cinsiyet rolleri eğitim etkinliklerinin anasınıfına devam eden 60

advertisement
CİNSİYET ROLLERİ EĞİTİM ETKİNLİKLERİNİN ANASINIFINA
DEVAM EDEN 60-72 AYLIK ÇOCUKLARIN TOPLUMSAL CİNSİYET
KALIPYARGILARINA ETKİSİNİN İNCELENMESİ
Nihal ŞIVGIN
DOKTORA TEZİ
İLKÖĞRETİM ANA BİLİM DALI
GAZİ ÜNİVERSİTESİ
EĞİTİM BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ
OCAK, 2015
TEŞEKKÜR
Gazi Üniversitesi Eğitim Bilimleri Enstitüsü’nde Doktora Tezi olarak yapılan bu çalışma
pek çok değerli insanın katkıları ile gerçekleştirilmiştir. Başta araştırmanın tüm
aşamalarında, ilgisi ve sevgisinin yanı sıra değerli yardımlarını, önerilerini esirgemeyen,
tüm hatalarımı sabırla düzelten, yönlendiren Değerli Hocam ve Danışmanım Sayın Doç.
Dr. Ümit DENİZ’e sonsuz teşekkürlerimi sunarım.
Çalışmam süresince, görüşleri, destekleri ve ilgileri için Değerli Hocalarım, Sayın Prof. Dr.
Abide Güngör Aytar ve Prof. Dr. İsmihan Artan’a teşekkürlerimle birlikte sevgi ve
saygılarımı sunarım.
Araştırmanın analizinde desteğini esirgemeyen Doç. Dr. İsmail Karakaya’ya ve
araştırmama katılarak, deneysel çalışmamın küçük kahramanları olan sevgili çocuklara ve
ailelerine, deneysel çalışmam boyunca sınıfına misafir olduğum, hiç bir yardımı
esirgemeyen sevgili arkadaşım Gebze Eşrefbey İlkokulu anasınıfı öğretmeni Ayla Akın’a
da teşekkür ederim.
Her zaman yanımda olan, destekleriyle moral veren, varlıklarına ve yaptıklarına minnettar
olduğum sevgili aileme de teşekkür etmeyi borç bilirim.
Nihal ŞIVGIN
iv
CİNSİYET ROLLERİ EĞİTİM ETKİNLİKLERİNİN ANASINIFINA
DEVAM EDEN 60-72 AYLIK ÇOCUKLARIN
TOPLUMSAL CİNSİYET KALIPYARGILARINA ETKİSİNİN İNCELENMESİ
Doktora Tezi
Nihal ŞIVGIN
GAZİ ÜNİVERSİTESİ
EĞİTİM BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ
Ocak, 2015
ÖZ
Araştırma, “Cinsiyet rolleri eğitim etkinliklerinin” anasınıfına devam eden 60-72 aylık
çocukların toplumsal cinsiyet kalıpyargılarına etkisini belirlemek ve çocuğun cinsiyeti,
kardeş sayısı, okul öncesi eğitime başlamadan önce bakımını yapan kişi, okul öncesi eğitim
deneyimi, anne ve babanın yaşı, öğrenimi, mesleği ile çocuğun aile yapısı ve ailenin sosyo
ekonomik düzeyine göre farklılaşıp farklılaşmadığını saptamak amacı ile yapılan “deney
ve kontrol gruplu klasik deneysel yöntem” modelinin kullanıldığı bir çalışmadır.
Araştırmanın çalışma grubunu, Kocaeli İl Milli Eğitim Müdürlüğüne bağlı, Darıca ve
Gebze ilçelerinde bulunan 2 ilkokulun anasınıflarına devam eden, 40’ı deney 40’ı da
kontrol grubu olmak üzere 80 çocuk oluşturmuştur. Deney ve kontrol grubundaki
çocuklara ön test ve son test olarak bu araştırma kapsamında geliştirilen “Toplumsal
Cinsiyet Kalıpyargılarını Ölçme Aracı” ile çocuklar ve aileleri hakkında bilgi almak için
ise “Demografik Bilgi Toplama Formu” kullanılmıştır. Deney grubundaki 40 çocuğa bu
araştırma kapsamında hazırlanan “Cinsiyet Rolleri Eğitim Etkinlikleri” uygulanmıştır.
Deney öncesi elde edilen bulgulara göre; deney ve kontrol grubunda bulunan çocukların,
cinsiyet rollerine ilişkin algılarının benzer olduğu saptanmıştır. Araştırmaya katılan tüm
çocukların, kadın ve erkek görevlerini, meslekleri, oyuncak ve oyunları cinsiyetlere göre
sınıflandırdıkları, toplumsal cinsiyet kalıpyargılarına sahip oldukları tespit edilmiştir.
Deney sonrasında ise deney grubundaki çocukların puanlarında değişmeler olduğu, son test
puanlarının anlamlı bir şekilde farklılaştığı F (1,77)=44,06, p<0.05 bulunmuştur. Deney
grubundaki 40 çocuğun uygulanan “Cinsiyet Rolleri Eğitim Etkinlikleri” ile cinsiyet rolleri
ile ilgili olarak ev içinde/dışında yapılan görevler/işler, meslekler, oyuncaklar ve oyunlarla
ilgili kalıpyargılarının kırıldığı tespit edilmiştir. Deney grubundaki çocukların, kardeş
sayısı, okul öncesi eğitime başlamadan önce bakımını yapan kişi, okul öncesi eğitim
deneyimi, annenin ve babanın yaşı, öğrenimi, babanın mesleği, çocukların aile yapıları ve
ailenin sosyoekonomik durumu ile toplumsal cinsiyet kalıpyargıları arasında anlamlı bir
ilişki bulunamamıştır (p >0.05). Deney grubundaki çocukların, toplumsal cinsiyet
kalıpyargıları ile annenin çalışma durumu arasında istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki
bulunmuştur (p<0.05). Bu anlamlı ilişki, çalışan annelerin çocuklarının lehindedir. Annesi
v
çalışan çocukların daha çok toplumsal cinsiyet kalıpyargısına sahip oldukları tespit
edilmiştir.
Bilim Kodu
:
Anahtar Kelimeler : Cinsiyet, toplumsal cinsiyet, toplumsal cinsiyet kalıpyargıları
Sayfa Adedi
: 128
Danışman
: Doç. Dr. Ümit DENİZ
vi
EXAMINATION OF THE EFFECT OF GENDER ROLE EDUCATION
ACTIVITIES ON SOCIAL GENDER STEREOTYPES OF PRE-SCHOOL
CHILDREN AGED 60-72 MONTHS
Doctoral Thesis
Nihal ŞIVGIN
GAZİ UNIVERSITY
EDUCATIONAL SCIENCES INSTITUTE
January, 2015
ABSTRACT
This research is a study where the classical experimental method involving experiment and
control groups have been used with a view to determining the effect of "gender role
education activities" on the social gender stereotypes of pre-school children aged 60-72
months, and establishing whether or not this effect differs according to the child’s gender,
number of brothers/sisters, caregiver before starting pre-school education, pre-school
education experience, the parent’s age, education, profession as well as the structure of the
child’s family and the socioeconomic level of the family. The study population involved 80
children attending the nursery classes of 2 elementary schools in Darıca and Gebze
associated with the Provincial National Education Directorate in Kocaeli, who were
divided into an experiment group of 40 and a control group of 40. The “Social Gender
Stereotypes Assessment Instrument”, which was developed in the scope of this test, was
used as a preliminary-test and final-test for the children in the experiment and control
groups, whereas the "Demographic Information Collection Form” was used to gather
information about the children and their families. The 40 children in the experiment group
were applied “Gender Role Education Activities”, which was prepared for this research.
According to the findings obtained prior to the experiment, the children in the experiment
and control groups had similar perceptions as to their gender roles. It was established that
all the children participating in the research classified female and male roles, professions,
toys and games according to genders, and all had social gender stereotypes. After the test,
it was found that there were changes in the scores of children in the experiment group and
the final test scores were significantly different. with F (1,77)=44,06, p<0.05. With the
“Gender Role Education Activities” applied to 40 children in the experiment group, it was
discovered that their stereotypes in relation to gender roles, duties/tasks at/outside home,
professions, toys and games were broken. In the experiment group, no significant
relationship could be found between the social gender stereotypes and number of
vii
brothers/sisters, caregiver before starting pre-school education, pre-school education
experience, the parent’s age, education, father’s profession, the structure of the child’s
family and the socioeconomic level of the family (p>0.05). In the experiment group, there
was a statistically significant relationship between the social gender stereotypes of the
child and the working status of the mother (p<0.05). This significant relationship was in
favour of the children with working mothers. It was determined that children with working
mothers had much more social gender stereotypes.
Science Code
Keywords
:
: Gender, social gender, social gender stereotypes
Number of Pages : 128
Supervisor
: Associate Professor Ümit DENIZ
viii
İÇİNDEKİLER
TELİF HAKKI VE TEZ FOTOKOPİ İZİN FORMU ........................................................... i
ETİK İLKELERE UYGUNLUK BEYANI .............................................................................ii
JÜRİ ONAY SAYFASI............................................................................................................... iii
TEŞEKKÜR ................................................................................................................................... iv
ÖZ ...................................................................................................................................................... v
ABSTRACT...................................................................................................................................vii
İÇİNDEKİLER .............................................................................................................................. ix
TABLOLAR LİSTESİ ................................................................................................................. xi
1. GİRİŞ ......................................................................................................................................... 1
Problem Durumu ....................................................................................................................... 1
Araştırmanın Amacı .................................................................................................................. 3
Araştırmanın Önemi ................................................................................................................. 4
Araştırmanın Sınırlılıkları ....................................................................................................... 6
Varsayımlar ................................................................................................................................. 6
Tanımlar....................................................................................................................................... 7
2. KAVRAMSAL ÇERÇEVE ............................................................................................ 9
Cinsiyet ve Toplumsal Cinsiyet ............................................................................................... 9
Toplumsal Cinsiyet İle İlgili Kuramlar............................................................................... 12
Psikanalitik Kuram ............................................................................................................. 12
Bilişsel Gelişim Kuramı ...................................................................................................... 16
Sosyal Öğrenme Kuramı .................................................................................................... 19
Cinsiyet Şema Kuramı ........................................................................................................ 23
Toplumsal Cinsiyet Rolleri .................................................................................................... 26
Toplumsal Cinsiyet Kalıpyargıları ...................................................................................... 36
Toplumsal Cinsiyet ve Çocuk Eğitimi ................................................................................. 40
3. İLGİLİ ARAŞTIRMALAR ......................................................................................... 47
ix
4. YÖNTEM .............................................................................................................................. 59
Araştırmanın Modeli ............................................................................................................... 59
Çalışma Evreni ......................................................................................................................... 59
Verilerin Toplanması .............................................................................................................. 60
Demografik Bilgi Toplama Formu ................................................................................... 60
Toplumsal Cinsiyet Kalıpyargılarını Ölçme Aracı ...................................................... 60
Veri Toplama Yöntemi ........................................................................................................... 63
Cinsiyet Rolleri Eğitim Etkinlikleri ..................................................................................... 63
Cinsiyet Rolleri Eğitim Etkinliklerinin Uygulanması ..................................................... 65
Verilerin Analizi ....................................................................................................................... 74
5. BULGULAR VE YORUMLAR ................................................................................ 75
6. SONUÇLAR VE ÖNERİLER .................................................................................. 109
Sonuçlar.................................................................................................................................... 109
Öneriler .................................................................................................................................... 116
KAYNAKLAR ............................................................................................................................ 119
EKLER ......................................................................................................................................... 129
x
TABLOLAR LİSTESİ
Tablo 1. Deney ve Kontrol Grubundaki Çocuklara Ait Demografik Özelliklerin Frekans ve
Yüzde Dağılımları…………………………………………………………………............76
Tablo 2. Deney ve Kontrol Grubundaki Çocukların Ailelerine Ait Demografik Özellikleri
Frekans ve Yüzde Dağılımları……………………………………………..........................77
Tablo 3. Deney ve Kontrol Grubundaki Çocukların Kadın ve Erkeğin Görevlerine İlişkin
Ön-test Cinsiyet Rolü Algıları……………………………………….…………………….79
Tablo 4. Deney ve Kontrol Grubundaki Çocukların Kadın ve Erkeğin Görevlerine İlişkin
Son-test Cinsiyet Rolü Algıları……………………………………………………………80
Tablo 5. Deney ve Kontrol Grubundaki Çocukların Mesleklere İlişkin Ön-test Cinsiyet
Rolü Algıları………………………………………………………………………….........84
Tablo 6. Deney ve Kontrol Grubundaki Çocukların Mesleklere İlişkin Son-test Cinsiyet
Rolü Algıları………………………………………………………………………….........85
Tablo 7. Deney ve Kontrol Grubundaki Çocukların Oyuncaklara İlişkin Ön-test Cinsiyet
Rolü Algıları……………………………………………………………..….......................88
Tablo 8. Deney ve Kontrol Grubundaki Çocukların Oyuncaklara İlişkin Son-test Cinsiyet
Rolü Algıları……………………………………………………………..….......................89
Tablo 9. Deney ve Kontrol Grubundaki Çocukların Oyunlara İlişkin Ön-test Cinsiyet Rolü
Algıları……………………………………………………………..…................................94
Tablo 10. Deney ve Kontrol Grubundaki Çocukların Oyunlara İlişkin Son-test Cinsiyet
Rolü Algıları……………………………………………………………..….......................95
Tablo 11. Çocukların Ön-test Toplam Puanlarının Bulundukları Deney ve Kontrol
Grubuna Göre İlişkisiz t-Testi İle Karşılaştırılması……………………………………….97
Tablo 12. Çocukların Deney Sonrası Cinsiyet Rolleri Toplam Puanlarının Betimsel
İstatistikleri……………………………………………..…………………………..……..98
Tablo 13. Çocukların Deney Öncesi Toplam Puanlarına Göre Düzeltilmiş Deney Sonrası
Cinsiyet Rolleri Puanlarının Gruba Göre ANCOVA Sonuçları………………………….99
Tablo 14. Deney ve Kontrol Grubundaki Çocukların Cinsiyet Rolleri Son-test Puanlarının
Cinsiyetlerine Göre İlişkisiz t-Testi İle Karşılaştırılması………………………………...100
xi
Tablo 15. Deney Grubundaki Çocukların Kardeş Sayısına Göre Cinsiyet Rolleri Son Test
Puanlarına İlişkin Kruskal Wallis H Testi Sonuçları…………………………….............100
Tablo 16. Deney Grubundaki Çocukların Okula Gitmeden Önce Bakımını Gerçekleştiren
Kişiye Göre Cinsiyet Rolleri Son-Test Puanlarının Man-Whitney U Testi Sonuçları…...101
Tablo 17. Deney Grubundaki Çocukların Okul Öncesi Eğitim Deneyimine Göre Cinsiyet
Rolleri Son-Test Puanlarının Man-Whitney U Testi Sonuçları………………………….101
Tablo 18. Deney Grubundaki Çocukların Anne Yaşına Göre Cinsiyet Rolleri Son-Test
Puanlarının Kruskal- Wallis H Testi Sonuçları………………………………………......102
Tablo 19. Deney Grubundaki Çocukların Anne Öğrenimine Göre Cinsiyet Rolleri Son Test
Puanlarının Kruskal-Wallis H Testi Sonuçları…………………………………………...103
Tablo 20. Deney Grubundaki Çocukların Annenin Çalışma Durumuna Göre Cinsiyet
Rolleri Son-Test Puanlarının Man-Whitney U Testi Sonuçları……………………….....104
Tablo 21. Deney Grubundaki Çocukların Babanın Yaşına Göre Cinsiyet Rolleri Son Test
Puanlarının Kruskal-Wallis H Testi Sonuçları………………...........................................105
Tablo 22. Deney Grubundaki Çocukların Babanın Mesleğine Göre Cinsiyet Rolleri Son
Test Puanlarının Kruskal-Wallis H Testi Sonuçları……………………………………...105
Tablo 23. Deney Grubundaki Çocukların Babanın Öğrenimine Göre Cinsiyet Rolleri SonTest Puanlarının Kruskal-Wallis H Testi Sonuçları……………………………...............106
Tablo 24. Deney Grubundaki Çocukların Aile Yapılarına Göre Cinsiyet Rolleri Son Test
Puanlarına İlişkin Mann-Whitney U Testi Sonuçları….………………………................106
Tablo 25. Deney Grubundaki Çocukların Sosyo-ekonomik Durumuna Göre Cinsiyet
Rolleri Son-Test Puanlarına İlişkin Man-Whitney U Testi Sonuçları………………...107
xii
BÖLÜM 1
GİRİŞ
Problem Durumu
Yaşamın ilk yıllarından itibaren cinsiyet önemlidir. Kız ve erkek olarak neyin yapılıp neyin
yapılmaması gerektiğine, cinsiyete göre karar verilir. Kadınlar ve erkekler biyolojik olarak
farklıdırlar. Bu farklılıklar, doğurganlık, cinsel organlar, üreme biçimi olarak ifade bulur.
Kadının doğurganlık özelliği gereği öncelikli görevinin annelik olduğu savunulur. Erkek
ise fiziksel olarak güçlü ve dayanıklı görülür. O halde erkek, dışarda çalışmak için daha
uygun olan bireydir. Kadınlar; “çocuklara bakmalı, ev işlerini organize etmeli, erkekler ise
eve ekmek getirmelidir” düşüncesi hemen her toplumda en kolay kabul edilen düşünce
biçimidir.
Gerçekten bir kişi sadece erkek olduğu için arabalara ya da matematiğe ilgi duyabilir ve bir
kadın doğası gereği daha iyi yemek yapabilir mi? Ya da erkekler, genetik olarak, çocuk
bakımına kadınlara göre daha mı az yatkındır? Aslında, topluma ve cinsiyet rollerinin
zaman içindeki değişimine bakmak bile bu rollerin, doğuştan gelen farklılıklarla değil,
sosyalleşilen çevre ve içinde yaşanılan toplumla ilgili olduğunu ve bu nedenle de değişime
açık olduğunu göstermeye yeter. Örneğin, yemek yapmak kadının görevi olarak görülürken
aslında pek çok başarılı erkek aşçı vardır. Bu durum pratik yaptıkça gelişeceği açık olan
yemek yapma becerisi için kadınların doğuştan yatkınlığı olduğunu söylemek ne kadar
doğru olabilir? (Korkmaz, 2014).
Yetişkinlerin cinsiyet beklentileri çocuklarınkine göre daha sınırlı ve zordur. Erkekler için
uygun olan bir davranış kadınlar için uygun karşılanmayabilir. İş hayatı da cinsiyetlere
göre belirlenmiştir. Belli meslek türleri kadınlar için uygun görülmüş bazı meslek türleri
1
uygun görülmemiştir. Aynı şey erkekler için de söz konusudur. Tüm bunlar cinsiyet
farklılıklarının girmediği alan olmadığını göstermektedir (Minas, 2000).
Kadın ve erkek olarak tanımlanmanın duygularda, beklentilerde güçlü bir etkisi vardır.
Özellikle beklentilerin, erkek önceliği ve egemenliği sistemini korumaya yardım eden bir
ideoloji olduğu söylenebilir. Örneğin, cinsiyetle ilgili olarak insanlar çeşitli sosyal statülere
ayrılırlar. Bilim, siyaset, üst düzey yöneticiler arasında kadınlar fark edilir derecede azdır.
Bu, cinsiyetin işe almada, işten kovmada ne kadar önemli olduğunu gösterir. Aynı durum,
ilkokul öğretmenliği, hemşireler, sekreterler arasında erkeklerin de fark edilir derecede
azlığını açıklamaktadır (Johnson, 2005).
Toplumsal cinsiyet sisteminin, rol düzenlemelerin, cinsiyete göre iş bölümlerinin ortaya
çıktığı ilk yer ailedir. Aile üyeleri arasındaki etkileşimle cinsiyet hiyerarşisi yaratılır,
ilerletilir ve sürdürülür. Buradan kadının ailedeki yeri tartışmasının gerçekte kadının
toplumdaki yeri neresi olmalıdır sorusuna ulaşılır. Kadının iş hayatındaki ezilen taraf
olması, ev içindeki öncelikli sorumlulukları ortaya konmadan tam olarak kavranamaz.
Ailenin merkezinin kadın olduğu varsayımı, kadının görevlerini kolaylaştırmamıştır.
Çünkü kadını ailenin tamamlayıcısı olarak görmekle toplumsal cinsiyeti ailenin temel
özelliği olarak görmek farklıdır. Zira sosyal bilimler ailenin merkezinin erkek olduğuna
inanırlar ve aile modelini anlatmak için kullandıkları dil erkek dilidir ve erkek
düşüncelerini yansıtır (Glenn, 1987).
Tarih boyunca aile içi ve aile dışında liderlik rolleri kıstasları dar bir biçimde seçilmiştir.
Liderlik rolleri genellikle erkeklere aittir. Parlamentodan şirketlere, hastanelerden finans
kurumlarına kadar yöneticiler genellikle erkeklerdir. Bazı araştırmacılar bunun suçunu
erkeklerin süre gelen avantajlarını paylaşmak istememesine bağlamakta iseler de tüm
erkeklere liderlik şansı verilmez. Ayrıca siyasi alanda seçmen kadınlar bilinçli ya da
bilinçsiz bir şekilde geleneksel toplumsal cinsiyet güç dengesini desteklerler. Örneğin,
Amerika Birleşik Devletlerinde seçmenin % 52’sini kadınlar oluşturduğu halde, 1992
seçimlerinde senatoya sadece bir kadın senatör seçilebilmiştir. Bugün yerel meclislerde
kadın siyasetçi sayısı artsa da ulusal düzeyde halen arzu edilen kadın senatör sayısına
ulaşılamamıştır (Blumen ve Lipman, 1994).
Türkiye’de de durum ABD’den farksız değildir. Türkiye’de de kadın seçmen oranı Türkiye
Barolar Birliğinin (2011) açıklamasına göre % 51,6 olduğu halde, Türkiye Büyük Millet
2
Meclisi Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu (2014) tarafından meclisteki kadın
milletvekili oranı % 14,42 olarak açıklanmıştır. Kadınların siyasi hayatta var olması ve
cinsiyet eşitliğinin sağlanması için % 50 kadın kotası gibi uygulamaların hayata
geçirilmesi önemlidir.
Rosenkrantz ve arkadaşları (1968), belirli bir gruba ait oldukları için insanlar ya da
yaptıkları ile ilgili olumsuz değerlendirmeleri “ön yargı”, bir insanın cinsel kategorisi
nedeniyle oluşan önyargıyı ise seksizim (cinsiyetçilik) olarak tanımlamışlardır. Kadın
davranışlarına yönelik cinsiyetçilik erkeklere göre çok fazladır. Erkeklere atfedilen
özelliklerin çoğu olumlu bulunmaktadır. Cinsiyetçiliğin izlerine bakmak için araştırmalara
gerek yoktur zira kadınların birçok ülkede seçme ve seçilme hakkı için verdiği mücadele,
eşit işe eşit ücret konusundaki haksızlıklar, kadının birey olarak kabul edilmesi ile ilgili
problemler cinsiyetçiliğin en büyük kanıtlarıdır. Ayrıca cinsiyetçiler kadınların yaptıkları
işleri değersiz görürler (Lips, 1988).
Cinsiyet rolleri kalıpyargıları, insanların yaş, ırk, sınıf ve cinsel tercihlerinden etkilenir.
Kalıpyargılar bilgi işleme sürecini kolaylaştırdığı için yararlı fakat diğer taraftan, insan
davranışlarıyla ilgili beklentileri etkilediği için zararlı denilebilir.
Kalıpyargılar
değiştirilmesi zor olan inançlardır. Dinamik standartlar bir davranışın kadın ve erkek
tarafından yapıldığında çevre tarafından nasıl algılandığını açıklar. Dinamik standart
nedeniyle kadın ve erkek kalıpyargılarının doğru olup olmadığını belirlemek güçleşir
(Helgeson, 2012).
Bu nedenlerle çalışmada, cinsiyet rolleri eğitim etkinliklerinin anasınıfına devam eden 6072
aylık
çocukların
toplumsal
cinsiyet
kalıpyargılarına
etkisinin
incelenmesi
amaçlanmıştır.
Araştırmanın Amacı
Araştırma cinsiyet rolleri eğitim etkinliklerinin anasınıfına devam eden 60-72 aylık
çocukların toplumsal cinsiyet kalıpyargılarına etkisinin incelenmesi amacı ile yapılmıştır.
Bu genel amaç çerçevesinde aşağıdaki sorulara yanıt aranmıştır.
1. Deney ve kontrol grubundaki çocukların kadın ve erkeğin görevlerine yönelik ön
test cinsiyet rolü algıları farklılık göstermekte midir?
3
2. Deney ve kontrol grubundaki çocukların mesleklere, yönelik ön test cinsiyet rolü
algıları farklılık göstermekte midir?
3. Deney ve kontrol grubundaki çocukların, oyuncaklara yönelik ön test cinsiyet
rolü algıları farklılık göstermekte midir?
5. Deney ve kontrol grubundaki çocukların, oyunlara yönelik ön test cinsiyet rolü
algıları farklılık göstermekte midir?
6. Deney ve kontrol grubundaki çocukların cinsiyet rolleri ön test toplam puanları
farklılık göstermekte midir?
7. Deney ve kontrol grubundaki çocukların kadın ve erkeğin görevlerine yönelik
son test cinsiyet rolü algıları farklılık göstermekte midir?
8. Deney ve kontrol grubundaki çocukların mesleklere yönelik son test cinsiyet rolü
algıları farklılık göstermekte midir?
9. Deney ve kontrol grubundaki çocukların oyuncaklara yönelik son test cinsiyet
rolü algıları farklılık göstermekte midir?
10. Deney ve kontrol grubundaki çocukların oyunlara yönelik son test cinsiyet rolü
algıları farklılık göstermekte midir?
11. Deney ve kontrol grubundaki çocukların cinsiyet rolleri son test toplam puanları
farklılık göstermekte midir?
12. Deney grubundaki çocukların cinsiyet rolleri son test puanları çocukların ve
ailelerinin demografik özelliklerine göre farklılık göstermekte midir?
Araştırmanın Önemi
Küresel Cinsiyet Uçurumu Endeksi, toplumsal cinsiyet temelli eşitsizliklerin büyüklüğünü
ve kapsamını yakalama, ilerleme ve izleme için bir çerçevedir. Endeks; ekonomik, siyasi,
eğitim ve sağlık temelli kriterlerle ulusal cinsiyet eşitsizlikleri ile ilgili kriterler arasında ve
bölgeler, gelir grupları arasında etkili karşılaştırmalar yaparak bir ülkeler sıralaması
oluşturulmasını sağlar. Endeks daha çok bu ülkelerde mevcut kaynakların ve fırsatların
4
gerçek seviyelerine göre ayrı ülkelerde kaynak ve fırsatlara erişimde cinsiyete dayalı
boşlukları ölçmek için tasarlanmıştır (WEF, 2013).
Dünya Ekonomik Forumunun (2013) açıkladığı Küresel cinsiyet uçurumu endeksine ait
rakamlar, Türkiye açısından iç açıcı değildir. “Eğitime ulaşım”, “iş yaşamına katılım ve
fırsat eşitliği”, “siyasi hayatta yer alma”, “sağlık ve hayatta kalma” başlıklarında
hazırlanan raporda Türkiye, 120'nci sıradadır. Yani kadın-erkek arasındaki eşitsizliği
ortaya koyan endekste 136 ülke arasında en kötü tabloyu çizen ülkelerden biri de
Türkiye’dir. 2013 Küresel Cinsiyet Uçurumu sıralamasında 120'inci sırada yer alan
Türkiye, 2006'da 115 ülke arasında 105'inci sırada yer almıştır. Türkiye, iş yaşamında
fırsat eşitliği alanında 127’inci, işgücüne katılım alanında 123’üncü, eğitimde 104’üncü,
sağlık ve hayatta kalmada 59’uncu, siyasi katılımda ise 103'üncü sıradadır. Bu rakamlar,
toplumsal cinsiyet eşitsizliği meselesine ciddiyetle eğilerek, kadın ve erkeklerin toplumda
eşit şekilde temsil edilmesinin gerektiğini ortaya koymaktadır. Bunun için ele alınacak
konulardan bir tanesi eğitim olmalıdır.
Toplumsal cinsiyet alanında yapılan araştırmalar, geliştirilen kuramlar, dört, beş
yaşlarından itibaren çocukların cinsiyetlerle ilgili davranış ve kuralları edindiğini ortaya
koymaktadır. Wood’da (1995) toplumsal cinsiyetin sosyal bir yapı olduğunu ve kültürel
anlamlar içerdiğini, kadın ve erkeklerin günlük yaşamda diğer bireylerle iletişim ve
etkileşimde bulunarak öğrendiklerini söylemektedir. Çevre ile iletişimde bulundukça da
toplumsal cinsiyetin kültürel yapısına katkıda bulunulmaktadır.
Toplumsal cinsiyetin yapısına etki edilebiliyor ise, modern yaşamın ilkelerine ters,
toplumu bölen, kadınlara ve kız çocuklarına negatif ayrımcılık yapan yanlış cinsiyet rolleri
kalıpyargılarını da değiştirme yönünde etki edilebilir. Okullarda formal eğitim içine
alınacak etkinlikler, kitaplarda kadını sadece ev işi yaparken, çocuk bakarken vb. gösteren
resimlerin, ifadelerin kaldırılması gibi çalışmalarla cinsiyet eşitsizliğinin azaltılmasına
katkıda bulunulabilir.
Kadın ve erkek arasındaki ayrım, toplum tarafından sürdürülebilirdir. Cinsiyet kimlikleri
toplumun kontrol mekanizmaları tarafından sosyalleşme sırasında öncellikle çocuklara
dayatılmıştır. Toplumun bu gücü, cinsel tiplemelerin yapısını ve ayrıştırmasını organize
etmektedir (Stanley, 2002). Görüldüğü gibi toplum oluşturduğu cinsel kimlikleri önce
çocuklara dayatıyor. Bugünün çocuğu yarının yetişkinleri olan çocuklar, okul öncesi
5
dönemden itibaren toplumun yarattığı, cinsel kimlikleri küçük yaştan benimseyerek
kendilerini de sınırlandırmakta ve cinsiyet eşitsizliği kalıplarını temelden edinmektedir.
Okul öncesi dönem çocuklarının cinsiyet rolleri ile ilgili kalıpyargıları edinme ve
uygulama düzeyleri ile ilgili, yurtdışında yapılmış çok sayıda araştırma bulunmaktadır.
Buna karşılık ülkemizde, okul öncesi çocuklarına yönelik sistemli ve kapsamlı bir cinsiyet
rolleri eğitim etkinliklerinin uygulanması ve etkililiğinin saptanmasına yönelik çok az
çalışma bulunmaktadır.
Bu nedenle araştırma, 60-72 aylık çocukların toplumsal cinsiyet kalıpyargılarının
belirlenmesi ve bu kalıpyargıları kırmaya yönelik cinsiyet rolleri eğitim etkinliklerinin
hazırlanması ve yorumlanması açısından önem taşımaktadır.
Araştırmanın Sınırlılıkları
1. Araştırma Kocaeli ili, Darıca ve Gebze ilçelerinde anasınıfına devam eden 40
deney 40 kontrol grubu olmak üzere 80 çocuk ile sınırlıdır. Araştırmaya herhangi bir engeli
bulunmayan normal gelişim gösteren 60-72 aylık çocuklar alınmıştır.
2. Araştırma verileri araştırmacı tarafından hazırlanan, “Toplumsal Cinsiyet
Kalıpyargılarını Ölçme Aracı” ile toplanan veriler ile sınırlıdır.
3. Araştırmada deney grubuna uygulanan cinsiyet rolleri eğitimi, bu çalışmada
yapılan etkinlikler ile sınırlıdır.
Varsayımlar
Araştırmanın varsayımları aşağıda sıralanmıştır:
1. Araştırmaya alınan deney ve kontrol grubu çocukların özelliklerinin homojen
olduğu varsayılmıştır.
2. “Toplumsal Cinsiyet Kalıpyargılarını Ölçme Aracı” ile toplanan verilerin,
araştırmaya alınan çocukların toplumsal cinsiyet kalıpyargılarını yansıtacağı varsayılmıştır.
6
Tanımlar:
Cinsiyet: Kadın ya da erkek olmanın biyolojik yönünü ifade eden ve biyolojik bir yapıya
karşılık gelen terimdir. Cinsiyet, bireyin biyolojik cinsiyet bağlamında belirlenen
demografik bir kategoridir. İnsanların nüfus cüzdanlarında yazan cinsiyet bu terimin
anlamına uygudur (Bayhan, 2013, s. 153).
Toplumsal Cinsiyet: Toplumsal cinsiyet, toplumsal yapı ve süreç tarafından yaratılmış
kadın ve erkek ile ilgili olan beklentileri içerir. Örneğin, kadının diğerleri için duyarlı, anaç
ve duygusal olması beklenir (Wood, 1997).
Toplumsal Cinsiyet Kalıpyargısı: Toplumun bir grup olarak kadın ve erkeklerden
beklediği bazı davranışlar ve özellikler vardır. Bunlara cinsiyet kalıpyargıları denir.
Kadınların daha duygulu, daha duyarlı oldukları, çocukları sevdikleri, çocuk bakımından
anladıkları, yemek yapmayı bildikleri, fedakâr oldukları vb.; erkeklerin de bağımsız,
soğukkanlı, cesur, kuvvetli oldukları, ev dışında çalıştıkları vb. düşünülür (Dökmen, 2010).
7
8
BÖLÜM 2
KAVRAMSAL ÇERÇEVE
Cinsiyet ve Toplumsal Cinsiyet
Cinsiyet ve toplumsal cinsiyet kavramları kafa karıştıran kavramlardır. Cinsiyet kavramı
doğalcı ve biyolojik yaklaşımcılar ile sosyal ve kültürel yaklaşımcılar arasında çatışma
kavramlarıyla anlatılır. Toplumsal cinsiyet ise daha çok antropolojik, psikolojik ve iş
bölümü, cinsel kimlik vb. kavramlarla açıklanmaya çalışılmıştır (West ve Zimmerman,
2002). Biyolojik cinsiyet bacaklarımızın arasında olan, toplumsal cinsiyeti ise
kulaklarımızın arkasında olandır.” (Dunphy, 2000). Glover ve Kaplan (2000) cinsiyeti,
İngilizce ’de tedirgin edici, kullanıldıkça anlamı değişen, dinamik ve yeni üretimlere,
sürpriz etkileşimlere neden olan bir kelime olarak açıklamışlardır.
1975’lere kadar biyolojik cinsiyet, erkek ya da dişi olmayla ilgili her konuda kullanılan bir
kavramdı. Feministler insan hayatını şekillendiren sosyal ve biyolojik farklılıklara dikkat
çekerek erkek egemenliği ve kadınların bastırılmışlığının toplumdan kaynaklandığını,
bundan dolayı değişmez olmadığını tartışmaya açmışlardır. Buna örnek olarak kadın
sünneti verilebilir. Kadın sünneti, erkek egemen toplumlarda işaret edilen kadının yeri ile
ilgilidir. İşte bu gibi ayrımları daha görülür hale getirmek için feministler toplumsal
cinsiyeti dilbilgisi alanından çıkardılar kadın ve erkek olmanın sosyal anlamlarını
yüklemişlerdir. Son olarak da klitoris sahibi olma biyolojik cinsiyet, klitoris ile ilgili
uygulama ve fikirler ise toplumsal cinsiyetin çalışma alanı olarak kabul edilmiştir
(Johnson, 2005). Cinsiyet, bireyin biyolojik anlamda cinsiyetine bağlı olarak kadın ya da
erkek olmasını tanımlayan demografik bir kategoridir. Toplumsal cinsiyet ise, bireyi
kadınsı ya da erkeksi olarak tanımlayan, toplumun kadına ve erkeğe yüklediği anlamları ve
beklentileri içeren kültürel bir yapı, kadınlığın ve erkekliğin sosyal ortamlarda ifade ediliş
9
şeklidir (Dökmen, 2010). “Cinsiyet” kavramı kadın ve erkeğin sergilediği davranışların
nedenlerini biyolojik olarak tanımlarken, “toplumsal cinsiyet” kavramı kadın ve erkeğin bu
davranışları sergilerken etkilendikleri toplumsal ve kültürel faktörlerden bahseder
(Sabuncuoğlu, 2006, s. 74).
Oakley ’in cinsiyet ve toplumsal cinsiyet arasındaki yaptığı ayrımın popüler hale geldiği
1970’lerin başında cinsiyet ve toplumsal cinsiyet kavramları sosyoloji, politika ve ilgili
disiplinlerde de sıkça kullanılan sözcükler olmuştur. Oakley, kadın ve erkekler arasındaki
bazı farklılıkların biyolojiden bazılarının ise kültürden kaynaklandığını savunmuştur.
Biyolojik farklılığı cinsiyet, kültürel farklılığı da toplumsal cinsiyet olarak tanımlamıştır.
Oakley’in bu ayrımı, maskülenliğin ve feminenliğin kültürel kısıtlamalarını, baskılarını,
eşitsizliklerini ortadan kaldırıp kanunlaştırılması için çalışmış ve bu çalışmalarının
sosyologlar üzerine büyük etkisi olmuştur (Dunphy, 2000).
Araştırmacılar, eş anlamlı gibi kullanılsalar da, cinsiyet ve toplumsal cinsiyetin iki farklı
kavram olduğunu belirtmektedir. Cinsiyet içten gelen, toplumsal cinsiyet ise toplumun
yaratıp bireylere öğrettiği bir kavramdır. Biyolojik cinsiyet, sosyal etkileşimleri içerdiği
için toplumlar tarafından toplumsal cinsiyete dönüştürülmüştür. Toplumla iletişim
kurdukça, toplumun cinsiyete göre beklentileri öğrenilir ve kişiliğe uyarlanır. Örneğin,
toplum kadını ilişkilerde duygusal olarak tanımlar ve birçok kadın da bunu hayatına
uygular. Buna karşın erkekler, duygularını belli etmeyen, kontrol altında tutan, rekabetçi
olarak tanımlanır. Erkekler de genelde bu norma uyarlar (Wood, 1995).
Cinsiyet, genetik ve hormonlar tarafından belirlenen biyolojik kalitedir. Kadın-erkek, baybayan, kız-oğlan gibi terimler biyolojik cinsiyet demektir. Cinsiyet doğumdan önce bile
belirlenir. Hayatımızın bütün evrelerini kaplar. Yirmi üç tane kromozom kişisel kimliği
tasarlamaya neden olur. Bunların bir çifti cinsiyeti belirler. XX kadınlar, XY erkekler için
kullanılır (Bazen XO ya da XXX kadın, XXY ya da XYY erkek olarak tanımlanır). Hem
doğum öncesi hem doğum sonrasında hormonlar ikincil cinsiyet özelliklerini de yönetir.
Saç tipi, kaslar, bıyık vb. bu özelliklere örnek olarak söylenebilir (Jacklin ’den aktaran
Wood, 1995).
Butler, ethnomethodolog ve materyalist feministlerin geliştirmiş olduğu toplumsal
cinsiyet/cinsiyet ayrımının, eleştirisini güçlendirmeye yararlı bir katkı sağlamıştır. Eğer,
cinsiyet yapısı ile cinsellik aynı konumda ise, hangi terimin kullanılması gerektiği
10
sorusunu gündeme getirmiştir. Bazıları, cinsiyet, toplumsal cinsiyet ayrımını gereksiz
bulurken, bazıları da “cinsiyet”
teriminin kullanılması gerektiğini ileri sürmüşlerdir
(Witting ve Grosz’dan aktaran Scott vd. 2002).
Aulette, Witner, Blakely (2009), cinsiyeti genlerin ve hormonların çevre ve kuralları ile
ilgili geri bildirimlerinin, vücut ve toplum arasındaki karmaşası olarak açıklamışlardır.
Toplumsal cinsiyetin ise, sosyal statü, hukuki tanım ve bireysel kimlik olduğunu ve
toplumsal cinsiyet farklılıkları ile ilgili kuralların toplumlar tarafından belirlendiğini ifade
etmişlerdir.
Lips’de (1988) biyolojik cinsiyetin, insanları erkek ya da kadın olarak ifade etmek için,
toplumsal cinsiyetin ise toplumun feminenlik ve maskülenlik için kültürel beklentilerini
açıklamak için kullanıldığını belirtmiştir. Lips (1988), bu ayrımın kadın erkek
farklılıklarının biyolojik farklarla ilgisi olmadığı gerçeğine götüreceği için faydalı
olduğunu savunmaktadır. Kalıpyargılara rağmen cinsiyet toplumsal cinsiyet ayrımı, dişiliği
feminenlikten, erkekliği de maskülenlikten ayırmayı sağlar.
Sosyolojik yapı, kültür ve deneyim kavramları, toplumsal cinsiyet oluşumunu anlamaya
katkı sağlar. Sosyal yapılar, fiziksel yapı gibi görülemez fakat sosyal yapının getirdiği
normlar vb. hissedilebilir. Giyimden başlayarak, nerede, nasıl giyinileceği, cinsiyete uygun
olarak kabul edilmiş bu kurallara göre belirlenir. Uygun kıyafetler ise; tarihsel süreç,
toplumun ananeleri, kanunları, ırk, yaş, din, etnik köken gibi sosyal konumlarla ilgilidir.
Sosyal yapılar daha çok kısıtlandığı zaman hissedilir. Örneğin, cinsiyet için uygun
olmayan kıyafetler giyildiğinde rahatsız ve utangaç hissedilir. Tam tersi hareket özgürlüğü
sağladığında sosyal yapılar daha az fark edilir. Sonuç olarak sosyal yapılar bu yönleri ile
insanın kendini tanımlamasını sağlar (Armato, 2012).
Kadın ve erkeğin sosyal yaşamlarındaki toplumsal cinsiyet farklılıkları, biyolojik
cinsiyetlerdeki biyolojik farklılıklara dayanır ancak aynısı değildir. Toplumsal cinsiyet
toplumların, biyolojik cinsiyetlerin doğal olarak farklı ve zıt sosyal varlıklar olduğu
inancından kaynaklanır (Amott ve Matthaei, 1981, s. 13).
Cinsiyet kelimesi çok farklı anlamlara gelebilecek geniş kapsamlı bir kelimedir. Cinsiyet,
birçok canlının erkek ya da dişi olduğunun ifadesi olabileceği gibi, cinsiyet canlıların
üremesi ve insanların zevk alması için icra ettikleri bir aktivite olduğu da söylenebilir.
11
Canlıları iki sınıfa ayıran, değiştirilemez anlamıyla kullanıldığında aldatıcı ve problemli bir
kavram olabilir (Doyle, 1997).
Cinsiyet içten gelir, toplumsal cinsiyet ise içten gelmez ve değişmez değildir. Toplumsal
cinsiyet zaman içinde öğrenilir ve tecrübelerle değişebilir. Toplumsal cinsiyet diğer
insanlarla iletişim kurmak için kullanılır. Farklı insanlar ve olaylarla karşı karşıya kalındığı
için toplumsal cinsiyet kavramı bireyde değişir. Toplumsal cinsiyet, cinsiyet farklılıkları
açısından, rollere, haklara, statülere ve kadın ve erkek kimliklerine atıfta bulunur ve
bunları açıklama amacındadır (Wood, 1995)
Toplumsal Cinsiyet İle İlgili Kuramlar
Psikanalitik Kuram
Psikanalitik kuram deyince akla gelen ilk isim Sigmund Freud’dur. Freud en çok
bilinçaltına vurgu yapmasıyla dikkat çeker. Freud, bilinçaltının davranışa olan etkilerinin
kuramının en önemli ilkesi olduğunu fakat bilinçaltı süreçlerine olan güvensizliğin
kuramının test edilmesini güçleştirdiğini belirtmiştir (Helgeson, 2012).
Freud, kız çocukların da erkek çocuklar gibi başlangıçta annelerine Oedipal bağlılık
gösterdiklerini savunmuştur. Fallik dönemde cinsel organların farklılığını keşfeden kız
çocuğu erkek çocukların penislerini kıskanır, penis yoksunluğundan dolayı anneyi suçlar.
Kız çocuk bu durumu “babasının küçük kızı” olmak isteyerek ilgisini babaya yöneltir.
Küçük kızı böyle davranmaya iten neden tam olarak belli değilse de gizlilik evresinin
başlangıcında anneyle özdeşim kurup, babasına olan duygularını ve kıskançlığını bastırma
yoluna gitmesidir. Freud ve onu izleyenler bu dönemi Elektra kompleksi olarak ifade
ederler. Elektra Yunan mitolojisinde annesinin öldürülmesine yardım eden kadın olarak
geçer. Freud çocuğun ebeveyn sevgisini korumak için en sonunda Elektra kompleksini
çözümlediğini belirtir. Freud sağlıklı psikoseksüel gelişimi fallik dönemde olduğunu
düşünür. Bir ebeveynle kurulan yakınlık ve diğeri ile olan çatışmanın çocuğun
psikoseksüel gelişimini bilinçsiz olarak motive ettiğine inanılır (Smith, 2007).
Freud
ebeveynlerle
özdeşleşmenin
altını
çizer.
Cinsel
organların
farklılığının
keşfedilmesiyle Oedipus ve Elektra komplekslerinin beş altı yaşlarında ayrışması boyunca
kız ve erkek çocukların kendilerini aynı cins ebeveynle özdeşleştirmeye çalıştıklarını öne
sürer. Kız ve erkek çocuklarının, suçluluk ve endişeye sebep olan kendi ebeveynleri ile
12
ilgili ensest arzuya sahip olduklarını iddia eder. Hem kız hem de erkek çocuklar aynı
cinsiyetteki ebeveynlerini ya penis yoksunluğunun sorumlusu ya da penisin ortadan
kaldırılmasına sebep olabilecek kişiler olarak görür. Çocuklar bu durumda kendini
