Bireysel Farklılıklar Bireysel farklılıklar çeşitli kişisel özellikleri ifade etmektedir. Bireysel farklılık deyince akla gelen zeka, yetenekler, kişilik özellikleri, bilişsel sitiller gibi özelliklerdir. Zeka Piaget, zihin gelişimi üzerine dururken, öncelikle zekanın tanımlanması gerektiğini düşünmüş ve bir zeka tanımı geliştirmiştir. Zekanın tanımı psikologların uzun zamandır uğraştıkları konuların başında gelir. Psikologlar henüz zekanın ne olduğunu konusunda uzlaşabilmiş değillerdir. Zeka çalışmaları Spearman'm zekanın tek faktörden oluştuğu düşüncesine kadar geri götürülebilir. Spearman 19201 i yıllarda zekanın g faktörü adını verdiği bir genel faktör ve bazı alt yeteneklerden oluştuğunu öne sürmüştür. Ancak onu eleştirenler, birkaç zihinsel yetenek olduğu konusunda odaklanmışlardır. Thorndike 1930'lu yıllarda bir takım zihinsel yetenekler belirlemiştir: sözel kavrama, hafıza, muhakeme, uzay ilişkilerini görselleştirıne yeteneği, sayısal yetenek, sözel akıcılık, algısal hız. Küp kuramı Thorndike'dan 30 yıl kadar sonra, 1960'lı yıllarda Guilford zekanın üç temel kategorisinin bulunduğunu öne sürmüştür: zihinsel işlemler (düşünme süreçleri), içerik (düşündüğümüz şeyler) ve ürün (düşünmemizin sonunda ortaya çıkan şey). Zihinsel işlemler biliş (eski bilgiyi tanıma ve yenisini keşfetme) ıraksak düşünme (sadece b bir tek çözümün bulunduğu yerler) yakınsak düşünme (birçok cevabın uygun olabildiği yerler), değerlendirme (ne kadar iyi, doğru, uygun olduğu ile ilgili kararlar) ve hafıza olmak üzere beş farklı altkategoriye ayrılmaktadır. İçerik ise görsel figürler, kelime anlamları, semboller ve davranışlar olarak dört alt kategoriden oluşmaktadır. Ürünler de altı altkategoridir: birimler, sınıflar, ilişkiler, sistemler, dönüşümler, uygulamalar. Altı ürünün dört nesneyi beş işleme tabi tutması (6x4x5) J20 farklı yeteneği ortaya koymaktadır. Yani, bir sınıfın sembollerini bilebilir, 1 bir ilişkinin davranış olarak ifadesini yakınsak düşünebilirsiniz. Genellikle Guilford'un modeli eni 6, boyu 4, yüksekliği 5 birim (küp) olan bir küp şeklinde gösterilir ve küp kuramı denir. Çoklu zeka kuramı Gardner'in çoklu zeka kuramı 1980'1İ yılların başlarında ortaya atılmıştır. Gardner'e göre bir tek zeka yerine birçok yetenekten, başka bir ifadeyle zeka alanından söz edilebilir. Gardner yedi farklı zeka alanı olduğunu öne sürmüştür: bedensel-kinestetik zeka, kişilerarası-sosyal zeka, benlik bilgisi (kişiye dönük zeka), mantıksal-matematiksel zeka, müzik-ritmik zeka, sözel-dilbilimsel zeka, görsel-uzaysal zeka. (Gardner daha sonra 8. zeka alanı olarak doğacı zekadan söz etmiştir.) Bedensel-kinestetik zeka Kişinin bedeninin farkında olması ve fiziksel hareketler-deki ustalığı ifade eder. Bedensel hareketleri denetleyen, beynin motor korteksiyle bağlantılanchrıhr. Çeşitli sporlar, dans, drama ve egzersizlerle geliştirilebilir. Sporcuların bu zekada üstün oldukları kabul edilir. İlgili davranışlar: Bedensel hareketlerini kontrol edebilir, Sportif çalışmalarda başarılıdır, Bedensel etkinlikler yoluyla bedeninin farkındadır. Yüz-beden ifade yollarını ustalıkla kullanabilir, El-parmak koordinasyonunda beceriklidir. Kişilerarası-sosyal zeka Bu zeka türü daha çok iki kişi arasındaki ilişkide ve iletişimde ortaya çıkar. Etkili konuşma, etkili dinleme, birlikte çalışma gibi etkinlikleri kapsar. Bu zeka türüne sahip olan kişi ilanının duygularını d-oğru teşhis edebilir, özellikle kişile-.