Laboratuvar Testleri

advertisement
Laboratuvar Testleri
Laboratuar testleri, bir bireyin sağlıklı olduğunun değerlendirilmesinde kullanılan faydalı
araçlardır. Birçok nedenden dolayı laboratuar sonuçları “ Normal aralık “ isimlendirilen
değerlerin dışında olabilir. Bu farklılık(variasyon); ırk, yeme alışkanlıkları, cinsiyet,
mevsim(D vitamini), menstrual siklus, fiziksel aktivite derecesi, numunelerin alınması ve
laboratuara taşınması, bazı ilaçlar (aspirin, soğuk algınlığında kullanılanlar) alkol, sigara ve
hastalık dışı bazı faktörler.
Ayrıca kan alırken turnikenin kolda uzun süre kalması (oluşan bası K gibi bazı hücre içi
yapı taşlarının hücre dışına çıkmasına neden olabilir).
Ayrıca enjektör iğnesini çıkarmadan kanın tüpe boşaltılması veya dikkatsız santrifujleme test
sonuçlarını etkileyecek hemolize neden olur.
Hemoliz dışında hasta örneğinin sarılıklı(bilirubini yüksek-ikterik) veya yağların fazla
olması(lipemi) de test sonuçlarını etkileyebilir.
Bundan dolayı test kanlarını aç karına almak gerekir. Özellikle AKŞ(açlık kan şekeri) ve lipit
profili( trigliserit, LDL-kolesterol) için açlık gereklidir. Buradaki amaç standardizasyonu
sağlamaktır, çünkü tokluğunu sınırı belli değildir.
Açlığı tanımlamak gerekirse, 10-14 saat süreyle su dışında hiçbir şeyin yenip içilmemesi
anlamına gelmektedir.
Bazen yanlış kan alma tüplerinin kullanılması da bir hata kaynağı oluşturabilir. Örneğin CBC
tüplerine(mor kapaklı) alınan kan ile biyokimya testlerinin çalışılması gibi- tüp içindeki
EDTA(etilen daimin tetra asetik asit) kalsiyumu bağlaması veya bazı enzimlere etki etmesi,
düşük sonuçların alınmasına neden olabilir. Dolayısıyla ideal olan biyokimya testlerinin
kırmızı kapaklı içinde pıhtı aktivetörü bulunan jelsiz veya sarı kapaklı jelli tüplere
alınmasıdır. Bu tüplerden sitrat içeren siyah kapaklı olanlar sedimantasyon, mavi kapaklı
olanlar da PTZ, aPTT gibi koagulasyon testleri için kullanılır.
Bundan dolayı serum/plazma ayrımına kısa bir vurgu yapmak gerekir. Kan alındıktan
sonra birkaç kez alt-üst edildikten sonra 15-20 dakika bekledikten sonra santrifuj
edilerek(3000 devirde 10 dakika) elde edilen sıvı bir serumdur. Biyokimya, hormon ve
seroloji testlerinde tercih edilen bir örnek türüdür.
Bazı testlerde ise, kan içinde antikoagulan ( kanın pıhtılaşmasını engelleyen maddeler-sitratheparin-oksalat-EDTA gibi) madde içeren tüpe almak gerekir. İşte bu tür maddeleri içeren
tüplere kan alınması, santrifuj edildikten sonra elde edilen süpernatana plazma adı
verilmektedir. Kan gazı testi gibi bazı testler ise heparinli kanla gerçekleştirilir.
Test sonuçlarını değerlendirirken, normal aralığın, sağlıklı kişilerin %95’ni yansıttığını
unutmamak gerekir. Bu da bireylerin %5’nın hasta olamadığı halde normal veya referenas
aralık dışında kaldığını göstermektedir. Dolayısıyla sonuçların normal aralık dışında çıkması,
hastalık ifadesi olarak algılanmaması gerekir. Normal bir sonuçta tek başına hastalığı ekarte
etmeyebilir. Bundan dolayı kişinin bulguları dikkate alınmadan yorum yapmak hatalara neden
olabilir. Nitekim istatiksel olarak 20 veya 30 kişi bir test için analiz edildiğindeölçülen
sonuçların 1 veya 2 sı normal aralık dışında çıkabilir. Normal değer, kullanılan metod veya
ölçüm sistemlerinin farklılığından dolayı, her laboratuar kendi referans aralığını belirlemesi
gerekir.