“saldırganla” özdeşleştirir. Erkeklerdeki, penisin ortadan kaldırılma korkusunun kızların
penis kıskançlığından daha baskın olduğu düşünülür. Kız çocuklar penisi zaten
kaybetmişlerdir. Ayrıca aynı cinsiyetten ebeveynle özdeşleşme, sağlıklı bir kişilik, feminen
ve maskülen gelişimi için çok önemlidir (Basow, 1986). Oedipal kriz, erkek çocukların
kadınlarla seksi arzulamayı ve bir erkek olarak tanımlanmayı öğrenmesi ile çözülür. Anne
yerine babayla özdeşleşen çocuk, erkeksi hale gelir ve sembolik olarak anne yerine cinsel
ilişkiler yaşayabilmek için heteroseksüel olur (Kimmel, 2000).
Psikanalitik kuramcılardan Chodorow, psikanalitik kuramda özdeşleşmeyi, çocuğun
çevresindeki ebeveynlerinin beceri, özellik ve gücünü görerek kendi benliğine uyarlaması
olarak açıklamıştır. Çocuk sadece davranışları ile ilgili kendisine doğru ya da yanlış
yaptığını söyleyen ebeveynlerin küçük bir modelini oluşturmaz. Tam tersi özdeşleşme ile
doğru ve yanlışı ayırt etme becerisi çocuğun kendi benliğinin bir parçası olur ve çocuk iç
düzenlemeleri yapar. Psikanalitik kuramda önemli bir diğer kavram da Chodorow’a
(1978) göre çocuğun kendi ve çevredeki dünya arasındaki psikolojik ayrım duygusunu
tanımlayan “ego sınırları” kavramıdır. Ego sınırları “ben” in bittiği ve diğer şeylerin
başladığı yeri anlamayı sağlar. Ego sınırları açık bir şekilde fark edilebilir. Ancak
psikanalitik açıdan göründüğü kadar basit değildir. Çünkü ego sınırlarıyla dünyaya
gelinmez. Bunlar okul öncesi dönemde öğrenip geliştirilen şeylerdir (Ryle, 2012).
Freud, erken deneyimin kişilik gelişiminde belirleyici bir etken olarak önemini ilk
vurgulayanlardan biridir. Freud psikoseksüel gelişim aşamalarını oral, anal, fallik, örtük ve
genital gibi terimlerle adlandırmıştır. Bu terimler, her aşama boyunca erotik doyumun en
önemli kaynağı olarak düşünülen erojen bölgelere karşılık gelir. Her iki cinsiyet de oral
dönem (zevk, emme ve ağız temasına yoğunlaşır), anal dönem (dışarı atma işlevleri
doyumun önemli kaynağıdır) ve fallik dönemden (cinsel organlar en önemli erojen
bölgelerdir) geçer. Çocuklukta fallik dönem mastürbasyondan alınan zevke yoğunlaşır ve
bireyleri, cinsiyetler arasında bazı önemli farklılıkların yaygın olduğu Oedipus ya da
Electra komplekslerinin ortaya çıkmasına hazırlar (Nielsen, 1990).
13
Freud, çocukların dürtüleri, özellikle cinsel dürtüleri, bastırmayı öğrenme şekilleriyle
cinsiyet farklılıklarının geliştiğini savunmuştur. Tüm toplumlarda var olan ensest
tabusuyla, cinsel dürtünün normal kadınlık ve erkekliğe yönlendirildiği anahtar bir
mekanizma olduğunu iddia etmiştir. Freud’a göre kimlik geliştirmek, cinsiyetli olmaktır.
Kız ya da erkek çocuklarının kendilerini annelerinden zamanla ayırarak “kadın” ya da “
erkek” haline geldiklerini düşünmüştür (Holmes, 2007).
Freud’un bakış açısına göre, erkekler kadınlara göre psikolojik olarak daha sağlıklıdır. Bu
nedenle daha büyük olan toplumsal statülerini hak ettiklerini ima eder. Kadınlar yetersiz
erkeklerdir. Kadınların adalet duyguları azdır. Bu da zihinsel yaşamlarındaki kıskançlığın
baskınlığı ile ilgilidir. Kadınların toplumsal ilgileri erkeklerinkinden daha zayıf
olduğundan içgüdülerini yükseltme becerileri daha azdır. Ayrıca kıskançlığın erkeklere
nazaran kadınların yaşamında bir büyük role sahip olduğu hipotezi, erkek adaletsizliğinin
bir göstergesi olarak kabul edilebilir. Freud, kadınların daha düşük toplumsal statülerini,
kısmen psikolojik yaratılışlarına dayandırır (Nielsen,1990).
Çocuk cinselliği kavramıyla bağlantılı olması nedeniyle Freud’un psikoseksüel kuramı en
tartışmalı kuram olmuştur. Freud’a göre kişilik gelişimi, çocuğun farklı biyolojik dürtüleri,
ihtiyaç ve isteklerinin bir dizi sıralı psikoseksüel aşamadan geçerken, karşılaştığı
çatışmaları nasıl çözdüğüyle ilgilidir (Smith, 2007).
Anna Freud ile çalışan Erikson üç altı yaşlarında çocukların cinsel bölgeleriyle çok
ilgilendikleri konusunda aynı fikirdedir. Erikson kadının kişilik gelişimindeki anahtarın
Freud ve Deutsch’nin iddia ettiğinin aksine penis kıskançlığı değil hayati iç mekân olarak
algıladığı şeyin yapıcı ve yaratıcı duygusu olduğunu savunmuştur. Freud ile ayrıldıkları
noktalara rağmen o da Freud gibi kadın doğasını anlamak için biyolojiye atıfta
bulunmuştur. Erikson’a göre gelişimi etkileyen klitoris ya da penis kıskançlığı değil
rahimdir. Çünkü annelik kadın kimliğinin temelidir. Bu nedenle kadın biyolojik olarak
düşünülür ve diğer insanlarla ilişkileri de bununla ilgilidir (Smith, 2004).
Kuramının bir testinde Erikson, genç kadın ve erkeklerden bir tiyatro sahnesi ortamı
kullanarak manzaralar geliştirmelerini istemiştir. Bu testte erkekler yüksek duvarlı kuleli
dış mekânlar çizerken, kadınlar huzurlu iç mekânlar çizmişlerdir. Bazı kızların çiziminde
korkunç hayvanlar ve adamlar tarafından işgaller de yer almıştır. Fakat kızlar bu korkutucu
karşılaşmalarda erkeklerin gösterdiği korkunun aksine mizahla tepki vermişlerdir. Bu
14
çizimlerdeki yapıları yönlendiren uzamsal eğilimler cinsel bölgeleri andırır ve cinsel
bölgelerin yapısına paraleldir. Buradan hareketle Erikson bulgularını, kızların daha içe
kapanık ve erkeklerin daha dışa dönük olmaya eğilimli oldukları şeklinde yorumlamıştır
(Smith, 2004).
Bir diğer eleştiri ve tartışma konusu da tek ebeveynli ailelerle ilgilidir. Tek ebeveynli
ailelerin çocukları katı bir cinsel kimlik geliştirirler düşüncesidir. Ayrıca, penis kıskançlığı
ile penise sahip olmayan kadının değersiz olması fikri modern dünya standartlarına uygun
değildir. Sadece kadınların erkek cinsiyet rollerine olan kıskançlığı vurgulanmaktadır.
Oysaki kültürlerarası bazı deliller erkeklerin de kadınların doğurganlık becerilerini
kıskandığını hatta Freud’un bahsetmediği bir “rahim kıskançlığı” olabileceğini
göstermektedir. Bu kıskançlığın kadınların kadın cinsiyet rolü ve kısıtlı ayrıcalıkları ile
ilgili olmadığı kesindir. Aksine geniş olanaklarından dolayı kadınlar, erkeklerin cinsiyet
rollerini kıskanmaya meyillidirler (Abbott, 1983).
Başka bir tartışma konusu da, Freud’un biyolojik aşamaları sabit ve değişmez olmadığını
iddia etmesidir. Yapılan bir çalışmada, çocuklara üç parçaya bölünmüş kız ve erkek çocuk
ve kadın, erkek figürleri verilmiştir. Çocuklardan verilen on iki parçayı; bir kadın, erkek,
kız çocuk ve erkek çocuk figürleri şeklinde birleştirmeleri istenmiştir. Figürlere cinsiyete
uygun kıyafetler giydirildiği sürece çocuklar daha az hata yaparken figürler çıplak
olduğunda üç yaşındakilerin yüzde 88’inin en az bir hata yaptıkları, dört yaşındakilerin
yüzde 69’unun ve altı yaşındakilerin yüzde 31’inin bir hata yaptıkları görülmüştür. Bu
nedenle çocuklar vücutlarıyla ilgili farklı zamanlarda farklı farkındalık dönemlerine
ulaşabilirler. Freud’un kuramı, çocuklarda gelişim dönemleri ve daha sonra yetişkinlerin
davranışları ile ilgili fikirleri geliştirmede önemli olmuştur fakat aile, çevre ve
kültürlerdeki önemli farklılıkları göz ardı etmiştir (Abbott, 1983).
Adler’de (1999) Freud’u çocuğun ilk cinsel deneyimlerinin gerçekleştiğini iddia ettiği oral
dönemle ilgili eleştirmiştir. Adler’e göre ilk cinsel deneyimleri ya da fantezileri ağız ya da
anüsün cinsel organ rolü üstlendiği şekilde saptırmanın erkek ile kadınlar arasındaki ayrımı
belirsizleştireceğini ve yanlış kavramları yerleştireceğini savunmuştur.
15
Bilişsel Gelişim Kuramı
Toplumsallaşmayla ilgilenen psikologlar, Jean Piaget’nin etkisinde kalmışlardır.
Piaget’nin, toplumun pasif alıcılarından ziyade çocukların toplumsallaşmada aktif rolüne
vurgu yapması, sosyal öğrenme kuramı ile çelişmiştir. Lawrence Kohlberg, Piaget’nin
bilişsel gelişim modellerini kullanmıştır. Bu kuram, çocukların cinsiyet kimlik duygusu ve
cinsel tipleme becerisi edinme şekillerini açıklamıştır. Cinsel tipleme, tek bir cinsiyet için
uygun görülen davranışları tanımlamak için kullanılan bir terimdir. Çocuklar belirli ve
sabit aşamalardan geçerek cinsel kimlik edinirlerken cinsel tiplemeyi öğrenirler. Burada
altı çizilen çocukların aktif olarak nasıl cinsiyet anlayışı geliştirip, daha sonra bu anlayışa
göre pasif değil aktif bir şekilde kendilerini toplumsallaştırdıklarıdır (Ryle, 2012).
Bilişsel gelişim kuramları cinsiyet gelişimi ile cinsiyet kimliğinin başlangıcını erken
çocukluk yerine biraz daha ileri bir zamandan başlatmıştır. Bilişsel gelişimciler, doğuştan
gelen biyolojik farklılıkların cinsiyet farklılıklarını açıklamadığını savunurlar. Büyüdükçe
çocuklar cinsiyet ile ilgili bilgilerini yorumlayarak bilişsel filtrelerle yeni bilgiyi işlerler.
Çocukların kendi algılarındaki ve dünya görüşlerindeki sıralamayı inceleyen Piaget,
çocukların kendi toplumsallaşmalarının aktif katılımcıları olduğunu, çevresel etkilerin
pasif gözlemcileri olmadığını ileri sürmüştür. Farklı yaştan çocuklara uygun olan
görevlerin ve bilişsel süreçlerin sırasına vurgu yaparak bunu bilişsel gelişime uygulamıştır
(Kimmel, 2000).
Bu kurama göre cinsel kimlik edinimi çocuğun yaşamının temelidir. Altı yaşından sonra
çocuk dünyayı cinsiyetçi terimlerle algılar. Cinsel kimliğini elde etme süreci üç ya da dört
yaşları olduğu için çocuk geri dönemez. Kadınlar ya da erkekler için topluma göre uygun
olarak etiketlenen cinsiyet rolleri performansları sonradan doğru filtreye sahip olacak olan
çocuk tarafından kolayca kazanılır. Davranışlar cinsel kimliğe dayandığı için bir filtrenin
kazanımı tüm toplumlarda beklenilen insan gelişimi için gereklidir (Kimmel, 2000).
Bilişsel gelişim açıklamaları bir tür öğrenme kuramıdır fakat olgunlaşmayla birlikte
gelişimi, çocukların daha aktif bir katılımı olarak vurgulaması ile öğrenme kuramlarından
ayrılır. Cinsel tiplemenin bilişsel gelişim sürecinde, çocuk önce çevresinin cinsiyetçi
doğasını algılar. İnsanlar kadın ya da erkektir. Nesneler (saksı, kap-kacak, ruj gibi)
cinsiyetlerle ilişkilendirilmektedir ve belirli etkinlikler de (çim biçme, bulaşık yıkama gibi)
cinsiyetlerden biri tarafından gerçekleştirilmektedir. Ebeveynler ve toplumdaki diğer
16
insanlar çocukları kız ya da erkek olarak adlandırırlar. Bu durumda çocuk, cinsiyet
etiketlerine uygun olan davranışları, etkinlikleri seçer. Ebeveynler değil çocuk kendi
davranışlarının şekillendiricisidir (Nielsen, 1990). Bilişsel gelişim kuramı, çocuğun aktif
bir yorumlayıcı olduğunu savunur. Çocuk bilişsel olarak gördüğü şeyleri organize eder ve
öğrenme gerçekleşir. Öğrenmenin gerçekleşmesi için koşullanma ve teşvik gerekli
değildir. Çocuk çevresini etkiler, çevre çocuğu değil (Helgeson, 2012).
Bilişsel gelişim kuramı ile ilgili kavramlar, çevresel etkiler üzerinde daha çok
durulduğundan uzun yıllar göz ardı edilmiştir. Toplumsal cinsiyet rolleri ile ilgili bilgilerin
pasif bir şekilde gözlem ve eğitim yoluyla elde edilmesi fikrini kabul etmek 1960 ve
1970’li yıllarda daha kolay olmuştur. Bu fikirlere cevap ilk olarak Maccoby’nin (1966)
“Cinsiyet Farklılıklarının Gelişimi” adlı kitabı olmuştur. Maccoby’nin kitabında cinsiyet
farklılıkları çalışmalarındaki ilginç problemleri özetleyen ve cinsiyet farklılıklarını
açıklamak için kapsamlı kuramlar açıklayan bölümler vardır. Maccoby’nin taslak kitabında
cinsiyet gelişimi ile ilgili düşünülmesi gereken yeni bir yol ve kuram olan Kohlberg’in
bilişsel gelişim kuramı vardır. Tüm bilişsel gelişim kuramları Kohlberg’in kuramından
etkilenmiştir (Martin, 2000).
Kohlberg, çocuğun cinsiyet rolünü oluşturan cinsiyet davranışlarını öğrenme sürecinin üç
aşamada gerçekleştiğini öne sürmüştür. Çocuğun cinsel kimliğinin, kız ya da erkek
olduğunun farkına vardığı ve kendini kız ya da erkek olarak etiketlediği birinci aşama,
yaklaşık iki yaşında başlar. Bu aşamada çocuk bir cinsel kimlik geliştirmekte ve kendine
uygun cinsiyet özellikleri örneğin giyim tarzı, saç uzunluğu gibi, cinsiyet etiketleriyle
özdeşleşmektedir. Üç yaşındaki bir çocuk, elbiseleri kızlarla kısa saçı erkeklerle
özdeşleştirir. Kohlberg bu dönemde çocukların beton gibi katı olduğunu ileri sürer.
Kohlberg burada çocuğun çevresinde gördüğü şeyler için istisnalara izin vermemesini
belirtmektedir. Örneğin, milli giysileri olan etek giymiş bir İskoç erkeğinin kız olduğunu
söyleme eğilimindedir. Çünkü sadece kızlar etek giyer. Yaş ilerledikçe çocukların cinsel
kimliği daha kararlı bir hal alır ve cinsiyet rollerine uygun davranışları artar (Doyle, 1997).
Dört ile yedi yaş arası çocuklar fiziksel değişmezlik kavramına sahip değildir. Örneğin, su
dolu bardağın şekli değişse de miktarının aynı kaldığını anlayamazlar. Bu nedenle 5
yaşından önce sabit bir cinsel kimliğe sahip değildirler. Ancak beş yaşından sonra cinsiyet
kalıcılığını kazanırlar ve kendini kız ya da erkek olarak etiketleyerek aynı cinsiyetten
17
insanların ne yaptıklarına bakar, davranışlara değer biçer ve kendi davranışlarını
düzenlerler. Erikson, sosyal öğrenme kuramındaki sırayı tersine çevirmiştir. Çünkü bu
aşamada cinsel kimlik oluşmuştur ve çocuk kendini aynı cinsiyetten ebeveynle zaten
özdeşleştirebilmektedir. Bu özdeşleşmeyi bilişsel kuramcılar çok da önemsemezler. Çocuk
cinsiyet rolü davranışlarını, ebeveynler dışında, akranlar, TV, öyküler gibi pek çok
kaynaktan öğrenebilir. Kohlberg, cinsel kimliği oluşturmanın cinsel kalıpyargıları ve
cinsiyet özelliklerinin ilerleyen gelişimlerini yönlendirdiğini iddia eder (Basow, 1986).
Sosyal öğrenme kuramına göre çocuk ödüllendirilmekten hoşlanır ve cinsiyete özgü
davranışlar sergiledikçe ödüllendirildiğini fark eder. Ödüllerden hoşlanan çocuk cinsiyete
uygun davranışlar sergilemeye devam eder. Bilişsel gelişim yaklaşımında ise çocuğun
öncelikle hangi cinsiyetten olduğunu öğrendiği vurgulanır. Yani çocuk bir cinsel kimlik
geliştirir sonra da kendi cinsiyetinden beklenen davranışı gösterir. En sonunda çocuk
cinsiyete özgü davranış sergilemenin ödül getirdiğini kabul eder. Kohlberg’e göre çocuğun
“ben kızım” ya da “ben erkeğim” etiketlerini öğrenmesi cinsel kimlik gelişiminin
temelidir. Sosyal öğrenme kuramına göre ise cinsiyet rollerini öğrenirken cinsel kimlik
oluşumunun son basamak olduğu savunulur (Doyle, 1997).
Bilişsel kuramcılar, erkekler neden daha bireysel iken kızların neden daha toplumsal
oldukları sorusunu, çocuğun yaşından kaynaklandığı şeklinde cevaplarlar. Okul öncesi
dönem çocukları henüz tam bir cinsel kimlik geliştirmediklerinden bu niteliklerde farklılık
göstermezler. Okul öncesi dönem çocuklarının bir cinsel etiketleri vardır fakat bu
etiketlerin sabit ve sürekli olduğunu anladıkları yaş yedi yaştır. Yedi yaşından itibaren
cinsiyet rollerine uygun etkinlikleri gerçekleştirmeye ve bireysellik ve toplumsallık gibi
davranışları sergilemeye hazır hale gelirler (Basow, 1986).
Kohlberg’in çalışmalarının daha çok erkek çocukları ile ilgili olması ve kuramın kız
çocuklarına genellenmesi korkutucu olarak değerlendirilmesine neden olmuştur. Çünkü
Kohlberg’e göre kız çocuklarının kendi cinsiyetine değer vermesi, güçlü ve saygın bir
modelle kendini özdeşleştirmesi zorlayıcıdır. Zira aynı cinsiyetten olan modellerin çoğu
gerekli güç ve saygınlığa sahip değildir. Sahip olanlar da kadınlar için “uygun” olan
davranışları sergilemeyebilirler. Bu nedenle kız çocuklarının iki arada bir derede kaldığı,
kalıpyargıları kabul eden kadının güçsüz; etmeyenin de cinsiyete uygun olmayacağı
ikilemi tedirgin edicidir (Abbott, 1983).
18
Sosyal Öğrenme Kuramı
Çocukların cinsiyet rollerini nasıl öğrendiklerini açıklamak için pek çok psikolog Freud’un
kuramı yerine davranışsal yönelimli öğrenme modeli olan sosyal öğrenme kuramına
yoğunlaşmışlardır. Sosyal öğrenme kuramcıları her davranışın ödüllendirilmesini
savunmuşlardır (Doyle, 1997).
Freud’un gözlemlemesi zor olan bilinç dışı dürtülerine karşılık davranışçıların gözlenebilir,
test edilebilir gerçek insan ya da Skinner’de olduğu gibi sıçanların davranışlarını
yorumlamaları, psikolojiyi Freud tarafından gösterilenden daha bilimsel bir yöne itmiştir.
Davranışçılar, davranışın öğrenilebildiğini savunarak, davranışları tam olarak nasıl
öğrendiğimizi ortaya koymaya çalışmışlardır. Davranışları nasıl öğrendiğimiz sorusunun
temel yanıtı, ödül ve cezadır. Bir bebeğin, ebeveynine gülümsediğinde sözlü övgü alması
ile gülme eylemini tekrarlayacağı kuvvetle muhtemeldir. Yemek tabağını masadan atan bir
çocuk ise azarlanır, övgü almaz (Ryle, 2012).
Sosyal öğrenme kuramı cinsiyet rollerinin ediniminde ödül, cezalandırma ve pekiştirmenin
önemini kabul etmiştir fakat bunların gözlem ve taklit sürecinden sonra geldiğini ifade
etmiştir. Sosyal öğrenme kuramı, edimsel kuramla benzerlikler taşımaktadır. Her iki kuram
da oyunda kültürlerarası farklılıkları vurgulamışlardır (Smith, 2007).
Sosyal rol kuramı, kadın ve erkek cinsiyet rollerinin farklılıklarının altında yatan toplumsal
temellere bakar. Cinsiyet rollerine etki eden psikolojik ve sosyal süreçleri analiz eder. Bu
süreçler cinsiyet rollerinin oluştuğu, kadın ve erkeklerin sahip olması gereken rollerin
hazırlandığı süreçtir. Uygun ve başarılı rol performansı için genellikle kadına düşen evsel
ve itaatkâr davranışlar kadınların basmakalıpları haline gelir. Erkekler için başarılı rol
performansı ağırlıklı olarak temsili, kaynak edinimi ile baskın davranışlardır. Bu
davranışlar da erkeklerin basmakalıpları olur. Sosyalleşmenin merkezi cinsiyet rol
davranışları erken çocukluk döneminde gelişir ve ergenlik döneminde de devam eder
(Eagly, Wood, Diekman, 2000).
Sosyal öğrenme kuramının temeli taklit, model alma ve pekiştirmedir. Öğrenmenin en
basit mekanizması yapılan bir davranışın ödüllendirilmesi yoluyla pekiştirilmesidir.
Örneğin bir anne bulaşık yıkayan kızını övdüğünde kurama göre kız gelecekte de annesine
bulaşık yıkamada yardımcı olacaktır. Bir baba da düştüğü için ağlayan oğlunu (erkek adam
19
ağlamaz!) şeklinde azarlarsa erkek çocuk ilerde canı yandığında ağlamayabilir. Ebeveynler
çocuklarına cinsiyete özgü davranışları bu şekilde ödül ve cezalarla pekiştirerek öğretirler.
Fakat özellikle gençlerin cinsiyet rollerini nasıl öğrendikleri konusunu ödül ve ceza tam
olarak açıklayamaz. Kuramcılar bunu açıklamak için iki ek öğrenmeyi yani gözlemleyerek
öğrenme ve taklidi ileri sürmüşlerdir. Yeni bir davranışı öğrenmedeki en basit yol, model
alınan bir bireyin davranışlarını taklit etmektir. Taklit, gözlenen davranışı uygulama
şansını doğurur. Örneğin mutfakta kurabiye pişiren bir anneyi gözlemlemek küçük bir kız
için gözlemsel ve taklitsel öğrenmenin gerçekleşmesi için iyi bir fırsattır. Eğer kız çocuk,
iyi bir gözlem yaptıysa, ileride mutfağa girip kendi başına kurabiye pişirmeyi deneyebilir.
Sosyal öğrenme kuramında önemli öğe çocukların aynı cins ebeveyni gözlemleyerek taklit
etmesidir (Doyle, 1997).
Cinsel tiplemenin ilk pekiştiricileri olan ebeveynler çocuklar için ilk modellerdir. En çok
taklit edilen modeller şefkatli olanlardır. Cinsiyet değiştirme ameliyatı olan bir çocukta
ebeveynlerin etkileri de büyüktür. Ebeveynlerin bu çocuklara karşı tepkileri, çocuğun daha
sonra diğer cinsiyetteki davranışlarına etki eder. Fakat akranların etkisinin de cinsel
tipleme için güçlü pekiştiriciler olduğu söylenebilir. Bir kreşte yapılan deneysel çalışmada,
çocukların davranışları “kalıplaşmış erkeksi” ve “kalıplaşmış kadınsı” olarak ayrılmış,
araştırmacılar, öğretmenler ve akran grubundaki çocukların ne kadar cinsiyete uygun
davrandıklarını gözlemlemişlerdir. Araştırmada, öğretmenler daha çok kadınsı kalıpları
sergilemişler ve bunu her iki cinsiyette de ödüllendirmişlerdir. Fakat buna rağmen tüm
akran gruplarının tamamıyla cinsiyete uygun davranışları ödüllendirdikleri bulunmuştur.
Kadınsı kalıpları uygulayan erkek çocuklar eleştirilmiş ve bu çocukların daha az
arkadaşları olduğu tespit edilmiştir (Abbott, 1983).
Cinsiyete uygun davranışlar, yetişkinler, öğretmenler ve akranlar tarafından ödüllendirilir.
Oyuncak, kıyafet, oyun gibi tercihler toplum tarafından açık ya da örtülü onay ya da
eleştiriye maruz kalır. Kızların cinsiyete uygun olmayan oyunları oynama eğilimi daha
fazla olmasına rağmen, cinsiyete uygun olmayan davranışın kınanması erkeklerde kızlara
göre daha fazladır. Bir erkeğin hanım evladı gibi görünmesi hakaret gibi algılanırken, bir
kızın erkek Fatma görünmesi o kadar da kötü görülmez. Bunun nedeni kadınsı davranışlara
toplum tarafından daha az değer verilmesidir (Burr, 1998).
20
Helgeson’a (2012) göre ilk başta çocukların kimi taklit edeceği ayırt edici olmayabilir.
Çocuk herhangi birinin davranışını model alıp taklit eder ve daha sonra taklit ettiği
davranışlara çevrenin nasıl tepki verdiğine bakar. Davranış ödüllendirilirse, tekrar edilme
olasılığı artar. Televizyonda birinin başka bir insana yumruk attığını görürse aynı şekilde
kendisi de kardeşine yumruk atabilir. Anne baba yumruğa tepki verse de çocuk oyuncağa
yumruk atma konusunda karmaşık tepki verebilir. Eğer televizyondaki bir figürün taklidi
çevre tarafından olumlu şekilde karşılanırsa çocuk davranışı tekrar ederek tepki verecektir.
Gözlemleyerek öğrenmede davranışların sonuçları olumlu ise davranış tekrar edilir.
Çocuklar televizyonda övülen bir saldırganı taklit etmeye meyillidir.
Burr (1998), kız ve erkek çocukların belirli davranışları, kız ve erkek etiketleri ile cinsiyete
uygun ya da değil fikri oluşturduğunu ifade etmiştir. Gerçek kişilere ek olarak çocuklar,
televizyonlarda, reklamlarda, film ve çizgi filmlerdeki model kaynaklardan da yararlanır.
Bu kaynaklarda kadınların kalıpyargılara uygun şekilde temsil edildiğini ortaya koyan çok
sayıda araştırma da yapılmıştır. Yine yapılan araştırmalarda, kitaplarda ve televizyonlarda
erkeklerin kadınlardan sayıca daha fazla, daha aktif karakterler olduğu, kadın ve erkeklerin
geleneksel rol ve etkinliklerde gösterildiği bulunmuştur. Örneğin, Davies ve Harre (1990),
çocukların peri masallarının geleneksel olmayanlarına verdikleri tepkileri incelemek için
yaptıkları araştırmalarda, bu masalları kafa karıştırıcı bulmuşlar, hikâyelerde sunulan
alışılmamış kadın ve erkek rollerini fark edemeyeceklerini ileri sürmüşlerdir.
Sosyal öğrenme kuramı açısından kapsamlı olarak incelenen cinsiyet ile ilgili kavram,
saldırganlıktır. Bunun nedeni erkekler için saldırı modellerinin fazla olmasıdır. Karanlık
Şövalye, Çığlık, Katil Doğanlar gibi filmlerde sayısız cinayet raporu bulunmaktadır. Bir
film yapımcısı da ilginç bir şekilde filme dayalı taklit cinayetlerle suçlanmıştır. Saldırı
sadece filmlerde değil televizyon ve video oyunlarında da modellenmiştir. Dill ve Thill
(2007, yaptıkları araştırmada popüler video oyunlarındaki erkek karakterlerinin %83’ünün,
kadın karakterlerinin % 62’sinin saldırgan olarak gösterildiğini tespit etmişlerdir.
Sobieraj’da (1998) araştırmasında erkek çocuklara yönelik oyuncak reklamlarının
%69’unda fiziksel ve sözlü saldırılar olduğunu bulmuştur. Kız çocuklara yönelik oyuncak
reklamlarının hiç birinde ise fiziksel ya da sözlü saldırı yoktur. Peki, neden saldırganlık
davranışları model alınır? Başkalarının davranışını izlemek sadece o davranışın nasıl
yapılacağını öğretmez, aynı zamanda davranışın uygun, kabul edilir olduğunu da belirtir.
21
Saldırgan davranış, öğrenilen ve bilişsel olarak ulaşılabilen bir tepki olduğundan, saldırgan
davranışı teşvik, bilişsel olarak mevcut bir tepki getirir (Helgeson, 2012).
Bandura (1965), erkeklerin kız çocuklarına göre saldırgan bir model gördükten sonra daha
saldırgan davranmaya eğilimli olduklarını bulmuştur. Saldırgan bir şekilde davranma
teşvikleri tanıtılınca cinsiyet farkının yok olduğu gözlemlenmiştir. Bu araştırma, hem kız
hem de erkek çocukların saldırgan tepkileri öğrendiğini fakat
geçmişlerinde bu
davranışların daha az ya da hiç teşvik edilmemesi nedeniyle, kızların saldırgan davranışları
sergilemeye daha az eğilimli olduklarını belirtmiştir. Benzer şekilde Perry ve Bussey
(1979), taklit edilen modelin, cinsiyetin, çocukların rol modelden etkilenerek davranışı
taklit edip etmediği ile ilgili önemli bir değişkenken, sekiz ve dokuz yaşındaki çocuklar
için önemli olmadığını belirtmişlerdir. Yani sekiz ve dokuz yaşındaki çocuklar modelin
davranışın hatırlamışlar fakat modelin cinsiyetinden etkilenmemişlerdir (Basow, 1986).
Sosyal öğrenme kuramı ile ilgili bazı problemler vardır. Özellikle sunulan modellerde ısrar
edilmesi aynı cin ebeveynin taklidi, öğrenme mekanizmaları olan ödül ve ceza ile ilgili
tutumlar kuramın tamamen kabul edilmesini zorlaştırmaktadır. Çocuklar ille de aynı cins
ebeveyni model almak zorunda değildir (Abbott, 1983). Deneysel ortamlarda,
araştırmacılar, her iki cinsiyetin modelleri olması halinde, çocukların aynı cins ebeveynler
yerine daha güçlü daha baskın ya da daha tatmin edici modelleri tercih ettiklerini ortaya
koymuşlardır. Sonuç olarak ne edimsel koşullanma ne de model alma cinsel tiplemenin
derecesini tam olarak açıklayamamıştır (Nielsen, 1997). Özellikle kız çocukların, erkek
çocuklara göre daha çok her iki cinsiyetten ebeveyni model aldığı gözlemlenmiştir.
Cezalandırmanın eksikliğine rağmen bazı davranışlar devam etmektedir. Örneğin, kızlar
saldırganlık davranışları yüzünden ceza aldıklarında saldırmayı öğrenmezken erkek
çocuklar daha çok saldırgan davranışlar sergilemeye devam eder. Genellikle erkek
çocuklar saldırganlık davranışları nedeniyle ödüllendirilirler fakat bu akran onayı ya da
doğru davranışın sergilendiğine dair bir ödül sistemini işaret etmez. Kuramda ödül kavramı
nettir ama deneysel bir çalışmada erkek çocuklar ödüle rağmen oyuncak tercihini
bebeklerden yana yapmamışlardır. Buna rağmen model alma ve ödülün öğrenmede önemi
büyüktür (Abbott, 1997).
22
Cinsiyet Şema Kuramı
Cinsiyet şema teorisinin amaçladığı şey; cinsel tipleme olgusunun kısmen cinsel şema
sürecinden, kısmen de cinsiyet şemasını oluşturan cinsiyetle ilişkili toplulukların
temelindeki işlem bilgisine karşı genellenmiş hazır bulunuşluktan kaynaklanmaktadır.
Özellikle, teori
cinsel tiplemenin kısmen benlik kavramının cinsiyet şemasına
benzetilmesi gerçeği ile sonuçlanmasını amaçlar. Çocuklar toplumun cinsiyet şemasının
içeriğini öğrenirken, hangi özelliklerin kendi cinsiyetleri ve bundan dolayı kendileri ile
ilişkili olduğunu da öğrenir. Bu basit bir şekilde örneğin, erkeklerin güçlü, kızların zayıf
sanılması gibi her cinsin her boyutta ve özellikte farz edildiğini öğrenmeyi gerektirmez.
Fakat iki cinse de farklı açılardan uyarlanabilir boyutlarda olan daha derin dersleri içerir.
Bu nedenle güçlü-zayıf ölçütünün, kızlara uygulanan şemadan ayrıldığı gibi, fiziksel ya da
duyusal olarak beslenme ölçütleri de erkeklere uygulanan şemadan dolaylı olarak ayrılır.
Çocukların dünyasındaki yetişkinler, "uygun" cinsiyetteki özellikleri tam anlamıyla fark
etmedeki hazır bulunuşluklarına rağmen küçük bir kızın nasıl güçlendiğini ya da küçük bir
erkeğin nasıl şefkatli olduğunu nadiren fark eder. Çocuk bu şematik seçiciliğe başvurmayı,
kendi cinsiyetine uygun olarak tanımlanan ve böylece benlik kavramının derin içeriğini
düzenlemek amacıyla nitelikli hale gelen insan kişiliğinin pek çok boyutu arasından seçim
yapmayı öğrenir. Bu nedenle, benlik kavramı, cinsel tipleme halini alır ve bu yüzden iki
cinsiyet, kendi gözleri önünde, derecelendirmede farklı oldukları kadar, çeşitte (nitelikte)
de farklıdır (Bem, 1981, s. 355).
Şema kuramcıları, cinsiyet gelişimine yeni bakış açıları ve kavramlar sağlamışlardır.
Öğrenme kuramcıları gibi çevreye odaklanmak yerine, bireylerin çevrelerindeki bilgileri
yeniden yorumlama ve düzenlemeler için kullanacakları stratejiler üzerine çalışırlar. Şema
kuramcıları her çeşit cinsiyet kavramı ve toplumsal yargıların dikkat ve hafızaya etkilerini
araştırmışlardır. Ayrıca şema kuramcıları, kalıpyargılar hatalı olmasına rağmen nasıl hâlâ
devam ettirilmekte, kalıpyargılar neden değişime direnmekte ve neden çevresel verilerle
uyuşmamaktadır gibi açıklanması zor sorular için de cevap bulmuşlardır. Cinsiyet Şema
Kuramı Sandra Bem tarafından geliştirilmiştir (Martin, 2000).
Bem, cinsiyet kuramında bilişsel gelişim ile sosyal öğrenme kuramlarının bazı yönlerini
birleştirmiştir. Kuramdaki temel nokta, kültürün kadınlık ve erkeklik tanımlarını
düzenleyerek kodlamak için hazır bulunuşluk olarak adlandırılan cinsiyet şeması
23
süreçlerinin cinsiyete uygun davranışlara yönlendirilmesidir. Yani cinsel tipleme çocuğun
kendi bilişsel süreçleriyle gerçekleşmektedir. Bem, bu süreçlerin toplumun cinsiyete göre
farklı tepkilerinden kaynaklandığını savunur. Çocuk çevresel bilgilere göre cinsiyetleri
ayırır ve cinsiyete göre farklı davranır. Bem bilişsel ve öğrenme boyutunu birleştirir
(Nielsen, 1990).
Martin ve Halverson (1981), Bem ve Kohlberg’in geliştirdiği kuramları inceleyerek, iki
kuram arasındaki benzerlik ve farklılıkları ortaya koyan bir çalışmaya imza atmışlardır.
Her iki kuramın çocukların şemalarını oluşturmak için cinsiyet çevresini kullandıklarını
savunduklarını ifade etmişlerdir. Bem’in cinsiyet değişmezliğinin cinsel kimlik gelişimi
için gerekli olmadığını ileri sürmesini, Bilişsel gelişim kuramı ile cinsiyet şeması
kuramının ayrıldığı nokta olarak belirtmişlerdir. Yani, bir çocuğun şema oluşturması için
kız ya da erkek olduğunun ayrımına varmasına gerek yoktur. Ayrıca Bem toplumsal
etkileri göz ardı etmezken, Kohlberg çocukların gelişimlerinin bir parçası olarak cinsel
tiplemeci bilgiyi edineceklerini iddia etmiştir (Smith, 2007).
Buraya kadar cinsiyet şeması kuramının, toplumsallaşmaya yaptığı vurgunun bilişsel
gelişim kuramından farklı olmadığı görülmektedir. Fakat bilişsel gelişim kuramına yapılan
en önemli eleştirilerden bir tanesi; kültür ve toplumun rolüne çok dikkat çekmemesi ve
neden cinsiyetin, toplumsal kategorileşmenin en önemli elemanı olduğuna açıklık
getirememesidir. Şema kuramı bu endişelere değinir ve bireyin ötesinde toplumsal
süreçlere değinir (Ryle, 2012).
Bem süreci şöyle açıklar; çocuk sadece anatomi ve iş bölümü aracılığıyla değil, soyut ve
mecazî boyutu her yönüyle, kültürün kadın ve erkeği nasıl tanımladığını öğrenir. Dünyanın
kadın ve erkek olarak ayrıldığı ve cinsiyetle ilgili içerik bilgisine ulaşır. Hangi özelliklerin
cinsiyetle ilgili olduğu bilgisi dışında boyutların farklı şekillerde uygulanabilir olduğunu
öğrenirler. Örneğin, güçlü-zayıf; erkekler için dikkat çeken bir boyutken, fiziksel ve
duygusal boyut; daha çok kızlar için düşünülür. Çocuk yeni bilgileri değerlendirip ve
benimseyerek cinsiyetle ilgili bilgilerle ilişki kurar, sürekli bir cinsiyet şeması geliştirmek
için bilgileri kodlar ve düzenler (Nielsen, 1990).
İnsanlar, dış dünyayı işlemden geçirirlerken şemaları kullanma biçimleri bakımından
bireysel farklılıklar gösterir. Kendilerini ve dünyayı cinsiyetçi sınıflandırma ile ifade
edenler şematik ya da cinsel tiplemeci, tam tersi dünyayı çift cinsiyetli bireyler gibi
24
cinsiyetçi sınıflandırmalarla ifade etmeyenler ise cinsel şematik olmayanlar olarak
düşünülürler. Bu açıdan cinsiyet şeması kuramı önemlidir. Kültürler dünyayı, hemen her
şeyi kadın ve erkek olarak sınıflandırmasaydı (örneğin, oyuncaklar, konuşma tarzı, renkler
vb.) çocuklar cinsiyet şemaları geliştirip kullanmayacaklardı. Kültürler cinsiyet ayrımına
yaptıkları vurgulara göre farklılık gösterirler (Basow, 1986).
Cinsiyet şeması, kadın ve erkek olmanın anlamını ve bu sınıflandırmayla hangi davranış ve
duyguların ilgili olduğunu tanımlar. Yeni doğmuş bebeğe hediye almadan önce bebeğin kız
mı yoksa erkek mi olduğu sorulur. Bu cinsiyet kategorisi, kıyafet, renk, oyuncak
tercihlerini belirler. Terzide dikiş dikenin kadın olduğu düşünülür zira dikiş dikmek erkek
değil kadın cinsiyet rolüne aittir. Bir sekreterin de kadın olduğu ve kadınların sekreter
olarak işe alındığı düşünülür. Çünkü sekreterlik de kadın cinsiyet şemasına aittir. Hatta
erkekleri sekreter olarak işe almak için yönetici asistanlığı terimi bile üretilmiştir
(Helgeson, 2012).
Bem, cinsiyet şemasını desteklemek için kapsamlı deneyler yapmıştır. “Bem Cinsiyet
Rolleri Envanterini” geliştirmiştir. Cinsel tiplemeci olan kadın ve erkekler, olmayanlara
göre toplumsal cinsiyet açısından kendileriyle ve çevreyle ilgili daha çok bilgiyi işlerler.
Cinsel tiplemeci olmayan bu insanlar kadın ve erkek kavramları olmaksızın kendilerini
dominant ve şefkatli olarak ifade edebilirler. Cinsel tiplemeci insanlar için cinsiyet
kavramları keskin olduğu için kendilerini bu şekilde tanımlarlar (Nielsen, 1990).
Cinsiyet şema kuramı cinsiyet rollerinin edinimi süreciyle ilgilidir, cinsiyet rollerinin
içeriğini tanımlamaz. Kuram, dünyanın kadın ver erkek olarak ikiye ayrıldığını, kültürün
bu ayırmayı vurguladığını savunur. Kuram rollerin edinimini tanımlarken bilişsel gelişim
ve sosyal öğrenme kuramını birleştirir. Sosyal öğrenme kuramı, kadın erkek cinsiyet
rollerinin nasıl öğrenilip neleri ilişkilendirildiğini, bilişsel gelişim kuramı da yeni bilgilerin
kadın ve erkek kategorilerine nasıl kodlandırıldığını açıklar. Çocuklar, yeni bilgiyi
düzenlerken, bir cinsiyet kategorisini ya da şemayı kullanmayı öğrenir (Helgeson, 2012).
Cinsiyet şema kuramında Bem, çift cinsiyetlilik yani androjen kavramını da sıklıkla
kullanmıştır. Çift cinsiyetli insanlar, androjenler, hem kadınsı hem de erkeksi özelliklere
sahiptir. Androjenler, davranışlarını geleneksel cinsiyetçi anlayışa göre sergilemedikleri,
cinsiyetçi düşünmedikleri için, cinsel şematik olmayan bireyler olarak tanımlanmışlardır.
Bem, cinsel şematik olmayan kişilerin hem kadınsı hem de erkeksi özellikleri
25
sergileyebilecek esnekliğe sahip olacaklarını düşünmüştür. Buna karşı cinsel şematik olan
bireyler, cinsiyetine uygun olarak, kadınsa kadın, erkekse erkeksi özellikleri sergiler.
Kuram, çapraz cinsel tiplemeci bireylerin (kadınsı erkekler, erkeksi kadınlar) cinsel
şematik olduklarını, cinsiyeti, davranışları düzenleyici olarak kullandıklarını fakat diğer
cinsiyetin kurallarına bağlı kalabileceklerini ifade etmiştir (Helgeson, 2012).
Bem, bilişsel gelişim kuramını, neden çocukların kendilerini cinsiyete bağlı olarak
toplumsallaştırdıkları sorusuna cevap verememesi nedeniyle eleştirmiş ve ırk, dil, din ve
hatta göz rengi gibi kolay ulaşılabilir kategorilere rağmen cinsiyetin neden çocukların
kimliklerini oluşturan önemli bir etken olarak görüldüğünü sorgulamıştır. Bem, “neden
cinsiyet?” sorusunu sormuştur. Cinsiyet,
küçük çocukların yaşamlarında önemli bir
farklılık haline getirilmiştir sorusuna bilişsel gelişim kuramının bir yanıt sağlamadığının
altını çizmiştir. Bu sorularla bilişsel gelişim kuramıyla ilgili problemleri ortaya koymuştur.
Birincisi, bilişsel gelişim kuramı bireysel kararlar ve davranışlara ayrıcalık tanıma
konusunda hatalıdır. İkincisi çocukların kendilerini, cinsiyete özgü davranışları dışarıdan
herhangi bir baskı olmadan öğrenerek toplumsallaşmayı başarmalarıdır. Cinsiyet şeması
kuramı bu problemleri ikisi arasında bir denge kurarak, sosyal öğrenme kuramında önemli
olan dış baskıların uzağında düzenlemek için çalışmıştır (Ryle, 2012).
Toplumsal Cinsiyet Rolleri
Roller, toplumda sosyal ilişkiler içinde bulunulan insanlara dair edinilen yer ve beklentilere
dair fikirlerdir. Örneğin, anne ve çocuk arasında bir bağ vardır ve annelerin çocuklarını
sevmesi beklenirken çocuğun da annelerini sevmesi ve itaat etmesi beklenir. Bu beklentiler
insanlar arasındaki ilişkilerin şartlarını belirler. Böylece roller hem insanların kimliklerini
hem de sosyal konumlarını belirler. Çocuğunu ve hasta annesini besleyen kadının her iki
durumda da oynadığı rol aynı değildir. Davranış aynı olmasına rağmen birinde anneyken,
annesini beslerken çocuktur. Bu, rollerin ilişkilerdeki pozisyona göre değerlendirilmesine
olanak sağlar (Johnson, 2005).
Lorber (2004), batılı filozofların, tek bir cinsiyetin varlığına ve kadının içsel organlarının
erkeğin ters yüz edilmiş hali olduğuna inandıklarını ifade etmiştir. Fakat artık günümüz
dünyasında bu görüşün yerini kadın ve erkek olarak iki farklı cinsiyetin olduğu görüşü
almıştır. Bu anatomik farklılıklar kadınları sosyal yaşamda da farklı bir noktaya getirmiştir.
Feministler anatomik farklılıkları kültürel tabanda farklı rol edinimleri şeklinde
26
vurgulamışlardır. Lorber (2004) ayrıca bu bakış açısının, toplumsal cinsiyet eşitsizliğine
kadar giden, toplumsal uygulamalarla cinsiyetlerin, rollerin kasıtlı olarak ikiye ayrıldığını
belirtmiştir.
On dokuzuncu yüzyılda kadınlar, anneden başka bir şey olamaz fikri hâkimdi. Anneler
geleceğin bireylerini yetiştirmekle sorumluydular. Annenin etkisi çocuk üzerinde büyüktü;
çocuğun büyük adam ya da katil olması annenin elindeydi. Böylece annelik mesleği
dışında başka şeylere ilgi duyan kadınlar kötü ve ahlaksız olarak kabul edilmekteydi
(Çeler, 2013). Toplumsal cinsiyetin inşası, bedeni, cinsiyet ve kimlik kategorilerine göre
sabitleyen iktidar ilişkilerinin normatif işleyişi içerisinde gerçekleşir. Bu bağlamda
toplumsal cinsiyet tartışması, iktidar ve beden politikaları tartışmasıyla birlikte anlamlı bir
zemine oturan tarih yüklü bir alandır (Arpacı, 2013). Toplumsal cinsiyet bedenleri de
şekillendirir. Hareket halindeki bedenlerle beraber o bedenlerin yaşadığı her yeri de
şekillendirir. Toplumsal cinsiyet odaklı anlayış tarafından yapılan yönlendirmelerle,
cinsiyete bağlı araçlarla, yaşanılan hayatlar kelebeğin kozası gibi çevrilir (Illich, 1982).
Cinsiyet ayrılması tarih boyunca evrensel bir durumdur. Toplumda cinsiyet ayrımı
hiyerarşiktir. Erkek üstte kadın alttadır. Cinsiyet sırayla ayrılmış işlerdir. Kadınların sosyal
statüleri bu sıralı işlerde belirlenmiştir. Cinsiyetler arası hiyerarşik iş ayrımını yok edip,
kadınlarla erkeklerin eşit sosyal statülere kavuşması isteniyorsa, cinsiyetler arasındaki
hiyerarşi ve iş ayrımının ortadan kalkması gereklidir (Hartmann, 2002).
Spade ve Valentine (1992), toplumsal cinsiyeti öğrenmenin zor ve karmaşık olduğunu
ifade etmektedir. Çünkü toplumsal cinsiyet, öğrenilen davranışların yanı sıra aslında
davranışların toplum içinde kurumsallaşmış beklentilerdir. Bu beklentiler sayesinde yeni
bir
sosyal
çevreye
girildiğinde
toplumsal
cinsiyete
uygun
davranışların
nasıl
sergilendiğinin çevresel ipuçları bulunur. Bu ipuçları sayesinde bazen toplumsal cinsiyete
tamamen uyar bazen de esnek davranılır. Gerçekte toplumsal cinsiyetin beklentilere cevap
vermek için yaratıldığı vurgulanmaktadır. Cinsiyet rolleri ile ilgili kurallar her zaman açık
olarak ifade edilmez, üstü kapalı olarak bazı sembollerle de aktarılabilir (Conway, 1989).
Cinsiyet tartışmaları aile ile birlikte alınmalıdır. Küçük yaşlardan itibaren, aile içi iş
bölümü, iletişim, roller paylaşımı gibi konularda cinsiyet deneyimleri yaşanmaktadır. Aile
büyükleri çocuklardan kız ya da erkek olmalarına göre cinsiyetlerine göre hareket
etmelerine
yönelik
beklentilerini
belirtirler.
27
Bu
beklentilere
göre
davranışların
sergilenmesini isterler. Böylece cinsel kimlikler, iş seçimleri, görevler cinsiyetçi bakış
açılarına göre şekillenir. Cinsiyetçi bakış özellikle eve ekmek getirme, ev işi, çocuk bakma
konularında çok etkilidir. Bu nedenle para ve eve ekmek getirmenin bir güç kaynağı olarak
görülmesi feminen değil, maskülen bakış açısının söylemidir (Brues ve Pearson, 1995;
Yörükoğlu, 2010). Toplumsal cinsiyetin farklı kavramlaştırılması çelişki ve karmaşalara
neden olsa da aile içinde ve aile dışında ilişkilerin neye göre tanımlandığı ve mücadele
süreci açısından önemlidir. Toplumsal cinsiyet toplumsal ilişkiler ağını açıklamak için
kaynak sağlar (Dedeoğlu, 2000).
Armato (2012), toplumsal cinsiyetin ev işlerinin düzenlenmesi ve aile yaşamının
sürdürülmesi için bir temel olabileceğini ama tek başına yeterli olmayacağını
belirtmektedir. Çünkü aile yapıları farklılıkları, sınıf, ırk, kültürlerarası toplumsal cinsiyet
farklılıkları gibi nedenlerden ötürü çeşitlilikler bulunmaktadır. Toplumsal cinsiyetin ev içi
pratikleri kültürden, geleneklerden ayrı olarak uygulanamaz. Evde işbölümünün sadece
toplumsal cinsiyetle yapılması zor olabilir o nedenle sosyolojik analizlerden de
yararlanılması gerekir.
Aile hayatında en fazla kadınların annelik rolü idealize edilmiştir. Çocuk doğurma,
emzirme gibi biyolojik kökenli yetenekleri zamana bağlı ve bölgesel olarak değişkendir.
Annelik sosyal bir yapıdır. Bu sosyal yapıya mistik bir takım özellikler de yüklenir.
Doğuştan gelen yetenekleri, fedakârlıkta bulunma, ahlaki saflık, hayata dair hedeflerinin
