Prof. Dr. Hüseyin KARADAĞ Yüzüncü Yıl Üniversitesi Veteriner Fakültesi Öğr. Üyesi Prof. Dr. Bilgehan A. GÖKDAĞ Kırıkkale Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Öğr. Üyesi GİRİŞ İnsanoğlunun ilk keşfi kendi bedenidir. Dolayısı ile insanın ilk keşfi biyolojik-anatomik keşiftir. İnsan daha sonra yiyeceğini, barınağını, giyeceğini, yaşadığı coğrafyayı ve yaşadığı coğrafyadaki varlıkları, gökyüzünü fark etmeye ve keşfetmeye başladı. Her fark ettiğine, her keşfettiğine bir ad verdi. Dolayısı ile insanoğlunun kültürel anlamda ilk keşfi varlığa/nesneye ad vermek olmuştur. İnsanoğlunun zihni dünyası şekillendikçe varlığın hareket ve davranışlarını da adlandırmaya başladı. Bu adlandırmalar nesneldir, somutu adlandırmadır. Zaman içinde insanoğlu kutsallarını, totemlerini, mitlerini, inançlarını yani manevi dünyasını oluşturdu ve manevi dünyasının unsurlarını adlandırmaya başladı. Bu adlandırma metafiziktir ve soyuttur. Somut ve soyut varlıkların insanın ve toplumların zihin ve fikir dünyası üzerindeki etkileriyle insanın fikir, zihin ve estetik dünyası, felsefi evreni oluşmaya başladı. İnsan kendisini korumak, yaşamsal ihtiyaçlarını temin etmek, doğayı şekillendirmek için araç-gereç icat etmeye başladı; ürettiği, geliştirdiği araç-gerece de ad verdi. Görüleceği üzere insanoğlunun ilk keşfi kendi bedeni olmasına karşın, çevresini keşfi, doğayı kavramaya çalışması ve yaşayabilmek için çevreye/doğaya hükmetme refleksiyle araç-gereç icat etme faaliyetleri eş zamanlı olarak yürümüştür. Tarihsel süreç içinde önceleri küçük gruplar halinde sosyalleşmeye başlayan insanoğlu, daha sonra büyük topluluklara ve nihayet milletlere evrildi. Bu evrilme sürecinde aynı kelimelerle konuşmak, aynı kelimelerle (dille) anlaşmak hem insanların bir araya gelmelerini hem de bir arada yaşamalarını sağlayan en belirleyici ve en kıymetli etken olmuştur. Topluluklar/klanlar halinde bir araya gelen insanlık, milletleştikçe kendi medeniyetini inşa etti, kendi medeniyetini inşa ettikçe de milletleşmesini geliştirdi. Dil ve Medeniyet İlişkisi Kelimeler sadece nesneyi, olayları/olguları ve bunların birbirleri arasındaki ilişkileri tanımlayan sesler veya ses kümeleri değildir. Bir dilin söz varlığı aynı zamanda o dilin sahibi milletin uygarlığının gelişmişlik düzeyini ölçme ve değerlendirme göstergesidir. İnsanoğlu bir yandan evreni ve varlığı merak edip sorgulayarak evreni ve varlık âlemini adlandırırken, aynı zamanda üretim yaptı ve ürettikçe hem ürüne hem de üretimde kullandığı araçgerece ad verdi. Bu adlandırmaları rasgele değil, içinde yaşadığı kültürün kodlarıyla yaptı. Tarımdan sağlığa; yer bilimlerinden uzay bilimlerine; devlet yönetiminden eğitim-öğretime, hukuksal düzene, inanç ve ibadet sistemlerine; mimariden sulama düzenlerine; sosyal örgütlenmeden iletişime; düğme yapımından pamuğu iplik, ipliği kumaş yapmaya kadar sayısız alanda toplumlar/milletler ne kadar maddi, manevi, fikri ve zihni üretim yaptıysa medeniyet seviyeleri o kadar yüksektir. Dolayısı ile maddi, manevi, fikri, zihni, estetik değerlerle birlikte ürün ve üretim araçlarının çeşitliliği ve zenginliği o milletin yarattığı medeniyetin seviyesini belirler. Her ürünün ve her üretim aracının bir adı olacağına göre, ürün ve üretim araçlarına ait kelime varlığı ve zenginliği, bir yandan yaratılan medeniyetin seviyesini belirlemede önemli bir gösterge olurken, diğer yandan da bir uygarlığın