Klinik biyokimya laboratuvarlarında çalışılan parametreler rutin ve acil olmak üzere iki
grupta incelenir.
Rutin testler, tanı ve tedavinin desteklenmesi için yapılması gereken testlerdir. Acil olarak
tanımlanan parametreler ise yaşamsal açıdan çok kısa süre içerisinde müdahale edilmesi
dolayısıyla, en çok 1 saat içinde mutlaka çalışılması gereken
Acil testler içerisinde, kardiak belirteçler(miyoglobin, troponin, CK-MB kütle), kan şekeri,
enzimler, elektrolitler ile üre, kreatinin parametreleri yer almaktadır. BOS(glukoz, protein,
kolorid) ve tam idrarın biyokimyasal incelemesi de acil grup içinde değerlendirilir.
Glukoz-AKŞ(açlık kan şekeri)
Kandaki şeker düzeyini ölçer. Yüksek değerler test öncesi tokluğa veya diabete işaret eder.
Açlık kan şekeri için normal aralık 70-110 mg/dl. Amerikan diabet cemiyetinin 2003
kriterlerine göre diabetli bir kişi AKŞ’sinin 126 veya üzerinde olması şeklinde
tanımlanmaktadır. 100-125 aralığında olanlar ise glukoz toleransı bozulmuş(IFG) şeklinde
tanımlanmaktadır. Dolayısıyla normal kişileri IFG den ayırmak için orak glukoz tolerans
testi(OGTT- kişiye glukoz içirilerek belli aralıklarla kan alınması) yapılması gerekebilir.
(Avrupalılar açlık kan şekeri yerine yemekten 2 saat sonra tokluk kan şekerinin bakılmasını
önermekte, bu da diabetli olarak değerlendirilen kişilerin sayısını artırmaktadır.
Glikohemoglobin(Hemoglobin A1 veya A1c, HbA1c); glukozun kimyasal olarak
eritrositlere atak yapan miktarını ölçmektedir. Kan hücrelerinin 3 aylık yaşamları nedeniyle,
6-8 haftalık bir period boyunca ortalama glukozu vermektedir. Yüksek değer kötü bir
diabetik kontrolu yansıtmaktadır. Metodlar arası standardizasyon eksikliği test farklı
laboratuarlarda çalışılan sonuçlarının kullanımını zorlaştırmaktadır. Referans aralık 4-7
arasındadır.
Elektrolitler; bunlar potasyum(K), sodyum(Na), klorid(Cl) ve karbon dioksittir(CO2).
Potasyum; etkili bir şekilde böbrekler tarafından kontrol edilkir. Sinir sistemi ve kasların
özelliklede kalp kasının sağlıklı fonksiyon yapması için önemlidir. Referans değer
dışındaki(yüksek veya düşük) bir değer tıbbi bir değerlendirmeyi gerektirir. Bu da özellikle
diuretik(su hapları) veya kalp hapları(dijitalis, lanoxin) kullanılması durumunda özellikle
önemlidir.
Sodyum; böbrek ve böbrek üstü (adrenal bez) bezleri tarafından düzenlenir. Yüksek veya
düşük çıkmasını etkileyen birçok neden vardır, ancak düşük çıkmasının en yaygın nedeni,
diüretik kullanılması, klorpropamid gibi diabetik ilaçların kullanılması veya kalp veya
karaciğer hastalarının aşırı su almaları.
Karbon dioksit; ucudun asit durumunu yansıtır, düşük CO2 kontrolsuz diabet, böbrek
hastalıkları, metabolik hastalıklardan dolayı artmış asidoz veya kronik hiperventilasyonda
düşük CO2’in nedeni olabilir.
