Socrates denemeleri “Bir Günün Öyküsü” 1 / 63 1 2 3 4 MÖ399 SOKRATES 5 6 “Sokrates’ in Savunmasına Farklı Bir Bakış” 7 veya “Bir Günün Öyküsü” 8 9 10 … Umarım, bu derleme çalışmam, keşif yapmak isteyen kardeşlerime, konuyla ilgili yapacakları çalışmalarda yardımcı olur. Saygılarımla, 11 12 13 14 Cengiz Akyol 27.01.2012-12.06.2012 15 16 Hazırlayan: Cengiz AKYOL Socrates denemeleri “Bir Günün Öyküsü” 1 2 / 63 İçindekiler Sunuş Giriş 25 Mayıs 2012, Sokrates Yine Yargılandı Ülkesini Sevmek Mahkemenin Yapısı Sokrates’ e Yöneltilen Suçlamalar Aristophanes ve Bulutlar Anytos MÖ399 Öncesi Atina, Üç Deprem Cadı Avı Demokrasinin Sorunları Neden Sokrates 1. Neden Sokrates 2. Neden Sokrates 3. Sokrates Yalnızca Bir Konuşmacı mıydı? Sokrates’ in Tanrı ve Din Anlayışı Sokrates Sparta Hayranı mıydı? Mahkeme Başlar Konuşma Tarzı Savunmayla İlgili Değerlendirmeler Mahkeme Süreci Felsefe Nedir? Filozof ve Devlet Adamı Sokrates Öncesi Felsefe Hellen Çok Tanrıcılığının Kaynakları Ksenophanes’ in Tanrı Öğretisi 2 3 4 5 6 Hazırlayan: Cengiz AKYOL 3 Pythagoras’ la Değişen 3 Herakleitos ve Logos 3 Parmenides ve Etkileri 4 4 5 5 7 9 11 11 12 13 15 16 30 31 31 Empedokles Anaksagoras Leukippos ve Demokritos Sofistler Sokrates, Jüriyi Tahrik Etti! Mahkemenin Sonucu Üzerine Sokrates Beraat Edebilir miydi? Mahkeme Sonrası Sokrates Sokrates, Niye Kaçmadı? Sokrates’ ten Son Söz Sokrates Sonrası Sözün Sonu 32 32 33 35 38 39 40 40 41 41 41 42 17 Kaynaklar 17 Ek1. Yunan/Grek/Hellen/Bizans/ Rum Adlarının Kaynağı 18 Ek2. Haritalar 18 Ek3. Delphi Tapınağı 19 Ek4. Atina Agorası 20 Ek5. Fenikeliler 21 Ek6. Zaman Dizini 21 21 26 28 43 44 48 51 52 53 61 Socrates denemeleri “Bir Günün Öyküsü” 3 / 63 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 Sunuş 15 16 17 18 19 20 Giriş 21 22 23 24 O döneme ilişkin üç Sokrates portresi bugüne dek gelebildi. Platon ve Ksenofon’ un sözlerine ek olarak, arkadaşı Aristofanes’ in komedilerine dayanan bir portresi de var, elimizde. Aristofanes ile Sokrates arasındaki arkadaşlığa Platon da tanıklık eder. Aristofanes, Bulutlar adlı oyununu Sokrates’ e ayırmıştır. 25 26 27 28 Evet, tartışmanın merkezinde iki soru vardır: Sokrates kimdi, nasıl bir insandı? Gerçekte ne idi ki, Atinalılar onu ölüme mahkum ettiler? Bu kararlarında haklı bir yan var mıydı? Ya da, yargı bir hata ise, yargıçlar nasıl böyle yanlış yönlendirilmişlerdi? Yargılama ne yasalara uygun ve ne kadar hukuka uygun? 29 25 Mayıs 2012, Sokrates Yine Yargılandı! Çok kolay bir tespit mi yapalım? Ya da işin kolayına kaçalım: “Aferin, Sokrates, çok iyiydin; bir savunma ancak bu kadar olabilirdi mi”, diyelim? Hayır demeyelim! Savunmayı tersten okumaya çalışalım; bir şeyler iyi değildi, savunma kötüydü diyelim! Sokrates, savunmaya iyi hazırlanmamıştı; sanırım her zamanki muzip haliyle mahkemeyi ciddiye almamıştı, diyelim! Sokrates, mahkemeyi ciddiye almamayı, mahkemenin sonuna kadar da sürdürdü; bu tavrı mahkeme sonucunu -ikinci oylamayı- daha da olumsuz etkiledi, diyelim mi? Daha ileriye gidelim, Sokrates iyi bir yurttaş değildi, diyelim mi? Sokrates, dindar biri değildi, tanrılara (!) inanmazdı, diyelim mi? Daha da mı, ileriye gidelim, Sokrates demokrat değildi, hem de yaşamının hiçbir döneminde demokrasiye inanmadı, diyelim mi? Evet, ben tersten okumaya başlıyorum, siz de beni izleyiniz, kardeşlerim! İsa’ nın ki hariç hiçbir yargılama Sokrates’ in yargılanması kadar Batılı insanın düşünce dünyasında canlı bir etki bırakmamıştır. Bu iki yargılamanın birçok ortak yönü var. Her iki yargılamanın da bağımsız, eş zamanlı bir muhasebesi, hatta yalapşap bir araştırması da söz konusu değildir. Elimizde hiçbir belge, hiçbir mahkeme kaydı yoktur. İddia makamını dinleyemiyoruz. Öyküyü ancak, tutkun öğrencilerce sonradan anlatıldığı şekliyle biliyoruz. Onasis Kültür ve Sanat Merkezi, Atina’ da 25 Mayıs 2012 günü Sokrates, davacı ve davalı makamlarını Avrupalı ve Amerikalı ünlü hukukçuların oluşturduğu temsili mahkemede yeniden yargılandı; 800 izleyicinin önünde… Yargıçların kararı 5’e karşı 5 …! Hazırlayan: Cengiz AKYOL Socrates denemeleri “Bir Günün Öyküsü” 4 / 63 1 2 3 4 Ülkesini Sevmek! 5 6 Bu dava ülkesini sevdiğini iddia edenlerin ortak davasıdır. En tehlikeli davadır; savcı da ülkesini çok seviyor, yargılanan da… Bu davalar o gün de vardı, bugün de! Bu davalar hiç bitmedi! 7 2411 yıl önce, pazar günü sabah erken saatlerde yaşlı, çirkin bir adam, 8 “Bir adamın karısı çirkin ve huysuzsa, o adam filozof olur” diyen, 9 yaşlı bir adam ağır ağır adımlarla yargılanacağı meydana gidiyor. “En büyük tehlike, insanın ülkesini sevmesidir. Ondan daha da büyük olan tehlike ise insanın, insanlığı sevmesidir.” C. AKYOL 10 11 12 13 14 15 16 Mahkemenin Yapısı 17 18 Mahkemede, Sokrates yalnızdır ama iddia makamı olarak öne çıkanlar Meletos, Lykon ve Anytos’ dur. 19 20 Meletos ozanlar, Lykon hatipler, Anytos ise zanaatkârlar ve devlet adamları adına ona karşı olduklarını belirtir. 21 Sokrates, baş suçlayıcısı Meletos' a yönelik ilk eleştirisini sunar: 22 23 24 “Ben de ey Atina erleri, Meletos’ un ordubozanlık yaptığını söylüyorum. Çünkü ciddi konuları alay konusu yapıyor, insanları kolayca mahkemeye vermeye kalkışıyor, aslında hiç ilgilenmediği konularda kendini gayretli ve endişeli gösteriyor.” 25 26 27 28 İlk ve önde gelen davacı Meletos olmakla birlikte, Sokrates’ in “pek bilinmeyen genç bir adam” diyerek kendisinin dahi tanımadığını bildirdiği Meletos’ un arkasında, gerçekte yeni düzenin en güçlü demokratik önderleri arasında bulunan, Otuzlar Cuntası’ na karşı verilen savaşı fiilen yürütmüş biri olan Anytos’ un olduğu bilinmekteydi. 29 Mahkemede yargıçların yanında 500 kişilik jüri vardı; dava sonunda da Sokrates, jürinin 220’ si 30 tarafından suçsuz, 280’ i tarafından ise suçlu bulunmuştu. 31 32 33 Atina yasalarına göre, jürinin kararının ardından her iki tarafın verilecek sonuç cezayı belirlemek amacıyla yeniden konuşup, ceza teklifinde bulunmaları ve jürinin de tarafların önerilerinden birini seçip kararını vermesi gerekir. 34 35 36 Savcılık ölüm cezası ister; bununla birlikte, özellikle Platon’ un anlatımından anlaşıldığı kadarıyla, Sokrates’ in önereceği bir para veya gönüllü sürgün cezasının jüri tarafından kabul edilmesi, herkesi mutlu edecek idi. 37 38 Sokrates’ e olan tüm muhalefet ve düşmanlıklarına karşın, Anytos ve arkadaşlarının Sokrates’ in kanına susamışlıkla suçlanmaları yanlış olur. Mahkeme, Sokrates’ i öldürmek için kurulmamıştı; Bu dava bağlamında yargıçlar terimi, yurttaşlık hizmeti için kurayla seçilen jüri üyeleri anlamına gelmektedir. Bugünkü gibi mahkemeyi yöneten bir yargıç yoktu! Her biri Atina’ nın yasaları uyarınca yargıda bulunmak için yemin ederdi. İsimleri bir yıllık hizmet için kurayla seçilirdi. Başkanlık eden bir yargıç bulunmadığı için onlara yargıçlar denirdi. Jüri üyelerine hizmetlerinin karşılığında para ödenirdi. Gönüllü jüri üyelerinin çoğu başka uğraşısı olmayan yaşlı insanlardı. Her biri Atina yasalarına uygun olarak yargıda bulunacağına dair yemin ederdi. Hazırlayan: Cengiz AKYOL Socrates denemeleri “Bir Günün Öyküsü” 5 / 63 1 2 3 4 5 Sokrates’ in cezalandırılması isteniyordu, hepsi o kadar! Yeni yönetim, Sokrates’ e ve onunla birlikte yandaşlarına bir gözdağı vermek istiyordu, ama olaylar istenildiği gibi gitmedi. Gerçekten de, onlar sadece Sokrates’ in sesini kesmek, susmasını sağlamak istiyorlardı; dolayısıyla, Sokrates’ in kendisi için para cezası istemesi veya sürgün önerisinde bulunması, onun dışında herkesi rahatlatacak bir çözüm olacaktı! 6 7 8 Sokrates’ e Yöneltilen Suçlamalar 1. Sokrates, gençleri baştan çıkarıyor! 2. Sokrates, kentin tanrılarına inanmayıp yeni tanrılar icat ediyor! 9 10 11 12 13 14 Sokrates düşünceleriyle, o günün Atina’ sında oluşturulmak istenilen yeni düzeni tehdit ediyordu. Sokrates, yeni düzen kurucularının gözünde biraz Sparta’ yı ve onun değerlerini temsil ediyor olarak, görülüyordu. Sokrates’ in demokrasiye olan düşmanlığını da hesaba katarsak çok da haksız değillerdi. Asıl neden, Sokrates’ in yeni demokrasinin liderleriyle uzlaşmak istememesi idi; cezalandırılmak istendi, amaç önceleri kesinlikle öldürmek değildi, bunun için de o günün sıradan insanının bile anlayacağı sebepler ileri sürüldü ve suçlandı. 15 16 Sebep, bu gün için de çoğu çağdaş (!) mahkemelerde olduğu gibi, TANRI(LARA) SAYGISIZLIK, DİNSEL DEĞERLERE SAYGISIZLIK, oldu! 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 Aristophanes ve Bulutlar 30 Bulutlar’ dan: 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 “Strepsiades- … Eskiden böyle değildi. Ahh bu savaş yok mu? İnsanlar kölelerini bile istediklerini gibi cezalandıramaz, oldular. … Oğlumun keyfi yerinde, saçını uzatıyor, arabalara biniyor, rüyasında bile araba görüyor, bense ayın yirmisi geldikçe fenalaşıyorum. Çünkü ayın yirmisi faiz zamanı. … Strepsiades- … Ödemek zorunda olduğum borçlarım var. Hem diğerleri beni faizler karşılığında ipotek göstermeye zorluyorlar. … Strepsiades- … Orası “Sofistlerin Evi”. Burada öyle insanlar yaşar ki gökyüzünden söz ettikleri zaman bunun ateşi söndürmeye yarayan bir şey olduğuna, bizim çevremizde olduğuna ve bizlerin Sokrates’ in özellikle belirttiği tek eski suçlayıcısı, Aristophanes’ dir. Genç bir adamken ve Peleponnes Savaşları sırasında Atina’ nın Delon’ dan çekilmesinin hemen ardından MÖ423 de Bulutlar’ ı yazdı. Bu oyun genel olarak o sıralar Atina’ da varolan toplumsal gerginlikleri, özellikle de savaşta pek başarılı olamayan bir kentin rahatsız edici olaylarını ve hayal kırıklıklarını bir komedi sahnesinde anlatılmış hali olarak görülmektedir. Bu oyunda Sokrates pek de övgü sayılmayacak biçimde Sofist ve doğa filozofu olarak betimlenmektedir. Ne Ksenophon ne de Platon bu yanlış betimlemeyi hoş görüyordu. Atina halkı Bulutlar’ daki sanatsal ifadeleri gerçek sanmış olabilir, bu da yıllar sonra Sokrates’ in başına iş açtı. Bulutlar’ daki birçok açıdan iyi değerlendirilmesi gereken bir eser. Aristophanes, Bulutlar’ da Sofistleri, Sokrates’ i ve daha önemlisi o günün yeni düşüncelerini olabildiğince alaycı bir dille aktarıyordu. Özellikle Sokrates’ in tanrılara bakışıyla ilgili Aristophanes’ in sözleri mahkemede savların kaynağı olmuştur, diye düşünüyorum. Hazırlayan: Cengiz AKYOL Socrates denemeleri “Bir Günün Öyküsü” 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 6 / 63 de kömür olduğuna bizi inandırırlar. Onlara biraz para verdiğin zaman tüm davaları kazanmak uğruna sana her türlü yardımı yaparlar. Feidippides- Kimmiş bu insanlar? Strepsiades- İsimlerini tam olarak bilemiyorum ama sofistler işte, bilgili insanlar. Feidippides- Ahh! Parasız herifler! Biliyorum sen Sokrates ve Ksenophon’ un da aralarında bulundukları şu atıp tutan, sarı benizli, parasız serserilerden söz ediyorsun, değil mi? Strepsiades- Sana yalvarıyorum onların yanına git. Benim için herkesten daha önemlisin, onların yanına gidip, eğitim al. … Feidippides- İstediğini yapmayacağım. Çünkü onlar gibi bir surata sahip olduğumda atlara bakamam. … Öğrenci- Zeus hakkı için sen ne terbiyesiz bir adammışsın, böyle. Hiç düşünmeden kapıyı bu kadar şiddetli bir biçimde çaldın. Senin yüzünden bulduğumuz fikri kaybettik. Strepsiades- … Bana bulduğunuz fikri söyler misiniz? … Öğrenci- … Biraz önce Sokrates, Khairefon’ a bir pirenin ayaklarının kaç misli sıçrayabileceğini sormuştu. Çünkü pire Khairefon’ un başını ısırdıktan sonra Sokrates’ in kaşına sıçramıştı. Strepsiades- İyi de bunu nasıl ölçütünüz? Öğrenci- Kimsenin aklına gelmeyecek bir yol buldu. Balmumunu erittikten sonra pirenin ayaklarını balmumunun içine soktu. Hayvan soğuduğu zaman ayağında Pers ayakkabıları oluştu. Sokrates de bunları çıkartarak mesafeyi ölçtü. Strepsiades- Ey yüce Zeus! Nasıl da bir zekanın ürünü. Öğrenci- Sokrates’ in diğer yaptıklarını da bilsen neler söylerdin kim bilir? … Öğrenci- Sfettoslu Khairefon ona sivrisineklerin hortumlarından mı yoksa kışlarından mı vızıldıklarını sordu. Strepsiades- Sokrates ne yanıt verdi? Öğrenci- Sivrisineklerin bağırsaklarının dar olduğunu, havanın içinde kuvvetle bağırsağa kadar gittiğini ve en son olarak da kıçın genişleyerek bu kuvvetli sesi çıkardığını anlattı. … Öğrenci- Geçtiğimiz günlerde bir kertenkele yüzünden (Sokrates) bulduğu bir fikri unuttu. Strepsiades- Bu nasıl oldu peki! Öğrenci- Geceleyin damda hareketlerini inceliyordu. Ağzı açık yukarıya bakarken benekli bir kertenkele Sokrates’ in üzerine sıçtı. … Strepsiades- O halde neden kıçlarını havaya dikmişler? Öğrenci- Böylece astronomiyi öğreniyorlar. … Strepsiades- … Ooo! Şu sepete tüneyen de kim? Hazırlayan: Cengiz AKYOL Socrates denemeleri “Bir Günün Öyküsü” 7 / 63 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 … Öğrenci- Sokrates … Strepsiades- … Tanrılar üzerine yemin ederim. Sokrates- Tanrılar mı? Bizim okulumuzda tanrıların yeri yoktur. Strepsiades- Peki neye yemin edersiniz? Byzantion’ daki gibi demir paralar üzerine mi? Sokrates- Tanrıların gerçekten ne olduklarını öğrenmek ister misin? Strepsiades- Zeus adına yemin ederim ki evet. Sokrates- Bizim tanrılarımız bulutlardır, onlarla tanışıp, konuşmak ister misin? … Sokrates- Zeus da kimmiş? Saçmalama, Zeus diye bir şey yok! Strepsiades- Neler söylüyorsun? Peki, yağmuru kim veriyor? Söyle bakayım? Sokrates- Tabii ki bulutlar yağdırıyor. Sana ispatlayacağım. Bulut olmadan Zeus’ un yağmur yağdırdığını hiç gördün mü? Bulutlar olmadan açık havada yağmur yağabilir mi? … Sokrates- O halde bundan sonra bizim tanrılarımız dışında başka bir tanrıya tapmamaya, hava, bulutlar ve söze inanmayı kabul ediyor musun? Strepsiades- Diğerlerini görsem bile onlarla konuşmayacağım. Ne kurban keseceğim, ne şarap dökeceğim ne de tütsü yakacağım, bundan sonra.“ 20 21 22 23 24 Sokrates, demokrasiyi küçümseyen ve Sparta’ yı idealize eden Atinalılar’ dan biriydi. Sokrates’ in bu eğilimine yönelik ilk gönderme Aristophanes’ in MÖ414 de yazdığı Kuşlar başlıklı neşeli komedisinde yer alır. O sıra Sokrates yaklaşık elli beş yaşındadır. Aristophanes, Sokrates’ i Sparta yanlısı Atina vatandaşlarının hayranlık duyduğu bir sima olarak sunar; ona Sparta Delisi, der. 25 26 27 28 Anytos 29 30 31 Sokrates’ in üç suçlayıcısı arasından Atina’ da en etkili olan kişi Anytos idi. Diğer iki suçlayıcı olan Meletos ve Lykon hakkında Savunma’ da Sokrates’ in söyledikleri dışında çok az şey bilinen belirsiz simalar idiler. 32 33 34 35 36 37 Anytos, Atina’ nın güçlü, üst sınıftan gelen sonradan zengin olan politikacılarından biridir. Anytos, Peleponnes Savaşı' nda general olarak hizmet vermiştir. Savaş sırasında Pilos’ u Spartalılara karşı kaybetmiş ve ihanetle suçlanmıştır. Aristoteles’ e göre daha sonra jüriye rüşvet vererek suçsuz bulunmuştur. Anytos, Otuzlar tarafından malları elinden alınarak sürgün edildi. Bundan sonra Anytos, Otuz Tiranların yönetimden düşürülmesinde oynadığı önemli rolle destek kazanmıştır. 38 39 Otuzların Yönetimi, Atina’ da güç elde ettiğinde, demokrasiyi destekleyenleri yeniden başa getiren başarılı bir isyana öncülük etti. MÖ403-402 deki, Otuzlar Yönetimi’ nden önce ki ve bu yönetim Anytos, Anthemion’ un oğlu, Sokrates’ in suçlayıcılarından biridir. Atina' daki demokratik güçlerin önde gelen destekçilerinden biridir. Platon Anytos’ u Menon adlı diyalogundaki konuşmacılardan biri olarak tasvir etmiştir. Hazırlayan: Cengiz AKYOL Socrates denemeleri “Bir Günün Öyküsü” 8 / 63 1 2 sırasında teşebbüs edilen bir suçla yargılanmayı önleyen genel affın kabul edilmesini düzenlemede etkin olarak rol aldı. 3 4 5 6 7 8 Anytos, Kritias’ ı deviren ve şehre yeniden demokrasi kazandıran silahlı direniş hareketinde öncü rol oynamış zengin bir deri tabakhanecisiydi. Bazen Anytos fanatik demokrat olarak resmedilir. Gerçekten de Britanya Açık üniversitesi’ nin Sokrates Üzerine Kaynak Kitap başlıklı çalışması Anytos’ u bir sol siyasetçi olarak nitelendirir. Aslında Anytos, tam demokrasiden hoşlanmamış ama çok geçmeden de demokrasiyi, yaşam ve mülkiyet hakkı açısından çok daha güvenli ve dar bir aristokratik diktatörlük karşısında tercih edilir bulmuş, zengin orta sınıf liderlerinden biriydi. 9 10 11 12 13 14 15 Muhalif konuma çekildikten sonra diktatörlerce mülküne el konulmasından ötürü Anytos ağır kayıplara uğradı ve büyük eziyetler çekti. Fazlasıyla para kaybetmesine rağmen bu sekiz aylık savaş süresince, demokrasinin yeniden kurulmasından sonrada kaybettiklerini yeniden kazanmak için hiçbir girişimde bulunmamıştır; bu tutumu ayrıca onun Atina’ lıların gözünde saygınlık kazanmasına yardımcı olmuştur. Diktatörlere, mallarının listesini kimlerin verdiğini bildiği halde eski defterleri açmada ya da soygunculara karşı dava yoluna gitmedi; aksine bu konuları af kapsamına aldırdı. 16 Anytos’ un oğlu da Sokrates' in öğrencilerindendi. 17 18 19 Sokrates’ e dava açılmasının baş sorumlusu, isteklisi Anytos’ du. Anytos, davadan öncede davadan sonrada çok güçlü bir liderdi. Anytos niye bu davada ısrarlı olmuştur, bununla ilgili iki neden ileri sürülür: 20 21 22 1. Sokrates sık sık Anytos’ un başında olduğu demokratik hükümeti eleştirmektedir. Anytos Sokrates' in eleştirilerini yeni tesis edilmiş demokrasi için bir tehdit olarak görerek, endişelenmiş olabilir. 23 24 25 2. Sokrates Anytos’ un oğlunu eğitmiştir ve muhtemelen Anytos, Sokrates’ in öğretilerinin oğlunun aklını zehirlemesi nedeniyle veya oğlunu babası tarafından oluşturulmuş olan kariyerinden uzaklaştırdığı için suçlamıştır. 26 27 28 29 Anytos, dava boyunca gençlerin yozlaştırılması suçlamasında bulundu ve buna önem verdi. Aslında, Anytos’ un sorunu Sofistlerdi; Sofistlerden nefret ediyordu ve her nasılsa Sokrates’ le Sofistler arasında da bağlantı kuruyordu. Platon’ un deyimiyle, Anytos, Sofistlerden akla sığmayacak ölçüde ve bağnazca nefret ediyordu. 30 31 Geleneksel değer ve kurumların savunucusu olan Anytos, ortalıkta dolaşıp siyasetçileri aptal durumuna düşüren Sokrates’ in genç takipçilerine öfkeleniyordu. 32 33 Platon’ un onu, Sokrates’ in yargılanmasının Atina’ nın yararına olacağına gönülden inanan, gayet ciddi ve vatansever biri olarak tanımlamaktadır. 34 35 36 Anytos, demokratik rejimin geri gelmesi için Thrasybulos ile birlikte çok çalıştı. Barışa inanan biri olarak her türlü dinamik dış siyasete karşı koydu. Knidos galibi Konon' un Atina'ya gelmesiyle MÖ394’ de siyaset hayatından çekildi, daha sonra sürgüne gönderildi ve taşlanarak öldürüldü. 37 38 39 40 Hazırlayan: Cengiz AKYOL Socrates denemeleri “Bir Günün Öyküsü” 9 / 63 1 2 3 MÖ 399 Öncesi Atina, Üç Deprem 4 5 6 7 8 Kentin havası tartışma, deneyim ve yaratıcı atılım bakımından bütün sanat ve düşün dallarını besliyordu. Bu dönemin en önemli tanığı, siyasal, düşünsel ve edebi kişilikleri acımasızca taşa tutan Atina komedyasına tanınan serbestliktir. Tarihteki en yaratıcı ve üretken çağlardan biri olarak, 5. Yüzyıl Atina’ sı düşünce özgürlüğü ile siyasal özgürlüğün bir arada bulunduğu en belirgin örnektir. 9 10 11 12 13 Atina Agorası, kentteki düşünsel yaşamın merkezi olduğu kadar, demokrasi ve ticaretin de merkezi idi. Devlet daireleri burada bulunur, halka yapılan duyurular, çıkarılan yasalar burada ilan edilir, mahkemeler burada toplanırdı; dünyanın her yerinden gelen mallar burada alınır, satılır, Atina’ nın mali çıkarları burada korunurdu. Agora söyleyecek, soracak, öğretecek ya da öğrenecek bir şeyi olan insanların toplandığı yerdi. 