Arkadaşlar hoca genel olarak slaytı okudu ben de eklediği yerleri slaytlara yazdım herkese kolay gelsin…. ÜST HAVAYOLLARI • Burun, farinks, larinks ve bunlarla ilgili kısımları kapsar • İnsanda rastlanan hastalıkların büyük kısmı bu alanlarla ilgilidir, ancak sık görüldükleri kadar tehdit oluşturmazlar • Burun • İnflamatuar hastalıklar en yaygındır • Çoğunlukla viral orjinlidir, bakteriyal enfeksiyonlar da süperimpoze olurlar • Destrüktif inflamatuar nazal hastalıklar ve tümörler daha azdır. Viral hastalılara göre… BURUN • İnflamatuar hastalıklar çoğunlukla soğuk algınlığı şeklinde olup, burun ve sinüslerin en sık hastalıklarıdır. • Bu inflamatuar hastalıkların çoğu viral orijinlidir. Ancak, buna bakterial enfeksiyonlar da eklenebilir. • Çok daha az görünen hastalıkları destrüktif inflamatuar burun hastalığı ve nazal kavite veya maksiller sinüsün primer tümörleridir. İnfeksiyöz Rinit • İnfeksiyöz rinit, genel olarak soğuk algınlığı olarak anılır, çoğunlukla bir veya daha fazla virüsler ile olur. • En sık adenoviruslar, echoviruslar ve rinoviruslar ile olur. • Bol miktarda nazal akıntı oluşturur. İngilizcede common cold denir dedi hoca İnfeksiyöz Rinit • Başlangıçtaki akut evrede nazal mukoza kalınlaşmış, ödemli ve kırmızı olup, nazal kaviteler daralmış ve konkalar irileşmiştir. • Bu değişiklikler faringotonsillitise ilerleyebilir. Ateş de gözlenebilir • Sekonder bakterial enfeksiyonlar inflamatuar reaksiyonu arttırabilir ve mükopürülan veya süpüratif eksuda oluşturabilir. Yani irin tarzında bakteriyel enfeksiyon olur • İlaç kullanılırsa bir haftada, ilaç kullanılmaz ise 7 günde iyileşir. Allerjik Rinit • Allerjik rinit (saman nezlesi); bitki polenleri, mantarlar, hayvansal allerjenler ve toz akarları gibi geniş bir grup allerjenlere karşı hipersensitivite reaksiyonları nedeniyle oluşur. Yani duyarlılığı olan hastalarda görülür. • Bu hastalık ABD toplumunun %20’sini etkilemektedir. • Tıpkı Asthma gibi, allerjik rinit de Ig E ile ilişkili immün reaksiyon olup, erken ve geç faz reaksiyonları vardır. • Allerjik reaksiyon; • Belirgin mukozal ödem, kızarıklık ve mukus sekresyonu ile karakterizedir. • Eozinofil lökositlerin baskın olduğu lökositik infiltrasyon gösterir. Turuncumsu boyanır Nazal Polipler • Tekrarlayan rinit atakları, nazal mukozada polip olarak isimlendirilen, 3-4 cm uzunluğundaki fokal(bölgesel) çıkıntılara neden olabilir. • Histolojik incelemede bu polipler gevşek stromaya sahip ödemli mukozadan oluşur. • Bunlar sıklıkla hiperplastik veya kistik müköz glandlar içerir ve nötrofiller, eozinofiller, plazma hücreleri ve seyrek lenfositlerden oluşan inflamatuar infiltrasyon gösterir. Nazal polip :içi adeta su dolu yani ödemli, dış tarafları epitelle kaplı , çogunlukla inflamatuar hücreler eozonofiller den oluşur .. Ödem ve eozinofillerden zengin inflamatuar infiltrasyon gösteren nazal polip. Bu robins ten bir görüntü.. Nazal Polipler • Bakterial enfeksiyon gelişmez ise, bu polipleri örten mukoza intakttır, ancak kronikleştikce ülserleşebilir. • Bu polipler multiple ve iri olunca