Klorid;
Atık Ürünler;
Kan üre azotu ( BUN );karaciğerde oluşturulan bir atık üründür, böbrekle atılmaktadır.
Yüksek değerler böbreklerin gerektiği gibi çalışmadığı anlamına gelebilir. BUN ayrıca yüksek
proteinli diyetle ve/veya aşırı egzersizle de artmaktadır. Gebelikte BUN düzeyi düşebilir.
Kratinin; büyük ölçüde kasın yıkılmasından üretilen bir atıktır. Yüksek değerler özellikle
BUN değerleri ile birlikte olması böbrek problemlerine işaret eder.
Ürik asit; normalde idrar ile atılır, yüksek değerler gut, artirit(eklem romatizması) böbrek
hastalıkları ve bazı diüretiklerin kullanılması ile ilgilidir.
Enzimler
ALT(SGPT), AST(SGOT), GGT, LDH ve ALP protein olan enzim kısaltmalarıdır. Bunlar
hücredeki tüm kimyasal aktivitelerine yardımcı olur. Hücrelerin zedelenmesi bu enzimlerin
kana salınmasına neden olur. Bunlar kas, karaciğer ve kalpte bulunur. Alkol ve bazı
hastalıklar yüksek değerlere neden olabilir.
Alkalen fosfataz(ALP); esas olarak kemik ve karaciğerde bulunur. Beklenen değer; gelişim
gösterenlerde(çocuk, gebe kadınlarda) veya kemik ve karaciğer hastalıklarında veya safra
taşları varlında yüksek olarak gözlenir. Düşük değerler çok anlamlı değildir.
Gama glutamil transferaz(GGT); bu da karaciğer hastalıklarında özellikle de safra
kanalının tıkanmasında yükselir. ALP den farklı olarak kemik büyümesi veya hastalıklarında
artış göstermez.
Aspartat transaminaz(AST)/serum glutamat oksaloasetat transaminaz(SGOT);
Alanin transaminaz(ALT)/serum glutamat piruvat transaminaz(SGPT); bu enzimler
karaciğer ve kas enzimleridir. Karaciğer hastalıklarında, hepatit, fazla alkol alımı, kas
zedelenmesi ve yakın zamanda geçirilmiş kalp atakları.
Laktat dehidrogenaz(LDH , LD); vucudun tüm hücrelerinde bulunan bir enzimdir. Kanın
kendi akışı dahil, hücreleri zedeleyen herhangi bir neden enzim kandaki düzeyini yükseltir.
Eğer doğru ve düzgün bir şekilde alınmazsa, yüksek değerler kaçınılmazdır. LDL dışındaki
diğer test sonuçları normal ise, bu büyük bir ihtimalle örnek alım hatasıdır ve ek bir
değerlendirmeyi gerektirmez.
Kreatin kinaz(CK, CPK); kalp ve iskelet kas hastalıkları için çok önemlidir.Bu enzim kalp
ataklarından sonra ilk yükselendir(3 veya 4 saat). CK kalp kası zedelenmesi dışında yüksek
düzeylerde oölçülürse iskelet kası hastalıkları için önemli bir göstergedir. Bu enzimin CKMB
izoenzimi özellikle kalp ile ilgili akut değişiklikleri yansıtır.
Bilirubin; karaciğer tarafından uzaklaştırılan bir pigmenttir. Düşük değerlerin bir anlamı yok.
Hafif bir yükselme ile birlikte diğer tüm enzimler(LDH, ALT,AST,GGT) normal aralık içinde
ise, Gilbert sendromu olarak bilinen bir durumla ilgilidir, ki buda önemli değildir.
Direkt ve indirekt bilirubin;
Proteinler; Albumin ve globulin, kandaki protein miktarını ve tipi ölçer. Sağlıklı olma ve
beslenmenin genel bir indeksidir. Karaciğerde sentez edildikleri için, karaciğerin sentez
kapasitesinin değerlendirilmesinde önemlidir. Globulin , hastalıklarla mucadelede önemli bir
(antikor)proteindir. Albumin/globulin (A/G), iki protein arasındaki matematiksel bir orandır.
