KAPAK DOSYASI Ortadoğu ve Kuzey Afrika Demografisinin Ekonomi Politiği Harun ÖZTÜRKLER B u çalışmada Ortadoğu ve Kuzey Afrika (Middle East and North Afrika-MENA) ülkelerinin nüfusun artış oranı, yaş yapısı, doğurganlık, evlenme, kentleşme, göç ve zorunlu yer değiştirme gibi demografik özelliklerinin kısa bir analizi yapılmaktadır. MENA ülkelerinin en ayırt edici demografik özelliklerinden birisi, nüfus artışıdır. Dünya Bankası’nın 2014 yılı Dünya Kalkınma Göstergeleri (World Development Indicators-WDI 2014) verilerine göre, dünyada ve dünyanın çeşitli bölgelerinde 2010-2012 döneminde gerçekleşen ve 2012-2025 döneminde geçekleşmesi öngörülen ortalama yıllık nüfus artış oranları Şekil 1’de verilmektedir. 2000-2012 döneminde MENA ülkeleri, %1.72 ortalama yıllık nüfus artışı ile Sahra-altı Afrika (%2.68)’dan sonra, en yüksek ikinci nüfus artış oranına sahiptir. 2012-2025 dönemi için öngörülen oran ise %1.65’dir. Böylece, 2012 yılında 339.6 milyon olan bölge nüfusunun 2025 yılında 413.3 milyona yükselmesi öngörülmektedir. Richards ve Waterbury, 2008 yılında basılan kitaplarında, nüfus büyüklüğü ile ilgili bu tür bir gelişmenin, nüfusun ekonomi politik analizinde farklı teorik yaklaşımlarca, farklı değerlendirildiğini ifade etmektedirler. Bu çerçevede neo-Malthusyan yaklaşım, hızlı nüfus artışının kalkınma çabalarının başarısızlıkla sonuçlanmasına neden olacağını ileri sürmektedir. Marksist yaklaşım ise bu nedenselliği tersine çevirmekte ve yoksulluk ve az gelişmişliğin hızlı nüfus artışına neden olduğunu ileri sürmektedir. Ortalama Yıllık Nüfus Artış Oranı (%) 3,00 2000 2012 2,50 2012 2025 2,00 1,50 1,00 0,50 0,00 Dünya Doğu Asya Avrupa ve Latin Orta Doğu Güney Sahra-altı Euro ve Pasifik Orta Asya Amerika ve Kuzey Asya Africa Bölgesi ve Afrika Karayipler Kaynak: World Bank, 2014 World Development Indicators: Population Dynamics, http://wdi.worldbank.org/table/2.1; Erişim Tarihi: 16 Nisan 2014. KAPAK DOSYASI 2000-2012 döneminde MENA ülkeleri, %1.72 ortalama yıllık nüfus artışı ile Sahra-altı Afrika (%2.68)’dan sonra, en yüksek ikinci nüfus artış oranına sahiptir. Nüfusun Yaş Dağılımı Sosyo-ekonomik etkisi çerçevesinde nüfusun büyüklüğü ve artış oranı yanında yaş yapısı da aynı derecede önemlidir. 2012 yılı itibariyle dünyada ve dünyanın çeşitli bölgelerinde nüfusun yaş dağılımı Şekil 2’de verilmektedir. Nüfusun Yaş Dağılımı (2012, %) 80 0-14 14-64 65+ 70 60 40 30 20 10 Dünya Doğu Asya Avrupa ve Latin Orta Doğu Güney Sahra-altı Euro ve Pasifik Orta Asya Amerika ve Kuzey Asya Africa Bölgesi ve Afrika Karayipler Kaynak: World Bank, 2014 World Development Indicators: Population Dynamics, http://wdi.worldbank.org/table/2.1; Erişim Tarihi: 16 Nisan 2014. Şekil 2’den de görülebileceği gibi, MENA bölgesi Sahra-altı Afrika’dan sonra Güney Asya ile birlikte dünyada 0-14 yaş grubu nüfusun en yüksek olduğu ikinci bölgedir. Bu sıralama 65+ yaş grubunda ise sondan ikincilik olarak değişmektedir. MENA Bölgesinde 0-14 yaş grubunun payı %30, 65+ yaş grubunun payı ise %5’tir. Doğum ve Ölüm Oranları Nüfusun artış hızını ve yaş grubu dağılımını belirleyen temel faktörler ise ölüm ve doğum oranlarıdır. 