solunum yollarını tıkayabilir ve sinüs drenajını bozabilir. • Her ne kadar bu nazal polipler allerjik etyolojiye işaret ederse de, nazal polipli birçok hasta atopik (allerji gelişmesine yatkınlık) değildir. • Aslında atopik hastaların sadece %0.5’inde bu polipler gelişebilir. Polipler musin salgısının akmasını önler sıvı orda kalır yogunlaşır ve sinüzit dediğimiz bir durum görürüz Maksillar ,etmoid, frontal ve sphenoid sinüslerimiz var…. Figure 16-9 A, Nasal polyps. Low-power magnification showing edematous masses lined by epithelium. B, High-power view showing edema and eosinophil-rich inflammatory infiltrate. Silyalar epitelin bir devamıdır amacı dışardan gelen partikülleri önlerler… Bir bakteriyel enfeksiyon eşlik ederse bu duruma ülserasyonlar gözüküyor ve tablo dahada ağırlaşıyor Nazal polip Kronik rinit • Kronik rinit, bakterial enfeksiyonların eklendiği, mikrobik veya allerjik orijinli tekrarlayan akut rinit ataklarının bir sonucudur. Eğrilik anlamına gelir • Nazal septum deviasyonu ve sekresyonların direnajını bozan polipler mikrop invazyonunun oluşmasına katkıda bulunur. • Sıklıkla, mukozada süperfisial dökülme veya ülserasyon ile epitel altında nötrofiller, lenfositler ve plasma hücrelerinden oluşan inflamatuar infiltrasyon gözlenir. • Bu süpüratif enfeksiyonlar bazen hava sinüslerine de ulaşır. Bakteriyel olay işin içine girer.. Sinüzit • Akut sinüzit, sıklıkla akut veya kronik riniti takip eder. • Ancak, maksillar sinüzit, bazen periapikal enfeksiyonunun sinüsün kemik tabanı boyunca Yani dişlerdeki ilerlemesi sonucu oluşur. iltihapda sinüslere geçebilir.. • Sinüsite neden olan ajanlar genellikle oral kavitenin normal florasında bulunanlardır. • Oluşan inflamatuar reaksiyon tamamen nonspesifiktir. Şartlar bozulunca florada bozulur ve inflamatuar bir reaksiyon oluşabilir. Sinüzit • Sinüs drenajının mukozanın inflamatuar ödemi tarafından bozulması bu sürece önemli katkıda bulunur ve süreç tamamlandığında süpüratif eksuda sinüste abse oluşturur. • Sinüs sekresyonunun dışarı akışının tıkanması, en sık frontal, daha az olarak da etmoid sinüslerden olur ve bazen mukosel adı verilen mukus sekresyonu birikimine neden olur. Mukus kesesidir Sinüzit • Akut sinüzit, zamanla, özellikle direnaj engeli varsa, kronik sinüzite neden olur. • Genellikle, oral kavitede normalde bulunan mikroorganizmalardan oluşan mikst mikrobial flora vardır. • Bazı şiddetli sinüzit formları, özellikle diabetli hastalarda, mantarlar (mukormikozis) tarafından oluşturulur. Sinüzit • Sinüzit enfeksiyonlarının orbitaya, çevre kemik dokulara yayılma ve osteomiyelitis geliştirme Kemik iliği potansiyeli olabilir. enfeksiyonu gelişmesi • Bazen kafa içine ilerleyip, dural venöz sinüsün septik trombofilebitine de neden olabilir. ÜSYE: Akut Enfeksiyonlar • Klinik özellikleri iyi bilinmektedir: • Nazal konjesyon ve beraberinde sulu akıntı, • Hapşırık; boğazda kaşıntı, kuruluk ve ağrı; özellikle küçük çocuklarda belirgin olan hafif ateş. • En sık etken rhinovirüslerdir, ancak koronavirüsler, respiratuar sinsityal virüsler, parainfluenza