Kan Yağları-lipit profili; total kolesterol, trigliserit, kanda bulunan yağlardır. HDL, LDL ise
bu yağları dolaşımda taşıyan proteinlerdir.Kolesterol, trigliserit, LDL artması ve HDL’nın
azalması kalp damar hastalıklarının değerlendirilmesinde önemlidir.
Total kolesterol; Kandaki yüksek kolesterol kal-damar hastalıkları için major bir risk
faktörüdür.Kolesterolün kendisi her zaman zararlı değildir.Gerçektende vucudumuz bazı
önemli maddeleri(steroid hormonlar, D vitamini, safra asitleri) yapımı için gereklidir.
Bununla birlikte sonuçlar çok yüksekse kalp ve beyni ilgilendiren damar hastalıkları meydana
gelir.
Total kolesterol değerinin 200 altında ve LDL koılesterolun 100 veya altında olması kalp,
akciğer ve uluslar arası kan enstituleri tarafından optimal kabul edilmektedir.
Kan kolesterol değeri yükseldiğinde kolesterolden oluşan damar plakları meydana gelir. Bu
hastalık aterosklerosis olarak bilinmektedir. Kalbı besleyen koroner damarlarda plak oluşması
kalp ataklarının, beyne giden damarlar etkilenmişse inme(felç) meydana gelmektedir.
Üç esas kolesterol tipi vardır, yüksek dansiteli lipoprotein(HDL), düşük dansiteli
lipoprotein(LDL) ve çok düşük dansiteli lipopretein(VLDL).
LDL-kolesterol; kötü kolesterol olarak bilinir, çünkü LDL-C düzeyi yükseldiğinde kolesterol
arterlerde depo edilir. LDL’nın 130 ın altında olması önerilir, 100 optimaldir.160 üzerindeki
değerler , yüksek risk olarak kabul edilir ve izlenmesi gereken bir değerdir. Koroner veya
vasküler hastalığı olan kişilerin doktor kontrolunda LDL lerini 100 seviyesine indirmeleri
gerekir. LDL-C rapor edilmesinin iki yolu vardır. Çok yaygın olan total kolkesterol, HDL-kol,
ve trigliseritin formule konarak hesaplanmasıdır(LDL-hesap). Direkt olarak ölçülen LDL
daha hassas, anak pahalı ve doktor tarafından önerilmelidir.
Bu formül TG değerinin 400 ve üzerinde olması hatalı sonuçlara neden olur.
LDL kol=Total kol-(HDL kol +TG/5)
HDL-kolesterol; iyi kolesterol bilinmekte, çünkü arterlerdeki kolesterol depolarının fazlasını
uzaklaştırdığı için kalp hastalıklarına karşı koruyucu bir etkiye sahiptir. Yüksek HDL
düzeyleri düşük koroner kalp hastalıkları ile ilişkilidir.
Triglşiserit(TG); kanda bulunan bir yağdır, yüksek olduğunda kalp hastalıkları ile
ilişkilendirilmekte, özellikle 500 üzerinde olması pankreatit ile ilişkilendirilmektedir. 150 mg
üzerindeki TG düzeyleri kalp hastalıkları dışındaki problemlerle ilişkili olabilir.
TG düzeyini düşürme yolları; 1)kilo fazlalığı varsa kilo vermek, 2)diyette hayvansal yağları
azaltmak, balık yemeyi artırmak, 3)hekimin uygun gördüğü bazı ilaçları almak, 4) düzenli
aerobik egzersiz yapmak, 5)alkol ve şeker tüketimini azaltmak-alkol ve şeker yağ değil ancak
vucut bunları yağa dönüştürdüğü için bunlar sonuç olarak dolaşımda yağ olarak bulunur,
6)kalori kısıtlaması-karbohidratlar fazla tüketildiğinde yağa dönüşmektedir. Özellikle meyve
ve çay şekerine dikkat etmeli.
VLDL-kol, kandaki yağın diğer bir taşıyıcısıdır.
