LAR*NKS S*TOLOJ*S*

advertisement
Arkadaşlar hoca genel olarak slaytı okudu ben de
eklediği yerleri slaytlara yazdım herkese kolay
gelsin….
ÜST HAVAYOLLARI
• Burun, farinks, larinks ve bunlarla ilgili kısımları kapsar
• İnsanda rastlanan hastalıkların büyük kısmı bu alanlarla ilgilidir, ancak sık
görüldükleri kadar tehdit oluşturmazlar
• Burun
•
İnflamatuar hastalıklar en yaygındır
•
Çoğunlukla viral orjinlidir, bakteriyal enfeksiyonlar da süperimpoze olurlar
•
Destrüktif inflamatuar nazal hastalıklar ve tümörler daha azdır.
Viral
hastalılara
göre…
BURUN
• İnflamatuar hastalıklar çoğunlukla soğuk
algınlığı şeklinde olup, burun ve sinüslerin en
sık hastalıklarıdır.
• Bu inflamatuar hastalıkların çoğu viral
orijinlidir. Ancak, buna bakterial enfeksiyonlar
da eklenebilir.
• Çok daha az görünen hastalıkları destrüktif
inflamatuar burun hastalığı ve nazal kavite
veya maksiller sinüsün primer tümörleridir.
İnfeksiyöz Rinit
• İnfeksiyöz rinit, genel olarak soğuk algınlığı
olarak anılır, çoğunlukla bir veya daha fazla
virüsler ile olur.
• En sık adenoviruslar, echoviruslar ve
rinoviruslar ile olur.
• Bol miktarda nazal akıntı oluşturur.
İngilizcede
common cold
denir dedi
hoca
İnfeksiyöz Rinit
• Başlangıçtaki akut evrede nazal mukoza
kalınlaşmış, ödemli ve kırmızı olup, nazal kaviteler
daralmış ve konkalar irileşmiştir.
• Bu değişiklikler faringotonsillitise ilerleyebilir.
Ateş de
gözlenebilir
• Sekonder bakterial enfeksiyonlar inflamatuar
reaksiyonu arttırabilir ve mükopürülan veya
süpüratif eksuda oluşturabilir.
Yani irin tarzında
bakteriyel enfeksiyon olur
• İlaç kullanılırsa bir haftada, ilaç kullanılmaz ise 7
günde iyileşir.
Allerjik Rinit
• Allerjik rinit (saman nezlesi); bitki polenleri, mantarlar,
hayvansal allerjenler ve toz akarları gibi geniş bir grup
allerjenlere karşı hipersensitivite reaksiyonları nedeniyle
oluşur.
Yani duyarlılığı olan hastalarda görülür.
• Bu hastalık ABD toplumunun %20’sini etkilemektedir.
• Tıpkı Asthma gibi, allerjik rinit de Ig E ile ilişkili immün
reaksiyon olup, erken ve geç faz reaksiyonları vardır.
• Allerjik reaksiyon;
• Belirgin mukozal ödem, kızarıklık ve mukus sekresyonu ile
karakterizedir.
• Eozinofil lökositlerin baskın olduğu lökositik infiltrasyon
gösterir.
Turuncumsu boyanır
Nazal Polipler
• Tekrarlayan rinit atakları, nazal mukozada polip
olarak isimlendirilen, 3-4 cm uzunluğundaki
fokal(bölgesel) çıkıntılara neden olabilir.
• Histolojik incelemede bu polipler gevşek
stromaya sahip ödemli mukozadan oluşur.
• Bunlar sıklıkla hiperplastik veya kistik müköz
glandlar içerir ve nötrofiller, eozinofiller,
plazma hücreleri ve seyrek lenfositlerden
oluşan inflamatuar infiltrasyon gösterir.
Nazal polip :içi adeta su dolu yani
ödemli, dış tarafları epitelle kaplı ,
çogunlukla inflamatuar hücreler
eozonofiller den oluşur ..
Ödem ve eozinofillerden zengin inflamatuar
infiltrasyon gösteren nazal polip.
Bu robins ten bir görüntü..
