Rusya-Batı Krizi Çerçevesinde Rusya`nın Yeni Askeri

advertisement
Rusya-Batı Krizi Çerçevesinde Rusya’nın Yeni Askeri Doktrini
Rusya-Batı Krizi Çerçevesinde Rusya’nın
Yeni Askeri Doktrini
Elnur İSMAYILOV
26 Aralık 2014 tarihinde Rusya
Federasyonu (RF) Cumhurbaşkanı
Vladimir Putin, Rusya’nın yeni askeri doktrinini imzalamıştır. 19 Aralık
2014’de Rusya Güvenlik Konseyi
tarafından kabul edilmiş olan belge 4
fasıl ve 58 maddeden oluşmaktadır.1
2010 tarihli bir önceki askeri doktrini geçersiz kılan 815 sayılı kararla
kabul edilen bu yeni askeri doktrin,
Mart 2014’den itibaren Kırım’ın
Rusya tarafından ilhak edilmesi ve
sonrasında Ukrayna krizi ile gerilen
Batı-Rusya ilişkileri sebebiyle Putin
döneminde yayımlanan diğer askeri
doktrinlerden üslup ve içerik olarak
farklılık arz etmektedir.
21.yüzyılın başında Rusya’da iktidara gelen Vladimir Putin, kısa bir
süre içerisinde güvenlik, dış politika
ve askeri politikaları kapsayan birçok
doktrine imza atmıştır. Bu çalışmada
yeni askeri doktrinin diğer doktrinlerden farkı ele alınmakta ve Putin’in yeni
askeri doktrine neden ihtiyaç duyduğu
ve Rusya’nın yakın gelecekte izleyeceği dış politikasına nasıl etkileyebileceği
değerlendirilmektedir.
Askeri doktrin bir devletin askeri-politik kararlarını açıklayan ve izlenecek
1 Военная доктрина Российской
Федерации (Rusya Federasyonu’nun Askeri
Doktrini), http://news.kremlin.ru/media/
events/files/41d527556bec8deb3530.pdf
(Erişim tarihi: 12 Ocak 2015)
www.bilgesam.org
stratejiyi belirleyen diplomatik belge
olarak bilinmektedir. AB ve NATO
gibi Batılı kurumların 2014 yılı boyunca Rusya ile ekonomik ve askeri
başta olmak üzere her alanda ilişkilere
sınırlama getiren uygulamaları, Putin
Rusya’sını Eylül 2014’den itibaren yeni
bir askeri doktrin hazırlamaya teşvik
etmiştir. Ukrayna krizi ile şekillenen
Rusya-Batı ilişkileri, NATO’nun Doğu
Avrupa ve Baltık ülkelerinde askeri
varlığını genişletme politikaları ve Avrupa’daki füze sistemleri gibi sorunlar
göz önüne alınarak Rusya’nın askeri
politikasını güncelleyeceği tahmin edilmekteydi. Zira Mart 2014’den itibaren
NATO’nun Baltıklarda, Romanya, Bulgaristan ve Rusya sınırına yakın diğer
coğrafyalarda askeri tatbikatları artır-
ması, Ağustos 2014’de NATO’lu yetkililerin Doğu Avrupa’da beş yeni üs kuracağını beyan etmesi2, Finlandiya’nın
NATO’ya üyeliğinin tekrar gündeme
gelmesi Moskova tarafından güvenliğine tehdit olarak algılanmakta idi. Rusya
Güvenlik Konseyi Sekreter Yardımcısı
Mihail Popov, Ukrayna krizi sonrasında NATO’nun askeri varlığının Rusya
sınırlarına doğru genişlemesini ülkenin
güvenliğine yönelik en önemli dış tehdit olarak yorumlamıştır.3 Bu anlam2 “NATO plant fünf neue Militärstützpunkt
in Osteuropa”, Sputnik News, August 31,
2014, http://de.sputniknews.com/german.ruvr.
