Stres ve Anksiyete Bozukluklarının Kontrolünde Hipnoz Tahir Özakkaş MD.,PhD Psikiyatrist-Psikoterapist Halk sağlığı Bilim Doktoru 2. Ulusal Hipnoz Kongresi Ekim 2005 İst. Kaygı doğal olarak tüm insanların zaman zaman yaşadığı normal bir duygu iken, aşırı ve duruma uygun olmayan “patolojik kaygı” bir kaygı bozukluğu şeklinde ortaya çıkabilir. Normal ve “patolojik” kaygı arasındaki ayrım her ikisi açısından da yapılmalıdır. Normal kaygı, tehdit edici durumlarda koruyucu bir işlev görür ve bu tehdidi aşma motivasyonunu güçlendirir. Diğer taraftan patolojik kaygının yararlı bir amacı yoktur ve yeterli düzeyde iş görememe ile bağdaştırılır. Nüfusun yaklaşık yüzde onunun kaygı bozukluğu yaşadığı tahmin edilmektedir. ANKSIYETENİN TEDAVİSİ Anksiyete bozukluklarının yönetimi psikoterapi, farmakoterapi ya da ikisini birden içerebilir. Anksiyete bozukluklarının tedavisine yönelik psikolojik ya da hipnoza dayalı terapilerin temel amaçları: Kaygıyı kışkırtan duruma hastanın (hayal gücüyle ya da gerçeklikte) maruz bırakılması (böylece şart sızlandırma, alışkanlık edinme veya duyarsızlaştırma sağlanmış olur); Tehdit algısını değiştirmek için durumun bilişsel olarak yeniden değerlendirilmesi; Stres veya kaygı provokasyonunun kişisel (sembolik) öneminin belirlenmesi; Hastanın stres yaratan durumla ve stres veya kaygı semptomlarıyla uğraşma yetisinde, kendine karşı olan yeterlilik duygusunun arttırılması ve baş etme stratejilerinin provası. Hipnoz temelli davranışçı, bilişsel ve diğer psikoterapi müdahalelerinin uygulanabilirliği ve yeterliliğine rağmen, hasta farklılıklarını anlamaya ve tedavi müdahalelerini bireyselleştirmeye ihtiyaç duyar (Jackson ve Stanley, 1987). . İç görü yönelimli terapi hastanın kaygısının kökenini bulmasını ve anlamasını ve böylece değişmesi konusunda desteklemesini hedefler. Bu yaklaşımda kaygı, hastanın yüzleşmediği ya da farkında olmadığı başka bir meselenin sembolü olarak kabul edilir. Uyarılma Yönetimi Uygun bir eğitimle hastaların çoğu kaygı yanıtlarını kontrol etmeyi öğrenebilir. Böylece problem çözümüne odaklanabilir veya kaygı ve kaygıyı tetikleyen durumlar arasındaki bağlantıyı etkisizleştirebilirler. Kaygı yönetimi tekniklerinin amacı, aşağıdaki ikisinden biri ya da her ikisidir: ortalama-yani taban-anksiyete düzeyinin azaltılması ya da kaygıyı tetikleyen durumdaki akut kaygı yanıtının kontrolü. Meditasyon, yoga ya da diğer farklı meditasyon yöntemleri özellikle ortalama ya da taban kaygı ve uyarılma düzeyinin azaltılmasında çok büyük yarar sağlayabilir. Durumsal kaygılarda ise bu teknikler daha az kullanılır. Hastaların kaygı kontrolünü öğrenmek için gevşeme tekniklerini kullanmalarının uzun bir tarihi vardır. Aşamalı Gevşemeyi ilk kez tanıtan Jacobson dur (1929), bu teknikte hasta vücudundaki kas gruplarını sistematik olarak kasıp gevşetmek suretiyle kaslarının gerginliğini ve bunun kontrolü arasındaki farkı öğrenir. Benson da (1975) kaygı kontrolüyle ilgili daha kısa ve etkili alternatif bir yöntem geliştirmiştir. Hipnoz, özellikle kendi kendine hipnoz, kaygı bozukluklarının tedavisinde önemli bir rol oynar. İlke olarak hipnoz, hastayı kaygıyı tetikleyen durumda kullanılacak hızlı ipuçlu gevşeme, algılanan tehdidin doğasıyla ilgili algı değişimlerini destekleme ve bu durumla baş etme yeteneğine güvenme konusunda eğitmek için kullanılır. Hastalar kendi kendine hipnoza dayalı uyarımı azaltma ve gevşemeyi kullandıklarında; bu onların kendi kendilerini kontrol edebilme duygularına, baş