Eğitimde Zihin Süreçlerinin Önemi Zihin süreçleri dediğimizde insanın düşünsel ve duygusal açılımdaki tüm potansiyellerinden bahsediyoruz demektir. İnsan, beyin ve ruh olmak üzere iki eşsiz enerji boyutunun, yine atom boyutunda mükemmel koordinasyona sahip bir bedensel oluşumla bütünleşmesinin emsalsiz örneğidir. İnsan beyni hakkında bugün bildiklerimiz okyanusta bir su damlasıdır adeta. Cerrahpaşa Nöroloji Anabilim Dalından Sn. Prof. Dr. Barış Korkmaz ile beyin ve zeka üzerine gerçekleştirdiğim bir paylaşım esnasında kendileri bu gerçeği, “beyni keşfetmek hiç bitmez” cümlesi ile ifade etmişlerdi. Okyanustaki bu su damlası bile sahip olduğumuz bu mucizenin büyüklüğü hakkında bize çok önemli bilgiler veriyor. İnsanın ikinci önemli özelliği olan ruhsal boyutu ise tam anlamıyla cevapsız bir gizemdir adeta. Sadece varlığına ilişkin bazı bilgi ve öğretilere sahibiz. İnsanın bu somut ve soyut oluşumlarından Psikoloji ve Psikiyatri gibi koskoca iki önemli alan doğmuş durumda. Beynimiz bedensel anlamda dünyaya merhaba dediği andan itibaren, yaşamı elektriksel uyarı süreçleri ile algılıyor. Zamanı yaratıyor ve gözlemlerini, deneyimlerini ve bilgilerini nöron ağlarında (sinaps) depoluyor. Peki bu gözlem kimin için yapılıyor? Yaşadığımız her deneyim kime bilgi gönderiyor? Aslında gören, duyan, hisseden ve dokunan kim? Tüm algısal süreçlerin beyindeki karşılığı elektriksel uyarı ise, bu uyarılar kimin için yapılıyor? İnsan beynini inceleyen bilim adamları şunu söylüyorlar. Beynin her tabakasını inceliyoruz ama bu bilgileri alan, yaşayan birisi yok içeride. Ne limbik sistemde, ne de loblarda böyle birisi yok. Sadece atom boyutunda maddesel oluşumlar var. O halde bedeni beyin aracılığıyla kullanarak, yaşamı algısal boyutta deneyimleyen biri olmalı diyorlar. Bunun tanımını da çoğu kez ruh olarak veriyorlar. İnsanın bu somut ve soyut potansiyelleri özellikle eğitim bilimleri açsından çok önemlidir. Çalışan, üreten, yaratıcılığını sergileyen, liderlik eden, takım çalışmasını güçlendiren, zaman yönetimini gerçekleştiren ve sunum yapan, kimi zaman öğreten ve kimi zamanda öğrenen konumunda olan nedir, kimdir? Cevap çok basit insanın beynidir tüm bu süreçleri algısal yollarla deneyimleyen. Farklı bedensel görünümlerde, beden kıyafetini giymiş eşsiz beyinlerimizdir okuyan, çalışan, üreten. O halde şu sorular özellikle eğitimciler açısından önemlidir. İnsan beyninin bölümleri ve işlevleri nelerdir? Beyin zihin süreçlerini nasıl geliştirir ve birbiri ile entegreli olarak işletir? Hafızanın süreçleri nelerdir? Öğrenmeye etki eden zihin süreçleri nelerdir? Peki bu soruların cevaplarını bulacağımız kaynaklar hakkında bilim bugün bize yardımcı olacak ne tür bilgilere sahip? Size bu konuda bilimin lügatından bazı kavramları, başka bir deyişle insanın benzersiz zihin şifresinin detaylarından bazılarını örnek olarak verebilirim. Nöron, Sinaps, Loblar, Zeka, Karakter, Merak Alanları, Amigdala, Hipokamp, Hipotalamus, Algısal Düğüm, Öğrenilmiş Çaresizlikler, Bilinç ve Bilinçaltı, Kuantoloji, Bilinç Bilimi, Genetik, Davranış Genetiği, Davranış Nörolojisi gibi