TC İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ TEKNİK BİLİMLER MESLEK YÜKSEKOKULU KONTROL VE OTOMASYON BÖLÜMÜ RADYO VE TELEVİZYON TEKNOLOJİSİ PROGRAMI MEDYA ARAŞTIRMALARI I DERSİ SOSYAL MEDYA VE MEDYA HAZIRLAYANLAR: OKUL NO: 2070150004 2070150034 2070150044 2070150045 2070150048 2070150051 ADI SOYADI: Furkan SARIOĞLU Furkan KONUK Hamit KOPARAN Ferdi KURTÇUOĞLU Ali EKİCİ Uğur ÖZMEN İSTANBUL, 2016 DERS SORUMLUSU: Yrd.Doç.Dr. Nalan DOĞAN MEDYA VE SOSYAL MEDYA KONU DAĞILIMI 1 1.Medya ve İletişim 1.1 Medya 1.2 İletişim 1.2.1 İletişim Ögeleri 1.2.2 İnsan ve İletişim 1.3Yeni Medya 1.4 Dijital Medya 1.5 Kitle İletişim 3.5 Sosyal Medya ve Sosyal Ağ Sitelerinde Online Reklam Uygulamaları 1.6 Medya Okuryazarlığı 2 Yeni İletişim Ortamları 2.1 Sosyal Medya 2.2 Yeni İletişim Ortamları 2.3 Kavram ve İçerik olarak Sosyal Medya 3.3 Sosyal Medya Bağımlılığı 3.4 Sosyal Medyanın Kullanma Profili 2.4 Sosyal Ağlar 2.5 Sosyal Ağların Gelişim Süreci 2.6 Sosyal Ağ Kurucuları 2.7 Sosyal Medyanın Geleneksel Medyadan Farkları 3 Bireysel Topluma Etkileri 3.1 Soyal Medyanın Bireysel ve Toplumsal Etkileri 3.2 Çocuk ve Sosyal Medya Furkan SARIOĞLU 2070150004 Furkan KONUK 2070150034 Hamit KOPARAN 2070150044 Ferdi KURTÇUOĞLU 2070150045 Ali EKİCİ 2070150048 Uğur ÖZMEN 2070150051 1 İÇİNDEKİLER GİRİŞ .......................................................................................................................... 3 1 2 3 MEDYA VE İLETİŞİM........................................................................................... 4 1.1 Medya ............................................................................................................ 4 1.2 İletişim ........................................................................................................... 5 1.2.1 İletişim Ögeleri ........................................................................................ 5 1.2.2 İnsan ve İletişim ...................................................................................... 6 a. Dil .................................................................................................................. 6 b. İletişim çeşitleri .............................................................................................. 6 1.3 Yeni Medya ................................................................................................... 8 1.4 Dijital Medya .................................................................................................. 9 1.5 Kitle iletişim ................................................................................................. 10 1.6 Medya Okuryazarlığı ................................................................................... 12 YENİ İLETİŞİM ORTAMLARI ............................................................................. 16 2.1 Sosyal Medya .............................................................................................. 16 2.2 Yeni İletişim Ortamları ................................................................................. 17 2.3 Kavram ve İçerik Olarak Sosyal Medya ....................................................... 19 2.4 Sosyal Ağlar ................................................................................................ 20 2.5 Sosyal Medyanın Gelişim Süreci ................................................................. 23 2.6 Sosyal Ağ Kurucuları ................................................................................... 25 2.7 Sosyal Medyanın Geleneksel Medyadan Farkları ....................................... 28 BİREYSEL VE TOPLUMSAL ETKİLERİ ............................................................ 30 3.1 Sosyal Medyanın Bireysel ve Toplumsal Etkileri ......................................... 30 3.2 Çocuk ve Sosyal Medya .............................................................................. 31 3.3 Sosyal Medya Bağımlılığı ............................................................................ 34 3.4 Sosyal Medyanın Kullanma Profili ............................................................... 36 3.5 Sosyal Medya ve Sosyal Ağ Sitelerinde Online Reklam Uygulamaları ........ 37 SONUÇ..................................................................................................................... 41 KAYNAKÇA .............................................................................................................. 42 2 GİRİŞ Yeni iletişim teknolojileri aracılığıyla mesaj bombardımanının en üst düzeyde yaşandığı günümüzde, gerek kurumlar, gerek insanlar birtakım çalışmalara farkında olarak ya da olmayarak duyarsızlaşmaktadır. Bu duyarsızlık beraberinde farklı davranışları geliştirmekte, insanları yeni arayışlara, yeni iletişim ortamlarına yönlendirmektedir. Günümüzde yeni iletişim ortamları, özelikle internet, modern iletişim sisteminin en büyük destekçisi olmaktadır. 1970’lerde başlayan ve 1990’lardan sonra hızla devam eden internet kullanımı, web sitelerinin, portalların yaygınlaşmasıyla kullanıcı sayısını artırmış, 2000’li yıllarda sosyal medyanın işlerlik kazanmasıyla her kesimden insanı ilgilendirecek noktalara ulaşmıştır. Günümüzün sanal ortam kullanıcıları tarafından bir alışkanlık haline gelen sosyal medya kullanımı, her kültürden ve her kesimden geniş kitlelerin, sosyal taleplerine yanıt verirken; aynı zamanda bu ortamı eleştirenlerin odak noktasında bulunmaktadır. Yeni iletişim ortamlarının gelişmesi, her kesimden bilgi iletişim teknolojilerine olan ilginin artması, sosyal medyanın gücünü arttırmakta, sosyalleşme kavramına da yeni bir boyut kazandırmaktadır. Sosyal medya, sürekli güncellenebilmesi, çoklu kullanıma açık olması, sanal paylaşıma olanak tanıması vb. açısından en ideal mecralardan biri olarak kendini göstermektedir. İnsanlar sosyal medyada günlük düşüncelerini yazmakta, bu düşünceler üzerine tartışabilmekte ve yeni fikirler ortaya koyabilmektedirler. Ayrıca kişisel bilgilerinin yanında çeşitli fotoğraflar, videolar, paylaşabilmekte, iş arayabilmekte ve hatta bulabilmekte ayrıca sıkılmadan gerçek dünyayı sanal ortamda yaşayabilmektedirler. Bu durum gün geçtikçe tüm dikkatlerin bu alana yönelmesine sebep olmakta ve yenilenen sanal dünyaya yeni bir kavramsal çerçeve çizmektedir. 3 2 MEDYA VE İLETİŞİM 2.1 Medya Günümüzde en çok telaffuz edilen kavramlardan biri olarak medya; gazete, dergi, radyo, televizyon, internet gibi kitle iletişim araçlarının tümünü kapsayan genel bir terim olarak kullanılmaktadır. Bu anlamda medya kitle iletişiminde gerekli araçlarla bu hizmeti sunan yapının bütününü ifade ettiği gibi bu iletişimin gerçekleştiği ortamın bizatihi kendisini de ifade etmektedir. Gelişim süreci içerisinde kitle iletişim araçları öncelikle haber alma ihtiyacına binaen ortaya çıkmış olduğundan medyanın da genel olarak bu yönde şekillendiğinden bahsetmek mümkündür. Bununla birlikte özellikle belli alanlara yoğunlaşmış (edebiyat, sanat, spor, bilim-teknik gibi) dergilerin ortaya çıkması haberin yanında görsel veya sanatsal bilgilinin aktarılması açısından medya teriminin anlamsal alanını genişletmiştir. Buna bir de işitsel ve görsel iletişim araçlarının da eklenmesi neticesinde medyanın artık sadece bir haber alma vasıtasının ötesinde işlev görmesini sağlamıştır. Bugün için de medyanın yine haber verme/haber alma ekseninde geliştiği söylenebilirse de artık medya bir bilgi alışveriş ve eğlence alanı olma özelliğini de kazanmıştır. Günümüz koşullarında medya özellikle reklam kanalıyla beslenen, kitleleri kanalize etme ve harekete geçirme açısından eşsiz bir imkana sahip, milyarlarca dolarlık bir sektör haline gelmiştir. Dünya çapında ortaklıkları kontrol eden yüz milyarlarca dolarlık dev şirketlerden yerel gazete ve dergi kuruluşlarına kadar ticari her türlü kitle iletişim aracı işletim faaliyeti bu sektör içerisinde yer almakta ve bu sektör her geçen gün büyümektedir. Doğal olarak bu sektör kendi ekonomisini yaratmakta ve bir medya piyasasını oluşturmaktadır. Doğal olarak bu gün için medya sadece düşünsel bir faaliyetin çok ötesinde önemli bir ekonomik alana hükmeden etkin bir sektörel faaliyeti de kapsamaktadır. Daha basit bir ifade ile medya genel olarak iletişim 4 araçlarını ifade etmenin yanında başlı başına ekonomik fonksiyon icra eden bir sektörün de adıdır. Bu gün için artık medya kavramının içerisine toplumda iletişim araçlarını kullanma becerisine sahip herkes girebilmektedir. Gerçekten bu gün için medya sektörünün içerisinde yer almayan ve bu işte profesyonel olmayan normal vatandaşlar da çok basit bir şekilde internet siteleri açabilmekte, internetten yayın yapan radyolar oluşturabilmekte ve böylece kitle iletişimine dahil olabilmektedir. Bunun en doğal sonucu olarak da medya sektörünün alanı her geçen gün genişlemektedir. 2.2 İletişim İletişim,iletilmekistenen bilginin hem gönderici hemde alıcı tarafından a nlaşıldığı ortamda bilginin bir göndericiden bir alıcıya aktarılma sürecidir. Organizmaların çeşitli yöntemlerle bilgi alışverişi yapmalarına olanak tanıyan bir süreçtir. İletişim tüm tarafların üzerinden bilgi alışverişi yapılacak ortak bir dili anlamalarına ihtiyaç duyar. Belirli mesajların kodlanarak bir kanal aracılığıyla bir kaynaktan bir hedefe/alıcıya aktarılması süreci. Örneğin bir konuşmacı (kaynak) ortak bir dil aracılığıyla (örn. Türkçe) kodladığı belirli kelimeleri (mesaj/ileti) ses dalgaları ve hava yoluyla (kanal) dinleyiciye/alımlayıcı (hedef) aktarır. Bu süreçte geribildirim hedefleniyorsa, iletiyi gönderen başad kaynak, hedef/alımlayıcı ise sonat kaynak olarak tanımlanırlar. 2.2.1 İletişim Ögeleri İletişimi açıklamak için altı temel öge kullanılır: Kaynak (Gönderici) Alıcı (Hedef) İleti (Mesaj) Bağlam (Ortam) Dönüt (Geri bildirim) Kanal (Gönderme biçimi) 5 Gönderici, duygu düşünce ve isteğin aktarılmasında sözü söyleyen kişi veya topluluklara denir. Alıcı, iletilen sözü alan kişiye veya topluluğa denir. Aynı şekilde ileti, gönderici ile alıcı arasında aktarılmakta olan duygu, düşünce ya da isteğe denmektedir. Bu temel iletişimin gerçekleştiği ortama kanal; gönderici ile alıcı arasındaki iletinin gönderilme şekline yani gönderilen iletinin alıcı tarafından doğru algılanabilmesine bağlam denmektedir. Eğer varsa iletiye verilen her türlü yanıt da dönüt olarak adlandırılmaktadır. Eğer sistemde bir tür şifreleme söz konusuysa ve konuşan iki kişinin birbirini anladığı seslerden oluşan ve belli kuralları olan her doğal dile de kod denir. İletişim haberleşme olarak kullanılır. 