slam Ahlak Esaslar* ve Felsefesi *El Kitab

advertisement
İslam Ahlak Esasları ve Felsefesi –El Kitabı
1
İslam Ahlak Esasları ve Felsefesi –El Kitabı
Editör Müfit Selim Saruhan
2/3/6 Bölümlerinin Özeti
2. Bölüm
İslam Ahlakının Kaynakları –Hüseyin Karaman
 İslam Ahlakı:
Allah tarafından Hz. Muhammed (sav)’e bildirilmiş ve onun hayatında şekillenerek
görünür hale gelmiş olan İslam dininin insanlığa sunmuş olduğu hayat tarzı ve bu hayat
tarzının arkasında bulunan düşünce dünyasıdır.
 Müslümanların İslam ahlakına uygun hayat konusunda Peygamberimizi örnek
almaları dini bir görev olmaktadır.
 İslam ahlakının kaynağı nelerdir?, Sorusuna şu eksende cevap verilir:
- İslam ahlakının kökeni ve varlık sebebi nedir? -> ontolojik kaynak
- İslam ahlakı hakkında bilgi veren ve onu öğrenme ve öğretme imkanı sağlayan
unsurlar nelerdir? (İlke ve Kurallar)-> epistemolojik kaynak
- Bir bilim veya disiplin olarak tarihi süreçte ahlak sahasında yazılmış kitaplar ve
yazılı olarak bize ulaşmış metinler nelerdir? (Kitap-Metin) -> sistematik düşünce
 İslam ahlakının oluşturucu kaynakları Kuran ve Sünnettir. Buna birde icma, kıyas,
felsefi ahlak kitapları, örf ve adetler eklenmektedir
Yani sonuç olarak:
- Kuran
- Sünnet
-> bu ikisi oluşturucu ve hakkında bilgi veren temel kaynaklar
- Örf
- Adet
- Gelenekler -> ahlak hakkında bilgi veren ve sistematığınden bahseden tali
kaynaklar
 ! Tüm Kaynakların akli ve nakli bir tarafı bulunur. Nakil akıl olmadan etkin
olamaz
 İslam ahlakının kaynakları temelde nakil ve akıl şeklinde iki unsura
indirgenebilir
Aklın kaynak olması nasıl olur?
 kendiliğinden ve esastan müstakil ahlaki kurallar ortaya koymak şeklinde değil,
daha ziyade ayet ve hadislerde belirtilenin anlaşılmasıdır
 esas kaynak değeri: ahlak alanını ilim haline getirir, bunun ortaya çıkardığı
meseleleri ortaya koymaktır
 Gazali akil ve nakil arasındaki ilişkiyi bina ile temel, göz ile ışık arasındaki ilişkiye
benzetir
 Din ile ahlak arasında da karşılıklı bir ilişki vardır
 Ahlakı içermeyen din ve ahlaklı davranış ile dine bağlanmayı bir arada
değerlendirmeyen bir din neredeyse yoktur
 Dinlerin tarihi aynı zamanda insanlığın tarihidir
www.ti-entertainment.com
2
İslam Ahlak Esasları ve Felsefesi –El Kitabı
 Peygamberimiz (sav) : Din güzel ahlaktır/ Müslümanların iman açısından iyi
olanları ahlak açısından da iyi olanlarıdır
1. Kuran-ı Kerim
- Onda en fazla ve esaslı yer tutan ahlaktır
- Kurana göre insan: hem ilahi hem de maddi tarafının olmasından dolayı ahlaki
bakımdan çift kutuplu bir varlıktır
 fücurunu ve takvasını ilham etmiştir: Allah insana iyilik ve kötülüğün kaynağı
olan kabiliyetleri bir arada vermiştir
 Kuran insanı iyi tercihleri yapmaya yani iyi ahlaklı olmaya çağırır ve bunun
yollarını gösterir
- Kuran hem teorik hem de pratik ahlak ilkelerini ortaya koyar
- Ayetlerde yer alan bazı ahlaki ilkleler genel iken bazıları özel hükümler
şeklindedir
- ‘Helal da haram da bellidir; Bu ikisi arasında ise şüpheli durumlar vardır.
Şüphelerden sakınan kişi dininin şerefini korumuş olur.’ (Buhari, İman 39)
 vahiyde zor meselelerle karşılaşıldığı zaman, kalp ve vicdanın hükmüne göre
hareket edilmesi tavsiye edilir
- Kuran ahlaki eylemler için sarsılmaz bir temel, sağlam bir gerekçe ve uhrevi
yaptırıma dayalı çok güçlü bir motivasyon sağlar -> Zilzal 7-8
- Ayet ve hadislerdeki ahlakla ilgili ifadelerin bir kısmı ahlaki ilkeler şeklinde, bir
kısmı ahlaki kural, hüküm veya değerleri ifade etmektedir
- Bunun dışında birde ahlaki sorunlara işaret eden kıssa ve örnekler yer alır
- İnsanın seçme özgürlüğüne vurgu yapar: ‘Nefse ve onu birtakım kabiliyetler verip
de iyilik ve kötülüklerini ilham edene yemin ederim ki, nefsini kötülüklerden
arındıran kurtuluşa ermiş, onu kötülüklere gömen de ziyan etmiştir.’
- İnsan’ın iyi ahlaklı özelliklere sahip erdemli insan olmasının temel nedenleri:
1. bu dünya ve ötesinde zarara uğramama isteği – cennete nail olma
cehennemden uzak olma, ebedi saadet
2. fayda kaygısından uzak olarak, Allah tarafından sevilme ve razı olunma
arzusu -> bu daha yüksek ve aşkın bir inanç ve umuttur
- ancak Kuran’da ‘ahlak’ kelimesi kendisi yer almaz, Şuara ve Kalem suresinde
‘hulk’ kelimesi geçer -> ‘adet/gelenek’ diğerinde ‘Ahlak’ anlamındadır
Birr, sıdk, takva, hayr, ihsan, hasene, gibi kelimeler iyi ahlak özelliklerini ->Fazilet
İsm, münker, fısk ve şerr ...kötü ahlak özelliklerini ifade eder->Rezilet
Hadislerde ‘ahlak’ ve ‘hulk’ kelimeleri yer alır
- Kuran’ın ortaya koyduğu ahlak anlayışı diğer ahlaklardan farklıdır:
İnsanı yaradan insanı en iyi bilir. Allah’ın koyduğu ahlak olması hasebiyle!
2. Sünnet
- Kuran’dan sonraki ahlak kaynağıdır: ‘O’nun ahlakı Kuran idi’ (Hz. Aişe r.anha, Müslim)
- Peygamber getirdiği yaşam tarzıyla ‘Yeni bir varoluş imkanı’ sağlamıştır
- Müslümanlar farklı olsalar bile genelde ayni ahlaki ilkelere sahiptirler
- Sünnet kamil ve ahlaklı insan olma sürecinde izlenecek bir örneklik sistemidir
- Sünnet daha ziyade ameli/pratik ahlak alanında İslam ahlakına kaynaklık yapar
- ‘fi rasulillahi üsvetun hasenetün...’ Ahzap 21/Hac 78 surelerinde olduğu gibi bir çok
ayette Hz. Peygamber’de ahlaki açıdan olan ile olması gerekenin birleştiği, zirvede
olduğu ifade edilir
- İnsanlar ondan İslam ahlakını teorik bazı ilke ve kurallar sistemi olarak değil, ameli
müşahede yoluyla öğrenmişlerdir.
www.ti-entertainment.com
İslam Ahlak Esasları ve Felsefesi –El Kitabı
3
- İslami açıdan ‘ahlaki varlık’ olma ancak Hz. Peygamber’in hayatını örnek
almayla olur!
- Sünnetin ahlak alanındaki emir ve yasakları tüm toplumu tüm işlerini
kapsayacak kadar geniş ve etraflıdır
- Bunun dışında Hz. Peygamber vahiy gelmeden önce ahlaklı idi
(Muhammedul emin...)
 Ahlakta altın kural denilen ilke, hem Yahudilik Hiristiyanlıkta hem de
Hadislerde geçer:
‘Sizden birisi kendisi için istediğini (din) kardeşi ya da komşusu için de istemedikçe
(Kamil anlamda) iman etmiş olamaz’ (Buhari, İman 7)
 Ahlakla ilgili hadisler hadis mecmualarında ‘Kitab’ul Birr’ ,’Kitab’ul edep’,
‘Kitabu’l-husni’l-hulk’ gibi bablarda geçer.