azlığından ötürü doğal olarak çocuk bakımı için uygun oldukları düşünülmektedir. Annelik
üzerine atfedilmiş kurallar kadınlarla ilgili düşünceleri ve anneliği şekillendirmiştir. İkinci
dünya savaşından sonra ekonomide kadın gücüne duyulan ihtiyaç ile kadınların iş hayatına
girmesinin bile öncelikli sorumluluk alanı olan annelik kurallarına bir etkisi olmamıştır.
Hatta kadınlar hem evde hem iş yerinde çalışan kadın çelişkisinin ortasına düşmüşlerdir.
Fakat kadınların dışarda ve evde çalışmayı dengelemesi sonucu, anneliğin tam zamanlı bir
sorumluluk olduğu yaklaşımı bozulmuştur (Glenn, 1987; Lopata, 1987).
Metin (2011), gündelik hayatın tarihsel döngüsünün kadın ve erkek kimliklerini ürettiğini,
modern kadınların bu döngüyü aştığını fakat geleneksel annelerin, geleneksel kalıpyargıları
kabullenerek sahiplendiğini ifade etmiştir. Sahiplendiği geleneksel kalıpyargıları çocukları
aracılığıyla nesilden nesile aktararak toplumsal olarak üretilmiş cinsiyeti devam
ettirdiklerini belirterek cinsiyetin faili olarak anneleri işaret etmiştir.
28
Kuzucu (2011), yaptığı araştırmada babaların çocukların bakımına katılımında eskiye
oranla artış olsa da çocuğun bakımına katılımını olumsuz etkileyen geleneksel cinsiyet
rollerinin halen sürdürüldüğünü savunmuştur. Kadınların çalışma yaşamında daha çok var
olmasıyla arzu edilen noktada olmasa da erkeklerle daha eşit pozisyonlarda yer aldıklarını
belirtmiştir. Kadınların iş yaşamına katılımıyla birlikte aile içi sorumlulukların yeniden
belirlenmesine yönelik gelişmeler görülmeye başlanmıştır. Böylece aile içi ilişkilerin daha
demokratik olacağı ve bunun da başta çocuklar olmak üzere tüm aile fertlerinin üzerinde
olumlu etkiler yapacağını ifade etmiştir.
Evrimsel psikolojiye göre kadınlar ve erkekler farklı ya da aynı uyum problemleri ile karşı
karşıyadır. Fiziksel olarak kadınlar çocuk doğurma problemi ve doğum sonrası
fizyolojisinin değişme problemiyle karşı karşıya kalırken, erkeklerin böyle bir problemi
yoktur. Bilgiyi işlemede de farklılıklar yaşarlar. Örneğin, döllenme kadının bedeninde
gerçekleştiği için kadının annelik duygusu erkeklere göre daha önce olur. Erkekler babalık
konusunda uyum problemleriyle karşılaşabilir (Buss, 2004). Kadın ve erkekler arasında
fark olduğu sonucuna ulaşanlar, genellikle bu farkların sabit olduğuna inanırlar (Deaux ve
Major, 2004, s. 72).
Aile içi yaşam, iş bölümü gibi konulardan başka özellikle cinsiyet rolleri konusunda
kültüre çok fazla atıfta bulunulmuştur. Toplumsal cinsiyetle ilgili araştırmalarda kültürle
ilgili fikirler karışıktır. Bugün kültürlerarası çeşitlilikle birlikte, toplumsal bileşenlere
hizmet toplumsal cinsiyet modelleriyle kurulan toplumsal sınırlar görülmektedir. Dünyayı
paylaşan iki cinsiyet, kadın ve erkek arasındaki ilişki, kalıpyargılar, toplumsal ve bireysel
düzey gibi çok çeşitli yollarla ele alınabilir. Kadın ve erkek davranışlarının kültürel
formunu toplumsal otoriteler, ekonomik, siyasi, dini kurumlar üretir. Sosyologlar,
psikologlar ve diğer alanlardaki araştırmacılar, kadınlar ve erkekler arasındaki cinsiyet
hiyerarşisinin eşitsiz güç dağılımının iki cins arasında nasıl şekillendiği ile ilgili önemli
açıklamalarda bulunmuşlardır (Conway, 1989).
Herkes bir cinsiyetle doğar. Fakat toplum kızlara ve erkeklere farklı roller, nitelikler
yükler. Toplumsal cinsiyet rolleri kültürel olarak belirlenmiştir. Ann Oakley de toplumsal
cinsiyetin bir kültür meselesi olduğunu ve toplumsal cinsiyetin biyolojik kökeni
olmadığını, cinsiyetle toplumsal cinsiyetin arasındaki bağın doğal olmadığını belirtir
(Eğitimsen, 2010).
29
Toplumsal cinsiyet, kadın ya da erkek olmaya toplumun ve kültürün yüklediği anlamları
beklentileri ifade etmektedir; kültürel bir yapıyı karşılamaktadır ve genellikle bireyin
biyolojik yapısı ile ilişkili bulunan psikolojik özelliklerini de içermektedir. Toplumsal
cinsiyet, bireyi kadınsı (feminen) ya da erkeksi (maskülen) biçimde karakterize eden psikososyal özelliklerdir (Bayhan, 2013, s.153).
İnsanlar arasında doğumdan sonra kalıtsal olan bazı yaradılış farklılıkları bulunur. Bu
farklılıklar yetişkinlerin karakter yapılarında kendini gösterir. İçinde yaşanılan toplumun
kültüründen alınan ipuçları ile mizaç belirlenir ve bu seçimler sosyalleşmeyle, küçük
çocukların bakımında, oyunlarında, sanat, felsefe, din ve diğer alanlarda ifade bulur (Mead,
2004).
Erkekler ile kadınlar arasındaki bu yapısal farklılıkların ve özelliklerin bulunması bir
gerçektir. Ancak bu farklılıklar sadece biyolojik, fizyolojik veya psikolojik değil, aynı
zamanda kültürel ve sosyolojiktir. Zira yapısal farklılaşmalar olarak ifade edilen bazı
hususlar, öğrenilmiştir ve insanların davranışlarının sadece bu yapısal özelliklerin etkisinde
oluşması ve şekil alması söz konusu değildir. Tüm bu farklılıklar, cinsiyet özellikleri ile
birlikte cinsiyete yönelik kültür tarafından ön görülen kalıpyargıların ve rollerin
öğrenilmesine de bağlıdır. Çünkü çoğu zaman kadına ve erkeğe atfedilen özelliklerin
kültür içerisinde tanımlanmış, öngörülmüş bir yeri bulunmaktadır (Ersoy, 2009, s. 213).
Sosyologlar, psikologlar, kadınlar ile erkekler arasındaki farklılıkların biyolojik farklılıklar
ile açıklanamayacağını savunurlar. Dolayısıyla bir toplumda kadın ve erkeklerin toplumsal
hayata katılım biçimi, oranı, görünürlüğü ve temsil biçimi önemli oranda o toplumda
geçerli olan toplumsal cinsiyet algısından etkilenir. Başka türlü ifade edilecek olursa, bir
toplumda kadın ve erkeğin toplum içindeki statüsü ve buna uygun rollerini büyük oranda
toplumsal olarak kurulan toplumsal cinsiyet rejimi, cinsiyet rolleri belirler (Ökten, 2009).
Bu inançlar bütününe toplumsal cinsiyet ideolojisi denilebilir. Belli bir toplumsal cinsiyet
ideolojisinin etkisinde yaşayan kadın ve erkekler, davranışlarını ideolojinin beklentilerine
göre düzenlerler. Fakat toplumsal cinsiyet ideolojisinin etkileri her bireyde farklılıklar
gösterebilir. Bu farklılıklar kişinin yaşı, statüsü, ırkı ve zamana göre değişiklikler
gösterebilir (Keller Fox, 2007; Ersoy, 2009).
Kadınlar ve erkekler arasındaki cinsiyet, biyolojik, rol farklılaşması ile ilgili olarak
Buss’un (1989) yaptığı araştırma bulguları ilginçtir. Dünya çapındaki otuz üç ülkeden otuz
30
yedi denek ve on binden fazla cevabı analiz ederek ortaya koyduğu sonuçlara göre,
katılımcı erkekler eş olarak aradıkları kadınlarda gençlik ve fiziksel çekiciliğe önem
verdiklerini belirtmişlerdir. Kadınlar ise eş olarak aradıkları erkeklerde iyi ekonomik
durum, hırs ve güce önem verdiklerini belirtmişlerdir. Erkeklerin kadınlarda aradığı
fiziksel gençlik ve fiziksel güzellik, aslında biyolojik cinsiyete yani kadının doğurganlık ve
annelik rollerine atıf olarak görülmüştür. Kadınların da eş seçimlerini doğacak çocukları
için bir yatırım olarak gördükleri düşünülmektedir. Eş seçimlerindeki bu farklılıklar, her
iki cinsiyetin kendi üretimsel performansları açısından devam etmektedir (Dion ve Dion,
2001).
Butler (2010) ise, toplumsal cinsiyet ile ilgili olarak kültüre yapılan atıflara karşı çıkmıştır.
Cinsiyetin toplumsal cinsiyet olduğunu, en başından cinsiyet ile toplumsal cinsiyet
arasında bir ayrım olmadığını ve cinsiyetin kendisinin toplumsal cinsiyetin bir kategorisi
olarak kabul edilmesi halinde toplumsal cinsiyetin kültürle olan ilişkisini yorumlamaya
gerek kalmayacağını belirtmektedir.
Cinsiyet rollerini incelemek, toplumsal cinsiyet hakkında fikir sahibi olmak için iyi bir
yoldur. Çünkü toplumsal cinsiyet kimliğine bürünmüş davranışlar toplumun rollerimiz ile
ilgili beklentileri hakkında ipuçları sağlar. Bu durum bazı sosyologları davranışların
sosyalleşmeye bağlı olmasına rağmen cinsiyetler arası biyolojik farklılıkları vurgulamaları
konusunda cesaretlendirmiştir. Eğer var olan cinsiyet rolleri toplumda iş görüyorsa, bu
roller toplum için çok uygun bir durumdur gibi kusurlu bir mantığa gidilebilir. Örneğin,
Amerikan toplumunda kadınlar çocuk bakma konusunda en iyilerdir, erkekler de çalışma
hayatında en iyilerdir düşüncesi vardı. Parsons ve Bales (1955) gibi sosyologlar bu rol
farklılıklarını araçsal roller ve ifadesel roller olarak ayrıştırarak açıklama yoluna
gitmişlerdir. Erkeklere çocukluklarından itibaren araçsal, yani görev odaklı olmak,
kadınlara ise ifadesel olmak, yani diğer insanlarla etkileşimde bulunarak öğrenmek
öğretilmiştir. Bu fikre göre evde oturup çocuk bakmayıp, dışarda çalışan kadınlar toplum
için işlev bozukluğu yaratmaktadır. Cinsiyet rolleri kavramı, baskın olan erkek egemen
odaklı toplumsal cinsiyet anlayışı ile rekabet etmek yerine aslında onu pekiştirmiştir. Bu
anlayış feminizmden etkilenen sosyologlar için sıkıntılı bir durum olmuştur. Cinsiyet rolü
fikri cinsiyet eşitsizliği ile mücadele eden feminist sosyologlar için kabul edilemezdi.
Toplumsal cinsiyet rolleri kavramı ailelerin çalışması yoluyla değişime uğramıştır (Ryle,
1995).
31
Walby (1986, 2002) aile çalışmasında; ev hanımlarının yarı ve tam zamanlı olarak eşleri
tarafından faydalanılan bir sınıf olduğunu düşündüğü için, ev hanımlarının bir sınıf olarak
anılması gerektiğini iddia etmiştir. Bununla birlikte tüm kadınların bir sınıf olduğunu iddia
etmez. Çünkü tüm kadınlar, ev hanımı değildir ve üretimin erkek egemen boyutunda bir
sınıfa dahil değildir. Bu kategoriye sadece yaptıkları ev işleri için eşleri ya da babaları
tarafından ücret ödenmemiş ev hanımları alınabilir. Delphy’nin (1977) iddia ettiğinin
aksine gelecekte bir gün ev hanımı olacaklar diye tüm kadınlar bir sınıf olarak görülemez.
Sınıf konumu bireyin yaptığı işe ve piyasa değerine bağlıdır. Öğütle’de (2013)
araştırmasında ücretli ev emeği olgusundan bahsetmektedir. Kadın işi olarak görülen ev
işinin başka bir kadına ücretle yaptırılmasının sınıf ve toplumsal alanda iş bölümünün
yürüme şekliyle ilgili ipuçları verdiğini belirtmektedir.
Batı toplumlarında geleneksel olarak kadınlar ve erkekler farklı kurumsal alanları kontrol
etmişlerdir: erkekler, şirketler, millet meclisleri, hastaneler ve bankalar gibi kamusal
arenada, kadınlar ise özel veya evsel aile alanında boy göstermişlerdir. Son yıllarda
erkeklerin ve kadınların egemen olduğu iki sahada gözle görülür ve önemli değişiklikler
meydana gelmiştir. Çok daha fazla sayıda kadın yönetici, doktor ve avukat olmuş (ancak
muhakkak lider konumunda değil), ve daha fazla erkek evdeki ve ebeveyn olarak
sorumluluklarını yerine getirmeye başlamıştır. Genel görünüm yine de çok fazla
değişmemiştir, kamuda liderlik konumlarında kadınlardan çok erkekler görülmeye,
kadınlar ise özel veya evsel sahada baskın olmaya devam etmiştir (Blumen ve Lipman,
1994, s. 122).
Kadınlar anne, ev hanımı, eş ve çalışan kimlikleri ile çalışma yaşamına katılmaktadır.
Ancak, kadınlar çalışma yaşamlarında taşıdıkları bu kimlikler ile farklı sorunlarla karşı
karşıya kalmaktadır. Cinsiyet ayrımcılığının yarattığı sorunlar kadınların işgücüne katılımı
ile birlikte “çalışan kadın“ problemi olarak ortaya çıkmıştır. Cinsiyete dayalı mesleki
ayrımcılık çalışma yaşamının özelliklerinin, daha çok erkeğe özgü önyargı ve değerlerden
kaynaklandığı görülmektedir (Parlaktuna, 2010, s. 122).
Kadın ve erkeklerin meslek seçimleri, özellikle üniversitede bölüm seçimleri söz konusu
olduğunda ortaya çıkan tabloda erkeklerin soyut düşünce gerektiren alanlara daha çok ilgi
gösterdikleri görülmektedir. Hemen her ülkede matematik, fizik ve mühendislikte daha çok
erkek varken, örneğin muhasebede daha çok kadınlar olabiliyor. Bir diğer veri akademik
32
kariyer seçiminde ve akademisyenlerin cinsiyet dağılımındaki farklılıklardadır. Matematik,
fizik ve mühendislik kadın profesörlerinin oranı %50’den azdır (Kılınç, 2012). Bundan
başka felsefecilerin de ağırlıklı olarak erkek olduğu ve felsefenin bir erkek uğraşı olduğu
ilgi çeken mesleki farklılıklardandır (Berktay, 2010).
Adler (1999), Matematik gibi konularda erkeklerin, dil gibi bazı alanlarda ise kız
çocuklarının daha yetenekli olduğunun ispatlandığını, erkek meslekleriyle erkek
çocuklarının daha yetenekli olduğunun görüldüğünü ifade etmiştir. Fakat bunun
görünürdeki bir yetenek olduğunu, kızlarının durumunun ayrıntılı incelenmesiyle,
kadınların yeteneksiz olduğunun bir uydurmaca olduğunu iddia etmektedir. Kadınların
ikincilliğine karşı kanıt olarak, kadınların, edebiyat, teknoloji, tıp gibi birçok alanda
erkeklerle başa baş mücadelesi ve başarısını sunmuştur.
French’in, cinsiyet eşitsizliği ile ilgili çok eleştirilen ataerkil toplumlara karşılık olarak
anaerkil yaşamla ilgili yaptığı araştırma da ilgi çekicidir. Anadolu'da Çatal Hüyük ve lüks
Minos Giriti gibi toplulukların kalıntıları yaklaşık on bin yıl önce insanların eşitlikçi
gruplarda, birbirleriyle ve doğayla uyumlu şekilde yaşadıklarını gösterir. Çatal Hüyük'teki
duvar boyaları ve heykeller, dünyanın her yerinde bulunanlar gibi, dişi insan ve dişi
hayvan formlarını birleştirir ve bu da insanların, tüm türlerin dişilerinin hayatı yarattığına
inandığını gösterir. Bu resimler ve definler ayrıca kadınların erkeklerden daha yüksek bir
mevkide olduğunu gösterir: kadınlar ana yatağın altına, genellikle çocuklarıyla birlikte
gömülmüştür; erkekler köşelere ve çocuksuz gömülmüştür. Ama kadınlar ihtişamlı bir
şekilde ya da kademe gösteren şeylerle gömülmemişlerdir. Çatal Hüyük gibi topluluklar
binlerce yıl dokunulmaz kalmış, hiç birinde kadınların hayat üretici olarak yüksek
kademelerini otorite ilan etmek veya erkekler üstüne ekonomik ayrıcalık ilan etmek için
kullanıldıklarının izi yoktur. Anaerkil yaşamı tutan toplulukları inceleyen antropolojistler,
onları günümüz topluluğundan daha mutlu ve uyumlu buldular. Anaerkil ve erkeklerin
baskın olduğu toplumlardaki ana fark gücü nasıl böldüklerinde yatar: anaerkillikte grubun
refahı için en çok sorumluluğu alan cinsiyet, grup kararlarında en büyük sese sahiptir.
Erkeklerin baskın olduğu toplumlarda güç, grubun refahı için daha az sorumluluk alanlar
için ayrılmıştır (French, 1994, s. 18).
Büyük dinlerin hepsinde toplumsal cinsiyet ilişkisi; kullar ve tanrı arasındaki kutsal
ilişkinin dünyevi açıklamasıdır. Kutsal yapıdan güç alan erkekler hâkimiyeti ele alırlar ve
33
kadınların da itaat etmesini beklerler. Bu nedenle toplumsal cinsiyet ilişkileri değişime çok
dirençlidir. Dine inanan çok az insan ilahi emirlere karşı çıkmak istediklerinden,
geleneksel toplumsal cinsiyet rolleri kuvvetli bir şekilde sürdürülür. İlahi emirlere
uymayanlar toplum tarafından kınanır. İnanan insanlar için, yaşamlarını ve toplumu
yapılandıran ilahi kurallara karşı gelmek zordur. Böylece toplumsal cinsiyeti yeniden
organize etmek için çalışan kadın ve erkekler, varoluş nedeni kutsal bir varlığa itaat olan
insanların değişime olan güçlü dirençleri ile karşı karşıya kalmışladır (Blumen ve Lipman,
1994). Toplumsal cinsiyet sabit değil, esnektir. İnsanların tutunduğu ve sosyal etkileşimin
hakim olduğu, maskülen ya da feminen özelliklerin miras alınmadığı ancak görsellikle
sunulduğu inançlar içerisinde anlamları daha belirgin hale gelmektedir (Deaux ve Kite,
1987, s. 111).
Geleneksel ailede büyüyen çocuklar din ve kültürel hikâyelere maruz kalırlar. Bu hikâyeler
çocukların egolarını oluşturur. Çocuklara, “bunlar bizim insanlarımızın hikâyeleridir ve
bizim aslında kim olduğumuzu anlatır”. Geleneksel kültürde yer alan bu hikâyeler
bireyselliği değil, toplumcu olmayı öğütlerler ve ebeveynlere hizmet etmenin kutsal bir
görev olduğunu vurgularlar. Görücü usulü evlenip bir de erkek çocuk doğuran kadın aile
içindeki statüsünü de, erkek çocuk doğuramamış kadınlara göre daha çok yükseltmiş olur.
Engelli çocuk doğuran ya da düşük yapan kadınların konumu ise çok tehlikelidir. Sağlıklı
bebekler dünyaya getiremedikleri için değerli olduklarını ispatlayamamışlardır (Lau,
1995).
Gilligan (2004), toplumsal cinsiyet araştırmalarına “erkek şiddeti ve erkekliğin yapılışı”
konusuyla katılmıştır. Gilligan (2004), çalışmalarında erkek sosyal cinsiyet kodlarını,
erkek çocuklarının sosyalleşme süreçleri ve rollerini kabullenmeyi öğreten onur kodu
olarak adlandırdığı ahlak kurallarına odaklanmıştır. Toplumsal cinsiyet kodlarının kız
çocukları ve kadınların da sosyalleşmelerini, toplumsal cinsiyet rollerini öğrenip,
kabullenmelerini ve bunlara uyum göstermek zorunda bıraktığını belirtmektedir. Sosyal
bilimciler araştırmalarında, “ahlak kültüründe” ahlak paylaşım sisteminde bariz farklılıklar
tespit etmişlerdir. Örneğin, erkekler “onurun” tek kaynağı ya da yaratıcılarıdır. Kadınların
rolü onuru yok etmek ya da korumaktır. Onuru yok etmek genellikle cinsellikle ilgili
davranışlardır. Aslında erkekler bu sistemde onursuzluk getirme gücünü kadınlara
devretmişlerdir. Kocasının babasının onurunu zedeleyen kadın cezayı yani şiddeti hak
etmiştir. İki cins arasındaki toplumsal cinsiyet kalıpyargıları farklılıklarının en ilginç
34
olduğu alan burasıdır. Şiddet göstermesi gerektiğine inanılan, şiddet gösterdiği zaman
onurlanan, şiddet göstermeye isteksiz olduğunda ise onursuz olarak görünen erkekler
konusu önemlidir. Bir kadının şiddet görmeye değip değmeyeceği toplumsal cinsiyet
rollerine uyumuyla direkt bağlantılıdır. Erkekler şiddet ve diğer yönlerden aktiflik için
ödüllendirilir, tam tersi kadınlar ise pasifize edilmek için cezalandırılır (Gilligan, 2004).
İş bölümü açısından geleneksel toplumda ev içi işleri gerçekleştiren kadın, artık modern
sosyal hayat içerisinde erkeklerle benzer işlerde çalışmaya başlamış ve cinsiyet rolleri
birbirine yakınlaşmıştır. Modern toplumlarda iş hayatına atılan kadın, sosyal hayat
içerisinde kendisini daha fazla gösterirken,
artan sorumlulukları beraberinde yeni
problemlerin de doğmasına neden olmuştur. Geleneksel rollerin henüz tam olarak
değişmediği ve aile içi ilişkilerde geleneksel rollerin sürdüğü bir ortamda kadınların
çalışması, ev içi sorumluluklarına ek bir yükü de beraberinde getirmiştir. Bu sürece yeteri
kadar destek çıkmayan ve değişimi gerçekleştiremeyen eşler arasında çoğu zaman
çatışmalar ve huzursuzluklar yaşanmıştır. Burada mağdur olan ise çoğu zaman ailenin en
küçük üyeleri çocuklar olmuştur (Ersoy, 2009, s. 217-218).
Kadın ve erkekler arasındaki iş bölümünün ölçüsü, kültürden kültüre değişmektedir. Fakat
hemen her toplumda kadının çocuk bakımını, ev işlerini yapacağı görev paylaşımı
mevcuttur. Bu durumlar, doğurganlık oranı, çocuk bakımı, yaşlıların bakımının
üstlenilmesi, ev işlerinin dağılımı gibi kadın istihdamına etki eden faktörlerdir (Dedeoğlu,
2000).
Takış, (2013) geleneksel ahlak anlayışının cinsiyetler arasındaki farklılıkları görmezden
gelmeyi seçtiğini belirtmiştir. Kadın ve erkeklerin yasalar karşısında eşit olması
seçeneğinin göz ardı edilerek sürekli biyolojik olarak güçlü olanın güçsüzü ezdiği bir
durumun söz konusu olduğunu ifade etmiştir. Tüm bu tartışmaların sonucunda
Kesiriklioğlu (2006), kadının sadece ev işi yapan bireyler olmaktan kurtarılması ve “yeni
kadının” ortaya çıkması için; ataerkil baskıların ortadan kaldırılması, hukuk karşısında da
erkeklerle eşitliğinin sağlanması, ekonomik durumlarının iyileştirilmesi ve kültürel
sorunların çözülmesi gerektiğini savunmuştur.
35
Toplumsal Cinsiyet Kalıpyargıları
Kalıpyargılar; belirli bir grup içindeki bireylere ve nesnelere yönelik genellenmiş algı ve
imajlardır. Kalıpyargılar, inançlara ve değerlere yönelik doğrudan ifadelerdir. Popüler
kültürü anlamada ve yorumlamada kalıpyargılar değerli birer alettir. Kalıpyargılar bir kez
belirlenip, tanımlanınca saklı imajlar ve değerler hakkında önemli, aydınlatıcı bilgiler
verilmektedir. Bireyler, içinde yaşadıkları toplumda, farkında olmadan düşünce ve
davranışlarında, tüm toplumu, her yönden etkileyen kalıpyargıların etkisinde kalırlar
(Özdemir, 2009).
Çelik (2008) toplumsal cinsiyet kavramının, edinilen kalıpyargılarla yerleştiğini ve
genellikle bu yargıların bireyin davranış, düşünüş boyutunda önemli etkilerde bulunduğunu
ifade etmiştir. Kalıpyargılar, bir grupla ilgili olarak bireylerin sahip olduğu bilgi, duygu ve
düşüncelerin oluşturduğu yapılardır. Bireyler, çoğu zaman fazla düşünmeden ya da
araştırmadan kalıpyargılara göre hareket ederler. Kalıpyargılar, bireyleri belli şekillerde
davranmaya iten bilişsel yapılardır. Öğrenilen kalıpyargılar bireyler tarafından kolayca
kabul edilir ve uygulanır. Özellikle bireyler hoşnut olmadıkları kişi, durum ve olaylar
karşısında çok daha çabuk kalıpyargılarını devreye sokarlar. Kalıpyargıların sürdürülmesi
ve geliştirilmesinde en etkin grup ailedir. Onu diğer sosyal ortamlar, çevre, kitle iletişim
araçlarının izlediğini belirten Çelik (2008), bu etkenlerin, kalıpyargıların pekiştirilip,
uygulanmasında da bireyle birlikte hareket ettiğini ve sürecin, bireye öğrettiği
kalıpyargıları, kendiliğinden uygulama fırsatı vererek, bireyin artık çok düşünmeden
kalıpyargılar tarafından yönlendirildiğini vurgulamaktadır (Çelik, 2008).
Dökmen (2009), toplumdaki mevcut kalıpyargıların, kadınlık ve erkekliğe göre normları
olduğunu belirtmektedir. Kadınların normlarının toplumda genel olarak; güzel, bakımlı,
sağlıklı fakat güçsüz, korunmaya muhtaç, iyi bir eş ve anne, becerikli ev kadını vb. olması
gerektiğinin belirlendiğini belirterek bu normları “pamuk prenses” normları olarak
adlandırmıştır. Erkeklerin normları ise; fiziksel, zihinsel, ekonomik, cinsel olarak güçlü,
başarılı ve statü sahibi olması olarak açıklayarak bu normları da “beyaz atlı prens”
normları olarak adlandırmıştır. Ayrıca bu normların hem kadınları hem erkekleri olumsuz
etkilediğini, fakat kadınların, erkeklere oranla daha fazla kalıpyargılara ve ayrımcılığa
maruz kaldıklarını da eklemiştir.
36
İmamoğlu (1993), toplumsal cinsiyet kalıpyargılarının temel ihtiyaçlara göre ayrıldığını,
erkeğe kontrol ve yönetme görevini, kadına ise ilişkiler kurma ve bütünleştirme görevini
verdiğini belirtmiştir. Bu kalıpyargılar geleneksel aile sisteminde hiyerarşik bir yapı ortaya
koyarak, erkekleri evin geçimini sağlama, koruma ve yönetme, kadınlara ise çocukların
bakımını, evin düzenini sağlamakla sorumlu kılmıştır. Dolayısıyla ekonomik gücü elinde
bulunduran erkek karar verici, kadınlar da düzenleyici roldedirler.
Erkek ve kadınlar arasındaki cinsiyet farklılıkları biyolojik temellere dayansa da aynı şey
değildir. Cinsiyetlerin doğal bir ayrım olduğuna dair kalıpyargılar bulunmaktadır.
Biyolojik cinsiyetler genellikle oransız iş ve siyasi konumlarda ayırt edicidir (Amott,
1981). Sosyo-duygusal davranışlardaki farklılıklar, görev davranışlarındaki cinsiyet
farklarını yaratır ve kadınların göreve daha az katkı yapıyor gibi görünmesine neden olur
(Lafarance, 2001, s. 249).
Kadınlar ve erkekler arasında birçok kültürde mevcut olan hiyerarşik bir yapı söz
konusudur. Erkekler daima toplumda daha baskın olan taraf olup, kadınlar da üzerinde
baskı kurulan taraf olmuşlardır. Bu baskılar kalıpyargıların sonucudur. Kalıpyargılar
baskıları destekler. Bundan dolayı baskın olan gruplar, bastırılan gruba göre daha yetenekli
ve zeki, bastırılan gruplar duygusal ve yetersiz olarak değerlendirilmişlerdir. Kalıpyargılar
genellikle toplumda sürdürülür. Çünkü kalıpyargılar bastırılan gruba karşı ön yargıları
haklı çıkarır (Lips, 1988).
Görsel ve yazılı olarak sunulan kadın erkek tasvirleri arasında kasıtlı olarak kalıpyargısal
mesajlar bulunabilmektedir. Bunların yanı sıra toplumsal cinsiyet mesajlarını daha az
keskin hatlarla sunan kaynaklar da bulunmaktadır. Kitle iletişim araçları bu bakımdan
zengin kaynaklardır. Araştırmacılara göre herkes aynı kaynaktan aynı şekilde yararlanmaz.
Bu nedenle bu kaynakların etkililiği ile ilgili direkt çıkarımlar yapılamaz (Burr, 1998).
Sayılan (2012), araştırmasında ders kitaplarının kadın ve erkeği, toplumsal cinsiyet
kalıpyargıları temelinde ayrıştırarak, toplumsal cinsiyet eşitsizliğini ve ataerkil ideolojiyi
aktardığını tespit etmiştir. Kadınların kimliği ve yaşam düzeni sadece ev ve aile içinde
betimlenmiştir. Ailede ekonomik ve egemen güç baba olarak tanımlanmıştır. Kadınların
var olduğu, kendini geliştirebildiği alanlar sadece ev kadınlığı ve annelik olarak
belirlenmiştir. Esen ve Bağlı’da (2002) benzer bir çalışmada resimli çocuk kitaplarında,
aynı şekilde kadının, birincil olarak çocuklarla birlikte, çocuklara yönelik eylemlerde
37
bulunurken, ev ve ev çevresinde ve özel nesnelerle gösterildiğini, buna karşılık meslek
elemanları, kurum ve kuruluşlarda kamusal bir eylemde bulunurken oldukça az
sergilendiğini tespit etmişlerdir.
Türkiye’de de yapılan reklam analizleri ile cinsiyet rollerinin nasıl sunulduğu
araştırılmıştır. Çolakoğlu ve Doğaner (2005), televizyon reklâmlarında rol alan erkek
karakterlerin analizini yapmışlardır. Analiz sonuçlarına göre erkekler ev içinde tespit
edilmiştir ancak, ev içinde ikincil rolleri oynadıkları görülmüştür. Türk toplumunda da
erkeğin geleneksel rollerinin değiştiği bilinmektedir. Ancak bu çalışmada, erkeğe özgü
yeni rol davranışlarının reklâmlara yeterli ölçüde yansımadığı tespit edilmiştir.
Sabuncuoğlu (2006), “Televizyon reklamlarında toplumsal cinsiyet” adlı araştırmasında,
televizyonda yayınlanan 14 reklam filminde eril ve dişil özelliklerin reklam filmlerinde var
olup olmadığını tespit etmeye çalışmıştır. Yapılan araştırma sonucunda kadınların ev
kadını, anne ya da eş rolleri ile yansıtıldıklarını göstermiştir. Literatür çalışmasında
televizyon reklamlarında yer alan erkeklerin genellikle otoriter, diğerlerini bilgilendiren,
deneyimli, “ekmek kazanan”, başarılı, hırslı, kendinden emin, kendine güvenen, maço,
sert, güçlü vb. eril özellikler taşıdığından söz edilmiştir. Televizyon reklamlarında yer alan
erkeklerin temel rollerinin iş adamlığı, ikinci rollerinin ise baba ve eş olmak olduğundan
söz edilmiştir. Ancak incelenen 9 reklam filminde bu sonucun tam tersine ulaşılmıştır.
Araştırmada erkeklerin baba olarak yansıtıldıklarında genellikle çocuklarının bakımını
üstlenmediklerinden de söz edilmektedir. Erkeklerin birer baba olarak gösterildikleri beş
reklam filminden sadece bir tanesinde babanın çocuğunun bakımını üstlenmiş olduğu tespit
edilmiştir.
Yılmaz (2007), 1960-1990 yılları arası Milliyet Gazetesi reklamlarına yönelik bir içerik
analizi çalışmasında, yazılı basında yer alan reklamlarda kadına yönelik toplumsal cinsiyet
rollerinin nasıl sunulduğunu ortaya çıkarmaya çalışmıştır. Altmışlı yıllara ait reklamlarda
kadın evinde, geleneksel rolünde sergilenirken, yetmişlere gelindiğinde sosyal mekân ev
dışına çıkmaya başlamıştır. Seksenli yıllarda kadın reklamlarda meslek sahibi olarak
görülmekle beraber, bu mesleklerin kadına atfedilen geleneksel rolüne uygun düşen
meslekler olduğunu tespit etmiştir.
Medyanın rolüyle pekiştirilen cinsiyet ayrımıyla kız bebeklerle erkek bebeklerin fiziksel
ortamlarının eş olmadığı kesindir. Tipik kız bebeğinin hayatında çok daha fazla pembe,
38
erkek bebeğinde daha çok mavi renk ağırlıktadır. Çok küçük yaşlardan itibaren oyuncak
bebek ve kamyona farklı şekillerde maruz kalırlar. Nash ve Krawczyk Minesota’da iki
yüzden fazla çocuğun oyuncaklarının dökümünü çıkardıklarında en küçük grupta (altı ila
on aylık bebekler) bile erkeklerin daha çok ulaşım araçları, makineler, kızların daha çok ev
gereçleri ve oyuncak bebeklere sahip olduğunu bulmuşlardır (Fine, 2010).
Delamont (2001), 1980’lerde yapılan araştırmalarla birlikte günümüzdeki büyük oyuncak
firmalarının kataloglarına bakıldığında çocukların dünyasının cinsiyetçi bir şekilde
ayrıldığının görülebileceğini söylemektedir. Örneğin, kız çocuklarının kıyafetleri,
pijamalarının renkleri pembe renk ağırlıklı, çiçekli, oyuncak ayı desenli şekillerdedir.
Erkek çocuklarının pijamaları ise kraliyet mavisi ağırlıklı, futbol kulüpleri temalıdır.
Çocukların ve ebeveynlerin oyuncak tercihlerinde kalıpyargılara uygun seçim yaptıklarına
dair çok sayıda araştırma vardır.
Cinsiyet rolleri kalıpyargılarının etkileri eğitim alanında da sıkça tartışılmıştır. UNICEF’in
(2006) verilerine göre eğitim olanakları gelişmiş ülkelerde kadınlar için önemli ölçüde
artsa da dünyanın büyük bölümünde bu olanaklar halen çok sınırlıdır. Ulusal Bilim
Kurulunun da aynı yıl yaptığı araştırmada gelişmiş ülkelerde kadına yönelik eğitim
olanaklarının artmasına karşılık, eğitim türlerinde farklılıklar görülmüştür. Kızların fizik
gibi pozitif bilimleri alma oranının erkeklere göre çok daha düşük olduğu tespit edilmiştir.
Eğitim türü seçimleri kadınların kariyer seçimlerini de etkilemektedir. Yüksek maaş ve
statü sunan meslekler bilimsel bilgiye sahip olmayı gerektirir. Engender (2008), yüksek
saygınlık ve güçlü toplumsal rollerde kadınların bulunmamasını, kızların bu rollere
erkekleri uygun görmesi bu nedenle de bu rollere özenmedikleri şeklinde açıklamıştır.
Ayrıca eğitim sektörü kadınlara örnek teşkil edecek güçlü kadın rolleri sunmamaktadır.
Eğitim sektöründe çalışanların çoğu kadın olsa da üst düzey yönetici konumunda olanlar
erkeklerdir (Holmes, 2007).
Spain (1992), okullarda mekânsal ayrımcılığın kadınların bilgiye ulaşma yollarını
kısıtladığını belirtmiştir. Ayrıca işyerinde de kadınlar ve erkeklerin aynı mekânı
paylaşmamaları cinsiyetler arası iletişimi azaltmaktadır. Mesleki becerilerin iş deneyimi ile
geliştiği düşünüldüğünde, kadınların tecrit edilmesinin, bilgiye ulaşma imkânlarını
kısıtlayarak, kadının toplumsal statüsüne olumsuz etki eder.
39
Uluslararası boyutta erkekler kızlara göre daha eğitimlidir. Bu, özellikle ilk ve orta
çocukluk döneminde daha doğrudur (UNICEF, 2003). Dünya çapındaki yedi yüz milyon
çocuktan yüz on milyondan fazlası okula devam ediyor olmaları gerekirken okulda
değildir. UNICEF raporuna göre; bu eğitilmemiş çocukların yüzde 60’ı kız çocuklarıdır.
Araştırmacılar çoğu devam eden toplumsal cinsiyet boşluklarının Orta Doğu, Afrika ve
Güney Asya’da meydana geldiğini rapor etmişlerdir. Ek olarak, kız çocukları okula gitseler
bile eğitimlerini tamamlamaları erkek çocuklarına kıyasla daha az olasıdır (Smith, 2004;
259).
Kahraman (2010), yaptığı araştırmada, araştırmaya katılan kadınların büyük çoğunluğunun
(%75,7) okula gitmediğini tespit etmiştir. Kadınların yarıya yakın kısmı, kızların okula
gitmeyeceğine inanan
babaları
tarafından
okula gönderilmediklerini
söylemiştir.
Araştırmaya katılan kadınların önemli bir kısmı daha özgür olmak için erkek olmak
istediklerini belirtmiştir. Kahraman (2010), eğitim olanakları, eş seçimi, çalışma hayatı gibi
konularda da cinsiyet eşitsizliğinin devam ettiğini savunmuştur.
Toplumsal Cinsiyet ve Çocuk Eğitimi
Biyolojik olarak kadın ya da erkek olarak doğulur. Dünyaya gelen çocuk doğumdan
itibaren bir inşa sürecinin nesnesi olur. Doğumdan itibaren hatta doğumdan önce,
cinsiyetin belli olmasıyla başlayan, giysiler, oyuncaklar, çocuk odasının rengi vb.
hazırlıklarla inşa süreci devam eder. Doğumdan sonra çocuk için belirlenen cinsiyet rolleri;
kıyafetlerden, saç şekillerine, hitaplardan, çocuğa yönelik sevecenlik biçimlerine, çocuk
için uygun bulunan ve bulunmayan davranışlara, çocuk için düşünülen mesleklere kadar
şekillenir (Vatandaş, 2007). Cinsiyet ile ilgili yapılan araştırmalar, kadınla erkek arasındaki
veya kız çocuğuyla erkek çocuğu arasındaki farklılıkların, bazı davranışlar, bazı yerler ve
durumlar için geçerli olduğunu göstermektedir. Ancak insan kapasitesini, ilgi alanlarını ve
davranışlarını cinsiyetlere göre ayırıp kavramsallaştırmak bireylerin deneyimlerini
anlamsız hale getirir; var olan politik düzenlemeleri güçlendirir (Cantekin, 2005).
Toplumsal cinsiyet kavramı, geniş anlamıyla, toplumda belli pozisyonlarda olan insanlara
özgü davranış şekillerini kapsar. Bir kimsenin pozisyonu, ondan nasıl bir davranış
beklendiğini belirler. Kadın ve erkek, fizyolojik farklılıklarının yanı sıra, birçok beceri,
tutum, ilgi, mizaç, yetenek ve davranış şekilleri bakımından da farklı kabul edilirler.
Cinsiyet rollerinde özellikle toplumsal ve sosyal etkenler ağır basar. Çocuk daha küçükken
40
“Babasının oğlu”, “Erkek adam ağlamaz”, “Kız dediğin biraz hanım hanımcık olur.” gibi
söylemlerle, toplumun cinsiyetle ilgili kalıplaşmış ifadeleri aktarılmaya başlanır (Başgül,
2011).
Artan da (2011), cinsiyetin biyolojik yani doğuştan gelen kadın ya da erkek olma durumu
olduğunu belirterek, cinsel rol olarak adlandırılan toplumsal cinsiyetin ise, toplumun, kadın
ve erkekten beklentileri olduğunu ifade etmiştir. Toplumsal cinsiyetin, kadına ve erkeğe,
yüklediği sorumluklar olduğunu bildiren Artan (2011), çocuklara verilen isimlerde bile
bunun etkilerinin görülebileceğini, toplumda çocuklara isim verilirken bile; erkeklere
Yiğit, Mert, kızlara, Melek, iffet gibi isimlerin verildiğini, meslekler seçiminde de
cinsiyetlerin söz konusu olduğunu belirtmiştir.
Her kültürel yapı içerisinde cinsiyete göre rol algısı vardır. Ancak bu konuda bütün
kültürlerde, genel olarak, erkek çocukların atak, zorluklara karşı direnen, korkusuz ve
kararlı bir kişilik yapısına sahip olmaları beklenir. Öte yandan kızların daha edilgen,
barışçı ve uysal olmaları istenir. Burada ortak tema erkeklerin daha cesur ve kahraman,
kızların ise çoğunlukla erkekler tarafından korunması gereken bireyler olarak
yansıtılmasıdır (Aydın, 2009).
Dökmen
(2010),
toplumsal
cinsiyet
kimliğinin
kazanıldığı
bazı
aşamalardan
bahsetmektedir. İlk aşama; çocuğun kendinin, farkına varmasıyla cinsiyetin gelişmeye
başladığı ve kadın ile erkeği ayırt edebildiği 2 yaş civarıdır. Çocuğun kendi cinsiyet
kimliğini oluşturduğu, cinsiyetini doğru olarak söyleyebildiği fakat cinsiyetin değişmez
olduğu bilincinin henüz tam oturmadığı 3-4 yaş civarı ikinci aşamadır. Üçüncü ve son
aşama ise, cinsiyet kimliğinin tam olarak kazanıldığı ve cinsiyetin değişmez bir özellik
olduğunun öğrenildiği 5-6 yaş dönemidir.
Toplumsallaşma sürecinde aile, akran grubu, akrabalar, okul ve öğretmenler rol alır. Bu
kurumlardan çocuğun eğitimine katkı sıralamasında ilk sırada olan aile, çocuğu, toplumsal
beklentilere uygun bir biçimde yetiştirme görevini üstlenmiştir. Aile, çocuğa ilk temel
değerleri, insanlar hakkındaki görüşleri, onlarla ne düzeyde ve nasıl yaşayabileceğinin
yollarını öğretir (Çelik, 2008).
Aydın (2009), benzer şekilde çocuğun cinsiyet kimliğinin oluşumunda öğretmenler,
akranlar ve yakın çevreye vurgu yaparak, kurulan ilişkilerin geliştirilecek olan cinsiyet
41
kimliğindeki öneminin altını çizmektedir. Anne baba ve yakın çevrenin cinsiyetlere ilişkin
beklentilerini abartılı bir şekilde içselleştiren çocuklarda şematik algının; belli bir
değişkene indirgenen katı, kuralcı seçimlerin edinilebileceğine de dikkat çekmiştir. Bu
şematik algı, belli bir değişkene indirgenen katı, kuralcı seçimleri tanımlamaktadır.
Örneğin bazı anne babalar sadece belli bir giyinme biçimini kızlarına uygun görerek, bunu
ahlaki ve dini yargılarla desteklemektedir. Böylece belli bir giyinme tarzı cinsiyete özgü,
doğal ve ahlaki bir zorunlulukmuş gibi yansıtılmaktadır. Bu yaklaşımı benimseyen sosyokültürel çevrelerde yetişen çocuklar, toplumsal baskılar nedeniyle benzer tutumlar
geliştirmektedirler. Çünkü sosyal çevre, belli bir yönde davranışı ödüllendirirken,
bağlamsal koşullara aykırı olarak algılanan davranışları cezalandırmaktadır (Aydın, 2009).
Dökmen (2010), çocukların kız ya da erkek olduklarını öğrendikten sonra cinsiyetin
kültürel kimliğini öğrenmeye başladıklarını, kız ve erkek olarak toplumun kendilerinden
bekledikleri uygun olan ya da uygun olmayan davranışları ayırt etmeyi öğrendiklerini ifade
etmiştir.
Cinsiyete bağlı rol algısına ilişkin örneklere roman, hikâye vb. yazın türlerinin yanı sıra,
televizyon, sinema gibi kitle iletişim araçlarında da sıkça rastlanmaktadır (Aydın 2009).
Resimli kitaplar belirli bir rol davranışını sunar ve böylece kalıpyargılara uygun davranışı
destekleyebilir ya da yeni bir kalıpyargı davranışını özendirebilir (Blank-Mathıeu, 2005).
Global medya ulaştığı geniş alan sayesinde cinsiyetleştirilmiş beden imajlarını uluslararası
alanda pazarlamaktadır (Seidler, 2008). Çocuk kitapları ile ilgili yapılan araştırmalarda,
geleneksel cinsiyet rollerine fazlasıyla atıfta bulunulduğu tespit edilmiştir. Kadınların
geleneksel olarak; yemek, ev işi yapan, çocuklara bakan ev hanımı, erkeklerin ise çalışan,
eve ekmek getiren baba figürü olarak temsil edildiği ortaya konmuştur (Sayılan, 2012; Göl,
2011; Esen ve Bağlı, 2002).
Geleneksel olarak çocuk bakımı anneye yüklenmiş toplumsal bir roldür. Ancak çalışan
anne sayısının artması, çocuk bakımı ve ev işleriyle babanın çocuk bakımı rolünde
değişiklikler yaratmıştır. Bu durum rollerin eşit dağıtılmasına neden olmaktadır. Genel
olarak eğitimli birçok baba, ev işlerine yardımcı olup çocuk bakımıyla ilgilenirken, bazı
babalar eşleri çalışmasına rağmen ev işleri ve çocuk bakımına katkıda bulunmamaktadır.
Babaların çocuk bakımı ve ev işlerine yönelik davranışları anneye “yardım etme” olarak
tanımlanmaktadır. Ev işleri ve çocuk bakımında aktif sorumluluk alan babalar, anne çocuk
42
ilişkisinin de daha nitelikli olmasına ve çocukların cinsiyet rolleri gelişiminde, doğru rol
modeller olurlar (İnanç, Bilgin, Atıcı, 2010, s. 205).
Topses’de (2009), toplumsal cinsiyet konusuna zekâ ile ilgili yapılan araştırmaları referans
göstererek farklı bir boyut getirmiştir. Yapılan araştırmalarda, genel olarak erkeklerin
zihinsel becerilerinin zamanla yükseldiği, kadınların zihinsel becerilerinin ise düştüğünün
ortaya konulduğunu belirtmiştir. Elde edilen bu bulgulara gerekçe olarak da bağımsızlık,
direnç, yarışma vb. tutum ve davranışlarla, zorluklarla baş edebilme ile ilgili yaşam
biçimlerinin, erkeklerde kadınlarda daha yoğun düzeyde olduğu, dolayısıyla da bütün bu
özelliklerin zekâ gelişiminde olumlu yönde rol oynadığını gerekçe olarak göstermiştir.
Kadının toplum içindeki statüsü ve rol sorunu zekâ gelişiminde hayli etkili olabileceği, bu
araştırmaların sonuçlarıyla yakından ilgilidir. Kız çocukların erkeklere nazaran edilgen,
pasif, uysal ve boyun eğici olarak yetiştirilmesinin, zekâ gelişimlerinde ve başarıya
odaklanmasında olumsuz etki yapabileceğini savunmaktadır.
Maskülen olmakla okula gitmek kültürel olarak birbirine yakın bulunmuştur. Okullarda
toplumsal cinsiyet ile ilgili çalışmalar yapılmıştır. Bazı araştırmacılar, çocukların öznel
üretimi
olan
maskülenlik
ve
feminenlik
kavramlarını
anlamamız
gerektiğini
savunmuşlardır. Bu araştırmacılar konuya eleştirel yaklaşarak, eğitimin toplumsal
organizasyonu ile ilgilenmişlerdir. Deneysel çalışma yapan araştırmacılar ise toplumsal
cinsiyet kavramlarını tartışmışlar ve okulun toplumsal cinsiyet ilişkilerini ayarlayıp
düzenleyen bir kurumdan ziyade çocukluk ve yetişkinliğin normalleştirmelerini yapan
kurumlar olduğunu iddia etmişlerdir. Yani eğitim ve öğrenme deneyimleri, toplumsal
cinsiyet ayrımlarını kurumsallaştırmakla kalmamış, yaş temelli sorumlulukları açık şekilde
ifade etmiştir. Bu nedenle kız ve erkek çocuk kategorileri, toplumsal cinsiyet rollerine
ayrılmış ve yaş gruplarına bölünmüştür (Haywood ve Ghaill, 2007).
Amerikan Kadın Birliği, 1992 ve 1999 yılları arasında yaptığı çalışmalarda okulların kız
çocuklarına cinsiyet ayrımcılığı konusunda fazlasıyla eşitsiz davrandığını belgelemiştir.
Benzer şekilde Smith de okulların, cinsiyet eşitsizliğini organize eden ve sürdüren
kurumlar olduğunu iddia etmiştir. Smith, okulların kız çocukların eylemlerini sınırlamaya
hizmet ettiğini vurgulamaktadır. TV programları, şarkılar, kitaplar da aynı amaca hizmet
etmektedir. 1974 yılında yapılan “Kelimelerde ve Görüntülerde Kadın” adlı çocuk kitapları
ile ilgili bir araştırmada toplumsal cinsiyet kalıpyargılarını normalleştiren ifadeler
43
bulunmuştur. Bu çalışmada erkek çocukları macera ile ilişkilendirilirken, kız çocukların
keşif ve maceraları kaza ya da şans olarak adlandırılmıştır. 2000’li yıllarda çocuk
kitaplarındaki kadınlar eskiye nazaran alışılmamış rollerde görülmeye başlasa da erkekler
halen geleneksel toplumsal cinsiyet rollerinde gösterilmeye devam edilmektedir (Spade ve
Valentine, 2004).
Sonuç olarak tüm çocukların, bireysel farklılıklarına özen göstererek, potansiyellerinin en
üst sınırına ulaşabilmeleri için, aile, toplum, medya, okul ve her bir yetişkine önemli
sorumluluklar düşmektedir. Çocuk eğitimi açısından yararlı olabilecek ve toplumsal
cinsiyet kalıpyargılarını önleyecek sorumluluklar şu şekilde özetlenebilir.

