PSİKOLOJİ BİLİMİ Psikoloji: Davranışın ve düşünme süreçlerinin bilimsel olarak araştırılmasıdır. Bilimsel Yöntem: Veri toplayarak, toplanan verileri açıklamak için kuram üreterek, kurama dayalı ve sınanabilir denenceler oluşturarak ve bu denenceleri görgül olarak sınayarak bilgi elde etme yaklaşımıdır. Kuram: Bir konunun sistemli bir şekilde açıklanmasıdır. Kuram bilinen olguları düzenler, yeni olguları yordamamıza yardımcı olur ve ilgilendiğimiz olay üzerinde belirli ölçüde kontrol sağlar. Denence(Hipotez): Bir kuramdan çıkarılan özel ve sınanabilir tahminlerdir. Doğal Gözlem: Hayvan ve insan davranışlarını doğal ortamlarında sistematik olarak izlemeyi içeren araştırma yöntemi. Vaka çalışmaları: Bir ya da birkaç bireyin yoğun bir şekilde betimlenmesi ve incelenmesidir. Anket çalışmaları: Seçilmiş bir grup insanla yapılan yüz yüze görüşmeleri ya da soru formlarının uygulanmasını içerir. Korelasyon: İki ya da daha çok değişken arasındaki ilişkidir. Korelasyon yöntemi: İki ya da daha çok değişken arasında kendiliğinden oluşan ilişkileri inceleyen araştırma yöntemidir. Denek: Bir deneyde tepkisi veya yanıtı gözlenen birey. Bağımsız değişken: Bir deneyde bağımlı değişken üzerindeki etkisini görebilmek için değişime uğratılan değişkendir. Bağımlı değişken: Bir deneyde bağımsız değişkende yapılan değişimlerin, üzerinde yol açacağı etkiyi görmek için ölçülen değişkendir. Deneysel grup: Bir deneyde bağımsız değişkende yapılan değişimin uygulandığı gruptur. Kontrol grubu: Bir deneyde bağımsız değişkende yapılan değişimin uygulanmadığı gruptur ve deneysel grup ile karşılaştırmak için kullanılır. Deneyci yanlılığı: Deneycinin deneyin sonuçlarını veya sonuçlarının yorumlanmasını etkileyebilecek beklentileridir. Örneklem: Geniş evrenden özelliklerine oldukça yakın özelliklere sahip deneklerin seçilmesidir. Yanlı örneklem: Tüm evreni doğru olarak temsil etmeyen örneklemdir. Yapısalcılık: Deneyimlerin temel birimlerini ve nasıl bir araya geldiklerini öne çıkaran psikoloji okuludur. İşlevselci kuram: Bir organizmanın algısal yeteneklerini çevresinde işlev görebilmek için nasıl kullandığı ile ilgilenen, zihinsel yaşam ve davranışlar hakkındaki kuramdır. Davranışçılık: Yalnızca gözlenebilir ve ölçülebilir davranışın incelenmesi gerektiğini öne süren psikoloji okuludur. Gestalt psikoloji: İnsanların nesneleri nasıl bir bütün olarak algıladıklarını inceleyen psikoloji okuludur. Pekiştireç: Bir davranış veya tepkiyi izleyen ve o davranış veya tepkinin yinelenmesini sağlayan herhangi bir şeydir. Varoluşçu psikoloji: Çağdaş yaşamdaki anlamsızlık ve yabancılaşma üzerinde duran ve bu duyguların diğer insanlarda duyarsızlık ve psikolojik sorunlara yol açtığını inceleyen psikoloji okuludur. İnsancıl psikoloji: Sözel olmayan deneyimleri ve bilinçte yaşanan değişimleri, insanın kendini tam anlamıyla gerçekleştirebilmesinin bir aracı olarak gören psikoloji okuludur. Bilişsel psikoloji: Zihinsel süreçleri en geniş anlamda inceleyen psikoloji okuludur. Evrimsel psikoloji: Davranışların ve zihinsel süreçlerin kökenlerini, evrim sürecinde göstermiş oldukları yararları ve günümüzde ne gibi amaçlara hizmet ettiğini inceleyen bir alan ve yaklaşımdır. DUYUM VE ALGI Duyum: Duyusal uyarılma deneyimi. Algı: Ham duyusal bilgiden anlamlı örüntüler yaratma süreci. Mutlak eşik: Uyarılmaların %50’sinde fark edilebilen en düşük enerji miktarı. Uyum: Duyuların, aldıkları uyarılma düzeyine uymudur. Fark eşiği ya da ancak fark edilebilir fark: Zamanın %50’sinde fark edilebilen en küçük uyarılma değişikliği. Weber yasası: Herhangi bir duyu için ancak fark edilebilir fark, değerlendirilen uyarıcının sabit bir sayıya oranı ya da bölümüdür ilkesi. Kornea: Gözün ön kısmındaki saydam, koruyucu tabaka. Göz bebeği: İris içinde, ışığın göze girdiği küçük aralık. İris: Gözün renkli kısmı. Göz merceği: Göz bebeği içinde bulunan ve ışığı retina üzerine odaklaştıran saydam kısım. Fovea: Görsel alanın merkezi olan retina alanı. Alıcı hücre: Belirli özellikleri olan enerji türüne tepki veren uzmanlaşmış hücreler. Çubukçuklar: Retina üzerinde bulunan ve; gece görme ve parlaklık algısından sorumlu alıcı hücreler. Koniler: Retina üzerinde bulunan ve renkli görmeden sorumlu alıcı hücreler. Çift kutuplu hücreler: Sadece bir aksonu be bir dendriti olan nöronlar; gözde, retina üzerindeki alıcı hücreleri gangliyon hücrelerine bağlar. Görsel keskinlik: Görsel olarak ince ayrıntıları ayırt edebilme yeteneği. Karanlığa uyum: Karanlıkta, çubukçuk ve konilerin duyarlılığının artması Aydınlığa uyum: Aydınlıkta, çubukçuk ve konilerin duyarlılığının artması Ardimge: Bir görsel uyarıcı, görsel alandan kaldırdıktan sonra yer alan duyu deneyimi Gangliyon hücreleri: Gözdeki çift kutuplu hücreleri beyne bağlayan nöronlar. Görme sinirleri: Her bir gözden beyne nöral mesajlar taşıyan gangliyon hücrelerinin oluşturduğu akson demeti Kör nokta: Retina üzerinde tüm gangliyon hücrelerinin aksonlarının gözden ayrıldığı ve hiçbir alıcı hücrenin olmadığı alan. Optik kiazma: Her gözden gelen görme sinirinin bazı liflerinin beynin diğer tarafına geçtiği (çaprazlaştığı), beynin tabanına yakın nokta.. Ton: Rengin kırmızı, yeşil ve mavi gibi isimlerine karşılık gelen yönü. Doygunluk: Bir tonun canlılığı ya da zenginliği. Parlaklık: Siyahın tersi olarak bir rengin beyaza yakınlığı. Karşıt süreçler kuramı: Gördüğümüz renkleri belirlemek için ışığa tepkide bulunan üç dizi renk alıcı hücresi (sarı-mavi, kırmızı-yeşil ve siyah-beyaz) olduğunu ileri süren renk görme kuramı. Ses dalgaları: Hava ya da su moleküllerinin birbirine çarpması ve sonra tekrar ayrılmasının neden olduğu basınç değişmeleri. Frekans: Bir dalgada saniyedeki döngü sayısı; seste, perdenin temel belirleyicisi. Hertz (Hz): Saniyedeki döngüler; dalganın frekansı için ölçme birimi. Perde: Ses titreşimlerinin ton olarak frekansına karşılık gelen ve yüksek ya da alçak tonlara neden olan işitsel yaşantı. Desibel: Sesin yükseklik ölçme birimi Genlik: Dalgaların büyüklüğü; seste yüksekliğin temek belirleyicisi. Katmanlı tonlar: Temel tonun çarpanları olan ses dalgalarının neden olduğu ve tının temel belirleyicisi olan tonlar. Tın: Sesin niteliği ya da dokunumu; katmanlı tonlara neden olur. Çekiç, örs, üzengi: Kulak zarı titreşimlerini iç kulağa ileten, orta kulaktaki üç küçük kemik. Oval pencere: Titreşimleri salyangoza ileten ve orta kulak ile iç kulak arasındaki boşlukta yer alan zar. Yuvarlak pencere: İç kulaktaki basıncı dengeleyen ve orta kulak ile iç kulak arasında yer alan zar. Salyangoz: Basiler zarın titreşmesine neden olan ve titreşen sıvı ile dolu iç kulak kısmı. Basiler zar: İç kulağın salyangozunda bulunan ve titreşen zar; ses için gerekli duyusal alıcı hücreleri içerir. Corti organı: Basiler zarın yüzeyinde bulunan ve işitme alıcı hücrelerini içeren yapı. İşitme siniri: Her kulaktan beyne işitme ile ilgili sinyalleri taşıyan nöron demeti. Koku dokusu: Kokulara duyarlı alıcı hücreleri içeren burun zarı. Koku yumrusu: Beyindeki