 İmam Buhari: ahlakla ilgili hadisleri el-Edebü’l Müfred isimli eserinde
toplamıştır
 Olgu –değer ilişkisi açısından Sünnet ahlaka kaynaklık eder:
Bir fiile değer katan, ona ahlaki bir statü ve konum veren, Hz. Peygamber’in o fiili
gerçekleştirmesi ve o tavsiyesi yapması veya o fiilin yapılmasını uygun görmemesi
ve yasaklamasıdır!
3. Örf, Adet ve Gelenekler
Örf, Adet: Hiçbir toplum yoktur ki içerisinde, iyi ve kötü üzerinde bir takım tasarımlar,
fikirler, inançlar ve değer hükümleri barınan davranış kaideleri veya sosyal davranış
biçimleri yaşatmasın.
 Örf ve adetin toplumdan topluma değişen bir yapısı vardır ve insanda
oluşturduğu sorumluluk hissi ile yaptırım şekilleri ahlakın ortaya koyduğundan
farklıdır
 Her yenileyici reform tepkiyle karşılanır: Hz. Muhammed’in (sav) Peygamberliği
cahiliyye toplum değerlerinin son derece sert tepki ve direnciyle karşılaşmıştır
 örf bir norm karakteri taşır ve önceden olagelenleri devam etmesini ve
gerçekleşmişini emreder
 Hz. Peygamber (sav) Arap toplumunun önceden sahip olduğu örf ve adetleri ne
tamamen terk etmiş, ne de tamamen almıştır
 Örf adet ve kültür ahlaki kuralların ortaya çıkmasında etkili olan unsurdur:
Kültür farklılıklarına bağlı olarak farklı ahlak anlayışları doğar
 Müslüman toplumların aralarında temelli farklılıklar olmasa da kısmen farklı
ahlak anlayışları mevcuttur
 Kuran ve Sünnetteki ahlaki düzenlemeler sınırlı ve daha ziyade geneldirler
İnsan hayatı ise dinamik ve sınırsız bir yapı arz eder -> bundan dolayı örf adet ve
gelenekleri de ahlakın oluşmasına kaynaklık ederler
 Örf adet, naslarda belirtilmiş olan ahlakı normların anlaşılması, yorumlanması ve
uygulanması ile naslar tarafından herhangi bir belirlenme yapılmamış olan ahlaki
konularda İslam ahlakına kaynaklık eder
4. Ahlak Kitapları
 Ahlak’ın bir rivayet ve dirayet kısmı vardır
Rivayet = varlığı ve bilgisi ile alakalıdır
www.ti-entertainment.com
4
İslam Ahlak Esasları ve Felsefesi –El Kitabı
Dirayet = davranış düzeni ve onun bilgisi konu edinir, daha üst bir dilde ele alır,
anlaşılmasını sağlar, karşıtlarına karşı savunur, sistematik bir şekilde anlatır,
İslam ahlakını öğretmeyı sağlar
 Ahlak ilmini ve ahlak ilminde telif edilmiş temel eserler de İslam ahlakının
kaynağıdır
 Ahlak alanının ilim haline gelmesi ve bu ilimde ortaya konulan temsil gücü
yüksek eserler İslam ahlakının kaynakları olur
 İslam ahlakı kitapları : 1.Önce mevcut olanı ele alırlar
2. insanın sahip olması gereken davranış şekillerini belirtirler
 yani önce olanı felsefi yönden ele almak suretiyle nazari ahlak sonra da insanın
sahip olması gereken davranış şekillerini belirterek ameli ahlaka dair bilgi
koyarlar
 yani İslam Ahlakı için iki yönlü kaynaklık eder
( Kelam, Tasavvuf kitapları, ahlak şiirleri, divanları, kasideler de bu bağlamda yer
alabilir)
İslam Ahlak kitaplarını 3e ayırabiliriz:
A Felsefi Ahlak Kitapları
 İslam ahlakının teori kısmı ve ahlak problemlerinin felsefi açıdan
değerlendirilmesi yönünden kaynaklık eder
Antik Yunan Filozoflar’ın kitapları
- Aristoteles ve Platonun eserleri çok erken devirde tercüme edilmiştirler
- Aristoteles - Nikomakhos’a Ethik İshak b. Huneyn tarafından Kitab’ul ahlak
ismiyle tercüme edilmiştir
- Platon’un Protagoras, Şölen, Gorgias, Timaios, Thealiteios, Phaidoun ve Devlet
eserleri ile Galen’in Arapça’ya Kitabu’l-ahlak ismiyle tercüme edilmiştir
Hind düşüncesine ait kitaplar
- Beydeba’nın Kelile ve Dimne Abdullah b. Mukaffa tarafından Arapça’ya tercüme
edilmiştir
- Farklı kültürlerden yararlanırken, İslam’ın temel ilkeleri dikkate alınmıştır
İslam Filozoflarnın Ahlakla ilgili eserleri
- Kitap Sünnete dayanan İslam ahlakı karşısında yeni bir ahlak sistemi kurmaya
çalışmazlar
- İslam ahlakını Antik Yunan Filozoflarının ahlaki terimlerle ilgili tasnif ve
tariflerinden hareketle sistemli bir şekilde açıklamaya çalışmışlarıdır.
- Erdem kavramı etrafında şekillenmiş akla dayalı bir ahlak anlayışı ortaya
koyarlar
- Başlıca önemli eserler şunlarıdr:
1. Ebu Bekir er-Razi – et-Tıbbu’r-ruhani
2. Farabi – Kitabu’t-tenbih ala sebili’s-sade
3. Farabi – es-Siyasetü’l-medeniyye
4. Farabi – İhsau’l ulum
5. Farabi – el Medinetu’l-fazıla
6. İbn Miskeveyh – Tezhibu’l ahlak
7. Nasiruddin et-Tusi – Ahlak-ı nasiri
8. Gazali – İhya-u ulumu’d-din
9. Kınalızade Ali Efendi – Ahlak-ı alai
 hepsinin ayrıcı özelliği: ahlaki ilke ve kuralları tahlil ve tasvir ederken Antik
Yunan filozoflarının eserlerinden etkilenmişlerdir
www.ti-entertainment.com
İslam Ahlak Esasları ve Felsefesi –El Kitabı
5
B Tasavvufi Ahlak Kitapları
Özge hanım 444094
- tasavvufi eserlerin her birisi aynı zamanda birer ahlaki eser hüviyetindedir
-> tasavvufun ahlak olduğunu söyleyenler ve husnu’l hulk olarak tanımlayanlar
olmuştur
- tasavvufta marifetullaha ulaşabilmek için nefis muhasebesinin ve tezkiyesinin önemli
ve gerekli olduğu düşüncesi benimsenir -> Zühd kavramı etrafında şekillenen bir ahlak
anlayışıdır
- önemli eserleri:
1. Abdullah b. Mübarek – Kitabü’z-zühd ve’r- rekaik
2. Haris el Muhasibi – er-Riaye
3. Ebu Talip el- Mekki – Kutu’l kulüp
4. Kuşeyri – er-Risale
5. Mevlana – Mesnevi
-> en belirgin özelliği: ahlakı belirli kural ve ilkelere uyma olarak değil, insanda söz
konusu ilke ve kurallara uyma neticesinde ortaya çıkması beklenen hal ve makam
olarak kabul ederler
C Kelami Ahlak Kitapları
-
takva kavramı etrafında üzerinde yoğunlaşmıştır
konular Mutezile, Eş’ariyye ve Maturidiyye’den oluşan üç kelami mezhebin
görüşleri çerçecesinde şekillenmiştir
iyilik ve kötülük Allah’ın dilemesine bağlıdır
itikat ve ibadet gibi ahlaki yükümlülüklerin kaynağı da dindir
www.ti-entertainment.com
6
İslam Ahlak Esasları ve Felsefesi –El Kitabı
3. Bölüm
İslam Ahlakının temel ilke ve değerleri
-Ahmet Kamil Cihan1. Giriş
 Ahlak ilmi bir çok disiplinin ilgi alanına girmiştir:
•pratik hayatın hemen her
boyutu zahiri şekliyle ele
alınır
•fiillerin iyilik ve kötülük ile
olan ilişkisi teorik düzeyde
ele alınır
•insanın özgürlüğü
•iyilik ve kötülüğün mahiyeti
•yükümlülük
•bunların Allah'ın adalet ve
hikmet sıfatı ile ilişkisi
Fıkıh
Kelam
Tasavvuf
Felsefe
•salikin işlemesi gereken fiiller
•kalp tasfiyesi
•nefis tezkiyesi
•haller ve makamlar
•ahlaki öznenin belirlenmesi
•özgürlük
•ahlaki karakter kazanımı
•erdemler
İlke ve Değer nedir?