2.2.2 İnsan ve İletişim a. Dil Dil bir iletişim aracıdır. Bilinen iletişim modeli Karl Bühler’in Organum Model (1933) kuramıdır. Bühler, göstergelerin betimleme, ifade etme ve algılama işlevini ayırır. Roman Jakobson 1960 yılında bu modeli altı işlev olarak genişletmiştir. İletişimin standart modeli olarak, bilgi kuramı çerçevesinde Claude Shannon ve Warren Weaver tarafından geliştirilen “ileten- iletilen modeli” (1949) geçerlidir. Dan Sperber ve Deirde Wilson, bu modelin iletişimin açıklanmasına yönelik çok kısa ele alındığını ve bir aracı model yoluyla genişletilmesi gerektiğini gösterir. Sperber ve Wilson’un Relevance (1986) adlı kitapta geliştirdikleri anlam kuramı Grice’in düşünceleriyle bağlantılıdır. Bu kuram, temel olarak anlamın iki ilkesinden oluşmaktadır. b. İletişim çeşitleri - Sözlü İletişim Sözlü iletişimler “dil ve dil-ötesi” olmak üzere 2 alt sınıfa ayrılmaktadır. İnsanların karşılıklı konuşmalarını hatta mektuplaşmalarını “dille iletişim” kabul edebiliriz. Dille iletişimde kişiler, ürettikleri bilgileri birbirlerine ileterek anlamlandırırlar. Dil-ötesi iletişim, sesin niteliği ile ilgilidir; sesin tonu ve sesin hızı, şiddeti, hangi kelimelerin 6 vurgulandığı, duraklamalar vb özellikler, dil-ötesi iletişim sayılır. Dille iletişimde kişilerin “ne söyledikleri”, dil ötesi iletişimde ise, “nasıl söyledikleri” önemlidir. - Sözsüz iletişim - Beden dili Sözsüz iletişim sözcük kullanmadan anlaşılan dildir. Aynı zamanda sözsüz iletişim iki insan arasında konuşmadan gerçekleştirilen iletişim olarak tanımlanmaktadır. Sözsüz iletişim, sözcük kullanmadan anlaşılan dildir. Sözsüz iletişim ne sesli dil üzerinden ne de işaret dili ya da yazı dili üzerinden gerçekleştirilir. Dilsel işaretlerin bu sistemlerin birinden diğer bir yönteme çevrildiği bu anlaşma sistemleri, örneğin sesli dile karşılık gelen işaretler aynı biçimde sözsüz iletişimden sayılmaz. Çünkü bu iletişimlerde kendilerinin de türediği o sözlü sistemlerin kodlanması söz konusudur. Ayrıca yazılı resim, ses durumu ve konuşma tutumu da başlıca –sözsüz– yapay dilsel iletileri insanlara ulaştırabilir. Bunu sözlü iletilen bilgileri tamamlayan sözlü ve sözsüz payların yanı sıra resimli yazılarda ve işaret sistemlerinde de olduğu gibi gerçekleştirmektedir. Farklı işaretlerin ve sembollerin ve de bilgi grafiklerinin kullanımı da bir diğer düzeyde sözsüz iletişim olarak tanımlanmaktadır. Kavramın diğer bir yorumu, ses bakımından önemli olmayan iletişimle sözsüz iletişimin ve ses dilsel iletişimli sözlü iletişimin eşit değerlere sahip olmasıdır. Bu yorum günlük dilde yaygındır, fakat dilbilimde kavramın kullanım biçimine uygunluk göstermemektedir. Kavram geniş anlamda tutum sergileyen canlı varlığın iç durumları hakkında bilgi veren dilsel olmayan her tutumun sözsüz iletişimini tanımlamaktadır. Bu yorumda sözsüz iletişim vardır. İletişimin alıcısı bir diğerinin tutumundan ya da bir diğerinin algılanan sonuçlarından anahtarlar aldıkça göndericinin iletişimsel amacı bu durumda gerekli değildir. İletişim anlamında yüz kızarması, çekingenlikten ya da vicdanın rahatsız olmasından, elbise ve aksesuar gibi dış görüntüsünün biçiminden, saç şeklinden, dövmelerden ve deriyi kazımadan, yaşadığı evin mimarisine ve bir gruba ait olmayı ya da belli bir yaşam duygusunu ifade eden mimarideki biçimsel önlemlere kadar, birçok durum buna örnek verilebilir. Mesaj taşıyıcıları, sadece jestler, mimikler, göz teması ya da gülme gibi dilsel olmayan seslendirmeler, istemli olarak kontrol edilebilir açıklamalar değildir, dahası o tutumların kavramının kullanış biçimi sözsüz iletişim olarak kabul görebilmektedir. Paul Watzlawick’in ünlü sözüne göre insan iletişimi bu olguya 7 dayanır. Watzlawick’in görüşlerinden yola çıkarak sözsüz iletişim bazen analog iletişim olarak, sözlü iletişim ise dijital iletişim olarak tanımlanmaktadır. 2.3 Yeni Medya Yeni medya (yeni ortamlar, yeni araçlar, yeni mecralar), bilgisayarların işlem gücü olmadan oluşturulamayacak veya kullanılamayacak olan ortamlara denir. Genellikle dijital olup kullanıcısına veya hedef kitlesine etkileşim olanağı sağlar. Yeni medyaya örnek olarak internet, web siteleri, video oyunları, CD-ROM ve DVD'ler sayılabilir. Yeni medya televizon programlarını, dergileri, kitapları ya da kağıt üzerine yayınları içermez eğer bunlar dijital etkileşimliliği etkin kılan teknoloji ile birleştirilmediyse. Vikipedia, online ansiklopedi, internet ortamındaki dijital doküman, görüntü ve videoları web-linkleri ve bir editor topluluğunun yaratıcı katkısı, kullanıcıların interaktif geri bildirimleri ve bağışcı grubunun yardımlarının bir araya geldiği örnek. Facebook da çoğu kullanıcının aynı zamanda katılımcı olarak yer aldığı sosyal medya örneği. Yeni medya olarak sayılabilecek ortamlar tartışmalı da olsa aşağıdakiler çoğunlukla bu terime dahil edilir • Bilgisayar oyunları • Sanal gerçeklik ortamları • Multimedya (Çok ortamlı; Ses, Video, İnteraktif platformlar, Animasyon.. • Yazılım • Web siteleri (blog'lar, wiki'ler de dahil olmak üzere) • Elektronik posta • Elektronik kiosklar • İnteraktif televizyon • Mobil medya • Podcast • Hypertext edebiyatı • Blog 8 - Tarihi 1960'larda, programlama ve radikal sanat daha güçlü bir şekilde gelişmeye başladı. 1980'lerin sonu ile 1990'ların başında, sosyal değişim ve bilgisayar tasarımı ardında paralel farklı bir bağlantı olduğu fark edildi. Aralarında nedensel bir ilişki olmasa da, içerik olarak Soğuk Savaş ve web tasarımı aynı zamanda gelişti. 1980'lere kadar medya iletişimi temelde yazılı, analog modellere bağlıydı, televizyon ve radyo gibi. Son yirmi beş yılda, medya iletişiminde hızlı değişimler izlendi ve internet, video oyunları gibi dijital teknolojiler de kullanılmaya başlandı bu alanda. Ama, bunlar yeni medyanın sadece küçük bir kısmı. W. Russell Neuman yeni medyanın; • Coğrafi anlamda uzaklığın anlamını değiştirdiğini • İletişimin sağlanmasında büyük bir artışı sağladığını • İletişimin hızının arttırılmasını mümkün kıldığını • İnteraktif iletişimi güçlendirdiğini • Önceden ayrı ve bağlantı kurulamayan iletişimin farklı formlarının oluşmasında katkı sağladığını ileri sürer. Sonuç olarak, Douglas Kellner ve James Bohman gibi eğitimciler tarafından yeni medyanın demokratik ve postmodern bir atmosferi güçlendirdiğini iddia edilmektedir. 2.4 Dijital Medya Dijital medya, insanların elektronik olarak iletişim kurdukları farklı platformlara verilen addır. Elektronik ortamda bulunan her tür kitle iletişim aracını dijital medya tanımına dahil etmek mümkündür. Dijital medya, ikili (binary) rakamlar halinde saklanır. Bu yüzden, masaüstü ve dizüstü bilgisayarlardan, PDA (Kişisel Dijital Asistan) gibi avuçiçi cihazlardan, iPhone’lardan, hatta MP3 çalarlardan dijital medyaya rahatlıkla erişilebilir. Dijital medyanın tamamı elektronik ortamda tutulduğundan, internet üzerinde metin, görüntü, ses ve videodan oluşan büyük miktarlarda veri ve içerik mevcuttur. 9 Gerek medya gerekse içerik hızla dönüşmekte, buna bağlı olarak insanların online iletişim kurma biçimleri de değişmektedir. Bu durum, yeni etkileşimli medya platformlarını ve sosyal ağları beraberinde getirmektedir. Dijital medya, bu yeni oluşumun ta kendisidir. İster barış mesajları vermek, ister fikir ayrılıklarını göstermek, ister ilerleme kaydetmek, ister kitlesel harekete çağırmak, isterse kişisel düşünceleri savunmak için olsun, insani anlatımın, sosyal etkileşimin, iletişimin ve online eğitimin olduğu her platform dijital medya kapsamına girer. Dijital medyanın en önemli özelliği, insanların yaşam biçimlerinde önemli değişikliklere yol açma potansiyeli taşımasıdır. Yaratıcı keşiflerde bulunmak, yenilik yapmak ve iletişim şeklini dönüştürmek için dijital uygulama ve araçlardan yararlanan insan, aslında ciddi bir değişim sürecinden geçmektedir. Örnek vermek gerekirse, Twitter insanlar arasındaki diyaloğu değiştirmektedir. Öyle ki, devlet politikalarından toplumsal yaşam görüşlerine kadar, her konuda eskisine göre çok daha farklı deneyimler yaşanmaktadır. Dijital medyanın gelişiminde son aşama videodur. YouTube, video paylaşımını en popüler medya dağıtım yöntemlerinden biri haline getirmiştir. Video, bir sanal medya olarak her geçen gün daha yaygın kullanılmakta ve iPhone gibi teknolojilerin gelişmesine bağlı olarak avuçiçi bilgisayarlardan da paylaşılabilmektedir. 2.5 Kitle iletişim Kitle iletişim araçlarını kullanarak çok sayıda kişiyi etkileyecek biçime getirilmesine "kitle iletişimi" denir. Kitle iletişimi, Türkçede "kitle haberleşmesi" şeklinde ifade edilir. Kitleler ise toplumun bütününü veya bir bölümünü kapsayan ve etkileyen bir güç unsurudur.Kitle iletişimde belirli bir kaynaktan hedef kitleye mesajların tek yönlü olarak gönderilmesi söz konusudur. Bu iletişimde alıcının kimliği ve mesajı algılayıp algılamadığı ya da nasıl algıladığını öğrenmekte güçlükler vardır. Alıcının mesaj algılama ve anlamlandırma biçimi ile mesajı aldığı ortamın şartları kitle iletişim sürecini etkilemektedir. Kitle iletişiminin sağlanmasında önemli rol oynayan iletişim araçlarına "Kitle iletişim araçları" denir. Kitle iletişim araçları, kültürel, ekonomik, eğitim, siyasi, eğlence, haber, gündem gibi birçok kamusal görevi yerine getirerek toplumda bir güç unsuru olmuştur. 10 - Önemi Kitle iletişim araçları, halkın sosyalleşmesinde, siyasal ve sosyal kararlara varmasında, günlük bilgi ihtiyacını karşılamasında önemli rol oynar. Kitle iletişim araçlarının, toplumun siyasal yönden olgunlaşmasında, demokratik davranışı ve temel hakları içselleştirerek karar verme sürecinde, doğru etkilenmesinde büyük bir önemi vardır. Kitle iletişim araçlarının ülke ve dünya sorunları hakkında kamuoyuna bilgi vermesi ve bu konulardan hangisinin kamuoyunda önceliğe sahip olması gerektiği konusunda etkili olduğu görüşü kabul edilmektedir. Toplumda, kitle iletişim araçlarının gündemine aldığı, büyük ağırlık ve yer verdiği konular önemli olarak algılanmaktadır. - Özellikleri Kitle iletişim araçları, sosyal statüsüne göre herhangi bir farklı yaklaşım oluşturmadan çok sayıda insana aynı iletiyi, aynı anda ulaştırabilmektedir. Kitle iletişim araçları, yayınları ile belirli bir süreklilik ve düzenlilik (yayın periyodu) gösterir. Kitle iletişim araçları, sürekli ve düzenli yayınları ile toplumda kendilerine karşı bir talebin oluşmasına neden olurlar; bu talep, zamanla alışkanlığa, hatta ihtiyaca dönüşür. Kitle iletişim araçları ile aktarilan iletiler, belge niteliği ve değeri taşıdığı için inandırıcılık ve alıcıyi ikna etme özelliğini de kazanmaktadır. Özellikle radyo ve televizyon, iletiyi olay anında aktarabilme özelliğine sahiptir. Kitle iletişim araçları ile gerçekleşen iletişim sürecinde, geri besleme imkani yoktur; bu nedenle, alıcının tepkisi anında ölçülememektedir. Kitle iletişim Araçları o Posta o Telgraf o Telefon o Fax o Gazete o Televizyon o Radyo o Uydular o Bilgisayarlar 11 2.6 Medya Okuryazarlığı Medya okuryazarlığının ne olduğuna dair çeşitli tanımlar mevcuttur. Temel olarak medya okuryazarlığı çeşitli biçimlerde mesajlara ulaşma, analiz etme, değerlendirme ve iletme yeteneğidir (Koltay, 2011: 212). Brüksel Deklarasyonu’na göre (2013); medya okuryazarlığı, medyaya ulaşabilme yeteneği, medyanın ve medya içeriğinin farklı taraflarını anlamak ve değerlendirmek ve farklı bağlamlarda iletişimler yaratmaktır. Medya okuryazarı; medyada yeniden kurgulanan iletileri ayırt edebilen ve algılayabilen, onunla ilgili yorumlarda bulunabilmek için ayrı bir beceri, altyapı bilgisi ve eğitsel organizasyon gerektiren bir eğitim sürecinin sonucu olarak medya yetkini sıfatını hak eden kişiyi betimleyen bir terim olarak algılanabilir (Taşkıran, 2007: 7). Bir başka görüşe göre de medya okuryazarı; basılı ve elektronik medyayı çözmek, değerlendirmek, analiz etmek ve üretmek yetilerine sahiptir (Aufderheide, 1992). Medya okuryazarı olmak: · Medyayı akıllı ve etkili bir biçimde kullanmaktır. · Medya endüstrilerinin siyasi görüşü, gelişmesi, ekonomik tabanı ve idari ya- pısı konusunda bilgi sahibi olmaktır. · Farklı kaynaklardan gelen bilginin doğruluğunu değerlendirmektir. · Medyanın bireylerin ve toplumun inanç, tavır, davranışlar ve değerler üzerin- deki etkisinin bilincinde olmaktır. · Demokratik bir biçimde değişik medya kanalları yoluyla etkili iletişim kur- maktır (Özad, 2011: 89) - Medya Okuryazarlığının Amacı İletişim teknolojilerinin gelişmesi ile bugünün çoklu ve sınır ötesi iletişim ortamı, hızlı bilgi akışı ve iletişim özgürlüğünün yanı sıra içerik sorununu da birlikte getirmiştir. Medya okuryazarlığı ise bu konuda bir çözüm olarak ortaya çıkmıştır. Medya okuryazarlığı, medyanın mesajlarına karşı daha bilinçli olmayı sağlar. Televizyon programları, filmler, görseller, metinler, sesler ve internet siteleri; bunların hepsi medya mesajı taşır. Televizyondaki reklamdan, CD’deki müziğin sözüne, gazete yazısından bir tişörtün üzerindeki slogana kadar türlü biçimde akan medya 12 mesajları karşısında bireylerin farkında ve uyanık olmasını sağlamak medya okuryazarlığının amaçlarının başında gelir (Pekman, 2011: 40). Her yaştaki bireyde sorgulama alışkanlığı oluşturmak, ifade biçimlerini geliştirmek ve eleştirel düşünürler, etkili iletişimciler ve günümüz dünyasında aktif vatandaşlar yetiştirmek medya okuryazarlığı ile geliştirilmek istenen davranış biçimleridir. - Tarihsel Süreci “Medya Okuryazarlığı Eğitimi Seferberliği” 1920’lerde İngiltere’de başlatılmış olup şu anda pek çok Avrupa ülkesinde ve Amerika’da uygulama dâhilindedir (Taşkıran, 2007: 7). Kuzey Amerika’da yer alan ilk kitle iletişim araştırmaları, kitle iletişim araçlarının etkileri üzerine yoğunlaşıyordu. 