SOSYAL MEDYA - SOSYAL DEĞİŞİM Buhar Makinesinin sadece sanayide değil, sosyo-ekonomik yaşamda da dönüşüme neden olması gibi her buluş sadece kendi ortamında değil, uyarlandığı her alanda bir devinime neden olur. James Watt’ın bu yeni buluşuyla bir yandan metalurji ve tekstil sanayindeki atılımların yolu açılırken, diğer taraftan yeni sınıflar ortaya çıkmış, sınıflar arası çatışmalar belirginleşmiş ve sosyal hakların yeniden düzenlenmesi gerekmiştir. Bir başka deyişle; Endüstri Devrimi’ne yol açan Buhar Makinesi, yaşamın her alanına dokunmuş, yeni bir çağ başlatmıştır. Değişen üretim biçimleri, tüketimi körüklemiş, artan ulaşım olanakları mesafeleri kısaltmış, iletişim ise görece hız kazanmıştır. Büyük olasılıkla James Watt, buluşunun neden olduğu dönüşümü ancak kısmen öngörebilmiş etki düzeyinin varacağı noktayı hayal edememiştir. Sosyal medyanın ünlülerinden facebook’un da bugünkü yansımalarının hayal edilerek yaratıldığını söylemek oldukça güç. Zira Harvard Üniversitesi öğrencisi Zuckerberg ve arkadaşlarının, iletişim ağlarını genişletmek için yeni bir yöntem bulma çabalarının, bugün dünyayı bağlayan bir sosyal ağa dönüşeceğini, etki alanının pazarlama anlayışından tüketim alışkanlıklarına kadar genişleyeceğini öngördüklerini varsaymak pek kolay değil. Telgrafla başlayan, film, telefon, radyo ve televizyonun iletişim dünyasına katılmasıyla birlikte devam eden süreç, iletişimi dönüştürmüş, iletişim eş zamanlı niteliğe kavuşurken, sınırlar ortadan kalkmıştır. İnternetin sunduğu iletişim olanaklarıyla atılan adımlar, teknolojiyle ilişkileri açısından x, y, z kuşakları gibi yeni demografik tanımlamaları tartışmaya açmış, akıl, enformasyon ve ileri teknoloji çağı yakalayabilmenin ve sürdürülebilirliğin temel şartı haline gelmiştir. 3G teknolojisi, akıllı telefonlar ve tabletlerin kesişimi iletişimin hızını saliselere taşırken, geleneksel medyanın iletişim, eğitim ve eğlenmek olan temel işlevlerine eklenen işbirliği kavramı ile yeni bir medya ile tanıştık: Sosyal medya. Safko’ya göre; online gruplar arasında sözcüklerin, resimlerin, videoların ve sesin yaratılması ve paylaşılmasını sağlayan -web tabanlı uygulamalar olarak tanımlanabilen- etkileşimli medya aracılığıyla bilgi ve düşünceleri paylaşmak için gerçekleştirilen uygulamalar, faaliyetler ve davranışlar sosyal medyayı akla getirir1. Yine Safko ve Brake’e göre, bu iletişim sürecinde anahtar sözcük; işbirliği (collaboration) olup, sosyal medya ekosistemi içerisinde facebook, myspace gibi sosyal ağlar, fotoğraf, ses ve video paylaşımları, mikrobloglar, ne tür içerikle olursa olsun hedef kitlelerle ilişki kurmak için yararlanılan wikipedia, slayt paylaşımları gibi web tabanlı uygulamalarla gerçekleştirilen yayımcılık, radyo gibi eğitim ve eğlenmeye yönelik yayıncılık uygulamaları, kullanıcıların kendilerini simülatif ortamın parçası olarak hissettikleri sanal dünyalar, oyunlar, ağ günlükleri, forumlar gibi içerik üretme siteleri, yahoo,survey Monkey gibi neredeyse bütün kategorileri buluşturan uygulamalar (productivity applications), RSS, google gibi arama motorlarıyla yapılan