sahip Bazı Pamuk (Gossypium hirsutum L.) Çeşitlerinin Genetik Analizi. TUBİTAK Türk Tarım ve Ormancılık Dergisi, Cilt: 20 Ek Sayı. Khan MA, Sadaqat HA, Ahmad F, Ahmad Z 1996. Hybrid vigor and expected genetic loss in Cotton (Gossypium hirsutum L.). J. Agric. Res., 34: 1-9. Meredith WR, Bridge RR 1971. Heterosis and Gene Actions in Cotton. Crop Scince, 12: 304-310. Meredith WR, Brown JS 1998. Heterosis and Combining Ability of Cottons Originating From Different Regions of the United States. The Journal of Cotton Science. 2: 77-84. Ünay A 1993. Pamukta (Gossypium hirsutum L.) Erkencilik ve Bazı Tarımsal Özelliklerin Kalıtımı Üzerinde Araştırmalar. Trakya Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, Doktora Tezi, 180 s. Ünay A, İnan O, Çetinkaya M, Gençkal C 1995. An Investigation of Fiber Characters by HVI Motion Control 4000 Tests in Cotton. Proceedings Joint Meeting of Working Groups, Adana, 137-139s. Zhang TZ, Zhu XF 2002. Development of NAU 98-4 Hbrid in Cotton. China Cottons, 29-30. 66 KSÜ Doğa Bil. Derg., 20(1), 67-74, 2017 KSU J. Nat. Sci., 20(1), 67-74, 2017 Derleme Makalesi/ Review Article DOI : 10.18016/ksujns.86536 Nehir Tipi Hidroelektrik Santralleri (NT-HES)’nin Neden Olduğu Sorunlar ve Rehabilitasyon Çalışmaları: Trabzon Örneği Hasan ASLAN1 Şeref SOĞUKSULU1 1 Trabzon Büyükşehir Belediyesi, Trabzon. : aslanhasan61@gmail.com Geliş (Received): 06.04.2015 Kabul (Accepted): 08.06.2016 ÖZET: Elektrik enerjisi üretiminde kullanılan ana kaynaklar kömür, petrol, doğal gaz ve barajlardır. Son yıllarda çevre ile barışık enerji çeşitliliğinin artırılması için rüzgâr ve nehir tipi hidroelektrik santrallerinin (NT-HES) kurulması ve işletimi kamunun yanı sıra, 3096 ve 4628 sayılı kanunların yürürlüğe girmesiyle de özel sektörün enerji üretimi devlet tarafından teşvik edilmektedir. NT-HES projeleri, akarsu havzasının doğal niteliğinin ciddi şekilde değişikliğine zemin oluşturmaktadır. Niteliği değişen alanların planlı rehabilitasyonu, doğal özelliklerinin geri kazandırılması ve yaşam ortamlarının iyileştirilmesi sürdürülebilir ekosistem açısından önemlidir. Her mevsim yağış alması, hızlı ve yüksek debiye sahip akarsuların bulunması nedeniyle Doğu Karadeniz Bölgesi’nin, NT-HES yapılabilirliği konusunda ki potansiyeli yüksektir. Trabzon, yürütülen/yürütülmekte olan 124 NT-HES projesi ile bölgede ve Türkiye’de ilk sırada yer almaktadır. Bu çalışmada; Trabzon’daki mevcut NTHES’lerde gözlem ve incelemeler yapılmış, ilgili kurum ve kuruluşlardan gerekli bilgi ve belgeler toplanmıştır. NTHES’lerin inşaat aşaması ve sonrasındaki çalışmalarına yönelik tespitler yapılmış, akarsu havzalarındaki hafriyatların ve erozyonun sucul yaşam üzerindeki etkilerinin neler olabileceği ortaya konulmuş ve bazı önerilerde bulunulmuştur. Anahtar Kelimeler: NT-HES, Rehabilitasyon, Çevre Düzenlemesi, Akarsu Havzası, Trabzon Run of River Hydroelectrical Power Plants (HPPs)’s Caused Problems and Studies of Rehabilitation: Sample of Trabzon City ABSTRACT: The main sources used in electricity generation are coal, oil, natural gas and dams. In recent years, to diversify the environmental friendly energy, increasing the river type hydropower plants (HPPs) is encouraged by the state. Also, it is important that HPPs basin hydroelectric projects constitutes serious changes in the nature of natural forests and pastures. In terms of maintaining the sustainable ecosystem of the nature, it is very crucial that to plan rehabilitation of the area, bringing back to its natural features and improving the living environment. Because of having heavy rainfalls in every season and fast and high flow rivers, the Eastern Black Sea region has a greater potential to have HPPs. Trabzon is ranked the first in in Turkey by being implemented about 124 HPPs in the region. In the study, the HPPs existing in Trabzon were examined and necessary information and documents from the relevant institutions were collected. The impacts of pre and post construction of HPPs and the excavation and erosion in river basins on the aquatic life were determined and some suggestions were made. Key Words: Run of river hydropower regulation (HPPs), rehabilitation, arrangement of environmental, river basin, Trabzon Güneydoğu Anadolu, %19’u ise Doğu Akdeniz bölgesinde yer almaktadır. Türkiye genelinde yapılan 1659 adet NT-HES ile kıyaslandığında Trabzon ilinde 125, Giresun da 95, Rize de 71 NT-HES projesi projelendirilmiştir. Bölgedeki diğer iller ile birlikte toplam sayı 450 civarındadır (EIE, 2016). NT-HES projeleri, başlangıç ve bitiş noktası olarak birkaç kilometre uzunluğundaki alanları kapsamaktadır. Başlıca bileşenleri; su alma yapısı, iletim hattı, cebri boru ve santral binası alanlarından oluşmaktadır. Şantiye, hafriyat depo alanları ve servis yolları diğer birimleri teşkil etmektedir (Ak ve ark., 2008). NTHES’lerde en fazla tahribat riski cebri boru, yol ve kanal kazıları yapılırken oluşmaktadır. Tahribat oranı, kazı miktarı ve alanı arazi eğimiyle doğrudan ilişkilidir. Örneğin, cebri boruların açıktan kazı yöntemiyle GİRİŞ Türkiye’deki 26 ana su toplama havzasından birisi olan Doğu Karadeniz Havzası, birbirine paralel olarak akan irili-ufaklı çok sayıda akarsu ve küçük buzul gölleri içermektedir. Havzanın önemli akarsularını Melet Çayı, Harşit Çayı, Folderesi, Değirmendere, Karadere, Solaklı Deresi, Baltacı Deresi, İyidere, Pazar Çayı, Fırtına Deresi, Çağlayan Deresi ve Kapistre Deresi gibi birbirine paralel olarak uzanan ana kollar ile bunların alt havzaları oluşturmaktadır (Ak ve ark., 2008). Bölgenin her mevsim yağış almasından ayrıca dağların denize dik ve paralel uzanmasından dolayı NTHES kurulmasına uygundur. Ülkemizde kurulan nehir tipi hidroelektrik santralleri (NT-HES), Doğu Karadeniz Bölgesinde yoğunlaşmıştır. Lisanslandırılmış NT-HES projelerinin %36’sı Karadeniz, %32’si Doğu ve 67 KSÜ Doğa Bil. Derg., 20(1), 67-74, 2017 KSU J. Nat. Sci., 20(1), 67-74, 2017 Derleme Makalesi/ Review Article DOI : 10.18016/ksujns.86536 yerleştirilmesi oldukça zor olmakla beraber, emniyetli çalışma alanı sağlanması için birçok yaklaşım yolu açılmasını gerektirir. Kilometrelerce iletim kanalı açılması, yüz ölçüm olarak çok uzun bir alanın kullanılarak niteliğinin değiştirilmesi anlamına gelmektedir. Açıkta kazı yapılması ve hafriyatların kontrolsüzce dökülmesi orman ve örtü tahribatındaki en önemli sebeptir. Dere yataklarına bırakılan hafriyat ve atıklar ile buralarda yapılan inşaat çalışmaları sucul ekosistemi direkt olarak etkilemektedir (Coşkun 2010; Özalp ve ark., 2010). Ülkemizde NT-HES’ler üzerine yapılan çalışmalarda; inşaat aşamasındaki teknik hatalardan, orman alanlarındaki tahribatlar ve buna bağlı görüntülere, vasfı değişen alanlardaki rehabilitasyon işlemlerinin yetersizliğinden, yöredeki sosyal doku ve turizm üzerindeki olumsuz etkilere, projelerin uzun ve orta vadede doğal ekosistemde oluşturacağı değişikliklerden sucul ekosisteme etkileri gibi konular ele alınmıştır (Ak ve ark., 2008 ve 2011; Kurdoğlu ve Özalp, 2009; Selim 2011; Bobat 2013; Kocabaş ve ark., 2013). Bu çalışmada, Trabzon il sınırları içerisinde bulunan NT-HES’ler için yerinde gözlem ve incelemeler yapılarak ilgili kurum ve kuruluşlardan gerekli bilgi ve belgeler toplanmıştır. NT-HES’lerin inşaat aşamasında ve sonrasındaki uygulamalarda görsel kaliteyi artırıcı çalışmaların hangi boyutta olduğuna bakılmış, mevzuatlar bakımından da genel bir durum değerlendirilmesi yapılarak bazı önerilerde bulunulmuştur. MATERYAL ve METOT Doğu Karadeniz Havzası içerisinde yer alan Trabzon ili sınırları içerisinde; doğudan batıya doğru İyidere (Rize ile ortak), Baltacı, Solaklı, Çark, Manahoz, Küçükdere, Karadere, Yanbolu, Yomra, Değirmendere, Yıldızlı, Söğütlü, Kavaklı, Akçakale, Kirazlık, Fol ve Ağasar Dereleri bulunmaktadır (Şekil 1). Bu çalışma, 2005-2014 yılları aralığını içermekte olup, söz konusu dereler üzerinde kurulmuş olan NT-HES’leri kapsamaktadır. İlgili akarsular üzerinde bulunan NT-HES projelerinin faaliyet aşaması ve sonrasında uygulanan rehabilitasyon ve çevre düzenlemesi çalışmaları belirlenmiş ve fotoğrafları çekilmiştir. Örnekleme çalışmalarında ÇED raporları ile Orman ve Su İşleri Bakanlığı verilerinden faydalanılmıştır. Bunlarla beraber dönem dönem arazi çalışmaları yapılmış, fotoğraflar çekilerek durum tespit edilmiştir. Şekil 1. Trabzon ili havza sınırları haritası (link 1. (2015)’den) 68 KSÜ Doğa Bil. Derg., 20(1), 67-74, 2017 KSU J. Nat. Sci., 20(1), 67-74, 2017 Derleme Makalesi/ Review Article DOI : 10.18016/ksujns.86536 yapısı-eğimi ve işi takip eden firmanın hassas çalışmaması tahribat oranını etkilemektedir (Şekil 2). Artvin’de inşaatı devam eden NT-HES tesislerinde sözleşme gereklerinin yerine getirilmediği ve ortaya çıkan fazla kazı malzemesinin şevlerden aşağıya gelişigüzel bir şekilde atıldığı bildirilmiştir. Normal şartlarda ve yapılan sözleşme gereği bu malzeme atılımının uygun sahalarda hazırlanan depo alanlarında depolanması gerekmektedir (Coşkun 2010; Özalp ve ark., 2010). Sinop ili Ayancık ilçesinde yapılan NTHES inşaatı için çıkan hafriyatta gerekli özenin gösterilmediği ve hemen hemen tüm derelerin ve yakın orman içlerinin hafriyat malzemesi ile doldurulduğu bildirilmiştir (Yılmaz ve ark., 2012). BULGULAR ve TARTIŞMA Niteliği Bozulan Doğal Alanlar Bölgede üretime geçen projelere bakıldığında; fazla tahribat yapan açık kazı tekniklerinin kullanıldığı, aslında tahribatı daha az olan