- temel olan, onsuz olmayan, şart olan-> kendisinden kuralların çıkartıldığı temel,
iradeyi belirleyen genel kural
- iki anlam boyutu ile ele alınması gerekir: Ahlaklı olmanın temel şartları
ve iradeyi yönetecek olan temel kurallar
2. Ahlaki Hayatın Temel Şartları
 İnsanın eylemlerinden sorumlu olabilmesi için öncesinde bir takım şartların
gerçekleşmiş olması beklenir
 eylemi ve sonuçlaını idrak edebilmesi, eylemi kendi kararı ile seçmesi,
zorlanmamış olması, eylemi uygulayacak imkan ve vasıtalara sahip olması,
kendinde bulunan bir huyu değiştirilebilmesi gerekir
 bu hususlar klasik ahlak kitaplarında ‘nefs’ sonraki ahlak kitaplarında da ‘nazari
ahlak’ bölümünde incelenir
 bu şekilde ilk, doğal ve real insan tespit edilir
 insanın ulaşması ikinci, iradi ve ideal insan profili çizilir – bu erken dönemde
www.ti-entertainment.com
İslam Ahlak Esasları ve Felsefesi –El Kitabı
7
eserlerde ‘erdemler’, sonraki dönemlerde ‘ameli ahlak’ bölümünde ele alınmışıtr
bu hususlar din alimlerinin de ilgi alanına girer, fıkıh ve kelam ilimleri de bununla iştigal
olmuşlardır
Kavramsal boyuttaki ahlaki ilkeler:
a. Akıl
 Bir insanin yaptığı eylemin iyi mi kötü mü olduğunu ahlaka uygun olup
olmadığını bilmesi gerekir -> Bilmeyen insan sorumlu tutulamaz
 Ahlak kitapları nefsin idrak yeteneğini açıklayan ifadelerle doludur:
Buna göre Hissi, hayali, vehmi ve akli birçok idrak şekli bulunur.
 İnsan akla göre hareket etmeli, şehvet ve öfkeye muhalefet etmesi ise erdemli bir
eylemdir!
 Dini bakımdan da bir insanın sorumlu tutulabilmesi için Akil (hitabı anlayacak
şekilde akıllı ) olması gerekir örn. Ahzap 73 ayetinde işaret edildiği gibi
‘aklı olamayanın dini de yoktur’
 Sözlükte akıl: tutmak, hapsetmek, alıkoymak, engellemek manalarına gelir
 Akıl: ahlaki yaşantıda insanı kötülüğe düşmekten alıkoyan sebep
Çeşitli akıl tanımları:
 ‘Akıl, nesneleri hakikatleriyle idrak eden yalın bir cevherdir’-> iyi’yi iyi olarak,
kötü’yü kötü olarak idrak eder
 İbn Sina’ya göre akıl: pratik hayattaki olayların mahiyeti hakkında ayırım yapma
gücü varıdr. Hatta her eylem ve eylemsizliğin ahlaki sonuçları vardır.
 Matüridi: akıl nesneleri ve eylemleri hangi durum üzere ise öyle yansıtır. Yani
öznel değil nesnel olarak gösterir, konuşana göre değil nesnenin kendi durumuna
göre belirler.
 Kadı Abdulcebbar: akıl, insanın düşünmesini ve yaptığı fillerden sorumlu
olmasını mümkün kılan bilgiler bütünüdür
 Aklın klasik dönemde yazılan eserlerdeki ayırımları:
- garizi (doğuştan) gelen akıl / Müktesep (kazanılmış) akıl
- bilkuvve (potansiyel) akıl/ bilfiil (aktif) akıl
- nazari akıl / ameli akıl
 Akıl- Heva arasındaki fark: Akıl, bir eylemin belirlenmesinde eylemin sonucuna
bakar, iyi olup olmadığını idrak eder, kolay olana değil zorda olsa iyi ve doğru
olan şeyi gösterir, bir eylemin iyiliğine delil ile ulaşır (tesadüf ve meyil ile değil)
 Aklın hareket noktası rahmani hevanın ki ise şeytanidir
 Yanılmanın kaynağı: akıl değil, akıl öne çıkmasını engelleyen unsurlardan
kaynaklanır -> Heva
b. Özgürlük ve İrade
 Bir eylemi kendi isteğiyle (cebir altında olmaksızın) işleyen kişi ancak bundan
sorumlu tutulabilir
 En az iki seçenekten birini tercih etme gücüne çoğu kez irade bazen de ihtiyar adı
verilir
 İnsanın hür iradesi dini bakımdan tartışılmış, hürriyeti kabul edilmiştir (kesb,
irade-i cüz’iyye, istitaat...gibi kavramlarla sınırlanmış olsa dahi)
 İnsan 3: ‘Biz insana doğru yolu gösterdik, ister şükreden olsun ister nankör’
 İnsanın iradesinin bir tercihte bulunabilmesi için:
a) eylemin konusunu idrak etmeli...
b) seçenekleri ortaya koyması...
www.ti-entertainment.com
8
İslam Ahlak Esasları ve Felsefesi –El Kitabı





c) onların değerler ile ilişkisini müzakere etmeli ...
d) bunlardan birini tercih etmeli...
e) eyleme koyması gerekir.
Ahlaki bir eylem akıl ve iradenin birlikte ortaya koyduğu bir sonuçtur
Harici sebepler bazen tercihin gerçekleşmesine mani olabilir, ->dolayısıyla
eylemin kendisi zorunlu değil tamamlayıcı bir unsurdur
İslam Ahlakı bir niyet ahlakıdır! (Buhari –Bed’ul-vahy: Ameller niyetlere göredir...
Hac 37: ‘ne kanları ne de etleri ona ulaşır. Ona ulaşan ancak takvanız/niyetinizdir)
İrade – İstek arasında ki fark: İstek, bilinçsiz ve belirsizdir. Değişken ve gelip
geçicidir. Zevk ve keyif veren şeylerle doğrudur.
İrade ise, akıllıdır, gayrete bağlıdır.
İsteği güçlü olan köle tabiatlı insandır, iradesi güçlü olan hür tabiatlı insandır
c. Sorumluluk
 Bir tercihte bulunurken bunun hesabının verilmesi, ve sonuçlarına katlanılması
ahlaki bir gerekliliktir
 Sorumlu olabilmek için, insan bilerek ve isteyerek yapmalıdır
 Hata, unutma, uyuma, cinnet hali gibi gerekçeler ahlaki sorumluluğu bazen
kaldırır bazen de hafifletir
 Hukuki sorumluluk – Ahlaki sorumluluk arasındaki farklar:
Hukuki sorumluluk: Zahire ve sonuca göre terettüp eder, gerekçelerle ortadan
kalkmaz. Bilgisizlik mazeret kabul edilmez. Niyet eyleme dönüşmedikçe hukuki
sorumluluk yoktur.
Ahlaki sorumluluk: eyleme dökülmese de niyetlerden sorumlu olunduğu gibi
kasıt olmadığı müddetçe gerçekleşen eylemde ahlaki sorumluluk yoktur
 Yapılan eylemin hesabını verme söz konusu olduğunda vicdani, toplumsal ve
uhrevi sorumluluktan bahsedilir -> ancak bu üçü bir arada olunca tamamlanmış
olur
 Ahirete iman konusu dini sorumluluğu açıkça gösterir:
‘Cenab-ı Hak yaptığındna sorumlu değildir. Ancak insanlar sorumludur.’(Enbiya
23)
 Sorumluluk bireyseldir,kimse başkasının günahından dolayı hesaba çekilemez
‘ Hiçbir günahkar başkasınınkini yüklenmez’ ( İsra 15)
d.



Ahlak yasası
Ahlakçılar ahlak yasasının akılla tayin edilebileceğini düşünürler
Ahlak yasası = ‘Aklın belirlediği şeydir’
Gerekçesi
Ebu Bekir er-Razi : İnsan aklıyla diğer varlıklara fark atar.
Matüridi: Allah iyinin ve kötünün bilgisini insanın aklına vermiş ve akla tabi
olmalarını onlardan istemiştir. Zira akıl kötüyü iyi, iyi de kötü görmez.