ınan içindeki ve birbirleri arasındaki farklılık ve benzerliklerine karşı duyarlıdır. Öğretmen, pazarlamacı, terapist gibi meslekler bu tür zekanın yoğun olarak kullanıldığı mesleklerdir. 2 İlgili davranışlar: Sözlü ve sözsüz iletişimde beceriklidir, Sosyal ortamlarda bulunmayı sever. 0 Arkadaşlarıyla iyi geçinir. Başkalarının Grupta canlılık ve hareket getirir, Başkalarıyla işbirliği içinde çalışabilir. davranışlarının ardındaki niyetleri farkeder, Benlik bilgisi Kişinin kendini tanıması, içsel durumlarının farkında olması, kendisi ile ilgili düşünceleri ve metakognisyonlar (nasıl düşündüğünü düşünme), manevi duyguların farklılığı gibi özellikleri içerir. Bu zekaya sahip kişiler kendilerini nesnel bir şekilde değerlendirebilir ve denetleyebilirler. Kendinin, vaııi ne olduğunun, ne yaptığının, ne istediğinin, ne yapması gerektiğinin farkındadır. İlgili davranışlar: Bir konu üzerinde yoğunlaşabilir, ONeyi nasıl yaptığının farkındadır, Farklı duygularının farkıdadır ve farklı şekillerde ifade edebilir, Derin düşünme becerilerine sahiptir, Kendine güvenir, Kendi özelliklerinin farkındadır. Mantıksal-matematiksel zeka Bilimsel düşünme kavramıyla sıklıkla ifade edilmek istenen budur. Tümevarım ve tümdengelim yoluyla çıkarsamalarda bulunabilmeyi, sayı ve kavramları ustaca kullanabilmeyi ve neden-sonuç ilişkilerine duyarlı olmayı ifade eder. İlgili davranışlar: Soyut modelleri tanıyabilir, Tümevarım ve tümdengelim yöntemlerini kullanabilir, İlişki ve bağlantıları kolayca 3 bulur, Matematiksel problemleri çözebilir ve bundan haz duyar, Satranç gibi zihinsel beceri gerektiren oyunları sever, 0Deney yapmaktan hoşlanır. Müzik-ritmik zeka Seslere karşı duyarlığı ve ses ve tonları tanımayı ifade eder. İnsan sesi, doğal sesler, müzik aletlerinin seslerindeki değişiklikleri, farklılaşmaları kolayca farkedebilir. Müzisyenler ve ses sanatçılarında bu tür zekanın kullanıldığı kabul edilir. İlgili davranışlar: Şarkıların ritm ve seslerini hatırlayabilir, S es l ere karşı duyarlıdır, Güzel şarkı söyler, Bir müzik aleti çalabilir, Sık sık kendi kendine şarkı mırıldanır, Bir şarkı duyduğunda gerek sesiyle, gerekse ritm tutarak eşlik eder. Çerçeve 7. Zeka türlerinin özellikleri Sözel-dilbilimsel zeki Sevdiği: öykü okuma, yazma ve anlatma. Başardığı: isimler, yerler, tarihler, olayları hatırlama. Öğrenmesi: kelimeleri söyleme, işitme ve görme. Mantıksal-matematiksel zeki Sevdiği: deney yapma, bulup çıkarma, sayılarla uğraşma, model veya ilişkileri bulma ve onlarla ilgili sorular sorma. Başardığı: hesap, muhakeme, mantıksal ve matematiksel problem çözme. Öğrenmesi: katagorileştirme, sınıflama, soyut örüntü ve ilişkilerle çalışma. Görsel-uzaysal zeki Sevdiği: nesneleri çizme, inşa etme, düzenleme ve yaratma, hayal kurma, resme bakma, 4 film seyretme, makinalarla oynama. Başardığı: nesneleri hayal etme, değişiklikleri farketme, labirentlerden çıkma, bulmaca çözme, harita okuma. Öğrenmesi: görselleştirme, hayal etme, zihin gözüyle görme, renk ve resmilerle çalışma. Müzik-ritmik zeki Sevdiği: şarkı söyleme, müzik dinleme, bir müzik aleti çalma. Başardığı: Seslseri derleme, melodileri hatırlama, notalara dikkat etme, zaman tutma. Öğrenmesi: ritm. melodi ve müzik. Bedensel-kinestetik