Hipnozun Tıpta Kullanımı Kaynak

advertisement
Hipnozun Tıpta Genel
Kullanım Alanları
Tahir Özakkaş MD.,PhD
Psikiyatrist-Psikoterapist
Halk sağlığı Bilim Doktoru
2. Ulusal Hipnoz Kongresi Ekim 2005 İst.
HİPNOZ EĞİTİMİ
 Hipnozun kullanımındaki eğitim
programları dünya çapında, ülkeden
ülkeye farklılıklar gösterir. Her program,
eğitimi ve akreditasyonu arttıracak ve
güvenilir sağlık hizmeti arayan kişilerin
uzmanlara olan kamu güvenini
güçlendirecek, eğitim standartlarına
ulaşmaya çalışır.
 Pek çok klinisyen, hipnozu karşılaştıkları
en zor rahatsızlıkları tedavi etmede
kullanmak için öğrenirken, hipnoz
konusunda tam bir yetkinlik zamanla olur
ve sonraki ay veya yıllarda da ileri düzey
atölye çalışmalarına katılmayı gerektirir.
 Dahası, önemli bir prensip şudur ki; hiç
kimse, tedavisi için gerekli hipnoz
eğitimini almadığı alanda ve hipnoz
olmadan rahatça müdahale edilebilen
hastaları tedavi etmede hipnozu
kullanmamalıdır.
 Eğitimin son bir bölümü de etik kurallara,
mesleki ahlaka ve sertifika vermeye
ayrılmıştır.
Dr. Linden’in makalesi,hasta ile hipnotik bir bağ
kurmanın dört adımlı yolundan bahseder:
 değerlendirme,
 hastanın eğitimi,
 hipnoza yatkınlığının ölçümü ve
 hastanın hipnozdan olumlu
beklentilerinin ve motivasyonunun arttığı
esnada ona kendi kendine hipnozun
öğretilmesi.
 Nihayet nörogörüntüleme teknikleri
sayesinde, hipnoz sırasında beyin
aktivitelerini gözlemleme olanağına
kavuşmuş olduk. Bunlar, beyinde
bölgesel kanlanma (rCBF), pozitron
emisyon tomografi (PET), tek foton
emisyonlu bilgisayarlı tomografi
(SPECT) ve işlevsel manyetik rezonanslı
görüntüleme (fMRI) gibi tekniklerdir.
 Dr. Crawford bu tekniklerin psikolojik ve
fizyolojik olgular hakkında nasıl sorular
yönelttiğini belirtmektedir. Hipnotik
olguların özel olarak kortikal ve alt
kortikal işleyişle ilgili olduğuna dair
kanıtlar vardır. Nörofizyolojik açıdan,
hipnoza yüksek yatkınlık gösteren
kimseler çoğunlukla hipnotik veya
hipnotik olmayan şartlar altında daha
büyük EEG yarıküresel asimetriler
gösterir.
 Beyinle ilgili metabolizma çalışmaları,
beynin bazı bölgelerinde hipnoz
sırasında artış olduğunu gözlemlemiştir.
Artan kan dolaşımı ve hızlanan
metabolizma, yükselen zihinsel gayret ile
ilişkilendirilebilir ve bu veriler hipnozun
zihinsel çabanın artmasıyla ilgisi
olduğuna işaret eder.
 . Klinisyenler şunu bilmelidir ki hastanın
daha önce unutmuş olduğu bir travmayı
hatırlamış olmasının klinik bir anlam ve
önemi vardır, ancak tacize yönelik
anıların hatırlanması bunların gerçekten
yaşanmış olduğunu göstermez. Hipnoz
kullanarak hafızanın yeniden
yapılandırılabileceği ispat edilmiştir.
(örn., Barnier & McConkey, 1992).
 Hipnoz, anksiyete bozukluklarının tedavisinde
yardımcı yöntem olarak kullanılmaya özel
olarak elverişlidir. Hipnoz uygulayıcılarının
yüzde 95’i hipnozu anksiyete halinin
tedavisinde yardımcı olarak kullanırlar. Zihinde
canlandırılmış olaylara gerçeklik kattığı için
hipnoz, duyarlılığı azaltmak ve yeniden
nüksetmelerle başa çıkmak için mükemmel bir
yardımcı araç olabilecek güçtedir.