ru/news/2014_08_31/Nato-plant-funf-neueMilitarstutzpunkte-in-Osteuropa-FAZ-5145/
(Erişim tarihi: 13 Ocak)
3 “Совбез РФ: к концу 2014 года Россия
уточнит военную доктрину”, RIA Novosti,
Sayfa
1
Rusya-Batı Krizi Çerçevesinde Rusya’nın Yeni Askeri Doktrini
da, Arap baharı ve Ukrayna krizi sonrasında Rusya askeri
güvenliğine yönelik tehditlere cevap olarak yeni bir askeri
doktrine ihtiyaç duymaktaydı.
“
“
Arap baharı ve Ukrayna krizi sonrasında Rusya askeri
güvenliğine yönelik tehditlere cevap olarak yeni bir
askeri doktrine ihtiyaç duymaktaydı.
Rusya’nın Askeri Doktrinleri
Sovyetler Birliği’nin yıkılmasının ardından 1993 yılına
kadar Rusya’da 1987 tarihli SSCB askeri doktrini ülkenin
askeri politikasını belirlemekteydi. Fakat SSCB’nin yıkılması ile önemini kaybeden doktrin, yeni Rusya’nın jeopolitik,
askeri politikasına ve güvenlik stratejisine uyum sağlayamamıştır. Soğuk Savaş sonrası dönemde Rusya’da uluslararası
sisteme adapte olabilecek yeni bir askeri doktrine ihtiyaç
duyulmaktaydı. Rusya’nın ekonomik ve politik alanlarda
yaşadığı belirsizlikler ve sorunlar ülkenin askeri politikasını
da etkilemekteydi. Kısa süre içerisinde askeri doktrin için
birçok öneride bulunulduysa da, Kasım 1993’e kadar somut
bir belge hazırlanamamıştır. Önerilen belgelerde eski Sovyet
askeri doktrinindeki ideolojik yaklaşım göze çarpmaktaydı.
Yeni askeri doktrin Rusya Güvenlik Konseyi’nin onayını
aldıktan sonra, Kasım 1993’de cumhurbaşkanı tarafından
imzalanan 1833 sayılı kararla Geçiş dönemi RF’nin Askeri
Doktrininin Genel Hükümleri belgesi yürürlüğe girmiştir.
Bu askeri doktrin içerik anlamında birçok açıdan zayıf olarak değerlendirilebilir. Söz konusu belge oluşan yeni dünya
düzeninde politik ve askeri-stratejik durum yeteri kadar yorumlanmadan hazırlanmıştır. En önemlisi ise Rusya’nın yeni
dünya düzenindeki yeri ve rolünün ne olduğu, aynı zamanda
ABD ve NATO ile ilişkilerinde izleyeceği politika net olarak
belirlenememiştir. NATO ibaresinin belgede belirtilmemiş
olması askeri doktrindeki eksikliği gözler önüne sermekteydi.
Rusya’nın silahlı kuvvetlerinin başka ülkelerdeki iç savaşlarda kullanabileceği ifadesi de belgede yer almaktadır.
Belgede Rusya’nın kendine herhangi bir devleti rakip olarak
görmediği belirtilmekle birlikte; dış askeri tehditler kısmında
askeri blokların ve birliklerin genişlemesi ve Rus sınırlarına
doğru yaklaşması tehdit olarak nitelendirilmiştir. 2000 yılına
kadar geçerli olan bu askeri doktrinin, NATO’nun doğuya
doğru genişlemesi ve Yugoslavya’da yaşanan olaylar sebebiyle yenilenmesi ihtiyacı doğmuştur. 1993 doktrininden olEylül 02, 2014, http://ria.ru/interview/20140902/1022334103.html
(Erişim tarihi: 14 Ocak 2015)
www.bilgesam.org
dukça farklı olan 2000 yılı askeri doktrininde ilk defa askeri
güvenlik ön plana çıkarılmıştır. Ülkenin ihtiyaç duyduğu
askeri-politik, askeri-ekonomik ve askeri-güvenlik unsurları
belgede detaylı şekilde ele alınmıştır.