Nazal Polipler
• Bakterial enfeksiyon gelişmez ise, bu polipleri örten mukoza
intakttır, ancak kronikleştikce ülserleşebilir.
• Bu polipler multiple ve iri olunca solunum yollarını tıkayabilir ve
sinüs drenajını bozabilir.
• Her ne kadar bu nazal polipler allerjik etyolojiye işaret ederse de,
nazal polipli birçok hasta atopik (allerji gelişmesine yatkınlık)
değildir.
• Aslında atopik hastaların sadece %0.5’inde bu polipler gelişebilir.
Polipler musin salgısının akmasını önler sıvı orda kalır yogunlaşır ve sinüzit dediğimiz bir
durum görürüz
Maksillar ,etmoid, frontal ve sphenoid sinüslerimiz var….
Figure 16-9 A, Nasal polyps. Low-power magnification showing edematous masses lined
by epithelium. B, High-power view showing edema and eosinophil-rich inflammatory
infiltrate.
Silyalar epitelin bir devamıdır amacı
dışardan gelen partikülleri
önlerler…
Bir bakteriyel enfeksiyon eşlik
ederse bu duruma ülserasyonlar
gözüküyor ve tablo dahada
ağırlaşıyor
Nazal polip
Kronik rinit
• Kronik rinit, bakterial enfeksiyonların eklendiği,
mikrobik veya allerjik orijinli tekrarlayan akut rinit
ataklarının bir sonucudur.
Eğrilik
anlamına gelir
• Nazal septum deviasyonu ve sekresyonların direnajını
bozan polipler mikrop invazyonunun oluşmasına
katkıda bulunur.
• Sıklıkla, mukozada süperfisial dökülme veya ülserasyon
ile epitel altında nötrofiller, lenfositler ve plasma
hücrelerinden oluşan inflamatuar infiltrasyon gözlenir.
• Bu süpüratif enfeksiyonlar bazen hava sinüslerine de
ulaşır.
Bakteriyel olay
işin içine girer..
Sinüzit
• Akut sinüzit, sıklıkla akut veya kronik riniti takip
eder.
• Ancak, maksillar sinüzit, bazen periapikal
enfeksiyonunun sinüsün kemik tabanı boyunca
Yani dişlerdeki
ilerlemesi sonucu oluşur.
iltihapda sinüslere
geçebilir..
• Sinüsite neden olan ajanlar genellikle oral
kavitenin normal florasında bulunanlardır.
• Oluşan inflamatuar reaksiyon tamamen
nonspesifiktir.
Şartlar
bozulunca
florada bozulur
ve inflamatuar
bir reaksiyon
oluşabilir.
Sinüzit
• Sinüs drenajının mukozanın inflamatuar ödemi
tarafından bozulması bu sürece önemli katkıda
bulunur ve süreç tamamlandığında süpüratif
eksuda sinüste abse oluşturur.
• Sinüs sekresyonunun dışarı akışının tıkanması,
en sık frontal, daha az olarak da etmoid
sinüslerden olur ve bazen mukosel adı verilen
mukus sekresyonu birikimine neden olur.
Mukus kesesidir
Sinüzit
• Akut sinüzit, zamanla, özellikle direnaj engeli
varsa, kronik sinüzite neden olur.
• Genellikle, oral kavitede normalde bulunan
mikroorganizmalardan oluşan mikst mikrobial
flora vardır.
• Bazı şiddetli sinüzit formları, özellikle diabetli
hastalarda, mantarlar (mukormikozis)
tarafından oluşturulur.
Sinüzit
• Sinüzit enfeksiyonlarının orbitaya, çevre kemik
dokulara yayılma ve osteomiyelitis geliştirme
Kemik iliği
potansiyeli olabilir.
enfeksiyonu
gelişmesi
• Bazen kafa içine ilerleyip, dural venöz sinüsün
septik trombofilebitine de neden olabilir.
ÜSYE: Akut Enfeksiyonlar
• Klinik özellikleri iyi bilinmektedir:
• Nazal konjesyon ve beraberinde sulu akıntı,
• Hapşırık; boğazda kaşıntı, kuruluk ve ağrı;
özellikle küçük çocuklarda belirgin olan hafif
ateş.