14 15 16 17 Atina’ da hiçbir kamu savcısı yoktu. Her vatandaş bir ithamname hazırlayabilirdi. Kaynağı belirsiz suçlamalar ve özellikle komedi şairleri, Sokrates’ e karşı bütün hayatı boyunca bir önyargı inşa ediyor idiyse, peki nasıl oldu da yetmiş yaşına gelinceye dek hakkında kimse bir şikayette bulunmamıştı! 18 19 20 21 Ne oldu da, Sokrates’ in şakaları ciddiye alındı? Önyargıyı koğuşturmaya dönüştüren ne oldu? Öyle sanıyorum ki bu soruların yanıtı, üç siyasi depremde aranmalıdır. Söz konusu depremler Sokrates’ in yargılanışının öncesi itibariyle on yılı biraz aşan bir zaman diliminde gerçekleşti; şehrin dahili güvenlik duygusunu sarstığı gibi vatandaşlarının da yüreğine korku, kaygı ve kuruntu saldı. 22 23 24 25 26 Bu tehlikeli olaylar, MÖ411, 404 ve 401 yıllarında olmuştu. 411 ve 404 de Atina’ daki muhalif unsurlar Spartalı düşmanlarla işbirliği halinde demokrasiyi tatil edip, diktatörlük kurmuş ve bir terör yönetimi ortaya çıkmıştı. 401’ de, yani yargılamadan iki yıl önce ise demokrasiye tekrardan son vermek üzereydiler. Sokrates’ in önde gelen etki halkasında ön planda yer alan genç öğrencileri her üç darbede de başat bir rol oynamıştı. 27 28 29 Sokratesleşmiş gençler artık hiç de şık ve yakışıklı bir görüntü vermiyordu. Bu gençler, Dört Yüzler’ in 411’ de, Otuzlar’ ın da 404’ te şehri kendileriyle terörize ettiği yıldırım müfrezeleri’ ne dönüşmüştü. Davanın yargıçlarının belleğinde bu olaylar çok taze olarak vardı. 30 31 32 33 411’ 34 35 36 411 ve 404’ te demokrasi bir halk isyanıyla değil de bir grup ihtilalci tarafından rafa kaldırılmıştı. 37 38 39 40 Savunma’ da, Sokrates yaşamı boyunca synomosias’ ta rol almaktan kaçındığını söylemektedir. Bu sözcüğü entrikalar olarak çevirebiliriz. Ayrıca bu sözcük eski Hellen’ de aristokratların birbirlerine yardım etmeyi ve demokrasiye karşı mücadele vermeyi yeminle taahhüt ettikleri şu ya da bu ölçüde gizli kulüpler ya da tertip faaliyetleri için kullanılıyordu. İlk olarak oligarşik parti Perikles’ in zamanında Atina, çağın öteki kültür merkezlerinden farklı olarak zihinsel çalışmalar için, özgür bir ortam sağlıyor ve eski dünyanın her yerinden düşünürleri kendine çekiyordu. in olaylarına dair Tucidides MÖ460-395, 404’ ün olaylarına dair Ksenophon’ un Hellenica’ sı yön gösterici olmaktadır. Dört Yüzler’ in gerçekleştirdiği birinci diktatörlük yalnızca dört ay, Otuzlar’ ın gerçekleştirdiği ikinci diktatörlük de sekiz ay sürmüştü. Fakat her iki diktatörlük de kısa ama unutulmayacak bir zaman diliminde muazzam korkular yaymıştı. Hile ve şiddet unsurunu kullanmak ve Spartalı düşmanlarla gizlice işbirliği yapmak zorundaydılar, çünkü Atina’ nın içinde son derece zayıf bir desteğe dayanıyorlardı. Hazırlayan: Cengiz AKYOL Socrates denemeleri “Bir Günün Öyküsü” 10 / 63 1 2 3 4 5 6 üyelerinin seçilmelerini, mahkemeye çıkarıldıklarında da beraat etmelerini sağlamak amacıyla kurulmuş ya da düzenlenmiş ve MÖ 5. yüzyılın sonlarına doğru gerçekleşen ihtilallerde çok önemli bir rol oynamıştı. Sokrates, işte bu gruplarda rol almadığını söylüyordu. Ancak, her şeye karşın, Sokrates ve bu synomosias’ lar demokrasiye yönelik bir hoşnutsuzluk paylaşıyorlardı. Yine şunu da unutmamak gerekir, teşkilat kurma hakkı Solon zamanına dayanan Atina yasalarıyla teminat altına alınmıştı ve bu tür aristokratik kulüpler hukuken hiçbir koğuşturmaya uğramamıştı. 7 8 Bu cemiyetlerdeki bazı gençler halk liderlerini yok edip halkı başsız bırakmak ve bir kargaşa ortamı yaratmak amacıyla suikast timleri kurmuştu. Tarihçi Tucidides’ in dediğine göre: 9 10 “Bu işleri yapan kimseler için hiçbir araştırma söz konusu olmadığı gibi, şayet şüpheliler varsa herhangi bir yasal işlem de yapılmıyordu.” 11 12 13 14 15 16 Peleponnes Savaşı MÖ431-404 sonunda Atina teslim olduğu zaman da benzeri bir ihtilal tertibi gündeme gelmişti. Aristoteles’ in dediğine göre, Spartalı General Lysander oligarşi partisinden yana tavır koydu. Spartalılar’ ın ne yapacağından bütün halk o kadar korkmuştu ki Atina Meclisi bile demokrasiye son verme yönünde oy kullanmıştı. Böylece 404’ te Otuzlar iktidara geldi. Otuzlar’ ın çoğu demokrasi karşıtı sürgünlerden ibaretti. Üstelik bunlardan bazıları Sparta tarafında savaşmıştı. 17 18 19 “Şimdi farkında değilsiniz ama sizden hesap soracak olanlar şimdiye dek zor zaptettiğim insanlardan çok daha fazla olacağı gibi çok daha sert de olacaklar.” Sokrates, Apology (Savunma)-Platon 20 21 22 23 24 25 26 27 411 ve 404 yıllarında demokrasi, haklarından yoksun edilmiş yoksul halka karşı, aristokratlar ve 28 29 30 31 403’ te yeniden tesis edilen demokrasi, yaşamını yitiren birkaç aristokratik lideri istisna edersek, 32 33 34 Tüm bu olaylar olurken Sokrates ne yaptı? O çatışmalar ve varılan çözümler süresinde Sokrates, aristokratların, kendi orta sınıfının ya da yoksul kesimin yanında yer almadı. Atina’ nın en konuşken adamı, sesine en çok gereksinim duyulduğu bir zamanda sessizliğe gömülmüştü. 35 36 “İsa Kudüs için ağlamışken Sokrates Atina için bir damla gözyaşı bile dökmemişti.” Gregory Vlastos 37 Sokrates, Savunma’ nın bir yerinde yargıçlara, 38 39 40 “Chaerephon’ u biliyorsunuz, severim onu. Gençlik zamanlarından beri benim yoldaşım ve sizin de demokratik partinizin katılımcısı olduğu gibi, sürgüne de dahil edildi ve sizinle birlikte geri döndü.” der. orta sınıf mensuplarının oluşturduğu bir koalisyonca yok edildi. Fakat söz konusu koalisyon; aristokratlar, tıpkı yoksul sınıf gibi orta sınıfı da silahsızlandırıp oy hakkından yoksun etmeye ve oligarşik ya da mülk sahiplerine özgü bir ayrıcalığa dayalı “cumhuriyetçi” bir hükümet yerine bir diktatörlük kurmaya kalkınca iki defa bozuldu. Aristokrat diktatörlerin 411 ve 404’ teki uygulamaları zalim, haris ve kanlıydı. Atina tarihinde temel insan ve mülkiyet hakları bu iki ara dönemdeki kadar tehlikeye düşmemişti. Her iki dönemde de orta sınıf -kendi lehlerine- yoksul sınıfla ittifak kurmak ve demokrasiyi yeniden tesis etmek durumunda kaldı. çalışan sınıf ve kesimler -antik çağlar boyunca hayranlıkla anılacak- genel bir af ilkesi üzerinde uzlaşmaya vardı. Sınırlı oy hakkına dayalı orta sınıf kuralını desteklemesine karşın Aristoteles de yeniden tesis edilen demokrasiyi takdir ve sevinç duygularıyla karşıladı. Hazırlayan: Cengiz AKYOL Socrates denemeleri “Bir Günün Öyküsü” 11 / 63 1 2 Sokrates çok açık olarak “sizin demokrat partiniz” demektedir. Siz ve biz, Sokrates ve onlar yani demokratlar ayırımını çok açık olarak görürüz. 3 4 5 6 7 Sokrates’ in, Otuzlar’ ın devrilişinden sonra da bir değişim gösterdiğine dair ne Platon’ da ne de Ksenophon’ da bir kanıt, bir belirti vardır. Sokrates, demokrasi ve siyaset karşıtı öğretilerini yine yaymaya başlamıştı. Sokrates’ in söylem tonu bizzat söyleminden daha da saldırgandı. Ne ton ne de söylem değişmişti. Uzlaşmaya katılmamıştı. Görünen o ki 411, 404 ve 401 olaylarını doğru analiz edememişti. 8 9 10 11 12 13 14 Kritias ve arkadaşları sekiz aylık kısa hakimiyet dönemlerinde, Spartalılar’ ın Peleponnes Savaşı’ nın son on yılında öldürdüklerinden neredeyse daha fazla sayıda olmak üzere 1500 Atinalı’ yı katletmiştir. Ksenophon’ un bu tespitini Aristoteles de doğrular. Aristoteles’ in dediğine göre Otuzlar demokratları saf dışı bıraktıktan sonra daha üst sınıflara saldırmış ve hem potansiyel muhalefet kaynaklarını ortadan kaldırmak hem de bu sınıfların mülklerini yağlamak amacıyla önde gelen insanları öldürmeye başlamıştı. Otuzlar vatandaşlık haklarını mümkün olduğunca az sayıda insana özgü kılmak amacıyla ellerinden geleni yapıyorlardı. 15 16 17 18 19 20 21 Çoğu zaman Sokrates’ in Otuzlar’ la da özellikle Kritias’ la ciddi uzlaşmazlıkları oldu, özellikle Salamisli Leon olayı, Sokrates’ in Otuzlar’ a karşı en ciddi çıkışıydı, ama Sokrates savunmasında bu gerçeği kullanmadı. Ksenophon’ a göre Sokrates’ in felsefe yapması da öğrencileriyle konuşması da Otuzlar tarafından yasaklanmıştı. Ancak bu konudan Platon, Savunmasında hiç değinmez; tespitin bir dedikodu olması olasılığı da yüksektir. Ya da Platon’ un kendisi de oligarşiden yana olduğu için, Otuzlarla Sokrates arasındaki kavganın oligarşiye zarar vermesini istememiş olabilir. 22 Cadı Avı 23 24 25 26 27 Yaklaşık olarak MÖ432’ de ya da bu tarihten bir veya iki yıl sonra doğaüstü olayları yadsımak ve astronomi öğretimi, suçlamak konusu davranışlar haline geldi. Bundan sonraki otuz yıl boyunca bir dizi dinsel sapkınlık davasına tanık olundu. Atina’ nın ilerici düşünce önderlerinin çoğu bu davaların kurbanları arasındaydı: Anaksagoras, Diagoras, Sokrates, Protagoras, Euripides. Bu davlarda beraat neredeyse hiç söz konusu değildi. 28 29 Bu cadı avına ilişkin kanıtlar ancak Roma dönemi yazarlarınca, özellikle de Sokrates’ ten beş yüzyıl sonra yaşamış Plutarkhos tarafından söz konusu edilmeye başlanmıştı. 30 31 32 “Tanrılara dair olarak, var olup olmadıklarını bilmeye hiçbir aracım yok. Bu konuda bilgi edinmeyi zorlaştıran çokça engel var; hem meselenin belirgin olmayışı hem de insan ömrünün kısalığı.” Tanrılar Üzerine-Protogoras 33 34 35 36 37 38 39 Demokrasinin Sorunları Demokrasinin en bildik risklerinden biri, oldukça sığ ve vasat insanların, bir toplumu onun bir bütün olarak geleceğini hesaba katacak şekilde yönetme ehliyetinden yoksun kimselerin yönetici olabilmelerine olanak sağlaması. Bu risk, birçok yerde ve zamanda olduğu gibi, Atina’ da da o gün potansiyel bir tehlike olarak vardı. Buna bakarak, o gün Atina’ da demokratik yönetimin iktidara taşıdığı Meletos ve Anytos’ un sığ, kültürsüz ve felsefesiz adamlar olduğunu ileri sürmek kolaycılık olur. Hazırlayan: Cengiz AKYOL Socrates denemeleri “Bir Günün Öyküsü” 12 / 63 1 2 Evet, o günün Atina’ sında tüm görevliler kura sistemiyle belirleniyordu ama kura sistemi o kadar da ….. 3 4 5 6 7 Sokrates, genel olarak demokrasiyi, özel olarak da Atina demokrasisini, şu halde, öncelikle onun yönetim işinde görev yapacak kamu görevlilerini kura ile seçmesi nedeniyle eleştirir. Meclis ihtiyaç duyduğu zaman birtakım konularda işin uzmanına başvurduğuna göre, Sokrates çok daha önemli bir iş, bir sanat olan polisi yönetme işinde de benzer bir uzmanlıktan yararlanılmamasının çok saçma hatta budalaca bir şey olduğunu düşünür. 8 9 10 11 12 13 14 Sokrates’ in zamanında yaşanan en büyük iki siyasi sarsıntı önce MÖ 411’ de sonra da MÖ 404’ te demokrasinin askıya alınmasıydı. Sokrates, ne demokrasinin devrilmesinde ne de yerine getirilende hiçbir rol almadı. Sokrates ne iktidarı ele geçiren hoşnutsuz aristokratların, ne bu aristokratların öldürdüğü ya da kentten sürgün ettiği demokratların, ne de diktatörlerin çok geçmeden muhalefete ittiği ılımlıların tarafını tuttu. İkinci diktatörlük yani Otuzlar Diktatörlüğü zamanındaki cesur ve mert fakat sessiz sivil itaatsizliği hariç olmak üzere Sokrates, çatışmanın dışında kaldı. 15 16 17 Demokrasinin MÖ411 de askıya alınması olayı, Sokrates’ in gözdesi Alkibiades’ in, MÖ404 de askıya alınması olayı da Sokrates’ e yakın gözüken Kritias ve Kharmides’ in önderliğinde gerçekleştirilmişti. 18 19 20 Neden Sokrates 1. ? 21 22 23 24 25 Belki de sonun başlangıcı, MÖ406 ve 404/3 de başlamıştı. MÖ406 da Sokrates, Arginusae’ deki savsaklıkları nedeniyle kendilerine suçlama yöneltilecek sekiz komutanın birarada yargılanması istemine, yasaya karşı olduğu ve aceleci bir hükmü kışkırtmak için hesaplandığı zemininde karşı çıkar. Yine, MÖ404/3 de Otuzların, Salamisli Leon’ un tutuklanmasında yer alması istemlerini geri çevirir. 26 27 28 Gençleri yozlaştırma suçlamasının arkasında hiç kuşkusuz Sokrates’ in Alkibiades ve Kritias’ ı eğitmiş olması düşüncesi yatıyordu. Özellikle Alkibiades bir süre için Sparta’ dan yana geçerek Atina’ yı büyük sıkıntılara düşürmüştü; Kritias ise Oligarkların en zorbasıydı. 29 30 “Siz Sofist Sokrates’ i ölüme gönderdiniz, çünkü Kritias’ ı eğittiği gösterildi.” Aeskines 31 32 33 34 Suçlayanlar hiç kuşkusuz Sokrates’ in duruşmayı beklemeksizin gönüllü sürgüne gideceğini sanıyorlardı, ama gitmedi. MÖ399’ daki yargılanma için kaldı ve mahkemede kendini savundu. Yargılamada Sokrates askerlik hizmetini yapmış ve Oligarşi sırasında Kritias’ a karşı çıkmış olmasından büyük ölçüde yararlanabilirdi; ama yalnızca olguları sundu. 35 36 37 38 Sokrates’ e yöneltilen suçlama ve onun hakkında açılan dava önemli ölçüde demokratik partinin ona karşı beslediği politik husumet ve düşmanlıkta yatmaktaydı. Bugün birçoğumuza ters gelir, belki de anlamakta zorluk çekeriz ama Sokrates yaşamının hiçbir döneminde demokrat olmadı, demokrasiyi desteklemedi! Sokrates’ e beslenen kinin temelinde, Ama şunu da söyleyelim ki, davanın başında düzenin savunucularının, mahkemenin kafasında ya da gizli gündeminde Sokrates’ e ölüm cezası vermek yoktu! Hazırlayan: Cengiz AKYOL Socrates denemeleri “Bir Günün Öyküsü” 13 / 63 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 Sokrates’ in demokrasiye inanmaması yatıyordu! Platon’ un eşsiz savunma metnine bakıp da bu durumu da göz ardı etmememiz gerekir, diye düşünüyorum. Sokrates’ in, kendisi ile ve mevcut politik durum ya da reel politika arasındaki yumuşatılması veya çözümlenmesi imkansız antagonizma -uzlaşmaz çelişki- nedeniyle mahkemeye verilmesi, muhtemelen iki şekilde ifade edilebilir. Sokrates, demokratik veya geleneksel politika ve politikacılar ile hoşa gideni değil, fakat en iyi olanı amaçladığı için gerçek politika diye tanımladığı; kendisinin, ruhun değerleri üzerine inşa edilmiş, bu yüzden kaçınılmaz olarak etik üzerinden yürütülmesi gereken ve “Atinalılar’ ın ruhlarını olabildiğince iyi kılma” görevi ya da amacıyla yükümlenmiş yeni politika anlayışı arasındaki antagonizmadır. Karşıtlık bu yüzden geleneksel, demokratik politikanın temsilcisi olan Anytos ile yeni politikanın temsilcisi olarak ortaya çıkan Sokrates arasındaki bir karşıtlıktır. Bununla birlikte, Anytos açısından Sokrates’ e işte bu temel üzerinde bir takım politik suçlar isnat etmek veya onun Kritias ya da Kharmides’ le olan eski dostluklarına gönderme yapmak, demokrasinin restorasyonu sırasında, 403 yılında ilan edilen ve Anytos’ un sadık kaldığı barış sürecine aykırı olacaktı. Bundan dolayı, Sokrates’ e yöneltilen ve pek de aslı astarı olmayan dini suçlama, gerçek politik suçlama için bir kılıf işlevi görmüştür. Anytos, zengin bir sepicinin -deri işiyle uğraşan- oğluydu; strategos -Genelkurmay Başkanıseçildi ve Pylos' un yardımına gönderildi. Fırtınaya tutulunca yardıma yetişemedi ve müstahkem kent teslim oldu, MÖ409. Suçlandı, ama serveti sayesinde yargıçları satın alabildi. Theramenes' in dostu olan Anytos, Otuzlar tarafından sürgün edildi ve servetine el kondu. Demokratik restorasyonda etkin bir rol oynadı. Ahlak ve siyaset konularındaki inançları nedeniyle Sokrates'in başlıca suçlayıcısı olduğu anlaşılmaktadır. Bize bugün ilginç gelebilir ama, o gün ki iktidar Sokrates’ i demokrasinin düşmanı olarak kabul ediyordu. 25 26 27 28 Karşıtlık ikinci olarak, temsil ettiği entelektüel ve manevi değerlerle toplumsal bir güç meydana getiren Sokrates’ ten korkan muhafazakârlar(!) veya daha doğrusu geniş halk kitleleri ile kişiliğinde veya yarattığı Sokrates imgesinde erdem, eğitim ve devletin içi içe geçmiş olduğu Sokrates arasındaydı. 29 30 Sokrates, hiçbir otoriteye inanmayan, devleti geleneğin istikrarından yoksun kılan bir adam izlenimi bırakmaktaydı. 31 32 33 34 Eduard Zeller’ göre, dava, gerçekte, geleneksel olarak birbirine kenetlenmiş kitlelerin içgüdüsünün, entelektüel güçleri ortalamanın üstünde olan ve komedianın yirmi yıldan fazla bir zamandan beri her türlü tanrıtanımaz yeniliklerin baş sorumlusu olarak damgaladığı insana karşı ayaklanmasıydı. 35 36 37 38 39 40 Neden Sokrates 2. ? Sokrates ile doğduğu kent arasındaki çatışmanın, vatandaşı Atinalılar’ dan ve aslında genel olarak antik dönem Hellenlerden üç temel felsefi meselede köklü bir şekilde farklılaşmasından kaynaklandığını görürüz. Bu farklar, sıradan ölümlülerin ilgi duymayacağı belirsiz soyutlamalar olmayıp, Hellenlerin gönül verdiği kendi kendini yönetme şeklinin özbeöz temellerine meydan okuyordu. Hazırlayan: Cengiz AKYOL Socrates denemeleri “Bir Günün Öyküsü” 14 / 63 1 2 3 İlk ve temel anlaşmazlık toplumun doğası üzerineydi. Bu toplum, Hellenlerin dediği gibi bir polis yani özgür bir kent toplumu muydu? Yoksa bu toplum, Sokrates’ in sıkça söylediği gibi “sürü” müydü? 4 5 6 7 8 9 10 Gerek vatandaşlığın sınırlandırıldığı oligarşilerde, gerekse özgür birey olarak doğan bütün erkeklerin vatandaş sayıldığı Atina gibi demokrasilerde büyük memuriyetler seçimle doldurulurdu; fakat diğer birçok memuriyet de bütün vatandaşlara hükümete katılım açısından eşit fırsat sağlamak amacıyla kura ile doldurulurdu. Her vatandaşın, yasa tasarılarının yasalaştığı mecliste oy kullanma, konuşma ve bu yasaların yorumlandığı ve uygulandığı mahkemelerde jüri üyesi olarak bulunma hakkı vardı. Sokrates’ in yaşadığı dönemde Atinalılar’ ın yaşamına bu ilkeler hakimdi ve Sokrates ile öğrencilerinin karşı çıktığı ilkeler de bu ilkelerdi. 11 12 Atina’ da esas da bir tür iki partili sınıf mücadelesi vardı. Her iki taraf da kentin, o kent vatandaşlarınca yönetilmesi gerektiğinde hemfikirdi. 13 14 15 Sokrates, ne oligarşi ne de demokrasi taraftarıydı. Her iki yakadan da ayrı bir noktada duruyordu. Hem Ksenophon hem de Platon tarafından çeşitli şekillerde yapılan anlatımlarda da gördüğümüz şekliyle Sokrates’ in ideali; ne azınlık ne de çoğunluğun, fakat “bilen kimsenin” yönetimidir. 16 17 18 19 20 Sokrates, sadık bir monarşist gibi düşünmektedir. Sokrates’ in yaşadığı döneme dek kırallık Hellen kent devletlerinden uzaklaşmış ve yalnızca barbarlar arasında ya da Makedonya gibi yarı-barbar alanlarda tutunmuştu. Sokrates’ in hayran olduğu, o zaman hala kalıtsal kıralların bulunduğu tek Hellenik kent devleti olarak Sparta’ da, bu kıralların otoritesi, savaş zamanındaki askeri kumandanların sahip olduğu otorite düzeyine indirgenmişti. 21 22 23 Atina demokrasisi Sokrates’ in yaşadığı dönemde iki defa kesintiye uğradıysa da, demokrasi karşıtları demokrasi yerine kırallık değil de daha çok Cumhuriyetçi Roma’ nın aristokrat Senatosu’ nda olduğu gibi bir oligarşi yerine koymaya çalıştılar. 24 25 26 27 28 29 Ksenophon’ a göre suçlayıcı, Sokrates’ in; arkadaşlarına Atina’ nın yasalarına tepeden bakmayı öğretmiş, onları kurulu anayasal düzeni aşağılamaya sürüklemiş ve şiddet yanlısı olduğunu söylemiştir. Suçlayıcı, bu bozguncu gençlerin en önde gelenleri olarak da Kritias ve Alkibiades’ i söyler; bu gençler hakkında “hiç kimse devlete bu kadar kötülük getirmedi” der. Otuzlar Diktatörlüğü’ nün önde gelen kişisi olan Kritias “hırs ve şiddet bayrağını taşımıştı”, öte yandan Alkibiades de demokratik düzen altında “ahlaksızlık ve saygısızlıkta herkesi geçmişti”. 30 31 32 33 34 MÖ404’ 35 36 37 38 39 Alkibiades, aristokrat rakiplerinin çevirdiği dolap sonucu, Atina’ nın kutsal gizemlerine bir içki partisinde saygısızlık etmiş olmakla suçlanmıştı. Alkibiades yargılanmak üzere Atina’ ya dönmek yerine kaçmayı tercih etti. Dahası, Alkibiades tarafsız bir ülkeye değil de Sparta’ ya sığındı; askeri yetenek ve uzmanlığını Spartalılar’ a sundu. Bu kusurlu kahraman sürgünde, bir grup suikastçı tarafından öldürüldü. Plutarkhos’ a göre suikast eski rakibi Kritias tarafından düzenlenmişti. 