proje alternatiflerinin rahatlıkla uygulanabileceği görülmektedir. İldeki NTHES projelerinden yalnızca birinde basınçlı tünel sistemi ve 3’ünde ise yolu takip eden basınçlı boru sistemi uygulanmıştır. Bunların dışında kalan projelerin birçoğunda uygun yol ağı olmasına veya tamamen yer altından basınçlı tünel sistemi uygulanması mümkün olmasına karşın uygulanmadığı belirlenmiştir. Cebri boru kazıları ve yaklaşım yolları en fazla görüntü kirliliği oluşturan yapılardır. Cebri boru uzunluğu arttıkça tahribat ve erozyon etkileri de artmakta, arazi 2b 2a Şekil 2a ve 2b: Araklı ilçesindeki bir NT-HES projesinde cebri boru kazısının 2011 (2a) yılı ve 2012 (2b) yılındaki durumu (boru üzeri hızla kapatılmış ve yeşillenme başlamıştır) NT-HES’lerle birlikte doğal hali bozulan alanların nasıl düzeltileceğine dair standart bir rehabilitasyon plan formatı ve programı bulunmamaktadır. Bu hususta yetkili orman müdürlüklerinin orman kesim izin taahhütnamesi ile ÇED dosyalarında alınan yüzeysel taahhütlerin dışında herhangi bir somut belge yoktur (Ürker ve Çobanoğlu, 2012). İlgili kurumlarca bu konu henüz tam olarak oluşturulmadığından, yatırımcıyı zorlayacak bir süreç takip edilmemektedir. Oysa benzer şekilde orman-mera gibi alanları kullanmak zorunda kalan madencilik sektöründe, malzeme alımlarıyla bozulan arazilerin doğaya yeniden geri kazandırılması amacıyla yönetmelik çıkarılmış ve bu doğrultuda yatırımcılardan “doğaya yeniden kazandırma planı” istenmiştir (ÇED Rehberi, 2009). sayıda da olsa bazı projelerde kısmi alanlarda düzenleme yapmak suretiyle ağaçlandırma ve mesire yeri oluşturma çalışmalarının DSI veya taahhütte bulunan ilgili şirket tarafından yapıldığı belirlenmiştir (Şekil 3 ve Şekil 4). Çevre bilincinin artmasıyla birlikte, bozulan arazilerin doğaya geri kazandırılması, rehabilitasyon ve ağaçlandırma çalışmaları son yıllarda daha çok önem kazanmıştır. Bu konudaki bazı uygulamalar şöyledir: Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) süreçlerinde rehabilitasyon konusu kabaca ele alınmakta olup, yatırımcı firmalardan DSİ, Orman ve Çevreyle ilgili kurumların uygun göreceği bir rehabilitasyon planı hazırlayacağına dair taahhütler istenmeye başlanmıştır. İzin taahhüt senetleri, Orman Bölge Müdürlükleriyle yatırımcı firma arasında imzalanan noter onaylı taahhüt senedi olup, yatırımcıyı bağlayıcı ifadeler içerir. Orman ve Su İşleri Bakanlığı’nın 08.09.2011 tarih ve 22 sayılı yazısında; NT-HES’lerin inşaatı sırasında tahrip edilen doğal örtünün yeniden eski haline getirilmesi için çalışma yapılıp yapılmadığının her bir proje için ilgili Orman İşletme Müdürlüğü veya şefliğince tespit edilerek bildirmesi istenmiştir. NT-HES Projelerindeki Rehabilitasyon İşlemleri 2005 yılından beri inşaatı biten ve devam eden projelerdeki gözlemlere göre, vasıf değişikliği yapılan orman alanlarının genelde kendi haline bırakıldığı (doğal yeşillenme), kapsamlı arazi ıslahı projeleri uygulanmadığı/bulunmadığı gözlemlenmiştir. İnşaatı biten çoğu projedeki genel olumsuz tabloya karşılık, az 69 KSÜ Doğa Bil. Derg., 20(1), 80-87, 2017 KSU J. Nat. Sci., 20(1), 80-87, 2017 Derleme Makalesi/ Review Article DOI : 10.18016/ksujns.86536 3a 3b Şekil 3a ve 3b: Maçka ilçesindeki bir NT-HES projesinde bölgeye uygun olmayan ağaç türleriyle yapılan rehabilitasyon çalışması (1000 m. rakımda top akasya (3a) ve atkestanesi (3b) dikilmiştir) 4b 4a Şekil 4a ve 4b: Araklı ilçesindeki bir NT-HES projesine ait hafriyat döküm sahasının 2010 yılındaki görüntüsü (4a) ve 2012 yılındaki durumu (4b) (dere sınırına tahkimat yapılarak üzeri ağaçlandırılmış ve mesire yerine dönüştürülmüştür) Orman Bölge Müdürlüğü ve DSİ tarafından Trabzon Solaklı ve Rize İyidere Vadisi, rehabilitasyon projelerinin uygulanması için pilot bölge seçilmiştir. Bu projeler aslında söz konusu havzaların tamamını içerecek şekilde olup, akarsu yataklarından başlayarak orman, mera ve diğer alanlarla bütünlük içermektedir. Trabzon ilinde üretime geçen NT-HES projelerine yönelik yapılan değerlendirmede; Orman Bölge Müdürlüğü ile İl Çevre ve Şehircilik Müdürlüğü’nden elde edilen bilgilere göre, toplam 17 proje incelenmiştir. (Çizelge 1). Bu projelerden 14 tanesinde 918.874 m2 orman kiralaması yapıldığı ancak yalnızca 7 tanesinde rehabilitasyon planı onaylatılarak İl Çevre ve Şehircilik Müdürlüğüne sunulduğu görülmektedir. Rehabilitasyon planlarının fiiliyatına bakıldığında; 7 adet rehabilitasyon planının birçok yönüyle kâğıt üzerinde kaldığı ve halen uygulanmadığı, uygulama yapılan bazı projelerde de tüm alanları içermeyen kısmi rehabilitasyon işlemlerinin gerçekleştirildiği tespit edilmiştir. Özellikle, 2005’li yıllarda başlatılan ilk projeler; kontrolsüzce aşırı hafriyat kazıları yapılan ve yamaçlardaki bitki örtüsünün tahrip edildiği örneklerdir. 70 KSÜ Doğa Bil. Derg., 20(1), 67-74, 2017 KSU J. Nat. Sci., 20(1), 67-74, 2017 Derleme Makalesi/ Review Article DOI : 10.18016/ksujns.86536 (5a) (5b) Şekil 5a ve 5b: İyidere Vadisi üzerinde 2011 yılında bir Regülatör mansabında yapılan akarsu yatağı düzenlemesi (5a) ve Solaklı Vadisinde 2012 yılında DSİ ve Orman Bölge Müdürlüğü işbirliğiyle yapılan rehabilitasyon çalışmalarından görünüm (5b) Çizelge 1. Trabzon İlinde Üretime Geçen Bazı NT-HES Projeleri için Orman Kiralama Alanı ve Rehabilitasyon Plan Durumu Kiralanan Orman Rehabilitasyon NT-HES Proje Adı Üretim (MW) Alanı (m2) Planı (var/yok) ERİKLİ-AKOCAK HES 81 73334 Var ÇANAKCI HES 9,46 89525 Var HORYAN HES 5,68 22102 Yok SELİMOĞLU HES 9,33 Yok ÇAMLIKAYA HES 7,00 Yok SARMAŞIK I HES 20,0 67270 Yok SARMAŞIK II HES 21,74 51878 Yok YILDIZLI HES 1,20 Yok BALKODU-I HES 9,10 187575 Var BANGAL KUŞLUK HES 17,0 35583 Yok YUK. MANAHOZ HES 22,86 22529 Yok GÜNAYŞE HES 8,45 20455 Yok CEVHER I-II HES 17,05 144647 Var VİZARA HES 9,0 83461 Var ARCA HES 16,35 51533 Var CUNİS HES 8,41 55877 Yok ARAKLI-I HES 15,36 13105 Var Toplam Orman Kiralama (m2) 918874 çıkmaktadır. Bunların yanında cebri boru ve servis yolları, santral binası ve şantiye yapımı aşamalarında da ciddi oranda hafriyatla karşılaşılmaktadır. Ayrıca, bazı projelerde başlangıçta etüt edilemeyen ve sonradan ortaya çıkan heyelan ve zemin sorunları da hafriyatları artırmaktadır. Kazılarda ortaya çıkan toprak türü malzemeler aslında rehabilitasyon için genellikle uygun malzemelerdir. Ancak, yeterli depo alanı olmaması nedeniyle bu tür malzemeler diğerlerine karıştırılarak elden çıkarılmaktadır. Uygun olmayan depolama teknikleriyle birlikte NT-HES’lerin yamaç erozyon etkilerini arttırması çirkin görüntülerin ortaya çıkmasına neden olmuştur (Şekil 6). NT-HES’lerde Hafriyat ve Erozyon Etkilerinin Azaltılması Trabzon ili için bakıldığında; mevcut dere havzalarının özellikle orta ve yukarı kısımları morfolojik açıdan yeterli geniş depo alanları içermemektedir. Orta ve yukarı havzadaki NT-HES projelerinden çıkan hafriyatların kullanılmayan kısımlarının havza mansabındaki uygun bir depo alanına taşınması çok zor ve masraflı olduğundan, firmalarca tercih edilmemektedir. Bu nedenle geçen dönemler içerisinde yamaçlara, ormanlık alanlara veya dere kenarlarına izinsiz ve kontrolsüz hafriyat dökümlerinin çokça yapıldığı izlenmektedir. Hafriyat oluşumu en fazla iletim tünelleri ve kanal kazılarından ortaya 71 KSÜ Doğa Bil. Derg., 20(1), 80-87, 2017 KSU J. Nat. Sci., 20(1), 80-87, 2017 Derleme Makalesi/ Review Article DOI : 10.18016/ksujns.86536 6b 6a Şekil 6a ve 6b: Vakfıkebir’deki bir NT-HES projesinin 2009 yılı (6a) ile 2012 yılındaki (6b) durumu (doğal yeşillenme yanında şirket tarafından çok sayıda ağaç dikilmiştir) Daha önceden ÇED kapsamı dışında izin alan NT-HES projeleri varsa bunlar için de söz konusu koşullar geçerli olmalıdır. Hafriyat atıklarını azaltmak için, uygun vasıftaki malzemeler köy ve yayla yollarına serilebilir. Hazır beton, mıcır, marn, dolgu dışında inşaat işlerinde kullanılmayan toprak türü malzemeler; Rehabilitasyon - çevre düzenlemesinde veya verimsiz arazilerin ıslahında kullanılmalıdır (Tarım İl, İlçe Müdürlükleri koordinasyonu altında ilgili kurumlarca veya komisyonlarca yöredeki uygun alanların ve talep eden şahısların listesi çıkarılmalıdır). Yamaç erozyonunun önlenmesinin en etkili yöntemi, öncelikle açık kazı tekniklerinin azaltılması (kapalı tünel ve basınçlı boru sistemlerinin uygulanması) ve bu güne kadar hafriyat dökülen alanlardaki Rehabilitasyon işlemlerinin (setleme, tahkimat duvarı veya beton duvar, ağaçlandırma, tel örgü, çit, çimlendirme vb.) hızlandırılmasıyla olacaktır. NT-HES projeleri için rehabilitasyon ve erozyon kontrolü konusunda yapılacak olan planlamalarda tarafımızca aşağıdaki hususlara dikkat edilmesi gerekmektedir: Rehabilitasyon ve erozyon kontrolü planlaması bütün havzalar için ilgili kamu kuruluşlarınca ayrı ayrı yapılmalıdır. Her havzanın sayısal haritaları çıkartılmalı ve güncellenmelidir. Rehabilitasyon ve erozyon kontrolü planlaması için DSİ, Çevre, Orman, İl Özel İdaresi ve tarımla ilgili resmi kurumlardan oluşan teknik komisyon kurulmalıdır. Havzalarda yer alan bütün projeler (inşaatı biten ve bitmeyenler) başlangıç ve bitiş yerleri ve hafriyat depo koordinatlarıyla beraber depo alanlarının mevcut durumu, depolama kapasitesi bilgileri havza ile ilgili haritalarda yer almalıdır. Henüz inşaatına başlanmayan projelerden çıkması olası hafriyat miktarları bilgileri sağlıklı bir şekilde kayıt altına alınmalıdır. Hazırlanacak haritalara; ilgili havza ve yakın çevresindeki kırma-eleme-yıkama ve hazır beton tesisleri ile madencilik tesisleri bilgileri de işlenmelidir. Hafriyatın geri kullanımı olası kısımları atılmayacak şekilde en yakın kırma eleme ve hazır beton tesislerine yönlendirilmeli ve değerlendirilmelidir. Ayrıca, sahile yakın olan NT-HES projelerine ait hafriyatlar varsa belediye döküm sahalarına, karayolu sahil dolgu alanlarına ve dere ıslah çalışmaları arka dolgularına yönlendirilmelidir. İzinler tamamlanmadan her hangi bir alana hafriyat dökülmemelidir. Depolama alanları proje aşamasından önce belirlenmelidir. Gerekirse birkaç proje ortak depo alanlarına yönlendirilmelidir. NT-HES’lerde Arazi Islahı NT-HES projelerinde doğal yapısı bozulan orman alanlarının kendi haline bırakıldığı, kapsamlı arazi ıslahı projeleri uygulanmadığı gözlenmiştir. Trabzon ilinde yalnızca iki projede kapsamlı ve kayda değer rehabilitasyon çalışması tespit edilmiştir. Rehabilitasyon konusu, NT-HES projelerindeki en önemli görsel düzenlemeler olup, teknik ve estetik açıdan her yönüyle ele alınmasını gerektirmektedir. Son yıllarda eleştirilerin artmasıyla birlikte Orman ve Su İşleri Bakanlığı Orman Genel Müdürlüğü 2011 yılında taşra teşkilatlarına genelge göndererek şeflik ve işletmeler bazında durum değerlendirilmesi yapılmasını ve Bakanlığa bildirilmesini istemiştir. İvedilikle rehabilitasyon ve çevre düzenleme tekniklerine dair bir yönetmelik çıkarılmalıdır. 