Mutezile: ahlaki açıdan vacip olan fiiller kendi özlerinde iyi ya da kötü olurlar. Bu
vasıflar onların özlerinde bulunur ve akıl sezgisel bir kesinlikle onları idrak eder.
Eşariler: şarideden hitap yoksa fiillerin hükmü yoktur. Akıl bir şeyin iyi ve kötü
oluşuna hükmetmez. İyi-Kötü subjektifdir, ikisinin de makul tarafı vardır.
Belirleyici olan dini bildirimdir-> Ahlak yasası = ‘Allah’In mükellefin fiillerine
ilişkin hitabı’ (Gazali)
Modern dönemde: Eşarilerin görüşünü ve akılcı ahlak yasasını birleştirme
eylemi vardır, örn. Akseki: Ahlak yasası = ‘Şeriatın ifasını emreylediği hayır’
 Dini bildirimin akla nasıl bir katkısı olmuştur? :
www.ti-entertainment.com
İslam Ahlak Esasları ve Felsefesi –El Kitabı
9
Farabi’ye göre: Felsefe pratik konularda genel esasları ortaya koyar(Mutlak). Din
ise onu ayrıntısıyla ortaya koyar( Şartlı yani daha hususi). -> fadl dinlerin
hükümleri ameli felsefedeki küllilerin altında yer alır.
Pratik felsefe dini hükümlerdeki şartların niçin ve ne maksatla fiillere şart
koşulduğunun sebeplerini ortaya koyar
 Mutezile açısından din, akıl tarafından tasdik edilen doğruları ortaya koyar, hatta:
vahyin doğruluğu bile akla dayanır
Vahiy aklın ahlakla ilgili genel ilkelerini ayrıntılı hale getirir.
 Ragıp el- İsfahani : Allah insanlara iki elçi göndermiştir, batındaki akıl ve
zahirdeki din. Akıl sultan, din vezir gibidir. Her ahlaki davranış ibadettir.
 Sonuç olarak (Eşariler hariç) : İslam Ahlakında akıl ile nakil birbirine aykırı
hükümler ortaya koymaz.
e. Yaptırım
 = insanları kurallara uymaya zorlayan tedbirler, ödül ve ceza
 kurallara görünürde be gönülsüz olarak uymak ahlaki sayılmaz. Kurallar uymayı
insana zorlayan ahlaki yaptırım nerededir? -> Vicdan ! Vicdana uymak aynı
zamanda ahlak yasasına uymak anlamına gelir
 Dini bakımdan daha açık: yaptırım cennet – cehennem algısı çerçevesinde
gerçekleşir ancak dikkat! Kuran ‘da sadece allah rızası için bir işi yapanlar ebrar
olarak (iyiler ) övülür (İnsan 5-9)
f. Ahlaki Hayatta Temel Davranış Kuralları
 Klasik dönem ahlak kitapları ‘erdem’ üzerinde yoğunlaşır -> Her bir ruhi kuvvete
temel erdem tespit edilir ve ona bağlı alt erdemler sıralanır
 Erdemlerde bulunan ortak düşünce: İfrat ve tefritten uzak durup, ölçülü bir
biçimde davranmak...
örn: cesaret erdemi, iki aşırı kutup arasında dengelenerek elde edilen bir
erdemdir
gözü peklik
korkaklık
Formülü: ‘Aşırılıklardan uzak bir şekilde hareket et’ (bu düşünce Aristoteles’İn ahlak
kuramında yer alır)
 Bir başka temel davranış kuralı: ‘Arzularına esir olma!’ – bu formül akıl-heva
karşıtlığı düşüncesine dayanır. -> Yani: Neyi esas alırsan al, nefsinin esiri olma
ona muhalefet et. Zira böyle yapmazsan hayvani mertebeye düşersin.
 (Modern ahlakta Akseki tarafında ortaya konulmuş olan düşünce(genel olarak
modern ahlak kitaplarında yukarıdakilere fazla ilave getirilmez) : Kant’ın ahlak
ilkeleriyle karşılaştırma yaparak İslam’daki en genel ahlak kuralını tespite çalışır
Hadislerden yola çıkarak en genel ahlak kuralları -> son kertede akli muhakeme
esastır. İnsanların vakıf olmasını istemediğin şey iyi olamaz.
Kant’tan yola çıkarak -> Kantın genel kuralı en sonunda eylemlerimize dönüktür )
Aradaki mühim fark: Kantın genel kuralı niyetleri kapsamaz, oysa ki dini
kurala göre eylem sahasına çıkmayan niyetlerden de sorumluyuzdur.
 Yaran’a göre, içeriksiz ve yâri içerikli olmak üzere ilkeler tespit eder.
www.ti-entertainment.com
İslam Ahlak Esasları ve Felsefesi –El Kitabı
10
Soyut, içeriksiz, ve biçimsel ilkenin İslam’da ilk örneği :
‘Kendine yapılmasını istemediğin şeyi sen de başkasına yapma; kendine
yapılmasını istediğin şeyi sen de başkasına yap!’ -> Altın kural
burdan yola çıkarak tali ilkelere ulaşır:
Yarı içerikli ilkeler----------------
Ölçülülük ilkesi:
bu ilke her
eylemde mevcut
(Orta yollu olun
hadisine
dayanarak
Sevgi ilkesi: en
yüksek düzeydir.
ilkeleri severek
yerine getirme,
iyilik yapmayı sevme,
<------------------------
Hakkın üstünde yer alan İyilik
ilkesi: Her zaman iyilik yapın
kötülük yapmayın! ) (Maide 2 'den
yola çıkar)
İçeriği belli olan ilkelerin en başında geleni,
Hak ilkesi: Her hak sahibine hakkını verin,
kimseye haksızlık etmeyin! (Hak= farklı varlık
türlerine yönelik ödevler) (Ayet ve
Hadislerden yola çıkar - İsra 26/Buhari,
savm51 gibi)
-Soyut, içeriksiz ilkeler
Toplumsal Şeffaflık ilkesi: ' İster toplum içinde ister yalnız
iken, kalbinin mutmain olduğu ve iyiliği yap; vicdanı
rahatsız eden ve insanların bilmesini istemediğin şeyi
(kötülüğü) yapma! ( İyiliği kalbi mutmain eden, kötülüğü
ise vicdanı rahatsız eden şey olarak gören hadisten yola
çıkarak)
Uzman Vicdan ilkesi:'Her zaman önce uzmanlarından bilgi al; ama
sonra kararı kendi vicdanına göre ver' (Fetva Hadisinden yola çıkarak )
 Dini ilimlerde yazılan eserlerdeki ahlaki ilkeler ile din naslarındaki vurgu yapılan
ahlaki ilkeler arasında benzerlikler vardir,
Bunları Şartsız emirler olarak sıralayabiliriz:
1. Temizlik ilkesi: Temiz ol! dış ve iç temizlik anlamına gelir. Taharet fıkıhta ilk
konu, tasfiye ise tasavvufta ilk konudur.
İlk vahiylerden biri: ‚elbiseni arındır’ (Müdessir 4)
www.ti-entertainment.com
İslam Ahlak Esasları ve Felsefesi –El Kitabı
1
1
2. Övülen ve Yerilen vasıfların bilinmesi ilkesi: Bilgili ol! Ilim ve hikmet felsefi
ahlak kitaplarının temel erdem gördüğü ilk vasıftır. Bilgi olmadan ahlaki eylem
gerçekleşmez.
Vahiyde: ‚Kulları içinde Allah’tan ancak alimler korkar’ (Fatır 28)
‚Rabbim ilmimi artır’ (Taha 114)
3. Bilgiye göre vazifelerin yerine getirilmesini ifade eden ilke: Adil ol! Vazifeyi
yerine getirmemek zulüm doğurur.
Vahiy’de: ...Adil olun: o takvaya en yakın olanıdır. (Maide 8)
4. Adaleti izleyen ilke: İyilik yap! İyilik etme doğrudan insanın elindedir.
Peygamberi
hayat tarzıdır aynı zamanda. İyilik yapan biri adaleti daha önceden temin etmiş
olur.
Vahiy’de: ‚Allah adaleti, iyilik yapmayı ve yakın akrabaya yardım etmeyi emreder’
(Nahl 90)
5. Son ilke: Sabırlı ol! Buraya kadar sayılan ilkelerde sebat etmek, ve titiz kalmak.
Ayrıca onurun kırıldığında, veya telafisi elimizde olmayan durumlarla
karşılaştığımızda sabırlı olmamız gerekir.