ve influenza virüsleri, adenovirüsler, enterovirüsler ve bazen A grubu beta-hemolitik streptokoklar. ÜSYE • Olguların önemli bir kısmında (yaklaşık %40) etken belirlenememektedir; muhtemelen henüz tanımlanmamış virüsler etkendir. • Bu enfeksiyonların çoğu sonbahar ve kış aylarında ortaya çıkar ve kendi kendini sınırlarlar (genellikle bir hafta ya da daha az sürer). Orta kulak iltihabı • Soguk algınlığı olgularının küçük bir kısmında bakteriyel otitis media ya da sinüzit gelişimi ile karakterize komplike olabilir. ÜSYE • Soguk algınlığına ek olarak, üst solunum yolları enfeksiyonları farinks, epiglot ya da larinkste de belirti ve bulgu verir. • Boğazda ağrı şeklinde kendini gösteren akut farenjitten bir dizi patojen sorumludur. • Soğuk algınlığına sıklıkla hafif farenjit ile birlikte bir miktar fizik muayene bulguları da eşlik eder; farenjit en sık bu şekilde görülür. ÜSYE kızarıklık • Beta-hemolitik streptokok ve adenovirüs enfeksiyonlarında belirgin hiperemi ve eksuda ile karakterize daha şiddetli tonsillitler meydana gelir. Akıntı • Streptokoksik tonsilliti tanımak ve erken tedavi etmek önemlidir. Çünkü peritonsiller abse (“anjin") ya da poststreptokoksik glomerülonefrit ve akut romatizmal ateş riski ile birliktedir. Bir pratisyen hekimin tespit etmesi gerekmektedir bu durumu…. ÜSYE • Coxsackievirus A enfeksiyonu farinkste veziküller ve ülserler meydana getirebilir (herpanjina) . • Epstein-Barr virüsü tarafından meydana gelen enfeksiyöz mononükleoz önemli bir farenjit nedenidir ve etken ile daha önce karşılaşmamış bireyler arasındaki sık geçiş şekli nedeniyle “öpüşme hastalığı" olarak bilinir. Enfeksiyöz mononükleoz nazofarenks kanserlerinin en önemli nedenidir. ÜSYE • Akut bakteriyel epiglotit, esas olarak epiglotta H.influenza enfeksiyonu olan küçük çocuklarda görülen bir sendrom olup, ana bulguları ağrı ve havayolu obstrüksiyonudur. • Başlangıcı anidir. • Bu çocuklarda havayolunu açık tutamamak ölümcül sonuçlar doğurabilir. • H. influenzaya karşı geliştirilen aşılar bu hastalığın insidansını önemli oranda azaltmıştır. Epiglottis: epiteli var (silyalı yada skuamöz olabilir), onun altında müköz gland ve submukoza var , altında kıkırdak dokusu ve dış rafta yağ dokusu ve adventisyal dokusu var … ÜSYE • İrritan maddelerin inhalasyonu ya da allerjik reaksiyonlar sonucu akut larenjit gelişebilir. • Aynca soğuk algınlığına neden olan ajanlar tarafından da meydana getirilebilir ve larinks yanısıra genellikle farinks ve nazal pasajları da tutabilir. • Larenjitin nadir ancak önemli iki formundan da kısaca söz etmek gerekir: tüberküler ve difteritik. • Tüberküloz larenjit hemen her zaman uzamış aktif tüberkülozun bir sonucudur ve enfekte balgamın çıkarılması sırasında meydana gelir. ÜSYE • Difterik larenjit ise, küçük çocukların difteri toksinine karşı yaygın aşılanması sayesinde nadir bir hastalık haline gelmiştir. • İnhale edildikten sonra üst solunum yolları mukozasındaki Corynebacterium diphtheriae içeren odaklardan kuvvetli bir ekzotoksin salınarak mukozal epitelde nekroza ve yoğun