kamu yararı statüsü yuvarlak masa toplantısı

advertisement
KAMU YARARI STATÜSÜ YUVARLAK MASA TOPLANTISI
Tarih: 14 Temmuz 2005
Yer:
TÜSEV Merkezi
Katılımcılar: Özgür Ünlühisarcıklı (ARI Hareketi), İbrahim Altan (Deniz Feneri Derneği), Türkan
Saylan (Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği), Şengül Akçar (Kadın Emeğini Değerlendirme Vakfı),
Yasemin Tutal Güzelkan (Kadın Girişimciler Derneği), Ercan Özgür (Habitat ve Yerel Gündem 21
Derneği), Kemal Berkarda (İstanbul Üniversitesi), Elif Uzunpınar (MAZLUMDER), Ayçin Şan
(Helsinki Yurttaşlar Derneği), Hamit Yıldırım ve Fethi Güngör (Türkiye Gönüllü Teşekküller Vakfı),
Nur Gerçel (Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği), Necati Güler (Boğaziçi Üniversitesi Vakfı), Ela
Hasanoğlu (Türkiye Eğitim Gönüllüleri Vakfı), Namık Ceylanoğlu, Hayati Şahin, Filiz Bikmen ve
Başak Ersen (TÜSEV), David Moore (International Center For Not-for-Profit Law), Mehmet
Ahkemoğlu (Maliye Bakanlığı Gelir İdaresi Daire Başkanı), Şentürk Uzun (İçişleri Bakanlığı
Dernekler Dairesi Başkanı), Adnan Ertem (Vakıflar İstanbul Bölge Müdürü)
Özet:
Kamu yararı statüsü vakıf ve dernekler için ortak bir hizmet paydası oluşturan, STK’lara önemli
ayrıcalıklar sağlayan bir statüdür. Ülkemizde kamu yararına çalışan dernekler ve vergi muafiyetine
sahip vakıflar bu sınıflama içinde yer almaktadırlar.
Ülkemizde sadece 472 derneğin kamu yararı, 222 vakfın ise vergi muafiyeti statüleri bulunmaktadır.
Bu sayının AB ülkeleri ile kıyaslandığında son derece yetersiz kaldığı görülmektedir. Türkiye’de bu
statünün Bakanlar Kurulu kararı ile verilmesi, sürecin siyasi olmasını ve az sayıda kuruluşun bu
statüye sahip olabilmeleri sonucunu doğurmaktadır. Denetimin yetersizliği sebebiyle de statüyü hak
etmeyen kuruluşların statüleri geri alınmamakta, bu da kuruluşların hesapverebilirlik ilkesini dikkate
almamaları sonucunu doğurmaktadır. Bu önemli statüye ait şartların düzeltilmesi ve geliştirilmesi ise
ancak varılacak ortak prensiplerin uygulamaya geçirilmesi ile mümkün olacaktır.
Ülkemiz STK’ları için büyük önem taşıdığını düşündüğümüz bu konuya ilişkin sorunların giderilmesi
ancak sivil toplum ile devlet temsilcilerinin yapacakları tartışmalar neticesinde ortaya çıkacak uzlaşma
ile mümkün olacaktır. Bu konu tartışılırken uluslararası iyi örneklerden yararlanılması da bu tartışmayı
zenginleştirecek ve çözüm arayışlarına bir takım açılımlar sağlayacaktır.
Konunun derinlemesine tartışılması, dünyadaki iyi örneklerden yararlanılarak ülkemizdeki şartların
iyileştirilmesi için STK temsilcileri ve kamu temsilcileri arasında 14 Temmuz 2005 tarihinde bir
yuvarlak masa toplantısı düzenlenmiştir. Toplantıda Uluslararası Sivil Toplum Hukuk Merkezi’nden
(International Center For Not-for-Profit Law) uzman David Moore bizlere uluslararası iyi uygulamalar
hakkında bilgi sunmuştur.