zeki Sevdiği: etrafta dolaşma, dokunma ve beden dilini kullanma ve o yolla konuşma. Başardığı: fiziksel etkinlikler (spor, dans, rol oynama) ve el işleri. Öğrenmesi: dokunma, hareket etme, mekansal etkileşme ve beden duyumları. Kişilerarası-sosyal zeki Sevdiği: arkadaş çokluğu, insanlarla konuşma ve gruplara katılma. Başardığı: insanları anlama, insanları yönetme, örgütleme, iletişim, çatışma yönetme ve çözme. Öğrenmesi: Paylaşma, karşılaştırma, ilişkilendirme, işbirliği yapma ve görüşme. Benlik bilgisi zekisi Sevdiği: yalnız çalışma ve kendi ilgilerini izleme. Başardığı: kendini anlama, duygu-düşlerine odaklaşma, içgüdülerini izleme, ilgi/hedeflerine ulaşmaya çalışma ve orijinal olma. öğrenmesi: yalnız çalışma, bireyselleştirilmiş projeler, kendine göre öğrenme, bir yeri olma. (snow.utoronto.ca/Learn2/mod3/mistyles.html, 24.05.2000) Görsel-uzaysal zeka Nesneleri görebilme ve görselleştirebilmeye dayanır. Zihninde çeşitli nesneler 5 tasarlayabilir. Etrafını iyi gözler, farklılık ve benzerliklere duyarlıdır. Çeşitli seki, biçimlerde, nesnelerle ilgilenirken beceriklidir. İlgili davranışlar: Hayalgücünü iyi kullanır, Zihinsel resimler çizmekten hoşlanır, Resim ve grafiklerle uğraşmayı sever, Üç boyutlu modeller oluşturmayı sever. Sözel-dilbilimsel zeka Sözel zeka, kişinin dili sözlü veya yazılı olarak iyi kullanabilmesidir. Ebebiyatçı, yazar, şair, vb.lerinde gelişmiş olduğu kabul edilen bu zeka türü kişinin dili imla ve ifade kurallarına uygun bir şekilde kullanabilmesi ve bu yolla düşünce ve bilgilerini başkalarına aktararak onları gerektiğinde ikna etmesi gibi davranışları kapsar. İlgili davranışlar: Başkalarını konuşarak ikna edebilir, Açıklama yapmayı, öğretmeyi sever, Espri yapar, Hafızası güçlüdür, Duyduğu şeyleri yorumlamaktan hoşlanır, Okumayı sever. Sekizinci tür zeka olarak söz edilen doğacı zeka doğal olay ve nesnelerle ilgilenmekten hoşlanmayı kapsamaktadır. Eğer kişi bitki ve hayvanlarla ilgileniyor ve onlara karşı daha duyarlı ve dikkatli ise, doğacı zekaya sahip olduğu düşünülebilir. Gardner'in kuramı beyin hasarlarının incelenmesi sonucunda ortaya atılmış bir kuramdır. Gardner beyni hasar gören kişilerin bir konuda işlev bozukluğu gösterdiklerini, diğer alanlarda normal işlevlerin devam ettiğini kanıt göstermektedir. Ayrıca, genellikle 6 insanların bu alanlardan birinde üstün başarı gösterdiklerini, ama diğerlerinde üstün olmadıkları da diğer bir kanıtıdır. Eğitimde öğrencilerin zeka türlerine uygun eğitim yapmak öğrenci başarısını artırmaktadır. Tersinden ifade edilirse, bazı öğrenciler kendi zeka türlerine hitap eden öğretim etkinlikleri olmadığında öğrenmede zorluk çekmektedirler. Bu yüzden öğretmenden beklenen sınıftaki tüm öğrenciler yönelik eğitim etkinlikleri planlaması ve gerçekleştirmesidir. Zeka öğeleri görüşü Son yıllarda yaygınlık kazanan zeka anlayışlarından bir de zeka öğeleri görüşümdür (components view of intelligence). Bu görüş insanların karşı karşıya kaldıkları problemleri nasıl çözdüklerini dikkate alarak geliştirilmiştir ve zeki performansta bir takım zihinsel işlemler bulunduğunu öne sürmektedir. Bu zihinsel işlemler zeka öğesi olarak belirlenebilir. Zeka öğesi, "nesne veya sembollerin zihinsel temsilleri üzerinde işleyen temel bilgi sürecidir" (Sternberg). Üç zeka öğesi bulunmaktadır: Üst-öğeler (problemin