fibrinopürülan eksudaya yol açarak difterinin klasik yüzeysel, kirli gri psödomembranını meydana getirir. • Bu enfeksiyonun başlıca zararları psödomembranın yerinden ayrılıp aspirasyonu (ve bu şekilde ana havayollarının obstrüksiyonu) ve bakteriyel ekzotoksinlerin emilmesidir (myokardit, periferik nöropati ya da diğer organ hasarlarına yol açar) . ÜSYE • Çocuklarda parainfluenza virüsü laringotrakeobronşitin, daha yaygın adıyla krup'un en sık nedenidir. Ancak respiratuar sinsityal virus gibi diğer ajanlar da bu duruma neden olabilir. • Krup kendi kendini sınırlar ancak ürkütücü inspiratuar stridora ve kaba, persistan öksürüğe yol açabilir. Solunum zorluğu • Bazı olgularda laringeal inflamatuar reaksiyon havayolunu solunum yetmezliğine yol açacak kadar daraltabilir. • Üst solunum yolunun viral enfeksiyonları hastaları sekonder bakteriyel enfeksiyonlara, özellikle stafilokoklara, streptokoklara ve H.influenza'ya karşı duyarlı hale getirir. Burun, sinüsler ve nazofarenksin tümörleri • Burun, sinüsler ve nazofarenksin tümörleri nadirdir. • Mezenşimal ve epitelyal neoplazmlar görülür. • Nazofarengeal angiofibroma: Sık karşılaşılır.. • Benign ve çok vasküler bir tümördür. • Sıklıkla açık tenli ve kırmızı saçlı kişilerde, adolesan erkeklerde görülür. • Ayrıca familial adenomatöz polipler ile ilişki gösterir. Nazofarengeal angiofibroma • Nazal kavitenin tavanının arka yan duvarında fibrovasküler stroma içinde gelişir. • Cerrahi eksizyon uygun tedavi yöntemidir. KBB yapacak bu işlemi • Ancak, lokal agressif olması ve intrakranial yayılımı nedeniyle %20 oranında rekürrensleri gelişebilir. • Olguların %9’u hemoraji ve intrakranial yayılım nedeniyle ölümcül olabilir. Okudu. Sinonasal (Schneiderian) Papilloma. • Sinonasal papilloma benign bir noplazm olup, nazal kavite veya paranasal sinüslerin döşeyici mukozasından gelişir. • Bu lezyonlar 3 formda oluşur: • Ekzofitik (en sık), • Endofitik (inverted: Biyolojik olarak en önemlisi) • Silindrik. • Ekzofitik ve endofitik lezyonlarda sıklıkla 6 ve 11 tipleri olmak üzere HPV DNA saptanır. Ancak, silindrik tipte saptanmaz. • Sinonasal papillomlar en sık 30-60 yaş arası erkeklerde rastlanır. Figure 16-10 Inverted papilloma. The masses of squamous epithelium are growing inward; hence, the term inverted. (Courtesy of Dr. James Gulizia, Brigham and Women's Hospital, Boston, MA.) İnverted Tip 1 sinonazal papillomu görüyoruz. Mukozanın yüzeyinden üst tarafa doğru çıkıyorsa buna ekzofitik tip denir. Stromaya doğru ilerliyorsa buna inverted tip denir. Olfaktör Nöroblastoma Okudu. (Esthesioneuroblastoma). • Olfaktör nöroblastomalar özellikle nazal kavitenin üst bölgesinde bulunan nöroektodermal olfaktor hücrelerinden gelişir En sık görüldüğü yaş grubu 15 • Genellikle 15 ve 50 yaşlarında pik yapar. ve 50 yaştır. • Hastalarda nazal tıkanma ve kanama olur. • Histolojik olarak olfaktör nöroblastomalar küçük mavi, yuvarlak hücreli neoplazmlar grubundan biridir. • Bu grup; lenfomalar, küçük hücreli karsinomlar, Ewing sarkom/periferal nöroektodermal tümör (PNET), rabdomyosarkom, melanom, ve