Vahiy’de karşılığı: ‚...Hakkı ve sabrı birbirine hatırlatan insan hüsranda değildir’
(Asr 3)
4. İslam Ahlakında Değerler
Ahlaki hayat söz konusu olduğunda bir insanın ulaşmak istediği son gaye ne olabilir?
 Cevap: Mutluluk
Farabi’ye göre Mutluluk:
İnsanın ilim ve amel açısından yetkin olmasıdır.
Bu kapsamda bilgiye sahip olmak gerekir. Bilgi(1) den sonra nasıl, ne şekilde
uygulanacağını bilmek (2) gerekir. Devamında uygulamak(3) gerekir. Bir tek
uygulama yetmez, huy haline (4) getirmek gerekir. Huyla birlikte bir meslekte yetkin
olmak (5)şarttır. Ancak unutmamalı ki bu dünya insanın maddi yapısından dolayı tam
yetkin olabileceği bir yer değildir.
 Mutluluk: İnsanın dünya ve ölüm sonrası hayatta yetkin olması
Gazali’ye göre Mutluluk:
Geçmiş ve gelecekteki insaların üzerinde durduğu bir gayedir ve bu gayeye ilim ve amelle
ulaşılır.
Bu kapsamda insanın ilmi, (onun hakikatini ölçütünü ) iyi bilmesi gerekir. Aynı
zamanda mutluluk yolunu gösteren iyi amel ve bedbahtlık yolunu gösteren ölçüyü
de bilmesi gerekir.
Gazali mutluluk arzusunu kesmenin ahmaklık olduğunu vurgular.
 Gazali’nin anlayışında ki mutluluk (zahmet vermeyen lezzet, ölümsüz beka,
üzüntü içermeyen sevinç gibi...) ancak ahirette gerçekleşebilir.
Genel olarak:
 Ahlaki anlamda istenmeye değer son şey amellerin ‘Allah rızası için’ yapılıyor
olmasıdır.
www.ti-entertainment.com
12
İslam Ahlak Esasları ve Felsefesi –El Kitabı
 Cennet ulaşılacak son gaye değildir. Cemalullah’a nail olmak, Allah’ın rızasını
elde etmek asıl gayedir!
‘İyilik yapanlara daha güzeli ve ziyadesi vardır. Onların yüzlerini ne bir leke ne de
bir zillet kaplar. Onlar cennet ehlidir ve ebedi olarak orada kalacaklardır.’ (Yunus
26) -> Müfessirler: Cemalullah
Hz. Peygamber’in günahları Allah tarafından affedilmiş olduğu halde gece gündüz
ibadet etmesi üzerine gelen Hz. Aise’nin hayretine o şöyle cevap verir: ‘Allah’a
şükreden bir kul olmayayım mı? ‘ (Buhari, Teheccüd 6)
 hiçbir fayda gözetmeksizin, ibadet edilmeye layık olduğu için Allah’a ibadet
etmek en temel ahlak erdemidir.
6. Bölüm
İslam Ahlak Literatüründe Başlıca Perspektifler
Murat Demirkol
başlıca 4 Perspektiften bahsedilir:
-Felsefi Ahlak Perspektifi – Ahlakın en teorik ve kapsamlı biçimde incelendiği alan
-Kelami Ahlak Perspektifi
-Tasavvufi Ahlak Perspektifi
-Dini Ahlak Perpsektifi -> özellikle son ikisi arasındaki ortak noktalar belirgindir
1. Felsefi Ahlak Perspektifi
 İslam’da felsefi Ahlak : Vahiy tarafından doğrulanabilir, prensipleri ve kuralları
vahyin doğrulamasından bağımsız olarak kendi tabiatından dolayı geçerlidir aynı
zamanda
 Ahlak ilmi pratik felsefe alanına girer (x teorik felsefe)
 Pratik felsefe:1. insanın iradi davranış ve fiillerindenki faydaların,
2.kişinin yönelmiş olduğu yetkinlik derecesine ulaşmayı gerekli kılıp
3.dünya ve ahiret hayatının hallerini düzenlemeye götürür.
 Pratik felsefe ikiye ayırılır: Birey- Toplum
 Bireyle ilgili olan bölüme Ahlak eğitimi denir
 Toplumla ilgili olan bölüme ‘Ev idaresi’ /’Devlet idaresi’ de denir
 Nasireddin et-Tusi (Ahlak-ı Nasıri) : Ahlak ilmi, insan nefsinin güzel ve övgüye
değer bir ahlakı kazanmasını sağlayan ilimdir. Amaç: İnsanın yetkinliği ve
mutluluğu
 Ebu Bekir er-Razi : Ahlak ilmini tıp ilmine benzetir, ‘Ruhani Tıp’
Tıp bedeni yetkinleştirir, iki yönlüdür, sağlığın korunması ve hastalığın tedavi
edilmesi -> Ahlak ise ruhu yetkinleştirir, iki yönlüdür, erdemlerin korunması ve
erdemsizliklerin (nefsani hastalıkların) tedavi edilmesi
Felsefi ahlak Perspektifi diğer perspektiflerden ayıran en temel nokta şudur:
İslam filozofları ahlak görüşlerini NEFİS TEORİSİ üzerine inşa etmişlerdir
www.ti-entertainment.com
İslam Ahlak Esasları ve Felsefesi –El Kitabı
1
3
Aristoteles Felsefesine dayanan Nefis teorisi:
(Nefis= bir hareket prensibidir ve kuvveleri vardır)
Nefis
Bitkisel
fonksyonu: büyüme üreme
Platon'da Şehevi
Hayvani
fonksyonu: hareket,
bazı iradi eylemlerin
kontrolü
Platon'da gazabi
İnsani
fonksyonu: düşünme
Nefs-i natıka
Platon'da akile
Ahlakın konusu hayvani ve
özellikle insani nefistir
Nefis ile Bedenin birleşmesi sonucunda beden canlılık, türsel suret ve yetkinlik kazanır
 Nefis fonksyonlarını icra edecek bir alete kavuşmuş olur
 Sonuç olarak bedende bazi canlılık belirtisi özellikler ortaya çıkar (beslenme
büyüme uygun olanı çekip uygun olmayanı itme gibi...)
 Nefis bu durumda = kuvve halindeki canlı cismin yetkinliği
 Özel nefisler (bitki-hayvan-insan) ait oldukları canlı türünün fonksyonlarını
belirler
Yani bedende ortaya çıkan fillerin ilkesi: Nefis (Beden değil!)
 İnsanı bitki ve hayvandan ayıran yönü onun nefs-i natıka ile gerçekleşen
düşünme özelliğidir
 İnsani nefs bedeni nasıl yönetir? -> beden nefsin aracı konumundadır, tasarrufu
organlar vasıtasıyla gerçekleşir
 Aristoteles-> İbn Sina, İbn Miskeveyh -> Tusi : teorik ve pratik akıl ayırımı
yaparlar:
Düşünen nefsin iki yönü vardır:
Akledilir aleme yönelik tarafı
 teorik akıl, kendi üstündeki
prensiple irtibat kurarak
müstefad olur
 bunu kabiliyeti çervesinde
yapabilir bunun için nefsin
bedeni hazlardan ayrılması
gerekir
 pratik akıl burada devreye
girer...
www.ti-entertainment.com
Hissedilir aleme yönelik tarafı:
Pratik akıl
 pratik akıl, bedenle
ilişkisini sağlar
 bedensel güçleri
denetleyerek yönetir ve iyi
ahlakın oluşmasını sağlar
 Ahlak pratik aklın
ürünüdür!
14
İslam Ahlak Esasları ve Felsefesi –El Kitabı
Yani, İnsan nefsinin yukarıya doğru yönelmesiyle ilimler, aşağıya yönelmesiyle ahlak
ortaya çıkar.
 Platoncu üçlü nefis teorisi ile Aristotelesçi nefis teorisi yerine göre ayrı veya
birleşik olarak ahlak ilmine temel olmuştur
 İbn Sina’ya göre: canlılar aleminde görülen 3 çeşit fiile (beslenme,üreme, büyüme
(her canlı)/iradi hareket,duyum,hayal (hayvan ve insana has)/ akli fiiller sadece
insana has) ) bitkisel, hayvani, nefsani türleri karşılık gelir
 Tusi:
Hayvani nefsi iki kategoride inceler:
1. kategoride: iradi tahrik -> görevi yararlı olanı çekmek, zararlı olanı itmek
yani: Şehevi ve Gadabi olmak üzere iki ayrı işlevi vardır
2. Kategoride: organlarla idrak kuvvesi -> işlevlerini iç ve dış duyular vasıtasıyla
yerine getirir.
 hayvani nefsin algı kuvvesi iki kısımdır: iç ve dış duyular
İnsani nefis:
İnsana özgüdür, düşünme kuvvesi ile temayüz eder
Bitkisel ve hayvani nefsin kuvvesini de içerir
 3 ayrı nefisten bahsedilirken: Platona göre ayrı değil, adlandırılması farklıdır
Aristoteles’e göre ayrı nefis olarak adlandırılır.
