Hipnozun Tıpta Genel Kullanım Alanları Kaynak

advertisement
Hipnozun Tıpta
Genel Kullanım
Alanları
HİPNOZ EĞİTİMİ

Hipnozun kullanımındaki eğitim
programları dünya çapında,
ülkeden ülkeye farklılıklar
gösterir. Her program, eğitimi ve
akreditasyonu arttıracak ve
güvenilir sağlık hizmeti arayan
kişilerin uzmanlara olan kamu
güvenini güçlendirecek, eğitim
standartlarına ulaşmaya çalışır.

Pek çok klinisyen, hipnozu
karşılaştıkları en zor
rahatsızlıkları tedavi etmede
kullanmak için öğrenirken, hipnoz
konusunda tam bir yetkinlik
zamanla olur ve sonraki ay veya
yıllarda da ileri düzey atölye
çalışmalarına katılmayı gerektirir.


Dahası, önemli bir prensip şudur
ki; hiç kimse, tedavisi için gerekli
hipnoz eğitimini almadığı alanda
ve hipnoz olmadan rahatça
müdahale edilebilen hastaları
tedavi etmede hipnozu
kullanmamalıdır.
Eğitimin son bir bölümü de etik
kurallara, mesleki ahlaka ve
sertifika vermeye ayrılmıştır.
DR. LİNDEN’İN MAKALESİ,HASTA
İLE HİPNOTİK BİR BAĞ KURMANIN
DÖRT ADIMLI YOLUNDAN
BAHSEDER:
değerlendirme,
 hastanın eğitimi,
 hipnoza yatkınlığının ölçümü ve
 hastanın hipnozdan olumlu
beklentilerinin ve
motivasyonunun arttığı esnada
ona kendi kendine hipnozun
öğretilmesi.


Nihayet nörogörüntüleme
teknikleri sayesinde, hipnoz
sırasında beyin aktivitelerini
gözlemleme olanağına kavuşmuş
olduk. Bunlar, beyinde bölgesel
kanlanma (rCBF), pozitron
emisyon tomografi (PET), tek
foton emisyonlu bilgisayarlı
tomografi (SPECT) ve işlevsel
manyetik rezonanslı görüntüleme
(fMRI) gibi tekniklerdir.

Dr. Crawford bu tekniklerin
psikolojik ve fizyolojik olgular
hakkında nasıl sorular yönelttiğini
belirtmektedir. Hipnotik olguların
özel olarak kortikal ve alt kortikal
işleyişle ilgili olduğuna dair
kanıtlar vardır. Nörofizyolojik
açıdan, hipnoza yüksek yatkınlık
gösteren kimseler çoğunlukla
hipnotik veya hipnotik olmayan
şartlar altında daha büyük EEG
yarıküresel asimetriler gösterir.

Beyinle ilgili metabolizma
çalışmaları, beynin bazı
bölgelerinde hipnoz sırasında
artış olduğunu gözlemlemiştir.
Artan kan dolaşımı ve hızlanan
metabolizma, yükselen zihinsel
gayret ile ilişkilendirilebilir ve bu
veriler hipnozun zihinsel çabanın
artmasıyla ilgisi olduğuna işaret
eder.

Klinisyenler şunu bilmelidir ki
hastanın daha önce unutmuş
olduğu bir travmayı hatırlamış
olmasının klinik bir anlam ve
önemi vardır, ancak tacize
yönelik anıların hatırlanması
bunların gerçekten yaşanmış
olduğunu göstermez. Hipnoz
kullanarak hafızanın yeniden
yapılandırılabileceği ispat
edilmiştir. (örn., Barnier &
McConkey, 1992).

Hipnoz, anksiyete bozukluklarının
tedavisinde yardımcı yöntem olarak
kullanılmaya özel olarak elverişlidir.
Hipnoz uygulayıcılarının yüzde 95’i
hipnozu anksiyete halinin tedavisinde
yardımcı olarak kullanırlar. Zihinde
canlandırılmış olaylara gerçeklik kattığı
için hipnoz, duyarlılığı azaltmak ve
yeniden nüksetmelerle başa çıkmak
için mükemmel bir yardımcı araç
olabilecek güçtedir.