sinonazal indiferansiye karsinomu içerir. Bazen hematoksilen eozin boyamada bu gruptaki hastalıklar birbirinden ayrılamaz biz bunların hepsine small blue round cell tumor deriz. Ama ayrılması gerekir bu hastalıkların çünkü vereceğimiz kemoterapi tedavisi hepsinde farklıdır. Bazıları cerrahi işlem gerektire bilir. Bunların ayrımı için ilave çalışmalarda yapılır. Okudu. Olfaktör Nöroblastoma • Tipik olarak olfaktör nöroblastomlar fibrovasküler stroma tarafından bölünmüş yuvalar ve lobüller oluşturan iyi sınırlı hücrelerden oluşur. • Bu tümörler nöroendokrin orijinli olduğundan elektron mikroskop düzeyinde membrana bağlı sekretuar grunüller içerirler. • İmmünohistokimyasal yöntemle; nöron spesifik enolaz (NSE), sinaptofizin, CD56, ve kromogranin ekspresse ederler. Bunlar immün histokimyasal boyalardır bunlarla pozitif boyanma gösterir. Olfaktör nöroblastoma Burada tümör adalarını görüyoruz. Olfaktör nöroblastoma Burada da stromayı görüyoruz. Stromada buna karşı reaksiyon göstermeye çalışan birkaç zavallı lenfosit görülüyormuş. Olfaktör nöroblastoma Sinaptofizin pozitifliği Sinaptofizin pozitifse biz bunun bir Ewing sarkom,lenfoma olmadığını söyleriz. Ama small cell karsinomda da pozitifdir ilave çalışmalar yapılır. Örneğin sitokeratin çalışması gibi. Okudu. Nazofarenks karsinomu Nadir bir tümör ancak Önemli bir tümördür. Tedavisi kemoterapi iledir. • Nazofarinks karsinomu nadir bir tümördür. • EBV ile kuvvetli epidemiyolojik bağlantısı vardır , • Çinliler arasında sık görüldüğünden genetik duyarlılık zemininde viral onkogenez olasılığını akla getirmektedir. • EBV enfeksiyonunda virüsün önce konağın nazofarinks epitelinde replike olduğu, ardından da hemen komşuluğunda yer alan tonsillerdeki B lenfositleri enfekte ettiği düşünülmektedir. • Bazı bireylerde bu süreç; epitelyal hücrelerde transformasyona neden olur. • Bir başka EBV ilişkili tumor olan Burkitt lenfomalardan farklı olarak , Asya’nın endemik alanları dışında meydana gelenler dahil tüm nazofarinks karsinomlannda EBV genomu bulunur. Okudu. Nazofarenks karsinomu • Üç histolojik varyantı vardır. Bunlar; • keratinize skuamoz hücreli karsinom, • nonkeratinize skuamoz hücreli karsinom • indiferansiye karsinomdur. • İndiferansiye karsinom en sık görülen ve EBV ile en yakından ilişkili olan varyanttır. • Hücre sınırları zor seçilen (" sinsityal” büyüme bulgusu) ve belirgin eozinofilik nükleol içeren geniş epitelyal hücreler ile karakterizedir. Normal nazofarenks normal nazofarneks glandları Tümör dokusu Tümörün nükleuluslarını görüyoruz The syncytium-like clusters of epithelium are surrounded by lymphocytes Nükleusları ve içindeki nükleolusları görüyoruz . Stoplamza sınırları çok net görülemiyor. In situ hybridization for EBER-1, a small nuclear RNA encoded by EBV Moleküler bir çalışma in situ hibridizasyon EBER-1 denen EBV tarafından kodalanan bir küçük nükleer RNA çalışması EBV göstermek amacıyla yapılıyormuş. Tümör adası ve çevresinde onu sınırlamaya çalışan lenfositleri görüyoruz. Figure 16-11 Nasopharyngeal