2000 yılında yayımlanan askeri doktrin 10 yıl süresince geçerliliğini korumuştur. Ancak Ağustos 2008’de patlak veren
Rusya-Gürcistan Savaşı Moskova’yı yeni bir askeri doktrin
hazırlanmaya itmiştir. 2010 yılında yürürlüğe giren bu askeri
doktrine ilerleyen bölümlerde 2014 yılı askeri doktrini ile
karşılaştırmalı olarak değinilecektir.
2014 Yılı Askeri Doktrini
26 Aralık 2014 tarihli askeri doktrin, 1999-2008 yıllarında Rusya İstihbarat Bürosu (FSB) başkanlığını yapmış ve
2008 yılından itibaren Rusya Ulusal Güvenlik Konseyi
Sekreteri görevinde bulunan Nikolay Patruşev başkanlığındaki kıdemli asker ve istihbarat memurları tarafından
hazırlanmıştır.
Doktrin; genel hükümler, RF’ye yönelik askeri tehlikeler
ve askeri tehditler, RF’nin askeri politikası ve savunmanın
askeri-ekonomik teminatı başlıkları altında 4 bölümden oluşmaktadır. Doktrin üç ana soruya cevap vermektedir: mevcut
uluslararası sistemde Rusya’nın güvenliğini tehdit eden unsurlar nelerdir?; Rusya için askeri tehlike neden ve nereden
kaynaklanmaktadır?; bu tehdit ve tehlikelere Rusya’nın tepkisi nasıl olacaktır?
Askeri Tehlikeler ve Tehditler başlıklı bölümde birçok
bölgesel sorunun çözümsüz kalmasından ve bu sorunların
güç kullanılarak çözülmesinden bahsedilmektedir. Mevcut
uluslararası güvenlik sisteminde tüm devletlerin eşit haklarla
güvenliğini temin edemediği vurgulanmaktadır. Belgede
önemli dış askeri tehlikeler olarak, NATO’nun güç kullanma potansiyelini artırması ve RF sınırlarına yaklaşması;
Rusya’ya ve müttefiklerine yönelik toprak talepleri ve ilgili
devletlerin iç işlerine karışma eğilimi; BM Şartı’nın ihlal
edilerek Rusya ile müttefik olan devletlere karşı güç kullanılması belirtilmektedir.
Doktrinin Rusya’nın iç güvenliğine yönelik tehlikeler kısmında ülkenin anayasal düzeninin değiştirilmesine yönelik
girişimler; toprak bütünlüğüne karşı terör örgütlerinin
faaliyetlerinin dış güçler tarafından desteklenmesi ve politik
istikrarsızlık için gösterilen çabalar belirtilmektedir. Ülkenin
enformasyon alanını tehdit eden girişimlerle ilgili bir madde de doktrinde yer almaktadır. Belge; Putin hükümetinin
Rusya’nın çeşitli eyaletlerinde mevcut olan ayrılıkçı tehditlerin, sivil protesto hareketlerinin ve çatışmaların dış
güçlerin ülkenin enformasyon alanına yönelik etkilerinden
kaynaklandığı görüşünde olduğunu ortaya koymaktadır.
Sayfa
2
Rusya-Batı Krizi Çerçevesinde Rusya’nın Yeni Askeri Doktrini
Bir önceki belgede olası tehlike olarak gösterilen bölgeler,
yeni doktrinde gerçek tehlike şeklinde nitelendirilmektedir.