ne olduğunu belirleme, dikkati yöneltme ve hangi stratejinin kullanılabileceğini değerlendirme; bunlara metakognisyon da denmektedir), performans öğeleri (seçilen stratejinin uygulamaya sokulması, yeni bilgilerin algılanması ve saklanması) ve bilgi kazanma öğesi (yeni bilginin edinilmesi, uygun bilginin uygun olmayandan ayırt edilmesi). Bir problemle karşılaşıldığında, önce problemin ne olduğu anlaşılır ve çözüm yolu bulunur (üst-öğe), sonra problernin çözümü uygulamaya sokulur (performans), gerektiğinde yeni bilgi edinilir (bilgi kazanma). Zekanın bu analizleri hem bireyler arasındaki farklılıkları açıklığa kavuşturmakta, hem de öğrenme öğretme süreçlerinde yapılabilecek işlemleri belirlemede yardımcı olmaktadır. Örnek için, öğrenmenin gerçekleştirilemediği bir durumda bunun problemin teşhis ve çözümünden mi (üst-öğe), uygulamaya sokulamamasından mı (performans), yeterli bilginin olmamasından mı (bilgi kazanma) ileri geldiği bilinirse, ona göre önlem alınabilir. Kısaca, bu analizler hem bireysel farklılık, hem de öğrenme açısından önemli görünmektedir. 7 Zekanın ölçülmesi Her ne kadar psikologlar zekanın tanımı üzerinde uzlaşamasalar da, zeka üzerinde incelemeler yaparlar ve bunu yaparken de zeka testi adı verilen bir takım ölçme araçlarından yararlanırlar. Zeka testleri geçerlik ve güvenilirlikleri konusunda kamuoyunda sık sık tartışmalara yol açan psikolojik ölçme araçlarıdır. Zeka testleri, dayandıkları zeka anlayışı açısından, tek faktörlü ve çok faktörlü olmak üzere iki gruba ayrılabilir. Tek faktörlü zeka testleri zekayı örneğin konsantrasyon yeteneği gibi tekil bir yetenek olarak görür ve bunu ölçmeye çalışır. Çok faktörlü zeka testleri ise, zekanın birçok alt faktörden oluştuğunu ve ölçülebilmesi için bunların hepsinin ölçülmesi gerektiğini öne sürerler. Çok faktörlü zeka testleri daha çok kabul görmüştür. Tüm dünyada olduğu gibi, ülkemizde de yaygın olarak kullanılan iki çok-faktörlü zeka testi bulunmaktadır: Stanford-Binet ve Wechsler zeka testleri. Zeka zeka bölümü (ZB veya IQ) şeklinde ölçülebilir. ZB formülü şöyledir: Zeka Yaşı Zeka Bölümü = x 100 Takvim Yaşı Bu formülde zeka yaşı kişinin cevaplayabildiği soruların genel olarak cevaplandırılabildiği yaştır. Takvim yaşı doğum tarihine göre belirlenen yaştır. Bu işlemin sonucunda ortalaması 100 olan bir dağılımdaki yer elde edilir. Buna göre 90 ve aşağı ZB'ne sahip kişilerin zihinsel açıdan akranlarından geride, 110 ve yukarı ZB'ne sahip olan kişilerin ise ileride olduğu anlaşılır. ZB aşağıya doğru indikçe kişinin zihinsel düzeyi de düşer, yükseldikçe zihinsel düzey de yükselir. Bilişsel Stil Farklılıkları Öğrencilerin bilişsel davranış biçimleri, daha doğrusu yaklaşımları, zihinlerini kullanış biçimleri birbirinden farklılıklar, göstermektedir. Bu farklılıklar algılama, bilgi işleme, 8 düşünme ve öğrenme stilleri başlıkları altında ele alınabilir. Algılama stilleri Öğrenciler, çevrelerinde meydana gelen olayları aynı şekilde algılamazlar. Bazı öğrenciler olayları çevrelerinden soyutlayarak ele alırken, diğer bazı öğrenciler olayları meydana geldikleri çevre içinde değerlendirme eğilimi gösterirler. Witkin tarafından geliştirilen alan bağımlı - alan bağımsız kavramları bu farklılığı ifade eder. Alan bağımlı olarak nitelendirilen kişiler sosyal içerikli konulara daha yatkındırlar; kişilerle