carcinoma, lymphoepithelioma type. The syncytium-like nests of epithelium are surrounded by lymphocytes. (Courtesy of Dr. James Gulizia, Brigham and Women's Hospital, Boston, MA.) Lenfositler tümörü sınırlandırmaya çalıştığından lenfoepitelyoma da denir aynı zamanda nazofarenks kanserine. Okudu. Nazofarenks karsinomu • Enfeksiyöz mononükleozda EBV, B lenfositleri direkt enfekte eder ve ardından belirgin bir reaktif T lenfosit proliferasyonu meydana gelir. • Bunun sonucunda periferik kanda atipik lenfositoz, lenf nodlarında da büyüme ortaya çıkar. • Benzer şekilde, nazofarinks karsinomunda da sıklıkla belirgin bir matür lenfosit artışı görülür. • Bu tümörler bu nedenle "lenfoepitelyoma” olarak adlandırılırlar. • Ancak bu terim bir yanlış adlandırmadır, çünkü ne lenfositler neoplastik sürecin bir parçasıdır, ne de bu tümörler benigndir. Okudu. Nazofarenks karsinomu • Reaktif lenfositlerin bulunduğu bir zeminde büyük neoplastik hücrelerin varlığı Non-Hodgkin lenfomaların görünümüne benzer ve malign hücrelerin epitelyal doğasını kanıtlamak için immünhistokimyasal boyalar gerekebilir. • Nazofarenks karsinomları lokal invazyon gösterir, servikal lenf nodlarına yayılır ve ardından uzak odaklara metastaz yapar. • Radyosensitiftirler ve ileri evre kanser hastalarında bile %50 oranında 5 yıllık sağkalım bildirilmektedir. Okudu. Larinks • Larinksin en sık hastalıkları inflamatuar hastalıklardır. • Tümörleri nadir olup, rezeksiyona uygundur. • Ancak, doğal ses kaybı olur. Okudu. Larinks tümörleri • Larinkste epitelyal ve mezenkimal kökenli çeşitli nonneoplastik lezyonlar, benign ve malign neoplazmlar meydana gelebilir. • Bunlardan sadece vokal kord nodülleri, papillomlar ve skuamöz hücreli karsinomlar söz etmeyi gerektirecek sıklıktadır. • Bu lezyonların tümünde en sık görülen bulgu ses kısıklığıdır. Reaktif nodüller (Vokal kord Nodülleri ve Okudu. polipleri) • Reaktif nodüller, ayrıca polipler de denir, bazen vokal kordlarda gelişebilir. • Sıklıkla yoğun sigara içenlerde veya ses tellerini zorlayanlarda (şarkıcı nodülü) gelişir. Reaktif nodüller (Vokal kord Nodülleri ve Okudu. polipleri) • En sık yetişkinlerde görülür. • Bu nodüller düzgün yüzeyli, yuvarlak, sesil(sapı olmayan olduğu gibi yüzeyen oturan demek) veya saplı çıkıntılar olup, genellikle birkaç mm çaplıdırlar. • Genellikle gerçek vokal kordlarda gelişir. • Keratotik, hiperplastik, hatta displastik squamous epitel ile kaplı olabilirler. Vokal nodüller Bazıları tek olabilir gruplar halinde olabilir veya çok daha büyükler halinde olabilir Vokal nodüllerin histolojik görünümü skuamoz epitel ile kaplı –içi ödemli – damarsal yapılar var –eozinofil lökositler çok fazla değil Okudu. Squamous Papilloma ve Papillomatozis • Larinksin squamous papillomaları benign neoplasmlardır. • Genellikle gerçek vokal kordlarda oluşur. Papillomlar vokal nodüllerden farklı daha çok hpv enfeksiyonu sonucu oluşuyorlar • Yumuşak, ahududu görünümünde proliferasyonlardır. • Genellikle 1 cm’de küçük çaplıdır. • Histolojik incelemede papillomalar; • multiple silindir şekilli parmak