Belgede bazı bölge veya ülkelerde yaşanan istikrarsızlığın
küresel ve bölgesel boyutta sorunlar yaratabildiğine dikkat
çekilmektedir. İstikrarsız bölgeler ibaresi sadece Ukrayna’da
yaşanan gelişmelere değil, aynı zamanda Rusya’nın yakın
çevre olarak gördüğü Güney Kafkasya ve Orta Asya gibi
bölgelerdeki son dönemde gelişmelere de vurgu yapmaktadır. Dolayısıyla yeni askeri strateji Ukrayna, Kuzey Afrika,
Suriye, Irak ve Afganistan’daki gelişmelerden doğan tehditler göz önünde tutularak hazırlanmıştır.
Rusya’nın güvenliğine yönelik askeri tehditlerden biri olarak
küresel saldırı riski de belgede yer almaktadır. Bahsedilen
diğer askeri tehditler ise uluslararası ilişkilerde askeri-politik
ortamın gerginleşmesi ve güç kullanımı için uygun ortamın
oluşması; Rusya’da ve müttefik devletlerde yasal olmayan
askeri birliklerin oluşturulması sayılmaktadır. Rusya sınırına yakın devletlerde gerçekleştirilen askeri güç gösterme
amaçlı askeri tatbikatlar da doktrinde askeri tehdit olarak
nitelendirilmektedir.
Belgede Askeri Politika başlıklı bölümde Rusya’nın askeri
politikasının; federal yasalar, ulusal güvenlik stratejisi ve askeri doktrin doğrultusunda cumhurbaşkanı tarafından belirlendiği ifade edilmektedir. Nükleer savaş başta olmak üzere
herhangi bir savaşın çıkmasına izin verilmemesi Rus askeri
politikasının en önemli amaçlarından biri olarak belirtilmektedir. Savaşı önlemek amacıyla BM Şartı doğrultusunda
uluslararası güvenliğin güçlendirilmesi için devlet ve uluslararası örgütler arasında işbirliğine önem verilmesi gerektiği
de dile getirilmektedir.
Doktrinde ülkenin güvenliğine yönelik tehlikeleri önleme
amaçlı olarak Rus Silahlı Kuvvetleri’nin geliştirilmesi,
BRICS ve Latin Amerika ülkeleri ile askeri işbirliklerinin
artırılması önerilmektedir. Buna ilaveten Kolektif Güvenlik
ve İşbirliği Örgütü (CSTO) çerçevesinde güvenlik sisteminin
geliştirilmesi ve bu sistemin diğer BDT ülkeleri ve Şanghay
İşbirliği Örgütü ile işbirliğini yapılarak güçlendirilmesi gerektiği belirtilmektedir.
İlk defa bir askeri doktrinde Abhazya ve Güney Osetya ile
ilişkilerden ayrıca bahsedilmektedir. Belgede ortak savunma
ve güvenliğin temin edilmesi amacıyla Rusya’nın bu bölgelerle askeri alanda işbirliği geliştirmesi gerektiği vurgulanmaktadır. Böylece ilk kez Batı’nın ayrılıkçı olarak nitelendirdiği ve bağımsızlığını tanımadığı bu “devletler”e askeri
www.bilgesam.org
doktrinde yer verilmiştir. 2010 yılı askeri doktrininin kabul
edildiği dönemde Rusya bu iki ayrılıkçı bölge ile ilişkilerini
geliştirmiş olmasına rağmen ne Abhazya ne de Güney Osetya ismi ayrıca belirtilmemiştir. Yeni doktrinde iki bölgenin
özellikle vurgulanması, muhtemelen Rusya’nın Abhazya ve
Güney Osetya ile son dönemde imzaladığı müttefiklik ve
stratejik ortaklık antlaşmalarından kaynaklanmaktadır.
Rusya, Asya-Pasifik bölgesi için yeni bir güvenlik modelinin
oluşturulmasının gerektiğini düşünmektedir. Güvenlik modelinin kolektif olarak herhangi bir askeri blokla bağlantılı
olmamak şartıyla geliştirmesi önerilmektedir.