ve sosyal olaylarla ilgili hafızaları daha güçlüdür; bu kişilere dışarıdan verilen hedefler ve pekiştirmeler daha etkili olur; sosyal olay ve durumlara yatkınlıkları nedeniyle gelen eleştirilerden oldukça fazla etkilenirler; öğrenme malzemesi olarak da yapılandırılmış, ayrıntılara kadar belirlenmiş öğrenme materyalleri ile daha kolay öğrenirler. Genel olarak dışarıdan verilen kurallara uyma ve hatta dışarıdan yönlendirme ihtiyacı duyarlar. Bu öğrencilere bir sorun verildiğinde ayrıntılı bir şekilde verilmesi gerekir, Alan bağımsız kişiler ise bu özelliklerin tersine çok fazla yapılandırma beklemeyen, sosyal içerikli bilgilerde başarılı olmak için dışarıdan desteklenmesi gereken, bu konularda hafızasını kullanabilmesi için öğretime ihtiyaç duyan kişilerdir. Bu kişiler yapılandırılmamış bir durum verildiğinde başa çıkabilen, problemleri çözmek için çok fazla dış desteğe ihtiyaç duymayan, büyük bir olasılıkla kendisi yapmaya çalışan ve yapan kişilerdir. Bu kişiler, kendi kendilerine uğraşmayı seven kişilerdir ve eleştirilerden de pek etkilenmezler. Sınıfta her iki grup öğrenci de bulunur. Bu yüzden, öğretmenin öğrencilerdeki bu yaklaşım farklılığını dikkate almalı, öğretimi buna göre ayarlamaya çalışmalı ve hatta bu farklılıklardan yararlanma yolları aramalıdır. Witkin, alan bağımlı - alan bağımsız ayrımını daha sonra bağlantılı - global şeklinde ele almıştır. Bu belirleme tabii ki daha üst düzeyde bir işleyişe işaret etme çabasının bir ürünüdür. Benzer konuya eğilen Messer ise algılama biçimlerini düşsel (reflective) ve tepisel (impulsive) 9 olmak üzere iki grupta ele almıştır. Düşünsel kişiler mantığı ön planda tutma ve ayrıntılı belirleme eğilimi gösterirken, tepisel kişiler sezgilerine güvenme ve içlerinden geldiği gibi davranma, yani içlerinden gelen tepilere güvenme özelliği gösterirler. Bu iki gruplamayı birbirlerine yakın olarak ele almak mümkündür. Bu amaçla, düşünsel eğilime sahip olanlar alan bağımlı, tepisel eğilimli olanlar alan bağımsız kişilere benzetilebilir. Bilgi işleme stilleri Karşı karşıya gelinen olay veya nesneler önce algılanır, sonra elde edilen algılar bilgi işlem sürecinden geçirilerek "anlaşılır". Kişiler arasında algılamada farklılıklar olduğu gibi, algılanan olayların ele alınıp işlenmesinde de farklılıklar bulunmaktadır. Bu farklılıklarla ilgili grııplamalardan biri ben-zerlikçi •• farklılıkçı (leveling - sharpening) ayrımıdır. Bazı kişiler olaylar arasında benzerlikler bulmaya çalışırken, bazıları da farklı yönleri görmeye çalışırlar. Buradaki farklılık kişilerin ilk olarak aradığı özelliklerle ilgilidir. Bazı kişiler nesne veya olayların hangi noktalarda ortak olduklarını öncelikle öğrenmeye çalışırken, diğer bazı kişiler "peki, bunların ne farkı var?" diye düşünme eğilimdedirler. Diğer bir bilgi işleme farklılığı somut veya soyut bilgileri veya kanıtları tercih etmekle ilgilidir. Bazı kişiler somut, birbirleriyle olan ilişkilerine göre bilgiyi işlerken, diğer bazı kişiler soyut, birbirlerinden bağımsız bilgi edinme özelliği gösterirler. Bir konuyu öğrenirken, ilişkileri ve somut göstergeleri arayan veya tek başına kavram (aştırmaya çalışan kişiler göz önüne getirilebilir. Öğrenciler kullandıkları kategoriler açısından da farklılıklar taşırlar. Bazı öğrenciler olay veya nesneleri kategorileştirmede oldukça sınırlı sayıda