tarihsel süreç içinde kim/kimler tarafından yaratıldığının ve bu uygarlığın bugünkü mirasçılarının kimler olduğunun da en tartışmasız tanığıdır. Hal böyle olunca kelimeler/terimler/kavramlar bir milletin medeniyet hafızasıdır. Her ürünün ve her üretim aracının bir adı olacağına göre, ürün ve üretim araçlarına ait kelime varlığı ve zenginliği, bir yandan yaratılan medeniyetin seviyesini belirlemede önemli bir gösterge olurken, diğer yandan da bir uygarlığın tarihsel süreç içinde kim/kimler tarafından yaratıldığının ve bu uygarlığın bugünkü mirasçılarının kimler olduğunun da en tartışmasız tanığıdır. Hal böyle olunca kelimeler/terimler/kavramlar bir milletin medeniyet hafızasıdır. Türkler kurmuş olduğu medeniyetlerle ve içinde bulunduğu sosyal, coğrafi, ekonomik, siyasi şartlar içinde sosyal, sağlık, teknik, fen bilimleri alanlarında bilimsel çalışmalar yaparak bilimsel ürünler, metotlar, uygulamalar ve sonuçlar ortaya koymuş bir millettir. Hangi alanda hangi bilimsel çalışmalar yapıldığı, medeniyet tarihine geçen hangi bilim adamlarını yetiştirdiği bizim bu çalışmamızın konusu değildir. Türklerin muhtelif bilim alanlarında yaptığı, geliştirdiği, uyguladığı bilimsel çalışmalarda kullanılan kendi zihni, fikri, felsefi birikimi ile eşyayı ve evreni anlama ve kavrama geleneği içinde üretip geliştirdiği terimler/deyimler/kavramlara sadece dünden bugüne kalan ortak kültür mirasımız gözüyle bakılmamalıdır. İşaret edilen terimler/deyimler/kavramlar bugünkü Türk halklarının bilimsel çalışmalarda kullanabileceği ortak bilim (yazı, konuşma ve anlaşma) dilinin de tarihsel ve kültürel ana zeminini oluşturabilecek, Türk bilim dünyasını bir merkeze davet eden bir kültür hazinesidir. Çok geniş bir coğrafyaya yayılmış olan Türk halkları içinde bu terimler bilimsel yayınlarda olduğu kadar, halk ağzında ve folklorik olarak da yaşamaya devam etmektedir. Gelenek içinde folklorik terimler/deyimler/kavramlar halinde yaşayan bu mirasın kayıt altına alınması da ayrı bir tarihi görev ve sorumluluktur. Türkçe Terim Geliştirme Çalışmaları Tarihine Kısa Bir Bakış Yusuf Has Hâcib tarafından yazılan, devlet-halk-birey ilişkilerinin ayrıntılı olarak kaleme alındığı Kutadgu Bilig (1609) Türkçenin bilim dili olarak kullanıldığı önemli bir eserdir. Karahanlı Türkçesi ile kaleme alınan eser, 13.000’den fazla mısradan oluşan büyük bir siyaset bilimi kitabıdır. Eserde yüz civarında Arapça, Farsça kökenli sözcük vardır. Farsça ve Arapça kelimelerin karşılığı olarak Türkçe sözlere yer verilmiştir. Hükümdar: Elig, Disiplinsiz: Yava, Taat: Tapug, Allah, Halik: Törütigli, Namaz: Yükün gibi. Kutadgu Bilig’de yer alan Türkçe terim, deyim ve kavramlar Türkçenin 11. yüzyılda siyaset ve toplum bilimleri alanlarında bir bilim dili düzeyine eriştiğinin göstergesidir. Karahanlı döneminde ilk örneklerine rastladığımız Kuran tercümelerinde de dini alana ait terimlerin Türkçeleştirildiğini görmekteyiz. Karahanlı Türkleri 11. ve 12. yüzyıllarda Kur’an’ı da Türkçeye çevirmişler, Kur’an’daki Arapça terimlerin karşılığı olarak Türkçe sözcükler kullanmışlardır. Türkçenin eklemeli dil olması niteliğinden dolayı türetme yeteneğinden yararlanılarak bilim, sanat, spor vb. alanlarda yeni terimler üretilebilir. Uygur Türkçesi döneminden itibaren Türkçenin bu imkânından faydalanılarak yeni terimler dilimize kazandırılmıştır. Maniheist-Budist metinleri Türk diline çeviren Uygur