Yurtdışındaki etnik Rus nüfusun korunması amacıyla
Rusya’nın askeri güç kullanma yetkisinin bulunduğu ibaresi
askeri doktrinde dikkat çeken en önemli hususlardandır. Bu
anlamda Rusya’nın çıkarlarının tehlikeye girmesi durumunda Moldova, Letonya, Estonya, Kazakistan gibi eski Sovyet
coğrafyasındaki etnik Rus nüfusu korunma amaçlı hibrit
savaşlar gerçekleştirebileceği ihtimal dahilindedir.
“
Doktrinde Rusya’nın da Batıyla eşit haklara sahip olarak
iştirak edeceği füze savunma sistemleri oluşturulması öne-
“
Kremlin nihai hedefin ülkede politik-ekonomik istikrarsızlık
oluşturmak için karmaşa ortamı yaratmak olduğunu değerlendirmektedir.
Yurtdışındaki etnik Rus nüfusun korunması amacıyla
Rusya’nın askeri güç kullanma yetkisinin bulunduğu
ibaresi askeri doktrinde dikkat çeken en önemli hususlardandır.
rilmektedir. 2010 belgesinde bununla ilgili olarak Rusya’nın
füze savunması amaçlı ikili ve çok taraflı işbirlikleri geliştirmesi önerilmekteydi. Ancak son dönemdeki Rusya-NATO
ilişkileri göz önünde bulundurularak bu işbirliğinin NATO
üyesi ülkelerle gerçekleme ihtimalinin düşük olduğu söylenebilir. Bu nedenle, yeni belgenin Rusya füze savunma
sistemlerini Orta Doğu ve Asya-Pasifik bölgesinde kurmayı
önerdiği tahmin edilebilir.
Yeni belgede küresel terörizmin oluşturacağı tehditlerin
gruplandırılma şeklinin daha farklı olduğu görülmektedir.
Bir taraftan küresel radikal dinci terör tehlikesine vurgu
yapılırken diğer taraftan radyoaktif ve toksik-kimyasal maddelerin kullanımıyla gerçekleştirilebilecek terör saldırılarının
altı çizilmektedir. Askeri doktrinde ilk kez yasal olmayan
silah ve uyuşturucu ticaretinden kaynaklanan sınıraşan organize suçların oluşturduğu tehditlerden bahsedilmektedir. Bu
vurgunun sebebi, ABD askerlerinin Afganistan’dan çekilmesi sonrasında Orta Asya’da oluşabilecek tehdit ve bunun
Kafkasya’ya kadar genişleme ihtimali olarak değerlendirilebilir.
Sayfa
3
Rusya-Batı Krizi Çerçevesinde Rusya’nın Yeni Askeri Doktrini
Yeni doktrinde Arktik bölgesinde Rusya’nın çıkarlarının
korunması ile ilgili bir madde de yer almaktadır. Bunun en
önemli nedeni, NATO üyesi devletlerin son dönemlerde bölgede askeri tatbikatlara geniş yer vermesidir. Bilindiği üzere
Arktik bölgesinin ulaşım açısından stratejik önemi ve yeraltı
kaynakları açısından zengin oluşu Rusya ile Batı arasında
rekabete yol açmaktadır.
Askeri Doktrinde NATO ile İlişkiler
NATO’nun Rusya ile ilişkileri yeni askeri doktrinde
öncekilere göre daha farklı şekilde ele alınmaktadır. Eylül
2014’de NATO’nun Galler toplantısında Rusya ile ilişkiler
açısından sert sonuçların çıkması, Moskova’nın da aynı sert
tutumu benimsemesine sebep olmuştur. Yeni askeri doktrinde NATO’nun güç potansiyelini artırdığı ve coğrafi olarak
genişlediğinden bahsedilmektedir. Rusya’da NATO’nun
Ukrayna’daki olayları bahane ederek, askeri gücünü kendi
sınırlarına yaklaştırdığı algısı mevcuttur. Baltık ülkeleri,
Polonya ve Karadeniz coğrafyası NATO’nun kara, deniz ve
hava birliklerini yerleştirdiği bölge olarak görülmektedir.