72 KSÜ Doğa Bil. Derg., 20(1), 67-74, 2017 KSU J. Nat. Sci., 20(1), 67-74, 2017 Derleme Makalesi/ Review Article DOI : 10.18016/ksujns.86536 ÇED süreçlerinde bu konu takip edilmeli ve süreç sonuçlanmadan onaylı bir rehabilitasyon planı yatırımcıdan alınmalıdır. Kurumlar ve meslek odalarınca; NT-HES’lere ait rehabilitasyon plan formatı geliştirilmeli ve uygulayıcı kurumlara gönderilmelidir. İnşaatı biten veya bitme aşamasında olan bütün NT-HES’lere verilecek uygun bir süre içerisinde rehabilitasyon projeleri onaylanıp hayata geçirilmelidir. Rehabilitasyon yapılacak alanlarda yöre halkının ekonomisine katkı sağlayacak bazı türlerin (ceviz, fındık, dut, ıhlamur, yaban mersini, ahududu, ahlat, karayemiş, böğürtlen, kızılcık, kestane vb.) dikilmesi bölgeye olan sosyal desteği artıracaktır (Link 2). NT-HES’lerin en çok etkilediği alanlar orman alanlarıdır. Projelerin yaklaşık %70’inden fazlası orman alanlarında yer almaktadır. Trabzon Orman Bölge Müdürlüğü’nden alınan bilgilere göre; 14 NT-HES projesi için 918874 m2 orman alanı kiralanmıştır. Etkilenme yüzeysel kazı yaparak ağaç ve bitki örtüsünü tıraşlama, yol açımları veya hafriyat dökümleri sonucunda tahribat oluşumu şeklinde kendini göstermektedir. NT-HES faaliyetlerinde, ormanla ilgili izinler için firmaların her talebi kabul edilmemeli ve bu konuda yetkili kurumlar konuyu çok iyi değerlendirmelidir. Orman alanlarıyla ilgili kurumlar projenin sonunda değil, ilk müracaat safhasında ve ÇED süreçlerinde ormanı ilgilendiren her aşamada katılım sağlayarak söz sahibi olmalıdır. Kazılar ve yol açma işlemleri yetkili birimlerce sürekli kontrol edilerek tahribat ve erozyonu artırıcı faaliyetlere izin verilmeden durdurulmalıdır. Kazı malzemeleri yamaçlardan veya şevlerden aşağıya rastgele dökülmemeli ve oluşabilecek zararların sıkı takibinin yapılması gerekmektedir. Ormanlara daha az zarar veren proje alternatifleri seçilmesi konusunda ilgili kurumlarca gerekli koordinasyon sağlanarak şirketler buna ikna edilmelidir. değişimler suyun kalitesinde değişiklikler oluşturmakta, sucul ekosistemler olumsuz yönde etkilenerek, özellikle akarsu ortamlarında yaşamakta olan balıkların göçleri engellenebilmekte, üreme dönemleri etkilenerek, popülasyon kayıpları oluşabilmektedir (Ak ve ark., 2008 ve 2011; Kocabaş ve ark., 2013). İnşaat aşamasında dere yataklarına dökülen hafriyat türü malzemeler suyun altından ya da arasından akarak bulanıklığa, suda göllenmelere ve akarsuyla irtibatı kesik göllenmelere (tuzak göller) neden olabilmektedir. Ayrıca, dere yatakları içerisinde yapılan kazı çalışmaları ve bulanıklık da akarsulardaki sucul organizmaları etkileyebilmektedir. Kuraklık nedeniyle suyun debisinde oluşan değişimler ergin ve yavru balıkların dere içerisinde oluşacak küçük gölcüklerde mahsur kalabilmelerine ve yüksek sıcaklık artışı ile oksijen azalmasına sebebiyet vererek balık ölümlerine neden olabilmektedir (Ak, 2009; Aksungur ve ark., 2010). Projelerin ilerleyen dönemlerinde, can suyu miktarlarının yetersiz kalmasının veya bırakılan suyun sıcaklık, derinlik ve oksijen miktarının işletme döneminde izlenmesinin ve ek önlemler alınabileceğinin dosyalarda taahhüt ettirilmesi de doğru ve etkili olacaktır. Akarsularda yapılmakta olan en önemli ekonomik faaliyetlerden biri olan kültür balıkçılığı da HES projeleri nedeniyle bir takım sorunlarla karşı karşıya kalmaktadır. Özellikle, ardışık HES’lerin yapıldığı vadilerde işletmelerin yeterli suyu bulamayacakları ve çalışmalardan etkilenecekleri ortadadır. Bununla birlikte bazı alabalık tesislerinin kapasite artırımına gitmeyi planlaması su kullanım hakkıyla ilgili sorunları beraberinde getirmektedir (Atılgan ve ark.., 2011). Can suyu miktarlarının modem bağlantılı on-line debi ölçer sistemleri kurularak, sürekli ölçülmesi ve izlenmesi işlemlerine benzer sistem kurulumu yöntemlerinden yararlanılmalıdır. Bunun için de balık geçidi girişi veya çıkışlarına su altı kamerası destekli görüntüleme veya benzeri tespit edici sistemler kurularak balık geçitlerinin uygun çalışıp çalışmadığı, yeterli su taşıyıp taşımadığı ve ortamda yaşadığı belirtilen türlerden hangilerinin bu geçitlerden geçip, geçmediği hususları da birlikte izlenmelidir. Sucul Fauna Belirli hızda ve debide doğal olarak akmakta olan akarsuların önünün bir anda kesilmesinin sucul canlılar için gerekli olan suda meydana getireceği değişiklik (suyun kalitesi, miktarı, oksijen içeriği, bulanıklığı gibi) akarsuyun aşağı kısımlarındaki balık türü çeşitliliğini ve miktarını etkileyecektir. NT-HES projeleri kapsamında; hem mevcut faaliyetlerle hem de suyun bentlerle ve regülatörlerle yer yer tutularak bırakılması sonucunda; habitat bölünmelerine veya tahribatlarına zemin hazırlanmakta ve bunun sonucunda da akarsuların taşıdığı mineral, besin maddeleri ve sediment düzeyi miktarlarında değişiklikler olabilmektedir. Ayrıca, suyun biyolojik ve kimyasal oksijen ihtiyaçlarındaki SONUÇ Çalışma, NT-HES’lerdeki eksikliklerin ortaya koyulması ve bunlara yönelik önerilerle birlikte gelecek dönemlere katkı sağlaması açısından önemlidir. NTHES’ler tarafından oluşturulan hafriyat atıkları, doğal yapısı bozulan alanlar ve erozyon etkileri kısa ve uzun vadede detaylı olarak araştırılması ve kalıcı çözüm önerileri getirilmesi gereken hususlardır. NT-HES’lerde arzu edilen düzeyin çok altında çevre ve rehabilitasyon düzenlemeleri yapılmaktadır. Rehabilitasyon edilen/edilecek alan miktarı ilgili kurumlarca izlenmelidir. Sürecin hızlandırılması için de ağaçlandırma ve çimlendirme işlemleri suni olarak 73 KSÜ Doğa Bil. Derg., 20(1), 67-74, 2017 KSU J. Nat. Sci., 20(1), 67-74, 2017 Derleme Makalesi/ Review Article DOI : 10.18016/ksujns.86536 başlatılmalıdır. Bu sayede NT-HES’ler de korkulan şekilde bir doğal alan ve orman tahribatı yaşanmayacağı açıktır. Çevresel Etki Değerlendirmesi Sektörel Rehberleri 2009. ÇED Rehberi-Barajlar ve Hidroelektrik Santrallar. T.C. Çevre ve Orman Bakanlığı. 29s. EIE 2016. http://www.eie.gov.tr (Erişim tarihi: 26.05.2016) Kocabaş M, Başçınar N, Kutluyer F, Aksu Ö 2013. HES’ler ve Balıklar. Türk Bilimsel Derlemeler Dergisi, 6 (1): 128-131. Kurdoğlu O, Özalp M 2010. Nehir tipi hidroelektrik santral yatırımlarının yasal süreç, çevresel etkiler, doğa koruma ve eko turizmin geleceği kapsamında değerlendirilmesi. III. Ulusal Karadeniz Ormancılık Kongresi 20-22 Mayıs 2010. Cilt: II Sayfa: 688-707 Link1. http://www.gislab.ktu.edu.tr/mapgaleri/ trb_havza.jpg (Erişim tarihi: 20.04.2016) Link2. http://ormuh.org.tr/arsiv/files/Rehabilitasyon %20Teknikleri.pdf (Erişim tarihi:20.04.2016) Özalp M, Kurdoğlu O, Yüksel EE, Yıldırımer S 2010. Artvin’de nehir tipi hidroelektrik santrallerin neden olduğu/olacağı ekolojik ve sosyal sorunlar. III. Ulusal Karadeniz Ormancılık Kongresi (20-22 Mayıs 2010). Cilt: II Sayfa: 677-687. Selim S 2011. Akarsu Vadisindeki İnsan Kaynaklı Faaliyetlerin Ekosistem Bütünlüğüne Olası Etkileri: Çağlayan Vadisi Örneği. Süleyman Demirel Üniversitesi, FBE Dergisi, 15-2: 94-101. Ürker O, Çobanoğlu N 2012. Türkiye’de Hidroelektrik Santraller’in Durumu (Hes’ler) ve Çevre Politikaları Bağlamında Değerlendirilmesi. Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 3(2):65-88, DOI: 10.1501/sbeder_0000000046. Yılmaz C, Uzun A, Zeybek Hİ, Kaya M 2012. Nehir Tipi Hidroelektrik Santrallerinin Coğrafi Ortam Üzerine Etkilerine Bir Örnek: Ayancık Hes. eJournal of New World Sciences Academy, NWSANature Sciences, 4A0049, 7, (3), 50-67. KAYNAKLAR Ak O, Çakmak E, Aksungur M, Çavdar Y 2008. Akarsu Üzerindeki Faaliyetlerin Sucul Ekosisteme Etkisine Bir Örnek: Yanbolu Deresi (Arsin-Trabzon). Su ve Enerji Konferansı Bildiriler Kitabı, s. 334-340, Çevre ve Orman Bakanlığı DSİ Genel Müdürlüğü, XXVI. Bölge Müdürlüğü Artvin. Ak O, 2009. Nehir Tipi Hidroelektrik Santrallerinin Sucul Ekosistem Üzerine Etkileri. SUMAE Yunus Araştırma Bülteni, 9:2. Aksungur M, Ak O, Özdemir A 2011. Nehir tipi hidroelektrik santrallerinin sucul ekosisteme etkisi: Trabzon Örneği. Journal of Fisheries Sciences, 5(1): 79-92. Atılgan E, Soğuksulu Ş, Aslan H 2011. Hidroelektrik Santrallerinin (HES) Çevreye Etkileri ve Bu Etkilerin Azaltılmasına Dair Öneriler: Trabzon İli Örneği. SUMAE Yunus Araştırma Bülteni, 11(4):7.12. Bobat A 2011. The triplec on flicts in hydro projects: energy, economy and environment. Third International Conference on Environmental Management, Engineering, Planning and Economics (CEMEPE 2011)SECOTOX Conference, 19- 24 June 2011 – Skiathos island, Greece. Coşkun H 2010. Nehir Tipi Hidroelektrik Santrallerinin Artvin’deki Orman Ekosistemlerinde Neden Olduğu Arazi Kullanım Değişiminin ve Arazi Tahribatının Belirlenmesi. Artvin Çoruh Univ. FBE. Yük. Lis. Tezi 78s. 74 KSÜ Doğa Bil. Derg., 20(1), 75-79, 2017 KSU J. Nat. Sci., 20(1), 75-79, 2017 Araştırma Makalesi/Research Article DOI : 10.18016/ksujns.04653 Bazı Ceviz (Juglans regia L.) Çeşitlerinin Çimlenme ve Çöğür (Anaçlık) Gelişme Performanslarının Belirlenmesi 1 Akide ÖZCAN1 Mehmet SÜTYEMEZ2 Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniv., Afşin Meslek Yüksekokulu, Bahçe Tarımı Bölümü, Kahramanmaraş 2 Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniv., Ziraat Fakültesi, Bahçe Bitkileri Bölümü, Kahramanmaraş : akideozcan@ksu.edu.tr Geliş (Received): 13.04.2016 Kabul (Accepted): 26.07.2016 ÖZET: Bu araştırma, 2012-2013 yıllarında 11 ceviz (Juglans regia L.) (Maraş-18, Maraş-12, Sütyemez-1, Sütyemez-2, Bilecik, Kaman-1, Pedro, Howard, Fernor, Franquette ve Serr) genotipine ait tohumların çimlenme oranları ve çöğür gelişimlerinin belirlenmesi amacıyla yapılmıştır. Çalışmada, incelenen genotipler içerisinde çimlenme oranları bakımından en düşük değer %63.0 ile Fernor çeşidinde belirlenirken, Maraş-18 çeşidi %89.4 ile en yüksek çimlenme oranına sahip olmuştur. Üzerinde çalışılan genotiplerin çöğür çap gelişme durumları 7.8 mm (Fernor) ile 9.9 mm (Maraş-18) değerler arasında ölçülürken, bitki boy uzunluklarının 24.6 cm (Sütyemez-2) ile 68.7 cm (Serr) arasında olduğu belirlenmiştir. Anahtar Kelimeler: Ceviz (Juglans regia L.), çöğür, anaç, çimlenme oranı Determination of Germination and Seedling (Rootstock) Growth Performance of Some Walnut Cultivars (Juglans regia L.) ABSTRACT: This research was carried out to determine the germination ratio and seedling growth of 11 (Maraş18, Maraş-12, Sütyemez-1, Sütyemez-2, Bilecik, Kaman-1, Pedro, Howard, Fernor, Franquette and Serr) walnut genotypes in 2012-2013. Among all investigated genotypes in this study, Fernor cultivar sustained the lowest germination ratio with 63.0% while Maraş-18 cultivar maintained the greatest germination ratio with 89.4%. Moreover, it was determined that the seedling stem diameter of the genotypes were ranked from 7.8 mm (Fernor) to 9.9 mm (Maraş-18) while plant heights were ranked between 24.6 cm (Sütyemez-2) and 68.7 cm (Maraş-18). Key Words: Walnut (Juglans regia L.), seedling, rootstock, germination ratio Bu araştırmada, bazı ceviz genotiplerine ait tohumların çimlenme hızı, çimlenme oranı ve çöğür gelişim hızı gibi anaçlık özelliklerinin belirlenmesi amaçlanmıştır. GİRİŞ Dünyada ceviz üretiminde söz sahibi olan ABD’de kurulan ceviz bahçelerinde genelde 4 anaç kullanılmaktadır. Bu anaçlar J. regia, J. nigra, J. hindsii ve Paradox’dur. Bu türlerle karşılaştırıldığında Juglans californica, Royal melezi ve diğer ceviz türleri ise anaç olarak çok daha az kullanılmaktadır (Kahraman, 2005). Bu anaçlar arasında en çok J. regia x J. hindsii melezi olan Paradox anacı tercih edilmektedir (Şen, 1986; Rom ve Carlos, 1987; McGranahan ve ark., 1988). Paradox (J. regia x J. hindsii ) anacı, kökte zarara sebep olan Pratylenchus valnus’a (Çayır nematodu) daha dayanıklıdır (Şen, 1986). Ceviz yetiştiriciliğinde kullanılan bazı anaçlarda (Paradox) Blackline hastalığından dolayı, anaç ıslahı konusunda çalışmalara devam edilmektedir. Amerika Birleşik Devletleri’nde yapılan ıslah çalışmasında ise, J. regia L. ile tozlanmış Parodox çöğürlerinden selekte edilen birkaç tipin hem gelişimlerinin güçlü olduğu hem de Blackline hastalığına karşı dayanımlarının daha iyi olduğu bildirilmektedir (McGranahan ve ark., 1988). Ceviz yetiştiriciliğinde kullanılan anaçların hemen hepsinde bazı problemlerin görülmesinden dolayı diğer meyve türlerinde (Elma, Kiraz vb.) olduğu gibi cevizde kabul görmüş bir anaç yoktur. Bununla birlikte günümüzde hala bitkisel üretimde J. regia L. tohumlarından elde edilen çöğürler kullanılmaktadır (Sütyemez, 2011). MATERYAL ve METOT Bu çalışma, 2012-2013 yıllarında Örtü altında (sera) ve açık arazide yürütülmüştür. Materyal olarak; KSÜ SEKAMER’de yetiştirilen yerli (Maraş-18, Maraş-12, Sütyemez-1, Sütyemez-2, Bilecik ve Kaman-1) ve yabancı (Pedro, Howard, Fernor, Franquette ve Serr) ceviz genotiplerine ait 500’er adet olmak üzere toplam 5500 adet tohum kullanılmıştır. Tohumların soğuklama ihtiyacını karşılamak ve dinlenmeden çıkabilmelerine yardımcı olmak için tohumlar kum içerisinde 2-5 oC de, 50-75 gün süre ile katlamaya alınmıştır. Katlama sonrasında yetiştirme yerlerine ekilen tohumların son çıkışlarından (ekimden sonra yaklaşık 77-84 gün) sonra elde edilen çöğürler sayılmıştır. Ekilen tohumların çıkışları % olarak ifade edilmiştir. Tohum çimlenme sürelerinin belirlenmesi ve ekilen tohumların çıkışları, belirli zaman periyotları (1’er hafta) içerisinde incelenmiş ve her periyottaki çıkan bitki sayısının kayıt alınması esasına göre belirlenmiştir. Ceviz genotiplerine ait tohumlardan elde edilen çöğür bitkilerinde bitki sürgün boy ve anaç çap ölçümleri (topraktan; 3, 10, 20 75 KSÜ Doğa Bil. Derg., 20(1), 75-79, 2017 KSU J. Nat. Sci., 20(1), 75-79, 2017 Araştırma Makalesi/Research Article DOI : 10.18016/ksujns.04653 ve 30 cm yüksekliklerden) vegetasyon döneminden (yaprak dökümünden) hemen sonra yapılmıştır. Araştırmada kullanılan tohum genotiplerinden elde edilen çöğürlerin anaçlık özelliklerinin karşılaştırılması ve belirlenmesinde “Tartılı Derecelendirme Yöntemi’’ kullanılmıştır (Çizelge 1). Çizelge 1. Ceviz genotiplerinin Tartılı Derecelendirme ’ye esas alınan özellikleri ve puanları Özellikler Görece Puanları Özelliklerin Sınıf Değer Puanları (% Önem Dereceleri) < 65: 1 puan, 65.8- 69.0: 3 puan Tohumların Çimlenmesi ve Çöğür 30 70.0- 73.2: 5 puan, 74.2- 77.4: 7 puan Oranları 78.4- 81.6: 8 puan, 82.6- 85.8: 9 puan ≥86: 10 puan ≥ 63: 1 puan, 54- 61: 3 puan Tohumların Çıkış Süreleri 20 46- 53: 5 puan, 38- 45: 7 puan (Çıkışların %75 ve Üzeri Olduğu 30- 37: 8 puan, 22- 29: 9 puan Süreye Göre) <21: 10 puan < 28: 1 puan, 29- 33.3: 3 puan Çöğür Boyu (cm) 20 34.3- 38.6: 5 puan, 39.6- 43.9: 7 puan 44.9- 49.2: 8 puan, 50.2- 54.5: 9 puan >55: 10 puan <7.0: 1 puan, 7.0 – 7.7: 3 puan Çöğür Çapı (mm) 30 7.8- 8.4: 5 puan, 8.5- 9.1: 7 puan 9.2- 9.8: 9 puan,>10.0: 10 puan Toplam 100 Çizelge 2. Tohum çimlenme oranları (%) Genotipler Ekilen Tohum Çimlenme Sayısı (adet) Oranları (%) Maraş-18 500 89.4 Maraş-12 500 76.4 Sütyemez -1 500 74.2 Sütyemez-2 500 86.0 Bilecik 500 67.6 Kaman-1 500 84.2 Pedro 500 72.0 Howard 500 64.8 Fernor 500 63.0 Franquette 500 88.0 Serr 500 64.6 BULGULAR Tohum Çimlenme Oranlarının (%) Belirlenmesi Araştırmada en yüksek çimlenme oranları; sırasıyla Maraş-18 (%89.4), Franquette (%88.0) ve Sütyemez-2 (%86.0) genotiplerinden elde edilmiştir. Çimlenme oranı bakımından en düşük değer, Fernor (% 63.0) çeşidine ait tohumlarda olduğu belirlenmiştir. Araştırmada yer alan tohum kaynaklarının genelde çimlenme oranlarının %70’in üzerinde olduğu görülmektedir (Çizelge 2 ve Şekil 1). Çöğürlerde Morfolojik Özelliklerin Belirlenmesi Denemede yer alan genotiplere ait sürgün boyu ortalama değerleri Şekil 3’de verilmiştir. Elde edilen sonuçlara göre çöğürlerde en yüksek sürgün boy gelişimi sırasıyla 68.7 cm ile Serr, 41.9 cm ile Maraş18 ve 40.1 cm ile Franquette çeşidi belirlenirken en düşük sürgün boy ölçümü ise 24.6 cm ile Sütyemez-2 genotipinde ölçülmüştür (Şekil 2). Şekil 1. Tohum çimlenme oranları (%) 76 KSÜ Doğa Bil. Derg., 20(1), 75-79, 2017 KSU J. Nat. Sci., 20(1), 75-79, 2017 Araştırma Makalesi/Research Article DOI : 10.18016/ksujns.04653 Şekil 2.Çöğür bitkilerde sürgün boyu ölçümleri (cm) puanlamaya; çimlenme oranı (%), bitki çıkış sayısı (hızı), çöğür sürgün boy ölçümü ve sürgün çap ölçümleri gibi özellikler (3, 10, 20 ve 30 cm) tabi tutulmuştur. Tartılı derecelendirme sonucunda tohum kaynaklarından elde edilen toplam puan değerleri Çizelge 4’de sunulmuştur. Bu değerlendirme sonucunda en yüksek toplam puanın Maraş-18 (760) çeşidinde olduğu belirlenmiştir. Bu çeşidi Franquette (670) ve Maraş-12 (640) genotipleri takip etmiştir. Tartılı derecelendirmede en düşük toplam puana (200) Fernor çeşidinin sahip olduğu belirlenmiştir (Çizelge 4). Tohum Çimlenme Sürelerinin (Hız) Belirlenmesi Ceviz genotiplerine ait tohumlar üzerinde farklı dönemlerde yapılan incelemeler sonucunda elde edilen çimlenme süreleri (hız) Çizelge 3’de verilmiştir. Tohumların şaşırtılmasından sonra bitki çıkışlarının stabil kalmaya başladığı (çimlenmenin durduğu kabul edilerek) 10. haftada en az bitki sayısı 289 adet (%57.8) ile Fernor çeşidinde olduğu tespit edilirken en fazla bitki sayısı 437 (% 87.4) ve 418 (%83.6) adet ile Maraş-18 ve Sütyemez-2 genotiplerine ait tohumlardan elde edilmiştir. Tohum çimlenmelerinin tamamlandığı yani bitki çıkışlarının tüm genotiplerde stabil olmaya başladığı, 11.