40 41 Alkibiades her şeye karşın zaman zaman demokrasi lideriydi, Kritias ise amansız bir demokrasi düşmanıydı. te meclisin yerine geçen dar oligarşik kadronun adlandırıldığı şekliyle Otuzlar Diktatörlüğü, Spartalılar’ ın Peleponnez Savaşı’ nda Atinalılar’ a galip gelmesi öncesindeki gizli tertibiyle kuruldu. Diktatörlük döneminde Spartalı muzafferlerin piyonu olarak işlev görmüş sadakatsiz aristokratlar arasında Kritias ve Kharmides de vardı. İkisi de Platon’ un akrabasıydı; Kritias kuzeni, Kharmides ise amcasıydı. İkisi de aynı zamanda Sokrates’ in yakın dostlarıydı! Hazırlayan: Cengiz AKYOL Socrates denemeleri “Bir Günün Öyküsü” 15 / 63 1 Suçlayıcı, Sokrates’ in Homer’ den aldığı, 2 3 4 “Sabit oturun ve sizden daha iyileri dinleyin: Siz savaşçı değilsiniz ve zayıf bir kimseye ve savaşta ve konsilde asla güvenilmez” Memorabilia(Sokrates’ ten Anılar)-Ksenophon 5 6 bu satırları avam ve fakir halkı cezalandırmaya onay verdiği şeklinde yorumladığını söylemişti. Ksenophon ise Sokrates’ in asla böyle bir şey söylemediği yönündedir. 7 8 “Bilen hükmeder, diğerleri de itaat eder.” Sokrates, Memorabilia(Sokrates’ ten Anılar)-Ksenophon 9 10 11 Sokrates’ in kendisine ve öğrencilerine sorduğu en önemli sorulardan biri, erdem nedir? Sokrates’ in erdemi tanımlamaya yönelik birçok çabası içinde yapmayı göze aldığı tek tanım, erdemi bilgiyle eşitlemek şekildeydi. Bu da ikinci önemli soruyu gündeme getirmişti: Bilgi nedir? 12 13 Erdem bilgiydi ama gerçek bilgi de Sokrates için ulaşılamazdı. Bu kadarcık bilgi bile ancak çok küçük bir azınlık tarafından kavranabilirdi. 14 15 16 17 18 19 Demokrasinin kuvvet yoluyla devrilmesine dair Sokrates’ in öğütte bulunduğunu gösteren hiçbir delil yoktur. Sokrates’ in ikna etmeyi şiddete yeğlediği yönünde Ksenophon’ un verdiği bilgiden şüphe etmek için de herhangi bir sebep yoktur. Ancak Sokrates her fırsatta, Atina demokrasisini hor görmüş, özellikle kurayla memuriyete seçilmeye alaycı yaklaşmıştır. Özellikle bu alaycı yaklaşım, öğrencilerinin kurulu düzeni küçümsemelerine yol açmış, onları şiddet yanlısı insanlar haline getirmiştir. 20 Sokrates, Atinalılar’ ın şu gibi sorularıyla karşı karşıya kalıyordu: 21 “Başını belaya sokan şey nedir, Sokrates? Seni hedef tutan bu önyargılar nereden kaynaklanıyor?” 22 23 Sokrates’ in, erdemi ele geçirilmez bilgiyle özdeş tutması, sıradan insanların ümidini kırmış ve bu insanların kendi kendilerini yönetme kapasitesini yadsımıştı. 24 25 26 27 28 29 Birincisi ve en önemlisi olmak üzere Sokrates, kentin en yüksek memuriyetlerini ellerinde bulunduran ve hatip olarak mecliste etkin bir rol oynayan devlet adamlarını sorgulamaya başlamıştı. Sonra trajedi şairlerini de eleştirmeye başlamıştı. Son olarak da Sokrates, Atinalı zanaatkarları da cahil ve yetersiz olduğunu sıkça belirtmeye başlamıştı. Bu nedenledir ki mahkemede Meletos ozanlar, Anytos zanaatkârlar ve devlet adamları, Lykon ise hatipler adına ona karşı olduklarını belirtir. 30 31 32 Tanrılara inanmama meselesine gelince, Atinalılar hem komedi hem de trajedi oyunlarında tanrılara saygısızca muamele edilmesine alışkındı. Sokrates’ in yaşadığı dönemden geriye doğru iki yüzyıl boyunca filozoflar doğa biliminin ve metafizik araştırmanın temellerini kuruyorlardı. 33 34 Son değerlendirmede, Sokrates’ in başını belaya sokan, felsefi ya da teolojik görüşleri değil de siyasi görüşleri olmuştu. Sokrates’ in dini görüşlerini tartışmak dikkatleri asıl meselden uzaklaştırır. 35 36 Neden Sokrates 3. Esas Mesele! 37 38 39 “Meclis bir inşaat projesi gerçekleştirmeye çalıştığında, bu projeyi yönlendirmek amacıyla inşaatçıları çağırdığını söyler. Şayet kentin donanması ya da ticaret gemileri filosu genişletilecekse meclis, tersane işçilerini çağırır. Meclis, eğitimli ve işi bilen uzmanlara güvenir. Ne kadar yakışıklı, Sokrates, Protagoras’ a: Hazırlayan: Cengiz AKYOL Socrates denemeleri “Bir Günün Öyküsü” 16 / 63 1 2 3 4 5 6 7 zengin ve soylu olursa olsun, şayet uzman olmayan biri konuşmaya kalkarsa, meclisteki vatandaşlar alaylı amaçlı olmak üzere sadece gülerler. Fakat meclis temel hükümet meselelerini görüşmek üzere toplandığında, bu konudaki meclis üyelerine tavsiyede bulunmak üzere ortaya çıkan adamlar eşit ihtimallerle pekala bir demirci, bir ayakkabı zanaatkarı, bir tüccar, bir gemi kaptanı ve iyi bir aileden gelen ya da gelmeyen zengin ya da bir fakir adam olabilir ve hiç kimse de tartışılan meselelerle ilgili olarak bu adamların eğitim ya da öğretimini sorgular tarzda dişlerini göstermeyi düşünmez.” 8 der. 9 10 11 12 Bu yaklaşım, Atinalı büyük yasa koyucu ve toplumsal yenilikçi Solon’ un fakirler de dahil olmak üzere bütün erkek vatandaşlarına mecliste ve mahkeme jürilerinde oy kullanma hakkı tanıyarak hemen hemen iki yüzyıl önceki kendine özgü şekliyle başlattığı Atina demokrasisinin tam da temeline hücum eden bir hamleydi! 13 Protagoras, buna bir efsane ile yanıt verir: 14 15 16 “Hermes, Zeus’ a, siyaset sanatını seçkin bir azınlığa mı yoksa herkese mi dağıtacağını sormuştu. Zeus, herkese; herkes kent vatandaşlığı sanatından nasibini alsın. Şayet yalnızca bir azınlık saygıya ve hakka sahip olursa, kent oluşturulamaz.” 17 der. 18 19 20 21 Sokrates gibi bir usta ne derse desin, şu bir gerçekti, demokrasinin gelişi Atina’ ya başka bir fayda da sağladı; her şeyden önce demokrasi Atina’ nın askeri gücünü arttırdı; çünkü, savundukları ve yücelttikleri kent gerçekten kendi kentleri olunca, özgür adamlar yeni bir fedakarlık ve cesaret ruhuyla savaşmaya başladı. 22 23 24 25 26 Sokrates Yalnızca Bir Konuşmacı mıydı? 27 28 29 30 Sokrates, kentin siyasi yaşamından uzak durmayı söyledi ve uyguladı da. Sokrates, bu uzak durma tavrını ruhun mükemmelliği için gerekli bir ilke olarak savundu. Atinalılar ise vatandaşın kent yaşamına ve kent sorunlarına tam ilgi ve katılım yoluyla eğitildiğine ve mükemmelleştirildiğine inanıyorlardı. 31 32 Siyasete yani kentin yönetimine katılmak bir hak, ödev ve eğitim konusuydu. Gelgelelim, Antisthenes’ ten Platon’ a kadar bütün Sokratesçiler siyasetten uzak durmayı söylemişlerdir. 33 34 35 “Atinalılar, kamu işlerinde yer almayan adamı kendi işine gücüne bakan değil de hiçbir işe yaramayan adam olarak görür.” Perikles 36 37 38 39 Evet, Sokrates kendisine yakın olan cunta hareketlerini bile desteklememiştir ama bunu eylem adamı olmayışından değil, ne olursa olsun var olan yasalara her zaman saygılı ve uygun davranmak isteyişindendir. Yoksa eylem adamıdır; düşüncesi uğruna sokak, sokak, tezgah tezgah dolaşıp, konuşmuş, anlatmıştır. Demokrasiye inanmıyordu, demokratik sistemi kabul etmiyordu. Sokrates’ e yapılacak belki de en büyük haksızlık, onu yalnızca bir eğitici, öğretici, söz ve düşünce ustası ya da bugünün anlamı içinde salt bir filozof olarak görmektir. Onu konuştuğu, tartıştığı kişilerle öğretmen ve öğrenci ilişkisi içinde görmek, yaşamıyla, tercihleriyle ölümü bile göze almış, ölüme gitmiş bu insana haksızlık olacaktır. Hazırlayan: Cengiz AKYOL Socrates denemeleri “Bir Günün Öyküsü” 17 / 63 1 2 Evet, bize bugün ters gelebilir ama Sokrates tam bir demokrasi karşıtı idi. Özellikle demokrasinin herkese her görevi verebilmesini, özellikle de kura sistemini kabullenemiyordu! 3 4 5 Sırf ölümden kaçmadı diye, Sokrates’ in erdemini o ana bağlamak da yine bu yaşlı adama haksızlık olacaktır. Yaşamı öylesine dolu dolu geçmiştir ki, ölüm sondaki küçük bir ayrıntıdır; bizim için olmasa da onun için! 6 7 8 9 Sokrates’ in Tanrı ve Din Anlayışı Sokrates ve birçok Atinalı filozof insan doğasının düşünsel unsurunu dünyanın en önemli şeyi sayıyorlardı; akıl onlar için çok önemliydi. Oysa kimileri, tartışma onları inançlarını terk etmeye zorlamaya başlarsa, kulaklarının kapatıp, dinlememeyi yeğlerdi. 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 Sokrates, yaygın ve yanlış bir şekilde doğa filozoflarıyla bir tutuluyordu. Bu sözüm ona Presokratikler fiziksel dünyanın masalsı açıklamalarının yerine akla uygun ve bilimsel olanları getirmek istemişlerdi. Meletos, Atina mitolojisinin edebi yorumlarını yeğlemekteydi. Bu yaklaşımı benimseyenler için gök gürültüsü ve yıldırımın Zeus‘ un öfkesiydi; başka bir şey ileri sürmek, örneğin meteorolojik nedenleri olduğunu ileri sürmek dinsizlikti. Sokrates gençken bu tür ekolleri izlemiş olsa da, yargılandığı tarihte doğa felsefesiyle ilişkisini keseli on yıllar olmuştu. Mahkeme, bu bağlantıyı kurmakla Sokrates’ i de diğer doğa filozofları gibi cezalandırmayı hedefliyordu; bunların arasında en öne çıkan dava da Anaksagoras’ ın davasıydı. Sokrates, kendini Sofistlerden ayrı tutmak için çok çaba göstermiş olsa da Atinalılar kafalarında böyle bir ayrım yapmışa benzemiyorlar. MÖ500-428, Ionia’ daki (İzmir) Klazomenai’ da doğan Anaksagoras, Atina’ ya yerleşen ilk filozoftu, MÖ480/479’ da. Atina’ ya yerleştikten otuz yıl sonra öğrencilerinden biri olan Perikles’ in siyasi mualliflerinden biri tarafından yargılandı. Anaksagoras güneşin kızıl, sıcak bir taş, ayın ise toprak olduğunu öğrettiği için dinsizlikten yargılanmıştı. Perikles onu bizzat kurtarana kadar hapis yattı. Anaksagoras daha sonra Anadolu’ ya geri döndü ve okul açtı. 24 25 26 Ömrü boyunca, tanrılardan gelen işaretler olarak yorumladığı sesler duyduğunu iddia etti. Sokrates, tanrı Apollon’ un onu, Atina’ da bilgiyi arasın diye seçtiğine inanıyordu. Bu nedenle, onun bilgiyi arayışı kişisel bir arayışla sınırlı değildir, daha ziyade Delphoi tanrısına itaate dayanan bir görevdir. 27 28 29 30 31 32 33 Sokrates genel olarak “tanrılar” dan çoğul olarak söz eder ve bununla geleneksel Hellen tanrılarını demek istemiş göründü; ama daha arı bir Tanrı düşüncesine doğru bir eğilimi olduğunu görmek gerekir. Sokrates’ e göre, tanrıların bilgisi sınırlı değildir, her yerde bulunur ve söylenen ve yapılan her şeyi bilirler; neyin iyi olduğunu, neyin kötü olduğunu da bilirler. Zaman zaman tek Tanrıya inanç öne çıkar. Sokrates’ e göre Tanrı, insanların işine karışmaz; hiçbir Tanrı felsefeyle uğraşmaz ve bilgin olmayı özlemez, çünkü zaten öyledir. Ve genellikle, bilgin olan felsefe yapmaz. Ama cahiller de felsefe yapmazlar ve bilgin olmayı özlemezler. 34 35 36 37 38 39 Sokrates Sparta Hayranı mıydı? Sparta, egemen savaşçı sınıfın daimi askeri eğitim ve disiplin altında soğuk ve sert barakalarda yaşadığı askeri bir oligarşiydi. Görgü ve eğitimleri sınırlıydı. Sparta’ nın hiç tiyatrosu yoktu, orada hiçbir komedi şairi yaşamın gizemlerini yoklamıyordu, hiçbir komedi şairi de seçkinlerle alay etmeye cüret edemiyordu. En ünlü Spartalı şair Tyrtaeus bir generaldi. Felsefe açısından Sparta büsbütün boştu ve Girit de öyleydi. Hazırlayan: Cengiz AKYOL Socrates denemeleri “Bir Günün Öyküsü” 18 / 63 1 Sokrates, Protagoras’ a, 2 3 “Spartalılar genç adamlarının yurtdışındaki diğer kentlere gitmelerine izin vermezler, çünkü bu gençlerin Sparta’ ya öğrendiklerinin tersine şeyler öğrenip, benimsemelerini istemezler.” der. 4 5 Bu Sparta’ ya Sokrates’ in hayran olması, erdemi bilgi sayan bir adamın hayran olması pek olası olmasa gerek! 6 7 8 “Atina’ nın felsefi gelişmişliğine karşın, filozoflarının Sparta hayranlığı ilginç, anlaşılmaz! İrdelenmesi gereken bir konu!” C.AKYOL 9 10 11 Mahkeme Başlar 12 “Atinalılar! Beni suçlayanların üzerinizdeki etkisini bilemiyorum!” 13 14 Sokrates, savunmasının her noktasında yargıçlara saldırmaktan, hatta çoğu zaman onları aşağılamaktan da kaçınmaz. Hakaret? Evet, çoğu zaman hakaret de eder. 15 Mahkemenin daha başında, mahkemenin yapısıyla ve yargıçlarla ilgili çeşitli tespitler yapar: 16 17 18 19 20 21 22 1. Sizi, Atinalıları etkiliyorlar, 2. Sizi, Atinalıları kandırıyorlar, 3. Söyledikleri tümden yalan, 4. Beni, yüceltiyorlar! 5. Benim, hatip olduğumu söylüyorlar! 6. Size, Atinalılara doğru söylemiyorlar, 7. Size, Atinalılara gösterişli sözlerle nutuk atıyorlar, 23 Savunmasının başında kendisini şöyle tanımlar: 24 25 26 27 1. Mütevazi, kendisinin güzel söz söyleyen bir adam olmadığını söyler, 2. Doğru söyleyen biri olduğunu söyler, 3. Doğrudan başka bir şey söylemeyeceğini söyler, 4. Bütün gerçekleri söyleyeceğini, söyler. 28 29 30 Konuşma Tarzı 31 32 33 İlk kez mahkemeye çıktığını söyler ama aslında daha önce de suçlanmıştır; mahkemede konuşmanın usulünü bilmediğini, bu nedenle yanlış şeyler söylerse, Atinalıların kendisini ayıplamasını diler. 34 35 36 On dakika sürdüğünü tahmin ettiğim, savunmasının ilk sözleri ustaca seçilmiş sözcüklerdir. Bu gün bile mahkemelerde savunma avukatlarının kullandığı tarzdır, diye düşünüyorum. Kendini zayıf gösterme, karşıyı güçlü gösterme yöntemi bugün de uygulanmaktadır. Mahkeme, Meletos’ un sözleriyle başlar, ama Platon savunma metnine doğrudan Sokrates’ in sözleriyle başlar: Sokrates, mahkeme süresince, sokakta, agorada, sarraf tezgahlarında nasıl konuşuyorsa öyle konuşur. Sesinde, tarzında hiçbir değişikliğe gitmeyeceğini özellikle vurgular. Hazırlayan: Cengiz AKYOL Socrates denemeleri “Bir Günün Öyküsü” 19 / 63 1 2 “Söyleyiş iyi veya kötü olmuş, bundan ne çıkar? Siz yalnız benim doğru söyleyip, söylemediğime bakınız, asıl buna önem veriniz.” 3 Ve ekler, belki de tarihte ilk kez yargıcın tanımını yapar: 4 “Zaten yargıcın asıl meziyeti buradadır.” 5 6 7 Savunmayla İlgili Değerlendirmeler Sokrates’ in Savunması’ na her zaman iki pencereden bakılmıştır, Platon’ un yazdığı eserin edebiyat yönü ve Sokrates’ in davası, sonucu! 8 9 10 11 12 13 14 Platon’ un, Sokrates’ in Savunması eseri hiç tartışmasız, yalnızca felsefe tarihinin değil, edebiyat tarihinin de en önemli ve en görkemli eserlerinden biridir. Bir tek eksik yanı vardır, savunma Sokrates’ in konuşmasından başlar; suçlamaları, suçlayıcıların ağzından doğrudan duyamayız. Keşke duyabilseydik, birçok şey daha aydınlık olurdu. Ben, suçlamanın savunmada aktarıldığı kadarıyla kısa ve sıradan olduğunu sanmıyorum; bunu verilen cezayı haklı göstermek adına kesinlikle söylemiyorum. Ama şunu biliyorum ki o günün Atina’ sı her türlü görüşün en ileri düzeyde, en felsefi boyutta sunulabileceği, konuşulabileceği bir Atina’ ydı. 15 16 17 18 19 Sokrates’ in en büyük özelliği çok kapsamlı düşünebilmesi, bu düşüncesini de en doğru şekilde konuşabilmesi, aktarabilmesidir. Ancak, konuşma ustası olan Sokrates’ in, kendisini güçlü bir şekilde savunduğunu söylemeyiz. Savunmanın bazılarının ileri sürdüğü gibi hukuksal anlamda şaheser olduğunu düşünmüyorum; en azından mahkemenin ileri aşamalarını ve ceza tercihi konusunda yaptığı konuşmayı! 20 21 Savunması süresince yaptığı konuşmalar, Platon’ un eserlerinden tanıdığımız Sokrates için belki de en zayıf konuşma! Sanırım bunun üç nedeni var: 22 23 24 25 26 27 28 1. Birincisi Sokrates, davanın başında suçlamayı pek ciddiye almıyor, mahkemeyi o günün siyasi ortamında halkı oyalamak için başlatılmış bir tiyatro, bir oyun olarak kabul ediyor. Mahkemeye evinden gider, yargılanır ve ölüm cezası alır; hepsi aynı günün içinde olup bitmiştir. Davanın sonuna doğru işin ciddiyetini kavrar, ama iş işten geçmiştir, anlamaya başlar, önce daha saldırgan olur, hatta mahkemeye hakaret de eder, sona doğru her şeyi daha net görmeye başlar, önce ciddileşir, bir dava adamı oluşunu öne çıkarır ve sonunda işi mizaha vurur, şakalar yapar, eğlenir. 29 30 31 32 33 2. İkinci neden, sanırım yaşlılığıdır. Yetmiş yaşındadır, özellikle o dönem için çok ileri bir yaştır, hele de ömrünün neredeyse yarısını askerlikle, savaşlarla geçirmiş bir adam için bayağı bir ileri yaştır. Yorgundur, her şeyi oluruna bırakır, yetmiş yaşındaki bir insana, hele de yalnızca konuşan ihtiyar bir adama düzenin bu kadar acımasız olacağını düşünmemiştir; yanılmıştır! Düzen, onu sandığından daha da ciddiye almıştır. 34 35 36 3. Üçüncüsü, ilahi! Sokrates, savunmasında da zaman zaman tanrıyla konuştuğunu, ondan bazı buyruklar aldığını söyler. Ölüm sonrası yaşama da inanır, ölümün onun için tüm bu kutsal ilişkinin taçlanması olacağını düşünür, kendini artık olayların akışına bırakır. 37 38 39 40 Platon’ un Savunma’ sının Sokrates’ in gerçek savunmasını ne ölçüde temsil ettiğini belirlemek mümkün değil. Tarz ve özellik olarak Ksenophon’ un tarifine uymaktadır. Sokrates’ ten Anılar’ da Sokrates’ in “biraz dikast’ ların suyuna gitseydi” beraat edebileceğini söyleyen; bir başka bölümde bize Sokrates’ in arkadaşı Hermogenes’ in ifadesinde onun yaşamak istemediğini söylediğini; ilahi Hazırlayan: Cengiz AKYOL Socrates denemeleri “Bir Günün Öyküsü” 20 / 63 1 2 3 işaretin onun bir savunma hazırlamasına izin vermediğini ve Sokrates’ in kendisinin de bütün yaşamı boyunca bu ana hazırlandığı gerekçisiyle bunu gereksiz bulduğunu bildirir. İsa’ ya ne kadar benziyor, değil mi? 4 5 6 7 Mahkeme Süreci “Adaleti ve hukuku insandan ayırın, geriye hayvan kalır; adil insan değil, adaletli toplumdur, önemli olan.” C.AKYOL 8 9 10 “Hep şaşırmışımdır: Sokrates’ i mahkemeye verenler acaba hangi delillere dayandılar da Atinalıları devletin iyiliği için onun ölmesi gerektiğine inandırdılar?” Ksenophon 11 12 13 14 15 16 Sokrates en çok, jüri üyelerinin peşin hükümlü olmasından çekiniyor ve bu durumu eleştiriyordu. Sokrates’ e göre eski ithamcılar toplumun, onu gelişigüzel spekülasyon yapmak ve sırf tartışmış olmak için tartışmakla haksız yere suçlayan üyeleriydi. Jüri üyeleri Atinalılar’ dan oluştuğu için onların arasında da bu suçlamaları yapanlardan olması kuvvetle olasıdır. Sokrates, jürinin tarafsız olduğunu doğrudan söylemek yerine eski ithamcılardan onlar sanki mahkemede değillermiş gibi örtülü bir şekilde söz eder. 17 18 19 20 500 kişilik bir jüride 60 oyluk bir çoğunluk tarafından suçlu ilan edildi. Bu durumda eğer Sokrates sürgünü önermiş olsaydı, ölüm cezasına karşı bu almaşık hiç kuşkusuz kabul edilecekti. Jüri, Sokrates’ in şövalyece davranışından rahatsız oldu ve onu suçlu bulmuş olandan daha büyük bir çoğunlukla ölüme mahkum etti. 21 22 Sokrates, mahkemenin süresinden şikayetçidir. Sokrates mahkemenin görüldüğü bir günlük sürenin yetersiz olduğunu söyler. Jüriye, 23 24 25 “İnanıyorum ki başka halkların olduğu gibi sizin de ağır ceza davalarının bir gün yerine birkaç gün içinde karara bağlanması gerektiği gibi bir yasanız olsaydı suçsuzluğuma kanaat getirirdiniz; ama şimdi az bir zaman içinde büyük önyargılardan uzak durmak hiç de kolay değildir.” 26 der. 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 Hazırlayan: Cengiz AKYOL Socrates denemeleri “Bir Günün Öyküsü” 21 / 63 1 2 3 4 Felsefe Nedir? 5 Philo-seviyorum, peşinden koşuyorum, arıyorum anlamındadır. 6 7 8 9 Philosophia ise bilgelik sevgisi zamanla öte bir anlam kazanmıştır. Bilgelik arayışı, bilgiyi sevmek, araştırmak ve peşinde koşmak anlamlarına kavuşmuştur. Felsefe Hellenler için, ‘bilgelik sevgisi’ ya da ‘hikmet arayışı’ anlamına gelmiştir. Başlangıçtaki bu özgün anlama göre, her türden bilimsel araştırma yapan kişiye de Filozof adı verilmiştir. 10 11 Felsefe; varlık, bilgi, gerçek, adalet, güzellik, doğruluk, akıl ve dil gibi konularla ilgili genel ve temel sorunlarla ilgili yapılan çalışmalardır. Felsefe "düşünce bilimi" olarak da bilinir. 12 13 14 15 16 Filozoflar, genel anlamda varoluşu, süreçleri ve işleyişi (doğa, sosyal yaşam, matematik vs.) açıklamak için düşünen, bu düşünme eyleminden mantıksal yeni (farklı) sonuçlara varan ve bu sonuçları ifade etmek için yeni tanımlar ve yeni bilgi üreten kişidir. Filozoflar hayata yeni sözler, cümleler ve bilgiler koyarak insan yaşamında önemli bir yer edinmişlerdir. Öğüt verici bilgileri ile insanların hayatlarında daha kolay bir yaşam için uğraş vermişlerdir. 