• En sık etken rhinovirüslerdir, ancak
koronavirüsler, respiratuar sinsityal virüsler,
parainfluenza ve influenza virüsleri,
adenovirüsler, enterovirüsler ve bazen A grubu
beta-hemolitik streptokoklar.
ÜSYE
• Olguların önemli bir kısmında (yaklaşık %40) etken
belirlenememektedir; muhtemelen henüz
tanımlanmamış virüsler etkendir.
• Bu enfeksiyonların çoğu sonbahar ve kış aylarında
ortaya çıkar ve kendi kendini sınırlarlar (genellikle
bir hafta ya da daha az sürer).
Orta kulak iltihabı
• Soguk algınlığı olgularının küçük bir kısmında
bakteriyel otitis media ya da sinüzit gelişimi ile
karakterize komplike olabilir.
ÜSYE
• Soguk algınlığına ek olarak, üst solunum yolları
enfeksiyonları farinks, epiglot ya da larinkste
de belirti ve bulgu verir.
• Boğazda ağrı şeklinde kendini gösteren akut
farenjitten bir dizi patojen sorumludur.
• Soğuk algınlığına sıklıkla hafif farenjit ile
birlikte bir miktar fizik muayene bulguları da
eşlik eder; farenjit en sık bu şekilde görülür.
ÜSYE
kızarıklık
• Beta-hemolitik streptokok ve adenovirüs
enfeksiyonlarında belirgin hiperemi ve eksuda
ile karakterize daha şiddetli tonsillitler
meydana gelir.
Akıntı
• Streptokoksik tonsilliti tanımak ve erken tedavi
etmek önemlidir. Çünkü peritonsiller abse
(“anjin") ya da poststreptokoksik
glomerülonefrit ve akut romatizmal ateş riski
ile birliktedir.
Bir pratisyen hekimin tespit etmesi
gerekmektedir bu durumu….
ÜSYE
• Coxsackievirus A enfeksiyonu farinkste
veziküller ve ülserler meydana getirebilir
(herpanjina) .
• Epstein-Barr virüsü tarafından meydana gelen
enfeksiyöz mononükleoz önemli bir farenjit
nedenidir ve etken ile daha önce karşılaşmamış
bireyler arasındaki sık geçiş şekli nedeniyle
“öpüşme hastalığı" olarak bilinir.
Enfeksiyöz mononükleoz nazofarenks
kanserlerinin en önemli nedenidir.
ÜSYE
• Akut bakteriyel epiglotit, esas olarak epiglotta
H.influenza enfeksiyonu olan küçük çocuklarda
görülen bir sendrom olup, ana bulguları ağrı ve
havayolu obstrüksiyonudur.
• Başlangıcı anidir.
• Bu çocuklarda havayolunu açık tutamamak
ölümcül sonuçlar doğurabilir.
• H. influenzaya karşı geliştirilen aşılar bu hastalığın
insidansını önemli oranda azaltmıştır.
Epiglottis: epiteli var (silyalı
yada skuamöz olabilir), onun
altında müköz gland ve
submukoza var , altında
kıkırdak dokusu ve dış rafta
yağ dokusu ve adventisyal
dokusu var …
ÜSYE
• İrritan maddelerin inhalasyonu ya da allerjik
reaksiyonlar sonucu akut larenjit gelişebilir.
• Aynca soğuk algınlığına neden olan ajanlar tarafından
da meydana getirilebilir ve larinks yanısıra genellikle
farinks ve nazal pasajları da tutabilir.
• Larenjitin nadir ancak önemli iki formundan da kısaca
söz etmek gerekir: tüberküler ve difteritik.
• Tüberküloz larenjit hemen her zaman uzamış aktif
tüberkülozun bir sonucudur ve enfekte balgamın
çıkarılması sırasında meydana gelir.
ÜSYE
• Difterik larenjit ise, küçük çocukların difteri toksinine karşı
yaygın aşılanması sayesinde nadir bir hastalık haline
gelmiştir.