1930’lar ve 1940’ların başlarındaki bu çalışmalar Kanadalı araştırmacı Harold Laswell’in ortaya attığı hipodermik iğne teorisinin egemenliği altında sürdürülüyordu. Bu teoriye göre insanlar, medyanın sürekli bir biçimde enjekte ettiği savunmasız bireyler olarak görülüyordu. Daha sonraları etki araştırmalarından farklı olarak ilgi, ‘medya takipçileri’ olarak nitelenen hedef kitle üzerinde yoğunlaşmaya başladı. Kullanımlar ve doyumlar yaklaşımı bağlamında, kitle iletişim araçlarının insanlara ne yaptığı değil, bireylerin medyaya ne yaptığı, medyayı hangi amaçlar için kullandığı araştırılmaya çalışıldı. Medya okuryazarlığı da bu yaklaşım ile aynı paralellikte bir ilişki içinde yer aldı. Mademki medya çocuklar ve gençler için etkili ve kötü bir silah olarak kabul edilmekteydi, o zaman medya okuryazarlığı onları medyanın kötü etkilerinden korumalıydı (İnceoğlu, 2011: 20). 1960’larda medya okuryazarlığı alanında bir paradigma değişikliği görülür. Bu değişiklik ile popüler kültürün zararlı olduğu görüşü değil, onun dâhilinde çalışmak önemsenir hale gelir (Taşkıran, 2007: 91). 1970’lerden itibaren Amerika’da kitle iletişim araştırmaları odağını izleyici üzerine kaydırmaya başlamıştır. Bu yaklaşım, metinlerin ve üreticilerin izleyiciler üzerindeki mutlak kontrolüne ve etkisine karşı çıkarken aktif izleyici anlayışını gündeme getiriyordu. Amerika’da var olan araştırma geleneği daha çok, medya, içerikler ve izleyiciler üzerindeki etkiler hakkında deneye dayalı bir takım araştırmaların yapılmasına yönelikti. Amerika Birleşik Devletleri’nde medya okuryazarlığı bu deneye dayalı gelenek çerçevesinde bir eğitim sorunu olarak ele alınmaktadır (Hepkon ve Aydın, 2011: 75). 13 1980’lere gelindiğinde, medyanın ideolojik gücünün imgenin doğallaştırılmasına bağlı olduğu kabul edildi. Böylece kurgulanmış iletiler doğal olarak kabul görmüş oldular. İmge ve temsillerin tüketimi de medya okuryazarlığının odak noktası haline geldi (Taşkıran, 2007: 92). 1980’lere kadar medya okuryazarlığı eğitimi Avrupa ülkelerinde yaygınlaştı. İngiltere ve İskandinav ülkelerinde medya okuryazarlığı uzun zamandır tartışılıyor olsa da, AB kurumsal düzlemine medya okuryazarlığı kavramının girmesi ancak 2000 yılı sonrasına denk gelir (Pekman, 2011: 42). 2000 Lizbon Zirvesi’nden bu yana medya okuryazarlığı konusunda fikir üretme toplantıları düzenlenmiş ve e-eğitim girişim bünyesinde otuz kadar medya okuryazarlığı projesi için 3,5 milyon Euro destek verilmiştir (Pekman, 2011: 43). Başlangıçta sivil toplum hareketi olarak doğan medya okuryazarlığı konusu daha sonra hükümetler tarafından da benimsenmiştir. Bugün ABD, Kanada, İngiltere, Almanya, İtalya, Hollanda, İskoçya, İspanya, İsveç, Fransa, Danimarka, Finlandiya, Avusturya ve Avustralya gibi ülkelerde hükümetlerin de desteğiyle ilkokul düzeyindeki okullarda Türkçe, matematik, sosyal bilgiler gibi medya okuryazarlığı dersleri okutulmaktadır. ABD’de ders materyallerinin oluşturulmasına yayın kuruluşları da destek olmaktadır. Medya okuryazarlığı, Türkiye’de radyo ve televizyon yayıncılığı uzun yıllar tek kanallı TRT’nin tekelinde sürdürüldüğünden, 1990’lı yıllarda özel radyo ve televizyonlar yayına geçtikten sonra tartışılmaya başlanmıştır. 2003 yılında toplanan İletişim Şurası’nda konu gündeme getirilmiş ve Şura bünyesinde çalışan Radyo ve Televizyon Yayıncılığı Komisyonu’nun katkısıyla “Toplumsal ve bireysel eğitim ve kültüre katkı sağlayacak, ruh sağlığını zedelemeyecek bir yaklaşımla ve özellikle çocukların zararlı yayınlardan korunması için AB’ye uyum çalışmalarının başlatılması ve ilk ve orta öğretim ders programlarına çocuklar ve gençlerin bilinçlendirilmesini sağlayacak medya okuryazarlığı derslerinin eklenmesi” önerilmiş ve bu öneri Şura’nın sonuç bildirgesinde de yer almıştır. Milli Eğitim Bakanlığı ile Radyo ve Televizyon Üst Kurulu (RTÜK), sivil toplum kuruluşları, medya örgütleri, üniversiteler arasında kurulan işbirliği ile oluşturulan “medya okuryazarlığı” projesiyle, öğrencinin medya karşısında pasif bir alıcı olmak yerine, medyayı okuyabilecek, medyanın dilini çözebilecek bilinç düzeyine ulaşarak iletişim olgusunda aktif bir birey olarak yer alabilmesi hedeflenmiştir. Çocuklar 14 televizyon karşısında en hassas, etkiye en açık grubu oluşturan kesimdir. Çocukların ekranda izlediklerini, “gerçeklik” ve “kurgu” bakımından ayırt etme becerisini de kazanabilmeleri gereklidir. Ayrıca medyanın olayları ve olguları nasıl ve neden belli yönleriyle yansıttığının çocuklara anlatılması, böylece onların ilköğretim çağından başlayarak medyaya eleştirel bakabilen, bilinçli alıcılar olarak yetiştirilmeleri önem taşımaktadır. Yine 2004 yılında Kadın ve Aileden Sorumlu Bakanlık Bünyesinde kurulan Şiddeti Önleme Platformu bünyesinde çalışan Medya ve Şiddet Çalışma Grubu’nda da izleyicilerin medya karşısında farkındalıklarının arttırılması konusu tartışılmıştır. Radyo ve Televizyon Üst Kurulunun okullarda medya okuryazarlığı dersi verilmesi yönündeki resmi önerisi, çalışma grubu tarafından benimsenmiş ve sonuç raporuna da üç numaralı öneri olarak alınmıştır. Akabinde, Radyo ve Televizyon Üst Kurulu 22 Eylül 2004 tarihli toplantısında (2004/70 No’lu toplantı / 19 Sayılı Karar) gençlerin ve çocukların eğitilmesi amacıyla medya okuryazarlığı dersinin ders programlarına konulması yönünde, Milli Eğitim Bakanlığı ile resmi temaslara başlanması konusunda karar almış ve bu karar doğrultusunda, 25 Ekim 2004 tarihinde de anılan Bakanlıkla bir protokol zaptı imzalanmıştır. Bu çalışmalar doğrultusunda, RTÜK ve MEB işbirliği ile “Medya Okuryazarlığı Projesi” 2006-2007 eğitim-öğretim yılında hayata geçirilmiştir. Söz konusu dönemde Adana, Ankara, Erzurum, İstanbul ve İzmir’deki 5 ilköğretim okulunda pilot uygulama başlatılmış ve bu okullarda yedinci sınıflarda öğrenim görmekte olan 780 öğrenci, medya okuryazarlığı dersini seçmeli olarak almıştır. 2007-2008 eğitim-öğretim yılından itibaren ise medya okuryazarlığı dersi tüm Türkiye’deki ilköğretim okullarında 6, 7 ve 8. sınıflarda seçmeli ders olarak okutulmaya başlanmıştır (RTÜK, 2009:144). Genç ve çocuk izleyicilerin zararlı yayın içeriğinden, özellikle de şiddetten korunması konusunda hassas olan Üst Kurul, çocukların ve gençlerin gelişimini olumsuz etkileyebilecek yayınlarla mücadele ederken yalnızca müeyyide uygulamakla kalmayıp, önleyici ve düzenleyici çalışmalarına da devam etmektedir. Çocuk ve gençlerin televizyon programları arasından bilinçli seçimler yapmalarına rehberlik etmek, ana-babaların kitle iletişim araçlarının zararlı içeriklerinden çocukları koruma çabalarında desteklenmeleri ve bilgilendirilmeleri amacı ile “Televizyon Yayınlarında Koruyucu Sembol Sistemi” adı ile 2000 yılında bir çalışma başlatılmıştır. İzleyici ve yayın kuruluşları ile sorumluluk paylaşımına dayanan ve üç aşama şeklinde 15 geliştirilen sistem, son aşamasında Hollanda hükümetinin AB’ye aday ülkelere sağladığı teknik destek programı MATRA Projeleri bünyesinde yürütülen çalışmayla, “Akıllı İşaretler” adı ile çok kısa bir sürede uygulamaya konulmuştur. Radyo ve Televizyon Üst Kurulu yasal düzenlemelerin uygulamalarla desteklenmesinin; kamu yönetiminin, sektör temsilcilerinin, sivil toplum kuruluşlarının ve bireylerin işbirliği içinde çalışmalarıyla mümkün olabileceği, toplumsal duyarlılığın geliştirilmesi için de öncelikle eğitim olanaklarının artırılması gerektiği inancındadır. Bugünün dünyasında, bireyin sürekli artan medya mesajları karşısında neye maruz kaldığını bilmesi için de medya okuryazarlığı becerisi edinmesi en önemli önlemler arasında görülmektedir. 3 YENİ İLETİŞİM ORTAMLARI 3.1 Sosyal Medya Web 2.0'ın kullanıcı hizmetine sunulmasıyla birlikte, tek yönlü bilgi paylaşımından, çift taraflı ve eş zamanlı bilgi paylaşımına ulaşılmasını sağlayan medya sistemidir. Ayrıca sosyal medya; kişilerin internet üzerinde birbirleriyle yaptığı diyaloglar ve paylaşımların bütünüdür. Sosyal ağlar, insanların birbiriyle içerik ve bilgi paylaşmasını sağlayan internet siteleri ve uygulamalar sayesinde, herkes aradığı, ilgilendiği içeriklere ulaşabilmektedır. Küçük gruplar arasında gerçekleşen diyaloglar ve paylaşımlar giderek, kullanıcı bazlı içerik (İngilizce: UGC-User Generated Content) üretimini giderek arttırmakta, amatör içerikleri dijital dünyada birer değere dönüştürmektedir. Zaman ve mekân sınırlaması olmadan (mobil tabanlı), paylaşımın, tartışmanın esas olduğu bir insanî iletişim şeklidir. Sosyal medya platformlarında insanlarla buluşur ve iletişimde bulunursunuz. İnsanlara yardım eder, yardım alır, sorularına cevap verir ve kendi sorularınızı sorarsınız. Bu bakımdan sosyal medya resmi olmayan eğitim yollarından da bir tanesidir. Teknoloji, telekomünikasyon, sosyal iletişimin kelimeler, görseller, ses dosyaları yolu ile sağlandığı bir yapıya sahiptir. İnsanlar hikâyelerini ve tecrübelerini bu bağlamda paylaştığı bir çerçeveye de sahiptir. 16 Sosyal medya aynı zamanda "Kullanıcıların Ürettiği İçerik" ve "Müşterilerin Ürettiği Medya" kavramlarını da ortaya çıkarmış, bu yapısıyla da ticari plandaki anlamını kazanmıştır. Ama Andreas Kaplan ve Michael Haenlein’in 2010’daki tespitine göre Sosyal Medya; “Web 2.0 üzerinde ideolojik ve teknolojik içeriklerin, yapılanmaların kullanıcı merkezli bir şekilde üretilmesine ve geliştirilmesine izin veren internet tabanlı uygulamaların bütününe” denilmekte. 