17 18 19 20 “Söylendiğine göre bu ilim -Felsefe- eskiden Irak halkı olan Keldaniler arasında mevcuttu. Onlardan Mısır halkına geçmiş, oradan Hellenlere intikal etmiş, Süryaniler ve daha sonra Araplar’ a geçinceye kadar onlarda kalmıştır.” FARABİ 21 22 23 24 “Yaşayan yaratıklar arasında yalnızca insanoğlu saçmalama ayrıcalığına sahiptir. Bu ayrıcalığa en çok sahip olan adamlar da felsefeyle uğraşanlardır. Felsefe kitaplarında, başka bir yerde bulunamayacak türden saçmalıklar vardır.” Thomas Hobbes, Leviathan 25 26 “Felsefe saçmalama sanatıdır ama adam gibi saçmalama…” C.AKYOL 27 28 29 30 31 Filozof ve Devlet Adamı 32 33 34 “Devlet adamıyla filozof arasındaki ayrılık, hiçbir geometri oranı ile ifade edilmeyecek kadar büyüktür.” Sokrates 35 36 Filozofun yanında devlet adamını her zaman aşağılamaktan kaçınmaz; bu söylem de, egemen çevreleri her zaman rahatsız etmiştir. 37 38 39 Sokrates Öncesi Felsefe Hellende Philosophia, sophia-bilgelik, bilgi sözcüğünün başlangıçta özel bir zanaatta ya da sanatta beceri anlamından geliştiği ve felsefi bilgelik anlamını sonradan kazanmıştır. İyi bir marangoz, cerrah, ozan ya da müzisyenin kendi sophia’ sı vardır. Devlet adamı nedir, filozof nedir? Demokrasi ve oligarşi tartışmalarında en çok tartışılan, Sokrates’ in de en çok üzerinde durduğu bir konudur. Sokrates’ in başına ne geldiyse bu ikilemden de geldi, diyebiliriz. Sokrates, devlet adamıyla filozofun sanki birbirine eşit değerlermiş gibi ele alınmasına şiddetle karşı çıkar. MÖ 6. yüzyılın başlarında, Thales’ le başlayan ve yine MÖ4. yüzyılın sonlarına doğru Aristoteles’ in ölümüyle biten birinci dönem asıl Hellen felsefesi dönemidir. Çünkü bu dönemde felsefe, Hazırlayan: Cengiz AKYOL Socrates denemeleri “Bir Günün Öyküsü” 22 / 63 1 2 3 4 5 coğrafya olarak Anadolu’ nun batı kıyısında, Milet Okulu’ nda başlar, Güney İtalya’ da devam eder ve nihayet MÖ 5. yüzyılın ortalarına doğru ana karaya, özel olarak da Atina’ ya intikal eder. Homeros’ un da ait olduğu yer İonya dünyasıydı. İonya düşünürleri evrende yasanın egemen olduğuna inanıyorlardı. MÖ 5. yüzyılda Atina, yeni düşüncelere açık bir Pazar gibiydi. Kültür ve felsefeye hevesli zengin bir orta sınıfın özendirmesiyle öğretmenler her taraftan Atina’ ya akıyordu. 6 7 8 Hellen felsefesi, kural olarak iki dönemde incelenir; MÖ 6. yüzyılın başlarından Sokrates’ e kadar olan dönem ve Sokrates’ ten başlayan Platon ve Aristoteles’ i de içine alan dönem, yani Atina okulu veya felsefesi dönemi. 9 10 11 12 13 14 Felsefe tarihini nereden başlatacağız sorusu her zaman önemli olmuştur. Aristoteles’ in söylediği gibi ilk kez MÖ 6. yüzyılda Ionya kentlerinden Milet’ te ortaya çıkan ve ilk temsilcisi olarak Thales kabul edilen düşünce hareketleriyle mi başlatacağız, yoksa onun kaynağını daha eski bir tarihe daha başka bir kültüre, örneğin Mısır veya Mezopotamya kültürlerine mi götürecektir. Aristoteles, Thales’ in eski tanrıbilimlerden etkilendiğini de ileri sürer. Thales’ in öğretisine ilişkin önemli nokta onun “şeyleri” tek bir birincil ve en son öğenin değişen biçimleri olarak düşünmüş olmasıdır. 15 16 17 18 19 20 21 Anaksimandros MÖ610-546, Miletli bir başka felsefecidir; Thales’ in öğrencisi olduğu söylenir. Ona göre, yaşam denizden gelir ve hayvanların şekilleri çevreye uyarlanma aracılığıyla evrimleşmiştir. Anaksimandros, insanın kökenine ilişkin akıllıca bir tahminde bulunur. Dahası, başlangıçta insanın başka bir türün hayvanlarından doğduğunu söyler, çünkü öteki hayvanlar kendileri için besini kolayca bulurken, yalnızca insan uzun bir emzirme dönemine gereksinir; öyle ki eğer başlangıçta şimdi olduğu gibi olmuş olsaydı, hiçbir zaman sağ kalamazdı. İnsanın geçiş evresinde nasıl sağ kaldığı -evrimciler için sürekli bir güçlük kaynağı- açıklanmadan bırakılır! Anaksimandros MÖ610-546 Milet Anaksimandros Evren Haritası 22 Anaksimenes MÖ 585-525 Milet Hazırlayan: Cengiz AKYOL Anaksimenes MÖ585-525, Milet Okulu'nun, bu ilk doğa felsefesi çığrının üçüncü ve sonuncu düşünürü, Anaksimandros' un öğrencisidir. Anaksimandros gibi bir fizikçi, bir doğa bilimcisidir. Onun da öncelikle doğa olaylarıyla ilgilendiğini görüyoruz. O da doğa olaylarını, bir doğa bilimcisi gibi açıklamak istemiştir. Bunun için, onun açıklamalarında da dini yorumlara rastlanmaz. Eserini, ölçülü ve yansız bir anlatımla yazmıştır. Anaksimenes için ilksel madde havadır. Thales gibi o da dünyayı düz görür. Dünya havada bir yaprak gibi yüzer. Socrates denemeleri “Bir Günün Öyküsü” 23 / 63 1 2 3 4 Felsefe tarihinde Copleston’ un haklı olarak işaret etmiş olduğu üzere bir süreklilik ve bağlantı, bir aksiyon ve reaksiyonlar, bir tezler ve antitezler vardır. Felsefe tarihi içinde, önce gelenin sonra geleni açıklaması ve olaylar arasında bir takım ilişkiler bulunması anlamında bir çalışma varsayımını şüphesiz kabul ediyoruz. 5 6 7 8 Çağımızda doğa bilimlerinin çok büyük ve göz kamaştırıcı bir gelişme sonucunda felsefeden ayrıldıklarını ve felsefe teriminin artık hemen hemen yalnızca “metafizik” e karşılık olarak kullanıldığını biliyoruz. Ancak felsefe ilk dönemlerinde böyle değildi, felsefeyle bilim arasında kesin bir sınır yoktur. 9 10 “Bütün başlangıç problemleri metafiziktir.” Nietzsche 11 12 13 14 15 16 17 18 19 Antik adıyla İonya bölgesi, yani Batı Anadolu’ nun İzmir’ le Gökova körfezi arasında kalan kıyı bölgesi, özellikle de Milet, felsefenin başlangıcı bakımından özel bir önem taşır. Çünkü geleneksel olarak kabul edilen görüş felsefenin MÖ 6. yüzyılın başlarında bu bölgede başladığıdır. Nitekim ilk büyük felsefe tarihçisi de bu kentte yaşamış olan Thales’ dir. Thales’ i ilk filozof olarak gören geleneğe karşı çıkmak için hiçbir nedenin olmadığını belirtip, onunla birlikte akla dayanan açıklama veya bilimsel gözlemin bilim öncesi çağdan yavaş yavaş ayrılmaya başladığını savunmaktadır. Thales’ in anne tarafından Fenikeli olduğu söylenir, ama kendisi doğma büyüme Miletli’ dir. Eudemos, Thales’ in Mısır’ a gittiğini ve oradan geometri bilimini ilk kez Ionya’ ya getirdiğini söylemektedir. 20 21 (DE/BC)=(AE/AC)=(AD/AB) 22 Aristoteles’ in Thales’ e mal ettiği görüşleri üç noktada toplayabiliriz: 23 24 25 1. Su, her şeyin arkhesi, ilkesi, doğası, nedeni veya tözüdür. 2. Dünya, suyun üzerinde yüzer. 3. Her şey, tanrılarla doludur. 26 27 “Hiçten, hiçbir şey çıkmaz.” Thales Hazırlayan: Cengiz AKYOL a2+b2=c2 Socrates denemeleri “Bir Günün Öyküsü” 24 / 63 1 Sanırım doğrusu şöyle olmalı: 2 3 “Hiçten hiçbir şey çıkmaz, değil; hiçten birşey çıkmaz!” C.AKYOL 4 5 6 7 8 Bu dönemde tanrı problemi veya tanrısal varlığın gerçek doğasının ne olduğu problemi, Sokrates öncesi felsefenin merkezi problemlerinden biridir. Herakleitos’ un da dili bir öğretmen veya bilgenin dili değil, gaflet içinde bulunan insanları uyandırmaya çalışan bir peygamberin dilidir. Zaman zaman benzer tavrı Sokrates’ de de görürüz. Sokrates öncesi filozofların sistemleri daha çok vahiysel, peygambersi özellikler taşıyordu. 9 10 11 12 13 Son yüzyılda Mısır ve özellikle Mezopotamya bilimleri üzerinde yapılan çalışmalar, Mezopotamyalıların matematik ve astronomi alanlarındaki bilgilerinin Hellenlerle kıyaslanabilecek bir durumda olduğunu göstermektedir. Hayli gelişmiş bir cebirleri, matematiğe dayanan oldukça sistemli bir astronomileri olduğu, Hellenlerin yalnız matematik ve astronomi alanında değil tıp alanında da Mısır ve Mezopotamyalılardan önemli ölçüde yaralanmış olduklarını göstermektedir. 14 15 16 Homeros MÖ 8.yüzyıl, Smyrna, İzmir, İonya Thales MÖ624-546 Milet, İonya Pythagoras MÖ570-495 Sisam, İonya Herakleitos MÖ535-475 Efes, İonya Parmenides MÖ520-460 Elea, Güney İtalya Anaksagoras MÖ500-428 Urla, İonya Hellen felsefesi, insan aklını yaratmıştır, Doğulularda bilen, tanrısal sırların sahibidir. O, rahip, peygamber, büyücü, keramet sahibidir. Düşünür, yani kendi gücüyle düşündüğünü ileri süren kişi, tarihte yeni bir olaydır! Hazırlayan: Cengiz AKYOL Socrates denemeleri “Bir Günün Öyküsü” 25 / 63 1 2 3 4 5 6 7 8 İonya dünyasında, MÖ 6. yüzyılda ortaya çıkan felsefe adındaki bu devrimi sağlayan veya ortaya çıkmasını sağlayan etkenler neydi? Bazıları, Hellen dininin belli dogmaları olan bir teolojiye sahip olmaması ve teşkilatlanmış bir rahipler sınıfının olmayışını en önemli etken olarak görmektedirler. Bu tespite katılmamız mümkün değildir! O güne dek hiç olmamış ölçüde tapınak, tanrılar, destanlar ve mitolojiye sahip bir toplulukta rahipler sınıfının olmadığını ileri sürmek o topluluğa büyük haksızlık olacaktır. Teolojilerinin, dini inançlarının dogmatik olmadığını ileri sürmek tam bir aymazlıktır. O günün İonya’ sında esasları, kuralları belli bir din vardı, tapınak sistemi yaygın ve özeldi, din adamları ise çok etkin ve donanımlıydılar. 9 10 11 Dini törenler, tapınağın önünde yer alan bir sunağın etrafında yapılırdı. Gerek bu dini törenleri idare etmek, gerekse tanrıların heykellerine ve kutsal eşyalarına bakmak işini Hierus denilen rahipler üzerlerine almışlardı. 12 13 14 15 16 17 18 19 Gözden kaçan ya da kaçırılmak istenilen bir şey daha vardı, o da MÖ 6. yüzyılda yeryüzünde en az dört bin yıllık düşünsel birikim vardı ve bu birikim de yazılıydı. Yalnızca Milet’ in Akdeniz ve Karadeniz’ de seksen civarında kolonisi vardı ve dünyaya olabildiğince açılmış idi; bu durum yeryüzünün birçok yerindeki bilgiyle tanışmalarını kolaylaştırmıştı. Hellen dünyası, Orta Doğu, Mezopotamya ülkeleriyle, Fenikelilerle yakın ilişki içinde olmuştur. Özellikle Fenikelilerle olan ilişkilerinden çok şey öğrenmişlerdir, hatta MÖ 9. yüzyılın başında yazıyı da Fenikeliler’ den öğrenmişler, bununla da kalmayıp, abeceyi de onlardan almışlardır. Thales de dahil ilk dönem filozofları içinde Mısır’ a Mezopotamya’ ya hatta Hindistan’ a gitmeyen yok gibidir. 20 21 22 23 24 25 26 27 28 Sokrates öncesi filozofların görüşleri hakkında başlıca bilgi kaynaklarımız, bu filozofların eserlerinden daha sonraki filozofların ve felsefe tarihçilerinin yapmış oldukları alıntılardır. Örneğin, Thales veya Pythagoras’ ın herhangi bir eser kaleme almış olup olmadıkları bilinmediği gibi ilk halleriyle hiçbir sözleri daha sonrakilere aktarılmamıştır. Bu döneme ait filozoflara zaman bakımından en yakın olan Platon’ dur. Platon, çeşitli diyaloglarında yalnızca çağdaşı olduğu Sokrates ve Sofistler hakkında bilgi vermekle kalmaz; Herakleitos, Parmenides, Anaksagoras, Pythagoras’ çılar hakkında da birçok bilgiyi aktarır. Ancak, Platon’ un istenile ölçüde nesnel olduğunu söylemek zordur. Platon’ un Sokrates öncesi dönemle ilgili olarak çok güvenilir bir kaynak olmadığını belirtmek gerekir. 29 30 31 32 Buna karşılık, Aristoteles’ in Sokrates öncesi felsefe dönemiyle ilgili olarak Platon’ a göre daha güvenilir bir kaynak, hatta çoğu durumlarda tek kaynak olduğunu söylemek gerekir. Bu bağlamda özellikle Metafizik adlı eserinin birinci kitabı daha önce gelen filozofların görüşlerini ayrıntılı olarak sergilemesi bakımından paha biçilmez bir kaynak niteliğindedir. 33 34 35 36 37 38 39 40 Hazırlayan: Cengiz AKYOL Socrates denemeleri “Bir Günün Öyküsü” 1 Hellen Çok Tanrıcılığının Kaynakları 2 3 4 Hesiodos MÖ 8 yy Kyme-Aiolia, İonya 5 6 “Din, gerçekten -gerçeklikten- uzaklaştıkça etkinleşir, etkili olur; gerisi laftır -sözdür-! C.AKYOL 26 / 63 7 8 9 10 11 12 13 14 Teoloji, karakteristik olarak Hellenlere ait bir düşünsel bir tutumdur ve esas olarak Hellen düşünürlerinin logos’ a yükledikleri büyük önemle ilgilidir; theologia sözcüğü Tanrıya ve tanrılara logos aracılığıyla yaklaşmak anlamına gelir. Teoloji sözcüğünü ilk kullanan Platon’ du; Devlet adlı eserinde, şiirin felsefi standart ve ölçütlerini tespit etmek isterken bu kavramı gündeme getirdi. Onun ideal devletinde şairler, Homeros’ un, Hesiodos’ un ve genel olarak bütün şiir geleneğinin hatalarına düşmeyip, tanrıların temsilini felsefi hakikat seviyesine yükseltmeliydiler. Erken Hellen şiirinin mitolojik tanrılarında insani zaafların her türlüsü vardı ve bu tip bir tanrı anlayışı, Platon’ un ve Sokrates’ in rasyonel tanrısallık anlayışına taban tabana zıttı. 15 16 Hesiodos’ un temel varsayımı, tanrıların bile bir şekilde meydana gelmiş olduklarıdır. Hesiodos’ un dini görüşlerinin bir kısmının Doğulu kökenleri olduğu bir gerçektir. 17 18 “Tanrı varsa, önce kendini yaratmış olmalı.” C.AKYOL 19 20 21 22 23 24 İlkel topluluklarda en sık rastlanan şey animizimdir. Animizim, bütün doğayı ve doğal varlıkları bizimkine benzeyen iradelerle donatmak ve canlı varlıklarla, cansız varlıklar arasında herhangi bir ayrım yapmamaktır. Homeros’ ta ise bu ilkel dünya tasavvurunun tamamen ortadan kalkmış olduğunu görmekteyiz. Homeros’ ta animizimden, çok tanrıcılığa geçilmiştir. Ancak evrende bir düzen olduğu ve tanrıların bile bu düzene aykırı davranamayacakları düşüncesi belirsiz bir şeklide de olsa varlığını hissettirmektedir. 25 26 “Tanrılar bile, düzenlerine aykırı davranamazlar!” C.AKYOL 27 28 29 30 31 32 Herodot’ a göre Homeros ve Hesiodos’ un Hellenler için bir tanrılar sistemi yaratmış, tanrılara ad ve lakaplarını vermiş, onların nüfuz ve görev alanlarını belirlemişlerdir! Yine Herodot’ a göre bu tanrıların özelliklerini, görev ve yetki alanlarını, birbiriyle ilişkilerini büyük ölçüde Homeros’ un kendisi şekillendirmiştir. Başka bir deyişle onların hayatlarını, aralarındaki ilişkilerini, onlarla insanlar, doğa güçleri arasındaki ilişkileri tasarlayan büyük ölçüde odur. Homeros, ölümden sonrası veya ölümden sonra kendisini bekleyen hayatla ciddi bir biçimde ilgilenmemektedir. Bu Hazırlayan: Cengiz AKYOL Socrates denemeleri “Bir Günün Öyküsü” 27 / 63 1 2 görüşe katılmam mümkün değil! O yıllarda insanların elinde en az 2000-2500 yıllık şekillendirilmiş, tamamlanmış birçok tanrılı inanç sistemi vardı; Homeros sistemi Hellenleştirmiş olabilir. 3 4 5 6 7 Hesiodos’ ta Zeus, karısı Hera’ dan gizli kaçamak aşklar yaşamaya kalkışan soylu bir çapkın olmaktan uzaklaşarak haklının yanında yer alan, haksızlıklara engel olmak isteyen ve bunun gereğini büyük bir kararlıkla yerine getirmeye çalışan adalet tanrısı olur. O, zayıfları korur, doğaya da adaletle hükmeder: ”Eğer Güneş yolundan saparsa, Zeus onu düzeltir.” Zeus kavramında meydana gelen bu değişmenin ne kadar önemli olduğu açıktır. 8 9 10 11 12 Hesiodos’ a göre, MÖ 8. yüzyıl, her şeyden önce, tanrılardan bile önce karanlıkla kaplı bir Khaos vardı; Khaos içinde henüz hiçbir şeyin mevcut olmadığı bir boşluk, uçurumdu. Khaos’ un olduğu, bütün diğer şeylerin bu şeyden sonra geldiği, hatta ondan çıkmış olduğu düşüncesi, Hesiodos’ un her şeyin başlangıcında bir şeyin olması gerektiği, aksi takdirde hiçten bir şeyin çıkmasını kabul etmek gerekeceği ana düşüncesinin belli belirsiz bilincinde olduğunu göstermektedir. 13 14 15 16 Hesiodos, Homeros’ dan da duyduğumuz son derece kalabalık olan Hellen Tanrılar dünyasını düzenlemeye çalışır. Sadece düzenlemekle kalmaz, zamanın baş konularından biri olan kozmolojik kurguya da katkıda bulunur. Tanrının kutsamasının çalışkanlık ve üretkenlikle bağlantılı olduğu inancıyla yaşamıştır. 17 18 19 20 21 22 23 “Çalışan adamın sürüsü de vardır, Altınları da. Çalışırsan tanrılar da seni severler. … Zengin olmak için başkasının mallarına göz dikme. Tanrılar zenginliğini çalışarak elde etmeni isterler.” İşler ve Günler, Hesiodos 24 25 26 “Zeus isterse şanslı, istemezse şansız olursun, Güçlüleri güçsüz, güçsüzleri güçlü yapar o.” İşler ve Günler, Hesiodos 27 … 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 “Ardından ünlü Hephaistios’ u çağırdı. Ona dedi ki Biraz, toprakla suyu karıştır. İçinde insan sesi ve kuvveti olsun, Öyle bir şey olsun ki yüzü tanrıçalara, vücudu genç kızlara benzesin. Sonra Athena’ ya, Ona işlemeyi ve renkli kumaşlar dokumayı öğret. Aphoridite’ ye, Onu büyülerinle sarmala. İçinde istekler ve arzular kalsın. Hepsi de Zeus’ un söylediklerini yaptılar. Topal koca Hephaistios, topraktan bir insan yarattı.” Hesiodos 38 Zaman zaman Tanrılar, tanrıçalar Hesiodos’ la konuşurlar, onu görevlendirirler. 39 40 41 42 “Kalkanlı Zeus’ un kızları, Olympos’ un tanrıçaları, Önce Hesiodos’ a şunları söylediler: Kırsalda yatıp uyuyan çobanlar! Sizler dünyanın en aşağılık insanlarısınız. Hazırlayan: Cengiz AKYOL Socrates denemeleri “Bir Günün Öyküsü” 28 / 63 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 Sadece bir fazlalıksınız, her ne kadar yalan söylemesini bilsek de, Gerçekleri de konuşuruz. Zeus’ un kızları bunları söyledikten sonra Çiçekli bir defneden bir parça kopardılar. Ve onu bana bir sopa diye verdiler. Ardından geçmişte olmuşları ve bundan sonra olacakları övebilmem için, içime tanrısal sesler doldurdular. Ölümsüzleri kutlayıp, övmek için her söylediğim şiirin başında ve sonunda.” Tanrıların Doğuşu, Hesiodos 12 13 14 15 16 17 “Zeus’ un son karısı Hera’ ydı. … Hera hiç kimseyle sevişmeden sadece kocasına olan kızgınlığından tek başına Hephaistios’ u doğurdu. Hephaistios ise gökyüzü tanrısının en usta sanatçısı oldu.” Tanrıların Doğuşu, Hesiodos 18 19 20 Hesiodos’ un tanrıları babadır, sevişir, aldatır, aldatılır, namusludur, namussuzdur, nefret eder, yalan söyler, intikam alır, anlamadığı anlar vardır, yardımcıları vardır, insana benzerler, cesur olanları vardır, korkak olanları vardır, evlenirler… 21 Ksenophanes’ in Tanrı Öğretisi Ksenophanes MÖ570-480 Değirmendere, İzmir Ksenophon MÖ430-355 Atina Empedokles MÖ490-430 Akragas, Sicilya 22 23 24 Homeros ve Hesiodos tanrılara, insanlar arasında ne kadar ayıp ve kusur varsa hepsini yüklemişlerdir: Hırsızlık, zina ve birbirlerini kandırma… Oysa Tanrı, Ksenophanes’ e MÖ570-480 göre mükemmel olandır. 25 26 “Tanrı mükemmel olan değil, yalnızca olandır.” C.AKYOL 27 28 “Tanrıya ne söyleyeceğini, insan söyler.” C.AKYOL Hazırlayan: Cengiz AKYOL Socrates denemeleri “Bir Günün Öyküsü” 29 / 63 1 2 3 Ksenophanes’ e göre, dünya düzdür; üst tarafında hava küresi, daha doğrusu yarım küresi, alt tarafından ise toprakla çevrelenmiştir. Güneş ise havada bir doğru çizer, her akşam batıda bir çukura düşer, ertesi günü ise doğudan yeni bir güneşin doğduğu görüşündedir. 4 5 6 7 8 Ksenophanes, insan biçimli İyon tanrılarına saldırır: “Eğer öküzlerin ve atların ya da aslanların elleri olsaydı ve elleriyle resim yapabilseler ve insanların yaptıkları gibi sanat çalışmaları üretebilselerdi, atlar tanrıların biçimlerini atlar gibi, öküzler de öküzler gibi çizerler, bedenlerini kendi çeşitli türlerinin imgelerinde yaparlardı.” Ksenophanes daha ileri gider ve tanrıların yerine “Tek Tanrı” yı geçirir. Ancak onun tanrısı bugün bilinen anlamda bir tek tanrı değil ama birdi! 9 10 Ksenophanes, Pythagoras ve Parmenides gibi İtalyan okuluna mensuptu. Ksenophanes, Küçük Asya kıyılarındaki Kolophon’ dan gelmekteydi; Medlerin istilasından sonra kenti terk etmişti. 11 12 13 14 Ksenophanes, entelektüel bir devrimciydi. Önceki filozoflar, yeni gerçeklik anlayışlarını çağdaşlarına yalın ve kapsamlı bir bütün olarak sunmuşlardı. Buna karşılık Ksenophanes, onların yaklaşımının çarpıcı yeniliğini fark eden ve bunun geleneksel görüşlerle uyuşmasının mümkün olmadığını yüksek sesle dile getiren, tamamen farklı türde biriydi. 