Hipnotik prosedürleri kullanarak
uyanıklıkta azalma sağlanabilir ve
rahatlama arttırılabilir. Gerek
kendi kendine, gerekse terapist
tarafından uygulanan hipnozun,
panik hastaların basit fobilerinde
ve ayrıca agorafobi tedavisinde
olumlu sonuçlar verdiği
kanıtlanmıştır.

Frankel ve Orne’nin (1976)
belirttiği gibi korku duyan
hastalar, diğerlerinden veya
toplumun genelinden daha kolay
hipnoz edilebilmektedir.

Genel anksiyete durumunun
azaltılmasının yanında hipnotik
teknikler, kendine saygı hissinin
ve öz saygının yeniden
kazanılmasında da kullanılabilir.


Endişe halinin tedavisindeki başarısına
ters bir biçimde, yaygın bir kanıya
göre hipnoz, depresyon tedavisinde,
intihar riskinden dolayı uygun bir araç
olarak kabul edilmez.
Aslında ümitsizliğin intiharın en önemli
göstergesi olduğu göz önünde
bulundurulursa, bu değişkenin yüksek
olduğu hastalarda, hipnoz yöntemini
bir tarafa mı bırakacağına yoksa bu
ümitsizliğin azaltılması için hipnoz
kullanma yoluna mı gideceğine
klinisyen kendisi karar verebilir.
TRAVMA SONRASI STRES BOZUKLUĞU
(TSSB)

Dr. Spiegel, hipnoz ve bölünme
durumları ile travma sonrası stres
bozukluğu arasındaki örtüşme
üzerinde artmakta olan ilgiye
dikkat çeker. Özellikle de
hipnozun üç ana bileşeni olan
içine çekme, bölünme ve telkine
yatkınlık (Spiegel, 1994) ile
travma sonrası stres bozukluğu
(TSSB) semptomlarının
kategorileri arsındaki benzerliğe
değinir.
DÖNÜŞÜM BOZUKLUKLARI

Dönüşüm bozuklukları da hipnoz
kullanılarak tedavi edilmeye
özellikle uygundur. 1986’da Trillat
gereğinden hızlı bir şekilde
sonuca vararak, histerinin artık
görülmeyeceğini söylemiştir.
Ancak, dönüşüm bozuklukları
hala nörolog, psikiyatrist ve
psikoterapistleri ciddi olarak
meşgul eden bir durumdur.

Dr. Murray-Jobsis’in belirttiği gibi,
çok karmaşık psikoz ve kişilik
bölünme durumlarında, tedavi
yöntemi olarak hipnoz
metotlarının kullanılmaya
başlaması üzerinden yaklaşık
yüzelli sene geçmiştir. Yapılan
deneyler gösterir ki, tedavi
edilmesi çok güç psikozu ve
kişilik bozukluğu olan kimseler,
hipnotik yatkınlığa sahiptir. Bu
yatkınlık güvenle ve üretici bir
tarzda tedavi için kullanılabilir.

Ağır rahatsızlığı olan hastalarla
ilgilenecek olan klinisyenlerin, bu
tip kimselere dair tecrübeleri
bulunmalı ve aynı zamanda
hassas olmaları gerekir. Ayrıca,
ruhsal açıdan kırılgan bu tip
hastaların hipnozla terapisinde
empati büyük bir rol oynar.

Psikoz ve kişilik bozukluğu
yaşayan hastalar için hipnoterapinin kavramsal iskeleti,
psikanalitik bir sisteme sahiptir.
Amaç, hayat tecrübelerini
yeniden oluşturmak ve rahatsızlık
yaşayan hastanın sağlıklı bir
biçimde gelişmesine olanak
yaratmaktır. Hemen hemen bütün
geleneksel terapi teknikleri bu tip
hastaların hipnozla tedavisi için
uyarlanabilir.
ÇOĞUL KİŞİLİK

Dr. Kluft, her bir bakış açısının bu
karmaşık çalışma alanına katkısı
olduğunu savunur ve bu konudaki
mantıklı görüş, herhangi bir bakış açısının
tümüyle veya ısrarlı bir şekilde
dışlanmasını yanlış bulur. Hipnozun bu
şekilde kullanımı ile gerçek ve fantezinin
yer değiştirmesi üzerinde bazı endişeler
olsa da, hastaların bu travması üzerinde
çalışarak iyi olma durumuna geçmeleri
mümkündür. Zira hedef tarihsel
gerçeklerin yerli yerine oturmasından çok,
hastanın kendine gelerek iyileşmesidir ve
işin bu tarihi gerçekler kısmı birçok
durumda sorun yaratmayacaktır.