2012 yılı itibariyle dünyada ve dünyanın çeşitli bölgelerinde her 1000 kişide ölüm ve doğum sayıları Şekil 3’de verilmektedir. Şekil 3’te de görülebileceği gibi, MENA ile Latin Amerika ve Karayipler, her 1000 kişide 6 ile dünyanın en düşük ölüm oranına sahip bölgeleridir. Öte yandan MENA her 1000 kişide 24 ile dünyada en 56 35 30 25 Ölüm Oranı Doğum Oranı 20 15 10 5 0 Dünya Doğu Asya Avrupa ve Latin Orta Doğu Güney Sahra-altı Euro ve Pasifik Orta Asya Amerika ve Kuzey Asya Africa Bölgesi ve Afrika Karayipler Kaynak: World Bank, 2014 World Development Indicators: Population Dynamics, http://wdi.worldbank.org/table/2.1; Erişim Tarihi: 16 Nisan 2014. 50 0 Doğum ve Ölüm Sayıları (2012, 1000’de) 40 yüksek doğum oranına sahip bölgedir. Özellikle 0-14 yaş grubun payının yüksekliği ile birlikte ele alındığında, böylesine yüksek bir doğum oranı nüfus artış oranın yakın gelecekte yüksek olmasını garanti etmektedir. Bunun bir nedeni 0-14 yaş grubunun payının yüksekliğinin bölgenin kültürel yapısı ile birlikte doğurganlık oranındaki azalmayı oldukça yavaşlatmasıdır. Bu kültürel özelliklerden birisi kadının sosyal yaşamda üstelendiği roldür. Evlenme yaşı, doğurganlık ve nüfus artış hızını belirleyen önemli bir faktördür. MENA ülkeleri, dünyada evlenme yaşı en düşük olan bölgelerden birisidir. Kadının istihdam durumu ve dolayısıyla zamanının alternatif maliyeti, çocuğun “emeklilik sigortası” gibi algılanması gibi birçok sosyo-ekonomik faktör ve hükümetlerin nüfus politikaları, doğurganlık oranını belirlemektedir. Kentleşme Oranı Kentleşme oranı, diğer önemli bir demografik özelliği oluşturur. 2012 yılı itibariyle dünyada ve dünyanın çeşitli bölgelerinde kentleşme oranları Şekil 4’te verilmektedir. Şekil 4’ten de anlaşılacağı üzere, MENA ülkelerinin kentleşme oranı (%60), ortalama olarak dünya kentleşme oranın (%53) üzerinde olmakla birlikte, incelenen bölgeler arasında en gelişmiş bölge olan Mayıs-Haziran Cilt: 6 Sayı: 62 Analiz Kentleşme Oranı (2012, %) 90 80 70 60 50 40 30 20 10 0 Dünya Doğu Asya Avrupa ve Latin Orta Doğu Güney Sahra-altı Euro ve Pasifik Orta Asya Amerika ve Kuzey Asya Africa Bölgesi ve Afrika Karayipler Kaynak: World Bank, 2014 World Development Indicators: Urbanization, http://wdi.worldbank.org/table/3.12; Erişim Tarihi: 16 Nisan 2014. Euro Bölgesi ortalamasının (%79) önemli ölçüde altındadır. Kentleşme, kalkınma sürecinin doğal bir sonucu olarak ortaya çıkmaktadır. Özellikle hizmetler sektörünün makro ekonomik aktivitenin temel ölçü birimi olan Gayri Safi Yurtiçi Hasıla (GSYH) içerisindeki payının artmasına paralel olarak kentleşme oranı da yükselmektedir. Örneğin, WDI 2014 verilerinde göre, 2012 yılında Euro Bölgesinde hizmetler sektörünün GSYH içerisindeki payı %73 iken, bu oran MENA için %50’dir. Göç Olgusu Başta Güney Asya ülkelerinden olmak üzere, MENA ülkelerine yönelik önemli bir göç söz konusudur. Ayrıca, göreli olarak düşük gelirli MENA ülkelerinden başta Körfez İşbirliği Konseyi ülkeleri olmak üzere, zengin bölge ülkelerine yönelik önemli bir iç göç söz konusudur. WDI 2014 verilerine göre, 2012 yılı itibariyle MENA ülkelerinde yaklaşık olarak 12 milyon göçmen insan