MALİ ÇÖZÜM GENEL KURUL YERİNE GEÇEREK ALINAN KARARLARIN GEÇERLİLİĞİ VE YÖNETİM KURULU ÜYELERİNİN SORUMLULUK BİÇİMLERİ Şakir Engin YÜKSEL* Kanun veya ana sözleşmede genel kurulun yetkisini devir ve terk edemeyeceği belirtilen bir konuda yönetim kurulunca karar alınması yahut icrai nitelikte bir işlem yapılması durumunda, bu karar yahut işlemin hukuki geçerliliğinin tartışılması gerekmektedir. Yönetim kurulunun yetki aşımı konusunun hukuki sonuçlarının anlaşılması için yönetim kurulu üyelerinin hukuki sorumluluğunu beş ana grupta incelemek mümkündür. Bunlardan ilki şirkete/kooperatife karşı sorumluluklarını gereği gibi yerine getirmeyen, şirketin/kooperatifin para ve malları üzerinde suç işleyerek onu zarara uğratan veya yönetim kurulu üyesi sıfatıyla üzerine düşen görevleri basiretli bir şekilde yerine getirmeyerek şirket/kooperatif tüzel kişiliğinin zarara uğramasına sebebiyet vermektir. Bu durumda genel kurul, yöneticileri ibra etmeyerek hakkında Yeni TTK’nun 558’inci maddesine göre hukuki sorumluluk davası açılmasına karar verilebilir. Yönetim kurulu üyelerinin sorumluluk hallerinden ikincisi, Kooperatifler Kanununun 98’inci maddesi yollamasıyla gidilen Eski TTK 336’ncı maddesi kapsamında ele alınmıştır. Söz konusu düzenlemeye göre yönetim kurulunun, - Gelir gider müspet farkı dağıtım ve ödemelerinin gerçek olmaması, - Kooperatif muhasebe defter ve kayıtlarını hiç veya gereği gibi tutmaması, - Genel kurul kararlarının sebepsiz yere yerine getirmemesi, - Kanun ve anasözleşmeyle kendilerine yüklenen görevleri kasıt, ihmal veya umursamama sebebiyle yerine getirmemesi, - Yeni seçilen yönetim kurulu üyelerinin kendinden önce seçilmiş yönetim kurulu üyelerinin yukarıdaki usulsüzlüklerini gördüğü halde durumu denetçilere bildirmemesi, * Gümrük ve Ticaret Bakanlığı Başmüfettişi KASIM - ARALIK 2012 159 MALİ ÇÖZÜM hallerinde kooperatif tüzel kişiliği yahut bu durumdan dolayı mağdur olduğunu iddia eden ortakların her biri veya kooperatifin alacaklıları tarafından bu yönetim kurulu üyeleri aleyhine Eski T.Ticaret Kanununun 340’ıncı maddesi hükmü gereğince yine Eski TTK’nun 309’uncu maddesi kapsamında bir dava açabilirler idi. Eski Türk Ticaret Kanunu düzenlemesine göre, bu durumda kazandıkları tazminat kooperatif tüzel kişiliğinin hesabına verilmekteydi. Böylece bu kişiler haklarını elde edebilir hale geliyordu. Bu hüküm özellikle kooperatifin kasten içinin boşaltılarak ortakların veya alacaklıların mağduriyetine sebep olunduğu durumlarda sorumlu yönetim kurulu üyeleri hakkında başvurulabilecek bir yöntem idi. Yeni Türk Ticaret Kanununda yönetim kurulu üyelerinin bu türlü sorumluluklarında önemli değişiklikler yapılmıştır. Eski TTK’nun 336’ncı maddesinde sorumluluk halleri maddeler halinde sayıldığı halde, Yeni TTK’nun 553’üncü maddesine göre yönetim kurulu üyeleri, Kanun ve anasözleşmeden doğan yükümlülüklerini ihlâl ettikleri takdirde, kusurlarının bulunmadığını ispatlamadıkça, hem şirkete hem pay sahiplerine hem de şirket alacaklılarına karşı verdikleri zarardan sorumludurlar. (Yönetim kurulu üyeleriyle birlikte kurucular, yöneticiler ve tasfiye memurları da bu madde kapsamında hukuki sorumluluk sahipleri