Bölünme, klinik hastalarda ve
sağlıklı kitlelerde, travma
karşısında yaygın olarak görülen
bir tepkidir. Dr. Kluft yan etkilerin
olmadığı durumlarda, travma
geçiren birçok hastanın
tedavisinde hipnozun mükemmel
bir tedavi aracı olduğunu
düşünür.
ANOREKSİ NERVOZA VE BULİMİA

Gerek Dr. Torem, gerekse Dr.
Vanderlinden anoreksi nervoza ve
bulimia durumlarında, hipnozun bir
terapi aracı olarak çok az fayda
verdiğini belirtirler. Nitekim
hipnoterapistler ağırlıklı olarak
obezitenin tedavisiyle ilgilenmektedir.
Ancak yine de Pierre Janet
zamanından bugüne hipnozla yapılan
müdahalelerin yeme bozukluğu olan
hastalar üzerindeki olumlu etkilerini
kaynaklarda defalarca bildirilmiştir.
OBEZİTENİN TEDAVİSİ

Dr. Vanderlinden problem hakkında
çok pratik, sağduyulu bir gözden
geçirme önerir. Böylece, kayda değer
bir grup hasta grubu için kilo vermek
ne gerçekçi bir hedeftir, ne de tedavi
bu amaca yönelik olarak adapte
edilmelidir. Mesela kilo vermeyi amaç
edinmek yerine, kendilerini fazla kilolu
olarak kabul etmeleri gerekir. Makale
yazarının, diğerleriyle birlikte
benimsediği yaklaşım (Vanderlinden,
Norré & Vandereycken, 1992)
davranışçı, bilişsel ve etkileşimli
bileşenleri içermektedir.

Tedavilerin büyük bir bölümü
yalnızca çabuk kilo vermeye
yöneliktir ve hayati önem taşıyan
kilo sabitleme ve yeniden
nüksetmesini engelleme işlemini
ihmal eder. Hastanın düzenli
biçimde cesaretlendirilmesi ile 12 yıl süren bir takip süreci,
muhtemel bir nüksetme ihtimalini
ortadan kaldırır.
CİNSEL İŞLEV BOZUKLUĞU

Cinsel işlev bozukluğunun
tedavisi psikodinamik psikolojik
terapi yaklaşımıyla, kısa dönem,
yoğun, eklektik bir psikoterapik
yaklaşımla, ya da bir bilişsel
davranışçı yaklaşım yoluyla
yapılabilir ve bunların hepsinde
hipnoz desteği fayda sağlar.

Cinsel yetersizliğin giderilmesinde
şaşırtıcı derecede az bir hipnoz
uygulaması vardır. Ancak buna
rağmen, cinsel ilgi, istek ve
davranışlarda, düşünce, hayal ve
sembollerin etki ve önemi aşırı
vurgulanamaz. Tedavinin asıl amacı ve
katkısı, cinsel yetersizliğin oluşumuna
katkıda bulunan düşünceleri,
çağrışımları, sembolleri ve imajları
değiştirmektir. Hipnoz ise tedavide
tüm bu bilişsel seviyelerde istenen
etkilerin oluşturulması için güçlü bir
araçtır.
AĞRI VE TEDAVİSİ

Akut ağrı, kaygı azaltma
yöntemiyle en iyi kontrol
edilirken, kronik ağrılarda kişinin
psikolojik çevresinin de ele
alınması stratejisine gerek
duyulur. Birçok vakada kronik
ağrının kesin organik bir nedeni
olmayabilir ancak ikincil
kazançlar konusu tipik olarak
mevcuttur ve hipnotik
stratejilerin başlangıçta ikincil
kazançları tehdit etmeden
geliştirilmesine ihtiyaç vardır.

Kaygıyı düşürme anlayışı üzerine
kurulu olan hipnotik müdahale,
sadece terapisti ve hastayı hayal
kırıklığına uğratır ve genellikle de
başarısız olur.