 Hipnotik prosedürleri kullanarak
uyanıklıkta azalma sağlanabilir ve
rahatlama arttırılabilir. Gerek kendi
kendine, gerekse terapist tarafından
uygulanan hipnozun, panik hastaların
basit fobilerinde ve ayrıca agorafobi
tedavisinde olumlu sonuçlar verdiği
kanıtlanmıştır.
Frankel ve Orne’nin
(1976) belirttiği gibi korku
duyan hastalar,
diğerlerinden veya
toplumun genelinden
daha kolay hipnoz
edilebilmektedir.
Genel anksiyete durumunun
azaltılmasının yanında
hipnotik teknikler, kendine
saygı hissinin ve öz saygının
yeniden kazanılmasında da
kullanılabilir.
 Endişe halinin tedavisindeki başarısına ters bir
biçimde, yaygın bir kanıya göre hipnoz,
depresyon tedavisinde, intihar riskinden dolayı
uygun bir araç olarak kabul edilmez.
 Aslında ümitsizliğin intiharın en önemli
göstergesi olduğu göz önünde bulundurulursa,
bu değişkenin yüksek olduğu hastalarda,
hipnoz yöntemini bir tarafa mı bırakacağına
yoksa bu ümitsizliğin azaltılması için hipnoz
kullanma yoluna mı gideceğine klinisyen kendisi
karar verebilir.
travma sonrası stres bozukluğu (TSSB)
 Dr. Spiegel, hipnoz ve bölünme
durumları ile travma sonrası stres
bozukluğu arasındaki örtüşme üzerinde
artmakta olan ilgiye dikkat çeker.
Özellikle de hipnozun üç ana bileşeni
olan içine çekme, bölünme ve telkine
yatkınlık (Spiegel, 1994) ile travma
sonrası stres bozukluğu (TSSB)
semptomlarının kategorileri arsındaki
benzerliğe değinir.
dönüşüm bozuklukları
 dönüşüm bozuklukları da hipnoz
kullanılarak tedavi edilmeye özellikle
uygundur. 1986’da Trillat gereğinden
hızlı bir şekilde sonuca vararak,
histerinin artık görülmeyeceğini
söylemiştir. Ancak, dönüşüm
bozuklukları hala nörolog, psikiyatrist ve
psikoterapistleri ciddi olarak meşgul
eden bir durumdur.
 Dr. Murray-Jobsis’in belirttiği gibi, çok
karmaşık psikoz ve kişilik bölünme
durumlarında, tedavi yöntemi olarak
hipnoz metotlarının kullanılmaya
başlaması üzerinden yaklaşık yüzelli
sene geçmiştir. Yapılan deneyler gösterir
ki, tedavi edilmesi çok güç psikozu ve
kişilik bozukluğu olan kimseler, hipnotik
yatkınlığa sahiptir. Bu yatkınlık güvenle
ve üretici bir tarzda tedavi için
kullanılabilir.
 Ağır rahatsızlığı olan hastalarla
ilgilenecek olan klinisyenlerin, bu tip
kimselere dair tecrübeleri bulunmalı ve
aynı zamanda hassas olmaları gerekir.
Ayrıca, ruhsal açıdan kırılgan bu tip
hastaların hipnozla terapisinde empati
büyük bir rol oynar.
 Psikoz ve kişilik bozukluğu yaşayan
hastalar için hipnoterapinin kavramsal
iskeleti, psikanalitik bir sisteme sahiptir.
Amaç, hayat tecrübelerini yeniden
oluşturmak ve rahatsızlık yaşayan
hastanın sağlıklı bir biçimde gelişmesine
olanak yaratmaktır. Hemen hemen bütün
geleneksel terapi teknikleri bu tip
hastaların hipnozla tedavisi için
uyarlanabilir.