gibi uzantılardır. • Ortada fibrovasküler kor, çok katlı squamous epitel tarafından kaplıdır. Okudu. Squamous Papilloma ve Papillomatozis • Papillomalar travmaya bağlı olarak ülserasyon gösterebilir ve kanamaya bağlı hemoptizi olabilir. • Papillomalar yetişkinlerde genellikle tek, çocuklarda multipledir. • Bu çocuklardaki multiple papillomlar için “juvenile laryngeal papillomatosis” kavramı kullanılır. • Ancak, yetişkinlerde de tekrarlayan multiple papillomalar gelişebilir. • Lezyonlar HPV 6 ve 11 tipleri tarafından oluşturulur. Bunlar düşük riskli HPVlerdir. Kansere neden olmazlar. • Bu lezyonlar malignleşmez, ancak nüks edebilir. • Bu lezyonlar sıklıkla pubertede geriler ve kaybolur, ancak o zamana kadar bu bu hastalar birçok cerrahi görmüş olabilir. Okudu. Squamous Papilloma ve Papillomatozis • Çocuklarda en sık görülme nedeni enfekte anneden doğum sırasında vertikal geçiştir. • Bu nedenle son yıllarda reprodüktif yaştaki kadınları HPV tip 6 ve 11 enfeksiyonlarına karşı korumak için geliştirilen HPV aşıları çocukları juvenil larengeal papillomatozisten koruma fırsatı da sağlamaktadır. Okudu. Larinks Kanseri • Larinks kanseri tipik olarak sigara içen erkeklerde oluşan squamous cell karsinomadır. • Larinks karsinomu tüm kanserlerin %2'sini meydana getirir. • En sık 40 yaşından sonra görülür. • Erkeklerde kadınlara oranla daha sıktır (cinsiyet oranı 7:1). • Gelişiminde çevresel etkenler oldukça önemlidir. Okudu. Larinks Kanseri • Olguların neredeyse tümü sigara içenlerde görülür. • Ancak alkol ve asbest maruziyeti de rol oyanayabilir. • Tümörlerin %15'inde HPV DNA dizileri tespit edilmiştir; • Bu olgular diğer karsinomlara göre daha iyi prognozlu olma eğilimindedir. Okudu. Hiperplazi-DisplaziKanser sekansı • Larinkste bir epitelyal değişiklikler spektrumu görülür. • Bu spektrum, hiperplazi, atipik hiperplazi, displazi, karsinoma in situ ve invaziv karsinoma şeklinde oluşur. • Makroskobik olarak epitelyal değişiklikler düz, beyaz veya kırmızı renkli fokal kalınlaşmalar, bazen keratozis ile kabalaşmalar ve düzensiz verrüköz veya ülsere beyaz-pembe lezyonlar şeklinde olabilir. Okudu. Hiperplazi-DisplaziKanser sekansı • Vokal kordların epitelyal lezyonlarının derecesi ve bunların kansere ilerleme olasılığı displazinin derecesi ile ilişkilidir. • Displazi göstermeyen hiperplazilerin malign transformasyon riski neredeyse hiç yokken, 510 yıllık süre içinde hafif displazide %1-2, şiddetli displazide %5-10 kanserleşme riski vardır. • Bu değişikliklerin şiddeti sadece histolojik inceleme ile belirlenebilir. Hiperplazi-DisplaziKanser sekansı • Vokal kordların epitelyal lezyonlarının derecesi ve bunların kansere ilerleme olasılığı displazinin derecesi ile ilişkilidir. Yoksa kanser riski düşük • Displazi göstermeyen hiperplazilerin malign transformasyon riski neredeyse hiç yokken, 510 yıllık süre içinde hafif displazide %1-2, şiddetli displazide %5-10 kanserleşme riski vardır. • Bu değişikliklerin şiddeti sadece histolojik inceleme ile belirlenebilir. Normal bir larinks epiteli. Yüzeyinde silyaları ve