olarak sayılmıştır. Kanunun TBMM madde gerekçelerine bakıldığında yöneticiler ibaresinden kimlerin anlaşılması gerektiği hususunun yargı tarafından uygulamalara göre kararlaştırılması gerektiği belirtilirken, Kaynak mevzuattan yola çıkılarak geri planda yahut fiilen yöneticilik yapanları da kapsayacağı belirtilmiştir.) Kanundan doğan yükümlülüklerinden olmak üzere, yönetim kurulu üyeleri (Yeni) TTK’nun 369’uncu maddesinde belirtilen şirketin menfaatlerini dürüstlük kurallarına uyarak gözetmek yükümlülüğü altındadırlar. Ayrıca yönetim kurulunun devredilemez görev ve yetkilerinin sıralandığı 375’inci maddesinde pay, yönetim kurulu karar ve genel kurul toplantı ve müzakere defterlerinin tutulması, yıllık faaliyet raporunun ve kurumsal yönetim açıklamasının düzenlenmesi ve genel kurula sunulması, genel kurul toplantılarının hazırlanması ve genel kurul kararlarının yürütülmesi, borca batıklık durumunun varlığında mahkemeye bildirimde bulunulması gibi hususlara yer verilmektedir. 160 KASIM - ARALIK 2012 MALİ ÇÖZÜM Dolayısıyla Kanun ve anasözleşme gibi genel bir ifade kullanılarak sorumluluk hallerinin genişletildiği söylenebilir. Ayrıca Yeni TTK’nun 555’inci maddesine göre, yukarıdaki kapsamda şirketin zarara uğraması halinde bu zararın tazminini şirket ve her bir pay sahibi isteyebilir. Eski TTK hükmünde olduğu gibi burada da aynı şekilde pay sahipleri (ortaklar) tazminatın ancak şirkete ödenmesini isteyebilirler. Ancak Yeni TTK’nunda alacaklıların şirketin iflasını isteme dışındaki hallerde alacağını şirketten isteyebileceği düşüncesiyle Eski TTK’nunda alacaklılara da tanınan yönetim kurulu üyelerine karşı dava açma yetkisi kaldırılmıştır. Yönetim kurulu üyelerinin zararlardan şirkete karşı sorumlu olma bakımından ise eski ve yeni düzenlemeler arasında farklılık bulunmamaktadır. Sorumluluk hallerinin üçüncüsü yönetim kurulunun görevleri sırasında haksız fiil ile ortakların veya üçüncü şahısların (başkalarının) zararına sebebiyet vermesidir. Kooperatifler Kanununun 59/3’üncü maddesindeki haksız fiil sorumluluğu hükmünü, Eski TTK 321’inci maddesine göre yorumlamak gerekirse bu durumda genel kurulun yöneticileri ibra etmeyerek haklarında Eski TTK 341’inci maddesine göre dava açarak kooperatifin karşıladığı zararı yönetim kurulu üyelerinden tazmin edebileceği düşünülmektedir. Yeni Türk Ticaret Kanununda dava 558’inci maddeye göre açılacak olup, kitabımızın “İbra” bölümünde davanın açılış biçimi anlatılmaktadır. Haksız fiil sorumluluğunun ana gerekçesi, kişilerinin kendilerine verilen görev sırasında ve görevleri sebebiyle meydana getirdikleri haksız fiilden kaynaklanan zararların kooperatifçe karşılanmasıdır. Sorumluluk hallerinden dördüncüsü hükümsüzlük (Yeni TTK’nunda batıl olarak ifade edilmiştir) olarak ifade edilebilir ki, bir hukuki işlemin açıkça yetkilendirilmediği sürece yerine getiremeyecek bir kişi tarafından veya Kanunun geçerlilik sebebi olarak tanımladığı resmi şekil şartına uyulmadan yapılması durumunda yapılan işlem sanki hiç yapılmamış gibi olur. Bu durumda şirket/kooperatif adına hükümsüz bir işlem yapan yönetim kurulu üyeleri üçüncü şahıslara karşı bizzat kendisi taraf ve sorumlu