edebilme becerilerine ve güvenlerine katkıda bulunur. Daha önceden değiştirilemez olduğunu düşündükleri olguları etkileyebilmektedirler. Bu, kontrol odağıyla ilgili inançlarını değiştirir ve kendi kendine yetme duygularını artırır. Bilişsel-Davranışçı Terapi Bilişsel terapi, kaygı bozukluğunun devamını sağlayan durumun tehdit edici olarak yorumlanması inancına dayanır (Beck ve Emery, 1985). Üç aşamalı şema temelli bilgi işleme süreci modeli önerilmektedir (Beck ve Clark, 1997). Kaygı, panik bozukluğunda olduğu gibi kaygı semptomlarının tehdit edici olarak yorumlanması nedeniyle de ortaya çıkabilir. Özel fobi ve bazı obsesif kompulsif bozukluklarda olduğu gibi bir hayvan, mikroplar veya kan tehdit kaynağı olarak algılanabilir. Ya da algılanan tehdit, sosyal fobi, agorafobi gibi belli durumların veya travma sonrası stres bozukluğu gibi geçmişteki travmatik yaşantıların hatırlatıcılarının sonucu olabilir. Bilişsel yaklaşım hastanın gerçekçi olmayan düşünce süreçlerini ve kendisiyle ilgili önermelerini incelemesine yardım ederek tehditle ilgili inançlarını değiştirmesini sağlar. İkna edici bir iletişim biçimi olarak hipnoza dayalı tedaviler, bilişsel-davranışçı stratejilerin güçlü bir yardımcısıdır. Hipnotik durumdaki eleştirel düşünmeyi askıya alma, hastanın bilişsel davranışçı terapinin iknaya dayalı iletişim yollarını kabul etmeye daha yatkın olmasını sağlayabilir. Terapötik iletişimde eleştirel ve olumsuz yorumlar yapan hastalar, hipnotik ortamda terapistin ikna edici mesajlarını normalde yapmayacakları biçimde dinlemek durumunda kalırlar; bir yorumda bulunmadan dikkat etme ve dinleme süreci, hastaların terapistin mesajlarının içeriğine daha çabuk ulaşmalarını sağlar (McConkey, 1984, s.80) Ayrıca, bilişsel süreçlerdeki değişiklikler, hastaların olayları, onların önemini, kendi baş etme becerilerini ve umulan sonucun alternatif yorumlarını kabul etmelerine yardım edebilir. Birçok psikoterapi yöntemi değişim sürecini hızlandırmak için hayal gücü ve fanteziyi kullanır. Hipnozla desteklenen terapiler bazı hastaların hayal ve fanteziye gerçek olarak yanıt vermeleriyle sonuçlanabilir. Hipnoz kaygının tedavisi için uygulanan çeşitli müdahaleleri güçlendirebilir. Sistematik duyarsızlaştırma belli fobik bozukluklar için en yaygın tedavilerden biridir. Lang (1979) sistematik duyarsızlaştırmadan yarar sağlayan hastaların bir hiyerarşi içinde hayali konularla ilgili duygusal yanıtlar üretmede daha yetenekli olduğunu göstermiştir. Hayal edilen durumun yaşanması daha gerçekçi oldukça bu tür yanıtların verilmesi de o kadar sıklaşır. Hipnoz, potansiyel olarak çok güçlü olan duyarsızlaştırmaya destek sunar çünkü hayali olaylara gerçeklik atfında bulunulması hipnotik durumun bir özelliğidir. Benzer şekilde baş etme denemelerinin etkinliği hipnoz aracılığıyla kurulan gerçeklik atıflarıyla da desteklenebilir. Fantezi denemelerinin artan gerçekçiliği ve bunun oluşturacağı gizli mesajın eleştirilmeden kabulü ile hastaların kaygıyı tetikleyen duruma kendilerini bırakma konusundaki beklenti ve motivasyonları yükselebilir. Kaygı Semptomlarından ve Durumlarından Ayrılma Kaygı bozukluğu olan hastalar sık sık kaygılarına aşırı saplanmış hale gelirler. Kaygı yanıtları, semptomların sunduğu tehlikeyle ve onunla baş edemeyecekleri ile ilgili düşüncelere yol açar. Hipnoz aracılığıyla semptomlardan kurtulma, kaygı üreten duruma ve bunu izleyebilecek semptomlara olan tepkiselliği azaltmada uyumlu ve yararlı bir yöntem olabilir.