Son dönemde NATO’nun Doğu’dan gelecek tehlikeyi önlemek amaçlı askeri tatbikatlar gerçekleştirmesi de Kremlin’i
rahatsız etmektedir. Aslında bu durum bir kaç defa Rus
hükümeti tarafından eleştirilmiş, NATO’nun genişlemesinin kendi güvenliğine doğrudan tehlike oluşturduğu beyan
edilmiştir. Putin, Batılı devletleri NATO’nun doğuya doğru
genişlemesiyle Soğuk Savaş yıllarında olduğu gibi Rusya’yı
çevreleme politikası izledikleri konusunda eleştirmektedir.
Rusya’nın askeri müdahale ihtimalinin yalnız tüm askeri olmayan yollar ortadan kalktıktan sonra gerçekleşebileceği belirtilmiştir. Rusya’nın kendi topraklarına veya askeri müttefiki olan bir ülkeye saldırı durumunda karşılık verme hakkına
sahip olduğunun altı çizilmiştir. Son gelişmeler doğrultusunda NATO’nun Ukrayna’ya asker göndermesi durumunda
bu maddenin işletileceği tahmin edilebilinir. Aralık 2014’de
Ukrayna parlamentosu Cumhurbaşkanı Poroşenko’nun önerdiği ülkenin bloklara katılmama statüsünün iptali ve NATO
ile ilişkilerin geliştirilmesi ile ilgili yasayı kabul etmiş ve
Rusya’nın tepkisini çekmiştir.4 Ancak yaşanan tüm gelişmelere rağmen, Kremlin NATO ile işbirliğini devam ettirmek
istediğini vurgulamaktadır. Zira belgede Avrupa’da güvenliğin tesisi için AB ve NATO ile eşit şartlarda diyaloğun
devam ettirilmesi gerektiği ifade edilmektedir.
Askeri doktrinin kabul edilmesi sonrasında Beyaz Saray’dan
yapılan açıklamada radikal unsurlar ve kitle imha silahlarının oluşturduğu tehlikelerle ilgili ABD’nin Rusya’nın
4 “Украина в 2014 г: ассоциация с ЕС, стремление в НАТО и
сложности с РФ”, RIA Novosti, Aralık 31, 2014, http://ria.ru/ny2015_
resume/20141231/1040994906.html (Erişim tarihi 15 Ocak 2015)
www.bilgesam.org
yaklaşımını paylaştığı belirtilmektedir. Fakat Beyaz Saray
sözcüsü, NATO’nun demokratik değerler doğrultusunda
Avrupa’da istikrar ve güvenin oluşturulması görevinin bulunduğunu ifade etmiş ve doktrinde belirtilen NATO tehdidinin kabul edilemez olduğunu açıklamıştır. ABD ve diğer
NATO üyelerinin Rusya için hiç bir tehdit oluşturmadığı;
bilakis 20 yıldan uzun süredir NATO’nun Rusya ile işbirliği
oluşturma politikası yürüttüğünün altı çizilmiştir. NATO Basın Sözcüsü Oana Lungesku da askeri doktrinle ilgili yaptığı
açıklamada örgütün savunma karakterli olduğunu ve Kırım’ı
işgal etmekle Rusya’nın uluslararası antlaşmaları ihlal ettiğini belirtmiştir.5
2010 ve 2014 yılı Askeri Doktrinlerinin Karşılaştırılması
Bir önceki Rus askeri doktrini dönemin Cumhurbaşkanı
Dmitri Medvedev tarafından Şubat 2010 tarihinde kabul
edilmiştir. 4 fasıl ve 53 maddelik bu doktrininde ülkenin
güvenliğine yönelik on bir farklı tehditten bahsedilmekteydi.