yazıcıları, kaynak dillerdeki birtakım kelimeler yerine Türkçe köklerden yeni terimler türeterek Türk din dilinin yolunu açmışlardır. Uygur metinlerinde rastlanan, Nom bitig: Kanun kitabı, Kirtünç: İman, Kılınç yolları: Ahlak hükümleri, Sakınç: Düşünceye dalma, istiğrak, Bilge bilig: Hikmet, Ürlüksüz: Fani, Kirtü: Hakiki, Bilig köngül: Şuur gibi sözler yeni dönemde Sanskritçe eserlerdeki Budizm terimlerinin Türkçeleştirilmesiyle ortaya çıkmıştır. Kutadgu Bilig’de yer alan Erdem: Fazilet, Iduk: Kutsal, İdi: Rab, sahip, İsizlik: Şer, Kut: Mutluluk, Sakınuk: Takva sahibi, Savçı: Peygamber, Serim: Sabır, Tapug: İbadet, Yek: Şeytan, Yil: Cin gibi bazı sözcükler Uygur dönemi metinlerinden alıntılanmıştır. Osmanlı döneminde eğitim dilinin Arapça olması ve modern anlamda bilim üreten kurumların olmayışına bağlı olarak Türkçe terim üretimi yapılamamıştır. Hatta 19. yüzyıla gelindiğinde, Türkçe terim yokluğundan dolayı Türkçe eğitim verilemez hale gelmiştir. 19. yüzyılın başlarında batıdan esinlenerek açılan Mülkiye, Harbiye, Tıbbiye, Tercüme Odası, Cemiyet-i Tıbbiye-i Osmaniye, Encümen-i Daniş, Cemiyet-i İlmiye-i Osmaniye, Darülfünun gibi eğitim kurumlarında terim sorunu yaşanmıştır. Türkçe terimler bulunmadığı için 1827’de öğretime başlayan Mekteb-i Tıbbiye-i Askeriye-i Osmaniye-i Şahane’de, eğitim-öğretim dili olarak Fransızca kullanılmıştır. Bu dönemde terim sorununu çözmek üzere hazırlanan sözlüklerde, Latince terimlerin karşılığı olarak Türkçe yerine Arapça karşılıklar tercih edilmiştir. Cumhuriyetle birlikte Türkçe terim üretme çalışmaları da başlatılmıştır. Bu çalışmalarda Ziya Gökalp’in görüşleri önemlidir. Gökalp, eğitim-öğretim ve bilim dili olarak Türkçenin kullanılmasını önermektedir. Gökalp, terim üretimin halk dilindeki sözcüklerden yapılması, halk dilinde bulunamazsa Türkçenin kök ve ekleriyle yeni sözcük geliştirme, bununla da terim/sözcük üretilemiyorsa yabancı sözcüklerden yararlanmayı önermektedir. Tunalı Hilmi Bey’in 1923’te meclise sunduğu Türkçe Kanunu önerisi yasalaşamamıştır. Tunalı Hilmi Bey yasa tasarısı ile Maarif Vekilliğinde bir Türkçe komisyonu kurularak terimlerin Türkçeleştirilmesini, okul kitaplarının öz Türkçe olarak hazırlanmasını, resmi yazışmaların Türkçe yapılmasını, yasaların Türkçe hazırlanmasını, gazete ve dergilerin önerilen yasa teklifindeki esaslara göre yayın yapmalarının sağlanmasını önermiştir. İkinci Türk Dil Kurultayında (18 Ağustos 1934) terimlerin Türkçe köklerden Türkçe eklerle türetilmesi ilkesi benimsenmiştir. Benimsenen ilke, Gökalp’in görüşlerine uygunluk göstermektedir. Bununla birlikte, ihtiyaç duyulması halinde batı dillerinden bilimsel ya da teknik terim almak yerine, bu dillerin kaynağından yani Latince ve/veya Grekçeden alınacak terimlerden yararlanmaya karar verilir. Hal böyle olunca, Osmanlı döneminde kullanılan Arapça terminolojinin yerini Latin terminolojisi almaya başlamıştır. Bu etki Türk akademiyasında varlığını devam ettirmektedir. Ayrıca, geçen zaman içinde Almanca, İngilizce ya da Fransızcadan alınan terimler de bilim ve teknik terimleri olarak kullanılmaya başlanmıştır. Günümüzde bilim ve teknik terimleri ağırlıklı olarak ve gittikçe artan oranda İngilizceden karşılanmaktadır. Son yıllarda Türk dili ile ilgili bilimsel eserlerin yayımına ağırlık veren Türk Dil Kurumu, terimler konusunda da yeni bir yol izlemeye başlamıştır. Terim sözlükleri hazırlamak üzere ilgili