kolumnar epiteli görüyoruz. Burda hiperplazi ye geçisi görüyoruz Bu dik seyreden hücreler epitelin dışına kadar görülürse artık karsinoma in situ safhasında dır …. Burda displazi yi görmekteyiz ..epitel hücreleri normalde apikalde yatay olmalıyken dik seyrettiğini görebilmekteyiz. Hiperplazi-DisplaziKanser sekansı • Larinkste oluşan epitelyal değişiklikler en sık tütün içimi ile ilişkilidir. • Risk tütün içme sıklığı ve miktarı ile orantılıdır. • Kanser gelişene kadar sigara içiminin bırakılması sonrasında bu değişiklikler geriler. • Alkol ve sigara içimi birlikte olduğu zaman kanser riski artar. • Larinks kanseri riskini arttıran diğer faktörler; beslenme faktörleri, asbestoza veya radyasyona maruz kalma ve HPV enfeksiyonudur. Larinks kanseri • Larinks karsinomlarının %95'i tipik skuamöz hücreli kanserlerdir. • Nadiren, muhtemelen müköz bezlerden köken alan adenokarsinomlar da görülür. • Olguların %60-75'inde tümör direkt olarak vokal kordlar üzerinde gelişir (glottik tumor), ancak kordların üzerinde (supraglottik; %25-40) ve altında da (subglottik; %5'ten az) meydana gelebilir. • Larinksin skuamöz hücreli karsinomu in situ lezyonlar olarak başlar ve daha sonra inci grisi renkte, mukozada kırışık plaklar şeklinde ve nihayetinde ülserleşen ve mantar şeklinde lezyonlar halinde görülür. Supraglottik yerleşimli larengeal squamous karsinom Larinks kanseri • Glottik tümörler genellikle keratinize, iyi-orta derecede diferansiye skuamöz hücreli karsinomlardır. • Ancak nonkeratinize, az diferansiye tümörler de görülebilir. • Çevresel karsinojenlere tekrarlayan maruziyet sonucu gelişen lezyonlarda beklendiği gibi, komşu mukozasında skuamoz hücre hiperplazisi, displazi odakları veya karsinoma in situ alanları görülebilir. Larinks kanseri • Larinks karsinomu kendini klinik olarak ses kısıklığı ile gösterir. • Tümörün larinks içindeki yerleşiminin prognoz üzerinde önemli etkisi vardır. • Örneğin glottik tümörlerin yaklaşık %90’ı tanı anında larinkse sınırlıdır. • Glottik tümörler; • • 1- vokal kordun hareketlerini etkiledikleri için hastalığın erken evrelerinde semptom verirler; 2- glottik bölge lenfatik ağdan fakirdir ve larinks dışına yayılım nadirdir. • Tersine, supraglottik larinks lenfatik boşluklardan zengindir ve bu tümörlerin yaklaşık üçte biri bölgesel (servikal) lenf nodlarına metastaz yapar. Vokal kordun hareketlerini etkilediği için erken saptanırlar bundan dolayı larinks e sınırlıdır.. Larinks kanseri • Subglottik tümörler klinik olarak sessiz olma eğilimindedir ve genellikle ilerlemiş hastalık olarak kendini gösterir. Tamamen iyileşme • Cerrahi, radyoterapi ya da kombine tedavi ile birçok hastada kür sağlanabilir, ancak, olguların yaklaşık üçte biri hastalık nedeniyle kaybedilir. • Bunun nedeni genellikle distal solunum yollarının enfeksiyonu ya da yaygın metastaz ve kaşeksidir. Sitoloji ile larinks kanseri tesipit edilebilir.hocanın bununla ilgili çalışması varmış…. İnvaziv kanser…skuamöz hücreli karsinomda keratinizasyon vardı bunlara glob corne (keratin incileri ) denir.. Ders bitti ….