Ailede anne, baba ve diğer bireyler ev içi ve ev dışındaki sorumluluklarda
cinsiyetlerine göre farklılaştırarak rol almamalı, yapabileceği sorumlulukları
yerine getirmelidir.

Aile her iki cinsiyetteki çocuklara da potansiyellerine uygun benzer beklentiler
koymalıdır.

Anne ve babalar, oyuncak seçiminde cinsiyetçi davranmamalı, oyuncaklar; kız
ve erkek oyuncakları olarak etiketlenmemelidir.

Çocukların oyunları ile ilgili olarak da, kız oyunu, erkek oyunu olarak cinsiyetçi
sınıflamalardan kaçınılmalıdır.

Toplumda, bebeğin cinsiyetinin öğrenilmesi ile başlayan, kızlara pembe,
erkeklere mavi kıyafetler, objeler vb. gibi renklerin de cinsiyetleştirilmemesine
dikkat edilmelidir.

Toplumda, özellikle naif, nazik erkek çocukları için kullandığı ve erkek
çocuklarını olumsuz etkileyebilecek; “kız gibi oğlan” ve kız çocukları için
“erkek Fatma” tanımlamaların kullanılmaması gerekmektedir.

Okulda kız ve erkek çocuklarına ortak ve eşit sorumluluklar verilmelidir.
Çocuklara
yapabilecekleri
işler,
yerine
getirebilecekleri
sorumluluklar
cinsiyetlerine göre verilmemelidir. Çocuklar cinsiyetlerinden ötürü herhangi bir
ayrıma maruz kalmamalıdırlar.

Okulda etkinlikler, oyunlar, oyuncaklar, etkinlik merkezleri, cinsiyetler göre
ayrılmamalıdır. Çocuklar etkinlik merkezlerine ve oyuncaklara cinsiyetlerine
göre yönlendirilmemelidir. Kız çocukların dramatik oyunlar merkezine, erkek
çocukların blok merkezine yönlendirilmesi gibi.
44

Sınıfın, oyuncakların toplanmasında, etkinlik sonrası sınıfın temizlenmesinde
kız ve erkek çocuklar birlikte görev almalıdır.

Meslekler tanıtılırken, her iki cinsiyete de atıfta bulunacak şekilde
tanıtılmalıdır. Meslekleri icra edenler tanıtılırken, sınıfa konuk çağrılırken, her
iki cinsiyetten de konuk çağrılmalıdır. Örneğin, Erkek polis ile birlikte kadın
polis birlikte davet edilmelidir.

Medya kuruluşları, cinsiyet ayrımcılığını gösteren reklam, film ve dizileri
yayımlamaktan kaçınmalıdır. Özellikle reklamlarda, kadının; ev hanımı, yemek
yapan, çocuk bakan bir model olarak gösterilmesine sıkça rastlanmaktadır.
Kadınları, toplum içinde, meslek sahibi bireyler olarak gösteren ya da babaların
da ev işlerinde, çocuk bakımında eşiyle sorumlukları paylaştığını gösteren
reklam ve filmler yayımlanmalıdır.

Toplumun ataerkil katı anlayışı, hem kadınlar hem de erkekler açısından çok
zorlayıcıdır. Kadın ve erkeklerle ilgili toplumsal cinsiyet kalıpyargılarının
nesilden nesile aktarılmasında toplumun ataerkil yapısının payı büyüktür. Bu
nedenle toplumun; medya, seminerler, konferanslar vb. yoluyla eğitilmesi ve
bireylerin öğrenim düzeylerinin yükseltilmesi gerekmektedir.
45
46
BÖLÜM 3
İLGİLİ ARAŞTIRMALAR
Cinsiyet rolleri eğitim etkinliklerinin anasınıfına devam eden 60-72 aylık çocukların
toplumsal cinsiyet kalıpyargılarına etkisinin incelenmesi amacıyla yapılan çalışma ile ilgili
olabilecek araştırmalara, en yeniden eskiye doğru tarih sırasına göre bu bölümde yer
verilmiştir.
Çarkoğlu ve Kalaycıoğlu (2013), “Türkiye’de aile, iş ve toplumsal cinsiyet” isimli
çalışmalarında aile kurumunun ve iş ortamında daha fazla rol alan aile bireylerinin
yasadıkları değişmeleri, toplumsal cinsiyet ilişkilerinin aile içinde ve toplumda sergilediği
görüntüyü araştırmışlardır. Çalışmada; “Evi temizlemek, çamaşır yıkamak, bulaşık
yıkamak gibi ev işleri eşler tarafından tam anlamıyla paylaşılmakta mıdır? Yoksa bunları
hep bir eşin yapması mı beklenmektedir? Burada karşılaşılan farklı tutum, eğilim ve
beklentiler aile kurumuna nasıl etki etmekte, toplumsal cinsiyet ilişkilerini nasıl
biçimlendirmekte, iki cins arasındaki ilişkileri sürdürmek veya sonlandırmak konusunda ne
derecede etkili olmaktadır?” sorularına cevap aranmıştır. Araştırmanın sonunda;
kadınların, çocukların büyümesi ve yetişmesinde temel rolü oynaması gerektiği
düşüncesinin hem erkek hem de kadınlar tarafından genel kabul gördüğü saptanmıştır.
Ayrıca, kadınların aile içindeki temel rolünün çocuklara bakmak ve yetiştirmekle ilgili
olduğunun kabul edildiği, kadın (anne) aile bütçesine mali olarak katkıda bulunsa bile
erkeğin ev işlerinde eşine yardımcı olması gibi bir durumun da kabul görmediğini tespit
etmişlerdir. Aile içinde gerek kadın gerek erkek denekler işbölümünün adilane olarak
paylaşılmadığını kabul etmiştir. Ancak, bu durumun, aile ve iş yaşantısında kadın ve
erkekler
için
çok
benzer
memnuniyet/memnuniyetsizlik
yanıtlarına
dönüştüğü
saptanmıştır. Ayrıca, kadınların da erkeklerin de genellikle hayatlarından mutlu olduklarını
ifade ettikleri, dolayısıyla mevcut adaletsiz iş paylaşımı ve kadının eve bağlı ve ev içinde
47
ve dışında çalışma yükünü taşımasının toplumsal olarak içselleştirilmiş olduğunu
vurgulamışlardır.
Gök Akgül (2013), çalışmasında, evli kadın ve erkeklerin toplumsal cinsiyet rollerine
ilişkin düşüncelerini ve bu konuda yaşadıkları güçlüklerin kendi görüşleri doğrultusunda,
evli kadın ve erkeklerin toplumsal cinsiyet rollerine ilişkin algılarının, çatışma
durumlarının ve ailedeki rol paylaşımlarının aile işlevlerini ne yönde etkilediğini
araştırmıştır. Araştırmadan elde edilen sonuçlara göre, evli kadın ve erkeklerin sosyodemografik ve aile özelliklerinin büyük oranda aile işlevlerini etkilediği ayrıca kök
ailelerinde yerine getirilen toplumsal cinsiyet rolleriyle karşılaştırıldığında kendi
ailelerindeki durumun daha olumlu olduğu görülmüştür. Toplumsal cinsiyet rolleri
açısından sonuçlar değerlendirildiğinde, özellikle ev içi rollerin diğer rollere göre daha
fazla direnç gösterdiği tespit edilmiştir. Evli kadın ve erkeklerin, kendi aileleri ile kök
ailelerindeki toplumsal cinsiyet rollerine ve kendi ailelerindeki toplumsal cinsiyet rolleri ile
ideal olarak gördükleri, toplumsal cinsiyet rollerine ilişkin çatışma (fark) durumları
incelendiğinde, rol paylaşımı konusunda kök ailelerinden daha iyi durumda oldukları
görülmüştür. Toplumsal cinsiyet rollerine ilişkin kendi ailelerinde yerine getirilen rollerle
ideal olarak gördükleri durum arasında da olumsuz yönde bir çatışma durumunun ortaya
çıktığı saptanmıştır.
Günaydın (2013), “Toplumsal cinsiyet rolleri ve anneliğin inşası: 0-18 yaş aile eğitimi
programı örneği” isimli çalışmasında, ülke genelinde yaygın bir şekilde uygulanan bir
yetişkin eğitimi programı olan 0-18 Yaş Aile Eğitimi Programı'nın analizi çerçevesinde
annelik ideolojisinin ve aile içindeki cinsiyetçi rol dağılımlarının inşası araştırılmıştır. Aile
içinde cinsiyetçi rol dağılımlarını anlayabilmek için aile üyelerine atfedilen, baba, anne ve
çocuk rolleri incelenmiştir. Son olarak, ailelerin şekillenmesinde kadının stratejik
konumunu
açığa
çıkarmak
üzere
programda
vurgulanan
annelik
ideolojisi
değerlendirilmiştir. 0-18 Yaş Aile Eğitimi Programı'nın içerik analizi sonucunda ortaya
sunulan veriler ışığında aile içinde cinsiyetçi rol dağılımları ve kadınların hareket alanını
kısıtlayan, beslenme ve bakım sorumluluklarını kadınların üzerine yıkan annelik
ideolojisinin programda yeniden üretildiği sonuçlarına varılmıştır. Bu anlamda, 0-18 Yaş
Aile Eğitimi Programı’nda kadının ailedeki ikincil konumunu güçlendiren ataerkil
ilişkilerin devam ettirildiği sonucu çıkarılmıştır. Son olarak, hükümet eğitim politikalarınca
aile, bir kurum olarak güçlendirilmeye ve korunmaya çalışılırken, ailenin içerisinde
48
konumlanan kadın ve erkeğin toplumsal cinsiyet eşitliği anlamında haklarının göz ardı
edildiği noktası vurgulanmıştır.
Çiftçi Aydilek (2011), araştırmasında anne- babaların ve öğretmenlerin cinsiyet rolleri algısı
ile 60-72 aylık okul öncesi çocuklarının akranları ile olan etkileşimleri ve oyuncak
tercihleri arasındaki ilişkiyi incelemiştir.
Araştırmada tabakalı amaçsal örnekleme
yöntemi doğrultusunda Adana il merkezinde anasınıfları bulunan ilköğretim okulları;
sosyoekonomik düzey (üst, orta, alt) göz önüne alınan üç grupla yapılmıştır. Araştırmada
veri toplama araçları olarak Demografik Bilgi Formları, Cinsiyet Rolleri Davranış Ölçeği
(CRDÖ), Grup Gözlem Formu ve Bireysel Gözlem Formu, Anne-Baba Görüşme Formu
kullanılmıştır. Araştırma bulguları, babaların erillik cinsiyet rol algısının sosyo-ekonomik
düzeye göre farklılaştığını ortaya koymuştur. Gözlem sonucunda kız ve erkek çocuklarının
farklı etkinlikleri tercih ettikleri ve bu etkinliklerde harcadıkları zamanın anlamlı bir
şekilde farklılaştığı tespit edilmiştir. Erkekler güç, hız ve dayanıklılık gerektiren oyunları
tercih ederken, kızlar bakım vermeyi, ebeveyn rolünde olmayı ve grup içi etkileşimleri
gerektiren etkinlikleri tercih etmişlerdir. Erkek çocuklar daha büyük gruplarla geniş
alanlarda yapılan etkinlikleri tercih ederken, kız çocuklar daha küçük gruplarla dar
alanlarda oynanabilen oyunları tercih etmişlerdir. Ayrıca bu yaş grubundaki çocukların
genellikle kendi hemcinsleri ile oynamayı tercih ettikleri, karşı cinsten arkadaşları ile
sınırlı düzeyde etkileşime geçtikleri saptanmıştır.
Jadva, Hines ve Golombok (2010) çocukların oyuncak, renk ve şekil tercihleri isimli
çalışmalarında, kız ve erkek çocukların oyuncak bebek ya da oyuncak kamyon gibi
tercihlerinde değişiklik gösterdiğini bulmuşlardır. 12-18-24 aylık, 120 çocukta farklı
oyuncak, renk ve şekillerin tercihleri için öncelikli gözleme işlemi uygulanmıştır.
Renklerini düşünmeden, özellikle de parlaklık kontrol altındayken kız çocukların erkek
çocuklara göre daha fazla oranda oyuncak bebeklere baktıkları, erkek çocukların ise kızlara
oranla daha fazla oyuncak arabalara baktığı, sonuçların yaşlara göre değişiklik
göstermediği tespit edilmiştir. Çocukların renk seçiminde belirgin olarak cinsiyet
farklılıkları yoktur aksine hem kız hem erkek çocuklar mavidense kırmızı renkleri ve daha
çok köşeli şekilleri tercih etmişlerdir.
Başal ve Kahraman Bağçeli (2010), 7–8 yaş çocukların cinsiyet kalıpyargıları ile anne
öğrenim düzeyi ve çocukların oynadıkları oyun ve oyuncaklar arasındaki ilişkiyi
49
araştırmışlardır. Araştırma sonucuna göre; çocuklardaki cinsiyet özelliklerine ilişkin
kalıpyargılar, annenin öğrenim düzeyinin yükselmesi ile birlikte artış göstermiştir. Bununla
birlikte; erkek çocukların kız çocuklara göre daha kalıpyargısal oldukları belirlenmiştir.
Ayrıca anne öğrenim düzeyinin çocuklarının öncelikli olarak tercih ettikleri oyuncak
seçimlerini etkilemediği görülmüştür. Çocukların cinsiyetlerinin, kendilerinin tercih
ettikleri oyuncakları seçerken etkili olduğu belirlenmiştir. Kız çocukları bebek ve mutfağa
ilişkin oyuncakları seçerken, erkek çocukların ise araba, kamyon, tabanca gibi oyuncakları
tercih ettiği görülmüştür.
Özkan (2009) okul öncesi dönem 5–6 yaş çocuklarının cinsiyet özelliklerine ilişkin
kalıpyargılarını, anne babalarının cinsiyet rolü algısı, yaşadığı il, anne babanın öğrenim
düzeyi gibi bazı değişkenler açısından incelemiştir. 5–6 yaş grubu çocukların cinsiyet
özelliklerine ilişkin kalıpyargılarını ölçmek üzere ‘Cinsiyet Kalıpyargı Ölçeği’, anne
babaların cinsiyet rolü algılarını ölçmek için de ‘BEM Cinsiyet Rolü Envanteri’
kullanmıştır. Araştırmanın bulgularına göre, çocuğun annesinin cinsiyet rolü ve yaşadığı
ile göre cinsiyet özelliklerine ilişkin kalıpyargılarında anlamlı fark çıkmıştır. Çocuğun
yaşının, cinsiyetinin, aile yapısının, kardeş sayısının, anne çalışma durumunun ve baba
cinsiyet rolünün cinsiyet özelliklerine ilişkin kalıpyargılarını etkilemediği sonucu elde
edilmiştir.
Eser (2008), farklı anne-baba tutumlarının; baskıcı ve otoriter, gevşek ve aşırı koruyucu
ile demokratik aile tutumlarının çocuğun cinsel kimlik gelişimine, kişilik gelişimine
olumlu ya da olumsuz etkilerini araştırmıştır. Araştırmanın genel amacı; ebeveynlerin
çocuğun cinsel kimlik gelişimine yönelik tutumlarının okul öncesi dönem çocuklarının
cinsel kimlik gelişimine etkisinin olup olmadığıdır. Araştırmanın veri toplama aşamasında
iki ayrı araç kullanılmıştır. Bunlar “Çocuk Gözlem Formu” ve “Ana-Baba Tutum
Ölçeğidir”. Ölçme araçlarından; “Çocuk Gözlem Formu” öğretmenlere, “Ana-Baba Tutum
Ölçeği” ise anne ve babalara uygulanmıştır. Çalışma sonucunda elde edilen bulgulara göre;
okul öncesi dönem çocuklarının cinsel kimlik gelişimleri ile ilgili davranışlarına bakılmış
ve okul öncesi dönem çocuklarının olumlu yönde cinsel kimlik gelişimine sahip oldukları
görülmüştür. Araştırmada ayrıca ebeveynlerin çocuğun cinsel kimlik gelişimine yönelik
tutumlarına bakılmıştır. Anne- baba tutumu incelendiğinde ikisi arasında pozitif yönde
ilişki görülmüştür. Çocuklardan beklenen davranışlar ile anne-baba tutumları arasında
anlamlı bir değişim olmadığı görülmüştür.
50
Servin, Bohlin ve Berlin (2008), 1, 3, 5 yaşındakilerin yapılandırılmış bir oyunda oyuncak
seçimlerindeki cinsiyet farklılıklarını araştırdıkları kesitsel çalışmalarında, 10 tane oyuncak
arasından (dört feminen, dört maskülen, ve iki nötr) seçim yapabilen 38 tane bir yaşında,
33 tane üç yaşında, 35 tane beş yaşındaki çocukların oyuncak seçimlerini araştırmışlardır.
Araştırma sonuçlarında kız ve erkek çocukların bir yaş gibi çok erken yaşlarda farklı
oyuncakları tercih ettikleri saptanmıştır. Bu cinsiyet farklılıkları tüm üç yaş grubunda da
bulunmuştur.
Vatandaş (2007), Türkiye insanının toplumsal cinsiyet bağlamında anlam kazanan bazı
görüş ve düşüncelerini belirlemek amacıyla “Toplumsal cinsiyet ve cinsiyet rollerinin
algılanışı” isimli bir araştırma yapmıştır. Araştırma, nicel bir alan araştırması olup, veri
toplama aracı ankettir. Anket, evreni temsilen seçilen 41 kentsel, 156 kırsal olmak üzere
toplam 197 yerleşim biriminde 3454 kişiye uygulanmıştır. Araştırmanın evrenini 15 ve
üzeri yaşa sahip tüm Türkiye nüfusu oluşturmaktadır. Araştırmada, toplumsal cinsiyetin
getirdiği ayrım varlığının devam ettiğini fakat insanlığın özellikle son yüzyıl içinde, kadını
edilgen, erkeği etken kılan ve çoğu zaman her iki cins tarafından da içselleştirilmiş bir
ayrımcılık olarak varlığını sürdüren süreçte bazı önemli sayılabilecek değişikliklere tanık
olduğunu ifade etmiştir. Geleneksel kabuller ve yaşama tarzının bütün direnmelerine
rağmen toplumsal cinsiyete ilişkin algı, tutum ve rollerde değişikliklerin gözlenir olmaya
başlandığını, bu sürecin en somut göstergelerinden birisinin küresel düzlemde cinsler arası
farklılığın, bir ayrımcılık sorunu olarak kabul edilmeye başlanması olduğunu saptamıştır.
Eke Coşan (2006), “İki grup kadın arasında toplumsal cinsiyet rollerinin algısında
değişme: Ankara’da bir araştırma” isimli çalışmasında, toplumsal cinsiyet rol algısının iki
grup kadın arasında yaşa bağlı değişip değişmediğini incelemiştir. Çalışmanın odak
noktasını yaşlı ve genç kadınlar arasındaki farkların neler olduğu, kamusal ve özel alanda
toplumsal cinsiyet rollerinin, eşi ve çocukları ile ilişkilerini nasıl tanımladığı
oluşturmaktadır. Araştırmada, genel olarak, yaşa bağlı iki grup kadın arasındaki analiz ile
genç kadınların daha eşitlikçi bir toplumsal cinsiyet rol algısı olduğu tespit edilmiştir.
Ayrıca çalışmada ulaşılan en önemli sonuçlardan biri de çalışmaya katılanların toplumsal
cinsiyet eşitliğinde eğitime yaptıkları vurgu olmuştur.
Özdemir (2006), “Okul öncesi dönem çocuklarındaki cinsiyet özelliklerine ilişkin
kalıpyargılarını”
belirlemek
amacıyla,
cinsiyet
51
kalıpyargı
ölçeği
kullanmıştır.
Araştırmadan elde edilen bulgular, cinsiyet kalıpyargı puanları açısından yaş ve cinsiyetin
birbiri ile ilişkili olduğunu göstermiştir. Özdemir ayrıca, yaşla birlikte cinsiyet
kalıpyargılarının arttığını, cinsiyetin, yaştan bağımsız kalıpyargıları etkilemediğini, her
ikisinin ortak olarak kalıpyargıları etkilediğini tespit etmiştir. Araştırmadan elde edilen
veriler ve uygulama sırasındaki gözlemler, okul öncesi dönem 5–6 yaş grubundaki
çocuklarda kalıpyargıların var olduğunu, bu yargılı düşünüşü engellemek için devlete,
topluma, aileye, eğitimcilere büyük görevler düştüğünü, kalıpyargılarla başa çıkmayı
eğitim programlarının bir parçası haline dönüştürmenin gerekliliğini ortaya çıkarmıştır.
Fridell, Owen-Anderson, Johnson, Bradley ve Zucker (2006), yapılandırılmış görüşmede
oyun arkadaşı ve oyun tarzı seçimlerini araştırdıkları çalışmalarında, her çocuğa Alexander
ve Hines tarafından geliştirilen “Oyun Arkadaşı ve Oyun Tarzları Seçimi Yapılandırılmış
Görüşmesi (PPPSI)” uygulanmışlardır. İki tek boyutlu şartlarda (oyun arkadaşı ve oyun
tarzları), kontrol grubu özellikle aynı cinsiyetten oyun arkadaşlarını ve aynı cinsiyetteki
oyun tarzlarını seçmişlerdir. Toplumsal cinsiyetleri yönlendirilmiş çocuklar ise özellikle
karşıt cinsiyetleri seçmişlerdir.
Ostrov ve Keating (2004), “Oyun ve yapılandırılmış etkileşimler esnasında okul öncesi
saldırganlıkta cinsiyet farklılıkları: gözlemsel bir çalışma” isimli bir araştırma
yapmışlardır. Araştırmada kızların erkeklere kıyasla daha çok ilişkisel saldırganlık
gösterdiği, erkeklerin ise kızlara kıyasla daha çok fiziksel ve sözel saldırganlık gösterdiği,
ayrıca çocukların erkek arkadaşlarından daha fazla fiziksel ve sözel saldırıya maruz
kaldıkları ve kız arkadaşlarından ise daha çok ilişkisel saldırganlığa maruz kaldığı
belirlenmiştir. Saldırganlığa ilişkin davranışsal gözlemlerin çocukların saldırganlık
tarzlarına yönelik olarak öğretmenin verdiği raporlarıyla tutarlı olduğu bulunmuştur.
Serbest oyun esnasında gözlenen saldırganlık, hem grup seviyesinde hem de bireysel
seviyelerde yapılandırılmış bir ortamda çocukların saldırganlık tarzlarının tahmin
edilebilmesini sağlamıştır. Saldırganlık taktikleri, planlanmış sosyometrik özelliklerle
baskınlık ve arkadaşlarca kabul ile ilişkilidir.
Gelman, Taylor ve Nguyen (2004), “Toplumsal cinsiyet hakkında anne-çocuk
konuşmaları: özcü inançların edinimini anlamak” isimli bir araştırma yapmışlardır. Bu
araştırmada, anne-çocuk diyaloglarındaki sosyal cinsiyet konuşmalarını incelemek için,
anneleri ve küçük çocuklarını (2, 4 ya da 6 yaşlarındaki), stereotipik ve karşı stereotipik
52
sosyal cinsiyetlendirilmiş aktiviteleri (örneğin, futbol oynayan erkek çocuğu; dikiş diken
erkek çocuğu) tasvir eden bir resimli kitabı tartışırlarken videoya çekmişlerdir.
Araştırmanın sonuçlarına göre; anneler çocuklardan fazla konuşmuşlardır ve annelerin
göreceli olarak çocuklardan daha fazla kişiye referans üretmeye meyilli oldukları
saptanmıştır. Fakat annelerin konuşma dağılımı çocukların yaşına göre değişkenlik
göstermemiştir. Roller ve meslekler ile ilgili kişilere en az referans yükleyenler 2 yaş
grubundaki çocuklar olarak belirlenmiştir. Çocuklar büyüdükçe roller ve mesleklerle ilgili
görüşlerini ifade etme oranları artmıştır.
Alexander (2003), “Cinsiyet-sınıflandırılmış oyuncak tercihlerine evrimsel bir bakış açısı:
pembe, mavi ve beyin” adlı araştırmasında, çocukların oyuncak tercihlerindeki büyük
cinsiyet farklılıklarının toplumsal cinsiyet grup özdeşleştirmeleri ve sosyal öğrenme ile
ilgili olduğunu bulmuştur. Bu çalışmada ayrıca “maskülen” ve “feminen” oyuncakların
modern kavramsal kategorilerinin, ayrıca erkeklerin ve kadınların tercih ettikleri objelerin
gelişmiş algısal kategorilerinden etkilenmiş olduğu sonucuna ulaşılmıştır.
Erden (2001) çalışmasında, anaokullarına devam eden çocukların, ebeveynlerin ve
öğretmenlerin çocuk oyun ve oyuncak hakkındaki görüşlerinin belirlenmesi ve bazı
değişkenlerin ebeveynlerin ve öğretmenlerin görüşlerine etkisini araştırmıştır. Araştırmada,
çocukların genellikle oynamayı tercih ettikleri oyuncakların; cinsiyetlerine, kendilerine ait
odanın bulunup bulunmamasına, ebeveynlerin öğrenim düzeylerine ve mesleklerine göre
değiştiği saptanmıştır. Ebeveynlerin çocuklarının oyun arkadaşlarını seçmelerine izin
verdiklerini, onların oyunlarını bazen yarım bıraktırdıklarını, çocuklarının ilk olarak 3-4
aydan önce herhangi bir oyuncakla karşılaşmalarının gerektiğini savunduklarını
saptamıştır. Ayrıca ebeveynlerin oyuncak satın alırken birlikte (anne+baba+çocuk) karar
vermeleri gerektiğini düşündüklerini belirlemiştir. Çocukların gelişim düzeyi, yaşı ve
ilgisini göz önünde bulundurarak, oyuncağın çocuğun ulaşabileceği bir yerde olması
gerektiğine ilişkin düşüncelerinin, ebeveynlerin öğrenim düzeylerine göre değiştiği
bulunmuştur. Satın alınan oyuncak türlerinin evcilik ve küçük kasları geliştirici oyuncaklar
olmasının öğretmen ve ebeveynlere göre değiştiği de tespit edilmiştir.
Hoffman ve Powlishta (2001), “Çocuklukta toplumsal cinsiyet ayrımı: etkileşim tarzı
teorisi” adlı çalışmalarında, toplumsal cinsiyet ayrımında Oyun/Etkileşim-Tarz teorisini 25 yaş arası 30 çocukta araştırmıştır. Teoriye göre çocuklar tarz ve etkileşimleri
53
kendilerininkine benzeyen oyun arkadaşlarını tercih ederler çünkü tarzlar cinsiyet
ayrımlıdır, aynı cinsiyetten oyun arkadaşları tercih edilir. Araştırmacılar, oyun arkadaşı
tercihlerini ve toplumsal cinsiyet ayrımı seviyesini belirlemek için çocukları serbest oyun
zamanında gözlemlemiş ve öğretmen puanlamasını kullanmışlardır. Araştırmacılar belirli
seviyelerde oldukça agresif ya da daha az toplumsal cinsiyet ayrımı gösteren çocuklarda
toplumsal cinsiyet ayrımı, gözlemlemişlerdir. Bununla birlikte toplumsal cinsiyet ayrımı
benzer tarz ve etkileşimlerdeki oyun arkadaşları seçimi ile ilişkilendirilmemiştir.
Martin, Fabes, Evan ve Wyman (1999) araştırmasında; çocukların kız çocukları ile oyun
oynama ve erkek çocukları ile oyun oynama hakkındaki sosyal kavramları arasındaki
ilişkiyi ve gerçek oyun partner tercihlerini incelemiştir. Toplam 184 küçük çocuk (92 kız
çocuk, 92 erkek çocuk; 41-82 aylık) varsayıma dayalı akranlar ile oyun oynamaları, bu
çocuklarla oyun oynamalarının diğerlerinin onayı ile ilgili inançları ve diğer çocukların
oyun tercihleri ile ilgili tahminleri hakkında sorulara cevap vermişlerdir. Çocuklara kendi
tercihleri sorulduğunda, yaşlarının artmasıyla orantılı olarak aynı cinsiyet ile oyun oynama
oranları artmıştır. Gözlemlere göre, çocuklar aynı cinsiyet tercihlerine sahiptir.
Raag ve Rackliff (1998), “Okul öncesi çocukların toplumsal cinsiyet sosyal beklentilerinin
farkındalıkları: oyuncak seçimleri ilişkileri” çalışmalarında; çocuk (28 kız, 33 erkek) bir
oyun odasında videoya alınmıştır. Oyun odasında çocuklar bir alet-edevat seti, bir tabak
setine sahiptir. İkisi de toplumsal cinsiyete göre sınıflandırılmamıştır. Sonraki
görüşmelerde erkek çocukların çoğunun, karşı cinsiyet sınıfına ait oyunlarının babaları
tarafından “kötü” olarak addedileceğini belirttikleri saptanmıştır.
Doğanay (1998), “Anasınıfına devam eden çocukların ebeveynlerinin çocuk oyun ve
oyuncakları hakkındaki görüşlerinin incelenmesi” isimli çalışmasında, anne babalara göre
çocuğun gelişiminde oyunun rolünün önemli olduğu, anne ve babaların çoğunun
çocuklarıyla oyun oynadıkları, çocuklarının yalnız ya da arkadaşlarıyla oynaması için
gerekli ortamı sağladıkları, çocuklarının oyun oynarken cinsiyet ayrımı yaptıkları
belirlenmiştir. Ebeveynlerin, çocukları oyun oynarken ondan herhangi bir şey isteyerek
çocuğun oyununu bazen yarım bırakmasını istedikleri, annelerin babalara oranla daha fazla
çocuklarının oyunlarını kestikleri, çocuklarının oyunda ürettiklerine ilgi gösterdikleri,
annelerin ilgilenmelerinin babalara göre biraz daha fazla olduğu, çocukların ilk
oyuncakları ile yedi-on iki ay arasında karşılaştıkları saptanmıştır. Bütün sayılan bu
54
özelliklerin sosyo-ekonomik düzeye bağımlı olduğu da bulunmuştur. Ayrıca anne babalara
göre oyuncağın en önemli görevinin çocuğun gelişiminde rol oynayan önemli bir araç
olduğu, oyuncak seçiminin genelde birlikte ve çocuğun isteğine göre yapıldığı, anne ve
babaların çoğunluğunun, kızları tabanca, oğulları bebek almak istediklerinde, başka bir
oyuncak seçmelerini istedikleri ve bunların sosyoekonomik düzeye bağımlı olarak
değiştiği belirlenmiştir.
Ex ve Janssens’in (1998), “Kızların toplumsal cinsiyet rolü davranışlarında annelerin
etkisi” adlı çalışmaları kız çocuklarının toplumsal cinsiyet rolü davranışlarıyla ilgilidir. Bu
davranışlar anneliğe ve genel anlamda kadın rollerine ilişkin düşüncelerini içermektedir.
Bu çalışmada annelerin istihdam durumu ile öğrenim düzeyi ve kızlarının toplumsal
cinsiyet rol davranışları arasındaki ilişkilerin annelerin kendi toplumsal cinsiyet
davranışları ve çocuk yetiştirme tarzlarıyla ilgili olup olmadığı araştırılmıştır. Çalışma 165
genç kız ve onların anneleriyle yapılmıştır. Genel anlamda elde edilen veriler; annelerin,
kızlarının toplumsal cinsiyet davranışlarının gelişimindeki önemini ortaya koymuştur. Bir
annenin çocuk yetiştirme tarzı ve kendi toplumsal cinsiyet rolü davranışları, kızının
geliştirdiği toplumsal cinsiyet rolü davranışlarını etkilemektedir. Öğrenim düzeyinin ve
annelerin çalışma durumunun ise dolaylı etkilere sahip olduğu bulunmuştur.
Seral (1998), “Okul öncesi çağı çocuklarda cinsiyet rollerini destekleyen davranışları
etkileyen anne özellikleri” isimli çalışmasında, ele alınan anne özellikleri, annenin
benimsediği cinsiyet-rolü, geleneksellik düzeyi, çocuğa yönelik işbölümünün evde eşler
arasında ne derece paylaşıldığı, annenin evdeki karar alma mekanizmalarına katılımı ve
annenin ev dışında çalışıyor olup olmaması olarak belirlenmiştir. Araştırma sonuçları,
annenin çocuğunda cinsiyet rollerini destekleyen bir biçimde davranmasındaki tek etkenin,
çocuğun cinsiyeti olduğunu ortaya çıkarmıştır. Kız çocuğu olan annelerin, erkek çocuğu
olan annelere kıyasla çocuklarında cinsiyet rollerini daha fazla destekledikleri tespit
edilmiştir.
Aral, Aktaş ve Doğanay (1997) çalışmalarında, anasınıfına devam eden beş-altı yaş
çocuklarının oyuncak tercihlerini bazı değişkenler açısından incelemişlerdir. Araştırmada;
hem kız hem de erkek çocukların cinsiyetlerine özgü oyuncakları tercih ettiklerini
saptamışlardır. Erkek çocukların kendi cinsiyetlerine göre oyuncak tercih etme oranının
kızlardan daha fazla olduğu bulunmuştur. 5 yaşındaki erkek çocuklar, 6 yaşındaki erkek
55
çocuklara göre daha fazla kız oyuncaklarını tercih etmişlerdir. Yaş büyüdükçe erkek
çocukların oyuncak seçimindeki tutumlarının da katılaştığı belirlenmiştir. Ayrıca üst
sosyo-ekonomik düzeydeki çocukların cinsiyete göre oyuncak seçiminin, alt ve orta sosyoekonomik gruptaki çocuklara göre daha esnek olduğu da tespit edilmiştir.
Yelken (1996) araştırmasında; anne ve babaların, üç-altı yaş dönemindeki çocuğun cinsel
gelişimi ve cinsel eğitimi konusunda bilgi düzeylerini belirlemeyi amaçlamıştır. Anne ya
da baba olma durumu, öğrenim durumu, meslek durumu, çocuğun cinsiyeti, çocuğun yaşı,
çocuğun ailenin kaçıncı çocuğu olduğuna göre cinsel gelişim ve cinsel eğitim bilgi düzeyi
arasında fark olup olmadığı araştırılmıştır. Anne ve babaların cinsel gelişim ve cinsel
eğitim bilgi düzeyi açısından karşılaştırılmalarına yönelik bulgular ışığında; öğrenim ve
meslek durumlarına göre, annelerin ve babaların cinsel gelişim ve cinsel eğitim bilgi
düzeylerinde fark olduğu tespit edilmiştir. Anne ya da baba olma durumu, çocuğun
cinsiyeti, çocuğun yaşı, çocuğun ailenin kaçıncı çocuğu olduğuna göre, annelerin ve
babaların cinsel gelişim ve cinsel eğitim bilgi düzeyleri arasında anlamlı bir fark
bulunamamıştır.
Turner, Patricia ve Gervai (1995) “Okul öncesi dönem çocuklarında ve ebeveynlerinde
toplumsal cinsiyet sınıflandırmasının çok boyutlu bir çalışması: kişilik, tutumlar, tercihler,
davranışlar ve kültürel farklılıklar” adlı araştırmalarında (n= 97) ve Macaristan’daki (n=64)
ebeveynler ve 4 yaşındaki çocuklarından cinsiyet tiplemesinin çoklu ölçümlerini elde
etmişlerdir. Çocukların toplumsal cinsiyet sınıflamalarına farklı bakış açıları farklı ebeveyn
faktörleri ile ilişkilendirilmiştir. Araştırmanın sonuçlarına göre erkek çocukların
davranışları, tercihleri kalıpyargılar ile uyumludur. Babalar için sonuçlar, annelerin
sonuçlarına göre daha uyumludur. Araştırmada elde edilen verilere göre, kız çocukları olan
babalar, daha “feminen” ve erkek çocukları olan babalara göre daha az cinsiyet
kalıpyargılarına sahiptir.
Baran (1995), çalışmasında Ankara' daki çocuk yuvalarında kalan ve ailesiyle birlikte
yaşayan yedi-on bir yaşlarındaki çocukların cinsiyet rolleri ve cinsiyet özellikleri
kalıpyargıları gelişimini ve bu kalıpyargıların kazanılmasında bazı değişkenlerin etkisini
incelemiştir. Korunmaya muhtaç çocuklarla ailesiyle birlikte yaşayan çocuklar arasında
cinsiyet kalıpyargıların gelişimi açısından önemli farklılıklar olduğu saptanmıştır. Ailesi ile
yaşayan çocukların yuvada yaşayan çocuklara göre kalıpyargı puanları çok yüksek
56
bulunmuştur. Çocukların tercih ettikleri oyuncak türünün ise cinsiyet özellikleri
kalıpyargılar üzerinde etkili olduğu saptanmıştır.
Alexander ve Hines (1994), cinsiyeti oyun davranışında bağımlı değişken olarak
araştırmak amacıyla “klasik çocukluk oyunu” çalışmasını yapmışlardır. Araştırmaya 4-8
yaşındaki çocuklar katılmıştır. Araştırmada erkeklerin aksine daha küçük yaştaki kızlar (45 yaşındakiler) erkeksi oyun tarzları olan kadınsı hedefleri seçerken daha büyük yaştaki
kızlar (6-8 yaşındakiler) kadınsı oyun tarzları olan erkeksi hedefleri seçmiştir. Alexander
ve Hines, küçük yaşta bile kızların ve erkeklerin oyun tarzları, cinsiyet etiketleri ve oyun
arkadaşı
tercihleri açısından farklılık
gösterdikleri sonucuna
varmıştır. Ayrıca,
araştırmacılar erkekler için oyun arkadaşı seçiminde oyun tarzlarının cinsiyet
etiketlerinden daha önemli olduğunu rapor etmişlerdir. Bu sonuçların, erkeklerin kızlara
göre daha kalıp yargısal bir şekilde oynamaya meyilli olduğu ile ilgili daha önceki
raporlarla uyumlu olduğu da tespit edilmiştir.
İmamoğlu (1993), “Değişen dünyada aile içi roller” isimli çalışmasında, aile içi kadın
erkek rollerini incelemiştir. Geleneksel aile rollerinde farklılığa yol açan çeşitli
değişkenleri bir arada ele alarak geleneksel ve modern aile rollerini karşılaştırmıştır.
Araştırmada, kent ailesinde, evliliklerin büyüklerce ayarlandığı, kadın-erkek rollerinin
toplumsal cinsiyet kalıpyargılarına göre belirlendiği, eşler arası iletişim ve paylaşımın az
olduğu, erkek kontrolündeki hiyerarşik düzenden, daha paylaşımcı bir düzene doğru
değiştiği tespit edilmiştir. Fakat yaşanılan değişim sürecinde geleneksel olarak erkek
rolünün, geleneksel kadın rolüne oranla daha yavaş değiştiği saptanmıştır.
Şirvanlı
Özen
(1992)
araştırmasında
çocuklarda
cinsiyet
özelliklerine
ilişkin
kalıpyargıların gelişimi incelenmiştir. Annenin çalışıp çalışmamasının, çocukta cinsiyet
özelliklerine ilişkin kalıpyargıların gelişimi üzerindeki olası rollerini, kültürler arası
karşılaştırmaları ve ebeveynin cinsiyet rolü değişkeninin, çocuğun cinsiyet özelliklerine
ilişkin kalıpyargıları üzerindeki olası rollerini incelemiştir. Bulgular, 5 yaşındaki
deneklerin cinsiyet özelliklerine ilişkin kalıpyargılara, diğer iki yaş grubundakilere kıyasla
anlamlı olarak daha az sahip olduklarını göstermiştir. Ayrıca, deneklerin erkeklere ait
cinsiyet özelliklerine ilişkin kalıpyargıları, kadınlara ait cinsiyet özelliklerine ilişkin
kalıpyargılardan daha iyi tanıdıklarını bulmuştur. 5 yaş grubu denekleri, erkeklere ait
cinsiyet özelliklerine ilişkin kalıpyargıları, kadınlara ait cinsiyet özelliklerine ilişkin
57
kalıpyargılardan daha iyi bildiklerini belirlemiştir. 5 yaş grubu deneklerin kadınlara ait
cinsiyet özelliklerine ilişkin kalıpyargıları, diğer iki yaş grubuna oranla daha az
tanıdıklarını tespit etmiştir. Annenin çalışıp çalışmaması ve ebeveynin cinsiyet rolü
değişkenlerinin çocukların cinsiyet özelliklerine ilişkin kalıpyargıları üzerinde anlamlı
herhangi bir rolü gözlenmemiştir.
Aksoy (1990) “3-6 yaş arası çocukların oyuncak tercihlerinde cinsiyet faktörünün etkisinin
incelenmesi” isimli çalışmasında, çocukların oyuncak seçiminde, cinsiyet faktörünün çok
önemli ve yaşla doğru orantılı olarak artan bir etken olduğu belirlenmiştir. Çocuklarda 33,5 yaşlarında cinsiyetin etkisi görülmemiştir. 3,5-4 yaşlarında, cinsiyetin etkisi kendini
göstermeye başlamış, kademeli bir artışla 5-6 yaşlarında kesinlik kazanmıştır. Elde edilen
diğer bulgulara göre; çocuklar aynı cinsten olan arkadaşlarıyla oynarken kendi cinslerine
özgü oyuncakları, karşı cinsten arkadaşlarıyla oynarken ortak oyuncakları tercih
etmektedirler. Çocukların hemen hepsi, günde 1-5 saat arası oyun oynamaktadır. Ailelerin
de kendi öğrenim düzeyleri ne olursa olsun büyük bir kesiminin, günde 1-2 saat
çocuklarıyla oynamak için zaman ayırdıkları belirlenmiştir. Aileler oyuncak seçerken,
çocuklarının düşüncelerini de dikkate alarak birlikte karar vermektedirler. Araştırma
bulgularına göre, çocukların oyun oynarken belirli bazı oyuncakları cinsiyetlerine göre
seçtikleri saptanmıştır.
Eren’in (1986) çalışmasında, genel olarak, düşük sosyo ekonomik arka planı olanlar hariç,
kız çocuklarının erkek çocuklarından daha az cinsiyet kalıpyargılara sahip oldukları
bulunmuştur. Sürekli olarak çalışan annelerin çocukları, geçici olarak çalışmış ya da ev
hanımı olan annelerin çocuklarına göre kalıpyargılarının daha az olduğu bulunmuştur.
Özellikle kız çocuklarında, çocukların cinsiyet kalıpyargılarının derecesinde en önemli
olan değişken, annenin çalışma durumu, annenin öğrenim durumu değişkenlerinin ortak
etkisidir; çalışan ve yükseköğrenim görmüş annelerin çocukları, çalışmayan ve daha düşük
düzeyde öğrenim görmüş annelerin çocuklarına göre cinsiyet rol ve cinsiyet özellik
açısından daha az kalıpyargılara sahiptir. Genel olarak, ebeveynlerin öğrenim seviyesi
yükseldikçe cinsiyet kalıpyargılarının derecesi düşmüştür. Ancak, annenin öğrenim
durumu değişkeninin etkisinin, babanın öğrenim durumu değişkeninin etkisinden daha
güçlü olduğu tespit edilmiştir.
58
BÖLÜM 4
YÖNTEM
Araştırmanın Modeli
Çalışmada deney ve kontrol gruplu klasik deneysel yöntem kullanılmıştır. Deneysel
yöntemde araştırmacı, karşılaştırılabilir yöntemler uygular. Araştırma sonuçları en kesin
yorumlara götürür (Büyüköztürk vd. 2009). Deneysel yöntem, deney ve kontrol grupları
diye adlandırılan iki farklı grubun araştırmaya dahil edilmesi, deney grubunun işleme tabi
tutulduktan sonra elde edilen sonuçların her iki grupla karşılaştırılmasından oluşan bir
yöntemdir. Deney grubu ile çalışılırken, kontrol grubuna yapılan çalışma ile ilgili hiçbir
etkide bulunulmaz. Deney grubu bağımsız, kontrol grubu ise bağımlı değişkenler ile
ilişkilidir (Ekiz, 2009).
Deneysel yöntemde, eğitim öncesi ve sonrasında her iki grupta da çalışma (bağımsız
değişken) ile ilgili ölçümler yapılır. Eğitim sonrası yapılan ölçümlerde istatiksel olarak
farklılık olması çalışmanın beklendik düzeyde etkili olduğunu gösterir (Büyüköztürk vd.
2009; Ekiz, 2009).
Çalışma Evreni
Araştırmanın çalışma grubunu, 2013-2014 Eğitim yılında, Kocaeli ili Darıca ve Gebze
ilçelerindeki Milli Eğitim Bakanlığına bağlı iki ilkokulda, anasınıfına devam eden, 60-72
aylık çocuklar oluşturmuştur. Zaman ve ekonomik yetersizlikler nedeni ile çalışmanın
yapıldığı okullara ve çocuklara kolay ulaşılabilir örnekleme yöntemi (Yıldırım ve Şimşek,
2006) ile karar verilmiştir. Deney grubunda 20’si Darıca 20’si Gebze’de bulunan
ilkokulların anasıfına devam eden toplam 40 çocuk yer almıştır. Kontrol grubu ise 20’si
Darıca 20’si de Gebze’de bulunan iki ilkokulun anasınıfına devam etmekte olan 40
59
çocuktan oluşmuştur. Araştırmanın çalışma grubunu oluşturan toplam 80 çocuk,
bulundukları okullarda normal gelişim gösteren çocuklar arasından rastgele seçilmiştir.
Deney ve kontrol grubundaki çocukların sosyoekonomik düzeylerinin benzer olması
açısından öğretmen görüşlerine başvurulmuştur.
Verilerin Toplanması
Araştırma verileri araştırmacı tarafından geliştirilen “Demografik Bilgi Toplama Formu”
ve “Toplumsal Cinsiyet Kalıpyargılarını Ölçme Aracı” ile toplanmıştır.
Demografik Bilgi Toplama Formu
Araştırmada, araştırmaya alınan çocuk ve aile özelliklerine yönelik bilgileri toplamak
amacı ile araştırmacı tarafından geliştirilen toplam 20 kapalı uçlu sorudan oluşan
“Demografik Bilgi Toplama Formu” kullanılmıştır. Çocukları tanımaya yönelik olarak
çocuğun cinsiyeti, kardeş sayısı, okul öncesi eğitimine başlamadan önce bakımını
gerçekleştiren kişi ve okul öncesi eğitim deneyimi gibi sorulara yer verilmiştir.
Çocukların ailelerinin demografik özelliklerine yönelik bilgileri elde etmek amacı ile ise,
anne ve babanın yaşı, öğrenim düzeyi, çalışma durumu, aile yapısı gibi sorular formda yer
almıştır.
Toplumsal Cinsiyet Kalıpyargılarını Ölçme Aracı
Araştırmacı tarafından hazırlanan “Toplumsal Cinsiyet Kalıpyargılarını Ölçme Aracı”
birkaç farklı aşamadan sonra oluşturulmuştur. Öncelikle konu ile ilgili literatür taranarak
toplumsal cinsiyet kalıpyargılarını belirleyebilecek sorular oluşturulmuştur.
Açık uçlu olarak hazırlanan sorular üç uzman görüşü ile son haline getirilmiştir. Soru
formunda kadın ve erkeğin ev içinde/dışında yaptığı görevler/işler boyutunda;

Kadınların ev içinde en çok yaptığı üç işi sıralayınız.