koku merkezi. Feromon: koku yoluyla diğer organizmalara bilgi ileten kimyasal madde. Vomeronasal organ (VNO): Burun boşluğunun tavanında yer alan feromonlar için alıcı hücreleri içeren yer. Tat tomurcukları: Dil üzerinde yer alan ve tat duyumu ile ilgili alıcı hücreleri içeren yapılar. Papilla: dil üzerinde yer alan ve tat tomurcuklarını içeren küçük yumrular. Kinestetik duyular: Kasların hareketi, pozisyonu ve kaslar ve eklemler üzerindeki gerilim ile ilgili duyular. Denge duyuları: Denge ve bedenin mekandaki pozisyonu ile ilgili duyular. Kapı kontrol kuramı: Omurilikte yer alan “nörolojik bir kapının” acı/ağrı mesajlarının beyne iletilmesini kontrol ettiğini ileri süren kuram. Şekil: Ardalandan farklı olarak algılanan bütünlük. Zemin: Bir şeklin arkasında görünen ardalan. Algısal değişmezlik: Duyusal uyarılmadaki değişimlere rağmen nesneleri sabit ve değişmez olarak algılama eğilimi. Büyüklük değişmezliği: Göründüğü uzaklıktan bağımsız olarak bir nesneyi aynı büyüklükte algılama. Şekil değişmezliği: Hangi açıdan bakılırsa bakılsın bir nesneyi aynı şekilde görme eğilimi. Parlaklık değişmezliği: Retinaya düşen ışık miktarı değişmesine rağmen, parlaklık algısının aynı kalması. Renk değişmezliği: Duyusal bilgideki değişimlere rağmen aşina nesnelerin rengini algılama eğilimi. Tek göze bağlı ipuçları: Tek bir gözün kullanımını gerektiren ipuçları. İki göze bağlı ipuçları: İki gözün kullanımını gerektiren ipuçları. Örtüşme: İkinci bir nesneyi kısmen kapatan bir nesnenin daha yakın algılandığı tek göze bağlı uzaklık ipucu. Doğrusal perspektif: Uzaklık ve derinlik ile ilgili olan ve ufukta iki paralel çizginin birleştiği olgusunu temel alan tek göze bağlı ipucu. Ufuk perspektifi: Uzaklık ve derinlik ile ilgili olan ve uzaktaki nesnelerin daha çok puslu ve bulanık göründüğü olgusunu temel alan tek göze bağlı ipucu. Yükseklik: Uzaklık ve derinlik ile ilgili olan ve yatay planda daha yüksekte olan bir nesnenin, daha uzakta algılandığı olgusunu temel alan tek göze bağlı ipucu. Dokunum ipucu: Uzaklık ve derinlik ile ilgili olan ve uzakta görünen nesnelerin daha düz ve daha az dokunumlu göründüğü olgusunu temel alan tek göze bağlı ipucu. Stereoskopik görme: Üç boyutlu algısal yaşantı oluşturmak için iki retinal görüntünün birleşmesi. Retinal ayrılık: Her iki göz aynı nesneye odaklaştığı zaman, iki retinaya düşen görüntü arasındaki farkı temel alan iki göxe bağlı ipucu. Kavuşma: Yakındaki bir uyarıcıyı görmek için gözler içe doğru dönerken, göz hareketlerini kontronl eden kaslardan gelen görsel derinlik ipucu. Tek kulağa bağlı ipucu: Sadece tek bir kulak gerektiren, sesin yerine ilişkin ipucu. İki kulağa bağlı ipucu: İki kulağın birlikte çalışmasını gerektiren, sesin yerine ilişkin ipucu. Fiziksel yanılsama: Alıcı hücrelere ulaşan bilginin bozulmasına bağlı yanılsamalar. Algısal yanılsama: Doğru olmayan ya da olanaksız algıların ortaya çıkmasına neden olan yanlış ipuçlarına bağlı yanılsama. BİLİNCİN DEĞİŞİK DURUMLARI Bilinç: Uyumak, rüya görmek, bir konuya odaklaşmak ve karar vermek gibi çeşitli bilişsel süreçlerin farkına olmamızdır. Uyanık bilinç: Uyanık ve makul düzeyde uyarılmış olduğumuz durumdaki düşüncelerimizi, hissettiklerimizi ve algılarımızı içeren zihinsel durumdur. Değişik bilinç durumları (DBD): Normal uyanık bilinçten önemli bir şekilde farklılaşan zihinsel durumdur. Düş kurma: Tipik olarak gerçek yaşamın baskısından bir an için kaçmak istediğimiz zaman, bilinçte görünüşte çaba gerektirmeksizin