bilim dalındaki bilim adamlarından oluşan çalışma grupları kurulmuş, bu çalışma gruplarının hazırladığı terim sözlüklerinin yayımlanması yoluna gidilmiştir. Türk Dil Kurumu, 1937’de başlattığı terim sözlüklerinin yayımı faaliyetlerine devam etmektedir. Başlangıçta okul kitaplarının dilini ve terminolojisini Türkçeleştirme çalışmaları yürüten Türk Dil Kurumu, daha sonra bilimsel terminolojinin Türkçeleştirilmesi çalışmalarını başlatmıştır. Yapılan çalışmalar sonunda çok sayıda bilim alanında Türkçe terimler sözlükleri hazırlanmıştır. Hekimlik dilinde Türkçe terim kullanımını yükseltmek ve yaygınlaştırmak amacıyla Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi Türkçe Tıp Dili Kurulu tarafından 2005 yılında Türkçe Tıp Terimleri Kılavuzu hazırlanmıştır. Hekimler tıp terimlerinin Türkçeleştirilmesine yönelik olarak bildiriler sunmakta, makaleler yayınlamakta, tıp terimlerinin Türkçeleştirilmesiyle ilgili lisansüstü akademik çalışmalar yapmaktadırlar. Veteriner akademisyenler tarafından Latince terminolojiye karşılık olarak Türkçe terminoloji sözlükleri hazırlanmıştır. Mersin Üniversitesi’nde Bilim Dili Olarak Türkçe: Göz Bilimi Terimleri Üzerine Derlem Tabanlı Bir Araştırma başlıklı proje çalışması yürütülmüştür. Diğer yandan, göz hekimleri tarafından Oftalmolojide Dil Birlikteliği Komisyonu oluşturulmuş ve bu komisyon Eşanlamlılık Kılavuzu’nu hazırlamıştır. Tıp ve doğa bilimleri alanlarında Türkiye’de bazı terminoloji çalışmaları yürütülürken, teknik bilimlerde de Türkçe terminoloji üretmek ve teknik terminolojide birliktelik sağlamak amacıyla 1990’lı yılların başında İstanbul Teknik Üniversitesi terim üretimi ve birliğini sağlamak amacıyla bir çalışmayı başlatılmış, Orta Doğu Teknik Üniversitesi de genel ağ ortamında mühendislik bilimleri ağırlıklı sözlükleri erişime açılmıştır. Açıkça ifade etmek gerekir ki, Türkiye’de bilim camiasında ve akademik camiada bilhassa tıp ve doğa bilimlerinde Latinceden vaz geçmeme tavrı vardır. Bu nedenle, üretilen Türkçe terminoloji, kullanım alanı bulamamaktadır. Son dönemlerde Latince terminoloji kullanımı alışkanlığına yeni bir alışkanlık ilave olmaktadır. Yurtdışında lisansüstü eğitim yapan akademisyenler arasında, özellikle İngilizcenin bilim dili olarak kullanılması alışkanlığı başlamıştır. Sözü edilen akademisyenlerimiz, en sıradan terminolojik ihtiyaçlarını bile İngilizceden karşılamayı tercih etmektedirler. Oysa bilim camiamızın Türkçeyi bilim dili olarak kullanma ve Türkçeyi bilim dili olarak geliştirme görevleri vardır. Araştırma ve eğitim çalışmalarının desteklenmesi ve geliştirilmesi amacıyla 2008 yılında başlayan “TermTurkKültürlerarası Diyalog ve Özel İletişim İçin Terminoloji” adlı proje çerçevesinde Hacettepe Üniversitesi bünyesinde bir Terim Araştırma Merkezi kurulmuştur. 2011 yılı içinde Kırıkkale Üniversitesi tarafından “1. Uluslararası Çeviribilim ve Terim bilim Kurultayı: Avrupa Birliği’ne Giriş Sürecinde Türkiye’de Çeviri Sorunları ve Çözüm Yolları” adlı bir uluslararası kurultay yapılmıştır. TÜBA tarafından 2002’de Doğa Bilimleri Terimleri Sözlüğü, 2003’te Tıp Terimleri Sözlüğü, 2006’da Mühendislik Terimleri Sözlüğü çalışmaları başlatılmış olmakla birlikte, yapılan çalışmalar henüz yayın aşamasına getirilememiştir. Sosyal Bilimler Terimleri Sözlüğü çalışmaları 2004’de başlatılmış ve yayına hazırlık çalışmaları 2011 yılı başında tamamlanmıştır. olup basım öncesinde