Bu rapor, toplantıda tartışılan konular ekseninde oluşturulan toplantı notuna, toplantı katılımcılarının
yaptıkları değerlendirme ve eleştiriler dikkate alınarak hazırlanmıştır.
-1TÜSEV, Ağustos 2005
1. Oturum: Giriş-Çerçevenin Belirlenmesi
Dünyadan mevcut kamu yararı ile ilgili yasal düzenlemeler:
Kamu yararı statüsü tüm Avrupa ve pek çok ülkede uygulanan ve sivil toplum kuruluşlarına iş ve
işlemlerinde önemli ayrıcalıklar sağlayan bir uygulamadır. Tüm modellere bakıldığı zaman farklılıklar
görülmekle birlikte, devletlerin bu konuda çeşitli düzenlemeler yaptığı görülmektedir. Her ülkenin
kendine has gereksinimleri olduğundan, Avrupa ve dünyanın diğer ülkelerinde bu amaç doğrultusunda
çok çeşitli düzenlemeler mevcuttur. Farklı uygulamaların buluştuğu ortak nokta ise:
1. vergisel düzenlemeler olup,
2. devletin belirlediği kamu yararlı alanlara çeşitli mali teşvik imtiyazlar sağlanmaktadır.
Uygulamada asıl sorun, hem farklı aktörlerin çıkarlarını destekleyen, hem de şeffaflık ve hesap
verilebilirlik kriterlerini öngören bir sistemin nasıl oluşturulacağı ve yürütüleceğidir.
Birçok ülkede kamu yararı statüsünü düzenleyen farklı yaklaşımlar söz konusudur:
 Kamu yararının vergi mevzuatı çerçevesinde tanımlanması: Almanya ve Hollanda’da
kullanılan bir yöntemdir. Vergi mevzuatı, kuruluşun kamu yararı ve kamu yararının getirdiği
mali haklara uygunluğunu belirler. Bu yaklaşımın kolaylığı idari kolaylık sağlamasıdır.
 Kamu yararının temel kurum (dernek, vakıf ve benzeri kuruluşlar) mevzuatı çerçevesinde
tanımlanması: Bosna Hersek, Romanya ve Bulgaristan’daki durumdur. Bu yaklaşımın
dezavantajı ise kamu yararı statüsündeki kuruluşlara mali destek önceliği verilmemesi ve buna
bağlı olarak da kamu yararı statüsüne özendirecek herhangi bir teşviğin bulunmamasıdır.
 Kamu yararının otomatik olarak verilmesi: Burada, belirlenmiş bir takım faaliyetlerle uğraşan
STK’lara kuruluş sürecinde otomatik olarak kamuya yararlı kuruluş statüsü verilmektedir.
 Kamu yararının tamamen özel bir kamu yararı kanunu ile tanımlanması: Macaristan,
Litvanya, Polonya, Letonya, İngiltere ve İtalya’daki uygulamadır. Bu yaklaşım hem son
derece ayrıntılı, hem de uygulamada tutarlıdır.
Kamu yararı statüsü uygulamasının gerekçesi ve amacı:
Devlet kamu yararı gibi önemli bir statüyü neden belli kuruluşlara vermektedir?
 Kamu yararı statüsünün belli kuruluşlara verilmesinin temel sebebi kamu yararına olan
faaliyetlerin teşvik edilmesidir. Böylece devletin belirlemiş olduğu kamu yararlı alanlarda
faaliyet gösteren kuruluşlar desteklenmekte ve faaliyetlerde ciddi bir artış ve gelişme
sağlanmaktadır.
 Devletin farklı konulara ilişkin uzmanlık ihtiyacının karşılanması ile zaman ve kaynak
tasarrufu sağlanması.
 Kamuya yararlı belirlenmiş faaliyetlerin sivil toplum kuruluşları tarafından kötüye
kullanılmasının veya istismarının engellenmesi ve bu faaliyetlerde verimliliğin artırılması.