Kadınların ev dışında en çok yaptığı üç işi sıralayınız.

Erkeklerin ev içinde en çok yaptığı üç işi sıralayınız.

Erkeklerin ev dışında en çok yaptığı üç işi sıralayınız.
60
Şeklinde toplam 4 soru yer almıştır. Soru formunda toplam 16 soru yer almıştır. Bu
sorulardan 4 tanesi literatür ışığında belirlenen toplumsal cinsiyet kalıpyargılarına yönelik
görevler/işler alt boyutu, 4 tanesi meslekler, 4 tanesi oyuncaklar, 4 tanesi de oyunlar alt
boyutuna aittir. Oluşturulan soru formu, 2012-2013 Eğitim-Öğretim yılında, Kocaeli ili,
Darıca ilçesinde Haziran dönemi seminer ve Milli Eğitim Bakanlığı, “Uzaktan Eğitim
Programı” amacıyla toplanan 120 okul öncesi, ilkokul ve ortaokul öğretmenlerine
gönüllülük esasına dayalı olarak doldurtulmuştur. Öğretmenlerden elde edilen veriler SPSS
ile değerlendirilmiştir. Öğretmenlerin her bir soruya verdikleri cevapların frekansları
belirlenmiştir. Frekansı yüksek olan cevaplar ölçme aracına dahil edilmiştir. Örneğin,
öğretmenler kadınların ev içi ve ev dışında yaptıkları 78 iş olduğunu belirtmişlerdir. Bu
işlerden en çok belirtilen ilk 7 iş ölçme aracının görevler/işler boyutunda madde olarak
alınmıştır. Erkekler için belirtilen işler de kadınlara yönelik olarak belirtilen işlerde olduğu
gibi betimsel istatistikler aracılığı ile en çok belirtilenden, en az belirtilene doğru
listelenmiş ve toplam 110 işten ilk 11’ine ölçme aracında madde olarak yer verilmiştir.
Diğer kategoriler için belirtilen cevaplar da benzer şekilde listelenerek en üst sıradaki
cevaplar ölçme aracında yer almıştır. Ayrıca literatür ışığında maddeler tekrar gözden
geçirilmiş ve bazı maddeler eklenmiştir. Tüm maddeler belirlendikten sonra araştırmacı ve
üç uzman tarafından maddeler incelenerek her bir maddenin kategorilere uygun olup
olmadığı belirlenmiş ve uygun olmayan maddeler çıkarılmıştır.
Üç uzman eşliğinde düzenlenen ölçme aracı, okul öncesi eğitimi, çocuk gelişimi, psikoloji,
eğitimde ölçme ve değerlendirme alanlarındaki toplam 9 uzmandan, ölçme aracında yer
alan kategoriler ve maddelerin, okul öncesi dönem çocuklarının toplumsal cinsiyet
kalıpyargılarını
belirleyip
belirlemeyeceği
yönünde
değerlendirmeleri
istenmiştir.
Uzmanların görüşleri doğrultusunda ölçme aracı yeniden düzenlenmiştir.
“Görevler-işler” boyutunda yer alan; “pazar alış-verişi maddesi ile para kazanmak”
maddesi çıkarılarak, “misafirlerle ilgilenmek” maddesi eklenmiştir. “Oyuncaklar”
boyutundan; “savaş oyuncakları, silah, kova-kürek” maddeleri çıkarılarak, “oyuncak
askerler ve ip” maddeleri eklenmiştir. “Oyunlar” boyutundan ise, “saklambaç, kaydıraktan
kaymak, yağ satarım bal satarım” oyunu ile “bilgisayar oyunları, savaş, koşma oyunları ve
voleybol” maddeleri çıkartılmıştır.
61
Uzman görüşlerine göre düzenlenen araçta toplam 52 madde yer almıştır. Uzman
görüşlerine göre düzenlenen ölçme aracı, Darıca ilçesinde bulunan ve araştırmanın kontrol
ve deney grubunun dışında kalan bir ilkokulun anasınıfına devam eden toplam 50 çocuğa
uygulanmıştır. Bir ay sonra, aynı çocuk grubuna, ölçme aracı, tekrar (test-tekrar)
uygulanmıştır.
Test-tekrar analizleri sonucunda ölçme aracında görevler-işler boyutunda; 9 madde,
meslekler boyutunda; 17 madde, oyuncaklar boyutunda; 10 madde ve oyunlar boyutunda 7
madde olmak üzere toplamda 43 madde yer almıştır.
Görevler işler boyutunda, toplam 9 maddenin 6’sı kadınsı, 3’ü ise erkeksi rolleri
içermektedir. Meslekler alt boyutunda; 7 kadınsı, 10 erkeksi rollere yönelik madde yer
almıştır. Oyuncaklar alt boyutunda; 4 kız, 6 erkek çocuğuna yönelik toplumsal cinsiyet
kalıpyargı maddesi bulunmaktadır. Oyunlar kategorisinde ise, 3 kız, 4 erkek çocuğuna
yönelik oyun maddesi yer almıştır.
Toplumsal cinsiyet kalıpyargılarını ölçme aracında, her bir maddenin üç cevabı
bulunmaktadır. Bu cevaplar, “Görevler/işler ve Meslekler” alt boyutları için; “Kadın”,
“Erkek” ve “Kadın ve Erkek” şeklindedir. Oyuncaklar ve Oyunlar alt boyutunda ise;
“Kız”, “Erkek” ve “Kız ve Erkek” şeklindedir. Ölçme aracında, “Kadın ve Erkek” ya da
oyuncaklar ve oyunlar alt boyutu için “Kız ve Erkek” cevabı toplumsal cinsiyet
kalıpyargılarını yansıtmazken, sadece; “Kadın”, “Erkek” (ya da “Kız”, “Erkek”) cevabı ise
toplumsal cinsiyet kalıpyargılarını yansıtmaktadır.
Ölçme aracında her bir madde ayrı ayrı değerlendirilebilmektedir. Bununla birlikte her bir
maddede “Kadın ve Erkek” cevabına “1”, “Kadın” ve “Erkek” cevaplarına “0” puan
verilerek toplam puanlar elde edilebilmektedir. Yüksek puan androjenik özelliği
yansıtırken düşük puan toplumsal cinsiyet kalıpyargılarına işaret etmektedir.
Literatür ve uzman görüşleri doğrultusunda kapsam geçerliliği sağlanan ölçme aracının
güvenirliği için test tekrar tekniği dışında KR-20 güvenirlik katsayısı hesaplanmıştır. Öntest puanlarına göre KR-20 güvenirlik katsayısı, .73, son-test puanlarına göre ise .98 olarak
hesaplanmıştır. Test tekrar testinde ise tüm maddeler için güvenirlik .82 olarak
hesaplanmıştır.
62
Veri Toplama Yöntemi
Araştırma verileri, 2013-2014 eğitim-öğretim yılı, 1. döneminde elde edilmiştir. Öncelikle
Kocaeli ili, Darıca ve Gebze ilçelerinde çalışmanın yapılabilmesi amacı ile Kocaeli
Valiliği, İl Milli Eğitim Müdürlüğünden izin alınarak toplanmıştır. İlk olarak araştırmanın
çalışma grubunu oluşturan çocukların ailelerine ve öğretmenlerine çalışma ve veri toplama
araçları hakkında bilgi verilmiştir. Araştırmada kullanılan Demografik Bilgi Toplama
Formu çalışmaya alınan deney ve kontrol grubundaki çocukların anneleri tarafından
doldurulmuştur.
Araştırmada çocukların toplumsal cinsiyet kalıpyargılarını belirlemek amacı ile kullanılan
“Toplumsal Cinsiyet Kalıpyargılarını Ölçme Aracı” her bir çocuğa araştırmacı tarafından
tek tek uygulanmıştır. Uygulama için sessiz ve diğer uyaranlardan uzak bir oda
belirlenerek, araştırmacının çocuk ile yalnız olması sağlanmıştır.
Ölçme aracı çocuklara uygulanırken, üç farklı kutu kullanılmıştır. Kutuların birinin
üzerinde kadın, birinin üzerinde erkek, diğerinin üzerinde ise, kadın ve erkek resimleri
birlikte yer almıştır. Ayrıca üç farklı kart hazırlanmıştır. Kartlardan birinde kadın, birinde
erkek, diğerinde ise hem kadın hem de erkek resimleri yer almıştır. Araştırmacı, çocuğa
her bir maddeyi okuyarak, bu maddeye uygun cevabını kartlardan seçmesini ve sorunun
cevabı olarak seçtiği resim ile aynı olan resmin bulunduğu kutuya atmasını istemiştir.
Örneğin; “Sence kim ya da kimler çamaşır yıkar?” “Kadın mı?”, “Erkek mi?” yoksa “Her
ikisi de mi?” sorusu çocuğa sorularak cevabına uygun kartı uygun kutuya atması
istenmiştir. Araştırmacı her bir maddenin cevabını çocuktan aldıktan sonra “Toplumsal
Cinsiyet Kalıpyargılarını Ölçme Aracını” doldurmuştur.
Toplumsal Cinsiyet Kalıpyargılarını Ölçme Aracı, 40 deney, 40 kontrol grubu olmak üzere
toplam 80 çocuk için hem Cinsiyet Rolleri Eğitim Etkinliklerini uygulamadan önce (ön
test) hem de uygulamadan sonra (son test) araştırmacı tarafından doldurulmuştur.
Cinsiyet Rolleri Eğitim Etkinlikleri
Cinsiyet Rolleri Eğitim Etkinlikleri, anasınıfına devam eden çocukların toplumsal cinsiyet
kalıpyargılarını önlemeye ya da kırmaya yönelik olarak hazırlanmıştır. Bu amaçla
öncelikle literatür taranmıştır. Toplumsal cinsiyet kalıpyargılarının neler olduğu ve çocuk
eğitiminde bu yönde yapılması gerekenler belirlenmiştir. Kabul gören yaklaşım, kadın ve
63
erkeğin biyolojik farklılıkları dışında farklılıklarının olmadığı, sosyal-duygusal ve diğer
tüm gelişimlerinde ve yaşamlarında cinsiyet kategorisinden uzak olarak kendi
potansiyellerinin en üst seviyesine ulaşması için desteklenmesi ve kısıtlanmamasıdır.
Bu yaklaşımdan hareketle öncelikle, Milli Eğitim Bakanlığı, Okul Öncesi Eğitim
Programının (MEB, 2013), tüm kazanım ve göstergeleri incelenmiştir. Toplumsal cinsiyet
kalıpyargılarını kıracak ya da önleyecek nitelikteki kazanım ve göstergeler belirlenmiştir.
Belirlenen bu kazanım ve göstergeler dışında, araştırmacı tarafından, “Toplumsal Cinsiyet
Kalıpyargılarını Ölçme Aracı”nda bulunan her bir maddeye yönelik olarak kazanım ve
göstergeler hazırlanmıştır.
Kazanım ve göstergeler belirlendikten sonra Milli Eğitim Bakanlığı, Okul Öncesi Eğitim
Programı (MEB, 2013) doğrultusunda Cinsiyet Rolleri Eğitim Etkinlikleri hazırlanmıştır.
Her bir eğitim etkinliği, etkinlik adı, türü, kazanım ve göstergeleri, materyalleri, öğrenme
süreci ve değerlendirme bölümlerini içerecek şekilde hazırlanmıştır. Etkinlikler, her
öğretmen tarafından sınıfındaki çocuklara göre uyarlanarak kullanılabilecek niteliktedir.
Çalışmada deney grubundaki çocuklara uygulanmak üzere toplam 33 Cinsiyet Rolleri
Eğitim Etkinliğine yer verilmiştir. Hazırlanan etkinlikler toplam 7 okul öncesi eğitim
uzmanına değerlendirilmek üzere sunulmuştur. Uzman görüşlerine göre her bir etkinliğe
son şekli verilmiştir.
Uzman görüşlerine göre son şekli verilen “Cinsiyet Rolleri Eğitim Etkinliklerinde”;
çocukların aktif olduğu, hareket, oyun, drama, müzik, sanat, okuma-yazmaya hazırlık, fen,
pandomim, rol oynama, alan gezisi etkinliklerine yer verilmiştir. Etkinliklerde ppt sunuları,
artık materyaller (kutular, kâğıtlar, kapaklar vb.), pasta ve yemek malzemeleri, eldiven
kukla, temizlik malzemeleri, giysi ve aksesuarlar, videolar, ipler, misketler, bisiklet,
portatif basket potası, oyuncaklar, kitaplar, boya malzemeleri, büyük boy kâğıtlar gibi
materyaller kullanılmıştır.
64
Cinsiyet Rolleri Eğitim Etkinliklerinin Uygulanması
Cinsiyet Rolleri Eğitim Etkinlikleri deney grubundaki çocuklara araştırmacı tarafından
uygulanmıştır. Uygulama, toplam 8 hafta aralıksız olarak haftada 2 kez olacak şekilde
yapılmıştır.
Uygulamadan önce etkinliğe ait tüm materyaller hazırlanmıştır. Uygulanan her etkinlikten
sonra çocuklar bir sonraki etkinlikten haberdar edilmiştir. Toplam 8 hafta yapılan
uygulamadaki etkinliklerin ismi ve kazanımlarına aşağıda yer verilmiştir.
1. Hafta 1. Gün
Etkinlik 1.
Etkinlik Adı: Salsa, Çaçaça, Rumba, Dans Et Kol Kola
Etkinlik türü: Hareket, Oyun (Büyük Grup Çalışması)
Kazanım: Dinlediklerini ve izlediklerini çeşitli yollarla ifade edebilme. (Göstergeleri:
Dinlediklerini resim, müzik, drama, şiir, öykü, vb. yollarla sergiler.)
Etkinlik 2.
Etkinlik Adı: Meslekleri Tanıyoruz (ppt Sunu)
Etkinlik Türü: Türkçe (Büyük Grup Çalışması)
Kazanım: Bir olayla ya da durumla ilgili olarak başkalarının duygularını açıklar.
(Göstergeleri: Meslek sahibi birinin görevini yaparken yaşadığı duyguları açıklar.)
Kazanım: Toplumsal yaşamda farklı rol ve görevleri olduğunu açıklar. (Göstergeleri:
Erkekler ve kadınların neredeyse bütün mesleklerin aynısını yapabileceğini bilir.)
Kazanım: Toplumsal yaşamda farklı rol ve görevleri olduğunu açıklar. (Göstergeleri:
Annelerin istedikleri bir meslek sahibi olabileceğini söyler. Babaların istedikleri bir meslek
sahibi olabileceğini söyler.)
Etkinlik 3.
Etkinlik Adı: Göklerin Hakimi Pilotlarımız
Etkinlik Türü: Türkçe (Büyük Grup Çalışması)
Kazanım: Bir olayla ya da durumla ilgili olarak başkalarının duygularını açıklar.
(Göstergeleri: Meslek sahibi birinin görevini yaparken yaşadığı duyguları açıklar.)
Kazanım: Toplumsal yaşamda farklı rol ve görevleri olduğunu açıklar. (Göstergeleri:
Erkekler ve kadınların neredeyse bütün mesleklerini aynısını yapabileceğini bilir.)
65
1. Hafta 2. Gün
Etkinlik 1.
Etkinlik Adı: Annem Babam Kardeşim
Etkinlik Türü: Sanat, Drama ve Müzik Etkinliği (Bütünleştirilmiş Büyük Grup Etkinliği)
Kazanım: Kendisine ait özellikleri tanıtır. (Göstergeler: Kendi cinsiyetini bilir. Kendi
cinsiyetinin özelliklerini bilir.)
Kazanım: Ailesi ile ilgili özellikleri tanıtır. (Göstergeleri: Aile bireyleri ile ilgili bilgileri
açıklar. Aile bireylerinin cinsiyetlerini söyler. Aile bireylerinin birçok yoldan birbirlerine
ilgi gösterdiklerini bilir. Bir ailenin her bir üyesinin aileye benzer bir şeylerle katkıda
bulunabileceğini söyler. Ailelerin birlikte yaşamalarına yardım eden kurallara sahip
olduklarını bilir.)
Kazanım: Günlük yaşam becerileri için gerekli araç-gereci kullanır. (Göstergeleri: Ev
işlerini yapmak için gerekli araç-gereçleri kullanır. Ev işlerini yapmak için gerekli araçgereçlerin neler olduğunu bilir. Ev içinde yapılan işlerle ilgili rollerde oynar.)
Etkinlik 2.
Etkinlik Adı: Marangozlar
Etkinlik Türü: Sanat ve Türkçe Etkinliği
Kazanım: Bir olay ya da durumla ilgili olarak başkalarının duygularını açıklar.
(Göstergeleri: Meslek sahibi birinin görevini yaparken yaşadığı duyguları açıklar.)
Kazanım: Toplumsal yaşamda farklı rol ve görevleri olduğunu açıklar. (Göstergeleri:
Erkekler ve kadınların neredeyse bütün mesleklerini aynısını yapabileceğini bilir.)
2. Hafta 1. Gün
Etkinlik 1.
Etkinlik Adı: Vücudumuzu Tanıyalım
Etkinlik Türü: Sanat ve Oyun Etkinliği (Büyük Grup Etkinliği)
Kazanım: Kendisine ait özellikleri tanıtır. (Göstergeler: Kendi cinsiyetini bilir. Kendi
cinsiyetinin özelliklerini bilir.)
Kazanım: Ailesi ile ilgili özellikleri tanıtır. (Göstergeleri: Aile bireyleri ile ilgili bilgileri
açıklar. Aile bireylerinin cinsiyetlerini söyler. Aile bireylerinin birçok yoldan birbirlerine
ilgi gösterdiklerini bilir. Bir ailenin her bir üyesinin aileye benzer bir şeylerle katkıda
bulunabileceğini söyler. Ailelerin birlikte yaşamalarına yardım eden kurallara sahip
olduklarını bilir.)
66
Etkinlik 2.
Etkinlik Adı: En Büyük Asker Bizim Asker!
Etkinlik Türü: Türkçe ve Oyun Etkinliği (Büyük Grup Etkinliği)
Kazanım: Farklı meslekleri algılar. (Göstergeleri: Yapılan işin, mesleğin adını söyler.)
Kazanım: Toplumsal yaşamda farklı rol ve görevleri olduğunu açıklar. (Göstergeleri:
Toplumsal yaşamdaki rollerin yararlarını söyler.)
2.Hatfa 2. Gün
Etkinlik 1.
Etkinlik Adı: Yedi Adım Dansı İle Oyuncakları Toplayalım, Değiş-Tokuş Yapalım
Etkinlik Türü: Oyun Etkinliği (Büyük Grup Etkinliği)
Kazanım: Kendine güvenir. (Göstergeleri: Farklı türde oyuncaklarla nasıl oynayabileceğini
bilir. İstediğinde farklı oyunları oynayabileceğini söyler.)
Kazanım: Kendisinin ve başkalarının haklarını korur. (Göstergeleri: Katılmak istediği bir
etkinlikle ilgili duygu ve düşüncelerini söyler. Katılmak istemediği bir etkinlikle ilgili
duygu ve düşüncelerini söyler.)
Kazanım: Bir olay ya da durumla ilgili olumsuz duygularını uygun yollarla gösterir.
(Göstergeleri: İstediği oyuncakla oynayamadığında yaşadığı olumsuz duygularla söyler.
İstediği oyunu oynamak için istediğini sözel olarak ifade eder.)
Kazanım: Dinlediklerini çeşitli yollarla gösterir. (Göstergeleri: Dinlediklerini resim,
müzik, drama, şiir, öykü, vb. yollarla sergiler.
Etkinlik 2.
Etkinlik Adı: Hemşireler
Etkinlik Türü: Türkçe, Oyun Etkinliği (Büyük Grup Etkinliği)
Kazanım: Bir olayla ya da durumla ilgili olarak başkalarının duygularını açıklar.
(Göstergeleri: Meslek sahibi birinin görevini yaparken yaşadığı duyguları açıklar.)
Kazanım: Toplumsal yaşamda farklı rol ve görevleri olduğunu açıklar. (Göstergeleri:
Erkekler ve kadınların neredeyse bütün mesleklerini aynısını yapabileceğini bilir.)
3.Hafta 1. Gün
Etkinlik 1.
Etkinlik Adı: Kahraman İtfaiyeciler
Etkinlik Türü: Sanat, Oyun ve Türkçe Etkinliği (Bütünleştirilmiş Büyük Grup Etkinliği)
67
Kazanım: El ve göz koordinasyonu gerektiren belirli hareketleri yapabilme
(Göstergeleri: Malzemeleri istenilen nitelikte keser.)
Kazanım: Bedensel koordinasyon gerektiren hareketleri yapabilme
(Göstergeleri: Sözel yönergelere uygun olarak koşar.)
Kazanım: Bir olayla ya da durumla ilgili olarak başkalarının duygularını açıklar.
(Göstergeleri: Meslek sahibi birinin görevini yaparken yaşadığı duyguları açıklar.)
Kazanım: Bir işe ya da görevi başarmak için kendini güdüler.
(Göstergeleri: Aldığı görevi sonuçlandırmak için çaba gösterir. Aldığı görevi uygun
zamanda bitirir. Aldığı görevi uygun şekilde sonuçlandırır.)
Etkinlik 2.
Etkinlik Adı: Sek sek sekerek oynayalım
Etkinlik Türü: Oyun Etkinliği (Büyük Grup Etkinliği)
Kazanım: Denge gerektiren hareketleri yapabilme. (Göstergeleri: Zemin üzerinde çizilen
şekiller üzerinde yürür. Tek ayak üzerinde belirli bir süre yürür. Tek / çift ayak üzerinde
olduğu yerde zıplar. Tek/çift ayakla sıçrayarak belli bir mesafeyi dengeli bir şekilde gider.)
Kazanım: Kendine güvenir. (Göstergeleri: İstediğinde farklı oyunları oynayabileceğini
söyler.)
3.Hafta 2. Gün
Etkinlik 1.
Etkinlik adı: Darıca Kazım Karabekir Anaokulunda görev yapan Okul Öncesi Öğretmeni
Ahmet Akay’ın sınıfını ziyaret ve Meslekler Oyunu
Etkinlik Türü: Alan Gezisi, Oyun (Bütünleştirilmiş Büyük Grup Etkinliği)
Kazanım: Bir olayla ya da durumla ilgili olarak başkalarının duygularını açıklar.
(Göstergeleri: Meslek sahibi birinin görevini yaparken yaşadığı duyguları açıklar.)
Kazanım: Toplumsal yaşamda farklı rol ve görevleri olduğunu açıklar. (Göstergeleri:
Erkekler ve kadınların neredeyse bütün mesleklerini aynısını yapabileceğini bilir.)
4.Hafta 1. Gün
Etkinlik 1.
Etkinlik Adı: Suya Sabuna Dokunalım
Etkinlik Türü: Fen ve Okuma Yazmaya Hazırlık Etkinliği (Bütünleştirilmiş Büyük Grup
Etkinliği)
68
Kazanım: Günlük yaşam becerileri için gerekli araç-gereci kullanır. (Göstergeleri:
Yaşadığı ortamı temizlemek için gerekli araç-gereçleri kullanır. Farklı mesleklere ait araçgereçleri kullanır. Ev işlerini yapmak için gerekli araç-gereçleri kullanır. Ev işlerini
yapmak için gerekli araç-gereçlerin neler olduğunu bilir. Ev içinde yapılan işlerle ilgili
rollerde oynar.)
Etkinlik 2.
Etkinlik Adı: Öğretmenim Canım Benim
Etkinlik Türü: Alan Gezisi
Kazanım: Bir olayla ya da durumla ilgili olarak başkalarının duygularını açıklar.
(Göstergeleri: Meslek sahibi birinin görevini yaparken yaşadığı duyguları açıklar.)
Kazanım: Toplumsal yaşamda farklı rol ve görevleri olduğunu açıklar. (Göstergeleri:
Erkekler ve kadınların neredeyse bütün mesleklerini aynısını yapabileceğini bilir.)
4.Hafta 2. Gün
Etkinlik 1.
Etkinlik Adı: Kemerlerinizi Bağlayın! Uçuyoruz!
Etkinlik Türü: Drama (Bütünleştirilmiş Büyük Grup Etkinliği)
Kazanım: Toplumsal yaşamda farklı rol ve görevleri olduğunu açıklar. (Göstergeleri:
Erkekler ve kadınların neredeyse bütün mesleklerini aynısını yapabileceğini bilir.)
Kazanım: Kendini yaratıcı yollarla ifade eder. (Göstergeleri: Farklı mesleklerde rol alır.
Farklı rollerdeki meslekleri almaya isteklidir. Farklı mesleklerdeki rolleri oynar.)
Kazanım: Varlıkları çeşitli özelliklerine göre eşleştirebilme. (Göstergeleri: 1. Varlıkları
birebir eşleştirir.)
Etkinlik 2.
Etkinlik Adı: Olur Böyle Vakalar, Türk Polisi Yakalar!
Etkinlik Türü: Türkçe (Büyük Grup Etkinliği)
Kazanım: Toplumsal yaşamda farklı rol ve görevleri olduğunu açıklar. (Göstergeleri:
Erkekler ve kadınların neredeyse bütün mesleklerin aynısını yapabileceğini bilir.)
5.Hafta 1. Gün
Etkinlik 1.
Etkinlik Adı: Alışveriş Et Ama İsraf Etme!
Etkinlik Türü: Hareket, Rol Oynama (Büyük Grup Etkinliği)
69
Kazanım: Toplumsal yaşamda farklı rol ve görevleri olduğunu açıklar. (Göstergeleri:
Erkekler ve kadınların neredeyse bütün mesleklerini aynısını yapabileceğini bilir.)
Kazanım: Kendine güvenir. (Göstergeleri: Farklı mesleklerden rolleri yapabileceğini
söyler.)
Kazanım: Bir işe ya da görevi başarmak için kendini güdüler.
(Göstergeleri: Aldığı görevi sonuçlandırmak için çaba gösterir. Aldığı görevi uygun
şekilde sonuçlandırır.)
Etkinlik 2.
Etkinlik Adı: Salla Beni Salıncakta
Etkinlik Türü: Oyun ve Gezi Etkinliği (Büyük Grup Etkinliği)
Kazanım: Kendine güvenir. (Göstergeleri: Farklı türde oyuncaklarla nasıl oynayabileceğini
bilir.)
Kazanım: Kendisinin ve başkalarının haklarını korur. (Göstergeleri: Katılmak istediği bir
etkinlikle ilgili duygu ve düşüncelerini söyler.)
5.Hafta 2. Gün
Etkinlik 1.
Etkinlik Adı: Ali ile Ayşe’yi Tanıyalım
Etkinlik Türü: Sanat Etkinliği (Büyük Grup Etkinliği)
Kazanım: Kendisine ait özellikleri tanıtır. (Göstergeleri: Kendi cinsiyetini bilir. Kendi
cinsiyetinin özelliklerini bilir.)
Kazanım: Karşı cinse ait özellikleri tanıtır. (Göstergeleri: Karşı cinsiyettekileri bilir. Kız ve
erkeklerin birçok benzerliği olduğunu bilir. Kız ve erkeklerin çok az farklılığa sahip
olduğunu bilir. Karşı cinsiyettekilerin özelliklerini söyler.)
Etkinlik 2.
Etkinlik Adı: Boksörleri Tanıyoruz
Etkinlik Türü: Türkçe ve Oyun Etkinliği (Büyük Grup Etkinliği)
Kazanım: Dinlediklerini çeşitli yollarla ifade edebilme. (Göstergeleri: Dinlediklerini
başkalarına anlatır. Dinlediklerine ilişkin sorular sorar. Dinlediklerine ilişkin sorulara
cevap verir. Dinlediklerini özetler.)
Kazanım: Bedensel koordinasyon gerektiren hareketleri yapabilme
(Göstergeleri: Sözel yönergelere uygun olarak ısınma hareketleri yapar. Sözel yönergelere
uygun olarak koşar. Araç kullanarak ritmik ve koordineli hareketler yapar.)
70
6.Hafta 1. Gün
Etkinlik 1.
Etkinlik Adı: Yemek Yapıyorum Ben Bu İşi Biliyorum
Etkinlik Türü: Drama Etkinliği ( Bireysel Etkinlik)
Kazanım: Sorumluluklarını yerine getirir. (Göstergeleri: Ev içinde yapılan işlerle ilgili
sorumluluk alır. Erkekler ve kızların evde aynı işleri yapabileceğini bilir. Aldığı
sorumlulukları yerine getirir.)
Kazanım: Günlük yaşam becerileri için gerekli araç-gereci kullanır. (Göstergeleri: Yemek
yapmak için gerekli araç-gereçleri kullanır.)
Etkinlik 2.
Etkinlik Adı: Sarı Melekler Taksi Şoförleri
Etkinlik Türü: Türkçe ve Müzik Etkinliği (Büyük Grup Etkinliği)
Kazanım: Bir olay ya da durumla ilgili olarak başkalarının duygularını açıklar.
(Göstergeleri: Meslek sahibi birinin görevini yaparken yaşadığı duyguları açıklar.)
Kazanım: Toplumsal yaşamda farklı rol ve görevleri olduğunu açıklar. (Göstergeleri:
Erkekler ve kadınların neredeyse bütün mesleklerini aynısını yapabileceğini bilir.)
6.Hafta 2. Gün
Etkinlik 1.
Etkinlik Adı: Temizlik Görevlileri
Etkinlik Türü: Türkçe ve Hareket Etkinliği (Büyük Grup Etkinliği)
Kazanım: Bir olay ya da durumla ilgili olarak başkalarının duygularını açıklar.
(Göstergeleri: Meslek sahibi birinin görevini yaparken yaşadığı duyguları açıklar.)
Kazanım: Kendini yaratıcı yollarla ifade eder. (Göstergeleri: Farklı mesleklerde rol alır.
Farklı rollerdeki meslekleri almaya isteklidir. Farklı mesleklerdeki rolleri oynar.)
Etkinlik 2.
Etkinlik Adı: Misket Üçgeni (Miselles)
Etkinlik Türü: Oyun Etkinliği ( Büyük Grup Etkinliği)
Kazanım: Kendine güvenir. (Göstergeleri: Farklı türde oyuncaklarla nasıl oynayabileceğini
bilir. İstediğinde farklı oyunları oynayabileceğini söyler.)
Kazanım: Kendisinin ve başkalarının haklarını korur. (Göstergeleri: Katılmak istediği bir
etkinlikle ilgili duygu ve düşüncelerini söyler. Katılmak istemediği bir etkinlikle ilgili
duygu ve düşüncelerini söyler.)
71
7.Hafta 1. Gün
Etkinlik 1.
Etkinlik Adı: Tatlı Düşler Pastanesi
Etkinlik Türü: Sanat ve Drama Etkinliği (Büyük Grup Etkinliği)
Kazanım: Bir olayla ya da durumla ilgili olarak başkalarının duygularını açıklar.
(Göstergeleri: Meslek sahibi birinin görevini yaparken yaşadığı duyguları açıklar.)
Kazanım: Toplumsal yaşamda farklı rol ve görevleri olduğunu açıklar. (Göstergeleri: Her
insanın neredeyse bütün mesleklerini aynısını yapabileceğini bilir.)
Kazanım: El ve göz koordinasyonu gerektiren belirli hareketleri yapabilir. ( Göstergeleri:
Malzemeleri istenilen nitelikte keser.
Malzemeleri istenilen nitelikte yapıştırır. Nesneleri yeni şekiller oluşturacak biçimde bir
araya getirir.)
Etkinlik 2.
Etkinlik Adı: Dans Eden Basket Potası
Etkinlik Türü: Oyun Etkinliği (Büyük Grup Etkinliği)
Kazanım: Kendine güvenir. (Göstergeleri: Farklı türde oyuncaklarla nasıl oynayabileceğini
bilir. İstediğinde farklı oyunları oynayabileceğini söyler.)
Kazanım: Estetik özellikler taşıyan özgün ürünler oluşturabilme (Göstergeleri: Estetik,
bedensel hareketlerle dans eder, yürür.)
7.Hafta 2. Gün
Etkinlik 1.
Etkinlik Adı: Biz Bir Aileyiz
Etkinlik Türü: Türkçe ve Oyun Etkinliği (Büyük Grup Etkinliği)
Kazanım: Sorumluluklarını yerine getirir. (Göstergeleri: Erkekler ve kızların evde aynı
işleri yapabileceğini bilir. Birçok yetişkinin çocuklarının bakımını yapabildiğini bilir.
Anne-babanın çocuklarının ihtiyaçlarını giderdiğini bilir).
Kazanım: Ailesi ile ilgili özellikleri tanıtır. (Göstergeleri: Aile bireyleri ile ilgili bilgileri
açıklar. Aile bireylerinin cinsiyetlerini söyler. Aile bireylerinin birçok yoldan birbirlerine
ilgi gösterdiklerini bilir. Bir ailenin her bir üyesinin aileye benzer bir şeylerle katkıda
bulunabileceğini söyler. Ailelerin birlikte yaşamalarına yardım eden kurallara sahip
olduklarını bilir).
72
Etkinlik 2.
Etkinlik Adı: Ben Kimim?
Etkinlik Türü: Pandomim Etkinliği (Büyük Grup Etkinliği)
Kazanım: Kendini yaratıcı yollarla ifade eder. (Göstergeleri: Farklı mesleklerde rol alır.
Farklı rollerdeki meslekleri almaya isteklidir. Farklı mesleklerdeki rolleri oynar.)
Kazanım: Günlük yaşam becerileri için gerekli araç-gereci kullanır. (Göstergeleri: Farklı
mesleklere ait araç-gereçleri kullanır.)
8.Hafta 1.Gün
Etkinlik 1.
Etkinlik Adı: Bu İnsanlar Ne Yapıyor?
Etkinlik Türü: Türkçe (Küçük Grup Etkinliği)
Kazanım: Sorumluluklarını yerine getirir. (Göstergeleri: Erkekler ve kızların evde aynı
işleri yapabileceğini bilir. Birçok yetişkinin çocuklarının bakımını yapabildiğini bilir.
Anne-babanın çocuklarının ihtiyaçlarını giderdiğini bilir.)
Kazanım: Görsel materyalleri okuyabilme. (Göstergeleri: Görsel materyalleri inceler.
Görsel materyallerle ilgili sorular sorar. Görsel materyallerle ilgili sorulara cevap verir.
Görsel materyalleri açıklar. Görsel materyalleri kullanarak olay, öykü, kompozisyonlar
oluşturur.)
Etkinlik 2.
Etkinlik Adı: Son Ütücüler
Etkinlik Türü: Drama ve Oyun Etkinliği (Büyük Grup Etkinliği)
Kazanım: Günlük yaşam becerileri için gerekli araç-gereci kullanır. (Göstergeleri: Ütü
yapmak için gerekli araç-gereçleri kullanır. Ev işlerini yapmak için gerekli araç-gereçleri
kullanır. Ev işlerini yapmak için gerekli araç-gereçlerin neler olduğunu bilir. Ev içinde
yapılan işlerle ilgili rollerde oynar.)
Kazanım: Bedensel koordinasyon gerektiren hareketleri yapabilme (Göstergeleri: Sözel
yönergelere uygun olarak ısınma hareketleri yapar.)
8.Hafta 2. Gün
Etkinlik 1.
Etkinlik Adı: Mühendisleri Tanıyoruz
Etkinlik Türü: Sanat Etkinliği (Büyük Grup Etkinliği)
73
Kazanım: Görsel materyalleri okur. (Göstergeleri: Görsel materyalleri inceler. Görsel
materyalleri açıklar. Görsel materyallerle ilgili sorular sorar. Görsel materyallerle ilgili
sorulara cevap verir. )
Kazanım: Kendini yaratıcı yollarla ifade eder. (Göstergeleri: Duygu, düşünce ve
hayallerini özgün yollarla ifade eder. Özgün özellikler taşıyan ürünler oluşturur.)
Kazanım: Nesne/durum/olaya dikkatini verir. (Göstergeleri: Dikkat edilmesi gereken
nesne/durum/olaya odaklanır. Dikkatini çeken nesne/durum/olaya yönelik sorular sorar.
Dikkatini çeken nesne/durum/olayı ayrıntıları ile açıklar.)
Etkinlik 2.
Etkinlik Adı: Kare Kare Duralım Satranç Oynayalım
Etkinlik Türü: Alan Gezisi (Büyük Grup Etkinliği)
Kazanım: Dinlediklerini çeşitli yollarla ifade edebilme. (Göstergeleri: Dinlediklerine
ilişkin sorular sorar. Dinlediklerine ilişkin sorulara cevap verir. Dinlediklerini resim,
müzik, drama, şiir, öykü, vb. yollarla sergiler.)
Verilerin Analizi
Araştırmada elde edilen veriler SPSS paket programı ile değerlendirilmiştir. Verilerin
değerlendirilmesinde öncelikle betimsel istatistiklerden yararlanılmıştır. Çocukların ön test
puanlarına ve cinsiyetlerine göre puanlarının dağılımına, ilişkisiz t Testi, son test
puanlarına ise ANCOVA ile bakılmıştır. Deney grubundaki çocukların son test puanlarının
kardeş sayısı, anne yaşı, öğrenim düzeyi, baba yaşı, öğrenimi, mesleği ile ilişkisi Kruskal
Wallis H Testi ile test edilmiştir. Deney grubundaki çocukların puanlarının, okula
gitmeden önce bakımını gerçekleştiren kişi, okul öncesi eğitim deneyimi, anne çalışma
durumu ile ilişkisi Man-Whitney U Testi ile sınanmıştır.
74
BÖLÜM 5
BULGULAR VE YORUMLAR
Cinsiyet rolleri eğitim etkinliklerinin anasınıfına devam eden 60-72 aylık çocukların
toplumsal cinsiyet kalıpyargılarına etkisinin incelenmesi amacı ile yapılan çalışmanın
bulgularına bu bölümde yer verilmiştir.
Çalışmada araştırmaya alınan deney ve kontrol grubundaki çocuklara ve ailelerine ait
demografik özellikler Tablo 1 ve Tablo 2’de sunulmuştur.
Deney ve kontrol grubundaki çocukların kadın ve erkeğin görevlerine, mesleklerine ve
çocukların oyuncaklara, oyunlara ilişkin ön test cinsiyet rolü algılarına Tablo 3 ile Tablo 6
arasında yer verilmiştir. Kadın ve erkeğin görevlerine mesleklerine ve çocukların oyuncak
ve oyunlara ilişkin son test cinsiyet rolü algıları, Tablo 7 ile Tablo 10 arasında verilmiştir.
Çocukların cinsiyet rolleri ön test ve son test puanlarının deney ve kontrol grubuna göre
karşılaştırılması Tablo 11 ve Tablo 13 arasında sunulmuştur.
Deney grubundaki çocukların cinsiyet rolleri son test puanlarının demografik özelliklere
göre karşılaştırılması Tablo 14 ve Tablo 24 arasında yer almıştır.
75
Tablo 1. Deney ve Kontrol Grubundaki Çocuklara Ait Demografik Özelliklerin
Frekans ve Yüzde Dağılımları
Çocukların
Demografik
Özellikleri
Deney Grubu
(n=40)
Kontrol Grubu
(n=40)
f
%
f
%
Kız
20
50,0
24
60,0
Erkek
20
50,0
16
40,0
Tek Kardeş
14
35,0
14
35,0
İki Kardeş
20
50,0
20
50,0
Üç ve daha fazla
6
15,0
6
15,0
Anne
34
85,0
34
85,0
Diğer
6
15,0
6
15,0
İlk Yılı
30
75,0
29
72,5
2-3 Yıl
10
25,0
11
27,5
Cinsiyet
Kardeş Sayısı
Bakımı Gerçekleştiren Kişi
Okul Öncesi Eğitim Deneyimi
Tablo 1’de deney ve kontrol grubundaki çocuklara ait demografik özelliklerin frekans ve
yüzde dağılımları verilmiştir. Deney grubundaki çocukların %50,0’si kız, %50,0’si
erkektir. Kontrol grubundaki çocukların ise %60,0’ı kız, %40,0’ı erkektir.
Deney grubundaki çocukların, %35,0’i tek kardeşe sahipken, %50,0’si iki kardeşe sahiptir.
Kontrol grubunda ise çocukların %35,0’i tek kardeş, %50,0’si deney grubundaki
çocuklarına benzer şekilde iki kardeştir.
Deney grubundaki çocukların %85,0’inin okula başlamadan önce bakımını gerçekleştiren
anneleridir. Kontrol grubundaki çocuklarda da bu oran, deney grubundaki çocuklarla
benzer şekilde %85,0’dir. Deney ve kontrol grubunda yer alan çocukların %15,0’inin okula
başlamadan önce bakımını büyükanne-büyükbaba gibi akrabalar gerçekleştirmiştir.
Okul Öncesi eğitim deneyimlerine bakıldığında, deney grubundaki çocukların %75,0’inin
birinci yılları, %25,0’inin ise bir yıldan fazla okul öncesi eğitime devam ettikleri
76
görülmektedir. Kontrol grubundaki çocukların ise %72,5’inin okul öncesi eğitiminin ilk
yılında olduğu saptanmıştır.
Tablo 2. Deney ve Kontrol Grubundaki Çocukların Ailelerine Ait Demografik
Özelliklerin Frekans ve Yüzde Dağılımları
Ailelerin
Demografik Özellikleri
Deney Grubu (n=40)
Kontrol Grubu (n=40)
f
%
f
%
20-25 yaş arası
5
12,5
5
12,5
26-30 yaş arası
13
32,5
14
35,0
31-35 yaş arası
17
42,5
12
30,0
36 ve üstü yaş
5
12,5
9
22,5
Okur-yazar değil-ilkokul mezunu
17
42,5
15
37,5
Ortaokul mezunu
7
17,5
5
12,5
Lise ve üstü
16
40,0
20
50,0
Çalışmıyor
36
90,0
30
75,0
Çalışıyor
4
10,0
10
25,0
20-25 yaş arası
-
-
2
5,0
26-30 yaş arası
3
7,5
5
12,5
31-35 yaş arası
21
52,5
18
45,0
36 ve üzeri
16
40,0
15
37,5
İlkokul mezunu
6
15,0
6
15,0
Ortaokul mezunu
7
17,5
7
17,5
Lise ve üstü
27
67,5
27
67,5
İşçi
14
35,0
17
42,5
Memur
7
17,5
5
12,5
Esnaf
9
22,5
8
20,0
Serbest Meslek
7
17,5
8
20,0
Diğer
3
7,5
5
12,5
Çekirdek
35
87,5
31
77,5
Diğer
5
12,5
9
22,5
Anne Yaşı
Anne Öğrenim Düzeyi
Anne Çalışma Durumu
Baba Yaşı
Baba Öğrenim Düzeyi
Baba İşi
Aile Yapısı
77
Tablo 2’de deney ve kontrol grubundaki çocukların ailelerine ait demografik özelliklerin
frekans ve yüzdeleri verilmiştir. Deney grubundaki çocukların %42,5’inin annesi 31-35 yaş
aralığında iken, %32,5’i 26-30 yaş aralığında, %12,5’inin annesi 20-25 yaş aralığı ve 36
yaş üstündedir. Kontrol grubundaki çocukların annelerinin %35,0’i 26-30 yaş aralığında,
%30,0’u 31-35, %22,5’i 36 yaş üzeri ve %12,5’i deney grubundaki çocukların anneleri gibi
20-25 yaş aralığında tespit edilmiştir.
Deney grubundaki çocukların annelerinin %42,5’inin ilkokul ve altında, kontrol
grubundaki çocukların annelerinin ise, %50,0’sinin lise ve üstü düzeyde öğrenime sahip
olduğu belirlenmiştir. Deney grubundaki çocukların annelerinin %90,0’ının, kontrol
grubundaki çocukların annelerinin ise %75,0’inin ev hanımı olduğu belirlenmiştir.
Deney grubundaki çocukların babalarının %52,5’inin, kontrol grubundaki çocukların
babalarının ise; %45,0’inin, 31-35 yaş arasında olduğu saptanmıştır. Hem deney ve kontrol
grubundaki çocukların babalarının %67,5’inin, lise ve üzeri öğrenim düzeyine sahip
oldukları görülmektedir.
Deney grubundaki çocukların babalarının %35,0’inin işçi, %22,5’inin esnaf, kontrol
grubundaki çocukların babalarının ise %42,5’inin işçi, %20,0’sinin ise deney grubundaki
çocukların babalarının işlerine yakın bir oranla esnaf ve serbest meslek sahibi oldukları
tespit edilmiştir.
Deney grubundaki çocukların %87,5’inin, kontrol grubundaki çocukların ise %77,5’inin
çekirdek ailede yaşadığı saptanmıştır.
78
Tablo 3. Deney ve Kontrol Grubundaki Çocukların Kadın ve Erkeğin Görevlerine İlişkin Ön-test Cinsiyet Rolü Algıları
Görevler/İşler
f
Deney Grubu(n=40)
K
E
K-E
%
f
%
f
%
f
Kontrol Grubu(n=40)
K
E
K-E
%
f
%
f
%
Çocuk bakmak
38
95,0
-
-
2
5
39
97,5
-
-
1
2,5
Yemek Yapmak
Fatura Ödemek
39
1
97,5
2,5
39
97,5
1
-
2,5
-
40
-
100,0
-
39
97,5
1
2,5
Bulaşık Yıkamak
Araba Kullanmak
Temizlik Yapmak
Ütü Yapmak
Tamir-tadilat yapmak
Misafirlerle İlgilenmek
40
38
38
38
100,0
95,0
95,0
95,0
39
40
-
97,5
100,0
-
1
2
2
2
2,5
5,0
5,0
5,0
39
40
40
40
97,5
100,0
100,0
100,0
1
39
40
-
2,5
97,5
100,0
-
1
-
2,5
-
K: Kadın E: Erkek K-E: Kadın ve Erkek
79
Tablo 4. Deney ve Kontrol Grubundaki Çocukların Kadın ve Erkeğin Görevine İlişkin Son-test Cinsiyet Rolü Algıları
Görevler/İşler
f
Deney Grubu (n=40)
K
E
K-E
%
f
%
f
%
f
Kontrol Grubu (n=40)
K
E
K-E
%
f
%
f
%
Çocuk bakmak
10
25,0
-
-
30
75,0
30
75,0
-
-
10
25,0
Yemek Yapmak
Fatura Ödemek
26
-
65,0
-
6
15,0
14
34
35,0
85,0
39
2
97,5
5,0
37
97,5
1
1
2,5
2,5
Bulaşık Yıkamak
1
2,5
Araba Kullanmak
Temizlik Yapmak
2
5,0
Ütü Yapmak
6
15,0
Tamir-tadilat yapmak
Misafirlerle İlgilenmek
7
17,5
K: Kadın E: Erkek K-E: Kadın ve Erkek
7
-
17,5
-
39
40
38
34
33
33
97,5
100,0
95,0
85,0
82,5
82,5
40
37
37
40
100,0
92,5
92,5
100,0
38
1
40
-
95,0
2,5
100,0
-
2
3
2
-
5,0
7,5
5,0
-
80
Tablo 3’de deney ve kontrol grubundaki çocukların kadın ve erkeğin görevleri ve işlerine
yönelik algıları görülmektedir. Çocukların tamamına yakını, görevleri anne veya babalara
göre sınıflandırmıştır. Deney grubundaki çocukların %100,0’ü, bulaşık yıkamak maddesini
kadın görevi diye yanıtlarken, yemek yapmayı %97,5’i, çocuk bakmak, temizlik yapmak,
ütü yapmak ve misafirlerle ilgilenmek maddelerini %95,0’i kadın görevi olarak
belirtmişlerdir.
Kontrol grubundaki çocukların cinsiyet algıları da deney grubundaki çocukların algılarına
benzemektedir. Sadece deney grubundaki çocukların %5,0’i, çocuk bakmak, temizlik
yapmak ve misafir ile ilgilenmeyle ilgili işlerde hem kadının hem erkeğin görevi olduğuna
yönelik görüş bildirmişlerdir. Kontrol grubundaki çocukların %2,5’i, çocuk bakmayı,
fatura ödemeyi ve araba kullanmayı hem kadın hem de erkek rolü olarak ifade etmişlerdir.
Deney ve kontrol grubundaki çocukların neredeyse tamamı; fatura ödemek ve araba
kullanmak maddelerini %97,5’i ve tamir-tadilat işleri maddesini ise %100,0’ü erkek rolü
olduğu şeklinde görüş bildirmişlerdir.
Özdemir (2006) araştırmasında elde edilen veriler ve uygulama sırasındaki gözlemler
sonucunda, 5–6 yaş grubundaki çocuklarda kalıpyargıların var olduğunu tespit etmiştir.
Vatandaş (2007) 41 kentte yaptığı araştırmasında ev içindeki işbölümünün geleneksel
olarak devam ettirildiğini, kadınların çalışma hayatında daha çok yer almasının bu süreci
değiştirebilecek önemli etkenlerden biri olsa da kayda değer bir değişim olmadığını
bulmuştur. İmamoğlu da (1993) araştırmasında toplumsal cinsiyet kalıpyargılarına uygun
olarak aile içinde para kazanma işinin erkeklere, ev bakımı rollerinin ise kadınlara ait
olduğunu saptamıştır.
Çarkoğlu ve Kalaycıoğlu (2013) araştırmalarının ev içinde yapılan mutat işlerin yapılması
bölümünde, kadın ve erkek katılımcıların; yemek yapmak, çamaşır bulaşık yıkamak,
temizlik yapmak gibi işlerin kadın görevi olarak kabul ettiklerini saptamışlardır.
Türkiye’de en çok kadın işi olarak görülen iş temizliktir. Kadınların %86,0’sı erkeklerin
%14,0’ü temizlik işlerini yaptıklarını belirtmişlerdir. Eşine temizlik işlerinde yardım
ettiğini söyleyen erkek oranı %6,0’dır. Aynı şekilde yemek yapmak da kadın işi olarak
görülmektedir. Kadınların %83,0’ü erkeklerin %14,0’ü yemek yaptıklarını belirtmişlerdir.
Türkiye’de ve dünyada erkeklerin en çok katılım gösterdiği iş ise çamaşır yıkamaktır.
Örnek olarak çamaşır yıkamak gibi bir işi, erkek katılımcıların %14,0’ü, kadın
81
katılımcıların %83,0’ü yaptıklarını söylemişlerdir. Evdeki ufak tefek tamirat işlerini ise
erkeklerin %72,0’si, kadınların %27,0’si yaptıklarını belirtmişlerdir. Fakat genel olarak
tamir-tadilat, erkek işi olarak belirtilmiştir. Ayrıca kadınların %50,0’si evdeki işlerin adil
olarak bölünmediğini, gereğinden fazla işi tek başlarına yaptıklarını belirtmişlerdir.
Erkeklerin %50,0’si ev işlerinde iş bölümünün adil olduğunu ifade etmişlerdir.
Vatandaş’ın (2007) araştırmasında; erkekler açısından da en kadınsı iş çocuk hastalanınca
bakımını üstlenmektir (%96,0); bunu çok küçük farklılıklarla çocuk için yemek hazırlamak
(%95), yemek pişirmek (%92,0), temizlik yapmak (%91,0) takip etmektedir. Erkekler
açısından kadınsı yönü baskın olan diğer ev içi işler ise şunlardır: Bulaşık yıkamak,
çamaşır yıkamak, ütü yapmak, çocuğu giydirmek, oturulacak eve karar vermek, aile
bütçesine katkıda bulunmak, aile sorunlarını çözmek. Erkeklerin en erkeksi gördükleri ev
içi iş resmi kurumlarda iş takibi (%92,0), ev içi tamirat (%91,0), evin kapısındaki veya
zildeki ismin sahibi olmak (%91,0) ve evin geçimini sağlamaktır (%91,0). Erkekler
açısından erkeksi yönü baskın olan diğer işler ise: alış-veriş yapmak, aile bütçesini
düzenlemek, aile bireylerinin davranışlarını belirlemek, çocuğa isim vermek, çocukla
oynamak, oturulacak muhite karar vermek, ailenin reisliğini yapmak olarak tespit
edilmiştir.
Bu dört araştırmanın sonuçları eğitim öncesi deney ve kontrol grubundaki çocukların
cinsiyet rolü görüşleriyle benzemektedir. Bu sonuçlar, çocukların toplumsal cinsiyet
kalıpyargılarının, araştırma sonuçları ile değerlendirildiğinde, ebeveynlerin cinsiyet
rollerinden etkilenmiş olabileceğini düşündürmektedir. Bununla birlikte deney ve kontrol
grubundaki çocukların ebeveynlerinin kadın ve erkeğin ev içi ve ev dışında yaptığı
görevler ile ilgili olarak toplumsal cinsiyet kalıpyargılarının oldukça yüksek olduğunu akla
getirmektedir.
Tablo 4 incelendiğinde ise, deney grubundaki çocukların cinsiyet rolleri eğitimi
uygulamaları sonunda, genel olarak bütün görevlerin/işlerin hem kadın hem de erkek
tarafından birlikte yapılması ve yapılabileceği yönünde görüş bildirdikleri görülmektedir.
Deney grubundaki çocuklardan %65,0’i yemek yapmayı, %25,0’i ise çocuk bakmayı kadın
rolü olarak belirtmiştir. Ütü yapmak maddesini ise çocukların %15,0’i, misafirlerle
ilgilenmek maddesini de %17,5’i çocuk kadın rolü olarak ifade etmiştir. Tamir-tadilat
82
yapmak maddesini çocukların %17,5’i, fatura ödemek maddesini de %15,0’i erkek rolü
olarak tanımlamıştır.
Kontrol grubundaki çocuklar ise eğitim öncesine benzer şekilde görüş bildirmişlerdir.
Kontrol grubundaki çocukların %100,0’ü bulaşık yıkamak ve misafirlerle ilgilenmek
maddelerini, %97,5’i yemek yapmak, %92,5’i temizlik ve ütü yapmak maddelerini kadın
rolü olarak ifade etmişlerdir. Bu grupta tamir tadilat yapmak, çocukların %100,0’ü
tarafından, araba kullanmak %95,0’i ve fatura ödemek maddeleri de %97,5’i tarafından
erkek rolleri olarak belirtilmiştir. Kontrol grubunda çocuk bakmak maddesi çocukların
%25,0’i tarafından hem kadın hem de erkek rolü olarak ifade etmişlerdir. Bu sonuçlar ile
uygulanan eğitim etkinliklerinin deney grubundaki çocukların çeşitli cinsiyet rollerine
yönelik görüşlerini etkilediği söylenebilir. Ancak deney grubunda, yemek yapma ve çocuk
bakma görevlerini kadınların yaptığını belirten çocuk sayısı da azımsanmayacak
düzeydedir. Bu durum, bu görevlerin en güçlü toplumsal cinsiyet beklentileri olabileceğini
ve bu kalıpyargılarının çocuklarda da oluşmuş olabileceğini akla getirmektedir.
Eren (1986) araştırmasında, 6 ila 8 yaşlarındaki çocukların hüküm süren cinsiyet
kalıpyargılarına sahip olduklarını ve cinsiyet kalıpyargılarının 9 ila 11 yaşlarına kadar
yükseldiğini bulmuştur. Akgül Gök de (2013), çalışmasında toplumsal cinsiyet rolleri
açısından her üç durumun (kök ailedeki, kendi ailelerindeki, ideal olarak gördükleri)
sonuçları değerlendirildiğinde, özellikle ev içi rollerin diğer rollere göre daha fazla direnç
gösterdiğini saptamıştır. Günaydın da (2013), aile içinde cinsiyetçi rol dağılımları ve
kadınların hareket alanını kısıtlayan, beslenme ve bakım sorumluluklarını kadınların
üzerine yıkan annelik ideolojisinin programda yeniden üretildiği sonuçlarına varmıştır.
Yapılan araştırmaların sonuçları çocukların cinsiyet rollerini nereden ve nasıl edindiklerini
ortaya koymaktadır. Deney grubundaki çocuklara uygulanan eğitim sonucunda, çocukların
cinsiyet kalıpyargılarının kırıldığına yönelik cevaplarındaki değişimler görülmektedir.
Akgül Gök’ün de (2013) belirttiği gibi, özellikle ev içi roller diğer rollere göre değişime
daha dirençlidir ve bu çalışmada da çocukların algılarının bu işlerde, eğitim ile bile, daha
az değiştiği gözlenmektedir. Yemek yapmak, ütü yapmak ve misafirlerle ilgilenmek ile
ilgili görüşlerin değişmesi için, ev içindeki rollerde anne ve babaların daha paylaşımcı