kullanıcıların yorumlarını alabilmek için projenin internet sayfası olan www.tubaterim.gov.tr adresinden kullanıma sunulmuştur. Sözlüğün 2011 yılı, Kasım ayında basımı yapılmıştır. Sosyal Bilimler Terimleri Sözlüğü toplam 21.281 terim içermekte olup kullanıcılardan alınan geri bildirimler ve eklenmesi istenen yeni terimlerle sürekli güncellenmektedir. Ortak Medeniyete Ortak Bilim Dili ve Ortak Terminoloji Dilin genel sözcüklerinin yanı sıra belirli bilim alanlarının özel sözcükleri olan terimler de söz varlığının önemli bir bölümünü oluşturur. Bir dilin bilim dili niteliğini kazanmasının koşullarından biri de bilimsel terimlere sahip olmasıdır. Bilim dili; çeşitli bilim dallarının, fikir ve düşünce faaliyetlerinin, teknik ve sanat alanlarının ihtiyacı olan söz varlığına, üslup ve anlatım özelliklerine sahip olan; bilim, teknik ve sanat dallarının terim ihtiyacını karşılayabilen dil demektir. Esas itibariyle hiçbir dil doğduğunda bilim dili değildir ve kendiliğinden bilim dili olmaz. Bir dilin bilim dili olabilmesi için, öncelikli olarak o dilin var olduğu ve yaşadığı toplumun bilim üretmesi gerekir. Elbette ki bu tek başına yeterli değildir. Üretilen bilim dilinin ve terminolojinin kullanılacağı bir dil dünyasına da gereksinim vardır. Örneğin Çin, Japonya ve Güney Kore bilim ve teknoloji üreten bir ülkelerdir. Ama üretimlerini ve ürünlerini İngilizce terminoloji ile dünya pazarına sunmaktadırlar. Çünkü bu ülkelerin kendilerine has dil dünyaları yoktur. Bugün Türk dünyasının önünde çözülmesi gereken birçok problem bulunmaktadır. Bilim, kültür, sanat, ekonomi, teknoloji vb alanlarda kurulacak işbirliği için temel şartlar gerekmektedir. Bunların başında da ortak iletişim dili gelmektedir. Ortak iletişim dili; birlik ve bütünlüğün temel unsurudur. Ortak iletişim dili, Türk Dünyasının kendi içinde ekonomik, ticari, askeri, siyasi, bilimsel bütünleşme ve işbirliğine zemin hazırlayacaktır. Çözülmesi gereken temel sorunlardan biri de ortak terminolojinin oluşturulmasıdır. Ortak terminolojinin oluşturulması çalışmaları Türk halklarının bilimsel işbirliği geliştirme çalışmalarının önündeki en önemli engellerden biridir. Günümüzde Batı Türklüğünün bilimsel faaliyetlerinde Latince ve son zamanlarda yaygın olarak İngilizce kullanılırken, Çarlık ve Sovyet idaresi içinde yaşamış olan Türk halkları içinde de yaygın olarak Rusça terimler/deyimler/kavramlar kullanılmaktadır. Sosyal, teknik, fen ve sağlık bilimleri alanlarında yapılacak ortak bilimsel terimler/deyimler/kavramlar sözlükleri, Türkçenin bir bilim dili olarak ortaya çıkması, küresel bilim dili olma iddiasına sahip olması içinde imkân ve fırsatlar sunacaktır. Hem medeniyetimizin bize miras bıraktığı hem de farklı Türk halklarının kendi şartları içinde geliştirdiği yeni terimler/deyimler/kavramlardan yararlanarak hazırlanacak sözlükler, Türk halkları arasında bilimsel dayanışmayı, bilimsel işbirliğini, ortak araştırma-geliştirme faaliyetlerini destekleyecektir. Türk Dünyasının bütün bilim alanlarında ortak bilimsel terimler/deyimler/kavramlar sözlüklerinin hazırlanması bilim dünyamızın hem ihtiyacı hem de tarihsel ve kültürel bir borcudur. Günümüzde, bir Türk lehçesinde olmayan ve başka dillerden (Latince, İngilizce gibi) geçen terimler/deyimler/kavramlarla karşılanan terim, deyim, kavram ihtiyacı bir başka Türk lehçesinde var olan terim, deyim, kavramla karşılanabilir; bu imkân