• İnhale edildikten sonra üst solunum yolları mukozasındaki
Corynebacterium diphtheriae içeren odaklardan kuvvetli bir
ekzotoksin salınarak mukozal epitelde nekroza ve yoğun
fibrinopürülan eksudaya yol açarak difterinin klasik
yüzeysel, kirli gri psödomembranını meydana getirir.
• Bu enfeksiyonun başlıca zararları psödomembranın
yerinden ayrılıp aspirasyonu (ve bu şekilde ana
havayollarının obstrüksiyonu) ve bakteriyel ekzotoksinlerin
emilmesidir (myokardit, periferik nöropati ya da diğer organ
hasarlarına yol açar) .
ÜSYE
• Çocuklarda parainfluenza virüsü laringotrakeobronşitin,
daha yaygın adıyla krup'un en sık nedenidir. Ancak
respiratuar sinsityal virus gibi diğer ajanlar da bu duruma
neden olabilir.
• Krup kendi kendini sınırlar ancak ürkütücü inspiratuar
stridora ve kaba, persistan öksürüğe yol açabilir.
Solunum zorluğu
• Bazı olgularda laringeal inflamatuar reaksiyon havayolunu
solunum yetmezliğine yol açacak kadar daraltabilir.
• Üst solunum yolunun viral enfeksiyonları hastaları sekonder
bakteriyel enfeksiyonlara, özellikle stafilokoklara,
streptokoklara ve H.influenza'ya karşı duyarlı hale getirir.
Burun, sinüsler ve nazofarenksin tümörleri
• Burun, sinüsler ve nazofarenksin tümörleri
nadirdir.
• Mezenşimal ve epitelyal neoplazmlar görülür.
• Nazofarengeal angiofibroma:
Sık karşılaşılır..
• Benign ve çok vasküler bir tümördür.
• Sıklıkla açık tenli ve kırmızı saçlı kişilerde,
adolesan erkeklerde görülür.
• Ayrıca familial adenomatöz polipler ile ilişki
gösterir.
Nazofarengeal
angiofibroma
• Nazal kavitenin tavanının arka yan duvarında
fibrovasküler stroma içinde gelişir.
• Cerrahi eksizyon uygun tedavi yöntemidir.
KBB yapacak bu işlemi
• Ancak, lokal agressif olması ve intrakranial
yayılımı nedeniyle %20 oranında rekürrensleri
gelişebilir.
• Olguların %9’u hemoraji ve intrakranial yayılım
nedeniyle ölümcül olabilir.
Okudu.
Sinonasal (Schneiderian)
Papilloma.
• Sinonasal papilloma benign bir noplazm olup, nazal kavite
veya paranasal sinüslerin döşeyici mukozasından gelişir.
• Bu lezyonlar 3 formda oluşur:
• Ekzofitik (en sık),
• Endofitik (inverted: Biyolojik olarak en önemlisi)
• Silindrik.
• Ekzofitik ve endofitik lezyonlarda sıklıkla 6 ve 11 tipleri
olmak üzere HPV DNA saptanır. Ancak, silindrik tipte
saptanmaz.
• Sinonasal papillomlar en sık 30-60 yaş arası erkeklerde
rastlanır.
Figure 16-10 Inverted papilloma. The masses of squamous epithelium are growing inward;
hence, the term inverted. (Courtesy of Dr. James Gulizia, Brigham and Women's Hospital,
Boston, MA.)
İnverted Tip 1 sinonazal papillomu görüyoruz. Mukozanın yüzeyinden üst tarafa doğru
çıkıyorsa buna ekzofitik tip denir. Stromaya doğru ilerliyorsa buna inverted tip denir.
Olfaktör Nöroblastoma
Okudu.
(Esthesioneuroblastoma).
• Olfaktör nöroblastomalar özellikle nazal kavitenin üst
bölgesinde bulunan nöroektodermal olfaktor
hücrelerinden gelişir
En sık görüldüğü yaş grubu 15
• Genellikle 15 ve 50 yaşlarında pik yapar. ve 50 yaştır.
• Hastalarda nazal tıkanma ve kanama olur.
• Histolojik olarak olfaktör nöroblastomalar küçük mavi,
yuvarlak hücreli neoplazmlar grubundan biridir.