Mineraller;
Kalsiyum(Ca), kanda paratiroid bezleri ve böbrekler tarafından kontrol edilmektedir. Ca
coğunluka kemikte bulunur ve etkili kan pıhtılaşması duyu ve hücre aktivitesi için gereklidir.
Yüksek Ca, tiazid tipi diuretikler gibi bazı ilaçlar Ca’ın tutulmasını ilgilendiren böbrekle ilgili
kalıtsal hastalıklar ve aşırı paratiroid bez aktivitesi veya vitamin D den kaynaklanmaktadır.
Düşük CA düzeyi, yetersiz PTH gibi bazı metabolik hastalıklar veya fosomax benzeri
ilaçların veya furosomid tipi diuretiklerden dolayıdır.
Kalsiyum, kanda albumine bağlanır, dolayısıyla düşük albumin seviyesi , kandaki total
kalsiyumun düşmesine neden olur. Bu durumda total Ca yerine iyonize (serbest Ca)ölçülmesi
daha sağlıklı sonuç veriri.
Fosfor(P); büyük ölçüde kemikte depo edilir. Böbrek tarafından düzelenir ve yüksek
seviyeleri böbrek hastalıklarından dolayıdır. Düşük değerler, yüksek Ca ile görülmesi
paratiroid hastalıklarını düşündürmektedir, bununla birlikte diğer nedenlerde var.
Hormonlar
Tam Kan Sayımı(CBC); CBC de birçok parametre vardır, bunlar otomatik hücre
sayaçları ile değerlendirilir.
Beyaz hücre sayımı (WBC); artmış beyaz hücre sayısı, enfeksiyon belirtisidir. WBC ayrıca
kimi lösemi tiplerinde artış gösterir. DÜŞÜK WBC, kemik iliği hastalığı ve dalak büyümesi
işaretidir. Düşük WBC ayrıca bazı HIV enfeksiyon vakalarında görülür.
Hemoglobin(Hgb) ve hemotokrit(Hct); hemoglobin eritrositlerde bulunan ve oksijen taşıyan
protein miktarıdır. Hemotokrit ise, kırmızı kan hücreleri ile dolu olan kan volümü yüzdesidir.
Hb direkt olarak ölçülürken Hct, RBC ve MCV değerleri kullanılarak hesapla elde edilir.
Güvenirli olduğu için birçok yerde Hb, HCt ye tercih edilmektedir. Düşük Hb veya Hct
anemiyi düşündürmektedir. Anemi besin yetersizliklerinden, kan kaybı, kan hücrelerinin
internal parçalanması veya kemik iliğinde üretim Başarsızlığı gibi nedenlerden dolayı
meydana gelebilir.
Ortalama korpuskuler volüm(MCV); ortalama eritrosit hacmi:
Aneminin nedeninin araştırılmasında önemlidir. Düşük değerler demir eksikliğini
düşündürmektedir. Yüksek değer, B12 veya folat eksikliği, kemik iliğinde yetersiz üretim
veya kan kaybı sonucu kemik iliğinden tamamlanan yeni(büyük) hücreleri düşündürmektedir.
Platelet (trombosit) sayımı(PLT); kan damarlarındaki olukları katrak kanamayı engeller.
Yüksek değerler; kanama, sigara içimi veya kemik iliğinin aşırı üretiminden kaynaklanabilir.
Düşük değerler ise immün trombositopeni(IP) gibi erken yıkım durumlarında, akut kan kaybı,
ilaç etkisi(heparin gibi) sepsis gibi enfeksiyonlar, dalak büyümesinde trombositlerin
hapsedilmesi ve meyelofibrozis veya lösemi gibi hastalıklardan dolayı görülebilir. Bu
durumda bu test yeşil kapaklı tüpler ile tekrarlanmalı.
İdrar Analizleri;
İdrar testleri idrara daldırılan ragent stripleri ile değerlendirilir. Teknikte her testin rengi
okunur ve referans kart ile karşılaştırılır. Bu testler çoğu kez semi kantitatif değerlendirilir,
dolayısıyla skorlamada test sonucunu değerlendirenler arasında bireysel farklılıklar var.