vardır. Herhangi bir lehçede karşılığı bulunmayan terimler/deyimler/kavram yazılı ya da folklorik kaynaklardan temin edilebileceği gibi, bilim dünyamızın tecrübelerinden yararlanılarak da üretilebilir. Bağımsızlığını kazanan Türk cumhuriyetleri ve Türkiye’nin devlet adamları aydınları değişik örgütlenmeler ve toplantılarda bütünleşme ve işbirliği önündeki engelleri tespit ve ortadan kaldırma yolları üzerinde durmuşlardır. Türk dünyasının her bölgesinden katılımcının yer aldığı Türk Kurultaylarında bilim ve teknoloji alanında işbirliği için ortak terminolojinin oluşturulmasına sürekli vurgu yapılmıştır. Sayısı 10’u bulan ve kamuoyunda Türk Kurultayları olarak bilinen Türk Devlet ve Toplulukları Dostluk Kardeşlik ve İşbirliği Kurultaylarında “ortak terminoloji” konusu sunulan bildirilerde dile getirilmiş ve sonuç bildirilerinde yer almıştır. Sunulan bildiriler, bildirilerden sonra yapılan tartışmalar ve sonuç bildirilerinde ortak terminoloji çalışmalarına yer verilmesi sadece bağımsız Türk Cumhuriyetlerinin temsilcileri tarafından değil, diğer Türk topluluklarından katılan bilim adamları tarafından da önemsenmiş ve destek görmüştür. Türk Dili Konuşan Ülkeler Devlet Başkanlığının kurumsallaşarak Türk Konseyine dönüşmüştür. Türk Konseyi‘nin ilk başkanı Halil Akıncı, Türk Dünyasında terminoloji birliğinin önemine “Ortak alfabenin yanı sıra kurulan çalışma grubunun meydana getireceği, eski köklere dayalı ve ne anlama geldiği herkesçe hemen anlaşılabilecek ortak bir terminolojinin üye ülkelerdeki yayınlarda kullanılmasının, günlük yaşamın yanı sıra eğitim, bilim ve sanat alanlarında da daha fazla paylaşımı mümkün kılacağına inanılmaktadır. Amacımız, ortak terminolojinin buradan başlayıp yayılması, okullarda ve devlet televizyonlarında kullanılmasıdır. Bu çalışma aynı zamanda dilimizi yabancı terimlerden arındıracak ve zenginliğini ortaya çıkaracaktır. İşte bu bağlamda Türk Keneşi bünyesinde üye ülkeler arasında ortak terminoloji geliştirilmesi çalışmalarını yürütmek üzere kurulan Ortak Terminoloji Kurulunun ilk toplantısı 16 Kasım 2012 tarihinde İstanbul’da gerçekleştirilmiştir. Bu toplantıda bilimsel amaçlarla kullanılmak üzere bir ortak alfabe de kabul edilmiştir. Kabul ettiğimiz bu alfabenin 1926 senesinde Bakü’de yapılan Türkoloji Kongresinde kabul edilen alfabeyle örtüşmesi Türk dünyasında tarihsel devamlılığın güzel bir örneğidir” sözleriyle dikkat çekmektedir. Türk Keneşi (Konseyi) Eğitim Bakanlıkları Kıdemli Memurları Birinci Toplantısı 5 Nisan 2013 Cuma günü İstanbul’da gerçekleştirildi. Toplantıda ortak tarih ve edebiyat kitapları hazırlanması ve terminoloji oluşturulması için ilk adımlar atıldı. Türk Keneşi bu toplantıda ortak edebiyat ve tarih kitaplarının hazırlanması, öğrenci değişimi, Türk dillerinin diğer Türk dilli devletlerde ders olarak okutulup öğretilmesi, çocuklara yönelik ortak televizyon eğitimi programlarının hazırlanıp yayınlanması gibi projeler üzerinde bir dizi karar almıştır. Bu kararlardan biri de, Ortak Terminoloji Kurulu tarafından belirlenen Türk dillerine ait ortak terimlerin Türk dünyasının iletişim diline yerleşmesi için bazı tedbirlerin alınması kararı olmuştur. Kazakistan’da eğitim-öğretim ve araştırma faaliyetleri yürüten Uluslararası Türk Akademisi, Türk Dünyasında terim birliğinin sağlanması konusunu araştırma alanlarından biri olarak seçmiştir. Türk Üniversiteler Birliği, İpekyolu