Çoğul Kişilik
 Dr. Kluft, her bir bakış açısının bu karmaşık çalışma
alanına katkısı olduğunu savunur ve bu konudaki mantıklı
görüş, herhangi bir bakış açısının tümüyle veya ısrarlı bir
şekilde dışlanmasını yanlış bulur. Hipnozun bu şekilde
kullanımı ile gerçek ve fantezinin yer değiştirmesi
üzerinde bazı endişeler olsa da, hastaların bu travması
üzerinde çalışarak iyi olma durumuna geçmeleri
mümkündür. Zira hedef tarihsel gerçeklerin yerli yerine
oturmasından çok, hastanın kendine gelerek iyileşmesidir
ve işin bu tarihi gerçekler kısmı birçok durumda sorun
yaratmayacaktır.
 Bölünme, klinik hastalarda ve sağlıklı
kitlelerde, travma karşısında yaygın
olarak görülen bir tepkidir. Dr. Kluft yan
etkilerin olmadığı durumlarda, travma
geçiren birçok hastanın tedavisinde
hipnozun mükemmel bir tedavi aracı
olduğunu düşünür.
anoreksi nervoza ve bulimia
 Gerek Dr. Torem, gerekse Dr. Vanderlinden
anoreksi nervoza ve bulimia durumlarında,
hipnozun bir terapi aracı olarak çok az fayda
verdiğini belirtirler. Nitekim hipnoterapistler
ağırlıklı olarak obezitenin tedavisiyle
ilgilenmektedir. Ancak yine de Pierre Janet
zamanından bugüne hipnozla yapılan
müdahalelerin yeme bozukluğu olan hastalar
üzerindeki olumlu etkilerini kaynaklarda
defalarca bildirilmiştir.
Obezitenin Tedavisi
 Dr. Vanderlinden problem hakkında çok pratik,
sağduyulu bir gözden geçirme önerir. Böylece,
kayda değer bir grup hasta grubu için kilo
vermek ne gerçekçi bir hedeftir, ne de tedavi bu
amaca yönelik olarak adapte edilmelidir. Mesela
kilo vermeyi amaç edinmek yerine, kendilerini
fazla kilolu olarak kabul etmeleri gerekir. Makale
yazarının, diğerleriyle birlikte benimsediği
yaklaşım (Vanderlinden, Norré & Vandereycken,
1992) davranışçı, bilişsel ve etkileşimli
bileşenleri içermektedir.
 Tedavilerin büyük bir bölümü yalnızca
çabuk kilo vermeye yöneliktir ve hayati
önem taşıyan kilo sabitleme ve yeniden
nüksetmesini engelleme işlemini ihmal
eder. Hastanın düzenli biçimde
cesaretlendirilmesi ile 1-2 yıl süren bir
takip süreci, muhtemel bir nüksetme
ihtimalini ortadan kaldırır.
Cinsel işlev bozukluğu
 Cinsel işlev bozukluğunun tedavisi
psikodinamik psikolojik terapi
yaklaşımıyla, kısa dönem, yoğun,
eklektik bir psikoterapik yaklaşımla, ya
da bir bilişsel davranışçı yaklaşım
yoluyla yapılabilir ve bunların hepsinde
hipnoz desteği fayda sağlar.
 Cinsel yetersizliğin giderilmesinde şaşırtıcı
derecede az bir hipnoz uygulaması vardır.
Ancak buna rağmen, cinsel ilgi, istek ve
davranışlarda, düşünce, hayal ve sembollerin
etki ve önemi aşırı vurgulanamaz. Tedavinin
asıl amacı ve katkısı, cinsel yetersizliğin
oluşumuna katkıda bulunan düşünceleri,
çağrışımları, sembolleri ve imajları
değiştirmektir. Hipnoz ise tedavide tüm bu
bilişsel seviyelerde istenen etkilerin
oluşturulması için güçlü bir araçtır.
Ağrı ve Tedavisi
 Akut ağrı, kaygı azaltma yöntemiyle en
iyi kontrol edilirken, kronik ağrılarda
kişinin psikolojik çevresinin de ele
alınması stratejisine gerek duyulur.
Birçok vakada kronik ağrının kesin
organik bir nedeni olmayabilir ancak
ikincil kazançlar konusu tipik olarak
mevcuttur ve hipnotik stratejilerin
başlangıçta ikincil kazançları tehdit
etmeden geliştirilmesine ihtiyaç vardır.
 Kaygıyı düşürme anlayışı üzerine kurulu
olan hipnotik müdahale, sadece terapisti
ve hastayı hayal kırıklığına uğratır ve
genellikle de başarısız olur.