15 16 17 18 Tanrı sorununun Ksenophanes açısından merkezi öneme sahip oluşu, Ionya felsefesinin en açık fikirli çağdaş zihinler üzerindeki etkisinin karakteristik örneğidir. Bu, dünyanın kökeniyle ilgili yeni öğretilerin, dinin alanına ne dereceye kadar sokulduğunu gösteren en iyi kanıttır. Eski tanrılara ilk kez savaş ilan eden kişi Ksenophanes olmuştur: 19 20 21 “ Tek bir tanrı, tanrılar ve insanlar arasında en yüksektedir; Onun ne biçimi ne de düşüncesi ölümlülere benzer.” Ksenophanes 22 23 24 25 26 27 Ksenophanes, felsefi görüşünü bilinçli olarak Homeros ve Hesiodos’ un bütün bir antropomorfik tanrılar dünyasına uygulamıştı ve daha önceden yalın tarihsel gerçek sayılan bu dünya artık çökmekteydi. O sadece, Tanrının insan formuna sahip olduğunu reddederek, felsefi bir anlayışın yolunu açmıştır. Ksenophanes, başka açılardan geleneksel Hellen tanrıcılığını sürdürür. Ksenophanes, Tanrıyı insanın üzerinde görüp göklere çıkartırken, bir yandan da açıkça tanrılar ve insanlar arasında en büyük olarak tarif eder. 28 29 30 31 32 “Tanrı … hep baki kalır Aynı yerde hiç kıpırdamadan durur, Yakışmaz ona yer değiştirmek Bir yerden bir başka yere gitmek” Ksenophanes 33 34 35 Burada Ksenophanes yine Homeros geleneğinin çizdiği tabloyu eleştirmektedir. Homeros’ ta tanrıların hızlı hareket etmesi, tanrısal kudretin hakiki göstergesidir. Ksenophanes ise Tanrının hareketsiz olması gerektiğini ileri sürer. Ona göre bu hareketsizlik, yüceliğin simgesidir. 36 37 38 39 40 41 42 “… Homeros ve Hesiodos, İnsanların utanç verici buldukları ne varsa tanrılara yakıştırdılar: Zina, hırsızlık ve birbirlerini aldatma … Ne var ki, ölümlüler tanrıların da dünyaya geldiklerini zannediyorlar. Kendilerine benzeyen elbiseler giydiriyorlar onlara, kendileri gibi sesleri ve biçimleri var sanıyorlar. … Hazırlayan: Cengiz AKYOL Socrates denemeleri “Bir Günün Öyküsü” 1 2 3 4 5 6 7 8 30 / 63 Şayet öküzlerin ve atların olsaydı elleri, Ve elleriyle insanlar gibi resim çizebilselerdi, Atlar kendi tanrılarını at gibi, öküzler de öküz gibi çizer, Tanrılarına kendi şekillerini verirlerdi. … Etiyopyalıların tanrıları siyah ve basık burunludur, Trakyalıların ise sarışın, mavi gözlü ve kızıl saçlı.” Ksenophanes 9 10 Ksenophanes, dini evrenselciliği, hakiki bir dinin zorunlu bir bileşeni olarak tarif eden ilk düşünürdü. 11 12 13 14 Pythagoras’ la Değişen 15 16 17 18 Bu yeni dönemde felsefe insanları bilgilendirmeyi değil, günahlarından, suçlarından arındırmayı hedef alacaktır. Pythagorascılık, birçok açıdan Orpheusçu tarikata benzemektedir. Yalnız Orpheusçu’ ların tanrılarının Dionizos olmasına karşılık, Pythagorascılar’ ın ki bir Anadolu tanrısı olan Apollon’ dur. 19 20 21 22 Pythagoras’ ın, Hellen dünyasına aritmetiği getiren ilk kişi olduğu söylenir; aritmetiği Mısır aracılığıyla Mezopotamya’ dan almıştır. Asıl başarılı olduğu alan geometri değil, aritmetiktir. Sayılarla yakından ilgilenmiştir, ona göre evrenin ilkesi, arkhesi, tözü sayıdır. Ancak hala, sıfırı bilmiyor. 23 24 Pythagorascılar, sayıları bugün bizim kullandığımız 1, 2, 3, 4 gibi sembollerle göstermiyorlardı; bugün domino taşları veya zarlarda gördüğümüz türden sembollerle gösteriyorlardı 25 26 27 Yalnız aritmetiği değil, o coğrafyadan birçok inanç kültürünü de almıştır; ruhun insanın gerçek özünü oluşturduğu, onun bedenle ilişkisinin asıl özünü bozduğu, kirlettiği görüşü, ölümden sonraki yaşam gibi. 28 29 Pythagoras astronomisinde Güneş merkezde değildir ama Yer’ in gezegen olarak kabulü ve evrenin merkezinden kaydırılması, gene de güneş merkezci sisteme giden yolu açacaktır. 30 31 32 33 Pythagoras, MÖ500/495 lerde öldüğünde, yönetici sınıflarla tartışılan, belli bir süre içinde olsa hayata geçirilen daha da önemlisi uğrunda savaşılan, ölünen özgün inanç ve düşünce sistemini kendinden sonra gelenlere teslim etmişti; teslim alanlardan biri de Sokrates idi, yaşamını bu düşünce sistemine göre sürdürdü, sonlandırdı. 34 35 “Bunu üstad söyledi.” Pythagorascılar Pythagoras’ la felsefenin mahiyeti tamamıyla değişir; o artık bir bilgi, evrenin ana maddesinin bilgisi, evrenin neden ve nasıl meydana geldiği hakkında bir açıklama olmaktan çıkarak bir yaşama biçimi veya bir hayat yolu olacaktır. 36 37 38 39 Hazırlayan: Cengiz AKYOL Socrates denemeleri “Bir Günün Öyküsü” 31 / 63 1 2 3 Herakleitos ve Logos 4 5 6 “Çok şey bilmek, aklı eğitmez; eğer eğitseydi, Hesiodos, Pythagoras, Ksenophanes ve Hekaitos’ u eğitirdi.” Herakleitos 7 8 9 10 11 12 Herakleitos, Sokrates öncesi filozofları içinde Sokrates’ i belki de en çok etkileyeni! Herakleitos’ un, Platon’ dan önce yaşamış en aşırı demokrasi düşmanı olduğunu söyleyebiliriz. Herakleitos, aristokrasi yanlısıdır; Efes’ de aristokratlarla tüccarlar ve halk taraftarı olan partiler arasındaki kavgada, o aristokratlardan yana olmuştur. Herakleitos, ticaret ve sanayi sayesinde zenginleşmiş yeni sınıfa karşı duyduğu nefreti her zaman taşımıştır. Sokrates’ te de benzer düşünce ve tepkileri görürüz. 13 14 Halka, yığınlara karşı gösterdiği küçümseme, onların geleneksel inançlarını da içine alır. Herakleitos, halk dininin bütün biçimlerine düşmandır. 15 “Ateş ölçüyle yanar ve ölçüyle söner.” 16 17 Herakleitos, bu ölçüye veya yasaya logos adını verir. Logos, bir bütün oluşturan söz, cümle, tam söz, oran, düşünce, anlam, akıl anlamlarına gelir. 18 19 20 Evrende bulunan her şey, güneşe benzer bir şekilde bu demir yasanın, zorunluluk yasasının hükmü altında bulunmaktadır. O, evrenin dışında, ondan ayrı olan bir Tanrı veya Tanrılar anlayışını paylaşmamaktadır. 21 22 “Tanrı, yasasına uyar.” C.AKYOL 23 24 Peki acaba bu logos veya Tanrı belli bir amacı gözönünde tutarak ve amaca ulaşmak için bütün imkanları en iyi şekilde kullanarak çalışan bir varlık mıdır? 25 26 27 “Tanrı, en iyi şekilde davranmaz; Tanrı davranır ve o artık en iyi şekildir. O şey artık Tanrıdan değil, Tanrısaldır.” C.AKYOL 28 29 30 31 32 Parmenides ve Etkileri 33 34 “Tanrı, hepsini yapmak zorundaydı; başka seçeneği yoktu.” C.AKYOL 35 Parmenides’ e göre sanı, doğrunun veya hakikatin zıddıdır! 36 37 “Sanı, halen doğrulanmış ya da doğrulanmamıştır; doğrunun zıddı olamaz.” C.AKYOL Herakleitos, yazmış olduğu eserinden elimizde en fazla sayıda parçanın bulunduğu ilk filozoftur. Çok şey bilmekle, bilgeliği kesin bir biçimde birbirinden ayırdığını görürüz. Parmenides, varlığın olmadığı, oluşun varolduğu ve her şeyin oluş içinde bulunduğu görüşüne karşı çıkarak, varlığın varolduğu, buna karşılık oluşun olmadığı, çünkü mümkün olmadığı görüşünü kesin ve bilinçli bir biçimde ortaya atan ilk filozoftur. Parmenides, salt akla, mantıksal akıl yürütmeye dayanarak bir açılama vermeye çalışan ilk filozoftur. Hazırlayan: Cengiz AKYOL Socrates denemeleri “Bir Günün Öyküsü” 32 / 63 1 2 3 4 Platon’ a göre Parmenides, Atina ziyaretinde Sokrates’ le tanışmıştır; Parmenides 65 yaşlarında, Sokrates ise 20 yaşındadır. Parmenides’ in siyasi görüşleri konusunda kesin bilgiler yoktur ama döneminin etkili kişilerinden olan Parmenides’ ten Sokrates’ in etkilenmemiş olması mümkün değildir. 5 6 7 Parmenides de akıl çok öne çıkar. Ona göre, varlık yalnızca düşünce ve akılla kavranabilir, yani duyular, gözlem ve deney aracılığıyla varlığa yönelme, varlığı bize kendinde olduğu gibi gösteremez. 8 9 Değişme, bir şeyin belli bir zamanda belli bir niteliği kazanması, başka bir zamanda ise bu niteliği kaybederek yerine başka bir niteliği almasıdır. 10 11 12 “Bir şey şimdi bir şeydir, başka bir zaman başka bir şey olabilir. Değişim hem uzlaşmanın hem de çelişkinin sonucudur. ” C.AKYOL 13 14 “Sonsuzluk, sonluluğun değişimidir, terside doğrudur; başka bir şey değildir, başka bir halidir.” C.AKYOL 15 16 17 18 Parmenides’ le birlikte, Sokrates öncesi felsefede bir dönem bitmekte ve yeni bir dönem başlamaktadır. Biten dönem tekçi materyalizm dönemidir; başlayan dönem ise çoğulcu materyalistler dönemi olacaktır. Bu yeni dönemi de başlıca üç ünlü filozof temsil edecektir; Empedokles, Anaksagoras ve Demokritos. 19 20 21 22 Parmenides şunu söylemiştir: Felsefe, bilgelik veya bilim, varlık iddiasından vazgeçemez. Çünkü eğer varlık yoksa düşüncenin ve bilimin konusu yoktur. Eğer görünen dünyaya yönelen duyularımız bu dünyada varlığı göremiyorlarsa, onu algılayamıyorlarsa, varlığın kendisinden değil, duyularımızdan vazgeçmemiz gerekir. 23 24 Parmenides, üzerinde çok daha fazla durulması gereken bir felsefe adamıdır; o kimileri için idealizmin babası, kimileri için ise maddeciydi ve materyalizmin babasıydı! 25 26 27 28 Empedokles 29 30 31 32 Empedokles, filozoflar arasında demokrasiyi destekleyen nadir insanlar arasında yer almaktadır. Empedokles’ in sadece kuramlarla meşgul olmadığı, aynı zamanda pratikle de ilgilenmiştir; mühendislikle yakından ilgilenmiştir. Empedokles’ in İtalya Tıp Okulu’ nun kurucusu olduğu da söylenmektedir. 33 Empedokles, Parmenides’ in varlıkla ilgili iddialarını tümüyle kabul etmektedir. 34 35 36 37 38 Anaksagoras Siyasi bakımından anayurdu Akragas-Sicilya’ ın hayatında oldukça aktif ve yararlı bir rol oynamış olduğu söylenmektedir. Ailesi bakımından kentin en nüfuzlu, sözü geçer ailelerinden birine mensuptur. Babası, MÖ470 yılında kentin tiranının devrilmesinde önemli bir rol oynamıştır. Anaksagoras, Atina’ ya yerleşmek için gelen ve yerleşen ilk filozoftur. Anaksagoras’ ın Atina’ da iyi karşılandığı, bu arada dönemin en güçlü kişisi olan Perikles’ in dostu, hocası ve belki de danışmanı olduğu anlaşılmaktadır. Tutucu Atinalı’ lar, bu İonyacı aydınlanma ve eleştiri zihniyetini pek hoş karşılamadılar. Hazırlayan: Cengiz AKYOL Socrates denemeleri “Bir Günün Öyküsü” 33 / 63 1 2 3 4 5 Anaksagoras, Atina’ da dinsizlikle suçlanan ve görüşlerinden dolayı mahkemeye verilen ilk filozoftur. Bu suçlamanın da esasını, onun kentin ve devletin tanrılarına inanmadığı suçlaması oluşturacaktır. O günlerde Atinalılar, birer tanrı olarak kabul ettikleri gök cisimleriyle ilgilenilmesini ve hele onların dünyaya benzer şeyler olduklarının ileri sürülmesini bir tür küfür olarak görmekteydiler. 6 7 8 9 10 Duruşmayla ilgili herhangi bir şey bilmiyoruz, ancak, mahkemenin MÖ450 sıralarında Perikles’ in politik karşıtları tarafından yaratıldığını biliyoruz. İlk suçlama Platon’ un dediklerine göre Anaksagoras’ ın güneşten kızıl-sıcak bir taş ve ayın topraktan yapılı olduğunu öğretmesine dayandırıldı. Suçlu bulundu, ama büyük bir olasılıkla Perikles’ in kendisi tarafından hapisten kaçırıldı ve İonya’ ya çekilerek Milet’ in bir kolonisine yerleşti. 11 12 “Her şeyde, her şeyin bir oranı vardır.” Anaksagoras 13 14 “Her şey bölünebilirse, her şey bir başka şeyden oluşmuştur, denilebilir.” C.AKYOL 15 16 17 18 19 Leukippos ve Demokritos 20 21 “Hiçbir şey rastlantıyla meydana gelmez. Her şeyin bir nedeni ve zorunluluğu vardır.” Leukippos 22 23 “Şeyin kendisi, kendi nedeni olabilir; şeyin kendisi, kendi zorunluluğu olabilir.” C.AKYOL 24 25 26 27 28 29 Leukippos ve Demokritos tarafından temelleri atılan ve geliştirilen atomculuk, bazı felsefe tarihçilerine göre Sokrates öncesi klasik felsefenin gelişmesinin zirve noktasıdır. Leukippos, MÖ500-440, Milet’ te doğar, MÖ450 lerde Güney İtalya’ da Elea’ ya gider; burada Zenon’ un öğrencisi olur. Daha sonra Trakya’ da Abdera’ ya yerleşir, Demokritos’ un öğretmeni olur. Demokritos, Sokrates’ den on yaş daha gençtir; Sofistler ve Platon’ la çağdaştır. Çıktığı sayısız geziler vardır, Mısır’ da uzun süre kalmıştır. 30 31 32 Kendi ayrıntılı dünya şemasında Leukippos biraz gericiydi ve Pythagoras’ cıların dünyayı küresel olarak kabul eden görüşlerini yadsıdı ve Anaksagoras gibi, Anaksimenes’ in görüşüne, dünyanın havada yüzen bir tef gibi olduğu görüşüne geri döndü. Leukippos ve Demokritos ile Birlikte Sokrates öncesi filozofların son iki büyük temsilcisidir. Onların temsil ettiği atomcu doğa felsefesi veya atomculuk da, yine Thales’ ten başlayarak Sokrates’ e dek esas olarak varlık ve oluş problemini merkeze alan felsefe anlayışının son örneğini oluşturmaktadır. 33 34 35 Hazırlayan: Cengiz AKYOL Socrates denemeleri “Bir Günün Öyküsü” Zenon MÖ490-430 Elea, Güney İtalya 1 2 3 4 5 Leukippos MÖ500-440 Milet 34 / 63 Demokritos MÖ460-370 Abdera, Trakya Eğer parçalanma varsa bu sonsuza gitmesi zorunlu olacağı, Zenon’ un tezidir. Zenon, varlığın bölünebilirliğini kabul ettiğiniz takdirde bu bölünmeyi herhangi bir nokrada durdurmanızın haklı bir nedeni olamazdı, der. Bu ise maddenin sonsuza dek bölünebileceği ve bu bölünmenin sonunda, maddenin kendisinin ortadan kalkacağı bir durumu kabul etmeye götürür. Elea Okulu, benzeri düşüncelerle boşluğun da varlığını inkar etmekteydi. Çünkü boşluk, ona göre, var olmayandı. Protagoras MÖ481-420 Abdera, Trakya Prodikus MÖ465-399 Keos Adası, Ege Aristophanes MÖ456-386 Aegina 6 7 “Atina’ ya geldim, baktım, kimsenin benden haberi yok” Demokritos 8 9 “Zavallı akıl, beni çürütmek için dayandığın kanıtları yine benden alıyorsun.” Demokritos 10 11 Anaksagoras ise maddenin sonsuza kadar bölünebilirliği tezini savunmuş, sonsuz sayıda çeşitli bir varlıklar çokluğunu kabul etmişti. 12 13 “Hiçten hiçbir şey meydana gelmez ve varolan şey asla yok edilemez.” Leukippos 14 15 16 Sonsuz bir boş uzay ve bu sonsuz boş uzayda birbirlerinden büyüklük ve şekil bakımından farklı sonsuz sayıda atomlar. Atomlar, hareketi kendilerinden başka bir varlıktan, örneğin Tanrı’ dan mı almaktadır? Hazırlayan: Cengiz AKYOL Socrates denemeleri “Bir Günün Öyküsü” 35 / 63 1 2 3 “Herhangi bir şey, Tanrıdan bağımsız var olabiliyorsa, başka her şey de Tanrıdan bağımsız olabilir; olabilir mi?” C. AKYOL 4 Aristoteles’ e göre atomların hareketini kendiliğinden bir şey olarak görmektedir. 5 6 “Tanrı’ nın belki de en büyük eseri, kendiliğindenliktir.” C.AKYOL 7 8 9 10 Sık sık denir ki, Hellen felsefesi bir ve çok sorunu çevresinde odaklaşmıştır. Erken dönem felsefeciler o zaman haklı olarak Evrenbilimciler olarak adlandırılabilirler, çünkü Evrenin doğası ile, bilgimizin nesnesi ile ilgileniyorlardı ve insanın kendisi Evrendeki bir şey olarak nesnel yanı içinde düşünülüyordu. 11 12 “Felsefenin yaptığı en önemli şey, duyular yanında usu devreye sokması oldu.” C.AKYOL 13 14 15 Sofistler 16 17 18 19 20 Hellenler yalnızca Pers, Babil ve Mısır uygarlıklarına ilişkin bir şeyler öğrenmekle kalmadılar, ama Sicilya ve Trakyalılar gibi daha az ileri bir evrede bulunan uluslarla ilişkilere girdiler. Bu böyle olunca, Hellenler gibi entelektüel düzeyi yüksek bir ulusun bireylerinin kendilerine şu soruları sormaya başlamaları ancak doğal olabilirdi: Örneğin çeşitli ulusal ve yerel yaşam yolları, dinsel ve töresel ilkeler yalnızca esas belirleyiciler midirler, yoksa değil mi? 21 22 Sofizm, böylece ilgilendiği konuyla -insan ve insanın uygarlık ve töreleri- eski Hellen felsefesinden ayrıldı: Büyük -evrenden çok küçük- evreni ele aldı. İnsan öz-bilinç kazanıyordu. 23 24 25 26 27 Eski Hellen felsefesi nesnel gerçeklik ile ilgileniyordu. Evrenbilimciler dünyaya ilişkin nesnel gerçekliği bulmayı istiyorlardı; her şeyden önce hiçbir çıkar gözetmeksizin gerçeği arıyorlardı. Öte yandan Sofistler ise birincil olarak nesnel gerçeklik ile ilgilenmiyorlardı. Böylece Sofistler, Hellen kentlerinde özellikle Atina’ da bilgilendirme ve eğitme araçları oldular ve amaçları yaşam sanatını ve denetimini öğretmekti. 28 29 30 31 32 33 Hellen Dünyası’ nda, Pers Savaşları’ ndan sonra politik yaşam doğal olarak zorlaşmıştı ve demokratik Atina’ da durum özellikle böyleydi. Özgür yurttaş ne olursa olsun politik yaşamda bir rol oynuyordu ve eğer başarılı olmak istiyorsa açıkça bir tür eğitim almış olması gerekliydi. Devlette yükselmek isteyen yurttaş için eski eğitim yetersizdi; eski aristokratik ideal, yeni ideallere özünlü olarak üstün olsun ya da olmasın, gelişen demokraside önderlerden beklenenleri karşılama yeteneğinde değildi. Daha çoğuna gereksinim vardı, bu gereksinim Sofistler tarafından karşılandı. 34 35 36 Plutarkhos’ a göre Sofistler eski uygulamalı eğitimin yerine kuramsal bir eğitim geçirdiler. Eski eğitim büyük ölçüde bir aile geleneği sorunuydu, ünlü devlet adamları ile ilişkiye dayanıyordu. Oysa şimdi gerekli olan şey bilgilendirme kurslarıydı, bu kursları kentlerde Sofistler veriyorlardı. 37 38 39 40 Sofistler, çeşitli temalar üzerine dersler veriyorlardı, dilbilgisi, ozanların yorumları, mitoloji ve din felsefesi vb. Ama her şeyden önce politik yaşam için zorunlu olan Retorik sanatını öğrettiklerini ileri sürüyorlardı. Özellikle Atina’ da, hiç kimse konuşamadıkça, üstelik iyi konuşmadıkça, bir politikacı olarak kendini göstermeyi umamazdı. “Erdem öğretilebilir.” Sofistler Hazırlayan: Cengiz AKYOL Socrates denemeleri “Bir Günün Öyküsü” 36 / 63 1 2 “Sokrates davası, biraz da mevcut düzenin Sofistlerle hesaplaşması, gibiydi.” C.AKYOL 3 4 5 6 7 Homeros’ da sophie herhangi türden bir hüner anlamına gelirdi. Sophistes kelimesi, hünerli işçi ya da sanatçı anlamına geliyordu ve çok geçmeden ilahiyatçılar, şairler ve müzisyenler için kullanılır oldu. Bütün vatandaşları kapsayan ilköğretim hakkı Atina’ da çok önceden, Sokrates’ ten en az bir yüzyıl önce kazanılmıştı. Bu durum demokrasinin yükselişini yansıtıyordu. Ancak, yüksek öğrenim, Sofistler ortaya çıkıncaya kadar aristokrasinin tekelinde kalmıştı. 8 9 10 Sofistlerin, felsefe tarafından dışlanmasının en önemli nedeni, Sofistlerin, uygulamada kolayca insanlara haksız bir nedenin nasıl haklı bir neden gibi gösterileceğini öğretmeleriydi. Böyle bir yöntem hiç kuşkusuz felsefecilerin o eski gerçekliği arama tutumlarından oldukça ayrıydı. 11 12 Sofistlerin öğrencileri genelde gençlerdi, gençler tarafından da coşkuyla destekleniyorlardı ve bu duruma da katı gelenek yandaşları belli bir kuşkuyla bakıyorlardı. 13 14 15 Sofist Antiphon, Ksenophon’ un Memorabilia’ sında siyasi hayata katılmadığından ötürü Sokrates’ i kötüler, eleştirir. Sofist Antiphon, doğuştan gelen soyluluğu küçük görmüş ve Hellenler’ le barbarlar arasında hiçbir ayrım tanımamıştı. 16 17 18 “Birbirimizle olan ilişkilerimizde barbarlar gibiyizdir, oysa aslında bizler, hem barbarlar hem de Hellenler, doğal olarak her bakımdan aynı doğarız.” Sofist Antiphon 19 20 Gorgias’ ın öğrencisi olarak Alcidamas, kölelik müessesine meydan okuyan ilk filozof olarak görünmektedir. 21 22 “Tanrı bütün insanları özgür bıraktı, doğa hiç kimseyi köle yapmadı.” Alcidamas, Aristo-Retorik 23 24 Ksenophon, Sofistlerin kendi kazançları uğruna aldatmak için konuşup, yazdıklarını ve hiç kimseye hiçbir yardımda bulunmadıklarını söylüyordu. 25 26 27 28 29 Protagoras, Atina’ ya MÖ450’ lerde geldi; Perikles’ den ilgi göründü. MÖ431’ de Peloponez Savaşı’ nın patlak vermesi ve Perikles’ in oğullarından ikisini almış olan MÖ430 vebası sırasında Atina’ daydı. MÖ411’ lerde Dört Yüzler’ in oligarşik ayaklanması sırasında Protagoras, tanrılar üzerine kitabı nedeniyle tanrılara hakaretle suçlandı, ama mahkemeden önce kentten kaçtı ve Sicilya’ ya geçerken boğuldu; kitabı da kentin pazar yerinde yakıldı. 30 31 “İnsan tüm şeylerin ölçüsüdür, olanların olduklarının ve olmayanların olmadıklarının.” Protagoras 32 33 Protagoras, dil kurallarını incelemede ve dilbilgisinde bir öncüydü. Değişik tümce türlerini sınıflandırdığı ve adların cinslerini terminolojik olarak ayırt ettiği söylenir. 