 STK-kamu ilişkisinin geliştirilmesi.
 STK’lar ile halk arasındaki ilişkilerin geliştirilmesi.
Kamu yararı düzenlemesinin temel prensipleri:
Kamu yararı düzenlemesinin temel prensipleri, yukarıdaki farklı yaklaşımlarda ortaya çıkan ortak
noktalarda bulunabilir:
 Kamu yararı statüsü her zaman bu statüyü isteyen STK’nın gönüllü bir talebi olmalı, bir
kuruluşun bu statüye sahip olması ya da olmamasına kuruluşun kendisi karar vermelidir.
 Sivil toplum kuruluşları kamu yararı statüsüne sahip olmasalar bile kamu yararına faaliyetler
yürütebilmelidir.
 Devlet çıkarı ile kamu yararı birbirine paralel olmalıdır. Kamu yararı, devlet çıkarına
çalışması gereken, yardımcı bir statüdür.
 Kamu yararına çalışan kuruluşlar bu önemli statüye sahip olmalarının getireceği sorumluluğa
uygun olarak hesap verebilirlik ve şeffaflık kriterlerini yerine getirebilmeli ve kapsamlı
denetimlere tabi olmalıdırlar.
-2TÜSEV, Ağustos 2005
2. Oturum: Kamu Yararı Tanımı ve Tanımlayıcı Faaliyetleri
Kamu Yararının tanımlayıcı faaliyetler ülkelerin ekonomik, sosyal, kültürel ve tarihi yapılarına göre
farklılıklar göstermektedir. Ülkelerin hepsinde ya kamu yararlı tanımlar açık olarak tanımlanmakta
(kapalı liste) ya da az sayıda kriter belirlenmekle birlikte idareye esneklik kazandıran genel bir tanıma
(açık liste) yer verilmektedir. Dünyanın her yerinde kamu yararı faaliyetlerinin belirlenmesinde bir
çeşit liste oluşturulmaktadır.
Burada önemli olan nokta, söz konusu listenin açık ya da kapalı uçlu bir liste olmasıdır. Kapalı uçlu
listeler kesinlik ve açıklık sağlarken, açık listelerde “kamu yararını destekleyen veya teşvik eden diğer
her türlü faaliyet” türünde bir madde bulunması bu tür listelere esneklik ve kapsayıcılık
kazandırmaktadır. Örnek olarak İngiliz Hayırseverlik Kanunu bu tarz açık uçlu bir liste içermekte
olup, bugüne kadar değişen sosyal şartlara ayak uydurmayı başarmıştır.
Avrupa ülkelerinin genelinde yapılan bir araştırmaya göre hazırlanan aşağıdaki liste mevcut durumda
kamu yararına çalışan kuruluşların tanımlanması açısından büyük önem taşımaktadır;

























Amatör Spor, Güzel Sanatlar,
Bedensel veya zihinsel özürlülere yardım
Mültecilere yardım
Hayır faaliyetleri
Medeni haklar veya insan hakları
Tüketicinin korunması
Kültür
Demokrasi
Ekoloji veya çevrenin korunması
Eğitim, öğretim ve bilgilendirme
Irk, etnik, din veya yasa ile belirlenen diğer ayrımcı faaliyetlerin engellenmesi
Yoksulluğun önlenmesi
Ruhi veya fiziksel sağlık
Tarihi eserlerin korunması
İnsani veya afet yardımı
Tıbbi bakım
Çocukların, gençlerin ve çaresizlerin korunması
Yaralı ve savunmasız hayvanların korunması
Hükümet yükünün hafifletilmesi
Dini faaliyetler
Bilimsel faaliyetler
Sosyal dayanışma
Sosyal ve ekonomik kalkınma
Sosyal refah
Kamu yararını destekleyen veya teşvik eden diğer her türlü faaliyet.