• Bu grup; lenfomalar, küçük hücreli karsinomlar, Ewing
sarkom/periferal nöroektodermal tümör (PNET),
rabdomyosarkom, melanom, ve sinonazal indiferansiye
karsinomu içerir.
Bazen hematoksilen eozin boyamada bu gruptaki hastalıklar birbirinden ayrılamaz biz
bunların hepsine small blue round cell tumor deriz. Ama ayrılması gerekir bu hastalıkların
çünkü vereceğimiz kemoterapi tedavisi hepsinde farklıdır. Bazıları cerrahi işlem gerektire
bilir. Bunların ayrımı için ilave çalışmalarda yapılır.
Okudu.
Olfaktör Nöroblastoma
• Tipik olarak olfaktör nöroblastomlar fibrovasküler
stroma tarafından bölünmüş yuvalar ve lobüller
oluşturan iyi sınırlı hücrelerden oluşur.
• Bu tümörler nöroendokrin orijinli olduğundan
elektron mikroskop düzeyinde membrana bağlı
sekretuar grunüller içerirler.
• İmmünohistokimyasal yöntemle; nöron spesifik
enolaz (NSE), sinaptofizin, CD56, ve kromogranin
ekspresse ederler.
Bunlar immün histokimyasal boyalardır bunlarla pozitif boyanma gösterir.
Olfaktör nöroblastoma
Burada tümör adalarını görüyoruz.
Olfaktör nöroblastoma
Burada da stromayı görüyoruz. Stromada buna karşı reaksiyon göstermeye
çalışan birkaç zavallı lenfosit görülüyormuş.
Olfaktör nöroblastoma
Sinaptofizin pozitifliği
Sinaptofizin pozitifse biz bunun bir Ewing sarkom,lenfoma olmadığını söyleriz. Ama small cell
karsinomda da pozitifdir ilave çalışmalar yapılır. Örneğin sitokeratin çalışması gibi.
Okudu.
Nazofarenks karsinomu
Nadir bir tümör ancak Önemli bir tümördür. Tedavisi kemoterapi iledir.
• Nazofarinks karsinomu nadir bir tümördür.
• EBV ile kuvvetli epidemiyolojik bağlantısı vardır ,
• Çinliler arasında sık görüldüğünden genetik duyarlılık zemininde viral
onkogenez olasılığını akla getirmektedir.
• EBV enfeksiyonunda virüsün önce konağın nazofarinks epitelinde replike
olduğu, ardından da hemen komşuluğunda yer alan tonsillerdeki B
lenfositleri enfekte ettiği düşünülmektedir.
•
Bazı bireylerde bu süreç; epitelyal hücrelerde transformasyona neden
olur.
• Bir başka EBV ilişkili tumor olan Burkitt lenfomalardan farklı olarak ,
Asya’nın endemik alanları dışında meydana gelenler dahil tüm
nazofarinks karsinomlannda EBV genomu bulunur.
Okudu.
Nazofarenks karsinomu
• Üç histolojik varyantı vardır. Bunlar;
• keratinize skuamoz hücreli karsinom,
• nonkeratinize skuamoz hücreli karsinom
• indiferansiye karsinomdur.
• İndiferansiye karsinom en sık görülen ve EBV ile
en yakından ilişkili olan varyanttır.
• Hücre sınırları zor seçilen (" sinsityal” büyüme
bulgusu) ve belirgin eozinofilik nükleol içeren
geniş epitelyal hücreler ile karakterizedir.
Normal nazofarenks
normal nazofarneks
glandları
Tümör dokusu
Tümörün
nükleuluslarını
görüyoruz
The syncytium-like clusters of epithelium are surrounded
by lymphocytes
Nükleusları ve içindeki nükleolusları görüyoruz . Stoplamza sınırları çok net görülemiyor.
In situ hybridization for EBER-1, a small nuclear RNA
encoded by EBV
Moleküler bir çalışma in situ hibridizasyon EBER-1 denen EBV tarafından kodalanan bir
küçük nükleer RNA çalışması EBV göstermek amacıyla yapılıyormuş.
Tümör adası ve çevresinde onu
sınırlamaya çalışan lenfositleri görüyoruz.