34 35 36 37 38 39 40 Prodikus, Ege’ deki Keos adasından geldi. Prodikus’ un ilgiyi çeken başlıca yanı belki de dinin kökeni üzerine kuramıdır. Ona göre başlangıçta insanlar tanrılar olarak güneşe, aya, ırmaklara, göllere, meyvelere vb. başka bir deyişle, onlara yararlı olan ve besin veren şeylere tapıyorlardı. Prodikus, bu din görüşü üzerine duanın gereksiz olduğunu düşünüyordu; öyle görünüyor ki başı Atina’ daki yetkililerle derde girmiştir. Prodikus’ a göre; Tanrılar, düşünceden yoksundur. O halde, zaten var olmadıkları açıktır. İnsanlar, yararlı gördükleri her şeyi, Tanrı zannetmiştir. Daha doğrusu, kendilerine yararlı bir etki yapmış olan doğa nesneleri, Tanrı düşüncesinin doğmasına ve onların Hazırlayan: Cengiz AKYOL Socrates denemeleri “Bir Günün Öyküsü” 37 / 63 1 2 yaptıkları iyiliklere karşılık olarak, onlara tapınmalarına neden olmuştur. Böylelikle; ekmek Demeter, şarap Dionysos, su da Poseidon gibi adlar almıştır. 3 4 5 Prodikus da Protagoras gibi dilbilimsel çalışmalarıyla dikkati çekti ve anlamdaşlar üzerine bir inceleme yazdı. Platon, onun dilin hoşluklarıyla ilgilenen, bilgiç bir öğretmen olduğunu ve bu okul sayesinde zenginleştiğini söyleyerek eleştirir. 6 7 8 Protagoras’ ın öğrencisi olan Prodikus, Protagoras’ ın başlattığı, Hellen sofistliği (bilgiciliği)nde, en önemli kişilerden biridir. Ayrıca, Demokritos’ un ekolündedir. Cicero, onun bazı öğretilerinin, tüm dinleri yıkıcı nitelikte olduklarını; Sextus Empiricus ise, onun ateist olduğunu söylemiştir. 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 Hazırlayan: Cengiz AKYOL Socrates denemeleri “Bir Günün Öyküsü” 38 / 63 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 Sokrates, Jüriyi Tahrik Etti! 11 12 13 14 15 16 Ksenophon’ un dediğine göre Sokrates, mahkum edilmeyi istemiş ve jüriyi tahrik etmek için de elinden geleni ardına koymamıştır. Ksenophon’ un dediğine göre, Sokrates’ in yargılanış süreci hakkında yazan herkes, jüri üyeleri önünde sergilediği kibir ve cesaret -megalegoria- nedeniyle hayrete düşmüş ve aslında bunun duyarsızlık, delilik, ahmaklık -aphronestera- olduğunu düşünmüşlerdi. Sokrates’ in bu davranışı jüriyi yatıştırmaktan çok tahrik etmiştir. Kimileri bu davranışı, Sokrates’ in bilinçli ve hesabı kitabı yapılmış bir hamlesi olarak kabul ettiler. 17 18 19 20 Açıkça anlaşılan o ki, Sokrates’ in stratejisi yalnızca suçluluk ya da masumiyet oylamasını değil cezayı belirleyecek ikinci oylamayı da kaybetme amacına yönelikti. Sokrates’ i suçlu bulmuş olmasına karşın tahrik edilmemiş bir jüri, davacı tarafının istediği ölüm cezası yerine davalı tarafın istediği hafif bir para cezasına hükmedebilirdi. Sokrates ölmek istemişti. 21 22 “Kendi çürüyüşümün farkına varıp, şikayet etmeye başlarsam, yaşamdan nasıl zevk alabilirim ki.” Sokrates, Apology (Savunma)-Ksenophon 23 Sokrates, böyle bir savunmayı Tanrıların istediğini söyler. Yoksa kendisi, 24 25 26 “Sağlam gerekçeler ya da kurnazlık yoluyla beraat sonucunu doğuracak bir uzlaşı bulabileceğini, bu amaçlı bir savunma yapabileceğini,” Sokrates, Apology (Savunma)-Ksenophon 27 söylemiştir. Ne var ki, Tanrılar böyle bir savunmaya izin vermemiştir. 28 29 Benzer durumu tarihte İsa’ da da görürüz. O da savunma yapmaz, Tanrı’ nın istediği gibi davranır, kabullenir. 30 31 Sokrates’ in Delphi Tapınağı’ nda yaşadığı deneyimden söz etmesi pek sağduyulu bir davranış sayılmazdı, oysa. 32 33 “Sokrates’ in bu sözlerini dinleyen jüri üyeleri, şiddetli bir uğultu kopardılar.” Apology (Savunma)-Ksenophon 34 35 36 Jürinin, suçun doğruluğuna dair oylamasından sonra uygulanacak cezayı belirleme aşaması demek olan mahkemenin ikinci aşamasına yoğunlaştığımızda Sokrates’ in daha da açık bir ölme isteği sergilediği söylenebilir. 37 38 39 40 Atina yasalarına göre jüri cezanın şeklini kendi başına belirleyemezdi. Jürinin, suçlayıcı taraf ile savunma tarafından önerdiği cezalar arasında bir seçim yapması gerekirdi. Jüri bu iki ceza önerisi arasındaki farkı yok edemezdi. Suçlama makamı ölüm cezası istemişti. Bu istemin Sokrates’ e sempati kazandıracağı ve daha hafif cezaya yönelik olarak daha çok jüri oyu alacağı bile Atina Mahkemeleri’ nde ağır ceza davalarında iki kez oy kullanılırdı. İlk oylama mahkumiyet ya da beraat yönünde olurdu. Karar mahkumiyet yönünde çıkarsa jüri bu kez ceza üzerinde oylama yapardı. Sokrates’ in yargılanış sürecinde yaşanan en büyük sürpriz ilk ve temel konuda kullanılan jüri oylarının birbirine çok yakın bir sonuç vermesiydi. Jüri oylarında %6 lık bir değişim sayesinde Sokrates beraat edebilecekti. Böyle bir sonucu Sokrates’ inde beklemediği söylenir. Sokrates’ in belirlediği matematiğe göre “Yalnızca otuz oy yön değiştirseydi, beraat etmiş olurdum.” Otuz oyun yön değiştirmesi beraat anlamına gelecek idiyse 500 kişilik jüriden 280 kişi mahkumiyet, 220 kişi de beraat yönünde oy kullanmış olmalıdır. Öte yandan da şunu unutmamalıyız, Atina Mahkemeleri’ nde oy eşitliği durumu davalının lehine yorumlanıyordu. Hazırlayan: Cengiz AKYOL Socrates denemeleri “Bir Günün Öyküsü” 39 / 63 1 2 söylenebilirdi. Ne ki Sokrates, suçlama makamına bu bağlamda “yardımcı” olacak ve jüriyi daha da tahrik edecekti. 3 4 5 6 7 “Tapınak soygunu, hırsızlık, köleleştirme, devlete ihanet gibi yasaların ölüm cezası takdir ettiği bütün eylemlerden herhangi birini işlediğime dair düşmanlarım tarafından dahi suçlanmadım. Dolayısıyla, ölümü hak eden bir eylemde bulunduğuma nasıl olup da kanaat getirebildiğinizi hayret verici bulmaktayım.” Sokrates, Apology (Savunma)-Ksenophon 8 9 10 11 12 13 Meletos, Sokrates için idam cezası ister; Sokrates ise ceza yerine kendisine Prytaneion’ da -Atina' daki önemli konsey binalarından biri, kutsal bir anlam taşır- sürekli bedava yemek verilmesini teklif eder. Neden başka bir şey teklif etmediğini ise şu şekilde açıklar: Hapis cezası teklif etmez çünkü bir otorite altında bir köle gibi yaşamak istemez. Para cezasını ödeyemeyeceğini söyler. Sürgünü şiddetle reddeder. Atina’ da bile dili yüzünden zor barındığını, gideceği yerlerde de aynı şeyle karşılaşacağını ifade eder. 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 Sokrates’ in Prytaneion’ da sürekli bedava yemek yemeyi istemesi jüriyi tam bir tahrik etmekti. Sokrates, bu isteği ile yargıçların belleklerindeki bazı çağrışımların bam teline dokunmak gibi bir tehlikeli hamle gerçekleştirmiş oluyordu. Prytaneion, bir onur mekanıydı, şehrin yönetici hükümetinin bulunduğu saraydı. Orada yemek yemiş en şerefli vatandaşlar Harmodius ve Aristogetion adındaki iki Atina kahramanının torunlarıydı. Bu iki kahraman, altıncı yüzyılın sonlarına doğru Peisistratos diktatörlüğünü devirme çabasıyla en sonunda da başarıya ulaşmış bir girişimde canlarını vermişlerdi. Sokrates ise, Kritias ve Karmides nedeniyle, demokrasinin belleklerde henüz taze yıkımıyla bağlantılandırılıyordu! Sonuç, Sokrates’ in yaptığı tam bir tahrikti! Gerçi Sokrates de durumu çok geçmeden fark eder, yaptığı şakayı geri alır; fakat artık olan olmuş, söz konusu şaka savunmasına zarar vermiştir. 24 25 26 Ksenophon’ un dediğine göre Sokrates, herhangi bir karşı ceza önerisinde bulunmayı reddetmiştir. Cezasını belirlemesi istendiğinde Sokrates, bu isteği kişisel olarak reddettiği gibi arkadaşlarına da bir ceza türü söylemelerini yasakladı. 27 28 29 Sokrates’ in suçlama makamına ve mahkemeye tepeden bakmak gibi bir hakkı vardı, elbette! Ama bu tavır Sokrates’ e pahalıya patlamış, mahkemeyi -normal şartlarda aşırı sert bir ceza sayılanalternatif cezaya yöneltmeye yetecek sayıda oy kazanamamıştı. 30 Anlaşılan odur ki Sokrates baldıran zehirini kendi ağzına kendi koymuştur. 31 Mahkemenin Sonucu Üzerine Suçlamada 280 yargıç suçlu, 220 yargıç 32 33 34 35 ise suçsuz bulmuştu; suçlama sonrası ceza tercih hakkında yaptığı alaycı konuşma, mahkemeyi, yargıçları aşağılayıcı tavrı ceza oylamasında olumsuz etkisini gösterir, 360 yargıç ölüm cezası ister, 140 yargıç ise ölüm cezasının karşısında oy kullanır. 36 37 Görülen o ki, mahkemede Sokrates’ in suçlu olduğu yönünde kullanılan oylardan daha fazlası ölüm cezasına çarptırılması gerektiği yönünde kullanılmıştır. 38 39 40 Şu kesin ki, iki tarafta böyle bir sonuç beklemiyordu. Sokrates sık sık Anytos’ un başında olduğu demokratik hükümeti eleştiriyordu; Anytos da Sokrates' in eleştirilerini yeni tesis edilmiş demokrasi için bir tehdit olarak görüyordu ama yine de Anytos’ un kafasında Sokrates’ i ölümle cezalandırmak Hazırlayan: Cengiz AKYOL Socrates denemeleri “Bir Günün Öyküsü” 40 / 63 1 2 olduğunu düşünmüyorum. Anytos, herhangi biri değil, son derece deneyimli ve birikimli bir demokrat. Atina’ nın o gün ki demokrasisinde çok katkısı olan bir devlet adamı! 3 4 5 6 Yönetim ve destekçileri, Atinalı gençlerin profesyonel hatiplerle, Sofistlerle, doğa filozoflarıyla çalışma, onlardan bir şeyler öğrenme özgürlüklerinin yol açtığı sosyal çalkantı veya toplumsal istikrasızlıktan rahatsızdı ve dolayısıyla bu çalkantının baş sorumlusu olarak gördüğü Sokrates’ i görüyorlardı. Yargılamanın olduğu günlerde birçok hatip bu nedenle öldürülmüştü. 7 8 9 Atina’ da hem savunmanın, hem de iddia makamının bir ceza önermesi geleneği vardı. Mahkeme heyeti bunlardan birini seçebiliyordu. Bu bölümde Sokrates ceza önerisi ile mahkeme heyetini daha da fazla kızdırır. 10 11 12 13 14 15 Sokrates konuşmasına sonuçtan dolayı öfkelenmediğini söyleyerek başlar. Otuz oy daha almış olsa serbest kalacağını söyler. Meletos' un 1' e 5 oranını zar zor yakaladığını ve 1000 drahmi para cezasından kurtulduğunu hatırlatarak kara mizah yapar. O günlerde mahkemelerin önemsiz davalarla meşgul edilmesini önlemek için; yargıçların oyları 1' e 5 oranına ulaşmazsa, iddia makamı ağır cezalara çarptırılıyordu. Sokrates’ in davasında bu Meletos, Anytos ve Lykon’ un 500 kişilik jüriden en az 100 oy almak zorunda olduğu anlamına gelmektedir. 16 17 18 19 20 21 Sokrates Beraat Edebilir miydi? 22 23 24 25 26 27 28 İddia makamı adına davanın en zayıf tarafı şudur: Şehrin genel olarak benimsediği dini ya da şehrin siyasi kurumlarını korumaya yönelik herhangi özgül bir yasanın Sokrates’ ce çiğnendiği söz konusu edilmemektedir. Zira MÖ4. yüzyılın Atina hukuk metinlerinde suçlamaların gündeme getirildiği yasa metinleri de bulunmaktadır. Aristoteles’ in Retorik’ inde öğrendiğimize göre, davalı taraflar yazılı olmayan yasalara, yüksek yasalara ya da eşitlik düşüncesine, yazılı yasaların da üstünde olan adalet anlayışının yansıması olarak başvurabiliyordu. Ancak Sokrates’ in yargılanış süreci hariç, yazılı olmayan yasaların herhangi bir suçlamaya temel oluşturduğu görülmemiştir. 29 30 31 32 Sokrates konuşma özgürlüğünü kısıtlayan yasaların vatandaşları köleye dönüştüreceği şeklinde bir yaklaşım da ileri sürebilirdi. Konuşma özgürlüğüne dayalı bir savunma Sokrates’ e beraat getirebilirdi. Gelgelelim, tarihsel Sokrates sürekli aşağıladığı bir ilkeye dayanarak savunma yapmayı onuruna yedirememişti. Sokrates de Atina’ daki konuşma özgürlüğünden şikayetçiydi. 33 34 35 “Aziz arkadaşım, ... konuşma özgürlüğünün en çok tanındığı Atina’ ya gelirseniz şayet, oradaki konuşma özgürlüğünden hoşlanmayacak tek kişi siz olacaksınızdır.” Sokrates, Gorgias-Platon 36 37 38 39 Mahkeme Sonrası Sokrates Sokrates, şayet beraat etmek istemiş olsaydı bunu kolayından başarabilirdi. Baş suçlayıcısı Anytos’ un halk katındaki itibarına ve Otuzlar’ ın bıraktığı kötü anılara karşın jüri, Sokrates’ i suçlu görme noktasında tereddütteydi. Atina Sokrates’ i suçladığında kendi kendini yadsımış oluyordu. Sokrates’ in yargılanması düşüncenin suçlanması demekti. Sokrates düşünce ve konuşma özgürlüğünün ilk simgesi olmuştu. Kriton, Platon’ un ilk dönem veya gençlik diyalogları arasında bulunur. Kriton, Sokrates’ in hapishanede ölmesinden bir gün önceki halini anlatır. Diyalog, zindanda, cezası bir gün sonra infaz edilecek olan Sokrates ile Kriton arasında geçer. Hazırlayan: Cengiz AKYOL Socrates denemeleri “Bir Günün Öyküsü” 41 / 63 1 2 3 4 Kriton, Sokrates’ in sadece çağdaşı değildir, aynı zamanda onun yaşam boyu dostu olmuştur. Sokrates’ in sadık öğrencilerindendir; hem mahkemede hem de ölümünden önceki son saatlerinde Sokrates’ in hep yanında olmuştur. Ona göre, Sokrates kendisine yüklenen fakat gerçekte işlemediği “dinsizlik ve gençleri baştan çıkarma” suçlarından haksız yere mahkum edilmiştir. 5 6 Sokrates, Niye Kaçmadı? 7 Ona göre: Bu sorunun yanıtını da Platon’ un Kriton diyalogunda bulabiliriz. 8 9 10 11 12 13 14 15 “Her Atinalı’ nın vatandaşlık haklarını elde ettikten sonra devlette neler olduğunu öğrenme hakkı vardır. Kanunları beğenmezse mallarını alıp, dilediği yere gitme şansı da bulunmaktadır. Bu karşın, davaları ve devlet işlerinin nasıl yürüdüğünü gördükten sonra, Atina’ da kalmaya karar verenlerin de emirlere uyması gerekir. Emirlere uymuyorsa o, üç açıdan suçlu demektir. Birincisi, kendisini doğurmuş, beslemiş olanlara karşı geliyor demektir. İkincisi, daha önceden verdiği sözü tutmuyordur. Üçüncüsü, devlet bir yanlış yaptıysa, bunu doğru düzgün bir şekilde gidip, söylemiyor, demektir. Sonuçta, devlet hiçbir şeyi zorla yapmıyor! Diyor ki, ya emirlerimize uy ya da bizi ikna et!” dir. 16 17 18 19 20 21 22 “Eğer kararlara uyulmazsa, insanlar kanunları umursamazlarsa, onlara karşı silah çekerlerse, devletin her şeye rağmen varlığını sürdürebileceğini sanıyor musun? Biz bu durumda, devlet bize adaletsiz davrandı, davamızı iyi bir biçimde yönetmedi mi diyeceğiz? Onu ya güzellikle kandırmalıyız ya da onun isteklerini yerine getirmeliyiz; neye katlanmamızı istiyorsa da katlanmalıyız. İnsanın annesine ve babasına karşı gelmesi günahsa, ülkesine karşı gelmesi daha büyük bir günahtır.” Sokrates 23 24 25 Sokrates’ ten Son Söz 26 27 O’ nun yapmaya söz verdiği şey, yani devletin mahkemeleri tarafından verilen kararlara itaat etmek adil bir şeydir. 28 29 30 Kişinin, elbette adil olması koşuluyla söz verdiği şeyi yapması gerekir. O’ nu yargılayan mahkeme, ona ölüm cezasının verilmesi gerektiği, kararını vermiştir. Öyleyse, O’ nun mahkeme tarafından verilmiş olan ölüm cezası kararına, adaletsiz olduğunu düşünse bile, itaat etmesi gerekir. 31 Öyleyse, O, hapisten kaçmamalıdır. 32 Ve kaçmadı! 33 34 MÖ399, 4 Haziran’ da 70 yaşındayken, kendisine sunulan baldıran zehrini içerek yaşama gözlerini yumdu. 35 36 37 38 Sokrates Sonrası O, devletin mahkemeleri tarafından alınan kararlara, verilen bir hükmün yanlış olduğunu ve kendisine adaletsizlik yaptığını düşünse dahi, itaat etmeye söz vermiştir. Sokrates’ in öldüğü ve Sokrates’ le bağlantılı insanların zor bir zaman yaşadığı MÖ399 yılında, Ksenophon resmen sürgüne gönderildi. Ksenophon, yaşamının kalan kısmını Sparta’ da geçirecekti. Ksenophon aksine Platon, Savunma’ dan da öğrendiğimize göre, Sokrates’ in Hazırlayan: Cengiz AKYOL Socrates denemeleri “Bir Günün Öyküsü” 42 / 63 1 2 3 4 yargılanışında hazır bulunur ama Sokrates aleyhindeki idam kararının uygulanmasından önce şehri terk ettiği de anlaşılmaktadır. Ksenophon, Koroneia Savaşı’ nda MÖ394, Atina ve müttefiklerine karşı Sparta’ nın yanında savaşmıştır. Bu dönemde yazdığı eserler açık Sparta hayranlığı ile doludur. 5 6 Platon, kendisine karşı da bir yasal işlem başlatılacağından korkmuştu; Platon on iki yıl boyunca Atina’ dan uzak kaldı. 7 8 9 10 İskender MÖ323’ te öldüğünde Atinalılar, nefret ettikleri Makedonyalı işgalcilere karşı coşkun bir ayaklanma başlatıp, demokrasiyi yeniden kurdular. Makedonya yönetiminin ömür boyu himaye altına aldığı Aristoteles yaşamından endişe ederek şehri terk etti. Aristoteles’ in Atina’ yı, bu şehrin felsefeye karşı ikinci bir günah işlemesini istemediği için terk ettiği, söylenir. 11 12 13 Çok geçmeden Makedonyalılar, Atinalılar üzerinde yeniden egemenlik kurdular. Ancak on altı yıl sonra ikinci bir ayaklanma yaşandı ve o dönemde Atina tarihinde ilk kez olmak üzere meclis, felsefe okullarının özgürlüğünü kısıtlayan bir yasa çıkardı. 14 15 MS529 yılında ise İmparator Justinian, Hıristiyan baskısı ve imparatorluk hoşgörüsüzlüğü sonucunda Atina’ daki Platon Akademisi ile diğer felsefi okulları bir daha açılmamak üzere kapattı. 16 17 18 Sözün Sonu 19 20 Onun düşüncesine katılırız ya da katılmayız ama bu gerçeği ve bu yaşlı adamın onurlu duruşunu görmezlikten gelme9mize neden olamaz. 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 Işıklar içinde yatsın! Söylediklerimiz, tespitlerimiz ne olursa olsun, tüm bu söz ve tespitler, Sokrates’ in yalnız ve yalnız düşüncesinden dolayı yargılandığı ve düşüncesinden dolayı öldürüldüğü gerçeğini değiştirmez. Hazırlayan: Cengiz AKYOL Socrates denemeleri “Bir Günün Öyküsü” 43 / 63 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 Kaynaklar: 1. 2. 3. 4. 5. 6. 7. 8. 9. 10. 11. 12. 13. 14. 15. 16. 17. 18. 19. 20. 21. 22. 23. 24. 25. 26. 27. 28. Antik ve Modern Demokrasi, Finley I.MOSES Atinalıların Devleti, Aristoteles Bulutlar, Aristophanes Devlet Adamı, Platon Euthyphron, Platon Felsefe Tarihi, Ö- Sokratikler vet Sokrates, Frederick COPLESTON Gorgias, Platon İlk Yunan Filozoflarında Tanrı Düşüncesi, Werner JAEGER İlkçağ Felsefe Tarihi, Ahmet ARSLAN İnternet Sayfaları İşler ve Günler-Tanrıların Doğuşu, Hesiodos Kara Atena, Martin BERNAL Kent Devletinden İmparatorluğa, Mehmet Ali AĞAOĞULLARI Kriton, Platon Kuşlar, Aristophanes Memorabilia, Ksenophon Mısır Yunan ve Roma Antik Akdeniz Uygarlıkları, Freeman CHARLES Philebos, Haz Duygusu Üzerine, PLATON Sokrates Davası, Yaşar Şahin ANIL Sokrates, Prof. Dr. Ahmet CEVİZCİ Sokrates’ in Gerçek Savunması, Kostas VARNALIS Sokrates’ in Savunması, Niyazi Berkes, Platon, Sokrates’ in Savunması, Özgü Çelik, Platon, Sokrates’ in Yargılanması, Isidor Feinstein STONE Sokrates’ ten Anılar, Ksenophon Şölen, Platon Ünlü Filozofların Yaşamları ve Öğretileri, Diogenes LAERTIOS Yunanlıların Kökeni ve Yunan Milletiyle (Greklerle) İlgili Kavram ve Deyimler, Üçüncü Askeri Tarih Semineri, Türk-Yunan İlişkileri, ATASE Yayınları, Em. Tümg. Muzaffer ERENDİL 29. Yunan Felsefe Tarihi, Sokrates Öncesi İlk Filozoflar vet Pythagorascılar, W.K.C. Guthrie Hazırlayan: Cengiz AKYOL Socrates denemeleri “Bir Günün Öyküsü” 1 Ek 1: 2 3 4 5 6 7 8 9 YUNAN Adının Kaynağı 44 / 63 "Yunan" adı "İyon" adıyla ilgilidir. "İyon" adı bir mit kahramanından kaynaklanır. İyon, Tesalya' dan kovulup Peloponez' e yerleşen "Ksuthos" un oğludur. Peloponez' de kendilerine "İyonyalılar" diyen bir şehrin kralı olan Aigialos' un kızı ile evlenip kral olmuştur. "İyonya", Yunanistan'daki Dor istilası karşısında Anadolu kıyılarına göç etmek zorunda kalan ve Batı Anadolu'da on iki büyük site kuran halkın kendilerine verdikleri isimdir. Batı Anadolu'da İzmir' den Güllük (Mandalya) Körfezi' ne kadar olan kıyıda yer alan bu sitelerin oluşturduğu bölge, tarihte "İyonya" olarak anılmaya başlanmıştır. Ancak bu dönemde Anadolu' nun yerli halkı da vardır. 10 11 İyonya, MÖ 6. yüzyılda Lidya Krallığı' na boyun eğdi; Lidyalılar MÖ VI. yüzyılda Pers egemenliğine geçince, İyonya da bu imparatorluğun sınırlarına katıldı. 12 Prof. Dr. Ali Müfit Mansel, Yunan adıyla ilgili olarak şu bilgileri vermektedir: 13 14 15 16 "İzmir Körfezi' nden Mandalya Körfezi'ne kadar uzanan ve Kioş (Sakız) ile Samos (Sisam) Adalarını kapsayan bölge İyonya adını almıştır. Tevrat'ta Yavan, Asur yazıtlarında Yavnai, Pers yazılı belgelerinde Yauna olarak gösterilen İyon adının menşeini bilmiyor, yalnız adını Aiol adı gibi kolektif bir sözcük olarak ilk önce Anadolu kıyılarında ortaya çıktığını görüyoruz." 17 18 19 Buna göre; Doğudan gelen ve önce Batı Anadolu'yu -dolayısıyla İyonya' yı- ele geçiren Persler, Ege' deki düşmanlarına "Yauna" adını vermişlerdir. Bu ad zamanla bugünkü Yunanistan halkını da içene alacak şekilde genelleşmiştir. Türkler de, -yanlış da olsa- bu adı kullanmışlardır. 