-12. haftalar sonunda ise en az bitki sayısı (318 adet) ve çimlenme oranı (%63.0) Fernor çeşidinde belirlenirken, en fazla bitki sayısı ve çimlenme oranı, 447 adet ve %89.4 ile Maraş-18 çeşidinden elde edilmiştir (Şekil 3). Araştırmada kapsamında üzerinde çalışılan genotipler içerisinde en fazla sürgün çap gelişimleri 9.9 mm ile Maraş-18 ve Pedro (9.8 mm) çeşitlerinde olduğu tespit edilmiştir. En düşük çap ölçüm değerlerine ise 7.8 mm ve 7.9 mm ile Fernor ve Sütyemez-2 genotiplerinin sahip olduğu belirlenmiştir (Şekil 4). Çizelge 4. Ön seçimi yapılan genotiplerin Tartılı Derecelendirme puanları Tohum Kaynakları Toplam Puan Maraş-18 760 Maraş-12 640 Sütyemez-1 480 Sütyemez-2 430 Bilecik 300 Kaman-1 580 Pedro 480 Howard 400 Fernor 200 Franquette 670 Serr 380 Tohum Genotiplerinin Ön Seçimi Araştırmada materyal olarak kullanılan tohum kaynaklarının anaçlık özelliklerinin karşılaştırılmasında ve ön seçim için yapılan Tartılı Derecelendirmede Çizelge 3. Tohum çimlenme süreleri (Hız) –adet Genotipler Maraş-18 Maraş-12 Sütyemez-1 Sütyemez-2 Bilecik Kaman-1 Pedro Howard Fernor Franquette Serr 7. (1.) 1 1 15 5 8 1 2 1 14. (2.) 10 10 141 15 3 48 22 12 9 1 6 21. (3.) 23 81 211 129 7 110 64 69 13 13 14 28. (4.) 45 129 256 252 18 193 153 136 15 28 31 35. (5.) 112 186 280 286 21 259 268 187 18 47 56 42. (6.) 179 274 307 304 92 304 308 248 24 129 98 Günler (Hafta) 49. 56. (7.) (8.) 244 311 355 380 316 327 336 369 178 263 315 318 330 347 297 316 30 107 248 291 165 189 77 63. (9.) 392 382 353 398 316 372 355 331 205 376 243 70. (10.) 437 382 370 418 338 393 360 340 289 403 301 77. (11.) 447 382 371 430 338 421 360 342 318 440 323 84. (12.) 447 382 371 430 338 421 360 342 318 440 323 KSÜ Doğa Bil. Derg., 20(1), 75-79, 2017 KSU J. Nat. Sci., 20(1), 75-79, 2017 Araştırma Makalesi/Research Article DOI : 10.18016/ksujns.04653 Şekil 3. Ceviz genotiplerine ait tohumlarda periyodik (2 hafta aralık ile) çimlenme durumları (adet) 78 KSÜ Doğa Bil. Derg., 20(1), 75-79, 2017 KSU J. Nat. Sci., 20(1), 75-79, 2017 Araştırma Makalesi/Research Article DOI : 10.18016/ksujns.04653 Şekil 4. Çöğür bitkilerde sürgün çap değerleri (mm) Sütyemez-1 ve Pedro (480), Sütyemez-2 (430), Howard (400), Serr (380), Bilecik (300) ve Fernor (200)’’ şeklinde olduğu belirlenmiştir. Tohum çimlenme hızı ve oranları ayrıca bitkisel gelişme durumlarına göre Maraş-18, Franquette ve Maraş-12 genotiplerinin çöğür gelişme kabiliyetlerinin diğer genotiplere göre daha iyi olduğu belirlenmiştir. Bundan dolayı bu tohum kaynaklarının diğer ceviz genotiplerine göre; çoğaltma amaçlı kullanılmalarının daha avantajlı olacağı görülmüştür. SONUÇ ve ÖNERİLER Farklı ceviz genotipleri üzerinde yapılan bu çalışma sonucunda; 1. Araştırmada kullanılan tohum kaynakları arasında çimlenme oranı bakımından en yüksek değerlere %89.4, %88.0 ve %86.0 sırasıyla Maraş-18, Franquette ve Sütyemez-2 genotiplerinin sahip olduğu belirlenmiştir. 2. Tohum çimlenme hızları bakımından en erken (12. haftalar) çıkışların Sütyemez-1 çeşidinde olduğu tespit edilmiştir. Ayrıca Fernor çeşidinde çıkış hızının diğer genotiplere göre daha ileri ki günlerde (50-56. günlerde) yoğunlaşması dikkat çekici bulunmuştur. 3. Bitkisel gelişim performansları bakımından; en iyi bitki çap gelişiminin; Maraş-18 (9.9 mm), Pedro (9.8 mm), Maraş-12 (9.6 mm) ve Howard (9.5 mm) genotiplerinde olduğu belirlenirken, en düşük bitki çap gelişiminin 7.8 mm ile Fernor çeşidinde olduğu belirlenmiştir. Ayrıca elde edilen bitkilerde ortalama bitki boylarının ise 68.7 cm (Serr) ile 24.6 cm (Sütyemez-2) değerleri arasında değiştiği tespit edilmiştir. 4. Genel olarak genotiplerin performanslarının değerlendirilmesi, tartılı derecelendirme puanlamalarına göre yapılmıştır. Buna göre, genotiplerin aldıkları toplam puanların sıralamasının; “Maraş-18 (760), Franquette (670), Maraş-12 (640), Kaman-1 (580), KAYNAKLAR Kahraman KA 2005. Ceviz Islahı. Selçuk Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü Bahçe Bitkileri Ana Bilim Dalı, Yüksek Lisans Semineri 2005. Mc Granahan G, Ramos D, Synder R, Leslie C, Ingels C 1988. Walnut improvemend in California. International Conference on Walnuts. Atatürk Central Horticultural Research Institute, Yalova Turkey, September 19-23, 1988. Rom R, Carlos RF 1987. Rootstock for Fruit Crops. University of California, Davis, California. p:415450. Sütyemez M 2011. Bahçe Bitkileri Genel Meyvecilik Ders Notları (Yayımlanmamış). 80 s. Şen SM 1986. Ceviz Yetiştiriciliği, Eser Matbaası, Samsun, 229 s. 79 KSÜ Doğa Bil. Derg., 20(1), 80-88, 2017 KSU J. Nat. Sci., 20(1), 80-88, 2017 Derleme Makalesi/ Review Article DOI : 10.18016/ksujns.14147 Kahramanmaraş’ın Coğrafi İşaretli Ürünleri ve İlin Potansiyel Durumu Kenan Sinan DAYISOYLU1 1 Tarık YÖRÜKOĞLU2 Tuğberk ANÇEL2 Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniv. Mühendislik ve Mimarlık Fak. Gıda Müh. Böl. Kahramanmaraş 2 Kahramanmaraş Ticaret Borsası/Kahramanmaraş :kesiday@ksu.edu.tr Geliş (Received): 03.06.2016 Kabul (Accepted): 19.08.2016 ÖZET: Belirgin bir niteliği, ünü veya diğer özellikleri itibariyle kökenin bulunduğu bir yöre, alan, bölge veya ülke ile özdeşleşmiş ürünler coğrafi işaret olarak nitelenir ve bu tarz ürünler yasalar ile korunmaktadır. Coğrafi işaretler, menşe adı ve mahreç işareti olarak ikiye ayrılmıştır. Coğrafi işaretler kimi zaman tarımsal bir ürün olabildiği gibi doğal ürünler, maden, el sanatları ve sanayi ürünleri de olabilmektedir. Kahramanmaraş ili, Akdeniz bölgesini İç Anadolu, Güneydoğu ve Doğu Anadolu bölgesine bağlayan bir geçiş bölgesi olması ve geçmişten günümüze çeşitli medeniyetlere ev sahipliği yapmasıyla coğrafi işaret açısından zengin bir potansiyeli barındırmaktadır. Bu çalışmada, ilk olarak Kahramanmaraş ilinde koruma altına alınan coğrafi işaretler, menşe veya mahreç olma özellikleriyle ele alınmıştır. Sonraki bölümde ise Kahramanmaraş ilinin coğrafi işaret potansiyeli zenginliğine dikkat çekilerek; coğrafi işarete konu olabilecek ürünlerin tespiti ve bu ürünlerin menşe adı veya mahreç işareti üzerinden tescil durumları irdelenmiştir. Anahtar Kelimeler: Kahramanmaraş, Coğrafi İşaret, Mahreç İşareti ve Menşe Adı, Yöresel Ürünler The Products with Geographical Indication of Kahramanmaraş Province and Its Potentials ABSTRACT: Products, which are a specific quality, a reputation or others criteria be synonymous with origin of its area, region or country are called as geographical indication and this kind of products are under protection of law. Geographical indication are divided into two categories; designation of origin and geographic indication. Sometimes geographical indications can be agricultural products, sometimes can be natural or industrial products, can also mining or handcraft products. Kahramanmaraş province, a transition region, connects Mediterranean region between Central Anatolia, Southeastern and Eastern Anatolia and has a rich geographical indications potential due to fact that hosted a various civilization from past to present, In this study, it is first discussed geographic indications, putting under protection, in terms of designation of origin or geographic indication in Kahramanmaraş province. In the next section drawing attention to the potential wealth of geographical indications of Kahramanmaraş province; it is determined products which have potential to be a geographical indication. And also it is discussed whether these product are designation of origin or geographic indication. Key words: Kahramanmaraş, Geographical Indications, Designation of Origin, Local Product. gibi tarıma dayalı ürünler olabileceği gibi maden ve el sanatları ürünleri ile sanayi ürünlerinden de oluşabilmektedir (Yenipınar ve ark., 2014). Coğrafi işaret korumasının ürünlere doğrudan ve dolaylı olarak sağladığı çeşitli yararlar vardır. Her şeyden önce coğrafi işaretler yoluyla belirli bir yörede üretilen ürünlerin doğallığı ve kalitesinin sürdürülebilirliği koruma altına alınmaktadır. Coğrafi işaretler, ürünün kaynaklandığı coğrafi bölgeyi ve ürün kalitesini garanti etmesi, ürünün tanınmışlığını ve katma değerini artırması; ait oldukları yöreye ekonomik katkı sağlaması; üretici ve tüketicileri koruması açısından önem taşımaktadır (Akın, 2006). Coğrafi işaretlerden yalnızca o ürün için belirlenen özelliklere göre üretim yapan üreticiler yararlanabilmektedir. Böylece coğrafi işaretin elde edilmesinde beşeri faktörü temsil eden yöresel üreticiler desteklenmektedir. Coğrafi işaret tescili sağlanan ürünler, üretimin yapıldığı çevrelerde ekonomik GİRİŞ Coğrafi işaretleme, yerel değerlerin sürdürülebilir bir şekilde korunmasına, bu değerlerin gelecek nesillere aktarılmasına, bölge ve kırsal ekonominin gelişmesine yardımcı olmaktadır. Coğrafi işaretler bir ürünün, belirli bir ülke, yöre ya da bölge ile bağlantısını ifade eden sembollerdir. Bu işaretler, söz konusu yöreye özgü doğal ya da insan faktörlerinden oluşan özelliklerin ürüne kazandırdığı nitelik ve kalite itibariyle bölge ürünlerinin benzer ürünlerden ayırt edilebilmesini sağlamaktadır (Anonim, 1996). Türkiye’de coğrafi işaretlerin tescili, Türk Patent Enstitüsü’nce (TPE) yapılmaktadır. Türkiye’de 1995 yılında “Coğrafi İşaretlerin Korunması” Hakkında 555 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname yayınlanmıştır. 