olacaktır. İşlemin şirket/kooperatifle ilgisi olmayacaktır. Hükümsüzlük veya batıllık aynı zamanda hukuki bir müeyyide sayıKASIM - ARALIK 2012 161 MALİ ÇÖZÜM labileceğinden, hukuki işlemin her iki tarafını da olumsuz yönde etkileyebilir. Yöneticilerin genel kurulu kararı bulunmamasına rağmen, sanki o hususta bir karar varmış gibi davranması veya üçüncü şahıslara gerçeğe aykırı beyanda bulunarak ikna etmesi gibi hallerde Eski Türk Ticaret Kanununun 339’uncu maddesine göre yönetim kurulu üyeleri bu zararlardan şahsen sorumlu olurlar. Dolayısıyla genel kurulun devir ve terk edemeyeceği yetkilerinin yönetim kurulunca ihlal edilmesi hususunu, her zaman Türk Ticaret Kanununun ibra hükümleri çerçevesinde değerlendirmenin doğru olmadığı, genel kurulun ihlal edilen yetkisinin niteliği ve muhataplarına göre meydana gelen neticenin de değişebileceği düşünülmektedir. Yeni Türk Ticaret Kanununun “Batıl kararlar” başlıklı 391’inci maddesinde; “(1) Yönetim kurulunun kararının batıl olduğunun tespiti mahkemeden istenebilir. Özellikle; a) Eşit işlem ilkesine aykırı olan, b) Anonim şirketin temel yapısına uymayan veya sermayenin korunması ilkesini gözetmeyen, c) Pay sahiplerinin, özellikle vazgeçilmez nitelikteki haklarını ihlâl eden veya bunların kullanılmalarını kısıtlayan ya da güçleştiren, d) Diğer organların devredilemez yetkilerine giren ve bu yetkilerin devrine ilişkin kararlar batıldır.” denilmektedir. Dolayısıyla neticeleri bakımından önemli bir farklılık olmamakla birlikte Yeni TTK’nun eskiden “hükümsüz” olarak ifade edilebilen sorumluluk halini “batıl” olarak nitelediği görülmektedir. Yeni TTK’nda yönetim kurulu kararlarının hangi durumlarda batıl olacağı sayılmıştır. Ayrıca genel kurul kararlarının batıl olma durumu ile yönetim kurulu kararlarının batıl olma durumları arasında bir ayırım yapılmıştır. Kanun koyucunun TBMM madde gerekçesinde İsviçre Borçlar Kanununa atıfta bulunarak gerekçelendirdiği bu madde hükmüne aykırı hareket edilmesi halinde kararın batıl olduğunu ileri süren ortağın bir tespit davası açması gerekmektedir. Örneğin anasözleşmeyi değiştirmek, üst birliğe girmeye karar vermek, 162 KASIM - ARALIK 2012 MALİ ÇÖZÜM yönetim kurulunu seçmek, başka bir kooperatifle birleşme, ortaklıktan ayrılan kimselere yapılacak ödemeleri üç yıla kadar geciktirmek, dağılma kararı ve ibra gibi kısmen dahi olsa bir kısmı üçüncü şahısları ilgilendiren nitelikte olsalar da yalnızca genel kurulca alınabilen “kabul” niteliğinde kararlardır. Bu konularda yönetim kurulunun bir karar almasının batıl kalacağı açıktır. Örneğin şirket genel kurul kararı olmamasına rağmen ticaret sicil müdürlüğünün anasözleşme değişikliğini tescil ve ilan etmesi durumunda, yönetim kurulu üyeleri ile sicil memurunu ilgilendiren bir takım hukuki sorunlar doğacağı fakat sonucun şirket/kooperatif tüzel kişiliğini ilgilendirmeyeceği düşünülmektedir. Yine örneğin bir kooperatifte; genel kurul kararı olmaksızın yönetim kurulunun bir üst birliğe ortak olmaya karar vermesi durumunda üst birlik yönetiminin kooperatif genel kurulunun müspet kararını talep etmesi gerekirdi. Bu sebeple üst birliğe ortak olduğu gerekçesiyle kooperatiften hukuki ve