20 21 22 23 GREK Adının Kaynağı 24 25 26 27 28 29 30 "Grek" deyiminin Batı dünyasına Latinlerden (Romalılardan) geçmiş olduğu sanılmaktadır. Sözlük anlamı bakımından Grek, "Hırsız, hilekâr" demektir. Günümüzde "Grek" deyimi daha çok kullanılmaktadır. Latince sözlüklerde "Grek" kelimesinin karşılığı mecazi anlamda "fripon, escroc (hilekar, dolandırıcı)" şeklindedir. Fransızca Larousse' da da aynı anlam yazılıdır. Bu anlam Yunan ruhunu yaraladığı için II. Dünya Savaşı'ndan sonra, Yunan hükümetinin başvurusu üzerine "Grek" kelimesinde düzeltme yapılmıştır. Grek kelimesinin kötü anlamı dolayısıyla Yunanlılar, "Hellen" sıfatını kendilerine daha layık görmektedirler. 31 32 33 34 35 36 37 38 39 Eski Yunanlıların MÖ VIII. yüzyılda Akdeniz' de ve Karadeniz' de koloniler kurdukları bilinmektedir. Bu kolonilerden biri de İtalya Yarımadası'ndaki Kime' dir. Bu koloni, Yunanistan'da Evboia (Eğriboz) Adası' ndaki "Halkisli" ler tarafından kurulmuştur. "Kime aracılığıyla Yunan malları ve sanat eserleri, Halkis şehrinde kullanılan Yunan Alfabesi, Yunan Tanrıları ve mitosları İtalya' ya, en çok Latin ve Etrüsk çevrelerine girmiş, bütün bu kavimlerin kültür gelişiminde büyük etken olmuştur. Bu şehrin kurulmasına Evboia' nın karşı kıyılarında oturan Gralar da rol oynamış olacaklar ki, bu kavmin adı İtalya' da biraz değiştirilmek suretiyle "Graikus" (Graecus) şeklini almış, sonraları Latinler tarafından tüm Hellen kavmini gösteren kolektif bir sözcük olarak kullanılmıştır." Yunanlılara genellikle "Grek" diyen Batılılar, bu adı "eski Yunanlıları anlatmak için kullanırlar. "Grek Uygarlığı", "Grek Mitolojisi", "Greece", "Greko-Romen", "Grekomani (Yunan adetlerini taklit etme tutkusu)" gibi deyimler buna birer örnektir. Hazırlayan: Cengiz AKYOL Socrates denemeleri “Bir Günün Öyküsü” 45 / 63 1 2 3 HELLEN Adının Kaynağı 4 5 6 7 8 9 Yunanistan' ın coğrafi dağınıklığından dolayı başlangıçta birlikten yoksun olan Yunanlılar, ticari ve kültürel ilişkiler içine girdikleri çeşitli halklarla birlik oluşturdular. Birliğin oluşmasında, tüm Yunanlıların, bazı lehçe farklarına rağmen Yunanca konuşmaları önemli bir etken olmuştur. Yunanlılar, kendilerine ırk birliğini açığa vuran "Hellen" adını vermeden önce, başka ırktan olanları ve başka dil konuşanları "Barbares" olarak göstermişler, bu şekilde kendileriyle yabancılar arasında bir sınır çizmişlerdir. 10 11 12 Yunanlılar, Koloniler döneminde de kendi özelliklerini korumak için çeşitli önlemler almışlardır. MÖ 7. yüzyıl edebiyatında ilk kez görülen "Panhellen" sözcüğü, "Hellen" adının ilk kez bu dönemde kullanılmaya başlandığını göstermektedir. 13 14 Atinalılar ve Ispartalılar MÖ 481' de Pers saldırılarına karşı "Hellen Birliği" ni kurmuşlar, birliğe giren müttefiklere ise "Hellenler" adını vermişlerdir. 15 16 17 18 19 20 Hellenizmi, bilimsel bir kavram olarak tarihe mal eden Alman tarihçisi F. F. Droysen' dir. O, bununla Hellen kültürünün, Hellas sınırlarının dışına çıkarak, Akdeniz bölgesi ve Ön Asya'da doğu kültürleriyle karışması sonucunda meydana gelen üniversal bir kültürü anlatmak istemiştir. Bu kültür, Büyük İskender' in Asya'ya yaptığı seferler ile başlamaktadır. Etkilerini uzun zaman göstermekle beraber, esas itibariyle Romalıların Mısır' ı fethetmesiyle sona erer. Yani, MÖ 330' dan MS 30 yılına kadar devam eden 300 yıllık süreyi kapsar. 21 22 23 24 Prof.Dr. Ali Müfit Mansel ise "Ege ve Yunan Tarihi" adlı araştırmasında "Hellenizm" kavramına, Droysen' in tarif ettiğinden daha geniş bir anlam verir ve Hellenizmi yalnız doğu kültürleriyle Hellenler’ in kültürünün karışmasından meydana gelen bir medeniyet değil, Hellenler’ in etki yaptığı Hellen ve diğer toplulukları da içine alan bir medeniyet olarak kabul eder. 25 26 27 28 29 Pers savaşlarında ortak düşmanlarına karşı işbirliği yapan Atina ve Isparta devletinden ilki denizde, Ispartalılar karada üstündü. İlk zamanlar Isparta, Perslere karşı ortak komutayı aldı. Ancak bu devlet denizaşırı seferlere yatkın değildi. MÖ 478'de ise Atina üstünlüğü aldı. "Attika Delos Deniz Birliği" adını alan siyasal bir birlik kurdu. Perikles zamanında Atina, Hellenler’ in önderi sayıldı ve "Panhellen" nitelikte bir dış siyaset izledi. Bu arada Isparta-Atina zıtlaştılar. 30 31 32 33 34 MÖ 338'de Makedonya Kralı Büyük İskender, Atina ile karşılaştı. Atina Makedonya' nın üstünlüğünü kabullendi. Filip tüm Yunan şehirlerini birleştirmek istedi, Isparta ve Yunanistan şehirleri "Hellen Birliği"ni meydana getirdiler. Müttefiklere "Hellenler" adı verildi. İskender'in ölümünden sonra MÖ 323’ de Atina, bu birliği dağıttı ve Yunanistan' ın büyük şehirlerini kendi idaresi altında birleştirip "Hellen Birliği" ni kurdu. 35 36 37 Büyük İskender' in ölümünden sonra Yunan kültürü, Anadolu' da kurulan bir sürü küçük devletle başlamış, Yunanca adlar almak, aydın zümre arasında Yunanca konuşmak modası yaygınlaşmıştır. Böylece oluşan akım ve uygarlık "Hellenistik Dönem" olarak tarihe geçmiştir. 38 39 40 41 Bununla ilgili olarak Hellas adı da geçer ki, eskiden Tesalya' nın merkezini anlatırdı. Sonraları bu terimin sınırları genişledi. Yunanlıların Ege' de, Batı Anadolu' da ve İtalya' da koloniler kurmalarından sonra Yunan etkisi buralara da egemen oldu. MÖ 6. yüzyılda bütün bu memleketler için "Büyük Yunanistan" anlamında "Megale Hellas" adı kullanılıyordu. "Hellen", Yunan mitolojisinde bir kahramanın adıdır. Hellen sıfatı, çeşitli etnik topluluklar için kullanılmıştır. Terimin Dor kavminin yayılmasından sonra yaygınlaştığı sanılmaktadır. Hazırlayan: Cengiz AKYOL Socrates denemeleri “Bir Günün Öyküsü” 1 2 3 4 46 / 63 Bu tarihi belgelere göre şu kanıya varıyoruz ki, tarihte zaman zaman ortak tehlikelere karşı birleşme zorunluluğu duyan eski Yunanistan halkı, ittifak eden ve kültürel özellikle dil- yakınlığı olanlara "Hellen" adını vermiş; başka dil konuşan düşmanlarına da Barbaros (Barbar) diyerek bir ayrım yapmıştır. 5 6 7 8 9 10 11 12 13 BİZANS Adının Kaynağı 14 15 16 Yunanlılar, koloni kurdukları yerleri duvarla çevirir, yerli halka karışmadan kendi tanrılarına tapınır. Yerli halkın mallarıyla kendi mallarıyla değiştirir ve balık avlarlardı. Yerliler denizcilikte geri olduğundan, denizle pek ilgilenmezlerdi. 17 18 Atina' nın üstünlük döneminde MÖ 416’ da Bizantiyon Atinalılar tarafından ele geçirildi; dolayısıyla Boğazlar da Atina'nın kontrolüne geçti. 19 20 21 22 MÖ 189' dan sonra Anadolu topraklarına sahip olan Roma, zamanla genişledi. Geniş toprakların Slavlara ve İranlı Sasaniler' e karşı korunması sorun oldu. Bu tehlikelere karşı koymak için daha yakın bir siyasi merkez gerekliydi. İmparator Konstantinus eski Bizantiyon' un yerinde kendi adını verdiği bir şehir kurdu M.330 ve şehre Konstantinopolis (Konstantin Şehri) adını verdi. 23 24 25 26 27 Roma İmparatorluğunun MS 395'de ikiye bölünmesinden sonra Konstantinopolis, Doğu Roma İmparatorluğu'nun merkezi oldu. idi. Doğu Roma'da hukuk, Roma sistemine dayanıyordu. Senato ve şura gibi kurumlar Roma' dakinin benzeriydi. Dil Ortaçağ Yunanca' sıydı, ancak Latin etkisi de devam ediyordu. Yer adları 630' a kadar Latince idi. Bu tarihten sonra Yunanca yer adları kullanılmaya başlandı. 28 29 Justinianus döneminden önce Bizans İmparatorluğu'nun sınırları, Balkanlar (Yunanistan dahil), Anadolu, Suriye ve Mısır'ı içine alıyordu. 30 Ünlü tarihçi Ostrogorsky, o dönemin Bizans'ını şöyle tanımlamaktadır: 31 32 33 34 "Roma devlet tarzı, Grek kültürü ve Hıristiyan inancı Bizans gelişmesinin ana kaynaklarıdır. Bu unsurlardan biri yıkılırsa Bizans' ın varlığı düşünülemez. Ancak Hellenistik kültür ve Hıristiyan dininin Roma devlet şekli ile bir sentez haline gelmesi bizim Bizans İmparatorluğu olarak adlandırmaya alıştığımız tarihi teşekkülü meydana getirmiştir... 35 36 37 38 39 Bizans tarihi evvel emirde sadece Roma tarihinin yeni bir devresi ve 'Bizans Devleti eski İmperium Romanum' un sadece bir devamıdır. Bizans bilindiği gibi, bizim Bizanslı dediğimiz kişilerin bilmedikleri, daha sonraki devrin bir terimidir. Bunlar kendilerini her zaman Romalı olarak adlandırmış, İmparatorlarını Roma hükümdarları, eski Roma Caesar' larının halef ve mirasçıları saymışlardır. 40 41 Devlet yaşadığı sürece Roma adı onları büyülemiş ve Roma devlet geleneği onların siyasi düşünce ve iradelerine sonuna kadar hakim kalmıştır. Etnik bakımdan mütecanis olmayan imparatorluk MÖ 750-550 yılları arasına rastlayan dönem Yunan tarihinde "Koloniler Kurma Çağı" olarak adlandırılır. Eski Yunanlılar' ın kurdukları kolonilerden biri de Bizantiyon' dur. Megaralılar, İstanbul Boğazı' na kadar ilerleyerek MÖ 680 yılına doğru Kalhedon (Kadıköy) ve bu şehirden 17 yıl sonra da Marmara ile Haliç arasındaki burun üzerinde Bizantiyon' u (İstanbul) kurmuşlardır. Haliç' in ağzında sahip olduğu iyi bir liman, savunulması kolay bir akropol (Topkapı Saray Tepesi) ve balık avı için elverişli konumundan ötürü, çabuk gelişmiştir. İzmit yöresinde Astakos' u kuran Kalhedon' a karşılık Selimbria (Silivri) şehrini meydana getirmiştir. Megaralılar buradan Karadeniz' e çıkarak Herakleia Pontike (Ereğli) kolonisini kurmuşlardır. Hazırlayan: Cengiz AKYOL Socrates denemeleri “Bir Günün Öyküsü” 47 / 63 1 2 Roma devlet düşüncesi sayesinde bir arada tutulmuş ve çevresine karşı tutumu Roma' nın evrensellik düşüncesine uygun olarak saptanmıştır." 3 4 5 Bizans bir Yunan Devleti değildi. Yunanistan, Bizans' ın Balkan Yarımadası' ndaki bir parçasıydı sadece. Bizans içinde Anadolu'nun eski kavimleri Frigler, Hititler, Bitinyalılar, Paflagonyalılar, Kapadokyalılar ve hatta Türk kökenli olup Hıristiyanlaşmış, Türkler de yer alıyordu. 6 7 8 9 10 RUM Adının Kaynağı 11 12 13 14 Rumluk ırki birlikten yoksundur. Çeşitli kavimler dinleri bakımından "Rum" adıyla anılmışlardır. Mezhep bakımından Sırplar, Bulgarlar ve Ulahlar Ortodoks olduklarından Rum Cemaati (Rum Milleti) kabul edilmişlerdir. Onların yaşadığı Balkan toprakları da Türkler tarafından "Rumeli" olarak adlandırılmıştır. 15 16 17 18 "Yunanlılık" ve "Rumluk" aynı şey değildir. Yunanlılık Kuzey Yunanistan' a ve Mora çevresiyle sınırlınıdır. Buna karşın daha geniş bir anlamı olan Rumluk, bir toplum ve ülkeler anlayışını ifade eder. Batı Anadolu, Adalar-Kıbrıs dahil ve Rumeli Yarımadası gibi daha geniş bir alan Rumlukla ilgilidir. 19 Tarihçi İsmail Hami Danişmend' in bu konuda değerlendirmesi şöyledir: 20 21 22 23 24 25 26 "Yunanlılık fikri, Rumluk fikriyle başlamıştır. Kuzey Yunanistan' la Mora çevresine sınırlı olan Yunanlılığa mukabil Batı Anadolu, Adalar ve Rumeli' nin çeşitli taraflarına yayılmış olan Rumluk daha geniş bir camiadır; her ikisi de ırki birlikten tamamıyla yoksundur; bütün Rum-Yunan toplumu bir mezhep ve dil birliğinden ibarettir. Bilhassa mezhep bakımından ilk zamanlarda Sırplarla, Bulgarlar ve Ulahlar bile Rum toplumuna mensup sayılmıştır. İşte bu durumdan ötürü yukarıdaki fıkrada Batısı geçen "Hetairia" ların gayesi Ortodoks istiklali ve Bizans İmparatorluğu' nun ihyası şeklinde ortaya atılmıştır." 27 28 29 30 Buna göre; Yunanlılar, Ortodoksluk mezhebine mensup Yunanlı olmayanlara da sahip çıkarak, güçlerini aşan bir davayı sürdürmeye çalışmaktadırlar. Çapı büyük Rumluk ve Bizans hülyası tarihi gerçeklere göre 1821'de Balkanlarda -özelikle Romanya'da- akamete uğramış, Yunan isyanı ile mevzileşerek Yunanistan ve bazı Ege adalarında Yunanlılık düşüncesine dönüşmüştür. 31 32 33 Bizans, Yunanlı olmaktan uzak, özellikle Anadolu kavimlerinin Hıristiyanlık potasında yoğrulmasıyla meydana gelen bir devlettir ki, Anadolu uygarlığını ifade eder. Bizans' a Yunanlıların sahip çıkmaya çalışması tarih gerçekleriyle bağdaşmaz. "Rum" etimolojik ve tarihsel kullanılışıyla Roma' dan kaynaklanmıştır. Bu sözcükle "Roma İmparatorluğu", "Roma İmparatorluğu'nda yaşayan kimse", "Arap ilinden başka ilden olan kimse", "Anadolulu", "Osmanlı" gibi anlamların karşılığıdır. Örneğin, "Rum Selçukluları (Anadolu Selçukluları)" ve "Rumeli (Osmanlı Devleti'nin Avrupa'daki toprakları)" gibi. Hazırlayan: Cengiz AKYOL Socrates denemeleri “Bir Günün Öyküsü” 1 Ek 2: 2 Haritalar: 3 4 5 Hazırlayan: Cengiz AKYOL 48 / 63 Socrates denemeleri “Bir Günün Öyküsü” 1 Hazırlayan: Cengiz AKYOL 49 / 63 Socrates denemeleri “Bir Günün Öyküsü” 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 Hazırlayan: Cengiz AKYOL 50 / 63 Socrates denemeleri “Bir Günün Öyküsü” 1 Ek 3: 2 Delphi Tapınağı 51 / 63 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 Delphi (Delfi), (Yunanca; Δελφοί, [ðe̞lˈfi]) Yunanistan´da Parnasos Dağı´nın güneybatısında bulunan arkeolojik bir alan ve modern bir kasabadır. Antik çağlarda Hellen halkları için önemli bir dinî merkezdi. Tarih öncesi devirlere kadar eskilere dayandırılan varsayımlarda Hellen tanrıları Apollo ve Athena´ya ibadet edilen bir alandı. Delphi bütün Hellen dünyası içinde Omphalos taşı (dünyanın göbeği, kosmozu yani düzenli evreni simgeleyen) sitesi, Dünyanın ve evrenin merkezi olarak yüceltiliyordu. Hestia' nın (Ocak Tanrıçası) ruhunda veya onun ocağında Apollon Delphi Tapınağı olacaktı; bir sonsuzluk ateşi yanıyordu. Plataea Savaşı' ndan MÖ479, Hellen-Pers Savaşı sonrası, Hellen şehirleri ateşlerini söndürdüler. Ve yeni ateşi Delphi’ de Hellen ocağından getirdiler. Pek çok Hellen kolonilerinin kuruluş öykülerinde, kolonide yerleşen insanlar ilk defa Delphi' ye adandı. 13 14 15 16 17 18 19 Delphi adı çukur, oyuk ile bağlantılı olup, Gaia' nın (Toprak Tanrıçası) sitede büyük anne toprağı, toprak tanrıçası saygınlığını belirtir. Apollon siteye, lakabı olan "Delphinidae" veya memelilerden biri ile bağlantılıdır. Lakap memeli bir hayvan olan yunus balığı ile ilişkilidir. Apollon için yazılan şarkılarda, Apollon' un Delphi' ye yunus şeklinde, sırtında Girit papazlarını taşıyarak nasıl geldiğini anlatır. Diğer bir efsanede kuzeyden Delphi' ye yürüyen Apollon, Tempe' de (Teselya' da bir şehir) kutsal olan defne yaprağını toplamak için durur. Bu efsanenin kutlamasında, Apollon' a ait oyunlarda kazananlar Tempe' de toplanmış defne yaprağı tacı alır. 20 21 22 23 24 25 26 Hazırlayan: Cengiz AKYOL Socrates denemeleri “Bir Günün Öyküsü” 1 Ek 4: 2 Atina Agorası 3 4 5 Hazırlayan: Cengiz AKYOL 52 / 63 Socrates denemeleri “Bir Günün Öyküsü” 1 Ek 5: 2 Fenikeliler: 53 / 63 3 4 5 6 7 8 9 10 Fenikeliler ya da Fenike Uygarlığı (Phoiníkē), eski çağlarda yaşamış Sami ırkından Akdenizli bir kavim. Kendilerini Kenaniler adıyla zikrettikleri sanılmaktadır. Fenikelilerin kendi dillerinde kendilerine ne ad verildiği tam olarak bilinmemektedir Hititler gibi ama “Kenaani” olduğu tahmin edilmektedir. Kenaani İbranice de “tüccar” anlamına gelir ki herhalde Fenikeliler’ i en iyi anlatan kelimelerden biridir. Doğusunda Lübnan Dağları, batısında Doğu Akdeniz kıyıları, güneyinde Ras Nakura Burnu, kuzeyinde Asi Irmağı bulunan alanda yaşayan Fenikeliler, denizci olduklarından Orta Doğudan Batı Akdeniz kıyılarına kadar yayılmışlardır. 11 12 13 Fenikelilerin kendilerine verdikleri adın ne olduğu tam olarak bilinmese de “Kenaani” (Akad dilinde Kinahna), yani “Kenanlılar” adını kullandıkları düşünülüyor. “Kenaani” sözcüğü İbranice’ de tüccar anlamına geliyor. Bu da Fenikelileri iyi betimleyen bir sözcük. 14 15 16 17 18 19 20 21 Samilerin yaşadıkları alan Kilikya’dan Kızıldeniz’e, Akdeniz’den Suriye bozkırlarına kadar uzanıyordu. İnsanlarla uygarlıkların birbiri içinde eridiği bir pota olarak nitelendirilebilecek bu topraklara MÖ 3. binyılın sonlarında yerleşmiş olan Samiler, Kenan’ın ilk halkı sayılabilir. Kenanlılar, sınırları Asi ve Ürdün ırmaklarıyla Akdeniz tarafından çizilen bir bölgede, denize yakın yaşıyorlardı. Amurrular olarak adlandırılan halksa Kuzey Suriye’de yaşıyordu. Göçebe Sami ırkından gelen Aramiler, MÖ 1200′den başlayarak bölgeye yavaş yavaş sızdı. Bunu Ege’ den saldıran denizci halkların yoğun ve şiddetli akınları izledi. Bir sonraki yüzyılda geriye kalan Kenanlılar kıyı şeridine yerleşti: Bunlar Fenikelilerdi. 22 23 24 25 26 27 Fenikelilerin başlıca kentleri Gebal (Yunanca Byblos: bugün el-Cübeyl), Sidon (bugün Sayda). Tsor ya da Tire (Yunanca: Tyros: bugün Sur) ve Beerot’ du (Yunanca Berytos. bugün Beyrut). Güneyde Filistfler (Deniz Halklarının bir kolu) yerleştikleri bölgeye kendi adlarını verdiler: Filistin, yani Filistî Ülkesi. Aramilerse doğuda Lübnan Dağı’ na kadar olan bölgede küçük krallıklar kurdular. İbraniler, İsrailoğulları, Yahudiler gibi halklar Filistin denen bu ülkede MÖ ilk bin yılda yaşayan halklardı. Hazırlayan: Cengiz AKYOL Socrates denemeleri “Bir Günün Öyküsü” 54 / 63 1 2 3 4 5 6 7 8 Kenan ülkesi dönemin büyük güçleri arasında stratejik bir öneme sahipti. Burada kurulan kentlerden Ugarit özel konumu sayesinde kozmopolit ve zengin bir kent bir ticaret kavşağı haline gelmişti. Ugarit’ in yeniden keşfedilmesi 20. yüzyılda gerçekleşti. Arkeologlar 1929′da Suriye’nin kuzey kıyısında bulunan Ras Samra’ da o zamana değin bilinmeyen bir kenti gün ışığına çıkarıyorlardı. Antikçağdaki adı Ugarit olan bu kent. neredeyse 6000 kilometrekareye ulaşan ve içinde 100′ e yakın kasabayla köy bulunan bir araziye hakim durumdaydı. Burada MÖ 8. binyılda bir köy kurulmuştu. Bu köyün yerini MÖ 3. binyıla doğru bir kent almıştı. 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 En güzel konutların, Tanrı Baal ile Tanrı Dagan’ a adanan büyük tapınakların ve yaklaşık bir hektarlık alan kaplayan krallık sarayının inşa edildiği MÖ 15. yüzyıl, kentin en parlak dönemi oldu. Kenan diline yakın bir lehçeyle konuşan Samilerin yaşadığı Ugarit kenti Mısırlı, Hitit Hurri, Mezopotamyalı tüccar, memur ve askerlerin yollarının kesiştiği bir ticaret alanıydı. Bu site bağımsızlığına sahip değildi. Bütün Kenan siteleri gibi zamanın dev imparatorlukları arasında sıkışmış, hepsine bağlılık bildirmişti. Ugarit, MÖ 1299′da Kadeş’ de II. Ramses’ le karşı karşıya gelen Hitit kralı Muvattali’ ye asker sağlamış, fakat aynı dönemde kendi surları içinde yaşayan Mısırlıları rahatsız etmekten de kaçınmıştı. Ticaretteki usta manevralarıyla bu alanda ne denli becerikli olduğunu gösteriyordu Ugaritliler. Akdeniz’in tüm ürünleri, ihraç edilen Lübnan kerestesi, denizcilerin dönüşte getirdiği maden cevherleri, köleler bu kentten geçiyordu. Kendine özgü bir alfabe geliştiren bu kentte, Doğu’da konuşulan bütün dillerde yazılır, bilim adamları Sümer Hazırlayan: Cengiz AKYOL Socrates denemeleri “Bir Günün Öyküsü” 55 / 63 1 2 metinlerini kopya eder, yazıcılar Kenan ülkesinin mitolojik ve edebi metinlerini Ugarit diline aktarırdı. 3 4 5 6 7 8 9 10 Kenan Uygarlığı MÖ 12. yüzyıldan itibaren Akdeniz kıyılarında yaşamaya başlamıştı. Kuzeyde Ugarit yok olmuş, bu arada Filistîler, Karmel Dağı’ nın güneyine yerleşmişti. İkisinin arasında Fenike’ nin kıyı kentleri olan Arados, Biblos, Sur ve Sidon’ un birbirini izlediği Suriye koridoru bulunuyordu. Bu siteler uzun zamandır ticaretle uğraşıyorlardı. Girit-Miken uygarlığının deniz gücünün yok olması, Fenikelilerin yayılmalarını kolaylaştırdı. Fenikeliler denizlere açıldı ve 8. yüzyılda Yunan seferlerinin başlamasına kadar rakipsiz kaldılar. Atlas Okyanusu’ na kadar ulaşan bu seferler, ticaret amacıyla yapılıyordu. Böylelikle batı keşfedilmiş, uğrak ticaret limanları kurulmuş, ileride bağımsızlaşacak yeni siteler doğmuştu. 