3.2 Yeni İletişim Ortamları Günümüzde, yeni iletişim ortamları yeni medya olarak adlandırılmaktadır. Yeni medya kavramı 1970‘lerde, bilgi ve iletişim tabanlı araştırmalarda, sosyal, psikolojik, ekonomik, politik ve kültürel çalışmalar yapan araştırmacılar tarafından ortaya atılmış bir kavramdır. Ancak 70’lerde değinilen anlam, 90’larda müthiş bir ivme kazanan bilgisayar ve internet teknolojisi ile birlikte genişlemiş ve farklı boyutlara ulaşmıştır(Dilmen, 2007: 114). Başka bir tanıma göre yeni medya, bütün bilinen farklı ortamları bir araya toplama yetisine sahip bir özelliktedir. Buna “multi‐medya” ya da çoklu ortam denilmektedir. Metin, durağan görüntü, hareketli görüntü, ses gibi ortamların birliktelikleri bu özelliği meydana getirmektedir(Dilmen, 2007: 115). Williams vd.,(1994) yeni medyanın, yeni hizmetler sunan ya da var olanları geliştiren mikro elektronik,bilgisayar ve telekomünikasyon uygulamaları olduğunu vurgularken; Negroponte (1995), yeni medyayı eskisinden ayıran en önemli unsurun fiziksel atomların yerine sayısal bitlerin iletimi olduğunu belirtmektedir; Pavlik (1998), ise medya tüketicisi için yeni ve eski medya arasındaki temel farkın kullanıcı için daha fazla kontrol ve seçim olduğunu vurgulamaktadır(Macmillan, 2006: 208). Medyanın yeni medya olarak ele alınması gerçekte, iletişim ve bilişim sektöründeki teknolojik gelişmelerle ilgilidir. Bu teknoloji, yeni iletişim teknolojileri olarak da adlandırılmaktadır. Bilgisayar ve telekomünikasyon ağları, dünyayı çevreleyen yeni ve yapay bir iletişim atmosferi oluşturmuştur. Radyo linklerinden, uydu bağlantılarından ve kablo 17 şebekelerinden oluşan bu yapay atmosfer, bütüncül ve dünyayı saran bir doku gibi, bir yerden başka bir yere sürekli sesli, görüntülü ve yazılı bilgi iletmektedir. Bu büyük bilgi akışına rağmen, donanım, yazılım ve endüstriyel tasarım, dilbilimi ve bilişim alanlarında çalışan uzmanlar, daha çok miktarda enformasyonun hareket edebileceği, daha kolay kullanılabilen aygıtlar geliştirmek için çalışmalar yapmaktadır(Baştan, 2000: 17). “Amaç, televizyon kadar basit olan, ancak anında dijital dünyaya bağlanabilen yeni iletişim ve teknolojileri üretmektir”(Sager vd., 1996: 42). Günümüzde yeni iletişim teknolojileri, alışılmış radyo ve televizyon yayınlarının güçlerini aşan boyutlara ulaşmış durumdadır. Yeni iletişim teknolojilerinden ilk akla gelenler; videotext, teletext, kablolu televizyon, veri iletişim, elektronik mektup, iletişim uyduları, çoklu ortam ve internet sistemleri vb. gösterilmektedir(http://www.msxlabs.org, 2010). Dijitalleşme ve teknik ilerlemeler, yeni iletişim teknolojilerine yönelik doğrudan etkilere sahip olmaktadır. Özellikle(Souter, 1999: 409): Bilgisayar kapasitesi, iletişim ağları ve bilgi depoları ve düzeltme sistemleri geçmişteki bilgi teknolojilerinden daha hızlı artmakta ve görece küçük giderler için standart ekipmanlarla muazzam bir şekilde artmaktadır. Telekomun fiyatlarındaki önemli azalmaya paralel olarak dijital dönüşüm ve bilgisayar ekipmanlarının değeri giderek azalmaktadır. Yeni iletişim teknolojileri tarafından sağlanan servislerdeki düzenleme hızlı bir şekilde genişlemekte ve genişlemeye devam etmektedir. Faks, cep telefonu, e‐posta ve masaüstü bilgisayarlardaki sürekli güncellenen yazılımlar için iletişimde sanal kişisel ağlar ve bilgisayar ağları örnek olarak verilebilir. Yukarıda belirtilen yeni iletişim teknolojilerinden biri olan internet, hem bilgiye ulaşmak hem de genel nedenlerle yeni iletişim teknolojilerinin kapasitesinin dönüşümünü sağlamaktadır. İnternet, özellikle de web, iş ve yaşam alanımızın her noktasına bilgiyi gönderme ve eriştirme özelliği bakımından bir iletişim devrimi gerçekleştirmiştir(Neumann ve Hogan, 2005: 472). Bu devrimle beraber, veri değişimi ve analizinin kolaylaşması söz konusu olmuş ve küresel iş döngüsü hızlanmıştır(Mohamed, 2007: 103). 18 Öte yandan bu teknolojinin kullanımı tüm dünyada çok hızlı bir şekilde artmaya devam etmektedir. Özellikle 1990’lı yıllardan sonra internet, gerek hız gerekse erişim açısından iletişim gücünün artması ile kitle iletişim araçları arasında önemli bir yere sahip olmuştur. 1994 yılında San Francisco depreminin internet aracılığı ile duyurularak yayınlanması, CNN’i dahi geride bırakmıştır(Brian, 1998: 182). Morgan Stanley’nin 2004 yılında yaptığı bir araştırmaya göre; diğer iletişim araçları ile karşılaştırıldığında 50 milyon kullanıcıya ulaşma süresinin radyonun 38 yıl, televizyonun 13 yıl, internetin ise 5 yıl olduğu saptanmıştır(Turgut, 2010). Türkiye’de ise internet kullanımı her geçen yıl artarak daha fazla önem kazanmaktadır. Türkiye’de 2009 yılı Nisan ayı içerisinde gerçekleştirilen “Hane Halkı Bilişim Teknolojileri Kullanım Araştırması” sonuçlarına göre hanelerin % 30,0’ı internet erişimine sahiptir. İnternet erişimi olmayan hanelerin % 30,1’i evden internete bağlanmama nedeni olarak internet kullanımına ihtiyaç duymadıklarını belirtmişlerdir(http://www.tuik.gov.tr, 2009). Türkiye’de internet kullanımının yanında yaygın bir biçimde cep telefonu kullanımı bulunmaktadır. Yaklaşık 2009 yılı Haziran ayı sonu itibariyle Türkiye’de %89 penetrasyon oranına tekabül eden 63,6 milyon mobil abone bulunmaktadır(TEHS, 2009: 24). Bu rakamlar, Türk halkının yeni iletişim teknolojilerine ilgisini ve bu alandaki teknolojilerin kullanımına yönelik taleplerini somut bir şekilde ortaya koymaktadır. 3.3 Kavram ve İçerik Olarak Sosyal Medya Son zamanlarda sosyal medya olarak tanımlanan internet tabanlı uygulamalarla yeni bir trend ortaya çıktı. Bu internet uygulamaları, kullanıcılar ve kullanıcıların memnuniyetiyle haberdar ettikleri kişiler aracılığıyla başvuranlar arasında gittikçe daha çok artan bir etkileşim sağlamaktadır. Bu içerik, fotoğraf, video, metin ve medyaya ilişkin karışık oluşumlar içererek çeşitlilik gösterir(Komito ve Bates, 2009: 233). Sosyal medya zaman ve mekân sınırlaması olmadan (mobil tabanlı), paylaşımın, tartışmanın esas olduğu bir insanî iletişim şeklidir. “Teknoloji, telekomünikasyon, sosyal iletişimin kelimeler, görseller, ses dosyaları yolu ile sağlandığı bir yapıya sahiptir. İnsanlar hikâyelerini ve tecrübelerini bu bağlamda paylaştığı bir çerçeveye de sahiptir”(http://tr.wikipedia.org, 2010). Genel olarak 19 bireylerin internette birbirleriyle yaptığı diyaloglar ve paylaşımlar sosyal medyayı oluşturur(http://www.kurumsalhaberler.com, 2010). Sosyal medyada, sosyal ağlar ve toplu gruplar yer alır. İnsanlar, kurumlarını tanıtırlar, arkadaş ilişkileri kurarlar, ürün servis, fikir ve nesnelerin içeriğine ilişkin bağlılık gösterirler(Solis, 2010: 6). Sosyal medya en yüksek derecede paylaşımın gerçekleştiği, online medyanın yeni bir türü olarak fırsatlar sunduğu en yeni fikirlerden biridir ve aşağıdaki özellikleri içerir(Mayfield, 2010: 6): Katılımcılar: Sosyal medya katılımcıları cesaretlendirir ve ilgili olan her bir kullanıcıdan geri bildirim alır. Açıklık: En çok sosyal medya servisleri geribildirime ve katılımcılara açıktır. Bu servisler oylama, yorum ve bilgi paylaşımı gibi konularda cesaret aşılarlar. Bunlar çok nadir ulaşıma yönelik engeller koyarlar. Konuşma: Geleneksel medya yayına ilişkin iken (içerik aktarımı ya da dinleyiciye bilgi ulaşımı), sosyal medya iki yönlü konuşmaya olanak tanıması bakımından daha iyidir. Toplum: Sosyal medya topluluklara çabuk ve etkili bir oluşum için izin verir. Topluluklar da böylece sevdikleri fotoğraf, politik değerler, favori TV şovları gibi ilgili oldukları şeyleri paylaşırlar. Bağlantılılık: Sosyal medyanın çoğu türü, bağlantılı işler gerçekleştirir; diğer siteler, araştırmalar ve insanların ilgili oldukları herhangi bir konuda link verilmesine olanak tanır. 3.4 Sosyal Ağlar İnsanlık bugün, örgütsel bilgi, kişisel yaratıcılık ve öğrenme kapasitesinin, değer kaynakları olarak ve sermaye ve işçiliği bir yana iten bir ağ toplumunda yaşamaktadır(Taatila vd., 2006: 312). Bu ağ toplumunu temelde yeni iletişim teknolojileri oluşturmakla beraber, insanlığın bu sanal ortamda yeni bir iletişim çabası gösterdiğini söylemek de mümkündür. Bu çaba özellikle sosyal ağlarda çok açık bir şekilde görülmektedir. Sosyal ağlar, kitlelerle bağlantı kurmak için sistemde zorunlu bulunan profilin paylaşılmasına olanak tanıyan, bir bağlantıyı paylaşanlarla diğer kullanıcıların listesinin birbirine eklemesi ve aynı zamanda sistemde bulunan her bir kişinin birbirilerini görmesini sağlayan web tabanlı servis olarak tanımlanmaktadır. Downes’a (2005) göre sosyal ağlar ilişkiler seti tarafından bir araya getirilen kişisel 20 bağların birleşimine denilmektedir(Downes, 2005:411). Bir sosyal ağ bir dizi insanın, kurumun ya da arkadaşlık, çalışma ya da bilgi değişimine ilişkin diğer sosyal ilişkide bulunan gruplar ve uzmanlığı, kaynakları ve bilgiyi paylaşarak, arzu edilen sonuçları başarmak için etkileşimler olarak tanımlanmaktadır(O’Murchu vd., 2004: 9). Web tabanlı servis olarak sosyal ağ siteleri, zorunlu bir sistem aracılığıyla genel bir profil oluşturmak için kişisel çalışmalara izin verir, diğer kullanıcıların bir listesini oluşturur ve bağlantıda olan kişilerin birbirleriyle paylaşımına olanak tanır ayrıca sistem sayesinde diğerleri tarafından yapılanları ve listedeki diğer insanların birbirlerini görmesini sınırlayabilecek olanakları tanır.Bu bağlantıların içeriği siteden siteye değişebilir(Boyd ve Ellison, 2007: 222). Sosyal ağlar birbiriyle ilgili ya da değişik bilgileri içinde bulunduran değişik etkilerin söz konusu olduğu bir gurubu ifade etmektedir. Sosyal ağ, bilginin ağa üye kişiler arasında paylaşılmasını ve üyeler arasında yayılmasını sağlamaktadır(Phillips ve Phillips,1998: 330). Sosyal ağlar genel olarak aşağıdakileri içerir(Dawley, 2009: 111): Sosyal siteler: MySpace, Facebook, Twitter. Fotoğraf Paylaşım Siteleri: Flicker, PhotoBucket. Video Paylaşım: YouTube. Profesyonel Ağ Siteleri: LinkedIn, Ning. Bloglar: Blogger.com, Wordpress. Wikiler: Wetpaint, PBWiki. İçerik etiketleme: MERLOT, SLoog. Sanal Kelime: SL, Active Worlds, There, Whyville, Club Penguin, HiPiHi. Genellikle, sosyal ağ sitelerindeki üyeler, biyografileri, fotoğrafları ve bazı diğer kişisel bilgilerinin yer aldığı alanlarla, kişisel profil sayfasına sahiptirler. Buna ek olarak yorumda bulunabilen diğer site üyeleri, resim ve isimleri için bir yazı boşluğuna sahiptir. Örneğin, Flickr fotoğrafların postalanmasını, etiketlenmesini ve fotoğraflara yorum yapılmasını destekler, Youtube da aynı zamanda videolarda bu özellikleri desteklemektedir. Daha özel siteler, insanları benzer okuma tercihlerine bağlayan “ConnectViaBooks” ve yararlı iş bağlantıları ve ilişkileri yaratmayı amaçlayan “LinkedIn”, içerir(Thelwall, 2008: 728). Sosyal ağ, normalde katılımcılarına, sosyal destek bulma, yeni sosyal ve iş olanakları değerlendirme fırsatlarını(Hogg ve Adamic, 2007: 236) sosyal sermaye 21 içeren finansal kaynakları, malları ya da servisleri(Laure vd., 1997: 44) değiştirme olanaklarını sunar. Sosyal ağ siteleri, depolanmış kullanıcı profillerindeki veriler aracılığıyla insanları birbirine bağlar. Bu kullanıcı profilleri, diğer kullanıcılar için bir tanımlama oluşturmaktadır. Çeşitli siteler arasındaki en önemli ayırt edici faktör, profil bilgilerindeki bilgi oranı ve düzenidir(Neumann ve Hogan, 2005: 473). Online sosyal ağlar bazı popüler web sitelerinin kalbini oluşturmaktadırlar. Teknoloji geliştikçe daha çok uygulama, daha çok birbirine bağlı hale gelmektedir. Bu durum aynı zamanda sosyal ağların, yerel ve örgütsel bilginin yanı sıra, kişisel ve ticari online etkileşimde de önemli bir rol oynadığını göstermektedir(Mislove vd., 2007: 31). Sosyal ağlar büyüklük ve heterojenlik açısından çeşitlilik gösterir(Laure, 1997: 12). Küçük homojen ağlar, geleneksel çalışma grupları ve kasaba türündeki yerlerde yaşayan insanların oluşturdukları ağlardır. Bunlar var olma sebeplerini korumada iyidirler. Geniş sosyal gruplar ise daha karmaşık ve ağ üyelerinin özellikleri bakımından daha heterojen bir özellik göstermektedir(Lea vd., 2006: 122). Öte yandan sosyal ağlarda genel olarak üç çeşit bağdan bahsedilebilir. Birincisi kullanıcının hareketi onun arkadaşlarının yapacağı davranışları tetikler. Örneğin bir kullanıcı bir ürün aldığında onun arkadaşı da aynı çeşit üründen satın alır. İkincisi bireylerin aynı şeyleri sevmesidir; yani kendilerine benzer olanlara dostça davranması ve bu yüzden benzer davranışlar göstermesidir. Üçüncüsü çevredir. Dış faktörler hem arkadaş olan iki bireyin hem de onların hareketlerinin temel bağını oluşturmaktadır. Örneğin iki arkadaş aynı şehirde yaşamayı sever ve bu yüzden online fotoğraf paylaşım sitelerine benzer şeylerin fotoğraflarını gönderirler(Anagnostopoulos vd., 2008: 7). Son beş yılda, sosyal ağ sitelerine, on milyonlarca internet kullanıcısı talep gösterdi ve böylece sosyal ağlar hem yetişkin hem de genç kullanıcılarla değerini artırdı. Bu noktada sosyal ağlarla ilgili sayısal verilere bakıldığında büyük önem arz eden rakamlarla karşılaşılmaktadır(Lenhart ve Madden, 2007: 2): Üniversite öğrencilerinin % 82’si ve 19 yaş altının %55’i sosyal ağ kullanır. 