Figure 16-11 Nasopharyngeal carcinoma, lymphoepithelioma type. The syncytium-like
nests of epithelium are surrounded by lymphocytes. (Courtesy of Dr. James Gulizia,
Brigham and Women's Hospital, Boston, MA.)
Lenfositler tümörü sınırlandırmaya çalıştığından lenfoepitelyoma da denir aynı zamanda
nazofarenks kanserine.
Okudu.
Nazofarenks karsinomu
• Enfeksiyöz mononükleozda EBV, B lenfositleri direkt enfekte
eder ve ardından belirgin bir reaktif T lenfosit proliferasyonu
meydana gelir.
• Bunun sonucunda periferik kanda atipik lenfositoz, lenf
nodlarında da büyüme ortaya çıkar.
• Benzer şekilde, nazofarinks karsinomunda da sıklıkla belirgin bir
matür lenfosit artışı görülür.
• Bu tümörler bu nedenle "lenfoepitelyoma” olarak adlandırılırlar.
• Ancak bu terim bir yanlış adlandırmadır, çünkü ne lenfositler
neoplastik sürecin bir parçasıdır, ne de bu tümörler benigndir.
Okudu.
Nazofarenks karsinomu
• Reaktif lenfositlerin bulunduğu bir zeminde büyük
neoplastik hücrelerin varlığı Non-Hodgkin
lenfomaların görünümüne benzer ve malign
hücrelerin epitelyal doğasını kanıtlamak için
immünhistokimyasal boyalar gerekebilir.
• Nazofarenks karsinomları lokal invazyon gösterir,
servikal lenf nodlarına yayılır ve ardından uzak
odaklara metastaz yapar.
• Radyosensitiftirler ve ileri evre kanser
hastalarında bile %50 oranında 5 yıllık sağkalım
bildirilmektedir.
Okudu.
Larinks
• Larinksin en sık hastalıkları inflamatuar
hastalıklardır.
• Tümörleri nadir olup, rezeksiyona uygundur.
• Ancak, doğal ses kaybı olur.
Okudu.
Larinks tümörleri
• Larinkste epitelyal ve mezenkimal kökenli
çeşitli nonneoplastik lezyonlar, benign ve
malign neoplazmlar meydana gelebilir.
• Bunlardan sadece vokal kord nodülleri,
papillomlar ve skuamöz hücreli karsinomlar söz
etmeyi gerektirecek sıklıktadır.
• Bu lezyonların tümünde en sık görülen bulgu
ses kısıklığıdır.
Reaktif nodüller (Vokal kord Nodülleri ve
Okudu.
polipleri)
• Reaktif nodüller, ayrıca polipler de denir, bazen
vokal kordlarda gelişebilir.
• Sıklıkla yoğun sigara içenlerde veya ses tellerini
zorlayanlarda (şarkıcı nodülü) gelişir.
Reaktif nodüller (Vokal kord Nodülleri ve
Okudu.
polipleri)
• En sık yetişkinlerde görülür.
• Bu nodüller düzgün yüzeyli, yuvarlak, sesil(sapı
olmayan olduğu gibi yüzeyen oturan demek) veya saplı çıkıntılar olup,
genellikle birkaç mm çaplıdırlar.
• Genellikle gerçek vokal kordlarda gelişir.
• Keratotik, hiperplastik, hatta displastik
squamous epitel ile kaplı olabilirler.
Vokal nodüller
Bazıları tek olabilir gruplar halinde olabilir veya çok daha büyükler halinde olabilir
Vokal nodüllerin histolojik görünümü skuamoz epitel ile
kaplı –içi ödemli – damarsal yapılar var –eozinofil
lökositler çok fazla değil
Okudu.
Squamous Papilloma ve
Papillomatozis
• Larinksin squamous papillomaları benign
neoplasmlardır.
• Genellikle gerçek vokal kordlarda oluşur.
Papillomlar vokal nodüllerden farklı daha çok hpv enfeksiyonu sonucu oluşuyorlar
• Yumuşak, ahududu görünümünde proliferasyonlardır.
• Genellikle 1 cm’de küçük çaplıdır.