mali talepte bulunulamayacaktır. Bu itibarla yönetim kurulu bu tür konularda bir karar alsa dahi karar kooperatif açısından batıl olacağından, sanki yönetim kurulunun böyle bir işlemi yokmuş gibi davranılacak yahut işlemden etkilenenlere karşı edimin ifası, tazminat yahut zararın karşılanması hususlarında yönetim kurulu üyeleri bizzat sorumlu olacaktır. Konunun taraflardan biri iç bünyeden olduğundan dolayı bu örneklerden en belirgini, kooperatiflerde, ortaklıktan ayrılan kimselere yapılacak ödemelerin bir yönetim kurulu kararıyla üç yıla kadar geciktirilmesidir. Ertelemeye ilişkin genel kurul kararı olmadığından itiraz konusu da bulunmayıp, kişi alacağının ödenmesini ihtar ettikten sonra alacağını icra marifetiyle tahsil etme hakkına sahip olacaktır. Bu arada, yönetim kurulunun görevi kendisine anasözleşme ve genel kurul kararlarıyla verilen iş ve işlemleri yerine getirmek olduğundan, genel kurulun devredemeyeceği yetkileri kullanmak suretiyle kooperatif adına işlem yapması görev gibi kabul edilemez. Yöneticilerin genel kurula ait yetkiyi kullanması haksız fiil kapsamında da değerlendirilemez. O halde görevini yerine getirdiği sırada meydana KASIM - ARALIK 2012 163 MALİ ÇÖZÜM getirdikleri haksız fiilden kaynaklanan bir zarardan da bahsetmenin doğru olmayacağı, üçüncü şahısların muhatabının bu durumda şahsi olarak yönetim kurulu üyesi kişiler olduğu düşünülmektedir. İşlemin hukuken geçerli olması için gereken en önemli şekil şartı yerine getirilmemiş ve kooperatif açısından işlem “batıl” kalmıştır. Bu itibarla genel kurulun devir ve terk edemeyeceği yetkilerin yönetim kurulunca ihlal edilmesi halinde kooperatif ortaklarının durumu kabullenmesi gerekmez. Uygulamada şirketçe/kooperatifçe zorunlulukla sahiplenilen işlem, ortakların telafisi mümkün olmayan mağduriyetlerine sebep olduktan sonra (belki birkaç yıl sonra) yönetim kurulu üyelerinin ibra edilmemeleri neticesinde dava açılmasına veya açılmamasına karar verilmektedir. Neticesi baştan tahmin edilen bir sorun batıl bir işlemin kooperatifi bağlamayacağı biçimindeki bir yol tercihi yerine, yöneticilerce tazmin edilmesi imkânsız olan bir büyüklükteki zarardan yöneticilerin sorumlu tutulmasıyla sonuçlanabilmektedir. Oysa ibra, kişinin yetki ve görevi olmayan bir işi hukuka aykırı biçimde işlemesiyle ilgili bir müessese değildir. İbra, daha ziyade yönetim kurulu üyelerinin görevleri çerçevesindeki iş ve işlemleriyle ilgilidir. Kooperatiflerde yaşanan ve derinleşen pek çok sorunun temelinde yatan sebepler; bazı ortaklar veya yöneticilerce hukuk kurallarına uyulmaması, uyulmamanın göz ardı edilmesi ve fiili duruma uygun kurallar ihdas edilerek durumun tamamen içinden çıkılmaz hale getirilmesidir. Konuyla ilgisi bakımından belirtmek gerekirse, anasözleşmeyle yönetim kuruluna tanınan üçüncü şahıslarla sulh yapma veya davadan feragat gibi kanun ve anasözleşmede genel kurulun yetkisinde olan hususlarda, genel kurulun açık bir müsaadesi bulunmadıkça yapılan işlem geçersizdir. Yönetim kurulu böyle bir yetkiyi kullanıyorsa muhatap kişi ve yetkili mercii (yargı ve tapu…vs idare) bu konuda bir genel kurul kararı olup olmadığını araştırmalıdır. Aksi takdirde kooperatif ortaklarının aleyhine bir netice cereyan etmesi durumunda ortaklar ve bir sonraki yönetim kurulu, alışılageldiği üzere fiili durumu kabullenip o aşamadan itibaren hukuki yollara başvurmak hatasına düşmemelidir. 