13‐19 yaş arasının %28’inin blogu bulunmaktadır. İnternet kullanıcılarının %28’i etiketlenmiştir ya da fotoğraflar, yeni hikayeler, veya blog mektupları gibi online içeriklerine göre sınıflandırılmışlardır. İnternet kullanıcılarının %48’i YouTube gibi video paylaşım sitesi kullanmaktadırlar. 22 Sosyal ağlar günlük hayatımızın niteliğini artırmaktadır. Profesyonel ve sosyal hayat, sosyal ağlar aracılığıyla gittikçe daha fazla rapor edilir, araştırılır, paylaşılır ve öğrenilir olmaktadır(Eijkman, 2008: 93). Bu durum da sosyal ağlarda mahremiyet çizgisinin sorgulanmasını gündeme getirmektedir. Ancak tartışmaya açık olan bu konu sosyal ağların kullanılırlığını ve sosyal ağlara olan ilgiyi azaltmamaktadır. 3.5 Sosyal Medyanın Gelişim Süreci İnternete erişimin daha az olduğu ve pek çoğumuzun internet kullanmadığı ilk zamanlardaki sitelerin çoğunluğu sadece sahiplerinin girdiği içerikten ibaret olan, yorum bile yapılamayan internet siteleriydi. Daha sonra bazı sitelerin yorum yapılabilme özelliği ile kullanıcılar internette etkileşim oluşturabilmenin ilk adımlarını atmış oldular. Sonrasında ortaya çıkan Blogger, ekşisözlük gibi sitelerden sonra kullanıcılar artık kendi içeriklerini internet ortamına aktarabilmeye başladı.(1999) Blogger ve ekşi sözlükten sonra pek çok blog servisi ve sözlük sitesi açıldı. 2001 de açılan Vikipedi'nin içeriği tamamen internet kullanıcıların katkıları ile oluşturulmuş ve şu anda dünyanın en büyük internet sitelerinden biridir. Bu kısımda sosyal medyanın içerik oluşturma açısından olgunlaştığı söylenebilir. Artık pek çok yeni içerik üretilmekte ve internette yer alan bilgi hızla artmaktadır. Blog ve internet siteleri çoğalınca ortaya çıkan sosyal imleme siteleri, blogları ve diğer sitelerdeki içerikleri kategorilendirmeye, kaliteli içerikleri listeleme imkanı sunmuştur ve bu sitelerde tamamen kullanıcıların katkılarıyla büyümüş olan sitelerdir. Sosyal imleme siteleri ile de hızlı paylaşımın ilk adımları atılmıştır. Myspace kendi üzerinde blog, hızlı paylaşım ve arkadaşlık üçlüsünü birleştirerek günümüzde kalıplaşmış sosyal ağ sitesi profilinin ilk örneklerindendir.(2002) 2003-2004 yıllarında fotoğraf paylaşım siteleri ortaya çıkmaya başlamıştır. Sosyal medya paylaşımının çok büyük bir kısmı fotoğraflardan oluşur. Photobucket ve Flickr kullanıcıların kendi çektiği resimlerini yüklemelerine ve web ortamında albümlerini 23 oluşturabilmelerine olanak vermektedirler. Sosyal medyadaki en çok görsel içeriğin üretildiği platformlar olmuşlardır. 2005'te ise Youtube yayına girmiştir. İnternette en çok vakit harcanan, yer kaplayan içeriktir video ve Youtube video paylaşımının başlangıç noktasıdır diyebiliriz. İnternette en hızlı yayılan içerikler hep videolar olmuştur. Youtube paylaşılabilen video içeriğinin ilk ve en büyük kaynağıdır. Facebook sosyal medya denildiğinde akla ilk gelen, en çok üyeye sahip olan ve en çok kullanılan sosyal mecra. 2004 yılında kurulan site zamanla gelişerek sosyal medyanın gövdesi diyebileceğimiz bir büyüklüğe ulaşmıştır. Facebook kullanıcılarının gerçek isimlerle üye olma zorunluluğu getirmesi çevirimdışı ve çevrimiçi ortamı diğer bir deyişle gerçek ve sanal dünyayı birbirine bağlamıştır. Metin, fotoğraf ve video paylaşımlarının merkezi haline gelen facebook şu anda sosyal medyanın en büyük mecrasıdır. Twitter sosyal medyanın şu an geldiği en son noktadır desek yanlış olmaz sanırım. Twitter 3G teknolojisinin getirdiği hıza cevap verebilmiştir. Bir olayın, konunun birkaç saat içinde ülke ve dünya gündemine gelmesine olanak sağlayabilen Twitter, iletişimin en hızlı olduğu sosyal mecradır. Sosyal medyanın en büyük özelliklerinden biri olan hız Twitter ile gelmiştir. Üstelik hızla üretilen ve dolayısıyla çöp bilginin de çoğaldığı bu ortamda gerekli bilgi çok kolay bir şekilde ayrıştırılabilmektedir de.. Twitter'da anlık mesaj iletisi, anlık fotoğraf paylaşımı yapılmakta ve son olarak Vine ile anlık video paylaşımı da mümkündür.? Sosyal medyanın şimdiye kadarki sürecini anlattıktan sonra "Sosyal medya nedir?" sorusuna kısaca şu cevabı verebiliriz : "Sosyal medya, kullanıcıların internette aradığı ve kullandığı içeriği gene kendilerinin ürettiği bir platformdur. Google Plus bunların hepsinin bir sonraki noktasıdır diyemeyiz ama öyle olması amacıyla ortaya çıkmıştır. Google kullanıcıların kişisel bilgilerini elde ederek, yapılan arama sonuçlarında kullanıcıların kendilerine özel sonuçlar sunmayı hedeflemektedir. Facebook ve Twitter özelliklerini birleştiren Google Plus, Google arama ağıyla birlikte önümüzdeki semantik web çağının en büyük oyuncularından biri olmaya adaydır. Facebook sosyal ağ arama özelliği ile asla durmayacağını ve sürekli olarak ileri doğru 24 adım atacağını göstermiştir. Kullanıcılarının kişisel bilgilerini kendi isteğiyle yüklediği, en çok kullanıcı bilgisini elde eden yani kullanıcıları en iyi tanıyan ağ Facebook, kullanıcının ne istediğini de tahmin edebilme yetisine en çok yaklaşan sistemdir. Ne var ki kullanıcılar aramalarını Facebook'ta değil Google'da yapmaktadır. Bununla birlikte Facebook'un kendisi dışında web arama yetisi de yoktur, en azından görünen yüzkısmında... Facebook ve Google sosyal medyanın bir sonraki adımındaki en güçlü 2 oyuncu, en güçlü iki sosyal medya mecrası olacaktır. Sosyal medya pazarlama da bu iki mecra üzerinde gelişecektir ama sosyal medya Google ve Facebook'tan ibaret olmadığı gibi, sosyal medya da sosyal medya pazarlamadan ibaret değildir. Önümüzdeki süreçte çevrimdışı yaptığımız hemen her şey online ortama taşınacaktır. Online kalmak için ise masaüstü, diziüstü bilgisayarlara hatta tabletlere ve akıllı telefonlara olan mahkumiyet bir yerden sonra sona erecektir. Yeni gelişen teknolojiyle üretilen yeni araçlar, yeni sosyal mecralar yaratacaktır. Eğitim, sağlık muayenesi gibi faaliyetlerin online ortama taşınması çok da uzak değildir. Her şeyin dijitale akacağı önümüzdeki süreç köklü değişimleri beraberinde getirecek ve sosyal medya tanımı belki daha farklı bir şekle bürünecektir. Değişen ve yeni doğan gereksinimleri en hızlı karşılayan yeni mecralar hızla büyüyecek ve bu değişime ve gereksinimlere cevap veremeyen, hıza yetişemeyen mecralar ise şimdiye kadarki süreçte olduğu gibi zayıflayacak ve sonlanacaktır. 3.6 Sosyal Ağ Kurucuları - Facebook ; Marc Zuckerberg Lisede çeşitli bilim dallarında birçok ödül alan Zuckerberg, ABD'nin en saygın üniversitelerinden Harvard'a girdi orada ise bilgisayar bilimini okudu ve üniversitenin ilk yılında, okulun en yakışıklı ve en güzel öğrencilerinin seçildiği facemash.com sitesini kurdu. Sitede Harvard'daki tüm öğrencilerin fotoğrafları vardı. Ancak fotoğrafları bulmak için, üniversitenin veri tabanına girmesi gerekmişti. Veri tabanını hack'lediği ortaya çıkan Zuckerberg, disipline verilince okulu bıraktı. Harvard'lı 25 öğrencileri internet üzerinde buluşturmak için ikinci sitesi olan Facebook'u kurdu. Facebook, 18 ayda ABD'nin en büyük arkadaşlık sitelerinden biri haline gelince (2012 itibarıyla 1 milyar kullanıcısı var) yatırımcıların da ilgisini çekti ve bugün sahip olduğu 34 milyar dolarlık servetinin kaynağını oluşturdu. Zuckerberg' in Facebook'u, 2011 yılında The Brand Finance ® Global 500 listesine göre dünyanın en değerli 281. markası oldu. 25 Şubat 2012'de aldığı karar ile şirketin %12'lik hissesinin halka arzını kararlaştırdı (Zuckerberg hâlâ Facebook'un %57 hissesine sahip). 18 Mayıs 2012 tarihinde 421 milyon hissesi 38 $'dan satışa çıkarıldı böylece şirket NASDAQ'a giriş yaptı (1). Facebook'un hisselerinin satışa sunulması, Visa ve General Motors'un ardından Amerikan tarihindeki en büyük üçüncü halka arz oldu. Şirketin NASDAQ'a girdikten hemen sonraki değeri 104 milyar $'dı. Şirketin değeri, halka açıldıktan üç gün sonra toplam 19 milyar dolar eriyerek 84 milyar $'a düşmüştür. - Twitter ; Jack Dorsey, Evan Williams & Biz Stone Ülkemizde ve Dünya’da en çok kullanılan 2 sosyal ağdan biri olan, özellikle siyasilerin çok sık ziyaret ettiği, kullandığı bir site olan Twitter'ı kurdu. Twitter özellikle 2008 seçimleri ve bu dönemden sonra çok daha sık kullanılmaya başlanan kaliteli bir sosyal ağdır. Açılış ve hizmet süresi daha önce ki zamanlarda başlasada, kurucusu Jack Dorsey 2006 yılında gelişimi için daha fazla ağırlık vererek daha da duyulmasını sağladı. Büyük şirketlerin, siyasi parti ve liderlerinin, hatta ABD Devlet Başkanı olan Barack Obama’nın bile sürekli takip ettiği bir sosyal ağ oluşmuş oldu. Aslında çok fazla kullanılabilir özelliği olmasada kişisel düşünceleri 140 karakter ile anlatmanızı sağlayan ve tüm takipçilere bu paylaşımı sunan bu sistem ilerleyen zamanlarda çok daha fazla gelişecektir. Bunun için Jack Dorsey’in çalışmalarının olduğunu bir çok açıklamasından biliyoruz. Daha önceden Amerikan Business Insider dergisinin yayınlarında Jack Dorsey’in, Google’nin Twitter’i satın alma tekliflerine iki kez hayır yanıtı verdiğini açıkladı. Google son olarak Twitter için 2.5 milyar dolar vermeye hazır olduklarını açıklamışlardı. Bunun üzerine açıklama yapan Jack Dorsey, “Bu teklif bana göre bir hakarettir, siz 26 böyle küçük bir paraya Twitter’i almayımı düşünüyorsunuz.” açıklamasını yapmıştı. Her geçen gün daha fazla kullanıcıyı bünyesine katan Twitter’in efsana kurucusu Jack Dorsey, hem düşünceleri ile hemde gelen tekliflere direk verdiği olumsuz cevapları ile Twitter’in ne kadar kaliteli ve önemli bir site olduğunu ortaya atıyor. Jack 2006 yılında Twitter‘ı kurarak başladığı serüvene, Square‘ı kurarak devam etti. Girişimcilik derslerine konu olabilecek bu iki girişimden Twitter‘ın etkisini hepimiz biliyoruz. Arap Baharı devriminden, günümüzdeki sosyal medya dalgalanmalarına kadar iletişim alanında müthiş bir etki yarattı. Öte yandan Square, finansal sistem ve kredi kartlarını tümden değiştirecek gibi gözüküyor. Çünkü artık bankada bir hesap açmadan, çek karnesi almadan kuaför, çiçekçi gibi küçük işletmelerin müşterilerinden akıllı telefonlarla(Iphone, Android) kredi kartı kabul etmesini sağlayan bir sistem Square. Kısa sürede önemli bir ciroyu yakaladı ve Türkiye’ye de yakında gelecek gibi gözüküyor. Daha şimdiden Verifone gibi piyasanın önemli POS üreticilerini tedirgin etmiş durumda. Yani Square’in bir disruptive innovation(kesintiye uğratan inovasyon) olduğunu söyleyebiliriz. 2008'de Technology Review'de "35 yaşın altındaki en yenilikçi 35 kişi"den biri seçildi. - İnstagram ; Kevin Systrom & Mike Kreiger Kevin Systrom ve Mike Kreiger tarafından başlatılan uygulama, kuruluşunun ardından bir buçuk yıl geçmeden 100 milyon aktif kullanıcıya ulaştı. Apple, Android ve Windows akıllı telefonlarda kullanılabildiği gibi, Ekim 2013 itibariyle Blackberry ve Nokia‘nın Symbian işletim sistemli telefonlarına da uyarlanan uygulama ülkemizde de en çok kullanılan uygulamalar arasında. Kullanıcıların fotoğraf çekip bu fotoğrafları düzenleyebileceği, farklı filtrelerden geçirip renk ve yoğunluk ayarlaması yapabileceği ve hashtag adı verilen akıllı etiketler sayesinde fotoğrafları sadece arkadaşlarıyla değil, tüm dünyayla paylaşabileceği uygulama, ismini İngilizce anlık, çok hızlı kamera (instant camera) ve telgraf (telegram) kelimelerinin birleşiminden alır. Kullanıcılar aynı zamanda çektikleri fotoğrafları Facebook, Twitter, Tumblr, Flickr gibi diğer sosyal paylaşım ağlarında da paylaşabilmektedir. 