Üniversiteler Birliği, Kafkasya Üniversiteler Birliği gibi Türk devletlerinin üniversitelerinin işbirlikleriyle oluşturulan akademik kurumlarda ortak terminoloji konusunun öncelikli gündem maddesi haline getirilmesi gerekir. Türk dünyasında terim birliği konusu üzerinde somut çalışmalar ortaya koyan Dış Ticaret Müsteşarlığı ve Türkiye Bilişim Derneği gibi kurumlar özellikle bilişim terimleri üzerinde yoğunlaşmışlardır. Çağımızın en önemli alanlarından biri olan bilişim alanında Türk dünyasında ortak terimlerin kullanılabilmesi için bugüne kadar yapılan çalışmaların belirlenmesi, bundan sonra yapılacak işlerin düzenlenmesi amacıyla bilimsel araştırmaların yanı sıra 2004–2011 yılları arasında Dış Ticaret Müsteşarlığı, Türkiye Bilişim Derneği gibi kurumlar bünyesinde Azerbaycan, Kazakistan, Kırgızistan ve Türkiye’de forumlar düzenlenmiştir. Bilişim terimlerinde ortaklığın sağlanması uğrunda atılan adımların ilki 2004 yılında atılmış, bu toplantıdan sonra Türk Cumhuriyetlerinde forumlar düzenlenmiştir. Türkiye Bilişim Derneğinin düzenlediği Bilişim’09 etkinliği kapsamında 18 Kasım 2009 tarihinde “6. Türk Cumhuriyetlerinde Ortak Bilişim Terimlerine Doğru Oturumu-2009” başlıklı oturum yapılmıştır. Bu oturuma katılan Türkiye, Kırgızistan, Kazakistan ve Tataristan’dan bilim adamları ortak bilişim dilini geliştirmenin yöntemlerini ve proje konularını tartışmışlardır. Türk Dil Kurumu ile Türkiye Bilişim Derneği’nin işbirliğiyle 23-27 Haziran 2010 tarihleri arasında Bakü’de 7. Türk Cumhuriyetleri Bilişim ve Ortak Terimler Alanında İş Birliği Forumu-2010 gerçekleştirildi. Bu formda “Ortak Bilişim Terimleri Oturumu” başlıklı özel bir oturumda, bilişim alanında ortak terminoloji konusu ele alınmıştır. Türkiye Bilişim Derneğinin Kazakistan Dil Kurumu ile ortaklaşa olarak 14-20 Kasım 2011 tarihlerinde Astana’da gerçekleştirdiği “8. Türk Cumhuriyetleri Bilişim ve Ortak Terimler Alanında İş Birliği Forumu-2011” adlı foruma Türkiye, Azerbaycan, Kazakistan, Özbekistan, Kırgızistan, Rusya, Yakutistan ve Tataristan’dan bilim adamları katılmış, forumda “Ortak Bilişim Terimleri Oturumu” başlıklı özel bir oturum düzenlenmiştir. Türk dünyası içerisinde ortak iletişim dilinin kurulmasını, bu alandaki ekonomik ve teknolojik ilişkilerin geliştirilmesini sağlamak üzere dilimizin söz varlığına kazandırılan bilişim, bilgisayar, yazılım, donanım gibi Türkiye Türkçesine ait bilişim terimleri ile diğer Türk Cumhuriyetlerinde kullanılan Türk dili kökenli bilişim terimlerinin ortak bir zeminde buluşması ve belirlenen terimlerin bütün Türk dünyasında ortak olarak kullanılmasını sağlamak amacıyla Türkiye Bilişim Derneği bünyesinde Türk Dünyası Ortak Bilişim Terimleri Çalışma Grubu kurulmuştur. Türk Dünyası Ortak Bilişim Terimleri Çalışma Grubu, 2012’de Azerbaycan’da, 2013’te de Özbekistan’da Türk Cumhuriyetleri Ortak Bilişim Terimleri Kılavuzu/Sözlüğü çalışma toplantıları gerçekleştirmiştir. Yapılan toplantılarda kılavuzun/sözlüğün hazırlanma ilkeleri belirlenmiş ve terim çalışmalarına başlanmıştır. Açık olarak ifade etmek gerekir ki, Türk devlet ve topluluklarından bilim dünyasının yoğun ve ısrarlı taleplerine karşın, ortak bilim dili geliştirmenin ilk adımı olan ortak terminoloji oluşturma ve oluşturulan ortak terminolojiyi kullanma konusundaki çalışmalar bazı değerli yayınlarla sınırlı kalmıştır. Bu eserler ağırlıklı olarak sosyal bilimler alanındadır. Bunlardan