 Tusi nefsin kuvvelerinden şöyle bahseder:
Nefsin kuvveleri
Şehevi /Behimi
Hayvani nefs
şehvetin, besin
talebinin, yiyecek ve
içeceğin,cinsel
ilişkiden haz
duymanın kaynağıdır
Gazabi /Sebui
yırtıcı nefs, cesaretin,
tehlikelere atılmanın
egemenlik kurma ve
yüksek makam
isteğinin kaynağı
Akile/meleki
işlerin hakikatleri hakkında
düşünme
inceleme yapma ve ayırt
etme (temyiz)
 Nefsin kuvvelerinden bahsettikten sonra, erdem ve erdemsizlikler ile alakasın
ortaya koyar:
www.ti-entertainment.com
İslam Ahlak Esasları ve Felsefesi –El Kitabı
1
5
Tusi’nin ahlak felsefesi adalet temeli üzerine kurulmuştur -> kuvvelerin kontrolü
ve işlevleri ancak ahlak ile mümkün o da ancak dengeli olmakla mümkün olur
Kuvvelerin adalet göre dengelenmesi sonucunda:
 Şehvet kuvvesi insanı kendi tabiatına uygun olan işlere götürür
 Gazabi kuvve ise insanı kendi tabiatına aykırı şeylere götürür
Bu kuvvelerden biri baskın halde olursa diğeri zayıflar yani ->
İnsan ya hazlara yönelir ya da zorbalık, baskı ve intikama yönelir
 İnsan bu iki kuvve arasındaki gerilim sonucunda hayvanlardan da daha düşük
mertebeye düşer!
 Bu kuvveleri denetlemek, mutedil hale getirmek gerekir...İslam Felsefesine
göre bu kişinin kendisine karşı olan adaletidir
 Dengeleyen güç: AKIL (<- düşünen nefs teorisi/rasyonel psikoloji)
 Bundan sonra teorik ve pratik akıl ayrımı devreye girer (bknz. Önceki
sayfalar) ahlak pratik aklın ürünüdür.
Sonuç olarak Pratik akıl:
 ahlakın kaynağı
 insanların toplumsal işlerini düzenleyen sanatların ve siyasetin nispet
edildiği meleke (İbn Sina’da da böyledir)
 Farabi’ye göre iki kategoride incelenebilir: fikri ve miheni
(Tusi’ye de yansımıştır)
Tusi’nin görüşü İbn Miskeveyhten etkilenmiştir, ilaveten İbn Miskeveyh’in görüşlerini
zikretmek gerekirse:
 Şehevi kuvve’yi domuza(behimi), gazabi kuvve’yı yırtıcı hayvana(sebui) , akile
kuvve’sini meleğe (meleki) benzetir -> bunların içinde sadece meleki nefis
saygındır
 Sebui nefs ve meleki nefs eğitime elverişlidir
 Behimi nefs eğitime elverişli değildir!
 Şehevi nefsin hikmeti bedeni ayakta tutmasıdır
 Gazabi nefsin hikmeti şehevi nefsi yenmektir
 Meleki nefsin hikmeti kuvveleri dengelemek ve korumaktır
 bu amaç ancak aklın öfke kuvvesini ıslah etmesiyle gerçekleşir
 akıl, şehveti ancak öfke ile bastırabilir
www.ti-entertainment.com
İslam Ahlak Esasları ve Felsefesi –El Kitabı
teorik alandaki yetkinleşme
16
bilmeleke akıl
tam yetkinleşmedir
iyi davranışların bilinmesi meleke haline
gelmesi ve başkalarına öğretilmesi
bilfiil akıl
ikinci basamağıdır, pratik düzeyde
yetkinleşmedir
iyi davranışların ortaya konulması
bilkuvve akıl
aklın yükselmesi ilk düşünürlerin
öğrenilmesiyle başlar
Tusi’ye göre iyilik başkaları için istemedikçe ahlaki erdeme dönüşemez.
 Tusi’ye göre iki yetkinlik arasındaki ilişki suret- madde ilişkisine benzer. Şu
halde, Suret= düşünme ,madde= pratik hayata geçirmek
 teorik yetkinlik pratik yetkinlikle tamamlanır
 bu şekilde insan küçük alem olma vasfını kazanır
 insan küçük alem olam vasfını tikel ve tümel bilgilere sahip olma +
ERDEMLERE SAHİP OLMA ile kazanır
 böyle bir insan ilahi feyzi kabul etmeye hazırdır
 İnsani yetkinleşmenin son mertebesi Allah’a yakınlıktır!
 İnsanın yetkinleşmesi kadar seviyesinin düşmesi de mümkündür
 Üstteki varlık türü alttakinden farklı meziyetlere sahip olmakla birlikte alttakinin
tüm özelliklerini de taşır
 Akla uygun davranışlar övgüye layıktır-> akıl kuvvesi diğer iki kuvveye egemen
olmalıdır
 Düşünme gücünün kullanılmaması veya bazı engeller yüzünden zayıflaması
noksanlığa düşüşün başlangıcını oluşturur.
 kişide şehvet ve öfke kuvvesi baskın hale gelir ve bu da onun hayvanlara ve
yırtıcılara benzemesine sebep olur
 bu durumda olan insan düşünce kuvvesini geçici hazların temini için kullanır
 İslam ahlak felsefesinde mutluluk, iyilik kavramı ile ilişkilendirilerek ele alınır
 İnsanı yetkinleştirmenin amacı insanın mutluluğudur
 İbn Miskeveyh/Tusi gibi ahlakçılar Aristoteles’in ahlak görüşüne dayanır
 Aristoteles’e dayanan ahlak görüşü:
İyi mutlak ve göreli olmak üzere ikiye ayrılır
Mutlak iyi son gayedir. Göreli iyi son gayeye ulaşmada vasıta olan şeydir
www.ti-entertainment.com
İslam Ahlak Esasları ve Felsefesi –El Kitabı
1
7
Mutluluk bir tür iyidir ve kişiden kişiye değişir
Mutluluk her bir insana has öznel bir değerdir.-> iyi ise bütün insanların
yöneldiği ortak ve nesnel bir değerdir
Diğer bir tasnife göre:
İyi -> son gaye olan iyi ve son gaye olmayan iyi olarak ikiye ayrılır
Mutluluk gaye olan tam iyidir, çünkü sahibi onu elde ettikten sonra
artırma isteği duymaz
Tusi’ye göre-> mutluk başka bir amacın aracı değil bütün amaçların ve
iyilerin en yetkinidir







 Mutluluk : mutlak ve göreli olmak üzere iki kısımda ele alınır
 Mutluluk akli ve nefsani bir olgudur -> insanın olgunlaşarak mutluluğa
ulaşmasının temel şartı bilgi ve hikmettir ancak erdemli davranışlar
olmadan sırf teorik akıl veya bilgi gücüyle sağlanamaz
ahlaki arınma ve erdemli kazanma nefsin kendi yetkinlik ve mutluluğunu
ulaşmasının zorunlu şartıdır
 Mutluluğun toplumunda son gayesidir-> siyaset felsefesi gerçek yetkinliğe
yönelen toplumun mutluluğunu sağlayacak tümel yasaların incelenmesinden
ibarettir
 Devlet yönetimi hikmet kaidesine uygun olmalı
 Sevgi, adalet ve dostluk özel bir öneme sahiptir
 Tusi’ nin ahlak anlayışında dünyadan elini eteğini çeken bir zahidin hayatına
yer yoktur (insan sosyal ve medeni bir varlıktır)
 Toplumdan uzaklaşan yetkinleşemez -> zorunlu bir gerçektir
 Sadece akli olarak ispat edilmez aynı zamanda dini hükümler de buna delalet
eder-> Cemaatle namaz, Cuma namazı, Bayramlar vs...