Türkiye’deki durum göz önüne alındığında vakıflar için vergi muafiyeti alanları sağlık, sosyal yardım,
eğitim, bilimsel araştırma ve geliştirme, kültür ve çevre koruma ile ağaçlandırma faaliyet alanları ile
sınırlandırılmıştır. Dernekler için ise yürütülecek faaliyetin topluma yararlı sonuçlar verecek nitelikte
ve ölçüde olması şartı aranarak bir nevi esneklik kazandırılmıştır.
Bu durumda dernekler ve vakıflar arasında çok farklı iki yaklaşım söz konusu olmaktadır. Vakıflar
çok dar kriterlere tabi tutulurken, dernekler için nerede ise bir kriter bulunmamaktadır. Bu durum hem
bir çelişki hem de vakıflar açısından önemli bir engel teşkil etmektedir. Ayrıca dernekler açısından
karar vericiler (devlet) tarafından objektif kriterler sağlanmamaktadır.
Avrupa ülkelerinde genel yaklaşım olarak kamu yararına çalışan kuruluşun amacının ve bu amacı
gerçekleştirmek için yapması gereken faaliyetlerin çoğunun kamu yararına faaliyetleri destekler
nitelikte olması görüşü benimsenmektedir. Bu rakam, ülkelere göre kuruluşun masrafları, sarf edilen
zaman veya yapılan faaliyet olarak ölçülebilmektedir. Örnek olarak Hollanda’da kamu yararı statüsüne
sahip bir kuruluşun faaliyetlerinin %50’den fazlasının kamu yararına olması gerekmektedir. Ayrıca
-3TÜSEV, Ağustos 2005
kuruluşun sadece kendi mensuplarının yararına değil, halk geneline hizmet eden kamu yararına
faaliyetlerde bulunması gerekmektedir.
Türkiye’de ise dernekler için ülke genelinde kamu yararına faaliyetlerde bulunması şartı aranmazken
bu şart vakıflar için hala yürürlüktedir. Bu son derece zor bir uygulama olmanın yanısıra yapılacak
kamuya yararlı faaliyetleri de sınırlamaktadır. Ayrıca kamu yararına yapılacak faaliyetler için parasal
alt sınır uygulaması da bulunmaktadır. Buna göre, dernekler yıllık gelirlerinin %50sini vakıflar ise
%80ini kamu yararlı faaliyetleri için kullanmak zorundadırlar.
3. Oturum: Karar Makamı
Kamu yararı statüsünü vermek, denetlemek ve iptal etmek hangi makamın yetkisinde olmalıdır? Bu
makam:
 Mahkemeler,
 Maliye Bakanlığı,
 Bakanlar Kurulu,
 Vergi İdaresi,
 İlgili Bakanlıklar yada
 Siyasi iktidardan bağımsız bir Komisyon
mu olmalıdır? Bu konuda da ülkeler arasında çok çeşitli yaklaşımlar bulunmaktadır.
Türkiye’de bu yetki Maliye ve ilgili bakanlıkların olumlu görüşü alındıktan sonra Bakanlar Kurulu
tarafından verilmektedir. Bu durum konuya siyasi bir nitelik kazandırmakta ve gündeme alınmasını
geciktiren pek çok bürokratik işlem yaratmaktadır.
Diğer ülkelerde kamu yararını düzenleyen kurumlar ise şöyledir:
Mahkemeler: Fransa, Macaristan ve Yunanistan’da kamu yararı statüsünü veren makamdır.
Avantajları siyasi karar verilmesi ihtimalinin azaltılması, yani alınan kararlarda daha objektif
olunabilmesidir. Ayrıca mahkemeler ülkenin her yerine yayılmış olmaları sebebiyle sivil
toplum kuruluşları açısından erişim kolaylığı sağlamaktadır. Bu sebebe bağlı olarak oluşan
bir dezavantaj ise, ülkelerin değişik bölgelerinde farklı uygulamaların zaman zaman
görülebilmesidir.