internet araştırmaları, mobil ortamlar, ve I chat, skype gibi kişilerarası iletişim ortamları olmak üzere onbeş temel kategoriden söz edilebilir2. Günümüzde özellikle, 12-17 yaşları arasındaki kuşağın %93’üçünün online mecra ile ilişkide olduğu hatta %63’ünün her gün online olduğu3 göz önünde bulundurulduğunda, sosyal medyanın hedef kitleye erişim gücü tartışılamaz. Bu yönüyle sosyal medyanın, sadece kişisel ya da örgütsel iletişim için değil, sosyal değişim için de bir kanal haline dönüşmesinden daha doğal bir sonuç olamaz. Nitekim, 2010 yılında Arap dünyasında hükümet/yönetim karşıtı protestocuların eylemlerinde sosyal medyanın oynadığı rolün ve değişim rüzgarlarının dünya siyaset ve medya gündemine yansımaları hala zihinlerdedir. Sosyal medyanın bu inanılmaz hızı ve kapsama alanının avantajıyla “Twitter Devrimi” gibi kavramlar literatüre dahil olmuştur. Sosyal dönüşümlere yön verebilen sosyal medya, tüketim alışkanlıkları üzerinde de etkili olmakta, tüketmek daha da kolaylaşmaktadır. Doğrudan pazarlama teknikleri ile tartışılan interaktivite, sosyal medya sayesinde daha da çekici hale gelmekte ve tüketimin cazibesi artmaktadır. Günümüzde sadece çizgi film izlemek için televizyon başına geçen çocuklar değil, kendi seçtikleri kahramanlarla oyunlarını oynayan y ve z kuşakları da bu cazibeden paylarına düşeni almaktalar. Böylece her yenilik gibi iletişim teknolojisindeki gelişmelerde pazarlama yöntemleri, tüketim alışkanlıkları, bireylerarası ilişkiler gibi pek çok alanda günümüz değişim ve dönüşümünün itici gücü rolünü üstlenmekte. 1 Lon safko,David K.Brake,The Social Media Bible,USA,new jersey:John Wiley&Sons ,Inc.,2009,ss.6-7 A.g.e.,ss.21-32 3 http://isites.harvard.edu/fs/docs/icb.topic786630.files/Teens%20Social%20Media%20and%20Health%202 %20NYPH%20Dept%20Pew%20Internet.pdf Sosyal Medya İle Yeni Kavramlara Doğru Sosyal medya kanalıyla, insanlar hiç karşılaşmadıkları kişilerle arkadaşlıklar kurabiliyor, attıkları twitlerle dünyanın her yerinden milyonlarca kişiye aynı anda seslerini duyurabiliyor, üretim sürecine katılan tüketiciler doğuyor, işbirlikleri artıyor, herkes kendi gazetesinin yazarı olabiliyor, eşik bekçilerini aşmak, ünlü olmak kolaylaşıyor ve maliyetler düşüyor. Kısacası sosyal medyanın sunduğu olanaklar saymakla bitecek gibi görünmüyor! İnternetle başlayan, sosyal medya ile hızına yetişilemeyen bir dönüşüm yaşanırken, iletişim teknolojileriyle de büyük ivme kazanan küreselleşmenin, ekonomik, siyasi ve toplumsal etkileriyle başa çıkabilmek ve ayak uydurabilmek hiçte kolay olmuyor. Bir yanda web 2.0’dan 3.0’a giden yol, pazarlama 3.0, online halkla ilişkiler, online itibar yönetimi, elektronik perakendecilik, internet reklamları, elektronik toplumun çocukları; z kuşağı ve yeni nesil tüketiciler gibi sosyal medyanın da etkisiyle ortaya çıkan yeni kavramlar, diğer tarafta sürdürülebilirliğin ilk koşulu; değişimlere uyumlu politikalar üretebilmek. Sosyal medya ile sadece disiplinler değil, paylaşım, arkadaşlık, özgürlük, güvenlik, ün gibi pek çok kavram yeni anlamlar kazanıyor. Sanal ortamda sürdürülen