oluşan değişikliklerdir. REM uykusu (paradoksal uyku): Hızlı göz hareketleriyle tanımlanan uyku evresidir; en canlı rüyalar bu evre sırasında gerçekleşir. REM dışı uyku: Uyku döngüsü sırasında REM evreleriyle yer değiştiren ve hızlı göz hareketlerinin görülmediği dönemlerdir. Rüyalar: Birincil olarak uykunun REM döneminde meydana gelen canlı görsel ve işitsel yaşantılardır. İnsomni: Uykuya dalma ya da gece boyunca uykuda kalma güçlüğüyle tanımlanan uyku bozukluğudur. Apne: Gece süresince nefes alma güçlükleri ve gün boyunca gözlenen yorgunluk ve tükenmişlik hissiyle tanımlanan uyku bozukluğudur. Narkolepsi: Gün boyunca ani ve kısa süreli uyuklamalar ve duygusal heyecanın ardından kas tonusunun ani kaybıyla tanımlanan kalıtımsal uyku bozukluğudur. Meditasyon: Sempatik sinir sisteminin faaliyetini bastırmak için kullanılan konsantrasyon, yansıtma ya da düşünceyi yoğunlarştırma gibi çeşitli yöntemlerden herhangi birisidir. Hipnoz: Kişinin telkinlere tepki vermeye hazır olduğu trans benzeri durum. Psikoaktif ilaçlar: Duygu durumunu ve algıları değiştiren kimyasal maddelerdir. Madde kötüye kullanımı: Kişinin evde, iş yerinde ya da okulda sorumluluklarını yerine getirme yeteneğini azaltan, tehlikeli ortamlarda bir ilacın tekrar kullanımına neden olan ya da ilaç kullanımıyla ilgili yasal sorunlara yol açan bir ilaç kullanım örüntüsüdür. Madde bağımlılığı: En az bir yıl için toleransa, yoksunluk belirtilerine ya da başka özel belirtilere neden olan saplantılı ilaç kullanma örüntüsüdür. Yoksunluk belirtileri: Bağımlılık oluşturan bir maddenin, artık kullanılmaması sonucu ortaya çıkan rahatsızlık verici fiziksel ya da psikolojik etkilerdir. Tolerans: Bir ilacın orijinal etkilerini ortaya çıkartmak için ya da yoksunluk belirtilerini engellemek için daha yüksek dozlarda alınmasını gerekli kılan durumdur. Plasebo: İlaçların etkilerinin araştırıldığı deneylerde, aktif ilaçlara karşılaştırılmak için kullanılan kimyasal olarak etkisiz maddedir. Çift körlemesine işlem: İlaç etkilerinin araştırılmasında, ilaç verilmesi sırasında deneğin ve araştırmacının, hangi deneklerin etken maddeyi aldıklarını hangilerinin ise aktif etkisiz bir madde aldıklarını bilmedikleri bir deney desenidir. Depresanlar: Davranışı ya da bilişsel süreçleri yavaşlatan kimyasal maddelerdir. Alkol: Viski, bira, şarap ve diğer malı ya da damıtık içkilerin sarhoşlu verici hammadesi olan depresandır. Barbitüratlar: İlk olarak sedatif ve antikonvülsan etkileri yüzünden kullanılmış olan, şimdi ise sadece epilepsi ve artrit gibi durumların tedavisi için kullanılan, potansiyel olarak öldürücü depresanlardır. Opiatlar: Afyon kozalağından elde edilen, aşırı neşe hali, iyi olma ve gevşeme hislerini ortaya çıkaran ve duyumları yavaşlatan afyon ve eroin gibi ilaçlardır. Afyon türevlerine benzeyen sentetik ilaçlar da opiatlar olarak sınıflandırırlar. Stimulanlar: Sempatik sinir sistemini uyaran, iyimserlik ve sınırsız enerji hissini ortaya çıkaran ilaçlardır. Amfetaminler ve kokain de bu sınıfta yer almaktadır. Amfetaminler: Başlangıçta ortaya çıkardıkları aşırı neşe hali “dalgaları”nın ardından , ani “ çökkünlüğe” ve bazen de ağır depresyona neden olan stimulan ilaçlardır. Kokain: Koka bitkisinden elde edilen ve sempatik sinir sistemini uyararak bir aşırı neşe hali duygusu ortaya çıkarırken aynı zamanda kaygı, depresyon ve bağımlılığın bir göstergesi olan ilacı alma isteğine de yol açan bir maddedir. Halüsinojenler: LSD ve meskalin gibi, görsel ve işitsel