27 - Google ; Larry Page &Sergey Brin Google şirketinin ilk kuruluşu sırasında aldığı 100 000$’lık ve 750 000’lık maddi sponsorluk; onların amatör ve inançlı bir ruhla ilk alan adı üzerinden(www.google.com) gelecekte onları dünyanın en büyük şirektlerinden birisi haline getirecek atılımını yapmışlardır. Bugün kuruculardan Sergey Brin onca zenginliğine rağmen halen kaliforniya’daki mütevazi eski evinde yaşamakta ve işe bisikletle gitmektedir. Hatta onu sık sık metroda bile görenler çıkmaktadır. Google kimin diye soracak olursanız size bu konuda net bir cevap veremiyorum; çünkü 2004 yılında hisselerini halka arz eden Google firmasının onbinlerce hissedarı bulunmaktadır. Yanlız şu kadarını söyleyebiliriz ki piyasa değeri 160 milyar doları geçkin olan ve 40 000’den fazla çalışanı olan Google firmasının en büyük hissedarları Larry Page ve Sergey Brin’dir. Tahminen şu anda larry’nin 21 milyar dolarlık, Sergey’in’de 22 milyar dolarlık hissesi bulunmaktadır. Google firmasının dünyanın birçok ülkesinde onlarca ofisi bulunmaktadır. Bu ofislerden en büyüğü kaliforniyadaki(San Jose yakınındaki Santa Clara country’deki mountview şehri) 150 dönümden daha geniş bir arazi üzerinde kurulan ve 110 000 mertrekare çalışma alanına sahip ofisidir. Google firmasının sloganı ise “don’t be evil” yani asla “kötü olma” şeklindedir. Bu slogan bir çok kişi tarafından saçma bulunmuş ve eleştiri konusu olmuştur. 3.7 Sosyal Medyanın Geleneksel Medyadan Farkları Sosyal medya gazete, televizyon ve film gibi geleneksel medyadan farklıklar gösterirler. Genellikle geleneksel medya enformasyonun yayınlanması için belirli kaynaklara ihtiyaç duyarken, bilgiyi yayınlamak veya erişmek için sosyal medya göreceli olarak masrafsızdır ve erişim araçları herkese açıktır (bireyler bile kullanabilir). Bir matbaa yatırımı veya TV yayını yapmak için zorunlu olan lisansa ihtiyaç duyulmaz. Geleneksel medya genellikle “endüstriyel”, “broadcast” veya “mass” medya olarak tanımlanır. Sosyal medya’nın ve geleneksel medyanın ortak taşıdığı bir karakteristik özellik, küçük veya büyük kitlelere ulaşabilmeleridir; örneğin, hem bir blog yazısı hem de bir 28 televizyon programı sıfır kişiye de ulaşabilir milyonlarca kişiye de ulaşabilir. Sosyal medya ve geleneksel medya arasındaki farkları tanımlamaya yardımcı olacak özellikler kullanılan yönteme göre farklılıklar gösterebilir. Bu özelliklerden bazılarını şöyle sıralayabiliriz: 1. Erişim - Hem geleneksel medya hem de sosyal medya teknolojileri herkesin genel bir kitleye erişebilmesine olanak tanır. 2. Erişilebilirlik - Geleneksel medya için üretim yapmak genellikle özel şirketlerin ve hükümetlerin sahipliğindedir; sosyal medya araçları genel olarak herkes tarafından az veya hiç maliyetle kullanılabilir 3. Kullanılırlık - Geleneksel medya üretimi çoğunlukla uzmanlaşılmış yetenekler ve eğitim gerektirmektedir. Çoğu sosyal medya için bu geçerli değildir veya bazı durumlarda yetenekler tamamen değişmiş ve yenidir, yani herkes üretimde bulunabilir. 4. Yenilik – Geleneksel medya iletişimlerinde meydana gelen zaman farkı (günler, haftalar, hatta aylar) anında etki ve tepkisi olan sosyal medya ile kıyaslandığında uzun olabilmektedir (Tepkilerin zaman aralığına katılımcılar karar verir). Geleneksel medya da sosyal medya uygulamalarına adapte olmaktadır, dolayısıyla yakın zamanda bu farklılık ortadan kalkacaktır. 5. Kalıcılık - Geleneksel medya yaratıldıktan sonra değiştirilemez (bir dergi makalesi basıldıktan ve dağıtıldıktan sonra aynı makale üzerinde değişiklik yapılamaz), oysa sosyal medya yorumlar veya yeniden düzenlemeyle anında değiştirilebilir. 6. Özgürlük - Geleneksel medya ile sosyal medya arasındaki belki en önemli fark özgürlüktür. Geleneksel medya hükümetlerin ve reklam verenlerin baskısı altındadır ve özgürce yayın yapamaz. Sosyal medya ise kolay erişilebilir, herkes tarafından eşit düzeyde müdahale edilebilir, global bir platform olduğundan çok daha özgürdür. 29 4 BİREYSEL VE TOPLUMSAL ETKİLERİ 4.1 Sosyal Medyanın Bireysel ve Toplumsal Etkileri Sosyal medyadan sonra insan hayatında birçok şey değişmeye başladı. Sosyal medyada varolan içerik kullanıcı tarafından oluşturulduğundan yaratıcılık önem kazanmaya başladı ve katılım çağı doğdu. Medya'nın içeriğini üreten ve medyayı izleyen arasındaki katı ayrım ortadan kalktı.Bu oluşuma bağlı olarak değişim hızı arttı. İnsanlar için inovatif olmak ve yeniliklerde başı çekmek önem kazandı. Gerçekler değil fikirler önem kazandı, objektif olmak değil içten olmak önemli hale geldi. Sosyal medya yeni bir ilişkiler ağı ve iletişim jargonu ortaya çıkardı. Bir müstear ismin arkasına saklanmış olmanın verdiği özgüven bireylere muazzam bir ifade özgürlüğü bahşetmiş, insanlar bilinçaltının derinliklerinde mahsur kalmış duygu ve düşünceleri rahatlıkla ifade edebilir hale getirmiştir. Ancak bunun yanında mahremiyet duygusunu köreltme gibi birtakım olumsuz özelliklerinden de bahsedilmektedir. Ebeveynlerle çocukları arasındaki iletişim yönü değişti. Ebeveynler şimdiki teknolojik şartlara yakın şartlarda doğan çocuklarının öğrenme hızlarına yetişemedikleri için bazı şeyleri çocuklarından öğrenmeye istekli hale geldiler. Bu öğrenme sonucunda sosyal medyaya daha yatkın hale gelen ebeveynler, çocuklarıyla sanal ortamı paylaşmaya başladılar ve çocuklarının arkadaş çevrelerini de bu yolla daha yakından tanıma olanağına kavuştular. Sosyal medyanın gelişmesiyle, eğitim alanında yenilikler yapılması zorunlu hale geldi. Web 2.0'a doğan çocukları eğitebilmek için yeni yöntemler oluşturulması ve bu yöntemlerin yeni şeyler öğretmesi gereksinimi doğdu. Sosyal medya ile okullar duvarlar arasında kalmaktan kurtuldu.Eğitimde Web 2.0 ile geliştirilen yeni teknikler kullanılmaya başlandı. Sosyal medya kullanımında içerik ekleyen her birey eşit olduğundan demokrasi fikrinin insanların kafasına yerleşebilmesi için uygun ortam sağlanmaktadır. Bu sayede sosyal medya platformlarının kullanıcıları özgürce fikirlerini aktarabilme imkanı bulmaktadır. Bu durum, kişilerin internette öne sürdükleri düşüncelere, paylaşımlara, tanıdıkları olsun olmasın, diğer kişilerin yaptıkları yorumlar ve geri bildirimlerle bir sosyal etkileşim ortamı ve giderek sanal cemiyetler oluşturmaktadır. 30 Batı dünyasının sürekli olarak teknolojik gelişmeleri demokrasiyi yaygınlaştırıcı araçlar olarak pazarlaması, baskıcı rejimlerin internet üzerindeki faaliyetlerini sadece internet sitelerini kapatmak veya internet sitelerine erişimi yasaklamaktan çıkarıp, sosyal paylaşım sitelerini protestocuları takip etmekten tutun, kendi propaganda sitelerini kurmaya kadar genişleyen bir yelpazede pozisyon almaya yöneltebilmektedir. Kullanıcının yarattığı içerik, sosyal medyada yayınlanan her içeriğin eninde sonunda halka mal olması ve çıkar grupları tarafından kullanılabilir hale gelmesi sosyal medyanın tartışmalı konularından biri hale gelmektedir. Bunun farkında olmayan insanlar özel hayatlarını sosyal medyada yayınlamaya devam ettikçe “özel hayatın röntgenlenmesinin” sıradan ve kabul edilebilir bir hal alması ve iletişimin bu yeni halinin “kimliksiz kişilikler”i oluşturmakta olduğu sosyal medya kullanımına yönelik en büyük eleştirilerden bazılarıdır. 4.2 Çocuk ve Sosyal Medya Çağımızın en güçlü kitle iletişim kaynaklarından biri olan bilgisayarlar ve yaşamımıza birden bire giren internet, bugün bilgilenme, işlem yürütme, haberleşme, eğitim ve eğlence fonksiyonlarıyla hayatımızın ayrılmaz bir parçası olmuştur. Günümüz toplumunda insanlar, bilgisayar ile küçük yaşlarda tanışmakta; evde ve okulda, gerek ödevleri için gerek eğlence için bilgisayardan yoğun bir şekilde etmektedir. Bu açıdan bakıldığında çocuklar, teknolojiyi iyi kullanan ve onu ileriye taşıyacak etkenlerin başında gelmektedir. Bilgisayar ve internet, sadece erişkinler için değil; aynı zamanda çocuklar için de oldukça faydalı bir ortamdır. Çocuklarının, bir eğitim, eğlence ve iletişim aracı olarak bilgisayarlardan doğru ve etkin bir şekilde faydalanması adına birçok anne baba, çağa ayak uydurma ve bilgiye daha çabuk ve etkin bir şekilde erişebilmeleri için çocuklarına bu tür imkânları sunmak istemektedirler (Kayram.net). Günümüzde çocuklar vakitlerinin çoğunu internet, televizyon, bilgisayar, akıllı telefonlar ve diğer elektronik aletler gibi çeşitli eğlence medyaları karşısında geçirmektedirler. Çocukların muhatap oldukları medyalar karşısında akıllıca tercihler yapabilmelerine yardımcı olabilmek için ebeveynlerin çocuklarının medya alışkanlıklarını takip etmeleri gereklidir. Fakat burada bir sorun ortaya çıkmaktadır: Dijital nesille (günümüz çocukları) dijital göçmenler (dijital 31 dünyaya sonradan katılanlar-bir önceki kuşak) arasında bilgi ve beceri uçurumu dolayısıyla ebeveynler dijital teknolojilerin kullanımıyla ilgili çocuklarına bilgi ve beceri verecek düzeyde değillerdir. Marc Prensky’ye göre günümüz çocukları yani dijital nesil ile bir önceki nesil yani dijital göçmenler arasında düşünme ve bilgiyi işleme konularında çok farklar vardır, günümüzde medyanın çevrelediği bir dünyada yaşadıkları ve dijital dünyayla yüksek oranda etkileşimlerinden dolayı çocukların düşünme şekilleri oldukça değişmiştir. Günümüz çocuklarının çoğu bilgisayarların, video oyunlarının ve internet’in dijital dilini “anadil olarak” bilmekteyken, ebeveynleri artık modası geçmiş bir dil konuşmaktadır. Küçük yaşta öğrenilen dilin ileriki yaşlarda öğrenilene göre beynimizde farklı bir bölgede muhafaza edilmesinden dolayı dijital neslin dijital gereksinimleri edinmesi ile anne babalarının sonradan dijital kültürü öğrenmesi arasında çok büyük farkların oluşacağı ileri sürülmektedir. Beynin nöroplastik özelliği sayesinde çevreden veya diğer faktörlerden kendisine yapılan girdiler doğrultusunda kimyasal ve fiziksel olarak şekillendiğini ve dijital nesil ile dijital göçmenler arasında beyin kimyasında ve şekillerinde bile farklılıklar olduğu ifade edilmektedir (Prensky, 2001: 1-10). En popüler sosyal medya ağı olan Facebook'a kaydolabilmek ve hizmetlerinden yararlanabilmek için en az 13 yaşında olmanız gerekir. Aksi bir durumda, yaş şartını sağlayamayan bir kullanıcıyı şikayet edebilmek için Facebook size bir şikayet formu sunmaktadır. Yine popüler sosyal medya ortamlarından biri olan Twitter, hizmetlerinin 13 yaş altı çocuklara yönelik olmadığını belirtmektedir. Eğer 13 yaşın altındaki çocuklar ebeveynlerinden izinsiz twitter kullanırlarsa, ebeveynin başvuru yapması halinde hesabın kapatılacağı bildirilmektedir. Sosyal ağlar eğitim, bilgi temini ve paylaşımı konularında oldukça faydalı ve eğlenceli olabileceği gibi çocuklar için riskler de içerebilir. Çocuklar genelde sosyal medyayı oyun oynamak ve çeşitli eğlence amaçlarıyla kullanmaktadır. Sosyal ağ sitelerinin pek çoğunun yaş kısıtlaması (genelde 13 yaş) vardır, fakat pratikte bu yaş sınırlarına uyulduğu söylenemez. Örneğin Avrupa ülkelerindeki 9-12 yaştaki çocukların 5’te 1’inin Facebook hesabı vardır ve bu bazı ülkelerde 10’da 4’e Çocuklarda Sosyal Medya Kullanımı ve Ebeveyn Rolü 563 çıkabilmektedir (Livingstone vd., 2012: 1-3). Ebeveynlerin bu sitelerin kullanım şartlarını anlamaları ve çocuklarına bunu anlatmaları çok önemlidir. Sosyal medya kullanımı Avrupa’daki çocuklar arasında oldukça yaygındır: 9-12 yaşlarındaki çocukların %38’i, 13-16 yaşları arasındakilerin ise %77’si bir sosyal medya profiline sahiptir. 