• Histolojik incelemede papillomalar;
• multiple silindir şekilli parmak gibi uzantılardır.
• Ortada fibrovasküler kor, çok katlı squamous epitel
tarafından kaplıdır.
Okudu.
Squamous Papilloma ve
Papillomatozis
• Papillomalar travmaya bağlı olarak ülserasyon gösterebilir ve kanamaya
bağlı hemoptizi olabilir.
• Papillomalar yetişkinlerde genellikle tek, çocuklarda multipledir.
• Bu çocuklardaki multiple papillomlar için “juvenile laryngeal
papillomatosis” kavramı kullanılır.
• Ancak, yetişkinlerde de tekrarlayan multiple papillomalar gelişebilir.
• Lezyonlar HPV 6 ve 11 tipleri tarafından oluşturulur. Bunlar düşük riskli HPVlerdir.
Kansere neden olmazlar.
• Bu lezyonlar malignleşmez, ancak nüks edebilir.
• Bu lezyonlar sıklıkla pubertede geriler ve kaybolur, ancak o zamana kadar
bu bu hastalar birçok cerrahi görmüş olabilir.
Okudu.
Squamous Papilloma ve
Papillomatozis
• Çocuklarda en sık görülme nedeni enfekte
anneden doğum sırasında vertikal geçiştir.
• Bu nedenle son yıllarda reprodüktif yaştaki
kadınları HPV tip 6 ve 11 enfeksiyonlarına karşı
korumak için geliştirilen HPV aşıları çocukları
juvenil larengeal papillomatozisten koruma
fırsatı da sağlamaktadır.
Okudu.
Larinks Kanseri
• Larinks kanseri tipik olarak sigara içen erkeklerde
oluşan squamous cell karsinomadır.
• Larinks karsinomu tüm kanserlerin %2'sini
meydana getirir.
• En sık 40 yaşından sonra görülür.
• Erkeklerde kadınlara oranla daha sıktır (cinsiyet
oranı 7:1).
• Gelişiminde çevresel etkenler oldukça önemlidir.
Okudu.
Larinks Kanseri
• Olguların neredeyse tümü sigara içenlerde
görülür.
• Ancak alkol ve asbest maruziyeti de rol
oyanayabilir.
• Tümörlerin %15'inde HPV DNA dizileri tespit
edilmiştir;
• Bu olgular diğer karsinomlara göre daha iyi
prognozlu olma eğilimindedir.
Okudu.
Hiperplazi-DisplaziKanser sekansı
• Larinkste bir epitelyal değişiklikler spektrumu
görülür.
• Bu spektrum, hiperplazi, atipik hiperplazi, displazi,
karsinoma in situ ve invaziv karsinoma şeklinde
oluşur.
• Makroskobik olarak epitelyal değişiklikler düz,
beyaz veya kırmızı renkli fokal kalınlaşmalar, bazen
keratozis ile kabalaşmalar ve düzensiz verrüköz
veya ülsere beyaz-pembe lezyonlar şeklinde
olabilir.
Okudu.
Hiperplazi-DisplaziKanser sekansı
• Vokal kordların epitelyal lezyonlarının derecesi
ve bunların kansere ilerleme olasılığı displazinin
derecesi ile ilişkilidir.
• Displazi göstermeyen hiperplazilerin malign
transformasyon riski neredeyse hiç yokken, 510 yıllık süre içinde hafif displazide %1-2, şiddetli
displazide %5-10 kanserleşme riski vardır.
• Bu değişikliklerin şiddeti sadece histolojik
inceleme ile belirlenebilir.
Hiperplazi-DisplaziKanser sekansı
• Vokal kordların epitelyal lezyonlarının derecesi
ve bunların kansere ilerleme olasılığı displazinin
derecesi ile ilişkilidir.
Yoksa kanser
riski düşük
• Displazi göstermeyen hiperplazilerin malign
transformasyon riski neredeyse hiç yokken, 510 yıllık süre içinde hafif displazide %1-2, şiddetli
displazide %5-10 kanserleşme riski vardır.
• Bu değişikliklerin şiddeti sadece histolojik
inceleme ile belirlenebilir.