 Dr.Evans’ın belirttiği gibi kronik ağrı
hastalarında başarılı bir tedavi
sonucunun kriterleri, salt ağrı
dindirmeden daha karmaşıktır. “Çoklu
sonuç değerlendirmelerinin, depresyon
azaltımı, ilaç ve uyuşturucu kullanımı,
iyileştirilmiş uyku, toplumsal ve ailevi
ilişkiler, yaşam kalitesi, hareket
kabiliyetinde artma ve aktivite düzeyi ve
işe dönüş gibi konuları da göz önünde
tutması gerekir .
Yanık Tedavisi
 Ciddi yanıkları olan hastanın,
zedelenmeden tamamen iyileşene kadar
geçen süreçte, psikiyatrik desteğe
ihtiyacı vardır. Rahatlama seyrek olarak
tamamlanmasa bile, opiodlar ağrı
dindirme için tedavide bir seçimdir.
Hipnoz yardımcı bir ek olabilir ve hipnoz
edilebilirlik testinde düşük çıkan hastalar
bile esirgenmemelidir.
 Yanma sonrası ilk 2-4 saatte, hipnoz kızdırıcı
tepkiyi azaltır. Sonra, ağrıyı dindirmede
yardımcıdır ve özellikle çok acı veren
prosedüral acılı hastalardaki ağrının
kontrolünde etkilidir. Enfeksiyon mümkün
olduğunca azaltılır, bastırılmış iştah yeniden
eski haline getirilebilir ve vücut imgelemesi ile
rehabilitasyona aktif katılım desteklenir.
Yaralanmış bölgesinin “serin ve rahat” olduğu
telkinini kabul eden yanmış bir hastaya
müdahale etmek basittir, iyimserdir ve hızla
iyileşir.
 Genel olarak, dişçinin muayenehanesine
giren hasta, bir tür transtadır ve dişçinin
hastanın muayene ortamında rahat
edebilmesi için bu hipnotik durumu
kontrol etme imkanı vardır. Hipnotik
etkileşim ilk kelime söylenmeden
başlamıştır.
 Hipnotik stratejilerin uygulandığı, ancak
hipnoz kavramlarının vurgulanmadığı, bir
başka alan da, 3-dakikada sigara
bırakma etkileşimleridir. Bu, eğer
hastanın sigarayı bırakması gerektiği
arzusunun belirtileri varsa, ağızdan
muayene ya da kanser taraması
sonucunda ortaya çıkabilir.
 1970’lerde, araştırmalar, hem klinik yararlılık,
hem de çocuklarda kendi kendine hipnoza
dayalı psikofizyolojik değişiklikler bildirmeye
başlamıştır. Aynı zamanda hipnoz eğitiminin
faydaları, kanser gibi kronik hastalıklı
çocuklarda, hemofili ve astımda fark edilmiştir.
Kendini yönetmenin başarılı uygulamaları
aşağıdakileri de içerir: çocuğun kendine
odaklanması, karar vermesini kontrol etmesi, ve
kişisel imajinasyon yeteneklerini kullanarak
çocuğun tercihlerine özel ilgi göstermek.
 Davranışsal problemler için dolaylı
yaklaşımlar kullanılır. Bunlar bir kişinin
davranışlarının tedavisinde normal
olarak beklenti içinde olabileceği,
problemi çözme beklentisinden ziyade,
problemlerle mücadele gücünü
geliştirmek, anksiyeteyi yatıştırmak,
kendi kendine hipnoz yardımıyla benlik
değerini geliştirmek, olabilir.
 Astım, migren, enkoprezis, Tourette sendromu,
iltihabi bağırsak hastalığı gibi biyo-davranışsal
hastalıklarda, psikolojik stresin hastalığı daha
da kötüleştirdiği iyi bilinmektedir. Kendi kendine
hipnozu öğretmek, benlik kontrolü hissini teşvik
ettiği gibi semptomu azaltmak için de bir strateji
sağlamaktadır. Klinisyenler çocuk
hastalıklarında klinik hipnozun kullanımı ve
pediatriye kaynaştırma konusunda uygun eğitim
sahibi olmalıdırlar.
Download