9-16 yaşlarındaki 32 internet kullanıcılarının 3’te 1’inin Facebook hesabı vardır (Livingstone vd.2011:3-11). Özellikle son 5 yılda kullanıcı sayısı yüksek oranda artan sosyal medyanın çocuklar üzerinde olumlu ve olumsuz etkileri olabilmektedir. Bu etkilerin olumlu olanlarından bazılarını şöyle sıralamak mümkündür: - Bir sosyal medya ağının parçası olmak çocukların sosyal becerilerini geliştirebilir, - Belli bir arkadaş kitlesiyle sürekli irtibat halinde olmaları aidiyet hislerini geliştirir, - Sosyal medya sayesinde sınıfta ele alınan konuları okul bittikten sonra da tartışabilme ve bilgi edinme olanağı vardır, - Sosyal medya çocukların kendi kimlikleri ve yaratılışlarını tanımaları ve karakterlerini geliştirmeleri olanağı sağlar, - Kendileriyle aynı fikirde olan akranlarıyla paylaşımda bulunarak düşüncelerine destek bulurlar, - Kendi sağlıklarıyla ilgili bilgiye ulaşırlar, sorunlarını tartışırlar ve bunu kimliklerini açıklamadan yapabilirler. Sosyal medyanın olumsuz yönlerine bakıldığında çocukların karşılaşabileceği riskler aşağıdaki şekilde sıralanabilir, sosyal medya kullanımı esnasında çocuklar: - Siber zorbalığa maruz kalabilirler ve diğer kullanıcılar tarafından rahatsız edilebilirler, - Cinsel içeriklere muhatap olabilirler (cinsel açıdan açık mesajlar, fotoğraflar veya görüntüler gönderebilir veya alabilirler) - Kişisel ve mahrem bilgilerini deşifre edebilirler, Gereğinden fazla bilgi paylaşımı yapabilirler, - Kötü niyetli kişilerin saldırılarına karşı açık ve korunmasız kalabilirler, - Yaşlarına uygun olmayan şekilde yüksek oranda reklam içeriklerine maruz kalabilirler, - Fiziksel aktivitelere daha az zaman ayırmak zorunda kalabilirler. (O'Keeffe, ve ark. 2011: 1-5, Rudiger 2013:5), Burada önemli olan konu çocukların bu kötü etkilere istemeden maruz kalmalarıdır, çocukların bu konularla ilgili bilgilendirilmeleri konusunda anne babalara ve öğretmenlere büyük görevler düşmektedir (Petraki, 2013: 4-6). Çocuklar geleneksel medyada henüz gerçeklik ve yorum ayrımını yapamadıkları ve eleştirel bakış açısı geliştiremedikleri gibi sosyal medyada da paylaşılan bilgilerin ve kullandıkları programların ve edindikleri bilgilerin gerçekliğin yapılandırılmış bir versiyonu olduğunu anlamaları beklenemez. Benzer şekilde Almanya’da yapılan bir araştırmaya göre çocukların bazı sosyal medya türlerinin diğerlerine oranla daha güvenilir olduklarını düşündüğü ve özellikle akıllı telefonlarında kullandıkları arayüz programlarının yapımcılarına güvendikleri ve bu programların güvenli olduğunu düşündükleri ortaya çıkmıştır (Rudiger, 2012: 26-40). Öte yandan Amerikan Pediatri Akademisi’nin bir raporunda belirtildiği üzere daha çok çocuklukla ergenlik çağları ve ergen çağlarda görülmekle birlikte aşırı Facebook kullanımı nedeniyle kişilerin “facebook depresyonu” tabir 33 edilen bir duruma yakalanmaları mümkündür. Bu durum online hayatın yoğunluğu nedeniyle aşırı internet ve sosyal medya kullanan kişilerin günlük hayat örgülerindeki yoğunluğu düşük bulmaları sorunudur (Gwenn ve Pearson, 2011: 802). Benzer şekilde, Avusturalya “Better Health Channel”’ın verilerine göre kişinin diğer hayat ilişkilerine (yakınlarıyla iletişim, çalışma hayatı ve sağlık) zarar verecek şekilde internet’te vakit geçirmeye yönelik zorlayıcı bir istek duyması internet bağımlılığı olarak tanımlanmaktadır (Healey, 2011: 15). Çocukların ekran karşısında geçirdikleri süreyi kısıtlayarak, onlara kitaplar, gazeteler, board oyunları gibi elektronik olmayan vakit geçirme olanakları sunarak, eğitim medyaları kullanmalarını sağlayarak ve televizyonu onlarla birlikte izleyerek medya deneyimlerinde rehberlik etmek mümkündür. 9-15 yaşları arasındaki 25,142 çocuk üzerinde 25 ülkede gerçekleştirilen EU Kids Online adlı bir araştırmada aşağıdaki bilgiler elde edilmiştir: Ebeveynler çocuklarının internet kullanımını kısıtlamak yerine onlarla birlikte olumlu internet kullanımı deneyimleri yaşamalıdırlar, - Kısıtlayıcı ebeveynlik online riskleri azaltırken, çocukların internet’te karşılaşabilecekleri olanakları ve becerilerini de kısıtlamaktadır, - Fakat ebeveynler çocuklarının internet kullanımına aktif olarak aracılık yapabilmeleri halinde hem risklerin hem de zararın azaldığı görülmüştür. Aktif meditasyon ebeveynlerin çocuklarıyla internet hakkında konuşmaları, çocukları internet’e girerken yanlarında veya yakınlarında oturmaları ve onları interneti keşfetmeleri konusunda cesaretlendirmeleri anlamına gelmektedir, - Ebeveynlerin filtre kullanmaları yani teknik aracılık yapmaları çocukların online risklerle karşılanmalarını azaltmaz ve engellemez. - Çocukların internet kullanımının önemi ebeveynler tarafından yeterince anlaşılamamaktadır.(Livinstone, Duerager, 2012: 1-3). 4.3 Sosyal Medya Bağımlılığı Medya bağımlılığı,gelişmiş toplumların sosyal yapılarından (arkadaşlık ilişkileri, komşuluk ve iş ilişkileri vb.) yola çıkarak, bilgi elde etme konusunda sosyal ilişkiler yerine medyaya bağımlı olduklarını ileri sürmektedir. Yaklaşım bağımlılığın özellikle dedaha çok bilgiye ihtiyaç duyulan istikrarsızlık dönemlerinde artmaya başladığı (Watson ve Hill, 1989: 54) tezi üzerinde durmaktadır. Yaklaşımın bağımlılığı; sistem yaklaşımı doğrultusunda sosyal sistemler, medya sistemleri ve izleyiciler perspektifi içinde ele aldığı ve bunlar arasındaki ilişkilerden (De Fleur ve Ball-Rokeach, 1977: 34 261-280) yola çıktığı görülmektedir. Medya bağımlılığı, sistem yaklaşımı içinde Kullanımlar ve Doyumlar, Gündem Kurma, Bilgi Gediği gibi tarzlarla birlikte bütünleşik bir teori oluşturmak düşüncesindedir. Profil oluşturma ve bağımlılık gerekçeleri aşamasında da Kullanımlar ve Doyumlar’dan yararlanılabilmektedir. İnanç, duygu ve davranış, üzerinde hangi medya mesajlarının ne zaman etkide bulunacağı (De Fleur ve Ball-Rokeach, 1977: 261) üzerine yoğunlaşan Medya Bağımlılığı, bağımlılık kavramını ve tipolojisini de bu kavramlara dayandırmaktadır. Yaklaşımın konusu olan bağımlılık, güçlü bir yapma isteği (yapıldığında rahatlama, yapılmadığında ise bir boşluk, huzursuzluk hali, yoksunluk duygusu) ile bundan elde edilen doyum oranında ortaya çıkmaktadır.Bağımlılık, bir anlamda daha önceden denenmiş ve belli bir doyuma yol açmış, gelecekte de yeni doyumlara neden olabileceği öngörülen bir düşünce veya eylem kaynaklı olabilir. Ancak, daha önceden denenenler yeterli doyuma sahip değillerse, yeni olanlar konusunda da bir koşullanmadan bahsetmek olanaklı hale gelebilmektedir. Bağımlılıkta önemli olan kavramlardan birisi de bireyin huzursuzluktan kaçınma eğilimi içinde olmasıdır. Bağımlılık yaratan unsur bireylerin huzursuzluktan kaçınmalarını sağlıyorsa daha çok kabul görmektedir. Ancak kullanım sürelerinin uzamasıyla; kullanılan araçların insanları huzursuzluktan kurtarırken, aynı zamanda tekrar huzursuzlandırdığı (en azından aynı kullanımların eski doyumu artık vermemeye başlaması), bunu aşmak için ise daha fazla aracı kullanmak eğiliminin belirdiği görülmektedir. Bu döngü özellikle madde bağımlılığın belirlenmesinde temel işaretlerden birisi olabilmektedir. M. Hazar Bahar 2011, Sayı:32 Bağımlılık tipolojisini, • Bilişsel • Duygusal (sosyalleşme ve kaçış) • Davranışsal (araçsal ve eylemsel) şeklinde belirlemek olasıdır. Bilişsel içerikli bağımlılık, bireylerin yaşamları veya ilgileri konusunda gerekli bilgileri toplaması gerektiğini, daha çok bunlara bağımlı olunduğunu öngörmektedir. Birey hayatını devam ettirecek veya kolaylaştıracak bilgileri elde etmek için medyaya başvurur ve bu başvurmanın süresi, tekrarı, medyaya güveni, bilişsel bilgileri medyadan elde etmeden kendini rahat hissetmemesi bağımlılığı gösterir. Duygusal bağımlılık tipolojisini ise sosyalleşme ve sosyalleşmeden kaçış şeklinde ele almak olasıdır. Bireyler sosyalleşmek istediklerinde medyayı ve dolayısıyla sosyal medyayı kullanmak eğilimindedirler. Bu yüzden medyanın asosyal veya anti-sosyal kişilikler yarattığı eleştirileri karşısında, aslında medyanın sosyalleşmeyi sağladığı, bireylerin medya kanalıyla birbirleriyle daha çok ilişki kurduğu ileri sürülebilmektedir. Sosyal medyaya baktığımızda da 35 sosyal hayatta itilenlerin veya itildiğini düşünenlerin burada daha kolay tutunduğunu, bir nevi sosyalleştiğini, hatta sosyalleşmeden kaçış oranlarına yüksek ise normalleştiklerini sürebiliriz. Duygusal bağımlılık tipolojisinin ikinci yüzü ise sosyalleşmeden kaçış olarak ortaya çıkmaktadır. Bireyler sosyal medya sayesinde tanımadıkları insanlarla, kendilerini farklı göstererek iletişim kurmakta, olduğu gibi değil de olması gerektiği gibi davranmaktadırlar. Yüzyüze ilişki kurduğunda beğenilmeyeceğini, istenmeyeceğini düşünen kişilerin sosyal medyanın yeniden ve kolaylıkla oluşturulabilen hayal evreninde daha mutlu olacakları kesindir. Ayrıca, sosyal medya kullanımı bir şekilde rahatlığın, özensizliğin hüküm sürdüğü bir ortamı da beraberinde getirmektedir. Artık, dudağımızın kenarında ketçap lekeleri, üzerimizde pijamalar, belki de yırtık çoraplar ve yağlı saçlarla sosyal medya mecrasında harikalar yaratıp bir sürü takipçi, yada beğenen elde etmek mümkün olabilmektedir. Dolayısıyla bu beğenilirlik (aynı etkiyi sosyal hayatta da yapamayacağımız endişesi) paradoksal bir biçimde bizi insan içine çıkmaktan daha fazla alıkoyabilmekte bağımlılığımızı pekiştirebilmektedir. Davranışsal bağımlılık tipolojisi ise araçsal ve eylemsel olarak iki şekilde ele alınabilir. Araçsal bağımlılık,içerikten bağımsız olarak belirmektedir. Bireyler İletişim Kuram ve Araştırma Dergisi herhangi bir mesajla ilgili beklentileri olmasa da sosyal medya araçlarını kullanabilmektedirler. Bu tip bağımlılıkta birey ne olursa olsun günün belirli saatlerinde sosyal medya araçlarını kullanma yoluna gitmektedir. Ayrıca bireylerin yüz yüze iletişim kurduktan sonra tekrar aynı kişilerle bir de sosyal medya kanalıyla iletişim kurması da bir ölçüde bu araçlara olan bağımlılığı ortaya koymaktadır. Eylemsellik ise tamamıyla mesajın içeriğiyle ilgilidir. Mesajın anlamlandırılmasına bağlıdır.Sosyal medya tıpkı Arap Baharı’nda olduğu gibi herhangi bir eylemde buluşmak için kullanıldığı gibi, hiçbir yere çıkmadan bilgisayar başında ilgili mesajın gerektirdiği eylemler şeklinde de değerlendirilebilir. 4.4 Sosyal Medyanın Kullanma Profili Deneklere günlük olarak sosyal medya uygulamalarına ne kadar süre ayırdıkları sorulduğunda, % 50.4’ü 2-4 saat, % 31.9’u en fazla bir saat, % 9.7’si 5 saat ve üstüseçeneğini işaretlemişlerdir. İnternet kullanımıyla karşılaştırıldığında internete girenlerin çok önemli bir kısmının sosyal medya üzerinde yoğunlaştıkları 36 görülmektedir. Sosyal medyayı kullanmadığını ileri süren denekler ise % 8.1 oranında kalmaktadır. Hangi sosyal medya uygulamalarını tercih ettikleri sorulduğunda, çok büyük bir çoğunlukla (% 76.2) Facebook öne çıkmaktadır. Bunu % 7.3’le Youtube, % 4’le Twitter takip etmektedir. Facebook’un bu kadar çok tercih edilmesinin nedeni, ihtiyaçlara yeterli karşılık vermesinin yanında, yaygınlaşmasında aranmalıdır. Takipçilerin sayısı, güncelleme oranları, sosyal medyada geçirilen zaman iletişim kurmak isteyenlereverilen önemi gösterdiğinden Facebook’dayer edinmek olmazsa olmazlardan birisi haline gelmiştir. Deneklere sosyal medyayı daha çok hangi amaçlarla kullandıkları sorulduğunda, % 47.2 oranıyla önemli bir kısmı bilgi edinmek seçeneğini işaretlemişlerdir. Diğerleri ise, % 23 haberleşmek, % 10.1 eğlenmek, % 10.1 fotoğraf, video ve müzik paylaşmak, % 2.8 oyun oynamak, % 2.4 para kazanmak, % 0.8 bloglara katılmak şeklinde gerçekleşmiştir. Sosyal medyayı kullananların iletişim kurmak için en çok hangi özellikleri dikkate aldıkları sorulduğunda, % 54.4 ile benzer ilgi alanları ön plana çıkmaktadır. Diğerleri ise % 12.5 siyasal düşünce, % 12.1 meslek, % 6 cinsiyet, % 3.2 yaş, % 3.2 yaşanılan yer şeklinde vurgulanmaktadır. İnsanların belirli şeyleri paylaşabilmeleri, iletişim kurabilmeleri için ortak denem alanının varlığının önemli bir avantaj teşkil ettiği göz önüne alınırsa, benzer ilgi alanlarının partner seçmede dikkate alınmasının normal karşılanması gerekmektedir. 