Normal bir larinks epiteli.
Yüzeyinde silyaları ve kolumnar epiteli
görüyoruz.
Burda hiperplazi ye geçisi görüyoruz
Bu dik seyreden hücreler epitelin dışına
kadar görülürse artık karsinoma in situ
safhasında dır ….
Burda displazi yi görmekteyiz
..epitel hücreleri normalde
apikalde yatay olmalıyken dik
seyrettiğini görebilmekteyiz.
Hiperplazi-DisplaziKanser sekansı
• Larinkste oluşan epitelyal değişiklikler en sık tütün
içimi ile ilişkilidir.
• Risk tütün içme sıklığı ve miktarı ile orantılıdır.
• Kanser gelişene kadar sigara içiminin bırakılması
sonrasında bu değişiklikler geriler.
• Alkol ve sigara içimi birlikte olduğu zaman kanser riski
artar.
• Larinks kanseri riskini arttıran diğer faktörler;
beslenme faktörleri, asbestoza veya radyasyona maruz
kalma ve HPV enfeksiyonudur.
Larinks kanseri
• Larinks karsinomlarının %95'i tipik skuamöz hücreli
kanserlerdir.
• Nadiren, muhtemelen müköz bezlerden köken alan
adenokarsinomlar da görülür.
• Olguların %60-75'inde tümör direkt olarak vokal kordlar
üzerinde gelişir (glottik tumor), ancak kordların üzerinde
(supraglottik; %25-40) ve altında da (subglottik; %5'ten az)
meydana gelebilir.
• Larinksin skuamöz hücreli karsinomu in situ lezyonlar olarak
başlar ve daha sonra inci grisi renkte, mukozada kırışık
plaklar şeklinde ve nihayetinde ülserleşen ve mantar
şeklinde lezyonlar halinde görülür.
Supraglottik yerleşimli larengeal squamous
karsinom
Larinks kanseri
• Glottik tümörler genellikle keratinize, iyi-orta
derecede diferansiye skuamöz hücreli
karsinomlardır.
• Ancak nonkeratinize, az diferansiye tümörler de
görülebilir.
• Çevresel karsinojenlere tekrarlayan maruziyet
sonucu gelişen lezyonlarda beklendiği gibi, komşu
mukozasında skuamoz hücre hiperplazisi, displazi
odakları veya karsinoma in situ alanları görülebilir.
Larinks kanseri
• Larinks karsinomu kendini klinik olarak ses kısıklığı ile gösterir.
• Tümörün larinks içindeki yerleşiminin prognoz üzerinde önemli etkisi
vardır.
• Örneğin glottik tümörlerin yaklaşık %90’ı tanı anında larinkse sınırlıdır.
• Glottik tümörler;
•
•
1- vokal kordun hareketlerini etkiledikleri için hastalığın erken evrelerinde
semptom verirler;
2- glottik bölge lenfatik ağdan fakirdir ve larinks dışına yayılım nadirdir.
• Tersine, supraglottik larinks lenfatik boşluklardan zengindir ve bu
tümörlerin yaklaşık üçte biri bölgesel (servikal) lenf nodlarına metastaz
yapar.
Vokal kordun
hareketlerini etkilediği
için erken saptanırlar
bundan dolayı larinks e
sınırlıdır..
Larinks kanseri
• Subglottik tümörler klinik olarak sessiz olma
eğilimindedir ve genellikle ilerlemiş hastalık olarak
kendini gösterir.
Tamamen
iyileşme
• Cerrahi, radyoterapi ya da kombine tedavi ile
birçok hastada kür sağlanabilir, ancak, olguların
yaklaşık üçte biri hastalık nedeniyle kaybedilir.
• Bunun nedeni genellikle distal solunum yollarının
enfeksiyonu ya da yaygın metastaz ve kaşeksidir.
Sitoloji ile larinks kanseri
tesipit edilebilir.hocanın
bununla ilgili çalışması
varmış….
İnvaziv kanser…skuamöz hücreli karsinomda
keratinizasyon vardı bunlara glob corne
(keratin incileri ) denir..
Ders bitti …. 
Download