2009 yılında bu kararnameye coğrafi işaretlerin uygulanması ve başvuru koşullarının güncellenmesi konusunda eklemeler yapılmıştır. Coğrafi işaretlere konu olan ürünler yiyecek ve alkollü/alkolsüz içecek 80 KSÜ Doğa Bil. Derg., 20(1), 80-88, 2017 KSU J. Nat. Sci., 20(1), 80-88, 2017 Derleme Makalesi/ Review Article DOI : 10.18016/ksujns.14147 faaliyetlerin gelişmesini destekleyerek bölgesel kalkınmaya ve kırsal kalkınmaya da katkıda bulunmaktadır (Çalışkan ve Koç, 2012). Türkiye’de, coğrafi işaretler, menşe adı ve mahreç işareti olmak üzere iki gruba ayrılmaktadır. Menşe adı; coğrafi sınırları belirlenmiş, belirgin niteliği, ünü ve diğer özellikleriyle bu yöre ile özdeşleşmiş, üretimi, işlenmesi ve diğer işlemlerin tümüyle bölge sınırları içinde üretilen bir ürünü tanımlamaktadır. Menşe adı, ürünün tamamıyla tanımlanan bölge sınırları içinde üretilmiş olmasını gerektirmektedir. Mahreç işareti ise; coğrafi sınırları belirlenmiş belirgin bir niteliği, ünü veya diğer özellikleriyle bu yöre ile özdeşleşmiş bir ürün olmasının yanında, üretimi, işlenmesi ve diğer işlemlerinden en az birinin belirlenmiş bölge sınırları içindeki gibi üretilen ürünü kapsamaktadır (Anonim, 1995). Kahramanmaraş, tarihi bir kent olarak çok eski kültür, medeniyet, toplum ve devletlere beşiklik etmiş ve çok önemli olaylara tanık olmuş köklü bir yerleşim yeridir. Yapılan araştırmalara göre kuruluşu milattan önce dokuz binli yıllara, hatta daha eskilere kadar ulaşabilen Maraş’a, Hititler, Asurlular, Persler, Romalılar, Bizanslılar, Araplar ve Türkler çeşitli aralıklarla hâkim olmuşlardır. Maraş, bugünkü Türkiye’nin önemli illerinden biri olarak yaşamaya devam etmektedir (Küpelikılıç, 2013). Coğrafi yapısı bakımdan irdelendiğinde, Ahır Dağı eteklerine kurulmuş olan Kahramanmaraş’ın fiziki yapısı içerisinde yer alan Maraş, Elbistan, Göksun, Pazarcık ovaları; Ceyhan nehri, Aksu, Göksu ırmakları ve bu akarsuları besleyen dere ve sulak alanlar; Ahir Dağı ve Doğu Toroslar üzerinde yer alan yaylalar ve iklim çeşitliliğinin sağladığı zengin flora ve faunası ile ormanlar; kente özgü doğal güzelliklerdir. Hem tarihsel hem de coğrafi yapısındaki çeşitlilik, Kahramanmaraş’ın kendine özgü değerler oluşturmasında çok önemli bir rol oynamakta ve ilin zengin bir coğrafi işarete konu olabilecek ürün potansiyeline sahip olmasını sağlamaktadır. Coğrafi işaret başvurusuna uygun olabilecek ürünlerin tespit edilmesinde, Kahramanmaraş İl Gıda Tarım ve Hayvancılık Müdürlüğü, Doğu Akdeniz Geçit Kuşağı Tarımsal Araştırma Enstitüsü, Kahramanmaraş Ticaret Borsası, Kahramanmaraş İl Turizm Müdürlüğü ve Doğu Akdeniz Kalkınma Ajansı (DOĞAKA) kaynakları, Kahramanmaraş ile ilgili yazılmış kitaplar ve internette bulunan verilerden yararlanılmıştır. Bu derleme çalışması oluşturulurken bilimsel kaynaklar taranmış, ancak Kahramanmaraş iline ait ve coğrafi işarete konu olabilecek ürünlerin potansiyelini ortaya koyan herhangi bir çalışmaya rastlanamamış, bilimsel çalışmaların daha çok coğrafi işaretlerin önemi ve coğrafi işaretli ürünlerin korunmasında karşılaşılan sorunlar üzerine yapıldığı gözlemlenmiştir. Kahramanmaraş ilinin coğrafi işaretli ürünleri ve coğrafi işarete konu olabilecek ürünleri değerlendirilmeden önce Kahramanmaraş’ın tarihsel gelişimi, coğrafyası ve iklimsel özellikleri hakkında bilgi verilmesinin yerinde olacağı düşünülmektedir. Kahramanmaraş ili Türkiye’nin güneyinde, Akdeniz Bölgesi’nin Adana Bölümü’nde, 37° 11’ ve 38° 36’ kuzey paralelleri ile 36° 15’ ve 37° 42’ doğu meridyenleri arasında yer almaktadır. Kahramanmaraş, kuzeyden Sivas, kuzey - doğudan Malatya, doğudan Adıyaman, güneyden Gaziantep, batıdan Adana ve Osmaniye ve kuzeybatıdan Kayseri illeri ile çevrilidir. Kahramanmaraş 14.525 km2 yüzölçümü ile alan büyüklüğü bakımından Türkiye’nin on ikinci ilidir (Anonim, 2014a). Merkez ilçe deniz seviyesinden 568 m. yükseklikte olup, ilin kuzey kesimleri oldukça dağlıktır. Yeryüzü şekilleri genellikle Güneydoğu Torosların uzantıları olan dağlarla bunlar arasında kalan çöküntü alanlarından oluşmaktadır. Rakımı 350 metreden 3000 metreye kadar çıkan ilde geniş ovalar vardır. Bunlar; Gâvur, Maraş, Göksun, Aşağı Göksun, Afşin, Elbistan, Andırın, Mizmilli, Narlı ve İnekli Ovalarıdır. İlin belli başlı dağları ise; Nurhak, Binboğa, Engizek, Uludaz ve Ahır Dağı (Ahir Dağı). Ceyhan nehri ile Aksu, Bertiz, Erkenez, Göksu, Göksun, Hurman, Körsulu, Sarsap ve Söğütlü çayları ilimizin başlıca akarsularıdır. Toprakların %59,7’sini dağlar, %24'ünü platolar ve %16,3’ünü de ovalar teşkil eder (Anonim, 2015f). Kahramanmaraş, dört ayrı coğrafi bölgenin (Akdeniz Bölgesi, İç Anadolu Bölgesi, Doğu Anadolu Bölgesi, Güneydoğu Anadolu Bölgesi) birbirine en çok yaklaştığı alanda yer alır. Coğrafi konumu ve diğer faktörlerinde etkisi ile üç farklı iklim tipi arasında, bozulmuş Akdeniz iklimine daha yakın bir iklim özelliği gösterir. Kahramanmaraş merkezinde görülen iklimin aksine kuzeye doğru gidildikçe yükseltiye bağlı olarak tamamen karasal iklim özellikleri görülür. Yıllık ortalama sıcaklıklar güneyden kuzeye, batıdan doğuya doğru gidildikçe yükseltiye bağlı olarak karasallık özelliği nedeniyle bariz bir şekilde azalma göstermektedir. Coğrafi İşaretlerle İlgili Yöresel Durum 2016 yılı mayıs ayı içerisinde TPE tarafından 188 adet ürüne coğrafi işaret tescili verilmiştir. 244 ürün coğrafi işaret kapsamında başvuruları yapılmış ve TPE tarafından incelemeleri devam etmektedir. Kahramanmaraş ilinin tescillenmiş coğrafi işaretli ürün sayısı beş adettir. Başvuru aşamasındaki coğrafi işaretli ürünlere bakıldığında yedi adet ürünün TPE tarafından tescillenmesi beklenmektedir. Kahramanmaraş ili coğrafi işaretli ürünlerinin incelenmesinde; Türk Patent Enstitüsü, coğrafi işaretler bölümünden yararlanılmıştır. Tescilli coğrafi işaretli ürünler incelenirken; başvuru ve tescil tarihi, başvuru yapan kurumlar, ürünün menşe adı veya mahreç işareti olma durumu, ürünün ayırt edici özellikleri ve coğrafi işaret sınırları göz önünde bulundurulmuştur. 81 KSÜ Doğa Bil. Derg., 20(1), 80-88, 2017 KSU J. Nat. Sci., 20(1), 80-88, 2017 Derleme Makalesi/ Review Article DOI : 10.18016/ksujns.14147 Şekil 1. Kahramanmaraş İli İklim Dağılımı (Anonim, 2016b) Şekil 2. Kahramanmaraş İli Lokasyonu (Anonim, 2014a) 82 KSÜ Doğa Bil. Derg., 20(1), 80-88, 2017 KSU J. Nat. Sci., 20(1), 80-88, 2017 Derleme Makalesi/ Review Article DOI : 10.18016/ksujns.14147 Kahramanmaraş’ın bulunduğu jeopolitik konumu gereği ve sahip olduğu farklı iklim desenleri (Şekil 1), il genelinde çok çeşitli tarımsal ürünlerin yetişmesine olanak sağlamaktadır. Bazı ürünler nemli ve sıcak iklim istekleri gösterirken, kimi ürünler kuru ve soğuk iklim istekleri gösterebilmektedir. Örneğin, ilin Akdeniz bölgesine en yakın yeri olan Andırın ilçesinde ticari olarak narenciye yetiştirilirken, Doğu Anadolu bölgesine en yakın yeri olan Elbistan ilçesinde çerezlik ay çekirdeği, patates ve şeker pancarı yetiştirilmektedir. Bir başka örnek ise Onikişubat, Dulkadiroğlu ve Pazarcık ilçelerinde nar, incir ve zeytin yetişirken; İç Anadolu bölgesine bağlantısı bulunan Göksun ilçesinde elmanın yetişmesidir (Şekil 2). yapım süreci belirtilmiş, Maraş tarhanasının ülkemizde yapılan diğer tarhanalardan farklı olarak yapım sürecinde yoğurdun pişirilmediği, pişmiş dövme aşına daha sonra ilave edildiği, kurutma işleminin çığ (çiğ) denen özel sazlıklardan yapılan sergiler üzerine serilerek yapıldığı ve son ürün olarak irili ufaklı farklı kesitlerde cips görünümünde piyasa araz edildiği hususlarına vurgu yapılmıştır. Yine Maraş tarhanasının tüketim alışkanlığının diğer önemli ürün farkındalığı sunduğu hususuna değinilmiş ve bu bağlamda Maraş tarhanasının çok çeşitli tüketim şekillerinin (yarı kuru firik halde, yağda ve fırında kızartılmış halde, çorba vb.) olduğu bildirilmiştir (Anonim, 2010b). Çağlayancerit Cevizi Çağlayancerit cevizi Kahramanmaraş ilinin sahip olduğu bir diğer coğrafi işaretli ürün olup, başvuru süreci Çağlayancerit Ziraat Odası tarafından takip edilmiştir. Ürün 21.12.2012 tarihinde menşe adı olarak TPE tarafından tescillenmiştir. Coğrafi işaret sınırları Kahramanmaraş ili Çağlayancerit merkez ilçesi, Boylu köyü, Bölükdamlar köyü, Emiruşağı köyü, Kale köyü, Küçükcerit köyü, Soğukpınar köyü, Oruçpınar köyü, Zeynep Uşağı köyü, Küçüküngüt köyü, Bozlar ve Helete beldesi olarak belirlenmiştir. Ürünün ayırt edici özelliği olarak Kahramanmaraş ilinin Çağlayancerit ilçesinin yerli çeşidi olması; dolgun gövdeli, ekstra irilikte, açık sarı iç renginde, yumuşak yapılı ve kolay kırılarak içi tüm olarak çıkarılabilen, antraknoza ve iç kurduna dayanıklı ceviz olduğu belirtilmiştir (Anonim, 2011b). Kahramanmaraş Bölgesi Coğrafi İşaret Tescilli Ürünleri Maraş Biberi Kahramanmaraş ilinde ilk coğrafi işaret çalışması Maraş biberi üzerine Kahramanmaraş Ticaret ve Sanayi Odası tarafından 2001 yılı içerisinde başlatılmış, bu kapsamda TPE tarafından 14.04.2002 yılında kırmızıbiber menşe işareti olarak Kahramanmaraş Ticaret ve Sanayi Odası üzerine tescillenmiştir. Kırmızıbiber coğrafi işareti sınırları Kahramanmaraş ili başta olmak üzere Hatay, Gaziantep, Adıyaman, Şanlıurfa ve Kilis olarak belirlenmiştir. Yine ayrıca, tescil başvurusunda Maraş biberinden elde edilecek ürünlerde tasniflenmiştir. Maraş biberinden acı kırmızı toz biber, acı kırmızı pul (yaprak) biber ve acı siyah pul (İsot) biber elde edilebileceği açıklanmıştır (Anonim, 2002). Maraş Burma Bileziği Kahramanmaraş ilinin el sanatları kapsamında tek tescile sahip olduğu ürün Maraş burma bileziğidir. 