11 12 13 14 15 16 17 Fenikeliler için ticaret ve keşif aynı anlama geliyordu neredeyse. Keşfettikleri her bölge, gittikleri her yer, kurdukları her yerleşim birimi ticareti daha iyi yürütmek içindi aynı zamanda. Adalara, vadilere ad veriyorlardı. Bu adlara bakarak bir ülkede ne gibi zenginlikler olduğunu anlamak mümkündü. Bakır Adası denen Kıbrıs’tan bakır getirilirdi. Malakit Yarımadası’nda (bugünkü Sina Yarımadası) malakit denen yeşil bakır taşı çıkarılırdı. Şimdi Toros Dağları dediğimiz Gümüş Dağları’ndan gümüş elde edilirdi. 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 Yenidünyaların kapılan açılıyordu insanların önünde. Keşfedilen her bölge, bulunan her maden, beraberinde yenilikleri de getiriyordu. Maden filizleri eritilerek maden baltaya dönüştürülüyor, baltayla gemi yapılıyor, gemilerle denizlere açılarak bilinmeyen ülkelere gidiliyordu. Fenikeliler. Lübnan dağlarının eteklerindeki yüz yıllık ulu sedir ağaçlarını kesiyor, gemi ustaları keskin baltalarla ağaç gövdelerini yontuyorlardı. Ağaç gövdesinden kesilen uzunca bir kiriş, gerilen ipe göre tesviye edildikten sonra kirişe, belkemiğine kaburga geçirir gibi tahtalar yerleştirilirdi. En üste de kaburgaları bağlamak için bir güverte döşenirdi. Geminin arka kısmı balık kuyruğu, burun kısmı da kuş başı şeklinde yapılırdı. Fenikelileri bilinmeyen dünyalara götürecek garip “hayvan” işte buydu. Gemiye verdikleri bu şekille ustalar, “sudayken balık gibi yüzsün ve batmasın, dalgaların üzerinde de kuş gibi uçsun” demek ister gibiydiler. Geminin en arkasına bir de özene bezene insana benzer bir figür yerleştirilirdi. Bu, küçük Çekiç Tanrısı Puam’ dı. Uzun deniz yolculuklarında onu götürmemek olmazdı: çünkü Malakit Yarımadası’nın karanlık maden ocaklarından filiz çıkarmaya yardım eden. gemi yapmayı öğreten, gemi ustalarına işlerinde yardım eden oydu. Puam’ ın yardımı olmadan işler yürümezdi. Geminin arkasına oturtulan bu tanrı, kendi yarattığı Hazırlayan: Cengiz AKYOL Socrates denemeleri “Bir Günün Öyküsü” 56 / 63 1 2 gemiyi her gittiği yerde korurdu. Dünyanın bilinmeyen bölgelerine giden denizcilerin bu korumaya gerçekten gereksinimleri vardı. 3 4 5 6 7 8 Fenikeliler bilinmeyen denizlerde yol aldıkça yeni yerler keşfediyorlardı. Okyanusun kapılarına kadar giderek gördükleri Cebelitarık kayalarına Melkart’ ın Sütunları adını vermişlerdi. Melkart bir Fenike tanrısıydı. Fenikeliler Tire kentinin surlarını onun ördüğünü sanırlardı. Kimse daha ötelere gitmeye cesaret etmesin diye, denizden okyanusa çıkılan yerdeki bu sütunları o dikmişti. “Durun!” der gibiydi Melkart denizcilere. “Daha ileri gitmeyin! Yurdunuzdan zaten çok uzaktasınız, hiç olmazsa burada, dünyanın sonunda durun.” 9 10 11 12 13 14 15 Denizciler yüzyıllar boyunca bu yasağı çiğnemeye cesaret edemediler. Melkart Sütunları’nın arkasında görünen uçsuz bucaksız okyanus korkunçtu. Fakat bilinmeyen ülkelerin servetleri, tüccarlar için çekiciydi. Küreklerle donatılmış gemilerle sonunda okyanusa açılmaya cesaret etti Fenikeliler. Kalay Adası denen İngiltere’ye. Kehribar Kıyısı denen Baltık ülkelerine kadar gidiyorlardı artık. Denizciler dünyanın sınırlarını sürekli daha ileri taşıyorlardı; yine de kıyı şeridini izliyor, açık denize çıkmaya korkuyorlardı. Açık denizde insan yolunu kolayca kaybedebilirdi. Karayla deniz iki ayrı dünyaydı. 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 Lübnan Dağları’nda yolcular, daha önce açılmış olan izlerden yürür, baltalarla sedir ağaçları arasında açılmış bulunan izleri takip ederlerdi; Arabistan Çölü’nde eski bir konak yerinde bir kül yığını bulunabilirdi; kervan yolunda kapkacak kırıntıları, koyun ve deve kemikleri göze çarpabilirdi; taşlar bile konuşur, yolun bulunmasına yardım ederlerdi. Yer, binlerce işaretle insana yol gösterir, insan da bu işaretlere bakarak dünyayı kolayca dolaşabilirdi. Oysa durum denizde tümüyle farklıydı. Denizde bütün dalgalar birbirine benzerdi. Altta mavi deniz, üstte mavi gök varken insan yolunu kolaylıkla kaybedebilirdi. Denize bakmak faydasızdı: asıl bakılması gereken yer yukarısıydı. Denizciler artık başlarını gökyüzüne kaldırıp, yollarının işaretlerini yıldızlar arasında aramaya başlamışlardı. Gündüzleri Güneş’ i izlemek mümkündü, geceleriyse Küçük Ayı, kuzeye giden yolu gösteriyordu. Küçük Ayı, Fenikelilere göre karada da denizde de yolcuların izleyebileceği güvenilir bir “araba”ydı. 27 28 Ticareti yapılan yalnızca kap-kacak, köle ya da kumaş değildi. Ülkeler arasında kültür alışverişi de söz konusuydu. Hazırlayan: Cengiz AKYOL Socrates denemeleri “Bir Günün Öyküsü” 57 / 63 1 2 3 4 5 Yazı Mısır’ dan Fenike’ye, Fenike’ den de Yunanistan’ a geçerken değişikliğe uğramış, harflere dönüşmüştü. Harfler ve rakamlar Fenikeliler için çok önemliydi. Her Fenike gemisinde not alan, hesap tutan, okur-yazar bir adam bulunurdu; çünkü dönüşte gemi ve mal sahibine inceden inceye hesap vermek gerekiyordu. 6 7 8 9 10 11 12 Böylece Fenike gemileriyle Asya’ dan Avrupa’ya keskin Filistin şarapları ya da erguvanı Sidon hitanları (bir çeşit gömlek) yanı sıra, dünyanın ilk alfabelerinden biri de gidiyordu. Fenike alfabesi tüccarlar aracılığıyla Akdeniz’ in her yerine yayılmıştı. Yunan alfabesinin, dolayısıyla da bütün batı alfabelerinin Fenike alfabesinden türediği sanılıyor. Fenike alfabesinde tamamı sessiz 22 harf bulunuyor ve yazı sağdan sola doğru yazılıyordu. Fenike dilindeki “galer” (kadırga benzeri bir gemi), “vino” (şarap), “hiton” gibi sözcükler değişerek varlıklarını sürdürmüş olup dünya dillerindeki yerini bugün bile korumaktadırlar. 13 14 15 16 17 18 19 Fenikeliler için ticaret her zaman kolay değildi; zaman zaman tehlikelerle karşılaşıldığı olurdu. Denizciler bilmedikleri kıyılara yanaştıklarında buraya keşifçiler gönderilirdi. Denizaşırı ülkelerden gelen bu denizcilerin, ev sahipleri tarafından sık sık mızrak ve okla karşılandıkları olurdu. Ancak böyle durumlardan ders almışlardı. Önce kıyıya yanaşır, mallarını kıyıya bırakır ve bir ateş yakarlardı. Sonra gemilerine döner ve denize açılırlardı. Dumanı gören ev sahipleri, bırakılan armağanları alır, misafirlere bu sefer kendi armağanlarını bırakırlardı. Böylece insanlar birbirlerini görmeksizin “karşılaşırlardı”. 20 21 Fenike alfabesi dünyanın ilk alfabelerinden biriydi. Tüccarlar hesap yapmak için yazıya gereksinim duyuyorlardı. Hazırlayan: Cengiz AKYOL Socrates denemeleri “Bir Günün Öyküsü” 58 / 63 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 Fenike Kolonileri 11 12 13 14 15 Fenikeliler genelde ticaretle uğraşan bir halktı; ne var ki nüfus bakımından kalabalık sayılmazlardı. Kolonileri elde tutacak ve ticaret ilişkilerini sürdürecek kadar çok insana sahip değillerdi. Bu nedenle ellerinde kolay tutabilecekleri, saldırılara karşı korunaklı adaları, ya da denize çıkıntı yapan burunları yerleşim için seçmişlerdi. Bu koloniler arasında Kartaca en büyük ve en güçlü koloni haline gelecekti. 16 17 18 19 20 21 22 Kartacalılar, tarihte adlan Romalılarla birlikte anılan bir halk oldu. Kökenleri Fenikeliler olan Kartaca’ nın nasıl kurulduğu söylencelerde şöyle anlatılıyor: Fenike Prensesi Elyssa, kendi ülkesini kurmak üzere yanına aldığı, Fenike’nin en yakışıklı 50 küsur erkeğiyle denize açılır. Bugünkü Kıbrıs adasında bir gece yarısı mola vermek için durduklarında, adet olduğu üzere çırılçıplak denize giren Kıbrıslı kadınların arasında bulurlar kendilerini. En güzel kadınlardan yaklaşık ellisini yanlarına alarak bugünkü Kartaca (Kart Hadast – Yeni Kent) kentine varırlar ve ülkelerini bu verimli topraklara kurarlar. 23 24 25 26 27 Kartaca, Fenikelilerin kurduğu en zengin kolonilerden biri olur; Sicilya’yı. Sardunya Adası’ nı bile içine alır. Bu zenginlik ve güç bir yandan Roma İmparatorluğu’ nun iştahını kabartırken bir yandan da “Çizme”nin insanlarını korkutur. Bu yüzden iki ülke arasında, 150 yıl içinde 3 büyük savaş yaşanır (PÖN Savaşları). En sonunda kazanan Roma olur ve koca Kartaca yakılıp yıkılır. Aristokratların seçimle göreve getirdiği Kartaca Kralı’ nın ülkesi yok olur. 28 29 30 31 32 33 34 Bazı kaynaklarda en eski Fenike kolonisi olarak Gades’ in (Bugünkü Cadiz) MÖ 1110′da, Utica’ nın MÖ 1101′ de, Kartaca’ nın MÖ 814′ de kurulduğunu söyleyen tarihçiler vardır. Buna karşın bazı tarihçilere göre de. Fenikeliler MÖ 8. yüzyıldan önce batıya yönelmemişlerdi. Hellen kolonilerinin tersine Fenike kolonileri uzun süre Fenike’ye bağlı kaldılar. İçlerinde yalnızca Kartaca, coğrafi art alanının uygun olması nedeniyle bağımsız bir güç haline dönüşmüş ve ileri çıkmıştı. Bazı Yunan yerleşmecilerin Sicilya’ ya yerleşmesi ve burada güçlenmeye başlaması. Kartacalıları endişelendiriyordu. Adanın batısında kurulan Motya ve Panormus (Bugünkü Palermo) kentleri Akdeniz’in Kuzey Afrika kıyılarının büyük bölümü MÖ 1. binyılda doğu Akdeniz’de bulunan Tire ve Sidon gibi Fenike kentlerinin koloniler kurmasıyla yerleşime açıldı. Fenikelilerin amaçları kendilerine yerleşecek topraklar bulmak değildi. Kolonilerin başlangıçtaki amacı İspanya’yla Fenike kentleri arasında ticaret bağını güçlendirecek ara yerleşmeler kurmaktı. Başka bir deyişle koloniler konak yerleri gibi düşünülüyordu. İspanya gümüş ve kalay bakımından oldukça zengindi, bu da Fenikeli tüccarların ilgisini çekiyordu. İspanya’ya Kuzey Afrika sahillerini izleyerek gitmek mümkündü. Bu yolu izlemek istemeyenler içinse ikinci bir yol vardı: Kıbrıs, Girit, Sicilya, Sardinya’dan geçip Balear Adaları’ na ulaşan bir yol. Hazırlayan: Cengiz AKYOL Socrates denemeleri “Bir Günün Öyküsü” 59 / 63 1 2 3 4 5 6 7 Hellen kolonileriydi. Fenikeliler Sicilya’ nın bir süre sonra tümüyle ellerinden çıkmasından korktular. Böyle bir durumda Sardunya Adası da kaybedilebilir ve Kartaca kenti Afrika’ya sıkışıp kalırdı. Kartaca, Hellen tehdidinden kurtulmak için Etrüsk kentleriyle anlaşarak onların yardımıyla İspanya’ yla Yunanistan’ın bağını kesti. İspanya büyük olanaklar sunuyordu Fenike’ nin önünde. Değerli madenler açısından çok zengin olan bu koloniden gelen gümüşlerle Fenikeliler Asur kralına vergilerini verebilmişlerdi. MÖ 700′ lü yıllarda İspanya’ dan Fenike kentlerine o kadar çok gümüş akışı olmuştu ki, Ortadoğu’ da gümüşün değeri düşmüştü. 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 Fenike ticareti, büyük ölçüde Tire ve Biblos gibi kentlerdeki aile şirketlerinin, gemi sahiplerinin ve onların diğer ülkelerdeki temsilcileri üzerinden yürütülürdü. Yapılan kazılarda ele geçirilen mezar buluntularından ticaretin boyutları anlaşılabiliyor. Şarap küpleri, altın eşyalar buralarda bulunan eşyalar arasında. Ayrıca Balear adalarından Cadiz’ e kadar olan bölgede yer alan deniz üsleri, tuzlanmış balık, boya ve tekstil ürünlerinin ticaretinin yürütüldüğü önemli merkezlerdi. Bu bölgedeki birçok koloni yerleşkesi günümüze dek varlığını sürdürdü. Abdera (Adra), Baria (Villaricos), Carmona (Carmo), Gades (Cadiz), Malaca (Malağa) Kartacalıların kurduğu en önemli koloni kentleriydi. Eivessa (İbiza), tuz, yün, boya ve balık üretimiyle dikkatleri üzerine çekiyordu. Bir başka Kartaca kolonisi olan Carthago Nova (Cartagena). Romalılarla yapılan Pön Savaşları sırasında kurulmuştu. Cenova, Marsilya gibi kentler de başlangıçta Fenikelilerin ticaret amacıyla kurduğu ileri karakollardan başka bir şey değildi. Fenikelilerin varlığı yalnızca kuzey Afrika ve Batı Akdeniz’le sınırlı değildi. 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 Fenikelilerin, ticaret kolonilerini Küçük Asya’ya da yaydığı biliniyor. Doğu Kilikya bölgesindeki Samal (Zincirli Höyük). Toros Dağlan’ndaki Karatepe, Anadolu’daki başlıca Fenike yerleşimleri. Fenikelilerin kuzeye doğru, yayılmayı sürdürdüğü ve Karadeniz kıyılarında da yerleştiği biliniyor. M.Ö. 521 yıllarında Fenikeliler Karadeniz’e geçtikten sonra. Kızılırmak ağzına gelerek Bafra ve çevresine yerleşmişlerdi. Irmağın denize açıldığı yer geniş olduğundan gemiciler buraya rahatlıkla girebilmiş. Fenikeliler ırmağın ağzına ticaret evleri kurmuşlardı. Eskiden bu civarda iki büyük koy varmış; bunlardan birine Kumcağız, diğerine de Kumboğaz denirmiş. Fenikeliler bu koylara “farya”, kurdukları ticaret evlerine de “bafra” ismini vermişler. Bafra isminin bu kelimeden gelmiş olduğu sanılıyor. Hazırlayan: Cengiz AKYOL Socrates denemeleri “Bir Günün Öyküsü” 60 / 63 1 2 3 Bir başka koloni olan Kıbrıs Adası’na MÖ 9. yüzyılda yerleşir Fenikeliler. Adanın zengin bakır yataklarıdır ilgilerini çeken. Malta, Sicilya gibi adalarsa doğal zenginliklerinden çok, İspanya üzerinde bir uğrak noktası olmalarından önem kazanmışlardır. 4 5 6 7 8 9 10 11 Ticaretle uğraşan Fenikeliler, Kartaca kolonisi dışında önemli bir askeri güç olmadılar hiç bir zaman. Bölgelerindeki büyük güçlere vergi ödeyerek bağımsızlıklarını sürdürmeye çalıştılar. Hitit, Mısır, Asur gibi büyük krallıkların denetimi altında uzun yıllar geçirdiler. MÖ 538′de Fenike, Pers egemenliğine girdi. Bir kara imparatorluğu olan Persler Fenike gemilerinden askeri amaçlarla yararlandılar. Pers hakimiyetiyse Büyük İskender’in gelişiyle son buldu. MÖ 65 yılından sonra Roma İmparatorluğu Fenike’yi Suriye vilayetinin bir parçası ilan etti. Aradus, Sidon, Sur gibi kentler özerkliklerini bir süre daha sürdürdülerse de Roma işgali Fenikelilerin tarih sayfasından çekilmesi demek oldu. 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 Hazırlayan: Cengiz AKYOL Socrates denemeleri “Bir Günün Öyküsü” 1 Ek 6: 2 Zaman Dizini: Mısır Sümerler Mısır Gılgamış Destanı Fenikliler, Kenaniler(Tüccar) MÖ 6000 MÖ 3500-2000 MÖ 3150 MÖ 3000≈2700 MÖ 3000-65 Keops Büyük Piramidi MÖ 2593-2570 61 / 63 Firavunlar öncesi, antik dönem Mezopotamya Firavunlar dönemi Sümer, Uruk kentinde yaşamış kıral Sami ırkından, Akdenizli Mısır Hattiler URUKAGINA Yasaları URNAMMU Yasaları GUDEA Yasaları MÖ 2500-2000/1700 MÖ 2380-2360 MÖ 2100-2050 MÖ 2144-2124 Akkad Hanedanlığı MÖ 2371-2230 Hititler İbrahim, Avram, Abraham MÖ 2000-1200 MÖ 2167≈1990 1. Babil Kırallığı MÖ 1894-1595 LIPIT IŞTAR Yasaları ESNUNNA Yasaları HAMMURABİ Yasaları AMMİ-ŞADUQA Yasaları ORTA ASSUR Yasaları Musa Kadeş Anlaşması 1. TIGLAT PILESER MÖ 1870-1860 MÖ 1728-1866 MÖ 1793-1750 MÖ 1646-1626 MÖ 1450-1250 MÖ 1350-1230 MÖ 1296≈1285 MÖ 1144-1076 Anadolu Terah’ ın oğlu, İsmail ve İshak’ ın babası Mezopotamya Sümer yasaları metni Akkad yasaları metni Babil yasaları metni Babil yasaları metni Assur yasaları metni İmran’ ın oğlu, Leviler kabilesinden 2. Ramses ve 3. Hattuşili arasında Assur yasaları metni Süleyman MÖ 970-930 İsrail Kıralı Homeros Hesiodos Thales Sokrates MÖ 8.yy ( 700 yılları) MÖ 8.yy ( 700 yılları) MÖ 624-546 MÖ 469-399 İonyalı İonyalı İonyalı Atinalı 3 4 Hazırlayan: Cengiz AKYOL Anadolu Sümer yasaları metni Sümer yasaları metni Sümer yasaları metni Mezopotamya Socrates denemeleri “Bir Günün Öyküsü” 62 / 63 1 Ek 7: 2 Sokrates Tutumu, Sivil itaatsizlik, Hayrettin ÖKÇESİZ 3 4 Sivil İtaatsizlik konusunda daha önceleri yazıp söylediklerimden yaptığım alıntıların şimdilik sonuna geldik. Bundan Sonra, "Uygar Direniş" diye adlandırdığım bir başka kategori üzerine yazacağım. 5 6 7 8 9 Sokrates’in yargılanması ve savunması çerçevesinde günümüz sivil itaatsizlik edimleri için aydınlatıcı ve temellendirici bir çıkış noktası bulmaktayız. “Sokrates Tutumu” olarak nitelendirdiğim bu duruş bilinci, sivil bir itaatsizlik için ilk örnektir. H. D. Thoreau, M. Gandhi, M. L. King gibi düşünsel ve eylemsel önderlerin yaşam pratiklerinde bu eylem tipinin somut hallerini görmek mümkündür. 10 11 Sivil itaatsizlik için somut olaylardan hareketle bir sivil itaatsizlik eylem tipi saptanabileceği gibi, meşruluk kaygılarını da içeren, kısmen normatif amaçlı tanımlar da tasarlanmaktadır. 12 13 14 Sivil itaatsizliğin hukuk ve siyaset felsefelerindeki düşünsel kökenleri, direnme hakkının ve hukuk devletinin düşünsel temellerine dayanmaktadır. Etik meşruluk irdelemesinin çerçevesini bu kavramların anlam çevresi oluşturmaktadır. 15 16 17 Sivil itaatsizliğin pozitif hukuk açısından meşruluğu sorunu da çok önemlidir. Medeni hukuk, ceza hukuku ve temelde anayasa hukuku mevzuatı açısından bir yasallık temellendirmesi nasıl kurgulanabilir? Böyle bir girişim başarıya ulaşabilir mi? 18 19 20 21 Sivil itaatsizliğin düşünce özgürlüğü ile ilişkisi, onun bir iletişim, tartışma, açılma ve açıklama eylemi olduğuna ve onun bu eylemlerin her birinin gereksindiği özgürlük türleriyle bitişik bulunduğuna işaret etmektedir. Düşünce özgürlüğünün sivil itaatsizlik alanları bu iki kavramı bir sorunsalda buluşturmaktadır. 22 23 24 25 26 27 Sivil itaatsizliğin sivil toplumla, sivil toplum örgütleriyle ve yurttaşla iç içeliği açıktır. Toplumu, insanı ve grupları sivil yapan şeyin bir itaatsizliği de sivil yapan şey olduğunu, başka bir deyişle kendisini STK sanan örgütlerin hangi koşullarda sivil olabilecekleri üzerine düşünmenin, bir itaatsizliği sivil yapan şeyin ne olduğu üzerine düşünmek demek olduğu da söylenmelidir. Sivil itaatsizliği bu kez STK eylemleri biçiminde düşündüğümüzde, bu tür kurumsal-örgütsel eylemlerin olası siyasal etkilerini demokrasi ve hukuk devleti kavramları bakımından yeniden değerlendirmek gerekecektir. 28 29 30 31 32 33 Güney Koreli bir hukuk filozofu Gyu-Won Che’nin “Sokrates’in Yeni Savunması –Sokrates’in Hukuk Uğruna Haksız Yasalara Karşı Cesurane Savaşı” adını verdiği makalesinde farklı bir yorumla karşılaşıyoruz. Sokrates’in kaçabilecekken baldıran zehrini içmesi, bize hep yasaya itaatin erdemli bir örneği olarak gösterildi. Sokrates yasaya itaatin bir timsaliydi. Pozitivistlerin savlarına, kestirmeden ikna için Sokrates ve onun bu tutumu güçlü bir argümandı. Hâlâ da öyle yapılıyor. Sokrates’i sivil itaatsizliğin bir öncüsü gibi görmek bu yüzden bir azınlık görüşüdür. 34 35 36 Koreli meslektaşımın denemesine dayanarak benim giriştiğim kurgu, Sokrates’in, Atina’nın yasalarını çiğneyerek ve yargı hükmünü bizzat infaz ederek, medeni bir itaatsizliği ve itaati, yine medeni bir cesaretle kendi ediminde topladığıdır. 37 38 39 Platon’un “Apologia Sokrates” ve “Kriton” adlı eserlerine uygun olarak girişilen bu her iki kurguda, Sokrates çiğnenen hukuk normunu iki aşamada itaatin konusu olarak görmektedir: İlki normun buyurduğu davranış modelini; ikincisi, ilkinin çiğnenmesi durumunda öngörülen yaptırımı Hazırlayan: Cengiz AKYOL Socrates denemeleri “Bir Günün Öyküsü” 63 / 63 1 2 3 4 5 içermektedir. Sokrates kendisinden uyması istenen bir davranışı kendi adalet duygusuyla değerlendirerek (yani içindeki daimonion’ un sesine kulak vererek) onu haksız buluyorsa, bir yurttaş olarak bu norma itaat etmenin adil olmadığını ve karşı koymanın bir yurttaşlık erdemi olduğunu düşünüyor. Ancak bu normun ihlali üzerine kendisine ceza verilmesinin site ile kendi arasındaki sözleşme nedeniyle her halükârda adil olduğunu ve cezaya itaat gösterilmesi gerektiğini söylüyor. 6 7 8 Günümüzün sivil itaatsizlik edimleri için bu tutumu bir öncü olarak almamız gerekmektedir. “Sokrates Tutumu” şu halde, sorgulayan, eleştiren, medeni cesaret ve özveriyle ortaya konulan bir siyasal varoluş tarzıdır. 9 10 11 12 13 Sivil itaatsizliği, (üzerinde üç yıl çalıştığım) bir tanımıyla özetleyelim: Sivil itaatsizlik hukuk devleti idesinin içerdiği üstün değerler uğruna kamuya açık ve yasaya aykırı olarak gerçekleştirilen, bu sırada üçüncü kişilerin daha üstün bir hakkını çiğnemeyen, barışçıl bir protesto edimidir. Sivil itaatsiz, norm ihlalinin sonuçlarına katlanmaya hazır olduğunu belirtmekle ve bunu göstermekle ediminin içtenliğine olan inancı destekleyebilir. 14 Hazırlayan: Cengiz AKYOL