 Belirli bir bakanlık: Bulgaristan’da uygulanmaktadır. Avantajı, çok tutarlı karar
verilebilmesidir. Dezavantajı ise, bu kararların çoğunlukla genel kabul gören uygulamalar
dışında ve uzmanlıktan yoksun bir şekilde verilebilmesidir.
 İlgili Bakanlık: Kamu yararı statüsünün başvuru yapan kuruluşun faaliyet alanına giren
bakanlık tarafından verilmesi uygulamasıdır. Dezavantajı; bakanlıklar arası farklı
uygulamaların sıklıkla görülmesi, haksız bürokratik işlemler ve sürecin siyasileşmesidir.
 Siyasi iktidardan bağımsız bir komisyon oluşturulması: İngiltere ve Moldavya’da
uygulanmakta olan bir yöntemdir. Avantajları; sağladığı uzman kadro sayesinde kararlarda
objektivitenin sağlanması ve siyasi bağımlılığın azaltılmasıdır. Dezavantajı ise böyle bir
komisyonun kurulması için gereken yüksek maliyet ve merkezi bir idari yapıya duyulan
ihtiyaçtır.

-4TÜSEV, Ağustos 2005
4. Oturum: Kayıt Tescil Süreci
Kayıt ve tescil sürecinde genel kabul görmüş uygulamalar, bu sürecin şeffaf ve açık olarak
tanımlanmış olması üzerine yoğunlaşmaktadır. Buna göre;
Başvuru için kuruluştan istenilen belge ve şartların açık bir şekilde tanımlanması
gerekmektedir. İstenilen belgelerin sağlanması veya temin edilmesi kolay olmalı ve
kuruluşları başvuru sürecinden uzaklaştıracak bürokratik engeller içermemelidir.
 Başvurunun incelenmesi sırasında idarenin başvuru yapan kuruluşlara karşı birtakım
yükümlülükleri olmalıdır:
o Öncelikle, devletin kuruluşa tescil kararını belirli bir süre içerisinde açıklaması
gerekmektedir. Karar verme makamının tek bir makamdan oluşması halinde bu süre
daha kısa olmaktadır. Genellikle Avrupa’da bu süre 30 ila 60 gün arasında
değişmektedir. Örnek olarak Bulgaristan’da tescil işleminin 14 gün içinde
yapılmaması müracaatın reddedildiği anlamına gelmektedir.
o İkinci olarak kuruluşun başvurusu reddedildiği takdirde, karar veren makam haricinde
bir başka makama danışma hakkı olmalıdır. Böyle bir temyiz mekanizmasının varlığı
başvuru yapan kuruluşun haklarının korunması açısından büyük önem taşımaktadır.
o Ayrıca izlenen prosedür şeffaf olmalı, reddedilme durumunda, objektif kriterlerle
desteklenen reddedilme sebepleri gerekçeli olarak belirtilmelidir. Amaç sivil toplum
kuruluşlarının bu statüyü almasını önlemek değil, bu kuruluşların eksikliklerini
gidererek statüyü hak etmelerini sağlamak olmalıdır.

Türkiye’de, başvuru süreleri için belirlenmiş bir süre bulunmamakta ve bazı kuruluşlar yıllarca
idareden cevap beklemektedir.
5. Oturum: Kamu Yararına Çalışan Kuruluşların Sorumlulukları
Kamu yararına çalışan kuruluşlar yaptıkları kamuya yararlı faaliyetler sebebiyle önemli bir takım hak
ve vergisel ayrıcalıklardan yararlanmaktadır. Dolayısıyla bu kuruluşların denetlenmeleri, hesap
verebilir olmaları ve işlemlerinde sağlanan şeffaflık büyük önem taşımaktadır. Avrupa ülkelerinde
genel olarak aşağıdaki uygulamalar görülmektedir;
Mali ve faaliyet bilgilerinin raporlanması: Raporlama sivil toplum kuruluşlarının denetimi
için öncelikli olarak uygulanan yöntemdir. Birçok ülkede kamu yararına çalışan
kuruluşlardan daha kapsamlı raporlar istenmektedir.