olması ve bu işlerin kadın işleri olduğuna yönelik fikirlerin değişmesi gerektiği
söylenebilir.
83
Tablo 5. Deney ve Kontrol Grubundaki Çocukların Mesleklere İlişkin Ön-test Cinsiyet Rolü Algıları
Meslekler
f
Anasınıfı Öğretmeni
Polis
Hemşire
Deney Grubu(n=40)
K
E
K-E
%
f
%
f
%
f
Kontrol Grubu(n=40)
K
E
K-E
%
f
%
f
%
40
100,0
-
-
-
-
39
97,5
-
-
1
2,5
-
-
40
100,0
-
-
-
-
40
100,0
-
-
40
100,0
-
-
-
-
40
100,0
-
-
-
-
40
38
40
38
33
37
1
40
7
29
1
39
100,0
95,0
100,0
95,0
82,5
92,5
2,5
100,0
17,5
72,5
2,5
97,5
1
3
1
2
1
-
2,5
7,5
2,5
5,0
2,5
-
1
40
4
40
37
1
33
1
37
-
2,5
100,0
10,0
100,0
92,5
2,5
82,5
2,5
92,5
-
40
39
40
40
36
34
39
6
36
1
40
100,0
97,5
100,0
100,0
90,0
85,0
97,5
15,0
90,0
2,5
100,0
6
3
1
3
2
-
15,0
7,5
2,5
7,5
5,0
-
Asker
5,0
Aşçı
2
Şoför
100,0
Sekreter
40
5,0
Pilot
2
17,5
Marangoz
7
97,5
Hostes
39
Mühendis
97,5
Dansçı
39
İtfaiyeci
80,0
Temizlik Görevlisi
32
22,5
Satıcı
9
95,0
Öğretmen
38
2,5
Garson
1
K: Kadın E: Erkek K-E: Kadın ve Erkek
84
Tablo 6. Deney ve Kontrol Grubundaki Çocukların Mesleklere İlişkin Son-test Cinsiyet Rolü Algıları
Meslekler
f
Deney Grubu (n=40)
K
E
K-E
%
f
%
f
%
f
Kontrol Grubu (n=40)
K
E
K-E
%
f
%
f
%
Anasınıfı Öğretmeni
-
-
-
-
40
100,0
39
97,5
-
-
1
2,5
Polis
Hemşire
-
-
-
-
40
40
100,0
100,0
38
95,0
38
1
95,0
2,5
2
1
5,0
2,5
2
1
5,0
2,5
38
40
40
40
40
40
40
40
40
40
39
40
40
39
95,0
100,0
100,0
100,0
100,0
100,0
100,0
100,0
100,0
100,0
97,5
100,0
100,0
97,5
2
40
4
40
28
34
1
33
4
34
-
5,0
100,0
10,0
100,0
70,0
85,0
2,5
82,5
10,0
85,0
-
40
37
40
39
36
12
1
39
5
32
1
40
100,0
92,5
100,0
97,5
90,0
30,0
2,5
97,5
12,5
80,0
2,5
100,0
1
1
5
2
4
5
-
2,5
2,5
12,5
5,0
10,0
12,5
-
Asker
Aşçı
Şoför
Sekreter
Pilot
Marangoz
Hostes
Mühendis
Dansçı
İtfaiyeci
Temizlik Görevlisi
1
2,5
Satıcı
Öğretmen
Garson
K: Kadın E: Erkek K-E: Kadın ve Erkek
85
Tablo 5 incelendiğinde, çocukların meslekleri de genel olarak kadın ve erkek rollerine göre
iki gruba ayırdıkları söylenebilir. Deney grubundaki çocukların %100,0’ünün, kadın
mesleği olarak ifade ettiği meslekler anasınıfı öğretmenliği,
hemşirelik, sekreterlik
meslekleridir. Ayrıca çocukların %97,5’i hosteslik, dansçılık mesleklerinin de kadın
mesleği olduğu yönünde görü görüş bildirirken, öğretmenlik mesleğini çocukların %95,0’i
ve temizlik görevliliğini çocukların %80,0’i kadın mesleği olarak ifade etmişlerdir.
Kontrol grubunda da hemşirelik, sekreterlik ve hosteslik mesleğini çocukların %100,0’ü
tarafından kadınlara yönelik meslekler olarak tanımlamışlardır. Anasınıfı öğretmenliğini
çocukların %97,5’i, dansçılık ve öğretmenlik mesleğini %92,5’i, temizlik görevliliğini de
%82,5’i kadınlara yönelik meslekler olarak ifade etmişlerdir. Kontrol grubunda polislik,
askerlik, şoförlük, pilotluk, garsonluk mesleği çocukların %100,0’ü, aşçılık ve itfaiyecilik
mesleğini %97,5’i, mühendislik ise %85,0’i tarafından erkek meslekleri olarak
belirtilmiştir. Kontrol grubuna bakıldığında da benzer sonuçlar görülmektedir. Çocuklar
tarafından, polis, asker, pilot, aşçı, şoför, itfaiyeci, garson, satıcı, marangozluk gibi
meslekler ağırlıklı olarak erkek meslekleri olarak ifade edilmiştir. Deney grubunda hem
kadın hem de erkek mesleği olarak mühendislik çocukların %7,5’i, satıcılık %5,0’i
tarafından belirtilmiştir. Kontrol grubunda ise çocukların %15,0’i mühendislik mesleğini
hem kadın hem de erkeklerin yapabileceğini belirtirken, %7,5’i satıcı ve dansçıların hem
kadın hem de erkek olabileceğini belirtmişlerdir.
Tablo 6 incelendiğinde ise, deney grubundaki çocukların tamamı veya tamamına çok
yakını bütün meslekleri hem kadınların hem de erkeklerin yapabileceğine ilişkin görüş
bildirmişlerdir. Kontrol grubundaki çocukların; eğitim öncesine benzer görüş bildirirken
genel olarak meslekleri kadınlara veya erkeklere göre sınıflandırdıkları söylenebilir.
Buradaki sonuçlar ile uygulanan eğitim etkinliklerinin deney grubundaki çocukların
mesleklerle ilgili cinsiyet kalıpyargılarına etki ettiği ifade edilebilir.
Lips (1988) araştırmasında kadınların, baskın olarak, 2 meslek grubunda kümelendiklerini
tespit etmiştir. Birinci grup, hemşirelik, sosyal işler, ilkokul öğretmenliği, kütüphane
görevlisi gibi kadınların baskın olduğu uzmanlıklarda çalışanlardır. İkinci grup ise büro
işleri ya da sekreterlik pozisyonları, saymanlık, satış, yemek servisi gibi “pembe yaka”
işlerde çalışanlardır. Ayrıca Lips (1988) anaokulu öğretmenliği, sekreterlik, hemşirelik, ev
ekonomisi gibi işlerde çalışanların ortak özelliğinin kadın olduğunu açıklamıştır. Bunlar,
86
kadınların baskın olduğu meslekleri, toplum tarafından tanımlanan kadın işlerini yapan
kadınlardır. Lips (1988), sonuç olarak gerek açık gerekse de örtülü bir şekilde yapılan
cinsiyet ayrımcılığının hâlâ kadınların bazı mesleklere girmesine engel olduğunu ifade
etmektedir.
Baran (1995) korunmaya muhtaç çocuklar ile ailesiyle birlikte yaşayan çocuklar arasında
cinsiyet kalıpyargılarının gelişimi açısından önemli farklılıklar olduğunu saptamıştır.
Yuvada yaşayan kız çocukların çoğunlukla öğretmenlik ve hemşirelik gibi kadınlara
yönelik meslekleri, erkeklerin de çoğunlukla askerlik-polislik gibi erkeklere yönelik
mesleklerin yanı sıra pilotluk, mimarlık ve mühendislik gibi erkek mesleklerini de tercih
ettiklerini belirtmiştir. Ailelerinin yanında yaşayan çocuklardan ise kız çocuklarının en
fazla doktorluğu daha sonra öğretmenliği tercih ettikleri görülürken, özellikle 7 yaş
civarındaki erkeklerin büyük oranda doktor olmayı istedikleri, daha sonra askerlik ve
polislik mesleğini tercih ettikleri saptanmıştır. Özdemir de (2006) araştırmasında, 5-6 yaş
grubundaki çocukların toplumsal cinsiyet kalıpyargılarına sahip olduklarını saptamıştır.
Vatandaş (2007) çalışmasında kadın ve erkek katılımcılarının, genel olarak sekreterlik,
hemşirelik, kasiyerlik/satıcılık gibi meslekleri kadınlara özgü, güvenlik görevliliği (polis,
asker), yöneticilik, şoförlük, mülki amirlik gibi meslekleri erkeklere özgü meslekler olarak
gördüklerini bulmuştur. Ayrıca kadın ve erkek katılımcılar avukatlık, doktorluk, diş
hekimliği, hakimlik/savcılık, makine ve inşaat mühendisliği, öğretmenlik, akademisyenlik
gibi meslekleri ise hem kadın hem de erkeklerin yapabileceklerini söylediklerini
açıklamıştır.
Bu araştırma sonuçları da yapılan araştırmaların sonuçları ile paraleldir. Bu sonuçlar
meslekler ile ilgili toplumsal cinsiyet kalıpyargılarının varlığını ve bu kalıpyargıların henüz
okul öncesi dönemde olan çocuklarda da mevcut olduğunu düşündürmektedir. Çocukların
bu konudaki kalıpyargıları ebeveynlerinin yapmış olduğu işler ile ilgili olabildiği gibi,
toplum içindeki deneyimleri ve gözlemleri ya da televizyon, kitap gibi araçlardan
edindikleri bilgiler ile de ilintili olabilir.
87
Tablo 7. Deney ve Kontrol Grubundaki Çocukların Oyuncaklara İlişkin Ön-test Cinsiyet Rolü Algıları
Oyuncaklar
f
Pelüş Oyuncaklar
Araba
Kamyon
Deney Grubu(n=40)
K
E
K-E
%
f
%
f
%
f
Kontrol Grubu(n=40)
K
E
K-E
%
f
%
f
%
36
90,0
2
5,0
2
5,0
32
80,0
4
10,0
4
10,0
-
-
40
40
100,0
100,0
-
-
-
-
40
39
100,0
97,5
1
2,5
31
40
40
39
77,5
100,0
100,0
97,5
7
-
17,5
-
39
1
40
39
1
97,5
2,5
100,0
97,5
2,5
33
39
40
1
39
82,5
97,5
100,0
2,5
97,5
1
6
1
-
2,5
15,0
2,5
-
100,0
İp
40
5,0
Bisiklet
2
100,0
Evcilik Oyuncakları
40
Tamir Aletleri
Robot
100,0
Bebek
40
2,5
Oyuncak Askerler
1
K: Kadın E: Erkek K-E: Kadın ve Erkek
88
Tablo 8. Deney ve Kontrol Grubundaki Çocukların Oyuncaklara İlişkin Son-test Cinsiyet Rolü Algıları
Oyuncaklar
f
Deney Grubu (n=40)
K
E
K-E
%
f
%
f
%
f
Kontrol Grubu (n=40)
K
E
K-E
%
f
%
f
%
Pelüş Oyuncaklar
-
-
-
-
40
100,0
24
60,0
7
17,5
9
22,5
Araba
Kamyon
-
-
1
2,5
40
39
100,0
97,5
-
-
40
39
100,0
97,5
1
2,5
-
-
40
40
40
40
40
40
40
100,0
100,0
100,0
100,0
100,0
100,0
100,0
39
3
40
1
39
1
97,5
7,5
100,0
2,5
97,5
2,5
24
38
39
1
38
60,0
95,0
97,5
2,5
95,0
1
13
1
1
1
2,5
32,5
2,5
2,5
2,5
İp
Bisiklet
Evcilik Oyuncakları
Tamir Aletleri
Robot
Bebek
Oyuncak Askerler
K: Kadın E: Erkek K-E: Kadın ve Erkek
89
Tablo 7’de deney ve kontrol grubundaki çocukların oyuncaklara ilişkin ön-test cinsiyet
rolü algıları verilmiştir.
Deney ve kontrol grubundaki çocukların eğitim öncesi oyuncaklara ilişkin önemli düzeyde
sınıflama yaptıkları söylenebilir. Deney grubundaki çocukların %100,0’ü, ip, evcilik
oyuncakları ve bebekleri kız oyuncakları olarak gruplandırırken, araba, kamyon, tamir
aletleri, robotu, erkek oyuncakları olarak belirtmişlerdir. Deney grubundaki çocuklar,
bisikleti daha çok erkeklere yönelik olduğuna dair görüş bildirseler de çocuklardan %17,5’i
hem kız hem de erkeklerin kullanabilecekleri yönünde görüş bildirmişlerdir.
Kontrol grubunda da durum benzerdir. Evcilik oyuncaklarını çocukların %100,0’ü, ip ve
bebekleri ise %97,5’i kızlara yönelik oyuncak olarak belirtmişlerdir. Araba ve robotu
çocukların %100,0’ü, oyuncak askerler ve kamyonu ise %97,5’i erkek çocuklara yönelik
olarak belirtmişlerdir. Bu grupta da bisikleti çocukların %82,5’i erkek çocuklara yönelik
olarak belirtse de çocukların %15,0’i hem kız hem de erkek çocukların kullanabileceğini
ifade etmiştir. Tablo 7’de görüldüğü üzere oyuncaklara ilişkin çocukların önemli bir
düzeyde ayırım yaptıkları veya cinsiyete göre sınıflandırdıkları söylenebilir.
Tablo 8’de görüldüğü üzere, çocukların deney grubunda veya kontrol grubunda olma
durumlarına göre oyuncaklara ilişkin cinsiyet rollerini farklı şekilde ifade ettikleri
belirlenmiştir. Bir diğer ifadeyle,
deney grubundaki çocukların eğitim sonrası bütün
oyuncaklara ilişkin hem kızların hem de erkeklerin oynayabileceklerine ilişkin görüş
bildirirken kontrol grubundaki çocuklar ise eğitim öncesi bildirmiş oldukları görüşlere
benzer görüş bildirmişlerdir. Buna göre kontrol grubundaki çocuklar oyuncaklar
içerisinden; robot, oyuncak asker, araba, tamir aletlerinin erkekler için, ip, evcilik
oyuncakları ile bebek oyuncaklarının kızlar için olduğunu ifade etmişlerdir.
Jadva, Hines ve Golombok (2010) çalışmalarında, kız ve erkek çocukların, oyuncak bebek
ya da oyuncak kamyon gibi tercihlerinde değişiklik gösterdiğini bulmuşlardır. Erkek
bebekler, araba yerine oyuncak bebeklerle de oynamayı tercih ederken daha büyük erkek
çocukların, oyuncak bebeği tercih etmeyişinin öğrenilmiş olabileceğini belirtmişlerdir.
Alexander’da (2003) araştırmasında, çocukların oyuncak tercihlerindeki büyük cinsiyet
farklılıkların toplumsal cinsiyet grup özdeşleştirmeleri ve sosyal öğrenme ile ilgili
olduğunu bulmuştur.
90
Servin, Bohlin ve Berlin (2008), kız ve erkek çocukların bir yaş gibi çok erken yaşlarda
farklı oyuncakları seçtiğini bulmuşlardır. Bu cinsiyet farklılıkları tüm üç yaş grubunda da
bulunmuştur. Önceki çalışmaların tersine feminen oyuncakların hem kız hem de erkek
çocuklar için artan yaş ile daha az çekici geldiğini ayrıca oyun durumunun sürekli etkileri
görülmediğini açıklamışlardır.
Raag ve Rackliff (1998), cinsiyete göre sınıflandırılmayan tamir aletleri seti ve bir tabak
setiyle oynaması istenen çocukları gözlemleyerek yaptığı çalışmalarında erkek çocukların
çoğu, karşı cinsiyet sınıfına ait oyunların babaları tarafından “kötü” olarak tanımlanacağını
belirttiklerini ortaya koymuştur. Eğer erkek çocuklar, babalarının, karşı cinsiyette
sınıflandırılmış bir oyuncağın “kötü” olacağını düşüneceklerini algılamışlar ise, oyun
odasındaki oyuncak tercihi en kalıp yargısal olanıdır. Tartışma erkek çocuklardaki
toplumsal cinsiyete göre sınıflandırılmış oyunlardaki, sosyal kısıtlamaların (hem doğuştan
hem de öğrenilen) rolüne dikkat çekmektedir.
Çiftçi Aydilek (2011), araştırma sürecinde tercih edilen ekinlikler için yapılan analizler
sonucunda: resim yapma, evcilik oynama, bebek ile oynama, sohbet etme, oyuncak
makyaj malzemelerini kullanma gibi etkinlikleri, kızların erkeklerden anlamlı bir şekilde
daha fazla tercih ettiğini gözlemlemiştir. Kız çocukların bu etkinliklerde oldukça uzun
zaman geçirdikleri saptanmıştır.
Baran (1995) araştırmasında, korunmaya muhtaç çocuklardan kız çocukların tamamının
oyuncak bebeklerle, erkek çocukların ise araba ve kamyon ile oynamayı tercih ettiklerini
tespit etmiştir. Ailesiyle birlikte yaşayan çocuklar arasında da benzer seçimler olduğunu
bulmuştur.
Aksoy Gök (1990) araştırmasında, çocukların oyuncak seçiminde, cinsiyet faktörünü çok
önemli ve yaşla doğru orantılı olarak artan bir etken olarak bulmuştur. Çocuklarda 3-3,5
yaşlarında cinsiyetin etkisi görülmemektedir. 3,5-4 yaşlarında, cinsiyetin etkisi kendini
göstermeye başlamış, kademeli bir artışla 5-6 yaşlarında kesinlik kazanmıştır. Elde edilen
diğer bulgulara göre; çocuklar aynı cinsten olan arkadaşlarıyla oynarken kendi cinslerine
özgü oyuncakları, karşı cinsten arkadaşlarıyla oynarken ortak oyuncakları tercih
etmişlerdir. Ayrıca ailelerin oyuncak seçerken, çocuklarının düşüncelerini de dikkate
alarak birlikte karar verdikleri saptanmıştır. Araştırma bulgularına göre, çocukların oyun
oynarken belirli bazı oyuncakları cinsiyetlerine göre seçtikleri saptanmıştır.
91
Erden’de
(2001)
oyuncakların;
çalışmasında,
cinsiyetlerine,
çocukların
kendilerine
ait
genellikle
odaların
oynamayı
bulunup
tercih
ettikleri
bulunmamasına,
ebeveynlerin öğrenim düzeylerine ve mesleklerine göre değiştiğini belirlemiştir.
Basow (1986), altı ve yedi yaşındaki çocukların, kadın ve erkek cinsiyet rolleri ile ilgili
basit, abartılı ve keskin cinsiyet kalıpyargılarına sahip olduklarını belirtmiştir. Bu
kalıpyargıları ve kişisel beklentileri birleştirmek için daha fazla bilişsel gelişime ihtiyaç
duyarlar. Bilişsel kuramcıların büyük çocukların küçük çocuklara göre bilişsel olarak daha
iyi bir sınıflandırma becerisine sahip olduğunu dolayısıyla da beşinci sınıf öğrencilerinin
çeşitli sınıflandırma şemaları kullanabilmeleri nedeni ile birinci ve üçüncü sınıf öğrencilere
göre daha az mesleki kalıpyargılara sahip olduklarını ileri sürdüklerini ifade etmiştir.
Doğanay (1998) çalışmasında, anne babaların genel olarak birlikte oyuncak almaya
gittiklerini, oyuncak seçiminin önce çocukların isteklerine göre yapıldığını fakat anne
babaların çoğunun kızların tabanca erkek çocukların bebek almak istediklerinde
çocuklarından başka oyuncak seçmelerini istediklerini tespit etmiştir. Ayrıca bu durumun
ailelerin sosyo-ekonomik durumuna göre değiştiğini, düşük sosyo-ekonomik gruptaki anne
babaların daha cinsiyetçi davrandıklarını da bulmuştur.
Bu çalışmada ve diğer araştırmalarda elde edilen bulgulara göre, çocukların çoğunlukla,
oyuncakları cinsiyete göre ayırdıklarını ortaya koymaktadır. Bu durum, diğer
araştırmalarda ifade edildiği gibi, ebeveynlerin ve diğerlerinin etkisi ile çocukların bunu
öğrenmiş olabileceğini, ebeveynlerin çocuklara bu yönde beklenti koymuş olabileceğini,
çocukların kendi cinsiyetinden olan ebeveyn ile özdeşleşmesinin sonucu olabileceğini ya
da çocukların bazı oyuncaklara çevresel etki olmadan, cinsiyetlerine göre ilgi
duyabileceklerini düşündürmektedir. Ancak araştırmaya alınan çocukların toplumsal
cinsiyet kalıpyargılarının nedenlerini, araştırmanın amaçları arasında yer almadığı için
söylemek zordur.
Cinsiyet rolleri eğitimi sonrasında deney grubundaki çocukların neredeyse tamamının, hem
kızların hem de erkeklerin her oyuncak ile oynayabileceklerini belirtmeleri bu konudaki
eğitimin etkisini göstermektedir. Bu sonuç, 5-6 yaşındaki çocuklara fırsat ve izin
verildiğinde, oyuncaklar konusunda cinsiyet kalıpyargılarına sahip olmayabileceklerini
düşündürmektedir. Oyuncak ve oyunun çocuğunun öğrenmesinde ve yaşama dair
görüşlerinde önemi düşünüldüğünde, tüm anne babaların çocuklarını cinsiyet ayrımı
92
yapmadan tüm oyuncaklar ile oynamaya teşvik etmeleri ve fırsat vermelerinin gerekliliği
kaçınılmazdır.
93
Tablo 9. Deney ve Kontrol Grubundaki Çocukların Oyunlara İlişkin Ön-test Cinsiyet Rolü Algıları
Oyunlar
f
Deney Grubu(n=40)
K
E
K-E
%
f
%
f
%
f
Kontrol Grubu(n=40)
K
E
K-E
%
f
%
f
%
Sek-sek
38
95,0
2
5,0
-
-
37
92,5
-
-
3
7,5
İp atlamak
Salıncakta sallanmak
38
28
95,0
70,0
7
17,5
2
5
5,0
12,5
38
23
95,0
57,5
1
5
2,5
12,5
1
12
2,5
30,0
Misket
1
2,5
Boks
Basketbol
1
2,5
Satranç
6
15,0
K: Kadın E: Erkek K-E: Kadın ve Erkek
39
40
39
32
97,5
100,0
97,5
80,0
2
5,0
3
7,5
39
40
40
33
97,5
100,0
100,0
82,5
1
4
2,5
10,0
94
Tablo 10. Deney ve Kontrol Grubundaki Çocukların Oyunlara İlişkin Son-test Cinsiyet Rolü Algıları
Oyunlar
f
Deney Grubu (n=40)
K
E
K-E
%
f
%
f
%
f
Kontrol Grubu(n=40)
K
E
%
f
%
K-E
f
%
Sek-sek
-
-
-
-
40
100,0
35
87,5
1
2,5
4
10,0
İp atlamak
Salıncakta sallanmak
1
2,5
-
-
40
39
100,0
97,5
34
17
85,0
42,5
1
7
2,5
17,5
5
14
12,5
35,0
-
-
40
40
40
40
100,0
100,0
100,0
100,0
5
12,5
36
40
40
28
90,0
100,0
100,0
70,0
4
7
10,0
17,5
Misket
Boks
Basketbol
Satranç
K: Kadın E: Erkek K-E: Kadın ve Erkek
95
Tablo 9’da görüldüğü gibi çocukların oyunları da cinsiyete göre genelledikleri söylenebilir.
Deney grubundaki çocukların tamamı boksu erkek oyunu olarak belirtirken, çocukların
%97,5’i misket ve basketbolu erkek oyunu olarak ifade etmiştir. Satranç oyununu çocukların
%15,0’i kız oyunu olarak ifade etmiştir. Sek-sek ve ip atlamak maddeleri çocukların %95,0’i
tarafından kız oyunu, salıncakta sallanmak %70,0’i tarafından kız, 17,5’i tarafından erkek,
%12,5’i tarafından ise hem kız hem de erkek oyunu olarak belirtilmiştir.
Kontrol grubunda da sonuçlar birbirine yakındır. Boks ve basketbol oyunları çocukların
%100,0’ü tarafından erkek oyunu olarak ayrılırken, misket %97,5’i, satranç da %82,5’si
tarafından erkek oyunu olarak ayrılmıştır. Bu grupta da ip atlamak maddesi çocukların
%95,0’i tarafından, sek-sek oyunu maddesinin de %92,5’i tarafından kız oyunu belirtildiği
saptanmıştır. Salıncakta sallanmak maddesi ise çocukların %57,5’i tarafından kız, %12,5’i
tarafından erkek, %30,0’u tarafından ise hem kız hem de erkek oyunu olarak ifade edilmiştir.
Tablo 10’de sunulduğu gibi, deney grubundaki çocukların tamamı oyunları kız ve erkek
olarak sınıflandırmayıp, hem kız hem de erkek çocukların oynayabileceği şeklinde görüş
bildirmişlerdir. Kontrol grubundaki çocukların çoğu misket, boks ve basketbol oyunlarının
erkeklere, ip atlamak ile sek sek oyunlarının ise kızlara ait olduğunu belirtmişlerdir.
Salıncakta sallanmak oyununu, kontrol grubundaki çocukların %42,5’i kız, %17,5’i erkek ve
%35,0’i de hem erkek hem de kız oyunu şeklinde görüş bildirirken deney grubundaki
çocukların tamamı hem kız hem de erkek oyunu olarak ifade etmişlerdir. Deney grubundaki
çocukların eğitim ile oyunlar konusunda toplumsal cinsiyet kalıpyargılarının kırıldığı tespit
edilirken, kontrol grubundaki çocukların oyunlarla ilgili cinsiyetçi bakış açısına sahip
oldukları saptanmıştır.
Hoffman ve Powlishta (2001) çocukların tarz ve etkileşimleri kendilerininkine benzeyen oyun
arkadaşlarını tercih ettiklerini çünkü tarzların cinsiyet ayrımlı olduğunu, aynı cinsiyetten oyun
arkadaşları tercih ettiklerini bulmuştur.
Martin ve diğerleri de (1999) çocukların, diğer çocukların oyun partner tercihleri hakkında
toplumsal cinsiyet ile sınıflandırılmış inançlara sahip olduklarını ve bu inançların daha büyük
yaştaki çocuklar için daha güçlü olduğunu bulmuştur. Çocuklar ayrıca hemcinsleri ile oyun
oynadıklarında, davranışlarının başkaları tarafından onaylanma olasılıklarının daha fazla
olduğuna inanmakta, ayrıca bu inançlar daha büyük yaştaki çocuklar için daha güçlü
96
olmaktadır. Çocuklara kendi tercihleri sorulduğunda, yaşlarının artmasıyla orantılı olarak aynı
cinsiyet ile oyun oynama oranları artmaktadır.
Alexander ve Hines (1994), küçük yaşta bile kızların ve erkeklerin oyun tarzları, cinsiyet
etiketleri ve oyun arkadaşı tercihleri açısından, farklılık gösterdikleri sonucuna varmışlardır.
Ayrıca, araştırmacılar erkekler için oyun arkadaşı seçiminde oyun tarzlarının cinsiyet
etiketlerinden daha önemli olduğunu rapor etmişlerdir. Bu sonuçların, erkeklerin kızlara göre
daha basmakalıp bir şekilde oynamaya meyilli olduğu ile ilgili daha önceki raporlarla uyumlu
olduğunu da tespit etmişlerdir. Çiftçi Aydilek’de (2011), boğuşma, hırsız-polis oynama,
direksiyon kullanma, trafik işaretleri ile oynama, puzzle, bloklar ve tamir aletleri ile oynama
gibi etkinlikleri, erkek çocukların kızlara oranla anlamlı derecede daha fazla tercih ettiklerini
saptamıştır.
Baran (1995), korunmaya muhtaç çocuklardan kız olanların en fazla evcilik oynamayı tercih
ettiklerini, bunu sırası ile yakalamaca, saklambaç ve ip oyunlarının izlediğini tespit etmiştir.
Yuvada yaşayan erkek çocuklarının en fazla tercih ettiği oyunların ise polisçilik, kovboyculuk
gibi oyunlar olduğunu bulmuştur. Ailesiyle birlikte yaşayan kız çocuklarında evcilik oyunu
tercihinin, yuvada kalan kız çocuklarına göre daha az olduğunu ve daha çok yakalamaca,
saklambaç ve ip oyunlarını tercih ettiklerini saptamıştır. Ailesiyle yaşayan erkek çocukların
ise yakalamaca, saklambaç ve top oyunlarını tercih ettikleri belirlenmiştir. Satranç oyununun
tercih edilme oranı yuvada ve ailesiyle yaşayan kız çocuklarda aynı, erkek çocuklarda ise,
yuvada yaşayan erkek çocuklar arasında daha fazla tercih edildiğini saptamıştır.
Doğanay (1998) çalışmasında annelerin babalara göre çocuklarıyla daha fazla oyun
oynadığını ve oyunlarını geliştirmelerini desteklediklerini bulmuştur.
Yapılan bu çalışma sonuçları ile paralellik gösteren bu araştırma sonuçlarının da, çocukların
oyun türleri ile ilgili cinsiyet kalıpyargılarına sahip olduklarını gösterdiği söylenebilir.
Tablo 11. Çocukların Ön-test Toplam Puanlarının Bulundukları Deney ve Kontrol Grubuna
Göre İlişkisiz t-Testi İle Karşılaştırılması
Grup
N
X
Sx
Deney Grubu
40
,68
,778
Kontrol Grubu
40
1,33
2,291
97
sd
t
p
78
1,895
0,062
Tablo 11’de görüldüğü gibi, çocukların ön test toplam puanlarının bulundukları deney ve
kontrol grubuna göre ilişkisiz t-testi ile karşılaştırılması verilmiştir.
Analiz sonucunda, deney ve kontrol grubundaki çocukların eğitim öncesi toplam puan
ortalamalarının bulundukları gruba göre anlamlı bir şekilde farklılaşmadığı görülmüştür
t(78)= 1,895 p>0,05. Kontrol grubundaki çocukların puan ortalamaları 1,33 iken deney
grubundaki çocukların eğitim öncesi puan ortalamaları 0,68’dir. Her iki gruba ait puan
ortalamaları birbirine oldukça yakındır. Buna göre çocukların eğitim öncesi cinsiyet rollerine
ilişkin algıları her iki grupta da benzerdir. Bir diğer ifadeyle, hem deney hem de kontrol
grubundaki çocukların eğitim öncesinde, cinsiyet rollerine ilişkin farklı algılara sahip
olmadıkları söylenebilir.
Çocuğun sosyal dünyasında sosyal cinsiyet rol ve kurallarının etkisi oldukça erken
başlamaktadır. Bu etkinin büyük bir kısmı, erkeklerin kadınlara göre daha fazla seçenek
beklemeyi, hayatları üzerinde daha fazla güç ve kontrol sahibi olmayı beklemeyi
öğrenmelerindendir. Çocuklar sosyal cinsiyet kategorilerinin önemli olduğunu çok çabuk
öğreniyor, sindiriyor ve bu kategorilere göre bilgi işleyebilmek için “sosyal cinsiyet şemaları”
geliştiriyorlar. Belirli aktiviteler, belirli kıyafetler, belirli oyuncaklar sadece kız çocukları ya
da sadece erkek çocukları için uygun bulunurlar ve uygun olarak “feminen” ya da “maskülen”
kategorilerine atanırlar. Çocukların bu şeyleri doğru olarak kategorize edebilme çabasına
modelleme, pekiştirme ve belirgin yönlendirmelerle yardımcı olunur. Kısacası çocuklar,
“erkekler oyuncak bebeklerle oynamaz” ve “kız çocukları pilot olamazlar” gibi şeylerden
oldukça emin hale gelirler ve onların sosyal ilişkileri de bu beklentileri yansıtır ve güçlendirir
(Lips, 1988; 225).
Tablo 12. Çocukların Eğitim Sonrası Cinsiyet Rolleri Toplam Puanlarının Betimsel
İstatistikleri
Cinsiyet Rolleri Puanı
Grup
Deney Grubu
Kontrol Grubu
N
Ortalama
Düzeltilmiş Ortalama
40
41,52
41,33
40
2,70
2,33
98
Tablo 12’de çocukların eğitim sonrası toplam puanlarının betimsel istatistikleri verilmiştir.
Çocukların eğitim sonrası toplam puan ortalamaları deney grubunda 41,52 kontrol grubunda
ise 2,70’dir. Düşük puan toplumsal cinsiyet kalıpyargısına işaret eder. Puan yükseldikçe
kalıpyargılar azalmaktadır. Çocukların eğitim öncesi puanları kontrol edildiğinde, eğitim
sonrası puanlarında değişmeler olduğu gözlenmiştir. Eğitim sonrası düzeltilmiş ortalama
puanları deney grubu için 41,33, kontrol grubu için ise 2,33’tür. Deney ve kontrol grubundaki
çocukların düzeltilmiş eğitim sonrası puanlarının birbirine yakın olduğu görülmektedir.
Grupların düzeltilmiş eğitim sonrası puanları arasında gözlenen farkın anlamlılığını
belirlemek için yapılan ANCOVA sonuçları Tablo 13’de verilmiştir.
Tablo 13. Çocukların Eğitim Öncesi Toplam Puanlarına Göre Düzeltilmiş Eğitim
Sonrası Cinsiyet Rolleri Puanlarının Gruba Göre ANCOVA Sonuçları
Cinsiyet Rolleri Puanı
Varyansın Kaynağı
Kareler Toplamı
Sd
Kareler Ortalaması
F
P
Ön test
170,453
1
170,453
44,055
,000
Grup
29758,350
1
29758,350
7691,261
,000
Hata
297,922
30615,987
77
79
3,869
Toplam
Tablo 13’de çocukların eğitim öncesi toplam puanlarına göre düzeltilmiş eğitim sonrası
puanlarının gruba göre ANCOVA sonuçları sunulmuştur.
Analiz sonuçlarına göre, deney ve kontrol grubundaki çocukların eğitim öncesi cinsiyet
rollerine ilişkin toplam puanları kontrol edildiğinde, son-test puanlarının bulundukları
gruplara göre anlamlı bir şekilde farklılaştığı F (1,77) = 44,06, p<0.01 bulunmuştur. Bir diğer
ifadeyle uygulanan eğitimin çocukların cinsiyet rollerine ilişkin puanları üzerinde etkili
olduğu söylenebilir. Buradan hareketle deney grubundaki 40 çocuğun uygulanan “Cinsiyet
Rolleri Eğitim Etkinlikleri” ile cinsiyet rolleri ile ilgili olarak ev içinde/dışında yapılan
görevler/işler, meslekler, oyuncaklar ve oyunlarla ilgili kalıpyargılarının kırıldığı söylenebilir.
Deney grubundaki çocukların eğitim öncesi ve sonrası puanlarındaki anlamlı farklılığın yanı
sıra, kontrol grubunda yer alan ve “Cinsiyet Rolleri Eğitim Etkinlikleri” uygulanmayan 40
çocuğun ön-test ve son-test puanları arasında anlamlı farklılık bulunmaması eğitim
programının etkililiği konusunda önemli bir sonuçtur.
99
Tablo 14. Deney ve Kontrol Grubundaki Çocukların Cinsiyet Rolleri Son-test
Puanlarının Cinsiyetlerine Göre İlişkisiz t-Testi İle Karşılaştırılması
Cinsiyet Rolleri Son-Test Puanı
Grup
Deney Grubu
Kontrol Grubu
Cinsiyet
N
X
Sx
sd
t
p
Kız
20
41,45
1,43
38
-,279
,782
Erkek
20
41,60
1,93
Kız
24
2,37
2,63
38
-,827
,443
Erkek
16
3,19
3,58
Tablo 14 incelendiğinde, hem deney grubundaki hem de kontrol grubundaki çocukların
cinsiyet rollerine ilişkin kalıpyargılarının cinsiyetlerine göre anlamlı bir farklılık göstermediği
görülmektedir. Bu sonuç, cinsiyet rollerine ilişkin kalıpyargılar üzerinde bireylerin kendi
cinsiyetlerinin etkili olmadığı şeklinde yorumlanabileceği gibi toplumsal olarak cinsiyet
rollerine ilişkin belirgin kalıpyargıların olabileceği şeklinde de yorumlanabilir. Deney
grubundaki kız ve erkek çocukların kontrol grubuna göre ortalama puanları oldukça yüksektir.
Bu gruptaki çocukların puan ortalamalarının birbirine oldukça yakın olması benzer bir görüşe
sahip oldukları ve verilen eğitimin her iki cinsiyeti de eşit oranda etkilediği şeklinde
yorumlanabilir.
Tablo 15. Deney Grubundaki Çocukların Kardeş Sayısına Göre Cinsiyet Rolleri Son
Test Puanlarına İlişkin Kruskal Wallis H Testi Sonuçları
Cinsiyet rolleri Son test puanı
Kardeş sayısı
n
Sıra
ortalaması
sd
X2
P
1
14
20,68
2
,501
,778
2
20
21,25
3
6
17,58
Tablo 15’de deney grubundaki çocukların kardeş sayısına göre son test puanlarına ilişkin
Kruskal Wallis H Testi sonuçları sunulmuştur. Tablodan da görüldüğü gibi çocukların son test
puanlarında kardeş sayısına göre istatistiksel bir fark belirlenememiştir (p >0.05). Bu sonuçlar
100
ile “Cinsiyet Rolleri Eğitim Etkinlikleri”nin kardeş sayısı etkili olmadan, çocukların cinsiyet
rolü algılarında etkili olduğu söylenebilir.
Kardeşler cinsiyet rol davranışlarını etkileyebilir. Rushel (2000) yaptığı çalışmada ağabeyleri
olan erkek çocukların ve ablaları olan kız çocukların tek çocuklara göre daha cinsel tiplemeli
olduğunu göstermiştir. Ek olarak ablaları olan erkek çocuklar ve ağabeyleri olan kız çocuklar
en az cinsel tiplemeli olanlardır ve en çok hem erkek hem dişi (androjen) algıları olanlardır
(Helgeson, 2012;156). Özkan da (2009), kardeş sayısının, cinsiyet özelliklerine ilişkin
kalıpyargılarını etkilemediği sonucunu elde etmiştir.
Tablo
16.
Deney
Grubundaki
Çocukların
Okula
Gitmeden
Önce
Bakımını
Gerçekleştiren Kişiye Göre Cinsiyet Rolleri Son-Test Puanlarının Man-Whitney U Testi
Sonuçları
n
Cinsiyet rolleri Son
test puanı
Sıra ortalaması
Sıra toplamı
U
p
Anne
34
19,71
670,00
75,000
,294
Diğer
6
25,00
150,00
Bakım Yapan
Tablo16’da deney grubundaki çocukların okula gitmeden önce bakımını gerçekleştiren kişiye
göre son test puanlarının Mann-Whitney U Testi sonuçları görülmektedir. Cinsiyet
kalıpyargılarının çocuğun okula gitmeden önce bakımını gerçekleştiren kişiye göre farklı
olmadığı belirlenmiştir (p>0.05). Bu sonuçlar ile “Cinsiyet Rolleri Eğitim Etkinlikleri”nin
çocukların okula gitmeden önce bakımını yapan kişi değişkeninden etkilenmeden, çocukların
cinsiyet rolü algılarında etkili olduğu söylenebilir.
Tablo 17. Deney Grubundaki Çocukların Okul Öncesi Eğitim Deneyimine Göre Cinsiyet
Rolleri Son-Test Puanlarının Man-Whitney U Testi Sonuçları
Okul Deneyimi
n
Cinsiyet rolleri
Son test puanı
Sıra ortalaması
İlk defa başlıyor
30
20,77
623,00
Daha önce başladı
10
19,70
197,00
101
Sıra toplamı
U
p
142,000
,797
Tablo
17’de
görüldüğü
gibi,
deney grubundaki
çocukların
“Toplumsal
Cinsiyet
Kalıpyargılarını Ölçme Aracı” son test puanları arasındaki fark Man-Whitney U testi ile
analiz edilmiş ve cinsiyet kalıpyargılarının çocuğun okul öncesi eğitim deneyimine göre
anlamlı olmadığı belirlenmiştir (p>0.05).
Tablo incelendiğinde, okula ilk defa başlayan çocukların puanı, daha önce okula
başlayanlardan daha yüksektir. Düşük puan, toplumsal cinsiyet kalıpyargılarına işarettir. Daha
önce okula başlayan çocukların toplumsal cinsiyet kalıpyargılarının yüksek olması, okullarda
verilen eğitimin, toplumsal cinsiyet kalıpyargılarını ve cinsiyet ayrımını ortadan kaldıracak ya
da engelleyecek yeterlikte olmadığını akla getirmektedir.
Tablo 18. Deney Grubundaki Çocukların Anne Yaşına Göre Cinsiyet Rolleri Son-Test
Puanlarının Kruskal-Wallis H Testi Sonuçları
Cinsiyet rolleri
Son test puanı
Anne Yaşı
n
Sıra ortalaması
sd
X2
P
20-25 yaş
5
15,50
3
,785
,853
26-30 yaş
13
26,27
31-35 yaş
17
14,76
Tablo 18’de deney grubundaki çocukların anne yaşına göre son test puanlarının KruskalWallis H testi sonuçları verilmiştir. İstatistiksel olarak deney grubundaki çocukların toplumsal
cinsiyet kalıpyargılarında anne yaşının etkili olmadığı bulunmuştur (p >0.05).
Baran (1995), çalışmasında yuvada değil de ailesiyle yaşayan çocukların anne yaşının cinsiyet
özellikleri ve mesleklerle ilgili kalıpyargılar üzerinde önemli bir etkiye sahip olduğunu
belirtmiştir. Coşan Eke’de (2006) çalışmasında, genç ve yaşlı kadınların cinsiyet rol algılarını
araştırmıştır. Yaşa bağlı iki grup kadın arasındaki analiz, genç kadınların daha eşitlikçi bir
toplumsal cinsiyet rol algısı olduğunu göstermiştir.
Özdemir’in (2006) araştırmasından elde edilen bulgulara bakıldığında, cinsiyet kalıpyargı
puanları açısından yaş ve cinsiyet birbiri ile ilişkilidir. Özdemir, cinsiyet kalıpyargılarının
yaşla değişiminin cinsiyete göre farklılık gösterdiğini tespit etmiştir. Bu verilere göre yaşla
birlikte cinsiyet
kalıpyargıları artmakta, cinsiyet,
yaştan bağımsız
etkilememekte, her ikisi ortak olarak kalıpyargıları etkilemektedir.
102
kalıpyargılarını
Baran (1995), Coşan Eke (2006) ve Özdemir (2006), yaş ile cinsiyet rol algısı arasındaki
ilişkiye dikkat çekmişlerdir. Bireylerin yaşları ilerledikçe cinsiyet kalıpyargılarının arttığı
ifade edilmektedir. Bu da yaşı büyük olan ebeveynlerin daha çok kalıpyargılarının
olabileceğini ve çocuklarını da etkileyebileceğini düşündürmektedir. Bu çalışmada ise,
cinsiyet rolleri eğitim etkinliklerinin annenin yaşından etkilenmeden deney grubundaki
çocukların cinsiyet kalıpyargıları üzerinde etkili olduğu söylenebilir.
Tablo 19. Deney Grubundaki Çocukların Anne Öğrenimine Göre Cinsiyet Rolleri SonTest Puanlarının Kruskal-Wallis H Testi Sonuçları
Cinsiyet rolleri
Son test puanı
n
Sıra ortalaması
sd
X2
P
İlkokul
17
22,24
2
3,128
,209
Ortaokul
7
21,21
Lise ve üstü
16
18,34
Anne Öğrenimi
Tablo
19’da
görüldüğü
gibi
deney
grubundaki
çocukların
“Toplumsal
Cinsiyet
Kalıpyargılarını Ölçme Aracı” son test puanları Kruskal-Wallis H Testi ile analiz edilmiş ve
cinsiyet kalıpyargılarının, annenin öğrenimine göre farklılık göstermediği saptanmıştır (p
>0.05).
Ex ve Janssens (1998) çalışmalarında annenin öğrenim düzeyinin ve kendi toplumsal cinsiyet
rolü davranışlarının, kızının geliştirdiği toplumsal cinsiyet rolü davranışlarına dolaylı etkiye
sahip olduğunu ifade etmişlerdir. Eren (1986), annenin öğrenim düzeyi değişkeninin etkisinin,
babanın öğrenim düzeyi değişkeninin etkisinden daha güçlü olduğunu belirtmiştir.
İmamoğlu’da (1993) araştırmasında, aile yapısının ve rollerinin belirlenmesinde kadının
öğrenim düzeyinin önemli rol oynadığını bulmuştur. Öğrenim düzeyi yükselen kadının
cinsiyet rol algısı da değişmektedir.
103
Tablo 20. Deney Grubundaki Çocukların Annenin Çalışma Durumuna Göre Cinsiyet
Rolleri Son-Test Puanlarının Man-Whitney U Testi Sonuçları
Cinsiyet rolleri
Son test puanı
Annenin
Çalışma Durumu
n
Sıra ortalaması
Sıra toplamı
U
p
Ev hanımı
36
21,71
781,50
28,500
,041
Çalışıyor
4
9,63
38,50
Tablo 20’de deney grubundaki çocukların annenin çalışma durumuna göre son test
puanlarının Man-Whitney U testi sonuçları sunulmuştur. Tablodan da görüldüğü gibi
çocukların son test puanlarının annenin çalışma durumuna göre istatistiksel olarak farklılık
gösterdiği bulunmuştur (p<0.05). Çalışan annelerin çocuklarının puanları ev hanımı olan
annelerin çocuklarına göre daha düşüktür. Bu da çalışan annelerin çocuklarının ev hanımı
olanların çocuklarına göre daha çok toplumsal cinsiyet kalıpyargılarına sahip olduklarını
göstermektedir. Bu sonuç, bu çalışmadaki, çalışan annelerin sayısının az olması ile ilişkili
olabilir. Bununla birlikte çalışan annelerin öğrenim düzeyleri düşük olabilir ya da çalıştıkları
işler toplumsal cinsiyet kalıpyargılarını destekliyor olabilir.
Seral (1998) ve Özkan (2009) araştırmalarında annenin ev dışında çalışıyor olup olmaması ile
ilgili değişkenin, çocuklarda cinsiyet rollerini destekleyen davranışları etkilemediğini
bulmuşlardır. Özkan’ın (2009) araştırmasında, çocuğun annesinin cinsiyet rolü ve yaşadığı ile
göre cinsiyet özelliklerine ilişkin kalıpyargılarında anlamlı fark çıkmıştır. Bununla birlikte
çocuğun yaşının, cinsiyetinin, aile yapısının, kardeş sayısının, anne çalışma durumunun ve
baba cinsiyet rolünün cinsiyet özelliklerine ilişkin kalıpyargılarını etkilemediği sonucu elde
edilmiştir. Ex ve Janssens (1998), bir annenin çocuk yetiştirme tarzı ve kendi toplumsal
cinsiyet rolü davranışlarının, kızının geliştirdiği toplumsal cinsiyet rolü davranışlarını
etkilediğini belirtmiştir. Öğrenim düzeyinin ise dolaylı etkilere sahip olduğu bulunmuştur.
Eren (1986), çocukların cinsiyet özelliği ve cinsiyet rolü kalıpyargılarında annenin çalışıyor
olmasının oldukça etkin bir değişken olduğunu bulmuştur. Genel olarak, sürekli (kalıcı
olarak) çalışan annelerin çocukları, geçici olarak çalışanların ya da ev hanımı olan annelerin
çocuklarına göre daha az cinsiyet kalıpyargılarına sahiptir. Ev hanımı olan annelerin çocukları
da aynı zamanda geçici olarak çalışmış annelerin çocuklarına göre daha fazla cinsiyet
104
kalıpyargılarına
sahiptir.
Annenin
çalışıyor
olmasının
etkisi,
erkek
çocuklarıyla
karşılaştırıldığında kız çocuklarında daha fazladır.
Tablo 21. Deney Grubundaki Çocukların Babanın Yaşına Göre Cinsiyet Rolleri SonTest Puanlarının Kruskal-Wallis H Testi Sonuçları
Cinsiyet rolleri
Son test puanı
n
Sıra ortalaması
sd
X2
P
30 ve altı
3
18,33
2
,404
,817
30-35 yaş
21
19,50
36 ve üzeri
16
22,22
Baba Yaşı
Tablo 21’de de görüldüğü gibi deney grubundaki çocukların son test puanlarının babanın
yaşına göre anlamlı olmadığı bulunmuştur (p >0.05).
Tablo 22. Deney Grubundaki Çocukların Babanın Mesleğine Göre Cinsiyet Rolleri SonTest Puanlarının Kruskal-Wallis H Testi Sonuçları
Cinsiyet rolleri
Son test puanı
n
Sıra ortalaması
sd
X2
P
İşçi
14
17,79
3
5,582
,134
Memur
7
16,00
Esnaf
9
22,50
Serbest
7
19,93
Baba Mesleği
Tablo 22’de deney grubundaki çocukların babanın mesleğine göre son test puanlarının
Kruskal-Wallis H testi sonuçları sunulmuştur. Çocukların son test puanlarının baba mesleğine
göre istatistiksel olarak farklılaşmadığı saptanmıştır (p >0.05).
Bu sonuç, cinsiyet rolleri eğitimi alan çocukların cinsiyet kalıpyargılarına baba mesleğinin
etkisinin olmadığını göstermektedir. Ancak tablodan da görüldüğü gibi en çok toplumsal
cinsiyet kalıpyargısına sahip olanlar babası memur olan çocuklardır. En az kalıpyargıya sahip
olanlar ise esnaf çocuklarıdır.
Çiftçi Aydilek (2001), araştırmasında babaların cinsiyet rol algıları ile sosyo-ekonomik düzey
arasında anlamlı farklılıklar olduğunu tespit etmiştir. Babaların cinsiyet rol algıları ile sosyo-
105
ekonomik düzey arasındaki bu farklılığın, ailelerin kültürel ve toplumsal bakış açısı ve
beklentileri ile değer verilen kişisel özellikler arasındaki farklılıklarla ilgili olabileceğini ifade
etmiştir.
Tablo 23. Deney Grubundaki Çocukların Babanın Öğrenimine Göre Cinsiyet Rolleri
Son-Test Puanlarının Kruskal-Wallis H Testi Sonuçları
Cinsiyet rolleri
Son test puanı
n
Sıra ortalaması
sd
X2
P
İlkokul
6
18,67
4
4,190
,381
Ortaokul
7
16,00
Lise
19
23,84
Ön lisans
3
22,17
Lisans
5
15,30
Baba Öğrenimi
Tablo 23’de deney grubundaki çocukların babanın öğrenimine göre son test puanlarının
Kruskal-Wallis H testi sonuçları verilmiştir. Deney grubundaki çocukların son test puanlarının
baba öğrenimine göre istatistiksel olarak farklılaşmadığı bulunmuştur (p >0.05).
Eren
(1986),
genel
olarak,
ebeveynlerin
öğrenim
durumu
yükseldikçe
cinsiyet
kalıpyargılarının derecesinin düştüğünü saptamıştır. Bu ters orantı özellikle de yükseköğrenim
görmüş ebeveynlerin kız çocuklarında daha fazla bulunmaktadır. Ancak, düşük öğrenim
düzeyli ebeveynlerin çocukları arasında, kız çocukları erkek çocuklarına göre daha fazla ya da
eşit derecede kalıpyargılara sahiptir.
Tablo 24. Deney Grubundaki Çocukların Aile Yapılarına Göre Cinsiyet Rolleri Son Test
Puanlarına İlişkin Mann-Whitney U Testi Sonuçları
Aile yapısı
n
Cinsiyet rolleri
Son test puanı
Sıra ortalaması
Çekirdek
35
20,16
705,50
Diğer
5
22,90
114,50
Sıra toplamı
U
p
75,500
,608
Tablo 24’de görüldüğü gibi deney grubundaki çocukların aile yapılarına göre son test
puanlarının istatistiksel olarak anlamlı olmadığı tespit edilmiştir (p>0.05). Ailelerden 35’i
çekirdek, diğer grubunda ise, 2’si boşanmış 3 tanesi geniş aile yapısındadır. Bu sonuçlar ile bu
106
çalışma grubunda “Cinsiyet Rolleri Eğitim Etkinlikleri”nin aile yapısı etkili olmadan,
çocukların cinsiyet rolü algılarında etkili olduğu söylenebilir.
Baran (1995), araştırmasında yuvada yaşayan ve ailesinin yanında yaşayan çocukların
cinsiyete yönelik kalıpyargıları gelişimi açısından önemli farklılıklar bulmuştur. Bu nedenle
aile ortamından yoksun bir şekilde yaşamlarını sürdüren çocukların cinsiyetlerine ait rol ve
özellikleri sağlıklı bir şekilde edinebilmeleri için her iki cinsiyetten rol modellere ihtiyaç
duyduklarını belirtmiştir. Özkan’ın (2009) araştırmasının bulgularına göre ise aile yapısının,
cinsiyet özelliklerine ilişkin kalıpyargılarını etkilemediği sonucu elde edilmiştir.
Tablo 25. Deney Grubundaki Çocukların Sosyo-ekonomik Durumuna Göre Cinsiyet
Rolleri Son-Test Puanlarına İlişkin Man-Whitney U Testi Sonuçları
Cinsiyet rolleri
Son test puanı
Sosyoekonomik
Düzey
n
Sıra ortalaması
Sıra toplamı
U
p
Alt
4
17,50
17,50
60,000
,572
Orta
36
20,83
20,83
Tablo 25’de deney grubundaki çocukların sosyoekonomik düzeyine göre son test puanlarına
ilişkin Man-Whitney U testi sonuçları sunulmuştur. Tablodan da görüldüğü gibi çocukların
son test puanları sosyoekonomik düzeye göre anlamlı değildir (p>0.05).
Çiftçi Aydilek (2011) araştırmasında, babaların erillik cinsiyet rol algısının sosyoekonomik
düzeye göre farklılaştığını ortaya koymuştur. Ayrıca Mangır ve Baran’ın (1990) farklı
sosyoekonomik düzeydeki ailelerin cinsel kavrayış ve cinsel kimliğin kazanılması ile ilgili
yaptıkları çalışmada, sosyoekonomik düzey ve anne babanın öğrenim düzeyi yükseldikçe,
çocukların cinsel kimliği algılama testlerinden aldıkları puanın arttığı belirlenmiştir. Bu
sonucu; yükselen sosyoekonomik düzey ile birlikte ebeveynlerin çocuklarına cinsel kimlik
kazanmaları açısından daha bilinçli bir şekilde yaklaştıkları şeklinde açıklayarak
yorumlamışlardır.
107
108
BÖLÜM 6
SONUÇLAR VE ÖNERİLER
Sonuçlar
Cinsiyet rolleri eğitim etkinliklerinin, anasınıfına devam eden 60-72 aylık çocukların
toplumsal cinsiyet kalıpyargılarına etkisinin incelenmesi amacı ile Kocaeli ili, Darıca ve
Gebze ilçelerinde yapılan çalışmanın sonuçlarına bu bölümde yer verilmiştir.
Araştırmanın modeli “Deney ve kontrol gruplu klasik deneysel yöntemdir.” Araştırmaya 40
deney ve 40 kontrol grubu olmak üzere iki farklı ilkokulun anasınıfına devam eden 80 çocuk
katılmıştır. Deney ve kontrol grubundaki çocuklara ön test ve son test olarak bu araştırma
kapsamında geliştirilen “Toplumsal Cinsiyet Kalıpyargılarını Ölçme Aracı” ve çocuklar ve
aileleri ilgili bilgi almak için ise “Demografik Bilgi Toplama Formu” kullanılmıştır. Deney
grubundaki 40 çocuğa bu araştırma kapsamında hazırlanan “Cinsiyet Rolleri Eğitim
Etkinlikleri” uygulanmıştır. Veri toplama araçları ile elde edilen verilerin istatistiksel
analizleri yapılmış ve aşağıdaki sonuçlara ulaşılmıştır;