26.09.2012 yılında Kahramanmaraş Büyükşehir Belediyesi adına tescillenen burma bilezik mahreç işareti kapsamında olup, ürünün ayırt edici özelliği; tamamen elişine dayalı bir teknikle üretilmesi ve ürünün en belirgin özelliklerinden birisinin Kahramanmaraş’a özgü bir tasarım olmasıdır. Bildirilen diğer belirgin özellikleri ise çok uzun bir müddet özelliğini bozmadan kullanılabilmesi ve hiçbir burmada uygulanmayan inşaat çivisi kullanarak yeni bir teknik geliştirilmiş olmasıdır (Anonim, 2012). Andırın Tirşiği 2010 yılı içerisinde kente ait iki adet ürün TPE tarafından coğrafi işaretli ürünler kategorisine dâhil edilmiştir. Bunlardan ilki Andırın tirşiği olup, başvuru Andırınlılar Eğitim Kültür, Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği, Ankara Şubesi tarafından yapılmıştır. Bahse konu ürün, mahreç işareti kapsamında tescil edilmiş, ürünün coğrafi işaret sınırı Kahramanmaraş ili ve ilçeleri (belirtilen özelliklere bağlı kalınmak suretiyle diğer bölgelerde de üretilebilir) olarak belirlenmiştir. Ayırt edici özellik bakımından tirşiğin iki önemli ayırt edici özelliği olduğu belirtilmiştir. Birincisi yapım tekniği ve mayalanmasındaki özgünlük, ikincisi hammaddesi olan yabancı pancar bitkisinin, yörenin endemik karakteristiğini yansıtan biyolojik değişime uğramasıdır (Anonim, 2010a). Başvurusu Aşamasındaki Coğrafi İşaretli Ürünler Kahramanmaraş ilinin, TPE nezdinde başvuru aşamasında 7 adet ürünü bulunmaktadır. Bunlar sırasıyla; Andırın kirazı, Göksun Redchief Delicous Elması, Göksun Starkrimson Delicious Elması, Maraş cevizi (Maraş-18), Maraş dondurması, Maraş işi ve Maraş file nakışıdır. Andırın kirazı, Göksun redchief ve starkrimson elması 2014 yılında Kahramanmaraş Ticaret Borsası tarafından menşe adı kapsamında, Maraş cevizi (Maraş-18) 2013 yılında Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi Ziraat Fakültesi tarafından menşe adı kapsamında; Maraş işi ve Maraş file nakışı Maraş Tarhanası Kahramanmaraş ilinin aynı yılda tescillenen bir diğer coğrafi işaretli ürünü Maraş tarhanasıdır. Kahramanmaraş Ticaret Borsası tarafından başvurusu yapılan Maraş tarhanası, TPE tarafından 29.07.2010 tarihinde tescillenmiştir. Maraş tarhanası mahreç işareti kapsamında değerlendirilmiş ve ürünün ayırt edici özellikleri bakımından birden fazla özellik belirlenmiştir. İlk ayırt edici özellik olarak ürünün 83 KSÜ Doğa Bil. Derg., 20(1), 80-88, 2017 KSU J. Nat. Sci., 20(1), 80-88, 2017 Derleme Makalesi/ Review Article DOI : 10.18016/ksujns.14147 2016 yılında Kahramanmaraş Büyükşehir Belediyesi tarafından mahreç işareti kapsamında TPE’ye tescil başvurusunda bulunan ürünlerdir. Başvuru aşamasındaki coğrafi işaretli ürünlerden biri olan Maraş dondurması hakkında daha detaylı bir bilgi verilmesi önem arz etmektedir (Anonim, 2014b). yöresel yemekler ve 6 tanesi el sanatları kategorisinde gösterilmiştir. Türk Patent Enstitüsüne tescillenme başvurusu yapılabilecek Çizelge-1’de belirtilen ürünlerden tarımsal ürünler menşe adı; hayvansal ürünler, yöresel yemekler ve el sanatları ise mahreç işareti olarak değerlendirilmiştir. Coğrafi işarete sahip ürünlerin geleneksel üretim ve özellikleri koruma altına alınarak gelecek nesillere bozulmadan aktarım yapması sağlanır. Duyusal ve tat özelliklerinin yanında, ürünlerin daha hijyenik şartlarda üretilmesine olanak sağlanır. Bu ürünlerin ticari alanda rekabet şansları her zaman daha yüksektir. Ekolojik denge, biyo çeşitlilik korunabilir; toprak ve su varlıkları koruma altına alınabilir. Ülkemizin köklü tarihsel geçmişine bakıldığında, kimi bölgelerde medeniyetlerin sırayla hüküm sürdüğü ve dolayısıyla sosyal, kültürel her türlü etkileşime uğradığı görülecektir. 7 Şubat 1973 tarihinden sonra Kahramanmaraş olarak anılan Maraş ilinin, bu medeniyetlere ev sahipliği yapmış bir konumu bulunmasından ötürü, bu çalışmaya konu teşkil eden coğrafi işaret düzleminde zengin bir portföyünün bulunduğu yadsınamaz. Mevcut bu potansiyelin harekete geçirilmesi, ilde lokomotif rol üstlenen kurum ve kuruluşlarca sağlanmalı; tescilli ürünü mevcutta beş olan, ancak yukarıda sözü edilen zenginliklere kıyasla oldukça düşük olan bu sayı kısa sürede daha yüksek rakamlara ulaştırılmalıdır. Çalışmanın, bu potansiyeli harekete geçirmede bir ivme kazandıracağı da umulmaktadır. Maraş Dondurması Kahramanmaraş deyince akla ilk gelecek ürün olan Maraş dondurmasının coğrafi işaret çalışması, Kahramanmaraş’ta faaliyet gösteren özel bir şirket tarafından 20.11.2002 yılında yapılmıştır. Enstitü tarafından Maraş dondurması 23.09.2003 yılında adı geçen firma üzerine menşe adı olarak tescillenmiştir. İlgili mevzuatta coğrafi işaret için ürünün üreticisi olan gerçek veya tüzel kişiler, tüketici dernekleri ile konu ve coğrafi yöre ile ilgili kamu kuruluşlarının başvuru hakkına sahip olduğu bildirilmektedir (Anonim, 1995). Bu kapsamda Maraş dondurması özel şirketlerin coğrafi işaret alması konusuna örnek teşkil etmektedir. Ancak kentte bu alanda faaliyet gösteren diğer işletmelerin mahkemeye başvurusu üzerine, adı geçen firma adına verilen coğrafi işaret tescili yıllar süren ve Yargıtay’a kadar taşınan süreç sonunda iptal edilmiştir. Bu gelişmeler neticesinde, 2014 yılı içerisinde bu kez Kahramanmaraş Ticaret ve Sanayi Odası tarafından tekrar coğrafi işaret başvurusu gerçekleştirilmiştir. Maraş dondurmasının coğrafi işaret başvurusu menşe adı olarak yapılmış ve ürünün coğrafi sınırları Kahramanmaraş il merkezi olarak sınırlandırılmıştır. Coğrafi İşarete Konu Olabilecek Ürünler Kahramanmaraş sahip olduğu ve vurgulana gelen tarihsel, coğrafi ve iklimsel zenginlikleriyle çeşitli alanlarda ismi ile özdeşleşmiş ürünlere sahiptir. İlde faaliyet gösteren sivil toplum kuruluşları ve kamu kurumları tarafından bu ürünlerin koruma altına alınması ve gelecek nesillere bozulmadan aktarılması amacı ile coğrafi işaretli ürünler kapsamında Türk Patent Enstitüsü nezdinde beş tanesi tescil ettirilmiştir. Ancak bu tescilli ürünler ilin sözü edilen zenginliğinin çok az bir kısmını temsil etmektedir. İl genelinde tarımsal ve hayvansal ürün, yöresel yemek ve el sanatlarından oluşan coğrafi işarete konu olabilecek pek çok ürün bulunmaktadır. Çizelge-1’de Kahramanmaraş ili için coğrafi işaret potansiyeline sahip ürünlerin bir envanteri oluşturulmaya çalışılmıştır. KAYNAKLAR Akın EB 2006. Coğrafi İşaret Olarak Tescil Edilmiş Malatya Kayısısının Teknolojik Özelliklerinin Saptanması ve Gıda Güvenliği Açısından Araştırılması. Hacettepe Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü Gıda Müh. Anabilim Dalı, Doktora Tezi, Ankara, 136 s. Akpınarlı F, Baykasoğlu N, Kurt G, Yılmazoğlu İH, Yıldız E 2014. Kahramanmaraş El Sanatları Cilt 2. Hangar Yayıncılık, Ankara, 12-268. Alparslan Y, Yakar S 2009. Seyahatname, Şehir Tarihi ve Coğrafya Kitaplarına Göre Maraş. Ukde Yayıncılık, Kahramanmaraş, 39-42. Alparslan Y, Özturan HA 2012. Eski Maraş’ta Aile Ev Ekonomisi ve Zahra. Ukde Yayıncılık, Kahramanmaraş, 49-131. Altun İ 1995. Kahramanmaraş-Elbistan Bölgesinde Üretilen Kelle Peynirinin Teknik ve Hijyenik Özellikleri Üzerine Bir Araştırma. Yüzüncü Yıl Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü Gıda Müh. Anabilim Dalı, Yüksek Lisans Tezi, Van, 58 s. Anonim 1995. 555 Sayılı Coğrafi İşaretlerin Korunması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname'nin Uygulama Şeklini Gösterir Yönetmelik. http://www.tpe.gov.tr/TurkPatentEnstitusu/resources /temp/B599A95C-2ECC-4096-B28904F2FBD63B76.pdf (Erişim tarihi: 01.06.2016). SONUÇ ve ÖNERİLER Bu çalışmadaki amaç coğrafi işarete konu olabilecek ürünlerin bir envanterinin çıkarılması olup, coğrafi işaret kapsamında değerlendirilebilecek bu ürünlerin detaylı bir analizinin yapılmasına ihtiyaç bulunmaktadır. Çizelge-1’de coğrafi işarete konu olabilecek ürünler, tarımsal ürünler, hayvansal ürünler, yöresel yemekler ve el sanatları olmak üzere dört ana kategori altında toplanmıştır. Yine bu ürünlerin coğrafi sınırları çizilmeye ve son olarak menşe veya mahreç grubuna mı ait olduğu belirlenmeye çalışılmıştır. Ürünlerin 19 tanesi tarımsal ürün, 2 tanesi hayvansal ürün, 34 tanesi 84 Çizelge 1. Kahramanmaraş İli Coğrafi İşarete Konu Olabilecek Bazı Ürünler Ürün Adı Ürün Grubu Menşe/ Mahreç Coğrafi Sınırı Kaynak Bertiz kabarcık üzümü Tarımsal Ürün Menşe Kahramanmaraş il sınırı Mahrabaşı (Hönüsü) üzümü Tarımsal Ürün Menşe Kahramanmaraş il sınırı Maraş yıldız üzümü Tarımsal Ürün Menşe Kazma-Gafarlı-Göllü Anonim, 2014a; Alparslan ve Yakar, 2009; Anonim, 2016a; Anonim, 2015a; Anonim, 2015b; Alparslan ve Özturan, 2012; Kazancı, 2015 Alparslan ve Yakar, 2009; Anonim, 2016a; Anonim, 2015a; Alparslan ve Özturan, 2012; Anonim, 2015b; Kazancı, 2015 Alparslan ve Yakar, 2009; Anonim, 2015a Maraş azezi üzümü Tarımsal Ürün Menşe Bertiz-Kozlu-Gaffarlı-Pazarcık Alparslan ve Yakar, 2009; Anonim, 2015a Maraş ağa üzümü Tarımsal Ürün Menşe Kazma-Gafarlı-Göllü Alparslan ve Yakar, 2009; Anonim, 2015a Sultani zeytini Tarımsal Ürün Menşe Anonim, 2011a Abbas inciri Tarımsal Ürün Menşe Onikişubat-Dulkadiroğlu ilçeleri Fatmalı-Kale-DereboğazıHartlap Urmu dutu Tarımsal Ürün Menşe Kahramanmaraş il sınırı Maraş milinar Tarımsal Ürün Menşe Karadere-Büyüksır-Küçüksır Anonim, 2016a; Alparslan ve Özturan, 2012; Kazancı, 2015 Alparslan ve Yakar, 2009 Hacı hamza armudu Tarımsal Ürün Menşe Onikişubat-Dulkadiroğlu ilçeleri Anonim, 2011a Hacı Veli kayısısı Tarımsal Ürün Menşe Onikişubat-Dulkadiroğlu ilçeleri Hıta (Acur) Tarımsal Ürün Menşe Pazarcık-Türkoğlu Ovası Maraş et kabağı Tarımsal Ürün Menşe Kahramanmaraş il sınırı Anonim, 2011a Anonim, 2016a; Anonim, 2015d; Anonim, 2015e; Kazancı, 2015 Anonim, 2016a; Kazancı, 2015 Elbistan lahanası Tarımsal Ürün Menşe Elbistan ilçesi Anonim, 