kategori kullanırken, bazıları da oldukça çok kategori kullanırlar. Basitleştirilerek ifade edilirse, bazı öğrenciler illa ki belli bir kategorideki cevabı öğrenmeye çalışırlar. Dünyayı siyah-beyaz kategorilerinde değerlendirmeye karşı grinin tonlarını düşünme, hatta kırmızının veya yeşilin tonlarını düşünme örnek verilebilir. Bu özelliğe bilişsel karmaşıklık denmektedir. Bazı kişiler bilişsel 10 açıdan daha karmaşık düşünme özelliklerine sahipken, bazıları bilişsel açıdan pek karmaşık düşünmezler. Düşünme stilleri Öğrenciler ve genelde kişiler düşünme stilleri açısından da farklılıklar gösterirler. Birbirlerinden farklı şekillerde düşünürler, düşünürken farklı yollardan giderler, farklı araçlara dayanırlar. Yaratıcılıkla da bağlantılandırılabilen bu farklılık, yukarıdaki stil farklılıkları gibi ikili gruplamalarla belirtilmektedir. Ancak bu gruptaki sınıflamaların, ya o ya öbürü mantığından ziyade bu özellikler açısında yüksek veya düşük olma şeklinde ele alınması yaygındır. Yani bu özellikler aslında grubu değil, boyutu ifade etmektedir. Örnek için, Welsh (1975) kişilerin iki boyutta ele alınabileceğini öne sürmüştür: orijinallik (erigence) ve eğitilmiş zeka (intellectence). Kişiler bu boyutlardan her birinde yüksek veya düşük olabilmektedirler. Dolayısıyla, dört grup insandan bahsedilebilir: Hayalci: Orijinallik yüksek - eğitilmiş zeka düşük. Sezgici: Orijinallik yüksek - eğitilmiş zeka yüksek. Geleneksel: Orijinallik düşük - eğitilmiş zeka düşük. Analitik: Orijinallik düşük - eğitilmiş zeka yüksek. Kişiler bu eğilimlerine göre düşünme ve deyim yerindeyse "kafalarını kullanma" eğilimindedirler. Kişilere başka türlü düşünme yollan gösterilmeli, ama ısrarcı olunmamalı, buna göre kişi değerlendirilmemelidir. Başka türlü ifade edilirse, geleneksel bir kişiye hayalci veya sezgici yollar gösterilmeli, ama "niçin öyle düşünmemekte ısrar ettiği" sorulmamalıdır. Öğretmen, diğer farklılıklar gibi bunun da farkında olup bundan yararlanmak ve eğitimi buna göre ayarlamak durumundadır. Benzer bir ayrım Wallach ve Kogan tarafından da geliştirilmiştir. Onlar da yaratıcılık ve zeka boyutlarında düşük ve yüksek olma özelliklerine göre dört grup insan olduğunu öne sürmüşlerdir. 11 Başka bir boyut düşüncesi Hudson'unkidir. Hudson, kişilerin yakınsak (converger) ve ıraksak (diverger) düşünme özellikleri açısından değerlendirilebileceği görüşündedir. Her ne kadar genel olarak kişilerin bu iki gruptan birine girmesi bek-lenmekteyse de, bu özelliklerin boyut olduğu, dolayısıyla yüksek veya düşük olmanın söz konusu olduğu öne sürülmüştür. Yakınsak düşünme özelliği gösteren kişiler ihtiyatlı ve duygusal açıdan tutukturlar ve genellikle fen bilimleriyle uğraşmayı tercih ederler. Iraksak düşünme özelliğine sahip olanlar ise daha tepisel, engellenmemiş ve rahattırlar ve genellikle sosyal bilimleri tercih ederler. Öğrenme stilleri Öğrenciler, karşı karşıya kaldıkları konulan öğrenmede kullandıkları stratejiler açısından da bir takım farklılıklar taşırlar. Pask'ın yaptığı sınıflamaya göre öğrenciler holist (bütüncü) ve serialist (sıralamacı) olmak üzere iki eğilime sahiptirler. Holist öğrenciler olayı ve konuyu bütün olarak görme eğilimindedirler, düşünceler arasında bağlantılar kurarlar, kendilerine göre benzetmeler yaparlar, temsiller ve anekdotlar kullanırlar. Serialistler ise