algıyı çarpıtan her türlü maddedir. Liserjik asit dietilamid (LSD): Psikotik bir durumda gözlenenlere benzer varsanılara ve sanrılara neden olan halüsinojenik ya da “psikodelik” bir ilaçtır. Mariyuana: Sıklıkla, aşırı neşe hali, iyi olma hissi ve duygu durumunda neşelikten gevşemeye kadar uzanan dalgalanmalarla tanımlanan bir “uçuş” ortaya çıkaran ve kaygı ya da paranoyaya da neden olabilen hafif bir halüsinojendir. ÖĞRENME Öğrenme: Davranışta ya da potansiyel davranışta, yaşantılar ya da tekrarlar yoluyla göreli olarak kalıcı bir değişiklikle sonuçlanan süreçtir. Koşullanma: İyi tanımlanmış uyarıcıların var olduğu bir ortamda belirli davranış örüntülerinin edinilmesidir. Klasik Koşullanma ya da Pavlov Koşullanması: Bir uyarıcı tarafından doğal olarak uyandırılan bir tepkinin, farklı ve nötr olan bir diğer uyarıcı tarafından da uyandırılabilir hale geldiği öğrenme türüdür. Edimsel ya da Araçsal Koşullanma: Belirli uyarıcıların var olduğu bir ortamda, davranışların ödül kazanmak ya da cezadan kaçınmak için ortaya konulduğu öğrenme türüdür. Duyarsızlaştırma terapisi: Belirli bir nesne ya da durumla ilgili kaygıyı kademeli olarak azaltmak için geliştirilmiş bir koşullanma tekniğidir. Edimsel davranış: İstenilen bir şeyi elde etmek ya da hoşlanılmayan bir şeyden kaçınmak amacıyla yapılan ve çevrede bir şekilde değişikliğe yol açan davranıştır. Cezalandırıcı: Bir davranışı izleyen ve izlediği davranışın gelecekte tekrarlanma olasılığını azaltan bir uyarıcıdır. Etki yasası: Thorndike’ın sistematik olarak ödüllendirilen bir davranışın öğrenilmiş bir davranış olarak “yerleşeceği” ve yapılması rahatsızlık verici bir durum ortaya çıkartan bir davranışın ortadan kalkacağı kuramdır. Pekiştirme: Bir davranış veya tepkiyi izleyen ve o davranış veya tepkinin yinelenmesini sağlayan herhangi bir şeydir. Pozitif pekiştireç: Varlığı, yapılmakta olan davranışın gelecekte tekrarlanma olasılığını artıran her türlü olaydır. Negatif pekiştireç: Azaltılması ya da sonlandırılması yapılmakta olan davranışın gelecekte tekrarlanma olasılığını artıran her türlü olaydır. Ceza: Varlığı yapılan davranışın gelecekte tekrarlanma olasılığını azaltan her türlü olaydır. Kaçınma eğitimi: Ceza gibi hoş olmayan bir durumun ortaya çıkmasını engellemek amacıyla istenilen bir davranışın öğrenilmesidir. Davranım kazanımı: Koşullama sırasında, koşullanacak davranışın olasılığının ve şiddetinin arttığı “ yapılandırma aşamasıdır”. Sönme: US ve CS’nin eşleştirmesinin artık sürdürülmemesine (klasik koşullanma) ya da pekiştirmenin sonlandırılmasına (edimsel koşullanma) bağlı olarak, daha önceden öğrenilmiş bir davranışın gücünde ya da sıklığında meydana gelen azalmadır. Kendiliğinden geri gelme: Söndürülen davranışın, herhangi bir eğitim olmaksızın sadece zamanın geçmesiyle yeniden ortaya çıkmasıdır. Uyarıcı genellemesi: Öğrenilmiş olan bir davranışın başlangıçtaki uyarıcıdan farklı fakat ona benzer olan diğer uyarıcılara aktarılmasıdır. Uyarıcı ayırt etme: Bir tepkiyi, tek bir uyarıcıya vermenin ve diğer bütün uyarıcılar karşısında bu tepkiyi ketlemenin öğrenilmesidir. İzlerlik: CS ve US gibi iki olay arasındaki güvenilir bir “ise-o zaman” ilişkisidir. Önleme: İki uyarıcının da CS olarak birlikte sunulduğu durumlarda, bu uyarıcılardan biriyle daha önceden gerçekleşen koşullanmanın ikinci uyarıcıya koşullanmayı engellediği bir süreçtir. Pekiştirme tarifesi: Edimsel koşullanmada, pekiştireçlerin ne zaman ve hangi sıklıkla verileceğini belirleyen