bulunmaktadır. Bu bölge nüfusunda yaklaşık olarak %3.5 düzeyinde bir göçmen nüfus bulunduğu anlamına gelmektedir. Zorunlu göç ve yer değiştirme, bu rakamın dışındadır. Suriye’deki iç savaş sonucu, zorunlu göçe tabi olanlara ilişkin sağlıklı bir veri söz konusu değildir. Buna karşın Migration Policy Institute’un verileri çerçevesinde ve göçe maruz kalan Filistin, Irak, Yemen ve Suriye halkları ve diğer halklar dikkate alındığında, bu rakamın milyonlarla ölçüldüğünü ifade edebiliriz. Böyle bir demografik yapının, istikrar bozucu bir sosyo-politik-ekonomik yapıyı kolayca ortaya çıkarabileceği açıktır. Ancak, Mirkin’in de 2013 tarihli bir raporunda vurguladığı gibi, doğru ekonomik kalkınma ve sosyal politikalarla, özellikle genç nüfus yapısı oldukça üretken bir insan sermayesine dönüşAnaliz Mayıs-Haziran Cilt: 6 Sayı: 62 türülebilir. Öte yandan, mevcut demografik özellikler, bu ülkelerin hükümetleri için işsizlik, düşük istihdam ve iş yaratma, özellikle kadınlar için olmak üzere iş gücüne düşük katılım, kadınların durumlarının iyileştirilmesi, çevre sorunları, gıda ve su ihtiyacı, konut, sağlık, eğitim gibi temel sosyo-ekonomik hizmetlerin sunulması gibi kolayca çözümlenemeyecek sorunlar anlamına gelmektedir. Demografik yapının iki belirgin karakteristiği söz konusudur. Bunlardan ilki, bu yapının durağan olmamasıdır. İkincisi ise, demografik özelliklerin değişmesinin onlarca yılı bulan yavaş bir süreci içermesidir. Buna karşın Fargues, 2008 tarihli çalışmasında, MENA ülkelerinde üç önemli demografik trendin gözlemlendiğine işaret etmektedir. Bunlar iş gücü piyasasında genç işçi sayısındaki büyük ölçekli artış, iş gücünün cinsiyet yapısındaki hızlı değişim ve çalışma çağındaki nüfusun eğitim düzeyindeki hızlı yükselmedir. Bu gelişme, bölge hükümetlerinin kalkınma çabaları açısından hem potansiyel insan sermayesi kaynağının varlığına hem de özellikle kısa dönemde önemli sorunların aşılması gerektiğine işaret etmektedir. Nasr ve Rostom da 2013’de Dünya Bankası’na yazdıkları raporda, bugün bölge için temel sorunun yeterli ve kaliteli iş yaratacak sürdürülebilir bir ekonomik kalkınma ve büyümenin olduğunu vurgulamaktadır. Sosyo-ekonomik göstergeler dikkate alındığında; özellikle sahip olunan doğal kaynaklar, sermaye birikimi ve insan sermeyesi göz önüne alındığında, MENA bölgesi ülkelerinin, ekonomik, sosyal ve politik iş birliği potansiyellerinin de değerlendirilmesi ile arzu edilen sürdürülebilir kalkınmayı ve büyümeyi gerçekleştirebilecekleri ileri sürülebilir. Örneğin, Salahi-Isfahani, 2010 yılında BM Kalkınma Programı’nca yayınlanan çalışmalarında, sağlık, eğitim ve gelir düzeyinde yükselme gibi alanlarda MENA bölgesi ülkelerinin gurur duyabilecekleri ilerlemeleri gerçekleştirmiş olmalarına karşın, demografik temelli insani gelişmişlik çerçevesinde daha kat edilecek önemli mesafeler olduğuna işaret etmektedir. Bu alanlar, bölgesel insani gelişmişlik farklarının azaltılması, özellikle her ülkede ve her demografik grup içerisinde, en önemlisi, genç nüfus ve kadınların durumlarının iyileştirilmesi ile ilgili yapılması gerekenleri kapsamaktadır. Doç. Dr., Kırıkkale Üniversitesi; Danışman, ORSAM 57