dar bir odağa yoğunlaşırlar ve ayrıntılarla uğra şırlar, dikkatli ve ardışık adımları izleyen işlemlerle ilgilenmekten hoşlanırlar. Her iki stratejinin de aşırısının zararlı olduğu öne sürülmüştür. Öğrenme stilleri kuramı Kolb, insanların dört türlü öğrenme stiline sahip oldukları düşüncesindedir. Bunların sahip oldukları özellikler şunlardır: Ayrıştıran: Aktif yaşantılamaya dayalı öğrenme eğilimindedirler. Problem çözerken, karar verirken, analiz etmeyi ve sistemli çalışmayı severler. Çalışmalarında planlıdırlar. Ekonomi, mühendislik, fizik tıp gibi mesleklere eğilimlidirler. Değiştiren: İç gözlem eğilimindedirler. Düşüncelerinde değer ve duygularının farkında olmaya çalışırlar. Karşı karşıya oldukları durumları çeşitli açılardan analiz eder ve düzenlerler. Objektif, dikkatli ve sabırlı dırlar, ama eyleme geçmeleri biraz zaman alır. Sanat, edebiyat, gazetecilik gibi mesleklere eğilimlidirler. 12 Özümseyen: Soyut kavramlaştırmaya dayalı öğrenmeyi severler. Kavramsal yaratkalardan hoşlanırlar. Öğrenmeleri sırasında soyut kavram ve fikirler üzerinde odaklaşırlar. Eğitim, sosyoloji, hukuk, gibi mesleklere ilgi duyarlar. Yerleştiren: Somut yaşantılamayı severler. Plan yapma ve kararları yerine getirme başlıca özellikleridir. Değişmelere kolay uyum sağlarlar. Yönetim, pazarlamacılık, bankacılık gibi mesleklere ilgi duyarlar. Eğitim açısından bakıldığında, Ayrıştıranlara simulasyonlar ev ödevleri ve vaka çalışmaları vermek, Değiştirenlere günlük tutturmak, makale yazdırmak veya beyin fırtınası yaptırmak, Özümseyenlere konferans (düz anlatım), yazılar ve benzetmeler vermek, Yerleştirenlere laboratuar çalışması yaptırmak,gözlem yaptırmak, film seyrettirmek yöntemleri tercih edilebilir. Diğer farklılıklar Buraya kadar ele alınan stil farklılıklarının yanısıra denetim odağı, cinsiyet rolü, empati, öz saygı, benlik, başarı güdüsü gibi özellikler açısından da farklılıklar vardır. Aşağıda bunlardan bazıları kısaca ele alınmıştır. Bunların dışında etkili öğretim ve güdülenme ile ilgili bölümlerde de kısmen bireysel farklılıklara değinilecektir. Denetim odağı Denetim odağı, kişinin olayların nedenlerini nerede aradığı ve görmeye çalıştığını ifade eder. İçten denetimli olan kişiler olayların nedenlerini kendilerinde görürken, dıştan denetimli öğrenciler olaylara kendi dışlarında nedenler ara ve bulurlar. Örnek için başarılı olduğunda, içten denetimli öğrenci çalıştığını ve zeki olduğunu düşünürken, dıştan denetimli öğretmeninin bol not verdiğini, soruların kolay olduğunu düşünmektedir. Çalışma alışkanlığı aşısından bakıldığında, içten denetimli öğrenciler bir görev üstlendiklerinde çok sık denetlenmeleri gerekmez, ancak dıştan denetimli öğrenciler sık sık yönlendirme ve teşviğe ihtiyaç duyarlar. 13 Cinsiyet rolü Cinsiyet rolü, kişinin içinde yaşadığı toplumda kendi cinsine atfedilen özellikleri taşıma derecesi olarak tanımlanabilir. Erkek öğrencinin erkeksi özellikleri, kız öğrencinin kadınsı özellikleri taşıması cinsiyet rolünü benimsemiş olmayı gösterir. Ancak, son yıllardaki düşünceler erkeksi ve kadınsı özelliklerin boyut oldukları, dolayısıyla herkesin bir miktar erkek bir miktar kadın olduğu şeklindedir. Buna göre dört grup insan vardır: erkeksiler (erkeksi rolü yüksek, kadınsı düşük), kadınsılar (kadınsı rolü yüksek, erkeksi düşük), cinsiyetsizler (her iki rol