kuraldır. Sabit aralıklı tarife: En son alınan pekiştirecin ardından, sabit bir zaman dilimi geçtikten sonra yapılan doğru davranışın pekiştirildiği pekiştirme tarifesidir. Değişken aralıklı tarife: Son pekiştirmenin ardından ve her seferinde değişen zaman aralıklarından sonra yapılan doğru davranışın pekiştirildiği tarifedir. Sabit oranlı tarife: Sabit bir sayıdaki doğru davranıştan hemen sonra yapılan doğru davranışın pekiştirildiği tarifedir. Değişken oranlı tarife: Pekiştirecin elde edilebilmesi için her seferinde değişen sayıda doğru davranışın oluşmasını gerektiren tarifedir. Bilişsel öğrenme: Doğrudan gözlenmeyen zihinsel süreçlere dayalı olan öğrenmedir. Gizil öğrenme: Bir davranış değişikliğine hemen yansımayan öğrenmedir. Bilişsel harita: Bir mekansal çevrenin, o çevredeki uyarıcılar değiştiği zaman bile problemlerin çözümü için başvurulabilen öğrenilmiş bir zihinsel imgesidir. Kavrayarak öğrenme: Bir problemin tüm bileşenlerini anlamanın bir sonucu olarak aniden gerçekleşen öğrenmedir. Öğrenme kurulumu: Çözülen problem sayısının artmasıyla birlikte, problem çözmede giderek artan bir şekilde daha etkili hale gelme yeteneğidir. Sosyal öğrenme kuramı: Öğrenci2nin doğrudan yaşantısına gerek olmaksızı, bir modelin gözlenmesi ya da yönergeler yoluyla öğrenme yeteneğini vurgulayan bir kuramdır. Gözleyerek ya da dolaylı öğrenme: Diğer insanların davranışlarının gözlenmesi yoluyla öğrenmedir. Dolaylı pekiştirme ve dolaylı ceza: Modeller tarafından yaşanılan ve kişinin modelleri gözleyerek öğrendiği davranışları gerçekleştirme istekliliğini etkileyen pekiştirme ya da cezadır. BİLİŞ VE ZİHİNSEL YETENEKLER (ZEKA,ZEKA TESTLERİ) Zeka Testleri: Genel zihinsel yetenekleri ölçmek amacıyla geliştirilmiş testler. Zeka: Öğrenme ve uyum davranışını biçimlendiren yetenekleri belirtmede kullanılan genel kavram. Üçlü zeka kavramı: Stenrberg’ün kuramına göre zeka, zihinsel yetenekleri (bileşensel yön), içgörü ve yaratıcı uyumu (deneyimsel yön) ve çevreye duyarlığı (bağlamsal yön) içermektedir. Bileşenli zeka: Sternberg’e göre, yeni bilgi edinme ve etkin problem çözme yeteneği. Deneyimsel zeka: Sternberg’e göre yeni durumlara uyma, içgörü kullanma yeteneği. Bağlamsal zeka: Sternberg’e göre kişinin başarılı olabileceği bağlamı seçebilme, çevreyi kendi gücüne göre biçimlendirebilme yeteneği. Çoklu zeka kuramı: Howard Gardner’ın bir değil birçok zeka olduğunu ve her birinin göreceli olarak diğerlerinden farklı olduğunu ileri süren zeka kuramı. Binet – Simon Ölçeği: Çocukları sınamak üzere geliştirilmiş ilk zeka testi. Zeka bölümü (ZB): Bir zeka testi tarafından belirlenen sayısal değer; 100 puan genellikle ortalama olarak kabul edilir. Stanford – Binet Zeka Ölçeği: Binet – Simon testinin Terman tarafından uyarlanan formu. Wechsler Yetişkin Zeka Ölçeği (WYZÖ): Hem sözler hem de performans yetenekleri ölçen özellikle yetişkinler için geliştirilmiş bireysel zeka testi. Wechsler Çocuk Zeka Ölçeği (WÇZÖ): Sözel ve performans yetenekleri ölçen ve genel zeka puanını veren özellikle çocuklar için geliştirilmiş zeka testi. Grup testleri: Bir defada birçok kişiye uygulanabilen yazılı zeka testleri. Performans testleri: Dil kullanımını en aza indiren zeka testleri. Kültürden bağımsız testler: Kültürden kültüre değişsen becerilerin ve değerlerin değerlendirilmesini en aza indirerek kültürel yanlılığı ortadan kaldırmayı amaçlayan zeka testleri. Güvenirlik: Bir testin tutarlı ve durağan sonuçlar verme gücü. İki yarım güvenirliği: Testi iki bölüme ayırarak ve puanların bölümler arasındaki uyuşma derecesine bakarak güvenirliği saptama yöntemi. Geçerlik: Bir testin ölçmeyi amaçladığı özelliği ölçebilme gücü. Kapsam geçerliği: Testin ölçmeyi amaçladığı beceri ya da bilgilerin örneklerini yeterli ölçüde içermesi. Ölçüt bağıntılı geçerlik: Testin geçerliğinin, ölçmeyi amaçladığı özelliklerin başka bağımsız ölçümlerle denetlenerek belirlenmesi. Zeka geriliği: Uyum davranışlarındaki eksikliklerle birlikte görülen, ortalamanın oldukça altında zekaya sahip olma durumu. Üstün zeka: Akademik yetenek, yaratıcılık ya da liderlik gibi alanlarda yüksek yetenekle birlikte görülen ortalamanın oldukça üzerinde zekaya sahip olma durumu. Yaratıcılık: Toplum tarafından yeni ve özgün kabul edilen düşünce ya da nesne oluşturma yeteneği. YAŞAM BOYU GELİŞİM Gelişim Psikolojisi: Doğumdan yaşlılığa kadar insanlarda ortaya çıkan değişmeleri inceler. Enlemesine kesitsel araştırma: Gelişimsel değişmeleri araştırmak için farklı yaşlardaki denek gruplarını inceleyen yöntem. Kuşak: Zaman içinde belli bir dönemde doğmuş insanlar grubu. Boylamsal araştırma: Aynı grup deneği, büyüme sırasında iki ya da daha fazla kez inceleyerek gelişimsel değişmeleri araştırma yöntemi. Biyografik veya geriye doğru araştırma: Görüşmeler yoluyla deneğin geçmişini yeniden yapılandırarak gelişimsel değişimleri ve şimdiki davranışları üzerinde geçmiş olayların etkilerini inceleme yöntemi. Doğum öncesi gelişim: Döllenmeden doğuma kadar olan gelişim. Embriyo: Döllenmeden sonraki 2. hafta ile 3. ay arasında gelişen insan. Fetüs: Döllenmeden sonraki 3. ay ile doğum arasında gelişen insan. Plasenta: Annenin rahminde, embriyoyu veya fetüsü tutan ve doğum öncesi gelişim süresince onu besleyen organ. Kritik dönem: Belli içsel ve dışsal faktörlerin gelişim üzerinde en etkili oldukları dönem. Aynı faktörler diğer dönemlerde çok az etkilidir ya da hiçbir etki göstermez. Yenidoğan: Yeni doğmuş bebek. Arama refleksi: Bebeğin başını yanağına değen meme ucuna doğru döndürme ve ağız yordamıyla yanağı yoklama refleksi. Emme refleksi: Bebeğin, ağzına giren her şeyi emmesine yol açan refleks. Yutma refleksi: Bebeğin tıkanmadan sıvıları yutmasını sağlayan refleks. Yakalama refleksi: Bebeğin, avucuna konan bir şeyi avucunu sıkarak tutmasını sağlayan refleks. Adım atma refleksi: Ayakları bir yüzeye değecek şekilde ayakta tutulan bebeğin adım atma hareketleri yapmasını sağlayan refleks. Mizaç: Yenidoğanların ve küçük bebekleri fiziksel/duygusal özelliklerini tanımlama için psikologların kullandıkları ve kişilik olarak da geçen terim. Olgunlaşma: Organizmanın, otomatik biyolojik bir süreçle zamanın bir işlevi olarak gelişmesi. Gelişimsel normlar: Ortalama bir çocuğun çeşitli gelişimsel noktalara ulaşma yaşları. Duyusal - motor dönem: Piaget’in kuramında yaşamın ilk iki yılını kapsayan bilişsel gelişim dönemi. Birey, zihinsel temsilleri oluşturma yeteneğini kazanır ve nesne devamlılığını geliştirir. Nesne devamlılığı: Nesnelerin görüş alanı dışına çıktıklarında bile var olmaya devam ettiklerine işaret eden kavram. Zihinsel temsil: Bir nesne, kişi veya olay hakkında düşünmek ve onları hatırlamak için kullanılan zihinsel imge veya sembol (sözcük gibi). İşlemöncesi dönem: Piaget’nin kuramında 2-7 yaşları arasındaki bilişsel gelişim dönemi. Birey, dünya hakkında benmerkezci biçimde akıl yürütebilir, zihinsel temsilleri ve dili kullanarak dünyayı tanımlar ve hatırlar. Benmerkezi: Diğerlerinin bakış açısını