Deney ve Kontrol grubundaki çocukların demografik özelliklere frekans ve yüzdeleri
verilmiştir. Deney Grubundaki çocukların %50,0’si kız, %50,0’si erkek çocuklardan
oluşmaktadır. Kontrol Grubundaki çocukların ise %60,0’ı kız, %40,0’ı erkek
çocuklardan oluşmaktadır.

Deney grubundaki çocukların, %35,0’i tek kardeşe sahipken, %50,0’si iki kardeşe
sahiptirler. Kontrol grubunda ise çocukların %35,0’i tek kardeşe sahipken, %50,0’si
deney grubundaki çocukları gibi iki kardeşe sahiptirler.

Deney grubundaki çocukların %92,5’unun okula başlamadan bakımını gerçekleştiren
anneleri iken, kontrol grubundaki çocukların ise %85,0’inin okula başlamadan önce
anneleri gerçekleşmiştir. Deney Grubunda %7,5, kontrol grubunda %15,0 oranında
109
çocukların okula başlamadan önce bakımını büyükanne-büyükbaba gibi akrabalar
gerçekleştirmiştir.

Okul Öncesi eğitim deneyimlerine baktığımızda ise, deney grubundaki çocukların
%75,0’inin birinci yılları, %25,0’inin ise bir yıldan fazla olduğu görülmektedir.
Kontrol grubundaki çocukların ise %72,5’unun okul deneyimlerinin ilk yılında
olduğu, %27,5’unun ise bir yıldan fazla okul deneyimi olduğu görülmektedir.

Deney ve kontrol grubundaki çocukların ailelerin demografik bilgilerinin frekans ve
yüzdeleri verilmiştir. Deney grubundaki çocukların %42,5’unun annesi 31-35 yaş
aralığında iken, %32,5’u 26-30 yaş aralığında, %12,5’unun annesi 20-25 yaş aralığı
ve 36 yaş üstündedir. Kontrol grubundaki çocukların annelerinin ise, %35’i 26-30 yaş
aralığında iken, %30,0’u 31-35 yaş aralığı, %22,5’u 36 yaş üzeri ve %12,5’u deney
grubundaki çocukların anneleri gibi 20-25 yaş aralığında olduğu görülmektedir.

Deney grubundaki çocukların annelerinin öğrenim düzeyleri; %42,5’u ilkokul
mezunu, %40,0’ı lise ve üstü okul mezunu, %17,5’u ise ortaokul mezunudur. Kontrol
grubundaki çocukların ise, %50,0’si Lise ve üstü okul mezunu, %37,5’u ilkokul
mezunu, %12,5’u ortaokul mezunudurlar.

Deney grubundaki çocuklarının annelerinin %90,0’ı çalışmazken, %10,0’unun annesi
çalışmaktadır. Kontrol grubundaki çocukların annelerinin %75,0’inin çalışmazken,
%25,0’inin annesi çalışmaktadır.

Babalarla ilgili demografik özellikleri incelediğimizde ise, deney grubundaki
çocukların %52,5’unun babasının 31-35 yaş arasında, %40,0’ı 36 yaş ve üstü,
%7,5’unun ise babasının ise 26-30 yaşa aralığında olduğu görülmektedir. Kontrol
grubundaki çocuklarda ise durum; %45,0’inin babasının 31-35 yaş arasında,
%37,5’unun babasının 36 ve üstü yaş arasında, %12,5’unun ise 26-30 yaş arasında
olduğu görülmektedir.

Deney grubundaki çocukların %67,5’unun babası lise ve üstü mezunu, %17,5’u
ortaokul mezunu, %15,0’i ilkokul mezunudur. Kontrol grubundaki çocukların ise
%67,5’inin babaları lise ve üstü okul mezunu, %17,5’u ortaokul mezunu, %15,0’i
ilkokul mezunudur.

Babaların çalışma durumları tabloda, deney grubundaki çocuklarda %35,0’inin babası
işçi, %22,5’unun babası esnaf, %17,5’unun babaları ise memur ve serbest meslek
sahibi olarak belirtilmiştir. Kontrol grubundaki çocukların %42,5’unun babası işçi,
110
%20,0’sinin babaları esnaf ve serbest meslek sahibi iken 12,5’unun babalarının ise
memur ve diğer meslek gruplarından olduğu görülmektedir.