Dr.Evans’ın belirttiği gibi kronik
ağrı hastalarında başarılı bir
tedavi sonucunun kriterleri, salt
ağrı dindirmeden daha
karmaşıktır. “Çoklu sonuç
değerlendirmelerinin, depresyon
azaltımı, ilaç ve uyuşturucu
kullanımı, iyileştirilmiş uyku,
toplumsal ve ailevi ilişkiler,
yaşam kalitesi, hareket
kabiliyetinde artma ve aktivite
düzeyi ve işe dönüş gibi konuları
da göz önünde tutması gerekir .
YANIK TEDAVİSİ

Ciddi yanıkları olan hastanın,
zedelenmeden tamamen
iyileşene kadar geçen süreçte,
psikiyatrik desteğe ihtiyacı vardır.
Rahatlama seyrek olarak
tamamlanmasa bile, opiodlar ağrı
dindirme için tedavide bir
seçimdir. Hipnoz yardımcı bir ek
olabilir ve hipnoz edilebilirlik
testinde düşük çıkan hastalar bile
esirgenmemelidir.

Yanma sonrası ilk 2-4 saatte, hipnoz
kızdırıcı tepkiyi azaltır. Sonra, ağrıyı
dindirmede yardımcıdır ve özellikle çok
acı veren prosedüral acılı hastalardaki
ağrının kontrolünde etkilidir.
Enfeksiyon mümkün olduğunca
azaltılır, bastırılmış iştah yeniden eski
haline getirilebilir ve vücut imgelemesi
ile rehabilitasyona aktif katılım
desteklenir. Yaralanmış bölgesinin
“serin ve rahat” olduğu telkinini kabul
eden yanmış bir hastaya müdahale
etmek basittir, iyimserdir ve hızla
iyileşir.

Genel olarak, dişçinin
muayenehanesine giren hasta,
bir tür transtadır ve dişçinin
hastanın muayene ortamında
rahat edebilmesi için bu hipnotik
durumu kontrol etme imkanı
vardır. Hipnotik etkileşim ilk
kelime söylenmeden başlamıştır.

Hipnotik stratejilerin uygulandığı,
ancak hipnoz kavramlarının
vurgulanmadığı, bir başka alan
da, 3-dakikada sigara bırakma
etkileşimleridir. Bu, eğer hastanın
sigarayı bırakması gerektiği
arzusunun belirtileri varsa,
ağızdan muayene ya da kanser
taraması sonucunda ortaya
çıkabilir.

1970’lerde, araştırmalar, hem klinik
yararlılık, hem de çocuklarda kendi
kendine hipnoza dayalı psikofizyolojik
değişiklikler bildirmeye başlamıştır.
Aynı zamanda hipnoz eğitiminin
faydaları, kanser gibi kronik hastalıklı
çocuklarda, hemofili ve astımda fark
edilmiştir. Kendini yönetmenin başarılı
uygulamaları aşağıdakileri de içerir:
çocuğun kendine odaklanması, karar
vermesini kontrol etmesi, ve kişisel
imajinasyon yeteneklerini kullanarak
çocuğun tercihlerine özel ilgi
göstermek.

Davranışsal problemler için
dolaylı yaklaşımlar kullanılır.
Bunlar bir kişinin davranışlarının
tedavisinde normal olarak
beklenti içinde olabileceği,
problemi çözme beklentisinden
ziyade, problemlerle mücadele
gücünü geliştirmek, anksiyeteyi
yatıştırmak, kendi kendine hipnoz
yardımıyla benlik değerini
geliştirmek, olabilir.

Astım, migren, enkoprezis, Tourette
sendromu, iltihabi bağırsak hastalığı
gibi biyo-davranışsal hastalıklarda,
psikolojik stresin hastalığı daha da
kötüleştirdiği iyi bilinmektedir. Kendi
kendine hipnozu öğretmek, benlik
kontrolü hissini teşvik ettiği gibi
semptomu azaltmak için de bir strateji
sağlamaktadır. Klinisyenler çocuk
hastalıklarında klinik hipnozun
kullanımı ve pediatriye kaynaştırma
konusunda uygun eğitim sahibi
olmalıdırlar.
Download