 Tusi’nin ahlak tanımı erdem ve erdemsizlikleri huy kapsamında ele aldığını
yani bunları insan nefsinin melekeleri olarak kabul ettiğini gösterir
 Erdem ifrat ve tefrit denilen iki uç noktanın ortasıdır
erdem orta erdemsizlik iki uç noktadır
düşünen nefis dengeli hareket edip faaliyete geçtiğinde ilim erdemi ve buna bağlı
olarak hikmet erdemi ortaya çıkar
yırtıcı nefsin dengeli hareket edip düşünen nefse boyun eğmesiyle birlikte hilim
erdemi ve buna bağlı olarak cesaret erdemi ortaya çıkar
Hayvani nefis dengeli hareket edip düşünen nefse boyun eğdiğinde iffet erdemi
ve buna bağlı olarak cömertlik erdemi ortaya çıkar
bu üç erdemin uyumlu bir bileşik meydana getirmesinden adalet erdemi doğar
adaletin varlığı diğer erdemlerin yetkinliğine işaret eder
 İslam filozofları temel erdemlerin hikmet, yiğitlik, iffet ve adalet olmak üzere 4
tane olduğunu söylerler
 Erdemlerin kaynaklandığı kuvveler bir de nefsin idrak ve tahrik kuvvelerinden
hareketle tasnife tabi tutulmuştur:
www.ti-entertainment.com
18
İslam Ahlak Esasları ve Felsefesi –El Kitabı
Erdemlerin
kayanaklandığı kuvveler
(Nefsin kuvvelerine göre
tasnifi)
idrak kuvvesi
teorik güç
dengesinden hikmet erdemi doğar
pratik güç
dengesinden adalet erdemi
tahrik kuvvesi
itme/öfke gücü
dengesinden yiğitlik erdemi doğar
çekme/iehvet gücü
dengesindnen iffet erdemi doğar
 Erdemler bu güçlerin terbiye edilerek dengeye kavuşturulmasıyla oluşur
 Tusi bir huyun övgüye layık erdem vasfını kazanbilmesi için onun
başkasına geçişini şart koşar -> örn.: cömertlik erdemine sahip olan kişi
bunu başkasına geçirmiyorsa cömert değil, savurgandır
 Ahlak felsefesinin nefsani hastalıklar ve tedavi yolları adında bir inceleme konusu
daha vardır -> Gazali- İhya-u ulumiddin
2. Kelami Ahlak Perpsektifi
 Temel tartışma konusu husun/kubuh meselesidir: iyilik veya kötülük akıl ile mi
yoksa şeriat/vahiy ile mi bilinir? Problemi
 Cebriye ve Eşarilere göre iyilik ve kötülük din ile belilrlenir:
İnsanın fiilinde bizatihi iyilik veya kötülük yoktur
İnsan aklı eylemlerin iyilik ve kötülüğünü vahiy ve şeriat gelmeden önce tek
başına kavrayamaz
 iyilik Şariin emrinin, kötülük de neyinin eseridir
 Akıl sadece şeri hitapları anlamaya yarayan bir alettir
 Mutezile ve Maturidilere göre iyilik ve kötülük akıl yoluyla belirlenir:
İyilik ve kötülük hakikatte mevcuttur, şeri belirlemeden ibaret değildir
 eylemlerin iyilik veya kötülükle nitelenmesi vahyin gelişine bağlı değildir
 akıl bunları vahyin gelişi ile değil, hatta nazar ve istidlale muhtaç olmadan açık
seçik olarak idrak edebilir
2.1 Mutezile’nin Akılcı Ahlak Perspektifi
 İslam düşüncesinde ahlak ve değerler hakkında ilk görüş belirten düşünürler
Mutezile kelamcılarıdırlar
www.ti-entertainment.com
İslam Ahlak Esasları ve Felsefesi –El Kitabı
1
9
 Temel konuları: iyilik ve kötülüğün tabiatı, ilahi adalet ve insanın özgürlük ve
sorumluluğu meselesidir
 Mutezili görüşün temelini bilgi ile iyi arasındaki ilişki oluşturur
 Ahlaki iyi ve kötü akıl ile bilinebilir ve geçerlilikleri aklen savunulabilir
 Kadı Abdulcebbar – el-Muğni fi ebvabi’t-Tevhid ve’l Adl bu konuda en kapsamlı
bilgi verir:
Fiil ≠ yok iken zaman icinde meydana gelen şey
Fiil = irade ve güç sahibi failin öngördüğü maksada nispetle tanımlanan şey
Ahlaki belirlemeye konu olan fiiller, failin iradesinden kaynaklanan ve iyi ve kötü
veya övülen ve yerilen diye nitelenen fiillerdir
Fiillerin tasnifi
Mubah fiil
övgü ve yergiye konu
olmayan fiil
Mendup fiil
yapıldığında övülen
fakat terk edildiğinde
yerilmeyen fiil
Vacip Fiil
yapılmadığında
yerilen yapıldığında
övgüyü hak etmeyen
fiil
 Mutezile’ye göre fiiller sadece tabiatlarındaki iyilik veya kötülük
niteliğinden dolayı Allah’ın emir veya yasağına konu olurlar
 Kadı’ya göre: asli iyilik ve kötülük zorunlu olarak bilinir
 Dini hakikatın dayanakları aklen bilinmediği sürece vahyin doğruluğu daima
sorguya açık olacaktır
 Ancak yine de Mutezile vahyi ahlaki alanda tamamen gereksiz görmezler
 Vahyin bir diğer işlevi: birbiriyle çelişen vahiy parçaları arasında hakemlik
yapmaktır
 Vahiy: iyiliği akıl tarafından genel terimlerle belirlenmiş olan güzel fiilleri ayrıntılı
olarak tespit eder
 Kadı Abdulcebbar: faile vacip olan fiilleri 3 kısımda inceler:
- asli özelliğinden dolayı vacip olan fiiller

diğer insanlara karşı/kendimize karşı/ Allah’a karşı
yükümlülüklerimiz diye üç kısıma ayrılır
- ilahi lütuftan dolayı vacip olan fiiller
 akılla bilinmeyen yükümlülükler
www.ti-entertainment.com
İslam Ahlak Esasları ve Felsefesi –El Kitabı
20
-
failin işlemesi veya zıddından kaçınması halinde elde edilecek yarar sebebiyle
vacip olan fiiller
 iyiliği failine haz/yarar veren fiiller
 Vahiy : genel ahlaki ilkeleri belirler, bunlarla ilgili uhrevi karşılıklarını da belirler
Kötü-> haram günah isyan / iyi-> mubah caiz helal itaat
 Bilgi – Kudret ilişkisi kelami mezheplerde ihtilafa yol açmıştır:


Cebriyye: insan hiçbir şeye güç yetiremez, tüm eylemler Allah tarafından
yaratılmıştır, insana sadece mecazen nispet edilebilir
(-> Eşariler)
Mutezile: güç ahlakın ön şartıdır. Kul (iyi veya kötü ) fiillerinin
yaratıcısıdır. Allah insanın fiillerinden sorumlu tutulamaz.
(asıl hedef: insanın sorumluluğunu vurgulamak...)
Mutezile’nin ahlak görüşü:
 En karakteristik özelliği: insandaki yapma gücünü aklileştirmek
 Bişr b. Mutemir (ö.825) (bağdat mutezile ekolu): insanın sorumlu olduğu
eylemler alanını daha geniş tutar
 Ebu’l-Huzeyl el-Allaf (ö.845): ancak niteliği bilerek yapılan fiiller sorumlu
tutulma sebebidir
İnsanda meydana gelen fiileri sonuçları ile değerlendirir
 Nazzam: (ö.845) : Allah’ın yaratıcı zorunluluğu vardır. Kastedilen: alemdeki her
nesnede bulunan özel tabiat. İnsan fiilinin dışında meydana gelen herşey bu
kategoride ele alınmalıdır
 Geç dönem Mutezile alimleri: doğrudan eylemler- dolaylı eylemler ayrımı
(irade-ses/acı vs), renk tat doku gibi olgular doğrudan Allah tarafından meydana
getirilen hallerdir
Mutezile’nin irade hakkındaki görüşleri:
 Kadı Abdülcebbar: insan inanma arzu etme ve düşünme gibi irade eylemini de
sezgiyle bilir. İradenin özelliği: istenilen şeye ulaşmak
Eğer irade olmazsa, ve organlara hükmetmezse bir eylemin gerçekleşmesi
imkansız olur.