 İdare Denetimi: İdare denetimi bütün ülkelerde esastır. Fakat bu denetimin faaliyet gösteren
kuruluşları rencide edecek nitelikte olmaması ve genel kabul görmüş uluslararası denetim
kuralları çerçevesinde ve kuruluşların faaliyetlerini aksatmayacak nitelikte olmaları esas
olmalıdır.
 Özel denetimler: Tüm Avrupa ülkelerinde, kamu yararına çalışan kuruluşların bir denetim
organının olması görüşü hakimdir. Bu organın kuruluşun yönetiminden bağımsız olarak
çalışabilmesi ve kararlarını etki altında kalmadan alabilmesi esas olmalıdır. Birçok ülkede
denetim organına ek olarak dışarıdan yapılacak bağımsız denetimler de söz konusudur. Bu
uygulamanın dezavantajı, kuruluşa ek maliyetler yaratabilmesidir. Bu yüzden bu yöntemin
seçime dayalı olması veya belirli bir mali büyüklüğün üzerindeki kuruluşlar için zorunlu
tutulması uygulamada sıklıkla görülmektedir.
 Kamu yararı statüsünün geri alınabilmesi: Kamu yararı kriteri belirli kriterleri yerine
getiren kuruluşlara verilen bir ayrıcalık olduğuna göre bu şartları yerine getirmeyen
kuruluşların statülerinin geri alınması gerekmektedir. Bu uygulama, kuruluşların iş ve
işlemlerinde daha dikkatli olmalarını ve faaliyet verimliğini sağlayacaktır. Burada önemli
olan nokta, statüsünü kaybeden kuruluşların ileride tekrar bu statüyü alabilmelerine imkan
sağlanmasıdır. Bazı ülkelerde belirli bir süre geçmeden yeniden başvuru yapılması
engellenebilmektedir. Ülkemizde bu durum dernekler için tanımlanmazken, statüsünü
kaybeden vakıflar 5 sene içerisinde tekrar başvuruda bulunamamaktadır. Dernekler için ilginç
bir uygulama ise başvuru sürecinde görülmektedir: Başvurusu, yeterli niteliklere sahip
olmadıkları gerekçesiyle reddedilen dernekler 3 yıl süre tekrar başvuruda bulunamamaktadır.

-5TÜSEV, Ağustos 2005
Kapanış Yorumları




Kamu Yararı konusunda ülkemizde çeşitli çalışmalar yapılmakla birlikte genel olarak sivil
toplum sektöründen ciddi talep gelmemektedir. Yukarıda belirtilen genel prensiplerin
uygulamaya geçirilmesi ancak sivil toplumdan gelecek talep ve bu yönde atılacak adımlar
sonunda mümkün olacaktır.
Bu prensiplerin bazılarının Avrupa şartlarında doğmuş oldukları ve Türkiye şartlarında
uygulanabilmelerinin zorluğu unutulmamalı ancak bu şartlara uygun farklı modeller
geliştirilerek, hayata geçirilmelidir.
Kuruluşlarda gönüllü ve profesyonel olarak çalışanların oluşturduğu insan kaynağının yarattığı
katma değer bir şekilde değerlendirmelere dahil edilmeli, böylece sektörün gelişmesi
desteklenmelidir.
Gönüllü çalışanların sektöre katkısını ölçümleyecek çalışmalar yapılmalı ve gönüllülük
desteklenmelidir.
Bu faaliyet için TÜSEV’e destek veren kuruluşlara teşekkür ediyoruz:
charities aid foundation
(İngiltere)
ABD Konsolosluğu
İstanbul, Türkiye
-6TÜSEV, Ağustos 2005
Download