ilişkiler, sanal ortam paylaşımları ve sahip olunan sanal özgürlükler, gerçekliğin yeni bir boyut kazanmasına neden oluyor. Miş ve mış gibiler gerçek (miş) gibi algılanıyor. Her şeyin ötesinde sosyal medya, dijital ortama aktarılan bilgi ve belgelerin tümünü depolayabilen, montajın da çok gelişmiş olduğu bir sistemin parçası. Daha önce büyük bütçeli araştırmalarla elde edilebilen verilerin artık sosyal medyada paylaşılmasında bir sorun görülmüyor. Bir facebook üyesinin, hobilerinden demografik özelliklerine, iletişim bilgilerine kadar tüm bilgileri gönüllü olarak ulaşılabilir kılması, sadece pazarlama anlayışına değil, güvenlik ve özgürlük kavramlarına da yeni anlamlar yüklüyor. Örneğin, istediklerinizle sınırları ortadan kaldıran ve buluşma kolaylığı sağlayan facebook sayfalarında yer alan kişisel bilgiler, sayfada belirecek reklamların içeriğini belirleyici bir misyon yüklenirken, niş pazarlamaya da yardımcı oluyor. Ya da oynanan oyunlar tüketim alışkanlıkları hakkında bilgi veriyor. Four square gibi uygulamalar ise, güvenlik amaçlı takip olanağı verdiği gibi, hırsızlara da “evde yokum” mesajını iletebiliyor. “Özgürlük” ortamını sadece okurlarına değil, yazarlarına da sunuyor sosyal medya. Blog yazarları, yazı işleri müdürlerinin olmadığı, yayın ilkelerini kendilerinin belirlediği koşullarda gazetecilik yapabiliyor, düşüncelerini paylaşabiliyorlar. Aslında kullanıcıları sosyal medyanın özgür ortamında kimliklerini açıkla(ma)salar da yürüdükleri yerlerde bir daha silinmemek üzere ayak izlerini bırakıyorlar. Bir yandan ortadan kalkan sınırlarla gelen özgürlük, dünyanın diğer ucuna erişebilmenin verdiği haz ve sınır tanımazlık, diğer taraftan ise gözlem evinin sınırsız görüş alanı, sosyal medyanın en büyük çelişki kaynağı. Ve sosyal medya, Postman’ın yaklaşımıyla “ayıp”ları ortadan kaldıran, “Çocukluğun Yok Oluşu”na katkıda bulunan televizyon çağını bile geride bırakıyor. Eğitimin ardıllığını, bir başka deyişle; bilgiye ulaşmak için belirli dönem ve aşamalardan geçmiş olma koşulunu da ortadan kaldıran sosyal medya, bir yandan bilgi üretiminde tekeli kırarken, diğer taraftan bilgiyi ve bilginin kaynağını sıradanlaştırıyor. Sosyal medya ile Mc Luhan’ın “Küresel Köyü”nün boyutları daha da küçülüyor. Postman’a göre iletişimin temel taşı telgrafla başlayan süreç, twit’lerle saliselere erişiyor, oyunlarla ise Boudrillard’ın Similasyon’u tepe noktaya erişiyor. İstemli ya da istemsiz, değişim sürecinin aktörlerinden bir tanesi Sosyal medya. Teknolojinin tüm adımlarında olduğu gibi bazen kavramlar, bazen disiplinler, bazen üretim ve tüketim kalıpları sosyal medya nedeniyle değişime uğruyor, bireysel, sosyal ve ekonomik yaşamda dönüşümlerin hızı artıyor. Sonuçta; değişim sürecini yönetebilenler, sosyo-ekonomik yaşamın aktörleri haline geliyor. Mc Luhan’ın, “insan elektrikli bir ortamda yaşadığı zaman doğası dönüşür ve özel kimliği ortak bütünle karışıp, birleşir. Artık o kitle insanıdır4.” yaklaşımı sosyal medya ile daha da güçleniyor. Prof. Dr. Filiz Balta Peltekoğlu 4 Neil Postman, Çocukluğun Yok Oluşu, Ankara: İmge Yayınevi, 1995, s.92