daha pek çok konuyu sayabilirim sizlere. Bu kavramları ne kadar biliyorsunuz? Özellikle bir eğitim bilimci iseniz hitap ettiğiniz beynin bu diline ne kadar hakimsiniz? Bu sorular 21.yy’da varlığını sürdürmek isteyen coğrafyaların, bugünden sormaya ve cevap aramaya başladıkları sorular arasında. Biraz önce saydığım kavramları bir an beyin alfabesinin harfleri gibi düşünün. Beyin alfabenizi ne kadar iyi biliyorsanız, o kadar güzel ve özgür cümleler kurabilirsiniz. Bu alfabeyi bilmediğinizde ise başkalarının kurmanızı istediği cümleleri, farkında olmadan onlar adına kurar hale gelirsiniz. İnsanlık beynimiz hakkında sahip olduğumuz pek çok bilgiye son 20 yılda ulaşmıştır. O halde bugün dünya üzerinde uygulanmakta olan tüm eğitim sistemleri nöroloji ve gen biliminden elde edilen son bilgilere göre yeniden yorumlanmalıdır. Bu yorumlama esnasında özellikle atlanmaması gereken önemli bir husus, zihin süreçlerinin kültürel değerlerle harmanlanmasıdır. 2006 yılında Türkiye’de ilk defa “Farklı Zeka Boyutlarının Kültürel Değerlerle Harmanlanması” konulu bir proje başlatmıştım. Ülkemizde mesleğinde Türkiye ve dünya çapında başarılara ulaşmış pek çok kişiyle bir araya gelerek, bu başarıların ardındaki zihin süreçlerini kültürel etkileri de dikkate alarak birlikte değerlendirmiştik. Bu paylaşımlara paralel olarak da konuya tıbbi açılımlar getirmek üzere İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa ve Çapa Tıp Fakültelerinin değerli öğretim üyelerinden de destek almıştım. Çalışmamda özellikle eğitim bilimleri açısından ortaya çıkan bazı önemli sonuçları sizlerle de paylaşmak isterim. Her insan beyin özelliğinden dolayı eşsiz ve benzersizidir. Kimse birbiri ile karşılaştırılmamalıdır. Zihin süreçleri sayısallaştırılmaya çalışılmamalıdır. Zeka genetiktir, desteklenmesi için önemli yaş 1,5-4 aralığıdır. Ya desteklersiniz dehayı ortaya çıkartırsınız, ya da desteklemez sıradan bir yaşama dönüşmesine seyirci kalırsınız. Karakterin oluşumunda çevresel etkiler ve rol model olan anne baba önemlidir. Karakterin oluştuğu yaş dönemi 0-7 aralığıdır. (Amerika da davranış genleri bulunmuş durumda.) İnsanın zihin süreçleri anlamında destekleneceği ve keşfedileceği en önemli evre 0-7 yaş dönemidir. Oyuncak bir bilimdir ve oyuncaklar bize çocuğun zihin süreçleri konusunda ipuçları verirler. Zihin süreçlerine uygun meslekle etkileşen kişilerde ortaya çıkan eserler çoğu kez sıra dışıdır ve zamana hükmeder. Bu eşleşmeyi başarabilen uluslar her alanda hızla yükselirler. Ailedeki 10 kuşak geride yaşayan bir bireyden, herhangi bir yetenek ve buna bağlı zeka süreci çocukta ortaya çıkabilir. Soy ağaçları bu anlamda sadece resim ve isim açılımında sınırlı kalmamalıdır. Bilginin davranışa dönüşmemesinin en önemli nedeni, eğitim bilimlerinde zihin süreçlerine yeteri kadar önem verilmemesidir. Kültürel değerler genetik kayıtlarda yer alır. Zihin performansı anlamında zenginliktir ve yaşatılmalıdır. Uygun çevresel düzenlemeler ile keşfedilmeye çalışılan her sağlıklı çocuk, ön plandaki zihin süreçlerine göre eğitimle buluşturulursa üst düzey beyin faaliyeti sergiler.