bazıları şunlardır: - 2 Ciltlik Karşılaştırmalı Türk Lehçeleri Sözlüğü, Yazarlar: Ahmet Bican Ercilasun, Alaeddin Mehmedoğlu Aliyev, Almas Şayhulov, Erden Zadaulı Kajıbek, Kadirali Konkobay Uulu, Berdak Yusuf, Cebbarmehmet Göklenov, Valeriy Uyguroğlu Mahpir, Ali Çeçenov, Kültür Bakanlığı, 1991 - Türk Dünyası Gramer Terimleri Kılavuzu, Emine GürsoyNaskali, TDK Yayınları, Ankara, 1997 - 6 ciltlik Türk Dünyası Edebiyat Kavramları ve Terimleri Ansiklopedik Sözlüğü. Atatürk Kültür Merkezi’nin Türk Dünyası Ortak Edebiyatı Projesi (2000-2001) - Türk Dünyası Ortak Atasözleri Sözlüğü, Özkul Çobanoğlu, Atatürk Kültür Merkezi Yayınları, 2004 - Türk Dünyası Aile ve Akrabalık Terimleri Sözlüğü, Mehmet Ziya Binler (Selenge, 2007) - Türk Keneşi (Konseyi) Ortak Terminoloji Kurulu İlk Toplantısı İstanbul’da yapıldı (16 Kasım 2012) - Türklük Bilimi Terimler Sözlüğü - Ahmet Buran, Akçağ Yayınları, 2015 - Sosyal bilimler sahasında az da olsa ortak terimler sözlüğü çalışmaları var olmakla birlikte; biyoloji, matematik, fizik, kimya, gibi fen ve temel bilimler; mühendislik, iletişim ve bilgisayar teknolojileri gibi teknik; veteriner, tıp, eczacılık, diş hekimliği gibi sağlık bilimleri alanlarında Türk dünyası bilim adamlarının kullanabileceği bir ortak terimler/deyimler/kavramlar sözlüğü yoktur. Tıp alanında yazılmış olan tek sözlük Türkdilli Halkların Gastroenteroloji Terimler Lugatı’dır (Nuru Yusufoğlu, Van, 1997). Sözlük Dr. Nuru Yusufoğlu’nun başkanlığında Özbekistan, Kazakistan, Azerbaycan ve Türkiye’den 8 bilim adamı tarafından Latince, Rusça, Kazakça, Özbekçe, Türkiye Türkçesi ve Azerbaycan Türkçesi karşılıklarıyla hazırlanmıştır. Ümit Özgür Demirci ve Sefa Durmuş “Türk Dünyasında Ortak Gramer ve Kimya Terimleri Kullanılması Üzerine” (8-9 Kasım 2012, II. Uluslararası Tercümanlık ve Geleceği Sempozyumu) başlıklı bildiri ile kimya alanında örnek ortak terimler teklif etmişlerdir. Sonuç Bugüne kadar yapılan ortak terminoloji çalışmalarından ve günümüzdeki teknoloji ve iletişim kolaylığı imkânlarından da yararlanarak sözü edilen terminoloji çalışmalarının planlanması ve yürütülmesi zor bir iş değildir. Medeniyetimizin yazılı kaynakları, Türk halklarının ve Türk lehçelerinin söz varlığı, ortak terminolojimizin oluşturulması için son derece zengin imkân ve fırsatlar sunmaktadır. Türk dünyasındaki bilim, sanat, fikir, düşünce, siyaset ve akademi çevreleri ortak terminoloji konusunda isteklidirler ve beklenti içindedirler. Ortak terminoloji çalışmalarından elde edilecek çıktıları şu şekilde özetlemek mümkündür: - Türk halklarının farklı bilim dallarında geliştirecekleri ortak terim sözlüklüleri, ortak bilimsel işbirliğimiz için bir ortak veri tabanı oluşturacaktır. - Ortak terim sözlüklerinde yer alacak olan lehçelere ait terim, kavram ve deyimler vasıtasıyla bilim dilimizin zenginleşmesine yardımcı olacaktır. - Bilimde, teknolojide, kültürde yaşanacak gelişmelerle ortaya çıkacak yeni terimlere karşılıklarının bulunması ve bu terimlerin bütün Türk soylu halkların söz varlığına kazandırılması gelecekte bu dillerin birbirine daha çok yaklaşmasını sağlayacaktır. - Kültür ve medeniyet kaynaklarımızda yer alan terimler, güncel hayatın içine girerek yeniden yaşama imkânına kavuşacaktır. - Farklı Türk lehçelerinde ve Türk halklarının folklorunda yer alan kelime, deyim ve kavramlar terminoloji varlığımız olarak kültür ve medeniyet hayatımıza katılacaktır.