Buna göre deney grubundaki çocukların %87,5’unun ailesi çekirdek aile iken, kontrol
grubundaki çocukların ise % 77,5’unun aile yapısı çekirdek aile şeklindedir.
Deney ve kontrol grubundaki çocukların kadın ve erkeğin görevlerine, mesleklerine,
çocukların oyuncakları ve oyunlarına yönelik ön test cinsiyet rolü algılarına ilişkin
sonuçlar:
Deney grubundaki çocukların %100,0’ü, bulaşık yıkamak maddesini kadın görevi diye
yanıtlarken, yemek yapmak çocukların; %97,5’i,
çocuk bakmak, temizlik yapmak, ütü
yapmak ve misafirlerle ilgilenmek maddeleri ise, %95,0’i tarafından, kadın görevi olarak
belirtmişlerdir.
Kontrol grubundaki çocukların cinsiyet algılarının da deney grubundaki çocukların algılarına
benzer olduğu saptanmıştır. Deney ve kontrol grubundaki çocukların %100,0’ü tarafından
yemek, temizlik, ütü yapmak ve misafirlerle ilgilenmek maddeleri kadın görevi olarak ifade
edilmiştir. Fatura ödemek, araba kullanmak maddeleri de çocukların %97,5’i, tarafından ve
tamir tadilat işleri de %100,0’ü tarafından, erkek rolü olduğu şeklinde görüş bildirdikleri,
görevleri cinsiyete göre sınıflandırdıkları bulunmuştur.
Deney grubundaki çocukların %100,0’ünün kadın mesleği olarak ifade ettiği mesleklerin
anasınıfı öğretmenliği,
hemşirelik, sekreterlik meslekleri olduğu bulunmuştur. Ayrıca
hosteslik ve dansçılık meslekleri, çocukların %97,5’i tarafından, temizlik görevliliği %80,0’i
ve öğretmenlik mesleğinin de %95,0’i tarafından kadın meslekleri olarak tanımlandığı
saptanmıştır. Çocukların %100,0’ü tarafından, polis, asker, şoför ve itfaiyeci meslekleri,
%97,5’i tarafından garsonluk, %95,0’i tarafından aşçı ve pilotluk meslekleri, %92,5’i
mühendislik, %82,5’i marangozluk ve %72,5’i de satıcılık mesleklerini erkek meslekleri
olarak ifade ettikleri ve meslekleri cinsiyetlere göre sınıflandırdıkları belirlenmiştir.
Kontrol grubundaki çocukların da meslekler ile ilgili cinsiyet rol algılarının, deney
grubundaki çocuklarla benzer olduğu, meslekleri cinsiyetlere göre sınıflandırdıkları tespit
edilmiştir.
Deney ve kontrol grubundaki çocukların eğitim öncesinde oyuncakları önemli düzeyde
cinsiyete göre sınıflama yaptıkları belirlenmiştir. Deney grubundaki çocukların tamamı, ip,
111
evcilik oyuncakları ve bebekleri kız oyuncakları olarak gruplandırırken, araba, kamyon, tamir
aletleri, robotu, erkek oyuncakları olarak gruplandırmışlardır.
Kontrol grubunda da durumun benzer olduğu, çocukların oyuncakları cinsiyete göre, kız ve
erkek oyuncakları olarak sınıflandırdıkları bulunmuştur.
Deney grubundaki çocukların %100,0’ü boksu, %97,5’i de misket ve basketbolu erkek oyunu
olarak ifade ettikleri belirlenmiştir. Sek-sek ve ip atlamanın da çocukların %95,0’lik bir kısmı
tarafından kız oyunu olarak görüldüğü tespit edilmiştir. Salıncakta sallanmak ise çocukların
%70,0’i tarafından sadece kız oyunu olarak sınıflandırılmıştır.
Kontrol grubunda da sonuçlar birbirine yakın olarak bulunmuştur. Boks ve basketbol oyunları
çocukların tamamı tarafından erkek oyunu, misket, satranç oyunları ise, çocukların tamamına
yakını tarafından erkek oyunu olarak sınıflandırılmıştır. Salıncakta sallanmak maddesi ise
deney grubundaki çocuklara göre daha da az sayıda çocuk tarafından (%57,5) kız oyunu
olarak ifade edilirken, hem kız hem erkek oyunu olarak belirten çocuk sayısının da deney
grubuna göre daha fazla olduğu (%30,0) tespit edilmiştir.
Eğitim öncesi elde edilen bulgulara göre; çocukların, kadın ve erkek görevlerini, meslekleri,
oyuncak ve oyunları cinsiyetlere göre sınıflandırdıkları, toplumsal cinsiyet kalıpyargılarına
sahip oldukları tespit edilmiştir.
Deney ve kontrol grubundaki çocukların cinsiyet rolleri ön test toplam puanlarına
ilişkin sonuçlar:
Deney ve kontrol grubundaki çocukların eğitim öncesi toplam puan ortalamalarının
bulundukları gruba göre anlamlı bir şekilde farklılaşmadığı t(78)= 1,895 (p>0.05) tespit
edilmiştir.
Kontrol grubundaki çocukların puan ortalamaları 1,33, deney grubundaki çocukların eğitim
öncesi puan ortalamaları ise 0,68 olarak bulunmuştur. Her iki gruba ait puan ortalamaları
birbirine oldukça yakındır. Bu sonuçlara göre çocukların eğitim öncesi cinsiyet rollerine
ilişkin algıları her iki grupta da benzer olduğu, eğitim öncesinde deney ve kontrol grubuna
göre cinsiyet rollerine ilişkin farklı cinsiyet algılarına sahip olmadıkları belirlenmiştir.
112
Deney grubundaki çocukların cinsiyet rollerine ilişkin kalıpyargılarının cinsiyetlerine göre
anlamlı bir farklılık göstermediği saptanmıştır. Bu sonuca göre, cinsiyet rollerine ilişkin
kalıpyargılar üzerinde çocukların kendi cinsiyetlerinin etkili olmadığı tespit edilmiştir.
Deney grubundaki kız ve erkek çocukların kontrol grubuna göre ortalama puanları oldukça
yüksek olarak belirlenmiştir. Bu gruptaki çocukların puan ortalamalarının birbirine oldukça
yakın olması nedeniyle benzer bir görüşe sahip oldukları bulunmuştur.
Deney ve kontrol grubundaki çocukların kadın ve erkeğin görevlerine, mesleklerine,
çocukların oyuncak ve oyunlarına yönelik son test cinsiyet rolü algılarına ilişkin
sonuçlar:
Deney grubundaki çocukların cinsiyet rolleri eğitimi uygulamaları sonunda, genel olarak
bütün görevlerin/işlerin hem kadın hem de erkek tarafından birlikte yapılması ve
yapılabileceği yönünde görüş bildirdikleri saptanmıştır. Sadece deney grubundaki çocukların
%65,0’i yemek yapmayı, %25,0’i çocuk bakmayı yine kadın rolü olarak sınıflandırdığı
bulunmuştur.
Kontrol grubundaki çocukların ise eğitim öncesine benzer şekilde görüş bildirdikleri
belirlenmiştir. Çocukların %100,0’ü misafirlerle ilgilenmek ve bulaşık yıkamak maddesini,
%97,5’i yemek yapmak, %92,5’inin de temizlik ve ütü yapmak maddelerini kadın rolü olarak
ifade etmişlerdir. Çocukların %100,0’ü tamir tadilat yapmak, %97,5’i, fatura ödemek,
%95,0’i de araba kullanmak maddelerini erkek rolleri olarak sınıflandırdıkları tespit
edilmiştir.
Deney grubundaki çocukların tamamı veya tamamına çok yakını bütün meslekleri hem
kadınların hem de erkeklerin yapabileceğine ilişkin görüş bildirdikleri saptanmıştır. Kontrol
grubundaki çocukların %100,0’ü sekreterlik ve hosteslik meslekleri, %97,5’i ana sınıfı
öğretmenliği, %95,0’i hemşireliği kadın görevi olarak belirtmişlerdir. Çocukların %100,0’ü
tarafından askerlik, şoförlük ve garsonluk meslekleri, %97,5’i pilotluk ve itfaiyecilik, %95,0’i
tarafından polislik meslekleri, erkek meslekleri olarak ifade edilmiştir. Sonuç olarak, kontrol
grubundaki çocukların ise eğitim öncesine benzer görüş bildirdikleri, genel olarak meslekleri
kadınlara veya erkeklere göre sınıflandırdıkları bulunmuştur.
113
Deney grubundaki çocukların eğitim sonrası bütün oyuncaklara ilişkin hem kızların hem de
erkeklerin oynayabileceklerine ilişkin görüş bildirdikleri, kontrol grubundaki çocukların ise
eğitim öncesi bildirmiş oldukları görüşlere benzer görüş bildirdikleri tespit edilmiştir.
Kontrol grubundaki çocukların %22,5’i pelüş oyuncakları, %32,5’i bisiklet sürme maddelerini
hem kız hem de erkek çocuk oynayabilir diye belirtmişlerdir. Arabalar çocukların, %100,0’ü,
robot ve kamyon %97,5’i tarafından, oyuncak askerler ve tamir aletleri de %95,0’i tarafından
erkek oyuncakları olarak belirtilmiştir. Evcilik oyuncakları, çocukların %100,0’ü, İp ve
bebekler ise %97,5’i tarafından kız oyuncakları olarak cinsiyete göre sınıflandırdıkları
saptanmıştır. Çocukların deney grubunda veya kontrol grubunda olma durumlarına göre
oyuncaklara ilişkin cinsiyet rollerini farklı şekilde ifade ettikleri belirlenmiştir.
Deney
grubundaki
çocukların
tamamının
oyunları,
kız
ve
erkek
oyunu
olarak
sınıflandırmayıp, hem kız hem de erkek çocukların oynayabileceği şeklinde görüş bildirdikleri
saptanmıştır.
Kontrol grubundaki çocukların %100,0’ü boks ve basketbol oyunlarını, %90,0’ı misket
oyununu, %70,0’i satrancı erkek oyunu olarak ayırdıkları belirlenmiştir. İp atlamak,
çocukların %85,0’i, sek sek oyununun da %87,5’i tarafından kızlara ait olarak ifade edildiği
belirlenmiştir.
Salıncakta sallanmak maddesi ise çocukların %35,0’i tarafından, satranç
%17,5’i ve ip atlamak maddesi de %12,5’i tarafından hem kız hem de erkek oyunu olarak
ifade edilmiştir.
Deney grubundaki çocukların, eğitim ile oyunlar konusundaki toplumsal cinsiyet
kalıpyargılarının kırıldığı tespit edilirken, kontrol grubundaki çocukların oyunlarla ilgili
cinsiyetçi bakış açısına sahip oldukları saptanmıştır.
Deney ve kontrol grubundaki çocukların cinsiyet rolleri son test toplam puanlarına
ilişkin sonuçlar:
Çocukların eğitim sonrası cinsiyet rolleri toplam puan ortalamaları deney grubunda 41,52,
kontrol grubunda ise 2,70’dir. Çocukların eğitim öncesi puanları kontrol edildiğinde, eğitim
sonrası puanlarında değişmeler olduğu gözlenmiştir. Eğitim sonrası düzeltilmiş ortalama
puanları deney grubu için 41,33, kontrol grubu için ise 2,33’tür. Deney ve kontrol grubundaki
çocukların düzeltilmiş eğitim sonrası puanlarının bir birine yakın olduğu saptanmıştır.
114
Deney ve kontrol grubundaki çocukların eğitim öncesi cinsiyet rollerine ilişkin kadın-erkek
cevaplarının toplam puanları kontrol edildiğinde, son-test puanlarının bulundukları gruplara
göre anlamlı bir şekilde farklılaştığı F (1,77) = 44,06, p<0.05 bulunmuştur. Deney grubundaki
40 çocuğun uygulanan “Cinsiyet Rolleri Eğitim Etkinlikleri” ile cinsiyet rolleri ile ilgili olarak
ev içinde/dışında yapılan görevler/işler, meslekler, oyuncaklar ve oyunlarla ilgili
kalıpyargılarının kırıldığı tespit edilmiştir. Deney grubundaki çocukların eğitim öncesi ve
sonrası puanlarındaki anlamlı farklılığın yanı sıra, kontrol grubunda yer alan ve “Cinsiyet
Rolleri Eğitim Etkinlikleri” uygulanmayan 40 çocuğun ön-test ve son-test puanları arasında
anlamlı farklılık bulunmamıştır.
Deney grubundaki çocukların cinsiyet rolleri son test puanları çocukların ve ailelerinin
demografik özelliklerine göre sonuçlar:
Deney grubundaki çocukların, kardeş sayısı, anne yaşı, annenin öğrenimi, babanın yaşı ve
babanın öğrenim durumunun, çocukların toplumsal cinsiyet kalıpyargılarına etkisi olup
olmadığı, Kruskal Wallis H Testi ile analiz edilmiş ve bu değişkenlerle, çocukların toplumsal
cinsiyet kalıpyargıları arasında anlamlı bir ilişki bulunamamıştır (p >0.05).
Deney grubundaki çocukların babanın mesleğine göre son test puanları Kruskal-Wallis H testi
ile analiz edilmiştir. Çocukların toplumsal cinsiyet kalıpyargıları ile babanın mesleği arasında
istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki saptanamamıştır (p >0.05). Fakat en çok toplumsal
cinsiyet kalıpyargısına sahip olanların, babası memur olan çocuklar, en az kalıpyargıya sahip
olanların ise esnaf çocukları olduğu tespit edilmiştir. Çocukların okula gitmeden önce
bakımını gerçekleştiren kişi, okul öncesi eğitim deneyimi, ailenin yapısı ve sosyo ekonomik
düzeyi ile çocukların toplumsal cinsiyet kalıpyargıları arasında anlamlı bir ilişki olup
olmadığı Mann-Whitney U Testi ile analiz edilmiştir. Çocukların toplumsal cinsiyet
kalıpyargıları ile bu değişkenler arasında anlamlı bir ilişki bulunamamıştır (p>0.05).
Deney grubundaki çocukların annenin çalışma durumuna göre son test puanları, ManWhitney U testi ile analiz edilmiş ve annenin çalışma durumu ile çocukların toplumsal
cinsiyet kalıpyargıları arasında istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık gösterdiği bulunmuştur
(p<0.05). Çalışan annelerin çocukları daha çok toplumsal cinsiyet kalıpyargılarına sahip
oldukları saptanmıştır.
115
Öneriler
Çalışmada araştırmaya katılan çocukların, eğitim öncesinde genel olarak toplumsal cinsiyet
kalıpyargılarına sahip oldukları tespit edilmiştir. Çocukların sahip oldukları kalıpyargılar,
kadın ve erkeğin görevleri, meslekler ve oyuncaklar boyutunda daha yoğun iken, oyunlar
boyutunda, bazı oyunlarda çocukların daha az kalıpyargıya sahip oldukları belirlenmiştir.
Çocukların sahip olduğu bu kalıpyargıların oluşumunda ve ediniminde, yetiştikleri aile
ortamında, model aldıkları yetişkinlerin tutumlarının ve çevrenin etkisinin olduğu
düşünülmektedir. Bu nedenle çocukların ebeveynlerine, akranlarına ve çevrelerindeki diğer
bireylere önemli görevler düşmektedir. Öncelikle ebeveynler ve çevredeki bireylerin,
cinsiyetçi tutum ve davranışlardan kaçınarak, çocukları, cinsiyet ayrımcılığına maruz
bırakacak yaklaşımlarda bulunmamaları gerekmektedir. “Kız dediğin hanım hanımcık olur,
erkek adam ağlamaz!” vb. yaklaşımlar cinsiyet ayrımcılığının göstergelerindendir.
Çocuklara, kadın ve erkeğin toplumsal hayatta birlikte var olabileceği anlatılmalıdır. Kız
çocuklarına temizlik, mutfak işleri yaptırılırken, erkek çocuklarına daha çok bakkal, market
gibi dışarı işlerinin verilmesi, çocukların küçük yaşlardan itibaren, toplumsal cinsiyet
kalıpyargılarını öğrenmelerine ve cinsiyet kalıpyargılarına sahip olmalarına neden olur. Bu
tarz cinsiyetçi tutumların tersine ebeveynler, ev içinde ve dışında yapılan işlerde kadın ve
erkeğin sorumlulukları, paylaşabileceklerini belirtmeli ve çocuklara model olarak da
toplumsal cinsiyet eşitliğine yönelik davranışları göstermeli ve pekiştirmelidirler.
Ebeveynler, çocukların meslekler ile ilgili sorularına cevap verirken, meslekleri cinsiyetlere
göre sınıflandırmamalı ve çocuklara eğitimini aldıktan sonra istedikleri mesleklerde
çalışabilecekleri söylenmelidir. Meslek seçimleri çocukların kendi ilgi ve tercihlerine
bırakılmalıdır.
Ebeveynlerin,
oyun
ve
oyuncak
seçiminde
kız
oyuncakları/oyunları
ve
erkek
oyuncakları/oyunları, şeklinde bir ayrım olamayacağını pekiştirecek rol modeller olmaları
gerekmektedir. “Erkekler bebeklerle ve evcilik oyuncakları ile kızlar da araba ve kamyonlar
ile oynamaz! gibi cinsiyetçi ifadeler yerine, çocukların ayrım olmadan tüm oyuncaklarla
oynamaları sağlanmalıdır.
Çocuklara toplumsal cinsiyet kalıpyargıları ile ilgili olarak doğru rol model olabilmeleri için
de ebeveynlere; okul öncesi eğitim kurumları, Halk Eğitim Merkezleri gibi kamuya ait
116
alanlarda cinsiyet rolleri ile ilgili konferans, eğitim, seminer gibi etkinlikler düzenlenebilir.
Yetişkinlerin, çocuklara cinsiyet kalıpyargılarını öğreten, pekiştiren kesim olması nedeniyle,
yetişkin eğitim programları, ana-baba okulları ile cinsiyet rolleri eğitimi verilebilir, cinsiyet
eşitliği algısı sağlanabilir.
Eğitimcilere düşen görevler ise, sınıf ortamlarında kız ve erkek çocukları cinsiyetlerine göre
ayırmamak olmalıdır. Cinsiyet kalıpyargılarının küçük yaştan itibaren çocuklar tarafından rol
modelleri yetişkinler tarafından dayatılıp, pekiştirildiği açıkça söylenebilir. Bu sebeple
öncelikle cinsiyet eşitliği sağlamaya yönelik algıların geliştirilmesi, cinsiyet ayrımcılığına
sebep olan kalıpyargıların bertaraf edilmesi için okul öncesi eğitimden başlayarak cinsiyet
rolleri eğitimin müfredat programlarına alınması gerekmektedir. Eğitim, eşitlikçi eğitim
anlayışı ile küçük yaştan itibaren, bir kız çocuğunun erkek çocuğunu, bir erkek çocuğunun da
bir kız çocuğunu ötekileştirmeden kabulünü sağlayabilir. Böylece kadınların çocuk doğuran,
ev işi yapan bireyler olarak görülmesinin, erkeklerin de para kazanmakla yükümlü, kararları
alan güç merci olarak görünmesinin önüne geçilebilir.
Okullarda, oyuncak ve oyun seçimlerinde çocuklar cinsiyetlerine göre (kızlar evcilik köşesi,
erkekler blok ve tamir aletleri köşesi gibi) yönlendirilmemeli tam tersi, kız ve erkek ayrımına
maruz bırakmadan tüm oyuncaklarla oynamaları sağlanmalıdır. Meslek tanıtımları yaparken,
meslek oyunları oynarken çapraz cinsiyetleme yapmalıdırlar. Örneğin polislik, itfaiyecilik
mesleklerinde kız çocuklara rol vermek, öğretmenlik, hemşirelik mesleklerinde erkeklere rol
vermek gibi etkinlikler yapılabilir. Erkek ve kadın mesleği olduğu düşünülen mesleklerde
aslında bir cinsiyet ayrımı olmadığı, önemli olanın sahip olunmak istenen meslekle ilgili
eğitim almak olduğu canlı örneklerle (sınıfa davet, video vb.) sunulmalıdır. Bu şekilde
çocukların mesleklere yönelik cinsiyet algılarının ortadan kaldırılacağı düşünülmektedir. Ders
kitaplarında ayrımcılığa yol açacak, toplumsal cinsiyet kalıpyargıları algısını oluşturabilecek
bu tür resimlerin kaldırılması ve kadını toplum içerisinde, farklı mesleklerde, erkeklerle
birlikte toplumsal hayata katılmış bir birey olarak temsil edecek resimlerin kullanılması
gerekmektedir.
Kitle iletişim araçları, daha çok insana ulaşmak için önemli birer kaynaktırlar. Cinsiyet eşitliği
ile ilgili kamu spotları, kısa filmler, programlar da toplumsal cinsiyet kalıpyargılarının
kırılmasında etkili olabilecektir. Ayrıca, kadını ev hanımı, anne, erkeği iş güç sahibi, para
kazanan vb. gösteren reklâmlarla ilgili de çalışmalar yapılabilir.
117
Bu çalışmada ve benzer çalışmalarda ulaşılan sonuçların değerlendirilip, gelecekte yapılacak
araştırmaların daha büyük evren ve örneklemde, farklı bölgelerde, farklı ya da benzer
tekniklerle yapılıp literatüre kazandırılmasının, sosyal yönden cinsiyet eşitsizliğinin
kalkmasına katkı sağlayacağı söylenebilir.
118
KAYNAKÇA
Abbott, M.R. (1983). Masculine and feminine (Sex Roles Over The Life Cycle). Canada:
Addison-Weslwy.
Acker, J. (2002). Women and social stratification a case of intellectual sexism. S. Jackson and
S. Scott (Eds.), in Gender (A social reader) (pp:89-92). UK: Cambridge Universty.
Adams, V., & Weintraub, P. (2000). Male and female differences between them. E. Jones, G.
A. Olson, G. Perry (Eds.), in The gender reader (pp:4-8). Usa: Longman.
Adler, A. (1990). Cinsiyetler arası işbirliği (S. Selvi, Çev.). İstanbul: Payel.
Aksoy, C. (1990). Altı yaş arası çocukların oyuncak tercihlerinde cinsiyet faktörünün
etkisinin incelenmesi. Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Hacettepe Üniversitesi,
Sağlık Bilimleri Enstitüsü, Ankara.
Alexander, G. M. (2003). An evolutionary perspective of sex-typed toy preferences:
pink, blue, and the brain. Archives of Sexual Behaviour, Vol.32, Issue 1, 7-14.
Alexander, G. & Hines, M. (1994). Sex differences in response to children’s toys in
nonhuman primates (Cercopithecus aethiops sabaeus). Child Development, 65:3, 869879.
Amott, M., & Matthaei, J. (1981). Race, gender and work (multi-cultırel economic history
of women in the united states-revised edition). Boston MA: South End Press.
Aral, N., Aktaş, Y., & Doğanay, J. (1997). Anasınıfına devam eden beş-altı yaş
çocuklarının oyuncak tercihlerinin bazı değişkenlere göre incelenmesi. 1. Ulusal
Çocuk Gelişimi ve Eğitimi Kongresi’nde sunulmuş bildiri, Ankara.
Armato, M. & Thompson, M. E. (2002). A Feminist Sociological Perspective.
İnvestigating gender (Developing a feminist sociological İmagination). Usa: Polity.
Artan, İ., & Tuğrul, B. (2001). Çocukların cinsel eğitimi ile ilgili anne görüşlerinin
incelenmesi. Hacettepe Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi, (20), 141 – 149.
Artan, İ. (2011). Çocukluk döneminde cinsel gelişim ve eğitim. Afyon Kocatepe
Üniversitesi, Basın ve Halkla İlişkiler Müdürlüğü, Basın Bültenleri. Bülten No: 71.
Arpacı, M. (2013). Modernitenin eşliğinde toplumsal cinsiyet rejimi: pastoral iktidar,
beden politikaları ve evlilik. Doğu-Batı Düşünce Dergisi, Yıl:16, Sayı: 63, 131-147,
Ankara: Batı.
119
Aulette, J.R. & Blakely, K. And Wittner, J. (2009). Gendered worlds. New York-London:
Routledge.
Aydın, A. (2009). Eğitim psikolojisi-gelişim-öğrenme-öğretim. Onuncu Basım. Ankara:
Pegem.
Baran, G. (1995). Ankara'da bulunan çocuk yuvalarında kalan 7-11 yaş grubu çocuklarda
cinsiyet rolleri ve cinsiyet özellikleri kalıpyargılarının gelişimi. Yayımlanmamış
Doktora Tezi, Ankara Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, Ankara.
Basow, S. (1986). Gender stereotypes and roles- third edition. California: Brooks/Cole.
Başal, H. A., Kahraman Bağçeli, P. (2011). Anne eğitim düzeyine göre çocukların cinsiyet
kalıpyargıları ile oyun ve oyuncak tercihi. e-journal of New World Siences Academy,
Vol: 6 (1).
Bayhan, V. (2013). Beden sosyolojisi ve toplumsal cinsiyet. Doğu-Batı Düşünce Dergisi,
Yıl:16, Sayı: 63, 147-165, Ankara: Batı.
Bayrak, G., Başgül, S. Ş., Gündüz, T. (2011). Çocuklarla cinselliği konuşabilmek.
Gülhanım Bayrak, Şaziye Senem Başgül, Turgay Gündüz (Ed.), Ailede cinsel eğitim
içinde (s.100-113). İstanbul Timaş.
Berktay, F (2010). Felsefenin kadına bakışı. Hülya Durudoğan, Fatoş Gökşen, Bertil
Emrah Oder, Deniz Yükseler (Ed.), Türkiye’de toplumsal cinsiyet çalışmalarıeşitsizlikler mücadeleler kazanımlar içinde (s.23-35). İstanbul: Koç Üniversitesi.
Bem, S. L. (1994). Gender schema theory: A cognitive account of sex typing. Psychology
Review, 88, 354-364.
Blank-Matheıeu, M. (2005). Okul öncesi dönemde cinsel farklılıklar (T. Uysal, Çev.).
İzmir: İlya.
Blumen-Lipman, J. (1994). The Existential bases of fower relationships: the gender role case.
H. L. Radtke, H. J. Stam, in Power/gender (social relations in theory and practise)
(pp:109-125). London: Sage.
Bruess, J. S. C. & Pearson, J. C. (1995). Gendered pattern in family comminication. J.
T. Wood (Eds.), in Gendered relationships (pp: 59-71). Usa: Myfield.
Burr, V. (1998). Gender and social psychology. London: Routledge.
Buss, D. M. (2004). Psychological Sex Differences: Origins Throug Sexual. M. S.
Kimmel and A. Aronson (Eds.), in The gendered society reader “second edition”
(pp:7-8). New York: Oxford Universty.
Butler J. (2004). Cinsiyet belası- feminizmin ve kimliğin altüst edilmesi (B. Ertürk, Çev.).
İstanbul: Metis.
120
Büyüköztürk, Ş. (2009). Sosyal bilimler için veri analizi elkitabı (istatistik, araştırma
deseni (spss uygulamaları ve yorum). 12. Baskı. Ankara: Pegem.
Connell, R. W. (2002). Gender. Cambridge: Polity.
Conway, J. W. (1989). İntroduction the concept of gender. J. K. Conway, J. W. Scott and S.
C. Borque (Eds.), in Learning about women (gender, politics and power) (pp:XXIIXXIII). Usa: The University of Michigan.
Çarkoğlu, A. & Kalaycıoğlu, E. (2013). Türkiye’de aile, iş ve toplumsal cinsiyet. Koç
Üniversitesi, Sabancı Üniversitesi, İstanbul Politikalar Merkezi, İstanbul.
Çeler, Z. (2013). Annenin serüveni: kadının anne olarak toplumsal kurgulanışı. DoğuBatı Düşünce Dergisi, Yıl:16, Sayı: 63, 165-185, Ankara: Batı.
Çelik, Ö. (2008). Ataerkil sistem bağlamında toplumsal cinsiyet ve cinsiyet rollerinin
benimsenmesi. Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Gazi Üniversitesi, Sosyal
Bilimler Enstitüsü, Ankara.
Çiftçi Aydilek, M. (2011). Öğretmenlerin ve farklı sosyo-ekonomik düzeye sahip annebabaların cinsiyet rolleri algısının 60-72 ay arası çocukların oyuncak tercihleri ve
akran etkileşimleri ile ilişkisinin incelenmesi. Yayımlanmamış Yüksek Lisans tezi,
Çukurova Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Adana.
Çolakoğlu, B. E., & Doğaner, M. (2005). Televizyon reklamlarında toplumsal cinsiyetin
yansıması: erkek analizi. Fırat Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, Cilt: 18, Sayı: 2 s:
333-342.
Deaux, K. & Kite, M. E. (1987). Thinking about gender. B. B. Hess and M. M. Ferree
(Eds.), in Analizing gender ( A handbook of social sience research), (pp:102-111).
California, Newbury Park: Sage.
Deaux, K. & Major, B. (2004). Social psychological model of gender. M. S. Kimmel and A.
Aronson (Eds.), in The gendered society reader “second edition” (pp:72-74). New
York: Oxford Universty.
Delamont, S. (2001). Changing women, uncahanged man? (Sociological perspectives on
gender in is a post-industrial society). Buckhingham-Philadelphia: Open
University.
Delphy, C. & Leonard, D. (1986). Class analysis, gender and the family. R. Crompton
and M. Mann (Eds.), in Gender and stratification (pp:56-77). Cambridge: Polity.
Dedeoğlu, S. (2000). Cinsiyet rolleri açısından kadın ve aile. Toplum ve Bilim Dergisi,
ss:86, Sayfa:139-171.
Dion, K and Dion, K. L. (2001). Gender and relationships. R. K. Unger (Eds.), in Handbooks
of the psychology of woman and gender (pp:256-271). New York: John Wiley Sons.
121
Doğanay, J. (1998). Anasınıfına devam eden çocukların ebeveynlerinin çocuk oyun ve
oyuncakları hakkındaki görüşlerinin incelenmesi. Yayımlanmamış Yüksek Lisans
Tezi, Ankara Üniversitesi, fen Bilimleri Enstitüsü, Ankara.
Doyle, J. A. (1997). Sex and gender-the human experience. Dubuque, Lova: Wm. C. Brown.
Dunphy, R. (2000). Sexual politics (an ıntroduction). Edinburg: Edingburg University.
Dökmen, Z. (2010). Toplumsal cinsiyet-sosyal psikolojik açıklamalar. İstanbul: Remzi.
Eagly, A. H. (1987). Sex differences in social behaviour: a social-role interpretation.
London: Lawrence Erlbaum.
Eagly, A.H., Wood, W., & Diekman A. B. (2000). Social rol theory of sex differences and
similitaries: a current appraisal. T. Eckes and H. M. Trautner (Eds.), in The
develpment social psychology of gender (pp:123-130). London: Lawrence
Erlbaum.
Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası (2010). Özgürlüğümüz için örgütleniyoruz, 2.
Kadın Kurultayına Giderken. Ankara: Hermes.
Eke Coşan, D. (2006). İki grup kadın arasında toplumsal cinsiyet rollerinin algısında
değişme: Ankara`da bir araştırma. Yayımlanmamış Yüksek Lisans tezi, Orta
Doğu Teknik Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Ankara.
Ekiz, D. (2009). Bilimsel araştırma yöntemleri, İstanbul: Anı.
Erden, (1986). Anaokullarına devam eden çocukların ebeveynlerinin ve öğretmenlerinin
çocuk oyun ve oyuncakları hakkındaki görüşlerinin incelenmesi. Yayımlanmamış
Yüksek Lisans Tezi, Ankara Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, Ankara.
Eren, (1986). Sex-role and sex-trait stereotypes in children. Yayımlanmamış Yüksek
Lisans tezi, Orta Doğu teknik Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Ankara.
Ersoy, E. (2008). Cinsiyet kültürü içerisinde kadın ve erkek kimliği (Malatya örneği).
Fırat Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, Cilt: 19, Sayı: 2, Sayfa: 209-230.
Esen, Y., & Bağlı, M. T. (2002). İlköğretim kitaplarındaki kadın ve erkek resimlerine
ilişkin bir inceleme. Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi Dergisi,
Cilt:35, Sayı: 1-2, s: 143-154.
Eser, M. (2008). Ana babaların cinsel kimlik gelişimleriyle ilgili tutumların çocuğun
cinsel kimlik kazanmasına etkisi. Yayımlanmamış Yüksek Lisans tezi, Selçuk
Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Konya.
Ex, C. T. G. M., & Janssens, J. M. A. M. (1998). Maternal influences on daughters’ gender
role attitudes, Sex Roles, Vol. 38(3/4).
Frader, L. L. (2004). “ and Managing Conservation”. T. A. Mead and M. E. Weisner-Hanks
(Eds.), in A company the gender history (pp: 247-249). Usa: Blackwell.
122
French, J. A. (2004). Power/ sex. H. L. Radtke, H. J. Stam (Ed.), in Power/gender (social
relations in theory and practise) (pp:15-18). London: Sage.
Fine, C. (2010). Toplumsal cinsiyet yanılsaması (K. Tanrıyar, Çev.). İstanbul: Sel.
Fridel, S. R., & Owen-Anderson, A., Johnson, L. L., Bradley S. J., Zucker, Kç J. (2006).
The playmate and play style preferences structured ınterview: a comparison of
children with gender ıdentity disorder and controls, Archives of Sexual Behaviors,
Volume 35, Issue 6, pp: 729-737.
Gilligan, J. (2004). The making of “manhood” and the violence of men. M. S. Kimmel
and A. Aronson (Eds.), in The gendered society reader “second edition” (pp:429436). New York: Oxford Universty.
Gelman, S. A., Taylor, M. G., & Nyugen, S. P. (2004). Mother-child conservaions about
gender: understanding the acqisition of essentialist beliefs. W. F. Overton (Eds.),
Monographs of the society for research ın child development (pp:1-31), Vol.69 No.1.
Glenn, E. N. (1987). Gender and the family. B. B. Hess and M. M. Ferree (Eds.), in Analizing
gender (A handbook of social sience research), (pp:348-365). California, Newbury
Park: Sage.
Glover, D., & Kaplan, C. (2000). Genders. New York-London: Routledge.
Gök Akgül, F. (2013). Evli kadın ve erkeklerin toplumsal cinsiyet rolleriyle ilgili
algılarının aile işlevlerine yansıması. Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Hacettepe
Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Ankara.
Göl, M. (2011). Çocuk edebiyatında cinsiyet rolleri: Mustafa Ruhi Şirin ve Ayla
Çınaroğlu’nun eserleri. Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi. Afyon Kocatepe
Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Afyon.
Günay, D. V., & Gürşimşek I. (2005). Çocuk kitaplarında cinsiyet rollerinin işlenişinde
kullanılan dilsel ve dil dışı ögelerin değerlendirilmesi. Dokuz Eylül Üniversitesi
Eğitim Fakültesi Dergisi, 18:53-63.
Günaydın, A. (2013). Toplumsal cinsiyet rolleri ve anneliğin inşası: 0-18 Yaş Aile
Eğitimi Programı örneği. Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Boğaziçi
Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, İstanbul.
Hare-Mustin, R. T., & Marecek J. (1990). Gender roles and gender socialization. R. T.
Hare-Mustin and J. Marecek (Eds.), in Making a differences (pp:14-17).
Hartmann, H. (2002). Capitalism, patriarchy and job segregation by sex. S. Jackson and S.
Scott (Eds.), in Gender (A social reader) (pp:97). UK: Cambridge Universty.
123
Haywood, C., & Mac an Ghaill, M. (2007). Interplaying gender and age in late
modernitiy. Gender, culture and society (contemporary feministies and
masculitinies). New York: Palgrave Macmillan.
Helgeson, V. (2012). The psychology of gender-fourth edition. Usa: Pearson.
Hoffman, M. L. & Powlista, K. K. (2001). Gender segregation in childhood: a test of the
interaction style story, The Journal of Genetic Psychology, 162(3). 293-313.
Holmes, M. (2007). What is gender?(Sociological approaches).London: Sage.
Illich, I. (1982). Gender. New York: Marion Boyars.
İmamoğlu, O. (1993). Değişen dünyada aile-içi roller. Kadın Araştırmaları Dergisi, Sayı:1,
Sayfa:58-68.
İnanç Yazgan, B. Bilgin, M., & Atıcı Kılıç, M. (2010). Gelişim Psikolojisi-çocuk ve ergen
gelişimi. Altıncı Basım. Ankara: Pegem.
Jadva, V., Hines, M., & Golombok S. (2010). Infants’ preferences for toys, colors, and
shapes: sex differences and similarities, Archives of Sex Behaviors, Vol. 39, Issue 6,
pp:1261-1273.
Johnson, A. G. (2005). The gender knot (unraveling our patriarchal legacy-revised and
updated edition. Philadelphia, Temple.
Kahraman Dinç, S. (2010). Kadınların toplumsal cinsiyet eşitsizliğine yönelik görüşlerinin
belirlenmesi. Dokuz Eylül Üniversitesi, Hemşirelik Yüksek Okulu Dergisi, 3 (1). 30-35.
Keller-Fox, E. (2007). Toplumsal cinsiyet ve bilim üzerine düşünceler (F. B. Aydar, Çev.).
İstanbul: Metis.
Kesiriklioğlu, F. (2013). Küreselleşme bağlamında değişen cinsiyet kavramı.
“PARADOKS”. Ekonomi, Sosyoloji ve Politika Dergisi” (e-dergi), Yıl:2 Sayı:2.
Kılınç, B. (2011). Aklın cinsiyeti var mı?. Zeynep Direk (Ed.), Cinsiyetli olmak-sosyal
bilimlere feminist bakışlar içinde (s.25-51). Üçüncü Baskı. İstanbul: Yapı Kredi.
Kimmel, M. S. (2000). The gendered society. New York-Oxford: Oxford University.
Kimmel, M. S. (2004). Anatomy and destiny. M. S. Kimmel and A. Aronson (Eds.), in The
gendered society reader “second edition” (pp:7-8). New York: Oxford Universty.
Korkmaz, L. (2012). Toplumsal cinsiyet rolleri neden değişmeli? 15 Ağustos 2014
tarihinde http://www.bianet.org/biamag/diger/155048/ sayfasından erişilmiştir.
Kuzucu, Y. (2011). Değişen babalık rolü ve çocuk gelişimine etkisi. Türk Psikolojik
Danışma ve Rehberlik Dergisi, 4 (35). S:79-91.
124
Lau, A. (1995). Gender, power and relationships- Ethno-cultural and religious issues. C.
Burck and B. Speed (Eds.), in What is gender history? (pp:120-133). Cambridge:
Polity.
Lafarance, M. (2001). Gender and managing conversations. R. K. Unger (Eds.), in Handbooks
of the psychology of woman and gender (pp:248-249). New York: John Wiley Sons.
Lips, H. M. (1988). Sex and gender (an ıntroduction). Mountain View, California:
Mayfield.
Lopata, H. Z. (1987). Women's Family Roles in l-ife Course Perspective. B. B. Hess and M.
M. Ferree (Eds.), in Analizing gender ( A handbook of social sience research), (pp:7-8).
California, Newbury Park: Sage.
Lorber, J. (1993). Believing seeing: biology and ideology. M. S. Kimmel and A.
Aronson (Eds.), in The gendered society reader “second edition” (pp:14-15). New
York: Oxford Universty.
Martin, C. L., Fabes, R. A., Evan, M. S., & Wyman, H. (1999). Social Cognition on the
Playground: Children's Beliefs about Playing with Girls Versus Boys and their
Relations to Sex Segregated Play, Arizona State University, Journal of Social and
Personal Relationships, 16, 751-771.
Martin, C. L. (2000). Cognitive theoris of gender development. T. Eckes and H. M.
Trautner (Eds.), in The develpment social psychology of gender (pp:91-96). London:
Lawrence Erlbaum.
Mead, T. A. (2004). Sex and temperament in three primitive societies. M. S. Kimmel
and
A. Aronson (Eds.), in The gendered society reader “second edition” (pp:34-35). New
York: Oxford Universty. ss:34-35.
Milli Eğitim Bakanlığı (2013). Okul öncesi eğitimi programı. Temel Eğitim Genel
Müdürlüğü. Ankara.
Metin, A. (2011). Kimliğin toplumsal inşâsı ve geleneksel kadın kimliğinin aktarımı.
Çankırı Karatekin Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi 2(1): 74-92.
Minas, A. (2000). Gender basics (feminist perspectives on women and men) second
edition. Wardswoth: Thompson Learning.
Nielsen, J. M. (1990). Sex and gender in society (perspective on stratification) second
edition. Illionis: Waveland.
Onbaşı Gençoğlu, F. (2013). Kadınlar halk fırkası: doğudan yükselen ışık. Doğu-Batı
Düşünce Dergisi, Yıl:16, Sayı: 63, s:75-93, Ankara: Batı.
Ostrov, J. M., & Keating, C. F. (2004). Gender differences in preschool aggression during
free play and structured interactions: an observational study. Social Development,
Vol. 13, Issue. 2 p: 255-277.
125
Özdemir, E. (2006). Okul öncesi dönem çocuklarının cinsiyet özelliklerine ilişkin
kalıpyargılarının incelenmesi.
Yayımlanmış Yüksek Lisans Tezi, Ankara
Üniversitesi, Eğitim Bilimleri Enstitüsü, Ankara.
Özkan, B. (2009). Okul öncesi dönem 5–6 yaş çocuklarının cinsiyet özelliklerine ilişkin
kalıpyargılarının bazı değişkenler açısından incelenmesi. Yayımlanmamış Yüksek
Lisans Tezi, Marmara Üniversitesi, Eğitim Bilimleri Enstitüsü, İstanbul.
Öğütle, V. S. (2013). Bir sosyal mekanizma olarak toplumsal cinsiyet: H. Hartmann’a
eleştirel-realist bir yorum. Doğu-Batı Düşünce Dergisi, Yıl:16, Sayı: 63, Ankara:
Batı.
Parlaktuna, İ. (2010). Türkiye’de cinsiyete dayalı mesleki ayrımcılığın analizi. Ege Akademik
Bakış, Cilt:10 sayı:8.
Raag, T., & Rackliff, C. L. (1998). Preschoolers' awareness of social expectations of
gender: relationships to toy choices. Sex Roles: A Journal of Research, 38(9/10),
685–701.
Sabuncuoğlu, A. (2006). Televizyon reklamlarında cinsiyet. Yayımlanmamış Yüksek
Lisans Tezi, Boğaziçi Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, İstanbul.
Ryle, R. (2012). Questioning gender (a sociological exploration). London: Sage.
Sayer, H. (2011).Toplumsal cinsiyet eşitliğine erkeklerin katılımı. Yayımlanmamış
Uzmanlık Tezi, T.C. Başbakanlık Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü, Ankara.
Sayılan, F. (2012). Toplumsal cinsiyet ve eğitim-olanaklar ve sınırlar. Fevziye Sayılan
(Ed.), Toplumsal cinsiyet ve eğitim içinde (s. 13-67). Birinci Baskı. Ankara: Dipnot.
Scott, J., Anke, C., & Nolan, J. (2010). Perceptions of quality of life: gender differences
across the life course. J. Scott and R. Crompton, C. Lyonette (Eds.), in Gender
ınequalities in the 21 st centry (pp:193-208). Usa: Northampton.
Seidler, V. J. (2008). Gender, global ethics and human rights. A. M. Gonzalez and V. J.
Seidler (Eds.), in Gender globalized World identities (pp:305-310). New York:
Humanity.
Seral, E. G. (1998). Okul öncesi çağı çocuklarda cinsiyet rollerini destekleyen davranışları
etkileyen anne özellikleri. Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Boğaziçi Üniversitesi,
Sosyal Bilimler Enstitüsü, İstanbul.
Servin, A., Bohlin, G., & Berlin, L. (2008). Sex differences in 1-, 3-, and 5-year-olds' toychoice in a structured play-session. Scandinavian Journal of Psychology, Vol. 40,
pages 43– 48.
Smith, B. (2007). The psychology of sex and gender. Usa: Pearson Education.
126
Spade, J. Z. and Valentine, C. G. (2004). Socializing children. J. Z. Spade. C. G.
Valentine. (Eds.), in The kaidoscope of gender (pp:166-168). Usa: Thompson/
Wardsworth.
Spain, D. (1992). Genderes spaces. Chapel Hill and London: The University of North
California.
Stanley, (2002). Should “sex” really be “gender” or “gender” really be “sex”. S. Jackson and
S. Scott (Eds.), in Gender (A social reader) (pp:31-40). UK: Cambridge Universty.
Şirvanlı Özen, D. (1992). Annenin çalışma durumu ve ebeveynin benimsediği cinsiyet
rolü değişkenlerinin çocuğun cinsiyet özelliklerine ilişkin kalıpyargılarının gelişimi
üzerindeki rolleri. Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Hacettepe Üniversitesi, Sosyal
Bilimler Enstitüsü, Ankara.
Takış, T. (2013). Kadın isimlerinin kısaltılışının trajedisi üzerine. Doğu-Batı Düşünce
Dergisi, Yıl:16, Sayı: 63, Ankara: Batı.
Topses, G. (2009). Gelişim ve öğrenme psikolojisi. Üçüncü Baskı. Ankara: Nobel.
Turner, B., Patricia, J., & Gervai, J. (1995). A multidimensional study of gender typing in
preschool children and their parents: Personality, attitudes, preferences, behavior,
and cultural differences. Developmental Psychology, Vol 31(5), Sep 1995, 759772.
Türkiye Büyük Millet Meclisi (2012). Toplumsal cinsiyet açısından anayasa konulu
komisyon raporu. Türkiye büyük millet meclisi kadın erkek fırsat eşitli komisyonu.
Ankara.
Türkiye Barolar Birliği (2011). Türkiye’de kadının seçme ve seçilme hakkı. 21 Haziran
2014
tarihinde
http://www.ubap.org.tr/detay.aspx/ıd=7391&tip
sayfasından
erişilmiştir.
Türk Sanayicileri ve İş adamları Derneği (2008). Kadın erkek eşitliğine doğru yürüyüşeğitim, çalışma yaşamı ve siyaset. Tüsiad. İstanbul.
Vatandaş, C. (2007). Toplumsal cinsiyet ve cinsiyet rollerinin algılanışı. İstanbul
Üniversitesi Sosyoloji Konferansları Dergisi, S: 29-56.
Walby, S. (2002). Gender, class and stratification towards a new approach. S. Jackson and S.
Scott (Eds.), in Gender (A sociological reader), (pp:42-46). London, New York:
Routledge.
West, C. & Zimmerman, D. H. (2002). Sex, gender and stratification. S. Fenstermaker and C.
West (Eds.), in Doıng gender doıng difference (İnequality power and ınstitutional
change), (pp:3-6). New York-London: Routledge.
West, C. & Zimmerman, D. H. (2002). Doıng gender. S. Jackson and S. Scott (Eds.), in
Gender-a social reader, (pp:42-46). London-New York: Routledge.
127
World Economic Forum, (2012). Global gender gap report. Cologny/Geneva,
Switzerland.
Wood, J. T. (1995). Gender, relationships and communication. J. T. Wood (Eds.), in
Gendered relationships (pp: 3-15). Usa: Myfield.
Yavuzer, H. (2011). Doğum öncesinden ergenlik sonuna…çocuk psikolojisi. Otuz Üçüncü
Basım. İstanbul: Remzi.
Yelken, Z. (1996). Anne ve babaların 3–6 yaş dönemindeki çocuğun cinsel gelişim ve
cinsel eğitim konusundaki bilgi düzeylerinin incelenmesi. Yayımlanmamış Yüksek
Lisans Tezi, Hacettepe Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Ankara.
Yıldırım, A., & Şimşek, H. (2006). Sosyal bilimlerde nitel araştırma yöntemleri. Altıncı
Basım. Ankara:Seçkin.
Yörükoğlu A. (2010). Çocuk ruh sağlığı-çocuğun kişilik gelişimi ve ruhsal sorunları.
Otuzuncu Basım. İstanbul: Özgür.
Yılmaz, R. A. (2007). Reklamlarda toplumsal cinsiyet kavramı: 1960-1990 yılları arası
milliyet gazetesi reklamlarına yönelik bir içerik analizi. Selçuk İletişim, Cilt: 4, Sayı: 4.
128
EKLER
129
EK 1.
MEB ÖLÇEK UYGULAMA
VE
DENEYSEL ÇALIŞMA İZİN FORMU
130
EK 2.
DEMOGRAFİK BİLGİ TOPLAMA FORMU
132
DEMOGRAFİK BİLGİ TOPLAMA FORMU
Çocuğun adı soyadı :………………………………………
1. Okulu
:………………………………………
2. Sınıfı
:……………………………………….
3. Yaşı (Ay olarak) :……………………………………….
4. Çocuğun cinsiyeti:
1. Kız
2. Erkek
5. Kardeş Sayısı:
1. Tek çocuk
2. İki kardeş
3. Üç kardeş
4. Dört ve daha fazla
6. Doğum sırası:
1. İlk çocuk
2. Ortanca ya da ortancalardan biri
3. Son çocuk
7. Çocuğunuzun süreğen (kronik) bir hastalığı var mı?
1. Var …………
2. Yok …………
8. Okula gitmeden önce çocuğunuzun bakımını kim gerçekleştirdi?
1.Annesi
2.Babası
3.Büyükanne-Büyükbabası
4. Bakıcı
5. Abla/abisi
6. Diğer (yazınız) ………………
9. Çocuğunuzun bu okula başlamadan önceki okul deneyimi aşağıdakilerden hangisine
uygundur?
1. İlk defa bu okula başladı
2. Üç yaşından önce Kreş / Gündüz Bakım Evine gitmeye başladı
3. Üç yaşından sonra anaokuluna gitmeye başladı
4. Bir yaş ya da daha küçük yaştan bu yana devamlı okula gidiyor
133
10. Çocuğunuz ne kadar süredir okul öncesi eğitim kurumuna (kreş, anaokulu,
anasınıfına devam ettiği toplam süre) devam etmektedir)?
1. İlk defa bu yıl Eylül ayında gitmeye başladı
2. Bu yıl ikinci yılı
3. Bu yıl üçüncü yılı
4. Bu yıl dördüncü yılı ya da daha fazla süredir gidiyor
11. Yaşınız (çocuğun annesi):
1. 20-25 yaş
2. 26-30 yaş
3. 31-35 yaş
4. 36-40 yaş
5. 41-45 yaş
6. 46 ve üstü
12. Öğrenim düzeyiniz (çocuğun annesi):
1. Okur-yazar değil
2. İlkokul mezunu
3. Ortaokul mezunu
4. Lise mezunu
5. Üniversite mezunu (2 yıllık)
6. Üniversite mezunu (4 yıllık)
7. Yüksek lisans
8. Doktora mezunu
13. İşiniz (çocuğun annesi):
1. Ev hanımı
2. İşçi
4. Memur
5. Esnaf
6. Serbest Meslek
7. Diğer (belirtiniz) ..…………………………
14. Eşinizin yaşı (çocuğun babası):
1. 20-25 yaş
2. 26-30 yaş
3. 31-35 yaş
4. 36-40 yaş
5. 41-45 yaş
6. 46 ve üstü
15. Eşinizin öğrenim düzeyi (çocuğun babası):
1. Okur-yazar değil
2. İlkokul mezunu
3. Ortaokul mezunu
4. Lise mezunu
5. Üniversite mezunu (2 yıllık)
6. Üniversite mezunu (4 yıllık)
7. Yüksek lisans
134
8. Doktora mezunu
16. Eşinizin işi (çocuğun babası):
1. İşsiz
2. Çiftçi
3. İşçi
4. Memur
5. Esnaf
6. Serbest Meslek
7. Diğer (belirtiniz) ……………………………
17. Medeni durumunuz:
1. Evli
2. Bekâr
3. Evliyiz ama ayrı yaşıyoruz
4. Diğer (yazınız) ………………………………
18. Aile yapınız aşağıdakilerden hangisine uygundur?
1. Anne, baba ve çocuk (lar)
2. Anne ve çocuk (lar)
3. Baba ve çocuk (lar)
4. Anne, baba, çocuk (lar) ve büyükanne-dede
5. Anne, baba, çocuk (lar) ve büyükanne-dede ve diğer akrabalar
6. Diğer (yazınız) ………………………………
19. Evinizde kaç kişi yaşıyorsunuz?
1. İki kişi
2. Üç kişi
3. Dört kişi
4. Beş kişi
5. Altı ya da daha çok kişi
20. Ailenizin, algıladığınız, sosyoekonomik durumu nedir?
1. Düşük düzeyde
2. Orta düzeyde
3. Yüksek düzeyde
135
EK 3.
CİNSİYET ROLLERİ
EĞİTİM ETKİNLİKLERİ ÖRNEKLERİ
136
YEDİ ADIM DANSI İLE OYUNCAKLARI TOPLAYALIM, DEĞİŞ-TOKUŞ
YAPALIM
Etkinlik türü: Oyun, Türkçe (Büyük Grup Etkinliği)
Yaş grubu: 60-72 Ay
2.Hafta 2. Gün
Etkinlik haftası
Kazanımlar ve
ETKİNLİK 1: YEDİ ADIM DANSI İLE OYUNCAKLARI
göstergeleri
TOPLAYALIM, DEĞİŞ-TOKUŞ YAPALIM
Kazanım: Kendine güvenir. (Göstergeleri: Farklı türde oyuncaklarla
nasıl
oynayabileceğini
bilir.
İstediğinde
farklı
oyunları
oynayabileceğini söyler.)
Kazanım: Kendisinin ve başkalarının haklarını korur.
(Göstergeleri: Katılmak istediği bir etkinlikle ilgili duygu ve
düşüncelerini söyler. Katılmak istemediği bir etkinlikle ilgili duygu
ve düşüncelerini söyler.)
Kazanım: Bir olay ya da durumla ilgili olumsuz duygularını
uygun yollarla gösterir. (Göstergeleri: İstediği oyuncakla
oynayamadığında yaşadığı olumsuz duygularla söyler. İstediği oyunu
oynamak için istediğini sözel olarak ifade eder.)
Kazanım: Dinlediklerini çeşitli yollarla gösterir. (Göstergeleri:
Dinlediklerini resim, müzik, drama, şiir, öykü, vb. yollarla sergiler.)
ETKİNLİK 2: HEMŞİRELER
Kazanım: Bir olayla ya da durumla ilgili olarak başkalarının
duygularını açıklar. (Göstergeleri: Meslek sahibi birinin görevini
yaparken yaşadığı duyguları açıklar.)
Kazanım: Toplumsal yaşamda farklı rol ve görevleri olduğunu
açıklar. (Göstergeleri: Erkekler ve kadınların neredeyse bütün
mesleklerini aynısını yapabileceğini bilir.)
Sözcükler/Kavramlar Etkinlik 1: Pelüş oyuncak, yedi adım dansı
Etkinlik 2: Hemşire, tansiyon aleti, sargı bezi, üniforma, sağlıklıhasta
Etkinlik 1: Evcilik köşesindeki oyuncaklar (tencere, tavalar vb.),
Materyal
tamir aletleri, robot, oyuncak bebekler, oyuncak askerler, ip, kamyon,
araba, bloklar vb., yedi adım dansının müziği
Etkinlik 2: Gebze Fatih Devlet Hastanesinde çekilmiş bir video
Hemşirelerin kullandığı araç-gereçler (tansiyon aleti, sargı bezi, ateş
ölçer vb.)
Öğrenme süreci
Etkinlik 1: Yedi Adım Dansı ile Oyuncakları Toplayalım Değiştokuş Yapalım
Yedi Adım Dansı:
Eğitimci, yedi adım dansı ilgili gerekli yönergeleri verir; müzik
başlayınca hep birlikte koşuyoruz, 3 kez alkış yaptıktan sonra kendi
etrafımızda dönüyoruz ve borazan sesiyle beraber kollarımızı yana
137
Değerlendirme
açıyoruz ardından ellerimizi dizlerimize koyuyoruz. Ve müzik
çalmaya başlayınca tekrar koşup, alkış yapıp kendi etrafımızda
koşuyoruz. Borazan sesiyle beraber ilk yaptığımız hareketten
başlayarak; kolları yana açıp, ellerimizi dizlerimize koyup, 3 borazan
sesiyle birlikte sağ dizimizi yere koyuyoruz… Eğitimci göster yap
tekniğiyle şarkıyı açıp, çocukların kendisini takip etmesini sağlar.
Müzik bittikten sonra, birkaç kez daha yedi adım dansı hep birlikte
tekrar ederek pekiştirilir.
7 Adım Dansı ile Oyuncakları Toplayalım ve Değiş-Tokuş
Yapalım Oyunu;
Eğitimci, sınıfın ortasına daire şeklinde kesilmiş turuncu ve yeşil
renkte iki adet fon kartonu serer. Daha sonra tamir aletleri, robotlar,
kamyonlar, arabalar, oyuncak askerlerin alt tarafına yeşil renkte
renkli bantlar yapıştırır. Evcilik oyuncaklarının, oyuncak bebeklerin,
iplerin (atlanan iplerden), pelüş oyuncakların altına ise turuncu renkli
bantlar yapıştırır. Çocukların dikkatini yeşil ve turuncu şeklindeki
daireye çeker ve; Sınıftaki oyuncakların altına yeşil ve turuncu renkte
bantlar yapıştırdığını, kızların yeşil renkli bant yapıştırılmış
oyuncakları bulup, sınıfın ortasındaki yeşil renkli dairenin üstüne,
erkeklerin de turuncu renk bant yapıştırılmış oyuncakları bulup,
turuncu renkli dairenin üstüne koymalarını söyler. Eğitimci
oyuncakları toplama oyununu yedi adım dansı ile yapacaklarını;
müzikle beraber oyuncakları toplamaya başlayacaklarını fakat
borazan sesini duyunca oyuncak toplamayı bırakıp, yedi adım
dansının hareketlerini sırasıyla yapacaklarını, borazan sesi bitip,
müzik çalmaya (koşma, el çırpma, kendi etraflarında döndükleri
kısım) başlayınca yeniden köşelere koşup, oyuncakları toplamaya
devam edeceklerini açıklar. Eğitimci, yedi adım dansının müziğini
çalarak etkinliği başlatır ve müzik bitene kadar etkinlik sürdürülür.
Müzik bittikten sonra eğer yeteri kadar oyuncak toplanmadı ise,
müzik bir kez daha çalınır. Sınıftaki oyuncaklar yeşil ve turuncu
dairelerin üzerinde toplandıktan sonra, eğitimci; turuncu dairenin
üzerinde oyuncakları (evcilik oyuncakları, bebekler, pelüş oyuncaklar
vb.) erkek çocuklara göstererek; “bu oyuncakları başarı ile topladınız,
şimdi topladığınız oyuncaklarla oynayabilirsiniz” diyerek,
oyuncaklarla oynamalarına rehberlik eder. Aynı şekilde kız çocukları
da; yeşil renkli dairede toplanan; arabalar, kamyonlar, oyuncak
askerler, robotlar vb. gösterilerek; “topladığınız oyuncaklarla
oynayabilirsiniz” denilerek oyuncaklarla oynamaya yönlendirilirler.
Yedi adım dansı ile oyuncak toplama oyununu sevdiniz mi?
Yedi adım dansı ile topladığınız oyuncaklarla hangi oyunları
oynadınız? Neler yaptınız?
Evcilik oyuncakları ile oynarken neler hissetiniz?
138
Öğrenme süreci
Değerlendirme
Tamir aletleri ile oynarken neler hissetiniz?
Oyuncak askerlerle oynarken neler hissettiniz?
Arabalarla, kamyonlarla oynarken neler hissetiniz?
İple oynamak, atlamak zevkli miydi?
Bebeklerle oynarken neler hissettiniz?
Robotlarla oynarken neler hissettiniz?
*Eğitimci; “yedi adım dansını çok sevdiğini ama bugün dans ederken
biraz acı çektiğini, çünkü önceki gün, ayağını burktuğunu, hastaneye
gittiğini ve orada 2 hemşire ile tanıştığını, kendisine çok yardımcı
olduklarını ve bugün de kendilerini sınıfa davet ettiğini söyler ve
kadın ve erkek hemşire konuklarını sınıfa alır. Ve “Hemşireler”
etkinliğini başlatır.
Etkinlik 2: Hemşireler
Hemşirelik mesleğini tanıtmaları için Gebze Fatih Devlet
Hastanesinde görevli bir kadın bir erkek hemşire sınıfa davet edilir.
Eğitimcinin hastanede hemşirelerin yaptıkları ile çektiği kısa video
izlenir. Çocukların hemşirelere sorular sormasına rehberlik edilir.
Eğitimci, hemşirelerin rehberliğinde, çocukların sırayla hasta ve
hemşire olmalarını ister. Çocuklar rolleri değişerek, birbirlerinin
ateşlerini, tansiyonlarını ölçmelerine, sargı bezi ile ellerini
sarmalarına rehberlik eder.
Uygulamada; Sınıfa davet edilen erkek ve kadın hemşirelerin,
üniformaları ile gelmeleri sağlanmalıdır.
Çekilen videoda, hem kadın hem de erkek hemşire görülmelidir.
Hemşirelerden sınıfa gelirken içinde kullandıkları araç-gereçlerin
bulunduğu bir sağlık çantası getirmeleri rica edilmelidir.
Her iki hemşirenin de çocukların tansiyonunu, ateşini ölçme, gazlı
bez sarma gibi kısa ve basit bir uygulama yapmaları sağlanmalıdır?
Sınıfımıza gelen konuklarımız hangi meslektendi?
Hemşireler mesleklerini nasıl yapıyorlar?
Hemşirelerin üniformaları nasıldı?
Hemşirelerin görevleri nelerdir?
Hemşirelerin kullandığı araç-gereçler nelerdir?
139
YEMEK YAPIYORUM BEN BU İŞİ BİLİYORUM!
Etkinlik türü: Sanat ve Drama Etkinliği, Türkçe ve Müzik (Bireysel ve Büyük Grup
Etkinliği)
Yaş grubu: 60-72 Ay
6.Hafta 1. Gün
Etkinlik Haftası
Kazanımlar ve
ETKİNLİK 1: YEMEK YAPIYORUM BEN BU İŞİ BİLİYORUM
Kazanım: Sorumluluklarını yerine getirir. (Göstergeleri: Ev içinde
göstergeleri
yapılan işlerle ilgili sorumluluk alır. Erkekler ve kızların evde aynı
işleri yapabileceğini bilir. Aldığı sorumlulukları yerine getirir.)
Kazanım: Günlük yaşam becerileri için gerekli araç-gereci
kullanır. (Göstergeleri: Yemek yapmak için gerekli araç-gereçleri
kullanır.)
ETKİNLİK 2: SARI MELEKLER TAKSİ ŞOFÖRLERİ
Kazanım: Bir olay ya da durumla ilgili olarak başkalarının
duygularını açıklar. (Göstergeleri: Meslek sahibi birinin görevini
yaparken yaşadığı duyguları açıklar.)
Kazanım: Toplumsal yaşamda farklı rol ve görevleri olduğunu
açıklar. (Göstergeleri: Erkekler ve kadınların neredeyse bütün
mesleklerini aynısını yapabileceğini bilir.)
Sözcükler/Kavramlar Etkinlik 1: Kirli-temiz (bulaşık)
Etkinlik 2: Taksi, şoför, ehliyet, araba sürmek.
Materyal
Öğrenme süreci
Etkinlik 1: Kahvaltı tabakları, haşlanmış makarna, küçük doğranmış
kornişon turşu, haşlanıp küçük küçük doğranmış patates ve havuç,
bezelye yoğurt, mayonez, çatal ve kaşıklar, peçete, tuz.
Etkinlik 2: Bilgisayar, Projeksiyon, taksi şoförlerini tanıtan video
Etkinlik 1: Yemek Yapıyorum Ben Bu İşi Biliyorum
Eğitimci, haşlanmış makarnayı, küp küp doğranmış kornişon turşuları,
patatesleri, havuçları, yoğurt ve mayonezi ayrı ayrı kaplara koyup,
içlerine birer adet kaşık yerleştirir. Bütün bu malzemeleri yan yana bir
masaya (en son sırada mayonez ve yoğurt olacak şekilde) yerleştirir.
Eğitimci çocuklara; “bugün kahvaltıda makarna salatası yapmayı
deneyeceğini, makarna salatası yapmakta pek de usta olmadığını, bu
konuda çocukların kendisine yardım etmesini istediğini” söyler. Ve
masaya konan malzemeleri kullanarak; tabaklarına önce makarnayı ve
ardından seçtikleri malzemeleri sırayla koyup en sonunda da yoğurt ve
mayonezi ekleyip bütün malzemeleri kaşıklarıyla karıştırıp kendi
makarna salatalarını yapmalarını ister. Makarna salataları yapıldıktan
sonra da peçete, çatal ve kaşığı da tabağın yanına koyarak sofrayı
hazırlamalarına rehberlik eder.
Yemek yapılıp yendikten sonra, eğitimci; “el ele tutuşalım, halkaya
140
Değerlendirme
Öğrenme süreci
karışalım, haydi gülüm sen de gel, oynayalım loy loy” şarkısı ile
çocukların halka oluşturmalarını ister. Çocukların müzik eşliğinde veya
tef ritmi ile önce yerinde sayma, sonra yavaştan hızlıya, daha sonra
hızlıdan yavaşa yürümelerini sağlar. Ardından verdiği komuta göre
sırasıyla; çamurda yürüme, sırtında yük varmış gibi yürüme, sıcak
kumda yürüme, bebek gibi emekleme, buz üzerinde yürüme, cam
kırıklarının arasında, ezilmiş domateslerin arasında yürüme biçimleri
ile ısınma çalışmasını tamamlamalarına sağlar.
Isınma çalışmasından sonra eğitimci, birinde köpüklü su diğerinde sade
su olan iki leğeni, plastik tabakları ve bulaşık süngerlerini masaya
koyar. Çocukların ellerine sünger verdikten sonra;
Yemek tabakları, kaçık çatallar kirlenince ne yaparız?
Tabakları, çatalları, kaşıkları ne ile yıkıyoruz?
Tabakları, çatal-kaşıkları nasıl yıkıyoruz?
Tabakları, çatal ve kaşıkları yıkamazsak ne olur? Gibi sorularla
çocukları etkinliğe hazırlar. Daha sonra çocukların önce köpüklü suda
tabaklarını yıkamalarına, sonra da diğer leğendeki suyla durulamalarına
ve tabaklarını kurulayıp yerleştirmelerine rehberlik eder.
Uygulamada;
-Malzemelere çocuklar tarafından eşit ulaşım sağlanmalıdır.
-Malzemeler,
çocukların
kaplardan
malzemeleri
kolaylıkla
alabilecekleri şekilde sıralanmalıdır.
-Çocukların kendi salatalarını yapmalarına rehberlik edilmelidir.
-Bulaşık suyunun ısısına dikkat edilmelidir.
Bu etkinliğimizde neler yaptık?
Bulaşık yıkamak hoşunuza gitti mi?
Daha önce hiç bulaşık yıkamayı denediniz mi?
*Eğitimci, makarna salatası yapmayı, bulaşık yıkamasını çok iyi
öğrendiğini fakat çok da yorulduğunu, okuldan çıkıp eve yürüyerek
gidemeyeceğini, taksi çağırmayı düşündüğünü söyler. Tanıdıkları taksi
şoförü olup olmadığını sorar. Taksi şoförlerinin kimler olabileceğini
sorar ve “Sarı Melekler Taksi Şoförleri” etkinliğine geçer.
Etkinlik 2: Sarı Melekler Taksi Şoförleri
Eğitimci, taksi şoförlerini tanıtan videoyu izlemeleri için çocuklara
rehberlik eder. Eğitimci, video izlendikten sonra tef ya da zillerle
“Taksi şoförleri” şarkısını söylemeleri için çocuklara rehberlik eder.
Taksi Şoförleri
Şoför Nebahat Abla
Emniyet kemerini bağla!
Bak müşterin bekliyor,
Evine ulaşmasını sağla.
141
Değerlendirme
Şoför Mehmet Amca
Gaza fazla basma.
Polis amca diyor ki;
Sakın! Trafikte hız yapma.
İzlediğimiz videoda hangi meslek sahipleri vardı?
Taksiciler hangi taşıtı kullanırlar?
Kimler taksi şoförü olabilirler?
Taksiler ne renktir?
142
Download