4.5 Sosyal Medya ve Sosyal Ağ Sitelerinde Online Reklam Uygulamaları Sosyal medya kapsamındaki internet sitelerine gösterilen ilgi, dolaylı olarak reklam uygulamalarının geleneksel ortamlardan yeni nesil elektronik ortamlara kaymasına neden olmakta ve sözü geçen yeni nesil uygulamalar gerek küçük ölçekli gerekse büyük ölçekli şirketler tarafından tercih edilerek kullanılmaktadır. İnternet reklamcılığının çeşitli şekillerinden en çok kullanılanı banner reklamları iken, ikinci sırada site sponsorlukları gelmektedir. Ancak bu iki yöntemden farklı olarak kullanılan spam, blog, pop-up ve arama motorları, forumlar ve sosyal ağ siteleri v.b. aracılığıyla da reklamlar gerçekleştirilmektedir (Wells ve diğerleri, 2000), (Kutsal, 2006), (Babacan, 2005), (Kırbaş, 2007). İnternet billboardları olarak da adlandırılabilen bannerlara örnek olarak Visa veya Mastercard’ın online alışveriş sitelerindeki 37 reklamları gösterilebilir (Wells ve diğerleri, 2006). Blog reklamlarına dair ilk örnek ise Marqui firmasının popüler blog sitelerine reklamlarının gösterilmesi karşılığında ücret ödemeyi vaat etmesiyle gerçekleşmiştir (Kırbaş, 2007). Dell firmasının @DellOutlet adı altında oluşturduğu forumlar, ve facebook ve twitter gibi sosyal ağ siteleri aracılığıyla takipçileri için geliştirdiği özel kampanyalar sayesinde iki yıl gibi kısa bir sürede bilgisayar ve bilgisayar ekipmanlarında 6,5 milyon dolar civarında satış hacmine erişmesi, sosyal medya aracılığıyla gerçekleştirilen reklam uygulamalarının etkinliğini ortaya koyması açısından önemli bir örnektir (community.dell.com). Bununla beraber Starbucks ve Toyota firmalarının çok az kişi çalıştırarak ve birçok sosyal medya kanalında faaliyet göstererek elde ettikleri satış başarıları, müşterilerle kurdukları iyi iletişim ve müşteri beklentilerine cevap verebilme konularındaki başarılarıyla ilişkilendirilmiştir (engagementdb.com). Ünlü moda firması Chanel ise piyasaya sunduğu yeni ürününün reklamını yeni medya yöntemleri aracılığıyla şu şekilde gerçekleştirmiştir (Wniner, 2009). nytimes.com ve nymag.com aracılığıyla web sitesi reklamları, Google ve Yahoo aracılığıyla arama motoru reklamları, Yeni ürünün ismiyle oluşturulmuş bir web sitesi aracılığıyla reklam, beautyaddict.blogspot.com ve blogdorfgoodman.blogspot.com aracılığıyla bloglar üzerinden reklam, 62 Electronic Journal of Vocational Colleges-December/Aralık 2014 VIP müşterilere gönderilen özel maillerle özel etkinliklerden haberdar edilmesi. Company (2009)’nin çalışmasında reklamcıların sosyal ağ sitelerine dair muhtemel değerledirmeleri şu şekildedir. Sosyal ağlarla daha fazla müşteriye ulaşılıp daha etkin iletişim kurma imkanına sahip olunabilir. Yeni reklam uygulamaları değişimi kaçınılmaz kılar. Tek taraflı reklam anlayışındansa site üyelerinin katılımın sağlandığı iletişim temelli bir reklam modeli sağlanması, reklamların etkinliğini artırır. Genelde yerel tonda reklamlar benimsenmelidir. Sosyal medyada reklamların ağızdan ağza yayılma oranı yüksek olduğundan, mütevazi, sempatik ve dikkat çekici mesajlar gerektirir. Reklamlar değer katma odaklı olmalıdır. 38 Sosyal ağların kişisel iletişim açısından güçlü yönleri reklamlarla desteklenmeli, böylece reklamların etkili iletişimden payını alması sağlanmalıdır. dreamgrow.com sitesinin yaptığı araştırmada 2011 yılında Amerika pazarında en çok ziyaret edilen sosyal paylaşım sitelerinden ilki yüzde 65,15’lik pay ile Facebook olmuş ve bu alanda daha önce üstünlüğü elinde bulunduran Myspace’i geride bırakmıştır. Ayrıca Facebook’un A.B.D.’deki ziyaret trafiği Google’ın da üzerinde yer almakla birlikte (Alabay, 2010), 2011 yılında elde ettiği gelirlerin yaklaşık %85’ini reklam gelirleri oluşturmaktadır (marmaraweb.com). En çok ziyaret edilen ve kuruluşlu itibariyle reklam uygulamalarına yer vermeyen bir sosyal ağ sitesi olarak Twitter da, büyüyen reklam pastasından pay alabilmek için 2010 yılında reklam uygulamalarına yer vermeye başlamıştır (blog.twitter.com). Şekil 1’de 2011 yılı itibariyle başlıca sosyal ağların A.B.D’deki ziyaret trafiği gösterilmiştir. En çok ziyaret edilen sosyal ağ olan Facebook’un ardından ikinci sırayı Twitter almakta, iş ve profesyonel yaşam odaklı ağlardan Linkedin ise önemli bir ziyaretçi kitlesiyle üçüncü sırada yer almaktadır (webrazzi.com). Facebook reklam uygulamalarına dair; NY Times ve Coca Cola’nın marka isminin üyeler aracılığıyla Facebook kanallarında dolaşımını sağlayarak, markaların sürekli göz önünde kalmasını hedefleyen çeşitli uygulamaları, Diesel’in interaktif uygulamalar, videolar, mini oyunlar ve çeşitli sürprizlerden oluşan bir cazibe alanı oluşturması (facebook.com) İsveç merkezli mobilya üreticisi Ikea’nın yeni açılan mağazalarının tanıtımı için Facebook tabanlı uygulamalar geliştirmesi (elmaaltshift.com) örnekleri verilebilir. İş dünyasına ve profesyonellere yönelik olarak faaliyette bulunan ağlardan, en çok ziyaretçi sayısına sahip olan Linkedin’de ise, banner kullanımı, özel uygulamalar, marka sayfaları, anketler, kullanıcılara doğrudan mesaj gönderimi gibi pek çok reklam modeli, kullanıcıların dahil oldukları sektörler, çalıştıkları pozisyonlar ve içinde bulundukları şirketlerin özellikleri göz önüne alınarak kullanılmaktadır (sosyalmedya.com). Facebook, Twitter, Myspace vb. sosyal ağ sitelerinde yer alan uygulamaların çoğunluğunun demografik ve ilgi seviyesine göre bölümlendirilmiş olması, bu sitelerde yer alan reklamların işletmeden tüketiciye (B2C) hedef kitlesine ulaşmada oldukça etkili olması sonucunu doğurmaktadır (blog.klinik.com.tr). Profesyonel yaşam ve iş hayatı ile ilgili uygulamalarla ön plana çıkan sosyal ağlar olarak, reklam faaliyetlerini kullanıcılara dair sektörel ve kurumsal bilgiler ışığında gerçekleştirdiğinden; Linkedin vb. ağlar ise, işletmeden işletmeye (B2B) reklamlar için oldukça etkili platformlar olarak tanımlanabilir (blog.klinik.com.tr). 39 Hacıefendioğlu (2011), sosyal paylaşım sitelerinin reklam ortamı olarak kullanılmasıyla ilgili araştırmasında, sosyal paylaşım siteleri üyelerinin yayınlanan reklamların içeriğine yüzde 75,8 oranında baktıkları ve yüzde 59,2 oranında reklama konu olan ürünleri başkalarına tavsiye ettikleri görülmüştür.Sosyal paylaşım sitelerinin geneli doğrultusunda elde edilen bu sonuç, gerek kişisel gerekse profesyonel katılıma dayalı sosyal paylaşım siteleri aracılığıyla gerçekleştirilen reklam uygulamalarının etkinliğini bir kez daha gözler önüne sermektedir (Hacıefendioğlu, 2011). 40 SONUÇ Uluslararası ağ anlamına gelen internetin farklı imkânlarla farklı amaçlar için kullanımı, bu ortamın yeni medya olma özelliğini artırmıştır. . Dolayısıyla medyanın yeni medya olarak ifade edilmesi, iletişim sektöründeki gelişmelerle ilgilidir. Sosyal medya geleneksel medyanın aksine sıfır maliyetle kullanılır, erişim imkânları daha kolaydır, kullanım bakımından basitlik arz eder ve üzerinde değişimi kolay olduğunda sabitlik söz konusu değildir. Sosyal medyanın hızlı geri bildirimi kullanıcı açısından önemlidir. Öte yandan sosyal medyanın birtakım dezavantajları da bulunmaktadır. Bunlardan biri çok hızlı yayılması sonucu takibinin ve kontrolünün zorlaşmasıdır. Sosyal medya kavramı ele alındığında karşılaşılan diğer bir kavram ise sosyal ağlardır. Sosyal ağlar, kitlelerle paylaşılması için kişinin kendi profilinin paylaşılmasını zorunlu kılması sonucu kullanıcıların birbirlerinin profillerini eklemesine olanak tanıyan ve sistemdeki her kişinin birbirini görmesini sağlayan web tabanlı hizmetler olarak görülmektedir. Öte yandan sosyal ağlar, birbiriyle ilgili olan ve farklı grupları içinde barındırabilen web ortamında bir grubu ifade etmektedir. Sosyal ağlar, facebook gibi sosyal siteleri, fotoğraf paylaşım sitelerini, video paylaşım sitelerini, iş sektörü için hazırlanmış profesyonel siteleri, blogları, wikileri vb. içermektedir. Sosyal ağlar günlük hayatın niteliğini artırmakla beraber, kişilerin özel hayatlarını deşifre etmesi nedeniyle eleştiri konusu olmaktadır. Ancak bu durum sosyal ağlara olan ilgiyi azaltmamaktadır. Çünkü gençler artık zamanlarının çoğunu okul ortamları yerine dijital ortamlarda geçirmektedirler. Bu dijital araçlar da günlük hayatın rutini haline gelmektedir. Bu anlamda gençler mobil ulusun dönüştürücüsü ve taşıyıcısı durumundadırlar. Öte yandan araştırmalar gençlerin gerçekte fazla seçeneklerinin olmadığı ve bir şekilde dijital ortama bağlandıklarını göstermektedir 41 KAYNAKÇA Sosyal Medya ; Vikipedi, Özgür Ansiklopedi (https://tr.wikipedia.org/wiki/Sosyal_medya) Yeni Medya ; Vikipedi, Özgür Ansiklopedi (https://tr.wikipedia.org/wiki/Yeni_medya) Sosyal Ag ; Vikipedi, Özgür Ansiklopedi (https://tr.wikipedia.org/wiki/Sosyal_a%C4%9F) Daghan IRAK - Önür YAZICIÖĞLU ; Türkiye Ve Sosyal Medya Hediyetüllah AYDENIZ; Medyayı Tanımak Melda Cinman ŞIMIŞEK – Nürçay TURKÖĞLU; Medya Öküryazarlıgı Birol ĞULNAR – Şükrü BALCI ; Yeni Medya ve Kültürleşen Toplüm Anadolü Egitim Platformü ; Medya ve Iletişim Filiz AYDÖĞAN ; Küresel Medya Beter BURKE – Asa BRIĞĞS çev. Umit HUSREV ; Medyanın Toplümsal Tarihi Ğüttenberg’ten Internet’e Z. Beril Akıncı VURAL- Mikail BAT ; Yeni Bir Iletişim Örtamı Ölarak Sosyal Medya: Ege Universitesi Iletişim Fakültesine Yonelik Bir Araştırma (http://joürnal.yasar.edü.tr/wpcontent/üploads/2012/08/3_BVüral_MBat.pdf) Necla TEKTAŞ ; Universite Ögrencilerinin Sosyal Agları Küllanımlarına Yonelik Bir Araştırma (http://dergipark.ülakbim.gov.tr/üsakjhs/article/viewFile/5000039567/5000038453) Mürat HAZAR ; Sosyal Medya Bagımlılıgı-Bir Alan Çalışması (ilet.gazi.edü.tr/posts/download?id=13206) Ögr. Ğor. Ali ULUSÖY - Ögr. Ğor. Müstafa BÖSTANCI ; Çocüklarda Sosyal Medya Küllanımı Ve Ebeveyn Rolü (http://www.jasstüdies.com/Makaleler/1211690525_32%C3%96%C4%9Fr.%20Ğ%C3%B6r.%20Ali%20ULUSÖY-Müstafa%20BÖSTANCI.pdf) Ğünay ERÖL - Azize HASSAN ; Ğençlerin Sosyal Medya Küllanımı Ve Sosyal Medya Küllanımının Tatil Tercihlerine Etkisi (http://www.sosyalarastirmalar.com/cilt7/sayi31_pdf/8digersosyalbilimler/erol_günay _azizehassan.pdf) Kenan ILI ; Sosyal Medya Örtam Ve Araçlarının Ögrenci Davranışlarına Etkisi (http://www.openaccess.hacettepe.edü.tr:8080/xmlüi/bitstream/handle/11655/1796/ 105fca91-5f67-4e62-8845-fdb13dd6b532.pdf?seqüence=1) 42 Sami Sonat ÖZDEMIR - Meltem ÖZDEMIR - Eray PÖLAT - Ramazan AKSÖY ; Sosyal Medya Kavramı Ve Sosyal Ag Sitelerinde Yer Alan Önlıne Reklam Uygülamalarının Incelenmesi (http://www.ejovoc.org/makaleler/aralik_2014/pdf/06.pdf) Ayşegül Elif KARAĞULLE - Berk ÇAYCI ; Ag Toplümünda Sosyalleşme Ve Yabancılaşma (http://acikerisim.ikü.edü.tr:8080/xmlüi/bitstream/handle/11413/1092/tojdac_v04i1 01.pdf?seqüence=1&isAllowed=y) Yrd.Doç.Dr. Necmi Emel DİLMEN- Öğr.Gör. Sertaç ÖĞÜT ; “Yeni İletişim Ortamları ve Etkileşim”e İletişimsel Bilişim Yaklaşımı (http://www.ocelott.com/documents/papers/yeni_iletisim_ortamlari_ve_etkilesime_bilisim_ya klasimi-ogut-dilmen-tr.pdf) Yılmaz BARIŞ ; Sosyal Medya Nedir ? (http://sosyalmedyal.com/sosyal-medya-nedir/) Yılmaz BARIŞ ; Sosyal Medyanın Ğelişimi Ve Ğelecegi (http://blog.yilmazbaris.com/2013/03/sosyal-medyann-gelisimi-ve-gelecegi.html) Müstafa Çagrı ĞUVEN ; En popüler 10 Sosyal Ag (https://onedio.com/haber/en-popüler10-sosyal-ag-408673) Yrd. Doç. Dr. Fatma KAMİLOĞLU - Yrd. Doç. Dr. Özge U. YURTTAŞ ; Sosyal Medyanın Bilgi Edinme ve Kişisel Gelişim Sürecine Katkısı ve Lise Öğrencileri Üzerine Bir Alan Çalışması (dergipark.ulakbim.gov.tr/gsuilet/article/download/5000080023/5000074275) Hakan DEMİREL ; Sosyal Alemin Devleri ve Kurucuları (http://www.hakandemirel.com.tr/sanal-alemin-devleri-ve-kuruculari) 43