 Mutezili düşüncede irade = mümkün olarak bilinen şey
İrade eylemi failin iradesinin nesnesi değildir
İrade-nesne bağlantısı: Etken failin iradesini belirler -> fail nesneyi zorunlu
olarak irade eder (failin eylemine ilişkin bilgisi onu irade etmesini izler)
Ancak yinede: irade eylemi zorunlu olarak belirlemez! Bu kanaat alışkanlığın
açtığı bir yanılgıdır





İradenin eylemi her yönden belirlemesi ne anlama gelir?
onun iyilik veya kötülüğünü belirlemesi anlamxındadır
Mutezili düşünürlere göre eylemin iyiliği veya kötülüğü ne Allah’ın ne de İnsan’ın
iradesine bağlıdır
Fail kötü bildiği şeyi irade ederse onun iradesi kesinlikle kötü olur ve bu fiil
yergiyi hak eder
Mutezile Allah’ın kötülüğü irade edebileceği iddiasını hem aklen iğrenç hem de
Allah’a Abes izafe etmesi dolayısıyla reddeder
bu Allah’ın kötülükten nehyetmesiyle çelişir
www.ti-entertainment.com
İslam Ahlak Esasları ve Felsefesi –El Kitabı
2
1
 (Eşarilerin iddia ettikleri gibi,) eylemin ahlaki niteliğinin ilahi irade tarafından
belirlendiği iddiası eylemlerin ahlaki oluşuyla bağdaşmaz
 Allah’ın hidayeti kimilerine verip kimilerini de mahrum bırakması adaletilyle
bağdaşmaz
 Allah’ın yanlış yapabilme, doğrudan kaçınabilmesi sorusu:
- bazi Mutezili alim bunu adaletiyle bağlaşmadığı nedeniyle reddeder (Nazzam,
Cahiz gibi...)
- Bazıları ilahi kudrete halel getirmemek için sınırlamaya yoluna giderler (Ebu’l
Huzeyl el Allaf, Kadı Abdulcebbar gibi...) :
Allah’In eylemleri ile iradesi arasındaki ilişki yanlış anlaşılmıştır. İradi eylemler
ile ilahi irade her zaman uyuşmaz ancak bu eksiklik değildir, zira Allah zaten
insanın kendisinin seçim yapmasını iradesini kullanmasını ister. Bunun
sorumlusu Allah’In iradesi değil failin kötü tercihte bulunmasıdır
 Mutezile’nin ilahi adalet anlayışına göre Allah’ın hikmete uygun eylemde
bulunması zorunludur. Bu anlayış üç tartışma konusununn zeminidir:
 yaratma sebepli midir? Sebepsiz mi?
 Allah güç yetirilemeyen bir şeyi kulundan ister mi?
 Allah suçsuz birine azap eder mi?
Yaratılma sebepli midir?
 Kadı Abdulcebbar: Tesadüfen yaratma fikrini reddeder.
Allah insanları sadece kendi yararları için yaratmıştır. Yarar = haz veya
arzunun tatmin edilmesi (Haz ≠ acıdan kurtulma)
 Yarar : insan açısından hak edilen –hak edilmeyen diye ikiye ayırır. Hak
edilemeyen = Allah’In insanlara olan iyiliği (mesela alemi yaratması)
Allah güç yetirilemeyen bir şeyi kulundan ister mi?
 Mutezile Allah’ın böyle bir şey istemeyeceğini vurgular
 Yükümlülük Allah’In tekliflerinin aklen güç yetirebilir olmasını gerektirir
->Allah’ın kudretini yüceltmek için böyle bir şey iddia etmek yanlış olur
( ≠ Cebriyye ve Eşariye )
 Cebriyye ve Eşariye: öyleyse Allah kullarına neden gereksiz yere acı
çektirir? -> Kadı Abdulcebbar’a göre Acı: 1. yüce bir gaye uğruna
katlanılan övgüye layık acı 2. Zararla sonuçlanan kötü acı
 zarara uğratan kötü acı onaylanamaz
 zarara sebep olan fiil ister Allah ister insan tarafından işlensin her halukarda
kötüdür
2.2 Eş’ariye’nin İradeci Ahlak Perspektifi
 İyi = Allah’ın emrettiği şey, iradi eylemler sadece mecazi olarak insana nispet
edilebilir
 Ebu’l Hasan el – Eşari : Mutezile’ye tamamen zıt bir tavır sergiler
Akıl ahlaki ilkeleri belirlemez. Bilgi ancak vahiy vasıtasıyla zorunlu olur
Allah hiçbir şeyle yükümlü tutulamaz
 Eşari yükümlülük anlayışı Bağdadi’nin el-Fark beyne’l- Fırak adlı eserinde temel
ilkeler halinde ortaya konmuştur:
- sorumluluk sahibi failin eylemlerini Vacip, Haram, Sünnet, Mekruh, Mübah olarak
sınıflandırır
- yükümlülüğün temeli : Allah’ın emretmesi ve yasaklaması
www.ti-entertainment.com
22
İslam Ahlak Esasları ve Felsefesi –El Kitabı
- Allah’tan vahiy gelmedikçe herhangi bir yükümlülük olamaz
 İmam Haremeyn el Cüveyni :
- Mutezile’nin iddia ettiği gibi akıl sezgisel olarak iyi ve kötüyü bilemez,
bunun ispatıysa insanlar arasındaki görüş farklılığıdır
- Acı ve kötü eylem Allah’tandır iyi kabul edilir
- Mutezile’nin vahyi inkar edenin dahi aklıyla iyi ve kötüyü bilebileceği
görüşüne karşı çıkar
- Bazi ‘iyi’ ve ‘kötü’ ler sadece genel kabul görmüş adete dayanır
- Mutezile’deki sorun: Vacip kavramının Allah’a yüklenmesi
 Şehristani Nihayetül-ikdam adlı eserinde :
- İyi ve kötü eylemin zati özellikleridir -> övgü veya yergi hak eder
- Teorik ve ahlaki önermeler arasında fark vardır. Mutezile her ikisnin de
akıl ile bilinebileceğini iddia eder. Ancak matematiksel bir zorunluluğu
akılla bilmek mümkündür, yalan söylemenin kötü olduğunu ise akılla
bilmek mümkün değildir.
- İnsanlar genel yaygın kullanımın etkisiyle zarar veren şeye kötü yararı
olan şeye ise iyi derler
- Filozofların üçlü varlık tasnifi ( mutlak iyi, mutlak kötü, ikisinin karışımı –
arzu edilip edilmemesine göre ) varlığı iyilik yokluğu kötülükle eşit
saymalarıyla çelişir
- Filozofların akli yeteneklerin gerçekleştirilmesine bağlı mutluluk ve
mutsuzluk teorisini eleştirir: ferdi akıllar kendilerine bağlı akli ilkeleri
sezgisel olarak kavrayabilirler,fakat zorunluluk tarzını anlayamazlar
 ancak Peygamber bunları bilip bildirebilir
- Mutezile’nin hikmet anlayışı yanlıştır. Doğru olanı: Allah’ın eylemleri
hikmetlidir zira kendi ön bilgisine dayanarak, iradesinden başka hiçbir
etken tarafından sınırlandırılmamıştır.
 İlk Kaderciler: insan eylemlerinde failin rolünü dışlamaya eğilimlidirler
 Eşari kelamcılar,ri görüşü özde kabul etmekle birlikte bir yandan onu mantık
bakımından savunmaya çalışırlar öte yandan insan sorumluluğuyla uzlaştırmaya
çalışırlar -> Kesb kavramı Mutezile ve Cebriyye’nin görüşlerine alternatif olarak
sunuldu
 Bakıllani’nin kesb teorisini açıklaması:
- insan kendi eylemlerini kazanmaya (kesb) güç yetirebilir (istitaat)
- iradi eylemler ile gayr-ı iradi (titreme ) eylemler arasındaki farkı fıtri
olarak bilebilir
 Eşarilere göre Allah’ın kudret ve iradesinin alanı okadar kapsayıcıdır ki onun
hikmeti adına bu alanın sınırlandırılması hiçbir şekilde tasvip edilemez
 Adalet ve zulüm fail ve eylemleri ile Allah arasındaki ilişki çerçevesinde
belirlenmesi gerekir
 Allah’ın yaptığı her şey tanım gereği adalettir, yasakladığı yapmadığı her şey de
zulümdür
 Yararsız veya mükafatsız acı çektirmenin kötülüğü kendiliğinden açık olsaydı
bunun kötülüğü zorunlu olarak kavranırdı, fakat durum böyle değildir

www.ti-entertainment.com
İslam Ahlak Esasları ve Felsefesi –El Kitabı
-
www.ti-entertainment.com
2
3
Download