2014 askeri doktrini ise on dört farklı tehdide vurgu yapmaktadır. NATO’nun doğuya doğru genişlemesi ve özellikle
Rus sınırına yaklaşması ülke güvenliğine yönelik en önemli
tehdit olarak ifade edilmiştir. Fakat NATO bir önceki belgede, Rusya’nın kolektif güvenlik sisteminin güçlendirilmesi
için işbirliği yapması gereken bir teşkilat olarak nitelendirilmekteydi.
Bir önceki doktrine kıyasla yeni askeri belge daha sert bir
üslupla yazılmıştır, fakat savunma karakterli olması itibariyle 2010 belgesinden çok da farklılık göstermemektedir. 2010
yılı doktrininde ideolojik çatışma ile ekonomik, askeri ve
politik anlamda bir veya bir kaç devletin egemenlik çabası
ve hegemonya istekleri vurgulanırken, 2014 belgesinde
küresel çatışma tehlikesi, devletler arası ve dinler arası gerginliğin artması ve yeni güç merkezlerinin yaratılması tehlikesi belirtilmektedir. 2010 yılı belgesinde de tehlike olarak
belirtilen yeni ekonomik ve politik güç merkezleri ile Çin
Halk Cumhuriyeti kastedilirken, yeni belgede bu tehlikenin
Batı güvenlik sistemi olduğu anlaşılmaktadır. Genel olarak
son yıllarda kendi askeri ve politik ağırlığını artıran Rusya,
mevcut olan ve yeni oluşan tüm güç merkezlerini kendi
güvenliğine tehlike olarak görmektedir.
Ülkenin varlığına yönelik bir tehdit durumunda Rusya önleyici nükleer saldırı gerçekleştirme hakkının bulunduğunu yeni doktrinde vurgulamaktadır. 2010 yılı doktrininde
Rusya’nın başlıca askeri hedefi olarak silahlı çatışmalara
ve silahlanma yarışına izin verilmemesi ve nükleer savaşın
5 “NATO Poses no threat to Russia, Seeks Constructive Relations”, Sputnik News, Aralık 26, 2014, http://sputniknews.com/military/20141226/1016285928.html (Erişim tarihi: 16 Ocak 2015)
Sayfa
4
Rusya-Batı Krizi Çerçevesinde Rusya’nın Yeni Askeri Doktrini
önlenmesi belirtilmekteydi. Belgede Rusya’nın AGİT ve
Birleşik Milletler ile işbirliğine verdiği önem bir kaç defa
tekrar edilmektedir.
“
“
Ülkenin varlığına yönelik bir tehdit durumunda Rusya
önleyici nükleer saldırı gerçekleştirme hakkının bulunduğunu yeni doktrinde vurgulamaktadır.
Sonuç
Rusya’nın yeni bir askeri doktrine duyduğu ihtiyaç, Arap
baharı ile başlayan ve Ukrayna krizi ile devam eden süreçteki yeni jeopolitik ortam ve kendi güvenliğine yönelik
askeri tehditlerden kaynaklanmaktadır. Gelecek dönemde
Rusya’nın ABD ve AB ile ilişkilerinin eskisi kadar işbirliği ortamında gelişmeyeceğini tahmin etmek zor değildir.
NATO’nun doğuya doğru genişlemesi, Polonya ve Romanya
gibi ülkelerde füze savunma sistemleri kurma girişimleri,
eski Sovyet cumhuriyetlerinde renkli devrimlerin gerçekleştirilmesi Rusya tarafından tehdit olarak algılanmaktadır.
Yeni askeri doktrinde belirtilen NATO’nun doğuya doğru
genişlemesinin yarattığı tehdit algısı yeni değildir. Dikkatle
incelenirse söz konusu genişlemenin, eski-Sovyet cumhuriyetlerinde patlak veren renkli devrimler döneminden itibaren
BİLGESAM Hakkında
BİLGESAM, Türkiye’nin önde gelen düşünce kuruluşlarından biri olarak 2008 yılında kurulmuştur.