2016a; Anonim, 2015d; Kazancı, 2015 Elbistan çerezlik ay çekirdeği Tarımsal Ürün Menşe Elbistan ilçesi Maraş sarı çeltiği Tarımsal Ürün Menşe Maraş Ovası Afşin koçovası sarımsağı Tarımsal Ürün Menşe Afşin ilçesi Anonim, 2016a; Kazancı, 2015 Alparslan ve Yakar 2009; Alparslan ve Özturan, 2012 Anonim, 2016a; Anonim, 2015d; Kazancı, 2015 Şahinkayası ayvası Tarımsal Ürün Menşe Tekir vadisi Maraş sıkma/parmak peyniri Hayvansal Ürün Mahreç Kahramanmaraş il sınırı Elbistan kelle peyniri Hayvansal Ürün Mahreç Elbistan ilçesi Maraş çöreği Yöresel Yemek Mahreç Kahramanmaraş il sınırı Maraş yumuşak çöreği Yöresel Yemek Mahreç Kahramanmaraş il sınırı Maraş sumak ekşisi Yöresel Yemek Mahreç Kahramanmaraş il sınırı 85 Anonim, 2011a Anonim, 2015d Yener 2012; Anonim, 2016a; Alparslan ve Özturan, 2012; Kazancı, 2015 Altun, 1995 Küpelikılıç, 2013; Anonim, 2016a; Anonim, 2011c; Alparslan ve Özturan, 2012; Kazancı, 2015 Küpelikılıç, 2013; Alparslan ve Özturan, 2012 Küpelikılıç, 2013; Anonim, 2016a; Alparslan ve Özturan, 2012 Küpelikılıç, 2013; Anonim, 2016a; Alparslan ve Özturan, 2012; Kazancı, 2015 Anonim, 2014a; Küpelikılıç, 2013; Alparslan ve Özturan, 2012; Anonim, 2015g Anonim, 2014a; Küpelikılıç, 2013; Anonim, 2011c; Alparslan ve Özturan, 2012; Kazancı, 2015 Küpelikılıç, 2013; Anonim, 2011c; Alparslan ve Özturan, 2012 Küpelikılıç, 2013; Anonim, 2011c; Alparslan ve Özturan, 2012 Anonim, 2014a; Küpelikılıç, 2013; Anonim, 2011c; Alparslan ve Özturan, 2012; Anonim, 2015g; Kazancı, 2015 Anonim, 2014a; Küpelikılıç, 2013; Anonim, 2016a; Anonim, 2011c; Alparslan ve Özturan, 2012; Alparslan ve Özturan, 2012; Kazancı, 2015 Anonim, 2014a; Küpelikılıç, 2013; Alparslan ve Özturan, 2012; Alparslan ve Özturan, 2012; Anonim, 2015g Küpelikılıç, 2013; Anonim, 2016a; Alparslan ve Özturan, 2012; Kazancı, 2015 Küpelikılıç, 2013; Anonim, 2016a; Anonim, 2015c; Kazancı, 2015 Anonim, 2014a; Anonim, 2016a; Anonim, 2015c; Kazancı, 2015 Küpelikılıç, 2013; Anonim, 2016a; Anonim, 2015c Maraş ekşi ahıdı Yöresel Yemek Mahreç Kahramanmaraş il sınırı Ravanda (Iravandı) şerbeti Yöresel Yemek Mahreç Kahramanmaraş il sınırı Maraş samsası Yöresel Yemek Mahreç Kahramanmaraş il sınırı Maraş un (köpük) sucuğu Yöresel Yemek Mahreç Kahramanmaraş il sınırı Maraş karasucuk Yöresel Yemek Mahreç Kahramanmaraş il sınırı Maraş pestili Yöresel Yemek Mahreç Kahramanmaraş il sınırı Maraş bastığı Yöresel Yemek Mahreç Kahramanmaraş il sınırı Maraş hapısası Yöresel Yemek Mahreç Kahramanmaraş il sınırı Maraş irişkiti Yöresel Yemek Mahreç Kahramanmaraş il sınırı Maraş paçası Yöresel Yemek Mahreç Kahramanmaraş il sınırı Maraş ekşili çorbası Yöresel Yemek Mahreç Kahramanmaraş il sınırı Maraş bulamaç çorbası Maraş pıtpıt lepesi Maraş döğmeli mercimek çorbası Maraş sömelek köftesi Yöresel Yemek Yöresel Yemek Mahreç Mahreç Kahramanmaraş il sınırı Kahramanmaraş il sınırı Yöresel Yemek Mahreç Kahramanmaraş il sınırı Küpelikılıç, 2013; Anonim, 2015c Yöresel Yemek Mahreç Kahramanmaraş il sınırı Küpelikılıç, 2013; Anonim, 2015g Maraş sulu yağlı köftesi Yöresel Yemek Mahreç Kahramanmaraş il sınırı Anonim, 2014a; Küpelikılıç, 2013 Maraş kebabı Yöresel Yemek Mahreç Kahramanmaraş il sınırı Anonim, 2014a; Küpelikılıç, 2013; Kazancı, 2015 Maraş ekşili kebabı Yöresel Yemek Mahreç Kahramanmaraş il sınırı Küpelikılıç, 2013; Anonim, 2016a; Kazancı, 2015 Maraş şekerli pidesi Yöresel Yemek Mahreç Kahramanmaraş il sınırı Küpelikılıç, 2013; Anonim, 2016a; Kazancı, 2015 Maraş çullaması Yöresel Yemek Mahreç Kahramanmaraş il sınırı Maraş kırması Yöresel Yemek Mahreç Kahramanmaraş il sınırı Eli böğründe (Yan yana) Yöresel Yemek Mahreç Kahramanmaraş il sınırı Anonim, 2014a; Küpelikılıç, 2013; Anonim, 2016a; Kazancı, 2015 Anonim, 2014a; Küpelikılıç, 2013; Alparslan ve Özturan, 2012 Küpelikılıç, 2013; Anonim, 2016a; Kazancı, 2015 Maraş ekşili eya sulusu Yöresel Yemek Mahreç Kahramanmaraş il sınırı Küpelikılıç, 2013; Kazancı, 2015; Anonim, 2015g Maraş ekşili turşusu Yöresel Yemek Mahreç Kahramanmaraş il sınırı Küpelikılıç, 2013 86 Küpelikılıç, 2013; Anonim, 2016a; Anonim, 2015c Maraş fıstık ezmesi Yöresel Yemek Mahreç Kahramanmaraş il sınırı Küpelikılıç, 2013; Anonim, 2011c Elbistan pisik omacı Elbistan yoğurtlu şeker pancarı çorbası Çemen (Çaman) Çardak ekmeği Yöresel Yemek Mahreç Elbistan ilçesi Küpelikılıç, 2013; Anonim, 2016a; Kazancı, 2015 Yöresel Yemek Mahreç Elbistan ilçesi Anonim, 2016a; Kazancı, 2015 Yöresel Yemek Yöresel Yemek Mahreç Mahreç Kahramanmaraş il sınırı Çardak kasabası Küpelikılıç, 2013; Kazancı, 2015 Küpelikılıç, 2013; Anonim, 2016a; Kazancı, 2015 Şirin tarhana Yöresel Yemek Mahreç Kahramanmaraş il sınırı Küpelikılıç, 2013 Maraş ceviz oymacılığı El sanatları Mahreç Kahramanmaraş il sınırı Maraş yemenisi El sanatları Mahreç Kahramanmaraş il sınırı Maraş küleği El sanatları Mahreç Kahramanmaraş il sınırı Maraş sim sırması El sanatları Mahreç Kahramanmaraş il sınırı Maraş semeri El sanatları Mahreç Kahramanmaraş il sınırı Hartlap bıçağı El sanatları Mahreç Hartlap Mahallesi 87 Yayan ve Kılıç, 2014; Akpınarlı ve ark., 2014; Anonim, 2014a; Anonim, 2011c Akpınarlı ve ark., 2014; Anonim, 2014a; Anonim, 2011c Akpınarlı ve ark., 2014; Anonim, 2014a; Anonim, 2011c Tekerek, 2010; Yakar ve Yakar, 2011; Akpınarlı ve ark., 2014; Anonim 2014a; Anonim, 2016a; Kazancı, 2015 Akpınarlı ve ark., 2014; Anonim, 2014a; Anonim, 2011c Akpınarlı ve ark., 2014; Anonim, 2016a; Kazancı, 2015 KSÜ Doğa Bil. Derg., 20(1), 80-88, 2017 KSU J. Nat. Sci., 20(1), 80-88, 2017 Derleme Makalesi/ Review Article DOI : 10.18016/ksujns.14147 Anonim 1996. Özel İhtisas Komisyonu Raporları. http://www.kalkinma.gov.tr/lists/zel%20htisas%20k omisyonu%20raporlar/allitems.aspx (Erişim tarihi: 23.05.2016). Anonim 2002. Maraş Biberi. http://www.tpe.gov.tr/TurkPatentEnstitusu/resources /temp/F6465DA2-798F-4A44-962B15BA8EA745D5.pdf (Erişim tarihi: 01.06.2016). Anonim 2010a. Andırın Tirşiği. http://www.tpe.gov.tr/TurkPatentEnstitusu/resources /temp/EA899ADD-BFBD-4949-857C7164413587B9.pdf (Erişim tarihi: 01.06.2016). Anonim 2010b. Maraş Tarhanası. http://www.tpe.gov.tr/TurkPatentEnstitusu/resources /temp/E798CDA9-6467-4979-85A5069A4325123A.pdf (Erişim tarihi: 01.06.2016). Anonim 2011a. T.C. Kahramanmaraş İli 2012-2016 Yılları Tarımsal Yatırım ve Üretim Stratejik Planı. Kahramanmaraş İl Gıda, Tarım ve Hayvancılık Müdürlüğü, Kahramanmaraş, 61-195. Anonim 2011b. Çağlayancerit Cevizi. http://www.tpe.gov.tr/TurkPatentEnstitusu/resources /temp/563EECFE-326A-4EBD-8E71EF22329AC027.pdf (Erişim tarihi: 01.06.2016). Anonim 2011c. Kahramanmaraş Turizm Eylem Planı. Doğu Akdeniz Kalkınma Ajansı Yayınları, Kahramanmaraş, 38-79. Anonim 2012. Maraş Burma Bileziği. http://www.tpe.gov.tr/TurkPatentEnstitusu/resources /temp/7DC82C76-2AE6-4D33-AC4826D6F2345AD0.pdf (Erişim tarihi: 01.06.2016). Anonim 2014a. Akdeniz’in Altın Kenti Kahramanmaraş. Kültür ve Turizm Bakanlığı Yayınları, Ankara, 95-299. Anonim 2014b. Başvuru Aşamasındaki Coğrafi İşaretler. http://www.tpe.gov.tr/TurkPatentEnstitusu/geograph icalList/ (Erişim tarihi: 01.06.2016). Anonim 2015a. Doğu Akdeniz Asma Gen Kaynaklarının Belirlenmesi ve Muhafazası. http://arastirma.tarim.gov.tr/dagtem/Menu/30/Sonucl anan-Projeler (Erişim tarihi: 28.05.2016). Anonim 2015b. Hönüsü ve Kabarcık Üzüm Çeşitlerinde Klon Seleksiyonu. http://arastirma.tarim.gov.tr/dagtem/Menu/30/Sonucl anan-Projeler (Erişim tarihi: 28.05.2016). Anonim 2015c. Mado Geleneksel Lezzetlerinde Kahramanmaraş Beslenme Kültürü (Cilt 1). Mado Yayınevi, Kahramanmaraş, 64-160. Anonim 2015d. TR63 Bölge Planı. Doğu Akdeniz Kalkınma Ajansı Yayınları, Kahramanmaraş, 23-202. Anonim 2015e. TR63 Bölgesi Yaş Sebze Meyve Bölgesel Sektör Raporu. Doğu Akdeniz Kalkınma Ajansı Yayınları, Kahramanmaraş, 9-21. Anonim 2015f. Coğrafi Yapı. http://www.kahramanmaras.gov.tr/cografi-yapi (Erişim tarihi: 01.06.2016). Anonim 2015g. Yöresel Mutfak. http://www.kahramanmaraskulturturizm.gov.tr/TR,1 51915/yoresel-mutfak.html (Erişim tarihi: 01.06.2016). Anonim 2016a. Yöresel Ürünler ve Coğrafi İşaretler. Doğu Akdeniz Kalkınma Ajansı 3 Aylık Dergisi, 4(9): 6-60. Anonim 2016b. İklim Sınıflandırması, Kahramanmaraş. http://www.mgm.gov.tr/iklim/iklimsiniflandirmalari.aspx?m=KAHRAMANMARAS (Erişim tarihi: 05.08.2016). Çalışkan V, Koç H 2012. Türkiye’de Coğrafi İşaretlerin Dağılış Özelliklerinin ve Coğrafi İşaret Potansiyelinin Değerlendirilmesi. Doğu Coğrafya Dergisi, 17(28): 193-211. Kazancı E 2015. Kahramanmaraş’ın Nesi Meşhur. http://marasavucumda.com/kahramanmarasin-nesimeshur/ (Erişim tarihi: 01.06.2016). Küpelikılıç S 2013. Kahramanmaraş Mutfak Kültürü ve Yöresel Lezzetler. Noya Medya Yayınevi, Kahramanmaraş, 10-249. Tekerek FS 2010. Sonsuz Evrende Bir Vav İle Bütünleşmek. Öncü Basımevi, Kahramanmaraş, 1116. Yakar E, Yakar EB 2011. Maraş İşi Sim Sırma ve Bindallılar. Halim ofset Basımevi, Kahramanmaraş, 1-206. Yayan G, Kılıç A 2014. Kahramanmaraş Sandıklarında Kullanılan Motiflerin ve Sembollerin Dili. Öncü Basımevi, Kahramanmaraş, 1-114. Yener A 2012. Kahramanmaraş Piyasasında Keçi ve İnek Sütlerinden Yapılarak Satışa Sunulan Sıkma Peynirlerinin Bazı Özelliklerinin Belirlenmesi. Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, Gıda Mühendisliği Anabilim Dalı, Yüksek Lisans Tezi, Kahramanmaraş, 79 s. Yenipınar U, Köşker H, Karacaoğlu S 2014. Turizmde Yerel Yiyeceklerin Önemi ve Coğrafi İşaretleme: Van Otlu Peyniri. Journal of Tourism and Gastronomy Studies, 2(2): 13-23. 88