anlayamama. Somut işlemler dönemi: Piaget’nin kuramında, 7-11 yaşları arasındaki bilişsel gelişim dönemi. Birey, aynı anda birden fazla şeye dikkat edebilir, bir başkasının bakış açısını anlayabilir; fakat düşüncesi somut olaylarla sınırlıdır. Formel işlemler dönemi: Piaget’nin kuramında 11-15 yaşları arasındaki bilişsel gelişim dönemi. Birey, soyut düşüncenin üstesinden gelebilir. Agulama: Sesli sessiz bileşimlerin sürekli tekrarından oluşan bebek dili. Tek sözcüklü cümle: İki yaşın altındaki çocukların yaygın olarak kullandıkları tek sözcükten oluşan cümleler. Dili kazanma aygıtı: Tüm insanlarda içsel olarak varolan konuşmayı işleme mekanizması. Basımlama: Bazı hayvan türlerinde görülen ilkel bir bağlanma tipi. Yeni doğmuş hayvanlar, doğduktan çok kısa bir süre sonra çevrelerindeki ilk hareketli nesneyi (genellikle anneyi) izleme eğilimindedirler. Bağlanma: Yaşamınilk bir yılı içinde bebeklerin güvenlik ve rahatlama için bakıcılarıyla aralarında geliştirdikeri duygusal bağ. Özerklik: Bağımsızlık duygusu; diğerleri tarafından kontrol edilmeyi istememe. Sosyalleşme: Çocukların ailelerine ve kültürlerine uygun davranış ve tutumları öğrenme süreci. Yalnız oyun: Bir çocuğun kendi kendine bir etkinlik içinde oyalanması. İlk ortaya çıkan oyun türü. Paralel oyun: İki çocuğun aynı elektrik içinde birbirleriyle ilgilenmeden oynamaları. İlk sosyal etkileşim biçimi. İşbirliğine dayalı oyun: Etkileşim içindeki iki veya daha fazla sayıda çocuğun oyunu. Toplumsal cinsiyet kimliği: Küçük bir kızın kız; erkeğin de erkek olduğunu bilmesi. Toplumsal cinsiyet değişmezliği: Bir çocuğun toplumsal cinsiyetin değişmeyeceğini anlaması. Cinsiyet rolü farkındalığı: Toplumsal cinsiyete uygun davranışın bilinmesi. Cinsiyet temelli davranış: Kız ve erkekler için farklılaşan ve sosyal olarak belirlenmiş davranış biçimleri. Büyümede sıçrama: Ergenlikte, boy uzunluğu ve beden ağırlığındaki hızlı artış. Buluğ: Fiziksel gelişimi eşlik ettiği cinsel olgunlaşmanın başlaması. İlk adet dönemi: İlk ay hali (menarche). Hayali seyirci: Elkind’ın, ergenlerin sürekli başkaları tarafından izlendikleri şeklindeli sanrıları için kullandığı terim. Kişisel efsane: Elkind’ın, ergenlerin; özgün, önemli ve incinmez oldukları şeklindeki sanrıları için kullandığı terim. Kimlik oluşumu: Erikson’ın terimi. Başkalarına bağımlılık aşamasından kendine bağımlılık aşamasına geçiş için gerekli olark durağan kendilik duygusunun gelişimi. Kimlik krizi: Kimlik oluşumu sürecinin bir parçası olarak çok yoğun bir kendini inceleme ve karar alma dönemi. Akran grubu: Birbirine duygusal ve sosyal destek veren aynı yaştan arkadaşların oluşturduğu ağ. Klik: Benzer ilgileri ve karşılıklı güçlü bağları olan ergen grupları. Anoreksiya nervoza: Bozulmuş beden imgesi ve yoğun kilo alma korkusuyla bağlantılı ciddi yeme bozukluğu. Bulimiya: Atıştırarak yeme ve sonra kendi kendini kusturma şeklinde görülen yeme bozukluğu. Ortayaş krizi: İşlerinden veya kişisel yaşamlarından artık doyum sağlamadıklarını keşfeden yetişkinlerin, mesleklerinde veya yaşam tarzlarında kararlı bir değişim için girişimde bulundukları dönem. Ortayaş geçişi: Levinson’a göre, yetişkinlerin geçmişi değerlendirdikleri ve gelecek için yeni hedefler koydukları bir süreç. Menopoz: Kadınların yaşamında ay halinin sona erdiği dönem. Alzheimer hastalığı: Beynin yapı ve işlevindeki bozulmanın yol açtığı, biliş ve bellek kaybıyla ve kişilikte değişmeyle ilerleyen ve ileri yetişkinlik yıllarında yaygın olan bir bozukluk.