de düşük) ve androjenler (her iki rol de yüksek). Son yıllarda gelişmiş ülkelerde androjen olmak teşvik ediliyor görünmekte ise de, kişinin içinde yaşadığı toplumda uygun görülen rolü taşıması ruh sağlığı için önemlidir. Aksi takdirde, içinde bulunduğu çevre tarafından dışlanmakta ve başka bazı davranış bozuklukları meydana gelebilmektedir. Öz saygı Öz saygı kişinin kendisine karşı beslediği olumlu duyguları ifade eder. Bazı kişiler öz saygısı oldukça yüksek iken, bazı kişilerin kendilerine saygıları düşük düzeydedir. Bu da kişinin Çerçeve 10. Solaklık El tercihi beyin başatlığı ile bağlantılıdır. Yani, sağ elini kullananlarda beynin sol yarım küresi, sol elini kullananlarda sağ yarım küresi baskındır. Beynin yapısı dolayısı ile (çünkü sol yarım küre analitik ve akılcı, sağ yarımküre sezgisel ve duygusaldır), sağ elini veya sol elini kullanmanın getirdiği bir takım özelikler vardır. İnsanların %95'i sağ elini kullandığı için sol eli tercih edenler zorluklarla karşılaşabilmektedirler. Genel olarak kültür de sağ elini kullanmayı desteklemektedir. Sol el tercihi ile ilgili olarak akılda tutulması gereken bir durum vardır. İnsanlar dünyaya geldiklerinde şu dört gruptan birinde bulunurlar: Sağ elini tercih edenler: Bunlar nüfusun % 90'ını oluştururlar. Her iki ele meyilli olanlar: Bunlar her iki ellerini de kullanmaya meyilli olarak dünyaya gelir, 14 ama dış dünya sağ eli kullanmayı özendirdiği için sağ ellerini kullanmaya başlarlar. Nüfusun yaklaşık %5'ini oluştururlar. Sol ele meyilli olanlar: Bu grup nüfusun %3'ünü oluşturur. Her iki ellerini kullanabilirse de işlerin büyük bir kısmını sol elle yaparlar, çünkü onu daha iyi kullanabilirler. Bazı işlerini sağ elle yapabilirler. Örn: yemek yemek. Sol elini kullananlar: Bu grup nüfusun %2'sini oluşturur ve sağ elini kullanmakta oldukça beceriksizdir. Sağ Elini kullanmaları için ısrar edildiğinde davranış bozuklukları ortaya çıkabilmektedir. Çocuklar el tercihi konusunda sağ ellerini kullanmaları için yönlendirilmeli, ama ısrarcı olmamalıdır. Çünkü doğuştan getirilen, biyolojik kökenli bir farklılık için aksine uğraşmak ruh sağlığı üzerinde olumsuz etki bırakabilir. Öğretmenler sol elini kullanan öğrencilere de sınıfta kolaylık sağlamalıdır. Davranışlarını, başkalarıyla (dolayısıyla öğretmen ve diğer öğrencilerle) ilişkilerini etkilemekte, derslere karşı tutumunda da belirleyici bir rol oynamaktadır. Genel olarak herkesin kendisine saygı duyma ihtiyacı duyduğu, bir takım olumsuz çevre koşulları bu saygıyı beslememiş olsa bile, okulda öğrencilerin öz saygılarını artırmaya yönelik tavır ve tutum geliştirmek gerektiği ifade edilmektedir. Özel eğitime muhtaç çocuklar Ele alınmayan diğer bir farklılık da özel eğitime ihtiyaç duyan öğrencilerin durumudur. Bu öğrencilerle ilgili şu kategoriler bulunmaktadır: Öğrenme güçlüğü çeken çocuklar Zihinsel geriliği olan çocuklar Konuşma ve dil bozukluğu olan çocuklar Davranış bozukluğu olan çocuklar. Duygusal bozukluğu olan çocuklar. 15 Fiziksel engel veya sağlık problemi olan çocuklar. Üstün zekalı veya yetenekli çocuklar. Bu çocukların tümü normal sınıflarda eğitim görürken bir takım özel düzenleme veya yaklaşımlara ihtiyaç duyan çocuklardır ve öğretmenlerin bu çocukların durumlarına karşı da duyarlı olması ve gerek duyduğunda ilgililerden yardım istemesi gerekmektedir. 16