Kar amacı gütmeyen bağımsız bir sivil toplum kuruluşu olarak BİLGESAM; Türkiye’deki saygın
akademisyenler, emekli generaller ve diplomatların
katkıları ile çalışmalarını yürütmektedir. Ulusal ve
uluslararası gündemi yakından takip eden BİLGESAM, araştırmalarını Türkiye’nin milli problemleri,
dış politika ve güvenlik stratejileri, komşu ülkelerle
ilişkiler ve gelişmeler üzerine yoğunlaştırmaktadır.
BİLGESAM, Türkiye’de kamuoyuna ve karar alıcılara yerel, bölgesel ve küresel düzeydeki gelişmelere
ilişkin siyasal seçenek ve tavsiyeler sunmaktadır.
www.bilgesam.org
Rusya için bir tehdit unsuru olduğu farklı şekillerde dile getirilmiştir. Öte yandan Rusya’nın askeri doktrinin savunma
karakterli olduğu söylenmekle birlikte, bazı ibareler doktrinin saldırgan karakterini net şekilde ortaya koymaktadır.
2014 doktrininde ilk defa nükleer silah kullanma hakkına
yapılan vurgu buna örnektir.
Rusya ile ABD arasındaki yeni bir Soğuk Savaş’tan bahsedilen dönemde tarafların askeri doktrin ve/veya ulusal güvenlik stratejilerini revize etmesi bu yeni dönemde tarafların
izleyeceği güç politikalarını üstü kapalı da olsa ortaya koymaktadır. Askeri doktrin Moskova’nın tehdit algısını ve bu
tehditlere ne şekilde cevap vereceğini belirtirken NATO’nun
Rusya’nın başta gelen jeopolitik rakibi olduğunu net şekilde
ifade etmektedir.
Putin’in ülkesine karşı herhangi bir savaşın kazanılamayacağını vurgulaması ve buna teşebbüste bulunan herkesin
cevabını alacağını ifade etmesi, Rusya’nın askeri gücünün
ön planda tutulmaya devam edileceğine işaret etmektedir.
2015’te silahlı kuvvetlerin ve donanmanın modernleştirilmesi ve askeri altyapının geliştirmesi için devlet bütçesinden
50 milyar dolar ayrılmıştır. Buna ilaveten yeni askeri doktrinin kabulünden sonra, Rusya’nın 2016-2025 yıllarını kapsayacak silahlanmayla ilgili devlet programı ile ülkenin askeri
politikasının genel hükümlerini ve savunma politikasını
açıklayan bir Beyaz Kitap yayınlaması da beklenmektedir.
Yazar Hakkında
2001 yılında Azerbaycan’da Bakü Devlet Üniversitesi Uluslararası İlişkiler ve Uluslararası Hukuk
bölümünde lisans eğitimini tamamladı. 2007-2009
yıllarında Otto von Guericke Üniversitesi’nde (Magdeburg/Almanya) Savaş ve Barış Araştırmaları bölümünde yüksek lisans eğitimini almıştır. Doktorasını
“Post-Sovyet Güney Kafkasya ve Orta Asya’da
ABD ve Rusya’nın çatışan Neo-Emperyalist Dış
Politikaları” konusu üzerine Westfalya Wilhelm
Üniversitesi’nde (Münster, Almanya) yapmıştır.
Rusya ve ABD’nin post-Sovyet ülkelerine yönelik
dış politikaları; Güney Kafkasya ve Orta Asya’da
etnik çatışmalar; emperyalizm ve neo-emperyalizm;
etnik milliyetçilik teorileri; AB’nin post-Sovyet ülkelerinde insan hakları ve demokrasi politikası alanlarında uzmanlaşmıştır. İsmayılov, BİLGESAM’da
Rusya, Kafkasya ve Orta Asya uzmanı olarak çalışmalarına devam etmektedir.
Sayfa
5
Download