164 KASIM - ARALIK 2012 MALİ ÇÖZÜM Yapılan işlemin genel kurul kararı olmaksızın gerçekleştirildiği ve dolayısıyla işlemin hükümsüzlüğü öne sürülerek hukuki yollara başvurulduğu takdirde, kooperatife karşı savunulabilir bir hususun kalmayacağı düşünülmektedir. Hatta bu durumda ortaklar ve alacaklılar örneğin 6102 sayılı Yeni TTK’nun 553, 555 veya 558’inci maddesine göre değil doğrudan yönetim kurulu üyelerinin şahsına yöneltmek suretiyle her türlü davayı açabileceklerdir. Yönetim kurulu üyelerinin sorumluluk hallerinden beşincisi ve sonuncusu sorumsuz olmadır. Yönetim kurulunun genel kurul tarafından alınan kararı uygulaması halinde, bu konunun başlangıcında Yeni TTK’nun 553’üncü maddesi kapsamında yapılan açıklamalar hariç olmak üzere kooperatifin, ortaklardan bazılarının veya alacaklıların zararlarından yönetim kurulu üyeleri değil doğrudan şirket/kooperatif sorumludur. Şirketin/Kooperatifin devamlı veya geçici olarak sözleşmeli çalıştırdığı kimselerin yaptıkları işlerin belirli bir bilgi veya uzmanlık gerektirmesi halinde yönetim kurulu üyelerinin sorumluluğu bu kimselerin sosyal ve ekonomik seviyesinin gerektirdiği yeterlilikte olmaları ile işlerini yapıp yapmadıklarının gözetilmesinden ibarettir. Örneğin yüklenici firmanın geçici inşaat hakedişlerindeki demir katsayı hesabında hata yapması ve şirketin/kooperatifin kontrol mühendisinin bu hatayı fark etmemesi üzerine oluşan para kaybını yönetim kurulu üyelerinin tazmin etmesinin istenemeyeceği düşünülmektedir. Bu hususta yönetim kurulu üyelerinin, yeterliliğe sahip bir mühendisi işe alması ve işini titizlikle yapmasını takip etmekten başka yapabileceği bir iş yoktur. Yönetim kurulu üyelerinin ve ortakların bulundukları ekonomik, sosyal ve kültürel konumun elverdiği kabiliyet ve iş yapmak üzere ulaşılabilen kişilerden dahası yöneticilerden beklenemez. Bu sebeple genel kurul kararlarının yeterince uygulanıp uygulanmadığının da bu ölçüye göre değerlendirilmesi gerekir. Genel kurulun yetkilerinin diğer organlarca ihlaline ilişkin durumlar ve bu sebeple yönetim kurulu üyelerinin sorumluluğunu salt ibra konusu olarak değerlendirmemek gerekmektedir. KASIM - ARALIK 2012 165 MALİ ÇÖZÜM Gerek yetkilerin kullanılmasında gerekse genel kuruldan alınan yetkilerin genel kurul kararına bağlanmasında, yukarıda yapılan açıklamaların dikkate alınmasında yarar bulunmaktadır. KAYNAKÇA Aytaç, Zühtü (1982). Anonim Ortaklıklarda İbra, Ankara : [yayl.y.]. Çamoğlu, Ersin(1972). Anonim Ortaklık Yönetim Kurulu Üyelerinin Hukuki Sorumluluğu, İstanbul : [yayl.y]. Karahan, Sami(1991). Ticaret Hukuku. Konya : Mimoza Yayınları. T.C. Yasalar (09.07.1956). 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu. Ankara: Resmi Gazete (9353 sayılı) T.C. Yasalar (14.02.2011). 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu. Ankara: Resmi Gazete (27846 sayılı) Uçar, Sarter(1993). Hukukumuzda Ticaret Sicili. İstanbul : Alfa Yayınları. 166 KASIM - ARALIK 2012