Birçok merkez, daha hızlı ve kaliteli sonuç almak için otomatik strip okuyucusu
kullanılmaktadır.
pH; idrarın asiditesini ölçer, sağlıklı kişilerde ortalama 6 civarındadır.
Spesifik gravite (SG); bu da idrarın ne kadar dilue olduğunu ölçer. Su 1.000 SG değerine
sahiptir. Birçok idrar dansitesi 1.010 dolayındadır, ancak içilen sıvı veya susuzluktan önemli
derece etkilenmektedir.
Glukoz; normalde idrarda glukoz bulunmaz, pozitif glukoz diabette görülür. Bazı kişilerde
normal kan glukozu rağmen idrarda az miktarda glukoz görülebilir bununla birlikte idrara
glukoz varlığı diyabet veya glukoz intoleransını gösterir.
Protein: normalde idrar stripleri ile idrarda ölçülebilecek kadar protein bulunmaz. Protein
börek hasarını idrarda kan veya enfeksiyonu gösterir. Çocukların %10nunda idrarda protein
görülür. Bazı hastalıklar protein için daha spesifik, duyarlı bir test olan mikro albümin testini
kullanılmasını gerektirir. Mikro albümin testi diyabette erken böbrek hasrının ortaya
konmasında yaralı bir tarama testidir.
Kan: normalde idrarda kan bulunmaz. Kan enfeksiyon, böbrek taşları, travma veya mesane
böbrek tümörlerinden kaynaklanan kanamaya işaret eder. Teknisyen kanın hemolize olup
olmadığına dikkat etmeli, nadiren kas zedelenmesi yanlış kan sonucuna neden olabilecek
miyoglobin salınmasına neden olur.
Nitart: normalde negatiftir, bu genelde idrar yolu enfeksiyonuna işaret eder.
Bilürubin: normalde idrarda bilürubün veya ürobilinojen görülmez bu pigment karaciğer
tarafından temizlenmektedir. Karaciğer veya safra kesesi hastalıklarında
İadarada görülür.
Lökosit esteraz: normalde negatiftir. lökosit bir enzim ile reaksiyona girerek varlığını
gösterebilir. Lökositler idrar yolu enfeksiyonuna işarete eder.
Sediment: idrarın santrifüj edilmesinden sonra tüpün dibinde kalan tortu yapılan mikroskobik
incelme. Normal mukus veya sqamaz hücreler görülebilir. Anormal bulgular; 0-2 eritrosit,
lökositten fazla kristaller, silidirler renal tübül hücreler ve bakteriler görülebilir.
Tam idrar analizleri için bir rastgele (spot) idrar örnekleri kullanılırken bazı durumlarda ( 24
saatlik idrar örneklerinde) analizler yapılır. Başta hormon analizleri olmak üzere (VMA,
epinefrin, vb) kalsiyum, fosfor, üre ve kreatinin ölçümleri bu şekilde çalışılır. Spot idrarda
yapılan analizleri standardize etmek için, kreatinine oranlanarak sonuç verilmesi doğru bir
yaklaşımdır.
Gaita testleri
Sindirim sistemi patolojilerinin izlenmesinde, başta çocuklar olmak üzere önem taşımaktadır.
İshal diye genel tanımlanması yapılan her türlü enteritlerde, gaitanın fiziksel ve kimyasal
incelenmesi önemli tanı yoludur. Özellikle enteritlerin tanısında mikroskobik inceleme
değerlidir. Bu incelemede hem gaitanın içindeki sindirilmemiş besin artıkları(lif, nişasta vb)
incelenir hemde bakteriyel ya da paraziter bir enfeksiyon söz konusu ise buna yol açan
mikroorganizma gözlenir ya da tanımlanabilir
Gaitanın fiziksel incelenmesinde renk, koku, kıvam ve pH incelemeleri yapılır. Kimyasal
incelemede özellikle sindirim sistemi kanamalarının izlemi için ,“gizli kan” araması yapılır.
Download